Eğer bir gelişme olmadıysa kendin yapamazsın. Yapmadan önce yedek alman gerekiyor yoksa çöpe çevirirsin cihazı.

z3x destek veriyor mu bir kontrol edebilirsin.

cok tesekkurler,
z3x destek vermiyor, bir saatlik arastirmalarim sonucu bu telefonun guvenilir bir imei degistirme yonteminin henuz bulunmadigini anladim. mecburen normal kayit yatiracagim...

cogunlukla turkiyede yasamiyorsan, telefona turkiye sim karti takmadigin surece kayit ettirmek zorunda degilsin ve calisir (tabi data'yi kapatip fellik fellik wifi arayacaksin :) )

telefona tr sim'ini bir kere bile taktiysan gecmis olsun ama.

ek olarak tr'de oldugun sure boyunce tr sim'ini eskibozuk android telefonlarindan birine takip wifi uzerinden data paylastirabilirsin.

www.youtube.com

harikasın! çok teşekkürler

Ben cevaplayayım arkadaşlar.
Yönetmeliğe göre 40 yaş üzeri yolculara Mısır havalimanında vize veriyormuş, ama gerçekte havaalanında her TC li vize alıp ülkeye giriş yapabiliyor.

son siyasi durumundan dolayı vize süresi konusunda hayli katılar.
gitme sebebine çok önem veriyorlar.

maltepe üniversitesinde ücretli. yeditepe'de de öyle olsa gerek.
maltepe üniversitesi başıbüyük'te, ormanın içinde. en yakın merkez maltepe oluyor (15-20 dakika uzaklıkta). ücret 1,5 tl. yabancı öğrencileri bilmiyorum ama hocalara ve çalışanlara ücretsiz.
ayrıca okulun içine kadıköy'den gelen 19b otobüsü ve maltepe'den kalkan minibüs giriyor. minibüsün ücreti de 1 tl.

hmm. en azından kadıköyden otobüs olması iyi. :) çok teşekkürler bilgiler için.

ankara'da çankaya üniversitesi'nin yeni kampüsü (şehre 20km uzaklıkta): herkese ücretsiz.

ışık: kampüsten taksim-kadıköy-maslak 8 TL

bilkent ücretsiz.

Bilgi Üniversitesi de ücretsiz.

kemerburgaz'da okumuyorum fakat oranın da ücretsiz olduğunu biliyorum :)

polonyalılar nazar boncuğunu çok merak ediyor (en azından benim tanıdıklarım öyleydi)
nazar boncuklu bi bileklik, kolye, küpe vs alabilirsin bence.

ben de nazar boncukluklu bileklik vermiştim bir leh kızına zamanında.bir de şık bir eşarp almıştım.

@letheavendangered

çok teşekkür ederim, bnde ilk hediye olarak hafiften türkiyeyi yansıtan bir şey almak istiyordum. dediğin gibi nazar boncuklu bişey almaya karar verdim. içimdeki tüm acabaları öldürdün :)

@nekodunlangafana

beğendi mi peki nazar boncuklu hediyeni? :)

öpücük yağmuruna tuttuydu :)

:) polonyalı kız arkadaşı olan ne çok suser varmış! :)) çok iyi oluyor böyle tecrübe paylaşımı, teşekkürler konu için.

dhl, avrupa kentlerine ertesi gun ulastiriyor istanbuldan, tabi tuzlu biraz. e ups filan da ayni. iki uc kere onemli belge gonderdigimden dhl kullanmistim; ucuz secenek neler var bilemiyorum.

ucuz seçenek ptt

ptt güvenli midir? yani gönderilen malların çok sık kaybolduğu görülüyo mu?

benimkinden hala haberim yok. siz düşünün yani.

ben de ptt ile yolluyorum yurtdışına önemli evrakta gönderdim bir şey olmadı kayıtlı oalrak göndericen tabii.

kayıtlı olarak göndermek nasıl oluyor nekodunlangafana?

ptt ye gidince kayıtlı göndericem de takip nosu veriyorlar onu demek istedim

anladım çok teşekkür ederim cevaplarınız için arkadaşlar..

gönderdin mi peki? :) ptt den memnun kaldın umarım? ve paket ücreti ne kadardı? ben eylülde krakowa kız arkadaşı gidiyorum, eğer hala göndermediysen ne istiyorsan götürebilirim.

üstad erasmus için edindiğim tecrübelerden aktarıyım belki bi nebze olsun işine yarar.
öncelikle direk polonya konsolosluğuna git hani biz ücretsiz almıştık vizeyi erasmus olduğu için, tatil ya da gezi amaçlı fiyatı nedir ne değildir orasını bilmiyorum ama gidince sorarsın söylerler. belgelerin ve prosedür olayın tamamsa 3-5 günde hazır oluyo vizen. verdikleri vize şengen olacak. ikincisi buradan berlin'e bilet bul. her halükarda berline bilet daha ucuz olur. çünkü krakowa alırsan 400-500tlyi görürsün. sadece gidiş için bu söylediğim. ama eğer erkenden alsaydın krakowa 400-500 e gidiş dönüş ayarlayabilirdin. fakat genç adamsın sıkıntı olmaz berline gidip ordan da krakowa trenle geçmen. biraz uzun bi tren yolculuğu yaşarsın 12 saat civarı ama paran cebinde kalır. özellikle pegasus ve sun expresste berline ucuz biletler vardı fakat şu an yaz dönemi pahalı olabilir. eğer berline bilet bulursan şu yolu izleyeceksin:
istanbul ya da ankara esenboğa'dan; direk berlin schönefeld havalimanında inip burdan trenle krakowa geçeceksin. sun express de pegasus da olabilir sonuçta ikisi de schönefeld havalimanında indiriyo. neyse, schönefeld hava limanından geçiş var direk berlin hauptbahnhof'a yani central tren istasyonuna (metro ve tren garının birleştiği merkez) gelirsiniz.(tren de sayılmaz metro diyelim ve ücreti 2 euro filandır.) ha taksi de tutabilirsin hava alanı-hauptbahnhof arası 25-35 euro tutar. ama bence gerek yok 5-6 kişi değilsin bavulun da yok. zaten havalanı tren istasyonu 2 euro filan boşuna taksi tutma. neyse, halihazırda berlin hauptbahnhof' a geldikten sonra tren seferlerini takip ederek ya da girişteki danışmaya sorarak yardım alabilir krakow biletini alıp krakowda inebilirsin. krakow berlin tren fiyatını tam bilmiyorum ama krakow-opole(opole benim erasmus dolayısıyla ikamet ettiğim yer; krakowla da arası 3-4 saat) arası 20-25 euro gibi bi şeydi trenle. berlin krakow arası da 30 euro civarı bi şey olur diye tahmin ediyorum.
sonuç itibariyle berline ucuz yollu bilet bulursan trene de 30 euro verirsen paran cebinde kalır. misal biz 60 euro uçak bileti artı 25 euro tren parası vermiştik 200tlnin altına gitmiştik.

bu davetiye olayı nası işliyo bilmiyorum, ama davetiyeyle portekizdeki arkadaşı ziyaret eden bi arkadaş vardı davetiye iyi bi yol galiba vize vermede kolaylık sağlıyo. biz vize alırken mal beyanında filan bulunmadık bazı söylentiler vardı yok işte ailenin gelir durumu vs ama adam almadı o belgeyi biz yine yanımızda hazır tutmuştuk. zaten polonya konsolosluğunun sayfasından bakarsan hangi belgeler istendiği yazar.

baktın ki berline ucuz bilet yok polonya'ya alacaksın. varşova ebesinin nikahında. kuzeyde senin söylediğin şehir güneydoğuda kalıyo. krakow a daha yakın. bi 3 saat çeker diye düşünüyorum trenle. o yüzden krakow bulmaya çalış bileti. ama eğer warşova ucuz bulursan varşova al. polonyada tren çok pahalı bi ulaşım yolu değil. tahminim varşovayla rzeszow da 5 saat çeker. kız arkadaşın daha iyi biliyodur bunları tabi.

doğumgünü önemli bi müessese hatun kısmısı için özellikle. tabi burdan kalkıp oraya gidersen tam da doğumgününde güzel bi jest olur. eylülün ilk günlerine belki ucuz yollu bulabilirsin ama emin değilim. internet sitelerinden sürekli takip edeceksin havayollarının. bak bi de lot havayolları var o da bizim elemanlar tarafından baya tercih edilen bi firmaydı aklında bulunsun çünkü polak havayolu şirketi. elbette daha ileri tarihler için uçak bileti ucuz olur ne kadar erken alırsan o kadar iyi. senin yapacağın şey pegasus,sun express, lot, lufthansa yı harıl harıl araştırmak günleri değiştire dğeiştire. çünkü iki gün arasında bile uçak biletleri arasında dağlar kadar fark olabiliyo fiyat açısından. sonra da karar ver ve bi an önce bütçene göre karar ver. dediğim gibi vize bizim için çok zor olmadı ama tatil ve gezi amaçlı vize ve davetiye olayını bilmiyorum ama davetiye güzel bi şey bundan eminim :) kolay gelsin başka soracağın bi şey olursa yaz.

edit: bu arada ne şekilde gidersen git dönüş olayını da ayarla. yoksa ordan buraya gelmek berlinden de gelsen krakowdan da gelsen gidişten daha pahalı olacak. o yüzden o işi de çıkar ucuza kapat.

tavsiyeler için teşekkürler.

benim de önümüzdeki yaz aynı sebepten gitme ihtimalim var. ben bildiklerimi sayayım.

1) buradan uçağa atlayıp gidecekseniz, polonya konsolosluğundan polonya vizesi alabilirsiniz ki kız arkadaşınızın göndereceği davetiye bildiğim kadarıyla sadece polonya vizesi konusunda yardımcı oluyor. sonuçta davetiye "bu adam burada bizimle kalacak, zaten kısa süreliğine geliyor, belge melge istemeyin adamdan" anlamına geliyor. schengen vizesi alırsanız avrupa'da fink atabilirsiniz. o yüzden böyle bir fikir yürüttüm, doğruluğundan emin değilim.

2) bildiğim kadarıyla kendisi konsolosluktan bir belge neyin alıp size gönderiyor, siz de gerekli belgeler + bu zımbırtıyla birlikte konsolosluğa gidip başvuruda bulunuyorsunuz. davetiye ciddi kolaylık sağlar diye tahmin ediyorum, içerden adamımız var.

3) lataj.pl'den almayı düşünüyorum ben bileti. 400 liraya istanbul-varşova bileti bulmuştum geçen. ama tabii 6-7 ay öncesinden falan alırsanız öyle. şimdi alırsanız 600 lira civarında olur sanırım. bi' de uçuşlar aktarmalı, o korkutuyor beni. istanbul'da rötar yapıp italya'da gattusoların ortasında kalmak var.

4) bence bu dönemde ucuz olur. malumunuz, euro 2012 nedeniyle benim gittiğim vakitte tüm dünya polonya'yla ukrayna'ya akacak.

5) fikrim yok, onu ben de merak ediyorum.

***

hiçbir cevap kesin olmamakla birlikte "yardımı dokunur, fikrimi söyleyeyim" düşüncesiyle yazılmıştır.

çamlıca tepesi.

@leon: nasil gidilir, google maps linki alsam olur mu?

sanırım şöyle bişey,

41.016776,29.058825

otağtepe!

@leon: tesekkur ederim.
@bradshaw, otagtepe'nin neresi? orda bi cafe var onun orasi mi mesela?

anadolu kavağı, yoros kalesi. istanbulun en güzel manzarasıdır. picasaweb.google.com

anadolu kavağı iyidir. beykoz tarafı da olur. çamlıca da uygun. anadolu kavağı ters ama bayağa

arkadaş edinecek durumunuz/ortamınız mı yok, yoksa olduğu halde arkadaşlık mı kuramıyor musunuz?

üsdat bak simdi benım öyle bir sorunum olmadı ama bir tavsiye geçenlerde spor salonuna başladım. şimdiden 2 kişi ile muhabet başladı girerken merhaba cıkarken iyi akşamlar dediğim adamlar bunlar yani bir fırlama ol muhabette gir. insanlar yemiyor korkma kuluplere falan katıl aklına fikrine yatanla muhabette gir.

sanal ortamdan medet umma, bu bir. alkolün katalize edeceği ilişkilerden, arkadaşlıklardan medet umma, bu da iki.

bu ön uyarıları yaptıktan sonra, bir örnek vermek istiyorum.

40-45 yaşlarında bekar bir akrabam var. kadın. ve öyle istanbul'da falan değil, muhafazakar bir anadolu kentinde yaşıyor.

haftanın 5 sabahı stadyuma koşuya gidiyor. koşu arkadaşları var. koşu arkadaşları da şehrin kültür açısından elit kesmi. rektörün, valinin, belediye başkanının eşleriyle arkadaş oldu hep. (tanımadığı emekli öğretmen yok)

liseden edebiyat hocamla tanıştı, musikî cemiyeti kurdular. konser falan veriyolar.

halk kütüphanesi kurdular küçük bi tane. üniversiteden hocalar geliyo ayda bir-iki, konuşmalar yapılıyo vs.

bu hikayenin ana hatlarını incelersek; bahsettiğim akrabam, hobilerini keşfetti. ısrarla üzerine gitti. bu hobileri paylaşan insanlarla iletişim kurdu ve şu an üniversite öğrencisi olan, delikanlı çağlarındaki benden çok daha sosyal:)

ilham vermesi dileğiyle:)

cinsel tercihlerini tekrar gözden geçirmelisin. kendini keşfet.
bir erkeğin 27 yıldır hiç kız arkadaşı olmaması normal bir durum değil.

çalıştığın şirketin "belirtilen tarihlerde izinlidir/yurtdışına çıkabilir" demesi lazım.

tahminimce: "so fucking wrack sirketimizde su pozisyonda, su kadar maasla calismaktadir" özetli bi yazi olmali..

abim, benim vize basvurum icin, gonderdigi davet mektubuna ek olarak boyle bi yazi gondermisti..

Çalışmaya başladığınız tarihi, şirketteki göreviniz ve izinli olduğunuz tarihi yazarak vize talebi yapmanız sanırım yeterli olur...

www.fuartur.com

www.turkadres.com

pislikler :) çalıştığın şirketin antetli kağıdına vize başvuru yazısı ne demek? tabi biz alıştık artık bunlara, kimse sormuyor artık böyle şeyleri.

Eminönü, Kadıköy Kızıltoprak ve beşiktaştaki bisiklet mağazalarında bulabilirsin. bunun dışında forum istanbuldaki Decathlon outdoor mapazasında da çok kaliteli bisiklet malzemeleri vardır.

dediğiniz gibi haşim işcan bu işin merkezidir. düşük kaliteden yüksek kaliteye bilimum ürün mevcut. size kalmış tercih etmek. ayrıca pazarlık payınız da var. avmlerdeki iş yerlerinde böyle bir olasılık yok. haşim işcana bakmanız en doğrusu bence.

örnek bir tane hazırladım kendimce

tek bir cevap bile yok mu?
bir yorum, bir öneri?
tek yapacağınız iğneleyici entry ler girmek mi?

bir resmin köşesine bu küçük fotoğrafları nasıl yapıştırabiliriz?

saha dikkat çekici bir tasarım olmalı bence. Bu uzaktan gçrdüğümde uyarı gibi çok dikkat çekici değil. Birde tasarladığın anektodlara bir url veya lik verirsen ona göre eklenebilir

@bumbum : mecbur etmeye çalışmak gibi bir niyetim yok, şaşırdım sadece. insanlar birşeyler yapmak için çok hevesli görünüyorlardı çünkü.

@mumutum : photoshop benzeri bir program gerekiyor maalesef. eğer biri basit bir programcık yazar ya da bir web site üzerinde birşey oluşturabilirse güzel olur tabii. ben program yazamadadığım için ancak böyle yapabiliyorum

@kleonis : dikkat çekmesi gerektiğini biliyorum ancak aynı zamanda ufak yer kaplaması gerekiyor ki insanlar ufak resimlerde bile kullanmakta tereddüt etmesin. link veremem çünkü resimin bir parçası oluyor bu minik amblem, yapmaya çalıştığım şey şu, internette çok fazla resim paylaşımı var, tumblr olsun, blogger olsun, bir reblog kavramı, ffffound, heartit, dropular gibi image bookmark siteleri var, dolayısıyla ne kadar çok kişi kullandığı resimlere bunu eklerse, o kadar fazla platformda ve çeşitte insan bunu görebilir. keza, niyetim tek başıma tasarlamak değildi o amblemi, bu yüzden ekşi duyuru'da bu konuyu açtım zaten. birlikte karar verelim diye.

(bkz: muzcumhuriyeti)

aklınıza gelenleri aklınızda tutmayın paylaşın.

ben de istiyorum. mükemmelmiş. fiyatı da çok uygun gerçekten.. ama sanırım bulunmaz buralarda.. tek yol abd veya kanada'dan getirtmek olabilir sanırım.. buralarda gören varsa cevap verirse çok makbule geçer..

var ama pahalı, senin koyduğun standarda göre yani. çünkü çıbıhları hafif malzemeden, tasarımı var vs vs.
çift katlı çadırlar var, iç tarafı böyle, üstüne istersen tente geçiriyosun.
çadır yaz gugılda resimlere bak. bulursun herhalde.

www.amerikadaniste.com var o sekil bu siteden alabilirsin ya da sorarsin turkiyeye kargo yolluyor musunuz diye

al işte abi ya, sana türkiyenin en güzel(!) yönlerinden biri.
çok kıskanıyorum şu amerikalıları.

@conrad moricand, söz; gidersem bu yaz amerikaya sana da bir tane getireceğim.

bak mesela
tinyurl.com
ama 300 gayme
bu tip çok çadır bulursun türkiye'de. hemen bok atma :)

çadır çok güzelmiş,
ama 159,30 Euro !
Ben o paraya 1,5 ay bisiklet sürüyorum aq. Gerçi katılıyorum, bu tip çadırları bir kez alıp 10 yıl kullanıyorsun, sonunda daha ucuza geliyorlar ama, yine de o kdv leri o spor ürünlerinden alınıan özel tüketim vergilerini ödemek istemiyorum sorun bu.
150 euroya çadırın allahını alıyorlar avrupa ve amerikada, biz de burada babayı alıyoruz.

1,5 ay bisiklet sürüyosan mesela kendine bir avrupa turu ayarla. bi sürü parti, gathering filan var onlara katıl. çadırını da alır dönersin :P
önemli olan fiyatlar değil alım gücü netekim. :P
yurtdışındaki orta halli insanların hele de bu krizde değil çadıra 150 euro ayıracak, çadırla bir yerlere gidebilecek hali olduğunu bile sanmıyorum...
neyse sohbet etmeyeyim ben. yaasssaah! :P

bir yöntem daha var.
böyle sağlam sineklik bulacaksın. bir de çadır patronu. gidip çadırcıya yaptıracaksın aynısını. veya marketlerde satılan 30-50 liralık çadırlardan alıp, onu kasnak olarak kullanacaksın, bu sivrisinek tentesinden geçireceksin üstüne. hazır mallar bu şekil, yurtdışından gelmesi de pahalı.
yapılmayacak iş de değil doğrusu. ikea'da filan sineklik satıyolar metre metre (ama çok nazik, cibinliğe uygun), eminim başka birçok şirket de üretiyordur bu tip kumaşlar tr'de. hatta adamlara iş kolu yaratmış olursun, böylece biz de ucuza sineklikli çadır almış oluruz fena mı? sen aç bu işin önünü hehehe

çadırla bir yerlere gidebilmek.. :)) avrupadaki orta halli insanlar bile buna para ayıramıyorlarsa dünyanın sonu gelmiş demektir! :) aslında her şey sana bağlı, ne kadar harcayacağının limiti tamamen sensin. mesela dünya etrafında bisiklet sürmüş bisikletçilerin bu işe ayırdıkları para "0" ile "60.000" dolar arası değişiyor.
doğuya doğru gideceğimden [malum vize çilesine hiç bulaşmamak için] ve bu gidiş 4 ay süreceğinden mutlaka, en azından beni pakistanın ortasında çölde, ortada bırakmayacak malzemelerle yola çıkmam lazım. fikirlerin için çok teşekkürler, özellikle, ucuz bir çadırı modifiye ederek, üstü açık cibinlik haline getirmek çok iyi bir fikir.

çok teşekkür ederim mumutum!! hem ince düşüncen için hem de heyecan verici bisiklet seyahati düşüncesi ve cesaretinden dolayı.. umarım gerçekleşir de ayrıntıları öğrenir feyz alırız.. selamlar..

Bangkok ta iç savaş yok ki!
Tayland da şu an iki arkadaşım var. Birisi ko tao da diğer chiang mai de. Bangkok ta da sürekli msn den görüştüğüm yerli birkaç arkadaşım var. Hiçbir sorun yaşamadıklarını söylüyorlar. Durum hiç de o kadar abartıldığı gibi değil.
Medyada herşey o kadar abartılıyor ki. Hele geçen gün Times okuduğum yazılarda ülkenin bölüneceği falan yazıyordu. Hiçbirine aldırmamalısın. Ben de birkaç gün içerisinde ikinci kez gideceğim Bangkok a, o bölgede 4 aylık bir seyahat yapacağım. Gidince kendi gözlemlerimi de yazarım.

ben de ikinci kez gidiyorum. ama söylediğiniz gibi o kadar abartılı ki haberler bilenlere sorayım dedim. teşekkürler.

tuzla'daki kamyon garına gitmeni tavsiye ederim. mersin'e bir günde ulaşamama ihtimalini de göz önünde bulundurmalısın.

Kavacıkta bir araç durdurmak zor olur. Kamyoncular garını aklımda bulunduracağım. bir günde ulaşırım diye düşünüyorum.

1000 km yol, normal bir araçla, tek vesait ile gitsen dahi 9-10 saat tutacak minimum.
buna değiştirdiğin araçları, yolda bekleme sürelerini, gece 10'dan sonra kimsenin almayacağını da hesaba kat. ulaşamama ihtimali için b planın olmalı. ilk bindiğin araç ankara'ya gidiyor olacak muhtemelen, oradan otostop çekmek bir hayli karışık, bir bilen yazsın onu da.

tuzla'dan tek kamyonla gidersen süper olur tabi. 12-14 saat sürer ama o da minimum.

ben olsam otoban gişelerinde otostop çekerdim. nasıl olsa her araç yavaşlıyor orada. otoban girişi de olduğu için uzun yol aracı denk gelmesi daha muhtemel. şansına adanaya giden bi kamyon bile denk gelebilir. :))

hevipeyra doğru söylemiş. otoban gişelerinde veya gebzeye kadar gelebilirsen (kadıköyden vardı minibüs bi ara) anayol kenarında elinde mutlaka MERSİN / ADANA yazan bi tabelayla dur. 33 ve 01 plakalı araçları görünce de önüne atlayabilirsin. bulgaristan sofya'dan mersin'e otostop çekerek gelmiştim. şansın bol olsun.

otostop için en garanti yerler akaryakıt istasyonları bence.istasyonun araçlarıyla gitme şansın da var...

dün istanbul'dan gittim mersin'e şansa bak bende yanıma birini bulsam diyordum.

Bu zamanda bulabilecek hiçbir yer aklıma gelmiyor ama bizim bahçedeki kiraz ağacından tahmin edebildiğim kadarıyla bir iki hafta içinde bulmak çok daha kolaylaşır diye düşünüyorum.

kesin bir adres veremeyeceğim ama sosyete manavlarında vardır diye tahmin ediyorum. ya da sebze-meyve halinde?

emin olmamakla beraber, feriköy'deki organik pazarda bulunabilir belki.
edit: aradım da internetten şu haberi buldum.
www.tarimziraat.com

manisa'ya ulaşabilirseniz istetebilirsiniz. halden olabilir orada tanıdık vs. varsa istetilebilir.

internette arattım, daha önce sipariş vermedim: www.toptansebzemeyve.com . İsterseniz bir arayın

sosyete manvaları (lüks muhit manavları da denebilir) ve macrocenter gibi yerlerde meyveler turfanda, ithal vs daha kolay bulunuyor diye biliyorum. migros sanal market'e baktım ama şişli bölgesinde kiraz görünmüyor. belki başka migros mağazalarına veya diğer büyük marketlerin internet satış sitelerine bakarsanız var olup olmadığını görebilirsiniz.

(bkz: titiz manav)

0 212 292 28 60

o istikametlerde yapılacak en güzel gezilerden birisi, Sapanca gölünün etrafında bisikletle tam bir tur atmaktır. :) Dümdüz bir rota, ve bisikletle heryeri görüyorsunuz. Ben 3 kere falan yaptım bu turu sanırım. Her seferinde de ayrı keyif aldım. Bisikletin yoksa bile istanbuldan kiralayabileceğin yerler var.

Anladığım kadarıyla gölün etrafını öneriyorsunuz

:) Bisikletçidir onlar. Yanlarına gidip, bir merhaba demen herşey için yeterli.
Bu arada bisikeltforumu tavsiye etmiyorum. Tüccar mekanı, faşist bir yer orası. Pedalsesi, cyclingtr, mtbtr, her zaman daha güvenilir.

perşembe akşamı bisikletçileridir büyük ihtimal. şu da grup sayfaları

www.facebook.com

bence yabancı öğrenci kimliğiyle de olur ama eğer istediğiniz müzelere girmekse belki müze kart da işinizi görebilir. bi arkadaşım yabancı öğrenci kartıyla müze kart aldı çünkü

Teşekkürler, müze kart almak türkiye için daha iyi bir fikir. Kolayca alınabiliyor zaten. Ama bu arkadaş bisikletiyle dünya turu yapıyor olduğundan ve 5 yıl boyunca daha 6 kıtada yüzlerce ülkeden geçeceğinden isic olsaydı daha iyi olurdu.:))

abi burası yerine craigliste göndersen bunu. burada anadili ingilizce olan birini çoook zor bulursun.

facebook'ta erasmus 2010 istanbul tarzı gruplara ingilizce ilan yazmanızı tavsiye ederim. arkadaşlarım bu yöntemle yabancı arkadaş buldular.

Couchsurfing den çok hızlı bulabilirsin ana dili ingilizce olan bir ev arkadaşı. Böyle bir fırsata kimse hayır diyemez :)

giriş çıkışlarda barkod okutur gibi pasaport kontrolünü geçiyorsun, polisle vs işin olmuyor. fakat bizim chip pasaport olayımız en az 8 ay gecikecek ihaleyi verdiğimiz firma tarafından dolandırıldık.

yeni bir ihale vs olana kadar çok sorun yaşayacağız, hatta nisandan sonra bir kaç gün bazı ülkelere girişte sorun yaşayanlar olacak. ingiltere için bu olur mu bilmiyorum da olursa hiçbirimiz için iyi olmaz. keşke bir gün daha önceden gidebilseydiniz.

Türk vatandaşları iaco nun yönetmeliklerinden birine göre 1 nisana kadar bilgisayar destekli pasaport kullanmazlarsa havayolu taşımacılığından men edilcekler diye okuduğumu anımsıyorum bir yerlerde.
Bir zamanlar havalimanında çalıştığım için bilgisayarların okuyamadığı igrenç pasaportların ne kadar çok sorun çıkardığını gayet iyi biliyorum. Umarım havayolu taşımacılığından men ediliriz de, o zaman o yeşil pasaportlarıyla istedikleri ülkeye rahat rahat girip, mavi pasaportlu vatandaşlarının neler çektiğini hiç umursamayan o memur takımının aklı başına gelir. Adam gibi bir pasaport yaparlar. Libya pasaportuyla bizimkinin arasında pek fark yok, yeryüzündeki en kalitesiz iki pasaport bunlar.

Artık uluslar arası standartlara göre de; 10 yıllık pasaportları 80 tl gibi bir fiyata vermelerinin vakti geldi bence.

sorun cikmamasi lazim, en kotu ihtimal kontrol yavas olur sirada cok beklerisniz.

Using your existing passport

You don’t need to change your existing passport for a biometric one – you can use your current passport until it runs out. The old style non-biometric passports are still valid to use.

www.direct.gov.uk

ayrica,

ICAO has mandated that all contracting states should issue compliant machine readable
passports from 1st April 2010 and that all non machine readable passports should expire by 1st April 2015
at the latest.

simdi burdan sunu anlarim, eger bir nisan'dan sonra eski tip pasaport alirsaniz basiniz dertte ama eski pasaportunuz nisan 2015'e kadar gecerli.

www.icao.int

biraz daha bütçeyi arttırabilirsen mutlaka ram i 1gb ten fazla olanlara bak derim ben.

misal:

www.hepsiburada.com

asus eee pc iyi.

samsung nc10. ben kullanıyorum, harika çalışıyor.
asus serisinden farkı ise klavyesi. evde bir de asus 1001ha var. onun klavyesi tuşlara bastıkça haraket ediyor, çok kötü bir his. samsung ta ise, sabit ve çok güzel bir klavye var. klavyeyi denemeden alma derim.

www.vatanbilgisayar.com(1024x600)trubrt-cm-bt-xph/productdetails.aspx?I_ID=38792#divDigerResimler

Arkadaşımın elinde sıfır kutusunda satıyor.Cihaz çok başarılı. 700 Tl istiyor.Ben alıcaktım maddi durumdan alamadım. Eger ilgilenirsen iletişim bilgisini verebilirim.

Evet aynen öyle olur.Dno dönem içi ortalaman gno genel ortalaman olur.1.sınıf 1.dönemsen dno ve gno otomatik olarak aynı olur ama ilerleyen dönemlerde gno dönemlerin ortalamasına bağlı olarak değişir.F olan notun 0 olarak geçer.Ancak daha sonra geçtiğin takdirde Gno yükselir.Dno da ise dersi geçtiğin döneme yansır.Umarım yardımcı olmuşumdur.

teşekkürler...
yani bir okulu 7 yılda bitirip GNO yu 4.00 getirmem teorik olarak mümkün mü?
sonrasında yüksek lisans ve doktora ile ilgili planlar yapmak istiyorum çünkü. :)

evet mumkun ama basvuru yaparken transcriptte yollayacagin icin ne halt ettigin anlasilacaktir. 4.00 kasmak yerine 4,5 5 senede bitirip 3.3 3.5 arasi bir ortalama yapmanin daha mantikli bence

yüksek lisans ve doktora için illa 4.0 olması gerekmez.Hem 7 senede lisans bitiren birisini doktoraya alırken insanlar çok problem çıkarır.Hem kendini zorlama fazla 4.00 yapamazsın kesin bi tanesi b düşer :).Sen alttan ders bırakma c olsun Yani 3.00 4 senede olsun yeter...

çok teşekkürler...
peki nedir bir alanda doktora yapabilmenin ve uzmanlaşabilmenin şartı?
okulum 4.5 senede bitebilecek gibi duruyor ama akademik kariyer yapmak istiyorum, sizce ileride büyük bir engel çıkarır mı?
Başvuruda bulunduğum okullar bu yarım dönemlik kayıbı görünce reddedilir miyim?
En kısa zamanda yüksek lisans ve sonrasında doktora için gereken nitelikleri etraflıca araştıracağım. :)
tekrar teşekkürler...

birinci sınıf notları yüksek değilse yükseltmek çok zor oluyor mesela. ilginç bir binen kredi yükü hesaplaması var bu işlerin...

Yok sorun olmaz yarım dönem.Odtu bile en fazla 9 dönem de bitireni kabul ediyor.Yüksek lisans ve doktora için.Senin ortalaman 3 ün üstünde olsun ALES TOEFL ÜDS gibi sınavlardan da yüksek al üniversiten de iyiyse yaparsın akademik kariyer.Hemde Yurt dışında.Burs sağlayan kuruluşlar var.Şimdilik sen okulda iyi bir öğrenci ol yeter :)

tercihler kısmında bir yerlerde kayıtlı paralolar diye bir yer vardı. ben de oradan değiştirmiştim. şimdi tam olarak nerede olduğunu hatırlayamıyorum, ubuntuya terfi ettiğim için chrome açıp bakamıyorum. biraz kurcalarsan nerede olduğunu kesin bulursun.

sadece biletiznizde yazan kilo sınırını gecersiniz ve gectigini kilo bası para odersiniz. sorunusuz yolculuk yapabilirsiniz yani.
not:thy ile tek basima 60 kilo bavul ile uctum sorunusuz olarak.

"32 kg’ı aşan bagajlar hiç bir şekilde check-in işlemi esnasında kabul edilmemektedir" ne demek yani.

peki kilo başına ne kadar alıyorlar?

tek bir bavulun agirligi 32kg yi gecmesin demek oluyor o. Yani o bavullari tasiyan personelin mina koyulmasin diye o sinir. Bir kac bavulun toplami hayli hayli gecebilir 32kg'i.

32 kg olayının fazla bagaj ücretiyle alakası yok. tek parça 32 kiloyu geçerse alınmıyor hiç bi şekilde. onun dışında ücretsiz bagaj hakkı da, yolculuğun iç hat - dış hat olmasına, dış hatsa gidilecek ülkeye ve biletin sınıfına göre değişebiliyor.

cairo 60 kilo ile gittiğini söyledi nedir. toplam mı acaba onun. 34 kilo çıksa almıcaklar mı yani. kötü oldu bu.

32 birim toplamda 64 kiloysa limit uzaklara ucacaksiniz sanirim.

- 1 kiloya izin vermeyen gorevli de olabilir, 3 kilo fazlasina ses cikarmayan da. bu biraz sans isi, ve isinizi sansa birakmayin. valizin ust kisimlarina fazla olmasi durumda birakabileceklerinizi koyun.

bir de 2 bavul sinirlamasi da olabilir, ona da dikkat edin. ozetle
1 tane 7 kilo sinirli el bagaji
her biri en fazla 32 kg olabilen valiz goturebilirsiniz ( toplam bagaj hakkinizi destination'a gore degisiyor) .

bir de el bagajinda sivi tasima limiti var ( yanucu, delici seyler malum zaten).
amerika'ya ucacaksaniz yaniniza cakmak almayiniz vs.

Elektronik biletin üzerinde; uçuş tarihi-saati ve numarası yazan yerde yük taşıma hakkınız da yazıyor. 20K, 30K veya 2PC 3 PC gibi. K kiloya PC de parçaya karşılık geliyor.

Eğer bir parça bagajınız 32 den büyükse ne olursa olsun içini boşaltmak zorunda kalırsınız. Çoğu görevli 35 e kadar izin verebiliyor.

El bagajı hakkınız da 7 değil 8 kg.

Bu arada fazla bagaj ücretlerine yeni zam gelmişken, fazla bagajla havaalanına gitmemenizi tavsiye ederim. Geçen haftaya kadar ücretler 3-7 euro arsı değişiyordu, artık 7-10 euro arası...

yakınınıza iyi uçuşlar.

benim bagaj hakkım biletimdekine göre toplam 20 kiloydu ( istersen 15 tane bavulun olsun 20 kiloyu geçmeyecek demişti görevli kadın). ben 14kg ve 13 kg olmak üzere 2 bavulla amerikadan gelmiştim ve yurt dışına eğitim nedeniyle gittiğimi öğrenci olduğumu birazcık yardımcı olmalarını söyledim hadi neyse bu seferlik kabul edelim dediler ;) durumunuzu anlatırsanız o günkü görevlide anlayışlı ise sorun çıkmaz. kağıtta yazanlar her zaman geçerli olmuyor nerdenmi biliyorum? thy uçağını kaçırdığımda biletimin yandığını söyleyip bir sonraki sefer için benden yeniden ücret alırlarken yine uçağı kaçıran başka birinden ücret almadılar.

format atmanın bir yolu vardı onlara. internetten araştırıp bul belki toparlar

itunes ten format atabiliosun

biliyorum itunes den atmayı fakat itunes bilgisayara bağlı bi ipod algılamıyor aynı zamanda bilgisayarımda da çıkmıyor.

bana da oldu o hdd mode diye arat apple'ın sitesinde farklı bir prosedür vardı.
ben düzeltemedim gerçi

ipoda reset atmak işe yaramadı mı?

"şarz" ettiğin için olmuştur bence.

kesinlikle "şarz" ettiğinden. şarj etseydin böyle olmazdı.

eğer ipod unuzu bilgisayarım kısmında görebiliyorsanız orada sağ tıklayıp windows tarafından formatlamayı deneyin, daha sonra bağladığınızda itunes kendisi bunda bi sorun var restore yapalım diycek , umarım problemini çözersin , kolay gelsin

@boilteau
hocam saol oldu bu cevap veren herkeze teşekkürler özellikle point me at the sky ve jolelipasta.

dün alnısı benim başıma gelmişti... birkaç saat bekleyip şarjının bitmesini bekledikten sonra, yeniden şarj ettim ve düzeldi... umarım seninki de düzelir, ama bence bu uyanık apple firması ürünlerinin belirli bir süreden fazla kullanılmaması için kendi kendine bozulan ipodlar üretmiştir.. er ya da geç hepsi bozulacak.

5 sene iPod kullanıp resete ihtiyaç duymamış olmanız gerçekten ilginç :)

evet şimdiye kadar hiç sorun çıkarmadıydı taş gibiydi kendisi taaa ki şimdiye kadar neyse ki yeniden kendine geldi ve beni masraftan kurtardı.birinci nesil can valla can :)

Microlab kullanıyorum.
2+1 gayet iyi memnunum.

microlab'i iki arkadasim ayni anda aldi, biri internet kafe isletiyor, digeri de cd kiralama dukkani. ikisininki de gunun yaklasik 16 saati faal durumda. hatta biri bilgisayar araciligiyla bas gitar amfisi olarak kullaniyor. tas gibi mubarek. tavsiye ederim yani.

www.tchibo.com.tr

ben bu ürünü satın aldım. tavsiye ederim. çok iyi performanslı uygun bir ürün.

www.tchibo.com.tr

aynı ürünü bende aldım..fiyatı ucuz diye aklına şüphe düşmesin tüm parçaları, kablo giriş yerleri çok kaliteli, çıkış gücü falan da on numara..

al bunu.

www.vatanbilgisayar.com
ben kullanıyorum gayet memnunum, fiyat performans olarak da çok iyi.

acentaya gitmenize gerek yok, uçuş günü uçuştan 1-1.5 saat önce pegasus bankosuna gidin kimliğinizle birlikte, o kadar... (yurtiçi varsaydım uçuşu)

acentaya gidip bilet almana filan gerek yok, direkt havalimanına gitmek yeterli. hatta ufak bir çanta dışında bagajın da yoksa ordaki kiosk denilen bilgisayardan biletini basabilir, online check-in işlemini kendin yapabilirsin.

1. online check in yaptırma imkanın varsa, yerini internetten seç, online check in yaptıran yolculara tanınan sıra önceliğinden yararlan;check in kontuarları önünde boşuna sıra bekleme,

2. Bileti kredi kartıyla aldıysan, sakın ama sakın kredi kartını yanına almadan havaalanına gitme. Check in yapan görevli kredi kartını görmek isteyecektir, eğer bu kart yanında değilse birçok sorun yaşarsın.

pegasus kredi kartına bakmıyor. kimlik yeterli.

ayrıca online check in'den para alıyor pegasus 3-5 lira bişiy. haberin olsun.

kuracagın yer bossa direk kur kurmadan once ext3 olarak formatlaman gerek tabi. yok data varsa orda wubi ile kur o halde.

kaldıracagın zaman cok kolay aslında, oncesinde windoz cd sini takıp fixmbr komutunu calıstırıyorsun. ya da exe si var onu calıstırıyorsun. boot.ini yi duzeltiyor. sonrasında da disk management dan ubuntu kurulu alanı formatlıyorsun normal. bu kadar.

çok teşekkürler.
Ubuntuyu okula ait bir bilgisayara yükleyeceğim ve elimde de windows cd si olmadığı için kaldırırken sorun yaşamamak adına wubi kullanarak yükleyeceğim.

önce disk birleştirip sonra ubuntuyu kuracağım. Umarım wubi ile bir performans düşünü yaşanmaz. Ubuntuyu normal hali gibi çalıştırır.

compiz baya gelisti sonra gayet iyi calısıyordu kasmadan.

niye kurmak istediğini bilmiyorum ama kurcalamak içinse mesela, colinux kullan. disk misk silmeden, partition falan uğraşmadan.

2 ay kadar ubuntu kullanmıştım daha önce. Ubuntuya karşı garip bir özlem duyuyorum. Sıkıldım windowstan aslında.

videonun altındaki yorumlara göre braveheart'ın film müziklerinden biriymiş.
adı da buymuş: the prisoner wishes to say a word

the prisoner wishes to say a word... london symphony orchestra
braveheart muziklerinden.

www.amazon.com play e basip dinleyebilirsiniz.


edit: e asil merak ettiginiz oydu da niye oburunu sordunuz. oeeh

çok teşekkürler,

peki vidyonun ortalarında ve büyük bir kısmında çalan tam olarak türünü bilemediğim dead metal parçanın adı nedir? :) asıl merak ettiğim bu idi...

rammstein-otherworld

dağlardan yaylalardan denize pararlel giderek yürüyebilirsiniz, daha once rize'den artvine dağlardan yürümüştük ama 40 kişiydik ve çadırdır çantadır gayet techizatlıydık ve kıyıdan oldukça uzakta yürümüştük, siz de yanınıza kamp malzemeleri alarak her gece bi yere cadır kurarak aynı şeyi yapabilirsiniz belki

ilk gidilmesi gereken yerlerden biri artvin'dir türkiye'de, pişman olmazsınız. ama o yol nasıl yürünür bilemedim vallahi.

Rotayı iyi bilen, hatta mümkünse daha önce bu geziyi yapmış birisi olmadan gerçekleştirmeye kalkmayın yoksa çok zor durumlarla karşılaşırsınız. Yeterli ekipmanınızın ve aranızda kamp kökenli (dağcı/alpinist) birisinin olması gerekir. Ayrıca birlikte geziye çıkmayı düşündüğünüz arkadaşlarınızı da iyi seçin, herkes o kadar uzun bir rotayı kaldıramaz.

ekipman konusunda sorun olacağını sanmıyorum, ama daha önce bu geziyi yapan yok, dediğiniz gibi bu konuda daha iyi yardım almak gerekiyor.

kuş uçuşu 150km olan, sürekli dağ bayır olan bir mesafeyi yürüyerek gitmekten bahsediyorsunuz. bi daha düşünün derim karadeniz şartlarını da planlarınıza ekleyerek. rize sınırını geçtikten itibaren günlerinizin en az %50s'i yağmur altında geçecektir yaz olmasına rağmen.

@teritori

bizi çeken de bu ya. yoksa likya kral yolu var mis gibi. gerçi onun şartları da kolay değil, sıcak altında 500 kilometre. gerçi sıcağa alışığım akdenizli olduğumdan ama .

muhteşem!
sahilden gidecekseniz fazla düşünüp sorgulamadan sırt çantalarınızı alıp çıkın yola. otostop çekerek rahatlıkla gidersiniz...
dağ yollarından gidecekseniz, pek fazla insanlarla karşılaşma ihtimaliniz olmadığı için yanınızda mutlaka ya gps ya da bölgeyi iyi bilen bir insan bulundurun.
ya da yürümeyin, atlayın bisikletlere bisiklet ile gidin...
ben de yazın iki ay çalışıp para biriktirerek izmir hatay arası bir tur yapmyaı düşünüyorum. aha da tur planımız. (git: www.bisikletforum.com
bekleriz...

mersin'den sonrasına katılabilirim belki size, o tarihlerde bir sıkıntı yaşamazsam :).

bisikletle gitmek de aklımıza geldi, ancak çok önceden düşündüğümüz bir proje olmadığı için kimsenin bisikleti yok burada, evler de 1000 km uzakta neredeyse bisikleti getirsek dert.

edit: gerçi turun en güzel kısmını kaçırıyorum doğal güzellik olarak.

agnostik ol kurtul.

islam ol kurtul gibi oldu ama :)

e iste madem aklına yatmıyor, bu celiskileri de farkediyorsun yeni yeni koy gtune rahvan gitsin. aile yuzunden olacaklara da bi sure kamufle edeceksin zor durumda kalacaksan. yok ayakta durabileceksen o baskıya da direnc gostereceksin.

(bkz: deizm)

dostum sakin ol, yavaş yavaş anlarsın neler hissettiğini, kafana hangisi yatarsa ona göre takıl. sana kim ne anlatsa boş şu anda, önemli olan senin ne hissettiğin. ateizm yolunda ilerliyorsan, annen, annanen için beyaz yalanlar hazırlayıp gözlerine hoş görünürsün. tabi istersen.

not:iyi kötü inananlardanım.

bu kendi kararınız, çevrenizdeki kimseyi düşünmeyin. çıkın yürüyüşe, oturun sakin bir yere düşünün, ben neye inanmalıyım diye. bulacaksınız cevap..

of pof, bayağı yazmıştım ama sildim.. sonuç olarak, size kalmış bir karar. kararı verdikten sonra da göreceksiniz ahım şahım bir şey değişmeyecek hayatınızda yani her yer bir anda aydınlanacak ya da kararmayacak..

neden acı olsun? neden böyle hissediyorsun ki? düşünen bir yaratıksın ve hayatın boyunca karşına çıkan durumları, olguları, gerçek olduğu iddia edilen şeyleri sorgulamadan kabullenirsen bir anlamı kalır mı düşünebilmenin?
kaldı ki günlük yaşamında bile karşına çıkan her şeyi sorguluyorsundur. ama bu iş küçüklüğünden beri ortalarında bulunduğun insanların sana aşıladıkları inanç sistemine gelince tamamen ortadan kalkıyor. neden?
tabii ki sorgulayacaksın.
türkiye'de değil de hindistan'da doğsaydın ne olacaktı? hindu dilini konuşup budist olacaktın. tıpkı konuşacağın dili seçme şansın olmadığı gibi din seçme şansın da yok.
ama belli bir düşünme kapasitesine erişip dünya üzerindeki diğer dinlerin de farkına varınca bunu değiştirmek kadar doğal bir hakkın da yok. dünya üzerinde binlerce din var. her şey hıristiyanlık ve islamiyetten ibaret değil sonuçta. ateizm de bir inanıştır.
hiçbir şey zorla olmaz. eğer islamiyet seni tatmin etmiyorsa, kafana yatmayan tarafları varsa bunda kimin ne suçu var? kim seni yargılayabilir?
ben de ateistim. başkasına zarar vermediği sürece inanana da inanmayana da saygım var.
neden inanmadığıma gelince sayısız nedene sahibim. bir tanesini duymak ister misin?
hep merak ederim mesela 600lü yıllarda bir arap yarımadasına inen bir din, herkes için olduğu söylendiği halde neden aynı anda dünyanın farklı bölgelerine de seçilmiş kişilerce yayılmadı.
kristof kolomb amerikayı keşfettikten sonra orada yşaayan mayalar ve aztekler gibi uygarlıklar periyodik olarak tanrılara kurban veriyolardı aralarından birilerini. piramidin tepesine yatırıp canlı canlı kalbini söküyorlardı kurbanın. ve avrupalılar bunu islamiyetin arabistana inişinden yüzyıllar sonra görebildiler. neden?
ordaki insanlar da yanlış(!) inanışlar içindeyken onlara islamiyet için bir şans neden verilmedi?
düşünecek o kadar şey var ki aslına bakarsan. bu sadece küçük bir örnek.
neyse çok uzadı yetr bu kadar :)

şunu da eklemeliyim tabi; tüm dinlerin özünde iyilik var, güzellik var. bu açıdan çok da fark etmiyor aslında neye inandığın. dünya üzerinde ortaya çıktıkları yer ve zamana göre kuralları değişiklik gösteriyor sadece.

pfff.. turtle ya da başkaları inanmıyorsa inanmıyor. mantıklı şeyler de ileri sürebilirler, bunlar onların seçim ve düşünceleri. önemli olan sizin mantığınız ve yüreğinizin neyi kabul ettiğidir. bir tanrıya inanıyorsanız ama şimdiki dinler ve uygulanış biçimleri sizi rahatsız ediyorsa, şimdilerde birçok insanın hissettiğini hissediyorsunuz. tanrıdan uzaklaşabilirsiniz insanlar yüzünden ama bence imanınız varsa uzaklaşmayın. bana özel mesaj atarsanız daha fazla konuşabiliriz (tarikat lideri falan değilim :) )
bilgisizlikten ve şimdiki dinler (insanların dini uygulayış biçimi) yüzünden mantıklı insanlar böyle düşünebiliyor ve bu gayet de doğal ama insanların değil tanrının bu konuda ne düşündüğü ve ne dediği önemli.

sen kendini nasıl hissediyorsan, gerçekten kafana hangisi yatıyorsa odur önemli olan. İllaki bir dine inanacaksan eğer seçtiğin dinin özüne inan, inanç işi çok ayrıntıya indirilmemesi gerekir. Ayrıntıya indikçe gerçekten saçmalıklarla bürünür.dini seçeceksen saptırılmamış, saçmalıklardan uzak bir inanışın olmalı.

herkesin inançlarını yaşama şekli farklılık gösterir. yani senin durumunda olan başka bir insanın olması mümkün değil. tamamen yalnızsın.

bir tarafta gerçekler demişsin ama ilahi dinler konusunda gerçek diye bir şeyden söz edemeyiz. varlığı ya da yokluğu kanıtlanamaz kavramlar var ortada çünkü. buradan bir çıkarım yapacak olursam sen zaten inanmamayı seçmişsin ama farkında değilsin.

sen canını sıkma Allah büyüktür :D Aslında şaka bir yana, işin güzel tarafı da bu zaten, istediğine inanmakta ve hayatını ona göre yaşamakta serbestsin. İster Allah a kulluk edersin ister Flying Spagetti Monster a kim ne karışır, kimin ne haddine?

Ama daha fazla öğreneyim de öyle iman edeyim diyorsan diğer versiyonlarını da bir oku derim. Tevrat, Zebur, İncil, Kuran vesaire nin. Hatta 13. Gezegeni de oku. Ondan sonra kararını ver.

Ben inanıyorum, ama sebebi tamamen bana ait, arkadaşlarımın çoğu inanmıyor o da onların problemi. Ne yaparsanız yapın aileyi üzmeyin hem sizin huzurunuz bozulmaz hem de onların. Kimliğinizi de gizlemek zorunda değilsiniz çünkü inanç kişisel bir şeydir sorgulanamaz kimseyi de ırgalamaz. :D

ben şu noktadan bakıyorum: insan inanabileceği hemen hemen herşeyi denemiş. ilk başlarda, taştan havadn, sudani geceden yağmurdan korkmuş, onları kutsal bilmiş. daha sonra bunlarda korkulacak bir şey olmadığını anlamış daha ruhani şeylere yönelmiş: atalar ruhu, kurban ruhu, totemler vs. bunlardan da bişey çıkmayınca, gözle görülmeyen gidilemeyen yerlerde yaşadığına inanılan tanrı ve tanrıçalara inanmış. bu işin boku çıkınca bunların sayısını azaltmış, bire düşürmüş. tek tanrılı dinlerin her biri, kendinden önce gelenlerin zayıf yönlerini kapatmış.

böylesi bir gelişim çizgisi açıkça ortada, amma, belgesellerde gördüğümüz muazzam işleyişin kendi kendine olduğuna inanmak, diğerine inanmaktan daha zor.

o halde, bu işleyişin arkasında "bir bilenin parmağı" olmalı, sen buna ister allah de, ister enerji, ister doğa ana, ister karma...

kırmızı hap ı seçersen, bu dünyayı boşverip öbür dünya için çalış, mavi hap ı seç, ulan nası oluyo da oluyo diye şaşıra şaşıra belgesel islemeye devam edersin..

başlarda öyle oluyor. ilk farkediş ve olayları yeniden yprumlama zamanıda, tüm değer yargılarımızı değiştiriyoruz. bu yüzden yeni kimliğimize kendimiz bile alışamıyoruz. doğal birşey bu. sabah uyanıpta uykuya geri dönme isteği gibi. uyusak mı uyanık mı kalsak bilemiyoruz. ama daha sonra etkisini yitiriyor bu olay. hatta geriye bakıp, "yahu neler yapmışım, bu kadar zor muymuş." bile diyorsun.
zamana bırak ve değişimin tadını çıkar. çünkü artık bu kaçınılmaz. (:

yaptigim yanlis seylerden dolayi basima tesaduf olamayacak kadar enteresan ve spesifik olaylar geldi. su an burada paylasamiyorum herkesle ama beni etkileyen seylerdi neticede.

ha farki anlaman icin soyle soyleyeyim. sofu degilim, namaz kilmam, oruc da tutmam. benim tek dikkat ettigim sey insanlarin kalbini kirarak onlarin ahini almamak, kul hakki yememek kisaca.

bende seninle aynı durumdaydım dostum . ben de ekşi okuduktan sonra aklıma birkaç soru işareti geldi.

ama dinimden vazgeçmedim. bir süre sonra inanmak için bir kanıta ihtiyacın olmayacak olgunluga erişiceksin. ona kadar birazcık bekle sakinleş fazla kafaya takma.

sakin olmayı başarabilirsen, hiçbir sorunun yok demektir.

ekşi okuduktan sonra aklında birkaç soru işareti gelen insanlar varmış meğersem. ne kadar garip! ekşi sözlükten başka bir şeyi okumamanın da çok açık bir ifadesi bu.
ve bence asıl acı olan da budur.
eski inançlarımdan şüphe duymaya başlıyorum(!) diyerek üzüleceğinize, yeteri kadar bilgi sahibi ol(a)madığınıza üzülmelisiniz.böylesi çok daha iyidir.

okuyunca doğru yolu bulursun diyeceğim ama başkalarının fikirlerini okumak onlardan etkilenme gibi şeyleri doğrurur. onun için objektif yaklaşan bilimsel şeyleri oku bence.

"ben neye inanayım?" diye bir soru olamaz, inanıyorsan inanıyorsundur, inancına şüphe düştüyse inancınla ilgili kaynakları kitpaları okuyup gözden geçirmeni öneririm, en azından mantıksız gelen şeyler gerçekmi yoksa söylentiden ibaret mi onu anlarsın. yine mantıksız ve uzak geliyorsa zaten inanmıyorsun demektir.

birsürü şey yazdım göndere basacağıma gizle'ye bastım gitti.
sonra tekrar okudum sorunu ve istediğin cevabı yazacağım.


yaratıcıya inanıyorum çünkü başka türlüsü rasyonel gelmiyor.
dine inanmıyorum çünkü apaçık biçimde insan ürünü kurallar ve hikayeler silsilesinden başka birşey değil.
Tanrı tanımı ve kavramı çok net ve iddialı, peki, güzel.
peki Tanrı'nın din-leri öyle mi? hepsinde o kadar çok açık var ki ne yazık ki tüm kredisini tüketiyor, din fikri.
Şu an nasıl bir adam çıkıp da husuhsuhu dini kuruyor insanan üç beş insan çıkıyor ya.
Büyük dinler de zaman içinde dinlerin insan ürünü olduğunu kabul edecek ama, ya bakın öyle olsa bile güzel şeyler diyoruz kötü şeyler mi diyoruz sanki argümanıyla adam toplayacak.

valla turtle okuyunca benim yüz kaslarım gelişiyor. kahkahalar atıyorum. imanım kuvvetleniyor.

benim önerim kimseyi okuyup etkilenme. turtleı okuyunca bu oluyorsa authoru hiç okuma:))

sağlam bir imanın varsa etkilenmezsin yazılanlardan. sağlam iman neyle olur.
ibadet ile olur.
inanmış kalp ile olur.
ibadetlerine özen göster.
kitaplar oku bıol bol.
doğru yolu zaten görürsün.
(bkz: islam)

illa islam ya da ateizmi secmek zorunda degilsin, bunun bir suru ara kademesi var. sahsen benim anladigim manayla tanri, insanlarin bile ustesinden gelmesi gereken ofkeye kapilip fevri karar vermek, insanlari ellerinde olmayan, kontrol edemedikleri seyler yuzunde suclamak, kin gutmek, bilerek ve isteyerek birilerinin canini yakmak, ayrimcilik yapmak vs gibi ozellikler tasimamali. bu nedenle de islam'im allah kelami olduguna kesinlikle inanmiyorum. sizce birilerinin her sene duzenli olarak kabe'yi ziyaret etmesi allah'in mi isine yarar mekkeli bir tuccarin mi, domuz yenmemesi allah'in mi daha cok isine yarar mekkeli bir koyun tuccarinin mi, kadinlarin asagi bir tur olarak gorulmesi, koleligin serbest olmasi filan bunlar yuce bir yaradana yakisiyor mu? topu topu bir kac tane ayet gonderiyorsun ve bunlar evrensel kurallar olacak diyorsun, ve evrensel kurallardan biri peygamberin evine gidince cok oturmayin. sizce bu, bilgisi sonsuz bir yaraticinin isi mi yoksa herkes kadar dunyevi arzulara tabi siradan bir insanin mi?
ama islam'a inanmayip yine de tanri inancini koruyabilirsiniz. herhalukarda iyi bir insan olmanin her seyden onemli oldugunu dusunuyorum. tanri varsa ve siz dogru oldugunu bildiginiz icin iyi bir insansaniz, bence onun nazarinda odul veya ceza nedeniyle iyi bir insan olandan daha kiymetlisiniz. tanri yoksa, olunce zaten bu konulari dusunmenize gerek kalmayacak:)

muhammetin öğretilerinin ve kitabının, kendi kültürünün ve kişiliğinin sonucu olduğunu görmek çok kolay. -küçükken insanın beyin damarlarını tıkamamışsa düşünce özürlüler.

ama lakin ki, atesizm bir ınanıştır demiş biri, yuh at yalanını..! bana mesaj at demiş biri ona da hehe: ) gerisi bilimin alanına giriyor, zaten oldum olası tanrıyı ispatlamak veya yermek için felsefeyi kullanan tiplere uyuz olmuşumdur. ister dinci olsun ister ateist filozof, hepsi ezik.

inanç inanç, kabul, sorgulamadan kabul= iman. beyin yerine salatalık turşusu mu var bilmiyorum ki.

suphecimelek.wordpress.com

diğerleri gibi kimseyi dinleme kendin araştır ama sözlük konusu ayrı. bak sözlükten din hakkında asılsız addedilen şeylere. onları bir düşün. bak bakalım gerçekten de kuranın kul yazması olma ihtimali var mı?

sakın ama sakın şimdiden inanç konusunun derinine inme. senin sorunun bir yaratıcı var mı yok mu değil, şuan kafanda olması gereken soru islam.
sözlükte de defalarca kez işlendiği gibi kitapta yazıp saçma olan kısımlar var. gerek kadınlar konusunda gerek peygamber odaklı meselelerde çok haksızlıklar ve saçmalıklar var.

sana öğretilen her şeyi unut ve islamı yeniden araştır. çoğu bildiğini sandığın şey aslında tamamen gerçeğin çarpıtılmış hali.

sözlüğe bak hepsi orda yazıyor.

ben oyumu deizm den yana kullanacağım. buyurun efendim inceleyin başlığını.

(bkz: deizm)

ancak şoyle de birşey var

(bkz: agnostizm)

fakat daha da önemlisi şu var

(bkz: rahat ol)

herkez sana kendi inancını empoze etmeye çalışacaktır. baksana yukarıya. hatta bunu bile dahil edebilirsin. kalbinin bilimin mantığın ve gerçeklerin sesini dinle. ancak ruhununkini de ihmal etme. her insanın bişeye inanmaya, sırtını dayamaya ihtiyacı vardır.

kuran ı, incili oku, tevrat ı oku zeburu, hatta fikir vermesi açısından risale i nur saçmaığını da oku. ve tekrar kalbini dinle.

şöyle diyeyim (herkesinkini okuduktan sonra), iman: güvenmek ve inanmak demektir.
iman için bilgi (çok önemli bir nokta), doğru ve samimi bir kalp ve bağlılık gerekir.
sorgulamadan kos koca bir iman sizi bir süre sonra böyle bir yere de getirebilir.
bilgiden yoksun bir iman da yanlış yollara saptırabilir.
islam dininde bilgi eksikliği var bence, bu nedenle sorgulayıp olaya mantığıyla yaklaşmaya çalışan bir sürü insan islamiyet yolunu bırakıyor. islam alimleri bile bir sürü şeyin safsatasıyla uğraşıyorlar.
hristiyanların, yeni doğmuş çocuğun suratına su serpip (vaftiz) onu tüm günahlarından arınmış bir hristiyan yaptıklarını sanmaları gibi, kimse bir dine doğuştan tabi olamaz. neyi, kimi aldatıyorsunuz yani? (yazar burda genele sesleniyor) o çocuk büyüyünce nerde benim allahım, neden böyle böyle olmuş diye sormuyor mu? işte soruyor. akıllı insan sorguluyor, tanrısını tanımak istiyor. tanrıyı aradıkça da şaklabanlar çıkıyor karşısına, daha bir uzaklaşıyor.
herhangi bir zümreye ait olmak zorunda değilsin. kendini şöyleyim, böyleyim diye tanımlamak zorunda değilsin. her dinde tanrının doğruları aynıdır, kaldı ki tanrının doğrularıyla toplumun doğruları çoğu zaman paraleldir.. bir tanrıya inanıyorsan bu doğruları uygula hayatında. sorarsa da seni aradım ama bulamadım dersin, cevabın zaten hazır, samimi de bir cevap.

-bisiklet.

(bkz: wingsuit flying)

paintball

windsurf (izmir veya istanbul'da)
bisiklet al dolaş

(bkz: parkour)
(bkz: bmx)
(bkz: capoeira)
(bkz: rüzgar sörfü)

mentos ve diyet kola

kiteboarding.. hell yeahhh

(bkz: apnea)
(bkz: scuba)
fotoğraf çekmek de olabilir.

ankara'daysanız şöyle bi şey var:

www.kuzgunspor.com

bateri çalmayı öğrenin.

dans kursuna başlayın.

spor yapın!
öncelikle yorgunluk, arkasından duş ve hatta varsa sauna ve sonrasında hissedilen hafiflik/ferahlık hissini hiç birşeye değişemeyecek, bağımlısı olacaksınız!bir süre sonra kazanacağınız zindelik ve formdalık da işin ekstrası olacak.

konsept fotoğrafçılığı. ülkemizde yok denecek kadar az. mümkünse sonra da webe koyun, biz de tadını çıkaralım.

bir müzik aleti çalmayı öğrenmek. ben bununla uğraşıyorum şu an hobi olarak.
açık hava sporu olarak da Deepist dalış okulunu tavsiye ederim. dalış dışında birçok aktivite daha yapıyorlar

bu kadar zor mu yahu? otur kitap oku.

basketbol, müzik aleti çalmak, en olmadı lost izlemek

polisten başka bir çare yok. neredeyse bütün kadınların başına geliyor taciz olayı, acı ama gerçek.

valla biraz ateşe köürkle gitmek gibi olacak ama bu ülkede adalet fln hak getire arkadaş. polislere günde 100 tane olay geliodur böle hiçbiride şeyine takmaz çok ciddi olmadıktan sonra. adam bir de arkadaşınızı tehdit ettiyse gidin haddini bildirin bence. izmirde olmasam bnde gelirdim cidden bu taciz olaylarına hiç sabrım yok.

kızı varsa sizde onun kızına yapın derim :)

polise gitseniz en fazla şikayetçi olursunuz.şahit isterler tahminimce

şimdi şunu söylemekte yarar var öfkeyle kalkan zararla oturur. böyle bi durumda sizin yapacağın böyle bir darp haklıyken sizi haksız duruma düşmenize sebep olur ve sonunda yine siz zararlı çıkarsınız. ayrıca siz ne kadar adam toplasanız da adamın sizi çekip vurma ihtimali de var öyle adamlar boş olmaz benden söylemesi. 2 türlü de bok yoluna gidebilirsiniz aman diyim. polise gidin en temizi.

şuanda haklı konumdasınız, fakat şiddet uyguladığınızda haksız bir konumda olacağınızı unutmayın. sinirinizi anlıyorum fakat sürekli gittiğiniz yerlerdir tahminimce kadıköy ve civarı, adamı dövdüğünüzde karşılık olarak bir şey yapmak isteyeceği kesindir. bu bakımdan dövmek yerine arkadaşınıza da söyleyerek polise gitmeniz gerekir. normal olanı budur.

umarım bir sevgilisi yoktur..

cinayet sebebi çünkü..

polisten başka bir çözüm yok gibi ama.
nereye tehdit ediyor.. ne yapabilecek ki allah'ın dümbeleği.. bir şey yapamaz..
gidin şikayetçi olun hiç korkmadan..

siddet kotudur.. Dozaji ayarlarlamak onemlidir, gecerken ugrayip beni de alirsan, dogru dozajdan fazlasinin uygulanmasina engel olacagima emin olabilirsin..

polisleri de ayarlayın.. iyice bir benzetsinler bunu nezarette..

polise gidin diyorsunuz ama polise gitmekle çözülebilecek bir iş değil. zaten bu arkadaş finaller biter bitmez memleketine dönecek yine.. dolayısıyla olayı takip edemeyecek. ve zannedersem olayın üzerinden birkaç gün geçmiş, yani iş işten gittikçe geçiyor.. ve şu an kendisi burda değil.

insanı zorla şiddet yanlısı yapıyorlar ya. gel beni döv diyor hayvanoğlu hayvan, gel ağzımı burnumu kır, camımı çerçevemi indir diyor.

bir insan müşterisini (hem de kızı gibi gördüğü ve çok sevdiğini söylediği bir müşterisini) tuvalette sıkıştırır mı ya?

şunu unutmayın kesinlikle: eğer adamı dövmeye gittiğinizde adam belinden bir silah çıkarır da rastgele ateş açarsa çevrenizdeki arkadaşlarınızın yarısını kaybedebilirsiniz. bu işler bir anlık şeyler ve çok kötü sonuçları olabilir. iki kere düşünün. adam olmasa yanındakiler olacaktır ve onu yapacak kadar aşağılık bir herif silah da taşır, bıçak da sokar. canınızı tehlikeye atmayın. hakkı dayak. ama polis tek çözüm gibi.

siz bir öfkeyle kalkında görsün adam ebesininkini zararla oturcak bi durum yok insan namusunu korumayacksa bitmişiz demektir. burda haksız duruma düşücek bi durum da yok çünkü burası avrupadaki gibi adalet sistemiyle yönetilmior adam ne ceza alır be bi bok olur. taciz ettiğiyle kalır. sonra adam sizi şikayet etse bile yaptığı taciz mevzusu ortaya çıkarki bu da onu suçlu duruma düşürür. ayrıca adam dövdüğünüz için hapis fln da yatmazsınız.

kızı varsa kızına yapmak hayvanlıktır, kızın suçu ne babası böyle bir insansa?
hukuk öğrencisi olarak üzülerek söylüyorum; bence en mantıklısı gidip dövmek. defalarca taciz olayını polise bildirdim, otobüste tramvayda mesela, adam kaçıyor böyle durumlarda. evime kadar takip eden oldu, evin kapısında polis bekliyor her zaman lojman olduğu için; ama polis nasıl olduysa adamı yakalayamadı. hatta bir keresinde gece 9-10 gibi eve dolmuş durağından yürürken adamın biri arabayla takip etti, 5 metrede bir yanımda dura dura eve kadar geldi. onda da babamı kapıya çağırdım, yine polis vardı. polisin dediği şu "e bu saatte gelince oluyor böyle şeyler"

malesef polis, arkadaşınızı taciz eden adamla aşağı yukarı benzer zihniyette olacak büyük ihtimalle veya işini hakkıyla yapma kaygıları yaşayan dürüst bir insan olmayacak (mesela geçen gün de beyazıt'ta tekme tokat kavga eden adamları ayırmak için gevrek gevrek gülerek yeşilçam aktrisi kıvamında "koşarak gelen" polisleri gördüm, kavga eden adam arabasına binip kaçtı ve polisler arabanın plakasına bakmayı akıl edemediler veya sallamadılar bile). bu sebepten, o tacizci, yaptığının yanına kar kalmadığını bilsin bir güzel benzetin de.

not: hukukçu bile orman kanununu tavsiye ediyor. idealistlik yapıp polise de gidebilirsiniz.

yakın bir arkadaşımın başına böyle bir olay gelmiş olsa, tam olarak senin yaptığını (ya da yapacak olduğunu) yapardım! -döverdim.

ama sonuçlarını gerçekten iyi düşünmek gerekiyor, iyi planlayıp öyle harekete geçmek lazım. aslında illa dövmeye de gerek yok. 30 kişi toplanıp adamın dükkanının önünde eylem yapılabilinir, arkadaşınızın başına gelen olayı anlatan afiş dağıtılabilir...bu herif öyle ya da böyle rezil olmak zorunda...

kadıköyün ortasındaki şu kahvecinin adını bir söyleseniz de biz de bilsek?...

galiba tenhada sıkıştırıp dövmek en mantıklısı. takip edip evine giderken falan yolda yakalayıp döveceksin böylesini.

hayatı boyunca böyle dayak atma olaylarından nefret etmiş biri olarak bunları yazdığıma gerçekten inanamıyorum.

aklıma şöyle güzel fikirler geliyor adamı dövmekten beter edebileceğiniz. yanınıza kamera ve foto makinesi alıp adamın fotoğraflarını çekin ama çaktırmadan. videosunu çekin sonra bi site açın "sapık tacizci işletmeci bilmem kim" diye daha sonra bunun linkini oraya buraya sözlüğe ver. sitede de durumu anlat. kısa sürede adamı psikolojik olarak yıkabilirsin. çevresine ailesine rezil olur. hatta el ilanı bastır o civarda dağıt bu daha hızlı bi tepki getircektir çevreden. kadıköyde her yere yapıştır ilanı. arkadaşlarınla beraber sokak sokak "şu adresin işletmecisi bilmem kim sapıktır tacizcidir" gbi şeyler yazın. haber merkezlerine de fax çekin severler böyle haberleri. en azından birinden biri gelir haber yapar. bence bu yollar adamı dövmekten çok daha etkili olacaktır.
ben yazarken biri afiş olayını yazmış bile=)

adamın yerini afişe edin sapık olduğunu esnafa yayın müşterileri uyarın buda oldukça büyük bir karşılık.

@mumutum;

kahvecinin adını ben de bilmiyorum, hiç gitmedim. ama arkadaşım oraya sürekli gidiyordu ve çok sevdiğini ballandıra ballandıra anlatıyordu. olayın aslını ben de tam öğrenemedim zaten.

ayrıca dövmeye gitmeden önce adamın silahı var mı, çalışan garson veya esnaf da sizinle kavga edecek mi, bunları hesaplayıp da gidin bari.

ben de eskiden şiddet yanlısı değildim; şiddet yanlısı olmamın haklı bir sebebi de yok; ama başıma bu tip şeyler geldikçe ve polisle bir sonuç alamadıkça orman kanunlarına döndüm, yanımda çakı taşıyorum. bir dahaki ilk taciz olayında kullanacağım.

Şikayet etmelisiniz bence. Olayı tekrar hatırlamak olayına gelirsek emin olun zaten her dakika aklında olacak, durumu değiştirmez yani. Hatta biraz paranoyaklaşacaktır bu sebepten, tüm erkeklere sapık gibi bakma olayları bu gibi şeylerden sonra başlıyor zaten. Otobüste yanınızda oturan, hatta ayakta dibinizde bekleyen erkekleri bile paranoyakça sapık gibi algılıyorsunuz... Gece yolda yalnızken arkanızdan yürüyen adam sizi takip eder sanarsınız vs vs... Boktan şeyler bunlar. En iyisi arkadaşınıza destek olmaya çalışın siktir edin o herifi (sinirlendim biraz küfürler için kusura bakmayın artık.) dava açın umarım yargılanır ve sürünür. Dayak geçici olur hem, eğer her gün dövemeyecekseniz ya da öldüresiye olmayacaksa ki bu da pek iyi olmaz.

"şiddete karşı bir insan olarak ben bile...." bırakalım bunları işte başınıza bi iş gelince sarılıyorsunuz şiddete.

Şiddete başvurma gerekliliği tanımlarınız farklı. Neyse, gidin dövün ya allah allah. Ben olsam ben de gelirdim sevabına iki tokat da ben atardım :-D izmirdeyim ben artık izmirli sapıklar için davet yapın bana.

bu arada turkuazz yorumun çok hoşuma gitti.

şu an adamı afişe etmek fikri beni oldukça cezbetti. şiddetten daha doğru bir yöntem bu.. bu herif arkadaşımıza psikolojik şiddet uyguladıysa biz de onu mahvederiz ve ordaki yaşantısını sona erdiririz.

kadıköy bir sapıktan daha kurtulur!

el ilanı, telefon kulübelerine "şu işletmeci sapıktır" gibi yazılar yazmak, duvarlara afiş asmak, insanlara el ilanı dağıtmak falan gibi şeyler çok doğru ve güzel hamleler.

internet sitesi fikrini de tuttum.

güzel fikirler çıkıyor, teşekkür ederim.

o mekanın fotolarını ya da en azından adını sözlüğe ya da buraya kesin verin. herkesin karısı, kızı, kardeşi, sevgilisi var gitmesinler öyle yerlere.
bu arada aklıma bi fikir daha geldi googleearth te mekan isimleri falan yazılıyo ya googleearth ten dükkanın üstne tacizci bilmem kimin kahvesi falan diye yazılabilir diye düşünüyorum. daha önce hiç yazmadım ama teoride mümkün geldi bana.

bence şu anda burda mekanın veya adamın ismini verme..
daha sonra ver.

dışarıya kapalı olsaydı da mekan adını verseydiniz ii olurdu aslında.

ben olsam ne yapardım?

tam olarak neden böyle bir şey yaşanmış onu anlamaya çalışırdım öncelikle, adamın neden böyle bir girişimde bulunabileceğini bilmek harekete geçerken iyi bir dayanak olurdu.

gideceğiniz zaman beni de çağırın, gelirim.ciddiyim. bazen dayak öğretici olabiliyor.

zaten şimdi mekan ismi veremem. ancak eğer düşündüğüm gibi bir afişe etme çalışması yaparsak zaten o adamın kim olduğunu öğreneceksiniz. çünkü her yere yazacağız!

bir onceki fikri destekliyorum. dayak yiycek tamam ama bir sure sonra iyilescek yine. ruhunu falan incitecegini sanmiyorum. en guzeli ekmegiyle oynamak. afise edin, dedikodusunu yapin. okula yayin haberi. yasal olarak kendinize zarar getirmiycek sekilde takilin. tatil donusu falan devam etsin yani bi hisimla, bi gazla oldu gectie gelmezse gec olsa da kapattirirsiniz dukkani adama. pislik yapin, ne bileyim kalabalik bir grup halinde gidin, ince halli olay cikartin. misal 15 kisi gidip. sadece toplamda 2 cay icin. govde gosterisi yapin, kalabalik bi saate mesela. bunlar size posta koymak isterse de kibar yollu sesinizi yuksektirsiniz vs vs.

eee ne bekliyoruz, mekanin adi ne ve yaklasik adres neresi? sen yaz, yarin hemen basliyorum ben yaymaya ogrencilerimin arasinda. misal oralarda gece hayatinin demir baslari birkac dinazorun kulagina gitse, tum kadikoy eglence esnafi duyar olayi.

not: bu sekilde de birakmamali yani soyle kavgayi seven 3, 5 kisi kafe cikisi bir gorunsun, ufak yollu da hirpalasin illa. gozu korksun en azindan.

edit: bitirinceye kadar bir onceki gondermesini pek tutturamamisim. yukarlarda bir yerdeki olcak yani o.

not 2: bu isleri hafifce el altindan yapmak lazim, yani adam sizi yakalatip dava etmesin vs. iftira atiyolar, karalama vs dese neyi nasil ispatliycaksiniz? bunlari da goz ardi etmeyin lutfen.

evet kesinlikle afise edin o.c'nu. ancak tedbirli olun, ciddi bir karsilik bekleyin. adamin ekmegiyle oynamis olacaksiniz cünkü ve bunu dayak yemekten daha fazla ciddiye alir.

@pyro clustic flow,

olay netleşince ben burdan yine bir duyuru aracılığıyla ne şekilde karşılık verdiğimizi size iletirim. kahvecinin nerde olduğunu falan bilmiyorum, adını da bilmiyorum. dediğim gibi arkadaşım sürekli bahsediyordu ama hiç gitmedim.

işin kötüsü bu arkadaşın bir de sevgilisi var.. umarım kulağına gitmemiştir yoksa o da kendince bir intikam planı geliştirebilir.

pyro'ya katiliyorum, hafif el altindan yapmakta fayda var. ama yapmaya basladiginizda, bunu bir parca duyurmak da fena fikir degil, ayse arman falan buna cok ilgi duyar sanki? :)

mumutum'un söylediği en mantıklısı gibi. babam avukat ve bi arkadaşımın başına buna benzer bi olay geldi ve dava açıldı. şahit ve delil yoksa hiçbişey yapılamaz. dava açılır ama düşer. adam sorguda itiraf etmediği sürece bi ceza almaz. eğer şahit varsa dava açın derim. yoksa da elini kolunu sallayarak gidip dövmek (silah v.s. sebebiyle) tehlikeli cidden. ya tenhada kimliğinizi belli etmeden bi şekilde bi ders verin. ya da kafenin camına, girişe, yerlere falan sprayle yazı yazın veya afiş bastırıp gece yapıştırın.

burda bu kadar kişi beyin fırtınası yaptık artık bunun hakkını vermek de siz ve arkadaşlarınıza düştü haberlerinizi bekliycez burda.
bi de karaborsacılarla ilgili bi duyurunuz yok muydu sizin bu herifleri nasıl engelleriz falan diye. yine orda da dövsek mi diye bi muabbet dönmüştü die hatrlıyorum.(sadece meraktan soruyorum)

şu mekanı bana yazsanız yeni ayrıldığım kız arkadaşım da kadıköyde feci kıllandım şimdi...

ayrılsak da yani uyaralım kızı hiç olmazsa, eklerseniz memnun olurum valla.

@rentts,

benim öyle bir duyurum yoktu, bilmiyorum. bu olayın sonuçlarını da bildireceğim yine buradan..

@Karluk,

gerçekten oranın adını bilmiyorum ama öğrendiğimde mail ile size ulaştırırım. not alıyorum mailinizi..

Teşekkür ederim gerçekten öylesine bişey olsa istemezdim. Ben de iyi bilirim kadıköy merkezi yani siz biraz blgi verseniz bile ben çıkartabilirim yeri.

fiziksel degil de psikolojik zarar verin, hem uzun vadeli olur. yani sizi kanunsal olarak etkilemeyecek cin gibi bir yol bulmalisiniz.

öncelikle adamın mekanını basarsanız haneye tecavüz tarzı bir suça bulaşmış sayılabilirsiniz. ikincisi adamın esnaf çevresi satırı sopayı kaptığı gibi kafanıza geçiriverir, siz donanımlı gitseniz cinayet çıkar. o yüzden bence en güzeli mekanın ismini buraya, sözlüğe, forumlara vb yazmanızdır, en azından görenler dedikodusunu yapar müşterisi azalır, daha da kötüsü rezil olur ele güne. Şikayette bulunursanız gazetelere bile veebilirsiniz olayı hemde mağdur kız arkadaşımızın ismini vermenizde gerekmez,hurriyet.com filan ilgilenir muhtemelen

@loralynn, neyin taciz neyin paranoya olduğunu ayırdedebiliyorum. yanımıza oturana "ayy sapık" zannetmişiz gibi görünmesin diye bariz bir cinsel taciz veya sarkıntılığı görmezden mi gelelim? sinik olmadığım için her yanıma oturana tacizci muamelesi yapmıyorum merak etme. ama ortada bir olay varsa cezasını da çekmeli, en azından rıza gösterdiğimi veya kadın olduğum için beni sindirdiğini zannetmemeli. kadınları sindirmenin yeni yolu da bu oldu "aa siz de herkese sapık muamelesi yapıyorsunuz canım" yapmıyoruz efendim, taciz ediliyoruz ve buna göz yummuyoruz. göz yumunca nolacak çünkü, adam taciz etmesinin bir cezası olmadığını görüp devam edecek, yarın birgün de sizin karınızı kızınızı taciz edecek.

@turkuazz, ben kendimden yola çıkarak yazmıştım onları. Ben o şekilde paranoyaklaştım o arkadaş da öyle hissedecektir diyorum. Adamı şikayet edin , arkadaşınıza destek olun dedim yanlış mı anlaşıldım anlamadım.

cok dovün ama medeni sekilde dovun gidip anasini s.kmeyin.

inanın polise gidin demek içimden gelmiyor benim de.
aranızdan birilerinin bildiği tanıdığı bir aynalı tahir, bir deli yürek yok mu?
parasıyla yapıyosa aranızda toplaşın parasını verin, hikayeyi dinledikten sonra dellenip kendiliğinden gidiyosa da oh ne ala.
ama benim aklıma gelen bu, bu işleri (tehdit, cam çerçeve indirme, sindirme cart curt) ve adam dövmeyi iyi bilen mafyavari adamlardan daha çok ne var istanbulda?

allah bin belasını versin o adamın ayrıca.

taciz olayı her yerde her şekilde olabilir, kadıköy ya da etiler fark etmez diyorum.
başıma gelecek olsaydı böyle bir şey, toparlardım milleti gider döverdim. ama abartmamak lazım yine de. ölmesin adam.

anırta anırta dövün ama önce polise gidin sonra o adam şikayet ettiğinde çok ilgili olacaklardır. biz ne güne varız demesinler

@vita vinum est
biraz daha düşününce aslında tüm bu beyin fırtınalarından sonra mekanın adını buraya yazmanız hiç de iyi bir fikir olmadığını anladım. düşünsenize mekan basıp adam dövmeye gidiyorsunuz ve böyle bir şeyin planını internette yapmak gibi bir amatörlük yapıyorsunuz...hepimizin kimliklerini bir anda tespit etmeleri işten bile değil.
hatta şimdi sen mekanın adını buraya yazsan ve içimizden biri çıkıp o adamı dövse yapılacak bir iki google araştırmasından sonra hepimiz zanlı duruma düşebiliriz. sonuçta bizim elimizde taciz konusunda bir delil yokken onların haneye tecavüz, adam dövme gibi davalarda kullanabilecekleri sağlam kanıtları olur.
Bir iyilik yapın ve mekanın adını en azından bu başlığın altına yazmayın. :)

ama bu olay gerçekten tüylerimi diken diken ediyor.zira ben de bu şehirde yaşıyorum, kadıköyde bolca vakit de geçiriyorum.
Üstelik başlarına böyle bir olay gelmesi ihtimalini aklımdan bile geçirmek istemediğim iki küçük kız kardeşim var...

Ben bir Gandhi hayranı sayılırım. onun yaşamına yaptıklarına şiddet karşıtı insalcıl felsefesine olağanüstü bir saygı beslerim.Ama şimdi anlıyorum ki gerçekten şiddet güdüsünü, düşüncesini hayatımızdan çıkarmak hiç de hayal ettiğim kadar kolay değil.sanırım bu konuda kendi kendimle girilecek çok hesaplaşma, daha okunacak çok şey var...
izninizle bu insanı dövme fikrini desteklememek istiyorum. galiba döversek yaptığı suçun karşılığında gerekli bedeli ödediğini düşünecek ve vicdani olarak rahat edecek. galiba, bu adam için en faydalı şey onu dövmek olur...bence bunun yerine yaptığı şeyle yüzleşmesini sağlamalıyız, sonuçta bizim yumruklarımız karşısında değil kendi vicdanı karşısında bir yenilgiye uğramalı.

Kesinlikle dövün. Polisle hiçbir sonuç alamayacaksınız. Sonunda yanına kar kalmasın diye yine gidip dövecek, bu sefer öncesinde polise şikayet etmiş olduğunuz için hemen şüpheli olarak belirlenecek ve siz ceza alacaksınız. Benzer şeyleri defalarca yaşamış bi insan olarak söylüyorum. Taciz, tecavüze varmadığı sürece polis kadına asla yardım etmemektedir. Bu ülkede doğru ahmet olarak adalet sağlayamazsınız. Toplanın dövün.

yarın arkadaşlarla akademik bi çalışma için toplantı yapacaktık.. fakat görünen o ki toplantımızın gündemi bu konu olacak.

şu an sizden aldığım fikirlerle kafamda bir şeyler netleşmeye başladı.

1. şiddet uygulamayacağız veya şiddet uygulasak bile "intikam soğuk yenen bir yemektir" düsturuyla hareket edip adamı tenhalarda kıstırmaya çalışacağız. dükkan basmak falan gibi şeyler çok saçmaymış, şu an bunu idrak edebiliyorum.

2. adamı afişe etme fikrini çok tuttum. bunu olabildiğince hızlıca ve gizli bir şekilde planlamaya çalışacağız. bu adamın kadıköy'de tutunamaması lazım.. buna bir çare bulacağız. el ilanları, afişler, duvar yazıları ve fısıltı gazetesiyle o adamı bitirmeyi düşünebiliriz.

3. polise bildirmek arkadaşımızı yıpratacaktır. onun adli süreçte süründürülmesini istemiyorum şahsen..

4. bizim okulda bu olay bir yayılsa okuldaki tüm örgütlerden ve gruplardan destek gelecektir. ülkücüsünden müslümanına, solcusundan sağcısına kadar alayı böyle bir olaya tepki gösterirler. fakat bu noktada arkadaşımızın rencide edilmemesi gerekiyor.. bunun gizliliğini sağlayabilirsek bu yönde de bir çalışma yürütebiliriz.

ben böyle düşündüm. hala sinirliyim.

yeri ben de öğrenmek istiyorum. sık sık kızlı erkekli takıldığımız kadıköyde böyle hayvanların buludnuğu bir yere gitmemizi istemezsiniz heralde..

gelişmeleri de yazarsan seviniriz..

de.beers.forever (et) cimeyil...

oncelikle gecmi$ olsun.
internette te$hir edilme fikri guzel ama yasal olarak ucu size dokunmasin. i$ cigrindan cikinca sizi bulup, yasal surec ba$latmasinlar? hakliyken haksiz duruma du$up, ki$ilik haklarina saldiridan zan altinda kalmayin. kesinlikle de$ifre edin, ozellikle cevre esnaf o $erefsizin ne mal oldugunu duysun, gelen mu$teriler duysun...

ama bu organizasyonun kimler tarafindan yapildigi asla ogrenilmesin. kendinizi fazla de$ifre etmeyin. burasi turkiye, oyle bir hal olur ki, arkada$iniza yapilan tacizi ispat edemezsiniz ama sizin yaptiginiz eylemler "taciz" olur cikar.


hic olmadi nobetle$in kendi aranizda ve her hafta gece vakti camlarini indirin. vandallıksa vandallık...

mekanin adini ogrenmek istiyorum, mumkunse mesaj atar misin? organizasyona destek olalim, cevremize yayalim...

çok iyi düşünmüşsünüz. en güzel intikam hiç zarar görmediğiniz, hasmınızın kıvranmasını zevkle ve rahatlık içinde başınıza bişey gelmeden seyrettiğiniz intikamdır. mekan basmak bir çok açıdan sorun olur, adam eve giderken kafasını gözünü yarın ne gerek var öyle şova?

yukarıdaki yazı sadece hayali bir konuda hayali bir fikir vermek için yazılmış hayal ürünüdür ciddiye almayın yani ne diyim :-)

gelişmeleri kesinlikle aktaracağım.

yeri öğrenince de mail olarak atarım.. ki zaten eğer düşündüğümüz çalışmayı yaparsak (bu herifi afişe edersek) elbet öğrenirsiniz oranın neresi olduğunu..

bu duyuruyu da bir iki gün sonra silerim zaten. şu an yalnızca fikir toplayıp en iyi planı yapmayı amaçlıyorum. olabildiğince yasal yollardan o herifin canına okumak lazım.

arkadaşınızı afişe etmeden "orantılı güç" kullanarak adama haddini bildirmek istiyorsanız, en doğru yol polise gitmek. ama "tanıdığınız" polise gitmek. bulun buluşturun. madem o kadar arkadaşınız var elbet tanıdıkları bir memur vardır "abi şöyle bir durum vardı, gürültü patırtı olmadan ayar çekelim" diyebileceğiniz bir memur işini hakkıyla yapacaktır.

yoksa polis için gün boyunca karşılaştığı yüzlerce adi suç arasında (ki delil de yok) önemsiz sıradan bir vaka olarak kalır.

orantılı güç kullanmak için bu devletin kolluk güçleri olduğunu unutmayın :) orantılı gücü kesinlikle kendiniz kullanmayın. siz adamı tanıyorsanız o da sizleri az çok tanıyordur. olay bu kadar sıcakken dövseniz bile ilk aklına gelecek şey kız arkadaşınızın yaşadığı olay nedeniyle olduğudur. eninde sonunda onun da arkadaşları vardır.

afişe etme konusunda dikkatli olun derim. sonuçta dayak, taciz gibi konular adliyeye taşınma konusunda daha soyut ve genelde geçiştiriliyor ama adam size benim itibarımla oynadılar, hakaret ettiler ve iftira attılar diye bi dava açarsa o gayet temelli olur işte. sonuç alma ihtimali de çok daha yüksektir. bence çok daha tehlikeli. eğer yapacaksanız kesinlikle kimin yaptığı hakkında bir fikri olmamalı adamın. ben yine dayak diyorum.

Öncelikle arkada$ınıza ve sevenlerine geçmi$ olsun. böyle bir hadiseyi okuyup da etkilenmemek ve tepkisiz kalmamak zor tabii ki. Kendi bilgim ve deneyimimie göre hareket tarzınıza katkıda bulunmak isterim.

Kadıköy bölgesinin ideolojik yönden hakimi Sol Fraksiyonlardır. (Hangileri olduğu konusunda tam bilgim olmasa da biraz ara$tırın hemen bir iki parti örgüt ismi kar$ınıza çıkacaktır.)bu bölgede rajonu onlar keser. Dolayısıyla siz ünv. öğrencisisiniz ve ister istemez arkada$larınızdan birileri bu Sol Parti / Gruplardan birisiyle dirsek temasındadır ya da bir ucu onlara değer durumdadır. Meseleyi Parti / Gruplar üzerinden Kadıköydekilere iletin. Arkada$larınızla birlikte bizzat konuyu Onlarla payla$ın ve tamamıyla anlatın. Sanırım oralarda biraz hareketlilik olacaktır. tutun ki sapık amca da o ideoloji taraftarı çıktı o zaman vay haline bizim devrimci amcamızın.

Yani, adamımız bölgenin sahipleri tarafından bir sorgulansın isterim. Kendi bölgelerinde namus ihlali yapıldığına göz yumacak Parti/Grup tanımıyorum arkada$. Yok böyle bir solculuk.

ikinci önerim de $öyle: yine arkada$larınmızla topla$ıp Kadıköy Emniyet Amirliğine gidin ve tam kadro $ikayetçi olun. Yanınızda mağdur arkada$ınız olsun tabii ki. Polisin böyle bir konudaki $ikayete kayıtsız kalmayacağına da eminim.

Legal veya illegal her türlü hareketinizde grupça hareket edin. Etkisi daha çok ve isabetli olacaktır.

Tekrar, geçmi$ olsun.

Saygılarımla.

benzeri olmasa da farklı bir evrende paraleli olan bir olayı paylaşmak istiyorum.

pazartesi gecesi. uçağın düştüğü gece. içindeki tek türk, benim üniversiteden oda arkadaşımın kız kardeşi. çıldıracağım, arkadaşıma ulaşmam lazım. fi tarihinden numarası kalmamış. bilinmeyen numaralara sordurttum. kızın ismiyle yok. kocasınınki deneyeyim dedim. adı x y olsun. turkcell bana x y-oğlu'nun numarasını vermiş meğer. 3 adet numara. o saat, aranmaz da. bir mesaj yazıp 3 numaraya da attım. "ben bilmem kim. üniversiteden arkadaşı. dualarım sizle" benzeri birşey.

bu x y-oğlu hırbosu, herhalde bulgaristan'dan mesaj atanlarla karıştırdı. diğer 2 numara da onlarınmış, biri abisinin, biri kardeşinin. habire telefon açıyorlar, küfürler ediyorlar. rahat vermiyorlar. ertesi gün, tüm gün boyunca. bir yandan arkadaşımın kızkardeşinin kaybolmasının üzüntüsü..vallahi yanlış isim vermişler diyorum, "hadi len, abime de yazmışsın" falan diyorlar.

2 çözümle kurtuldum.

1. Kocam godless commie numaraları arayarak bir güzel "ikaz" etti.
2. Turkcell'in çok tepelerine yazı yazdım, bu adamları siz sardınız başıma, kurtarın beni diye. Turkcell, önce o geceki kayıtları (bana, sorduğum kişinin değil de başkasının numaralarını veren görevli ile olan konuşmaları) dinlemiş. Sonra da, kendi ifadelerince "bir ilk" yaparak, adamları aradılar, bir daha rahatsız etmeleri durumunda, Turkcell avukatlarının resmi işlem yapacaklarını söylediler.

Sizin yazdıklarınızı okuyunca, 2 gündür yaşadığım bu olayları paylaşmak istedim.

açık bir alanı, bahçesi falan varsa bir gece gidip bahçesine mazot dökün (hayır ateşe vermeyeceğiz yuh o kadar da değil). günlerce çıkmaz onun kokusu. bir kişi oturamaz o bahçede.

benzeri bir olay ortaköy civarında başıma gelmişti, adam araçlıydı. polise şikayet ettim tabi, polisin de asılmaya çalışmasını saymazsak araca kallavi bir trafik cezası yazıldı. dahası benzer araç çocuğuyla gezen bir bayanı da taciz etmiş aynı gün (2 şikayet). ben mahkemeyle falan uğraşmak istemediğim için peşini bıraktım ama polisler bırakmadılar. araç ticari olarak kullanılıyormuş ve sahibi başkasına kiralamış, uzamış da uzamıştı durum. ama eşkale uyan gençleri karakola çektiklerini biliyorum.
bence iki bayan birden şikayetçi olsunlar. daha önceden de bir şikayet falan varsa kesin halledilir zaten.
döverek falan da olay çözülmüyor, daha da büyüyor. ben de sinirliyken dövelim hallolsun falan diyorum ama gerçekte öyle yürümüyor pek :/
üniversitede bu olayı yayın (bayan izin verirse tabi, adını falan gizleyebilirsiniz). kalabalık bir grupla gidip insani bir şekilde konuşabilirsiniz de (kalabalık göz korkutmak için).
bence sözlükte de yazın, herkes neresi olduğunu öğrensin, gitmeyelim hiç birimiz.
ayrıca evet şu iğrenç taciz olayları, türkiye'de, hemen hemen her kadının başına geliyor. psikolojimizi bozuyor bu tür olaylar. sokakta yürüyememeyi bırak resmen bazı alanlara kadınlar giremiyor hatta gecenin belli bir saatinden sonra kadınlara bir nevi sokağa çıkma yasağı var.
bu olay da gayet normal bir saatte gayet normal bir yerde olmuş, artık nasıl bir zihniyet gliştirdiyse iğrenç adam. bunlara sustukça başımıza çıkıyorlar, susmamak gerek bence. susunca hoşumuza gittiğini düşünecek kadar sapık düşünceliler.

xr_ibo@hot...

bende ogrenebilir miyim bu adamın cafesini. hem var gücümle haberi yayarım hemde fırsatım olursa cam indiririm

Madem o kadar adam toplanabiliyosunuz, neden dövmek (ki bu ters de tepebilir, silah olur bişey olur arkadaşların dediği gibi) ya da polise vermek gibi 2 sonucu muğlak hareket yerine 30-40 kişi adamın dükkanının önünde elinizde pankartla eylem yapmıyosunuz tam iş saatinde. Hiçbişey bundan daha fazla utandırmaz sanırım. o ara polise de haber verseniz olur tabi. Polis adamı götürürken siz de eylemi koyarsınız.

uygun fiyata mimari projeyi cizer yollarim:)

yalniz 2-3 katli ev dediginize ciddi bir muhendislik projesi lazim, insan yasayacak bunun icinde oyle kitaptan bakarak olmaz o is

bu civarlarda(beykoz) projesi bir mimar tarafından çizilmiş ev duymadım.
evler genelde iki-üç katlı, herkes kelimenin tam anlamıyla kafasına göre yapıyor...ya da evi yaptıracakları ustalara danışıyorlar, nasıl yapılabilir diye...
haliyle böyle olunca da --her ne kadar saçma olsa da-- insan ne gerek var mimara diye düşünmeden edemiyor.

böyle bir kaynak hiç duymadım...ama ingilizce falan olsun mutlaka vardır...

@mumutum, o cevrede kacak yapilasma yapiliyor olusu sizin de bu riski almanizi legallestirmez, hadi mimariyi gectim ama bunun bir de muhendislik boyutu var, 2 tane buyuk deprem yasadik 10 yil kadar once, bu binalar iskambil kagidi gibi devrildiginde "ama herkes ustaya yaptiriyodu ne gerek var mimara muhendise" denebilecek mi?.

neufert var kaynak kitap mesela. ama proje için neden kitap arıyosunuz tam anlayamadım. mimari proje için bir mimara, statik proje için de bir inşaat mühendise danışmanız gerek. yani bilgi almak için de, projelerin yapılması için de. yakınınızda bi mimari proje bürosu varsa arsanız ve yapmak istediğiniz ev hakkında bilgi alabilirsiniz. mimari proje için arsanın özellikleri de önemlidir. mesela 200 m2 arsaya oturum alanı 200 m2 bi ev yapamazsınız. yandaki binalardan çekme mesafesi, maksimum yükseklik gibi şartlar vardır mesela. bunları da en iyi mimarlar bilir ve sizi yönlendirir. mimari proje tamamlandıktan sonra da bi statik bürosuyla statik projesini yapmanız gerekir. ayrıca ruhsat için mimari ve statik projenin yanı sıra mekanik-elektrik projeleri de gerekir. tüm bunları detaylarıyla öğrenmek için bi mimarla görüşmek en iyisi.

manson ailesi de tercihlere dahil edilebilir

edit:hımm bu duyuru ilgimi çekti faydalanıcam cevaplardan

unitarian universalism

www.uua.org

fetocuları deneyebilirsin anlatılanlara bakılırsa çok eylenceli ortamları var.onların içinde olup onlardan olmaz eğlenmene bakarsın nolucak.diyosan ki aidd olmak istiyorum e oluver

(bkz: maradona tarikatı)

yok canım, hiç bu kadar olur mu...yukarıdakilerin hepsini birden dene sen bence.
yetmezse; hatta bu listeye bir de add yi ekleyebilirsin. o da babadır, candır, vazgeçilmezdir. ergenekonla birlikte güme gitme ya da yozlaşma ihtimallerine karşı elini biraz çabuk tutsan iyi edersin.

add var zaten listede. ama hiç ortam çok güzel diyen yok. sözlükte herkes yanlız kovboy tadında takılıyor demek.. benim gibi önemli bir üye/mürit/partili vs kaybettiniz. yazıklar olsun..

nihal atsızcılar var tek geçerim

sorosçular iyidir. para b.k gibi. ortamı zaten o kadar parayla kendin yapıyoorsun, kendi kendine olşuyor hatta. arıyorsun corc'u tak beş milyon dolar. tavsiye ederim ben çok memnunum.

Şu an türkiye de en revaçta olan ve baya hareket kabiliyeti olan: nurcular (f gülen). Mesela bugün bir belediye kütüphanesine gittim. Çalışanlar açmışlar ders yapıyorlar :) Hem zamanla artısıda çok yurtdışına yollarlar falan mesela yurt dışında bunlar dernekler kuruyorlar sonra bir okulu falan kiralayıp konferans veriyorlar oldumu almanyada ... kişisi konuşuldu lafı.böyle konferans vermeye gidersin, eş iş aş bulurlar, ilerlesen değişik toplantıları oluyor.Benim kuzen bir referansla bir yurda gitmiş giderken abartıp takım elbise giydi ( geçici kalıcak yer arıyordu) adamı dersane müdürü sanıp toplantıya almışlar :D buda ses çıkarmadan takılmıştı. Anlattıkları baya ilginçti. İlginç bir dünya vesselam. Gir bunlara sırtın yere gelmez bu aralar :)

Edit:artık kalabalıklar çok popülist yaklaştılar olaya son 4-5 yılda.O yüzden sivrilmen zor olabilir. Bir kitapçık bastırılabilir bu konuda :)

pontus rum cemiyeti'ni de canlandırabiliriz. birlikte el atsak bir şeyler çıkar bence. ekmek yer miyiz bilmem.

rotary iyi sanırım bu konularda

scientology. geçen türkiye ayağı çökertildi diye haber vardı gazetede. niye çökertildiyse_? neyse para varsa girin. tom biradere selam edin. yoksa da girmiş gibi yapın ben size yazı ayarlarım enayilerin parasını yeriz.

masonlar biraz sizi zorlayabilir, çok sadık ve detaylı araştırmaları olan bir topluluk, katılmak isterseniz sizi, çevrenizi, yaşamınızı falan inceliyorlar birkaç ay gizliden gizliye,
toplantılara katılmaları zorunlu, sebepsiz katılmama atılma sebebiniz oluyor, tabi şu bu gibi sebeplerde değil ciddi olmalı, genelde konferans, konuşmalı toplantıları dışında cuma yemekleri var iki haftada bir miydi, haftada bir miydi anımsayamadım.

bir de toplumdaki statünüz önemli, zengin olmanız değil kültürlü ve bilgili olmanız gerekiyor.

başka?
hmm aklıma gelen bunlar sanırım...

birisinin tavsiyesiyle katılımınız da kolay olur gibi bir yargı var ama bilemeyeceğim.

bu harika turu ilk gördüğümde -ocak ayı falandı sanırım-- adeta vurulmuştum. sitede incelenmedik yer bırakmayıp, son kayıt tarihini not almıştım. ama aradan uzunca bir süre geçti ve farkettim ki tüm önlemlere rağmen son kayıt tarihini kaçırmışım...

sanırım türkiyeden bu muhteşem tura katılan tek (harika!)insan sensin.
ufak bir gezi yazısı yazarsan, ya da en azından fotoğrafları picassaya yüklersen, lütfen bana da linki gönder olur mu?

tepe home'da indirimde 19tl'ye gördüm ama şubattaydı.

altıntepe de ihraç fazlası ürünlerin olduğu büyük bir dükkanda taç bornoz var.20 milyona.

bim

herhangi bir özdilek mağazasından

pazardan

merhaba :)...
ahh be :), izmirde olsaydım da bisiklet arkadaşın olabilseydim dedim içimden...
izmirde birsürü bisiklet topluluğu ve bisiklete binen insan varken bisiklet arkadaşı bulamamnız ne garip :)...
bisikletforum'dan rahatlıkla bulabilirsiniz aradığınız kişiyi. ayrıca zaten haftanın neredeyse 3-4 günü spil'e falan bisiklet gezileri düzenleniyor amatör ve hobi amaçlı olarak.. :)
(bkz: bisikletforum)

gaziosmanpaşa civarında karayolları mahallesinde fabrika satış mağazası var..
orada 2 ay kadar önce 2 çift converse orjinal 80 TL idi..tabi modeline göre değişio.arkadaşımın aldığı modellerin en pahalısı 80 miş ikisi için o parayı verdi.diğeri de 105 TL ye başka bir çift converse aldı..
naçizane fikrim tiger al (: ben ööle yaptım.

converselerin çok fazla üretilen renkleri (lacivert, kırmızı, bej) bazı yerlerde daha ucuz oluyor, normal ayakkabıcılar yerine supermarketlere bakmayı deneyebilirsin bu renklerle aran iyiyse. sana önerebileceğim yegane yer metro grosmarket, metro kart gerektirmesi gibi alengirli durumlar olsa da bahsettiğim renkleri 60 tl civarına bulabilirsin. özellikle çok büyük ve çok küçük numaralar hep sona kaldığı için belki de daha çok çeşit bulabilirsin.

çok sevmeme karşın ben artık kesinlikle converse almıyorum çünkü en uzun ömürlüsünün ömrü 6 ayı geçmiyo, ne kadar tamir edilmesi mümkün olmayan yer varsa oralardan yırtılıyor. taraklı ve üst kısmı yüksek ayak tipleri ayakkabıyı çabuk eskitir diyolar ama benim ayaklarım bu tarif edilenlere de benzemiyo, en ucuz ayakkabıyı bile bundan daha uzun kullanırım.

real'de 60 tl miydi neydi şu klasik modelleri.

geçen gün arkadaşlar gezerken bir markette 1 tanesi 20 2 tanesi 30 tl yazıyordu ilanda.
kesinlikle çakma ama, insanın gerçeğiyle ayırtedebilmesi için uzunca bir süre incelemesi lazım. normal bir insanın anlaması mümkün değil. bahsettiğim arkadaş 4 tane aldı, üstüne utanmadan bir de kredi kartı çektirdi :D.
bense bedava olsa yine alıp giy(e)mem, o ayakkabımsı şeyi.

metro markette şuan 65 lira beyaz, krem, kırmızı, mavi ve siyah renkleri vardı galiba

Bir kere ehliyetiniz yoksa motor kullanmayın. Cezaya daha çok ödersiniz. Temmuz'da sınav var ehliyet de ağustosta elinizde olur.
Ayrıca motorcuların derdi büyüktür trafikte. sıkıştıranı, görmeyeni, çarpanı bir sürü durum mevcut. saygı falan hak getire.
bizim iş yerinin servisi e5 te bir motoru altına alıyordu az kalsın. neymiş görmemişmiş. sakat yani. motorun pis tarafı en ufak kazada bile çok büyük tehlike atlatmandır. ben 10 km/sa ile dururken düştüm (yuh di mi acemilik başka şey) ve kol ve bacaklarımda morluklar oluştu. galiba üstüme de motor düşmüştü. dikkatli olmak lazım vesselam.
motor şeytan icadıdır. sevmediğin birine 600-1000 cc hediye et en geç 2 seneye mefta demişti bir kursun motor hocası :)

Trafikte kim kime saygı duyuyor ki motosikletlere duysunlar? Türkiye'de motosiklet sürücüsü olmanın pek rahat olduğu söylenemez, ancak elbette bisikletle olduğu kadar zorlanmazsınız.

sehir istanbul'sa her tur piclige ve sinir harbine hazir ol. trafikte insanlarin icindeki orr... cocuklugu ortaya cikiyor. hele ki ticariler...

ben o kadar itine pustuna rastlamadim simdiye kadar gerci ama gecen gun arkadas gecenin ikisinde isikta beklerken, bi dolmuscunun arkadan bariz bi sekilde motosikletine dokundurdugunu anlatinca inceden sicmadim degil.

kisaca motosiklet kullanmak her zaman %100 konsantrasyon ve trafigi gozlemleme gerektiriyor, aksi takdirde hata affetmiyor.

genel olarak motorculara verilen bir öğüt var.görünmez olduğunuzu düşünerek motor sürün.yani sanki yokmuşsunuzcasına hareket ediliyormuş.

merhabalar :),
yaş hariç sizinle neredeyse aynı durumdayım. bisiklet hastasıyım ve babam birgün eve motorla gelene kadar heryere bisikletle giderdim.(şimdi sadece uzun turlarda kullanıyorum bisikleti((+100km)))
motorla çekeceğiniz sıkıntı bisikletle çekeceğinizle tamamen aynıdır aslında. bisikletle trafikte diğer araçlarla baş edebiliyorsanız, motorla da pek fazla zorluk çekmezsiniz.
ama motorsikletin gerçekten bisikletten kat kat daha tehlikeli olduğunun farkına varmalısınız bence. en ufak bir kazada uzun bir süreli bir yara edinmeniz işten bile değil.

hazır bisiklet ile işe rahat rahat gidip gelebiliyorken kesinlikle motorsiklete geçmeyin derim ben. çok büyük hata olur bence. onca masraf, ehliyet alabilmek için çekilen onca çile, sonrasında aptal bir makine üzerinde kamburunu çıkartarak iğrenç trafikte yol almaya çalışmak...
bisikletten vazgeçmeyin!

yok saçmalamıyorsun diyerek moral vereyim, de ben yıllardır düşünüyorum bu hususta, çözümü yok gibi.

piyango çıkmadığı ya da mısırdan miras kalmadığı sürece olmaz. ya da google, facebook, million dollar homepage gibi bişey bul. bunlar da piyango sayılır zaten.

yabancı bir adam vardı böyle, ömür boyu hiç çalışmamış gayet de düzgün yaşıyordu. hatta kitap da çıkarmıştı bu hususta. ama adını hatırlamıyorum maalesef.

belirli bir refah seviyesinde yasamak istiyorsan, o seviyede yasayan insanlar kadar sikinti cekmen gerekir.

mesela 1 milyon liran olmasini istiyorsan bir postacinin tum hayati boyunca mektup tasiyarak ve hic harcamadan para biriktirerek 1 milyon dolara ulasmasi gereken zamani gozunde canlandir yaklasik 60-70 yilda belki ek isler yaparak biriktirebilir. senin 1 yil icersinde boylesine bir parayi elde etmen icin o postacinin 60-70 senede cektigi sikintiyi cekmen gerekir. (legal yollardan) ancak legal olmayan yollardan boyle bir para kazanman icinde farkli sikintilar hatta hayatini karartabilecek durumlar icersine girebilirsin (2. paragraf: Paul Graham - Hackers & Painters kitabindan ornektir.)

yani diyecegim odur ki calismak zaten ruh ve beden sagligi icin gereklidir.
emin ol suan varolan isinden baska bir is bulmadan cikarsan ve 3 ay issiz kalirsan (basima geldi) kendine oyle dertler yaratirsin ki kafayi yersin. imho

(bkz: cosmo kramer)

ucuz memleketlerde yaşayanlar var dediğin gibi, mesela hindistan gibi bir yerde. orda da istersen arada turistik bir yerde çalışıp kafana göre takılabilirsin.

çalışmanın ruh ve beden sağlığı için iyi olduğuna inanmıyorum.yani çalışmanın tanımı nedir ki..çalışmış olmak için illa yapılan şeyden para kaznmak mı lazım

hayatta zevk aldığın bir şeyi yaparak para kazanabiliyor musun ona bakabilirsin. Böylece hem bildiğimiz iş hayatının kabusluklarından uzak olursun, hem de nasıl geçireceğim zamanımı bir işe yaramıyorum ben diye düşünmezsin. Var böyle insanlar, güneye yerleşip küçük bi pansiyon açanlar, işi bırakıp evde kitap yazmaya başlayanlar filan

en basit bilg. oyunlarında bile kasmadan level atlayamıyor ve hatta karakterini yaşatamıyorsun.
hayat bundan daha beter. en basit tarifiyle, yaşamak için yemek yemek zorundasın. yemek yemek için çalışmak. sevdiğin bir iş muhakkak vardır, onu bul, çalış. kendine yet.

kendiyle yüzleşme cesareti bulan insanların nihai isteği budur diye tahmin ediyorum. zira kimisi için aylaklık da zordur, bu sefer hayatın kendisiyle karşılaşırsın, düşünürsün ben neyim ne yapıyorum falan, her adama göre değildir yani.

öte yandan bir erkek olarak düşünmen gereken şeyler var. evlenecek misin, veya bekar hayatı mı yaşayacaksın, bunu yapmak için sence ne kadar paraya ihtiyacın olacak? veya senin evde (veya tatil yerinde) aylak oturma kararını destekleyecek ama "babanız erkek olup çalışaydı şimdi adam gibi okullarda okurdunuz" demeyecek bir eş bulabilecek misin? dediğim gibi burada sorun bir miktar erkeğe özgüleşiyor, zira çalışsın çalışmasın erkeğin görevi evini kurup insanların karınlarını doyurmak. dişi olsaydın, ve bazı şeyleri kabullenmeye razı olsaydın, sadece kocanın ağız kokusunu çeker hem parasını yerdin hem de hayatın aylaklık üzerine olabilirdi.

bunun dışında, kendi kendinin sosyal güvenliği olacaksın, bu tür hesapları da gerçekçi yapmak gerek. mesela kendine ne kadar ömür biçiyorsun? diyelim bu hesap tuttu, o zaman bu hayatın boyunca ihtiyacın olacak paranın tabanını oluşturacaksın. sonra her hastalık vs. ekstra cebinden çıkacağı için buna bir buffer zone parası hazır etmen lazım ki bunun ne kadar olacağını kestirmek de zor.

buna ek olarak, diyelim en verimli çağlarını bir iş tecrübesi vs edinmeden geçirdin, gayet kifayetsiz ve yeteneksiz bir hal aldın, ama ardından bu hayat tarzından sıkıldın veya bir şekilde daha fazlasına ihtiyacın oldu; geriye dönüş gayet zor olacaktır.

bir de servet biriktirme modelini seçmen lazım; önce parayı biriktirip sonra onu yiyecek misin, yoksa sabit bir gelire mi bel bağlayacaksın (kira gibi), veya ikisinden biraz biraz mı.. neticede ne yaparsan yap, toplamda neredeyse risk-free olman lazım, yani evin yıkılması, kiraların düşmesi, piyasanın altüst olması vs olmaz diyeceğin türlü şey seni sokaklara düşürmemeli.

bunlar hesaplanması gereken şeyler, ama öte yandan bu isteğini çok doğal buluyorum, zira "çalışmak" denen şey ile modern dünyada çalışmak olarak bahsettiğimiz şeyler çok farklı. kendi bağını bahçeni ekersen bu çalışmaktır eyvallah, ama sabah akşam birinin orospusu olup, şerefsizlerin ağız kokusunu çekip, başkasının parasına para katmasına yardımcı olurken sen ucundan koklayacaksan bu pek çalışmak değildir. aksini düşünen kendini iyi kandırabilmiş, dünya haline adapte olmuş demektir, tebrikler.

tabi kazanış tarzını eleştirdiğimiz gibi tüketim tarafını da eleştirmemiz lazım sistemin. aman yeni çıkan playstation ne eylenceli, efendim yeni araba telefon vesair bunların içinden de doğal olan tüketimi ayrıştırman, geri kalanıyla refahını koruyabilmen de gerekli. zira başta zaten insanların çok çalışmaya güdülenmesi, çok ve gereksiz tüketmeye güdülenmiş olmalarından geliyor. ama ben zannetmiyorum ki kendini dinlemeye vakit bulmuş herhangi bir adam dünyadan tad almak için bu kadar boş tüketimlere ihtiyaç duysun.

biraz da metriklerinden bahsetmek isterim bu işin. benim annem emekli öğretmen, hayatında özel ders vs vermemiş, ek geliri olmamış bir insan. hayatı boyunca çalışarak kazandığı para (36 yıl çalıştı) yaklaşık yarım trilyon ediyor. çok iyi yönettiği için (borsa faiz vs falan değil kesinlikle, sadece harcamasını yönetti) o parayla şimdi bana imkansız görünen şeyler yapmış. ortalama insan ömrünü düşünecek olursan bir o kadar da kazanacak (sosyal güvenlikten). şimdi senin bu parayı iyi çalışıp bir 5 - 10 senede elde edip, sürdürülebilir bir yaşam yaratmaman için bir sebep yok. dikkat et bu parayı faize koymak değerlendirmek vs gibi işleri hesaba katmıyorum bile. eski piyasayla tr gibi bir yerde senelik ortalam %20 de dönüşü var o paranın.

bir de unutmadan, bilidğim kadarıyla ücra yerlerde hafif komünal takılan topluluklar var. ama bunları sadece duydum, nasıl yapılır edilir katılınır fikrim yok. (aslında çeşitli cemmat dernek vs de bu yolu bellemiş olabilir) hatta münzevileri vs de araştırmak lazım. bunların hepsi nispeten parasız sürdürülebilir yaşama örnek modeller.

veya ne bileyim, bir köye gidip çobanlık yapabilirsin eğer mutlu ediyorsa; sana bir oda, karnına aş verirler, al sana özgür (eğer öyle geliyorsa) bir yaşam.

"into the wild" filmini izlemediysen onu da izlemende fayda var. daha radikal bir yöntem ama kesinlikle pahalı, dünyanı sürekli gezen insanlar var, modere şekilde tasarruflar ederlerse son izlediğim belgeselde adam 8 ayda toplam 20bin dolarla 26 ülke mi ne geziyordu (amerikan pasaportu var o ayrı bir durum tabi). toplamda 13.5 trilyon etse de, amerika şartlarında bildiğim kadarıyla hamburgerciler daha fazla kazanıyor 20 bin dolardan. demem o ki 40 bin dolar kazanır, bir sene gezer, bir sene vasıfsız bir iş yaparsın. ama dediğim gibi tüm dışsal hastalık evlenme sıkılma vs hesap dışı tabii.

eğer bi karar verecek olursan bize de bildir :)

(bkz: pushkar shah)
pushkar shah,
1998 yılından beri hiç çalışmıyor.
11 yıl önce cebinde yaklaşık 1 euroya karşılık gelen bir parayla başladığı yolculuğunda; bisikletiyle dünyayı dolaşmakta...

tam olarak senin sorunla pek ilgili değil ama, yine de böyle düşüncelerin varsa pushkar shah dan da haberdar ol istedim.

bence Ilhun herşeyi açık açık olağanüstü bir şekilde anlatmış. bayılarak okudum yazısını. sen de iyice bir oku :)...

dı keybıl gaaaay

filmini anımsadım doğrusu :-)

Valla çok hassas bir durum ama siz bi yere gitmedikçe zamanla vazgeçecektir herhalde...

senin arkadaşın; kendisinin senin en iyi arkadaşın olmadığının farkında mı?
değilse, bunun farkına varması çok önemli bence. ona (varsa)kendi en yakın arkadaşından çok samimi bir şekilde bahsedebilirsin, durumun farkına varacaktır.

sen onun tek arkadaşı olabilirsin ama o senin tek ve en iyi arkadaşın değil bunu kibarca söyleyebilirsin belki.

@karluk: hiç vazgeçecek gibi görünmüyor. 1 seneden fazla oluyor görüşmeyeli ve her hafta farklı bi planla geliyor.

@mumutum: ortak okul arkadaşları dışında bildiğim arkadaşı yok. okulun ilk zamanlarında sınıftaki bütün kızlara asılmış, hemen herkes illallah diyor bahsi geçince. erkek arkadaşlarla da bi arası yok.

@argent dawn: evet de işte çok büyüyor gözümde bu olay. bazı zamanlar çok patavatsızlaşabiliyorum. saçma sapan bir şeyler söylemekten korkuyorum.

benzer sorunu "please repeat after me" şeklinde sürekli yaşıyorum. hayır diyemeyen yufka yürekli insan şeysiyiz biz, öyle miyiz neyiz sanki? bence öyleyiz. neyse... eğer ailenizle yaşıyorsanız, bu sıralar biraz ailemle vakit geçirmeliyim dersiniz. aramız bozuk dersiniz ya da ne bileyim desteğime ihtiyaçları var dersiniz. hm eğer yok ailenizle yaşamıyorsanız "sevgiliyi buldu beni sattı" damgasını yemek sizi rahatsız etmeyecekse sevgili bulduğunuz yalanını söyleyin, ona vakit ayırmanız gerektiğini söyleyin.

mesafe araya zamanla giriyor. çat diye olmuyor, olursa da kalp kırıyor. bence bu son sözlerden gayet hoş arabesk şarkı sözü olur. evet böyle.

evet görüş onunla. ona onunla konuşmak istediğini söyle ve bir yerde buluş. buraya yazdığın son cümlelerini de tekrarla anlar zaten. ha seviyor aşık filan diyecektim( sen kadın mısın bilmiyorum ya :) ) de demişsin zaten; önüne gelen kıza asılıyor filan.
ona onunla sadece bir tanıdık olarak kalabileceğini söyle yeter.

sorun sizinle ilgili, sizden kaynaklı.

çok açık olarak kendinizi ifade edebilecek bir insan değilsiniz ve boşuna insanları da yoruyorsunuz.

en kolayı bu sorunuzun linkini ilgili kişiye mail ile yollayın. o sizin beceremediğinizi göz açıp kapayıncaya kadar halleder.

selamlar.

----
edit. no offense.

madem görüşmek istemiyorsunuz bunu açıkça söyleyin. kaybedecek hiçbir şeyiniz yok ki. ne yani bir daha konuşmaz diye mi korkuyorsunuz? zaten istediğiniz de bu :):) rahat olun yani böyle stres yapmaktansa konuşmak ve kurtulmak en iyisi.

çözüm değil ama çok benzer bir durumda düşündüklerimi aktarıyorum
kendinizi onun yerine koyun, normalde bu insanın sizin verdiğiniz işaretlerden durumu çoktan anlamış olması gerekiyordu, kimse o kadar saf olamaz aptal ayağına yatmak işine gelir. o yüzden sizin onun arkadaşlığınızı istemediğinizi ona söylemeniz onun için yeni birşey olmayacak zaten biliyordur.
Hiç arkadaşı olmaması da zaten doğru düzgün sosyal beceri geliştirememiş olmasından kaynaklanıyordur, sınıftaki tüm kızlara asılmış falan. Ancak ona hayır diyemeyecek kadar nazik birilerine yapışarak sosyalleşebiliyor sanırım. manipülasyon amacıyla zayıflığı kullanmakla gücü kullanmak arasında etik açıdan çok fark yok bence.

Ama siz de kendinizi bu durumdan kurtarmak için birşey yapmalısınız ve elbette sonuçları olacak. Bu durumun böyle kalmasının ve değişmesinin olası sonuçlarını düşünün tartın seçim yapın.

Hatta bence en iyisi ona ne düşündüğünüzü açık açık söyleyin ki belki bi silkinir ve daha makul davranmak zorunda hisseder. İnanın çok büyük bi iyilik yapmış olursunuz kendisine

bence sana yazıyor.

etkili bir yöntem olan 'zaafların üzerine gitme' yöntemi bnde işe yaradı. şöyle anlatayım beinde sizin gibi beni pek açmayan bir arkadaşım vardı. kötü biri değil ama dediğin gibiydi.neyse baktım olamayacak(1 sene çektim ama) zaaflarının üstüne gittim.dakik birisi değildi. bir randevu verip 15-20 dk bekletiyordu.geçenlerde yine aynısını yaptı. bende dakik birisi olduğumu ve yaptığının büyük terbiyesizce olduğunu sertçe ifade ettim. kendisi sinirlendi felan ama dediğim gibi büyük tepki verince aramız bozuldu. şu an sadece meraba meraba:)

yürüyüş yaptığımda ben de yaparım onu. annemlerden alışkanlık. zamanında köyde kalmış annem ve yürürken eline bi sopa alıyorsun tehlikelerden korunmak, köpek saldırısı için falan. bi de elin boş olmasın maksat. mantıklı bir açıklaması yok, ama yerde bi dal görsem eğilip alırım.

piknikte ağaç yaprağı koparmak, sapını ağzında gezdirmek gibi bi şey..

Sırf yürüyünce kesmiyordur, antreman yaptıklarını hissetmek istiyorlardır gibi geliyor bana. Eymir'de eline büyükçe taşlar alıp yürüyen insanlar falan da görmüştüm, taşları kaldırıp indiriyolardı yürürken, komik biraz.

Hım, ama trekking aparatı olan sopalar var iki elde de bulunan, bir sağ sopayı, bir sol sopayı yere değdirermek suretiyle yürünüyormuş, iyi bir antreman aracıymış, vücudu çalıştırıyormuş diye duydum. Koşu kadar iyi olması mümkün değil yine de.

baton... (git: sozluk.sourtimes.org

(bkz: samsung e250)

(bkz: motorola v3i)
(bkz: nokia 6300)

ikinci el olmayan demişsiniz, biliyorum. :) yine de affınıza sığınarak işinize yarayabilir düşüncesiyle yazıyorum;
3 aylık faturalı, garantili telefonumu 16 mayısta çıkmak istediğim bisiklet turu için satmam gerek. modeli E50;Siyah renkte, mediamarkt tan alınmış bir telefon. 200 tl uygundur.

Baba kullanacaksa Philips'in Xenium serisini öneririm, hem çok uygunlar hem de haftalarca şarjı gidio. Tam baba telefonu yada ikinci telefon için süper

bölümüne ve okuluna bağlı biraz bence. eğer gerçekten iş ilanlarında aranan bir okulun (itü, odtü, boğaziçi v.s.) öğrencisiysen derece yapmak cv'nde göze çarpabilir. diğer taraftan da üniversite hayatı ömrünün en keyifli zaman dilimleri olabileceği için fazla derslere gömülmemek güzel anılar biriktirmeni sağlamıştır.

sonuçta okulunu başarıyla tamamlıyorsan sorun yok. ilk iş görüşmelerinde cv çok etkilidir ancak ondan sonra tırmanabileceğin kariyer basamaklarında esas olan, kişisel becerilerin ve önceki işlerinden edindiğin birikimlerdir.

hocam bi kere başarı başarıdır. illa paraya veya başka bi haz sağlayıcı şeye dönüşebilmesi gerekmiyor. en iyi öğrencilerden birisin işte daha ne? öğrencisin ve işini en iyi şekilde yapmışsın.

pratik faydası olmayan ders konusuna takıldım bi de. üniversite, meslek yüksekokulu değil, seni iş hayatına hazırlamıyor sana bi alanda herkesin sahip olamayacağı bi birikimi, algıyı ve düşünme yeteneğini kazandırıyor, dahası bir şeyi öğrenmek kendi başına yeterlidir.

bi itiraz da üni. yıllarının hayatın en keyifli zamanı olmasına. neyden keyif alıyosan onu yaptığın zaman keyifli zamandır. çimlerin üstünde uzanıp kızlarla bira içmekten keyif alıyo olabilirsin, eyvallah; ama keyif ve tatmin olayını bunlarla sınırlama bence. yine de derece yapacak kadar ders çalıştığında bile yine pek çok şeyi yapmak için zamanın olacak. mesele önceliklerini belirlemek.

eger ki akademik kariyer dusunuyorsan isine bayagi yarayabilir. ama isim olmaz direk is hayatina atilacam diyorsan, en caf cafli firmada bile kimse umursamaz okuldaki dereceni.

düşünceleriniz benim için çok değerli arkadaşlar teşekkür ediyorum hepinize tek tek...

öğrenciyim ve işimi en iyi şekilde yapmışım...ee? evet şu ana kadar sözlük tanımına göre işimi en iyi şekilde yaptım ben. ama işimi en iyi şekilde yaptığım için ne gibi bir maddi veya manevi kazanç duydum? verilen abuk sabuk bir kağıt parçası dışında bir şeye yaramadı tüm çalışmalar...

üniversitenin görevinin pratik fayda sağlayan dersler vermek olmadığı konusunda kesinlikle haklısın. her ne kadar bu konuda uzun uzun okumalar yapmış olsam da günlük hayatta üniversiteyi "öğrencilerinin iş bulmasına yardım eden" bir kurum olarak anımsıyorum sık sık...maalesef ki bu ülkemizde gerçekten de böyle...

akedemik kariyer konusu ise daha karmaşık aslında. türkiyede bir akedemik gelenek var mı? akedemisyen olunca, ya da olma sürecinde bilimle mi uğraşacağım yoksa birtakım siyasi entrikalarla mı? dinci hocalara yaranmak için kumaş pantolon giyip bıyık mı bırakacağım, ya da aynı şekilde diğer kesim için top sakal mı bırakacağım?

akedemisyenler hakkında böyle düşünüyorsam akedemisyen olmayacağım demektir. geriye diğer seçenek yani "işçi olmak" kalıyor...yani üniversiteye girmem anlamsızmış,,,
o zaman ben niye öss yi kazanmak için o kadar çalıştım?

daha yolun başındayım ama karşımdaki seçenek bunlarse eğer, böyle bir hayatın yaşanmaya değer olup olmadığını sormak zorundayım kendi kendime...

Senin kafan karışmış, ilk bir sene takıl sen üniversitede, fazla kasma bence. Sonra zaten hayat yavaş yavaş yoluna girmeye başlar.

Bir de akedemik değil, akademik.

ne yaptığını bilmeyenlere ya da herşeyi olduğu gibi kabullenmişlere göre kafam karışık...(hiçbir kinaye yok bak):)

düzeltme için teşekkürler

bölüm 1.si 2.si 3.sü 4.sü olunca ahada birinci oldun diye belge vermiyorlar
ancak cvne ben birinci oldum eki diye ekliyorsun ve bir işe yaramıyor pek

ilişkiler en önemlisi

dayılar tanıdıklar arkadaşlar dostlar

kesinlikle ilk yıl yayayım falan deme, devamı gelir toparlayamazsın. sen başarılı olmaya devam et. hocalar ile aran iyi olsun, çoğu hocanın dışarıyla ilişkileri var. staj veya iş konusunda yardımcı olurlar. ve altın kural, en kısa sürede çalışmaya başla, tecrübe herşeyden önce gelir ve 1 adım öne geçersin.

ortalamayı ne için yüksek tutmayı hedeflediğine bağlı. eğer yüksek lisansını yurt dışında yapmak istiyorsan bildiğim kadarıyla bu önemli bir şey ancak iş içinse çoğu patron sadece diplomaya bakar.

bana post öss sendromu gibi geldi.

derece yapmaya kasmicam derken bir anda 6. seneni okuyorken bulabilirsin kendini. hiçbir bölümün müfredatı pratik fayda sağlamak için oluşturulmaz zaten. yükseköğretime hoş geldin :)
"istersem yapabileceğime eminim" çok optimist bir bakış açısı. bunu isteyebilecek kadar güçlü müsün? bi de bunu düşün.
iyi bir ortalamanın karşılığında hayattan soyutlanman gerekmiyor. bu düşünce genelde öğrenci topluluklarında empoze edilir. yok öyle bişii. ikisini bi arada yürüten binlerce örnek var.

derecenin çok önemi olmadığını düşünüyorum. ama şunu söylemek lazım, finans/danışmanlık alanında görüştüğüm tüm yerler ortalamı ve derecemi istisnasız sormuştu, genel olarak da faydası olmuştu diye düşünüyorum.

bence ortalamanın çok yüksek olması veya derece yapmandan önemli olan kendince optimum bir çizgi yakalaman. 4 seneni eşekler gibi çalışarak geçirmek veya okula uğramamak da bence aynı kapıya çıkar. ama en azından sana faydası olabilecek derslerde çok iyi performans göstermenin veya genel olarak kalburüstü bir öğrenci olmanın şöyle somut faydaları olabilir:

- hocalar ile iyi ilişkiler kurabilirsin. iş olanakları yarattığını çok gördüm (bölümüne göre değişir tabi ki)
- değişik bakış açıları geliştirme
- teknik bilgi kazanma (aşağı yukarı her işte faydalı olur)
- bölümünden ve dolayısıyla ilerde seninle benzer işlerde çalışacak insan tanıma ve ilişki kurma şansının artması; iyi izlenimler bırakırsan bunlar sana başka iş fırsatları olarak da geri döner emin ol (üniversiteden mezun olduktan sonraki birkaç yıl boyunca birbirine iş fırsatı yaratan çok sınıf arkadaşı gördüm)
- ilerde mba/yüksek lisans yapmaya karar verirsen avantajlı olma
- erkeksen, kızlar çalışkan erkeklerden hoşlanır ve genelde erkeklere oranla derslere girmeye daha meyillilerdir (bunu salladım)

bunlar aklıma gelenler. ama şunu unutma, ne yapmak istediğine de yavaş yavaş karar vermen ve o konuda da kendini geliştirmeye başlaman en az bu saydıklarım kadar önemli. zira yıllarca akademik star olmuş kişiler genelde sonuncusunu kaçırdıkları için iş ararken sudan çıkmış balığa dönebilirler.

ama en önemlisi, üniversite yılları geri gelmez (her anlamda), eğlenmeyi unutma.

takım elbise giyip gelenler oluyor ama germeyin kendinizi o kadar gerek yok, iş yolcu hizmetleri, check-in, bilet toplama falan..
bu arada sizi mülakatlar için saatlerce bekletecekler, 3 veya 4 mülakattan sonra işe alınırsanız 3 hafta bir eğitim sürecine gireceksiniz..(eğer okulla beraber giderim diyorsanız yalan, o 3 hafta okulu kırmanızı bekleyecekler)
ben okula 3 hafta devamsızlık yapmayacağımdan kalanını bilmiyorum..

3 hafta eğitim süresi mi :S yuh!
telefonla beni arayan böyle birşeyden bahsetmemişti. okulla beraber gidilememesi de çok feci...
peki ama eğitim olayının saatleri nasıl? bunu biliyorsanız çok daha süper olur...
sevinsem mi üzülsem mi bilemedim şimdi...

bir de zaten önümüzdeki 3 hafta dönem sonu sınavlarının olduğu zaman...
kim nasıl gider bu haftalarda okulu kırıp eğitime!

zaten daha çok torpilli olanlar alınıyor ve iyi derecede dil bilme olayına bakıyorlar ben gittim daha önce mülakat sırasında karşında oturan lavuklar acayip havalı tipler ukala falan oluyor bir de sinirlerini bozmaya çalışıyorlar.

sozlukte sanirim thy basliginda anlatmisti basindan gecen korkunc tecrubeleri. aklimda kalan cok kotu ve faydasiz bisey oldugu. bir basliga bak bence.

eğitim sabah 9 akşam 4, boşuna stres yapma, ilk mülakatınsa zaten 1 ay sonra 2.ye sonra 1 ay daha sonra 3.ye çağıracaklar..
bu arada 40 kişi gittiğimiz ilk eğitimde, 30 kişinin 3 haftayı kırmayı kabul ettiğini de ekleyeyim..biz isyan ettik "öğrenci çağırıp sadece sonra böyle bir uygulama yapamazsınız" diye, onlar da "biz sizi ararız" dediler..
dün aradılar aslında tekrar ama dersteydim açmadım, çok da sikimde thy şu andan sonra..

hepiniz çok sağ olun.

anladığım kadarıyla bu part-time olayı şaka gibi...

massive atack-angel

aphex twin - come to daddy

justice - stress

adrian alexis - as darkness is my shelter

kosheen - empty skies