bir telefoncuya bozuk olduğunu söyleyip kabul ederse sat gitsin...

evde mikrodalga firin varsa icine at. bende eski bir model vardi. harika bir gorsel solen oluyor.

adam 15-20 liraya alırım dedi :')

50 tlye işlet ekranını kullanır o çakallar.

vfs global ilgileniyor konsolosluklar dışında. en alttan ikinci bursa şubesi. www.vfsglobal.com

1- i went home
2- i had gone home
3- i was going home
4- i would go home, (burada senin yerine olsaydım anlamı var) eskiden eve giderdim ama artık gitmiyorum diyorsan i used to go home.

1. i went home
2. i was go home
3. i was going home
4. i'd go home

ingilizcem bitti. önemli olan yarışmaktı.

1. I went home
2. I have gone home
3. I was going home
4 I used to go home.

1. I went home.
2. I had gone home. / I would have gone home.
3. I was going home. / I had been going home.
4. I would go home. / I used to go home.

bağlama göre değişebilir bu çeviriler.

ingilizce'de "to home" diye bir şey yoktur.

nereden ve nasıl geleceğine bağlı. mesela ebay'den bir şey almışsan şansına 20 günde gelebileceği gibi 45 50 günde de sana ulaşabiliyor.

çin'den bir şey almıştım 40 günde geldi. singapur olmasını hesaba katarak 20 gün diyorum. daha bir düzgün, ciddi gibi sanki singapur. amerika'dan aldığım telefon kabı da bir haftada gelmişti. sanırım yurtdışı siparişlerimde rekor olmuştu...

çinden ayakkabı almışdım (ingiltereye ) hızlı shipping ile 3 günde geldi noel arifesiydi. şaşırtdı fakat ucuz beleş kargolar yani normal yol ile olanlar yaklasık 25-30günde gelmişdi. bu arada tr'ye birşey gelmesini ummak sacma olur. biton elektronik hediyem maalesef gelmedi. gümrükde calısan arkadasların cocukları tepe tepe kullanıyordur die dusunuyorum.

bu arada alıcagınız ürün pahalı brisey ise hediyedir yazdırın. yine muhim ise hızlı shipping deneyin. ucuz düşeş buldugunuz birşey ise gelmesini bekleyin.

2-3 gün öncesine alabiliyosun ayarları, ancak dosyalar kurtarılabilir mi ondan emin değilim

O yöntemle geri gelmez onlar. Program kullanmalısınız.

program indirmeden yapılamaz.

recover my files ya da recuva başarılı bu konuda. öyle kurma falan da gerekmiyor. çok basit ve kullanışlı programlar. zarar gelmez merak etme...

''intihar'' başlığında değildi herhalde?

bir maktülün günlüğü başlığı idi galiba. onu mu diyorsunuz?

Vallahi hatirladim ben bu entryi ama sanirim bu hayata dair ic burkan detaylardaydi

Yok arkadaslar bir maktulun gunlugunde de yok haya dair ic burkan detaylarda da bi bulduruverin be.Ev sahibiyle kapici kapiyi acip yatakta bizim yazarin olusunu buluyorlardi.Hatta bi kolu yataktan yere dogru sarkmisti.

lmgtfy.com

@kisa bisey.. haklisin güzel kardeşim, googleda aratmadım..
@minik.. Harikasın!

Francois patrick babam kullanirdi gunluk ama bir ara birakti sanki, ona bir sorayim.

Bunun haricinde bu kokular numaraliydi resimdeki de 18 mesela ve her koku orjinal bir parfumun varyasyonuydu. Istedigin kokunun numarasini biliyorsan belki internetin bir kosesinde o kokunun orjinali hangisiymis diye bulabilir orjinaline ulasabilirsin.

no:18 yazıyorum hiçbir yerde yok...:')

Sordum efendim, artik yok uretilmiyor dedi.. ahah hatta sordugumda ilk tepkisini "noldu buldun mu yoksa" oldu..
Tek care hangi kokunun cakmasi oldugunu bulmak ki orjinaline ulasabilesin..

şirket bilgilerine ulaşabiliyosan savcılığa dilekçe ver veya avukat yoluyla ihtar çek?
daha etkili bi uğraşma yöntemi olur.

lily briscoe + 1

hayır. kapıdan satış olduğu için alıp iade edebilirsiniz. ürün vaad edilen şekilde gelmedi yeterli bir sebep

farklı hat almana gerek yok.
bana söyle vereyim sipariş, geline de vazgeçtim almıyorum derim ahaha.
zaten yalan söylüyorlar, insanları dolandırıyorlar.

masaüstü daha ucuza gelecektir. modelleme işinden anlamam ama render falan için ekran kartının ve işlemcinin kuvvetli olması gerekir. laptop ekranında küçük küçük çalışmak yerine 23 inç monitör alırsın sağlam bir de kasa

Monitör büyük olsun. 64mb ekran kartı 1gb ram solid te sıkıntı yaratmıyor.

ay kesinlikle masaüstü. dizüstü azalarak bitmesi gereken korkunç yararsız bi şey bence. oyun, çizim, modelleme gibi şeyler için ikisi arasında kalma bile.

tabii ki masaüstü
ekran kartı, işlemcinin yardırması, uçması lazım diyebilirim.
bunları masaüstü bir bilgisayarda sağlamaya çalışırsan dizüstünden çok daha ucuza gelir. zaten masaüstüyle topladığını laptopta bulamayabilirsin bile...

cevaplarda ibm workstation laptoplar ve macbook prolar gibi cihazları da değerlendirerek yönlendirirseniz çok sevinirim.

ikisini neye göre bağdaştırdın ki? ikisinin algoritması bambaşka zaten.

starma falan ekşi stats güncellenmiyor bile zaten. ben bir ara başlığı altına güncellenmiyor bilgiler demiştim. aynı gün güncelleme yapmışlardı. ama sadece benimkini.:D sonra yine güncel olmadığı halinde devam etti. bunların dışında zaten xenophobe'un da dediği gibi bambaşka algoritmalar bunlar. nasıl oluyor bu demen için ortada bir yanlışlık, sana saçma gelen bir şey olması lazım...

Yanlışlık şu ki starma çok dipte -783, karmam ise ortalama.

işte o yanlışık değil ki ama? hesaplama algoritmaları çok alakasız yani. biri +1000, diğeri -1000 de olabilir. neye göre hesapladığını bilmiyoruz.

guncelleme sirasinda hata olmus, yarin sabah duzelmesi lazim.

(bkz: les revenants)

sondan dokuzuncu.

çevirisini yazmışsın dikkat etmedim ona

şüpheliyim fakat işe yarayabilir :D

en.wikipedia.org

bu arada soruda yazdıklarının yarısından fazlasını izledim sanırım ben de.
ben -realizm seven biri olarak - en gerçekçi zombi kıyameti temalı filmin ''ben efsaneyim'' olduğunu düşünüyorum. senin önerebileceğin, ben efsaneyim'den daha iyi, daha gerçekçi diyebileceğin bir film var mı?

Lucio Fulci'nin Zombi 2'sini göremedim sanki.
www.imdb.com

Ayrıca 5 bölümlük mini dizi Dead Set var. Nasıl kaçırdın bunu bilmiyorum.
www.imdb.com

Panic at Rock Island var. İzlerken gayet de eğlenmiştim , puanının düşük olmasına bakma sen.
www.imdb.com

Bir de yapılan ilk zombi filmi var. White Zombie.
www.imdb.com

Benim gibi zombi filmlerini yalayıp yutmuş birini görmek mutlu etti.

(bkz: dead and breakfast)
türün aldığı enteresan hallerden biri, pek başarılı olmasa da zombiseverler izlemeli kanımca.

evet, zombi iki'yi ve White zombie'yi kaçırmışım, eğer Türkçe link bulabilirsem izleyeceğim, çok teşekkürler.
aslında dead set'i de izleyecektim fakat dizimag kapandıktan sonra altyazılı kaynak bulamadım, torrent'da da inmedi.

panic at rock island'ı da izledim, hatta onunla ilgili rüya bile görmüştüm... çok teşekkür ederim öneriler için :)

dead and brekfast'in altyazılısını bulamadım?
teşekkürler tekrardan.

albenisi olup olmadığını bize mi soruyorsun? sana göre varsa vardır işte.

bana göre (note 2 kullanıcısıyım) kalemi bile yeter. note 3'te sadece kalemle gelen arama özelliği bile dehşet. ayrıca çok kaliteli kocaman bir ekranı ve zarif bir tasarımı var. her ne kadar çerçevesinden pek hazzetmesem de çok güzel cihaz. ben note'u çok sık kullandığım için ve tablet telefon melezi bir cihaz aradığım için vazgeçemeyeceğim bir alet. herhalde note 3 veya note 4 e falan geçerim...

Ben aldim. Super bi cihaz. Yurtdışından getirtmek daha mantıklı

yani işte mumu parayla alıp para yardımında bulunuyorsun kiliseye. mum dikerken dilek dilersen de etkisi güçlü oluyor falan filan boş işler.

tamamen sallamadım ama böyle olduğundan %72,39 oranında eminim.

para yardımı yapmadık ki. mumlar dısardaydı.

dua ederler, mumlar onların duasını temsil eder yandıkça da sanki hala dua ediyor gibi olur. duana mum devam eder. aynı zamanda dilektir de. duan dileğin neyse mumu yakarsın koyarsın.

mum hırsızıda olduk:) acıktaydı mumlar ya aldık yaktık.

ben de zamaninda st. antuan kilisesine giderdim hep karsi cinsteki kisilerle, bilmiyorum neden ama seviyorlar oyle yerleri...

mumlari da az bucuk para verip alir, dikilen yerlere dikerken de uc kulhuvallah bir elham okurdum :)

turistinden tut inananına kadar herkes dikiyor, dendiği gibi kiliseye destek oluyorsun böylece. mum dikerken instagram'da fotoğrafını koyan da var mesela bol bol.

milano duomo'sunda hep mum dikerdim, sonra siralardan birine oturur tarihi kitaplardan birini okurdum, daha iyi bir ortam düşünülemez :)

bi şey hırsızı olmamışsın. bikaç sene önce biz de yaptık aynısını, mumlar açıktaydı, yazı filan da yoktu etrafında; mumları aldık, dileğimizi diledik ve yaktık. kimse de paraya dair bir şey söylemedi içeride. hem paralı olsa bile bilmeyerek yapmışsın, bunun hırsızlığı mı olur?

ben gecen sene bol bol para atmistim, hakkimi sana devretmis say, hirsizlik falan yok.

ama su dünyada belese bir sey yok. bir dahakine böyle sempatik olmam ona göre. yazi olmasa bile genelde kutu konur. yardiminizi atin icine babinda konur en azindan.

sadece yakıp dikmek de bir ibadet sayılıyor. dilek de dileniyor.

mumlar bedavadır. isteyen karşılığında oraya bağış yapar ki adettendir ve doğrusu da budur ama bağış yapmamak da günah ya da ayıp değildir. bozuk yoktur, vesairedir, bi dahaki gidişte bağış yapılır bilmem ne.

hayır.

www.last.fm

burdan girebilirsin

tamam da nerede? bir yer söyle? bir tane değil 1000 tane de bulunur.

www.booking.com

parasını gününü falan her şeyini buradan önceden halledebilirsin...

adam "türkiye'de" prof. çok zor olmasa gerek bizde prof'luk almak. hele 80 sonrası herkese bol keseden dağıtılınca...

işte bilimin açıklamakta zorlandığı örneklerden biri.

bazı insanların parası bol, dağıtıyorlar diye düşünüyorum.
yoksa böyle saflık olmaz.

bunun profesörlükle alakası yok. Geçen de bir şehirde hangisi olduğunu hatırlamıyorum bara girip biz polisiz diye milletin önünde barda bir kadını kaçırmışlardı. Bir kişi de çıkıp hacı kimlikleri görelim diyemedi. Burada sorun polis teşkilatında. Adama kimlik sorunca dayak yiyorsun. İstanbul'da bir adam kimlik sorduğu için dayak yemişti. Dolayısıyla inanması garip gelmiyor bana. Ülkede polise ağzını açamıyorsun ki.

"İlahiyat Fakültesi"

bu alanda ne kadar çok bildiğini sanıyorsan o kadar az biliyorsundur zaten.

adam ilahiyatçıymış. ortadoğu masallarına inanıyor yani. en kolay kandırılacak insanlardan biri.

şimdi siyasete girmek istemiyorum ama nasıl bazı Siyasal Bilgiler Fakültesi Hocaları(Doç.Prof vs.) bile bağzı siyasilerin açık seçik yalanlarına kanıyorsa bunlar da öyle kanıyor.

prof olan kandırılamıyor diye bir durum mu var ilk defa duydum.

note 3.

biraz vakit alabilir ama bu da bir çözüm: www.ebay.com

tish-o dan yaptır

xhamster açarken değiştirmişindir dns'i öyle kalmıştır.

dns onbellegini temizlesen sanirim yasaga dahil olursun. eger olmazsa sen secilmis adamsin :p

@armagan
xhamster'a hayatımda bir kez girdim. o da neymiş diye merak ettiğimden. onun için olamaz yani.:D yıllar önce yine dns mns bir şeyler olmuştu belki o zamandan kalmadır...

www.youtube.com olarak girdiğin vakit tib'li fakat www.youtube.com olarak girince sıkıntı çıkmıyor. ttnet kullanıyorum. https'e dikkat.

@kambocya diasporasi

ikisine de yardıra yardıra giriyor.:(

google dns ile giremedim ben.

comodo dns ile giriyorum. zenmate e gerek kalmadı şimdilik.

Evden mi deniyorsun? Bizim okulda her site açılıyor mesela kendi sistemleri var öyle bir şeydir belki.

tv ayarlarından sesi vermesini istediğin donanımı belirlemen gerekiyor sanırım. kurcala biraz ses ayarlarını bulursun.

tesadüfen buldum az önce teşekkürler, optik kablonun yönünü değiştirince oldu

aştiye gidip aştiden havaşa binebilirsiniz. online checkin yapın, bavulunuz yoksa 7deki servise, bavulunuz varsa 6.30'daki servise binin.

ben ankaranın yabancısı biri olarak kızılay'daki (meydandaki durak) havaalanı servisine binmiştim. beş lira ücret ödemiştim. sanırım belediyenin hizmetiydi. hatırlamıyorum.

edit: hatırladım. heritage +1

Kızılay Atatürk Bulvarı'nda Belkoair var 442 numara. Onunla ulaşabilirsiniz havaalanına.

www.belkoair.com

evet kızılaydaki servise de binebilirsiniz, daha uygun fiyatlı olur ancak o zaman daha erken yola çıkmanız gerekir.

aştiden havaşa ne kadar sürüyor ?

bir de sanırım 6.30'dakine yetişemem ve bavulum da olacak bavul ile 7'dekine binemez miyim ?

havas ortalama 50 dk. gidiyor ama bir garantisi yok. o nedenle 7 seferi sizin icin problemli olabilir. check-in bavul teslimi kapanabilir ucaginiz icin. o nedenle 6.30 binmeniz faydaniza olur. bununla beraber turkuaz toki'den sabah 6.30'da asti'de olmanizda baska bir problem. kolaylıklar.

benim babamda da buna benzer durum var. uzun bir süre primlerini ödemeyip geçen yıllarda toplu yatırdı. şimdi emeklilik yaşını da (58) doldurdu. başvuru yaptı. sanırım bu ay ya da sonraki ay maaş almaya başlayacak...

detaylı bilgiyi sgk'lardan alabilirsin. gidersin babanın sicil numarasıyla dosyasını alırsın ilgili kişiler bakıp durumu söyleyebilir sana.

ardarda izle.
devamı sonuçta. sen de çok iyi biliyorsun ki ilkini izleyip aylarca vol 2 altyazısı beklemek zorunda kalabilirsin. tadımız kaçmasın.

bence tamamen malca bir hareket,
sana katılıyorum jazz müziği sevmese bile onu dinlediğini söyleyince çok entel üst seviye olduğunu düşünen insanlar var ve sırf kendilerini orada etiketlemek için gidiyorlar.

Biraz tv reklamı biraz yabancı kültürden gelmesi bunu etkiliyor olabilir.

Zencilerin müziğidir sonuçta. İyi çalması da yetenek ister. Türkiye'de popüler olmadığından, bizim millet de "popüler olmayan şeyle hava atılır" mantığında olduğundan durum bu. Entel müziği falan değil yoksa. Birkaç dangalak yüzünden işte.

jazz amerikanin arabeskidir (arabeks diyelim de tam olsun) diyebilir miyiz?

jazz'ı fakir ve eğitimsizler dinlemez. arabeskle de alakası yok. dünyanın her yerinde elit kesim dinler. klasik müzik seven birçok kişi jazz da sever.

@exlibris, diyemeyiz.

arabesk çok farklı bir tanım. ve yalnızca sözleri değil müzikal biçimi de tanım kapsamına giriyor. yoksa grup yorum da acı dolu yaşamlardan kesitler sunan şarkılar kaydediyor ama arabesk olarak adlandırılmıyor, özgün müzik deniyor.

amerika'daki zencilerin insan yerine konma özlemiyle sokak aralarında başlattıkları doğaçlama bir müzik çeşididir jazz. ancak acıklı hikayeler anlatmaz sözleri. mesela sonny boy williamson'un bye bye bird isimli şarkısı (gerçi blues örneğidir ama aklıma şimdi bu geldi) yalnızca "bye bye bird, bird i'm gone" gibi bir kaç cümleden oluşuyor.

edit: jazz fakir kesimden çıkan bir müziktir, sokaktan çıkan bir müziktir. ne demek fakir kesim dinlemez. anlamış değilim. amerika'da en çok fakir nüfus tarafından dinleniyor hala. fakat türkiye'den bahsedecek olursak, ekmeği olmayan fakir adam için jazz dinlemez diyemezsin. jazz yerine ne koyarsan koy onu da dinleyecek mecali yok.

simpsons'ta entel olarak lanse edilen lisa (kendisi vejetaryen, feminist, sürekli müze müze gezen ve kitap okuyup duran bi tip) saksafon çalıyodu ve jazz dinlemeyi çok seviyodu. bence sırf burdan bile fakir müziği olmadığı anlaşılabilir. tamam fakir insanlardan geldi ama şimdi bi klası var. fakirler rap filan dinliyor.

erotik filmlerde de genelde jazz kullanılır, sanırım aynı nedenden dolayı.

bence bu, stüdyoda ''mükemmel'' hazırlanmış, her şeyi milimetrik ayarlanmış yapay müzik manyağı haline gelmiş kitlenin uydurduğu bir şey. caz tamamen doğal, organik bir müzik türü. yenileyici, hafifletici, dinlendirici bir etkisi var üzerimde. ben bu yüzden seviyorum mesela. ayrıca caz dinlediğimi söyleyince de triplere falan girmiyorum. zira etrafta caz dinlediğimi söyleyecek pek insan yok. halbuki cazın sosyalleştirici bir etkisi de olduğu yadsınamaz. böyle de saçma bir insanım işte.

öncelikle adamlar kendi müzikleri olduğu için dinliyor.

beyaz adamın jazz dinlemesine gelirsek eğer; o dönemde çıkıp jazz dinlemek bir nevi aykırılık, bu aykırılığı gösteren beyaz adam da çemberin dışında yer alan kişi. bir şekilde ya okuyarak ya yaşayarak ırk ayrımını geçip insan paydasına inebilmiş kişi. açık fikirli ve dünyayı tanımaya daha meraklı, kafa örümcek bağlamamış. sonrasında jazz entel işidir bakış açısı bundan dlayı oluşmuş olabilir.

müzikal anlamda bakıldığında jazz hem ritimsel hem de armonik olarak komplike bir müzik türü, dinlemesi kolay değildir başlarda. kulağın alışması gerekir, onun için de herhangi bir şey yaparken arka fonda dinlemek yorucu olabilir (beyin algılamaya çalışırken). ve birçok detay kaçabilir. onun için oturup sadece müziğe konsantre olmak gerekebilir(bu diğer başka türler için de geçerli ama onlar çoğunlukla daha kolay özümsenebiliyor)

bir de çoğunlukla doğaçlama olduğundan ve karmaşık bir yapıya sahip olduğundan eşlik etmesi de bazen zordur, insanlar eşlik edebildikleri müziği sevme eğilimi gösteriyor.

jazz ile sınırlamamk lazım, bilinçli müzik dinlemek hepimizin yaptığı birşey değil. bilinçli dinleyen adama da nedense entel dantel gözüyle bakılıyor.

caz standart ya da basit bir muzik degil, bu yuzden daha dikkatli bir dinleyici gerektiriyor. belki blues'u kastediyordur soran kimse? ikisinin arasinda bir cok fark var.

bunu da buraya birakiyorum:

An an inside joke in the jazz & blues circles goes, "A blues guitarist plays 3 chords in front of thousands of people, and a jazz guitarist plays thousands of chords in front of 3 people."

www.diffen.com

ayrica yine jazz'in ciktigi yer ile alkislandigi yerin farkli olmasini bir anlamda zenginlerin fakirlerle bulusmasina baglayabiliriz. sermaye bu insanlarla bir ortak payda yakalamis oluyor, boylece iki zit kutup gibi gorunmekten kurtulmaya calisiyor.

ankaralı turgut çalan bir bir barda bira 5 lira ise bir jazz barda 15 lira.

gerisini siz hesabedin.

Jazz, kavraması zor bir müzik. Çoğu formunu bir müzisyenin bile kavrayıp çalması çoğu zaman zor oluyor. Bu nedenle fazlaca dinleyip, emek harcamak gerekiyor. Yoksa kulağa çok yabancı gelebiliyor.

Bir müzik standart şarkı formundan yahut pop armonisinden ne kadar uzaklaşırsa; zamanlar ne kadar karmaşıklaşır, armoni kromatiğe ne kadar yaklaşırsa ortalama bir dinleyicinin onu kavraması ve anlam çıkarması zorlaşıyor. Sadece jazz için değil, klasik müzik, progressive müzik vb. için de çoğu zaman geçerli bu. Bunları sokaktan çevirdiğiniz yüz kişiye dinletseniz belki 90'ı saçma bulur kalan 10 anlamlandırabilir. Entel müziği olarak adlandırılmasının sebebi bu olabilir. Bir de tabi bu bahsettiğim tarzların daha entelektüel bir anlatı ve üsluba sahip olduğu da bir gerçek.

Amerika'da alt sınıfın, yahut zencilerin jazz'a ilgi duyması jazz'ın bazı formlarının blues yahut gospel'e yakın olmasından olabilir.

Bir müziği -sadece müzik de değil herhangi bir sanatsal olayı- anlamlandırmak için mutlak okumuş, zengin, rahat hayat süren bir insan olmaya gerek yok. Sadece standart zevklerden biraz kurtulup daha rafine zevklere sahip olmak gerekiyor.

Toplumda bu gibi şeylerin dışarıdan 'entel' olarak adlandırılması doğal, öte yandan yine 'entel' adledilmek için insanların jazz vb. dinlemesi de doğal; çok takılmamak lazım.

bu konularla ilgili kitap okuyorsan tatmin edici bir belgesel falan bulmak imkansıza yakın. çok yüzeysel geliyor her şey.
mesela greene'nin evrenin zerafeti'ni okuduktan sonra aynı isimli belgeselini de izledim. o kadar dandik geldi ki (kitaba göre) anlatamam. çizgi film gibi. sadece kitapta adları, fikirleri ve deneyleri geçen şahısları görmek ilginç bir deneyim oldu.
ama işte bunları anlatıyordu yani belgesel.
son zamanlarda hawking falan belgesel çekiyor ama ne kadar tatmin edici bilemem.

alttan destekli daha iyi bence, askılı olanın benzeri bir sistem vardı, sert bir şekilde kafamı vurdum, raf sabitlenmiş olmadığı için geriye gidip ortadan kitaplarla beraber düştü.

edit: Teknik olarak zazazaraeta'nın söylediği daha doğru ama pratik olarak kafa çarpma seviyesindeyse aman derim, kırılacak şey koymayın.

ilki. öbüründe ağırlık olursa öne doğru çöker ve yük üstten başlayarak vidalara biner. ilkinde olursa asıl kuvvet duvara biniyor.

alttan destekli çok daha sağlamdır. onu devirecek kadar ağırlık koyman mümkün değil zaten. çıkıp otursan seni bile taşır o derece sağlamdır alttan destekli.

sağlamlık konusunda üstten olan sağlamdır

buldum kardeş.

Auld Lang Syne diye bir parçaymış. yazarı iskoç robert burns imiş.
www.youtube.com

yeni yıla falan girerken söylenen bir şarkıymış falan.
old long since demekmiş bi de.

www.tunefind.com

çoğu dizide geçen parçaları bu siteden bulabilirsin.

ben de otomatik kullanıyordum, birden bakınca çok sarı hakikaten ama iyi oluyordu yormuyor gözümü. şimdi kullandığım bilgisayara da yükleyecektim iyi oldu hatırlattığın.

yaptığın işe keyfine göre ayarla bence.

benim odamda da sarı ampül var ama otomatik kullanıyorum, memnunum. 3400 de yani.

3400 kullanıyorum, mutluyum.

edit: Bir de tv'ye falan bağlarsanız bilgisayarı, kapatmayı unutmayın. Sonra filmi filtreyle çekmişler sanıyor insan.

ben 4400K kullanıyorum. ne sarı ne beyaz.. gayet ideal.

flux olmadan da renk sıcaklığı ayarlanabiliyor, 5000'de bile turuncu oluyor resmen herşey... gerçek renkler için 6500k, fazlası da maviye kaçıyor.

f.lux görüntüyü bozup, kaliteli renk ayarına alışan insanların gözlerini daha fazla rahatsız etmekten başka işe yaramıyor benim tecrübeme göre. hassas gözleri olanları bilemem, ama ben 6500k ayarlı monitörümle her gün 10-15 saat civarı kullansam da gözlerimde bir yorgunluğa sebep olmuyor.

itunes'da satılıyormuş ama?

itunes.apple.com

Net goruntu yok deniyor. O civarda mobese kamerasi yokmus, polis kameralari da kapaliymis. Soylenen bu, ne kadar dogrudur bilemiyorum.

zaten görüntü falan da olmadığı için aylardır soruşturmada bir adım dahi atılmamış.

şişli emniyeti sokakta mobese kamerası yok raporu verdi. olay yeri yakınındaki kmaeralardan bir şey çıkmadı. o gün o bölgede görev yapan polislerin listesi istendi, liste yanlış çıktı. konuşulan polisler hatırlamıyorum, bende silah yoktu vs. dedi. sadece berkin'i olaydan önce yolda gören 2 arkadaşı var.

ilkini al.

kingston guzelmis onu al. anahtarliga takilir. saglam bir seye benziyor

ilkinden var bende memnunum. fotoğraftaki gibi anahtarlığa da taktım gayet rahat.

0.49 daki yan flüt sanırım.

0.52 klavye

0.49'daki piccolo gibi duyuluyor ama diğer videodaki çok mekanik geldi.

piccolo ve flüt birlikte çalıyorlar.

havasını almanız lazım (bkz: radyatörlerin havasını almak )

peteğin havasını almaya çalışın. şu yan tarafta yukarı kısımda yer alan plastik şeyi çevirmeniz gerekiyor.

evdeki diğer peteklere bakın. onlarda da buna benzer bir durum veya hiç ısınmayan varsa tesisatçı çağırın kombinin orada ufak bir filtre var. pastan falan kapatmış olabilir. o değişince cayır cayır yanıyor tüm petekler...

@kisa bisey olsun istemistim
kombiyi daha yeni taktırdık, 1 aylık falan. ben en iyisi havasını almaya çalışayım becerebilirim umarım evdeki imkanlarla.

olasılıklar

1. peteğin açık olduğundan emin misiniz? bi aşağıdan bi yukarıdan açılıyor onlar, yukarı açık aşağı kapalı olabilirç
2. hava yapmış olabilir, peteğin suyunu alıp, kombiden tekrar yükleyebilirsiniz.
3. petek bozuk olabilir.

peteğin havasını alınca cayır cayır yanmaya başladı, herkese teşekkürler :)

Shaun of the Dead
El Secreto de sus Ojos
Brick 2005
Children of Men

Shutter Island

hot fuzz

des leben der anderen

Format atmak tüm verilerin silinmesidir, virüs değil de daha farklı bir sorun gibi geldi bana. Maalesef çözüm hakkında bir fikrim yok ama illaki birileri fikir sunacaktır.

Bir de başka bilgisayarda falan deneme şansın varsa denesene.

denedim ama aynı uyarıları verdi maalesef. off sinir geldi yeminle...

daha önce benzerini görmüştüm bir tanıdığımda. çözümünü bulamamıştı. sonra da ne yaptı bilmiyorum. ama sık rastlanan bir sorun bu sanırım. google'dan bir şeyler illaki çıkar.

harddiski görüyorsa checkdisk komutlarıyla halledilir. ama 1 tb yaklaşık 10 saat sürer.

1-Yönetici haklarına sahip bir komut istemcisi açın.
(1-Başlat menüsü/tüm programlar/donatılar/komut istemcisi yolunu takip edin.
2-Komut istemcisi ne sağ tıklayıp Yönetici olarak çalıştır deyin.
3-Açılan komut istemcisi yönetici haklarına sahip bir komut işlemcisi olacaktır(elevated command prompt))Hataları onarmak, bozuk bölümleri bulmak ve okunabilen bilgileri kurtarmak için, komut isteminde chkdsk birim:/r yazın ve ENTER tuşuna basın.

deger. ama kitabi ilk defa okuma zevkini kaciracaksiniz. ufak degisiklikler olsa da bayagi güzel bir uyarlama.

breaking badle baslayin ama.

breaking bad izle önce.got biraz daha yol alsın.biraz ağır işleniyor.

ama ikisini de mutlaka izle.

Ikisini de izledim. GoT çok abartılan bir dizi gibi geldi. Büyük bir yapım olsun diye denemişler ama çok kibirli bir yapım olmuş bence. Breaking bad ise hakkaten güzel. Dördüncü sezonu tam soluksuz izlenecek dizi.

got dünyanın gelmiş geçmiş en kaliteli dizisidir. breaking bad dünyanın gelmiş geçmiş en kaliteli dizilerinden biridir. got hala devam ettiği için kararı sen ver ama ikisini de izlemeden ölme.

önce breaking bad'i sonra da kılıçlı bıçaklı diye önyargıyla yaklaşıp izlemediğim sonra popülerliğine ve puanuna dayanamayıp game of thrones'u izledim. ikisi de efsanevi. game of thrones'u kitap olarak daha da dehşetmiş diyorlar.

ikisine de değer yani kısaca. dizi tarihinin en iyi yapımlarından ikisi bu iki dizi. pişman olmazsın...

ikisini birlikte izle.

got tamam iyi güzel ama kesinlikle abartılmış bir dizi. keza imdb puanı da öyle. breaking bad ise tam bir efsane.

dediğin olay son zamanlarda galaxy note (note 2, note 3) serisiyle birlikte çıkan galaxy gear'la tekra popüler oldu. temel telefon işlevlerini yerine getirebiliyorsın, fotoğraf çekebiliyor, galeriyi gezebiliyorsun. dediğin olay da sanırım vardı. gear'ın da ikincisi çıktı hatta. bir de sony'nin smartwatch'u vardı ama telefonla senkronize oluyor mu emin değilim.

saatin içinde geliyor o dediğin özellik, kullanıyorum ben çok memnunum 10000 adım atınca altın madalya veriyor falan :) adım olarak hesaplıyor ama kronometre vs. de var istersen. Sonra line yükleniyor mesela, telefona mesaj gelirse saatten okunabiliyor, fotoğraf çekebiliyorsun sonra aramalara cevap verip, saatten arama da yapabiliyorsun. Tek dezavantajı her gece telefonla birlikte şarj etmen gerek. 1 günde şarjı bitiyor.

pebble var bir de. dediginiz isi yapmiyor ancak ekran özelliklerinden dolayi sarji bol gidiyor. arama acma cevaplama mesajlari kontrol etme bir iki ivir zivir daha.

sizin dediginiz olayi yapan sadece o tarz cihazlar da mevcut. sarj olarak 1 haftaya varanlari da var. fuelband vs vs liste uzar gider.

doktor raporu ve ehliyet yenileme gerekiyor sanırım.

hem var hem yok.
yalnız kaldığım zamanlarda -ki günün büyük çoğunluğu- gerizekalı olduğumu düşünüyorum.
bir topluluk içinde mutlaka zeka gerektiren bir şeylerde ya da mesela eskiden okulda hep parlıyordum arkadaşlarım arasında. o zamanlar güvenim vardı kendime. kısacası diğer insanların yapamadığı ya da çok zorlandığı şeyleri çok basitçe yaptığımı, hallettiğimi görünce kendime güvenim fırlıyordu.

genelde yok, sebeplerim de var.

Bazı konularda var. Bi şeyi başarmak için tek gereken şey çabaysa kendime sonuna kadar güvenirim. Bi şeyi kafaya koyduysam da yaparım. "Yapamazsın" diyenlere inat daha da azimle yaparım. Asla da pes etmem. Bu konuda özgüvenim tam.

Ama mesela insan ilişkileri konusunda pek değil. Pek beceremediğim şeyler çünkü.

Ne konuda? Hayatın hangi alanında? Ayrıca kendine güvenden kastınız nedir?
Bazı insanlar kendine güveni "bir şeyi yapabileceğine inanma" olarak tanımlar; bu da konudan konuya değişir. Dolayısı ile bazı konularda ever, birçok konuda hayır. Bazı insanlar ise "dışarıdan ukalalık ve egodan az, mütevazilikten çok gibi bir karaktere sahipmiş gibi görünme" olarak tanımlıyor. Daha çok hayata karşı ezik bir tutumu olmama gibi ise bu tanım, hayatımın herhangi bir alanında ne kendimle ne başkaları ile ilişkilerimde güven temel unsur değil.

Var. Her türlü.

yok galiba.

Kesinlikle evet. Hem niye olmasın onu anlamıyorum? :)
Her konuda kararlı olmak lazım. Yani inandığın doğruları (zaman zaman yanlış olabilir) uygulayacak ve hayata geçireceksin.
Yanlışlarımız da zaten bize tecrübe olarak geri dönüyor.
Kendini geliştiren (iş, özel hayat, ikili ilişkiler vs.vs.vs adına ne dersen artık) ve bu uğurda belli bir çaba sarfeden insan bunun gereğini yerine getirir, ders alabildiğin müddetçe kendine güvenin de vardır, olur, olmalı.
gerisi hikaye.

Genel anlamda var. 1996' dan beri ailemden ayrı yaşıyorum. Ekonomik ve sosyal açıdan dipleri gördüğüm dönemler olduğundan - ve genelde tek başıma olduğumdan - artık tecrübe mi dersin nasıl adlandırırsın bilmiyorum ama işte bunların hepsinin sonucunda bir gelişme, büyüme oluyor en nihayetinde.

var lakin çok uyuşuklaştığım zamanlarda yok olan bişey.

bazı konularda var bazı konularda yok

Karakterime güvenim tam. Kendimi ifade etmekte, kendimi idare etmekte ya da toplum içinde bir şeyler yapmakta filan iyiyim ama öyle "çok güzelim, ben vazgeçilmezim, çok seviliyorum" gibi konularda hiç yok maalesef :D

var.

aklıma koyduğum her şeyi yaptım. şansın da benim yanımda olduğunu düşünüyorum.

ilkokul 1'i Erzurum'da okudum, okumayı zor söküyor çocuklar, ben de ilgilenmedim ilk başta. hoca babama en gerideki çocuk, çok da yaramaz demiş. babam derse girmiş, beni sıraların üzerinde yakası düşmüş bir halde koştururken bulmuş. sonra evde ağzıma sıçtığını hatırlıyorum. çok kısa sürede okumayı söktüm, 1. sınıflarda ilk kırmızı kurdelayı alan bendim.

2. sınıfta babamın şark görevi bittiği için, tekirdağ'a taşındık. burada çocuklar çarpım tablosunu öğrenmiş. ben bi halt bilmiyorum. hoca da öğrencileri sıralara çalışkanlık sırasına göre diziyor. ilk derste bana tahtada bir kaç işlem sordu, bilemedim. en arkaya beni oturttu orospu. azmin elinden hiç bir şey kurtulmaz, bir kaç haftada en ön sıraya geçtim. yıl boyu her hafta yapılan testlerin tamamından 25/25 yaptım, dönem arasında beni bir üst sınıfa geçirdiler.

ertesi sene samsun'daydık, ah babacım! ertesi sene bir ilçesinde, ertesi sene bir başka ilçesinde. her defasında kendimi kanıtlamak durumunda kaldım ve yaptım. orta bir'de din dersinde, beni hiç sevmeyen bir çocuk sıramın altına kopya kağıdı koyup, ihbar etmişti. hoca ne dedimse kabul etmedi, sıfır verdi. dersin beş gelmesi için ne yapmam gerektiğini sordum, ezberlediğin her sure için beş veririm, ortalamanı yükseltebilirsin dedi. onlarca sure ezberleyip sınıfta okudum ve beş geldi ders. her sınıfta başkan seçildim. anadolu lisesi sınavında ve öss'de derece yaptım.

orta iki'de (konya'da) koşu takımı vardı okulun, çok havalıydılar. her takımın da kemik kadrosuydular. beden hocamız çok ünlü bir antrenördü. notları yarış derecesine göre verirdi. çelimsiz bir çocuktum sene başında. ilk 4'ümü ilk yarışta almıştım. sene sonunda okul koşu takımında ve hentbol takımındaydım.

şans faktörü için, öss'de nasıl olduysa bir soruda takıldım matematikte ve süre yetmeyecek gibiydi. sınavın son on sorusu felsefeydi ve 2 dk vardı. bildiğim bir taktik, felsefe sorularında önceden verilen bir iki paragrafın son cümlelerini oku, onların ana teması cevaptır. hiç sorulara bakmadan, cevaplar arasından bunları buldum ve 10'da 10 geldi. sınavda 700 küsürüncü olmuştum :)

şimdi de iş ve borsa konusunda çok iyi durumdayım, en korktuğum şey, topluluk önünde konuşmak, onu bile çok güzel yapıyorum.

Her insan gibi. Diplerim de var zirvelerim de.
Ayy kimse bilmesin bu rezaleti dedigim kayiplarim da var mumkun olsa da herkes duysa dedigim basarilarim da.
Insan iliskilerinde fazlasiyla, hatta ben bile sasiririm, etkileyici oldugum anlar da var, bok cuvali gibiyim bu gun bitsin nolur dedigim anlar da.
Bunu mu yapamadin mehehae denen yanlarim da var, gercekten nadir insanlarin sahip oldugu bir kac ozelligim de.

Kaybetmekten hata yapmaktan hic ama hic korkmadigim icin ozguven sahibi oldugumu iddia etmeyecegim, ders cikarmasini bilirim. Basarilarimin ya da olumlu ozelliklerimin degil, kaybedislerimin, basarisizliklarimin, hatalarimin beni egittigini biliyorum.

Var da diyemem yok da diyemem, cunku tek ben yasamiyorum bu dunyada. Etrafimdaki insanlarin da birer degisken olarak kabul edildigi sosyal sistem var. Kendimi sabit kabul ederek analiz yapamam.

Var,gitar çalıyorum,solistlik yapıyorum,edebi derecelerim var,şükür elim yüzüm düzgün,karakterim herkes tarafından onay görür;kendime güvenim tam.

kendime güvenim oldukça yüksektir. çünkü başarabileceğim ve başaramayacağım şeyleri bilirim. bilmediğim konuları ise bilmiyorum der, derhal araştırırım. öyle bir güvenle bilmiyorum derim ki bilmiş olsam daha az etki uyandırır.
ayrıca insan ne yaşarsa yaşasın kendine olan inancını, güvenini yitirmemeli. başarmak isteyen insanlar tabii.

700-800 gibi gider sanki.
edit: lan o kadar mı kötü piyasa!

400-450 anca

ekran kartı neydi

ekran kartı iyiyse 550-600 ü zorlarsın.

soru sıkıştırayım araya izninizle,
"ekran kartı" diyen arkadaşlara:
Ekran 15.6'' (1366 x 768) LED
Ekran Kartı Nvidia GeForce GT 425M (ekleme: 1GB harici grafik hafızası)
bu ekran kartı iyi mi yani 2.el piyasası için?

bir de bu 2.el laptop satma işini çıkıp gidip bi bilgisayar tamircisine fiyat sorarak yapmak mantıklı mı sizce?

geforce tamam da, kaç gb?

dükkanlar ölü fiyatını verir. elden satman mantıklı. alıcısını bulabilirsen 500 civarı satarsın gibi. ama bulamazsan zor.

500ü veren olduğu an sat derim. Yaklaşık özelliklerde sıfır laptoplar 900 civarı bulunabiliyor.

sözlük, serbest atış tahtası değildir. kimseye küfür etme.

bana edebilirsin amk. onun dısında gg yazmamaya tikkat et.

bir şeyi yazmadan önce ya da yazıp yolla'ya basmadan önce iki kere düşün. eğlencenin gazına gelip kendini kaybetme. sözlüğü çöp entry'lerle doldurma. aramaya inan. gerçekten inan. bak bakalım daha önce bir şeyler yazılmış mı... yanlış başlık varsa düzelt. her şeye rağmen uyman gereken bir format olduğunu unutma. çok da matah bir şey değil, kolay kolay çaylak olmazsın korkma. son olarak yaptığıma değil dediğime bak.:D

suç unsuru oluşturabilecek söylemlerden kaçın. yoksa bir gece gelip evinden alırlar seni.

onun dışında sözlükten kız düşürmek gibi bir niyetin varsa, bir 3 yıl daha beklemen gerekiyor. :DDD

en önemlisi sözlüğü duyuru gibi kullanma. duyuruda eğer duyuru yapmıyorsan, sadece soru soruyorsan da bunu sözlüğe taşıma.

bıktım yeni yazarlara ekşi duyuru bakınızı göndermekten.

şekerli miydi ?

başka bir ekrana bağlama şansın varsa onu dene belki sadece ekran bağlantısını sağlayan o geniş ince zamazingolar yüzünden öyledir.

şekerli değildi, ne fark eder ?
malesef bağlama şansım yok, açılma ihtimali var mıdır sizce

fark eder. şeker yapışkandır.

şans işi ne kadar döküldüğüne de bağlı nereye döküldüğüne de bağlı. tabii ki açılabilir ama dediğim gibi şans.

aga şöyle diyim, kucagında düşün laptopu, bi de batarya yok, fişe takılı.

şimdi touchpad'in olduğu yerde çay fincanım duruyodu, ve döküldü.
yani touchpadden başlayarak ekranla klavyenin kesiştiği noktaya(bütün klavyeye) döküldü, o aralıktan da bataryanın normalde olması gereken yere aktı vs vs

o ekran görüntüsü ekranın yandıgına işaret olabilir mi?

ekran yanmaz ama donanımlar gitmiştir öyle geniş bir şekilde dağılarak döküldüyse. bir bilgisayarcıya götürün kurtarılabilecek mi söyler onlar zaten arıza tespiti için de para istememeleri lazım isterlerse de vermeyin.

tamamdır eyvallah yarına kaldı artık teşekkür ettim iyi geceler

fön makinesi olmasa iyi olurmuş. kuru bir bezle veya bilgisayarı açarak hava almasını sağlamak önemli. yani en azından ben böyle okumuştum. fön makinesi daha da kötü mü ne yapıyormuş. aklında bulunsun...

bilgisayar donanımı sıvılardan zarar görmez. belli ki elektrik akımına denk gelmiş ve muhtemelen kısa devre yapıp ekran kartına zarar vermiş. performans sınıfı bir bilgisayar değilse en fazla 100-150 liraya değiştirirler.

resimdeki laptop değil, olaya örnek olarak mı kullandın?

evet olaya örnek olarak kullandım, sağolun aksam görücez bakalım ne olmus

Sorun programın xp'de çalışmaya programlanıp vista, win 7 gibi sistemlerin grafiklerini falan ona çekmesi gibi bir şeymiş.
Çözümü de buldum.
Bilgisayar'a sağ tık ''özellikler'' sonra da soldaki çerçeveden ''gelişmiş sistem ayarları''ndan açılan pencerede ''gelişmiş'' ve son olarak performans altında ayarlar diyoruz ve açılan pencerede ''windows seçsin'' falan seçili. onu ''en iyi görünüm için ayarla'' diyoruz ve sorun çözülüyor. isterseniz tekrar windows seçsin yapıp da kapatabilirsiniz içiniz rahat etmezse. sorun yine çözümüş oluyor.

Benny's video

(bkz: death wish )

@cemasmlkdnasjdna

O da haneke'nin sanırım. listeye almıştım bunu.

biraz zorlamayla, şunları da tavsiye edebilirim:

(bkz: Martyrs )
(bkz: Eden Lake )

ikisini de izledim maalesef...

www.moviecus.com

Yine haneke 'nin der siebente kontinent var, izledigim en yi 3 filmden biri, mutlaka izlemelisin.

Lars von trier _ breaking the waves olabilir bir de.

evet der siebente kontinent zaten üçlemenin ilk filmiymiş. ikinci film işte funny games üçüncü hem pek iyi değilmiş hem de zaten altyazı olmadığından izleyemem. der siebente kontinent'i indiriyorum şu an.:D

lars von trier'in de filmlerin severim. bakayım ona da.

tzameti.

(bkz: tormented)

öncelikle 80-90 tl ye öyle iyi bir dürbün gelmez onu belirteyim.
gökyüzüne bakınca ortam müsaitse yıldızları çıplak gözle de görürsün. çıplak gözle göremiyorsan dürbün de pek bir şey ifade etmez. zaten dürbünle yıldızlara bakmak da bir şey ifade etmez çünkü bir milyon kat da yaklaşsa yıldızı nokta olarak görürsün. dürbünle esas gezegenlere bakmak lazım. o da yeterince yakınlaştıran bir şeyler olması lazım. şimdi hem dağdaki hayvanları görmek hem de gezegenleri ve hatta uydularını görebilmek için konus 20x80 diye bir dürbün var. ben gökyüzü gözleminde kullanıyorum. tıkla ona bir bak neler demişim. bir de nikon action extreme 10x50'im var onu da amerika'dan getirtmiştim 250 liraya mal olmuştu. türkiye fiyatı daha fazla tabi. onunla da hem doğa hem de gökyüzü gözlemi yapabilirsin. ama 20x80 gibi olmaz elbette. dediğim konus 20x80 de 200 tl yi geçmiyor genelde. yani bütçeni iki katına çıkarırsan sanırım bu dürbünü satın alabileceğin bir link verebilirim sanırım. bunun dışında dandik dürbünlere kalırsın, üzgünüm. yani en azından benim dürbünün piyasası hakkındaki bilgim bu kadar. tam bir what you pay is what you get durumu var bu aletlerde...

ha bir de üstünü değiştiren kızları görme olayı var. ona hiç girmeyeyim, sadece şunu söyleyeyim; rüyanda görürsün.:D etik bir olay da değil zaten. çokayıb.

80-90tl ancak amatör dürbün alırsın

6 marttaki uçuşundan bahsettiysen belki biraz çabuk davranabilirler. bahsetmediysen de bahset bir zahmet.

Bahsetmiştim.

Yani olumlu yazmak isterdim ama, bu tamamen karavana bir atisa benziyor.

Degil ucak tarihinizin belli olmasi, sirf sizi tasiyacak özel ucak bile kaldiriyor olsaniz, vizenin verilebilmesi icin aranan kriterlerden ya da etkileyici faktörlerden degildir bu. Bizzat ya da telefonla basvurarak bilgi almak belki mümkün olabilir. Ama karsi taraftan net bir bilgi verilmediyse o bileti iptal ettirmeye calisin. Red verilmesine karsin sizin ne gibi baska bir sey sundugunuza da bagli bir durum.

yahu ekranı bozuk sahte s3 mü alacaksın? akıl fikir. sakın alma. çözünürlüğe bak gameboy gibi yaa. askjndjkabd

sitcomlarda friends, dramada six feet under.

breaking bad ve the wire.

edit: game of thrones da iyi bak. gerçi ne kadar amerikan bilmiyorum...

24

Daha cok ülke değil de, kanal ve yapimci dizileri kaliteli oluyor. Starz, hbo ve amctv dizileri en cok seyredilenler oluyor.

house'dan sonra dimi?

lost.

seinfeld.

friends, chuck.

dexter

breaking bad.

Prison Break. net.

the big bang theory

six feet under

(bkz: battlestar galactica)

burada genelde turkiye'de meshur olan diziler verilmis, geneli cok iyi degil. verdigim linkten emmy odullerine bakabilirsin, her zaman olmasa da, genelde en cok odul alan diziyi en iyi dizi diye niteleyebiliriz.

en.wikipedia.org

(bkz: amour)

(bkz: den brysomme mannen)

wristcutters a love story, az önce tavsiye ettiğim birinden pek olumlu sonuçlar almadım ama underrated dediğiniz de bu olmalı, 2. kez gayet güzel izledim çünkü.

Triage

Der Siebente Kontinent
haneke

the way way back
secret life of walter mitty