film şark bülbülüydü heralde, ordan kesebilirsiniz, mp3 zor bence.

Kemal Sunal türküleri diye bir albüm çıktı aylar önce

o CD'nin 3. şarkısı

www.idefix.com

al tepe tepe kullan senin için hazırladım panpa

bit.ly

tabii ki hayır.

hangisinden yüksek alırsanız onu kullanırsınız...

iptal olmaz ama 2011 deki sınavda yaptığınız puanla düz memurluğa giremeyeceksiniz.. yani bu sene p3 den mesela 80 aldın, önümüzdeki sene 100 bile alsan 2011 ve 2012 in başındaki atamalara o 80 puan ile yerleşiyorsun.. ama tabii zararı yok istediğin kadar girebilirsin puanını etkilemez..

@kalim

2010 puanım yeterince iyi ;)

dostum yeni cep telefonlarının hepsinde gelişmiş hatırlatıcılar var. ya da ben soruyu mu anlamadım?

aynen.nokia 3310 da bile var ama telefonda bu işi yapmak acayip sıkıcı.

telefondaki hatırlatıcıları istemiyorum böyle elimde taşıyabileceğim hatta optik kalemle üzerine yazabileceğim bişide olur. akşam gelip baktığımızda haa bak su müşterinin veresiyesi var yarın unutmim alıyım su müşterinin söyle siparişi var mış onu yazayım gibi

ipad

not defteri? sanki rahat gibi.

@yky not defteri vaya ajanda olmuyor yazmayı yada bakmayı ilaki unutuyorsun.

"Google calendar" kullansanız, belirlediğiniz saatte size SMS ve/veya e-posta atsa?

(SMS hizmeti ücretli mi bilmiyorum.)

Kağıt kalem dostum.. Bir plasiyer için en iyisi kağıt kalemdir. Ekonomiktir, şarj pil vs derdi yoktur. en iyisidir..

teori gerekiyor muydu bunun için ? her şey açık ve netti ama?!

-----spoiler-------
-----spoiler-------
leo karısı çocuklarını öldürünce kafayı çizmiş. hastandeki ekip de ona bir oyun oynayarak onun istediği role bürünmesini sağlamış. oyun işe yaradı. leo sonunda hadiseye uyandı ama vicdan azabıyla yaşamak yerine kafasının mantarlaşmasını tercih etti. bilmem anlatabildim mi?
-----spoiler-------
-----spoiler-------

gerçi zihua yazmış zaten

www.hepsiburada.com

Selamlar;

Yumatu Onboardbox 35 lira çok. 29 liradan yukarı verme. Ama kullanacağın sistem apartmanın merkezi sistemi diyorsun, Onboardbox sana sıkıntı yaratabilir. Merkezi sistemlerde verimli çalışmaz o model. Ayrıca cihazın arkasında sadece scart çıkışı var. Eğer televizyonunda scart girişi yoksa işe yaramaz.

Benim tavsiyem sana Atlanta 2010 ya da atlanta 2020 olur. Gittigidiyor üzerinden satışta yapıyorum. Olmadı bi mesaj yaz bana uygun fiyatlı suser işi bir şeyler ayarlayayım :)

kıymetli cevaplarınız için teşekkürler lakin neta ya da atlanta piyasaya göre ucuz tabi ama bir seoul hiremco f1 neden olmasın 52 liraya

yumatuyu sildim o zaman alkolik imam kardeşim.

hiremco pek tavsiye etmem kalitesiz cihazlar. Servis desteği de kötü.

ucuz cihazların neredeyse hepsi benzeri chipset ( ali, sunplus vs. ) ve donanımı kullnıyor.

ucuz cihazlarda tuner onboard olduğu için eğer sinyal düşük ise sorun olabilir ( az ihtimal)

bunun dışında yumatunun büyük bi dezavantajı yok. tabi ucuz cihaz kanal geçişleri yavaş olur biraz. ama işini görür.

pazartesiye kalma olmaz ama bugün geçer. yani 14.30 eft saatleri arasında. en erken kapatan banka bile 3den önce kapatmıyordur.

En geç 1 saate geçmiş olması lazım.

16:30'a kadar yapmış olduğunuz bütün eftler gününde hesaba aktarılır

Bir aracın kasko değeri Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği'nin sitesinde de kolayca bulabileceğiniz değerler olarak bilinir. Ama sanırım sizin sorduğunuz yıl ve km itibarıyla sizin aracınıza verilen fiyatın nasıl 604 lira olarak bulunduğu. Bunu etkileyen bir çok nneden var.

-Aracın fiyatı
-Aracın model yılı
-Aracın yedek parça yaygınlığı ve yedek parça fiyatı (bu çok önemli mesela)
-Aracın sürücüsünün daha önceki yıllarda kaza yapıp yapmadığı (Yapmamışsa bu miktardaki düşüklük hasarsızlık indirimi diye bilinir)
-Sigorta şirketinin fiyatlama politikası
-Acentenin sigorta şirketiyle aralarında belirlenmiş olan komisyon oranı
-Acentenin yeri (Mesela bağdat caddesindeki bir acentenin vereceği fiyat ile sultanbeylideki bir acentenin vereceği fiyat dükkan kiraları aynı olmadığı için aynı olmayacaktır.)

Vesaire vesaire.

PANDA 1.2 DYNAMIC 15650
PANDA 1.2 DYNAMIC DUALOGIC 14500
bunlar kasko bedelleri

Teşekkür ederim.

www.tamindir.com

dosbox kullan panpa

atraksiyonu seviyorsan vmware'e freedos kurup oyle de oynayabilirsin

cehaletimi bağışlayın da şu dosbox dediğiniz şeyin kullanımını teknoloji özürlü yaşlı bir adama anlatabilir misiniz? sözlükte bir entry var ama prospektüs okuyan bir ilkokullu gibi hissettim kendimi.

dosboxi indiriyorsun sitesinden, cift tiklayip calistiriyorsun

sonra dos komut satiri acilacak. oyun nerede? diyelim c:\users\hede\belgelerim\volfied.exe

o komut satirinda sirasiyla her birini yazip entera basiyorsun

c:
cd\
cd users\hede\belgelerim
volfied


eger documents and settings ise tirnak at, yani

cd "documents and settings\hede\belgelerim"
volfied

hatta her seferinde dosboxta amelelik yapmamak icin "D-Fend Reloaded" cekiyorsun. tiklayip zart diye aciyorsun oyunu. bi de level 6 da direk yukari kesiyorsun :)

filmde de dediği üzre efenim:
Boy meets girl. Boy falls in love. Girl doesn't.
budur bu kadardır kız aşık olmamıştır

Bu bir his, anlatması zor işte.
Tam olarak aşk ile sevgi arasında ama aslında ikisinin birlikte oluşturduğu birşey.

Summer değil ama tom yerine düşmüş insanlar anlayabiliyor bunu.(bkz: kendimden biliyorum )

üstelik bir ilişkide summer gibi insanı bir anda evliliğe sürükleyip sonradan kaybedilebiliyor da (bkz: boşanma ).

her sabah uyandığında aynı insanı görmeyi herşeyden çok istemeni sağlayan bir tür duygu.

Olmadığı değil de hissetmediği demişti. Daha önceden de varolduğuna inanmadığı bir şeydi.
Aşk.

bana sanki tom'u evlenilecek değilde eğlenilecek adam olarak gördü gibi geldi. daha çocuksu eğlenceli falan ama sorumluluk sahibi değil cart curt.

ayrıca filmin sonlarına doğru görülüyor ki eleman kızı sevdiği için sadece anıların güzel kısımlarını hatırlıyor. oysa çokça kavga da ediyorlar ve hatta kız ilişkide mutlu olmadığına dair sinyaller de gönderiyor ama eleman anlamıyor

evet anladığım kadarıyla gerçekten bir karasevdaymış tom'unki öyle mi. ah hayat. filmi sırf mutlu olmak için, gerçeklik duygularından biraz olsun kurtulabilmek için izlemiştim ama tam tersiymiş meğer. çok teşekkürler arkadaşlar. fatmagüllerin devri bitti tom'ların devri başladı. hakikaten öyle. ah

uydunet, kablolu tv ile beraber 1 mb limitsiz ayda 50 liraya kullanıyorum. 2 yıl taahhütlü ama. kablolu modem de yanında hediye.

altyapısı varsa süperonline fiber internet. 49 lira sınırsız 10 mbps

kablonet

@atesikus kablotv bağlı değil apartmanda maalesef. bu arada yanında kablosuz modem de olsa süper olur.

@istanbul beyefendisi süperonline fiber olum olmadığına nerden bakabilirim?

apartmanda kutusu olmasına gerek yok. sokakta filan varsa oradan çekerler. hizmet verdikleri her apartmanda kutu olmuyor zaten.

şurada genel olarak avcılar yazıyor ama detayını sormak lazım

www.superonline.net

444 222 0 süperonline müşteri servisi

uydunetin sitesinden baktım ama bizim avcılarda gümüşpala mahallesi listelerinde gözükmüyor.. başka alternatifler neler olabilir?

fiber yok galiba gözükmüyor söylediğiniz gibi sitede.

malesef fiber ve uydunet imkanları yok.
başka ne gibi seçenekler var?

Bildiğim kadarıyla ayın 6'sı olmadan ödemenizi yapabilirsiniz.

bankacı değilim, deneyimlerime dayanarak söylüyorum ki hesap kesilene kadar yapacağınız ödemeler borcunuzdan düşülür. yani 5'in sonuna kadar ödeme yaparsanız borcunuz görükmez.

ben de merak etmiştim bu konuyu ve müşteri hizmetlerine sormuştum. saati kesin değil o yüzden sabit bir bilgi veremeyeceğini söylemişti ama tam saat olarak merak ediyorsanız diyelim ki 5 kasım saat 10:00'da müşteri hizmetlerini arayıp "dönem hesabım kesilmiş mi?" diye sorabilirsiniz.

geç kalmadınız bu ayın sonuna kadar işlemlerinizi başlatabilirsiniz.

25 ekime kadar şubelerden, 30 ekime kadar ankara asal elden.

iki araba da iyi değil. bence bu fiyata temiz bir ikinci el bakılabilir. o zaman çok daha başarılı otomobiller alabilirsiniz.

herhalde renault arabalara gıcığınız var :)

27.000 liraya az kilometre yapmış bir toyota corolla alınabilir. neden illa ki sıfır alacağım diye daciaya ya da teneke bir aveo'ya o kadar para veriyorsunuz?

o fiyat aralığında seat ibiza'lara bi bak derim. indirime de gitmişler, hatta 2010 modelleri de 2011'e göre 1k lira falan daha ucuz.

27.000'e temiz 2. el golf bile alınır yahu.

fiatdan uzak durmanı soyleyebilirim.

2. ele bakmalısın kesinlikle. "dod" daki araçlara bir bak sıfırdan farksız oluyorlar.

Renault araba da olur ama en pahalısında bile, normal bir hyundai ya da seatteki kokpit tasarımı yok. manuel her şey.
Seat ibiza çok hoşuma gitti.

2. el mondeo dizel otomatik de bakılmalı bence. bulabilirseniz 2007 model.

bence de ikinci el bakmalısın.


www.sahibinden.com

www.sahibinden.com

www.sahibinden.com

benzine verecek param var diyorsan da

www.sahibinden.com

aveo'yu düşünmeyin bence:

www.euroncap.com

Aveo'dan vazgeçtim. Craash testleri çok berbat :(
İkinci eller de hoş güzel ama güvenemiyorum. Anca tanıdık birinin satması lazım. İlk arabam olacak o yüzden heyecanlıyım :)
Albea Sole buldum 28 tl'ye. her türlü donanım var ama arabada tip yok.

Skoda Fabia bak bence.
Station wagon da var.
Çok güzel arabadır...

Selamlar...

honda city olabilir o paraya sıfır.

honda city biraz yavaş. 38 bin tl sıfırı.

metro ile taksim'e, taksim'den de gaziosmanpasa otobusune binebilirsin, 55T.

metro metrobüs tramvay..
edirne kapıdan.

mecidyeköyden 55 numaralı otobüs ile gaziosmanpaşadasınız efendim.

Valla ankarada ayaş domatesi var tarz olarak sever misiniz bilemem ama bu bir tarla domatesi, büyük, kabuğu ince ve güzel bir kokusu var. Sadece Ankarada varda bilemem ama pazarları bir alt üst etmek gerekebilir.

Kendin yetiştir bence. " nası' yaa ? " falan deme. -tabi şartlarını bilmiyorum da - balkonda saksıda bile yetiştirebilirsin. uzun zamandır o eski çanakkale domatesi tadında domates yememişken bayramda eniştemin kendi yetiştirdiği domates biberlerle ablamın yaptığı salatayı yedim, bittim resmen bittim. off aklıma geldi yine.

Ccc Foça - Gerenköy Domatesi Ccc

OrganiKanyon yada Macrocenter lara da bak istersen

www.organikce.com
Şurası belki iş görür.

ortaköyden beşiktaşa gideceksiniz vapurla kadıköye geçeceksiniz. kadıköy sahilde göreceksiniz ki otobüs durakları hemen orada zaten. orda sigara içmekte olan bir abimize abi fenerbahçeye giden fb2 otobüsleri nereden kalkıyor diye soracaksınız abinin yönlendirdiği yere gidip yaklaşık 15 dk sonra fenerbahçede olmak üzere otobüsünüze bineceksiniz. vapur 25 dk. ortaköy beşiktaş 10 dk sürmez bile trafik yoksa...

fenerbahçe'de tek durak mı var, inince dalyan club'ı sorsam herkes gösterir mi?

gösterir.

yarın o saatte ortaköyden beşiktaşa geçmeniz otobüsle yarım saatten fazla sürer... halin vaktin yerindeyse yürümeni tavsiye ederim :)

www.telekolay.com

sisli bebek 30-40
bebek tkasim 40-45
taksim macka 5-10
macka sisli 8-15

5 biletlik akıllı kart yeterli gelecektir size. gerek yok taksiyle yüz liralık masraf yapmaya.

akbil de alabilirsiniz isterseniz. alırken 6-7 lira depozito veriyorsunuz. işiniz bittiğinde herhangi bir akbil dolum gişesine verebilirsiniz. akbili geri verirken verdiğiniz depozitoyu alıyorsunuz.

hangi otobüslere binmem gerekir?

fn tuşuna basılı tutarak scroll lock u falan deiştir bakalım bi.

fn+ numlock ya da fn+F11 deneyin.

kesin doktora git.

klavyeyi bir emoya satıp parasıyla yeni klavye alın.

hayatımda gördüğüm en anlamlı duyuru.

kapi kulplari camin dibinde oluo bu modellerde ilk resme dikkat edersen arka camin sol dibinde bi oyuk oldugunu farkedersin kapi kolu orda

arka camların en arka kısmına gizlenmiş bir şekilde yapar alfa bunu dikkatli bakın orada başka bir modelde daha belirgin görmek için

upload.wikimedia.org

1)mesaj çok altlardaysa gözünüzden kaçmış olabilir ikinci sıradaki okunmamış mesajlar linkini tılayın
2)belki de kilitlenip kaldı hemen güncellenemiyor bazen. eski okuduğunuz mesajı gösteriyor okunmamış diye...

cache problemi de olabilir diye düşünüyorum.

ctrl + f5

sistem arıza veriyor o şekilde arada bende devar şu anda aynı sorun..

aynı sorun bende de var

Birinci sorunuz: hemen çıkıyor zaten en fazla ekstra 3-4 dk. daha neden bekleyemeyeceksiniz ki????

En son 3 yıl önce aldıydım, hiç öyle hemen değil, sabah başvur öğleden sonra al şeklindeydi.

birinci soru istanbul beyefendisi'nin dediği gibi anında veriliyor artık. 5 lira da ücreti var bizim burda

Onaylıyorum. :)
Kuyruk yoksa (ki öğrenci kayıt işleri bitti neredeyse rahattır oralar)
5 dakika da hallolur maksimum. 5 tl de ücret verirsiniz.

bir elle mantarı tutup bir elle şişenin tabanını tutacaksınız mantarı değil şişeyi çevirirseniz rahatça çıkacaktır. Vida çıkarır gibi.. Mantarı bir bez ya da havluyla da tutabilirsiniz.

Alet edevata zaten gerek yok. Mantari kaplayan folyonun altindaki teli elinizle cozup cikarin. Sonra mantari yavasca saga sola cekerek veya cevirerek yukari cikarin. Bir yerden sonra zaten sisenin icindeki basincla mantar cikacaktir.

teli çöz, şişeyi acık salla, mantarı parmakla yukarı it acık, sonra gene salla biraz, gene az az it mantarı, gene salla, gene it, salla! paau! kutlarım, tebrikler, bravo, iy ki doğdun.

şampanya zaten alet edevatla açılmaz, elle açılır.

tepesindeki folyo kağıdı yırtın.
burgulu bir tel vardır. onun burgusunu açıp çıkarın. şimdi sadece mantar kaldı. zaten tepesi şişenin dışında. şarap gibi tamamen gömük değil. o mantarı ittire ittire, çevire çevire gevşetin. son noktasında köpürsün istiyorsanız şişeyi biraz sallayın. köpürmesin derseniz sallamayın. sonra baş parmakla ittiriverin. poott edip açılacak zaten.

sallama!! sakın sallama!! bak biri ölür, üzülürsün :)

herkes demiş ama, bi daha söyliyim. alet edavata gerek yok elinle dışarı ittirecen mantarı

şampanya mantarının kafası büyük, kendi küçüktür, içine itilmez.
şampanyayı biraz sallamanız da mantarın fırlamasına bahane olur (çok abartmayın).

yağmur buhar ve hızdır o J.M.W. Turner'ın resmi.
google a
rain steam and speed yazdığınız anda istediğiniz büyüklükte dijital kopyasına ulaşabilirsiniz.

Aslina bakarsaniz Turner'ın resimleri ingilizlerin daha iyi gördüğü ve anladığı eserlerdir. zira o coğrafyanın resimlerini yapar.
William amca İngilizlerin nadir ressamlarından, birde tarzı özgün.Onun hafif soyuta kaçan bulanık deniz resimleri de vardır.
İnsanın gözünde beliren bir anlık manzara resimlerine hareket katar bu amcamız.devamlı hareket ve melankoli
Hakkını yememek lazım konu seçimi ve tarzı açısından özgündür.
Ve ne zaman onun resmi görülse , bu turner’a ait damgası konulur

mesai geç başlayıp erken bitiyorsa, maaş da tatmin ediciyse, iyidir o iş...
gerisi boş

Çalıştığın iş yerindeki "örgütsel adalet" in mevcudiyeti çok önemli. Üstlerin ve diğer yöneticilerin astlarına yönelik tutum ve değerlendirmeleri adil ve tarafsız olmalı. Yani profesyonel bir yönetimin varlığı gerekli. Eğer bunlar varsa iş arkadaşları senin üzerinde hiçbir baskı oluşturamaz, kendini güvende ve huzurlu hissedersin, bu da işten tatmin olma şansını artırır.

İnsanlar en tahammülsüz oldukları nokta bu adalet algısıdır.

Özetle eğer kurumsal bir örgüt ise düşük maaşa karşın uzun vadede istihdam edilebilme güvencesine önem veririm. Değil ise öncelikle kariyer derim. İş arkadaşlarını, maaşı ve iş tatmini görezden gelip kendinize basamak atlatmak olmalı tek amacnız.

mesai olmucak bir de ortam arkadaş ortamı iyi olmalı yoksa ne olursa olsun cekilmez o iş

tecrübelerime dayanarak söylüyorum erkekler için para ve kariyer daha çok öne çıkıyor. Bayanlarda da boş vakit ve iş ortamı. en azından çalıştığım yerde bu şekilde. Tabii ki hepsi de önemlidir.

benim için üç kıstas: çalışma saatlerina uyulsun. parası güzel olsun. ulaşımı kolay olsun. ortam, şirket prestiji, ünvan, rahatlık vs. çok da umrumda olmuyor açıkçası. çünkü şunu biliyorum ki keyfim için değil, sadece hayatımı geçindirmek için çalışıyorum. en rahat iş bile iştir nihayetinde. bana özel hayat tanısın bir de para versin yeter.

Sevdiğim işi yaparken para kazanmak.

1.kafam rahat olacak,işi isteyerek yapcam.
2.çalışma ortamı,insanlar iyi olacak.
maaş,kariyer daha sonra gelen şeyler.

kıl müşteri olmamasını beklerim... boşa beklerim.

açıkçası benim şu aralar ilk baktığım şey işlerin düzgün olması. cuma akşam 6:30 da gelip şunları yetiştir denmesi hiç hoş olmuyor. yetiştirdikten sonrada şef 1 hafta elinde bekletince işi haydeee yeter artık durumu oluyor. önemli olan düzgün planlı programlı iş yapan bir yerin olması. yoksa her gün eve değişik değişik maceralarla sinirli ve huysuz bir şekilde eve dönüyorsunuz. birde ister istemez evdekilerin kafasını ütülüyorsunuz.

ikincisi maaş. zaten iyi bir maaşla çalışıyorsanız büyük ihtimalle kariyerinizde iyidir. ne kadar para o kadar saadet. ama bi o kadarda iş ve sorumluluk yüklerler. tabiki istisnalar vardır. aşırı iş yüksek maaş yerine, düzgün planlı bir iş, ortalama maaşı tercih ederim. zaten zor bulunanıda bu.

iş seçerken arkadaş ortamı ise bahane. daha önemli olan şeflerin, müdürlerin ne kadar arkadaşça olduğu(göreceli). iş arkadaşından arkadaş çıkma ihtimali çok düşük. hatta yanınıza arkadaşınızı aldırırsınız benim gibi. sonra onunlada arkadaşlığınız bitebilir. tabiki istisnalar var. iş yerinde evlenenleride gördüm. hem işte hem evde birbirlerine bakabiyorlar. takdir ediyorum. arkadaşlık mevzusu işin stresine sıkıntısınada bağlı. bence seçici bir unsur değil bu.

çeşitli yerlerde çalıştım ve diyebilirim ki, kesinlikle çalışma ortamı ve arkadaşları.
ayrıca patronların çapsız olmaması ki bunlar işi sevilebilir yapıyor. gerisi geliyor zaten.

bu kadar

ben sordum bankada, gidip kyk'dan alabilirsiniz size kalmış dediler.

evrak ne lazim hatirlamiyorum da 8de orada olmani tavsiye ederim. yuzlerce kisiyi bulabilirsin onunde.

-Kira kontratının aslı
-Nüfus cüzdanı
-Eski bir fatura veya tesisat numarası
-Sayaçtaki son değeri not edeceğiniz bir kağıt parçası.

Kötü haber: 250 lira civarı bir depozito alınıyormuş...

Yakın bir konu ben de sorayım bari.
Ben de kiracısı olduğum evden ayrıldım ancak hala igdaşa gidip kapattırmadım aboneliğimi.
Bu depozitoyu yatırıp yatırmadığımı hatırlamıyorum. Eğer diyorsanız ki yatırmazsan açtıramazdın zaten diye, bunu kapatırken alabilmem lazım mantıken değil mi?

Ne gibi sıkıntılar çıkar?
(2 yıl önce açtırdım aboneliği)

borç var mı yok mu diye bakarlar şayet borç var ise miktar depozito ücretinden düşülüp kalanı size iade edilir sizden sonra gelen kiracı sizin adınıza o aboneliği kullanıyorsa ve ödemedi ise o borç size kalır

Yok daha eve kiracı çıkmadı ben yeni kapattım evi. Borcu da yok.
Oh be 10 kuruşumla kısa sürcek birlikteliğimiz. :)
İyi oldu bu başlığı gördüğüm. Ve sizin görmeniz :)

kargo versiyonunu ben çok sevmiştim.

zeki müren, neşe karaböcük

ben.

Candan Erçetin.

nesrin sipahi

ozdemir erdogan

abi ortak bir yerde buluşamazmıyız. +1 ler gelsin şu dakkadan sonra:)

kargo +1

zeki müren +1 en eski taş plak kaydı

tsm yorumu tarzinda gerekiyorsa; zeki muren, nesrin sipahi ve seyyan hanim. ucunden biri olur ama sadece biri olmuyor :P

Zeki Müren'in taş plak kaydına benden de +1. O kaydı dinlemeden önce alelade bir şarkıydı benim için.

sema diye bi hatun var.. ekho 1 ve 2 adlı albümlerine bi bakıver..
taş plak sesli kadın derler ona..

sorun düzeldi

oldu, geçti..

(bkz: eliminatör)

ufuk yıldırım sunuyordu. final bölümü de prehistoric 2 idi galiba..

abi kusura bakma, konuyla alakası yok ama başlığı görünce koptum. mecazi anlamda kullandığını sanıp dedim ki kendi kendime "tek üşüten ben değilmişim". meğer sen cidden üşütmekten bahsetmişsin, allah şifa versin. tylol hot iyi gelebilir, iyi geceler.

bol bol yemelisiniz. ancak o şekilde düzelebilirsiniz. çay yerine ıhlamur için. bir de nane-limon iyi gelir. terleyerek hastalığı atabilirseniz güzel olur. terlediğiniz zaman hemen üstünüzü değiştirin. bol bol dinlenin sağlıktan ötesi yok. sigarayı geçici olarak bırakın.

büyük bi hastalığın habercisi bu belirtiler kardeş.

ne gibi bir hastalığın habercisi?

bilinen bir hastalığın belirtilerine benzemesi kesin o hastalık olduğu anlamına gelmez.doktora gidin.

"büyük bi hastalığın habercisi bu belirtiler"le ne kastedilmiştir hala onu öğrenme çabası içindeyim.

yarın sabah sağlık ocağına git o zaten sana gerekli ilaçları verir. geçici olarak da çorba falan iç, ateşin yükseliyorsa şayet sirkeli suyla bir bezi ıslatıp ıslatıp koy alnına. ha eğer çok yükselirse dooooğru acile.

(bkz: salmonella)

kola şekerliyse var. şekeri komple kes. çok şey değişir.

ben türk kahvesini bile 7 şekerli içiyorum.

spor derken neyle uğraşıyosun? kardiyo çalışman lazım bol bol, koş, ip atla, hopla zıpla, kalbinin deli gibi çarptığını ve nefes nefese kaldığını anladığın andan itibaren enerji kaybediyorsun demektir, o ana kadar yaptıkların tırışka...

@ kardanadam. cardio verdi işte yarım saat kosu. 15 dakika bisiklet fln. bu liste geciş süreci 2-3 hafta sonra değişicekmiş.ama sımdi spor kadar beslenmende dikkatli diyorlarya işte neye dikkat edeyim

valla şekerden, k.hidrattan, yağlı yiyceklerden uzak dur, bol bol meyve sebze ye. protein ağırlıklı beslen işte fixtir. fast food yeme, asitli içeceklerle fazla haşır neşir olma ki bunları geri kalan hayatın boyunca yaparsan geri kalan hayatın daha uzun sürer hem...

ama şeker önemli, az olsun...

bide hamur işleri. acma pogaca, börek bunlarıda kesmek gerekirmi. bi yandan da kılo da almak istiorum

yarım mekik.

üç ana öğün ve üç ara öğünden oluşan güzel bir sağlıklı beslenme takvimi oluşturun kendinize. diyetisyene gerek yok. internette envai çeşit mönü mevcut. kolayı hamur işlerini tatlıyı kesin şekeri o kadar çok kullanıyorsanız tatlandırıcıları kullanın. kardio iyi bir çözüm ama mekik de karın kaslarını geliştirmede ve göbeği eritmede tavsiye edilen bir çözümdür. ama günde en az 250 tane...

kalıcı bir kilo kaybı istiyorsan kardiyo yerine ağırlıklara yüklen ve illa kardiyo yapacam diyorsan (bkz: hiit)

BOY KİLO DENGEN ÇOK NORMAL. DAHA DA ZAYIFLAMAN METABOLİZMANA ZARAR VEREBİLİR VEDE GEREKSİZ.

@aeroflot zaten kilo vermek değil almak istiyorum lakin göbek olmadan.

metabolizmana bagli olarak aksam yemeklerini azaltmak, yag ve karbonhidrattan ziyade proteinli yiyeceklere yuklenmek faydali olabilir.

geleceğe dönüş =P

volver

(bkz: the wizard of oz)bir nev-i evden uaklaşıp geri dönme filmi sayılabilir

(bkz: eve dönüş)

birde bunun diğer versyonları var tamam işte :D

Şurada bu soru sorulmuş ve yorumlarda cevaplar verilmiş: www.bbc.co.uk

Imdb board'da sorsanız yanıtlar yağmur gibi yağar herhalde.

where the wild things are

Yüzüklerin Efendisi

(bkz: garden state)

nuri bilge ceylan'ın mayıs sıkıntısı.
bir de içsel olur derseniz david lynch'in muhteşem başyapıtı kayıp otoban

babam ve oğlum

(bkz: herkes kendi evinde)
ama ödev için bu filmi izlemen gerecekse bulman sorun olur baştan söyliim.

(bkz: dom za vesanje)

burdada var bi gidiş dönüş

(bkz: into the wild )

eve dönmek ister ama dönemez. ama bu konu da sağlam felsefesi olan bir filmdir. bi incele derim.

Stalker - Andrei Tarkovskiy

Everything Is Illuminated

derailed

little miss sunshine

her karakterin kendine dönüşleri var

the deep.

adam tekneyle denize çıkar. gemi batar. yüze yüze evine geri döner. imkansızı başarır. olay gerçektir.

kivanc1 arkadaşım yakınlarda vardır plastik eşya satan bir yer. bir de kargo ücreti vermenize gerek yok siz bilirsiniz.

ikea?

e koçtaşta falan 8 liraya var. ama üstüne en fazla 50 kilo oturabilirsin, ben oturduğum da tüm ayaklar seğirtti. 15 20 liraya da var.

şu sağa solda cok kullanılan plastik sandalyelerin markası papatya oluyo.bir bakın isterseniz internetten.

ilk cevap dışındaki cevaplar maalesef çözüm olmadı. ucuz yollu bir şey aradığımdan ikea zaten dışarda, koçtaşta da pek uygun bir şey bulamadım. papatyada da fiyat yazmıyor nasıl işse. en iyisi istanbul beyefendisi'nin dediği gibi yapmak.

metro da baya uygun fiyatları web den satmıyor ama.

1.craig harris
2.miroslav vitous
3.john surman

benim sıralamam yukarıdaki gibi. ayrıca okay temiz de çok severim ama onu her zaman dinlemek mümkün nasılsa. ayrıca perada sinemada caz var. beleş olabilir gösterimler.

The Sun Ra Arkestrayı kaçırmayın
Diane Schuur
Paganini trio
Miroslav Vitous
John Surman

Çok zengin değil bu yıl ama bir kaç muhteşem müzik olayı var işte idare edin.

----biraz alakali ama dogru olmayan cevap----

amy winehouse'u dinleyip sevmistim, cazla olan bagim budur, amy winehouse ne kadar cazcidir onu da bilmiyorum aslinda, ama ogrenmek istiyorum, ayip olan ogrenmemektir zaten.

cok duz bir soru olacak belki ama, caz'i sever miyim ben? boyle baslangic icin kimi dinlememi onerirsiniz, sevip sevmeyecegimi anlayabilmem acisindan?

----/biraz alakali ama dogru olmayan cevap----

zincirlikuyudan geçer zaten beşiktaş etiler arabaları 559c rumelihisarüstü-beşiktaş özel halk otobüsleri geçer oradan. etilerin göbeği zaten ineceğiniz yer. yanılmıyorsam akmerkezden iki durak sonra akbankı görünce inin.

14ŞB – Kadıköy-Ş.Şahinbey Mahallesi otobüsleri modokoya gider orada zaten adres. Dudullu dolmuşları da gidiyor ama hepsi değil bildiğim kadarıyla bir sorarsınız orada...

www.iett.gov.tr

biraz yürünecek haritaya göre.

Betty Blue/37°2 le matin

natural born killers
lonely hearts
wong kar wai nin aşk zamanı
Les Amants Du Pont-neuf var köprüüstü aşıkları

la fille sur le pont (her film sorana da bunu öneriyorum ya, du bakalım...)

eternal sunshine of the spotless mind
arızalı değil de nedir yani. :)

masumiyet

"Jeux d'enfants" tabi ki

masumiyet + 1

(bkz: Wristcutters: A Love Story)

(bkz: dolls)

reconstruction
american beauty
boş ev

(bkz: le fabuleux destin d'amelie poulain)

Katil Doğanlar (1994) Natural Born Killers +1

500 days of summer.
dandik bi film ama olsun.

50 ilk öpücük

(bkz: old boy)

sayılır mı bilmem ama
a la folie.. pas du tout..
"he loves me, he loves me not" olarak ingilizceye çevrilmişti.

çeşitleri tobacco shoplarda var. capitole bi bakın mesela...

@durukafa: anadolu yakası evladıyım falan demiş de o yüzden capitol geldi aklıma...

tobacco shoplarda bulunan pipo tütünlerinden uzak durun...
bir de adam çiçek pasajına bile gelemiyor, taşralıymış adam, köylüymüş, nasıl gelsin capitole yahu...
internetten deneyin şansınızı, ya da sözü edilen mekanların telefon numaralarını bulun, ben dr.brainflor, sizeden rica etsem kargoyla yollar mısınız deyin, parayı da havale falan yapın..
kargoyu da ödemeli yollasınlar...
1 paket için havale yapmaya değmez, 3-4 paket isteyin

@beyefendi: ben yanlış okumuşum, anadolu deyince, aklıma içanadolu gelmiş nedense... uykusuzluğuma verin...
bu durumda cevabım, üşenmeyin, çiçek pasajının oraya gidin, ya da kadıöyde mühürdarda, kilisenin karşısındaki oyuncakçıya bakın.

@beyefendi, o shoplarda tapdvsvs bandrollü ürünler oluyor bir tek, o da che işte...
@durukafa, internetten tütün ve alkol ürünleri satışı yasak türkiye'de. dükkanları telefonla arayıp kargoya razı etmeye uğraştığıma değmez, o kadar da uzak değilim çiçek pasajı'na da... hani koskoca istanbul'da bir tek orada mı vardır onu merak ediyorum ben. bağdat caddesi'nde bir yerde var diye duymuştum sanki bir zamanlar.
ayrıca "çiçek pasajına bile gelemiyor" dediğine göre sen oralarda yaşıyorsun, sen alıp kargolasana bana :)
brainflor da güzelmiş bu arada...

benim gözler hakkaten görmüyormuş, nicki de yanlış okumuşum :)
neyse yukarıya editledim ama göremezsin diye buraya da yazıyorum, mühürdarda, kilisenin karşısındaki oyuncakçıda var pipo tütünü...
aradığın markalar orda olabilir

canım kardeşim n'apmışsın sen öyle git meendisliğini oku bitir zaten yarılamışsın ee derslerde iyi diyorsun, ekonomiyi hobi olarakda öğrenebilirsin çok bi halt değil ekonomi.

hayallerinizi gözden geçirin. hangi bölümün ve hangi mesleklerin sizin için ideal olacağını gözden geçirin. bunu başkalarından ziyade siz bileceksiniz. hayat okuldan ibaret değil bilgisayar mühendisi olduktan sonra mutlu olabileceğinizi düşünüyorsanız ona devam edin. evet ben de ekonomi mezunuyum çok fazla ekonomi mezunu var memlekette bu bir gerçek. ama hayalinizde bu tarz bir meslek varsa hiç de düşünmenize gerek yok.

gelelim son maddeye. çıldırmayın. üniversitenizi okuyun bitirin ondan sonra ne yapıyorsanız yapın. asgari ücretle geçinmek kolay mı zannediyorsunuz. hayat öyle kolay değil.

edebiyat falan mı okusam? tercümanlık falan? almanca, rusça ve ingilizce biliyorum. ha, almanca okumam yazmam yok. anne tarafı alman olduğu için çocukken duya duya, konuşa konuşa öğrenmişim. burada isviçreliler ile oturup(daha selam-sabah dışında oturup konuşmadık ya, neyse) türkçe gibi konuşabiliyorum ama ne kadar grammer var ben de bilmiyorum.

doktor ol bence kafada var gibi sende :) olmadı astronot ol. yaparsın. biraz zorlasın diye bunları dedim alay etmiyorum.

elini sallasan ekonomiste çarpar ama yurtışında okumuşunu, kendini yetiştirmişini bulmak kolay değil.
bence de salla mühendisliği, çok zor lan mühendislik okumak, en iyisi işletme-ekonomi falan bence, rahat rahat okursun, iş de bulursun merak etme...

eğer Türkiye'de çalışmak istiyorsanız bence bölümünüzü bırakmayın. bu ülkede her branştan istemediğin kadar var (yeni branşlar hariç: biyomedikal müh. benim bildiğim, bu bölümleri araştırabilirsiniz.) bu tarz bölümlere geçme imkanınız varsa geçin durmayın. sıradan bi bölüme geçmek istiyosanız bence geçmeyin bölümünüzü okuyun. zaten okudugunuz bölüm sıradan. türkiye'de mühendis fazlasıyla var. ceo kardeşime katılıyorum. yüksek matematik alıyosan 2. sınıfsındır( bizim buraya göre) bencede çoğunu atlatmışsın. artı bildiğin baya dil var. türkiye'de mühendis olupta dil bilen çok az. hele hele 3 dil çok çok az. bence bitir gel buraya mükemmel işlerde çalışırsın.

süper yapmışın.kıskandım....

ben öyle dekanlığa gitseydim zamanında

"ne diyorsun lan dalalma ne ekonomisi "derlerdi...

helal olsun!

yılalr sonra çocuklarına anlatırısın hikayeyi:)

bok var mühendislikte!

1. Çinli'den kurtulunca püripak olacaksınız. Onun siniri bu üstünüzdeki :)
2. Ekonomiye geçinde "ee yeğen şimdi neye yatırım yapalım, altın diyollar" sorularıyla karşılaşacaksınız. Her mesleğin soruları var :)
3. Yüksek matematikle karar verilmez mühendislikte, sonra o öğrendiklerinizi kullanırken size uygun olmadığını anlarsanız değiştirirsiniz. İş işten geçmiş olursa üstüne MBA yaparsınız.

@cosmicstring: ahah, bu ruh haliyle güldürdün ustam yav. bi an diyaloğu hayal ettim gözümde.

d:dayının biri
b:ben

d:ne okuyorsun?
b:ekonomi abi.
d:ee, nolacak bu ekonominin hali?
b:valla dayı, şimdi japonya'nın resesyon açıklaması dünyada pek çok şeyi etkileyecektir, sonuçta yen faizi olmayan tek para birimi. uzun vadede stakflasyon önlemleri bıdı da bıdı...
d:o değil de, altın çok düşmüş artık çıkar diyolar?

yazınca o kadar şey olmadı belki ama beynimde canlanan haliyle yarıldım valla. :)

kararsız kaldıysanız bilgisayarı bitirin işletme master'ı yapın.tam olsun.mba.

öyle birşey yok.ruh falan evi ziyaret edemez.sadece 7.gün taziye için yemek verilir. işte insanlar gelir,ziyaret eder ve başsağlığı diler.40.gün de toplanıp dua okurlar.

ilk 7 gün cenaze evinde yemek pişirtmez kimse komşuları getirir vs.
52. gün et kemikten ayrılır
40. gün ise bazı örf adetlerde karalı bayram olarak geçer... eğer 40 gün dolmadan bir bayrama rastgelirse evinden hiç çıkmaz bayram için... annesi babası bile olsa gitmez eve bayramlaşmaya gelenleri görürler o kadar...

edit: inançsız kafirin birisiyim

islamda yok bunlar sadece ananeler böyle.
ama kırkıncı günün ve 52. günün hepsinin tıbbi birer açıklaması var.
mesela 52. günde et kemikten ayrılmaya başlıyormuş. (40. günde ne oluyodu bilmiyorum ama bişey oluyodu)

artık cenazeler daha uzun sürede çürüyormuş.insan bedeninde bulunan kimyasallardan ötürü.

islam inancında ruh ölümle ceset irtibatını kaybeder ve ruhlar alemine yolculuk eder. tekrar dünya ve dünyadaki cesetle ilişkisi olması mümkün değil.

dinden ziyade örfi bir davranış.

tamamen hurafe. dinimize sonradan girmiş bir şey.

dinimize sonradan gelmiş bir şey değil, dinimizden çko önce varolan paganik inançlar, iyi ki varlar. dinimize renk katan şeyler bunlar.

yahu et kemikle beraber durup hoop 52 gun doldu bari ayrilayim mi der. Nerden cikariyosunuz boyle seyleri. etin kemikten ayrilmasi, bedenin her yaninda ayni zamanda olacak diye bir kural yok. yahu hic mi diskaviri channel izlemiyosunuz.

insanın 40. gün bedeni çürümeye başlar. burnundan.

(bkz: bidat)

40. gün burun düşer gibi bir şey duymuştum sanki...

O değil de, oğlunu kaybeden bir kadın için bizim yaşlı komşu teyzelerden biri, mezarına annesini götürmeyin, ağlarsa çocuk mezardan kalkar o da ağlamaya başlar, sonra evine gelir demişti. Nasıl bir düşünce yapısıdır! :)

Anneyi mezarlığa götürüp üzmemek için söylenmiş ama korku filmi gibi. Bir de düşündüm de, ben olsam sırf eve gelsin diye bunu duyunca gider ağlardım herhalde.

ölümden sonra bedenin çürümesi süreci kalbin durmasıyla birlikte başlayıp ortam koşullarına bağlı hızlarda ilerliyor. Örneğin açık havadaki bir beden sudaki bir bedene göre çok daha hızlı dekompoze oluyor. Yaz ve kış arasında da çok fark var doğal olarak. Batılılar ölülerini hava ve böcek geçirmeyen tabutlarda gömdüklerinden onlarda bu süreç daha uzun sürüyor tabii (bu süreçte bedene yumurtalarını bırakan sinekler filan da normalde yer aldığı için - CSI'daki gibi). Nette cesedin dekompoze olmasıyla ilgili bir sürü çalışma var (bazılarında domuzlar kullanılıyor) ama bunlar ya açık havada çürüyen cesetlerle (kriminal vakalarda kullanılacak veriler elde etmek için) ya da tabut içinde gömülen cesetlerle ilgili bilgiler. Bildiğim kadarıyla kimse İslama uygun şekilde defnedilmiş bir bedenin çürümesi konusunda bir araştırma yapmamış ve kolay kolay da yapmaz. Yani bu konudaki bilgiler en iyi ihtimalle tahmini en kötü ihtimalle de hurafedir. 7, 52 ve 40'ıncı günler meselesi de dahil olmak üzere. Yani çeşitli günlerdeki gelenekler ile ilgili nedenleri bilimde değil yine âdetlerde aramak lazım.

Anlamlı bir bilgi mi bilmem, ama Simon Beckett'ın "The Chemistry of Death" (İthaki'den Ölümün Kimyası diye çıktı, patoloji odaklı bir cinayet romanı)kitabında pamuklu kumaşın toprakta beş yıl sonra tamamen yok olduğunu okumuştum, bu bizim kefenler için geçerlidir sanırım.

-Taahhütlü mektuplarda kayba uğramadan yerine ulaştırılması posta idaresince kayda alınarak üstlenilir. Size de gönderildiğine dair haber verilir. İadeli de de eğer bir şekilde adrese ulaşmazsa postanızın belirttiğiniz adrese iadesi sağlanır. Normal postadan pahalıdır bu yüzden

-Tabii ki o adres olmasına gerek yok. İstediğiniz adresi verebilirsiniz.

PTT'ye gitmeniz gerekiyor

PTT ye gidiyorsun. iadeli taahhütlü posta göndermek istediğini söylüyorsun onlarda sana bir form veriyor alıcı ve gönderici bilgilerini yazıyorsun. olurda posta teslim edilmezse gönderici adresine geri getiriyorlar. evet istediğin adresi verebilirsin.

teşekkürler,
behlül kaçar :p

Parmaklardaki kucuk kas gruplarini guclendirmek icin... Dersin adi da "Guzel Yazi" idi - ama guzel yazsan ne yazmasan ne?! Onemli olan el becerilerinin kucuk yasta gelisimini saglamak.

güzel yazı dersiydi o arkadaşın dediği gibi hatta tuhaf çizgili birde güzel yazı defteri alırdık sonrada elimizi kaldırmadan yazacağız diye kastırır dururduk. imza atma işinde işe yarar diye düşündüğüm bir ders idi. gerçi artık parafla işi bitiriyoruz. lan o kadar yzadık ettik yazım yine kötü yine kötü demekki neymiş olmayınca olmuyormuş.

şurada teknik açıklamaların yer aldığı bir powerpoint sunumu mevcut.

www.ilkogretim.info

(bkz: guzel konusma ve yazma)

Salaklık. Sonra 5. sınıfa gelince mi ne çocuklara "kendi yazınızla yazın" diyormuş hocaları, bunlar da mal gibi ortada kalıyormuş, bitişik bitişik yazma dışında yazmayı bilmediklerinden.

sözlükte 1500'lü yıllarda ingiltere, diye bir başlık vardı sanırım, ya da buna yakın bir şeydi, birkaç saat önce açıldı. oradan görmüş olabilirsiniz belki de, orada açıklıyor bu deyimi. aile bireyleri sırayla aynı fıçıda yıkanırmış, en son da bebekleri yıkarlarmış. suyla birlikte bebeği de atmayın, diye ingilizler'in meşhur espri anlayışının getirdiği bir deyim olsa gerek. bir işi yaparken dikkat edin anlamında bir deyim olsa gerek.

kötü olandan uzaklaşacağım derken mütemmim cüzü olan kıymetli şeyden de olmayalım demektir. Alman kökenli bir deyim.

Örnek vereyim: (Sık sık rahatsızlandığı için bademciklerini aldırmayı düşünen bir arkadaşa söylendiğini varsayalım)
- Bademciklerini aldırıyorsun ama vücudun bağışıklığında bademcikler çok büyük ve pek de bilinmeyen bir öneme sahip. Dolayısıyla dont throw the baby out with the bath water

dimyat`a pirince giderken eldeki bulgurdan olmak degimi ne ifade ediyorsa, onu ifade etmektedir.

çoğu çamaşırların çekmesine sebep oluyor. enerji tasarrfulu modeli az. olanı pahalı acayip elektrik yaktığı söyleniyor. LG ve electrolüxün modelleri daha iyi bu konuda.

çok elektrik yaktığından evinde olduğu halde kullanmayanlar var.

denetim masasındaki güç seçeneklerinden ayarlayabilirsiniz

guc onetımıne gir ordan su kadar sure sonra sleep e al yazan yerleri never yap.

sağ alt köşede pil yada elektrik işareti olmalı. ona sağ tıklayıp değiştireceksin ayarları.

ordan bulamazsan bilgisayarım-> özellikler -> aygıt yöneticisi -> Piller kısmından değiştirebilirsin.

yanından gecerken anahtar ile caktırmadan çiz. mesajı alacaktır.. (orman kanunları)

hayır yahu çizmeyin.

1. arabayı çizmek, arabayı oraya bırakana ceza olabilir, lakin pahalı ve geri dönülmez bir cezadır. elinizi de vicdanınıza koyun. orası boyansa, hatta parça değişse bile arabanın değeri düşer. adama değil, arabaya yazık. milli servet. o arabayı sonradan alacak adama yazık. hiç suçsuz adamlar hasarlı/boyalı/değişenli araba sahibi olacaklar.

2. adam belki orada çizildiğinin farkına bile varmayacak. öküz gibi gelip, arabasına binip gidecek. iki gün sonra fark edecek ve niye çizilmiş olabileceğine anlam veremeyecek. orspuçocunun biri çizmiş diyip geçip gidecek. garaj girişine park ettiği için ders olabileceğini düşünemeyecek.

o yüzden çizmeyin. adama değil, arabaya yazık. üstelik ders bile olmayacak. ben size alternatif cezalar önereyim. mesela yağmurlu veya potansiyel yağmur yağacak bir günse, sürücü tarafındaki sileceğin lastik kısmını veya komple değiştirilen kısmını sökün. belki 10-15 liralık bir zarar ama adamı yağmurda sileceksiz bırakmanın bedeli paha biçilemez. yağmursuz olsa da olur. mesela silecek fırçasını sökün, sonra da kırıp "garaj girişidir park yapılmaz" levhasına asın. yine 10-15 liralık bir zarar, üstelik tamir edilebilir ama adamın niye bu cezayı aldığını yeterince açıklar.

lastiklere çalışın ama bıçakla falan yarmayın. yazık. adama değil, lastiğe yazık. tükenmez kalemin götüyle siboba dürterek iki lastiğini indirin. stepne takarak da kurtaramasın. pompası varsa fostidi fostidi diyerek şişirsin. yoksa benzinciye kadar çekici çağırmak zorunda kalsın. ya da yiyosa jantın üstünde gitsin.

referandumda evet/hayır diyoruz sticker'ı bulun bir yerlerden. ya da benzeri. tam sürücünün göz hizası ön cama yapıştırın. sökemeyecek. sökerken izi kalacak. arabayı domala domala kullanacak, ya da oturup sıcak su, aseton, tiner vs sökmeye çabalayacak.

ya da favorim, a4 boyutlu boş sticker bulun. arka camın ortasına yapıştırın, üstüne de kalın boardmarker ile BEN BİR ÖKÜZÜM yazın. ya sökmekle uğraşsın, ya da damgalı öküz şeklinde gezsin.

bakınız hepsi masrafsız ya da az masraflı cezalar. üstelik adamın niye başına geldiği de kafasına dank eder.

hukuki olarak yapılacak hiç bir şey yok

@kibritsuyu lastik indirme ve sticker olayları harikulade çözümler. ama silecek olayı sakat. olur ya adam farkında olmaz. ölüme kadar yolu var sağanak yağmurda bu işin

@eleventh: bunu yapan taksici felan olsa hiç düşünmem işletirim orman kanunlarını..
@kibritsuyu: yöntemler hoşuma gitmedi değil hani de bunun bir legal yolu falan yok mudur yahu?

bi trafik polisi gelse, park cezasını çaksa, çekici de gelse arabayı alsa kaçsa?

sipariş üzerine gelirmi ki trafik polisi?

belediye çekicilerine para verilse, alıp kaçmazlar mı her zamanki gibi?

biz bi arabayı ters cevirip birakmiştik (skodaydı sanırım) tavan üstü.

yasal yolu var. hatta ankara'daysanız bende telefonu da var. 362 62 62 / dahili 168. ankara trafik şube'nin numarası. arayıp çekici istiyorsunuz. keyifleri olursa gelip parka çekiyorlar. ama çoğunlukla tamam gönderiyorum diyip göndermeyerek ya da boş çekici yok falan gibi bahanelerle sallıyorlar.

@istanbul beyefendisi: sırf lastiği sökersek fark etmeyebilir haklısın. o yüzden ben komple fırçayı yerinden çıkarıp kalan sapını da havaya kaldırmayı öneririm. sırf lastik de söksen, komple fırçayı da çıkarsan zaten gidip yeni silecek fırçası alacak. o da 10 lira mı ne. takılacak sapını da havaya kaldırırsan fark etmemesi mümkün değil.

kıssadan hisse, arabanın bütünlüğüne zarar verecek, parça değiştirmeyi gerektirecek. çok masraf çıkaracak şeyler yapmanızı önermem. önemli olan adamı zora sokmak ve garaj önüne park ettiğini gözüne gözüne sokmak.

mesela şöyle sağlam, güçlü bir arazi taşıtım olsa bir fantazim daha var. önündeki çamurdan dereden falan çıkmak için kullanılan makaralı halatla bağlıyorsun, çeke çeke garajın girişini açıp, arabayı da çektiğin yerde, mesela yolun ortasında bırakıp gidiyorsun. hatta kuzenimin bildiğin kartal'ı ile tamponlaya tamponlaya yola kadar ittirip sonra da çıkıp gitmişliği vardır.

mezar.

yuksek olasilikla sizofreni.

strese bağlı ciddi hastalıklar

sinirden kendini ..iker :D

stres manyağı olur. ne dışarıya kusması ne içine atması gerek. daha sakin ve huzurlu bir kişi olmanın yollarını bulmalı.

hiçbir şey olmaz....

bir arkadaş 6 yıldır eşine karşı her gün onlarca defa sinirini öfkesini gözyaşını içine attı herhangi bir bozukluk olmadı. ama arkadaşları vardı o arkadaşın... aynı değil durum yani...

mide kanaması.

Cinnet olur. Öylesine sallamıyorum, sorunuzun bilimsel anlamda tam cevabı bu. Olaylara zamanında cevap vermeyen, stresi parça parça boşaltmayan kişiler bir yerde kovadan taşan son damla misali cinnet geçirip karısını çocuğunu kesebiliyor, bunun adına da ülkemizde cinnet deniyor. Çevirisini yaptığım bir makalenin konusuydu. Bu cinnet geçiren kişileri sonra komşularına, tanıdıklarına sorsanız çok mülayim kişiler oldukları cevabını alırsınız, "hayret böyle bir şeyi nasıl yaptı, inanamıyorum" lar duyarsınız. Müşteri her zaman haklıdır politikası gereği haksız da olsa her insanın kaprisini çekmek zorunda kalan kasiyerin bardaktan taşan son damla ile birlikte markette herkesi pompalı tüfek ile vurması da buna örnektir.

@hiko seijuro doğru, sizin dediklerinizi anger managment filminde jack nicholson da söylemişti.. ama bu işin bir sonu yok mu yani, bir şekilde düzelemez mi insan, bir şekilde bu içindeki şeyi atamaz mı?

files.myopera.com

aynen dediğiniz gibiyse hiko seijuro doğru demiş. o zamana kadar kimse nası yazmamış ona da şaşırdım. öyle hemen cinnet olmayabilir belki ama patlayabilir ve bu da kötü sonuçlar doğurabilir.

(bkz: boks ) (bkz: kavga etmek) (bkz: rahatlamak)

mide rahatsızlıklarına yakalanması kolaylaşabilir- reflü, gastrit gibi

bence kendinize bi eğlence bulun.ne bilim belgesel izleyin,ilgi çekici bulduğunuz şeyleri araştırın,gezin,tozun ama en önemlisi konuşun.kendi dünyanızda yaşamayın açılın biraz

mide kanamasına hatta kansere kadar varabilecek, strese bağlı türlü çeşitli hastalıklardan tut, ciddi manada akli melekeleri yitirmeye kadar varır, aman diyim. malum "duvarı nem insanı gam yıkar"

bünyesi sağlamsa çok güzel olur. güveç gibi düşün.. değilse pörtler zaten bir yerlerden.

ha kötü tarafı tadına bakmak isteyen genellikle kırmak zorunda kalır, testi kebabı gibi düşün.. o yüzden kendini korumayı bilmeli, böyle biriyle olan da "neyün var, hiç konuşmuyorsan!!" diye kafa ütülememeli.

ha bi de adamın/kadının konuşası tutar, nasıl davranacağını bilemediğin için lafını yarıda keser ya da "anam bu muymuş derdi" tavrına geçiş yapar da kendisini hayal kırıklığına sürüklerseniz o testiyi içinizde patlatma ihtimali de yüksektir.

Kabataştan tramvaya binip yusufpaşa istasyonunda, aksaray havalimanı metro hattına aktarırsın, direk davutpaşa istasyonu var bu hattın.

fındıklıya bir şekilde gidip tarmvayla gidilebilir kolay olur.

yusufpaşadan metroya yürüme yolu var, trenvaydan z.burnu istasyonunda inersen metro 50 metre ileride.

gayrettepeye çıkıp oradan 41at ile davutpaşa kampüsün içine kadar girilir.

atkı eldiven falan olabilir belki o paraya. sonra küçük kalp şeklinde bir çikolata kutusu da yaptırılabilir zorlansa. bijuteri de olabilir. önemli olan miktarı değil gönülden kopup gelmesi...

yaş 22

Müzik kutusu.