evlilik denilen kavram, insanın mülkiyet ilişkileri oluşturmasıyla başlar, dolayısıyla, evlilik ve onunla gelişen tek eşlilik zorunluğu doğrudan mülkiyet ve üretim ilişkilerinin belirlenimidir diyebiliriz. tek eşlilik bir zorunluluk değildir bu arada, evlilik mirasın meşru olan çocuğa aktarımı için gerekliliktir. Burada tek eşlilik kutsanarak evliliğe yol çizilir, ancak mülkiyetçilik iki yüzlü bir ahlak ilişkisini de beraberinde getirdiği için tek eşlilik çoğunlukla mümkün olmaz.
günümüze geldiğimizde ise, var olan üretim ilişkisi -kapitalizm- iki açıdan evliliği kutsar, birincisi egemen sınıfın sermaye aktarımının meşru kişiye doğru sürmesinin sağlanması, ikincisi ise sömürüsü altında olan üretici sınıfların sağlıklı olarak sürmesini sağlamak. Evlilik yakın akraba ilişkilerinden doğacak olası genetik hastalık sorunlarının önlenmesi için insanlığın bulduğu iyi bir yöntemdir, yine evliliği kutsayabilmek için benzeri kalıplar kullanılır, "bir ömür sahip olma, ait olma" konuları kutsanır.
Mülkiyetçi bakış açısı insanı da sahiplenilecek bir metaya indirgeyip bunu da kutsal bir şey olarak anlamamızı sağlayabilir.
Sahiplenmenin, kıskançlığın olmadığı, kimsenin birbirinin sahibiymiş gibi sıfatlarla birbirine seslenmeyeceği, yalan olmadan, aldatmadan, aldatılmadan ve akrabalık ilişkilerinin kayıtlarını da unutmadan çok eşli bir yaşam -şu anda bizim için ütopik olsa da- bir gün mümkün olabilir. Nasıl mümkün olabilir, mülkiyetçi iktidar ilişkilerinin ortadan kalkmasıyla, yani "bu toprak benim" diyerek topraktan ziyade insanlığın tarihine çakılan o kazığın yerinden sökülmesiyle.
0