sarabande gibi geldi bana
www.youtube.com

kesinlikle sarabande, ama biraz farklı yorumlamışlar. nerede iş bankası reklamındaki müzik, nerede bu!

iyi hissetmeni sağlayacaksa, ben de en son ne zaman doğum günü hediyesi aldığımı unuttum. facebooktan bile kutlamıyorlar artık.

evlen. karın kesin olarak hatırlar ve kutlar. :)

cumartersi benim de dogum gunum var, nasil bi durum oldugunu gordun, baskasinin yasamasini istemezsin artik? (bkz: hediye paketini parcalaya parcalaya acmak)

boşver bence.

Evvela Doum Gunun kutlu olsun...
Benimde dogum gunum yaklastigi icin snowflakenin onerisine uyucam.
Cunki bende suan yurtdisindayim. Guzel bir ulke diyemiycem ama dunyanin en guzel sehirlerinden birisindeyim...
Zannedersem benimde doum gunumu kutlamiycaklar hem reelde hemde feyzbik denen lanet sitede...
Ne diyelim hayat boyle napican...

Doğum günün kutlu olsun. Gönlünce bir yaşam geçirmen dileği ile.
Bu arada geçmiş olsun. Acil şifalar. Şöyle düşün, yaşıyorsun(hastasın diye demedim) ve doğum gününde sen yoksun diye kimse üzülmeyecek. Annen hayatta ise, ona nazlan. Yanında değilse, telefonda. Güzel bir ıhlamur iç. Doğum gününü hatırlamayanların burnundan getir daha sonra, bol bol trip yap. Bir sonraki doğum gününde acısını çıkar.

eheh bir şeyler yaz. ben de pek istemem genelde doğum günümün kutlanmasını filan ama kutlanınca da hoşuma gider. ahah hatta geçen sene kız arkadaşıma hediye filan alma dedim, gereksiz olduğunu dile getirdim. sonra almadı, üzüldüm filan dslkjf heh buldum: (bkz: #14792046) (kızmayın kendi entry'me bakınız verdim diye, olayın tıpkısının aynısı)

hah unutmadan, nice senelere ;)

önce böyle şeyler sallamıyormuş gibi davranmaktan vazgeç hoca yavaş yavaş olur bunlar. herkes böyle günlerde ilgi görmek ister. bazıları bunu bastırır bu kadar basit. kötü bir şey değil insanların böyle günleri hatırlaması =)

Çok ünlü bir restoranın şefi bir kazan için 1 limon sıkıyordu kuru fasulyeye.

ispir fasulyesi al, en pahali ve en lezzetli olani o.

12 saatlik merhalede yumuşatıp su çektirme hâdisesinde, en az 3 kez suyunu değiştirin. her seferde avuç ayası ilâ ezdiğiniz iki diş sarımsağı, demlenme amaçlı tuzlu suya ilâve ediniz. soanı, salçayı ilave ettikten soora, mum alevi kıvamında ocak ateşinde tıngırdatın. 4-5 saat sürebilir. pişirme kabınıza da bağlı bu hikâye.

tereyağ kullan.kaliteli olması çok önemli.kuru fasülyeyi helmesi güzel yapar ayrıca fazladan bi 5 dk ateşte beklet ve ateşten alınca demlenmesini bekle hemen servis etme. kimseye soyleme ayrıca bu dediklerimi.

Uzman değilim, yemek yapmayı ve yemeyi/yedirmeyi severim o kadar...

1) Önce fasulye iyi bir cins olacak, kabuğu kalınsa iş zor.

2) Doğru fasulyeyi bulduysanız önceki akşamdan ıslatın. Adını sanını bilmem ama küçük tanelileri tercih ederim.

3) Üzerini örtecek kadar soğuk su ekleyip kaynadığında altını kısarak kısık ateşte uzun süre haşlayın.

4) Pişme dakikası/saati fasulyenin cinsine, ıslatılmaya başlandığı zamana göre değişeceğinden, süre veremedim. Yarım saat falan sonra tadına bakmak gerek. İyice dağılmadan indirilmeli ateşten, pişmemişse kaşığa bile takır takır gelir, ki o zaman tatmaya gerek yoktur.

5) Pişince, bol kuru soğan, yeşil biber kavrulup üzerine domates (yoksa salça) eklenir. Fasulye de eklendikten sonra, isteğe göre az ya da çok kaynamış su (fasulye piştiği için on dakika tıkırdatılacağı hesaplandıktan sonra) ve tuz, isteniyorsa da baharat ilave edilir. Birkaç diş sarmısağın, fasulyenin gazını aldığı rivayet edilir.

6) Mönüye güzel bir karışık turşu da ekleseniz?

7) Afiyet olsun.

fasulye simav olsun, iyi pişirirseniz fasulye nişastasını da suya salıyor bambaşka bir şey oluyor.

pişirme değil de yerken, üzerine sarmısak rendelemeyi hiç denemediyseniz deneyim bir de.

bekletilmiş ve haşlanmış fasulyeyi damak tadına göre boş bir tencerede soğanları kavur (yeşil biber de ekleyebilirsin).sonra salça ilave et ve fasulyeleri tencereye dök ve yavaş yavaş kaıştırarak kavur.Dikkat: bu arada biraz fasulyeyi (1/10 oranında) ezerek karıştır.bu fasulyenin kıvamını ve koyuluğunu ve de lezzetini arttırır.ilkinde beceremezsende zamanla kurufasulyenle anılır olacaksın ehehee.

twitter.com

Peki ama o entry girildiği için niye yavaşlamış sözlük?

entry çok uzun, çok miktarda veri içeriyor.

ne zaman o başlığa tıklansa, internetteki sunucu bize çok miktarda veri göndermek zorunda. bu da sunucu üzerine yük bindiriyor, veri transferinin büyük bölümünü o başlık oluşturuyor.

hani emule vs açık iken download yaparken internet yavaşlar ya, onun gibi bir şey.

Herhalde o bilgilere ulaşmak için gayrimeşru bir şeyler yaptılar o yüzden.

sheba- yok artık daha neler :) mahallenindelisi nin o taraklarda bezi yoktur..
cevaba gelince obez kirpi george +1

obez kirpi'nin dedigi mantikli olsa da tek basina yeterli bir neden degil gibi. yoksa?

arkadaşlar sözlüğün amına koymuşsun gibi tepkiler alıyorum lütfen rica edicem abartmayalım. ben abarttım siz abartmayın. öpüyorum...

koymuşsun işte yalan mı bütün gün sözlüğe giremedik. liste güncel olsa gam yemiycem.

ayıp şeyler bunlar:P internet göçtü sandım şimdi çok mutluyum

alcohol dehydrogenase enziminiz fazla demek ki. genetik bir şey. biraz da tabi zamanla bünyenin alışmasından kaynaklı.

"daha önce hiç sarhoş olmadıysan nasıl sarhoş olduğunu anlayacaksın ki?" paradoksunu es geçiyor, cevaba geçiyorum.

sarhoş olmak başın dönmesi, gevşemek ve kimi zaman kusmaktır zaten.

daha bi şey olduğu yok yani.

anestezinin de kolay etki etmediği bir bünyeniz olmalı bu durumda. ya da başınız dönmeye başladığında mideniz bulandığı için tüm içkiyi kusup, sarhoşluğunuzu engelliyor da olabilir. ya da henüz güzelinden bir long island iced tea içmediniz :)

@kriker
tam ifade edemedim ama böyle birşey söyleniceğini biliyordum ama şöyle söyliyeyim, o kadar içsem bile hala mantıklı düşünebiliyorum öyle söyliyeyim anlatabildim mi? Yani sarhoş olan çok kişi gördüm onlardan farklı oluyorum.

@propontis
vodkayı pek sevmediğim için fazla içtiğim bir içki değil ama denedim.
hatta benim bu başlığı açmamdaki sebebin en büyüğü ise tekiladır. hayatımda hiç tekila içmemiştim ve tekila hakkında söylenenleri duydum,okudum vs. ve 1 şişe olmeca aldım(gold değil normal renksiz olanı) ben bir miktar tekila içince yığılacağımı, sızacağımı falan zannediyordum söylenenlere göre ama 1 şişe tekilayı kısa bir sürede bitirdim ve baş dönmesi dışında birşey olmadı:S kafam tamamen yerindeydi(fazlaca yerinde) yani içki içmiş gibi değil konuşmalarım falan son derece normal seyrinde bir değişiklik yok(çevremdekiler de söylüyor). anlayamadım, birkaç shot atıp yerinden kalkamayanlar falan bende öyle bir şey olacak sandım gerçekten ama sadece baş dönmesi oldu o kadar:S bu normal midir, sorun bendemidir?:)

hiç arzuladığın sarhoşluğa erişene kadar içmeyi denedin mi peki, yani 1 şişe tekila yetmediyse 2.ye geç, 3e geç vs kesin sarhoş olursun.

hangi içkileri ne kadar içtiniz en fazla örneğin?

mehem, cevap gelmemiş. varsayımlar, olasılıklar;

•genetik bir maraz
•sürekli içerek sarhoş olma eşiğini yükseltmek
•zihnen sağlam, dertsiz tasasız olmak, aşık olmamak, içerken cin gibi durmak
•o kadar da fazla içmiyor olmak, örneğin bir büyük devirin yine konuşalım
•sarhoş oluyorsunuz

aşık olup içmeyi deneyin. ve ya canınızı çok sıkan bir olayın ardından (ölüm, başarısızılık falan).

sarhoş olmak o kadar kötü bişey değildir. kendimi kendim olduğum için sevdiğim nadir anlardan biridir. yani dışardaki hayat, insanların düşünceleri, o anki dış görünüşünüzü falan hiç kafaya takmadan, eğlenebildiği, kenlendinle konuşabildiğin, kendi içinde kendinle hiç yapmadığın gibi dertleşebildiğin bi an.

bacardi 151 oneriyorum bu durumu cozmek icin.

gofret filan gibi bol şekerli bir şey yiyip üstüne içkiye abanırsanız hızla bence bir etkisi olacaktır.

ben de senelerce sarhoş olamıyorum diye ağladım ve bir gün çok güzel bi rakı muhabbetinde resmen agd oldum. bu tamamnen psikolojik bi durum. sarhoş olma amacıyla ne kadar içersen iç, kafan bir yere takılı olduğu için beceremezsin. eğer olsun ben bu şekilde sarhoş olmayı deniycem diyosan, içkileri karıştır ve arada tatlı şeyler ye, içerken sürekli belli bi yerde sabit kalmayıp hareket et, dolaşımın hızlansın

büyük rakı götürün bi tane, sonra tekrar bu başlığa bekliyoruz.

"am ifade edemedim ama böyle birşey söyleniceğini biliyordum ama şöyle söyliyeyim, o kadar içsem bile hala mantıklı düşünebiliyorum öyle söyliyeyim anlatabildim mi? Yani sarhoş olan çok kişi gördüm onlardan farklı oluyorum."

genelde tum sarhoslar boyle dusunur... disardan gozuken tabii ki cok farkli...

@kakoy: alıntının azizliğinden ötürü aklıma geldi, yazmadan edemedim:
#13068903

trakyalı mısınız? :D
sürekli ve güzel içen bir insansanız bilincinizi kaybetmeden gayet de güzel sarhoş olabilirsiniz. illa bilincimi kaybetçem, ne yaptığımı hatırlamıcam diyorsanız tekilayla karıştırın birayı falan bakalım olcak mı. ben de ne yaptığımı hatırlamıyorum seviyesine ya bir kez gelmişimdir ya da iki, o da çok karıştırarak. yoksa çok içsem ya kusuyorum ya evime gidiyorum ama hep hatırlıyorum.

Sıkı rakı içen çoğu erkek kalabalık bir masa. Bir yaz akşamı. Cunda Adası ve masadaki kadınların isteği ile erkeklerin muhalefetine rağmen, şarap içilmesi. Misafir ağırlayan kişinin özenle en iyi şaraplarını peşpeşe masaya getirmesi. Herkesin lıkır lıkır içmesi. Erkeklerin bununla mı filan alkol mü alıyoruz küçümsemeleri. Neyse bir süre böyle içildi. Herkesin aklı başında. Keyifliyiz. Sonra masadan kalkmak isteyenler oldu. Ayağa kalkan yere düştü. Kim denediyse böyle oldu. Belden aşağımız tutmuyordu sanki. Halimiz inanılmaz komikti. Asıl komiği ertesi gün bile herkes hala sarhoştu. Su içsek kafayı buluyorduk. Meğer içtiğimiz yıllanmış, çok özel ve de içimi çok güzel bir şarapmış. Hala unutamıyorum o şarabı ve etkisini. Yıllanmış çok güzel birkaç şişe şarap bulun ve deneyin. Ne kadar eski o kadar iyi. Sonucu bize de anlatın. Yarasın.

bence bunu fazla kafaya takmayın, biraz içip de kendini rezil eden yeterince insan var zaten ortalıkta. ne güzel işte efendi efendi için, hem keyif alın hem ayık kalın. şanslısınız, saçmalayıp kendinizi kötü durumlara düşürme ihtimaliniz yok demektir. yine de nasılsa bir şey olmuyor deyip de karaciğeri mahvetmeyin.

@gene mi gene
"alcohol dehydrogenase" bunu yazdın iyi de ettin ama ne olduğunu açıklasan daha bi iyi olurdu

1- olamazsın.
2- evet onlardan bir tanesine gireceksin. Sanırım ders kaydı sırasında karşına böyle grup şeklinde gelmedi dersler. eğer öyleyse zaten ya numaralara göre belirler ve liste yapıp bölümün panosuna asarlar. Veya örneğin pazartesi ilk dersin Alg. ve Prog-I'e giren hoca bu dersin lab'ıyla da ilgilenir. Yani o derste gruplandırma ile ilgili mutlaka bir açıklama yapacaktır. Bazen de sınıfta bir liste dolaştırılıp hangi gruba gitmek istiyorsan onu yazmanı istiyorlar. Yani tamamen hocaya bağlı.

not: senin yapman gereken şey, ilk hafta hiçbir dersi kaçırmaman. İlk gittiğinde bölüm panosuna bir gözatmak. Eğer birşey bulamasan da her dersin grup-1 dersine(yani ilk derse) mutlaka gitmek.

acil olarak belirlemen gereken bir şey yok korkma.

1-listedeki tüm dersleri okuyacaksın.(grup ve lablardan sadece birer tanesi tabi)
2,3,4-lablar iki tür belirlenir. ya otomatik belirlenir ki sanırım algoritma dersinde öyleydi ya da sınıfta liste dolaşır sen de girmek istediğin lab grubunu yazarsın. bir grupta fazlalık varsa seni başka gruba kaydederler. bu durumlarda lab grubunu değiştirebilmen için labla ilgilenen asistana bir mazeret sunman gerekir(o saatte alttan dersim var-senin yok tabi- ya da o saatte bilmemne kursum var gibi) ancak o zaman değiştirirler.

türkçe ve tarih derslerinde, öğrenci numaranın son rakamı yani 05-09-xxxy deki y tekse ya da çiftse ilgili sınıfa git.

fizik labı hemen başlamaz herhalde. ama alg labı cumadan başlayabilir, cuma gününe kadar laboratuar kapısına grupların listesi asılacaktır, o zamana kadar arada kontrol edersin.
lab grupları kesinleşince bölüm internet sitesinin duyurular bölümünde de duyurulur, sık sık kontrol et.

Danışman hocana git, eğer danışman hocanı bilmiyorsan sekretere sorabilirsin. Bölümünüzün ilan panosuna da bakmayı unutma ilk önce.

Seçmeli derslerle, bitirme projesiyle vs ilgili işlemler genellikle ilk 2 haftada hallediliyor. Hatta seçmeli derslere bir dönem önceden isim yazdırman gerekiyor ekstra bilgi olarak.

Ayrıca bölümünün yeri süper tam küçükpark karşısı :)

ilk kitap o evet.

www.ilknokta.com

bunu gördünüz sanırım, evet eserin tamamı hayvan gibi

bizim okulda öğrenci işleri nasıl dilekçe yazılacağını söylüyor, sizde söylemiyorlar mı?

internete ekle sil formu-hede höde formu diye bir kaç form koymuşlar, onlardan çıktı alıp direk kullanabiliyoruz ama bu durum için bir form ya da dilekçe yok. sorunca, "siz kendiniz yazacaksınız" dediler.

dilekçe yazmayı bilmeden tez yazmak da zor olsa gerek..

ilgili maka diye başlayıp olayı anlatacaksın, altınada tarih isim soyisim ve imza.
öğrenci işlerine gitsen sorsan, sana bundan fazlasını söylemez, söylemesi beklenemez.
kusura bakma ama dilekçe dediğin budur, fazlasını da ne burada ne başka yerde bulamazsın. kolay gelsin

1-adakale doğru. baraj suları altında kalmış, şimdinin romanya topraklarındaki bir ada. nufüsu da çoğunlukla türk. lozan'da romanya'ya bırakılmış.

2-amerika'yı haraca bağlaması da doğru. amerika'dan yıllık haraç alınacağına dair anlaşma yapılmış. sanırım 1700'lerin sonu olmalı. ama çok sürmemiş, amerika tek taraflı fesh etmiş. tabi osmanlı da ters gidememiş. hatırladığım kadarıyla bir deniz savaşından sonra oluyor bu olay.

3-amerikan tarihindeki tek yabancı dildeki anlaşmanın türkçe olduğuna emin değilim. üstelik bu, bugünkü anlamda türkçe sayılmaz. doğru tabir osmanlıca'dır. anlaşmalar iki tarafın dilinde de yapılabilir, ortak bir dil de kullanılabilir.

4-izlanda ile ilgili böyle bir şey ilk defa duyuyorum. biraz internetten de baktım şimdi. wikipedia'dan böyle bir bilgi doğrulayamadım. izlanda sahiden uzak yav.

5-barbaros'un fransa kıyılarına gelerek, fransa'ya yardım ettiği doğrudur. ama köylünün müslüman olmasından korktular da köylüyü sürgün ettiler, olayını kim nasıl doğrular bilmiyorum. o dönemin tarihçilerinden okumak lazım. böyle bir bilgi de bulamadım ben.

6-londra sokaklarında bir osmanlı'nın insan sayılmadığı zaman, tam olarak hangi dönem acaba. bu da önemli olmalı. osmanlı'nın güçlü zamanı ise, elbette saygı görür. ancak osmanlı vatandaşı bir insan londra'da ya diplomatik ya da eğitim amaçlı bulunur. eh bu insanlar da sokaklarda yatmıyordu herhalde. ama bolluk içinde de yüzmüyordu herhalde. paran varsa, her zaman her yerde iyi olursun. iyi muamele görürsün. tarihin her devrinde böyledir. ha, ipin ucu kaçarsa, parandan da olursun, canından da. osmanlı'da da din gerekçeli olarak insanlara kötü muameleler yapıldığı oldu.

7-marks ve engels'in silistre savunmasıyla ilgili yazıları var.

8-bizans imparator'unu yeniçeriler korudu! iddialı bir söz ama belgeli mi, onu bilmek lazım. kronolojik olarak mümkün gözüküyor. belki, orhan gazi döneminde, bizanslılara yapılan yardımlarda böyle bir durum söz konusu olabilir ama orada da bizans tekfuruna yardım edilmiştir, doğrudan imparatoru korumak gibi bir durum söz konusu değildir.

belki de istanbul'un fethinden sonra, böyle bir koruma olmuş olabilir. o da esaretle ilgili bir durumdur.

9-yemen de bir zamanlar osmanlı toprağıydı. tabi ki osmanlı sayesinde işledi, sattı, aldı, vs. ama o toprağın ürünü sonuçta bu da. şimdi bu mantıkla, ırak'ın en önemli geliri petrolü ingilizler'e borçludur, demek lazım.

10-93 metre yüksekliğindeki Özgürlük Anıtı ilk olarak 1860’lerde, o zamanlar Osmanlı Devleti toprağı olan Mısır’da Süveyş Kanalı’nın açılışı anısına Mısır Hidivi tarafından Fransız bir heykeltraşa (Frederic Auguste Bartholdi) ısmarlanmış, bakır ve çelikten yapılarak tamamlanmış, ama sonradan yaşanan bazı korkular yüzünden (müslüman bir ülkede bu kadar büyük bir heykelin tepki göreceği düşüncesiyle ) Mısır’a dikilmesinden vazgeçilmiş ve Paris’te bir depoya kaldırılmış. Tasarlanan bu ilk heykel Kızıldeniz ile Akdeniz’in birleştiği yere koyulacak firavunlar zamanının giysilerine bürünmüş bir kadın şeklindeymiş ve elinde 'Asya'nın ışığının Mısır'dan geldiğini' sembolize eden bir meşale tutuyormuş. Bu olaydan 20 yıl sonra 1885’te Fransa hükümeti A.B.D ile olan iyi ilişkilerinin bir göstergesi olarak büyük bir heykel yaptırmak istediğinde yine aynı heykeltraşın kapısı çalınmış. Hazır durumda olan heykel depodan çıkarılmış, heykeltraş Bartholdi ve Gustave Eiffel (Eyfel kulesinin mühendisi) birlikte çalışarak bazı değişikliklerle heykeli yenilemişler ve New York sahilinde Liberty Adasına yerleştirilmiş.

11- 1914 yılının döviz kurunu incelemek lazım. net bir bilgi yok.

umarım yardımcı olmuşumdur. iyi geceler.

Tarihçi değilim ancak;

George Washington ve Cezayir Beylerbeyi Hasan Paşa/Dayı arasında imzalanan anlaşmanın İngilizce versiyonunu şurdan görebilirsiniz. avalon.law.yale.edu

edit: ben yazamayı bitirene kadar üstteki cevap çoktan verilmiş olduğundan artık işe yarayacak tek kısmı bıraktım :)

5- (bkz: #16557827)

11- wikiden
Between 1844 and 1881, the lira was on a bimetallic standard, with 1 lira = 6.61519 grams pure gold = 99.8292 grams pure silver. In 1881, the gold standard was adopted and continued until 1914. World War I saw Turkey effectively depart from the gold standard with the gold lira being worth about nine lira in paper money by the early 1920s

muhtemelen videoda bahsedilen lira, altın sikke liradır

the orange road kaldı bence. bulabilirsen izle.

komik deyince aklıma great teacher onizuka ve slum dunk geliyor.
absürd karakter olmasın demişsin ama one piece de eklemeden geçemeyeceğim.

The Melancholy of Haruhi Suzumiya komiktir.
school rumble ve fruit basket,biraz absürd olsa da, oldukça iyidir. hatta tvtokyo'nun bütün animeleri şukeladır.

(bkz: school rumble)
eğlence, komedi, aşk
bir bölümü, en çok güldüğüm zamanlar top 10 listemde 3. sırada

haruhi kenarda dursun madem, önce yazılan diğer animelere bi bakayım.
teşekkürler her öneri için

hajime no ippo tavsiye edeyim.tarife uyuyor.

az düşünmek diye cevaplıyorum. yani şöyle; her gün en az 1 saat sadece düşünen bir insan yapmaz bunu. ve düşünmek çok güzel birşey.

bilmeyince adam yerine konmuyorsun çünkü ya hesapta. hepimizde adam adam gibi adamız yani. o açıdan.. haha

yalnız muhteşem bi isyan var ki içimde hissettim adeta. güzel soru, güzel iç kusmak.

kendilerini önemli biri sanmalarının arkasında yatan güvendir galiba.

aksi takdirde boş insan olduklarını anlaşılır, kimse ilgilenmezdi. nasıl olsa kimsenin bir şey bilmediği ortamda salladıkları için, herkes memnun durumdan. bir kere sıkıştırın, bir daha yanınızda ağzını açamaz. ha boş bulduğu yerde kesmeye devam eder orası ayrı.

Cunku bilmeye deger hicbirsey ogretilemez. Tanidik geldi mi bu soz? :)

Kardeşim eskiden bendede vardı aynı durum 15 yaşındayken...şimdi 19 yaşındayım...ben bu sorunu şöyle hallettim moralimi bozan kim varsa yada beni sevmeyen kim varsa bana karşı bi laf etseler hemen karşılıklı atışıyoruz üstüne gidiyorum...ondan sonra susuyorlar yani demek istediğim kabında kalma bazı şeylerin üstüne gitmek gereklidir...insanlar ne düşünse düşünsünler bana ne de...sen insanları kırmamak istiyorsun ama insanlar seni kırıyor...senmi daha önemlisin yoksa başkalarımı..?bence hep kendini düşünmelisin...hayatta bol şanslar...eğer böyle devam edersen aşk ıda bulamassın sanırım

bir şey bilmek önemlidir. güzellik gibi bir güçtür, nasıl ki insanlar saçlarını şekillendirip cicili bicili şeyler giyip bakışları üzerlerinde toplayabiliyorlarsa, bilgili insanlar da bildiklerini belirtirler.

çirkin insanlar bile takıp takıştırıp güzel gözükmeye uğraşırlar, bilmeyen insanlar da kendilerini bilgili gibi göstermek için bir konuda ahkam keserler. hiç bilenle bilmeyen bir olur mu diyor, sözümü bitiriyorum.

Herhalde kendilerini beğen(dir)meye olan ihtiyaçları yüzünden. Ne kadar gerçekçi bilmiyorum ama, gazete, tv vb. de kalitesizliği olağan hale getirdi. Önemli konular yüzeysel bir şekilde gündeme geliyor ve iki satır köşeyazısı okuyup beş dakika haber/tartışma programı izleyen kendisini nedense allame-i cihan zannetmeye başlıyor. "Bildiklerini, aynı sözcük ve ifadelerin tekrarlamaması ve muğlak yahut mesnetsiz olmaması kaydıyla, şu kağıda yazar mısın?" deseniz, muhtemelen üç cümle yazamayacaktır. Çene kuvvetli millette. Her tv'de veya gazetede gördüğü kişiyi de adam zannettiği ve genellikle o kişiler de bilmeden konuştukları ve başkalarını susturmaya çalıştıkları için, olağan hareketler içinde bulunduğundan kuşku duyması sözkonusu olamamaktadır galiba.

insanlar bildikleri kadar konuşur desek? bizde bir şeyi "bilmek" bir filmdeki adamın anlattığı hikayedeki kızın dayısının babasının 3. göbetken John amcasının başına geldiğini duyduğunu sanmak olarak düşünülüyor :) sorun orda olabilir. tabi yiğitliğe de . sürdürmemek var serde.

abi valla ben hiçbişey bilmiyorum bu konuda:(

çünkü bu devirde bilgi değil lafazanlık kıymete biniyor.senin öğrenme adına harcadığın zaman,emek vs.. önemli değil, önemli olan nasıl kıvırdığın.zaten kimsenin uzun uzadıya bişeyi anlamaya,öğrenemye tahammülü yok. ordan burdan kırpınca bişeyler,bide bikaç şekilli kelime söyleyince tamamdır.bu şekilde takdir toplamış oluyor.ünlüler dünyasına dikkat edin, çoğunun böyle içi bomboş ağız dolusu insanlar olduğunu göreceksiniz.

insanlar bilmedikleri konularda konuşmayı sever,çünkü hayal güçleri bu durumlarda devreye girer.gerçeklerin alanı kısıtlıdır.

hmm... cok belli olmuyor ama glokoma galiba. veteriner damla filan verir sanirim. eger goturmezseniz buyuyebilir.

konjonktivit sanırım. veteriner göz damlası verir, geçecektir umarım.

benim kızda da aynısından var, gözünün yarısından çoğunu kaplıyor. doğuştan beri var ve biraz büyüdü, şu an 3.5 yaşında. vet. bir çeşit katarakt olduğunu söyleyip damla vermişti ama hiç bir fayda sağlamadı. sanki tülün arkasından görüyormuş gibi düşünün ama sizinki fazla büyük değil en azından göz bebeğine gelmemiş. görmesinde pek bir problem olacağını sanmıyorum ama ilerleyebilir. vet.lere çok da fazla kulak asmadan yine de bir gösterin derim. ameliyat falan derse hiç takma, hayvanı mundar ederler. ayrıca benim sokakta beslediğim başka bir kedinin bir gözü tamamen bu şekilde kapalı her hangi bir problem yaşadığını görmedim. geçmiş olsun.

"a-ferin sinüs" bulabiliyorsanız için

Maalesef şu an için hiçbir ilaç yok elimde. Kafamı duvarlara mı vursam ne etsem.

abi onun agrisi gecmiyor ya ne yaparsan yap, biliyorsundur zaten. ben de en son 2 sene once geberiyordum agridan da acillik olmustum en sonunda, gece goturmuslerdi.

diyecegim su ki, atla taksiye git hastaneye acile. agri kesici igne olmadan gecmiyor agrisi. aman diyeyim erteleme daha fazla. taksiye verecegin para o igneden sonra gelecek rahatlamanin yaninda hicbir sey.

kronik sinuzit sahibi bi birey olarak şunu söyleyebilirim ki sinüsler coştu mu durdurmak imkansız. ama tuzlu su yapıp biraz burnunuza çektiğiniz zaman (burun spreyi yokluğunda) burnunuz biraz açılırsa rahatlama imkanınız var, ayrıca kaşların üstüne ve şakaklara biraz masaj yapabilirsiniz rahatlamak için. sabah da doktora gidersiniz, önce bir ağrı kesici ardından verdiği ilaçlar. çok geçmiş olsun acil şifalar.

Sağolun. Acile gideceğim. Katlanarak artıyor ağrı. Daha önce bu denli pis vurmamıştı.

bence gote girebilir olmasi lazim.

aciklama yapmamamin sebebi de cok acik gote girebilr oldugunu dusunmem:)

mitolojide devler de kötü kalpli ve aptal yaratıklardır. o anlamı kastedilmediğinden götümüze girmiyordur belki de. internet trollüğü başka şey, siz de biliyorsunuz büyük ihtimalle.

bence girmemeli alt tarafi plastik sevimli bi oyuncak ne bilim adamin tipi benziodur ornek verebilirisn hukuktan anlamam ama hukuku bi sakıncasi yok gibi gelio bana.

en.wikipedia.org

ya arkadaş, trolle avlanmak olayını duymadık demeyin allahın aşkına, kitlesel olta işte bildiğin, hala kafası okşanan antipatik oyuncaklara götürüyorsunuz olayı :)

(bkz: yüzüncü yıl/#1283253)

peppino di capri-roberta

bryan adams- please forgive me (ki külttür yani)
fizy.com

ayrıca fizy.com'da forgive, affet vs şeklinde tüm dillerde affetmek kelimesini yazarsan sana içinde geçen tüm şarkıları listeler.

(bkz: affetmem)
(bkz: affetmem asla seni)

jacques brel - ne me quitte pas

www.youtube.com

- çiçek sanmıştır. koku ve renk olabilir bunun sebebi.
- meraklı olabilir.
- saldırmak için değil sevmek için geliyordur..

Bence tamamen yanlis anlama.

onun doğal alanı dediğin yer, senin onun doğal alanı olarak gördüğün yer oluyor sanırım.

arı kovanı sahiplerinin, dağlara çıkıp ayıları öldürmesi gibi bir şey, gelebilecek bir zarardan korku.

bir yere çarpmıştır, sen vurdun falan sanmıştır.
konuşsaymış tabi keşke, sorsaymış bi di mi?
geçmiş olsun :)

bi suç işlemişsindir allah günah yazıyordur.

tü tü tü sana.

eklemlerde ağrıya neden olabilen ve süt ürünleri sonucu tetiklenebilen bir hastalıkmış gibi geldi bana ama sallıyor olabilirim.

house m.d'de duydum diye hatırlıyorum, orada duyduysam egzantrik bir şeydir kesin.
anemiyse de genetik olabilir büyük ihtimalle.
sanıyorum öldürücü bir şey değildi ama

(şu anda hayvan gibi sözlüğe bakmak istiyorum ama yamamıyorum nedense:)

spolierlı cevap: akdeniz anemisi dendiğini biliyorum. genetik. ancak çocuklarda kan değişimi yapıyorlar. yoksa öldürücü diye biliyorum.

yannız bi şekilde bunun hafif türleri de var mı ki sanki?





-spoiler----
araştırdım da, evet tabi adını orak şeklindeki kırmızı kan hücrelerinden alıyor. şeklinden dolayı bu hücreler daha az oksijen taşıyabiliyor.

hiç duymadım.

anemi kansızlık olduğuna göre, kandaki orak hücrelerin eksikliğine bağlı kansızlık (eğer bunlar kan üretiminde görev alan birimlerse, bunlar olmadığı için kansızlık oluyordur) yada kandaki orak hücre eksikliği olabilir mi acaba?

o kadar tıpçı arkadaşım var. 4 sezon da house izledim ama hiç tanıdık gelmiyor.

daha önce hiç duymadım

daha önce hiç duymadım

never heard

şimdi duydum

daha önce hiç duymadım

ankete katılımı 1 arttırmış olmak için ben de cevap yazayım:

ilk defa şimdi duydum bu hastalığı

duydum, nerede duyduğum hakkında hiçbir fikrim olmadığı gibi, "anemi" cinsinden bir hastalık olduğu dışında ne olduğu hakkında da hiçbir fikrim yok.

"duymadım" da benim için çok öenmli bir cevap arkadaşlar, o yüzden rahat olun. kalıtsal bir hastalık olan bu zıkkımın müzdaripleri aslında çok fazla ama çoğu doktor bile çok ayrıntılı bilgi sahibi değil ne yazık ki. Evlilik sırasındaki kan testi ile zincir kırılabilir, ama bunun için öncelikle hastalık hakkındaki bilincin arttırılması gerekiyor. bu nedenle bu ankette alacağım cevaplar yapacağım çalışma için çok önemli.

ankete cevap verilme durduğunda, son bir mesajla kısa bir açıklama yapacağım.

tekrar teşekkürler, cevaplayan herkese ve cevaplayacak olanlara..

alyuvarların orak şeklini alması durumu diye biliyorum. yamuk yumuk bir şey oluyorlar, oksijen taşıma kapasiteleri ya da ömürleri azalıyor?

Muzdaripten kastınız, bu hastalığa sahip olmanız ise geçmiş olsun.

Cevapları okumuş bulunduğum için bildiklerimi de karıştırdım. Duydum, akdeniz anemisiyle aynı olup olmadığından emin olamayacak kadar az bilgim var. Aynı ise, nahoş bir rahatsızlık olduğunu biliyorum. Bundan muzdarip olan bir gencin ailesi tedavisi imkansız gibi konuşuyordu, ama birkaç yıl sonra iyi haberler aldık. (Dolaylı bir tanıdık olduğu için tedavi vb. hakkında fikrim yok.)

ben de hic duymadim.

sadece anemi kısmini biliyorum.

bende hiç duymadım..çok geçmiş olsun..

duymadım

ayakkabının vuran kısmını çekiçle dövün ben öyle yapıyorum. ayakkabıyı burnu havaya gelecek şekilde yere dikin böylece içten dövebilirsiniz dısarıdan bi deformasyonda olmaz..

eczanelerde bu tip sorunlar için silikon aparatlar var.pamuk ta bi çözüm tabi ama bi süre sonra işe yaramaz gibime geliyo..

aman diyim pamuk falan koymayin. ozellikle ciddi ayak vurmalarinda su toplayip patlarsa, pamuk cok pis yapisir; cikarirken ecel terleri dokersiniz.. boyle bi vaka olmasa bile ayak hareket ettikce pamuk toplasarak bir nevi ipten olma bir kabus formuna gelerekten ayagi daha beter zkertiyor.

aynen ayakkabinin arka tarafini cekicle ezdikten sonra o yastikimsi aparatlari kullanabilirsiniz. ek tedbir olarak kaliba da koyabilirsiniz. on kisimdan biraz acilma yaparsa basinc azalabilir umuduyla.

1. pi poşeti su koyun(ince olsun) o poşeti ayakkabının içine koyun. ve son işlem olarak ikisini de derin dondurucuya koyun. ertesi gün çıkartın.
2.ayakkabının vuran yerine yağlı bir el kremi sürün(tercihen nivea:D )
3.ayakkabının vuran kısmına yara bandı yapıştırın.

1 değil 3 çözüm. 3 ü de denendi :D bence cevap budur :D:D

bir daha o kalle$ ayakkabıyı giymeyerek,aytakkabıya kötülüklerin en kötüsünü, kendinize de iyiliklerin en iyisini yapabilirsiniz.

çekiçle dibini dövdürmek yerine penseyle sıkmıştım vuran kısmı bir keresinde, o da oluyor. ama öfkeyle, nefretle sıkmıştım.

ayakkabının vuran bölgesine bolca vazelin sürün.eğer vuran kısım arka topuk kısmı ise ayakkabının arka taban kısmını -içerden- biraz yükseltin.

olabilir.

bir ayakkabıcıya gidin.. ayakkabıyı kalıba koysun.. 1 gün sonra alın..

ayakkabıcılar kolaylıkla hallediyolar bu sorunu. ama kaç tane ayakkabıcı var dışarda?

en rahatı; ayakkabının tabanına (ayakkabının içine, ayağınızı koyduğunuz yere) veya daha düzenli dursun diye tabanlığın altına, topuğunuzun hizasına bir parça karton (veya katlanmış peçete) koyup ayağınızı azıcık yükseltmek. zaten bir kaç milim oynayacağı için hiç fark etmeyeceksiniz bile. ayakkabı ayağınıza alıştığı zaman yeniden normal haliyle kullanabilirsiniz...

yukarıda yazılanların haricinde şu teknik de var:
bir çift çorabı hafifçe ıslatın, abartmadan. ayakkabıları o nemli çoraplarla giyin evde dolaşın alabildiğine. birkaç gün böyle giyin açılacak o.

Topuğunuzun altına bişeyler koyun, ayağınız biraz yukarıda dursun. Geçer.

kadın?

üzerine türk kahvesi serpiştirilmiş ve ince dilimlenmiş elma (özellikle sıcak şarabın yanına).

mandalina ve türevleri de iyi gider...

herkes beğenmeyebilir ama bence fena değil; (bkz: cheetos biftek aromalı mısır çerezi)

üzüm lsdkjfs

düşündüm de cidden iyi gider ya. kırmızı şarapla yeşil üzüm mm mis..

dambil; cekirdekli mi, cekirdeksiz mi :)

kaliteli krakerler

elma fena gitmiyor. golden/ye$il veya kirmizi elma seceneklerini sarap turune gore kombine edebilirsiniz.

(mahallenindelisi elma demis zaten, farketmemisim - kusura bakmayin : ) )

baharatlı çubuk kraker, sanırım etinindi, pek güzel oluyor, eskiden şarap içerken tek mezemiz o olurdu yeterdi ve dahi artardı.

bruschetta; olmadi kizarmis ekmek dilimleri.

yesil elma bence de iyi gidiyor.

atistirmalik sayilir mi bilmem ama bitter cikolatayla tuketenler de var sarabi.

fıstıklı damak şukulata! hıck!

seçmeli derslerin alınması mecburidir. benim bölümde 4. sınıf her dönem 1 teknik 1 de teknik olmayan ders seçilmesi gerekiyordu. alttan aldığım dersler sağolsun kreim yetmedi ve uzattım.

kredi sorunu olmasaydı, bir dönemin seçmelilerini daha az yoğun olduğun diğer dönemde alabilirdin. mesela güz yarıyılında almadığın seçmelileri, kredin müsait olsaydı bahar yarıyılında başka seçmeli dersleri üçer beşer alarak halledebilirdin. okulun uzar gibi gözüküyor, geçmiş olsun.

burada degisik seyler soylenmis ama ben de bilemedim. 20 rubleye bi inek alirsin falan denmis ama yani sacma.

www.answerbag.com

2-3 liradan çok daha fazla.

By the end of the 18th century, the ruble was set to 4 zolotnik 21 dolya (almost exactly equal to 18 grams) of pure silver or 27 dolya (almost exactly equal to 1.2 grams) of pure gold, with a ratio of 15:1 for the values of the two metals.

On December 17, 1885, a new standard was adopted which did not change the silver ruble but reduced the gold content to 1.161 grams, pegging the gold ruble to the French franc at a rate of 1 ruble = 4 francs. This rate was revised in 1897 to 1 ruble = 2⅔ francs (0.774 grams gold).

en.wikipedia.org

2-3 liradan epey fazla yani değeri.

1 gram külçe altın 50 lira falan günümüzde, sen hesap et.

angarya

bu arada, bu anketler sözlük yerine hep burada yapılsa keşke

hoş bir seda

42

akışkan ( su gibi )

deneme sürümü

nefes..

umut

yol geçen hanı.

memat göstergeci

uzunca düşündüm ve
sırf

Maymun iştahlı

şerefsiz

Yalcin, kendince sebeplerin vardır umarım. bu duyuruyu açmak için tabi.

"lan pezevenk biz bir tanesini bulamıyoruz sen birkaç tane götürüyorsun adi herif. arkadaşlık bu mu lan" derdim

obez kirpi george +1

yani şerefsiz geçti ilk olarak aklımdan.

Yalcin'in arkadasi

"yalçın ayıp değil mi bu kadar kişiye beni rezil ettin :((" derdim. umarım soruyu yanlış anlamadım :/

hayat derdim ya da adi pezevenk !?

bende rahatsızlık uyandırmıyor ama gerçekten. ilişkiler çeşit çeşit. bu aşk üçgeninden (hep bu lafı kullanmak istemişimdir) 2 kişinin haberi oalbiliyor hatta 3'ü birden bilebiliyor mesela. hayat çok fantastik her şey zaman, mekan, şartlar, kişiler derken bükülebiliyor.. (gerçekliği bükmek, şu an uydurdum ama güzel oldu gibi)

kızsa orruspu, erkekse "vay lan helal olsun".

yazmayı unutmuşum cinsiyeti kız

kız da olsa erkekte olsa kaşar derdim. ama erkekler bu laftan hoşlanıyor gibi..

baştan desene! KESİN OROSPU

karaktersiz de denebilir.

kim olduğu önemli değil diyorsun da aslında nasıl da önemli. bi kere bu durumdan beraber olduğu insanlar haberdar mı ? haberdarsa bu onu çapkın yapar
yok değilse bu onu alçak yapar
ve bu insan senin sadece bi tanıdığınsa bu onu sadece insan hayatındaki bi renk yapar gereksiz bi renk belki ama ucu sana dokunuyorsa bu onu insanlıktan çıkmış bir yaratık yapar;)

erkek olaydi orospu cocugu derdim ama, kiz oldugu icin doyumsuz orospu derim.

kısa mesajda bile 160 karekter var ama, sende 1 karekter bile yok derdim :)

kaşar derim/denir.

Kibar bir dille kişiliksiz, saygısız; kaba olmak gerekirse kaşar. Bir ara yakın bir kız arkadaşım 3 kişiyle çıkıyordu, "Yapma, etme, hoş değil." diyebildim tabi...

hata yaptığının farkındaysa kafası karışık ve sorunları var derim.
ama bu durum hoşuna gidiyorsa ve sürekli birilerine oyun oynuyorsa doyumsuz ve edepsiz derim. cinsiyeti erkekse saykolojik ve çükolojik problemleri vardır derim. kızsa da egosunu tatmin ediyor derim. vs. vs.

kızsa cevap belli:
"hayırlı işler, bol kazançlar"

Bana da yer var mı derim
yok lan demem
der miyim yoksa
kesin demem
kan çıkacak ulen !

yalnızlık çok zor şey arkidişler
ha izmirde bi kız tanımıştım sanırım izmirin yarısına vermişti daha o yaşta
ben almadım ama
bu arkadaşın da bi hedefi var mı?
çıktığı herkeŞlen yatıyor mu galhıyor mu?
yatması da şart diil de

işte modern erkeğin de ayarını sikmek laızm bi yerde, kadınların aşırı serbest bırakıyolar
ben de çok sıkıyom gerçi bunun için de bana gelmiyolar
ama öyle sıkboğaz etmek değil, ne bok yediğini bilmek anlamında
yoksa zaten bi kadını genellikle kadının izin verdiği kadar tutarsın
ama adam olursan kadından aşırı izin alırsın
en azından boynuz yemezsin
ben yalnızım olum
ha evet, gene cool ol ama yani boynuzla gezme
kıza bi şey demeye hiç gerek yok ki
valla içimden orospu demek geçmedi
yeminlen
bana da yer var mı?
yok lan oha artık
yalnızlık feciymiş

Eklemedir koca konak ekleme: böyle olmuyor ama, "çıkıyor" nereye çıkıyor hepsiyle duygusal olarak yakınlaşıyor mu? O halde bu kız çok yalnız kimseye aşık değil ya da aşkı yakınlarında değil ya da ciddi bi karakter bozukluğu var.

ha masum çıkmalarsa, zaten azımsanmayacak miktarda bekar dişi kişi başka erkeklerle bi şekilde görüşüyor. onlara niye ırspı demiyonuz.

ırspılık baa galırsa bir meslektir, ikinci olarak pek çok kişiye kolayca veren kişiye denir, ama kendi istedikleriyle çıkan biri için ırspı demek... anlam kaymasına uğramış, ille bi şey diyeceksek kahpe diyelim.

vurun kahpeye sonra da :-P

arkadaşım işte

(bkz: hepiniz orospu cocugusunuz)

doyumsuz.

doyumsuz

Arkadaşlar hepinize çok teşekkür ediyorum
istediğim cevabı aldım

istedigin cevap nedir? ne sonuc cikardin yani bundan?

3-some istiyor belki derdim

sağlam bir bademcik iltihabı gibi durmuyor mu? yarın gidecekmişsin zaten, andorex türevi gargaralarla rahatlatabilirsin sanırım boğazını.

evet ama bademciklerimde herhangi bir şişlik yok.

odanın havası kuruysa, tozluysa.. ondan olabilir. eğer ağzın açık uyuyorsan, ağzın kapalı uyumaya çalış.
bir de böyle deneyelim.

doktor kesinlikle değilim.

@the bourgeois
ahahaha tamam. ağzım kapalı uyumayı deneyeceğim bakalım, nasıl başaracaksam :). teşekkür ederim

faranjit başlangıcı gibi geliyor bana yoksa bir şüphen mi var. acilen doktora gidip ilerlemesini engelleyebilirsin. ben 10iğneyi daha yeni bitirdim atlatmak üzereyim bu illeti. acil şifalar. çok geçmiş olsun.

(bkz: farenjit)

bepanthol varsa iyi gelir. 2 dk bi eczaneye gidin yoksa pert olursun sabah

bepanthen türevi bir şey yoksa yoğurt sür, bol bol da sıvı tüket

yogurt.

bebek yağı, zeytin yağı gibi bilimum deri yumuşatıcı hedeler...

yoğurdun soğuk olması, akıp gitmemesi gibi etkilerinden dolayı bölgeyi serin tutması dışında hiçbir faydası yok.

bepanthol veya after sun (güneş sonrası) kremlerinden sürebilirsiniz. harhangi bir eczacı yardımcı olur.

nemlendiriciler asprin uyku işe gidebilecek kadar iyileştirmiyormus güneş yanığını. gidemedim. daha sokaga bile cıkamadım. canım acıyo gibi ama daha iyiyim.

(bkz: msn messenger plus)

bazı siteler de vardı bu işi yapan ama plus iyidir.

birisinin seni msnden silmiş olabileceğini düşünüyorsan çoktan silmiştir

murphy kanunları

msn delete checker

Sitelere dikkat sonra otomatik mesajlar yollamaya başlıyor msn :)
En iyi yöntem mns içinde
Araçlar>Seçenekler>Gizlilik
Burada isim listesindeki isimlere sağ tıkladığında açılan menude sil seçeneği aktifse silmiştir.Aktif değilse silmemiştir.

bu tur canlilar daha midenize ulasmadan mefta olurlar. protein disinda bir sey degiller zaten bu yuzden zararlari olmaz, yararlari olur.

gunesin altina serdiginizde kurtulamazsiniz aslen. sadece kurutmus olursunuz dogal olarak olurler.
kavurma islemi icin hepsinin icini cikarip daha sonra firina atmaniz yeterlidir (sicaklik ve sure degerini bilmiyorum google aramasi yardimci olabilir)

kurutmasını lezzeti için dediydimdi. yoksa küçücük cüsseleriyle girdiklerini yiyip bitiriyo zaten şerefsizler :)

bişiycik olmaz o kurtçuklardan, bolca yedim bu yaz ve hala sağlıklıyım:)
fındıkların yeşillerini ayırıp kurutun, evin içinde de kururlar, açık hava olması şart değil. bu havalarda 6 7 gün yeterli olsa gerek, tabii yine tadarsınız kurumuş mu diye.
kavurması da, fırında da olur emrtapmen in söylediği gibi, çok çok az yağla ocakta da kavurabilirsiniz sürekli çevirerek.
afiyet olsun.

mideye indiğinde hala yaşıyor olsa bile midenin asidik ortamı kurtçuğu siker atar afedersin.

kan yapar o kurtçuklar, bolcana ye

Miden bulanmıyorsa sağlık açısından bir zararları yok...

yemez , müsterih olun

videoyu izlerken zaten bilgisayarına kaydetmiş oluyorsun. bu nedenle de kotayı etkilemez.

sanırım geçici olarak bir yere kopyalanıyor o video. pcde dosyaları karıştırırken o gün içinde izlediğim bir videoyu bulmuştum ben. hatta izlediğiniz videoyu da indirmeye çalışırsanız 1 saniye gibi kısa bir sürede indiğini görürsünüz.

önbellekte veri tutmuyorsanız(browserınızın ayarlarından bu) videoyu tekrar tekrar indirecektir.

firefox ile izliyorsaniz 50mb cache ayirdigi icin kendisine, ff'i kapatip acinca cache temizlendigi icin tekrardan dl eder. kota yer. ie icinde ayni sey soz konusu olabilir.

opera bendeki

20mb opera .. izlediginiz sayfayi kapatmadiginiz surece sorun yok yani, ff ile gezinin bence, en azindan add-on( eklentileri) fazlaligi (her turlu media indirme yoneticisi) mevcut. opera da israrciysaniz, cache'i yukseltin ve video indirmek icin bi eklenti edinin.

nereye gitmek istedigine de bagli biraz. genel anlamiyla kafani dinleme istegi. dogayla bir sure icice olmak huzur verir ama sehre alistiysan bundan da bir sure sonra sıkılırsın bence.

değişiklik arıyorsun. bende de oluyor ama öyle herzaman değil. yaşını bilemiyorum. ama üni.li olduğun için daha 20 civasındır. yıllar geçtikce bu da geçer. hayatın düzene girince hiçbiyere gitmek istemezsin. iş seyahetleri filan olursa yollar gözünde büyür. mecburi ziyaretler olursa uzak diyarlara bazen ısdırap gibi gelir. bence imkanın varsa ne yaptın bu ara yaptın. git gönlünün çektiği yere sonra gitmeyi istemezsin bu istek kaybolur gider.

şu anda bulunduğun çevredeki insanlar üzerinde seni daha fazla tatmin edemeyecek kadar etki kurduğun için, yeni bir yer ve yeni insanlar peşine düşmeni insan doğasındaki sosyal tamahkarlık arzuluyor. bir kızı elde edince ondan soğumak gibi bir şey.

huzursuzluk.
yalnız başınıza kalın biraz, kafanızı dinleyin, dinginleşin.

aşık olmaktan kastına bağlı. bunun arkasındaki soru neden hormonal sisteminin bu şekilde evrimleştiği olmalı. cevap oldukça basit değil mi: üreme.

üreme üzerine araştırma yaparak hazırlamalısın ödevini. ödev konusu bildiğin evrim.

knol.google.com aradığın herşey burada var olabilir (değişik yaklaşımlar hepsi incelenmiş)

uvercinka o bağışıklık sistemi farklı olan olmalı.

bu ayki psikeart dergisini alın.

bu konuda bir sürü teori vardır eminim.
misal schopenhauer'e göre de insanlar varlığını devam ettirmek için üremeliler vs vs.. aşk da bunun bir ödülü gibi bir şey yanılsama vs. aşkın metafiziği kitabını okursan iyi edersin bence. muazzam bir kitap

schopenhauer yararlı olacaktır.

nasıl bir okulun ödevi bu yav.

insanlar ilk aşkını genellikle -en azından benim çevremde- 18,21 yaşları arasında yaşamış. nedendir, herkeste böyle midir bilmiyorum ama gözlemim bu yönde. hormonlara bağlayabiliriz sanırım durumu

cunku hepimiz eksigiz. elmaz yirdogan

cogito - aşk, yapı kredi yayınları. istiklal'dekinde olmalı.

(bkz: aşk/@ataturkiye)

Aslında yazacağım çok şey var da düşüncelerimi kitaplaştırmaya karar verdim. O yüzden ekstra bir şey danışmak istersen sorabilirsin.

Doğu Batı'nın 26. ve 27. sayıları yardımcı olur: Aşk ve Doğu , Aşk ve Batı

www.dogubati.com

tank oyunu 90 tank, kırmızı arabayı çıkaramadım

kırmızı arabalı oyun derken kastettiğiniz buysa:
3.bp.blogspot.com

road fighter (yazıyo gerçi.. asdgfj)

ay misket gibi değil sonuçta, bir yeryüzü şekli var... tepesiydi, krateriydi...

olur o mars'ta da var. girintili cikintili yuzeyler sayesinde oyle algiliyoruz. dunya'da bile bulursun.

ayın dünyaya hep aynı yüzü dönüktür. sanırım biz ay dedeyi hep üzgün üzgün görürken amerikadaki birisi başka türlü, kamboçyadaki birisi başka türlü görmektedir. bizim gördüğümüzün özel bir açıklaması yoktur, kraterler vesaire.

google earth'te ayı inceleyebilirsiniz bu arada.

(bkz: pareidolia)

değiştirir yahu bence direk.

olmadı mazeret olarak şunlar gösterilebilir:
- arkadaşları o sınıfta
- bu sınıfındaki öğrencilerle anlaşamıyor
pek yaratıcı olmadı ama neyse..

"sen istersen herkes ister" argümanıyla isteğin reddedilecek

her okulun bu konuda kuralları farklıdır. eğer "asla sınıf değiştirilmez" gibi bir kuralları yoksa çok zorluk çıkarmazlar.(bu kuralı koyuyorlar çünkü sınıf değiştirmek isteyenlerle başa çıkılamıyor sonra.) asıl sınıf değiştirme sebebin akla-mantığa uygun bir şeyse bu yeterli olacaktır. ama "arkadaşım o sınıfta, bu sınıfa giren öğretmenlere gıcığım,vs" işe yaramaz.
sen neden değiştirmek istiyorsun?
* ben yazana kadar ne çok yazan olmuş.

obez kirpi george:

"sen istersen herkes ister" argümanıyla isteğin reddedilecek.

işte tam bunu diyorum.
bu görüşü nası çürütcem.halbuki ben geçersem herkez sınıf değiştirmicek.bunu nasıl anlatabilirm.hadi dostlar bi yardım edim kurtarın beni şu sınıftan.

sınıftakilerle pek anlaşamıyorum.biraz odunlar.geçmeyi istediğim sınıftakilerin çoğunu 7-8 yıldır tanıyorum.

akıllı uslu öğretmenlerin tabiriyle "efendi" bir öğrenciysen, anlaşamadığın odunlar da tam tersi bir profildeyse bunu müdüre söyleyebilirsin. işe yarayacaktır. ama diğer sınıfta arkadaşların olduğunu söyleme:) bi de, müdür yerine ilgili müdür yardımcısına (sizin sınıftan sorumlu olana) ya da rehber öğretmene gidebilirsin. daha çok işe yarar.

öyle yaptım bugün ama müdür yardımcıları, müdür bakıo o işe dediler.haliyle haftaya kaldı.

benim daha önce çalıştığım okulda sınıf değiştirme kuralları çok sıkıydı. bir öğrenci bulunduğu sınıftaki ilişkilerin ruh sağlığını olumsuz etkilediğine dair rapor getirmişti:) böyle bir durumla karşılaşmamanı dilerim.sınıfta yaşadığın sürtüşmelerin başarını olumsuz etkilediğini söyleyebilirsin sen ya da velin.

Eğer öss'de okulun başarı beklediği bir öğrenciysen, bulunduğun sınıfta belirli sebeplerden dolayı başarılı olamayacağını, sınıfın senin motivasyonunu çok olumsuz etkilediğini, ders çalışamadığını söyleyerek blöf yapabilirsin. Ama tabi bu söylediğim şey eğer okul senden derece falan bekliyorsa işe yarar.

Ama eğer özel sebeplerin yoksa böyle şeyleri pek kafana takmamanı tavsiye ederim. Lise acımasız bir yerdir. En güzeli sosyal ortamını olabildiğince geniş tutman, hatta en iyi arkadaşların diğer sınıflardan olursa çok daha yararını görürsün. Neyse konu dışında tavsiye vermiş gibi oldum, affola.

sek içmek daha az mide bulandiriyor,
su yerine salgam suyu koyanlar da var

buz :)

yada su yerine soda koyarsanız ne kokusu kalıyor nede ağzınız kokuyor..

tekirdağ yaş üzüm diyorum sana...
yeni rakı'yla tiksindiğim rakı artık benim için başka anlamlar ifade eder oldu.

içmekten hoşnut değilseniz içmeyiniz efendim, sosyal içici olmayınız rakı ile

rakının kokusundan midesi bulanan biri olarak yanında su yerine ayranla 5 duble içebilmiştim. deneyebilirsin.

mest rakı, özellikle kadınlar için -rakı kokusu daha ağır geliyor sanırım kadınlara- üretilmiş.(bkz: mest rakı )

sulandırılmış bir bardağın yanına bir bardak da şalgam suyu koydunuz mu tamamdır.

bir de sanki uzo daha az kokuyo gibi gelmişti bana.

Rakıyı karafakiye (yoksa küçük bir sürahiye) koyun, üzerini ince bir bezle örterek 1 gece açık havada bekletin. Şunu iç, yanında bunu iç derdinden kurtulun.

sakın ola rakıya su koymadan buz atmayın.

kırk karaktere sıgmayacak adam, neden sonra buz?

beğenmiyorsanız kokusunu niye rakı içiyorsunuz ki. başka bir şey içseniz olmaz mı? rakıya da yazık olmaz en azından.

@hubble siz @kırk karaktere sıgmayacak adam'a sormuşsunuz ama görünce cevap vermek isterdim. eğer rakıya su koyup inceltmeden buz koyarsanız kristalize olur, arkasından su eklediğinizde kristalize olan rakı suyun üzerinde (bir nevi rakı kaymağı) toplanır, bardakta yağsı bir görüntü oluşturur ve lezzetini bozar. bu yüzden soğuk rakı+soğuk su kombinasyonu ile rakı içilmeli, illa buz koyulacaksa da rakı önceden su ile inceltilmeli, buz devamında eklenmelidir.
afiyet olsun!

tezgahtan not: buz islemi yanlis yapilan ve neticesinde kristallesen raki cok pis bas agrisi yapar. bir de ben rakinin rengi seffaftan griye degismesin arkadas ben oyle su gibi icmek istiyorum, diyorsan soguk su degil de normal ilik su kat rakinin uzerine. uc kadehe kafa beton gibi olsun. ortam nese muhabbet dolsun. hadi afiyet olsun.

aynı dertten arkadaşımda muzdaripti. fakat sonradan keşfettiği yöntemle 2 3 dubleyi gayet 5 6 dubleye çıkarabildi. rakıya '' su yerine soda '' katıyo fakat nasıl olur tadı bilmiyorum. güzel olur diye düşünüyorum ama kafa olucam diye güzelim aslan sütünün tadınıda heba etmem. siz yine de deneyiniz.

"mest" rakı deneyin. içimi en rahat olandır. zaten hanımlar için özel yapım oluyormuş kendileri.

iç veya dış parazit kaynaklı olabilir. mantar olabilir. pire ısırığı alerjisi de bölgesel tüy dökmeye sebep oluyor. pek çok kedide de var bu alerji.
bikaç bölgede demişsiniz, eğer dökülmeler simetrikse hormonal bir sorundur. kan ve hormon testleri yaptırabilirsiniz.

bacaklarini ve patilerini ve ayrıca tırnaklarını da kontrol edin. mantar olabilir.

leylak, benim kedide de aynı şey oldu, önce mantar olabilir dedi veteriner ama besin zehirlenmesinden kaynaklı olduğunu düşünüyor şimdi, mamasını değiştirdik yavaş yavaş tüyler çıkmaya başladı.

benim kedimin de sirtinda 50 kurus buyuklugunde yusyuvarlak dokuldu, ayni buyuklukte bir yer benim bacagimda da kabarip kasinmaya baslayinca doktora gitmistim. ic parazitmis. doktorun sana yazdigi ilacin ceyregini kedinin yemegine koyup verebilirsiniz demisti veteriner.

ilactan sonra hayvancagiz yazik, ip gibi tenya birakmisti kuma. hayret etmistim. acayip uzundu.

kristal kedi kumu da buna yol açabiliyormuş.
(bkz: #14144342)

herkes rütbesini bilecek hacım

Hiçbir insan evladı için planlar bozulmamalı. Sen gitmezsen onun bir kazancı olmayacak, ama sen tatilden mahrum kalacaksın. Bunu istemesi (onun) bencillik ötesi olur. Seven insan, sevdiği mutluysa mutlu olur.

Saçmaladım kısacası, sen tatile git.

Kız arkadaşınıza "Ya aslında sensiz gitmek hiç istemiyorum, sensiz tadı çıkmayacak; ancak gitmezsem arkadaşlarım çok bozulacak, söz verdiğim için gerçekten ayıp olacak." vs vs dediğiniz zaman bir şeycik olmaz. Geldiğinizde de çok eğlenseniz bile çok eğlenmemiş gibi yapın, "Sen olmayınca eğlenemedim." falan deyin yani bir sorun çıkmaz. Uzun uzun konuşup içini rahat ettirin ve tatile kesin gidin. O boş olduğunda tekrar gidin ya da aslında erteleyemez misiniz?

bence gitmeyin. kendinizi onu yerine koyun bi. kıskandığınız bir erkekle tatile gidiyor. bence olay çıkartırdınız. fazla bile anlayışlı davranmış diye düşünüyorum.

madem arkadaşlarınız eski, sizi anlayışla karşılayacaklardır.

bir de, döndükten sonra büyük bir kavga yaşayıp gittiğinize pişman olma ihtimaliniz var. bence bu olasılıktansa gitmemek daha iyi. başka zaman beraber gidersiniz.

olm git, deniz kumsal güneş. bırak allaasen sevgili şeyslerini.

(bkz: sniper elite)

o da çok basit bir oyun gibi geldi bana ama?

swat 4 gibi uyumsuz sayılabilecek bir öneride bulunuyorum; oynamadıysanız deneyin ama gerim gerim geren bölümlerin yanında çerezlikler de var, arada açıp oynamalık böyle.

splinter cell? ya da neydi solid snake li oyun adını unuttum kendimden utanıyorum

fps olması şart değilse; hitman(serisi)...
icabında tüm orduyla tek başına savaşan fps tutkunları için ters bir oyundur biraz; aman görünme, aman ses etme, aman fazla adam vurma...
az adam öldürmek marifettir bu oyunda, o yüzden epey gerer.

@yuto metal gear solid hocam
stalker oyna. hem pripyatıda görürsün hem de tırs tırs gidersin. tabi en zorda oynayacaksın oyunun başında yaban domuzları kovalayacak seni bi aklın başına gelecek sonra anlayacaksın bu dediklerimi heheh

splinter cell serisini öneriyorum. pripyat'ı oynamadım ama sessiz sessiz kafa kullanmak ve gerim gerim gerilmek o oyunun tanımı zaten.

hitmen bu söylediklerinizi 1 birim yapıyorsa splinter cell 3 kere yapıyordur, emin olun.

ilk oyundan başlayarak oynayın bence, ben sadece ilk 3 oyunu oynadım. ilk 3 oyunda 2. oyun biraz nane gibiydi ama o da çok kötü değildi. en güzeli ise kesinlikle 3. oyundu.

sırasıyla:
(bkz: tom clancy's splinter cell)
(bkz: tom clancy's splinter cell pandora tomorrow)
(bkz: tom clancy's splinter cell chaos theory)
(bkz: tom clancy's splinter cell double agent)
(bkz: tom clancy's splinter cell conviction)

bir de bonus vermek lazım, red alert soundtrack gibi ayrı bir olaydır kendisi
(bkz: tom clancy's splinter cell chaos theory soundtrack)

nokia 1100, ikinci el fiyatları 1499tl ye kadar inmiş durumda

htc touch hd

htc wimax
htc hero (daha cikmadi ama beklemeni oneririm)
ve tabiki iphone 3gs,fb,bjk hangisi olursa

(bkz: htc touch pro2)

htc touch hd

O fiyata güzel uydu telefonları vardır bence

n97 gelsin ona bak bence

iphone 3g S bekle bence

pas geçilmedikten sonra tekrar sorulur öncekilere. bu örnekte 4. altı dedikten sonra 1. ye sorular 7 diyor musun diye. pas geçerse 2. ye sorulur. o da pas geçerse 3. ye sorulur. 3. 7 derse bu sefer 4. ye sorulur. 4. pas derse oyun 7 ile 3'e kalır.

edit: yani olması gereken senin dediğin şekilde.

biz de sizinki gibi oynuyoruz. ama mesela pas demişse sonradan bi daha söz hakkı olmuyor ki zaten pas dediyse iddiası da yoktur girmeye çalışmaz sonradan da.

bir sonraki seferinde 7 yi de yanındaki 8 e arttırırsa o alır. diğeri de der 9 " iyi lan batta gör, evet beyler onun üstüne oynuyoruz batıralım şunu " denilir. böylec 9 diyen batar.

bizde sizin gibi oynardık, sonradan isteyen artar, öyle daha zevkli ama samimi ortamlara uygun, kahvede bir iki yabancıyla olmuyr, kavga çkıyr, bir de gerçeği babanızın dediği gibi aslında, bir kere söylersin sonra artma olmaz.

aynı adama tekrar dönülür mü canım peder bey haklı.geriye dönüp artırılırsa ihale değil açık arttırma olur.

a dağıt 7 9 ihale 9la a'ya kalır
b 5 pas -
c pas - -
d 6 8 pas


a dağıt pas -
b 5 7 pas
c 6 8 ihale 8e c'ye kalır
d pas pas

şeklinde örnekler verilebilir. mesela 2. örnekte b kişisi ihaleyi almak istiyorsa 9 demeliydi, 9 alırı yoksa ihaleden çekiliyor

ben kendimi tüylü kabul ediyorum, tüy az tutan kumaşları evde giyip çok tüy tutanları kuru temizletip, özel verdikleri torbalarda saklıyorum.

furminator

Kesinlikle furminator, hem şampuanı hem tarağı var. Sonuca inanamayacaksınız.

iki kedim var. ilk zamanlar ben de her yere örtüler seriyordum. kedi elbette ki gidip örtüye oturmuyor. sonra ne kediye ne kendime eziyet çektirmeyi bıraktım. sonuçta stresten hastalanıp bir de daha çok tüy döküyorlar.

kedilerim sayesinde bir başak burcu olarak tersine evrim geçirdim ve çok mutluyum. ne öyle durmadan evi temizle. hizmetçi miyim. azcık da ev tüylü oluversin canım.

durmadan siyah kıyefetlerimi tüy toplayan aletlerle temizliyorum. naparsınız.

her gün kedi tarağı ile tararsanız dökülen saçılan tüy miktarı çok azalacaktır. her gün tarıyorsanız, bir kaç gün ara verip tekrar taradığınızda tarakta göreceğiniz tüy miktarı, size bu hayvanların neden her gün taranması gerektiğini anlatacaktır.

arkadaşım kedisini traşlattırıyor. valla kedi rahatladı diyebilirim. arkadaşım zaten acayip rahatladı.

Hayvanda kaşıntı veya alerji problemi olabilir.

kanlı ishal olabilir mi, dışkılarda var mı kan

Kaşıntı veya alerji olur bi ihtimal, olabilir.
Kanlı ishal de olabilir, dışkılarda anlatılana göre kan yok ama. Ben direkt görmedim, anlatılanı aktarıyorum, şöyleymiş şimdi detaya girince :

4 adet tüneğin tamamı kanlı.
Suluktaki suya anormal derecede kan karışmış, suluk kenarlarında kan pıhtıları var.
Kafesin etrafındaki tülde ve balkon duvarında (oha) kan var bir miktar.
Kafesin tabanında kan yok! Çok az sadece, başka yerden damlamış gibi.

Yani böyle yere patır patır akan bi kan yok. Böcek felan mi girip ısırdı nedir? Ya da alerji/kaşıntı ihtimali daha kuvvetli gibi geliyor diğer yandan.

Başka ne olabilir?

çok büyük ihtimal kanlı ishal diyorum. kuş cinsleri uzun süre harketsiz ve doğrudan bir şekilde güneş ışığı alınca hastalanıyor.

valla benim yazın cok sık yaptığım yoğurtlu kabak var. kabakları halka seklinde doğra sonra bir teflon tencereye yarım cay bardagı kadar zeytin yagı koy. yağ kızmaya başlayınca biraz kırmızı biber at ve biber yanmadan hemen kabakları koy biraz tuz at ve kısık ateşte 20 dk kadar pişir. soğuyunca sarımsaklı yoğurt dök üstüne. afiyet olsun. yanında meyhane pilavıyla (domatesli bulgur pilavı)super olur.

bezelye yemeği? içine patates,mısır,havuç, mantar fln at süper olur. 5 dakikada.

börülce ya da acebek yemegi.

yumurtalı taze fasulye var, tavada kavuruyorsun fasulye ve soğanı, yumurta kırıyorsun

semizotu yemeği, pirinçli filan

altına mumu emebilecek bir şey(kağıt, bez vs) koyup tersinden sıcak ütü ile bastırın.

sakin oyle bisi yapma mumun icindeki gliserin daha da yayilir ve isittigin icin iyce yapisir kumasa. Kendin mudahalede bulunmadan kuru temizlemeciye gitmeni tavsiye derim.

ben 1. verilen cevabı uyguladım, mükemmel sonuç verdi

1)anakartın destekler demek
2)işlemci ile beraber kutunun içinden fan da çıkması lazım
3)her işlemci ısınır

1)emin olmayın. belki daha sonradan çıkan core2duo modellerini desteklemiyordur? bence anakartınızın modelini aratın nette, neleri desteklediğini bir öğrenin.

@cro magnon

• Processor:
Intel Pentium D/ Pentium 4/ Celeron D
Supports Core2 Duo CPU
Supports 1066/800/533MHz FSB

• Chipset:
Intel 945P/ICH7

Kaynak BioStar USA: www.biostar-usa.com

1-Evet anakartın 1066 fsb'li Core 2 Duo'ları destekliyor. Bu çok önemli ama bak, mesela Core 2 Duo'nun E8400 model 3.00 ghz işlemcisi var, fsb hızı 1333. Bunu anakartın desteklemez mesela. Core 2 Duo işlemci alacaksan buna dikkat et. 1066 mhz fsb'li Core 2 Duo işlemci al.

2-Fan sorun olmaz, aynı fanı kullanırsın. Ama Core 2 Duo'yu sıfır alacaksan içinden sıfır orjinal fanı çıkar. Onu takarsın.

2-Core 2 Duo işlemciler İntel'in en ısınmayan işlemcisidir. Boşta 30-35 derece en fazla, yükte ise 40-45'i geçmezler. Bende Amd Athlon 64 x2 7750 Dual Core işlemci var mesela şu an boşta 55 derece. Aradaki farkı anla diye söylüyorum.

bizim bölükte geç katılan arkadaşlar olmuştu. katılım günü pazar diye, ertesi gün gelmişler. sonunda kim ne kadar geç geldiyse o kadar geç çıktı. ama duyduğumuza göre diğer bölüklerdeki komutanlar bunu görmezden gelip vakti zamanında da salıvermişler. yani bölükten bölüğe değişen bir durum.. yanlız değil bir gün geç çıkmak inan yarım gün bile geç çıkmak adama çok koyuyor bende sölmesi.

tamamen gidecegin yerde ki komutanlarina bagli bir durumdur bu.

kimisi birşey demez terhis gunu 1 gun geç çıkartır ki bu cok kotu kor adama. kimisi de gelir gelmez ifadeni alir birgun geç gelmenden ötürü ve 1 hafta ceza alabilirsin. 1e7 derlerdi bizim kıtada.

Nereden biliyorsun dersen askerligimi yazıcı olarak yaptıgım icin bu tarz her evraki kendi ellerimle hazırlardım.

Riske sokma yani kendini. gununde git gununde cik. en iyisi budur.

o askerde hangi tipe ( piyade, denizci, jandarma ) düştüğüne, o tipte ki askerliğin hangi kurumuna düştüğüne, düştüğün kurumda personel yada personel lojistikte tanıdığın olup olmadığına, personel yazıcısı olup olmadığına ve daha pek çok etkene göre değişen tıpkı diğer kanunlardaki gibi esneyen genişleyen bir durumdur. Normalde geciktiğin kadar fazla yaparsın ama 1 haftadan fazla gecikmeni tavsiye etmem. Alacağın ceza bir haftadan sonra yine değişkenliklere tabi olur. Hatta gidince görürsün ki eğer görebilirsen benim gibi askerlikte olaylardan sonra ilgili tedbirler alınarak kurallar her an değişebilir. en son tüfek tutuşumuzu değiştirmeye kalkmışlardı mantıksız bi şekiller falan vardı.

bunlar önemli değil, gidince hakkaten mal ol. ben bi halttan anlamam ki yaw de. toprille okudum de. bi bok bilme. bilince daha iyi yere düşeceğini sanma. askerlikte en boktan şey sana verilen sorumluluktan başka komutanlarına yakın olmandır. emir bitmez unutma :)

detaylı cevaplarınız için hepinize çok çok teşekkürler arkadaşlar.

@eluser: mal ol derken, mallığa askere gitmeden sınavdan mı başlamalı. sınavda izlenecek strateji ne olmalı acaba?

Geç gitme konusunda üç ihtimal var, yazılmış ama yine de yazayım:

- Birşey olmaz, zamanında çıkarsın
- Birşey olmaz, geç kaldığın gün kadar geç çıkarsın
- Birşey olur, diskoya (askeri cezaevi gibi birşey) gidersin. Yani başlangıçtan kabus olur askerliğin.

Duruma göre mal ol. Ben yeminli tercüman olduğumu söylediğimde tüm acemiliğim boyu tabur komutanına ingilizce çalıştırdım, boş zamanlarımda odasında red alert oynadım, eğitimlere de girmedim. silah sökme takma, atış vs. konularını da önceden bildiğim için "bunun babası general, torpilli" diye laf çıkmıştı hala. İngilizce bilmiyorum deseydim eğitimlere katılmak durumunda kalırdım. yani azıcık hesapla, zaten gerçekten ihtiyaç olunduğunda soran subay veya astsubayın gözünden, hal hareketlerinden anlarsın.

ilk hafta yoklama alınmıyor zaten, devamsızlık sorunu yaşamazsın, tanışma falan

Geç gittiğiniz gün sayısı %98,728 ihtimalle askerde geçireceğiniz gün sayısını değiştirmeyeceğinden yani geciktiğiniz kadar geç çıkacağınızdan bir an önce gidin, askerliğinizi yapın gelin. Geç giderseniz sizden önce bot bağlayanlar "şafak doğan güneş" dediklerinde siz "şafak 1" bile deseniz, "lan keşke o bir gün geç gelme kararını verdiğim anda aklım başımda olsaydı" dersiniz. Hatta kendinize okkalı bir küfür edersiniz. Küfür etmeyi bilmiyorsanız merak etmeyin, nasıl olsa orda gün görmemiş küfürler öğreneceksiniz.

Acemilik bitip de bölüklere dağıldığımızda 307'ler teskereciydi. Yazıcımız izin kullanmıştı 1-2 gün. Arkadaşları gidip de o bizle başbaşa kaldığında morali o kadar bozulmuştu ki kesinlikle izin kullanmadan terhis olmaya karar verdim. Öyle böyle değil, devredaş olmadığınız birilerinin bile sizden önce terhis olduğunu görmeniz moralinizi yerle bir ediyor.

Ayrıca sınavda yapacaklarınızın hakkınızda verilecek kararı değiştirecekelrini hiç sanmıyorum. Çok iyi yaptığımı düşünmeme rağmen sürgün oalrak tabir edilen bir yerde yaptım ben. Orda her türden insan vardı. Tıpkı diğer yerlerdeki gibi.

geç gittiğin kadar geç çıkarsın, komutanın, yazıcının insiyatifinde olsa da evrakların terhisten sonra askerlik şubesine gidecek, ve giriş çıkış günlerin arasından eksiklik olduğu farkedilecek. eksik hizmet olarak ikamet ettiğin şehirde 1-2 gün askerlik yapacaksın terhisten sonra. kısacası risk almaya değmez.

fight club'ı izlemediyseniz izleyin, izlediyseniz yeniden izleyin hatta ne alakası var yahu benim dediğimle deseniz de yeniden izleyin.

koç carter iyidir.

(bkz: bizim aile)

(bkz: requiem for a dream)

trainspotting.

(bkz: Brubaker)

(bkz: pulp fiction)

(bkz: the shawshank redemption)

(bkz: rocky 1)

(bkz: rocky 4)

kendi adıma en sevdiğim gaza getirici filmler bu ikisi...

remember the titans

pursuit of happyness
be kind rewind
papillon
the sting
tüm guy ritchie filmleri (enerji verir)

the replacements , amerikan futbolu ile ilgili eğlendiren ve müzikleri ile coşturan bir filmdir en azından benim için.

yenilmez (Undisputed) diye bir film var 1 ve 2 si mevcut 2. iyidir.

Son Kale ( the last castle ) robert redford oynar , değişik duygular hissettirir.

Misal ben bugünlerde tsubasa road to 2002 çizgi dizisini izliyorum hem kafamı dağıtıyorum , hem çocukluk günlerimi hatırlıyorum hemde drive shoot öğrenmeye çalışıyorum , onu da izleyebilirsin kanımca.

contact
about schmidt

(bkz: little miss sunshine) izle gaza gel. hatta uç :)

biraz geç cevap veriyorum ama idare edin artık


yazıma ahahahahha gülerek başlamak istiyorum.. zira önerilen filmlerin yüzde 90'ı çok kaliteli ve dünya sinamasında ağırlığı olan filmler.. ama sizin ihtiyacınız olan film kesinlikle öyle bir şey değil. sizin ihtiyacınız olan film 'never back down'


izleyen arkadaşlarımın hepsi (abartmıyorum) gaza geldiler. biri koluna dövme yaptırdı filmin ismini. diğeri ertesi gün spor salonuna kayıt yaptırmaya gitti.. bi tanesi topçu olcam diye tutturup futbol klübü aramaya başladı(yaşı 19)..kuzenim boks salonuna yazıldı.. diğeri canıma tak etti deyip sevgilisini terk etti. :D:D ciddiyim bakın bunları yazarken.

film bittikten sonra böyle bi koşmak, depar atmak birilerine saldırmak istiyosunuz. yani bu film tamamen fiziksel etkili. ama diğer filmler zihinsel(yada ruhsal diyelim).. en azından bana göre.

he never back down güzel film mi.. hayır. klişe dolu gençlik filmi. ama yinede inanılmaz gaza getiriyor.

iran kedileri çok usluymuş, eve uslu diye özellikle ondan alındı

sokak kedisi süperdir. sonuçta melez bunlar. birçok açıdan dayanıklı. cinsler gerçekten "cins" olabiliyorlar, sağlık sorunları çok olabiliyor. misal iran kedilerinin tüylerini taramak lazım, yıkamak lazım, tüylerini kırptırmak lazım, burunlarında gözlerinde sorun oluyor. bunlar ırksal özellikler. halbuki bildiğiniz sokak kedilerinin böyle sorunları yok.

benim iki kedim de bildiğiniz sokak kedisi. iyi huylular, akıllılar.

alacağınız kediler yavru ise 1 yaşına gelene kadar çok haraketli, hatta hiperaktif olurlar. 1 yaşından sonra yavaş yavaş durulurlar. haberiniz olsun. sonra bunlar bozuk çıktı diye fabrikaya iadesi olmaz :))

kedilerin de insanlar gibi değişik karakterleri, huyları vardır. kedilerin karakterleri birbirinden farklı olabilir. yeni kedileri alırken gözlemlemenizde fayda var. oyuncu, kendini eğlendiren ve kucağa gelen cana yakın kediler olursa iyi olur.

kedileri aldıktan sonra buraya tekrar yazarsanız veya sözlükten mesaj atarsanız size her türlü yardımı yaparız. bilmeniz gereken önemli hususlar var.

simdi birileri karsi cikacak ama kedi büyümeden kisirlastirin efendim. mevsimi geldiginde erkekse evin orasina burasina attirir, disiyse azar, rahat birakmaz. evden kacar, sokakta sürter, üstü basi rezil bir sekilde geri gelir. yok ben her seferinde bi es bulurum, yavrulari da ese dosta veririm diyorsaniz sizin bileceginiz is. ama basiniza bir yigin dert aliyorsunuz. hem kedinin stresi, mutsuzlugu da cabasi. onun icin iyi düsünüp karar verin. büyüdükten sonra geri dönüsü yok cünkü. tabi burada ev kedilerinden bahsediyorum.

iki kedi almaniz iyi. siz evde yokken sikilmazlar. ancak birini sonradan alirsaniz, birinci kedi huysuzluk cikarir, aklinizda bulunsun.

sokak kedileri doğal seleksiyonun kralına uğradıkları için sokaktan alacağınız kedi diğer kedilere nazaran çok daha dayanıklı ve güçlü olacaktır.

- kedilerinizi dışarı bırakmaktan korkmayın. stres atıyorlar dışarda, sosyalleşiyorlar, daha mutlu oluyorlar. onların doğasında evde kapalıkalmak diye bir şey yok. meraklı hayvanlar hep yeni bir şey keşfetmeye çalışıyorlar. küçükken dışarı alıştırmazsanız, balkondan, camdan mutlaka firar eder. geri döner yine ama yaralanma ihtimali çok fazla.

- kedilerinizi dışarı alıştıracağınızı düşünerek söylüyorum bunu, cins kedi almayın. sokakta rahat bırakmazlar herkes mıncıklar. sokak kedileri hem daha eğlenceli, kıymet biliyorlar. diğer kediler gibi havalanmıyorlar :))

- dışarı alıştırdığınız kedilerinizi artık evde kalsın diye kesinlikle kısırlaştırmayın. kedi kısır olsa da evde duramaz.

- sadece mama vermeyin kedilerinize. ev yemeklerinden verin, ara sıra ödül olarak but haşlayın, sütünü eksik etmeyin. ama mutlaka sütün içine biraz su karıştırın. çünkü sütün yoğunluğu özellikle yavru kediye fazla geliyor, zararlı yani.

- son olarak kediler bir hevesle eve alınıp, sonra terkedilecek hayvanlar değiller. kedi beslemek zordur. tüy döker, sürekli kumunu değiştirmek gerekir, mutlu mu, mutsuz mu önemsemek gerekir, bazen çok geveze olurlar seslerinden rahatsız olan komşuyla tartışmak gerekir. size tecavüz etmeye kalkarlar önemsememk gerekir :) evden gider iki, üç gün gelmezler aramak gerekir. kediyi çok sevmek gerekir. tüm bunlara hazırsanız, aramıza hoşgeldiniz :):)

aralarında kalite farkı vardır illa ki ama bizzat amerika'dan getirilmişleri baya kötüydü yarısını kullanmadan atmıştım hatta. hem uçları kalitesizdi hemde gövdesi hemen kırılıyordu falan.

ucunun daha uzun süre kullanılabilmesi(kütleşmemesi) kalemin sertliği ile alakalıdır. mesela 2b kalemle koyu siyah yazı yazarsınız ama sık sık sivriltmek zorunda kalırsınız. hb kalemler daha uzun süre performans sağlar ama yazısı iğrençtir.

toy r us da var bunlardan 10 lu pakette.

bulabilirseniz, pentel hb ya da b deneyebilirsiniz. ama ucun kütlesmesi kacinilmaz bir olay, bunun icin ideal cözüm uclu kalem kullanmak. cok kaliteli bir ucla daha randimanli yazilar yazilabilir.