(bkz: everything2)

(git: 54282)

(bkz: the dict)

the dict yabancılar tarafından yapılmamış, hatta gil kurucusu. sadece dili ingilizce. not düşeyim dedim

Böyle bir şey söyleneceğini tahmin etmiştim. Evet, dili İngilizce.

buldan bezi diye ara bir de.

şile belediyesinin şile bezini tanıtmak için düzenlediği festivaller var.

bakmadım ama sayfası şu;
www.sile.bel.tr

teşekkürler cevaplar için ancak buldan bezi şile bezi gibi ama kalite olarak daha yetersiz bi tür.. şile bld. sitesindeki bilgiler cok yetersiz kalıyor... elinde özel kaynak olan var mıdır? ya da googleda aratınca ilk 20 de cıkmayan bir belge, link vs...

muhtemelen biliyosundur ama şöyle bir de tez var:

Şile bezi dokuması ve işlemesi

Yapıldığı Yer: Gazi Üniversitesi · Sosyal Bilimler Enstitüsü · · · ·
Konular: El Sanatları ·
Dizin Terimleri: Dokuma sanatı=Textile art · İşleme sanatı=Embroidery · Şile bezi= · İstanbul-Şile=İstanbul-Şile ·
Danışman: Prof.Dr. Mediha Güler

rize bezi de aynı ayar, tarihi önemi ticareti vs için ona da bakmak faydalı olabilir.

@kabablanka hayır onu bilmiyorum bana link vs bişey verme şansın var mı??? çok umutlandım be.. teşekkür ederim..

link buldum bunu indirme şansı yok mu ya?

maalesef yok, 2006 dan sonra yapılan tezler elektronik ortamda tutuluyor ve erişim açık. ancak eski tezlere şu an ulaşım yok, yavas yvas izin alınıyormus.

iyisi mi ankaradan bi öğrenci bulmak. ben izmirdeyim, egenin kütüphanesinden herhangi bir teze ulaşmak isteyen olursa ben de takasa girer yardımcı olmaya çalısırım. iletişmek için [email protected]

kolay gelsin

sırasıyla:

hikaye
oyuncular
yönetmen
reklamlar
skandal sahne

oyuncu
yönetmen
imdb puanı.

hikayeye bakmam bile tadı kaçmasın diye.

yönetmen ve oyuncu ilk dikkat çeken öge kanımca..
"aaa, falancanın filmi" diyerek ister istemez sevip bildiğimiz adama yöneliyoruz en başta.

valla açıkçası beni en çok etkileyen şeylerden biri filmin afiş(ler)i.. reklam kategorisine giriyor sanırım..

hikayeyi ve skandal sahneleri spoiler içerip keyif kaçırabilitesi nedeniyle pek umursamıyorum, okumuyorum yani özettir eleştiridir felan.. anca bi trailer izlerim..

sırayla

afiş
ülke
yönetmen
imdb puanı

yönetmen
konu
fragman
o andaki ruh halime uygunluğu
imdb/beyazperde puanı
yorum(önce sözlük, sonra beyazperde)

1-imdb puanı
2-yönetmen

*eğer imdb puanı yüksek ve yönetmen tanınmamışsa en başta bu filmi izlerim..
*eğer imdb puanı yüksek ve yönetmen tanınmışsa 1. kategoride film yoksa bunu izlerim.
*eğer imdb puanı düşük ve yönetmen tanınmamışsa filme bir trash film gözüyle bakarım ve mümkünse izlemeye çalışırım.
*eğer imdb puanı düşük ve yönetmen tanınmışsa bu film ömrüm boyunca izlemeyeceğim bir film olacaktır.

imdb puanı
ekşi sözlükte başlığına girilen entry sayısı

bayağı iyi sonuç veriyor...

aslında skandal sahneler olan filmler aslında sıkıcıdır

hikaye
fragman
ekşi sözlük

sırayla;

konu
hikaye
ülke (asla fransız filmi izlemem gıcığım var)
yönetmenlik okuyan arkadaşımın film hakkındaki görüşlerine

ne yönetmeni ne de oyuncusu umrumda olur. ha bi de oscarlı büyük bütçeli filmlere de gıcığım var. bağımsız sinema küçük bütçeli filmler tercihimdir.

bence imdb puanı ve sözlük'te ne kadar bahsedilmiş olduğu filan yanıltıcı olur. sükse yapmış, çok dikkat çekmiş, skandal sahneleri olan filmlere tabi daha çok entry yazılacaktır ya da imdb'deki puanlama çok aleladedir bana göre. bunlar da bir fikir verebilir tabi ama ilk kriterler bu olmamalı bence.

benim ilk baktığım şey yönetmendir. hatta şöyle diyim filmleri yönetmen yönetmen izlerim genelde. ayrıca fragmanına veya filmle ilgili bir görüntüye bakmam izlemeden önce ve o filmle ilgili yazılmış şeyleri de okumam. hatta nerdeyse hiç fragman izlemedim desem yeridir. o anda izlemeyi düşünmüyorsam bile belki de ilerde izlerim diye düşünürekten. gerçi fragmanlar da tabi öyle spoiler verecek şekilde hazırlanmaz herhalde de ben yine de izlemem.

yönetmenden sonra bi adım daha söylemek gerekirse filmin hangi konuyla iligli olduğudur. hikayesidir yani bi yerde. bence sevilen bir konuyla ilgili bir film çok berbat olmadığı sürece zevkle izlenebilir.

bana göre tabi bunlar.

ne yönetmeni ne de oyuncusu umrumda olur. ha bi de oscarlı büyük bütçeli filmlere de gıcığım var. bağımsız sinema küçük bütçeli filmler tercihimdir.

bağımsız sinema bazen iyi ama bazende çabuk bitse de gidelim kurtulalım diyorsunuz misal ben lucio fulci ve Paul Naschy filmlerine hayranlık duyarım

en ufak bir fikrim yok

hepsi bir yana; izleyenin ruh hali. film ile bir tür paralellik olursa daha iyi içine giriliyor, farkedilmeyen şeyler farkedilebiliyor, veya daha çok keyif alınabiliyor vs vs.

filmin konusu, imdb puani ve eksi sozluk yorumlari onemli kriterler oluyor genelde, zaten tatmin edici bir seviyedeyse guzel bir film oluyor

oyuncu ve yonetmene bakarim ama su oynuyor ya da su yonetiyor diye izlemem, lakin kriterler degisebilir. ben su yonetmeni begendim butun filmlerini izlemek istiyorum dersin, boylece kriter yonetmen olur sadece..

bazen ne bilim fragmanini begenip izlersin, bazen de bir oyuncunun butun filmleri guzel diye, o oyuncunun oynadigi filmi geldiginde kesin gitmek istersin, tom hanks gibi mesela...

ama genel anlamda en onemli sey filmin butun olarak kendisidir, yani hikayesi, icerigidir..

imdb puanı?

plot - olay nedir bi öğrenelim. filmin türünü de anlamış olalım.
oyuncular - kimler boy göstermiş? sevdiğim ya da gıcık olduğum elemanlar var mı?
yapım tarihi - oyuncuları ve filmi zamanına göre değerlendirebilmek için.
ülkesi - amerika dışındaki ülkeler de güzel şeyler yapabiliyorlar.
imdb puanı - bazen alakasız olabiliyor ama yine de göz önüne alıyorum.
adı - adında dragon geçen filmlerden hiç hazzetmem.

afişi, fragmanı, hele hele yönetmeni hiç önemli değil. bi filmini çok beğendiğim bi yönetmenin, bir başka filminden nefret ettiğim oluyor.

yönetmen
filmin coğrafi bölgesi
imdb puanı

kesinlikle yönetmen. neden ? çünkü bir sanat dalı olarak sinemayı ele aldığımızda filimin yaratıcısı yönetmendir. bir yönetmen bir oyuncuyu filminde çok kötüde gösterebilir ya da olduğundan çok daha iyide.bunun sebeplerinide ayrıca tartışabiliriz. birde sanatın inceliği konuda değil onu işlemektedir. yani iyi bir yönetmen çok sıradan bir konuyu izlediğinizde aşık olduğunuz bi yapıta çevirebilen insandır.bu işi edebiyat olarak düşünürsek anlamamız çok daha açık olucaktır.bir romanı içindeki karakterlere bakarak mı alırsınız ? konusuna bakarak mı alırsınız ? yoksa yazarına bakarak mı?iyi bir konunun çok sıkıcı banel ve üslupsuz yazarlar elinde 30 sayfadan sonra okunmuyacak şekilde işlenebildiği aşikardır.izlediğiniz filmlerin yönetmenlerini aklınızda tutunuz sevdiğiniz bir filmin yönetmeninin diğer filmleride(eğer karakteristik bir sanat gerçekleştirebiliyorsa) sizi tatmin edicektir

Merhaba,
Gayet de legal. Başlıkta 14 Şubat geçmesi ile ilişkilendirilmiş. Ancak, başlıkta hiçbir şekilde 14 Şubat geçmeyebilirdi de. İlişkilendirilmiş bir şekilde.
Başlığın rezilliği ya da ..ktanlığı için bir şey demek bana düşmez. Yazarın kendi keyfi.
:)

tanımda armonipolisi nin böyle bir örneği var
(bkz: tanım/5)

o başlığa "marslıların dünya işgalinin en güzel tanımı" yazılsa yine legal olur.

ben doğruluğunda değildim, başlıktakinin tanım olmadığını düşünüyorum sadece. neyse önemi yok o kadar.

Ben sormak istediğinizi şimdi anladım. Tamam tanım ama, "içerik başlıkla uyumlu mu?" diyorsunuz sanırım. Bence yine uyumlu. Yani "tanım" kelimesini birçok şey için kullanabiliyoruz. Üstteki zaten tanım ama, ayrıca da böyle bir şey var yani.
Meselâ "deli" kelimesi için "çıldırmanın tanımı" da diyebiliyor insanlar, yazarlar, romancılar vs. Tanım yalnızca tanım için kullanılmıyor yani. Anlamı epey genişlemiş durumda. :)

browse.deviantart.com

burada kesin birşeyler bulursunuz.

darkangelp26.deviantart.com

luvee.deviantart.com

wowturkey.com
wowturkey.com
wowturkey.com
wowturkey.com
wowturkey.com
wowturkey.com
wowturkey.com

Bunlar gün batımı fotoğrafları, mutlaka içinde aradığın özellikte fotoğraf vardır.

teşekkürler.

bu arada garip bir sorun var.İlk sayfalar deviantart'da açılıyor ancak 2. sayfaya geçince banlandınız diyor.İlginç gerçekten.

banlanma sebebi; dinamik ip ise kullandığınız ki kesin öyle, banlanmış bir ip adresine denk gelmiş olabilirsiniz.

yazım denetimi özelliğinden oluyor ama hangi office sürümü olduğunu söyleyin yardımcı olayım

f7 > seçenekler > yazım denetimi > yazarken denetimi yap
f7 > seçenekler > dilbilgisi denetimi > yazarken denetimi yap

ikisini de tiklemeyin.

eğer bahsettiğiniz yazım denetimi ile ilgiliyse Microsoft Word açıkken "Araçlar" menüsü altından "Seçenekler"e gir. Açılan pencerenin "Yazım Denetimi ve Dilbilgisi" sekmesine geçiş yap. Bu sekmedeki "Yazarken yazımı denetle" seçeneğindeki işareti kaldır ve "Tamam" butonuna tıklayarak pencereyi kapat

www.eksiduyuru.com

faydalı cevapların yukarda. araya @goksuyu yazınca buldum.

sabırtaşı olmandan dolayı bir tahmin; bazı sabırtaşları formatla hiç alakası olmayan entry ler girmişler çaylakken. toplu alım yapıldığından ve bu entry ler okunmadığından birden görünür hale gelmiş. ama entry ler legal değil. yazar zatenyazar oldum iş işten geçti diyor. düzeltmiyor onları. ama sonrasında uçabiliyor.

ayrıca kimdir nedir de
daha önce yazılmış zaten bu 1
tanım, tanım devamı, örnek, alıntı ya da bkz değil 1
çıkıyor. bunlardan biri bile uçmaya yetebiliyor bazen.

daha önce yazılmış zaten olan maç skoruydu. biri senden daha önce davranınca seninkini siliyorlar. onun bir öneminin olduğunu düşünmüyorum. diğeri boşluğuma denk gelmiş, silinmeyi haketmiş. neyse. bir daha ki bahara

sadece silinen entryler kıstas değil. garbage entryleriniz de çoksa uçmanıza sebep oluyor.

anneler bir babalar ayrı olursa kardeşler üvey
babalar bir anneler ayrı olursa kardeşler öz

ailemde iki türlü örneğim de var, oradan biliyorum.

ikinci durum öz ise, ana bir baba bir olandan farkı olmalı.

önceden anne bir baba ayrı olunca üvey, baba bir anne ayrı olunca öz kardeş deniyordu.
bence her ikisinde de üveydir, ha siz öz kardeş gibi büyümüşsünüzdür o ayrı.

annenin malları, annenin kendi çocukları arasında eşit paylaştırılır. orada iki çocuk arasında herhangi bir fark olmaz. ama çocuklardan birinin babası ölseydi o zaman sadece o babanın çocuğu ve anne (eş) alırdı mirası.

valla benim bildigim anne ve baba ayniysa özdür, diger türlü anne veya babanin ayri olmasi farketmiyor, iki türlüsü de üveydir.

annem babam bu saatten sonra bosanip her biri tekrar evlenip tekrar cocuk dogursa, birine üvey birine öz demem yani. ikisi de üvey kardesimdir.

half sister/brother diyor ingilizler bunlara, bence mantikli bir kullanim. ben de anne de baba da ayri olunca uvey oluyor sanardim mesela. evli kisilerin cocuklarindan bahsediyorum tabii ikisi de ayri derken :)

tdk diyor ki:
üvey kardeş
Babaları veya anaları ayrı olan kardeşlerden her biri

www.tdk.gov.tr

anne ya da babadan en az biri değişikse üvey olur.

kardeş "karındaş"tan geliyor, yani bence de ilk durum öz, ikinci durum üveydir.

ebeveynlerden biri ortaksa öz derim ben. bende var oradan biliyorum, öyle kabulleniyorum. üvey kelimesi her halükarda kan bağı olmayan kardeş/anne/baba için daha doğru geliyor bana. ama evet, ingilizcedeki "half brother/sister" çok mantıklı ayrımı belirtmek açısından

ikisi de üveydir birader. annesi farklı olan kardeş öz olur mu.

üveylik kan bağı olmayınca oluyor. mantığı yok bir kere. baba önemli de anne kan bağı sayılmıyor mu? biri sperm biri yumurta. çocuk üzerindeki etki aynı. kromozom bilmemneleriyle ilgili biri daha detaylı bilgi versin. ama anne ya da baba, biri bile ortak olsa öz kardeştir. eğer anne başkasıyla evlenir de onun çocuğu varsa üvey olan odur.

nasıl hissediyorsan öyledir.

@liberal; aslında hissemekten çok kimin (neye göre) ne dediğini merak etmiştim. çünkü arkadaşla tartıştığımızda toplum dayatması ataerkil toplum zırvalarını attı. yaşadığı yere göre değişir demeye getirmişti. yurtdışında türkiye deki gibi anlamdırılmaz demişti. bayaa tartıştık onunla. hatta artık herhalde kimse benim gibi düşünmüyor dediğimde bayanların nasıl bir cevap vereceğini merak ettim ama merakımı gideren olmamıştı. belli bir yöreye özgü mü, ırka millete veya eğitim düzeyine özgü mü erkekten öz olur kadından öz olmaz düşüncesi? farklı düşünenlerin olup olmadığını bilmek için bu duyuruyu açtım aslında.

neitzen; ama nedense babadan öz diyenler daha bir islama dine sarılıyor, ikisine de eşit derecede öz veya üvey diyenler fazla bilmiş veya ne bileyim, "halk"dan kopuk derler ya, eğitim dereceleri daha yüksek oluyor, bakışları farklı oluyor. arkadaşla bu konuşma geçene kadar bunun farkına varamamıştım. ama var böyle bir yargı toplumumuzda. islam konusunu hiç bilmiyordum. teşekkürler. doğrusu islamın kadından daha bi öz demesine rağmen "dinine düşkün" olanlar neden hala babadan öz anneden hiçbişey diyorlar? "herşey eğitim", çok klişe. ayrıca okullarda hayat bilgisi dersi sadece 3 yıl okutuluyor... eğitimle de düzelmiyor. üniversite mezunu biri bile baba daha özdür diyebiliyor. bu konudaki düşüncelerim karışık. toparlayamıyorum doğru düzgün. neyse. üzerinden 2 ay geçtiği halde cevap verdiğiniz için teşekkürler :)

Kardeş karından geliyor, “aynı karından” bu doğru, ama devlet karşısında ise babaları aynı olanlar aynı soyadı taşıyor. Yani resmi işler babaya göre işliyor gibi geldi bana.

sebebi site olabilir. mesela eksiduyuru aynısını yapıyor. tarayıcı yüzünden olmayabilir.
(git: 52304)

sozluk opera desteklemıyor, ondan muhtemelen.

opera panelinden kaydettiğiniz parolalar, opera'nın parola sihirbazı için, site için değil
sitenin cookie desteği olmalı bunun için, sitelerde "beni hatırla" tarzı şeyler görürsünüz, onlar bu işi yapıyor

Spor olarak eğer her şeye açığım diyorsan ''Major'' serisini öneririm. Güzel bir beyzbol animesidir. Aynı şekile Ookiku Furikabutte de öyle. Eyeshield 21, fazlasıyla fantastik öğelerle bezenmiş bir Amerikan futbolu animesi. O da iyidir, hoştur. Buzzer Beater'ı sakın izleme. Prince of Tennis'in de tv serisi iyidir ama ova ları fazla izlemeye değmez. Sonunu görmek için izlemek zorundasın o ayrı. Slam Dunk'ı kesinlikle kaçırma.
Soul Eater, aksiyon, komedi, ecchi karışımı harika bir anime. Çizimleri ve anlatım tarzıyla favorilerimden. Ona da bir bak derim. Kekkaishi de izlediğin hiç bir animede bulunmayan öğeler bulabilirsin.
Bu arada mecha sever misin bilmem-ki az sonraki cümlem bunu anlamsız kılacak- ama Tengen Toppa Gurren Lagann'ı izlemesi gerekir her anime sever bence.(Bunu mechalardan ciddi anlamda nefret eden biri söylüyor-evet buydu-)
Şimdilik bunlar aklıma gelen. Yardımcı olabilirim daha sonra.

tengen toppa gurren lagann'ı izleyen gundam serilerini de izledi.
welcome to the NHK, Jungle wa itsumo Hare nochi Guu tavsiyelerim arasında.
nhk eve kapanmış bir asosyalin hayatını, JWIHNC ise bir kabileye bir gün çıkıp gelen garip bir kızın komik ve psyc kafalarını anlatıyor.

hellboy animated

"film olanları sevmiyorum"dan kasıt neydi tam anlamadım ama mononoke hime göremedim o listede. aksiyon, kan, gövde...

death note var, listede göremedim, tarzınıza da uyar mı bilmiyorum ama güzeldir.

sözlüğün kalitesi göreceli bir kavram.

sabırtaşlarının kaliteli olup olmaması da göreceli bir kavram.

sen bunları sevmiyorsun, başkası bayıla bayıla okuyordur.

sözlük, senin onu nasıl kullandığınla alakalı. seçerek oku, kalitesi düşmesin.

sen böyle dedin ya devrim başladı artık. ben hemen rahatladım mesela, kasmıyorum artık. çok teşekkür ederim...

bak işte hevipeyra hemen konumuza örnek.

mesela yoldan geçen çocuğa bir laf söyle, cevap olarak bu ve buna benzer şeyleri söyler sana. şu sondaki çok teşekkür ederim vs. de sözlük üslubuna uyma çabasından başka bir şey değil. kendiniz olun, sizin gibi kötü üsluplu hatta üslupsuz, okumaya değer hiçbir yazısı bulunmayanlar yüzünden insanlar ekşiden kaçmaya başladı.

böyle diyerek trollere benzediğinin farkında mısınız acaba?
ne denilmesini istiyorsunuz? aa evet öyle veya yoo sana öyle gelmiş mi? sabırtaşları sözlüğün can damarı mı hepsini kılıçtan geçirelim mi? ne denilse rahata ereceksiniz? boşver... hayat güzel değmez. hem sözlükten ayrılmışsınız? kendi isteğinizle? uçmamışsınız. amaç ne?

örnek olabildiysem ne mutlu bana. assert h e rica etsek sizin için bir program yazar mı acaba? sabırtaşı yazarların entry lerini sözlükte göstermeme amaçlı mesela.

ciddi olarak yanıtlamak gerekirse tutunmuş olduğun tavır, kahvede oturup siyasetçileri eleştiren, "bu lavuklar yedi bitirdi milleti" diye ahkam kesenlerden zerre fark içermemektedir. bir şeyleri beğenmiyorsan burada konuşmak yerine müdahale etmelisin. örneğin yazar olmaya gayret edip çok güzel entryler döktürmelisin, ya da tanıdığın herkesi organize ederek sözlük düzelmedikçe okumamak üzere protesto etmeye çalışırsın. eğer tercihin halen hariçten gazel okumak ise bu da senin takdirindir. bahsettiğin kaçan insanlara katılırsın olur biter.

ayrıca sorunuzda anlayamadığım noktalar var. ikinci paragrafta yeni yazarların yazdıklarının bilgi verici olmadığından dem vurmuşsunuz, ancak üçüncü paragrafta komik ve "bilgilendirici" yazmaya uğraşmamaları gerektiğini söylüyorsunuz. bu konuyu biraz daha açarsanız daha aydınlatıcı olur sanırım. daha açık sorarsam, yazarlardan ne istediğinizin gerçek anlamda farkında mısınız?

sözlük diyarında bi gidip çay koymakla ilgili bi söz var o geldi aklıma. ben 6 yıldır takip ediyorum burayı nedense ben hiç rahatsız olmuyorum. belki de sen 12-13 yaşındasındır ne dersin?

sözlük yazarlığı ile saygıdeğer kişi olmanın bağlantısı nedir? burası bir paylaşım alanı ve eğer burada saygı görme eğiliminde olan varsa, ruh sağlığını sorgulaması gerekir diye düşünüyorum. merak ettiğin şeyi veya bir konuya ilişkin görüşleri öğrenir; bildiğin konuda görüşlerini yazıp, bilgi verebilirsin. benim anladığım kadarıyla, sözlüğün kuruluş amacı budur. beğenmediğin entryleri kötüleme olanağına da sahipsin. hatta daha önemlisi, okumayarak en büyük tepkiyi verebilirsin. kurumsal bir tepki beklemek yersiz. zira burası kişilerin oluşturduğu bir platform ve aslolan bakış açısıdır. 10. nesil sabırtaşı atinadan bildirdi:=)

yeni nesil sozluğun mna koydu adamlarıyla, sürekli olarak abi x (metallica, olimpos vs.) bitti yea diyen adamların aynı kişiler olduğunu düşünmeye başlıyorum. hem sözlükten ayrılmışsınız hem de sabırtaşları şöyle yapsın böyle yazsın diyorsunuz. ilginç.

bunu bende soracaktım ne işe yarar falan diye herhalde bilimum diğer saçma eklentiler gibi x ona bunu yaptı sanada yapsın mı tadında bişeye benziyor reklam amaçlı yani,bende hiç bi eklenti kurulu olmamasına rağmen böyle bişey geldi onada yuh diyorum.

tamamen kişisel bilgileri çalma biriktirme amaçlı bir uygulama olduğunu düşünmekteyim. itibar etmeyiniz.

(bkz: anti virüs /@vital)
(bkz: uyarı sistemi)

Bildiğim kadarıyla facebook bu uygulama yazanlara üye olunan kişi sayısıyla orantılı bir ödeme yapıyor ne kadar cok üye o kadar çok para olduğundan dolayı insanların dikkatini çekicek, onların uygulamayı yüklemesini sağlayacak cins cins şeyler buluyorlar. Hiç bir faydası ve zararının olduğunu düşünmüyorum. Eğer insanlar para kazansın diyosanız üye olun. Şahsen hiç birine üye olmuyorum gerek yok boşu boşuna sayfa kalabalığı yapıyorlar.

eğer facebook ta ara kutucuğuna uygulamanın adını yazıp, o uyg.yı bulup engelle derseniz size note göndermeyi kesiyor. biçok saçma sapan uygulama için bunu yaptım işe yaradı. ama bi bunu bulamadım.

polisi arayabilirsiniz. izinleri olmadığı gerekçesiyle seslerini kısmalarını isterler. izinleri varsa -ki sanmıyorum- bişey yapmazlar.

polisi arasanız bile eğer izin almışlarsa yapabileceğiniz bir şey yok. biz bir kere aramıştık da yaptırım olmamıştı oradan biliyorum.

izin alsalar bile saat 12 yi getikten sonra gürültü yapmaları yasak .burda nadiren düğün oluyor ama 12 den önce bitirmek zorunda kalıyorlar

tam olarak o altındır bahsedilen. cumhuriyet altını, lira falan da denir. gazetede vs gördüğünüz 1 liranın, yani tam altının fiyatıdır. dörde bölünce çeyreğin fiyatını yaklaşık olarak bulursunuz (1-2 tl oynar, tam emin değilim). evet kuyumcuya, sarrafa satabilirsiniz. ama yanılmıyorsam altın "alış" denen fiyattan alır. onun alım fiyatı bu bildiğim kadarıyla. size satacağı zaman "satış" fiyatı kullanılır

çeyrek altının da fiyatı yükseldi, şu an 83-85TL arası bişey olmalı. git herangi bi kuyumcuya sat hepsi alır.

yıl eskiyse fark 2 tl den fazla sanırım.
tabi bunun yasal bir dayanağı oludğunu sanmıyorum.
kendi aralarında kerizleme mekanizması kurup meşrulaştırmışlar.

eski altınlar 2ytl'den biraz daha fazla değer kaybediyor.

yasal bir dayanağı yok ama yapılmaması için de yasal bir dayanak yok. Yani kuyumcu altını şu fiyattan alıyorum dediğinde neden ulan denecek bir durum söz konusu değil.

bu uygulamanın mantığı ise şu, insanlar gidip kuyumcudan altın alacağı zaman yenisini almak istiyorlar, yada eski altına daha az para ödemeyi talep ediyorlar. alan razı veren razı bir nevi.

şu aralar altın fiyatı çok yüksek olduğundan altın almıyor kuyumcular. bir çeyrek altın bir bebek bilekliğini (hani şu üstünde çocuğun adı yazanları) 4-5 kuyumcu "kasamız müsait değil" sebebiyle almadı. altın satıyorlar ancak alış fiyatı yüksek olduğundan almayı pek istemiyorlar.

Vay uyanık kuyumcular. Biraz daha bekleyeyeyim bari o zaman :(

Oluyor öyle. Turkcell "GPRS kullanımı sonrası kalan kontörünüz: 12,34" diyebiliyor. Kontörler aslında o şekilde azalıyor lakin bize yuvarlanmış tam sayı geliyor. O yüzden turkcell'de bazen -19 iken çağrı atıp bişeyler yapıp, sonra durup duruken -20 oluyoruz. Bence.

vodafonu bilmem ama avea ve turkcell de uzun zamndır var o. nasıl ki 30 kontürün varken 2 saniye konuştuğunda yine 30 kontör kalıyorsa, arada fark olduğunu belirtmek için küsürleri koymuşlar.

annelerimiz balik yagi icirirdi kucukken.
bir de vitamin almak hem faydali hem de istah acan birsey.
Spor yapmaniz sart.
Yuruyusten farkli olarak kaslari guclendiren agirlik kaldirma calismalarini tavsiye ederim.
Kas agir ceker, tartida kilo olarak gorunur.
:)
Hatta sikayetiniz kilo rakamindan cok goruntu ile ilgiliysespor kadar goruntuyu toparlayan birsey yok.
Sevgiler

@want2die
aslında derdim biraz heybet kazanmak. kilolarından şikayetçi birçok kimseleri görünce etraftan bu yaptığım işgüzarlık gibi geliyor bana da.

(git: 58452)
(git: 46428)
(git: 41259)
(git: 39378)
(git: 34400)
(git: 10658)
(git: 15989)
(git: 9063)
(git: 17079)

hamur işi gıdalara ağırlık ver.

(bkz: mucizevi tribal enfexion diyeti)

2- nickler duruyor bende. kaymamış cillop gibi mis.
firefox 3.0.6

nickler bende de sağlam gibi de özellikle "şu duyuruya bak onda düzgün değil" falan derseniz bakabilirim. (ff 3.0.6)

ya bir de kızmayın ama çok tipsiz durmuş solda, sağa alınsa daha iyi olmaz mı?

ff 2.0.0'da nickler sağlam ie7'de sorun var. ama ff'de cevapla ve refresh tuşları gözükmüyor, ie'de görünüyor. opera'da ff ile aynı.

img27.imageshack.us

tüm herşey olması gerktiği gibi.

oha zaten sağdaymış, solda çıkıyor ff'te.

ie 7 kullanıyorum. ilk cevabın nicki eksik. diğerleri tamam.

ama mesela burada hia'nın nicki tamam ama hemen altıdaki girinin nicki eksik. sadece es var. ona basınca galadnikov olduğunu anlayabiliyorum.

arkadaslar, browser'larinizin cache'lerini bosaltip sayfayi refresh ederseniz her seyin yerli yerinde ve duzgun bir sekilde calistigini gorebilirsiniz. valla.

bak bunu iyi dedin. ctrl+f5 yapmayı unutmuşuz, düzeldi şimdi.

img18.imageshack.us

ikinci sıradakinin (galiba galadnikov) nicki yok. ccleaner yaptım, ctrl f5yaptım, modemi bile resetledim. yok hala.

ilk sıradaki de internet kullanıcısı olduğu için var. cevap yazan ilk ekşi sözlük kullanıcısının nicki ve butonları gözükmüyor.

şimdi farkettim, 5'ten az cevap gelen duyurularda refresh tuşu çalışmıyor, basıyorum dönüp duruyor öyle. 5'ten fazla cevap gelenlerde ise hemen refresh yapıveriyor.

5'ten az cevap gelen duruyularda refresh tuşu ve dahi cevapla tuşu bile yok ki aşağıda.

ie7 bu arada.

@kibritsuyu:
evet aşağıda yok da yukarıdakini kullanıyorum, olmuyor sürekli dönüyor, ie7'de durum nasıl?

yakında çamaşır suyu ile girişecem laptopa. düzelmedi henüz. galadnikov ve kibritsuyunun yazdıkları aynen geçerli bende de.

evet aynen. dönüyor sürekli. refresh yapamıyor yukarıdaki de.

ben ie7 kullanıcısıyım, os vista.

sadece, yukarıda "bende de çoğu soruda nickler yok. ie7." diyen arkadaşın nickini göremiyorum :)

@sql: ya diğer duyuruların ilk cevapları?

nickin yanındaki "es"e tıklayınca kimdir nedir geliyor, iyi güzel
de...
sözlük yazarı olmayanların yanındaki "i"ye tıklayınca da, kaç duyurusu, kaç cevabı var, cevaplarının kaçı tik almış filanda çıksa olmaz mı?

google chrome kullanınız her bir şey gözüküyor.

yeni fonksiyonlari dun gece (10 saat fark var turkiyeyle burasi arasinda) ben ekledim, tabii cok test edilmediginden sorunlar cikmis.

Duzelmis olmasi lazim herseyin. IE'de cok anlamsiz hata vardi, onu duzelttim, refreshi duzelttim, nick cikmama sorununu da duzelttim.

etna'nin istedigi olabilir, evet, ama onu da yazmam lazim.

1) kimseyi ifsa etmeye hakkiniz yok. kaldi ki bu sozluk icinde kalmasi gereken bir bilgidir (kisi kendisi sozluk disinda belirtmedigi surece).

edit: cevap veren ve verecek arkadaslarin bu yazdiklarimi dikkate alarak tekrar dusunmelerini tavsiye ederim.

kimsenin bir şey bildiği yok,
ihtimaller: tahmin, arkadaş, moderasyon bilir, ben bilmem ssg bilir.

kişisel olarakta yakın çevrem dahil kimse sözlük nickimi bilmez, deşifre olmamaya çalışırım çok önemli şeyler yazdığımdan değil ileri de yazabilme ihtimalima karşı hatta belki de özgür olabilmek adına. Çünkü en yakın arkadaşınızla kavga edip, her dost orospu çocuğu olmaya mahkumdur diye bir başlık açamazsınız.

genel tavır da bu doğrultuda diye hissediyorum.

yani özetle, kişisel tercihler, entry'den karakter tahlili, eş dost akraba, yazarın kendisi, sallamasyonlar bu işte etkili.

kişisel tavsiyem de; insanları rahat bırak. imza isteme, sarılma, öpme. canlı yayında sunucun arkasına geçip telefonla yakınlarını arama.

1) okan bayülgen-okan bayülgen

kesin olmamakla birlikte çok büyük ihtimal olarak okan bayulgen'in nicki "okan bayulgen"..
zaten 5-10 tane entry'si var..

eğer rock müzik ile ilgiliysen güven erkin erkal gibi isimler senin için "ünlü" kişilerdir..
nicki kertenkele..

ron jeremy'de bu alemde ünlüdür (erdem çapar)..

rock müzik dünyasından bir çok ünlü isim var zaten sözlükte..

nil karaibrahimgil, malt grubunun vokali cenk (cenk - erdem beyler'in cenk'i), bazı gazetelerin bazı köşe yazarları, penguen, uykusuz gibi karikatür - mizah dergilerinin bilimum çizerleri vs. vs. nin de sözlükte olduklarından çok büyük şüphe duymaktayım ama tahmin ettiğim nickler sadece benim tahminim olduğu için, arkadaşların dediği gibi ifşa etmeyelim.. tahmin çünkü sadece.. yukarda söylediklerim gibi herkesin bildiği nickler değil..

hasan cihat örter de burdaydı, nicki "zurna"ydı.. ama 2-3 günde uçtu tabi tahmin edileceği üzere.. :))

soru: reşat çalışlar kimdir? ünlü müdür? yoksa ekşi sözlük'ü kullanarak kendi kendisini mi ünlü yapmıştır, veya ünlü olarak göstermektedir.

adam zorla gözümüze gözümüze sokuyor. reşat çalışlar süper insandır, efendim blogu vardır falan filan.

böyle mi ünlü olunuyor?

ayrıca ünlü ne demek sence?

iki günde sevgili değiştiren manken, iki gol atmış futbolcu. bunlar yazar olsa çok mu önemli???

reşat çalışlar ve benzeri insanları çok seviyor ve merak ediyorsan onları gerçek hayatta takip et bence.

napcan sözlük niklerini. paparazzi misin nesin. sanmıyorum senin "ünlü"lerden hasan cihat örter görgüsüz-kendini bilmezinin dışında kimsenin sözlük yazarı olmaya meraklı olduğunu

ve yine bence sözlükte yazar ol. boşver bunları.

ünlü mü? kime göre niye göre dedim sanırım. hediye filan verme. benimle dalga geçmiş olmakla kendi kendine sevinebilirsin.

@mea maxima culpa, ben seni çok seviyorum ki. bana bir kere sorumda çok güzel bir cevap vermiştin. teşekkür ederim. seninle dalga geçmiyorum, ama "kime göre neye göre"den tiksiniyorum evet, orası doğru. ünlü=iyi_insan anlayışını bıraktığımız gün kalkınacak bu ülke, bana ne reşat çalışlar'dan? aşağıdaki soruda mahmut tuncer de sorulabilirdi, hızlı okumuşsun sanırım yazdıklarımı. çünkü zekisin yoksa. bu nedenle "ünlü olduğunu açıklayan sözlük yazarları" şeklinde açıklamayla editlenmiş soruyu bir kere daha okuyarak sakin olmanı önerir, seni hasretle kucaklarım.
- beni kucaklama ciyak!

belki bir iki kelime yanlış okudum, bilemicem.

ama çok sakinim ben. çok da eğleniyorum.

reşat çalışlar fenomenini itici buluyorum o başka. :))

kaan kural da sözlük'te.

Memo Tembelçizer'in de yazar olduğu dedikodusu kulislerde dolaşmakta (tam televole ağzı oldu)

okan bayülgen hakkında; (bkz: #14852638)

@mea maxima culpa

babası ve ekşi sözlük olmasa reşat çalışlar hiçbir şeydir.

sozlukte güzel bir aramadan sonra kimin kim olduğunu öğrenebilirsiniz. hatta aramanıza gerek bile yok. çıkıyor karşınıza. mesela sedat kapanoğlu ssg imiş. az önce ****** un gerçek adının *** ***** olduğunu öğrendim. daha önce ****** un ***** ***** olduğunu öğrenmiştim. yıldız koyma sebebim; entry tahlili ötesinde verdiğini/onun adına verilen linkler, bazı özel siteler, hatta röportajlar var. fakat kendi rumuzlarının/gerçek isimlerinin altına yazılmamış. demekki alalen bilinmesini istemiyorlar.

üstünden 4 gün geçmiş, kimse okumaz bu duyuruyu sanarak yazıyorum.

eksisozluk te araya;

sözlükçülerin siteleri
sözlükçülerin alanları
sözlükçülerin sayfaları

yazın
bulabildiğiniz tüm linkleri araştırın. gördüğünüz her linki. basında sözlük başlığına bakın.
bulursunuz zor değil. hele bir yazar olun, eksibition a resimlerini koyuyolarmış bazısı. o resimleri ezberleyin. sokakta görünce yapışır imza neyin istersiniz.

köylü kisiyi modern hayata alistirma cercevesinde basta tavuk olmak üzere yeme adabini ögretme icerikli türk filmlerine bir kac örnek sayabilirim istersen.

yemekle ilgili butun filmler siralanmis:
www.lib.berkeley.edu

ferzan ozpetek'in "hamam" adli filmi de var listede.

şener şen in sanırım aşçı olarak başrolde olduğu ve tamamı mutfakta geçen bir filmi vardı. adı aklıma gelmedi ama.

şener şen'in filmi için (bkz: zengin mutfagı)

zengin mutfagi var ama onda corba var miydi hatirlayamadim.

despero'yu izleyince canım feci çorba çekmişti.

Yabancı için Delicatessen, Ratatouille, No Reservations geliyor aklıma.

aklıma tampopo geliyor. yumurta sahnesini hep yapmak istemişimdir:)

fatih akın'ın bir filmi vardı aile restoran işletiyordu. adını hatırlayamadım şimdi.

la grande bouffe. izlemek yürek ister .)

iğrenç olacak ama ıssız adam demeden duramayacağım.

kısık ate$te 15 dakika.

başrolünde Rüştü Asyalının oynadığı bir keloğlan filmi varıdı. kralın kızı hasta idi. kimse iyileştiremiyor idi. keloğlanda kıza tarhana çorbası yapıyor idi. kız iyileşiyor ve keloğlan ile evleniyorudu.

bir de şu varmis

www.ake.ege.edu.tr

(bkz: politiki kouzina)

yemek kültürüyle türk yunan nüfus mübadelesini harmanıyor. yemek üzerinden bir (aslında 2) kültürü anlatıyor.

çok klasik olacak ama;
saving private ryan
we were soldier
the last samurai
the thin red line

ayrıca; (bkz: savas filmleri)

(bkz: enemy at the gates)

(bkz: saving private ryan)

(bkz: pianist)

(bkz: schindler's list)

www.en-iyi-savas-filmleri.eniyi100film.com

tr.wikipedia.org:Sava%C5%9F_filmleri

full metal jacket
good morning vietnam

maskeli beşler ırak
hababam sınıfı askerde
o şimdi asker

bunlar da savaş filmi. yaa yaa.

hacı er ryan'ı kurtarmak diye bi film keşfettim süper(!)

bu link işine yarayabilir:
www.imdb.com

(bkz: idi i smotri )

no man's land var bi de...

black hawk down
kippur
no man's land (cok basarili)

dostlar er ryan ı kurtarmak'ı bilecek kadar sinema kültürüm var :). ben de keşfettim onu yani.

platoon unutulmus, kacirma derim.

lord of the rings the two towers
lord of the rings return of the king

ne savaş var. bir bilseniz.

klasikleri de unutmamak lazım.
mesela;
kwai köprüsü (bkz: the bridge on the river kwai)
silahlara veda (bkz: a farewell to arms)
navaron'un topları (bkz: the guns of navarone)
muazzam filmlerdir.
ayrıca arkadaşlar da söylemiş ama ben de tekrar yazmak isterim, (bkz: full metal jacket) seyrettiğim en güzel savaş filmlerinden biridir.

www.divxforever.in

ikinci dünya savaşı ile ilgili yapılmış çoğu film var burada, indirebilirsin.

underground

evet;

(bkz: i love you/@elcezire exclusive)

eset de aynı şeyi yapıyor. deckard ın verdiği linki eset engelledi

@hia

sebebi elzecire exclusive'in meşhur virüsün kodlarını yazmış olması sanırım. antivirüsler de o kodları çok meşhur olduğundan mimlemiş, gördükleri gibi harekete geçiyorlar. düz metin olsa bile.(yamulmuyorsam)

www.livemocha.com

chat gibi chat değil ama kaynaşma var. sınav filan bile oluyor.

e bol bol irc serverlarindaki yabanci kanallara takilin ve hatta ordan arkadaslar edinip onlari da isterseniz msn e ekleyin. msn'e ekleyin dememin sebebi, irc gibi yerlerde kisaltmalarin ve chat dilinin cok kullanilmasi. messengera gecerseniz ordan buldugunuz insanlarla, daha detayli ve daha formal bir ingilizce konusma sansiniz da olabilir, hem de dostluklara varan diyaloglar gerceklestirebilirsiniz. iliskileriniz ilerledikce daha detayli, icerikli konulara da girmis olursunuz ve pratiginize katki saglarsiniz. bir sonraki asamada da sesli konusmalar yapip konusma pratiginizi de gelistirirsiniz.

ozetle (bkz: mirc) gibi bir program yukleyip sonra da en bilinen serverlarin en cok girilen yabanci odalarina atabilirsiniz kendinizi.
server olarak : dalnet, undernet, vs.. kanallar icin de misal, #beginner #chatzone falan da filan.. zaten list channel komutlariyla da nerenin ne kadar kalabalik oldugunu da gorebilirsiniz.

(yok ben direk sesli konusma olayina gireyim derseniz, skype da kurabilirsiniz)

yahoo'nun chat kanalları vardı bi ara. hala varsa ordaki kanallardan herhangi birine girebilirsin.

aslında mirc olmadan, internet sayfasından doğrudan bağlanılabilen bir yer aradığım. mirc i alternatif olarak kullabilirim, livemocho daha bir çekici geldişimdilik. teşekkür ederim ilginiz için.

facebook ta poker salonlarına gir. hem oyun oynarsın hem tüm dünyadan insanlarla doya doya geyik çevirirsin.

bayer in sanırım ağız fısfısı şeklinde bir damak yarası geçirici ilacı vardı nane aromalı küçük bir şişe hala var mıdır bilmiyorum çocukluğumda kullanıyodum. çok etkiliydi. eczaneye bir sorsanız? belki hala aynısı/muadili satılıyordır.

(bkz: pyralvex) varmış bide. çok can yakarmış.

bişe batmış girmiş olmasın? kılçık gibi küçük sert

@hia

evet olabilir de oyleyse ne yapabilirim, gozukmuyor birsey zira, yokladim da.

alkol sürsen iyi gelmez yaraya ama sürerseniz acısı ağrısı varsa rahat bir uyku çekersiniz.

kola, sigara falan icmeyin. iyilesmesini geciktirmemek icin.

belki yardımcı olur: (git: 48530)

alkol ağzını uyuşturduğu için sanki acısını azaltıyormuş hissi verir fakat dokuya daha fazla zarar verir.

önerim, bir kulak temizleme çubuğu yardımı ile yaralı yere batticonsür. Sürdükten sonra bit müddet yutkunma

piraldyne diye bir ilaç kullanmıştım ben onu kullanmayı dene hemen etki ediyor.

muhtemel tahriş ettiğiniz için o hale gelmiştir o. arada bana da olur. kendiliğinden 2-3 günde geçer. eğer ağrıdan çok mustarip iseniz 1cc lokal anesteziği insülin iğnesine çekip oraya fışkırtabilirsiniz (enjekte etmeyeceksiniz, üzerine fışkırtacaksınız). ben öyle yapıyorum. en az yarım saat sıfır ağrı garantili yöntem.

biraz kocakarı tavsiyesi gibi olucak ama bana da zaten babaannem söylemişti. şu bildiğimiz bayram şekerleri var ya ya da hiç mi bulamadın bir tane küp şekeri al ve em. şeker çıkan yarayı pişirir demişti babaanem bana. denemeni tavsiye ederim . geçmiş olsun...

ek olarak tuşlarla beraber yazıları da büyük tutabilir misiniz? gereksinimlere tıkladığımda sayfanın sonuna geldi (sayfa uzun değildi de hani) nereyi okumam gerktiğini ilk başta anlamadım.

yazar olmayanlar panoya giremiyor

@hia: anladığım kadarıyla ben de bilmiyorum sorunuzun cevabını efendim. sorularınızı www.sourberry.org (bildiğiniz chat) ve www.sourberry.org sayfalarında sorabilirsiniz. disq de takip ediyor bu duyuru/soruyu. yazı boyutu sorunuzu görmüştür.

@hia: bilen birisi geldiğinde eminim radyoyu dinlemeye başlayabileceksiniz. benim bilmediğim bir şey var sanırsam. kusura bakmayın tekrardan..

Eğer yazılanlardan rahatsız olduysanız ve hakaret olarak nitelediğiniz yazıların sebebi olduğunuza inanıp bunu yaptıysanız, bence o linki de kaldırın. İsteyene kayıtları verebileceğinizi açıklayan bir not düşün sadece. Çünkü bu şekilde, silmenizin hiçbir anlamı kalmadığı gibi, bu yeni duyurunuzla da ayrıca o linke tıklamayı teşvik ediyorsunuz psikolojik olarak, istemeden de olsa.


Sadece bir tavsiye, yanlış anlamayın.

@endless dream: bunlar yaşananlardır. herkes gördü olanları. o yüzden gerek duymadım. ama bu konuda sağlıklı kararlar veremiyorum yaptıklarımdan anlaşıldığı üzere. o yüzden hiçbir şeye dokunmayı düşünmüyorum efendim. çok teşekkürler tavsiyeniz için=)

edit: düşündüm ki dediğiniz daha doğru. tavsiyenizi dinleyeceğim teşekkürler..

bir öneri; gereksinimlere firewall varsa winamp ve media player ın internet erişimini kısıtlanmaması gerektiğini yazar mısınız? benim gibiler için?

bu duyuruyu/soruyu sourberry'nin kalitesini yükseltmek için açmışsınız ama, hiç gerek yoktu bence. bana göre, tasarımı, konsepti, hızı, kalitesi dörtdörtlük bir radyo. bir çok kişide böyle düşünüyordur. dinleyiciler açısından mükemmel bir radyo.

birkaç eleştiri yüzünden böyle bir şeye gerek duymuşdunuzdur belki ama, hiç gerek yoktu.

diğer duyuruyu/soruyu cevaplamamıştım. çünkü sorunu olanlar yazarsa eksiklikler (eğer varsa) ortaya çıkar diye düşünüyordum. sanırım durum biraz anlaşılmıştır. gereği neyse yapılır.

affınıza sığınarak ben kendi fikrimi söyleyeyim, görüşler çeşitlensin veya desteklensin.
şu çok laubali olunuyor dedikleri programlardan bir ikisini ben de fırsat buldukça dinliyorum. geyiği yapılan konulardan hiçbirinde yer almıyorum ama bu geyik meselesi gerçeği söylemek gerekirse beni çok da rahatsız etmiyor.
sonuçta programı yapan kişiyi sevdiğim için dinliyorum ve aralarda çok konuşmasınlar sürekli parça çalsınlar demenin saçma olduğunu da biliyorum. öyle olsun istiyorsanız winamp'a liste yaparsınız. sürekli parça çalınacaksa orda bir kişinin oturmasının ne önemi var, değil mi?

radyo programları bize birşey kazandırmalı, müzik zevkimizi geliştirmeli evet. ve benim için bu durum sourberry'de gerçekleşiyor. çok bilindik parçalar çalınmıyor misal. dj'ler ellerinden geldiğince güzel playlist'ler hazırlıyorlar.

hiçkimse ben bütün gece çalışacağım. radyoda bütün gece benim sevdiğim müzikler çalsın diyemez. çünkü radyonun dinleyicisi bir tane değil. sizin gibi kendi müzik zevki olan bir sürü dinleyici var ve dj bütün dinleyenlerin ortak paydalarına hitap etmek zorunda.

ve şu radyoheadbenger olayını başka bir radyoda dj'lik yapan bir arkadaşım sordu. olay nedir dedi. ve ben hala açıklayamadım. okuduğum şeyler ne sözlüğün nede sourberry'nin kafamdaki tanımıyla uyuşuyor. mantıksız bir durum söz konusu ve sanırım bu bizim bilmediğimiz birşeyler olduğunu gösteriyor.

sourberry forever.

temadan kaynaklanıyor o. güncellenmeyen temalar öyle kaldı.

tema sahibi duzeltebiliyor ancak.

sözlük themelerindeki buglar a yazarsanız belki birgün düzeltilir. 2002 den kalma buglar yazılı duruyor orda.

okulunda okuduğu kitabı baz alabilirsin. bir incele kitabı seviyesini görürsün zaten. kitabın kapağında, bir yerinde seviyesi de yazar ona göre bir kaynak aldırırsın ordan çalıştırırsın.
kendine de o seviyede bir kaynak edinirsin, çocuğa göstermessin bunu,oradan soru hazırlar ödev verirsin. ben öye yapıyorum en azından..

teyzem eğitim gönüllülerinde çalışırken çocuklara ingilizce öğretmek için oyunların olduğu koca bi defteri vardı. bir kaçı;
1- bir koca a4 sayfasında çeşit çeşit giyfiler çizilmiş. pantolan, elbise, şapka vs. bir başka kağıda bir erkek bir kız çocuk çizilmiş. giysileri kesip çocukların üstüne giydirmesi ve neyi giydirdiğini söylemesi gerekiyor; ali wears blue trousers, ayşe's skirt is pink. gibi
2- yine koca bir a4 de bir oda çizilmiş büyükçe. oda karman çorman. masanın üstünde kedi var, tv nin üstünde ütü var, yemek tabağına vazo konulmuş vs şeklinde. çocuk neyin nerde olduğunu söylemek zorunda; the iron is on the table, the fishes is in the vase, violin is near the carpet, carpet is between violin and sofa gibi. prefix leri ve eşyaları öğretiyor.
3- bu sefer ev var, odalara bölünmüş herşey düzenli, yine herşeyin yerini söylemesi gerekiyor.
4- safya küçük kare kutulara bölünmüş. kutuların altında renkler yazıyor; pink, blue, black, light brown, dark yellow gibi öreneklerini çoğaltabilirsiniz. kalemlerle o kutuları söylenen renge boyaması gerekiyor.

devamı gelcek

1. oncelikle gecmis bilgisi nedir, su an nerdedir onu belirlemelisin. bunu yapmak icin su ana kadar okuduklari goz atip, kafana gore bir gramer ve reading iceren bir sinav hazirladiktan sonra yaklasik durumuna tani koyarsin.

2. koydugun tanidan, yani yaklasik seviyesini belirlediktn sonra, gecmise yonelik eksiklerini kapatcak dersler yaparsiniz.

ama ben olsam pek bir sey bilmiyorsa, bir kitap alip sifirdan baslarim. bir suredir new english file modasi var sektorde ve fena kitap degil. cd sini de almalisiniz ama. ders gibi yapin yani birlikte dinleyin, konusun, okusun, yazsin vs vs. bulabilirsen onun ogretmen kitabini da sen kullan. ayrica internet sitesi de var, ek alistirma babinda. bir derse baslamadan once workbook'tan verdigin odevleri cevaplarsiniz, tekrar olur. kelime ogrenmesi icin bir defter tuttur ayrica, kelimeleri orada calissin. diger derse kadar workbook'a ek olarak, yeni ogrendigi kelimeleri kullanarak birseyler yazmasini da iste odev olaraktan. bir de seviyesine uygun reader okudu mu mis gibi olur. hangi kitabi okuyacagi seviyesiyle ilgili.
sayet devlet okulunda kalabalik siniflarda ingilizce dersi gormus biriyse seviyesi muhtemelen elementary'dir, hatta beginner. bir tane starter/ beginner, bir tane de elementary seviyede resimli hikaye kitabi alin. bakin bakalim hangisi ona uygun. okulda dandirik geciyorsa dersleri kelime ogrenemiyor cocuklar, gramer ogretip geciyorlar. ayrica teleffuz uzerinde dur. new english file telaffuz da calistirir, kitabi takip edersen o kismini da halledersin.
kitap takip etmen en kolayi senin icin bence. bu isten cok anlamiyosan program cikartmak vs kasici seyler biraz.
kolay gelsin

devamı; (bu arada ben sadece oyunlardan bahsetcem)

4- who's who oyunu var (bil bakalım kim sanırım). birer sayfa, 16 erkek 16 kadın yüzü var (2 fotokobi yani 4 sayfa eder). biri sizin elinizde biri onun elinde olcak. diğerinin listesinden birini seçeceksiniz (söylemek yok diğerine). has your person got kalıbını pekiştirmek için kullanılabilir. long/short big/smal mouth, nose, eyes, moustache, curly, straight, wavy, hair, eyeglasses, hat, earrings, vs soruları sormalı sadece yes-no cevabı alınmalı. erkek veya bayan olduğunu oyunu kolaylaştırır. eğer çocuk sakal ın ne olduğunu bilmiyorsa kolaylaştırmak için resim çizmesi sağlanabilir. sonunda uymayan yüzleri eleyip diğeriri yüzünün kim olduğunu bulmak amaç.

5-amiral battı var; birer sayfa 7*7 lik karelerimiz var. bir tablo oluştutulmuş. yukardan aşağıya monday tuesday vs günler yazıyor. soldan sağa saatler var. biri 3ü gösteriyor, biri 1:25, 7:15, 2:45, 3:10, 9:55 (7 saat olmalı) gibi ama digital şekliyle değil. gemilerimiz 1,2,3,4 kare büyklüğünde çeşit çeşit. her biriniz kendi tablosuna gemi yerleştirecek diğerinin gemisini batırmak için koordinat söyleyecek; monday, ten past two. eğer o karede gemi parçası varsa hit, yoksa missed gemi tamamen battığında hit and sunk. diğerinin tüm gemilerini batıran kazanır.

başka vardı ama 6. sınıftaki bir çocuk için çok basit kalıplardı (sayılar alfabe gibi)

@pyro clustic flow; new english file'ı hz.lıkta okutmuşlardı bize, 6. sınıftaki çocuk için nasıl olcak?

evet aslında, nef'ın kitlesi young adult learner. 6. sınıf orta 2 ise, olur kanımca. piyasada teenager kitabı da vardır gerçi, kitapçıya sorulabilir.

hmm ankara da bulması zormuş. ankava da varmış. bir de amerika pazarında her daim bulunabiliyormuş. (ankara da hiç bulunmadım, sigara içmem netin yalancısıyım)

benzer soru geçende vardı, aramaya inanın bence.
www.eksiduyuru.com

Ama yine de, evet o bir papağan cinsi. Dünyada bolca olan da bir cins.

bunlar yeşil pakistan papağanlarıdır. zamanında biz evin balkonuna kafes kurup neredeyse 6 yedi tane yakalayıp evde beslemiştik. bunların hikâyesi, papağanları taşıyan konteynırın bir kaza sonucu devrilip yüzlerce papağanın da serbest kalarak etrafa yayılması şeklindeymiş. herkesçe anlatılan hikâye buydu.

Eğer Gülhane Parkı çevresindeyseniz orada bolca var bu yeşil papağanlardan. belki oradan yollarını şaşırmışlardır.

şehir içinde hiç rastlamadım şimdiye kadar ama 3 sene öncesine kadar İstanbul Büyükçekmece'de bahçeli bir evde oturuyorduk ve yazın hep ciyak ciyak sesler çıkararak tepemizden geçerdi bu yeşil papağanlar, hem de sürü halinde. ama şehir içinde, hele ki böyle soğuk havalarda hiç rastlamadım şimdiye kadar. ilginç. ama bunlar demek ki soğuk havaya dayanıklı bir papağan cinsinden. yoksa kafesinden kaçan papağan iki güne kalmaz ölür bu soğukta.

@jesterdvine; verdiğiniz linki internet kullanıcıları göremiyor. pozitif düşünce kazanır da bir internet kullanıcısı olduğundan arasa bile bulamaması doğal.

@ hia: pardon yaf, hiç dikkat etmemiştim.

ben evlatlık alırım demiştim, yineliyorum, aklınızda olsun.

izmirde de vardı iki sene öncesine kadar. istanbuldan buraya uçmuş olamazlar heralde.

Asit yağmuruna girmedin değil mi? :)

bildiğim kadarıyla bahar ve yaz yağmurları (ama kış ayındayız?) saça iyi gelir. hatta tüm bedene iyi gelir. çocukken annem nisan yağmurunda dışarı çıkmamıza izin verirdi. bi güzel ıslanırdık. balkonda kavalara yağmur suyu toplardı yıkanırken onu da kullanırdık...

Anneannem eskiden yağmur yağınca balkona bir kova koyar,o kovaya biriken suyla saçlarını yıkarmış. Çok çok iyi gelirmiş. Ama bilimsel açıklama yapamıyorum.

nisan yağmurlarının şifasına (mevleviler mesela) inanılır doğru ama onunla bir ilgisi yok sizin olayınızın. şimdi normal şartlarda yağmur suyunun pH değerinin 5,5-6.5 gibi değerlerde (nötral değerlere yakın yani) olması beklenir. ama yaşadığınız bölgedeki hava kirliliğinin boyutlarına bağlı olarak(havadaki SOx, NOx ve COx değerlerinden kaynaklı hava kirliliği) bu pH değerinin sıfıra doğru kayması yani asitliğinin artması muhtemeldir. bu olaya asit yağmuru denir. insanlar, hayvanlar, binalar ve doğal doku üzerinde tahmin edebileceğiniz üzere aşındırıcı bir etkisi vardır bu yağmurun. sizin saçınızda gerçekleşen tepkime nasıl bir şeydir bilmiyorum ama çok sağlıklı olduğunu söylemek güç. asit işte yahu.

@selim alai; asit yağmurunda öyle kaşıntının yok olmasıyla kurtulanacağını sanmıyorum, kaşın kirpiklerin de yok olması gerekir. tam güçlü asit değil sanırım bahsetttiğiniz (ph5 filan). birde daglien eğer yağmurun tadı azcık acıysa evet kısmen asitli (asit asittir ama zayıf asit demek istediğim) yağmura girmişsiniz.

sevgili hia; valla işin açıkçası şu ki ilk yazdığımda söylemek istemedim ama daglien arkadaşamızın kafasının yağmuru yedikten sonra kaşınmamasının nedeninin psikolojik olabileceğini düşünüyürum. ayrıca asit yağmuru denilen şey sizinde dediğiniz gibi ph5 falandır. aksi takdirde daha aşşağılara indikçe güçlü asitler elde edersiniz ki bunun sonuçlarını tahmin edebiliyorsunuzdur heralde. sonuç olarak şunu söyleyebilirim; evet belki arkadaşımız bir faydasını görmüş olabilir ama böyle bir mevsimde (kışın hava kirliliği olayı en yüksek seviyededir) yağmur suyunun faydasından çok zararı olur diye düşünüyorum.

ekşimtırak acımsı bir tat diyelim olsun bitsin :P

ben bilerek şampuanların saçları yağlandırdığını düşünüyorum, eskiden böyle değildi, çok kullanıp yıkasınlar diye. veya artık havalar daha kirli, saç çabuk kirleniyo, ama niye çok yağlanır oldu...

teorik olarak yağmur suyuna yere düşmeden önce demir vb. ağır metallerin karışması pek mümkün değildir. adı üstünde ağır metal, havada olmaz ki.

nerde yagdigina bagli, yagmur ormanlarinda saftir mesela, ama istanbul'da yagdiysa asidiktir. asit yagmuru genelde havadaki karbondioksitle birlesince oluyor, boylece karbonik asit olusuyor ve ph'i dusuruyor. col olan ve tozlu bolgelerde olusan tozlar kalsiyum karbonat iceriyor ve bu da asit yagmurlarina karsi koyuyor, boylece dogal yagmur ve hatta alkalin iceren yagmurlar olusuyor. e alkalin iceren ph dengeleyici sampuanlar da var, ama yagmurda olunca daha saf ve dogal oluyor haliyle, boylece saca iyi geliyor. evet birseyi daha acikligina kavusturduk :)

valla bende de tam tersi oluyor.

yağmurda saçım ıslandığı zaman kepek oluşuyor ve duşa girene dek kafam yanıyor.

insanoğlu.
cins cins.

geçenlerde dedim arkadaşlar ama şimdi o geçenlerdeyi düşündümde baya bir zaman olmuş :)
mevsimlerden neydi o ara hatırlayamadım gerçektende. Hatırlayamadım çünkü nisan yağmuru yada diğer mevsimlerde yağan yağmurun içindeki maddelerin farklı olabileceğini aklımın ucundan bile geçirmemiştim. yağmur yağmurdur diye düşündüm sanırım o an. cevaplar tam tatmin edici olmasada sanırım cevabı aldım. dediğiniz üzere, yağmur suyu içindeki asit, demir gibi şeylerin etkisiyle o kaşıntı gitti sanırım. Kesinlikle psikolojik olduğunu düşünmüyorum. Yani kaşıntı gerçekten yok oldu. snowflake kardeşimizin dediği gibi benim kafanın bu kaşınması saçın kirliliğinden olmayabilir (bunu hiç düşünememiştim) kafa derisi ile alakalı olabilir yani alerjik durumlar felan, Hatta yine diğer bir arkadaşımızın belirttiği gibi, şampuanların içinde bulunan bir maddede sürekli 2 günde bir kaşıntı yapan bir madde içeriyor olabilirler içinde.

Velhasıl sabun da kullandım, sadece su ile de yıkadım, hertürlü şampuanı denedim ama yok, hiçbirşey o yağmur suyu gibi kesemedi kafamın kaşıntısını. Sanırım ben yağmur adamım arkadaşlar :)

her gün duş almak temizlik gereğidir.

insansız ucaklardan onlar.

koskoca filmde bi kere bile bahsi geçmiyor yahu. izleyenlerin tahmin yeteneğine mi bırakıyolar?

**iyiyiz, ya siz?

o predator namındaki insansız uçak değilmiydi yahu ? eğer değilse ben bu filmi oturma organımla izlemişim demektir. korkuyorum.

www.richard-seaman.com

Ben direkt uydu diye düşünmüştüm, heron falan hiç gelmemişti aklıma. Ama filmde bu konu hakkında bir bilgi yoktu.

Amerikan Hava Kuvvetleri tarafindan yönetilen uydu diye tahmin ediyorum ben de. Hatta Nasa tarafindan yapilan J-2 uydusu.

Filmin 10.dk 14.sn'de abi ile abla hava kuvvetleri personeli gibi geldi bana (uniformada bulunan logo).

passiflora hakkında; ilacı yanınızda uçağa sokabiliyorsanız sokun. bünyeye göre etki eder. 5-6 kaşık içtiğim halde etki etmediği olmuştu. bıraktım zaten sonra. çok hafif ilaç

uçmadan önce alkol. uçarken de alkol.koridor koltuğu iste (bir nebze fayda eder), olabildiğince önlerden iste (daha az sallanıyor), yanında dergi gibisinden birşeyler götür bol resimli olsun.

kusmayayım sonra?

çeyrek dramamine de alabilirsiniz. otobüs tutanlar ya da bi şekilde rahatsız olanlar genelde bunu içer. işe de yarar. sersemleştirir de. oh mis.

havaalanında bir duble rakı çözer işi.

yok içmem ben dersen ayetel kürsi öneriyorum.

doğrudur, kışları biraz sallar o toros semaları, hava açıksa hiçbir şey olmaz ama.
ben de tırsıkımdır, ödüm kopar uçaktan , ayağımın yerden kesilmesinden. uçuştan önce havalimanında kırmızı şarap alıyorum; küçük şişeden iki kadeh çıkıyor nerdeyse. özellikle aç karnına alıyorum ki, uçakta hem yemekten başka birşey düşünemiyorum (ikrama yumuluyorum) hem de daha çok rahatlatıyor. sonra bir bakıyorum inmişiz bile :)

durumun ciddiyetine bakar. rahatsız oluyorum ama binmemi engellemez kıvamındaysanız hafif yatıştırıcılar işinizi görebilir ama durum ciddiyse daha ciddi bi'şeyler yapmanız gerekir.

örneğin ömrü hayatında korkusu yüzünden uçağa binmemiş babam en sonunda tamam binicem deyip 3 saat öncesinden içmeye başlamış. içtikçe ayılmış adam. binememiş yine neticede.

olmayınca olmuyor yani.

yok yok kusturmaz bir bira altı üstü. olmadı bir kadeh bişiler işte. kusmazsın. ama bu otobüslerdeki gibi sadece midem bulanıyorsa o zaman alkol alma tabi. antiemetik al binmeden o sorununu çözer. ama fobi cinsinden birşey ise o zaman alkol en ideali çözümü.

bildiğim kadarıyla atatürk havaalanı'nda doktor var, ona gidip sakinleştirici iğne yaptırabiliyorsunuz uçuştan önce.

kendinizi uyuşturmanız, bir dahaki uçak yolculuğunda aynı sıkıntıyı belki fazlasını yaşayacağınızın biletidir.

apaydınlık kafayla giriniz. kendinizi telkin edici bir metin hazırlayınız belki de. uçuş sırasında duygularınıza konsantre olunuz. korkuyorsanız iyice üzerine gidip kendinizi en kötü senaryoları hayal ederek daha da korkutunuz.

eğer başarabilirseniz bu anksiyeteniz yavaş da olsa geçecektir.
kalıcı olarak.

ha böyle tırsak kalmayı kabulleniyorsanız evet yarım şişe rakı, hayvan sakinleştiricisi, ot, nutella... kafa yapan ne varsa tüketiniz.

hiç ilaca gerek yok bence... istanbul'da yaşıyorsanız ölüm riskiniz daha fazla. dünyada dakikada kaç tane uçak kalkıyor, yılda kaç tane kalkıyor onu bir düşünün.. bununla birlikte 1 tane düşüyor veya düşmüyor.. çoook çok düşük bir ihtimal uçağın düşmesi. istanbul'da olan trafik kazalarını, patlayan bombaları, adamın psikopat çıkıp sizi öldürmesi ihtimallerini düşünürsek risk kat kat yüksek. ayrıca işe yarar mı bilmem ama 3 paraşüt atlayışım var benim, ve 6 tane gidiş dönüş 11 saatlik uzak doğu uçuşum var. hatta her ay yurtdışındayım baya bir uçak seyahatim oluyor. bana sorarsanız çok keyifli geçiyor benim için uçak yolculukları. yiyorum, içiyorum, okuyorum vs.. uzun yolculuklarda film izliyorum. bence rahatlatmalısın kendini... ilaçlarla değil de ömrünün uzun olması ihtimaline karşı olayı kökünden çözmeyi dene.

uçağa ilk binişlerimde lost izliyordum, accaayip keyifli oluyor :p
(bkz: bir cirpida 24 bolum lost izleyip ucaga binmek)

kelime bilgisi dersen almanca sözlük al oku derim ben.

busuu.com tarzı dil öğrenme sitelerinden alıştırmaları takip et. bir kelime defterin olsun, her gün öğrendiklerini not al. almanca oku, de.wikipedia.org adresini takip et. ilgi alanına giren sitelerin varsa almanca versiyonlarını kullan (ben facebook u bile almanca kullanıyorum o yüzden)

sözlük okumakla olacak işler değil bunlar.

Programların/sitelerin almanca versiyonları iyi bir fikir.

Almanca - Almanca sözlük kullan.

Film izle.

alman filolojisi mezunu biri olarak sana tek tavsiyem aç sözlük ezberle, en kolay yol bu.

ingilizceniz varsa kelimelerin ingilizceleriyle hatırlayın. benzerlik gösteriyorlar zaten. uhr>hour sonntag>sunday gibi

almanca kitap okuyarak, internetten e-book yada masal okuyarak, yine netten haberleri takip ederek, hörbuch indirip dinleyerek, dvd leri almanca dublaj-almanca altyazi seklinde izleyerek, uydudan alman kanallarini izleyerek hangileri var uyduda bilmiyorum ama tv rehberinden olanlarin yayin akisina bakarsin. youtube da falan komik skecler vb izleyebilirsin.
yani sirf sozlukle degil de dille hasir nesir olarak. almanca gayet kelime-fiil zengini bir dil neyi nerde nasil kullanacagin kulagina bakar. o fiilleri kuru kuruya kafaya sokmak cok zor olur. ayrica reflexiv ve präpositionla kullanilan zibilyon fiili sozlukten bakip da ezberlemek cok mumkun degil.

www.dasclub.com

chat yap

KUllandığınız tema ile ilgili bir sorun olabilir. Başka bir tema ile deneyin...

ctrl + f5 yapın.
olmazsa büyük ihtimalle firefox kullanıyorsunuz. firefox'u kapatıp açın.
o da olmazsa bilgisayarı kapatıp açın düzelir.

büyük ihtimalle başka tema da deneyemezsiniz şu anda o kontrol merkezi'ne filan da girmiyordur. hatta firefox'tan bile çarpıya basıp çıkmazsınız. ctrl+alt+del yapıp programı sonlandır demeniz gerekbilir. nedenini bilmiyorum da firefox'tan kaynaklanan bi sorun bu internet explorer'da böyle olmuyor bildiğim kadarıyla.

@crown
yillardir kullandigim tema, yeni degismedim ki simdi bozulsun
@tepedeki adam
evet firefox, kapatip tekrar acmama ragmen bir degisiklik yok

yeni yazar danışma bürosuna sordu bugün biri. bi bakın isterseniz.

adblock benzeri bir engelleme ya da greasmonkey türü bir script eklentisi var ise o da engelleyebilir. Başlat- programlar- mzilla firefox- Güvenli Kip ile açıp ekşiye tekrar giriş yapın bakın bakalım orada mı butonlar, orada ise eklentileri tektek deneyin.

kimse sormasa farketmicekmişim. 1601 snoopy lovers da o tuşlar doğuştan yok. entry nin üstüne gelince çıkıyor. belki temanın özelliğini değiştirmişlerdir? (olur öyle şey bilmiyorum)

@deckard, hia
refresh, restart ise yaramiyor. firefox'dan kaynaklaniyor olsa gerek. simdi ie'de denedim, sorunsuz cikti hepsi. tema'da degil sorun.
@edip
güvenli kipte de cikmadilar lakin. daha dün hepsi burdaydi. yeni birsey de indirmedim, yüklemedim pcye.

firefox'ta tools - clear private data'dan cache'i temizlemeyi deneyin.

@shi aila

benim başıma da aynı şey gelmişti de ben mesela bu duyurudaki soruları da açamıyordum. sizde yine bu yapılabiliyor. bilgisayarı yeniden başlattınız mı bilmiyorum ama bunu yaparsanız kesin açılır diyorum. ama her seferinde böyle olduğunda da bilgisayarı yeniden başlatmak olmaz. bi çözümü olması lazım.

bende şu cache temizlemesi de işe yaramamıştı ama yaraması lazım gibi aslında.

@hia

bütün temalarda öyle değil mi zaten? üstüne gelince çıkar o tuşlar.

operada açtım temayı değiştirdim yeniden firefoxda açınca düzeldi.
ayrıca teşekkürler hia.

Yeni bir firefox profili oluşturup ordan girmeyi denemek, sorunun kaynağını anlamana yardımcı olacaktır. Firefox profilleri hakkında bilgi edinmek için şöyle bir google araması yapılabilir: tinyurl.com

yardimci olmaya calisan herkese tesekkür ederim. cache'leri temizledim, butonlar tekrar belirdi, sorun ortadan kalkti.

last fm'e gir bak işte? sevdiğin grubu yazınca benzerlerini de gösteriyor. ayrıca çok geniş bir yelpaze sunmuşsun. son zamanlardaki favori grubum balmorhea'yı tavsiye edeyim ben eheh.

(bkz: balmorhea/@deckard)

chopin piyano ve keman konçertoları. beğenirsiniz belkim. mesela butterfly etude gibi etüdleri. kısacıktır ama o kısacık anına hem coşturup hemde durultur adamı.

lastfm'e üye ol. hep şarkı dine. dinledikçe komşuların oluşacak onların neleri sevdiğine bak. yahut olmadı yaz artist kısmına sevdiğin birini ona benzer olanları çalsın sana radyo gibi.
amazon.com'da bunu alan bunlarıda aldı gibisinden albümleri incele
allmusic.com'dan o sanatçının benzeri olanlar var sayfada sağ tarafta

the beatles tarafına gidersek o zamanlardan o tarzda grup the zombies derim. bunun yanına da the turtles ve the byrds'ü eklerim. o taraflarda bu tarz gruplar daha var seversen bulabilrsin daha fazlasını sanırsam.

yann tiersen tarafından girersek detektivbyran'ı sevebilirsin bence dinle kesin.

tarantino filmlerinde genelde surf rock denen türü kullanıyor. onun için de dick dale ve the centurians geliyor şu anda aklıma onlara bi bakabilirsin.

ortaya karışık verdiğin isimlerden yola çıkarak da bikaç isim yazıyım sonrası sana kalmış; madeleine peyroux, nouvelle vague, eloy.

ayrıca klasik tarafında da ben de genelde dinlediğimde chopin'le beethoven'ı tercih ediyorum ki beethoven bambaşka bir adammış diyebilirim :)

son olarak da evet last.fm süper bence de. özellikle bu işler için mükemmel.

camel, elo.

sdlkşgjdflgkjdfglş

cevabı kız arkadaşımdan öğrendim. oynuyorsam top olayım.

şunlarmış para kazanma yolları:

1- stadyuma gidip yarışlara katılabilirmişsiniz. kazandığınız her yarış için 30 chip eğer ki bahis oynayıp kazandığınız takdirde yatırdığınız paranın 2 katını kazanabilirmişsiniz..

2- kupa kazanarak 50 chip kazanıyormuşsunuz. awards diye bir sayfa seçeneği varmış. onun sağ altında yazıyormuş hepsi.

3- bundan işte hiçbir şey anlamadım. kendi hayvanın ve arkadaşlarının da saglık, hijyen ve mutlulugunu maksimuma çıkararak para kazanabiliyormuşsunuz.

son olarak da küvet müvet alması için birkaç fırın ekmek yemesi lazım dedi. dkfjgdfhlkdjfghl

gayet anlamsız 3 yol daha varmış. ilk 2 madde mantıklı olduğu için 3.yü kurtarıyor o yüzden bu 2 mantıksızı eklemek yerine yeni bir cevapta yazıyorum.

4- ağaçların arasında gezerken para çıkıyormuş. ne kadar realistik değil mi?

5- top oynatacakmışsınız.

6- arkadaşlarının hayvanını ziyaret edince 20 chip kazanıyormuşsunuz.

bu 3 yolla para kazanmanın mantığını açıklayana 43908754389 chip veriyorlarmış ayrıca..

ek: of duyuru of. senin yüzünden nasıl bilgilerle doldurdum kafamı. lskjgdfljkgh

ek olarak her gün gir. her gün sana daily lottary den para geliyo (hayvanın kumar alışkanlığı var). bazen 500 bazen 50 para geliyo ama ne olur olmaz sen sık sık gir.
ayrca banyo alsan bile temizlenmiş olmuyosun sadece eğleniyo. sabunu kullanmak zorundasın... ben tost makinesi almıştım. ekmek fırlatıyo ama o ekmeği alıp yiyemiyosun. böyle aptal bişey

@dambil; kızı erkeği farketmiyo herkese fena halde alışkanlık yapıo

iyi de arkadaşlar. şimdi her bir ziyarete 20 lira veriyor (günde bir kere)
bu da 20 arkadaşınız olsa günde 400 lira yapar. üç gün gezeceksiniz ki bir küvet etsin. milletin petini yıkamak sevmek 2 lira. ağaçlar arasından da öyle 1-2 lira veriyor ancak. ip atlamak top patlamak da öyle... burada da geriye yalnızca bahis ve yarış kalıyor ama onun da algoritmasını çözemedim. kimin kazanacağı anlaşılmıyor yarışlarda. adamın peti en geriden gelip geçiveriyor...

yani bu sayılan yöntemlerle öyle evlere sahip olunmaz. ama milletin evine barkına bakıyorum. 6 odayı da ağzına kadar eşya ile doldurmuşlar. güller müller. ulan bir demet gül 2000 lira allahsızlar, her odaya konur mu?

Bu sorunun basit bir çözümü var:

Pet Society forumuna gir, relationship requests mi ne öyle bir bölüm var. Aynı durumda olduğunuz kişiler o forumda facebook profillerine link veriyorlar, arkadaş listenize ekleyebiliyorsunuz. 50 kişi ekleyip de hepsini ziyaret etseniz 1000 altın eder günlük.

İşin tadını kaçırır da 100 200 kişi eklerseniz hem arkadaş ziyareti başına kazanılan altın düşüyor, hem facebook hesabınız abuse yüzünden kapanabiliyor -diye duydum.

Allah kurtarsın efem.

hemen diyim; altı odam var (kızcaksın biliyorum). hepsi dayalı döşeli. gün geliyo paramı neye harcasam karar veremiyorum. arkadaşlarımdan biri sık girmiyor. onun hayvanını giydirip kuşatıyorum. fakat evinden çıkıp tekrar girdiğim de tekrar aç bitp harap haline dönmüş oluyor. .ünkü benim bakmamı kabul etmiyor illa sahibi ilgilencek. bende tekrar tekrar sevip okşayıp karnını doyuruyorm.
sonra ağaçlardan; eğer tüm hepsini gezerseniz 8 ile 11 para arası birşey alırsınız. hepsini geziniz efendim. üstelik gezdikten sonra eve gelin. hayvan kirlenmiş ve acıkmış olacak. tekrar onun ihtiyaçlarını giderin ve dışarı çıkın. ağaçarın arasında bulunmayı bekleyen başka paralar olarak (gün içinde bunu defalarca tekararlayın. eve gelip hiç bişey yapmadan dışarı çıksanız da oluyor)
mystery box; efenim, arasıra bunlardan alın ama 50 paralık olanlardan, hani mor olanlar. içinden değerinin çok üstünde kapı, pencere eşya, giysi ıvır zıvır çıkacak. satın aldıktan sonra eve gelin sandığın içinde oluyor. sandıktan çıkartıp üstüne tıklayın hayvan açmalı onu. eğer çıkan şeyi beğenmezseniz satabilirsiniz. 50 paraya aldığınızı 49, 66, 129 paraya satarsanız kar ederseniz. eğer ki 33 paraya satarım derse kalsın kullanın onu. çünkü normalde gidip dükkandan alsanız 100 para filan vermeniz gerekcek yani yine kardasınız.
yarışlar; bahislerin mantığı yok. yarışları kazanmak içinse hayvanınız acıkmış olmasın, yavaş hareket eder. ayrıca hiç düşmememe çalışın. 2-3 kere düştüyseniz mümkün değil kazanma şansınız yok. önünüze çıkan muz kabuklarının üstünden atlamak yerine tıklayın, muzun üzerine tıklayın. bazen altından bir tane para çıkıyor. yarış başına 1-5 para kazanabilirsiniz.
bu kadar bitti. vakit boşluğundan 1-2 ay kastım 250 yarışıda kazandım :)
giyim eşyalarına ödül veriyor ya. boşuna uğraşmayın, harcadığınız para kazandığınız ödülden herzaman için fazladır. arkadaş ziyareti ve oyunlardan para kazanmaya çalışın.
hediye verme bile ödül kazandırıyor. en ucuz şey; elma, armut ve soğan. bunlardan yüzlerce alın. arkadaşlarınıza armağan edin, 50, 100 ve 150 para kazanıyorsunuz. ama en ucuz hediyeyi bile verseniz zararlı çıkıyorsunuz...
hmmm bayaa oynuyomuşum ben bunu :)

benim de bir arkadaşım oynuyor. (bkz: bir arkadaşım ekolü)

ayrıca o arkadaşım diyor ki, böyle ağaçların arasında dolaşmakla toplanacak üç beş kuruşla banyo küveti filan alınmaz.

bunun illegal ve de legal yolları var.

bursa için:
(bkz: cantik )
(bkz: pideli kofte )izmirde bunun çakması manisa kebabıdır ama pideli köfte candır.
en iyi mekan için de kayhan diye bilinen salaş lokantalardan oluşan bir yer vardır.

adana'ya gidince yenilmesi gerekenler:

kebap
sirdan
icli kofte
yuksuk corbasi
tavuklu pirinc corbasi
kisir
sarimsakli kofte

edit: tatlilardan karakus var bir de

(agzim sulandi bunlari yazarken) :(

peki hatay'a geldin, kabak tatlısıyedin mi? yemedin :) gelmeden yazsaydın söylerdim sana
hunerlieller.net

çok da özellikli bir yemek değil de denizli'nin kebabını tadabilirsiniz. bildiğin et ama pişirme şekli sayesinde basit ama etkili bir yemek oluyor. cnn türk'teki bi programda da çıkmıştı, bu dediğiniz kişi mi bilmiyorum..

mardin'e gidin etli ekmek-konyadakinden değil-, içli köfte, mumbar ve daha adını hatırlamadıgım bi sürü değişik isimli yemek yeyin. sonracıma antalyada piyaz, kıbrısta taş fırında yapılan kuzu incik, konyada sütle pişirilen tandır, trabzonda akcaabat kofte ve mısır ekmeği, bulabilirseniz laz böreği. daha da abartırsak midye yemek için brüksele gidebilirsiniz :P

of' a giderseniz (of dedim de sanki herkes bilmek zorunda. of, trabzon' un bir ilçesidir.) nizam usta' da döner yemelisiniz. döner anlayışınız değişir :)

kırklarelinde köfte. şehirmerkezi, kasaplararasında "küçük mustafa" var orada yiyeceksiniz. yanına kola-ayran söylemeyin garson alıklaşabilir. bir duble rakı isteyin, olmadı en azından bir bira için.(trakya orası)
eğer varsa koyun yoğurdu söyleyin yoksa salata.

phuket - haşlanmış mısır

antalya - piyaz

bu çok geniş bir alan
cevabı yüzlerle değil binlerce

her şehrin her ilçesinin her köyünün kendince yemekleri var anadolumda

hepsininde ayrı ayrı hikayeleri var tabiki,

sorun çok geniş kalıyor

bir yere gideceğin zaman gideceğin bölgeyi söylersen ona göre yardımda bulunabiliriz,
bu şekilde yüzeysel kalır sanki

çöp şiş-selçuk

Merhaba,
Yolun bir gün Konya'dan geçecek olursa etliekmek ve fırın kebabı yemelisin.
Etliekmek için Havzan etli ekmek işletmesine
fırın kebap için Hacı şükrü'nün işletmesine gidilmesi gerekir.
Bu işletmeleri tüm goca gonyalılar bildiği için tarif edeceklerdir.
soru soracağın zaman:
- Selamun aleykum, ortaaam havzan etli ekmek ne tarafta? dersen çok daha samimi bir hava oluşacaktır. Elinle koymuş gibi bulabilirsin.

Mıhlama için cevap veriyorum:
İstanbul anadolu yakasında küçükyalı minübüs yolundan maltepe istikametine giderken sağ tarafta Faroz isminde küçük bir dükkan var. orada gayet güzel mıhlama ve sürmene pidesi yiyebilirsin.
Orası eskiden Sürmene pidecisi idi, küçükyalıda kime sorsan gösterir, sürmene pidecisi diye bilinir.
Sahibi eskiden Karadenizliler derneğinin başkanınındı.
Sadece mıhlama yeme,muhakkak pidenin de tadına bak, bana hak vereceksin, fazladan tereyağı iste, pidenin içine sür, hayatında böyle enfes bir tereyağı yememiş olabilirsin, parmaklarını yiyebilirsin.
Ulen amma reklam yaptım ya, aslına bakarsan hiç de sevmem işletme sahibini ama, yiğidin hakkını yiğide vereceksin.

cunda adası ve papalina tava diyerek klasik bir tavsiyede bulunacağım ama adada pizza uno var pizzasından ev yapımı mezesinden tatmadan geçilmemeli.

r&b için:
önce amasra ceşmi cihanda bir posta rakı balık. akabinde (asıl tavsiyem) eğer yolunuz bartın'dan cide'ye(kastamonu)düşerse.

(bkz: gideros koyu)

mıhlama için:
bizim karadenizli arkadaşlar fasulinin mıhlamasını beğeniyor. ben de beğendim.

adana'da

kebap
içli köfte
bici bici(yazın genellikle yenir,ha biz kışın da yiyoruz alışkanlıktandır)
analı kızlı
şalgam içebilirsiniz

samsun girişinde bi yerlerde çakallı var (ilçe köy bucak gibi bişey). menemeni meşurdur. ama acı bayaa benden söylemesi

tür olarak bilmem de dedigin gibi dogu karadeniz'de bir tek orada bulunan (veya çok çok nadir) bir takim çiçekler sayesinde arilar anzer bali yapabiliyor diye biliyorum.

Örnek vermek gerekirse Safran çiçeği sadece Safranboluda yetişmektedir, bi başka örnek de Kahramanmaraş da yetişen Osmaniye Orkidesidir. Daha fazla sonuca ulaşmak için Türkiyedeki Endemik türler şeklinde aramalar yapabilirsin.

www.bitkihastanesi.com

hakkari semdinli'de ters lale yetisiyor..

passion rules the game'in dedigi gibi anahtar kelime "endemic" ya da "endemik"

hatta bonus olarak surda da ilginc detaylar var:
en.wikipedia.org

halfeti de siyah gül yetişiyormuş,doğal olarak yani.saksıda yetiştirmek isterseniz halfetiden toprak isteyip de toprağını değiştirebiliyormuşsunuz falan.başka toprak koyunca rengi değişiyormuş,böyle de ilginç bişey.

çok ilginç şeyler çıktı, hepinize çok teşekkürler..

begonvil denen bitkiyi de sadece bodrum ve civarında gördüm. kuşadası'na götürdük ektik tutmadı kurudu.

manisa veya muğla da açan bir sıklamen türü var. endemik . yurtdışına çıkarılması yasak.
ha birde sorduğunuz şey endemik bitki türleri olduğundan, genelde yurtdışına çıkarılmaları yasak. kaçakçılığa giriyor olmalı. hattta sırf bu yüzden biyoloji bitirenler gümrüklerde çalışabiliyor.

tr.wikipedia.org(botanik)

ankara gölbaşı sevgi çiçeği

www.google.com.tr

peki tekrar teşekkürler arkadaşlar.

peki bu konuda hakkında, ya da benzer bir konuda, satın alabileceğim direkt bir kitap biliyor musunuz?

@ebucan
www.ideefixe.com

idefix de türkiye bitki yazdım bir sonuç doyurucu geldi ama istediğine bakabilesin diye linki verdim.

türkiye nin 122 önemli bitki alanı
www.ideefixe.com

arkadaş sana yanlış yapıyo. hikaye bana tanıdık..

yanlış yapıyor aslında ama hepimizin ara ara bazı şeylere ihtiyacı oluyor ve haliyle aklımıza önce eski arkadaşlar geliyor o konuda yardımcı olabilecek. yani bunu hep yapıyor olsaydı arkadaşlık felan kesilir hallolurdu ama ilk defa işi düştüğüne göre bundan sonraki davranışlarını incelemek lazım. bir dahaki sefere kadar tekrar aramazsa menfaatçi biri olduğu, eğer bu konudaki yardımlarınızdan da faydalanarak değerinizi yeniden anlarsa fena biri olmadığı anlaşılır gibi geldi bana.
dediğim gibi biraz tepki koymadan önce zamana bırakıp iyi niyetli düşünmek gerekir.


edit:
öyle yazmışım ki menfaatçilerden gibi gözükmüşüm. aslında ben genelde yardım istenenlerdenimdir ama hep iyi niyetli düşünmeye çalışırım yoksa kafayı yerim :)

direk meseleye gelmesi bence cok daha durustce. sen yardim eder ya da etmezsin ama bana gore adami esas enayi yerine koyma durumu, konuya naber abi nasilsin, neler yaptin diye girilen durumlardir.

@nochristrequiress

zaten bi giriş yapıyor, naber nasılsın falan, aha diyorum bu sefer slm verecek sadece, sonradan konuya geliyor işte. o koyuyor. adam her ç.içi olduğunda tedirdin olmaya başladım.

selam naber yazdığın da cevap verme bi kerelik ama uzun süre. ne yapcağını gör. eğer hala derdini anlatmadıysa kısa cevaplar ver işim var de. bir kerelik savsakla onu. ne yapacağını görmek adına

benim de var böyle bir arkadaşım. msnde bana laf attığı an anlıyorum ki kesin ya derslerle ya ödevlerle ilgili bir şeyler soracak. bir de konuşmaya "canım nasılsın?" diye başlamıyor mu... huyunu çaktığım için artık selam verince "sor bakalım" "evet, ne takıldı kafana?" falan diyorum artık. cevabına eriştiği zaman da iki üç cümle daha yazıp kayboluyor ortadan. en iyisi böylelerine fazla yüz vermemek çünkü tepene çıkmakta üstlerine olmuyor eğer yüz verir ve her istediğini yaparsan.

bir gün de sen ondan bir şey iste bakalım ne yapacak? :)

sen de ondan bişey yapmasını iste. büyük bişey olsun. bak bakalım tepkisi nasıl olacak...

ben senin yerinde olsam bi dahaki isteğinde direkt olarak "olm bi kerede işin olmayınca ara dişimi kırıcam lan" derim. eğer kasten böyle davranıyosa ehe mehe yapıp aynı tavrı göstermeye devam eder ve ben de direk mallar sürüsüne eklerim arkadaşı, ama arkadaş farkında olmadan böyle bir tutum içine girdiyse, hanzoluğunu farkeder ve tavrını değiştirirse samimiyeti çıkar ortaya ve arkadaşlığa devam ederim.

adam besbelli kullanıyor. sinir oldum bak şimdi. kullandırmayın kendinizi, efendim. normalde bir selamı esirgeyen adama yardım etmeyin.ısrarla başınızdan savınız. yazdığında esc tuşuna basın. arayınca telefonun sesini kapatın. öyle adama böyle muamele.

sen de ayni sekilde yardim iste, ayni ictenlikle yardim ediyorsa tamamdir, bir de arkadaslarin dedigi gibi yardim etme bi kere de nasil davranacak sonra, yani deneme yanilma yollariyla olculur durum, iyi sanslar. ha oyleyse de dunyanin sonu degil, cogu insan yapiyor bunu zaten.

bence şöyle düşün; bu kişi msn'e milletle muhabbet etmek yerine "yazan-eden, soru soran olursa cevaplayayım, beklediğim kişiler de netteyse bi kaç sorunum var çözebilecekleri onları konuşayım tarzında giriyorsa" ve de aynı şekilde telefonu da bu amaç için kullanıyorsa --- (çünkü benim de düşünce tarzım bu, oturup insanlarla msnden millete naber nasılsın falan diye muhabbet açmayı pek sevmem, yazanı cevaplarım, aynı şekilde telefon konuşmalarımı da kısa keserim.) --- yani seni kullanmasından değildir, genel yaşam anlaşıyı böyledir. asıl önemli olan seninle beraber olduğunda nasıl davrandığı. ha her yan yana geldiğinizde de arada bişeyler isteyip duruyorsa onun amacı bellidir, ama dediğim gibi eğer arkadaş ortamlarında gayet normal davranıyorsa yoktur bişey. takma bu kadar.

yazılanların hepsini okudum ve sana laflar hazırladım :P
şaka maka, tavsiyelerden uyguladığın olursa sonuçlarını yazarsan çok makbule geçer.
benim tavsiyem kendisine sor. açıkça söyle, sonra aynı şekilde hissediyorsan yol ver gitsin. ne gerek var uğraşmaya, 6 milyar insanız şuracıkta, seç beğen al.

yanlış anlama abtash sadece sunu soracağım. anlattığına göre senin burada selam veren taraf olman gerekiyor. daha önce kaç kere selam verdin bu arkadaşa da sallamadı önce onu bir bilmek lazım. zira insanlar içerisinde 2 kategori var bu çeşit muhabbetlerde. 1 selam verenler 2 selam alanlar. ben kendimi her zaman selam veren kategorisinde görmüşümdür. vefa benim için önemlidir hani arkadaşlarımın arada onları düşündüğümü bilmesini isterim. diğer insanlar ise genellikle arkadaşlarını düşünmekten ziyade hayatlarına konsantre olurlar ama bu da onların arkadaşlarını düşünmüyorlar anlamına gelmez. anlatmadığım bir 3. kategori daha var ama onlardan tiksindiğim için buraya yazma gereği duymadım zira ne arar ne sorar işi düşünce arar. şimdi bunları da düşünmek lazım. eski arkadaşlıklar hatrına gelip yardım istemiş olabilir. o adamın yerinde sen de olabilirdin sonuçta. kızdırmak amacıyla sormuyorum sadece meraktan sizin hiç görüşme girişiminiz oldu mu kendisiyle?

yani daha geçenlerde ortaokulda çok sevdiğim ama lise yıllarının bizi ayırdığı 2 arkadaşımla görüştüm ve kaldığımız yerden devam ettik. bu adamlar bana bir iş verse seve seve yaparım ve benim bir işim düştüğünde de ellerinden geleni ardlarına koymayacaklarını bilirim. bu insanın bu işinde ilk akla gelen siz olabilirsiniz "ya bu işi yapsa yapsa...." gibi ya da ilk önüne çıkan olabilirsiniz "lan şuna bir sorayım"...

sizin bu konudaki hatanız şu olabilir aslında samimi olmadığınız bir insana yardım ediyorsunuzdur o size batıyordur. Arkadaşına söyle "ya ben bunca yıldır senden bir merhaba bekledim muhabbet için (tabi bu muhabbeti kurmak için çaba da sarf ettiğiniz anlamına geliyor arada selam falan vererek) ama sen yıllar sonra sadece işin düşünce geldin. git bi daha da gelme"

çok fazla kafa yormaya gerek yok ya değecek insan vardır değmeyecek insan vardır. değmeyecek insansa zaten uğraşmayın.

adamın yaptıgı o kadar kötü bişey değil, senin yaptıgın da enayilik değil. ben de oyle durup dururken aramam kimseyi, işim olunca ararım, hem sohbet muhabbet, hal hatır sorarım hem işimi sorarım, hem de adamla gorusmus olurum. çok samimi oldugum iki üç arkadas dısında kimseyi arayıp da naber nasılsın demem yani. bana da sitem edenler oluyor işin düsünce arıyorsun diye ama birbirimizi yanlıs anlayacagımız insanlar değiller. öyle birisinden arayıp da bişey istemem zaten kolayca. ama bunlar zamanla hem kişinin kendi kişiliği, genel tavırlarının oturması hem de çevresinin kendisi gibi insanlardan oluşmasıyla oturan şeyler. yıllar içinde düzene giren bir şey. beni de birisi arayıp bir yardım istese, bu adam beni işi düsünce arıyor diye düsünmen. elimden gelen birşey varsa ardıma koymam yardım ederim.

bence bunu düsünme hiç, ne geliyorsa içinden onu yap. kullanılıyorsan da bir süre sonra yardım etmek içinden gelmez olur, sallarsın gider biter.

Klasik hikaye.

Yanlış falan yapmıyor o arkadaşın. Bunu ilerleyen yıllarda anlıyor insan. Organize görüşmelerde de olsa, ilişkinizde başka sorun yoksa, bu anlattıkların, büyük şehir yaşam kültürünün, insanları içinde kalmak zorunda bıraktığı kapanlar, tuzaklar aslında. Pop kültürün sorunu, sistemin sorunu yani.

Bence tabi...

1. hala aynı derecede işe yarar, yaygın ve geçerli.
2. bilemedim.. ben hala ps7 kullanıyorum.

2. hemen hemen son sürümler aynı işi görüyor. şurada da evrimi var: img260.imageshack.us
yakınlar demek istiyorum, ben de 7'den memnunum, asla kullanmayacağınız özelliklerin zaten ağır olan programları daha da ağırlaştırmasına izin vermenize gerek yok cümle bitmiyor bir de çok korkuyorum.

adope cs3 extended var bende çok memnunum. ama 7 yi hiç denemedim. birde cs4 var 3 boyutlu çalışmalar yapılabiliyor. sadece fotoşop olarak değilde paint in gelişmiş programı olarak düşünürseniz, biraz da eliniz alışınca gören herkesin ağzının suyunu akıtacak resimler yapabilirsiniz birçok örneği deviantart da mevcut.

1-2 tamam sanırım

3- www.photoshoptopsecret.com
dili ingilizce, ancak zaten amaç görsel olduğu için pek zorlanmassın sanırım. gerçi baya anlatıyo.
istiyosan oradan al parasıyla istersen rapidshare şeklinde arat google'da(anladın sen onu). duyuru kapalı değil iş çıkmasın başımıza.

3. bunlar temel bilgilerden sonra işe yarar sanırım ama, bulunsun elinizde.

photoshopfrenzy.com
psdtuts.com
www.tu-torial.com
pshero.com
www.photoshoproadmap.com
www.worth1000.com
www.photoshoplady.com
luxa.org
www.layersmagazine.com
www.photoshoplab.com
www.themeslive.com
www.creativecloseup.com
www.smashingmagazine.com
www.photoshopsupport.com
www.metacafe.com
www.photoshopuzmani.com
photoshopcontest.com
www.photoshoproadmap.com
aviary.com
www.photoshoplady.com
designreviver.com

www.freephotoshoptutorials.org
bir araya toplanmış youtube' daki photoshop tutorial videoları.

photoshop'un modası geçmez öğren mutlaka.

ben 3-4 sene önce öğrenmeye karar verdim. programı kurdum, kurcalaya kurcalaya öğrendim. şu an isteyip yapamadığım bişey yok. ama photoshop öyle bir okyanus ki her geçen gün yeni bişey öğreniyorum yıllardır.

herhangi bir yasak yoktu ki ?

(bkz: swh/@ssg)

evet yani mesela ben. eksi oy vermekle kalmam tüm badilerime haber salarım :p

şaka bir yana, nükte yaparken hoş bile gözükebiliyor da, yerli yersiz kullanılırsa gerçekten kötü.

var. çok anket kasarsan, sürekli dedirten gibi kalıpları kullanırsan olabilirsin mesela.

var. hatta şu anda danışma bürosunun sondan ikinci sorusuna bak o da böyle bir şeyle alakalı.

gayet olabilir tabii ki. illa entry'nizin silinmesine gerek yok.

- açtığınız başlıklar hatalı, fakat entry'leriniz legaldir.
- anketörlere karşı doğal bir ilginiz vardır.
- çok fazla dedirttirmişsinizdir.
- bir takım eylemleri abuse etmişsinizdir.

mükerrer başlık açmakta ısrar edince de yaşanabiliyor bu.

(bkz: vereni çaylak yapan ukteler)
(bkz: ukte)
(bkz: ukte verirken dikkat edilecek hususlar)

moderatörlere küfretmeyi dene. anında kanatlanırsın :)

(bkz: dedirten)

Uykusuz'un Kaç Yıl Oldu? diye bir bölümü var tam bunun için biçilmiş kaftan.

ajdar çıkalı 6 sene oluyo.

ekşi açılalı 10 yıl olmuş

Yonca Evcimik Abone'yi söyleyeli 19, Ferdi Tayfur Emmoğlu'yla ortalığı sallayalı 17 sene olmuş.

Çernobil patlayalı 23 sene, Çavuşesku'lar ekranda kurşuna dizileli 20 sene oldu ayrıca.

Barış Manço 10 yıl önce vefat etti. Daha geçen yıl gibi lan.

ricky martin un dos tres (maria) şarkısını 1997 de söylemiş.

Furya demişken Pokemon olayının üstünden de bir 9 yıl falan geçti inanmazsın. Turgut Özal öleli ve Uğur Mumcu öldürüleli 16 yıl, Hrant Dink vurulalı 2 koca sene oldu.

ilk özel televizyon "Magic Box Star 1" adıyla kurulalı 19 yıl oldu.

Hatta rahmetli Özal, mevcut yasaya aykırı biçimde kurulan bu kanal için, "yasayı bir kere delmekle bir şey olmaz" buyurmuştu...

"The Matrix" filmi 10 yaşında...

Tuborg, Troy isimli çevir-aç kapaklı birayı üreteli de 11 yıl oldu...

the wall konseri 19 yıl

return of the jedi 26 yıl

Çağla Şikel tost yiyeli 7 yıl,
He-man ilk kez TRT'de yayımlanalı 22 yıl,
Uğur Dündar Avrasya Feribotuna helikopterden atlayıp eylemcilerle röportaj yapalı 13 yıl,
Susam Sokağı ilk kez TRT'de yayımlanalı 22 yıl,
Kenan Evren Türkiye'yi pekin ördekleriyle tanıştıralı ve bu ördekleri mutfaklara sokalı 23 yıl,
Eric Clapton gitar çalmaya başlayalı 49 yıl,
Nilay Dorsa "Picasso'yu tabii ki tanıdığını, yurtdışında birkaç kez kendisini gördüğünü" beyan edeli 4 yıl,
Alf ilk kez TRT'de yayımlanalı 21 yıl,
"Ançeyn may hart, yerim seni hart hart" adlı süper şarkıyla tanışalı 22 yıl
olmuş.

bizim evde izlediğimiz michelleler 23 yaşında olmuş