umut ocakbaşı en son gelen hesaptan sonra benim için bitmişti zaten.
yeni mekanım (bkz: zübeyir ocakbaşı)...

Peymane var Balo Sokak. Ama fiyat / performansını bilmem sözlükten bakmak gerek.

harbiye'de guler ocak basi var, cok basarili.
(bkz: guler ocakbasi)

bişey olmaz bence, gönderebilirsiniz. üzerine kırılabilir sticker'ı da yapıştırın, güzel güzel gitsin. yurtiçi tuzludur ama sağlamdır. çok pahalı diyorsanız ptt kargo'ya dı düşünebilirsiniz ama sağlamcıysanız yurtiçi evladır.

adamlar suursuz degilse oyle kirilabilecek falan seyleri iyice koruma altina aliyorlar yahu. ben bir kere gonderdim sorun cikmadi..

otobus en guzel cozumdur.

yurtiçi iyidir ben adana ya istanbuldan ayakkabı kutusunda slr fotograf makinası gonderdim. hiçbişicik olmadı. ustune yazdılar kırılacak dikkat falan diye.
bir tavsiye daha... aras kargoya sakın ama sakın bulaşma :)

valla otobüs işini ben de düşündüm de firmalar da uyanmış sanırsam. adam diyo git yazıhaneye fiş kestir, ücretini öde, sonra getir bagaja atalım. şimdi nerden baksan bi 15-20 kağıt alırlar.(çünkü geçen yine es esten istanbul'a bi sırt çantası yolladım şöyle büyüklerinden, 10 ytl aldılar) neyse, bi de terminale götürdüm taksiyle, 15 de öyle. kargo ne kadar tutar bilmiyorum da aşağı yukarı aynı tutarmış gibime geliyor.

şu ptt kargoya da bi sorayım, evet.

aras ve yurtiçi izmir bölgesinde oldukça zayıflar.
ups izmir içi en iyi hizmet veren dağıtım firması.

nayır, kesinlikle kırılacak ve değerli aletleri kargoyla yollama. otobüs firmalarına ver daha güvenli.

@mrtksn

ohaa anasını satim. ulan ne g.t adamlar var. sanane milletin laptopundan. otobüs en iyisi ya, ben bi çözümleme yapayım. otobüse vereyim.

cevaplar için teşekkürler tümleten.

Restoranlarin tedarikcileri size iyi fiyat verebilir 25-30 tane alacaksaniz.

burgaz'in fiyati digerlerine kiyasla daha makul olabilir. kalite acisindan da ust duzeyde bir raki ayrica -ucuz etin yahnisi havasi vermez. bu arada metro'daki fiyatlarin uzerine kdv gibi ilaveler geliyor olabilir, ona gore dusunmekte fayda var.

burgazın damacanaları var. migroslarda satılıyor.
25-30 şişe için fabrikasına gitmene gerek yok. ata rakı falan içmem ben. içirme zaten, bozma milletin ağız tadını.

damacana veya 1,5 litrelik rakı dügünde servis edilmez. 35lik veya 70lik yeni rakıdan şaşma.

düğünse ve şişeyle konacaksa
1,5 luk veya 2lik damacana keko durur

en güzeli patricia nın dediği gibi 35 veya 70lik bir şeyler olacak, onu da mahallenin bakkalıyla konuşup bi güzellik yapmasını rica etmek

yuva kurana yardım etmek sevaptır fln diye gönül cümlelerle konuyu bağlayabilirsin belki

burgazdan şaşma. tanıdık bi restoran ya da bar bul. sonra da sahibinden rica et senin için sipariş versin. damacana ya da 1.5l'lik rakıları da dert etme. eğer servis yapacak yerde şık karaflar varsa şişeden daha güzel ve nezih durur. mutluluklar dileriz efendim.

70lik izmir marka yaş üzümler 19.90 lira. Bilmiyorum bütçenize uygun mu da... içimi başarılı.

ata rakı nedir ya garip garip şeyler içirmeyin insanlara.

efenim ata rakı da yeni çıkan rakılardan biri
yanlız 1.5 litrelik şişe nası olur merak etmiyo da değilim

bursa için:
(bkz: cantik )
(bkz: pideli kofte )izmirde bunun çakması manisa kebabıdır ama pideli köfte candır.
en iyi mekan için de kayhan diye bilinen salaş lokantalardan oluşan bir yer vardır.

adana'ya gidince yenilmesi gerekenler:

kebap
sirdan
icli kofte
yuksuk corbasi
tavuklu pirinc corbasi
kisir
sarimsakli kofte

edit: tatlilardan karakus var bir de

(agzim sulandi bunlari yazarken) :(

peki hatay'a geldin, kabak tatlısıyedin mi? yemedin :) gelmeden yazsaydın söylerdim sana
hunerlieller.net

çok da özellikli bir yemek değil de denizli'nin kebabını tadabilirsiniz. bildiğin et ama pişirme şekli sayesinde basit ama etkili bir yemek oluyor. cnn türk'teki bi programda da çıkmıştı, bu dediğiniz kişi mi bilmiyorum..

mardin'e gidin etli ekmek-konyadakinden değil-, içli köfte, mumbar ve daha adını hatırlamadıgım bi sürü değişik isimli yemek yeyin. sonracıma antalyada piyaz, kıbrısta taş fırında yapılan kuzu incik, konyada sütle pişirilen tandır, trabzonda akcaabat kofte ve mısır ekmeği, bulabilirseniz laz böreği. daha da abartırsak midye yemek için brüksele gidebilirsiniz :P

of' a giderseniz (of dedim de sanki herkes bilmek zorunda. of, trabzon' un bir ilçesidir.) nizam usta' da döner yemelisiniz. döner anlayışınız değişir :)

kırklarelinde köfte. şehirmerkezi, kasaplararasında "küçük mustafa" var orada yiyeceksiniz. yanına kola-ayran söylemeyin garson alıklaşabilir. bir duble rakı isteyin, olmadı en azından bir bira için.(trakya orası)
eğer varsa koyun yoğurdu söyleyin yoksa salata.

phuket - haşlanmış mısır

antalya - piyaz

bu çok geniş bir alan
cevabı yüzlerle değil binlerce

her şehrin her ilçesinin her köyünün kendince yemekleri var anadolumda

hepsininde ayrı ayrı hikayeleri var tabiki,

sorun çok geniş kalıyor

bir yere gideceğin zaman gideceğin bölgeyi söylersen ona göre yardımda bulunabiliriz,
bu şekilde yüzeysel kalır sanki

çöp şiş-selçuk

Merhaba,
Yolun bir gün Konya'dan geçecek olursa etliekmek ve fırın kebabı yemelisin.
Etliekmek için Havzan etli ekmek işletmesine
fırın kebap için Hacı şükrü'nün işletmesine gidilmesi gerekir.
Bu işletmeleri tüm goca gonyalılar bildiği için tarif edeceklerdir.
soru soracağın zaman:
- Selamun aleykum, ortaaam havzan etli ekmek ne tarafta? dersen çok daha samimi bir hava oluşacaktır. Elinle koymuş gibi bulabilirsin.

Mıhlama için cevap veriyorum:
İstanbul anadolu yakasında küçükyalı minübüs yolundan maltepe istikametine giderken sağ tarafta Faroz isminde küçük bir dükkan var. orada gayet güzel mıhlama ve sürmene pidesi yiyebilirsin.
Orası eskiden Sürmene pidecisi idi, küçükyalıda kime sorsan gösterir, sürmene pidecisi diye bilinir.
Sahibi eskiden Karadenizliler derneğinin başkanınındı.
Sadece mıhlama yeme,muhakkak pidenin de tadına bak, bana hak vereceksin, fazladan tereyağı iste, pidenin içine sür, hayatında böyle enfes bir tereyağı yememiş olabilirsin, parmaklarını yiyebilirsin.
Ulen amma reklam yaptım ya, aslına bakarsan hiç de sevmem işletme sahibini ama, yiğidin hakkını yiğide vereceksin.

cunda adası ve papalina tava diyerek klasik bir tavsiyede bulunacağım ama adada pizza uno var pizzasından ev yapımı mezesinden tatmadan geçilmemeli.

r&b için:
önce amasra ceşmi cihanda bir posta rakı balık. akabinde (asıl tavsiyem) eğer yolunuz bartın'dan cide'ye(kastamonu)düşerse.

(bkz: gideros koyu)

mıhlama için:
bizim karadenizli arkadaşlar fasulinin mıhlamasını beğeniyor. ben de beğendim.

adana'da

kebap
içli köfte
bici bici(yazın genellikle yenir,ha biz kışın da yiyoruz alışkanlıktandır)
analı kızlı
şalgam içebilirsiniz

samsun girişinde bi yerlerde çakallı var (ilçe köy bucak gibi bişey). menemeni meşurdur. ama acı bayaa benden söylemesi

bu saatten sonra yollayamazsin. fedex'e, ups'e versen gider tabi ama fiyati da fena olur.

normal posta yolu ile ise 2-3 haftada gidiyor italya'ya, ya da oralardan 3 haftada geliyor. ordan hesapla. want2die'in dedigi en iyi secenek ozel kargo sirketleri haricinde.

dhl ile 3-4 günde gider... sen paraya kıyarsan tabi.

amerikaya ptt ile 1 haftada gidiyor. lübnana da taş çatlasa 10 günde gider.

@sharon and hope

pardon ama hangi ptt o acaba? bizim normal ptt'de yurtdisina yollanan kargolar/mektuplar icin acele servis yok cunku..ya ben yanlis bir sey yapiyorum ya da ptt isik hizi ile teslimata basladi. aydinlatirsans sevinirim.

acele posta olayı yok zaten. normal posta ve kargo servisi var sanırım.

dhl merkezi yer ise, beyrut gibi 2 günde ulaştırıyor.

ben olsam lubnanli bir online magazadan visa'yla alisveris yapmayi denerim. (lubnan'da olaylar nasil isliyor, bunu bilmiyorum tabi)

türkçe'nin anasını sikmeden derdiniz anlatın; "sevkili", "güsel" vs. yazdığınızda bunları okuyanın kafanıza klavye fırlatmak istediğini biliyor musunuz? sevkililer gününüz kutlu olsun.

ben kızılaydaki (ankara) pttye normal veriyordum mektubumu filmimi filan, 1 haftaa elinde oluyordu alacaklının. bilmiyorum ki nasıl bir sistem kullanılıyor:)) ama doğru bu dediğim.

insidon uyku ilacidir. senin durumunun uykusuzlukla ilgisi yok. bence hic ilac falan alma. koy dotune gitsin.

bence de koy dötüne gitsin ama lustral ile koy mutlaka :))

cennetin anahtarı sıfatını hakeden tek anti-depresan sanırım... bununla birlikte, mutlaka bir psikologa danış... gerçi yurdum psikologları da aynısını söyleyeceklerdir... tecrübeyle sahip... ben dahil en az 20 kişi var ki tanıdığım, her birinin aynen şu diyaloglar geçmiştir psikolog ile arasında:

- yani şimdi ben çok mutsuzum...
- hmmmm
- öyle böyle değil, yorgunum, halsizim..
- hmmmm
- bıd bıdı bıdı
- hmmmm
- bla bla bla
- hmmmmm... şimdi bir ilaç yazacağım... her sabah bir tane alıyorsunuz... 2 hafta sonra tekrar görüşelim

psikolog lustral'i çakmıştır... 2 hafta geçer:

- hayat ne güzel, çiçekler, böcekler falan...
- hmmmm
- uyku düzenim süper, sigarayı bile bırakmayı düşünüyorum...
- hmmm
- vıd vıdı vıdı
- hmmm... süper, ilaçları aksatmadan kullanmaya devam edelim...

ama sen yine de danış... uzun süreli kullanımının kesinlikle faydasını görürsün...

ne tanıdığım psikolog var ne saçabileceğim 100 liralar.. bu kısa çözümdü yani.

çok anlamam bu işlerden ama passiflora bu tip durumlara iyi gelir diye biliyorum sanki. ayrıca gene emin olmamakla birlikte bitkisel olduğunu ve yan etkisi olmadığını sanıyorum.

@si murg, tum o etkiler bunyeden bunyeye degisebilmekle birlikte cok sinir bozucu ve yine kisiden kisiye degisebilen yan etkileri de vardir. bir de ne biliim iste direk boyle seker olmayan bir ilaci tavsiye etmek kafami karistirdi benim. keske kafasini kasiyan smiley olsa da kullansam durumuna dustum.(edit notu buraya)

es dost tavsiyesi ile falan bir doktora gorunup uygun bir sey yazdirmak en mantiklsi. hatta yaninda bir de bir kac kudurma gecesi,sonrasinda hayati duzenlemek, vitamin, son olarak da kosmak diyorum ben.

not: yaa danis denmis iste. niye killaniyorsam, neremle okuduysam...

hmm ben almayayım yani ilaç filan şimdi. tamam ben bir psikolog bulayım o zaman :)

2 duble rakının nesi var?
boşkoyun kimyasallara... hiç düzenli rakı içip depresyona giren görmedim ben.
akşamları 2 dublecik yeter.

içki sevmem pek.. rakı da her gün severek içebileceğim bir şey değil. o yüzden kimyasal mecburiyet.

Ankara'da bankta oturan kız heykeli gibi heykeller mi? Ayrıca sokak heykeli ve sokak mobilyası arasındaki ilişki nedir? Açıklayınız.

beşiktaşta conrad otelinin önündeki parkta adını hatırlamadığım hatta parkın adıyla aynı olan ünlü bir yazarımızın heykeli var. maçkada AÖF bürosunun karşısında bol miktarda park heykelleri var. Swissotel (giriş kısmı) karşısındaki parkta çok beğendiğim bir heykel (sanırım inönüydü) var.

ilhan koman- akdeniz (malesef) yapıkredi plaza önü-

Findikli'da cok vardir. MSU ogrencilerinin isleri, parkin oralarda, sahil boyunca gorulebilir.

arkadaşlar çok saolun, bilgiler işimize yarıyacak.galiba istanbulda gelişkin bir kent kültürüde yok gibi.vapurdan bakınca, binaların hepsi birbirine yığılmış gibi duruyor.

(sui), sokak heykeli derken çok fazla anıt değeri olmayan muhitin kültürünü, mimarisini, vb yansıtan heykeller.sokak mobilyası derken de, mesela kitap şeklinde banklar var bilirsin, onlar gibi.avrupa bu konuda daha iyi, mesela adam almanyada çöpçü şeklinde çöp kutuları yapmışlar.

eş-dost-akraba çıkarıp istanbula kargolayabilir.

istanbul içi ikametgahı almam gerekiyor hocam.

önce ikametgahını istanbul'a alman gerekir onun için. ikametgah dediğin bir tane olur. yani ya tokat'ta, ya istanbul'da olacak. muhtara git, o artık yazıyla tokat'tan isteyip kaydını buraya mı alıyor ne yapıyorsa halleder.

1. hemen naklini Tokat tan bir eşe dosta yollat. kesin çözüm.
2. site/apartman yöneticine git onların muhtarı tanıma ihtimali yüksek, ayrıca form falan dolduruyorlar zaten, bununla gidip durumun acileyetini belirterek şansını dene.
3. yönetici seçeneği yoksa direkt muhtara git durumu anlat. çok düşük bir ihtimal ama belki verir.

dostlar dediğiniz şekilde beceremedim, nüfus müdürlüğüne gittim. ordan ne alakaysa yüksek seçim kurulu'na gittim, salı-çarşamba gidip nüfus müdürlüğünden alıcakmışım. tabi nüfusa giderken kardeşimin üzerine bi su faturasıyla gittim. hiç bi' bok anlamadım ama salı gel al dediler ki beni ilgilendiren kısmı da budur. neyse olur da aratan olursa şöyle diyebiliriz galiba birinci dereceden yakın akrabanıza ait bi fatura da varsa olabiliyo galiba aynı evde yaşıyoruz deyince. böyleyken böyle, herkese teşekkürler.

youtube? myspace?
ya da garaj mı ne öyle bi müzik sitesi vardı orda kesin vardır

soul stuff cover grubudur biliyosunuz. soyle populer blues rock parçalarından dinletin havaya girerler zaten. başlıga bakınca bende gitmeyeceksiniz biletinizi falan hibe ediyorusnuz sandım. tuh yav :)

blues dan nefret bile etseniz soul stuff sevdirir, eğlendirir.

bugüne kadar soul staff'da eğlenmeyenini görmedim, zannetmiyorum ki pişman olsunlar..

genpaya götürün. garanti kapsamında tamir etsinler.

ben de daha yeni aldım, paketten çıkardığımda kokusu rahatsız etti biraz, ben de dış kılıfını çıkarıp yastığı havalandırdım. gece olunca kılıfını geçirdim üstüne de temiz bir yastık kılıfı geçirdim bir sorun olmadı. uyurken koku yok, ancak kafayı gömüp koklarsam koku geliyor. gün içinde havalandırmaya devam ediyorum.
şimdi kontrol ettim de, kılıfsız haliyle bile çok az kokuyor artık. belki sizinkinde bir sorun vardır.

çok iyi koku almamın zararlarından biri daha işte, yastık şu an dolapta duruyor ama daha dolaba yaklaşırken alıyorum kokusunu. yıkanabiliyorsa en iyisi yıkamak galiba. ümitsizim ama şu üst üste kılıf işini de bir deneyeyim.
siz de bim'den aldınız galiba, başka yerlerden alıp bu yastığı kullanmış olanlar ne der acaba? onlar da aynı sorunu yaşadılar mı?

@htf
ürünün kutusunu bulup baktım şimdi, markası pepenero ve bahsettiğiniz "memory foam" malzemeden üretildiği, kanserojen madde içermediği filan yazıyor. ama yıkanıp yıkanamayacağıyla ilgili bir bilgi yok. ya bu ham maddenin kötüsünden kullandılar, ya da yastık kötü saklama koşullarına maruz kaldı.

Annemler kullanıyor, önce ortopedi falan diye aldılar, bir işe yaramadığına kanaat getirip "televizyon izleme yastığı" olarak atadılar. Daha doğrusu atamışlardı. Sonra yıkadılar. Sonra çöpe attık.

ortopedik pek işe yaramıyor, tavsiyem idaşta böyle içinde plastiki topların bulunduğu yüksek ama gayet ergonomik bir yastık modeli var. şahsen ben çok memnunum.
hem yarı fiyatına.

sporcuların yedikleri protein ve karbonhidrat içeren tozlardan kullanabilirsin.

ama 10 günde kilo alma bence ya. biraz böyle kalın gösterecek şeyler giy.

-Bol mayonezli ketçaplı kızartmalar
-Mideyi şişkin gösterecek tereyağlı makarna
-Poğaça, katmer, baklava bilumum hamur işleri
-Gece yarısına doğru içeriği ağır sandviçler
-Aklınıza her geldiğinde light olmayan çikolata, bisküvi
-Aktivitelerin azaltılması (Seks, Mastürbasyon, Spor gibi)

sağlıklı kilo almak istiyorsanız düzenli spor yapın.

once sigaraya basla sonra bırak

uyu ya. en etkili kilo aldıran şey. geceni gündüzüne kat. tabi aile ile kalıyorsan zor oluyor biraz. düzenli beslenme bir de. paso mcdonalds burger, king takıl 6 aya yüz kilo olursun.

okul bitince zaten yağlanacaksın, o yüzden kilo almış gibi görünmeye çalışman daha sağlıklı olacaktır: kalın giyin hep.

illa alıcam diyosan ilaç falan kullanayım deme. bu günden başlayıp gidene kadar her gece bir tam kokoreç ye. löp löp et olur, pıt pıt yağ olur.

aktibol kullan, eczanelerden temin edebilirsin. bir aralar bende kullandım her ögünden yarım saat önce alıyorsun günde 4-5 defa alıyordum. fiyatı 4-5 lira kadar cok cüzi bi rakam. cok kısa sürede ayva göbek yapmıştım. yan etkisi yok, yalnız ciddi anlamda kabızlık yaşatıyor. yediğin herşey vucudunda bolunene kadar cıkmıyor kısacası, bununla birlikte yağlı seyler yersen kısacık surede gobeklenirsin. bildiğim kadarıyla aktibol de ameliyat sonrası hastalara kaybettiği kilolarını alması için doktorlar tarafından sıkca veriliyor. zaten ilaç üzerindede yan etki konusunda bi sorun yok. tabi bence sen en iyisi beni boşver bilen birisinden emin ol. ama aklının bir ucunda dursun aktibol tavsiye ediyorum.

(bkz: mucizevi tribal enfexion diyeti)

yedikten hemen sonra sıçmayın, sindirsin önce bir vücudunuz :)

yalnız kilo alcam diye kızartmalarla mayonezlerle dans etmeyin, iki yıl sonra sevişirken birden kalp krizi geçirip hastanelik olabilirsiniz...
kilo almak farklı sağlıklı kilo almak farklı, iç organlarınıza tecavüz etmeyin lütfen.

alkol ile aran iyise, yatmadan 1-2 saat önce iki bira + çerez yada cips.

biradan daha hızlı kilo aldıran bir şey görmedim. ne kadar sağlıklı bir kilo alım şekli, tartışılır tabi..

eski kaşar (trakya tercihimiz) + efes pilsen (x4 min)

(bkz: #11682604)

uyuma isteginin yok olması da cabası diye bitirmiş arkadaş.

pharmaton olabilir sanırım. kullanmadım ama yazılanlar bu yönde.

(bkz: modiodal)

soruyu modifiye edeyim ben de biraz. ilaç dışında ne yapılabilir bu konuda?

Doğal çözüm olarak şöyle bir öneri getirebilirim. Bir tanıdık önermişti. Her sabah kalktığında tek sayıda(neden tek bilmiyorum(5-7-9)) çekirdekli kuru siyah üzüm yerseniz uyku isteği hissedilir ölçüde azalıyor. Uyku sorunum yok ama gece çok geç yatıp sabahın köründe üniversitenin yolunu tutmam gerektiğinde devamlı bu yöntemi deniyorum. Yarı yolda bırakmadı. İşe yarıyor,evet.

sabahleyin yorgun kalkman/kalkmak istememen yeterli süre uyumadığın nlamına gelmez. derin uyku aşamasında uyanırsan istersen 12 saat uyumuş ol, karlkmakta yine zorlanırsın. uyku süresince derinleşen ve yüzeyselleşen bir yapıya sahiptir, doğru anda kalkmanın yolunu bulursan 2-3 saatlik uyku sonrası biel dinç uyanman mümkün (tabii uyku borcunu bir ara ödemen şartıyla). Bunu yapmak için bir saat vardı koluna takıyorsun, alarmını kuruyorsun, mesela beni en geç 8 de muhakkak uyandır diyorsun. yataktaki hareketlerini hisseden bir accelerometer var üzerinde, 8'den önce uykunun hafiflediği ilk anda ötmeye başlıyor, böylece dinç uyanıyorsun falan. bu saat ile ilgili bir soru sorulmuştu duyuruda adını hatırlamıyorum ama uyku saat falan deyip aratabilirsin belki.

yani uyku isteğini azaltmak çözüm değil, böyle bir şeyi başarsan bile eninde sonunda yine uyuyacaksın ve derin uyku esnasında uyanırsan uykuna devam etmek isteyeceksin. zamanlamayla alakası var baya.

bir çorba kaşığı (mısır çarşısından alınma, doğal) yeşil çay demle. 2 kupa yapacak şekilde yarımşar limon sıkarak iç.

kurukafa'nın dediği şey sleeptracker.

unkapanı tek adres. pasajların içinde küçük dükkanlardan daha ucuza bulabilirsin.

zeynel abidin cümbüş müzik mağazası var unkapanı imç nin tam karşısında.en iyi cümbüş onlardadır.

zeynel abidin tek adres.

unkapanı'ndaki cümbüş'e enstrumanın çıkardığı tınılara dikkat edecek iyi derecede bağlama ya da gitar gibi bir enstrumanı çalan tanıdığın varsa onunla gitmen iyi olur.

ben geçen sene 180'e sazbüş almıştım aynı yerden.

sennheier cx300 kullanıyorum diğer modelleriyle ilgili pek bilgim yok ama sennheiserden memnun kalmama gibi bir durumunda yok. philips çok kalitesiz. hem ses yalıtımı hem malzeme kalitesi olara. 4-5 aydan fazla giden philips görmedim ya kulaklık birleşiminden ya jack birleşiminden kopuyo kablolaları. ama fiyatlar gerçekten fazla ucuz ve sennheiserin piyasada sahteleri var, şahit oldum, dikkat et.

sennheiserlar eğer gerçeklerse çok ucuzlar, cx500 alın derim. nerede satılıyor bunlar?

sennheiser'lar bu kadar ucuz olamaz. imkanı yok. ne derlerse desinler inanmayın (yok paketinde satmadığımız için gümrük vergisi ödemiyoruz, yok kaçak getiriyoruz hacı sakın kanma ha falan feşman). sennheiser gurusu olarak söylüyorum bunu, o kadar da iddialıyım.

dediğim gibi sennheiser konusunda iddialıyım, philips konusunda bişey diyemeyeceğim. şöyle bir ayrım yapmak daha kolay olur sennheiser lar arasında; eğer ses manyak olsun hacı onun dışında hiç bir şey istemem derseniz cx300. ses mükemmel olsun ama yanında da az buçuk fonksiyonellik olsun derseniz cx500. hacı ben oyun da oynayacağım ambiyans yaşatsın yeri geldiğinde alet diyorsanız, cx500'e nazaran daha kolay kullanımlı olmasından ötürü cx55.

ha sennheiser'ın hiç bir kulakiçi modelinin ses izolasyonu sorunu yoktur. 86 model körüklü ikarus'la yokuş çıkarken dışarıdan zerre ses duymadığımı bilirim, hem cx300 hem cx500 ile.

kıssadan hisse, sizin için ideali (bence) cx55.

cx300'un amazon satis fiyati 19.99 usd idi sukran gunu dolaylarinda. mumkun yani o fiyat.

senheiser ler kalitelidir ve philips le karşılaştırılamaz.bu gördükleriniz büyük olasılıkla çin malı bir taklittir. cx modelinin taklitlerinin şahane olduğunu okumuştum, gerçeğiyle birebir...:)

Yaklasik 4 ay once filan, Sennheiser'in Turkiye distributoru, piyasada cok fazla sahte Sennheiser oldugunu beyan edip, ufacik bir jest olsun diye, sanirim Donanimhaber'e 5 tane kulaklik hediye etmisti, sahte kulaklik magdurlari degistirebilsinler diye.

Iki kere dikkatli olmak lazim ucuz alirken.

cx300 un en düşük fiyatı 103ytl. 60ytl olmasına pek imkan yok.

abi bence sennheiser'le philips'i aynı cümle içinde kullanman pek uygun olmamış :) şaka bi yana philipsin ses ürünlerini hiç tavsiye etmiyorum.

şuanda görünen en mantıklı yol polis. aksi halde her türlü sana yazık olacak. telefonla taciz gibi somut bir durum da varsa birşeyler yapabilirler diye düşünüyorum, umuyorum.

ailesini de arayıp tehdit etmişse anası babası bişi düşünmüşür mutlaka. düşünmediyseler de ailesiyle konussun, onlar mutlaka ki kızlarını korumanın bir yolunu bulurlar.

savcılık

evet polis değil savcılık. polis eylem olmadan pek bir şey yapamaz. adı sanı da belliyse verin savcılığa, bu adam beni rahatsız ediyor diye. görsün ebesininkini.

direkt savcılık.. adamı evimden alıyor polisler, korkutucu olur :)

senin yasin kac sormasi ayip ? sen kendini kurtlar vadisinden cikmis birisi gibi mi hissediyorsun? adam tehdit etmis 3 gündür silah tasiyormus. ne yani simdi adam karsina ciksa ates mi edeceksin ? hayati filmlerden gördügün kadar basit mi saniyorsun. eger dalga geciyorsan dalga gecilcek bir mevzu degildir silah tasimak ,foruma yazmak.git baska eglence bul. sayet ciddiysen, silahla siddetle hic bir cozum olmaz. ayaklarin yere bassin. git savciliga ver sikayet dilekceni,gereken islemler yapilsin. bu islerde gurur yapilmaz. tabiki ne oldugu belirsiz birisinden korkacaksin bundan daha dogal bir duygu yok. ama erkeklik edip mafyacilik oynayacaksan, kaybeden hep sen olursun.sogukkanli ol ve derhal silahsizlan...

şikayet et, telefonlar dinlensin, mümkünse kız arkadaşını açık açık tehdit etsin. Daha sonra kız arkadaşın "beni tekrar aramanı istemiyorum, rahatsız ediyorsun" desin. Bütün bunlar kayıt altına alınacağı için adamı suçlayacak bol bol malzeme çıkar.

şu an adamla karşılaşırsan çekip vurmazsın belki ama oturup medeni medeni konuşulacak noktayı kaçırmışsınız gibi görünüyor.

Benzer bela benim başımda vardı, kız arkadaşın babası azıcık taşaklıydı afedersin. Gidip elemanla yüz yüze konuştu, bir dahaki görüşmemiz böyle olmaz diye de aba altından sopa gösterdi. Gerçi istese "köpek" ordusuna işini halletirebilecek bir adamdı ama..Özetle eğer kız arkadaşın ailesinden çekinmiyorsa araya soksun ailesini de.

cep telefon numarasını savcılığa ver. savcılık genel i$lem ba$latır. o adam 1 m. yanına yakla$amaz kızın bundan sonra ;) ( test edilmi$tir )

sen burada yazılanlara bakma polis savcılık falan hikaye, bir şey çıkmaz. benim başıma da böyle olaylar gelmişti. öncelikle adamın telefonunu al, sonra arayıp kızla olan ilişkinin ciddi olduğunu falan söyle bir daha rahatsız etme falan gibisinden konuş, ama kesinlikle küfretme, ağır ağır konuş çocuk gibi konuşma ciddi konuş. laftan anlamazsa adresini mekanını ver adama, gel yüzyüze konuşalım de. olur da gelirse karşısına geç aynı ağırlıkta düzgün bir şekilde konuş, ama adama yalvarır gibi konuşma, adamı ağırlığınla korkut, karşında sana küfür etse bile soğukkanlılığını yitirip sen de küfür etme, delikanlı mısın? erkek adama yakışır mı? senin sevdiğin kıza böyle bir şey yapılsa hoşuna gider mi? cinsinden kelimeler kullan, ağırlığını koru. adam yola gelecektir güven bana

yahu ben sizi anlamıyorum bazen. bir kızı sevmek onunla sadece parklarda dolaşıp gezmek elini tutmak o na hediye almak mıdır? kızlar hayatımızın en önemli şeyleri, onlara sahip çıkmasını bileceksin. yahu ileride evlendiğini düşünelim nasıl sahip çıkacaksın eşine? yahu benim sevdiğim kıza birisi bu tarz bir hareket yapacak ben de buradan yardım isteyecem öyle mi? siz şimdi buna geri kafalılık falan da dersiniz. korkak olma erkek ol biraz. savcı, polis, senin sevdiğini senden daha mı iyi koruyacak sanıyorsun.

en güzeli telefon açıp medeni bir şekilde konuşmak, hiç terbiyeyi bozmadan adam gibi.

erkekliği, sevdiğini korumayı, silahı eline alıp, kahveden adam toplayıp adam döverek yapacağını sanan dar kafalılar oldukça böyle belin silahı takıp sevdiğini koruduğunu sanan zavallılar artacaktır.

bilader "korumak" diyorsun. aklınıza bu kelimeyi duyunca illa ki rahatsız edeni dövmek, silahla korkutmak mı geliyor? ailesine söylersen, polise gidersen "korktu zannedermiş". siz dayakla adam edileceğini sanan bu zihniyetteki zavallılar. bir kişiyi dövmeye 30 kişiyle geldiğinizde korkmuş olmuyor musunuz? sen kahvedenn adam toplamışsın, ben de savcılıktan, karakoldan adam topladım. ne farkı var bunun? kahveden adam toplayıp yardım alınca erkek olunuyor da gidip savcılıktan, karakoldan adam toplayıp yardım alınınca korkaklık mı oluyor? ne farkı var? teke tek karşılaşmak yerine adam toplayıp karşılaşacaksak, illa birinden yardım alacaksak bunun kahvedeki adam veya polis olmasının farkı ne? ne kadar zavallısınız.

babasına söylerse "ah zavallı tırstı babasına söyledi" diyorsunuz. siz peki gidip kahvedeki arkadaşınız söyleyince "tırstı" olmuyor mu onun adı? şu noktada baba ile kahvedeki kankanın ne farkları var?

tavsiye veriyorum. bırakın savcıyı polisi falan. kabadayı bozuntusu beyinsizler 20 kişiyle gelip sizi dövsünler. siz de silahınızla 3-5 tanesini vurun. siz hapisteyken geri kalan 15 tanesi sevdiğinize polisten savcıdan daha iyi bakar emin olun bundan.

@sioxis
24 yaşındayım, karşımdaki 27 yaşında hiç birimiz cocuk değiliz. ben öyle kavga eden manyak biride değilim aksine alalede sıradan ufak bi firmada teknik servis elemanı olarak çalışan cok basit biriyim. silah taşıyandanda taşımaktanda nefret ederim bu yaşıma kadar elime silah aldığım tek yer askerlik. karşıma çıksa neden ateş edeyim yok edicek olsam polis vs. niye başka yerlerden acaba başka bi yolu varmıdır diye soruşturayım yok madem etmeyeceksin neden taşıyorsun diyorsan şu an ben işten dönerken sevdiğim insanı ıssız bi sokakta ondan başka koruyabilicek bi merci herhangi bişey olduğuna inanmıyorum taşıma sebebimde budur gerektiğindede düşünmeden kullanırım yapıcak birşey kalmadıysa ama bu erkeklik değil delikanlılık falan hiç değil beni yanlış anlamışsın.
@bordeaux
maalesef babası vefat etti, annesi ile kalıyor o kadınında yapabiliceği birşey yok tutunacağı tek dal benim.
@mtrsykl
yardım istemedim, zaten edemessiniz belki fikriniz vardır daha önce başkasının başınada böyle birşey gelmiş olabilirmi eğer olduysa nasıl çözümlendi diye düşündüm. onun harici iş çığrından çıktığında hayatım pahasına korurum.
@kibritsuyu
korumaktan kastım şu telefon edip seni ordan alıcam kaçırıcam vs. diyen bi adam var karşımda ve eğer karşıdaki benim gibi düşünmüyorsa herşeyi göze almışsa bi gece iki kişi önüme çıkarsa ne yapabilirim onu söyle bir daha elime silah alırsam bende adam değilim. silah taşımayı marifet zannetiğimi falan mı düşündünüz bu ruhsatsız bi silah arkadaşlar yoksa ne benim böyle bişey taşımama gerek var nede taşıma ruhsatı alabilicek param var tek derdim canımdan çok sevdiğim insana zarar gelmemesi bu kadar.
beni tanımıyorsunuz, bende sizi tanımıyorum rahat konuşma sebebimde bu zaten insanların neden ve nasıl katil olduklarını şimdi çok daha iyi anlıyorum ben bunu burada değilde bi arkadaş ortamınad söylesem nete takılan belli sosyalkültür seviyesinde ki kişiler bile bu tutumum için beni korkaklıkla itham ediyorlarsa kahvedeki x abi kim bilir ne düşünürdü. vakit ayırıp okuduğunuz ve cvp verme tenezzulünde bulunduğunuz için tekrar teşekkür ederim. tavsiyeleriniz inanın değerli önce arıyayım olmadı savcılığa gidicem oda olmazsa kader diyelim artık. tekrar teşekkürler.

benim cevabım size değil, size "bırakın polisi savcıyı, kız arkadaşınızı kimse sizden iyi koruyamaz. kendi başınıza halledin" diyip silah takıp dolaşmanıza destek çıkan kişiye idi. evet biraz ironik oldu.

sırt çantana koy.

Genelde bagaj siniri 20kg dir. Turkiye'de bazen esnek davranabiliyorlar ama 30kg cok olabilir. Kilo basina alinan extra ucreti ogrenmek iyi olur.

xray de güvenlik metal dumbell olduğunu görünce kıllık çıkarır mı? havaalanından geri götürme şansım olmayacak sonra

bagaj sınırı nereden nereye hangi havayoluyla uçtuğunuza göre değişir.

onur air'da yurtiçi 15kg. 17-18e kadar bir şey demiyorlar.üzeri kilolarda kilo başına 3 lira. 2 çanta olarak hazırlayın.eğer check in'de yanınızda bagajsız biriyle karşılaşırsanız rica edin belki kabul eder.

(bkz: der untergang)

(bkz: hitler the rise of evil)

(bkz: valkyre)

(bkz: black book)
(bkz: hitler the rise of evil)
(bkz: sophie scholl)

(bkz: das boot)
(bkz: stalingrad)

ikisi de tavsiye..

the iron cross

(bkz: Die falscher)

bu da izlenebilir. güzel ve farklı bir konu.

(bkz: die falscher) gerçekten güzel bir seçim olur

Hic hayatimda 60kg bagaj hakki duymadim. Normal havayollarinda 20kg olur genelde, Easy Jet gibi low cost carrierlarda ise 15kg olabilir.

wpi
bak şimdi sen söyleyince düşündüm:
şimdi ben bir rusya uçağının kontuarında bavulun koyulduğu banda çıktım 60 kg'ı geçince tezgahın arkasında ekranda sarı ışık yanıyordu. ben de bunun bagaj sınırı olduğunu düşündüm. belki bu üst limit olabilir. aslında ben de biletin üstünde en fazla 30 kg gördüğümü hatırlıyorum şimdi düşününce...
lan amma sallamışım ha...

easyjet kullanmistim bir seferinde, el bagajlari icin bir alet var, ona sigdigi sürece iceri alinabiliyor bagaj. www.hobotraveler.com
su sekilde bir alet. bunu gidis-gelis easyjet de hic kullanan görmedim, el bagajina pek sorun cikartmiyorlar zannedersem. ama easyjet ingiliz menseilidir, biz firmamizi severiz diye olay yaparlar mi bilmiyorum. ben almanya'dan cek'e gidip gelmistim.

yani isterseniz ucagin icine civa sokun 200kg gelsin, kimsenin ruhu duymaz. iceri sokacagin bavulu tartmiyorlar zaten, onu hic check-in görevlisine gösterme ama. bazi görevliler el bagajinin boyutunu görünce "o normal bagaj gibi bisey, buraya alalim" diyebiliyor.

bir de normal 20kg hakkini da cok zor durumda kalmadikca gecmemeye calis, check-in görevlisinin ruhsal durumuna göre davranisi degisiyor.
benim önümdeki kadindan 120 euro fazla para isteyen görevli benim 10kg fazlama birsey demedi.

pagasusta 25kg ve ücret almıyorlar.
bu işte bi terslik var. sırt çantası bagajdan bağımsızdır. ucağa sokulabilir tabi.
ben duty freelereden alabildiğim kadar içki istifledim çantaya...

Bagaj ve carry-on sinirlarini iyi bil. En iyisi sirketin web sayfasina bakmak. Ondan sonra bunlara ne kadar uyacagin sana kalmis.

TR'den cikisli ucuslarda cok kasmiyor cogu havayolu. Easyjet low-cost oldugu icin biraz daha ciddiye alabilir sinirlari.

Yurtdisinda ise sinirlar genelde daha siki takip ediliyor. Iki ornek vereyim: Ingiltere'de Easy Jet'e 5 kilo fazla gelen bavulumla binmek icin odedigim bagaj fazlasi ucreti ucak biletinden daha coktu. Gecen hafta da yurtdisindan TR'ye donerken disaridan kabin olculerine uyumlu gozuken carry-on bavulumu kontuardaki kadin soyle bir bakip tartmami istedi. Carry-on limitinin ustunde cikti, az daha ucaga aldirmayip check-in yaptiriyordu.

Bu isler biraz sans meselesi. Basina hic bir sey gelmeyebilecegi gibi, epey yuklu ceza odeyebilecegini de bil, kendi kararini ver.

ucaga sokacagin bavul icin 8kg di en son easyjet de sinir ama onu tarttirmazsan sorun yok. yani demin de dedim check-in deki hatun[genelde] kisiye o cantayi göstermezsen, ayak ucunda tutarsan sorun yok. check in yaptirdiktan sonra bir daha o cantaya dokunacak kimse yok.

ya bagaj hakkı 20 kg dir bu valizin büyüklüğü önemli değildir. siz bagaj için ekstra para ödediğinize göre 20 kg lık bagaj hakkı ile + el bagaj hakkınız olur - yani iki parça eşyanız olabilir - , benim bildiğim kilo sınırlaması yapmıyor easy jet el bagajı için. ama yurtdışından çıkış yaparken işler değişiyor olabilir. biraz da havaalanı ile alakalı, ben stansted havalanından çıkarken hiç birşeye bakmadı bile, yalandan bi güvenlik kontrolünden geçmiştim.

bu arada emirates uçuşlarında 50 kiloya kadar size bagaj hakkı tanıyor ama sanırım gidilen yer ile de alakalı olabilir bu, benim bahsettiğim rota avustralya - uçak büyük olunca bagaj hakkı da çok oluyor doğal olarak.

easyjeti kullandım. bagaj hakkınız 20 kg; londradan aktarma yapmıştım, içine freehoptan aldıklarımı da koyunca 22 kg olmuştu valiz ama görevli ekstradan para istemedi. bir de el bagajının belirli ölçüleri var(bagaja vereceğiniz ağrlıktan düşmez, isterseniz 30 kg olsun) 35x50 cm gibi bir şeydi sanırım, onun için de bir kutu tarzında bir şeyin içine koyuyorsunuz bagajı ve ölçüyorlar. ayrıca(git: 47717)

nasıl kullandığına bakar. kilitbahir - esenler gişe rekorum 2 saat 53 dakika. Allah ne verdiyse basmıştım. 332 km. o yol. Kilitbahirden çanakkaey geçiş en az 45 dk. esenler gişelere gidiş de en az 45 dakika olur. anadolu yakasında isen en geç altı, avrupada isen en geç altıbuçuk kontak açma saati olmalı. 4 ya da 5 de radar var.

4-5 tane radar mı??
o zaman 6 gibi en geç çıkmalı.

bazı meyve suları var kırmızı meyve aromalı(karpuzla çilek yakısır falan ya o anlamda) falan ben öle deneyin derim bi de denenmiştir güzeldir ama damak tadı meselesi tabii

vişne olmaz.
limon-soda ile iyi gider.

Ben de akşamdan akşama normal su bardağında karpuzlu vodkayı sek içiyorum içine 2 küp buz atıp. Bi gece %100 üzüm suyuyla karıştırarak içtim, çok fena olmadı. ama benim koyduğum üzüm suyu oranı çok çok azdı, 4 paröak vodka koyduysam 1 parmak üzüm koydum. Sizde sevdiğiniz meyvenin suyunu çok çok çok az katarak acısını azaltıp karpuz tadını muhafaza ettirebilrsiniz.

nar suyu. kendiniz taze taze sıkarsanız fantastik olur.

karpuz suyu kat?

vodkanın rusya / ukraynadaki en popüler içme biçimlerinden biri de karpuz+şeftali karışımıdır. Bir çok doğu avrupa ülkesinde, bu iş için hususi karpuz şeftali karışımı satılır.

Burdan hareketle, şeftali suyuyla veya karpuz+şeftali suyuyla içebilirsiniz

(vodkanız halihazırda karpuzlu olduğu için diyorum. yoksa vodkanın aromasına göre elma suyu, portakal, çilek+muz, red bull vs.. şeftali+karpuzdan daha ünlü karışımlardır)

İstanblue saolsun bizi Tekel votka+vişne olayından kurtardı ama böle sorunlara da sebep oldu :)

Karpuzlusu en güzel sprite ile gidiyor. Garip gelebilir ama deneyin. Yeşil elmalısı ise elma suyu ya da kivi suyuyla güzel.

İlla inat edip sek votka içicem ortamda buzlu bardakla şekil durucam diyosanız Absolute, Smirnoff, Ruskiy Standard gibi kallavi markalar dışındaki votkaların sek olarak pek içilcek kalitede olmadığını bilmelisiniz. Şişesine 40-60 kaat verdiğiniz votkayı da kolayla vişne suyuyla karıştıranları da anlamıyorum açıkçası.

karpuzlu meyve suyu var, bi tek onunla güzel oluo

ananas suyunu da dene

karpuzlu istanblue+red bull bu kadar yakışan bişey olamaz yalnız gazoz gibi içmeye kalkarsanız çabuk kafa yapıo

bol buz takviyeli istanblue karpuz ve kola sahane ikili olusturur..

Rapor veriyorum:

Karpuzlu Istanblue + Ananas suyu: Adeta hayat suyu! Muhteşem! Aşmış bir tad oldu, karpuz halen baskın ve ananas süper über bir tat kattı. Hayır sarhoş değilim.

Karpuzlu Istanblue + Şeftali: Bu da çok güzel, gerçekten nefis fakat ananaslı daha iyi oldu.

Karpuzlu + Vişne: İyi değil. Kötü de değil. Ama iyi değil.

K.I. + Soda: Gorkunç

heheh, afiyet olsun. sonuçları bildirmen şahane olmuş.
ananas candır can. sade votkayla da iyi gider. içiniz içiriniz.

kargo degil de kurye bulursunuz pazar gunu icin. fiyatlari biraz daha tuzlu ama...

pazar günleri hepsi kapalıdır.

yıllanması için yıllanmaya uygun şarap olmalı, uygun sıcaklıkta hiç ışık görmeden yatık vaziyette saklanmalı(aksi taktirde mantar kurur ve sonrasında alkol uçar geriye sadece sirke kalır)

bence yıllanmamıştır, açtığınızda salataya koyacak kıvamda olabilir

etiketine falan bak, eğer "sofra şarabı" yazıyorsa yıllandıkça bozulanlardandır.

sirke olmuştur. yıllandırma işlemi bildiğim kadarıyla fıçıda yapılıyor...

türkiye'de yıllanmaya müsait şarap neredeyse hiç yapılmıyor. saklanması gerektiği gibi saklanmış olsa (ideal sıcaklık, hava ve ışık almayacak, vs vs) dahi sirkeye dönmüştür o şarap.

Yapmayın yahu; zengin olma hayallerim de suya düştü yine... vay...

94ten kalma şarapla zengin olma hayali kuruyorsan otomatların bozuk para iyade kısımlarını kontrol et. kesin zengin olursun =)

60 400 ytl arası fiyatları orjinal zippo satıcıları üstüne yazı yazmaz, terbiyesizlik yapmaz.

internette bakının, 60 liradan ucuza bile bulursunuz, fiyat karşılaştırma ve çok daha fazla model görme şansınız olur.

boynerde görmüştüm

türkiyede zippo'nun çok çeşidi yok, gerçekten orijinal ve özel bir şey almak istiyorsan ebay e bakmanı öneririm. hemen hemen her konseptte binlerce çeşit var. küçük bir şey olmasından dolayı kargo ücretiyle beraber türkiyedeki fiyatıyla hemen hemen aynı, hatta çok daha ucuza da getirtebilirsin.

üzerine yazı yazdıracaksanız tokia alın bi tane aynı hesap. zipoo'ya yazı çizi olmaz, bozar :)

forum.donanimhaber.com da biri zippo satıyor. alanlar da çok sayıda ve çok memnun. fiyatlar da çok uygun. bir bakın derim.

Tabii ki Kadıköy Çarşısı. Envai çeşidini orada bulabilirsin. Hani eski postanenin arka sokağında. Ama yazı yazarlar mı bilmiyorum.

atlas pasajı- istiklal

d&r lardada bol çeşitte bulunabilir

eminonunde bulut cakmak diye bi yer var tr de zippo distrubutoru. oraya bak, bulursun 3-5 tane.

ya zippo hediye cakmak alma isinin de boku cikti be artik. hangi erkegin dogum gunu varsa mutlaka bi tane zippo geliyor. sanirim erkekler hediye alma konusunda biraz kitfikirli oldugu icin aklimiza baska birsey gelmiyor. daha farkli bir hediye dusunebilirsin. aaaaaaa!!! zippo al mesela.

en guzeli siyah-mat olanlar oluyo, bilmiyorum bir erkek olarak favorim. ya da metalik-mat olanlari da guzel olabiliyor. bilmiyorum belki de ben cok sade bi adamim.

ben olsam dell alırım.

dell

hacı gözünü sevem sakın ola acer alma, bin pişman olursun... detaya girmiyorum ama şu firmaya para vermeyelim batsın falan fıstık.

hp'de alma sakın.

dell

acer haricindeki herhangi biri.

dell veya hp arasında karar veremedim.
bence ikisi de hoş.

hangisi aklınıza eserse onu alın.

HP nin 6 serisi kesinlikle arıza çıkarıyor. aman dikkat.

bu seçenekler içinde dell gayet iyi ancak ekstra bir tavsiye istersen www.hepsiburada.com adresine bakmanı ve belirttiğin diğer modellerle detaylı olarak karşılaştırmanı öneririm. fiyat/performans olarak çok üstün. (çevre birimleri, ekran kartı, ekran çözünürlüğü gibi özellikleri zaten fark atıyor dell'e)

ben bunun bir düşük modelini aldım: www.hepsiburada.com , 2gb de ram taktım (toplamda 1000ytl'ye mal oldu) ki bu bendeki makinenin bile 1525'ten pek aşağı kalır yanı yok. ayrıca unutma ki lenovo ibm'in mirasını devraldı ve sürekli büyüyen bir şirket, sorun yaşamazsın kolay kolay.

arz ederim. (hasan amca style)

Acer'ın yazdığın modelini bütün yaz kullandım. Özelliklerine bakınca uçması lazımken performans yerlerde sürünüyordu. Windows Aero ve kendi recovery'si yüzündendir dedim kendi lisans kodu ile temiz Windows Vista kurulumu yaptım OEM DVD'den gene de olması gereken performan yakalanamadı. Aynı zamanda Acer'ın bu serisi tam bir tasarım felaketi. "Manda kasa" tabirini sonuna kadar hakediyor. 15,4" ekrana sahip bu Acer ile 17" ekrana sahip bir Toshina laptopu yanyana koyduk ve kasa boyutları aynı idi. Laptopun 4 bir yanını bağlantı noktası ile doldurduklarından kullanırken epey ergenomi sorunu yaşanıyor. Ayrıca yine kasası çok kalın.

Dell ile HP'nin özellikleri birbirine yakın duruyor ama işlemci hızında azıcık ve ekran kartında HP daha önde gözüküyor. HP'nin dv6000 serisinde bazı teknik sorunlar çıktığı doğru ama bana sorarsan şu an Windows laptop piyasasındaki en şekli düzgün laptoplar da o seride. Eğer sağlam bi yerden alacaksan HP derim.

ya eger paranin onemi yok tas gibi bi bilgisayarim olsun diyorsan kesinlikle dell. eger sana hp ya da aceri tavsiye eden olursa bil ki o bilgisayar dan falan anlamiyordur. ama sen biraz da ekonomik olsun diyorsan o zaman hp ile acer arasinda secim yapacaksin. ama pavillion serisinde inanilmaz anakart ariza ile karsilasildigini biliyorum.

son 2-3 senede uretilen hplerin sanirim hepsi problemli, alip da mutlu olan kimse gormedim. bol isiklar, neonlar, parlak ekranlar kullanip cekici olmaya calisiyorlar ama ici bos. acer zaten dogan gorunumlu sahin. dell almani tavsite ederim.

kablolardan bağımsızlıktır tek üstünlüğü bence. ama zamanla onu da kaybeder masaüstü gibi kullanılır genelde.

orta halli bir laptop fiyatına kral desktop alırsın

Laptop almanı öneriyorum. Yılların desktopçusuyum. Yazlığa veya herhangi bir yerde değil 1 hafta 3 gün geçtikten sonra yana yana pc aradım ve anladım ki, LAPTOP CANDIR, HAYAT SUYUDUR. Bağlanma boşver internete, ya o ekranı görmek bile yetiyo lan adama. Al götür evde istediğin yere. Baktın gürültü var ses var, git başka odada işini gör. Wireless denen bir teknoloji varken, niye bu nimetten yararlanmayasın. Daha bir sürü faydaları olacak sana şuan anlatamam gribi atlatamadım yorgunum. Ama laptop al ha!

laptop'un anlamı yolculuklar da ortaya çıkarsın. Uzun sürecek bir seyahat öncesi masaüstü bilgisayarından ayrılacağına laptopun seyahatın keyfini çıkarırsın.

doğru yapıyorsunuz. ben de her laptop diyeni vazgeçirmeye çalışırım.

laptop: -rahat odadan odaya taşımak
-kucağına alıp yatakta vs. surf yapmak, film izlemek

desktop: -aynı fiyata çok daha iyi bi konfigürasyon/vice versa
- çalınmasının laptop'a göre çok daha zahmetli olması.
- daha büyük bi monitör
- upgrade imkanı. kişi bilisayardan anlamasa bile kolaylıkla istediği parçayı söküp takması. her parçanın da tek tek, min. 2 yıl garantisi var.
- adam akıllı oyun oynama imkanı.

bi laptop alındıktan 2 yıl sonra eski bi cihaza dönüşür. güncel oyunları oynayamazsın. ancak ram ve disk alıp takabilirsin. desktopta anakartın uyumluysa işlemciyi, ram'i, ekran kartını değiştirip yepyeni canavar bi sistem elde edebilirsin.

laptop biraz da prestij meselesi halini aldı. halkımızın cep telefonu görgüsüzlüğü gibi bi hava atma aracı sanki ama şimdi 19" güzel bi lcd ekran çok daha şahane bence. ayrıca laptop pili çok kısa sürede 10-15dk.dan fazla şarj tutmaz hale gelecek, o pili çıkarıp sürekli prize mahkum kullanacaksın.

bir de tekrar: çalınır. benim yakın çevremde 2 arkadaşınki çalındı. o evde laptop olduğunu bilen hırsız sadece onun için giriyorlar eve.
ev kullancısına laptop, 12 yaşında çocuğa 1000ytl'lik cep telefonu almak gibi bişey.

Hem laptop hem desktop sahibi birisi olarak söyleyebilirim ki evde laptop'ı dosya transferi ihtiyacı dışında açmıyorum bile. Ya da misafir gelirse o kullansın diye açıyorum ama desktop dururken laptop'a mahkum olmak pek mantıklı değil...

nasıl olsa seni dinlemeyecektir. bırak ne hali varsa görsün.

ne uğraşacaksın desktop'un pisliği ile..her yer toz duman oluyor.kasa yı açsan bi dert açmasan bi dert..klavyesi ile yok işte hoperlörleri ile heryer toz oluyor..temizlemesi çok büyük dert..temizle temizle 2 gün sonra gene heryer toz..bide fişleri de cabası..yok monitörün fişi yok ses sistmelerinin fişi yok kasanın fişi modemin di şuyuydu buyuydu walla masanın arkası bağırsak gibi kablolarla doluyor..al laptop ister odan da ister oturma odasında tv karşısında ister hasta iken yatakta kucağında ohh mis gibi...

benim yazdıklarım tarihin tozlu sayfaları arasına karışmış.

bizim evde, super performans toplanmış bir desktop var. kasası monitörü klavyesi götü başı ayrı yer kaplıyor. kabloları da toz topluyor. bu da cabası. performanslık birşey yaptığımız da yok.
o bilgisayar ilk tık deyişinde kapıya konulacak ve yerine laptop alınacak. tertemiz, az kablolu. yani ne var ki, sırf masaüstünde kullanacak olsan bile bağla oraya gitsin. akarı yok kokarı yok.
ben kesinlikle laptop derim. ohh miss.

laptop sessiz.

Kullanacak kisinin aliskanliklarina gore degisir.

Ornegin bir tanidigim bilgisayari hep ayni odada ayni masada tutuyor. Laptop olmasi hic bir ise yaramiyor. Ayni isi goren bir alet icin daha cok para odemis oldu.

Karsi ornek olarak ben ise bilgisayar masasina sahip degilim. Siklikla bilgisayari salonda koltukta ve yatakta kullaniyorum. Laptopim olmasa devamli evin belli bir yerine gitmek beni cok rahatsiz eder.

benim ne zamandır şöyle bir fikrim var. oyun oynamayan bir insanım. çift çekirdekli, 1 gb ramli bir laptop'ım var. laptop'ı evde kasa niyetine kullanmayı düşünüyorum. bir monitör bir klavye bir mouse'a bakar. evde masaüstü keyfini sürerken, dışarı gidildiğinde de taşınabilirlik devreye girer. ha performans için bilemedim edemedim. ben yazdığım konfigürasyonla emule çalıştırıp, maxthon'da oraya buraya saldırıp, word ve pdf açıyorum nod32 de çalışır olduğu halde bir kasılma yaşamıyorum. tek sorun uzun süre açık kalmadan kaynaklanabilir. onu da harici soğutma yöntemleriyle çözebilirsin. bir düşün bence.

22' ekran çaktın mı sadece oda değil evin havası bile değişir, hey gidi. yerim leptabı.

iş için laptop kullanıyorum geri kalan işler için 24" monitörlü ortalama üstü bir dekstop. açıkcası laptop için docking station ve sabit bir adaptör kullanıyorum. çantadan çıkartıp raftaki yerine yerleştirip kapağını bile açmıyorum remote ile kullanıyorum. daha rahat oluyor.

dışardeyken zaten laptop alternatifsiz.

amaç amaç amaç... eğer hız isteyen işler yapmayacaksanız laptop tabi ki. genel olarak laptoplar daha sorunsuzdur, daha az yer kaplar ve tabi ki taşınabilir. ama render alıcam, x oyununu y çözünürlükte oynayacam, aynı anda 10 iş birden yapıcam hırsıyla kullanılırsa tat vermez. internette gezinmek ve film, müzik vb için para sorunu olmayan (yani bilgisayar işini 300-500e halletmeliyim demeyen) birinin mutlaka laptop kullanması lazım.

desktop + wireless modem&adaptor + uzun kablolu priz kablosu + tekerlekli minik bir bilgisayar masası.
ben de çok düşündüm laptop mu desktop mu diye. sonunda normal bir laptop alabileceğim parayla gidip hayvanlar gibi desktop aldım. yukarıda yazdığım konfigurasyon sayesinde gayet rahat ediyorum. film izleyeceğim zaman alıyorum masayı yatağın baş ucuna hoop kıçımı devirerek izliyorum.

Yahu eczaneden termofor (sıcaksu torbası) alıver, koy ayağna karnına mis gibi ısınıyo insan. Ama bi yerden sonra yetmeyebilir de tabii...

benzer bir şey bende araştırıyordum, (git: 44202)
ancak sonunda bir yerden bedavaya 1250w + 750w'lık böyle rezistanslı mı oluyor bilemiyorum bir ısıtıcı buldum, hemen ısınıyor fanı var arada ayağım üşüdüğünde fanını açıyorum falan hoş.. belki yararlı olur..

@inugard: okuldaki odamda öyle termoforla oturmak pek hoş olmaz gibi:)
karnında termofor olan birini öğrenciler pek sallamayabilir. "dikkat edin termoforu var'" diyebilirler.

ahaha ben ev sandım da ondan dediydim =)

tütün çiğne...

sigarayı bırak tavsiyesi verenlere gıcık olacaksın da bırak be kardeşim. masraf yapmamış olursun hem.

@rectoa: peşindeyim. en zayıf noktanı kolluyorum:p

onun yerine dumanı tahliye etmek için değişik bir yöntem deneyeblirsin. misal pencereye takılan fanlar yada sigarayı balkonda içersen sanıyorum hem daha az içersin hemde duman sorunun olmaz. öyle işte..

fiat 500'e göz atın derim. sıfır ford fiesta veya opel corsa da düşünebilirsiniz sanırım o fiyatlara.

ben jazz kullanıyorum. 2008 model. yakıt tüketimi çok iyi, punto kadar atak değil ama performans olarak öyle bariz bir fark göremedim punto'yla 100 üzeri beygiri hariç. bu haliyle de güzel bir araba ama yeni kasada çok fazla özellik var. honda için yedek parça problemi olacağını sanmıyorum. yeni kasa ile eski kasa fiyatları da biraz düşer. ikisine de binin, hangisi içinize sinerse artık..nissan micra ve mitsubishi colt da alternatif olabilir.

honda city'e bak bence. piyasadaki fiyat kalite dengesi en iyi olan arabaalrdan biri şu an.

hiç düşünme, mesajla agamemnon'a ulaş, sorunu yinele.

sıfır opel corsa veya sıfır ford fiesta.kesinlikle bakılmalı.

seat leon dururken cazz yapmaya gerek yok.

bence 0 corsa, fiesta, yaris, micra vs. almak yerine, 2005-2006 opel astra türü bir şeyler de düşünebilirsiniz.temizini bulursanız bence daha iyi olabilir.
bu arada fiat ya da peugeot almanızı tavsiye etmem. italyan ya da fransız arabaları tasarım olarak iyi olsalar da mekanik açıdan alman-japon arabaları daha tercih edilebilir.
seat leon'lar volkswagen motoru kullandığı için düşünülebilir. ama ben olsam o paraya volkswagen ya da opel alırdım.

fiat 2-3 model kullandım hiç konforlu değil, marka olarak tavsiye etmem,
ford da kullandım ve kullanıyorum, seri, rahat, konforlu güzel araba.
marka bilmem ama temiz ikinci el bak bence, düşük fiyatlar, özellikle araba pazarlarında çok yeni araçları satıyor millet, ford tavsiyemdir.

Bu kadar konuştuktan sonra sanırım honda jazz yeni kasa çıkana kadar beklemeye, ve onu alamazsam ucuza donanımlı bir eski kasa almaya karar verdim galiba. Cevap veren herkese teşekkürler.

yerli yada ispanyol montaj olmamasına dikkat et.

çok zor bulursun bulursan tiryakisi olabilirsin diyorum
maxwell house

Starbucks Decaf House Blend.

schiller chiemsee'in aromasiz, duz filtre kahvesinden alabilrisin. cekirdekten cekiyorlar kendiler.

bir de jack daniel's in filtre kahvesini begeniyorum ben.

gloria jeans'inkini ikram etti bi arkadasim, french vanilla veya visneliydi galiba. seker de bulundurmuyo kendisi, ona ragmen cok guzel bi icimi vardi. kendine bir de cekirdek blender'i (artik adi neyse) alirsin, cekirdekleri cekersin orada, ohh taze taze.

türk kahvesi seversen.
moda iskelesinde denemeni tavsiye ederim.

damla sakızlı veya çikolatalı türk kahvesi
muazzam

daha ziyade evde french press denen nanede şey etmek için tavsiye istemiştim, moda iskelesi'ne 500km kadar uzak olduğumdan o tavsiyeyi şimdilik askıya alıyorum. ama türk kahvesi olur mu diyorsunuz yani bu preslerde? tüm tavsiyelere teşekkürler bu arada, deneyebildiğim kadarını deniycem. yaşasın dişlerdeki kahve lekeleri ve yatakta uyumak için debelenilen geceler!

türk kahvesi olmaz french press'te.. diğerlerini kahve makinesi için ya da french press için diye isterseniz çekirdekten çekiyorlar :)

(bkz: tchibo)

Kesinlikle Tchibo. Hatta oradakilerden de Schattenwald Kaffee. Yerinde çekip anında paketliyorlar. Fazla miktarda çektirme, taze taze iç :)

kahve dünyasının kahvesi güzeldir, tavsiye ederim.

Tchibo aldim ben gecende. Hem ben, hem icen baska bir arkadasim cok eksi bulduk. Hic begenmedik. Icinden iki paket cikan bir kutu almistik, ikinci paketi acmadik bile.

Davidoff marka kahveler de satiliyor marketlerde, onlar da guzel degil.

Starbucks biraz daha pahali ama bu ucu marka arasinda hep guzel cikti denedigimiz cesitleri. Su anda House Blendini iciyoruz, daha once de Kenya'dan bir kahvelerini iciyorduk.

www.kivahan.com.tr
hatta www.kivahan.com.tr

kahve dünyasında kolombiya çekirdekleri var basınçlı makinalar için. olmadı instant veya french press seçenekleri de var. ama çekirdek alıp üstüne su katmamak lazım.

tchibo'da yumuşaktan serte, yoğun aromadan, hafife kadar bir sürü kahve çeşidi var ama.. damak tadınıza en uygununu bulmak için her çeşitten 50şer gram çektirirseniz, kendinize uygun kahveler bulabilirsiniz.

kahve du$kunlugu olmayan bendenizi bile "addicted" hale getiren kaveyi yazayim madem ben de: gloria jeans'in "blueberry morning"i.

sıcak süte nescafe gold ve kakao eklenmesi ile de güzel karışımlara gark olabiliyor insan

starbucks house blend (decaf olmayan) ve rialto colombian supremo ile başladım işe, diğer tavsiyeleri de kademeli olarak, ytl'den tl'ye geçer gibi, sinsi sinsi deneyeceğim. tanrı taşikardiden korusun.

edit: bu arada orchant'in ilettiği kivahan.com.tr çok hoş mekanmış, hemen oradan ilgimi çeken "ters çevrilmiş french press" tekniğini paylaşayım ==> www.kivahan.com.tr

doktora gitmen elzemdir.

benim de kulağımda sürekli bir çınlama vardı 2 sene önce. çok sessiz bir ortama girdiğimde sürekli duyuyordum. doktora gittim, temizledi kulağımı, sonra geçti.

Babamda da aynı şekilde Rpg7 atışından sonra çınlama başlamıştı. Önceden de aynı kulağının dibinde bi asker tüfek ateşlemiş yani geçmişten gelen sakatlıkta vardı kulağında. Hala devam ediyor o çınlaması, ilaç falan da kullandı diye hatırlıyorum ama pek fayda etmemişti.

Bence de doktora git tabi. İlerki yaşlarda duyma kaybı falan olabilir(tamamen salladım bunu ehe).

Doktora gitsen iyi olur. Eğer orta kulak iltihabın varsa kulağını temizler geçer, ama başka bir şeyse gerçekten ciddi demektir. İlerisini de düşünüp bi kulak burun boğaza görünmende fayda var...

hipertansiyon belirtisi de olabilir, eğer değilse kulak temizlenir, yine de çınlama devam ediyorsa böyle yaşamaya devam edilir.
james hetfield de aynı dertten mustaripmiş.

Kesinlikle doktora gitmeniz gerekiyor, zira kulak son derece karmaşık bir organ neyin ne olduğu hiç belli olmaz.

mutlaka bir kbb uzmanına görün. kulağının içinde iltihap başladığının belirtisidir bu; kulak ağrısı çekmediysen daha önce şunu bil: ağrıdan kafayı duvarlara vurup, "annecim kurtar beni" diye inleye inleye uyumak; 10 dakika sonra ağrının şiddetiyle tekrar uyanmak. evet, doktora git.

kırmızı yaban mersini?
google görsellerde aratınca blueberry ile cranberry nin aynı olmadığı görülüyor zaten. cranberry ise kırmızı yaban mersini olarak geçiyor gördüğüm kadarıyla.

kirmizi yaban mersini'ne de lingonberry diyorlar :D

berry aslında genel bir isim.bir kısım meyveler.ruslar da "ягода" diyorlar.

böğürtlen,frambuaz,kızılcık hepsi berry sınıfına giriyor hatta karpuz bile.türkçe de tam bir karşılığı yok sanırım.

ingiliz'in cranberry dedigi bir tur kizilciktir ama bizim bildigimiz kizilcigin aynisi degildir. zira o cranberry turkiye de dahil sicak akdeniz memleketlerinde yetismez.

cranberry -> Vaccinium oxycoccos -> Küçük yaban mersini

Ben de uzun sure ayni konuya takildim. Yaban mersini diye biliyordum, ama blueberry ve baska benzeri seyler ile karisiyor. Sonucta vardigim kani cranberry burada yetismedigi ve de bulunmadigi icin gunluk hayatta ise yarar bir Turkce karsiligi yok. Sen bir sey diyorsan ve karsindakilar anliyorsa ne ala; istersen kizilcik de, istersen kirmizi yaban mersini.

kızılcık cornelian cherry demek.

Tophane'den, Karakoy'e dogru cadde uzerinde sira sira dizililer.

tarlabaşı kutup ayısı dükkanında da olması gerekiyordu.

gitmeden suraya bir göz atabilirsin: www.adrenalin.com.tr

Tophane-Karakoy arasindaki dukkanlar yikildi diye biliyorum ama..? Galiba orda bir tek, silah satan bir magaza kaldi. Otekiler yikilmis olmali. Tabi ayni yerlerden bahsediyorsak..

adrebalinda bişi bulamazsın. beşiktaştaki dükkan çok ufak. karakoye giderken tophane civarında olanlar iyidir. indirim de yaparlar...

karakoy'de soner deniz var...bir de onun az ilerisinde mares

femur kemigi uyluk kemigi zaten. platin tam olarak nasil ve nereye takilmis o önemli. benim kemigin icinde var platin cubuk. askerlik yapmasina engel yoktur diye rapor verdiler.

teşekkürler.
upload.wikimedia.org

head kısmını aşağıya bağlayan yer kırıkmış, yani başka fikirleri olanlardan veya tecrübe etmiş olanların fikirlerine açığım.

eğer normal haraket edebiliyorsa alırlar askere. artık eskisi gibi düztaban falan dinlemiyorlar. en olmadı spor yasağı verirler.

hiç sanmıyorum. geçen hafta askerlik muayenesine gittim hemen yanıbaşımda fazla kilolu bir arkadaş vardı. boyu ve kilosu orantısızmış çocuğu askere almak için çocuğun kilosunu eksik yazdılar. kitabına uyduruyorlar yani bi şekilde.

benim bacağımda platin var,bana da söylediler hep de, atıyorum yürümesinde bir sorun varsa almazlar askere.

ama askerde eğitim almaması garanti.

ayrıca askere fln gidemez bu aralar, ayağa kalktıktan sonra fizik tedavisi var. 2 ay yatakta yatan adam 3 ayda eskisi gibi zor yürür ama yürür korkmasın. walla çok üzüldüm, çeken bilir ayrıca.

zorla askere almazlar, silah altı dönemlerini de atlattıktan sonra, okuluna devam eder.

cevaplar için teşekkürler. sorun şu an askere gitmesi değil, bu sene okulunu bitiremezse seneye alıcaklar, ve bu halde okula devam edemiyor. müzik ile alakalı bir bölümde ve notlar ders üzerine proje şeklinde yürümekte o yüzden derslerini geçmesi mümkün olmayacak ve seneye yaş sınırını geçtiği için okulunu bitiremeden için askere alacaklar diye korkmaktayız.

hangi hastahanede yatıyor bilmiyorum ama devlet hastanesinden de rapor alıp askerlik muayenesi esnasında görevli astsubaya verip sevk alsın. gerisi gata, kurul vs... yapacağını sanmıyorum.

evet böyle bir şey var. bir arkadaşıma sık sık olurdu. ahah hatta sevgilimi de süper kızdırmıştım bir ara, ömür billah burnu kanamamış hatundan yarım litre kan akmıştı :D

moralin bozulunca değil de buna bağlı olarak tansiyonun yüklselirse kanar.

in$allah nadir rastlanan bi durum degildir zaten (; orti cıkmak istemem kimselerle :P

benim kanıyor mesela.

kanar ama başka nedenleri de olabilir tabi.

kanar tabi.

hipertansiyon belirtisidir. üzülünce, heyecanlanınca tansiyon fırlar.

insanin morali bozulunca cuku bile dusuyor musti sen ne diyon..

peki media player deki F11 (full ekran) nasıl yapılıyor? film izlerken üst ve alltaki siyah bölgeler çok yer kaplayınca görüntüdeki karakterler iyice şişman görünüyor.

pain sorun ne anlayamadım ben. media player dediğin windows media player ise, sorunun kmplayer'la ne alakası var?

evet girersin.
bursa da 700ytl de civarı. bu 700ytl sadece kurs ücreti değil ehliyeti alabilmeniz icin harcamanız gereken toplam para. kurs a 350-400 arası bi ücreti ödüyorsunuz kalan kısım trafik cart-curt evrak.

25 ekim'deki sınava girebilmek için cumaya kadar kursa kayıt yaptırmak gerekiyormuş. -kız arkadaşımın yalancısıyım-

istanbulda kurs fiyatları 300 lira falandı en son hatırladığım kadarıyla. en azından kadıköyde

25 Ekim'de ki sinav için 24 Eylül tarihine kadar basvurular acikmis.
Izmir'de kurs + trafik tescil islemleri yaklasik 600-700 ytl tutmakta.

www.aydinsari.com.tr

(git: 21199)

direksiyon sınavı: 15-16 kasım da.
şu anki fiyatları bilmiyorum.

eylülün 20si son gün.

(bkz: sennheiser cx 300)
(bkz: creative earphones ep 630)

bahsettiğim kulaklıklar kulakiçi kulaklıklardır. Yani dışardan gelen sesi izole ederler. Değil ağız şapırdatma yanınızdaki kişi top atsa duymazsınız.

www.hizlial.com

www.hizlial.com

sennheiser ie4 de güzeldir.

sennheiser cx 300'ü elmasepeti.com'dan bugün mesai bitmeden sipariş verirseniz yarın elinizde olur.

Sennheiser cx 300 süper bir seçimdir.
Ama yine de o yemek yiyenleri uzaklaştırmakta fayda var. Uyarman fayda etmez 2 dakika sonra şapırdamaya başlıyorlar ibişler.

telefon ediyorsun, ödemek istemiyorum diyorsun, tamam iade edelim hemen diyip ücreti kartına iade ediyorlar.

evet şaka gibi ama böyle. ayrı özel bir yönteme gerek yok. tutturabildiklerine sokuyorlar. "bu ne kardeşim, kalktı bu, ödemiyorum" diyorsun, anında siliyorlar. daha 3 gün önce yaptım. aramadan önce de o kadar senaryo yazmıştım. yok mahkemeye veririm, yok kartı iptal ederim, süründürürüm hede hödö. anaaaa herif hiç itiraz etmeden iade ediverdi 35 lirayı.

Biz de kibritsuyu'nun dediği gibi idare ediyorduk fakat bu sene kabul etmediler. Aylık 2000 ytl harcama yapacağınızın garantisini verirseniz almayız dediler. Biz de çüş deyip başka bankaya geçtik.

telefonla anında sildirebiliyorsun. +bakiye ekliyorlar.

zeytinyağı.

zeytinyağı veya el kremi dene

gres yağı olma mı

sabun.
önce alt tarafi sonra üst tarafindan dogru cikart

elini uzun bir süre soğuk suyun içinde tut. bunu yaparken kolun mümkün olduğunca yatay ya da hafif yukarı doğru bir konumda olsun. sonra da sabun, krem vs. ile dene

parmağını aşağı doğru salla biraz, bir kan dolaşımı olsun hele bir.
sonra sakin sakin bir daha dene. dümdüz yukarı değil de, biraz sağdan biraz soldan iterek

kadın çorabını ayak bölümünden kes, parmağına tak, yüzüğü çorabın üzerinden geçir. çorabın arkadan çıkan uçlarını aşağı doğru çek.

muhtemelen denemişsinizdir ama çekerek değil çevirerek çıkartmaya çalışın

ehuu parmağı kes yüzüğe bişi olmaz :P

çıktı mı yüzük??

bi ara bende yaptirmaya karar vermistim ama yaptirmadim arastirmalarima gore en iyisi borularla yani pearcing gibi deldirmek..

:) 50%-50%

boru. hiç acımaz.

www.yahbon.com

bu tarz için tabancayı tavsiye etmem. boruyu da tavsiye etmem :)

ben boru yöntemiyle deldirdim ve sana önereceğim gene boru yöntemidir. zaten doğru düzgün herhangi bir yere gidersen sana bunu asla tabanca yöntemiyle yapmazlar. çünkü burun kıkırdağına bir zarar gelebilir. dandik bir yerde de yaptırma derim. istanbuldaysan taksim'de yarım elma, kadıköy'de de negatifi tercih edebilirsin. önce iğne yapıp burnunu uyuşturuyorlar. sadece burada biraz canın acıyor. o da çok az. sonrasında sen anlamadan piercing burnunda zaten.

kesinlikle boru...

benim tanıdığım IT managerlerin çoğu uluslararası mezunu. ne alaka bende bilmiyorum.

degildir. pazarlama departmaninda calisanini bile gordum.

diplomat olamazsın ki sen zaten... gider bankaların sınavlarına girer kazanabilirsen bankacı olursun... yabancı dilin falan da varsa 3-4 yıl sonra 3-4 milyar maaş alırsın..
yanlış anlama hakaret-aşağılama falan yok... cok fazla uluslar arası ilişkiler mezunu var ama diplomata o kadar ihtiyac yok..
artık benim bölüm de(hukuk) malesef sizin bölüm gibi oluyor-sadece marmara hukuk senede 800 hukukçu alıyor, daha bunun bir de özel üniversiteleri vs. var) ve arkadaşlar falan hep bankacı oldu çünkü piyasa av. kaynıyo ve adamlar avukata istanbulda 1250-1500 ytl civarında maaş öneriyolar

bankacısını da biliyorum ben. hem de yönetici olaraktan.
ya da dış ticaret, hazine vs ye gidenler de var.

IT Şirketinde Pazarlama Departmanında çalışıyorum, tespitler doğru yani:)

Akademisyen olursun, gazeteci olursun, think tankçi olursun, bürokrasiye girebilirsin, politikaya atılırsın vs. vs. : )

Açıkçası milletin bu kadar 'markıting dipartmınt' iptilası, düşkünlüğü içinde olduğunu bilmiyordum. Gerçi işsizlik filan da doğrudan etkili bu mevzuda, Uİ mezunlarının da hakkını yemeyelim. Alev Alatlı'ya hak veriyorum, neticede bürokrasinin ihtiyaç duyduğundan çok daha fazla hariciyeci yetişiyor ve bu insanların büyük çoğunluğu ekmek parası derdine düşüp çok alakasız mesleklere yerleşiyorlar.

Bankacı olmak için jeoloji mühendisliği bitirenler, başmuhasebeci (pardon, finans müdürü :) ) olmak için uluslararası ilişkiler okuyanlar.. Garip memleket vesselam.

ege u. ilşk. mezunu bi tanıdığım ünlü bi mobilya koltuk şirketinde pazarlama, dış ilişkiler gibi bi iş yapıyor. paso geziyor yurtdışı seyahatlerinde.

rahat ol. Benmi de akrabamın oğlu i.ü. uls. il$kiler mezunu ve bir kereste fabrikasında kalite bıdı bıdı uzmanı. ıso 9001 ws. takılıyor i$te.

diyeceğim odur ki ha uluslararası ha kalaslararası bir $ekilde i$ buluyorsun.

Memleketimizin rezilliği değil de nedir bu?

iş imkanı sizinle sınırlıdır. siz ne yapmak istiyorsanız onu yapabilirsiniz. fotoğrafçı da olabilirsiniz, sistem yöneticisi ya da film yönetmeni de.

bütünüyle size, yapmak istediklerinize, ilgilerinize bağlı bir konu iş seçimi.

Şöyle söyliyim: bir ui mezununun diplomat olma ihtimali kasap olma ihtimalinden çok daha düşüktür. Ben de bir bankada çalışıyorum. Aklınıza gelebilcek her tür mesleği yapar bunlar. Yavuz hocamız demişti ki "biz diplomat yetiştirmiyoruz sizi meslek sahibi etmeyeceğiz mesleğinizi siz seçeceksiniz" Haklıymış.

isim konusunda bi fikrim yok, bir kaç resmini koyarsan tahmin yürütebilirim:)

fikfik olsun bence adı..

Tavşanım olsa Davşik derim ben.

ne yazık ki kaç kere denediysem de resmi yüklemiyor.ama bilgi veriyim yarısı siyah yarısı beyaz.gri de var aralarda.

zevkler ve renkler tarti$ilmaz, fiziksel yapisi önemli=) fiziğini tarif etme ama sakin:))

bır zamanlar tavsanıma koymustum sunu: 62

kucukken vardı 2 tavsanımız, aslı ve isli. gri olanın adıydı isli.

huriye , sürahi , nutella

erkek se murat dişiyse özlem olsun.......:)
hem muratla dalga geçerler vakit geçer:)

bugs.

dişlek

allahsız davşan

Hüseyin.

dişiyse raife, erkekse rauf

poni

lulu

tavsi

yumuk

google.

beti

bence de fikfik güzel isim, gerçi ben olsam appiah koyardım.

huyuna suyuna bagli biraz ama bir arkadasimin tavsaninin adi mulayim idi, pek severdim ben ismini.

mıcır.

3 tavşanım oldu üçünün de adı Buggs Bunny idi :) Takıntılı mıyım ne :))

emrah. bir arkadas kedisine bu ismi vermişti ilk duydugumda kopmuştum.
(bkz: #10904965) yalnız bu kedi evden kaçmıştı diye hatırlıyorum eheh.

erkekse rafet olsun.

sanırım aradıgın ismi bulmussun ama ben hem önermek hem de arkadasımın yaratıcılıgını alenen övmek istiyorum
siyah beyaz deyince cagrıstırdı bana Carsı, arkadas besiktaslı falan da degildi ama siyah beyaz kedisine bu ismi vermisti
öyle komik, keyifli ki cok begenmistim, anmadan gecemedim

fikirler için sağolunuz.Buarada bugün muayene ettim dişi çıktı tavşanım.ve saırım en iyisi yine aşifte:p

Sözleşmeniz var mı? Varsa bir nüshası sizde duruyor mu?

sözleşme olmaz mı.. vartabi.

Sözleşme ile herhangi bir avukata gidersiniz dava açılır ve parayı çatır çatır alırsınız. Hatta avukat masraflarını bile üstüne yıkarsınız.

çoğu ev sahibi vergi kaçırıyor. sizinki de ödemiyorsa, maliyeye bir mail ya da telefonla ispiyonlayabilirsiniz. fena cezası var.

kira ödemelerinizde ve teslim ettiğiniz evin durumunda sorun yoksa, dava açarsanız paranızı çatır çatır alırsınız, ayrıca mahkeme masraflarını da ödetirsiniz, şukela olur.


alternatif; evden taşınacağınız son ay kira ödemezsiniz ve depozite saydırma yoluna gidersiniz. yasal değildir ama uygulanabiliyor. kendimden biliyorum.

dövmecilerdeki kataloglarda sürüsüne bereket yıldız ve güneş var, ancak tabi yeteneği olan bir arkadaşınız kafanızdakine en yakın şekli çizebilir belki de. bunun yanında dövmeciler sağlam grafiker de oluyorlar bazı bazı (hepsi değil tabi)

acı konusunda, insanın eşiğine bağlı ancak o kadar abartılacak bir acı yok bence.

yaptırma pişman olacaksın.

ruhsel var beyoğlu ve niştantaşı'nda, çok iyidir. (www.blackseatattoo.com)anlatırsan kafandakini çok güzel bişey çıkarır ortaya eminim.

ince deri olan yerler daha çok acıyor haliyle. sırt en az acıyacak bölgelerden biri. acı eşiğiniz çok düşükse emla diye bir uyuşturucu ilaç var lokal, onu sürüyorsunuz gitmeden yarım saat önce filan, daha az hissediyorsunuz.

uyuşturucular derinin bişeylerini bozuyomuş, dövme de bu yüzden başarılı olamayabiliyormuş diye okumuştum bir yerde

ön kolunun iç kısmına balta dövmesi yaptır. ben de aynısını yaptırcam.

@tiny axe : abi ön kol ne allansen :) ahah

ön kol, kolun dirsekten aşağısı oluyor.

ve evet bence yaptırma pişman olacaksın.

sırtının neresine yaptıracağınla bağlantılı olarak acısı değişebilir. kemiğe yakın yerler daha çok acır bir genelleme olmakla birlikte sapına kadar doğrudur, malesef.
tanıdık grafiker varsa uğraşabilecek neden olmasın, ama kafandakine benzer şekilleri katalogda bulabilirsin bence. sonra şurasını şöyle yapalım,burası böyle olsun şeklinde komutlarla dövmeci de gayet rahat istediğin formu yakalar.yani direk katalogdakini yaptırmak zorunda değilsin.
bi de şu var, ben ilk dövmemi yaptırmadan önce geceli gündüzlü çıkmıyodum burdan : www.bmezine.com

www.tattoos-by-design.co.uk

www.tattoodesign.com

www.tattoofinder.com ( dördüncüsü güzel bence. ay yerine yıldız koydurunca mis gibi olur )

www.dafont.com
Dingbats

omuza yakın yerler fazla acımıyor ancak ortaya doğru gittikçe desibel arttırma durumu olabilir.

insensitive:
Ruhsel Ni$anta$ı'ndaki yerini kapattı.

çok bilgili olmamakla beraber bozcaada'nın sağlam rüzgar alan bir yer olduğunu duymuştum, söyleyeyim dedim.

denize girilmez. zaten normalde de çok soğuk oluyor.

aslinda biraz da san$a bagli, zira gecen sene ayni donemlerda yani eylul sonu gibi "denize girilmez nasilsa" deyip de yanima mayo almadigim icin kafami vuracak duvar aradim; $ortumu tepelere kadar siyirip denize attim kendimi.
kamp icin bilemem ama bir $ekilde mayo/havlu almadan gitmeyin derim.

(bkz: şarkhan) tabii istanbuldaysanız.

ekmek yapma makinası.
sinbo en iyisi ve cidden süper bişi..
90 ytl idi yaklaşık..
kilo aldırıyo yanlız.

onlara çerçevesi güzel büyük boyut orjinal bir fotoğraf hediye edin,50*70 falan gayet güzel olursa foto , devamli asarlar sizde her gittiğinizde ne iyi ettimde aldım dersin.

bende var bir tane satayım mı ?

evlenecek çift kaç yaşında bilmiyorum ama, şayet 25-30 yaş aralığında ise fiyat kalite oranını iyi yakalamış bir markadan (tabi ki sinbo heheh!) güzel (ama herkesin almayacağı) bir ev aleti alabilirsin.

ama daha değişik bir şey yapmak istiyorsan, azıcık eskici gez, senin yerini yurdunu bilmiyorum ama istanbulda izmirde böyle değişik mobilyalar satan çok fazla dükkan var... oradan bir yerden orjinal bir sehpa filan alsan da çok makbule geçer. zira evli çiftler tabaktan ve elektronik gereçten boğuluyorlar.

@hayo, @mortifera: yapman, etmen! sinbo'dan mal alınır mıymış! kullan-at vantilatör yapan firmadır sinbo, günübirlik tost makinelerinin markasıdır.

dvd/divx player filan alınabilir? tost makinesi, kettle, hatta cattle!

espresso makinesi şahane olur.