orhan murat özdemir

emin değilim ama sevgi kılıç olabilir mi?

sevgi kilic degil ama kim bilmiyorum

bbc'de de yazmış galiba

postların altında takipçileri etkileşime sevk edecek sorular sorun.

cekilis yapin, yok su kadar kisiyi etiketle beni takip et kurallari varya.

@oscar çekiliş süresince bir artış oluyor ama böyle gelen takipçi durmuyor ama gidiyor. kısa süreli bir etkileşim yaşanıyor sadece.

İçerik türünüz de önemli. Link verirseniz yorumlayabilirim.

kentvizyon

size ait olmayan airtag sizle seyahat edince uyarı çıkıyormuş. yani farkına varılır sanıyorum.

www.macrumors.com

bu kişi de iphone kullanıyorsa geçerli tabii.

Airtag hem sesli uyarı veriyor hemde iPhone kullananı uyarıyor ses entegresi dökülürse bu engel ortadan kalkar, uyari ıçinse kullanıcı android kullanıcısı ise farketmez, ayrıca anlık olarak takip edemezsiniz ama çevredeki iPhone cihazlarla iletişim halinde olması lazım geç geliyor yani bir takip cihazı değil.

AirTag ile bu dediğiniz işler yapılamasın diye bir süre sonra alet ötüyor.
Cihazın içini açıp da düdüğünü bozabilirsiniz elbette ama zaten bu kadar zahmete giren insanın kullanabileceği başka cihazlar uzun süredir piyasada var. Yeni bir şey olmadığı için bana korkunç gelmedi.

youcut

inshot

en ideali: r7 + 100mm canon rf

Telefondan yazdım, düzeltemiyorum. Yazım hataları için kusura bakmayın.

if ankara - tunus caddesi

Abi yok mu şöyle telwe gibi "eski yeni" gibi ya da eskiden olduğu gibi Sakarya caddesindeki canlı müziğin olduğu irili ufaklı yerler ya? Ankara'da bitti mi bu olay? If, 6:45 vs değil, böyle küçük bir gitarist bir solist söyleyen eğlendiren bir yer yok mu?

last penny iş görebilir.

Zeppalin var mahall veya maidanda farkli gunler farkli konseptlwrde canli muzik var.
Umitkoyde casetta ve lee harweys var. Tunalida sixto ve black pub var. Hepsini instagramdan inceleyip karar verebilirsiniz.

Cinnahta kırık plak meyhane var. Eskileri çalıp söylüyorlar. Sahne iyiydi, şirket yemeği için misafirleri götürdük. Eğlendirdi. Farklı dans ve şovlar da var. Güzel bir gece geçebilir.

Last Penny

maalesef güzel kardeşim, senden yaklaşık bi 4-5 milyon var.

what makes you spesiyal?

Meslek nedir? İşsizlik başka ülkelerde de var. Önemli olan mesleğinin ne olduğu. Türkiye'de hiç iş bulamayan birinin başka ülkede hemen bulması çok gerçekçi değil. İstesen bir yerde tezgahtar falan olursun. Başka yerde de yapacağın aynı şey olacaktır. Giden iş teklifi alarak gidiyor ya da ne iş olursa yaparım diyor. Adam diyelim ki türkiye'de garson, orada da garson olacak bu durumda orada olayım diyor.

is yok diye iltica edemezsin. daha farkli bir magduriyetinin olmasi ve bunu kanitlayabilmen lazim.
yunanistan turkiye'den daha zengin degil zaten. Turkiye'de is bulamayan orada hic bulamaz.

iltica sikintili bir surectir herkes altindan kalkamaz, simdi her gunu lanet ediyorsun ya, ben o gunlere bakip "len aslinda guzel hayatim varmis, ne geregi vardi" diyen cook adamla tanistim.

abi oyle kafana gore iltica edemezsin. siyasal, dinsel, cinsel, irksal olarak baski altinda oldugunu ispat etmen gerek. ilgili ulkedeki adli makamlar eger uygun bulursa sana siginma hakki veriyorlar. yoksa deport edip ulkene geri yolluyorlar. issiz oldugun icin de kimse sana iltica hakki tanimaz.

yuksek lisans egitimine falan gidip orada is bulmaya calisabilirsin. almanya galiba yabanci ogrencilere egitim suresince yari zamanli calisma izni veriyor.

eşcinsel, solcu aktivist, gayrimüslim ya da alevi misin? değilsen zor.

ukraynalı olsan almanya'da paşalar gibi karşılanırdın bu arada. kader kısmet işte.

İltica etmek aptalca bir iş hem de hangi gerekçe ile iltica edeceksiniz? Eskiden AKP'den önce Türkiye'de bireysel hakların uygulaması sıkıntılıydı mesela anadil ve kimlik yasağı vardı her karakolun altında işkencehane olurdu eşcinseller tutuklanırdı vs. Su an iltica etmek için bir hak gaspı yok.

İkincisi mülteciler bir ülkede en alt sınıf insandır hiçbir zaman o ülkenin gerçek vatandaşı gibi olamazlar mülteciler her zaman üçüncü sınıftır siz sosyal medyada son zamanlarda populize edilen bazı batılı ülkeler hakkındaki videolara kanmayın orada hayatınızın güllük gülistanlık olacağını sanıyorsanız yanılıyorsunuz buradaki sorunlarınızı orayada taşıyacaksınız kaçmak çözüm değildir çözüm üretmek lazım illa farklı bir ülkeye göç etmek istiyorsanız bunu yasal yollarla yapın.

Ülkede çalışana iş çok bakın görün heryerde iş ilanı var bir çok işletme çalışan bulamıyor bir yerde çalışmak istemiyorsanız kendi işinizi kurup ticaret yapabilirsiniz bugün en kötü dükkan aylık 20 - 30 bin TL kar bırakıyor

İltica etmek sıkıntılı. 27 yaş geç bir yaş değil. Bir meslek edinebilirsin. Üniversite bile okuyabilirsin arada.

Şu an şu dakika bu konuda bir çaba göstersen 29 yaşına kadar dil de meslek de edinilir.

İlticaya gelene kadar yasal bir şekilde gitmenin bir sürü yolu var.

Eğitimle gidebilirsin. Şansın varsa okul sonrası bir iş bulursun.

Eğitime bütçen mi yok?

Burada bir meslek edinirsin. Yani lise yıllarında burun kıvrılan meslek okulları var ya hani... Oto mekanik, kuaförlük, tır şoförlüğü, otobüs kaptanlığı, fizyoterapi ve yaşlı bakımı, aşçılık, sivil havacılık, gemi adamlığı vb... Bu tarz işlere talep olabiliyor. Dönem dönem görürsünüz İngiltere şu kadar tır şoförü arıyor, Almanya havaalanı işçisi arıyor vb gibi. Kendinize uygun bir meslek seçip "MEB onaylı" ciddi kurumlardan eğitim alabilirsiniz. Bu hem Türkiye'de hem de yurtdışında geçerli bir meslek sağlar size. Hatta bazı kurumlar mesela MSA, aşçılık eğitiminde uluslararası bir sertifika da veriyor. Ya da vaktiniz enerjiniz varsa 2 senelik bir meslek yüksekokuluna yazılabilirsiniz.

Bu tarz mesleklerin şöyle bir avantajı var:
1-Kendinize uygun bir meslek bulma şansı
2-Bazı meslekler üzerinden Ankara Anlaşması şartlarını kullanabilirsiniz. Mesela kuaförsünüz ya da fizyoterapist. Ben ülkenizde bu mesleği icra etmek için kendi şirketimi kuracağım derseniz şartlarınızı değerlendirerek iş kurma ve yaşama izni almanız mümkün.

Bir diğer seçenek blue card kovalamak. Yani 4 senelik bir üniversite mezunuysanız, alanınızla ilgili nitelikli iş gücü sınıfından yurtdışında bir iş aramak. tabii bununu için Türkiye'de bir iş tecrübesi oldukça gerekli olacaktır.

Yani umutsuzluğa kapılmak yerine bir aksiyon planı çıkarın.

İltica falan gibi durumlar ciddi konular. Sakın öyle bir çılgınlık yapmayın. Sonuçları da tahmininizden zor ve ağır olabilir. Aynen geri gönderilmek (ve ilerde şartlarınız düzeldiğinde bile AB ülkelerine girerken sorun yaşama ihtimali), iltica talebiniz kabul edilse bile (zor da...), o aşamadan sonraki bürokratik ve sosyal süreçler oldukça yıpratıcı olabilir.

O yüzden bozmayın moralinizi. Bir alternatif her zaman bulunur.

Biliyorum dibin dibini gördüğünü hissediyorsun ama çok fazla avantajın var. Birincisi bol zaman 27 yaşındasın, işssizsin, üzülüp, ağlamayı bırakıp avrupa'nın abd'nin önem verdiği skilleri edinmek için çabalayabilirsin. Önce ingilizce öğren, sonra www.coursera.org
bu skillerden birini edin (ücretsiz de edinebilirsin) 2-3 yıl içerisinde iltica yerine yaşayacağın ülkeyi seçme kararsızlığın olacaktır.

bu işe bu almanyaya gidip kolayca yapanlar var, ama tabi onların kim olduğunu hepimiz biliyoruz.
Kısaca , din , ırk farkı vs gibi bir durumun yoksa irtica zor, ama yinede gideceğin ülkede bir avukatla görüşmende fayda var, bu konuları en iyi o ülkenin kanunlarını bilen avukatlar bilir.

ümit mahallesi
çayyolu mahallesi
prof. dr. ahmet taner kışlalı mahallesi

bu üç mahalleye bakabilirsin.

+

bahçelievler semti de iyidir.

500 taş.

450'den basliyor, 750-1000'e kadar yolu var. 500 civariydi benim tanidiklarim bir kac ay once.

İstanbul'da özel bir hastanede şu an 350 lira.

Antalya'da bilindik bir klinik için (fiyatı öğrenince gitmedim, sadece bilgi aldım), ilk görüşme 20dk ve 400tl. İlk görüşme sonrası size en uygun terapisti belirliyorlarmış ve en başta ayda en az 4 kez gelmenizi istiyorlar (her seans 500tl) ve ücreti peşin/kredi kartı ile alıyorlar.

psikoloji eğitimi veren üniversiteleri bir araştırın. hocaları bazen çok iyi çıkıyor.

İstanbul'da Beylikdüzü taraflarında 300 civarına da bulabilirsiniz. bölgeden bölgeye farkediyor, bu psikologun kötü olduğu anlamına da gelmiyor sadece arz talep meselesi. Nişantaşı'nda bir yere giderseniz 500den aşağıya bulmak oldukça güç olacaktır mesela. Ayrıca özel hastaneler de bireysel hizmet veren psikologlara göre daha uygundur; 350 lira civarına bulabilirsiniz.

Psikologspor.

çok yüksek. mümkünse delirmeyin. hem fakir hem de psikolojik destek ihtiyacı içinde iseniz delirebilirsiniz de tabii bu şartlarda.
(bu arada deli sözcüğünü mizahi olarak kullandım lütfen kızmayın.)
psikiyatristim 700 tl olmuş. vergi ödediğini de sanmıyorum. randevu için 1 ay sırada bekliyorum. güzel para. günde 10 danışan baksa ohh.
psikolog arkadaşım 400 gayme alıyor
bu şartlarda senede 2 kez randevu alabiliyorum sadece. öyle ayda 2 seans 4 seans gibi bir dünya yok ne yazık ki fakirler için

Geri dönüştürülmüş pamuk ve polyester doğal pamuktan daha ucuz mu? Ben kurnazlık olduğunu düşünmüyorum ama ben de özellikle gidip çevreci olsun diye dikkat etmem alışveriş yaparken.

Esndtrüyel manada geri dönüşüp olayı tamamen ego mastürbasyonu, her dönem tutan çeşitli akımlar var, bu akıma ayak uyduran müşteriye güzel gözükmeye çalışan adımlar bunlar.

Bu işleri yapan yerler yok mu ? Var tabi ama bu iş çok zor ve maliyetli olduğu için ürünler çok pahalı.

Ben ikinci el kıyafet bile alıp giyiyiorum ama sende inceden bir prenses sendromu sezdim,ay o ne oyle ikinci el,iyyh der gibi geldi bana.

Fiyatı benzerlerine yakınsa ya da daha ucuzsa tercih ediyorum, geri dönüştürülmüş diye daha fazla para vermeyi çok mantıksız buluyorum.

Ben tercih ediyorum. Hiç de rahatsızlık vermemişti bana. Zaten vintage butiklerden ikinci el kıyafet de alıyorum.

Zerre umrumda değil. Giyerim.
Yalnız sunu unutmamak lazim; su an yasadigimiz sistem sürdürulebilir değil. Bu sebepten bu tarz seyler mantikli.
Ama ucuz olacagini falan düşünmüyorum. Daha dogrusu şöyle olur; geri dönüşüm ucuz, digeri daha pahali. Çoğu kisi ucuzu alir bir kac yila artık sadece geri dönüşüm yapiyoruz diyip fiyati yavas yavaş üste cikarirlar.
Firmalar geri dönüşüm vs yaparken fiyati değil maliyeti azaltmaya calisirlar.

Tekstil sektöründen bildiriyorum: bu bir akım ve markalar bunun öncülüğünü yapıyor. Aslında amaç “ bak biz de çevreye duyarlıyız” demek. Ancak sen geri dönüştürülmüş malzemeden yapılan kazağı plastik poşetle mağazaya sevk ediyorsan o pek duyarlılık olmuyor malesef.

hm'ye 2 tişört, 1 pantolon, 1 hırka götürmüştüm geri dönüşüm indiriminden yararlanmak için.

yeterli bulmamıştı kasiyer.

napacaksak, 15 kilo kumaş getirecez sanki

Pamugu net bilmiyorum ama aldigin polyester zaten geri donusturulmustur, ustunde yazsin yazmasin.

Ben dikkat etmiyorum, alirken.

herhangi bir tekstil urunu almak zaten cevreye tonlarca zarar veriyor.
tisort almissin ya da kazdaglarindan bir agac kesmissin ayni sey.

Musilajin sebebi de ergenedeki tekstil fabrikalari.
www.ergene1osb.org

Bu yuzden tekstil firmasinin cevre duyarliligi beni gulduruyor :)

ben de hic nerde yapilmis nasil yapilmis bakmam bi sey alirken. ayrica ikinci el bile alirim+1

yaşadığım ev 44 m2. 1+1. mutfak 3m2 falandır. ya da daha az.havalandırma çok önemli yoksa tüm ev kokuyor. benim taktik aspiratör açıkken salondaki bir pencereyi de hafif aralamak. çünkü hava girmeli ki hava çıkabilsin.
temizliği kolay. salonun yatak odasından büyük olması önemli. çünkü vaktin salonda geçiyor. evcimen olduğun zamanlarda ferah hissetmen için o tek pencerenin nereye baktığı da önemli. giriş kat çekilmez bence.

her türlü kiradan mantıklı olduğu için al derim. sonra satarsın, değeri artacağından zarar etmemiş olursun.

40 m2 1+1 de var 80 m2 de. Mutfak kapali olur salon da genis ve ferah olursa bunalmazsin. Zaten cocuk yoksa salon ve y.odasi kullaniliyor.

şunu bi izle: www.youtube.com

1 sene stüdyo dairede, 5 sene 1+1 dairede yaşadım. Şimdi ise 2+0 dedikleri 1+1 den tek farkı küçük de olsa ayrı mutfağı ve iki balkonu olan bir dairede yaşıyorum.
Az eşya işi bir süre sonra yalan olabiliyor. Çoğu 1+1 evde 10 tane ayakkabı alabilen ayakkabılık koyacak yer bile yok.
Ayrı mutfak inanılmaz güzel bir şey yemek kokusu geçmiyor.
Salonun antreye kapı ile açılması misafir konusunda çok önemli 1+1 de çift misafir varsa insan onlar uyanmadan tuvalete dahi gidemiyor.
Küçük mutfağa sandalye+mini masa koydum, salona gitmeden atıştırmalık bir şeyler yiyebiliyorum ve sigara içerken tüm ev kokmuyor.
Tüm bunlara rağmen eğer sahibi olacak isem çok çok küçük değilse 1+1 e taşınırdım. Umarım yardımcı olabildim.
Yine sır yine cevaplayalım.

-Mutfak ayri olsun, cok kucuk olsa da tek kisi icin buyuk problem olmaz.
-Banyo cok dar olmasin, kuvet kesinlikle olsun.
-Guzel, kullanisli bir balkonu olsun.(Türkiye´de zaten balkonsuz ev yok diye biliyorum.)
-45 m2´den asagi olmasin.

56m2´de(2+O) iki kisi yasiyoruz. Az ve fonksiyonel esyaya sahip olmaniz gerektigini zaten biliyorsunuz. Biz aksam 9´a kadar genelde evde degiliz. Haftasonu da evde durmuyoruz. Sadece yatili misafir geldiginde ozel alan diye bir sey kalmiyor, ama o da yilda 3-4 kez geldiginden ve evin karsisinda hotel oldugundan buyuk bir dert olmuyor.

yemek yapan biriysen 1 sene içinde bütün eve ve eşyalara kalıcı bir yemek kokusu hakim olacak. 2+1 bak bence.

1 sene 1+1 evde yaşadım. ben seviyordum aslında evimi.

açık mutfak olmasının avantajı da var dezavantajı da.

ocak kullanıldığı için çok çabuk ısınıyordu ev :)
her şey dibinde mutfakta. içeri git gel derdin olmuyor.


ama yemek yaptığın zaman da ne kadar aspiratör de kullansan kokuyor salonun içi. görüntü kirliliği oluyor. koltukta uzanmışsın, tabaklara, lavaboya falan bakıyorsun duruma göre.

bir misafir gelse salonda yatmak zorunda. sen ondan önce uyanırsan da salona gitmek için uyanmasını beklemek zorunda kalıyorsun :/

mutfak ayrı olursa bu durumda mutfakta takılabiliyorsun ama.

karışık oldu ama aklıma geldikçe yazdım.

75 m2 1+1’de 1 sene yaşadım. Gayet ferahtı ama açık mutfak bir türlü alışamadığım bir şeydi. Bir daha asla açık mutfaklı evde yaşamam. Sizin pişirdiğiniz yemeği geçtim komşu balık pişirse inceden kokusu geliyordu.

Yaşadığım ev 58 m2 1+1. Türk usulü yaşarsan işin zor (öyle komodinim olsun, yok vitrinim olsun, bin tane eşyam olsun falan gibi), ama biraz daha minimal yaşıyorsan, teksen veya hayat arkadaşın da senin gibiyse çok güzel yaşarsın. Tek sıkıntı mutfağın birleşik olması ve koku olayı. Bi de biraz konforundan ödün veriyorsun (mesela ekran koyacak yetrim yok sürekli laptopta çalışıyorum, bıu da boyun ağrısı yapıyor)

Yatırım olarak ise en büyük sıkıntı 1+1'i tutacak adam bekar ve serseri tipler olması muhtemel. Rezidans falansa en azından zengin öğrencilere hitap edebilir ama rezidans falan da değilse kitlesi iyicene günlük kiralık tayfasına iniyor, o yüzden sıkıntı.

1+1 olayı istanbulda ve büyük şehirlerin belli noktalarında iş yapar. merkezde oturmak zorunda kalan ama o bölgeye kira yetiştirmeyen kişiler tutar.

bana göre İstanbul merkezde bi şekilde yatırım olur ama kalan yerlerde gereksiz.

emlak piyasası da düşerse millet geniş ferah evler varken küçük evde kalmak istemez.

ama dediğim gibi İstanbul ayrı orada merkezde ev yok seve seve ya parasını verecek ya da parasına göre 40m2 evde kalacak adam.

bes senedir 1+1 kaliyorum ogrencilik bitse de eve ciksam diyorum genis! gunes alan! ve balkonlu! ve ses iletmeyen! evlere bakiyorum sirf keyif olsun diye hatta arkadaslarimin evine gidince daha mutlu oluyorum keske orda uyusam diye ic geciriyorum.

1+1 güzel ama ben artik cok sıkıldım basıyo ev durmak istemiyorum. kendi ailem de saray gibi evde yasiyo cidden 3+1 ev ama bana saray gibi geliyo icinde at kostur. kendi evimde adim atamiyorum cunku her yer esya dolu ve bunlar temel seyler ogrenci evinde ne lazimsa.

yemek yapmiyorsan 1+1 cok rahat. 2 yildir yasiyorum cok memnunum.

markaları yazarsan daha iyi olur sanırım. çünkü hep telefonun hem bilgisayarın apple ise airdrop diyeceğim, ki öyle olsa dememe gerek kalmazdı bilirdin. neyse markaları yaz bence.

@pgup

haklısın, eksik bilgi vermişim. platform android. s7 edge - windows 10 asus

Eğer telefon ve bilgisayar ortak bir ağa bağlıysa bu tür programlar oldukça kullanışlı. Ben de bunu kullanıyordum:
play.google.com

Bir de malum ortamlardan pro sürümü de bulunabiliyor.

SEND ANYWHERE

en iyisi.

ben de Ak parti'liyim ama karı kız ortamlarında solcu gibi takılıyorum.

İşinde gücünde mutlu biri derim.
Susmak özellikle kasıyorsa pragmatist derim, ilgisini çekmiyorsa öyle şeyler aferin derim.
Apolitik olmak kötü bir şey değil.

ne şiş yansın ne kebap şiarını benimseyen, bir orta yolcu olduğunu düşünürüm. insanı, insan kılan en önemli şey karakteridir. bir karakter sahibiysen, herkes seni sevmez bu olağan bir durumdur,kötü bir şey değildir. fakat hal,hatır,çıkar,istek doğrultusunda susuyorsan,bulunduğun kabın şeklini alıyorsan diyecek pek bir şey kalmıyor.


ak partili olup karı kız ortamlarında solcu gibi takılanlardan da olabilir. yalnız sol ne desek onu da açıklayamaz, üzücü. kavramsal olarak ''sol'', devrim öncesi 16.louis'in meclisinde, kralın veto yetkisinin kaldırılmasını isteyen ilerici kesimin mecliste sol kanada oturmasından geliyor.

kazayla veya bilerek bilgece bir sey yaptigini dusunurum.

din ve politika oyle herkesle tartisilmaz. gerek yok, sadece zarar getirir.

"sağcıyla sağcı, solcuyla solcu gibi" davranmak omurgasızlığı gerektirir.

lüzumsuz yere slogan atmamak başka şey.

her duruma uymaya çalışan, her devrin adamı olan yavşak bir omurgasız diye düşünürüm. insanın herkesle tartışmak istememesi başka bir şey, siyasi bir tarafı olmaması başka bir şey, nabza göre şerbet vermesi başka bir şey.

Apolitik değil, omurgasız o. Apolitik olsa duramazsın.

Kimsenin kimseye politik olmak gibi bir ödevi yok. Umurunda değildir sağ sol belki de.

Sağcının yanında sağcı, solcunun yanında solcu olmak baya karaktersizliktir. Anlattığın kadarıyla bahsettiğin insan baya bulunduğu kabın şeklini alan biri.

Öteki taraftan bilmediği konuda fikir belirtmemek, karşısındakinin görüşünü düzgünce dinlemek erdemdir. Siyasete bulaşmamak, siyasi bir fikre sahip olmamak ayıp değildir.

sanat seks sinema doğa yemek gibi şeyler varken "ahparti çoheyi, kınıyorum doğru bulmuyorum, vatanım begaaası, selöcan zımmey zımmey" gibi tırı vırı şeyler sallamıyor. aynı ben.

Bu apolitik olmak degil. Rüzgar nereye eserse o yöne gitmek.

Ben görüsmezdim böyle biriyle.

Popüler siyasi gündemi takip etmemek, siyasilerin görüşlerini takip etmemek, gündelik hayatında siyasi konuları konuşmaktan hoşlanmamak gayet doğaldır.
Bu futboldan hoşlanmayan erkek muhabbetine benzemiş. Zorunda mı? Elbette değil. Faka ülkede öyle bir hal var ki, politik olmak zorundasın. Yeni tanıştığın insanla edecek muhabbetin kalmadığında "bilmemne partisi çok sorunlu" diye muhabbeti devam ettirmek zorundasın. Akraba buluşmalarında, akşam yemeğinde seni dolduran, sinirlendiren tüm haberleri izledikten sonra, konuları tekrar açarak akrabalarınla kavga etmek zorundasın.
Değilim arkadaşım, hoşlanmıyorum! Seçimde gider oyumu veririm. Geri kalan ömrümde siyasetle bizzat ilgilenmediğim, siyasi kurumlarda rol almadığım sürece, popüler siyasi konuları konuşmaktan kaçınırım.

Merhaba, aklıma www.theshambala.com geldi. Hiç gitmedim ama giden arkadaşlarım çok memnun bende bu yaz gitmeyi düşünüyorum.

kabak koyu leş gibi ayrıca gitmesi çok zor, kafa yapıcı şeylerle alakan yoksa hiç gitme

bütçen ne kadar? kafa dinlemelik yer istiyorsan palamutbükü, bozburun gibi yerler çok güzel. palamutbükü'nde otel mavi beyaz var(mış). çocuk dünyaya gelsin, birazcık toparlasın direkt gidicem oraya :) 2016 mayısta da bozburun'da karia bel var.. balayı otelimizdi ve baya memnun kalmıştık.

mayısta hangi tatil yöresine gidersen git sakindir. sadece kuşadası haftasonları saçma kalabalık oluyor.

Kabak koyu baya huzur enjekte eden bir yer. Bence bir göz at. Evet yolu kötü ama değiyor. Kafa yapıcı şeylerle pek alakası yok, zaten bir kaç fotoğrafına baksan anlarsın. Bu mevsimde çok kalabalıkta değildir. Shambala'ya bu şubatta gitmiştim, el değiştirdikten sonra biraz ticarileşmiş ama genel olarak tüm koy bizimdi ve çok zor geri döndük. Tavsiye ederim.

- datça, özel olarak hayıtbükü.

- karaburun

- genel olarak sakin olmasa da mayıs'ta kaş da sakin olur.

erciyes dağı eteklerindeki tekir yaylası. deniz meniz yok. ama çadır kurup keçi sütü içsen, geceleri yıldızları izleyip o temiz bahar havasını içine çeksen bir daha akdeniz'e, ege'ye tövbe edersin.

Edit: Bütçe hakkında da bilgi vereyim. Çift kişi 1 gece 300-350 tl civarına kadar uygun olur benim için. Gidiş de arabayla olur.

Tüm cevaplara teşekkür ederim şimdiden. Eve gidince hepsini tek tek inceliycem. Başka fikri olan varsa da seve seve almaya devam ederim:)

Ayvacık tarafında www.sokakagzimotel.net kalmadımama gidip gündüz vakit gecirmiştm. Yemekleri zeytinyağlıları inanılmazdı. Cok ufak bir köyde ve koyda sakin asırı tatlı bir yer

panpa sana en uygun turu söylüyorum rehberli fethiye - likya turu. pişman olursan paran iade.

www.jollytur.com

Instagram'da şunları görmüştüm: mavikeci.com

Kuşadası'nda ama tam deniz kenarı değil www.bahabguesthouse.com

www.mavizeytinbutikotel.com

Buranın balkonu baya güzel: www.lilithcamping.com

yok, çeyiz sandığına yüklüyosun. 15 sene sonra her türlü geçiş yaparsın.

birader öğrenci işlerini arasana

üslubunuz komik olmadığı gibi kırıcı. hiçbir soruyu zorla cevaplamanıza gerek yok. yurtdışındayım belki arayamıyorum? belki aradım net cevap alamadım kılavuz yayınlanmadı diye? belki sadece başvuru kısmı online transkript farklı bir şekilde gönderilmek zorunda?
çünkü transkript tek bir kağıt parçası değil o yüzden sanal ortama aktarma kısmından emin olamadım.

Want2die +1

daha akademik metinlere ulaşmanız lazım.

örneğin, "nuri bilge ceylan sinemasında yol imgesi" gibi aramalar yapmanız lazım.

İFA'nın Tan Tolga Demirci videoları. "Sinema ve Psikanaliz" imiş serinin adı. Onun dışında "Tan Saati" listesine de bakabilirsiniz.

Hakan Savaş - Sinema ve Varoluşçuluk
Serdar Öztürk - Sinefilozofi

Aklıma ilk gelen kitaplar.

Platform olarak Serdar Öztürk'ün sinefilozofi dergisi var akademik... Yine bu dergi için yapılan röportaj ve film analizleri pek sık olmasa da youtube sayfalarında paylaşılıyor.

sanatlog vardı eskiden. bir yazar eski yazılara nasıl ulaşılacağını göstermiş.

eksisozluk.com

www.youtube.com

yamuk bakmak / zizek
sinema ve psikanaliz / ist bilg üni yay
güncel filmleri psikanalizle yorumlayan dergiler var.

bir kitap daha vardı, tek tek filmleri yorumluyorlardı bakıp yazıcam

Ve Sinema: Resim, Tiyatro, Müzik, Edebiyat, Mimari, Fotoğraf, Felsefe, Psikanaliz, Sosyoloji, Tarih, Çağdaş Sanatlar ve Türk Sineması
Gül Yaşartürk

youtu.be

www.idefix.com

Youtube’tan indirmiyon. 320 kbps dinliyon. Keşfet modu süper. Kendi playlistleri var. Haftalık keşif çok iyi. Birde legal müzil dinliyon işte 3 kuruşa. Çingenelik etme git al :(

aslında o kadar da bir numarası yok, sadece "hype"

spotify ve diğer stream servisleri üzerine güzel bir yazı bence
manifold.press

edit: ben hype derken youtube'dan indirmek spotify dan aslında daha iyidir anlamında demek istemedim, spotify kullananların savunduğu sanatçıya giden telifin miktarı diğer stream servislerinde daha yüksek olmasına rağmen spotify'ın tercih edilmesine hype demek istedim, çünkü arkadaşın da onun arkadaşı da spotify kullanıyor bu da daha iyi olana değil de daha yaygın olana bir yönelim sağlıyor

+her albüm artık youtubeda yok, şarkının sahibi yüklerse ulaşabilirsin şarkıya
+spotify ve youtubedan gelen ses kalitesini karşılaştırdığında spotify döver.
+spotifydaki listeleri seviyorum
+kendi listelerimi paylaşmayı seviyorum
+spotify önerilerini seviyorum

bence yeter bu kadar

İlk olarak iki farklı şeyi kıyaslamamak lazım. Youtube'a yüklenen müzikler legalken bunları indirmek legal değil. Yani youtube bunu indirip arşivlemek için kurulan bir servis değil. O yüzden bu ikisini bu anlamda karşılaştırmak doğru olmuyor. Diğeri legal. Buna "hype" demek çok manasız oluyor bence o yüzden.

Dinlenilen türe göre bir sürü eser youtube'de bulunamayabiliyor. Bulunsa bile legal hali bulunmuyor, birileri bir şekilde yüklüyor. Onlar da sürekli olarak kaldırılıyor, falan. Bazen oradakiler bile legal olmuyor yani.

Tabii spotify'da ya da diğer servislerde olmayan şarkılar da olmuyor değil. Yine bazı türlerde buna rastlamak mümkün.

kendi adıma vaktim yok, o yüzden spotify yerine youtube indir vs uğraşamam. basıyorum 320 kbps geliyor. ayda 1 kahve parasına.

ya abi aylık 100 lira olsa da "supotifay'a para verme" meselesi tartışılsa.

aylık 10 lira. bi paket sigara alamazsın.

her şeyi geçtim, sadece "haftalık keşif" özelliği sayesinde onlarca muhteşem şarkıyı öğrendim.

özel değil, aynı hizmeti sunan uygulamalardan en popüleri sadece. evde harddiskte yüzlerce gb müzik var ama yıllardır açıp dinlemedim spotify kullanmaya başladıktan sonra.

her şeyden öte ara yüzüyle derli toplu geliyor bana. haftalık keşif, liste yapma, radyo gibi şeylerini geçtim. youtube çok karışık ve gözümü yoruyor.

O an aklina gelen parcalari bulup dinleyebiliyorsun albume hemen gecis yapabiliyorsun muzik turune gore arama yapip sevdigin bir sarki buldugunda albumu kisa surede check edebiliyorsun
Bana kalirsa arama ve kategorizasyon iyi. Playlist cok ama ben sevmiyorum.

- az da olsa sanatçıya bir katkın oluyor
- haftalık keşif ile benzer muzisyenleri keşfediyorsun.
- arşiv çok iyi. nadir bulunan anadolu türlülerinden tut, rock gruplarının canlı albümlerine kadar çeşit çok fazla.
- seni tenzih ederim ama sadece power fm müziği dinleyen için çok cezbedici olmayabilir.

haklısın.

uğraşan insan için bence de gerek yok para ile hizmet satın almaya.

yolda giderken cep telefonundan aklına gelen şarkıyı dinliyorsun. sırf bu bile yeterli değil mi?

not: youtube'da ekranı kilitlediğin an ya da başka bir uygulamaya geçtiğin an şarkı duruyor. youtube arkaplanda çalışabilen bir uygulama değil. bu özelliği youtube red'e ekleyip paralı abonelik başlatacaklardı en son, şimdiki durum ne bilmiyorum.

çok kolay başka hiçbir özelliği yok. belki moda olduğu için bu kadar insan övüyor ama bu kadar insanın üye olmaya devam etmesi çok kolay olmasından kaynaklanıyor. yoksa bizde biliyoruz internetten indirmeyi. ama aşırı gereksiz bir zaman kaydı internetten indirmek. hatta indirmeyi geç playlist oluşturmak bile aşırı gereksiz birşey şuan. hatta o an aklıma birşey gelmiyorsa bile açarım sevdiğim birini sanatçı radyosunu başlat derim saatlerce o tarzda çalar hemde araya ne reklam girer ne de serdar ortaç felan kaynar. müthiş kolaylık

ben iş yerinde canımı sıkan bir şey olduğunda yumruklarımı sıkıyorum, bar bölümüne gidip tezgah arkasına geçerek derin nefes alıyorum, 10'a kadar sayıyorum. bunlar, acil kendime dönüp işe dönmem gerektiği an yaptıklarım.

işe yarıyormuş gibi yapıyorum.

konuşuyoruz canımızı sıkan durumla ilgili insanla .

insan değilse siktir ediyoruz işi falan bırakıyoruz.

konuşulabilecek bir konuysa o konuyu arkadaşlarla konuşup eskitiyoruz, olağan hale getiriyoruz. sivrilikleri gidiyor nurtopu gibi yusyuvarlak dert kalıyor.

dizi izliyoruz, kafa dağıtıyoruz.

müzik dinleyip uzun yürüyüşlere çıkıyoruz.

iş çıkışı sahile gidiyoruz deniz havası alıp dönüyoruz.
deniz yoksa dağ, göl, manzara,... çeşitlendiriyoruz.
odaklanabildiğin kadar uzağa odaklanarak bakarsan, rahatlıyormuşsun. kendine ferah bir alan bul.

Bütün gün onu kafaya takıp gece uyuyamıyoruz.

Ben mesela kitap okuduğumda veya film izlediğimde düşünmeyi bırakıyorum o yüzden düşünmememi sağlayacak aktivitelere yöneliyorum. Sana özel böyle bir aktivite varsa onu yap, bir de sıkma canını geçer be.

seks, lahmacun, bira, seks, uyku.

Ben kafama takıyorum, çözüm yolları arıyorum, paranoyaya bağlıyorum ve evet içimden sen bunu da atlatirsin ve çözersin diyorum. Tabi hayatın iğrençligine ve acımasızlıgina karşı sitem de ediyorum hem de her an.

dostla konuşuyoruz, içimiz ferahlıyor.

hobilerimize odaklanip, olayi dusunmemeye calisiyoruz.

banka hesabımı kontrol ediyorum.

Çerezlik bir film izlemek kafanızı boşaltmanıza yardımcı olabilir.

panasonic g80

dji osmo 4k

e-sigara geldi aklima. burada 200 liraya satilan model 20 euroya almanya'da satiliyor.

36'lı selpak'ın en kaliteli tuvalet kağıdı. popoları bayram etsin.

Çaycı gibi bir şey al bence.

ütü masası?
şaka değil, hep eksik olur nedense :))

Çay seti, tava, tencere.

Nevresim al, kesin lazım olur ve fazlası da olmaz.

Bulaşıklık, tuvalet fırçası gibi plastik malzemeler hep eksik olur. Çaydanlık da önemli.

tava olabilir aslında, hem akşam yemeğinde kullanırız.

ben ilk eve çıktığımda evde doğru düzgün bardak bile yoktu o yüzden arkadaşım 6'lı bardak seti aldığında sevinç çığlığı atmıştım. şu an hala evde 6'lı fincan seti yok mesela. fazla pahalı diye tekli fincan almıştım biri alsa yine mutlu olabilirim. tava, tencere, dalga geçiyor gibi olacak ama borcam, düdüklü tencere, kitaplık(ev hediyesi olarak alınır mı bilmiyorum ama dekoratif kitaplıklar var duvara monte edilen şık duran cinsler onları kastediyorum yoksa git 5 raflı kitaplık al demiyorum) masa lambası, mum, mumluk, battaniye ya da pike (daha önce ev kurmamış yeni ev kuran biriyse -mesela bir öğrenci- yorgan yastık battaniye pike nevresim takımları her şeye ultra ihtiyaç oluyor) bunlar ilk aklıma gelenler ama tabi ki arkadaşınıza bir sorun derim. evin bi ihtiyacı var mı diye.

Ben @sarap kadehi'nin tam tersini dusunuyorum, sus esyasi alma demeye geldim. Hediye alinan sus esyalarindan nefret ediyorum, zira hem bos evi seviyorum hem de ben gittigim yeni yerlerde zaman icin de begenip keyfine gore az ama oz almayi tercih ediyorum. dolayisiyla bu tur gelenler ya oyle bi kosede duruyor ya degistiriyorum. Ama insan her zaman ihtiyaci oln her seyi almayabiliyor, bazen bugun/ yarin alirim diyorsun falan filan. Bence ya pasabahceden boynerden ya da teknolojik dukkandan degistirebilecegi bisi al, en kotusu degistirir.

Makarna tenceresi tabiki.

ev hediyesi = borcam

ilk taşındığımda aklıma hiç gelmeyen ıvır zıvırlar eksik çıkıyordu ve her gün 1 milyoncu diye tabir edilen (rtık 5 tlci oldular :P) yerlere gidiyordum.

Tirbüşon, rende, sarımsak soyacağı, buzluk, kepçe altlığı, çerezlik vs gibi ufak tefek akla ihtiyaç halinde gelecek şeylerden bir set de bence çok pratik olur :D

Nevresim alma demeye geldim, king size kullaniyorlarsa boşa gider. (Evde bekleyen 4 takim kullanilmamis nevresim var) ev tekstili alacaksanız havlu olabilir bir de nedense ev terligi aklima geldi.

vileda

eksisozluk.com

sci-hub.cc
sci-hub.bz

soruyu sorduğumda alternatifler de çalışmıyordu düzelmiş, teşekkür ederim.