1. kotla güzel olabilir. Lacoste ise tırt duruyor.

1. yi al ve giy.

2 de iş yok diyorsunuz başka bakayım bari

1 daha iyi görünüyor.

bu site güvenli mi peki bende kendime ayakkabı buldum da sorun çıkmaz di mi?

o ayakkabılar 3 günle leş oluyor, hergün ayakkabı silmeyi hiç sevmem.

forum.donanimhaber.com

şurda konusu var önceden 2 kere daha yapmışlar gücenilir geldi bana.

1 fena değil.

nereden buluyorsunuz bu sanal çadır tarzı yerleri?????

google'a

sanal çadır şikayetvar

yaz çıkanları oku derim.

cevap olarak 1. ayakkabı güzel.

gelen eski kullanıcı ise ve içerik aynı ise çıkmayıp napacak?

içerik aynı değil. gelen yeni kullanıcı da hep %85-90 civarında.

yasal. sorun değil.

her bi bok serbest artık.

ekşiciler bu konuda iki yüzlüdür... bdp yanlıları her zaman bu tip olaylarda kıvırır... kafaları sabittir. yobazdırlar...

destekliyorum. pkk iyice çığrından çıktı artık.

şerefsizler çocukları zorla dağa kaçırmış. ne demek ne düşünüyorsunuz? adamlar telefon ile bırakın şunları diyor bıraktırıyor işte.

Onu bunu bırakın yola hendek kazan adamları savunmak mantıklı mı hocam? Tanımadığı görmediği sıradan bir vatandaşın canına kast etmiş oluyor adam. Oradan geçen her hangi biri kaza yapacak. Düşünsene çocuğunla yolculuk yaptığını. Bir kaza sonucu onu kaybettiğini. Ya da senin evladın olan bir genç kızı otobüste molotofla yaktıklarını düşünsene. Bunların savunulacak bir yanı yok azizim.

eğitim şart.. bir çocuğu kahramanlıkla çok rahat kandırabilirsiniz işin aslı bu
ha dersen ki doğru mu yanlış mı? bu sistemde bunun haklı bir hareket mi haksız bir hareket mi olduğuna kanaati kim nasıl getirecek? iki tarafında haklı oldukları bir durum ve bulunamayan bir orta yol var kimi sağda yitip gidecek kimi solda...

Tavsiye üzerinden gidiyorum genelde. Sonra beğenirsem aynı yazarın diğer kitaplarına sarıyorum. Sonra başka bir öneri ve o yazarın diğer kitapları sonra başka bir öneri...

yazarına bakıyorum.

misal ihsan oktay anar mı? hemen al.

bir de konusuna.

tarihi romanlar seviyorum genelde.

içinden birazcık bir şey okuduğum zaman da zaten kendini belli ediyor az çok.

İlk olarak "okuyacağınız kitabı" başlığını bir cümlenin başı zannederek yüklemini kafamda tamamladığım ve şu pis aklım için kendimden tiksindim sabah sabah.

Almadan önce bir yorumları okuyorum internetten, sonra da tanıdığım okumuş birileri varsa onlara soruyorum. Bir de filmlerin ilk sonunu izlediğim, kitapların da karakterlerini tanır tanımaz ilk sonunu okuduğum ve spoilersever olduğum için kitap eleştirilerini de okuyorum. Ona göre kendime uygun olup olmadığına karar veriyorum.

Kendine bir rehber bulabilirsin. Edebiyat dergileri ya da entelektüel yazarların önerileri gibi. Fatih Özgüven, Enis Batur, Ali Teoman... Ki bunlar pek çok faydalı şeyden, kaynaktan söz eder.

genelde duyuruya soruyorum ben. "okuduklarım şunlar, şu konuları seviyorum" diyorum. tek bir roman ismi önerseler bile kitapyurdu'ndaki "bunu alan bunu da aldı" bölümlerinden kendim yürüyorum, sonra bir bakıyorum 7-8 tane olmuş. çok beğendiğim bir roman çıkarsa gaza gelip yazarın tüm romanlarını okuyorum. bazen direkt "x edebiyatı" okuyayım deyip aynı dönemin, aynı ülkenin 8-10 romanını alıyorum. böyle.

ek olarak bu yöntemle okumaya karar verdiğim kitapların hiçbirinden sıkılmadığımı da eklemek isterim. normalde kendini veremediği, beğenmediği kitapları zinhar okumayan, yarıda bırakan biriyim. seve seve okudum bu şekilde arayıp bulduğum tüm romanları.

belirli bir listem var hayali, o listede neredeyse tüm ağır yazarlar ve ağırbaşlı kitaplar var. o an bunların içinden elime ne geçerse onu okuyorum. genellikle amerikan ve rus edebiyatı okumaları oluyor. ya da dil ve edebiyat üzerine kitaplar.

Random seçiyorum ben. Konusuna bakıp, biraz da içinden birkaç sayfa okuyup üslubunu olctukten sonra alıyorum. Birkaç kere bunu okuyacağıma falım sakız manilerinden okusaydım dediğim olduysa da genelde iyi oluyor.

En son kampüste tanesi 3 liraya kitap satılıyordu, hava yağmurluydu ve adam tezgahı topluyordu. Orda alelacele ismine ve azcık arkalarına bakarak 7 tane seçip aldım ucuz diye. Ilk okuduğum leşti, ikincisi on numara. En azından tek kitap.parasına 7 kitabım oldu diye avunurum olmadı.

Tavsiyelere 'yav he he' diyip kendi bildiğimi okuyorum. İnternet yokken kitapların son sayfalarındaki tanıtımlardan seçerdim. Nerde öyle goodreads falan. Zamanla belli türlere, konulara ilgi duymaya başladım. O alanda yayınlanan kitapları takip eder oldum. Mesela nöroekonomi. Her kitabın yorumu da yok zaten. Yazarını araştırıyorum, dandirik baskıları almıyorum, bestseller romanlardan kaçıyorum... Bazen bi kitaptaki bi cümleden merak edip adı geçen kitaba ulaşıyorum.
Şunu fark ettim şimdi, ben yorumları kendi seçimlerimi teyid etmek için okuyormuşum. Yani ktabı seçiyorum yorumlara bakıyorum ve alıyorum. Yorumdan kastım da daha çok eleştiriler aslında. (ayrıca kitapyurdundaki sayfalara göz atma olayı da çok yardımcı oluyor)

bazen benim için seçmiş oluyor arkadaşlarım, sen bunu çok seversin diye o vakit çok mutlu oluyorum. sevmeyeceksem de seviyorum o kitabı. genelde nette orada burada okuduklarımdan etkileniyorum ama sanırım. bloglar, forumlar, bazen sözlükler falan.

sürekli takip ettiğim yazarların kitaplarını direk alıyorum, yada yazarsa genelde konusuna bakıp direk alırım.

onun haricinde hiç bilmeden kitap alma işlemini genelde gördüğüm yerde bir kaç sayfasını okuyarak alıyorum.

tavsiye üzerine beni tanıyan insanların "bu kitabı oku begenirsin" dediklerini direk alıyorum.

Evet, varsa iyi olur.

kesin kullan. toplar maç topu çünkü.

(bkz: tabii lan manyak mısın)

hatta halı sahada vardır muhtemelen eldiven ama onları kullanma tabii, imkanın varsa kendin al. leş gibi oluyorlar çoğunlukla. ama al yani, dağılır patlar elin.

sormadılar mı sana kalecilik yapabilir misin diye?

yok :(

ya sormadılarsa salla bence yerden gelen toplara ayakla vurursun filan ciddiye almamışlar belli ki. en fazla bi daha bu kovayı çağırmayın maçlara derler maç bitince ksjdls

asjhkd öyle olucak gibi zaten

söyle onlara fazla abanmasınlar. maçın ilk dakikaları abuk goller yersen kaleden çıkıp oynama ihtimalin bile var. hadi yine iyisin.

bu arada sakın para verme halısahda kaleci para vermez :D

bi dayak yesen her şey çok güzel olacak. şaka yapıyorum tabii ki.
ne güzel olm işte. lehine çevir bu durumu. gidip hatunlara yanaş.

ahgsdghasd kendimi okur gibi oldum bi an ürperdim. doktorum teşhis koyamıyorum şu an demişti son gittiğimde bi öyle bi böyle hallerime. manik depresif dicek oldum on dk önce ama baktım hayır manik atak da değil şu an ne yaşıyosunuz bilmiyorum verdiğim ilaçları da kullanmayın önümüzdeki ay tekrar görüşelim dedi kovdu resmen beni=)

bipolar mıyız neyiz acep=)

hah o yönü var mesela. badaklığım lisede kaybolmuştu, kızlarla falan sıkıntısız konuşabiliyodum arkadaş olabiliyodum. sonra üniversiteye başladığım gün terk edilince yine mala bağladım, güzel kızlardan korkar oldum. hala konuşuyorum problem yok da, öncesinde çok geriliyorum. yanına yaklaşırken altıma sçıyorum mesela, selamlaştıktan sonra asker arkadaşıyla konuşurmuş gibi devam ediyorum ama.

böyle "dışarı çıkıp açılma" durumlarında o korku da tamamen kayboluyor. iki tane gişe var mesela ibneliğine güzel kadının olduğunu seçebiliyorum. hayır yani bunu yapacak göt varsa niye bu kadar sıkıyorum kendimi, e yoksa niye yapıyorum.

dayak gerçekten güzel bir alternatif ama hiç yemedim, o yüzden korkuyorum ondan da. oy, dayakla tanışınca o yüzden de ekstra bi' açılma gelir bana şimdi, dayaktan da korkmaz olurum, iyice şerefsiz bi şey olup çıkarım.

Bence sosyalfobin yok senin. Baya genc bi kardestin sen, kafanda surekli oyle mi boyle mi diye kurdugundan ve kendi kendine teshis koydugundan boyle celiskili durumlar yasiyor olabilirsin. Bir de her turlu psikolojik rahatsizligin dereceleri var. Her sartta cekingen, sus pus olmazsin hafif bi sosyofobi varsa. Yoksa da ciddi dengesizsin yani.

Değersiz benlik algısıyla ilgili olabileceğini düşünüyorum. Güvenli alanlarda gerçek olmayan bir benlik oluşturup ruhun ihtiyaç duyduğu sosyal ilişkiler kuruluyor böylece gerçekliğinizde yaşamaya katlanabilmeye devam ediyorsunuz.

nasıl dengeleyebilirim bunu?

profesyonel yardım diye bir şeyler diyorlar. bir psikologdur, bir psikiyatristtir bunlar faydalı insanlar.

kendi yapabileceğim kısmı için sormuştum, biliyorum faydalı insanlar olduklarını.

ne burada ne de gerçek hayatta sana söylenen sözlerin pek fayda edeceğini sanmıyorum.

üstelik "ağır sosyal fobi" diyorsun. söylenecek herhangi iyi niyetli sözü yanlış anlayabilirsin, belki sana zararı bile olabilir.

o yüzden profesyonel yardım şart.

dövemez misin? er kişi misin? şahsen ben şiddet yanlısı olduğum için normal düşünemiyorum.

şiddet her şeyin çözümüdür abi.

Karşıyaka da çok oluyor böyle tipler.
Bizim bahçede 70 yıllık ağaç vardı biri kesmeye kalktı hayvan herifle aynı düşüncede olduğum için en son ağacın üzerine tırmanıyordu.

Bence döv.En kötü git savcılığa ver sormadan iş yaptı diye para cezası yesin

Ben kadinim. babam da benden daha sinirli bir yapiya sahip oldugu icin ve de silahi oldugu icin hic bulasmamayi tercih ediyor, yoksa cinayet cikabilir o gerizekalinin da malligiyla. belediye apartmanin kendi bahcesine karismaz diyor babam. yasal bir sey icin yoneticinin ilgilenmesi gerekir dedi ama onlari da dovmeye kalkmis bu adam.

İlla dövülmesi gerekiyorsa, ben dövebilirim, bahçeli yakınım zaten, balgattayım.

çok mağdur iseniz gelirim, konuşursunuz siz, herhangi br kaba kuvvet gerektiğinde müdahale ederim.

aynen. grimer'e devret işi. gelsin adamı bir kere dövsün güzelce bak kuzu gibi olur yemin ederim.

Grimer, sagol ama izmir karsiyaka dedim :)

belediyeye şikayet et direkt, cezası var.

imza toplayin, adami binadan attirmaya calisin. hakkinda escinsel diye dedikodu da cikarabilirsiniz.

dnznc, binadakileri gorsen, hangi birini attiracagina sen karar veremezsin. daha gecen ay benim odamdaki aynayi zangir zangir titretecek kadar yuksek seste muzik dinleyen ust komsuyu duzgunce uyardim diye benim kapima gelemezsin diye ustume saldirdi nerdeyse, benim avukatim var sen biliyo musuuuaaann diyen biri cunku. karsi komsu apartmanda sigara icen bi tip. digerleri de zaten ya almanci ya da bos daireler.

divit, annemin dedigine gore buralarda o kadar cok budama ve kesim yapiyorlarmis ki, belediyenin ruhu bile duymuyormus. ama ben yine de yarin karsiyaka belediyesini arayip sansimi deneyecegim.

ben olsam tasinmaya bakardim. benim de ust komsum cilginin biri. hukuk masteri yapiyorum ben, sizin kanunlardan haberiniz var miiaaa dedi, ben de kanunu aldim kapisini caldim. 'haaa, evet' dedi. simdi baska ev ariyorum cunku dayanamiyorum, laf da anlamiyor, karsisina gecip konusunca haklisiniz, dikkat edicem vs... ama haftasonu sabahin korunde elektrik supurgesi calistiriyor, oglu gece yarilarina kadar kosuyor, yine kapisini caliyorum, ay afedersiniz diyor, kapatiyor kapisini. bazen acmiyor bile. yapacak bir sey yok, ben ev degistiriyorum. ev alma komsu al demisler ya, ben komsuluktan da gectim insan ariyorum

belediye (hele ki eski bir ağaçsa) adamın bir yerinde şırıngayla kan alır, bu konuda ksk belediyesi aslında oldukça titiz ara sokaklara çok müdahale etmiyorlar ihbar gelmedikçe. en olmadı adres ver pislik yapalım.

peugeout 206

91 model golf 2

biraz araştırsan citroen c2 bulabilirsin. genç arabası istediğin gibi modifiyeni yap, ayrıca az yakar.

skoda fabia güzel bir araba bu tarz başlangıçlar için, ama dediğiniz fiyata bulabilir mi bilmiyorum.. 1-2 bin yukarı çıkabilirse belki.

modeli çok da eski olmasın yaw:)
hadi yine 2004-2005 olsun

12 bin liraya 2005 model araba? bulgaristan'da var ancak.

ayrıca söylediğim araba çoğu 2000 model dandik arabadan daha iyidir.

bakıyorum da ilgimi çekmedi bir türlü :)
yok mu başka öneri?

11000 liraya 98 model fiesta flair aldım. Az yakar, ilk araba olmak için gayet uygun bir araçtır.

Alfa 145 - 146 baktınız mı?
Not: "Genç arabası" dediğiniz için bu öneride bulundum. Yoksa o paraya alınabilecek yegane arabalar 94 model sonrası japon sedanlardır. Belki temizini bulabilirseniz 97-98 model mazda 323'lerin hatcbackleri de olabilir.

O fiyata suzuki alto önereyim; ama zor piyasada 2004 üstü tutulan bir araba bulman..

bulabilirsen peugeot 306 olabilir.

Bu arabaları beğenmiyorsanız motor alın. Tam genç işi

Fiat palio alma. Kötü bir tecrübeyle derim ki en ufak kazada arkadaşının tabutu olur. Git biraz daha ekle corsa al.

söylerim, başka fikri olan var mı?

hak mahrumiyeti, kaza, boya, değişen yoksa alınabilir.

ama palio alınmaz. 2-3 sene sonra satarken muhtemelen aynı fiyata satamayacak.

Araba temiz gözüküyor. Almadan önce sanayide mümkünse "tanıdık bi abi"ye götürüp servise sokun. Kazası, boyası, değişeni yok demişler, kontrol ettirin. Kilometresinde de oynama yapılmamışsa gayet uygun gözüküyor. Palio işte piyasası da bu civarda zaten. Galericiden satılıkmış sadece biraz dikkatli olun.

kazası yoksa alsın bu fiyata, ama kaza yapmasın.

mantıken bakınca bence yapması gerekir. sonuçta adamların tek rakibi madrid. "ben şampiyon olamıyorsam, onlar da olmasın" diyebilirler.

ama dünyanın gözünün olduğu bir maçta böyle şeyler yapmak imkansız bence.

kralını yapar. hatta a.madrid gol atsın diye kaleyi bile açarlar. yani gol lazım olsa o kadar düşün.

bence real ilk yarı berabere kalır bilerek. hatta ikinci yarıya da yavaş başlar.

yapabilir. real'in şampiyon olması, şampiyonlar ligi finaline çıktığını da düşününce barcelona'yı daha da başarısız gösterir.

ama çok da bişey farketmez. atletico zaten her türlü vuracak barcelona'ya.

imkanı yok yapmazlar. her ne kadar atletico real'den daha zayıf görünüyorsa da iki rakibi de madrid takımı. katalanlar ayrım yapmaz. duyacaksa ikisine de kin duyar.

herkesi fb-gs'li gibi dusunmeyin. hepsi de cikip son saniyeye kadar kazanmaya calisacak. kimse kimseye yatmayacak

Bu adamlarda yayıncı kuruluş vs yok mu?

Barça da real de endüstriyel futbola hizmet ediyor. Atletico şampiyonluğu demek yeni bir rakip demek. Diğer ihtimalde atletico silinip gidecek.

hala madrid. evi sat arabayı saat real şampiyon olur ve şamppiyonları ligi şampiyonu olur.

barça atleticoyu şampiyon yapmaz bence. zaten böyle oyunlar olursa bizim bileceğimiz cinsten olmaz.

orası avrupa, bu tip oyunlar olmaz. örnek olarak dün liverpool'un ezeli rakibi everton manchester city'e karşı çatır çatır futbol oynadı, city 3-2 zor aldı maçı.

barcelona o işleri yapacak en son kulüp. herkesi kendimizle bir bilmeyelim. barcelona bu sezon atletico'yu hiçbir maçta yenemedi yanılmıyorsam. o nedenle ligin gidişatı her ne olursa olsun barca kazanmak için oynayacaktır. umarım kaybeden taraf olur, o ayrı.

hayley +1. öyle bir durumda bizim taraftarlar oyuncularına gol yesin diye baskı yapardı, evertonlılar kaçırdıkları her pozisyonda çıldırıp city gol attığında delicesine üzüldü.

everton, city, barça, real... bunlar futbol kültürü olarak bizim fersah fersah ilerimizde olan takımlar. real şampiyon olmasın diye barça nou camp'ta hiçbir takıma yatamaz. affedersiniz adamın anasını sikerler sen ne yapıyosun diye.

bu işleri bizim büyükler de yapmıyor niye bok attınız ki? gs trabzonu gidip trabzonda çatır çatır yenmişti sonra fb mi bjk mi kim hatırlamıyorum şampiyon olmuştu. fb-bjk düşmanlığı daha keskinken yine inönü'de hasan kabze'nin son dakika golleriyle yenip diğer hafta şampiyon olmuştu gs güç bela. öncesinde herkes konuşuyordu. satılacağı varsa son saniyeye bırakılır mıydı o maç.

ispanya'daki basını çok bilmiyorum ama bizde kamuoyu psikolojisi çok iyi yönlendiriyor bu tip durumlarda; ahan da satacaklar, ahan da yatacaklar. bak şimdiden aklına girmiş birilerinin. ispanya'da böyle bir kültür var mı aslında çok merak ediyorum. varsa da aynı şekilde orada da kamuoyu barcelona futbolcuları üzerinden psikolojik baskı yapar. çıkar oynarlar adam gibi.

sanırım aynı yerde oturuyoruz :p inanılmaz hakkaten bende şoktayım. gayet tabanca gibiler. insanlıktan tiksinmek için her saniye bu kadar çok sebep olmasından o kadar yoruldum ki. bir yaptırım olacağını pek sanmıyorum. ancak bir sürü insan aynı anda şikayet ederse belki?

ben bu işin prosedürünü bilmiyorum ama aynı şey bizim caddede de oluyordu hem de aynı saatlerde 1 gün 2 gün sabrettik en son tak etti canımıza. cama da yaklaşamadığımızdan plaka da alamadık. aradık polisi, dedik şu şu apartmanda oturuyoruz çok korkuyoruz. valla polis geldi apartmanın önünden geçerken de selam çaktı sirenle. yaklaşık yarım saat sonra da aradılar. bir daha tekrarlanmayacak bir hafta boyunca söylediğiniz saatler arasında araç göndereceğiz dediler. o akşamki şahısları da bulmuşlar, yasal işlem başlatılacağını söylemişlerdi.
bir daha o gün bu gün aynı olay yaşanmadı.

tuvalette bok temizleyip kışlada ot yolmaya çocuk gönderirken gururla silah sıkan, marşlar söyleyen dünyadaki tek tür bizim coğrafyamızda yaşıyor.

parasını verip bok temizletsen hakaret kabul ederler,
orada karşılıksız olarak bok temizlemeye alkışlarla gidiyorlar.

2 saattir bağıra bağıra geziyorlar dışarıda.

%50 su katılmış süt vereceksiniz bi süre.(veterinere sorun o daha iyi bilir) Sonrasında kuru mama.

ben yaş mamayla besliyorum şu an. 40-45 günlük. kitty milk yaş mama karışımı gidebilirsiniz bir de muhtemelen immunex gibi bir şey vermeniz gerekecek.

yaş mama yer. ağzına bir şey tıkmana gerek yok. insan evladı değil bunlar. belki süt koyarsın birazcık içine su katıp kenara o kadar.

kediye süt normalde verilmez.
eğer verilecekse içine su katılır.
ama 1 aylık kediye sütün içine su karıştırırsanız yine de ishal olur.
(insan evladının sisteminden pek farklı değil sistemleri. ishal falan oluyorlar yani bizim gibi)

sizin yapmanız gereken şey Lim5'in dediği gibi kitty milk/yaş mama gibi bir şeyle beslemek.
2 aylık civarı olduğunda kuru mamaya geçilir.

yaş mamayla beslemenin tek dezavantajı kuru mamaya alışma işini zorlaştırmasıdır.
yaş mamadan sonra tadı hoşlarına gitmez.
o yüzden sadece yaş mama vermeyin.

siz yine de veterinere danışın elbette.

kediye inek sütü vb. verilmesini önermiyorlar kesinlikle. hem içindeki laktoz zararlı, hem de kedilere bir faydası yok. tadını devdiklerinden içiyorlar. alıştırmamak lazım.

bebek kediler için bebek kedi mamaları var, onlardan vereceksiniz. bir de toz mamalar var, anne sütü alamayan kedilere onlar da veriliyor su ile karıştırılıp. bir süre sonra (1-2 ay sonra) zaten kuru mamaya geçeceksiniz.

bir de önerim olacak: veterinerinizin telefon numarasını alıp bu tip soruları ona sorarsanız hem daha hızlı cevap alırsınız hem de daha doğru bilgi alırsınız.

1-2 hafta kadar kittiy milk sonra da yavru için olan mamalardan vermeniz yeter.
not: sakın inek sütünü direk olarak vermeyin. insan evladı olmadığı gibi buzağı da değil. inek sütündeki şekeri sindiremez.

Süte gerek yok vermeyin, yoğurt verebilirsiniz arada bir. Yavrular için olan yaş ve kuru mamaları yer zaten. Suyunu eksik etmeyin bol su içmeli gelişim için

eğer gerçekten zayıflamak istiyorsan ilk önce doğru bir beslenme programı edinmeli ve sabırlı bir şekilde buna uymalısın.

sonrasında doğru spor yapman gerekir. bir spor salonuna gitmeni tavsiye ederim. ip atlamayla şınavla mekikle olmaz.

öncelikle diyet.

yediğini eritmekle olmaz. daha önce yediklerini de eriteceksin.
bol bol su iç.
sebze ye bol bol.
k.hidrat uzaklaş. makarna,pilav, cips,patates vs.
arat görürsün.

yani bildiğin aç kalacaksın, daha önceden yediklerine say.
110 kilo ne oğlum? genç adamsınız. az kendinize çeki düzen verin lan.
yavru dana gibi ne dolaşıyorsunuz ortalıkta.

diyetisyene git, o gerekiyosa zaten tahlil ister.
yemiceksin ya başka yolu yok.

annem 17 kiloyu hiç spor yapmadan verdi diyetle parmagını kıpırdatmadı ay kilo vereyim diye kiii annemin bagırsak sorunu vardı düşün.

aynı boydayız, 86'dan 77 ye düştüm 3 ayda. spor şart hacı sporsuz da verirsin ama tuhaf bi vücut çıkar ortaya ve çok daha zorlarsın vücudu. sporda mis gibi yakıyosun. ilk yatmadan önce yemeyi kestim 2 hafta kıvradım öyle böyle alışmamış bünye sonra öğünleri kontrol altına aldım spora da gittim. git bi tahlil yaptır ama senin sorunun tembellik bence. 6 aylık sıkı bi çalışma inanılmaz vücut değişiliğine götürür seni. hamur işi yok şeker yok dolaylı olarak şeker deposu olan kola yok yeemeklerin çok az yağlı olsun. tavuk soteye yağ katmıyorum mesela. tuz ekleme kesinlikle yemeklere. sporsuz bu şekilde 30 kio veren adam gördüm ama sağlıksız işte şekilsiz vücut çıktı ortaya.

eksisozluk.com

aç falan bırakma kendini sakın. sebze, et neyin hem tok tutar hem kalorisi azdır. "spor sevmiyorum" diye bir şey yok... biz böyle büyüdük, böyle alıştık ama normali bu değil. o yüzden yapmak zorundayız aslında, sadece kilo vermek için de değil, sağlıklı yaşayabilmek için.

yediğimiz ambalajlı ürünlerin çoğu "normal" değil, yokluğu hiçbir şekilde hissedilmeyecek zehirler. şekerde çaya gerek yok. beyaz ekmeğe gerek yok. yediğinin çok daha azıyla doyabilirsin. evet doymaktan bahsediyorum, aç gezmekten değil.

seninkisi 5-10 kilo fazlası değil, o yüzden en doğrusu diyetisyene gitmen olacaktır. ben de "bi 10 kilo fazlam var yaz geliyo" tribine girdiğim için son birkaç aydır bayağı arıyorum sağı solu. bu süreçte gördüklerimi şöyle özetlemek isterim, bir kısmını da yukarda yazdım zaten,

* spor elzem. hiçbir şey yap(a)mıyorsan, yürü. yağ yakmak için kardiyoya ihtiyacın var, şınav-mekik bu noktada fark yaratacak kadar etkili olmayacaktır. faydasız değil, ama kilo verme ümidiyle yapma. ip atlamak her babayiğidin harcı değil, köpek gibi basket-futbol oynadığım zamanlarda bile beceremiyordum. dediğim gibi, bunlara yönelmek yerine yürüyerek başlar ve kendini tempoya zamanla alıştırırsan daha rahat olur. oturduğun yerde egzersiz istediğini biliyorum, ama olmuyo abi, toparlanmıyo öyle.

* kendini aç bırakma, gözünü seviyim 1 aydan fazla katlanamayacağın aptal saptal diyetlere bel bağlama. dediğim gibi bizim sorunumuz şu: hiçbir şekilde olmaması gereken fabrikasyon ürünler tüketiyoruz ve bunları hayatımızın bir parçası haline getiriyoruz. çaya-kahveye şeker atma, meşrubatmış bisküviymiş kekmiş bunları ciddi ölçüde azalt, olması gerektiği gibi 15-20 günde bir yiyip iç. sadece bu bile fark ettirir. karbonhidrat da al, yağ da al, protein de al. bunların dengesini tutturmak, ne kadar alacağını bilmek lazım. bu yüzden diyetisyen çok iyi olur. vücuduna 150gr tavuk eti yetecek mesela. ama sen 400 yemeye alıştığın için, 150'de bırakamıyorsun. diyetisyen "bu yeter olm sana" derse psikolojik olarak da daha dirayetli olursun. en önemli nokta, dediğim gibi, ömür boyu uygulanabilecek mantıklı, makul bir programla çalışmak. şu eti form yiyen, sabah akşam salata patlatan tipler verdiği gibi geri alıyor hepsini. "düzgün beslenin" diyenlerin önerdiği şeyler, yüzyıllardır yediğimiz ve yememiz gereken şeyler. "normal" bir beslenme düzeni oturtmamız, şu sağlıksız bok püsürü bırakmamız lazım. sanırım 50. kez söylüyorum, devam edersem 500. kez de söyliycem. önemli bu.

* su içmenin olayı ne ben hala bilmiyorum ama günde en azından 8 bardak (2 litre ediyor galiba) su iç. hiç değilse bol bol çiş yaparsın, bağırsak böbrek neyin temizlenir. ben sadece çiş yapmaya gidip gelerek günde 100 kalori yakıyorum. su ihtiyacını meşrubatlardan karşılayarak hem vücudu asıl ihtiyacından mahrum ediyor hem de hayvan gibi şeker alıyorsun. şeker hem sana güzelinden yerleştiriyor, hem de aldığının yetmemesine neden oluyor. aç hissediyosun. insülin direnci denen şey.

***

velhasıl, öncelikle eğer istiyorsan testler için hastaneye, sonra diyetisyene git. sonra da oturup düşün. sorunun vücudunda değil, kafanda olduğunu ve hiç ihtiyacın olmadığı halde acayip ilginç şeyler yediğini fark et. gerisi daha kolay oluyor.

(NOT: bunlar doktor veya yetkili değil, düz vatandaş tavsiyeleridir. işbu vatandaşın kendi deneyimlerinden yola çıkarak edindiği bilgiler ışığında yazılmıştır ve doğru, yanlış, çirkin veya güzel olabilirler. şahıs, olası komplikasyonlar için sorumluluk kabul etmez. tam bir şerefsizdir.)

***

ekşi duyuru ailesine bu duyuru vesilesiyle buradan bir de teşekkür etmek istiyorum. ciddi bir problemim olmadığı halde ara sıra mesaj atıp "nasıl lan kilo veriyo musun ibibik" diyen, böyle sıradan bir problem için sürekli olarak destek sağlayan çok tatlı insanlar var. dün mesaj atan bir ince düşünceli arkadaşımıza da yazdım: şu 9-10 kiloyu atıp üstüne kasları döşeneyim, sizler için tek başıma özel pirelli takvimi bastırıcam. her sayfasına da ayrı teşekkür koyucam.

çünkü siz buna değersiniz. hehhehe.

selam!

öncelikle tahlil konusu:
aile hekiminize gidip "şeker, kolesterol, tiroid baktırmak istiyorum, epeydir bakılmadı" vs. şeklinde bir girizgah yapabilir, araya bir de tam kan sayımı sıkıştırabilirsiniz.
spesifik olarak hangi tahlilleri istediğinizi sorarsa;
AKŞ, HbA1c (şeker)
HDL, LDL, Trigliserit (kolesterol)
T3, T4, TSH (tiroid)
Hemogram, Ferritin (kan)
AST, ALT (karaciğer fonks.)
Ürik asit, BUN (böbrek vs.)
gibi gibi sıralayabilirsiniz.

tabii daha da artırılabilir ama bunlar sanırım temel olarak ilk etapta bakılanlar.



gelelim beslenmeye:
yukarıda da yazılmış.
sürdürülebilir, uygulayabileceğiniz bir beslenme programı edinmelisiniz.
yani buradan şunu kastediyorum: 1 ay değil bir ömür bıkmadan yapabileceğiniz bir program. bunu başarırsanız al-ver durumlarından kurtulursunuz.
herkes kilo verebilir. önemli olan sağlıklı beslenerek, sağlıklı bir biçimde verebilmek ve sonrasında da koruyabilmek mevcudu.
niye kilo vermek istiyorsunuz? sağlıklı olmak ve sağlıklı görünmek için.
o zaman sağlıksız her tür yiyecek içecekten "mümkün olduğunca" uzak duracaksınız.
eğer ki gıdaların kalori miktarlarına ve içeriklerine hakimseniz (bir dolu diyet girişiminiz olduğundan aşağı yukarı hakim olduğunuzu düşünüyorum) o zaman karbonhidratlardan uzaklaşıp, protein ve sebze ağırlıklı bir beslenme programı oluşturmanız kafi olacaktır. tabii belli miktar yağ tüketimini ve bol su tüketimini de ihmal etmeden.
eğer ki enerji ve besin öğeleri muhabbetine hakim değilseniz, o zaman ilk etapta kalori sayımı ve prot,kh,yağ sayımı yapmanızı tavsiye ederim. (tabii sayım derken kabataslak bir sayımdan bahsediyorum) yani 200 gr tavuk göğsü size kaç kalori ve ne kadar protein veriyor vs. gibi bilgileri bilmekte fayda var.

unutmayın ki; çok az enerji tüketmek de çok fazla tüketmek kadar tehlikeli. mühim olan beynimize ve vücudumuza "gerektiği kadar" enerji ile doymayı öğretmek. oburluğun müsriflikten bir farkı yok.
peki ne kadar enerji almalısınız?
www.health-calc.com bu baya kapsamlı bir hesap sunuyor. metric sistemi seçip verileri girdiğinizde size bir değer verecek.
bu değeri: www.health-calc.com burada yerine koyduğunuzda günlük kaç kalori alırsanız haftada ne kadar verirsiniz gibi bir bilgiye ulaşabilirsiniz.

tabii bunlar son derece teorik veriler. kabataslak bir fikir sahibi olmanızı sağlar yine de.




ve spor!:
olmazsa olmaz, üzgünüm. "ip şınav mekik"tense ben size yürüyüş tavsiye edeceğim. 20 dk ile başlayın yavaş yavaş artırırsınız. kulağınızda bir müzikle, yanınızda bir arkadaşla, kafanızda bir hikaye ile vaktin nasıl geçtiğini anlamayacaksınız, bir deneyin. siz yine de ipinizi de atlayın tabii ama yürüyüşü hayatınıza dahil etmeye bakın.


özet: protein ve sebze ağırlıklı, bol su tüketimli "uygulanabilir" bir beslenme programı + yürüyüş.



-hekim değilim, uygulamacıyım-

işe giderken klasik;

pantolon : 80
tişört: bedava(şirket tişörtü)
saat: 700
ayakkap: 100

880 etti

saat dede yadigarı lacroix, sen hesap et

mesela bugün,

ayakkabı: 35 tl
pantolon: 20 tl
hırka vs: 20+10= 30 tl
kolye: 3.5 tl
çanta: 90 tl
saat: 300 tl.


bunların hepsi çok güzel indirimlerin ürünleriydi ama hepsini toplayıp bugün giymişim meğer.

yazan arkadaşların hiçbiri iç çamaşırı giymiyor dikkatimi çekti, yazmak yasak mı nedir?
üstümdeki pantolon bluz en fazla 100 lira ayakkabı da 100 lira çanta 50-60 saat kullanmıyorum yalnız bilekliğim ve küpemi hiç çıkarmam ve bunlar altın şimdi alacak olsam bin liradan fazladır.

ayakkabı 70-80 tl
pantolon-130 tl
tişört-30 tl /gömlek-süveter 150 tl
telefon - 40 tl
saat kullanmam.

telefon dahil 280-400 civarlarında. boxer'ı ve küpeyi hariç tutuyorum.

Ayakkabı 150 lira
Pantolon 100 lira
Tişört 25 lira
Gömlek 75 lira
Çorap 5 lira
Don: 15 lira

Toplam: 370 lira

Allah da beni kahretmesin.

ayakkabı 300
pantolon/şort 50-150
tişört 20-50
civarı oluyor genelde...

saat yok. ceket, mont vs. şeyleri de hava soğuksa giyerim ancak.
normalde mümkün olduğunca az ve hafif giyinmeyi severim.
güneş gözlüğünü de eklersek 300 daha artabiliyor güneşli havalarda hesap...

@niye ama'nın uyarısı üzerine:
ayakkabı tişört ve pantolon/şort dışında çorap da oluyor genelde...
çorap 10tl nike dri-fit

canan anderson'un kemanını çalarken üzerimde 12 liralık defacto tişörtü vardı diye düşünüyordum kendi kendime.
ayakkabı 170
tişört 20
pantolon 60
boxer 8
çorap 2
saat 150 liraya almıştım 5 yıl önce.
jöle 0,001 tl (gözardı edilebilir)

Pantolon 70-80
Saat 150-200
Ayakkabı 100-120
Tshirt bluz 20-50
İç çamaşırları 40

vay anasını tek fakir benmişim :O
hırka :20 tl
gömlek 10 tl
kot : 40 tl
ayakkabı : 40 tl
çanta : 20 tl

bugunu yazayım
ayakkabı:30 (indirim)
pantolon: 40 (indirim)
bluz: 20
hırka: 30 (indirim)
deri ceket: 200
bez çanta: 25
=345

ayakkabı: 170
pantolon: 80
tişört: 25
mont: 45
saat: 350

670

Ayakkabi: 400
Canta: 1250
Gozluk: 750
Elbise: 400
Saat: 600

ayakkabıı 90
pantolon 140
gömlek 80
ceket 100
saat 600
gözlük 350
çanta 180

1540 pis fakirler

ayakkabi 300
sort 30
tisort 10
saat 50
cüzdan hediye. muhtemelen 100 lira falan icindekilerle.
telefon 1500 (FUCK) - simdiki degeri budur heralde bilmem.


mesela yarin.

+telefon dersen üzülürüz ama. telefon haric ayakkabi ve monta verilen paraya acimam. kalanina fazla vermek sacma. cok iyilerini cok ucuza buluyor insan.

100 kot
100 gömlek / 50 tişört
150 ayakkabı

saat, gözlük gibi aksesuarlar kullanmam.

hem optik hem güneş gözlüğü kullanıyorum
optik 350tl
güneş gözlüğü 300tl
saatimin fiyatını hatırlamıyorum.
tamtur çift sıra siyah pırlantalı(100 tane) 18ayar beyaz altın yüzük 3bintl en az
ayakkabı 100tl
sırtçantam 90tl
tayt giydim bak 10tl
tunikten bozma salaş tshirtm de 80tl falan
yağmurluğum 100tl
yağmur çizmem 50tl
şemsiyem 30tl-nolur nolmaz yağmur yağarsa, açtı namıssıs hava-

yüzüğü hava olsun diye yazmadım yanlış anlaşılmasın. kombin böyleydi.

Giyim kuşama ya da genel olarak herhangi bir şeye verdiğim parayı eşyayı alır almaz silerim kafamdan. Gereksiz şeylerle doldurmam yani kafamı. Bana başka şeyler için daha çok lazım oluyor :-)

bugun uzerimde bulunanlar:

ayakkabi bugunku hediyeydi
pantolon $25-$30 olmasi lazim
tshirt 10tl
mont £10 (ikinci el)
saat takmadim bugun
cep telefonu arkadasim vermisti eskisini
don-corap hatirlamiyorum da 3-5 liradir

100 civari tuttu.

normal bir gunde:
ayakkabi $35
pantolon £11
tshirt 10tl
ceket 70tl

190 civari

opsiyonel:
saat $3-$60 arasi degisiyor
sapka $20-$30 arasi degisiyor
gunes gozlugu 40€

bu arada 2-3 sene oluyor alisveris yapmanin manasini kaybedeli. lazim olmadikca bir sey almiyorum. o yuzden meblaglar genellikle 2-3 sene oncesinden.

ayakkabıyı iki yıl önce 70 liraya almıştım. pantolon ve gömlek veya tişört, ikisi birlikte 50-60 civarı olur. saatim yok. ceketim de yok. pantolon-tişört, pantolon-gömlek, eşofman-tişört, çok çıldırdıysam pantolon-eşofman giyiyorum. hani kaçırıp üzerimdekilerle birlikte bi' yerlere satsanız 200 liradan fazlasını vermezler hiçbir zaman.

@vfgerty

kendini kasma. adamın niyeti de temiz kurduğu cümle de.

çocuk kıymeti yok ki bu ülkede. 1 ay içinde 6-7 çocuk öldü, az değil.bu ülkede 1 tane çocuğun ölmesi bile çok büyük bir ayıp aslında. o akıl hastası adamın ailesine de bakmak lazım. ailede ilgisiz bunun hastalığını önemsememişler. ben anne olsam çocuğumu daha çok küçük yaştan itibaren psikoloğa götürürdüm. ileride milletin canını yakmasın diye. bir sıkıntı görmesem bile götürürdüm. salıyorlar çocukları. anne ve babaların sürekli çocuklarının peşinde olması lazım. toplum olarak hiçbir şey umurumuzda değil. şeker toplamaya giden çocuklar mesela, pisipisine gitti. bir anne baba nasıl çocuğunun şeker toplamak için milletin kapısını çalmasına izin verir, aklım almıyor.

bu tür mahlukatlar tedavi edilmez kötülük onların her zerresine bulaşmıştır

Ana baba ehliyetiyle baslanmali bu duzeltmelere

abi ben dislektik olduğumu bilmeden üniversiteden mezun oldum. İlokul, orta okul, lise, üniversite sırasında bir allah'ın kulu çıkıp hacı sen bu e yerine niye 3 yazıyorsun? ya da yazdığın her şeyin harfleri karışık, konuşurken hecelerin sırasını değiştiriyorsun demedi. O kadar eğitmenin elinden geçtim. Bu disleksiyi bile tespit edemiyorlar da bence o psikopatları hiç tespit edemezler.

anne baba ehliyeti ne ya? insanların üremelerini hizaya mı sokacaksınız? oo insanların faşizm alırım bi dal..

@vfgerty
"Kızı istemiş" ve "vermemişler" bunu söylemenin neresi psikopatlık acaba? kızlar alınıp verilmesini, mal gibi görülmesini hoş karşılıyoruz demiyorum, ama gerçekte olan bu ve ailesi "vermiyoruz" demiş. ota boka linç edicem diye duyuruyu kastınız da kastınız arkadaş şiştik ya!

ikinci olarak masum bebekleri cezalandır demiyorum. okumayı, okuduğunu anlamayı öğren önce. bu rahatsızlıkların elbette kendini gösterdiği zamanlar vardır ve insanların başında onlardan sorumlu olanlar eğitilip şüphe çeken davranışı olanlar belki testlerden geçirilip, uzman yardımı görebilir, olmadı gözlem altına alınabilir diyorum. göz altı demiyorum. haftada bir gelip imza atması gibi bir şey demek istediğim. birilerine laf sokalım göt edelim de egomuz şişsin mantığı bitmedi gitti.

Anne baba ehliyeti tabii ki olmalı. İnsanlar nasıl her şey için diploma sertifika vs alıyorsa asıl ebeveyn olmak için almalı. Üreme özgürlüğü diye bir şey yok, dünyaya can getirmek o kadar kolay bir şey olmamalı. Görüyoruz her önüne gelen anne baba olunca olanları.

evet, insanların üremesi hizaya sokulmalı, hatta engellenebilmeli. faşizmse faşizm. hatta ben bu çoluğunu çocuğunu salan insanların, bakabilecek gücü olmadığı halde bir sürü çocuk doğuranların, korunma nedir bilmeyenlerin varolan çocuklarının ellerinden alınıp kendilerinin de kısırlaştırılmasından yanayım. herkes anne baba olmasın, şart değil.

kim uğraşacak ki? ölürlerse ölsünler kimin umrunda? kan parası diye bir şey var, her şeyden önce.. he duyduğumda tüylerim diken diken oluyor yemin ederim. kuzeninin tecavüzüne uğrayıp suçlu ilan edilen çocuklar var, diğer şerefsizler erkek adam yapar düşüncesiyle aile tarafından yüceltiliyorken. anası babası çocuğun insan gibi, güven içinde yaşamasını önemsemiyor ki. bakteri gibi üresinler anca beyinsizler. insan sıfatında dolaşıyorlar sonra.

önce cinayet isleyip sonra da hastane raporu ile saliverilen o kadar cok insan var ki.. siz bir de insanlar tespit edilsin tedavi edilsin diyorsunuz. adam cinayet islemis hastaneye kapatilmiyor saliveriliyor daha neyden bahsediyorsunuz.

ayrica kac gündür dikkat ediyorum sözlükte ögretmenlere karsi nefret ve güvensizlik var. toplumun genelinde olan bir nefret aslinda bu. böyle olunca da kimse ögretmenin tespitini sallamiyor. eh bu durumda da ortalik psikopattan gecilmiyor. ögretmenlerse aman bana bisi denmesin diyerek herkesi geciriyor. ne degerlendirme düzgün ne de egitim.

eh bir de cocugun kücük yasta dayak yiyerek egitildigini düsünün. ortaya böyle bir manyak toplum cikiyor.

@rock n roll biz de kücükken seker toplamaya cikardik basimiza bisi gelmedi. köyde halen görürüm cocuklar kapi kapi gezer. ki olmasi gereken de bu bence..

hosein, çocukların şeker toplaması olmaması gereken birşey. kapısını çaldığın kişinin akıl hastası mı, katil mi, sapık mı olduğunu bilmiyorsun. bir çocuk yetişkin bir insanla nasıl başedebilir, tutsa içeri çekse ne yapabilir o çocuk? hiçbir şey de yapamadılar zaten. 3 tane melek ölüp gitti, hem de çok korkunç bir şekilde öldüler. sen şanslıymışsın denk gelmemiş, halen şeker toplayan çocuklar varsa birşey olmadıysa şanslılar demek ki. ama bu asla bişey olmaz anlamına gelmez. gelmediğini de gördük. sen baba olsan izin verir miydin, çocuğunun şeker toplamasına?

duzgun egitim sistemi, duzgun ogretmen yetistirmekten bahsedeceginize ebeveyn ehliyeti demissiniz, cocuklar seker toplamasin falan demissiniz. afrika kafasi bu. cozum bu mudur? insanlar dogru egitilmedikce aileden bir sey gormedikleri surece ister her seyi yasakla ister ehliyetle sun bu psikopatlar yine bulur bir yolunu. psikopat sayisi da o ayni egitim sisteminin boktanligiyla dogru orantili bence zaten.

simdi turkiye'de seker toplanmasi bir kere sacma oyle bir gelenek gorenek oldugunu hic hatirlamiyorum ama bakin psikopatlarla dolu amerika'da her sene milyonlarca cocuk seker topluyor. zaten gidip mafyalarin falan takildigi mahalleye birakmiyorlar cocuklari seker toplayin diye mahallede takiliyor iste cocuklar. soyluyorlar duzgun ambalaji olmayan sekerleri almayin vs diye. guvenle alakali. ben mahallemdeki insanlari taniyorsam gonderirim cocugu tabi niye gondermeyeyim tamam dis dunya tehlikeli korumamiz lazim da balonun icinde mi yasasin cocuk, cikacak gorecek tabi.

onu yasakla bunu yasakla oyle olmaz. temelde sorun, sen onun ustune istedigini ekle temeli duzeltmedikce o bina yikilmaya mahkum.

idrar rengin sarı olamayana kadar net rakam bu.

günde en az sekiz bardak veya iki litre deniyor.

günde 2 lt diyorlar.

En az 1,5 litre ic ya da bir litre - su cok cok onemli.

Bir de nasil susamiyorsunuz cok merak ettim, ben gunde 3 litre icmezsem basim agriyor - kendinizi oyle alistirmissiniz demek ki, bunu bozun.

sağlık örgütünün kabul ettiği minimum sınır 1,5 litre. bunun yanında ağırlığınızın 1/36'sı kadar su tüketimi de normal karşılanıyor.

litreyle ölçekle uğraşamam diyorsanız; idrar renginiz sarı renk olmadığı tüketim idealdir. hele koyu sarı renk hiç istenmez.

2-2.5 lt

Ben çay kahve filan içmesem de susamıyorum. Oruçluyken bile susamıyorum. Kendimi alıştırdığım filan yok yani.
1,5-2 litre susayan insanların normali bence.
Bakın yaz orucundan bahsediyorum

ben de hiç susamam. ama susamasak da içmek gerekiyormuş. 1.5 ltlik su alıyorum. sabahtan başlıyorum içmeye, akşama bitiyor.

Yahu şuradaki cevapları okuyuncaya kadar 8 kere susadım, nasıl susamıyorsunuz arkadaş? :/ 3 litreden az su içemiyorum bir gün içinde. 4'e kadar çıktığım oluyor. Hiçbi şeyin bokunu çıkarmamak da lazım ama 2 litrenin altına düşmeyin. Su, hakkaten hayattır.

böbrekler elinde gezmemek için en az 2 litre su iç. ben kola, gazoz ne kadar asitli içecek varsa bıraktım. en güzeli su. su gibisi yok vallahi.

8 bardak

Ortalama bir insansanız, yani spor yapmayan ağır bir fiziksel işi olmayan bir insansanız eğer 2 litre yeter. Ama onu da "Gideyim de şimdi 1 litre su içeyim, akşam da 1 litre içerim 2 litre olur" değil de gün içine yayarak içmeniz gerekir. Bunun için yapabileceğiniz en ideal şey, yanınızda içi su dolu bir su şişesi bulunması ve onu gördüğünüzde kendinizi su içmeye mecbur hissetmeniz yöntemidir. Baya işe yarıyor. Afiyet olsun.

Dün bir doktor abi özellikle orta yaş üstü şahıslar için min. günde 1,5 lt içilmesi gerektiğini, belli başlı hastalıkları büyük ölçüde önlediğini anlattı. Havalar ısınıyor günde 1,5 - 2 lt tüketmek ideal yalım.

çiş rengi +1

her bünyenin su ihtiyacı farklıdır, onun için kendinizi 2 litre içmeye zorlamaya gerek yok. çişinizin rengi açık sarı ise sorun yok,

Afganistan'da güneş altında çalışırken 10 litre su içip akşam güneş batana kadar doğru düzgün işemiyordum bile. O yüzden ben de çiş rengi +1 diyorum

@jamal ben de bir bardak içtim, bir saat sonra soluğu tuvalette aldım. çiş rengi de gayet sağlıklı bir tondaydı
aro

susadıkça su içmek ya da ağzı kuruduktan sonra su içmek gibi bir şey yok..

sık sık az da olsa su için, illa bir bardağı bitirmek zorunda değilsiniz, yarım koyun için, bi saat sonra gene için, ama özellikle sabahları kalkar kalmaz bir bardak su içmeye çalışın..

Yuvarlak kapakta jelatin yok sanki öyle biliyorum.

normal normal.

aynen jelatin yok sadece o turuncu kapak var.

yuvarlak kapaklı ambalajlar standart işte aynı meyve suları gibi. sizin açmanız gereken ekstra jelatin yok.

çevirirken kapak otomatik olarak açıyor iç kısımdaki jelatini.

not: sizden önce açılıp açılmadığını da ilk açışta kapağın yanlarındaki o plastik korumaların kırılıp kırılmadığından anlayabilirsiniz. öyle bir durum olduğu takdirde de sorgusuz sualsiz iade yada değişim hakkınız var.

yuvarlak kapakta da jelatin var ama sen çevirince açılıyor otomatik olarak.

bence sesi çirkin zaten. bunu da bi dk dinleyip kapattım.

ben begendim. o kadar kotu degil. birde akustik versiyon kolay degildir.

bok olmuş. nakaratı niye öyle dik söylemiş?

o kanalda başka performansları da var ama bu çok kötü.

bak bu daha iyi gibi -> www.youtube.com

gayet iyi.

müzikle ses aynı tonda girmemişler şarkıya.
zaten ikinci nakaratında gitar susuyor bir müddet.
mabel'in sesi baslarda zorlanıyor. nakarata da çok tiz girdi back vokaller çok bas kalmış. birazda yorum katınca ve canlı olunca sonuç bu oldu. ben de sevmedim ama çok kötü değil.

cok kotu.

kendisiyle ilgili pek bir düşüncem yok da, akustik versiyon kolay değil denmiş, bu akustik performans değil hani, düzeltmek istedim.

bana da öyle geldi. bildiğin çok kötü söylemiş.