Deulcom international Bakirkoy subesine gidiyorum ve pek memnun degilim. aktiviteler bos geciyor. genelde ogrenciler katilmiyorlar gerci. ama kurs olayinda anladigim onemli bir nokta var ki pilot zaman istemek gerekiyor. milyarlar verecegin kursa once bir muddet misafir olarak katilmayi deneemeni tavsiye ederim.

ayrica sakin ola "yabanci hocalarimiz cok var" lafina inanma. suan bizim subede yabanci hoca olarak lanse ettikleri guney afrikali bir hoca var ki once onun ingilizceyi ogrenmesi gerekiyor. anadili ingilizce ama aksani bozuk.. yani hocalariyla tanismani tavsiye ederim.. yoksa benim gibi "number" a "numbaa", "ask" a "haks" demeyi ogrenirsin..

istanbul'daki kurslar nedir ne değildir bir yorum yapamayacağım ama bu işin içinde olan birisi olarak söyleyebilirim ki eğer bir dil ögrenmek istiyorsaniz orasi kesinlikle bulunduğunuz ülke değil emin olun. en azından derdini anlatacak kadar konuşabilmek ise kastedilen. bir kere bir dile maruz kalmak o dili öğrenmenin en etkili yoludur. o dili kullanabileceğiniz ortamlarda hatta daha da ileri gidersek yaşamak için gerekli ihtiyaçlarınızı karşılamak zorunda olduğunuz ve o dilin konuşulduğu bir ortamda öğrenmeniz daha kolaydır. grameri kusursuz öğrenebilirsiniz türkiye'de ama söz konusu durum konuşmak ise işte bu çok zordur. zira ingilizce öğretmenliği olsun dil edebiyat olsun, kimi zaman mütercim tercümanlık bölümleri öğrencileri olsun hala kendilerini açık bir şekilde sözlü olarak ifade etmekte kimi zaman yetersiz kalabiliyor. yıllardır ingilzce görmüş bu bireyler bile zorlanırken konuşurken, 1 sene kursla ya da 9 ay kursla konuşabilmek felan pek inandırıcı gibi gelmior bana. zira benimde çalıştığım bir özel kurs 3 ayda konuşturucaz diyordu sözde. yani bir çoğu aldatmaca bunların. o yüzden gerçekten ingilizce öğrenmek ve kendinizi yeteri kadar ifade edebilmek istiyorsanız ve bu dil sizin için gerçekten önemliyse hem zamanınıza hem de biraz paranıza kıyıp malta ya da ingiltere gibi o dilin konuşulduğu ülkelerde dil okullarına gitmekte fayda var. burda alacağınız 1 senelik eğitiminden çok çok daha iyi kaydedilmiş bir ilerlemeyi orda daha az sürede sağlayacağınızdan emin olabilirsiniz. bildiğim kadarıyla maltadaki dil okulları diğerlerine nazaran daha ucuz oluyor. araştırın belki daha başka ülkelerde daha güzel imkanlar da olabilir.

istanbul icinde arkadaslarimin gittigi ve memnun olduklari Amerikan Kultur diyebilirim. Egitmenleri yabanci ve ilgili kisilermis.

Eger olur da yurtdisina karar verirseniz sakin ama sakin Malta'ya gitmeyin, ingilizce ogrenmeyi birakin deli gibi para oder donersiniz. Kesinlikle iyi degiller.

bahsettiğin kursa veya benzerlerine gidebilmek senin için yararlı olacaktır ancak bahsettiğin kursların sana sundukları hemen hemen aynı içerikler olacaktır. o yüzden o tarz kursları kendine yardımcı olacak şekilde dil eğitimine katman yararlı olabilir. wall street institute sana sıfırdan başlarsan ya da intermediate seviyede isen yardımcı olabilir. inan bana gerisi ticari amaçlar için sunulan paketler.

eğer bir dili hızlı bir şekilde öğrenmek istiyorsan ve çok seri konuşmak gibi bir hayalin varsa öncelikle kendi seviyeni belirle ve ardından kendi seviyenden daha üst derecede ingilizce ihtiva eden kaynaklardan cümleler ezberlemeye başla. kısa zamanda her durum ve zaman için cümleler edinmeye ve düşünmeden konuşmaya ve yazmaya başlarsın.

kursları vesaire buna yardımcı olarak kullanırsan "ingilizce seviyemi mükkemmel hale getirmek maksadı" kısa zamanda ufukta görünür.

çok mu biliyorsun konuşuyorsun diyebilirsin. haklısın. ben bir fuarda tanıştığım bir bilişim duayeninin tavsiyesine uyarak denedim harbiden işe yarıyor. kendisi fransızca ve ingilizceyi böyle öğrenmiş. bende ingilizcemi bu sayede geliştirdim.

4:3 ve 16:9 dünya standardı olduğu için olabilir mi? ileride sen kare yaparsın standart budur dersin olabilir pekala.

kare monitör ben de görmedim hiç ama yapan varsa saçmalamıştır bence, ergonomi gereği. yan yana iki göz yerine (odak noktaları yatay eksende dizilmiş oluyor böylece) tek göze sahip olsaydık kare olabilirdi belki. hatta o zaman bile yuvarlak daha uygun olurdu sanırım.

..z....z..
z.x.o.x.z
..z....z..

x gözlerimizin odak noktaları, z lerde göz bu noktaya odaklandığında görülevilen son noktalar olsun. gördüğünüz gibi kolay görülen bölge bir dikdörtgen. bence bundandır.

bir de gözümüzü yatay yönde çok daha rahat kaydırabiliyoruz. belki de okuya okuya zamanla göz kasları bu şekilde esniyor. yukarıdan aşağıya yazılan dilleri konuşanlarda durum tersi midir bilmem. ama "widescreen" denilen standartta üretilen ekranlar bana çok rahat geliyor. msndi, çalışılan programın araç çubuklarıydı ıvır zıvır yanlarda, ortada da çalışılan nesne.

edit: mesaj giriş fontuyla, çıktı fontu değişik sanırım, kaymaları düzelltim. bir de tekrar düşündüm iki gözün aynı noktaya odaklanması lazım değil mi diya ama sonra yatay bir çizgi şeklinde odak oluşması mantıklı geldi. "c u m h u r i y e t" kelimesini bütün olarak görebiliyoruz peki ya

c
u
m
h
u
r
i
y
e
t

? daha zor değil mi?

katilmiyorum, soyle ki, ekran boyutu ve orani ne olursa olsun zaten gozunuzu odakladiginiz alan tas catlasa 15 cm2dir, sadece resim video gibi objelerde geneline odaklaniriz ki, bunun da belli bir oran formati olmasi gerekmez, yoksa kare resim cercevesi, sinema perdesi olmazdi.

evet tek dogru olasilik dunya standardi olmasi olsa gerek. ancak yine de anlamiyorum, muazzam satabilecek bir urun neden uretilmez? (iki kati fiyatina olsun yine de alirim, oylesine istiyorum) sonucta tv ekrani degil ki bu, bilgisayar monitoru ya, yap iste cesit cesit

benimki yalnızca bir tahmin tabii. doğru mudur bilmiyorum ama diğer görüş şöyle durmuş bence:

- 4:3 ve 16:9 neden standart, neden dik widescreen ya da kare yok?
- çünkü 4:3 ve 16:9 dünya standardı.

aslında bunu özel mesaj olarak yollamam gerekirdi ama iki kişi olunca farklı kanallardan iki konuşmayı devam ettirmeye üşendim, uzama ihtimaline karşı.

standarttir, cunku oyle baslamis. tipki diger butun standartlar gibi uzun sureli kullaniminin getirdigi aliskanligi devam ettirmekten ibaret. cunku bu film formati. benim uyuz oldugum nokta tv ile pc monitorunun ayni kefeye konmasi. tv'yi degistiremezsin anlarim, sinema standardindan, tv kanallarina kadar hersey degismek ya da uyarlanabilmek zorunluluguyla karsi karsiya kalir ama, pc oyle degil ki. katlanan klavyeden tut, ustu bilyeli mouse a kadar bin tane farkli urun var, monitor hep ayni. bi firma da degisik bir sey yapsin be, varsin filmleri oyunlari altta ustte siyah bantla goreyim, tercih meselesi, bana uyar.

iyi de kare monitor var diye biliyorum ben. Samsung yapmis. gayet de guzel yapmis hatta..

www.ucuzu.com

yaniliyorsam soyleyin...

91'de fln vestel kare televizyon yapmıştı gidip koşarak almıştık ne gerek varsa.

4:3 standardı q klavye gibi bir gerzeklikten değil (bkz: #6239502), cashkopat'ın belirttiği gibi gözlerin yanyana durmasından kaynaklanıyor. Yani sinema formatı kafadan uydurulmuş, uzun süreli kullanımdan doğan alışkanlık standardı değil, gereklilik.
Hiçbir monitör üreticisinin "altta ve üstte siyah bant olsun bana uyar" diyen büyük bir tüketici kitlesinin varolduğu düşüncesinde olduğunu sanmıyorum. Kare ekran insan gözü için uygun değil, bu kadar basit, anlamayacak bir şey yok. turkish tekila kızmasın ama, kare ekran için yanıp tutuşan, monitörün üzerindeki düğmeleri kullanarak görüntüyü kare şekline sokabilir. :)

islakkedicorbasi : kare degil, dikdortgen bir monitor o. tam olarak 1280 1024 piksellik diyebilirim.
divit : ben de monitor diyorum zaten, tv olmaz, uygun degil
inatci kahraman aga : niyetim tartisma yaratmak degil ama tv ve sinema disinda neredeyse tum gorsel sanat ve icerikte serbest orani gorebilirsiniz. standartlarin korunma nedeni butun uretimci firmalarin uyumlu calismasi gerekliligidir. nasil ki photoshopta crop yapabiliyorsunuz, ayni oynanabilirliligi tv ve sinemaya uyarlarsaniz cok cesitli orantilar olacaktir, aha buraya yaziyorum. ancak su an tv ve sinema customizable degildir, tek neden budur.

widescreenlerin kimisi dik de kullanılabiliyor bu arada.

gözlerimizin üs üste değil yan yana olmasının bi sonucu dik kullanmama hadisesi

hediye derken dvd değil heralde, dvd ler geliyor sorunsuz çünkü.

aynen ben de,2 senedir sürekli olarak kullanıyorum daha bir tane hediye kazanmışlığım yok. ki bazen sırf çıksın diye en az seçilen hediyeleri bile işaretlemişliğim var,ona rağmen bir hediye yok.

benim bir arkadasimla ortak kullandigimiz hesaba Ideefixe hediye ceki cikmisti, yaklasik 1 sene once falan kadar.

senelerdir bana da bir sey cikmadi...

ben simdiye dek 3 defa kazandim (ben de cok sasirdim, zira hicbi sans oyununda hicbi halt kazanamamisimdir simdiye dek ve son 2 hediye 1 ay arayla cikti) direk maille bildiriyorlar, o maile 3-5 gun icinde cevap vermeniz gerekiyor, sonra kullanabiliyosunuz yani hurafe diil. (ayrica haftada birkac siparis maximum veririm bazen yani siparis sayim da cok degildir normalde)

Son 1,5-2 ay içinde 2 kere kazandım. İkisini de sorunsuz teslim aldım.

Ben de 2 kere hediye kazanmıştım, ama genelde sipariş verme oranıyla doğru orantılı kazanma şansınız sanırım:) O yüzden kazanmamış olmak daha sağlıklı bir yaşam tarzına işaret ediyor olabilir:)

bana da kazı-kazan başta olmak üzere hep bir şeyler çıkmıştır. yemeksepetinden 100'e yakın siparişe rağmen bir şey çıkmayınca acaba bu yüzdelik hediye sistemi tamamen yalan mı diye düşünmeye başlamıştım. alanlar var demek ki.

ideefixe'den hediye çeki kazandığımı listede gördüm ancak gelen giden mail olmadı, ben mail atıp sordum ona da cevap veren olmadı.. çok sıkı takip etmiyorlar bence, rastgele çalışan bi sistem..

bana 1 kere davetiye çıktı kum sergisine gidip kullanmadım. kardeşime bişi çıktı 3-4 kere gönderdik dediler fakat elimize ulaşmadı. sonra bir daha da uğraşamadık.

bana da cizgi roman cikmisti, hemencecik de gondermislerdi, ama bi iki sene oldu heralde.

Oasis - Stop Crying Your Heart Out olabilir mi?

evet oymuş hakikaten.hold on imiş girişi tutturabilmişim asdfjhs.çok teşekkürler.

sabahtan beri aklımda "come on a my house" çalıp duruyor, başlığı görür görmez atladım ve fakat cevap başkaymış tüh. come on a my house da dinleyin efenim

www.hostelworld.com, www.hostels.com ve www.hospitalityclub.org sitelerini denemeni öneririm.. ücü de oldukca islevsel ve ünlü siteler bu konuda.. ilk ikisi direk hosteller, ücüncüsü ise bir nevi evini, barkini backpacker lara, seyehat halindeki genci, yaslisi insanlara acan insanlarinin sitesi..

teşekkürler, onlardan haberim var da aradığım daha çok, hani biz su kadar insan kaldık, su iyiydi su cok boktandı tadında cevaplar, ha o sitelerde de okuyucu yorumları var ama bi de buraya sorayım dedim.

illa hostel diyorsaniz bilemem ama, alternatif olarak #5701 de bahsedilen oteller de isinize yarayabilir. ben sahsen central station'a 5 dk mesafede olan Season Star Hotel'i onerebilirim. www.easytobook.com (fiyatlari daha dusuk webde gozukenlerden)

eger email uzerinde gecerliligi ispatlanabilir (yasal bir sertifika ureticisinden alinmis ve suresi dolmamis) dijital imza varsa kanit olarak kullanilabilir diye biliyorum ben.

hukuk konulu bir kaç forum gezdim, msn logları bile delildir diyen başlıklar var. o kadar da değildir herhalde...

hukuki açıdan ne kadar geçerli süper bi fikrim yok lakinteknik açıdan bakarsak;
bir sayfanın sunucu üzerinde çalıştığı gayet tabi sunucu yazılımın (apache,iis vb.)loglarına bakarak ispatlanabilir.
bir de sunucu bilgisayarın dosya sisteminde o log dosyasına sadece bilgisayarın ulşatıgı ve kimse tarafından değiştirilmediğini gösteren bir başka log da lazım olur herhalde.

içinde ne olduğu belli olmadan ağzı kapalı bir şekilde gönderilen iadeli taahhütlü postanın bile delil kabul edildiği evrende, içinde yazılanın, gidiş geliş tarihlerinin, gönderenin, alanın kabak gibi belli olduğu e postaların delil kabul edilmemesi son derece saçma. ama gerçekten kabul edilmiyor da olabilir. daha dünyanın çok gerisindeyiz teknoloji konusunda.

eğer söz konusu dava bir ceza davası ise şöyle açıklamak gerekir ki;
ceza muhakemesi hukukunda her şey (hukuka uygun şekilde elde edilmiş olmak şartı ile) delil olabilir. ancak bu delilin ispatlama gücü, yani olayı kanıtlama gücünü takdir etmek yetkisi ve hakkı hakime aittir.
yani "şu şey ceza davasında delil olabilir mi?" diye bir konu söz konusu olamaz. hukuka uygun her şey delil olmasına olur, ama bunun ispat gücü hakimin takdirindedir. bence de bu tür bir davada (belirttiğim gibi, eğer dava ceza hukuku davası ise) e-mail yazışmaları pek kolayca delil olabilecektir.

eğer söz konusu dava bir özel hukuk davası ise, avukatınız haklıdır.

ceza hukukunda bu tip konularda mahkeme bilirkişi tayin edip emaillerin gerçek olup olmadığını araştırıyor.

Eminem den Stan vardı yanlış hatırlamıyorsam "stalking" üzerine.

Sting/Police´in "Every breath you take" diye giden sarkisi. "I´ll be watching you" falan diyordu. Dikkat etmeyince romantik sanilan ama aslinda stalker sarkisi olanlardan.

Bir de MFO sarkisi vardi "ne yaptin ne ettin haberim olur" gibisinden bir laf ediyordu. Orda da bir stalker durumu var.

Darren Hayes - Spin albumunden, "Creepin' Up On You" stalking'imsidir.

#1739888

bi gün bi çılgınlık edip
seni sevdiğimi söylesem...

Gülay'dan: www.youtube.com

(bkz: platonik top 10)

en.wikipedia.org

"In Music" başlığı

seni her gördüğümde - erkin koray

Sanayi Bakanligina veya TSE Kurumuna basvurmaniz gerekmekte diye biliyorum, kontrol eder yanlis ise edit'lerim.

ürünlerinizin CE standartlarında sertifikalandırılması için gereken testler vardır mutlaka. Bu testlerin hepsi yine CE standartında Türkiye'de yapılabiliyorsa(atıyorum 74 adet test) TSE bunu yapabiliyor ve CE olarak verebiliyor.Ancak çoğunlukla bu testlerin hepsi Türkiye'de yapılamadığı için(TÜV vs. dahil) "SATRA"(google'dan aratırsan çıkar bir sürü) gibi bağımsız özel test kuruluşlarının sertifikaları kabul ediliyor. Bu kurumlar sertifikalandırabiliyor.
TSE de bu sertifikayı inceleyip "CE, TSE UYGUNLUK BELGESİ" diye bir belge veriyor.Bu belgenin geçerli olduğuna dair.

Ha bu arada gavurlar bu işi çok tuzlu yapıyorlar.
Tabi gavurların da dolandırıcısı var. Misal 72 tane testin 45'ini yapıp üstüne de herhangi bir referans numarası olmadan "sertifika!" "Süper ürün bu!" falan yazıp gavurca sertifika diye size veriyolar, büyük firmaların yarı fiyatına.
Bunun da geçerliliği olmadığı için "tüketiciyi yanıltmak"tan size bela oluyor.

"CE certification" diye google'lamak ve referansları iyi incelemek şahane çözüm.
budur.

düzenli uyumak, düzenli yaşamak çok önemli kilo alabilme konusunda.

bu da vardı ayrıca: (git: 9063)

yok oyle bir sey, olsa ben alirdim.

askerde alırsınız.

içiyorsan sigarayı bırak. çok etkili oluyor diyorlar.

bira+en yaglısından cips+ bilgisayar+ dvd ben istemeden de olsa boyle alıyorum yalnız çok saglıksız olsa gerek.

askerlik genel olarak insanı forma sokan bir şey. şişmansanız kilo verirsiniz, zayıfsanız da kilo alırsınız. aksini kimsede görmedim ben henüz.

yemeden kilo alma niyetindeyseniz duzenli spor a baslayin, sonra istemeseniz de zaten yersiniz ve kilo alirsiniz..

arkadaşlar askerlik yapalı çok oldu yav... başka?

steroid falan mı denesem?

arı polen'i mi ne diyorlar.. her sabah 1 kaşık mı ne yiyosun.

"yemeden kilo almak" derken neyi kastediyorsunuz, o önemli aslında. yemek yemeyi mi sevmiyorsunuz? ya da iştah mı yok, nedir?

Yaş ilerledikçe metabolizma yavaşlıyor o zaman kilo alınabiliyor

sözlükte de yazdım "remeron" adında bir ilaç.. yemeğe ulaşabilme sorunun yoksa, askerde değilsen, yurtdışında yaşayıp da parasız değilsen vs vs vs bir ayda en az 5 kilo. bulklar, gnc ürünleri, balpetektoz karışımları hikaye derim. yok ben ilaç alarak kilo almak istemem demezsen teferruatlı yazabilirim..

=))) nasıl bir gaflettir bu ki ordaki "yemeden" kelimesini farketmemişim.. kusura kalmayınız.. benim yöntemim öküz gibi yediriyo

steroid falan deneme, karaciger, böbrek ve adrenal bezlerde geri dönüsümü olmayan hasarlara yol acarsin.
Kilo alma amacin nedir?Boks/güres gibi bir sporda siklet atlamak falan mi?

bira uygun bence, hem kafan guzel hem de gobegin olur, oldu simdi eritemiyoruz buyudukce buyuyor.

yemeden derken asıl sorunum iştahsızlık... yemek yemek adeta bi işkence benim için. yemek zorunda olmadığım tek bir lokmayı bile yemek istemiyorum. kilo alma amacım üzerime giydiğim şeyin korkuluğa takılan bez parçasından biraz daha iyi görünmesini sağlamak en azından. remeron bildiğim kadarıyla iştahın yanında dehşet uyku yapan bi ilaç. sürekli dikkat gerektiren bi iş yaptığımı da düşünürsek biraz sakat gibi ama biraz daha açabilirsek denemeye değer sanırım.

kadir inanır eşcinsel mi diye sorarım ben de öyleyse

Halleri, tripleri kesinlikle öyle gösteriyor olsa da Fun club vasıtasıyla kendisiyle tanışmış birisini tanıyordum, yok öyle bişi dediydi.
"Meyilli" diyelim ;)

ben kadikoyde genc bi adamla elele gordum kendisini yillar once...(valla)

ben cocukken kendisini bursa da bi otelde süper bi sarışın hatunla görmüştüm, bi 10 sene olmuştur ama. )

geçen küçükyalı sahildeki restoranlardan birinde gördüm ben bunu. Orda sahne aliyor. Yıllar onu hiç değiştirmemiş hala röfleli saçlar güneş gözlüğü ve o yumuşak gülümseme:) günahı boynuna ama sanırım tekerlek afedersiniz.

ufaktan götümüze girecek gibi.. bence değildir.

zamanında babama bizzat beraber olma teklifinde bulunmuştur.

beraberliğin ne olduğu muallakta olduğundan umarım kaçmaz anüsümüze. ama anlayan anlamıştır.

ayrıca kendisiyle beraber çalışan bir besteci arkadaşım da bu bilgiyi teyid etmiştir.

degil.

kaçın kadir inanır geliyo

ah işte, dün gece iş yerinde earl grey imi yudumlarken aklıma gelen soru.madem geceleri çaycı olmadığından poşet çay tüketmem gerekiyor, bari bunların envai çeşitleri var, hangisini denememi tavsiye edersiniz?


(not: turkish tekila soruna ortak oldum ama inan bunu sormak için açtım ekşi duyuruyu)

Tüm markaları denememiş olsam da şunları söyleyebilirim;
- earl grey konusunda deren lipton'dan daha iyi.
- demleme çayda beğendiğim murpa tomurcuk modelini poşete koysa, düşünmeden alırım...

elbette herkesin damak tadi farklidir ancak bence:
normal poset/demlik cayda ofcay ve doguscay guzeldir, lipton tavsiye etmem. (hele hele poset cayda, cay gibi degil garip bir tadi var lipton un)
earl grey lerde ise ofcay cok keskin oluyor, sekerli gibi tadi var tavsiye etmem, ancak normal cay ile karistirdiginizda gayet guzel oluyor. lipton earl grey fena degil.
meyva/bitkisel caylarda en iyi dogadan derim.

migros ta ahmad cay var. seylan caylarini iran da paketleyen bir ingiliz sirketi. cok güzel digerlerine göre biraz daha pahalidir. bir de almanya dan tanidiklar kavunlu yesil cay getirmisler. farkli bir tad ariyorsan onu da tavsiye ederim.

lipton - english breakfast tea seviyorum ben. kahve için de jacobs'un kırmızı aroma'sı daha güzel sanki:)

demlemek daha iyi.
obaçay'ın "bergami" modeli var, tesadüfen metroda bulmuştum.
en iyilerinden çıktı. Ahmad Tea güzel, Twinings güzel ama fiyatı daha yüksek.
hgn'nin de dediği gibi, murpa, hem ucuz hem güzel.
Deren pek renk vermiyor, hep, az demlenmiş gibi içiyorsunuz, her an çiğ çay kokusu bekleyerek, psikolojik olarak.

deren derim. beta ve lipton un earl grey i hoşuma gitmedi. deren in normal çayı da çok güzel. normal demlenmiş çaya en yakın olan marka bence.

şu an piyasadaki poşet çaylar içinde en iyisi ahmad tea. aslında mahmoud tea ondan daha kaliteli (şaka değil, bu da var) ama türkiye'de dağıtımcısı yok, mısır çarşısında falan kaçak bulunabilir.
seylan çayı delikanlıyı bozar, halis mulis rize çayı olsun derseniz doğuş çay da fena değil. fakat bergamut aromasını biraz abartmışlar, bazılarına fazla gelebilir.
aslında poşet çay, çayseverin yanından bile geçmemesi gereken bir şey, poşetin içine çayın en kalitesiz, toz kısmını dolduruveriyorlar. en güzel tadı almak için üşenmeyin demleyin.
şöyle pratik birşey var: www.damakzevki.com
tabii içine de yine kaliteli bir çay koymak lazım bunun...

sirasiyla deneyecegim, bir cogunu icmedim (riske girmemisim hic) ahmad cay konusunda beklenti ve merak duygusu uyandi, bakalim. akliniza geldikce yazmaya devam edin arkadaslar, cay keyfi apayridir.

ben de ahmad cay iciyorum, mutlu ve huzurluyum.

twinnings earl grey ve lady grey olarak en iyisidir, yoğun bergamut aroması vardır.

tivining'in prince of wales adlı çay olduğunu iddia eden masalsı tozu da tavsiye ediyoum.

yeni hatırladım bi ara champion cay diye bişey vardı. bildiğin acımsı tadı vardı ama hayatımda öyle çay içmedim. bulan gören bilen varsa hakkaten mesaj atsın.

burdan problem sanki hattinda gibi gorunuyor, telekom'u falan arayip sorsan?

bilgisayarimda problem yok ama. Internete girebiliyorum sadece wireless baglanan laptop birdenbire baglanamamaya basladi.

Wireless'ten anlamıyorum ama eğer bi zararı olmayacaksa dns ve ip'yi elle girseniz? Bende "192.168.1.1" var dns'de. Yavaşladığında ya da arıza çıkardığında "4.2.2.1" ya da "4.2.2.2" ye geçiyorum.

benim laptopta da aynı sorun olmuştu. laptoptaki wireless adapter için client programı kullanıyorsanız kaldırın, her şeyi windows düzenlesin. yine düzelmezse kartın sürücülerini kaldırıp baştan yükleyin, büyük ihtimalle düzelir.

hayir client yazilimi yok, direk aglari taratip bizimkine baglaniyor ve durup dururken oldu birden bagli iken kesildi ve bir daha da baglanmadi... :(

vize alabilmen icin dolgun bir banka hesabina ihtiyacin var. ogrenci adamin pek harci degildir ingiltere. hergun en ucuz yerden yesen bile 40 ytl...

ucuz ama duzgun otel dediginiz Bed&Breakfast lar olabilir, onlarda geceligi 50 pound edebilir (duzgun dediginiz icin) + pasaport 1 yillik bile yaptirsaniz yaklasik 200 ytl, vize ucretinden emin diilim, ucak bileti de 300 ytl en ucuz bulabileceginiz, ki arastirmaniz lazim. Ingilterenin neresine gittiginiz de onemli elbette ama eger ki Londra'ya falan gidiyorsaniz oldukca pahali bi sehir oldugu kesin, gunluk yemek masrafiniz bile 15 pound civari olabilir...(ortalama) sonuc ogrenciden ogrenciye fark var ama her ogrenci insan rahat rahat gidemez...

pasaportunuz yoksa ve turkiyeden direk ingiltereye gidecekseniz 1500 ytlyi bulabilir, ogrenci insan eger ilk yurtdisi deneyimini ingilterede yasayacaksa rahat rahat ingiltereye gidemez zaten. ancak dil okulu vb. tarzi biseyle vizeniz rahat olur ki o da masrafi ikiye katlar. tavsiyem once bir schengen ulkesinden vize alip orda gezip tozmaniz.pasaportunuzda daha onceden bir schengen varsa diger kriterlerin onemi biraz daha azalir.
konaklama konusunda da 5 gece 120 euro falan diyebilirim ama ortalama bir hostelde.

ufak mi? tuylerini de kabartip oturuyor mu? yem yiyor mu? ishal belirtisi var mi?

vauuv.. hepsi var onların.

yavru, tüylerini kabartıyor ve ishal. alıştırmaya çalışıyorum. elden yem verince yiyor. alışsın diye kaba yem koymuyorum.

siz onu bir kuşçuya götürün hasta sanırım böyle devam ederse gidici de olabilir. size vitamin-ilaç türü birkaç damla verecek bir kısmını suyuna karıştıracaksınız bir kısmını da zorla ağzından vereceksiniz. umarım işe yarar.

evet hasta olmus, montreal haklı, aldıgınız yere goturup danisabilirsiniz. bekletırseniz çok yasamayabilir bu halde...

hemen bir veterinere götürün...
büyük ihtimalle üşütmüş veya ishal olmuştur,juyruğun titremesi aslında hayvanın titrediğini gösterir, tüylerini kabartması da halsiz olduğuna uykusu olduğuna veya üşüdğüne işarettir. her iki hastalıkta muhabbet kuşlarında sık görülür ve gerekli tedavi(ilaç) yapılırsa gayet sağlıklı devam ederler yaşamlarına. lain yavru ve genç olanlar daha bir dayanıksız oluyor ve buluttan nem kapabiliyorlar. ayrıca dükkanlarda bunlar iç içe, dip dibe ufcık yerde yaşadıklarından hastalık kapma şanslarıda yükseliyor...

sart yok ama bazi kurslar konular hakkinda hicbir fikri olmayan ogrencileri direk MCSE egitimine almak yerine baska on egitimlerle baslatmayi tercih edebiliyorlar. Isimlerini hatirlamiyorum ama bu egitim kurumlarinin websitelerinden fikir alabilirsiniz.

Bu kurslara giderken en azından giriş seviyesinde ingilizce bilmek şart. Zaten sınavlar da ingilizce. Gerçi temel ingilizce eğitimi veriliyor ama ben bu tarz kursları dershanelere benzetiyorum. Amaç bir şey öğretmekten çok sınav kazandırmak.

ee adı üstünde: orite... kötüdür tabii ki... iyi olmasını bekliyor musunuz gerçekten?

ucuza mp3 player arıyorsanız, gittigidiyor benzeri sitelerden 2.el bir creative muvo bulmaya çalışın. tahminim 50 ytl civarına alırsınız. misal:
urun.gittigidiyor.com

ben bunun tıpkısının aynısını 1 sene kullanmıştım, son derece idare eder bir cihazdı kendisi... yeni bir mp3 player almama rağmen hala da satmıyorum bunu...

ismine bakarak yargilamak istemedim cok fazla bilmedigim icin markalari ve bu pazari.. bugun babam bu nasildir sence diye sordugu icin biraz kullanici yorumu almak istedim. www.yokyokki.com burada gormus.. ince birsey istedigi icin sanirim hosuna gitmis.. sizin dediginizi de onerecegim, artik ne secerse....

orite in urunleri benim inceledigim kadariyla genelde fena degil. ozellikle orite marka divx playerlar bi ara cok revactaydi.

fiyati gercekten uygunsa alinabilir bence. yine de almadan once donanimhaber.com gibi sitelere bakmanizi oneririm.

Reference your quote dated: su tarihte soylediginize dayanarak

(yani siz bu adamlara teklif gecmissiniz, adamlar da o teklife gore size cevap yaziyorlar)

Furnish the following on terms specified herein:
asagidakileri burada belirtilen kurallara gore cilalayin

(cilalamak sizin yaptiginiz is sanirim (furnish), bi de liste var heralde adamlarin size cilalanmasi icin gonderdigi parcaların listesi (following), bi de siparis sozlesmesinde adamlarin isi nasil istedikleri belirtiliyor olmali (terms specified herein))

bi yanlis cikmaz umarim, ticari bir felakete yol acmak istemem...

"quote" kelimesini "teklif edilen fiyat" olarak düşündüm.. "furnish" kelimesini de "malların tedarik edilmesi" olarak kullandım

"Reference to your quote dated" olarak kullanılmaması birşey değiştiriyor mu? Yani "to" kelimesi kullanılmasa da mı olur?

hayir, to kullanilmasi gerekli orada.

"to" kullanılmamış orda. Ben Türkçe'ye çeviriyorum. İngilizcesi yanlış mı yazılmış yani?

Quote, "teklif edilen fiyat" oldugu gibi "fiyatin teklif edilmesi" ve "fiyatla beraber sartlari da belirten belge" manalarina da gelir. Bu durumda "reference your quote" o belgeye bakmayi, danismayi soylemekte. Yani "to" kullanilmamis olmasi yanlis degil.

su tarihli teklifinize istinaden gibi anliyorum ben ve reference (to) sth olarak dogru geliyor kulagima. ama siz turkceye cevirdiginiz ve ingilizcesini duzeltme soz konusu olmadigindan sorun yok herhalde.. :)

calisiyorsaniz ve is icin gidiyorsaniz, kolaydir. ankara'da setur mulakatsiz bile hallediyor. turistik vize durumunu bilmiyorum.

almak istediğiniz vize tipi nedir, orada ne yapacaksınız bunları bilmeden kolaydır vs demek zor.. 3 pasaportunuz delice vize dolu olsa da mal varlığı isteyen,35 yaşında 180 kez yurtdışına çıkmanıza rağmen askerlik ile ilgili belge isteyen bir kurumdur. ama bu vize almak zor anlamına gelmiyor tabiki...

eger turist olarak cikacaksaniz, aklima gelenler sunlar:
- ogrenci iseniz okul belgeniz, calisiyor iseniz is vereninizden su tarihler arasi izinlidir ve su tarihte sirkette is basi yapacaktir turu bir evrak isinize yarayacaktir
- sizin ve/veya ailenizin uzerine kayitli ne var ne yoksa dokumanlari ( kredi kartlarinin toplu fotokopisi bile dahil olabilir, sormak lazim)
- onemli nokta sizin orada belirli bir sure kalacaginiza ve turkiyeye donecek sebebiniz olduguna ikna olmalari... iltica etmeyeceginizden emin olmalari... net konusun, ingilizceniz varsa bunu da gosterin.. bir de gorusmeye giderseniz mumkun oldugunca paspal olmamaya dikkat edin..basarilar...

valla tamamen gezmek icin gidecegim, tamamen duygusal yani :)

bir hafta kadar kalip dönmeyi planliyorum, ucak biletlerini arastirdim ucuz, oradaki bir üniversiteden de sanirim davet mektubu alacagim, ayrica daha önce de gidip dönmüstügüm var,

bütün bu ahval ve serait icinde isim kolay mi acaba
aldi bir merak beni, Londra'ya giderken

siz vize gorevlilerini sadece tatil icin gideceginize ve buraya dondugunuzde hayatiniza devam edeceginiza ikna edin yeter, asla sert cikmayin, mumkun oldugunca guler yuzlu olun.. UK vizesi biraz sansa da baglidir, insallah alirsiniz, konsoloslugun sitesinden evraklara bakin ve eksiksiz gidin, ucak bileti rezervasyonunuzu gosterin, bi dokuman gorsunler donus tarihinizi belgeleyen bileti almamis olsaniz bile... kolay gelsin...

ilk önce eş dosttan ara derim. ikinci aşamada internette forumlar, siteler var bununla alakalı. hem daha ucuza bulabilirsin hem daha sağlıklı olma ihtimali yüksektir. pet shop büyük bir yer bile olsa doğru dürüst bakmıyorlar hayvanlara.

en son çare ise düzgün bir petshopa gir, kuşun görünüşü, bakıldığı şartlar içine sinerse al. sağlıksız görünen, tüyleri ve kafesi bk içinde, suluğu yosun tutmuş bir kuş pek hoş olmaz.

ayrıca bu şerefsizlerin ömrü çok uzun değil üzerler sizi. ben hala yeşil muhabbet kuşu görünce bi garip oluyorum.

ömür olayı cidden çok üzüyor insanı. vallahi biz birini arabanın altında bulmuştuk (park halindeki araba) birini de dışarıda duş aldıktan sonra kurulanırken havlunun içine yaptığı hamle sayesinde bulduk. benim tavsiyem çeşitli hayvanlar satan bir petshop yerine sadece kuş satan (balık olabilir önemli değil) bir pet shop bulmanız.

benim gibi buradan duyuru yapabilirsiniz #12371 :) istanbulda iseniz kadikoy carsidaki dukkanlari tavsiye etmiyorum, bihaberler resmen.. eger yavru almak istiyorsaniz petshop larda ozel ayrilmis duran bebek kuslardan size vereceklerdir ancak malum birkac aydan once cinsiyetleri belli olmuyor kesin olarak, ozellikle konussun diye erkek kus istiyorsaniz riske girmeniz lazim. kolay gelsin.

www.amerikankultur.org.tr

sisli de yer alan subesine giden 2 arkadasim var bir diger subelerinin de caddebostan'da oldugunu soylemislerdi.

kadıkoy de belediyenin oradan boğaya cıkarken sol tarafta vardır. ahşap bir bina idi yamulmuyorsam.

taksimden sarıyere gideceksin otobüsle, sarıyerden dolmuşlar kalkıyor kilyosa, en rahat böyle olur sanırım

Sariyer'den kalkan belediye otobusleri de varmis: 151
www.iett.gov.tr

bahçeköy ile alakası yok. kıçınızdan uydurmayın birkerede, ekşi duyuruya illa cevap yazma maksatlı kafadan sallamayın.
eğer olurda bunlara uyup bahçeköye gidersen 6-7 km yol yürümen gerekli. bahçeköy ile kilyos arası otobüs / minibüs hatta taksi bile yoktur ! nerden mi biliyorum. okulum orada.

neyse efendim ben size yolu tarif ediyorum;

taksimden metroya binin, metronun son durağında inip sarıyer minibüsleri yada otobüslerine binip sarıyer son durağında inin. oradan kalkan 151 numaralı iett otobüsüne binin son durakta yine inin. indiğiniz yerden 2dk yürüyorsunu kilyosun boklu plajı karşınıza çıkıyor.

ancak tam olarak kilyos'a mı gidiceksin yoksa yine o civarda birkaç plaj daha va onlara mı? çünkü onlarda kilyos olarak geçtiklerinden birçok kişi karıştırıyor plajları. bilgin olsun. mesela kilyos merkez 151, kilyos kısırkaya ise 152 numaralı hat gidiyor. kilyos halk plajı, burc beach, solar beach, gümüşdere, şeklinde farklı plajlar var. birinden diğerine de yürüyerek ulaşmak diye birşey yok.

iett otobüs şöförüne sorunuz x plaja gidicem doğru otobüs mü filan falan.

eger bulamazsaniz diye en kotu ihtimal soyluyorum, taksim civarinda uygun bir yer bulup, metro ile rahatca maslak tarafina gecebilirsiniz. cok alakasiz bir cevap ise kusura bakmayin.

10 yıldır o bölgede yaşıyorum. civarda bildiğim işe yarar tek otel sanayi mahallesi girişindeki 4 yıldızlı bilek oteldir. girmişliğim kalmışlığım yok ama müşterilerini orda yatıran tanıdıklardan duyduğum kadarıyla. memnun kaldılar. fiyat bilmiyorum.

Civarı bilirim, Maslak olarak böyle bir yer yok. Orası bir nevi Manhattan olarak gelişiyor çünkü. Yakın semtlerde şansını denemelisin.

istinyeye indiğinde taksi durağının köşesinde idi sanırım,1 tane otel var,zaten o da istinyenin tek oteliymiş adamın dediğine göre. 35ytl idi mayıs ayında sorduğumda. çok iyi değil ama en azıdan dolmuşla kampüse 5 dk uzaklıkta.

ucuzdur lakin bazı mekanlarda hesap kabartmayı alışkanlık haline getirmiş garsonlar mevcuttur, dikkat etmek gerek.

biz bi keresinde 20 kişi içip sapıtıp birbirine katmıştık mekanı. onlar da kovmuşlardı. onun için sevmiyorum. ama fasıl dersen hemen yanındaki çardak'ı şiddetle önerebilirim. gerçi sen sataniksin sana dorock öneriyorum:P

allah cezani vermesin :)

evet, popülerliği daha fazla yerde kabul görmesinden ve evet, ielts daha kolay derler. ama ielts'in toefl'a göre daha kıl oldupunu söyleyenleri de duymadım değil. bu işlerde rakibini tanımak önemli, dolayısıyla ben toefl'ı tercih etmiştim. cbt çok zor bir sınav sayılmazdı; eğer iyi bir temeliniz varsa ve mesela altyazısız ingilizce dizi ve filmleri pek bir şey kaçırmadan izleyebilecek durumdaysanız 5-6 deneme çözünce 280-290 almanız işten değildi. ama şimdi ibt'de speaking var ve mikrofona konuş tekniğiyle yapılıyor. ielts'deki ise bir otel odasında hoş bir bayanla karşı karşıya yapılıyormuş diye bir rivayet duydum, inanayım mı bilemedim :) toefl ibt'dekini de değerlendirirken çok kasmıyorlarmış galiba ama girmedim, bilmiyorum.

en iyisi birer deneme çözüp öyle karar vermek gibi geliyor bana, braindump'lar, mock exam'lar çok var nette, emule filan gibi programlarla toefl ibt diye aratırsanız longman vs cd'lerini de bulursunuz.

British ingilizcesine yakinliginiz varsa IELTS, Amerikan ingilizcesine aliskinim diyosaniz Toefl derim. Ikisi de zor elbette, deneme sinavlarina bakmalisiniz mutlaka...

sesini dijital olarak şifreleyebilirsin. hatta bunu yapan bir telefon vardı, marka model hatırlamıyorum. karşı tarafın bir "anahtara" ihtiyacı var söylediklerini çözmek için.

ama iyice dikkat çekersin bu sefer de :)

Bu soruları sorduguna göre, zaten süpheleniyorduk seni izliyorduk ne zamandır, yakaladık ekip de yolda.

Yani kısacası elektronik veya dijital ortamda pek mümkün oldugunu zannetmiyorum sahsımca. h

Guvenli email atma yollari elbette var ve bunun yolu da Cryptography den geciyor. Sadece karsi taraftaki kisinin dijital anahtari ile acilabilecek bir mail attiginizda server'dan alacak kisi veya kisiler bu mailin icerigini goremezler. Ele gecirseler de kullanilan sifreleme algoritmasina bagli olarak cozulmesi kolay/cok zor/ hatta imkansiz olabilir.

bu benim de ara sıra düşündüğüm bir şey.

aslında terörist örgütlerin birbirinden bağımsız ufacık hücrelere bölünmeleri de o yüzden. nerde çokluk orda ... iletişim ihtiyacını minimuma düşürmek gerekli. en sağlamı elektronikten uzak yöntemler, mesela yüzyüze görüşmek filan diyeceğim ama bunda da takip edilme veya muhatabınızın ajan olup dinleme cihazıyla görüşmeyi kaydetmesi gibi ihtimaller var. bence belirli şifreler belirleyip bunun dışına çıkmadan iletişim kurmak önemli. ama kriptografiyi kastetmedim, "ayşe tatile çıksın" iyi bir örnek mesela. sonuçta ben sana "bugün hava çok sıcak" dediğimde (ki günün şartlarında gayet normal ve basit ve dikkat çekmeyecek bir cümledir) "hadi baba operasyonu başlatıyoruz"u anlarsan, işlem tamamdır. minimum elektronik.

Şifreli yazışma olabilir, mesela gazete ilanı verirsin, hatta tüketici gazetesi gibi yoğun ilanlı yerlere, sahte bir isimle karşı tarafın anlayacağı bir şekilde kodlanmış mesajlar olabilir, hatta sahibinden.com a da normal bir ilan verir gibi gizli mesajlı ilan verebilirsin,
ya da wireless olan alış veriş merkezlerinde notebook'un ile de mesaj atabilirsin.

pgp kullanabilirsin. ikiniz de pgp kullanmalısınız tabi ki türkiyede pgp kullanma bilinci %0000.1 falan(gerçi dünyada da böyle).. fakat şunu unutmayın ki sizin gönderip bir şekilde karşı tarafın decode edebildiği mesaj artık herkese açıktır. karşıdakinin de akıllı olması ve anahtarı yok etmesi gerekir. prison break i izlersen biraz güzel şeyler vardı mesela 2. sezonda.

Şu olacak:
Kendi halimizde yaşayan insanlar olsak dahi üzerimizde hep baskı hissedeceğiz.
Alternatif denen "şey"leri unutacağız.
Paranoyalarımız götünü başını alıp kuduracak ya da tamamen embesile bağlayacağız. Ya da bağlatılacağız, nasıl, hazır besinler, içtiğimiz sular, şebeke suyu (koku alma duyusu nedense hiç önemsenmiyor artık di mi??), manyetik alanlar (cep telefonu şebekeleri, wireless şebekeleri, tüm evlere ve sokaklar döşeli olan 50-60hz'lik elektrk hatları) içerisinde beynin belli bir performanstan ya da belli bir performans dışında çalışamaması için (işini düşün başka şey düşünme gibi...) içerisine modüle edilmiş rezonanslara dokunan frekanslar...
O hooo, daha yeni düşünmeye başlamışsan işin zor, çaresi olmadığı halde bunların olabilme, hatta yürürlükte olma ihtimalini artık kabullenmek gerek. Niye biliyor musun? Artık bir ormana dağa kaçıp, "ben orada inzivaya çekilmek, bahçemi yetiştirmek istiyorum, tek düşmanım yabani hayvanlar olsun." bile diyemezsin. Uydu teknolojileri aldı başını gitti, daha da gider. Üzerine -hadi bu paranoyanın en öküzü olsun- alaska'da benim adını telaffuz etmeye bile tırstığım iyonosferdeki manyetik alanlara hakim olabildiği/bileceği söylenen anten yığını var. Yeryüzündeki herhangi bir alanda; iklim, insan psikolojisi vs.. gibi konularda etki yapabildiğine dair geyikler var.
Kaçabiliyorsan başka bir gezegene kaç, uzağından, başka galaksilerde bir yerde olsun (bizim sistemde [Güneş Sistemi] zaten hayat varsa da memelilere yarayacak şekilde değil). Yoksa geçmiş olsun hepimize. Kol gibi olum kol gibiii.
Ay çok ayıp...

Özür: O anten yığını meretin yeri Alaska değildi sanırım. Yanlış bilgi vermiş olmam istemem, özrümü olurlarınıza sunarım.

yok arkadaşlar
crypto fln olmaz
şifre her türlü çözülür ki

bana daha akıla gelmemiş dokunulmamış bir alan lazım

eski taslak olarak kaydetmek gibi misal..
hem zahmetsiz hem zekide hem de herkesi kandırabilir

şifrelerle uğraşılmaz

kuantum bilgisayarlar bu ısı cozecek galiba

arkadaşlar yanlış anladınız hepiniz olayın farklı tarafından bakıyorsunuz..
ben daha ziyade bir hinlik sormuştum ısrarla draft klasörü örneğini vermem oydu

şöyle bir kripto yaparsın sonra sms olarak atarsın arkadaşına..

hem harf hem kelime kriptosu olur bu..

mesela elma'yı opsu yaptınız.. yani e=o l=p m=s a=u

ve aranızda daha önceden anlaştınız ki elma katil demek..

işte bu durumda elmayı çözseler bile ne anlama geldiğini çözemezler. bu şekilde bir çok kelimeyi farklı kelimeler olarak kendi aranızda kodladıgınızda o şeyleri sizden başka kimse bilemez.

güvenilir tanıdıklarınızla çok sık gitmediğiniz ama iki tarafın da iyi bildiği yerleri aklınızdan geçirin. mesela eski okulunuzun karşısındaki çay ocağı, büfe gibi. kaçak durumundayken güvenilir arkadaşlarınızla buluşmanız gerekirse buluşma yeri olarak buraları seçin. yer adı kullanmayın, yalnız ikinizin ya da sınırlı sayıda insanın bildiği bir şekilde, mesela mahmut abi'nin yerinde ya da bana eşek şakası yaptğınız yerde falan diye hatırlatın. mümkünse meydanlardan ve mobese kameralarından uzak bir yerde olsun buraları.
buluşma yeri tamam ama bu bilgiyi arkadaşa nasıl ileteceğiz. buluşma yerinden uzak telefon kulubeleri, ikinci el telefonlara takılmış kontörlu kartlar diyorum. yeni kartı siz almayın, arkadaşlarınıza, yakınlarınıza, kapıcıya, çalışıyorsanız iş yerindeki çaycıya falan aldırtın. elinizde bir miktar sizin adınıza olmayan numara ve ikinci el cep telefonu bulunsun. bunları bir seferde aldırtmayın. soran olursa, kaybettim, unuttum, yeni numara lamam lazım sapık dadandı bahanelerini kullanabilirsiniz. numarayı fazla kullanmayın, tehlikeli, dinlenebilecek görüşmeyi yaptıktan sonra hafızayı silin, kartı çıkarıp telefonu, pilini ve kartı farklı çöp kutularına atın.
elektronikten mümkün olduğunca kaçınmak lazım, kaçak durumundayken asla kredi kartıyla alışveriş yapmayın, nakit alışverişleri de abartmayın. kartsız yüksek ödemeler de dikkat çekiyor.
draft işi fena değilmiş ama çözmüşler demek ki. işteyken yanımda cd, memory stick falan olmadığında evde bakmam gereken dosyayı maile ekleyip ama göndermeyip draft kaydederek uyguluyordum aynı sistemi. belki şöyle yapılabilir ama işlerliğinden emin değilim: e-mail atarken klavyede yazmayın, el yazınızla gayet okunaksız biçimde bir kağıda yazın, hatta yazmayın çizin (sakın kroki, adres tarifi çizmeyin), dijital fotoğrafını çekip maile ekleyin. eğer metin taraması yapan bir sistem varsa bundan kurtulabilirsiniz, birileri sizden şüphelenip posta kutunuzu ya da kayıtları kurcalayana kadar zaman kazanmış olursunuz.
son sözüm, sistemden kaçış olabilir ama kurtuluş yok, eninde sonunda yakalarlar.

Unutmayın, şifrelemek, şifreye duyarlı bünyeleri harekete geçirmektir.
Langadank söylediğinizde, size "salak bu, mal bu, çizmiş" falan diyip ciddiye almayabilirler ve yırtabilirsiniz.
Ama şifrelediğinizin ne olduğu anlaşılmasa ya da içinde masum şeyler olsa dahi "şifreli" olmasından ötürü başınıza bela olma ihtimali vardır..
;)

şirkette bu işlerle ilgilenen birileri yok mu? sen yaparım falan diyerek risk alma bence yetişemezsin falan neme lazım. ver o kişilere/departmana uğraşsınlar.

yok malesef. şirketin HR ı yok. yani var da yurt dışında. ama işte ispanya dan o kaşeli antetli mektubu yollicaklar

Valla genelde hep gec randevu veriyorlar ama yeterince ikna edersen bir gun sonraya bile verebiliyorlar. Acenta isi daha temiz olabilir. Arayip acentalari sor bence bilirler adamlar.

sigorta işi 5 dakika, kimlikle beraber yaparlar hemen.sigorta çıktısını ve çağıran firmanın yolladığı mektubu konsolosluğa götürürsen ve vize almanda bi sakınca yoksa bir gün içinde bile verirler.

eger guvenilir bir acentadan fikir almak isterseniz kontak nosu verebilirim.

fethiyede var

0252 616 7087
0532 446 36 03

ama kühne'ninki de aynı tatlılıkta, benden söylemesi--özellikle aradığın o şekerimtrak lezzet ise.

kuhne'nin ki var mi marketlerde? Ben hic gormedim.. daha dikkatli bakayim, tesekkurler cevaplar icin..

Istanbul - Metro. Kasap ve peynirlerin karsisindaki reyondan duz devam edip kasalara yakin olan konserveler reyonuna yakin. Gormustum bir donem.

Kühne her yerde var, migros, makro, tansaş vs.

tum cevaplar icin tesekkurler.

resimde yazi falan yok. daha dogrusu kapkara bir $ey. ancak $oyle sorayim once. gomulu altyazidan mi bahsediyorsun?

film altyazi ile produce edildi ise imkansiz gibi bir $ey.

videodaki bütün karelere işlenmiştir o altyazı, çıkaramazsın. sadece 1 kareyi ele alalım, bildiğimiz fotoğraf karesi gibidir. jpg uzantılı bir dosyayı paint ile açın bir şeyler karalayın ve kaydedin. evet şimdi arkadaşınıza bu resmi yollayıp çizdiklerinizi silmesini söyleyin, hade len diyecektir. durum yaklaşık böyle birşey. tek fark temizlenmesi gereken binlerce resim var.

sadece şunu yapabilirsin diyelim videoda bir kanalın logosu var ve seni rahatsız ediyor, ona yakın piksellerdeki renklere bakarak o kısmı maskeleyen programlar var. bu şekilde daha az dikkat çekici hale getirebilirsin.

kötü bir öneri daha, sen de videoya altyazıyı göm ama arka plan transparan olmasın. siyah üstüne beyaz veya siyah üstüne sarı yap. izlenebilirlik düşecektir ama son çare olarak baş vurulabilir.

videoyu baştan indirmek en güzeli, bi ara yanlışlıkla ispanyolca altyazılı bir film indirmiştim üşenmeyip baştan indirdim.

resimde hata oldu, kaldirdim hemen, evet gomulu gelen bir altyazi var ustunde. sanirim yolu yok cikartmanin, tesekkurler cevaplar icin.

bir arkadaşa nasıl düzelteceğini söylemiştim.
aldığım dersler üzerine şunları ekliyorum:

1. o küçük delik kulaklık takılacak delik değil. ancak bir kürdan girecek büyüklükte.
2. metal bir cisim sokacaksanız bi zahmet pc'yi fişten çekin.

özet: pc fişe takılı iken kulaklık girişine metal ince tornavida sokup kanırtmayın. hem siz hem pc uçar.

benim cd-writer o ince delige atac ile mudahele etmeme ragmen acilmiyordu. buldugum yontem su, nero kullandigim icin sanki cd yazacakmis gibi cd yaz diyorum, ama tam baslayacakken iptal ediyorum, nero da cikan "done" a tikladigimda cd yi kendi cikartiyor. Baska sekilde benim cd-rom dan cd cikartmak mumkun olmuyor.

bilgisayarda kurulu bir işletim sistemi varsa "bilgisayarım"a girip cd sürücüsüne sağ tuş yapıp "çıkar" derseniz olur zaten. neroya gerek yok bence.

bu isme sahip karakterli roman degil de bir brezilya dizisi vardi. belki dizi romandan uyarlamadir. lakin ben dizinin adini hatirlamiyorum. ama cok unlu latino bir fistik ata biniyordu..

monte cristo kontu'nda vardı bir Mercedes...

evet, tam da monte kristo kontu yazacaktim. :)

eger dizi ise su: www.imdb.com

maria mercedes miydi?

yasemin yalcin'in bi skeci vardi ama, hem roman karakteri degil hem de gayriciddi. ben yine de yaziym de..

carmen sandiego olmasın?

yuz yillik yalnizlik'ta da vardi bir mercedes...

cogul kullanmalisiniz, geldiler.

ama ne bileyim hani "kim geldi? Norveçli balıkçılar geldi" bana daha mantıklı geliyor. Bir yandan da cümlenin doğrusu "kimler geldi? Norveçli balıkçılar" gibi geliyor. Of kafam karıştı peki tamam siz küfürlerinizi yazmaya başlamadan yazımı yazıyorum çoğul eki kullanarak :) Zaten cümle de ne biçim bir cümle.

özne çoğulsa yüklem de öyle olmalı.

ör:

özneler çoğullarsa, yüklemler de öyle olmalılar.

karadeniz büyük yazılmaz mı?

güzel bir noktaya değindin Arwear.

ikisi de dogru; ancak madem amac turkce'yi guzel kullanmak karadeniz'in k'si buyutulur, buyultulmez. turkce'de buyutmek ve kucultmek seklinde iki sozcuk vardir ancak buyultmek diye bir sozcuk yoktur.

tdk da şöyle demiş:
"Cümlede özne ile yüklem arasında her zaman teklik-çokluk bakımından uygunluk aranmaz."

bunun üzerine söz söylemeye gerek yok. cümleniz "Norveçli balıkçılar Karadeniz sularına geldi" şeklinde doğru. "geldiler" olsaydı da yine doğru olacaktı olarak yorumluyorum kuralı.

(tamamen zıt şeylerden bahseden cevapları işaretlemişsiniz.)

buna göre günlük dilde ve doğrusunu yapmak istediğimizde "geldi"yi
kendince herşeyi bilen insanların yanında ise "geldiler"i kullanırsak problem çıkmaz.

yahu normal bir şekilde bir şey sordum gidip büyütme olayına taktınız :) ne diyim siz de haklısınız tabi (karşı çıkmıyorum bu arada yanlış anlamayın)

@can c

evet kasten işaretledim öyle. çünkü cevap doğru olsun olmasın benim soruma yönelik bir cevap olduğu için işaretlemeyi uygun buluyorum.

bazı arkadaşlar olayı Türkçe dil bilgisi testi haline getirdi. Sanki ben kesinlikle hata yapmam demişim gibi tek tek mesajımdaki hataları arıyorlar :)

aslında "her şey" konusu da tartışılır.
örneğin (bence)

odada bulunan her şey beyazdı.
herşey canımı sıkıyor.

yine de bana kalsa tüm durumlar için bitişik hale getirirdim.

yıllar sonra gelen cevap: can see doğru söylemiş işte ne var alınacak. hem sana değil la traviata'ya söylemiş

www.lyricsbox.com

bu olabilir mi?

deldiğin gaz borusu kaynak tutar mı tutmaz mı bir ustaya sormak lazım. bence servisten önce bir kaynak ustasına danış derim.

ya bi dahaki sefere defrost yap ne diyeyim. geçmiş olsun. ben de arabaya maket bıçağıyla saldırıp boyayı çizmiştim bir ara sanırım sinir kötü bir olay.

Ben de deldim geçen sene, tamirci yamadı orayı. Deliğin bulunduğu nokta önemli. Düz bir yerse kolay ama tam birleşme yerleri, köşeler vb ise değiştirmek gerekebilir. Gene de servise güvenmeyin beyaz eşya tamircilerine sorun...

delikten kompresöre su kaçtıysa o da değişmeli. gaz da eklenince spotçudan yenisini almak daha mantıklı...

bi daha buzluk temizlemeye kalkarsaniz isterseniz bosaltin icindekileri, cekin fisini, bu sicakta erir zaten fazla surmez, buz tablasi denen yere dolar butun sular, rahat temizlerseniz...

aynısı başıma rusya da gelmişti. epoxy macun ile deliği kapatıp tekrar gaz şarjı yaptırın. işe yarayacaktır.

bunlardan biri olsa gerek : )

en.wikipedia.org (soundtrack basligindaki sarkilar)

bence I'm Forever Blowing Bubbles olma ihtimali yuksek, zira west ham marsi imis.

o degil sanirim, eger bulamazsan aksama kadar ben bakabilirim hangisi olduguna.

kasabian - stuntman miş.

tam olarak cümle içinde nasıl kullanmışlar?

Batilerde kullanılan soğutma sistemleri, batideki yeri ve çalısma sartları ....

diye geciyor.

bati genelde telekomcuların kullandığı terimlerden biridir. ceviri yapan arkadas telekomcu sanırım. bati aslında body nin okunusundan turemıs olup, genelde sistemlerin bulundugu dolaba denir. icinde shelfler, shelflerde sisteme ait kartlar olur. batinin üzerinde enerji girisi icin sigortalar olur vs.. yani bati sudur
bildiginiz sistem dolabi..

baraji gecememi$ oluyor diye biliyorum ben.

ya zaten gecemedi baraji ama hesaplanan rakam olmamasi garip geldi bana...

Bir netten az yaptıysa hesaplanmıyor. Barajı geçebilmen için her dersten en az bir net yapman gerek. Bir netten az yaptığın dersler otomatikman sıfır sayılıyor.

Not: 1 yerine 3 net de olabilir.

belli bir kismini silseydi, boyutlar arasinda da fark olmaz miydi?

boyut ayniysa ve bir sure sonra dinlenemiyorsa, ses karti ile alakali bir cakisma oluyor olabilir. isyerindeki winample veya diger programlarla diger uzun sarkilar rahatca dinlenebiliyor mu bu onemli. sadece bu 12 dklik kayitta degildir problem belki, tamamen ses karti veya ses kartini etkileyen baska bisi yuzundendir?
bi de merak ettigim, o 12 dklik kayittan sonra baska sey dinlemek istediginizde ses geliyor mu yoksa restart atana kadar tum sesler iptal mi oluyor?

bu kadar sey sorduktan sonra, final vurusumu yapiyorum. format atin : ) [atmayin tabi]

Windows dosyadan data silse boyutun farkli olacagindan emin degilim. Cunku kayit yine 12 dakika, yani 1 dakikadan sonra dosya bitmiyor, sadece sessizlik basliyor.

Ama bu arada bendeki dosyanin boyutu eksik degil.

Ses kartinda sorun yok, baska her sey (format uzunluk vs), o dosyalardan once ve hemen sonra rahatca dinleniyor. Zaten sorunlu dosyalarda da sessiz kismi calarken winamp'de de ses cikmadigi gozukuyor. Yani winamp bir sorun gostermiyor, gayet sakin bir sekilde caliyor dosyayi.

msn messenger dosya aktarimi tamamlandiktan sonra konusma penceresi icerisinde o dosyanin linkini tikladiginda normalde siliyor (mp3,exe,zip, ve bisuru application). eger dosyanin sizdeki boyutu agirlik olarak soyluyorum misal 12mb ve arkadaslarinizda da 12mb ise download kisminda problem yok. ama agirliklari farkliysa belki isyerinde bandwidth sinirlamasina takiliyor olabilir diyecegim de sanmiyorum yine. onun disinda anti ivir zivirlar bi dosyayi icerisinde tehlikeli veri oldugu zanniyla tamamen silerler ole yarim birakmazlar.

dosyanin 12 dakika uzunlugunda gozukmesi ise aac dosyalarini bilmemekle birlikte belkide bu tur lagleri dosyanin on kismina koyuyorlardir winamp direk oraya baktigi icin 12dk uzunlugunu okuyordur.

dosyayi aldiginiz saat icin event viewer/olay goruntuleyicisinden loglara bi bakmanizi oneririm. herhangi bi hata bisey var mi gozden gecirirsiniz? Boylece birseye mi takiliyor, birsey mi engelliyor sorularini cevaplayabilirsiniz. bu arada AAC dosyalarini winamp disinda biseyle dinlemeyi denediniz mi?

Hmm evet event log iyi bir fikir. Baktim ama bir sey bulamadim. Hep rutin information mesajlari ve birkac onemsiz warning var.

hangi programla indirdiginizi bilmiyorum ama bazilari (firefox mesela pdf lerde yapar bunu) dosyanin tamaminin yuklendigini gosterir ama acmaz. cunku yuklenmemistir, explorer ile yuklersiniz yuklenir falan, boyle bir seyler olmustu bana bi ara. "dosya tehlikeli" kismini kestiremiyorum acikcasi

benim aklima gelen bir durum var ama toparlayip anlatabilecek miyim bilmiyorum.
bir dosya indirilirken daha işlemin başında dosyaya dosya boyutu kadar hard diskte bir yer ayrılıyor. sonra dosya inmeye başladıkça bu ayrılan bitlere gerçek değerleri yazılıyor.
şimdi eğer dosyayı indirirken zaman aşımı vesaire gibi bir aksilikten dolayı işlem sona ererse bazen dosya hala harddiskte kayıtlı kalıyor ve internet explorer da dosyanın tam olarak indirildiğini sanıyor. bu esnada da o ana kadar inen bitler faydalı bilgi olarak elimizde kalıyor. bir daha indirmek istediğimizde de internet explorer kendi önbelleğinde zaten indirdiğini görüp önümüze önceden indirdiğini sandığı dosyayı sunuyor.(bu da evde indirdiğinde aynı sorunla karşılaşmamanı açıklar sanırım)
senin tüm dosyayı indirdim sanıyorsun, sadece bir kısmı iniyor ve o kısım da gayet düzgün dinleniyor.
anlatabildim mi?

Guzel teoriler cikiyor ama dosyanin indirilmesi ile ilgili bir sorun oldugunu sanmiyorum. Firefox dosyanin tamamen inmis oldugunu gosteriyor bayagi. Ayrica sorun dosya indirmeden kaynaklansa sadece, messenger "bu dosya tehlikeli" diye posta koymaz.

Asil ilginc kismi iyi anlatamamisim sanirim. Iki dosya var birbirinden farkli. Ikisinin de ayri ayri yerlerinde ayni kisa parca caliyor ve ikisinde de tam o parcanin basladigi yerden itibaren sessizlik basliyor sadece bu is network'une bagli is bilgisayarinda.
Neyse, cozum bulamayacagiz sanirim ama ilginc bir olay.

ben saçıma bandana, şapka ya da taç tarzı şeyler takıtığım zaman başım ağrır. neden bilmiyorum ben de.

saçlarını mümkün oldugunca kuru tutmaya çalış ve üzerinde metal olan tokalardan kaçın bence , kancalı ve metal eklemeli tokalar degil de sadece lastikten oluşanları kullan, biliyorum havalar çok sıcak ama topuz yapmaktan kaçın mesela,elinden geldigince sıkmadan toplamaya çalış saçları.
çözüm olmazsa tabi doktora görün,tokayla hiç alakası olmayabilir baş agrısının.

evet tokadan bagimsiz bu problem var zaten, cevaplara tesekkurler...

bilmiyorum ama cold case'in ana sayfasinda her bolumun her sahnesinde calan $arkilarin isimleri mevcut, ordan bulabilirsin. ben de bi bakayim bu arada bulurum belki.

abi $imdi baktim da ben onla ilgili bi entry girmi$im. bolumu izlemedigim icin ben bilmiyorum hangi bolum oldugunu. sen $u entry okursan ula$irsin $arkiya; (bkz: #9790066)

bak sen deyince benim de aklima geldi ne guzel bi sarkıydı o. İsmini buldum: "One Dress Left" . Allison Miller soyluyor sarkiyi(violet rolundeki kız işte)
Ama gel gor ki bulamadim sarkiyi.SEn bulursan bana da haber et:)

bulan varsa banada yerini soyleye bilir mi?

ya evet bulabilirseniz lutfen haber verebilir misiniz?

i woke up this morning, got one dress left diye ne guzel soylemisti abla...

sonunca canıma tak etti ve komple bölümü indirdim, o kısmı kestim ve youtube a yükledim. (utanmadım ingilizce altyazısını bile yazdım)

şuradan:
www.youtube.com

ses dosyasını ayırdım (mp3 kıvamında)

şuradan:
www.cafega.com

annem gizli bir şey yersen veya yaparsan çıkar derdi çocukken. ne hikmetse dolaptaki pastadan gizlice yersem hemen çıkardı istisnasız. önerim evdeki pasta börekten çaktırmadan yeme :)

abi genellikle bizim memlekette su dialoğun yasanması gerektigini soylerler(ciddiyi. walla)
-(dilinde dilpay(senin sivilce dediğin sey) olan kisi) dilimde dilpay bitmis.
-(herhangi biri)tükür de gecsin.

bu muhabbet 3 kere tekrarlanacak.

pyralvex diye bi ilaç var tentürdiyota benzer,birebirdir bu tür yaralar için.
ayrıca (bkz: pyraldine)

(bkz: aft) orada bazı çözümler de mevcut. ama benim durumumda çıktıktan sonra hiçbir ilaç bir işe yaramıyor, geçene kadar bekleyeceksiniz.

üzerine tuz dökmek anında bitirir ama anında cehenneme çevirecektir ağzın içini. katlanırım diyorsanız dökün.

tuz döktüm ve evet anında geçti, pek de cehenneme çevirmedi açıkçası.
teşekkür ederim herkese.

gec oldu ama aklinizda olsun dis fircanizi degistirmek de ise yarar...

(bkz: orange pansiyon) elbette.
en son wireless bile gelmis.
insanlari iyidir, cok pahali degildir, denize yakindir diye bilirim. yazanlar da hep oyle yazmis.

www.olymposorangepension.com

imam ali rulaz!
bakkalın sahibi yani.
ne derseniz he der. gül gibi geçinirsiniz.

(bkz: sheriff pansiyon)
www.olympos.biz
aşağı yukarı bütün pansiyonlar denize aynı uzaklıkta.
ayrıca (bkz: #10974109)
fazlasını yazarsam reklama girer, sözlükten ulaşabilirsiniz.

Kesinlikle Orange pansiyon.

zeus da iyidir.

orange pansiyon denmi$ ama ben bi kac guzel ozelligini de yazayim istedim. efendim kendilerinin yemekleri temiz ve lezizdir, calisanlari guler yuzlu ve kafa dengidir, cok gusel hamaklari, masa tenisi, minderli dinlenme zimbirtilari (bunlarin ismini bilmiyom) var, denize en yakin olanlardan, bahcesi daima serin bi yer, kendi discosu var, pansiyon sahipleri kardeslerle pazarlik yapabiliyorsunuz, diskoda ictiklerinizi oda numaraniza yazdirip bi daha pazarlik yapabiliyorsunuz. pazarligin cilkini cikartabiliyorsunuz.

zeus pansiyon iyidir. yemeklerini de köyün aşçısı olan bi teyze yapmakta. çalışanları da sıcaktır. abukluklar yaşamadım ben. diğer pansiyonlara göre daha sakindir. denize de daha yakın. bungalowların çoğunun önünde hamak vardır. 4 sene önce ilk gittiğimde orda kalmıştım arkadaşlarla.
ama ben kadir in yerini tercih ederim daha kalabalık ve çadır alanı olması sebebiyle.

hiçbiri deyip tek alternatifi öneriyorum daphne . bir daha başka yerde kalmazsın tabi yer bulabilirsen

Emek pansiyon--Çıralı'da. Denize erişim çok uygun. Çıralı'nın tam ortasında. Fiyatlar makul, bungalowlarda çalışan klimalar, bahçede gezinen kuzu koyun tavuk köpek vs., pansiyondan ayrılırken, anne-baba gibi uğurlayan "evladım öğlen yemeğe geliyor musunuz? akşama ne yapayım?" diye sorup, isteğe göre yemek yapan, patlıcan salataları muhteşem olan; para kazanıp şımarmayan bir aile işletiyor. Geceleri mutfağa gidip, kendiniz de öte beri hazırlayabiliyorsunuz. Müdavimleri senelerdir gidiyor..Kesinlikle tavsiye edilir.

bende Orange pansiyon derim,kısa tatilimde, ilk kez gittiğim ve huzurlu tatil geçirdiğim yerdir.Ulupınara dağdan giderken böcek ısırması hariç:)
Odaları temiz,insanları sıcak(özellikle Orangenin iki ası; Apo ve Yusufun yeridir de diyebiliriz..Apo pansiyonda, hertürlü sorununuza kadar ilgilenirken,Yusuf usta da mükemmel yemekleriyle sizi mest eder..iki arkadaşta çok candan,sıcak ve dost canlısıdırlar..tam kafa adamlardır ayrıca:)
ayrıca,ekim ayının ikinci yarısı,sessizlik,huzur,tam kafa dinlenecek bir yerdirde diyebiliriz..
bi dahaki sefere, tekrar gitmeyi düşündüğüm,pansiyondurda diyebiliriz,orange'a,kısaca..

pcworld veya dixons (aynı magaza zincirine uyeler gerçi)
londrada çok aramazsın ancak londranın yazıcıoglusu tottenham court road diye bir yer, oraya gidersen envai çeşit bilgisayar elektronik dukkanı goreceksin. tavsiye sakın gultronics'den alışveriş yapma

londra gibi pahali bir sehirde aradiginizi bulamazsaniz, cikarken havaalanindaki duty free lere bakmanizi oneririm.

oxford street'te gezerken bir ara tottenham court road'a sap. pazarlik yapmadan ve birkac dukkana sormadan asla bir sey alma.

TR'de bulamayacağın ürün olduğundan eminmisin?

yurtdışı gerçektende daha pahalı. mecbur kalıp bi makina almıştım. fark içime oturdu.

avrupa'nın pahalı olduğunu hatta UK'nin daha da pahalı olduğunu çok iyi biliyorum.
fakat bu ürünler (özellikle Xbox 360 aksesuarları) Türkiye'de bulunmuyor.
stereo bluetooth kulaklık belki vardır ama çeşit yoktur. gitmişken oradan alırım. hem ne kadar pahalı olursa olsun bizim uyanık ithalatçıların kazığı üstüne bir de vergiler eklenince olduğu kadar pahalı olmuyor.


Bu arada; jello,
Gultronics'in olayı nedir ? neden tercih etmiyeyim ? (hani hiçbiryerde bulamadığım bir ürünü prada bulursam diye sordum)

kendim sordum. gidip gördükten sonra kendim cevaplayayım:
1- argos : www.argos.co.uk
2- maplin : www.maplin.co.uk
3- dixons : www.dixons.co.uk
4- ryness : www.ryness.co.uk
*- oyuncak icin; hamleys : www.hamleys.com

ek olarak; tottenham court road oldukca faydfalı bir öneriymiş. mutlaka uğranmalı.

sonuç: aradığım herşeyi bulup, alarak geri döndüm. çok mutluyum , huzurluyum :)

üsküdar balık pazarının orda şöhretler atari salonu var, yarısını ps ler kaplamış olsada eski tip makineler hala var. arasıra işe geç gidip takılıyorum :) tavsiye ederim.
snow var, mustafa var,metal slug var... :)

kadıköyde rıhtımda. postaneden eski migrosa doğru giderken. orda denizbank oyakbank var. o sırada bir tane var.

Ümraniye Carrefour: Bowling salonunun yanında.
Maltepe Carrefour: Food Court Kısmında sinemanın tam aksi istikameti pizza hut karşısında.

bahariyeden reks sinemasinin oldugu sokaga girince reks'e dogru inerken sol tarafta olmasi lazim...

yok, oyle olmaz. Zaten sanal bellek, kullanilan ram'in 1.5 kati olur en ideal. Sizin yapacaginiz en iyi sey, Ram takmaktir bilgisayariniza. :)
SDRam mi DDR mi anlamak icin everest gibi bi yazilim kurup ram satin almadan ordan anlamaniz yarariniza olur bence. (acip bakmaya usenirseniz)

Sanal bellek şu şekilde oluyor, RAM yetmediği zaman yer açmak için Windows RAM'deki bilgileri harddiske yazıyor. Lazım olunca da geri harddiskten okuyup RAM'e atıp işlem yapıyor. Tabi bu performansı etkiliyor çünkü RAM'lerin çalışma hızı harddisklerden binlerce kat fazla. RAM'i iptal etmek gibi bir şey söz konusu değil ama takas dosyası kullanımı iptal edebilirsiniz ancak bu da harddisk kullanımını devreden çıkaracağı için performans iyice düşer. Size tavsiyem RAM'i arttırın, takas dosyasını da RAM'in iki katı olacak büyüklükte ayarlayın...

saolun arkadaşlar.
benim plan yatıyor anlattıklarınıza göre. ben en iyisi böyle devam edeyim. yoksa ram e falan bakayım derken makine elimde kalacak :)

siki$tirilmi$ dosya onlar... diski siki$tirdigimizda boyle oluyor...

sikistirilmis dosyadir ve gereksiz bir olaydir devamli kullandiniz dosyalarsa kaldirin propertiesden

hatta ek bilgi, yesil olanlar da dosya ozelliklerindeki Advance'den dosya icerigini sifrele secenegi secilimis olanlardir.

demir oranı dediğinizin hemoglobin olduğunu söylediğiniz için oradan bir girizgah yapmak istiyorum.
en genel anlamda bahsedecek olursak vücutta oksijen taşınmasını sağlayan proteine bağlı demir grubu içeren yapılardır. dolayısıyla azlığı veya herhangi bir yapısal bozukluğu sonucunda dokulara yeterli oksijen taşınımı gerçekleşmediği için halsizlik, kondüsyon yetersizliği gibi sorunlar görülmesi beklenir.
bu durumlar dışında sorduğunuzu araştırıyorum başka bir şeyler çıkar mı diye(kan konusunu severim de).
bunların dışında 2 şey daha söyeleyebilirim ki, eğer tetkiklerinizi sürekli aynı laboratuvarda yaptırıyorsanız bir kalibrasyon hatası olabilir,referans aralıklarında sorun olabilir; veya bahsettiğiniz kişi 11-12 yaşın altında birisi ise kan değerlerinin normale dönmesi zaman alabilir.
araştırmaya devam etmeden önce sağlıkla ilgili her konuda söylediğim gibi: kafanıza takılıyorsa mutlaka güvendiğiniz bir doktora yüzyüze danışın, internete fazla rağbet etmeyin...

gelişme çağında ise birey o zaman da olabilir demir eksikliği.

yok babamin bu problemi var. Demir eksikligine yol acabilecek ihtimaller tek tek incelendi ancak bir sonuc alinamadi. Doktoru da vucutta demir uretimi yapan organlarda tahribat varsa/olmussa zamaninda o yuzden olabilir demis. Simdi hangi organ, nasi yani derken ben anlayamadim...

fakat yaklaşık 20 yaşından sonra, humerus ve tibyanin proksimal bölümleri dışında, uzun kemiklerin iliği yağlı ilik durumuna geçer ve artık eritrosit üretimi yapmaz. bu yaştan sonra alyuvarlar, sternum, kaburga ve kalça kemikleri gibi membranöz kemiklerin iliğinde gelişir. hatta bu kemiklerde bile yaş ilerledikçe üretim azalır. bazen çeşitli faktörler kemik iliğini uyararak, çok fazla miktarda eritrosit yapımına neden olur. bu koşullarda, üretimi durdurmuş olan iliklerde yeniden hücre yapımı olduğu gibi, aktif ilik de hiper pilaziye olarak normalden çok daha fazla entrosit üretir.

soyle bisey varmıs

bircok nedeni vardir. oncelikli olarak iyi huylu iki neden vardir. bunlardan birincisi et ve protein tuketiminin, c vitamininin azalmasidir. cunku bu maddeler demir emilimini arttirdigi gibi ferrik demir olusumunu kolaylastirirlar.

diger yandan belirli maddeler koyu etki gosterirler. tetrasiklin ve aminoglikozid turu ilac kullaniyorsaniz demir vucutta cokecek, yararsiz olacaktir. cay tuketimi de bir risk oldugu gibi, oral kontraseptif (dogum kontrol haplari) de demir emilimini azaltir.

bir baska neden de kronik kan kaybidir. travmalar sonrasi kanamalarin siddetiyle artabilir demir kaybi. ancak kadinlarda menstruel kanamayla birlikte katlanabilir demir eksikligi. hemoglobin 8'e kadar inebilir. bunun icin bol miktarda protein alinmalidir.

kotu huylu olaylara gelirsek, inefektif eritropoez vardir ki bu genellikle akut ve kronik lenfositik losemilerde gorulur. tabi, bunun bulgularini incelemek icin kanda cd5+ b lenfosit, cd23+ b lenfosit ve cd11c bakmak lazimdir. (sacli hucreli losemi amacli)

yorgunluk, halsizlik, kolay sIkI$ma, efora direnememe, libido dusmesi, derin tendon reflekslerinde azalma, kalp atim hizinin zamanla artmasi, soluk mukoza ve gucsuz ekstremiteler demir eksikligi anemisi icin karakterizedir.

herhangi bir laboratuvar bulgusunu paylasirsaniz, az cok tanida yardimci olurum.

demir ureten organlar demissiniz. acikcasi duodenum (12parmak bagirsagi) demirin vucutta emilebildigi 2 bolgeden biridir. yuzde 95 buradan emilir. kalan yuzde 5 ise kalin bagirsaktan emilir ki bu olmasa da olur.

duodenal ulcer olup olmadigini henuz bilmiyoruz tabi. endoskopi sonucu bunu yansitabilir. crohn, ulseratif kolit gibi inflamatuar tipte bagirsak hastaliklari da demir eksikligi anemisinde etkindir.

o liste icinde sag tuslayip update fields demeniz yeterli olur. (sadece sayfa nolarini veya tum index i guncelleyebilirsiniz ordan)

update fields yok. Sorum o yönde zaten, belgeyi hazırlarken de yapılacaklar nelerdir?

Çok zorlanıyorsan office 2007 kur inanılmaz kolay şekilde yapabiliyorsun onunla. Adamlar aşmış gui konusunu.

bir dokuman turune bagli ve bir word editor'le yazilmis bir dokuman, baska sartlar altinda ilk hazirlandigi orjinal halinden farkli gozukmesin diye Latex ve tex diye bir teknoloji var. Her turlu platform icin editor'unu bulmak mumkun. Kodlama yaparak dokuman'i olusturuyorsun. Bir kac tutorial ile karmasikligini asabilirsin.
Cozum ararken alternatif sunulmasini belki hos karsilamiyor olabilirsin ama aklinda bulunsun, uyduruk bir sey degil bu. Tum akamedik camiada kullanilir.

Sorunuzun cevabını bilmiyorum ama MAC adresini neden değiştiriyorsunuz Rapidshare yüzünden? Sadece IP adresini değiştimeniz yeterli...

macshift denen seyin bir ozelligi varsa anca, aksi takdirde goremezsiniz normal sartlarda.

benim nickim guzel mesela ($aka degil).

"katafalk bili$im" , heybetli oldu. hem de orijinal ;)

öyle isim mi bulunur yahu

bilişim firması ne demek hem

mahallede cd mi satacaksınız?

andromeda bilişim

"yerden göğe.." :)

aslinda bakarsaniz ben de "bili$im firmasi" derken verilen hizmetlerin/satilan urunlerin ne oldugunu merak ettim ama sormaya cekindim.... belirtirsen sevinirim skahvecioglu...

Arkadaşlar bahsetttiğim firma kişisel yazılımlardan, web tasarıma kadar (bilgisayar satmayacağız onu zaten teknosa, hızlısistem satıyor, hele cd hiç satmıcaz) tüm yazılım, ağ sistemleri üzerine olacaktır.

dreamflash :) güzel oldu

Örümcek

microsoft olabilir mesela.

nacizane fikrim, once turkce mi ingilizce mi isim vereceginize karar verin, ardindan yoneleceginiz alana yonelik akilda kalan bir isim belirleyin, yazilim cozumleri yazip satacaksaniz hede'soft' en genel isimlendirme turu, yok ag sistemleri kuracaksaniz hodo'systems' gibi isimler olabilir..

macrosoft

Şuralarda bir şeyler var ama;

office.microsoft.com

alakalı değilse bile site içinde aranıp bulunabilir sanırım. Ben de bilmiyorum müziğin nasıl alındığını.

ppt dosyasini html olarak kaydedin, olusturulan klasorde kullanilan muzik dosyasi .wav olarak yer alir, onu ordan alip kullanabilirsiniz.

sarki şuymus:
www.seekalyric.com