bu tam zardanadam'a göre bir iş.

rock grubu tarzi bir sey ariyorsunuz sanirim ama,

eger farkli bir deneyim isterseniz vokaliz de aklinizda olsun.
www.vokaliz.biz

ozellikle festival-konser gibi seyler icin degisik gosterileri vardi.

rock olması şart değil ama eğlendirici olması önemli. hedef kitle üniversite gençliği tabi.

Malt olabilir. Çok para isterler mi bir fikrim yok tabii.

zardanadam!

gayda istanbul.

kreş

bence izmir gruplarından birine şans tanıyın.
"kanca" diye bi cover grup var ve müthiş performansları var.
3000-4000 bayılacağınıza gerçekten eğlendirecek bi grup ki zaten öğrenciler arasında da biliniyordur...
cuma gece 1.30 da dungeonda, ctesi 11 de opusta çıkıyorlar dinlemek için.

Sahte Rakı orayı yıkar :)

3-4bin nedir ya... direc-t'ye falan 3-4 bin teklif edip götlerini kaldırmayın, riverside denen polonyalı grup 2bin avro alıyor, jayjay johanson türkiye turnesine çıkıp konser başı 2500 dolar alıyor, yapmayın gözünüzü seveyim.

İzmir'in yerel grupları vardır, makine, kanca vesaire, gayet eğlendirirler, hoplatır zıplatırlar. daha popüler olana yönelicez diyosanız da kazıklanmayın, araya adam sokun, keklik gibi direk muhatap olmayın.

karapolisnas, kurdugun cumlelere (direc-t'ye falan 3-4 bin teklif edip götlerini kaldırmayın) dikkat et lütfen. onlarin zaten yeterli potansiyeli var. sen hic merak etme yani. turkiye'de yurtdisinda sayili konser veren kac grup var???

sorunun cevabini vermek gerekirse;
- zardanadam
- mat
- cilekes
- deli gömleği
- cemiyette pisiyorum
- dorian

let it flow kıpır kıpır değil ama $ukela.

Sözlükte biraz anlam kayması var. Saçma sapan konuları gündeme getirip mide bulandıran, boş yazılar yazan arkadaşlara troll diyoruz kısaca. Provakasyon kısaca.

abi sanirim bu "troll" denilen sey, bildigin "denyo" anlamina geliyor. oyle olmali.
ben de anlamamistim ilk baslarda, zamanla bu sonuca ulastim.

kıro demenin sözlükçesi gibi geldi bana.

benim gibi düşünmeyenlere nasıl bir laf söylemeliyim düşüncesinde olan ezik insanlar için karşıt düşüncede bulunanlara söylenen bir kelime, içeriği söylendiği gibi olursa kime göre neye göresi çıkar olayın, ayrıca ifade şeklini eleştirmekte saçma, adamin biri kemla'i sevmiyorsa bunu yazı üslubu farklıysa troll, peh peh peh

peki tuzak başlığa , tuzak cevap yazan yok mu :D

@mrtksn,

sazanlık kariyerim yok:) ama fikrimde sabitim. inatcıyım, agrasifim.

(bkz: sözlükteki troller) olabilir mi acaba?

boyle ibne gibin pu$t gibin bi$ii..

"Troll"ler için "saçma sapan konuları gündeme getiren, boş yazılar yazan arkadaşlar" demek yanlıştır. Sözlükte kimin ne yazacağı belli değildir. İsteyen istediğini istediği şekilde -sözlük kurallarına uyduğu müddetçe- entry olarak girebilir. Ha girdiği şeye gıcık olur ayara kalkarsınız (bkz: ayara kalkmak) tamamen hakkınızdır vs. dir. Fakat "yazacak bunu mu buldunuz" tavrı, tavır değildir mekruhtur.

Detaylı bilgi için (bkz: sözlüğün konsept limitleri/1)

en.wikipedia.org(Internet)

çok güzel anlatmışlar burada. kısaca konuyla çokta alakalı olmayan provakatif yazılar yazan kişilere denir.

en basitinden sözlüğün ne hale geldiğinin göstergesi. 2-3 adamın eğlencesi olmuş be. nereden nereye..

Herhangi bir dilden basla iste. Pek tabii ki kendimi coder olarak goremem ama bir ara feci sekilde PHP kasmistim. Zaten programlama mantigini ve temel sentaksi ogrendikten sonra isin kolaylasacaktir. PHP ogreneceksen ya ceviz.net forumlari gibi yerlere uye ol, ya da bir kitap alip adim adim ilerle. Ama kitaba gerek yok bence. Internette yeterince ders vardir muhakkak. Hele Ingilizcen varsa hic sorun yasamazsin.

web ve masaüstü programcılığına aynı anda sardıysanız .net c# gibisi yok hatta flash gibi yeni bir platform daha çıkardı microsoft isveç çakısı gibi dil şerefsizim
(bkz: c sharp)
(bkz: asp net)
(bkz: dot net)
(bkz: silverlight)

programlamaya C/C++ ile başlamanı tavsiye ederim C üzerine daha kolay kuruluyor temeller. daha sonra object oriented yapıya elin alışınca veri yapıları, algoritma tasarımı, stl falan çalış. sonrası kendisi gelir.

Scener olmak. Crack scene olur demo scene olur farketmez... Fatura programı yazanlara coder değil programcı, kravatlı, pembe yakalı vs. denir.

c/c++ dan baslama; c# ya da java'dan basla ve daha sonrasinda bu dillere goz atarsin. aslinda en dogrusu schemeden baslamaktir ama o da kasiyor iste.

egotm'e katılıyorum, özellikle c ile başlarsan çok acı çekersin :)

bence ivedilikle bu konu ile ilgili eli yüzü düzgün bir foruma üye olun, forumlardaki kişilerin deneyimlerinden faydalanmak kendinizi istediğiniz doğrultuda geliştirmek için iyi bir ön adım.

belirttiğim gibi amacım programcı olmak değil, websitesi yapmak istiyorum php ile. c# ile başlamak daha kolay olacak sanırım sonrası inş. devamı gelir dediğiniz gibi.

Yas ve gecmis onemli.
1 - Muhendislik ya da temel bilimlerde(fizik, kimya, matematik...) okumus olmak sart.
2 - 20 ustuysen ve bugune kadar hic programlama ile ugrasmadiysan (excel scripti bile olur) zor.

Bunlar iyi bir programci olmak icin gerekenler bence. Onun haricinde php ile birseyler yapmaya baslayabilirsin. Kendi kendine motivasyon saglayacak projeler web tasariminda daha kolay bulunuyor application yapim dersen bayabilirsin. PHP sana baska dillere geciste kolaylik saglayacaktir zaten. Bu vesile ils SQLde ogrenmis olursun.

Daha sonra staj vesaire tarzi birsey ile gercekten is yapan bir firmada calisman. Orda cok daha cabuk ogrenirsin herseyi.

c# ve web diyorsan derhal visual studio 2008 web developer edition'u çek internetten sonra gogul'a yaz "c# asp.net tutoritals" başla ilerde illaki mssql kurman gerekir onu da çekersin indirmişken sonra bir de visual studio 2008 express edition(masaüstü programlama için)'u çektin mi gereken ekipmana sahip olursun bu programlar toplamda 500 mb'ı geçmiyordu yanlış hatırlamıyorsam

doktor değilim ama allerjik bi insan olarak cevap vereyim.

olur oyle, allerjidir. telaşa mahal yok. bi süre sora kendiliğinden geçer, geçmezse semprex falan olabilir, antihistaminik bişeler alırsın. sen yine de bi sor doktora çok ciddi görüyosan.

Allerjik olduğunu tahmin etmekteyim. Besinler, stres, terleme gibi faktörler buna neden olur. Bu nedenle faktörleri sorgulamalısın. Doktora gitmeni gerektirecek kadar acil olduğunu düşünmüyorum.

Halk kanadı olarak cevap yazayım :), aynı izler bende de çıkıyor zaman zaman fakat sonra kendi kendilerine kayboluyorlar.

yumurta...?
fazla tuketim mevcut mu bu aralar?

her zaman yediklerimden farkli hic bir sey de yemedim halbuki.. azalmislar gerci, icim rahatladi. panigim gecti de niyesine takildi aklim. tesekkurler herkese :)

Buradan CSS kontrolü yaptırabilirsin:

jigsaw.w3.org

Ayrıca "tablo kullanmamak lazım bıdı bıdı" edenlere kulak asmayınız. İnternette bu konu hakkında tonla tartışma var biraz araştırıp bir fikir edinebilirsiniz.

Kilo durumu nedir?

çok hareketsiz bir yaşantınız varsa olabilir bu durum. ben de 23 yaşındayım ama mevsim dolayısıyla çok sık hareket etmediğim için merdiven çıktığımda nefes nefese kalıyorum.

kondisyonsuzken gayet normal... uzun zamandır hareketsiz kalma durumunuz varsa biraz kaldırın totoyu, bisiklete binin, yürüyün...ekşın ekşın :)

5 kat da az değil hani. tabii yorulmaktan kastınızın ne olduğuna göre değişir ama 5 kat çıkıp da yorulmamak olmaz.

kardiolojiye görünün. eğer bişi yoksa düzgün nefes alma tekniklerini öğrenin.

her sabah 5-6da uyanıp 20 dakika koşun mesela?!

hurafenin krali

Ayni soru bende de var ya. Bahcesehir universitesi burslu sosyoloji yazsam mi diyorum.. Vallahi ben o okulun onunden ne zaman gectiysem hep "disko" havasi yasatti bana. Mesela o okulun kantininde oturup gazeteni okuyamazsin, kitabini okuyamazsin.. Oyle bir ortam yok cunku. Surekli cistak cistak muzik caliyor. Ya da bana mi hep oyle denk geldi bilmiyorum.

Ama Bilgi Universitesi oyle degil mesela. Tam tersine, huzur dolu bir okul izlenimi yaratti hep. O yuzden en basa Bilgi yazdim. Bahcesehir'i de 5. siraya yazdim ki gelme ihtimali yok. Ona gelene kadar baska okula yerlesirim.

Bahcesehir'i birileri anlatsa cok iyi olur. Sirf egitim bazinda degil. Bunyesindeki insanlar, sosyal aktiviteler, icindeki insanlarin kendini ne derece gelistirme olanagi bulabildikleri.. Universiteye illa ki egitim kalitesi gozuyle bakmiyorum. Oradaki ortamdir onu universite yapan. Eger kendimi zerre kadar gelistiremeyeceksem, piyasa yapmak icin yahut sadece bir diploma sahibi olabilmek icin gelen insanlarin arasinda kalacaksam katiyen yazmam orayi. (ki Bahcesehir icin genel izlenimim ne yazik ki boyle)

senin kisisel tercihine kalmis. ben etrafimda benim aldigim puani alamamis ama benimle ayni bolume okumaya gelmis insanlar olsun istemedim, tercihimi devlet universitesinden yana kullandim. secim senin sonucta.

Bahçeşehir Üniversitesi'nde burslu okumanın sosyal olarak hiçbir sorun yaratmadığını rahatlıkla söyleyebilirim.

İnsanları için de çok iyi veya çok kötü bir şey söyleyemem. Herhangi bir üniversiteden farksız. Tabii öğrenci profilini maddi gücü yüksek insanlar oluşturuyor tahmin edilebileceği gibi.

bilkent'te 6 senem bitti 7'ye başlıyorum. hiç düşünmeden burslu yaz derim. öğrenci işleri hariç kimsenin burslu burssuz bilgisi olmaz, efsaneler hurafedir. odtü'yü, hacettepe'yi görüyorum, halen iyi ki bilkent yazmışım diyorum.

bursunu derslerde başarısız olunca geri almıyorlarsa hiç farketmez devlet özel olayı. en fazla kitaplara filan biraz daha para harcarsın o kadar.

Vakıf üniversiteleri birer işletmedir. Devlet üniversiteleri de birer işletmedir çok temelinde ama bunun farkında değildirler. Buradan bir yere geleceğim, ondan lafa böyle başladım.

Şimdi siz öğrenciler olarak bu işletmelerin bir ürünüsünüz. Dolayısı ile bu ürünün iyi olması, işletmenin orta vadede oldukça hayrına bir şeydir. İyi bir mezun, başarılı bir mezun işletmenin geleceği için son derece önemlidir. Bu nedenle bütün bu bahsettiğim yapıların aslında en temel hedefi yetkin insanlar yetiştirebilmektir.

Vakıf üniversitelerinin devlet üniversitelerinden farkı, nispeten daha fazla rekabetçi şartlar altında işlediklerinden ve nispeten daha rekabetçi adamlar tarafından yönetildiklerinden bu gerçeğin farkına varmış olmalarıdır. O nedenle vakıf üniversiteleri, öğrencilerine, özellikle de burslu öğrencilerine, bir çok fırsat sunarlar. Yurtdışı değişim programları, çift anadal, yan dal, staj olanakları, iş bulma konusunda destek sayabileceğim bu fırsatlardan sadece bir kaçıdır. Evet devlet üniversitelerinde de misal bir Erasmus bürosu vardır ama çoğunlukla kaderine terk edilmiş durumdadır, bürokrasiyle boğuşmayı göze almak gerekir oraya ulaşmak için. Ama vakıf üniversiteleri neredeyse öğrenciyi kulağından zorla tutup gönderir, çünkü bilirler ki siz başarılı olursanız, piyasada duyulursanız, okulun adı da duyulacak, bu da üniversiteye daha çok talep olmasını sağlayacaktır. Vakıf üniversitelerinde hocayla temasınız daha kolaydır, gayet tanınan bilinen adamlardan ders alırsınız, bunların da size katkısı yadsınamayacak boyuttadır.

"Köpekler ve burslular giremez" hikayeleri eskide kaldı. Eğer Bahçeşehir gibi bir üniversitenin burslu bir bölüme girebiliyorsanız hiç durmayın. Oraya giderseniz de gözünüzü dört açıp karşınıza çıkan fırsatları değerlendirmeye bakın.

Bu satırlar Boğaziçi İşletme mezunu biri tarafından yazıldı.

sabancı'da bir sene burssuz okudum. 6 senedir de gyte'de okuyorum. en kral öğrenciler burslular. herkes yazmış ama ben de onaylamak istiyorum. kesinlikle burslu. bir kere bina olarak, olanak olarak çok daha iyi bir okul olur.

Diğer okulları bilmiyorum ama Bilkent'te kim burslu kim burssuz ne hocalar bilir ne öğrenciler, kesinlikle bir ayrım yok. Ayrıca yüksek lisans başvuruları için ODTÜ ve Boğaziçi'ni gezdim geçenlerde Bilkent'in kıymetini bir kere daha anladım, eğer burslu girebiliyorsanız Bilkent'i öneririm. Daha önce de dedikleri gibi devlet okulları devlet dairesi gibi, gerek eğitim imkanları sınıfları vs. gerek devlet memurlarının yaklaşımları...

Zaten arkadaşlar yazmışlar herşeyi.
Dershane ve okullarda insanların ağzına sakız olan "özel üniversite bomboş yer, herkes birbirini düdüklüyor parti veriyor" tarzı safsatalara bakmayın, hayatında özel üniversite kapısından içeri girmemiş insanlar bok atmaya bayılırlar, sürekli öğrencileri yererler vs..
Siz alacağınız kaliteli eğitimi ve teknik olanakları düşünerek hareket edin.

kardeşimde 50% özel tercih etti ve gidecek doğuş'da okuyacak (eve yakın diye tercih ettik), şimdi kimi iyi diyor kimi kötü diyor, kötü olanı korkutuyor yani öyle bir atmosfer var mı gerçekten, burslu burssuz ya da derslerden burslu olanlara ayrıcalık gibi, çok saçma işler bunlar.
genede özel iyidir

açıkçası ben, sadece paraları olduğu için benden 40-50 puan az almış kişilerle aynı okulda okumak istemem. düşün, sen çalışıp atıyorum 350 almışsın özel üniv. x bölümüne girmişssin, başka biri 300 puan almış kalan 50 puanı cebeniden vermiş(!) seninle aynı bölümde. senin emeğini satın alıyor gibi bir yerde.

ama tabi diğer yandan özel üniversitelerin bir çok devlet üniversitesinden daha iyi eğitim verdiği bir gerçek.

Bir arkadaş "sırf parası var diye benden az puan alanla okumak istemem" demiş ama Bilkent Bilgisayar'da gözlemlediğim kadarıyla ÖSS'de ilk beşe girip okul uzatan da var, burssuz okuyup 3.5 üstü ortalama yapıp ABD'nin top üniversitelerine burslu yüksek lisans için kabul alan da var. Kısaca ÖSS'de alınan puanlarla üniversitedeki akademik başarının alakası pek yok. ÖSS'yi o kadar da ciddiye almayın yani...

devlet okulundan beklentilerin nelerse herhangi bir özel üniversitesinden de beklentin o yönde olmalı.

herşey insanın kendisinde bitiyor. bence özel devlet ayrımı yapmaktansa bu bölümü ne kadar seviyorum ya da bu mesleği hayatımın sonuna kadar yapabilecekmiyim diye düşünmeni tercih ederim.

eğer bu kısmı geçtiysen, kesinlikle gözün kapalı tercih edebilirsin.tabii gideceğin okulu, olanaklarını araştır. gerekirse öğrencilerle konuş. her üniversitede olduğu gibi sorunlar mutlaka olacaktır ama eğitim konusunda tatmin olacağını düşünüyorum.

bu arada söz emekten açılmışken 7 senede devlet üniversitesi bitiren arkadaşlar kimin emeğini çalıyor merak ediyorum doğrusu?

Emek çalma falan muhabbetleri olunca müdahil oldum yine. Bir vakıf üniversitesinde öğretim üyesi olduğumu da belirterek bu hususa şöyle nokta koymak isterim ki, geçen dönem sınıfımdaki ilk 10'un 8'i burssuzdu. Burssuz öğrencilere aptal genellemesi yapmak, vakıf üniversitesinde hiç bulunmamış olmanın getirdiği bir stereotypingdir benim nazarımda.

sen sorun etmezsen burslu olup olmamani baskalari da sorun etmez. vakif universitelerinde parasini verip okuyan ogrencilerin hepsi super zengin degildir. evini/ arsasini vs satip cocugunu okutan ailelerden tutun da, okuldan aldigi yuzde 50 bursun geri kalanini calisarak okul parasi kazanan ogrenciler de gordum. vakif universitelerinde kantin masasinin ustune son model araba ve cep telefonunu, ultra marka giysiler icindeki kollariyla koyan tipler de vardir ve bu tip insan cesidi her yerde vardir. bazi vakif universitelerinde sayilari biraz daha fazla olabilir hepsi bu. bi de su da bilinir: havasi atilan sey, baba parasidir, ona itibar gosterenler o tiptekilerle takilir. insanlar birbirini oldugu gibi kabul eder, sorun olmaz. haa bi de aklima sey geldi; burssuz okuyan ogrencilerimin uzerinde daha cok baski oldugunu gozlemlemisimdir hep. zengin olun ya da olmayin, para veriyorsunuz ve cocugunuz derslerinde basarisizsa, bu burssuz aileler icin cok daha goze batici oluyor ve cocuklarina yukleniyorlar. her ikisinin de kendi icinde artilari ya da eksileri var ama burslu olmanin eksisi daha az bence, en azindan bizim okulda (bilgi) oyle. bahcesir'de cok arkadasim var, yarin bi sorayim ama onceki muhabbetlerimizdeki ogrenci profili konusmalarimiza dayanarak burslularin sorun yasamadigini soyleyebilirim sanirim.

devlet üniversitelerinin devlet kurumlarına benzediği benzetmesi çok doğru. vakıf üniversiteleri rekabet halinde olduğu için öğrenciye çok daha fazla değer verip yetiştirmeye uğraşıyorlar, mesela bilkent'te asistanında prof'una kimsenin sıfatı kapısında yazmaz, egoların eğitimin önüne geçmemesi için (bkz: #11253069). denildiği gibi herşey kişide bitiyor, kaç tane alemci-ortamcı insan tanıdım burslu olduğunu görünce şaşırdığım, tam tersi de geçerli.

burslu okumak güzeldir sorun yaratmaz hatta hocalarla aranda bağ bile olabilir bursun kesilmesin diye hocalar yardımcı olur
bursluluk iyidir

(yaşar üniversitesinden burslu bağlantımız burada sona eriyo)

Calisiyor. Ufak bir sorun buldum: mouse'u sari cizgi uzerinde dikine hareket ettirince I degeri guncellenmiyor. Anca yatay hareket olunca I guncelleniyor.

wpi: test ettiğiniz için çok teşekkür ederim. çok makbule geçti gerçekten. bu arada, i ve q değerleri sarı çizgiden bağımsız olarak sadece yatay eksendeki (x) hareketle güncelleniyor zaten? acaba ben mi yanlış anladım?

Çalışıyor. Ufak bir öneri, işaretleme yaparken her değer için tek nokta basmak yerine o anki noktayla bir sonraki nokta arasına line çizdirirseniz noktalar arasında birden fazla piksel boşluk olan bölgelerde de smooth bir görüntü yakalarsınız.

Edit: Pardon bir önceki noktayla diyecektim.

Bunu yapan program var mı bilmiyorum ama fikri ilginç geldi. Boş bir ara bulup yazmaya çalışayım. Olursa haber veririm.

mozaik programları diyorsun. var tabi. hatta fotokritik adlı sitede dijital tekniklerde birkaç program önerildi bi göz gezdir derim.

picasa da yapıyor bunu ya.

if ($uploadedfile)
{
$usql = "uploadedfile = '$uploadedfile', ";
}

$guncelle="UPDATE katilim SET isimsoyisim='$isimsoyisim', eposta='$eposta', telefonno='$telefonno', yorum='$yorum', $usql onay='$onay', sira='$sira' WHERE id='$id'";

yanlış mı anladım bilmiyorum ama, uploadedfile kaydının veritbanında değişmeden kalmasını istiyorsanız update kodunun içine niye onu karıştırıyorsunuz ki?

mysql_query("UPDATE katilim SET isimsoyisim='$isimsoyisim', eposta='$eposta', telefonno='$telefonno', yorum='$yorum', onay='$onay', sira='$sira' WHERE id='$id'";

update komutu sadece belirttiğiniz alanlara müdahale eder. belirtmezseniz aynen bırakır?

Girimi opsiyonel olan field'lar için önerdiğim yöntem kullanılabilir.

fredi - yazmıs oldugun kodda tam olarak amacın ne oldugu anlamış degılım denedim ama tekrar aynı sorunla karsı karsıyayım. ilgin için teşekkür ederi.girimi opsiyonel değil. kullanıcı girmek zorunda girmediği takdirde benim sistemimde bulunan bir logo.jpg dosyasını uploadedfile ile eşitliyor.

actionary - mysql_query values değerleri sql tablosunda olduğu sırada olmak zorundadır. zira kaymalar yaşanıyor. denedim uploadedfile i çıkardım ama bu seferde onay uploadedfile yerine geçti =)

Sorunu çözmüş olup şu şekilde bir yol izlemiş bulunmatayım.
itina ile aldığım uploadedfile md5 adını baska bir değişene atayarak tekrar sql e kayıt ettim. harhangi bir sorun cıkmadan.

ilgilenen arkadaslara cok teşekkür ederim.

Eğer bir dosya yüklemesi yapılmamışsa boş yere dosya field'ını update etmemeye yarıyordu yazdığım kod. İsteğin o olduğunu düşünmüştüm.

jakların birinde bir sorun var muhtemelen

Bir iki kablo daha denedim ama sonuç değişmedi pek.

topraklamada sorun vardır. başka bir prizde falan deneyin olmadı elektrikci halleder bu işi.

kesinlikle priz topraksızdır. doğru topraklanmış prizde deneyin. bir de fişi ters çevirip takın, faydası olabilir.

Güzellik görecelidir ama iyilik değil; (bkz: utorrent)

utorrent

utorrent'ten $a$ma ;)

evet evet utorrent makinayı fazla kasmıyor hem.

Image halinde hazırlanıp dağıtılan korsan Windows sürümleri mevcut.

lastxp

fredi'nin dedigi turden kurulum yapmak pek saglikli olmaz diye du$unuyorum. tecrubeyle sabit... tek tek kurmak en sagliklisi kanimca...

istanbul üniversitesi fen fakültesi bilgisayar laboratuarı'nda böyle bir program kullanılıyor. tek bir program tüm gerekli yazılımları yüklüyordu.

C# ise elbette MS SQL. Express sürümü de ücretsiz üstelik...

MS SQL için IIS kurmak gerekiyor mu acaba? Eğer gerekiyorsa benim için eksi bir yön olur çünkü programı kullanacak kişilerin laptoplarına da IIS kurmam gerekecek o zaman. Yanlış mıyım acaba?

Şüphesizki Sql Server 2005 her şeye erişebilendir :)

MsSql'den başka çözüm seni kurtarmaz diyebilirim. Zaten çok rahat çalışırsın pek çok özelliği sayesinde de rahat edeceksin.

Sayın İmam, Sql Server 2005 her şeye erişebiliyor tamam. Peki biz de kendisine erişebiliyor muyuz? :)

Yani programım database'i lokalde saklamalı, bunun için programım haricinde veya programımla birlikte distribute etmem gerekenler nelerdir acaba?

express'te durum nedir bilmiyorum ama standart/enterprise kurarken iis gerekli.

Win32 Visual C++ API'ından nefreti Visual C#'tan nefretine üstün gelmişse edermiş.

bende aciliyor ama türkiye´de yabanci ülkelerin sitelerinin acilmasinda bugün sorun mu varmis neymis ondan olabilir belki

Title'a kadar yüklüyor sadece :)

(bkz: 29 haziran 2008 turkiye de internetin sicmasi) olayıyla alakalı olduğunu düşünüyorum. Çünkü, ben de giremiyorum.

opendns'i kaldırınca açılıyor

Doğru söylüyor desdinova. Opendns'yi kaldırınca girebildim. Dene istersen hlathguth.

opendns zaten engelli sitelerde de sorun çıkarmaya başladı.

Dosyaya sağ tık->Add to Archive->Split to Volumes, Bytes kutucuğuna 104857600 sayısını girerek yapabilirsin.

çok teşekkürler fredi, selam ediyorum ;-)

Eyvallah abi :)

(Yasak gerçi böyle mesaj yazmak Ekşi Duyuru'da ama dayanamadım)

beyaz agirlikli olmasi bence kotu bir secim.

cidden o kadar parlak mı yahu. bunu halledeyim. tşk.

logonun yansimasi fazla belirsiz, daha belirgin yapabilisin bence.
logonun "yeni" yazisini ortadan dikey bir cizgi ile ayirirsan ust kismi alt kismindan daha canli, bilmiyorum bilerek mi yaptin da soylemek istedim.

beyaz olayina diger arkadaslara katiliyorum ayrica fontlari da biraz daha buyuk yapabilirsin bence.

fikir olarak bence güzel.
uygulama olarak da bir sürü şey eklenebilir.
tasarım konusunda ilk gözüme çarpanları söyleyeyim ben de.
ilk sayfadaki başlıkları , etiket bulutu halinde yapsan bence daha güzel okunur.
bir de iç sayfalardaki getirin butonunu bi şekilde text kutusunun yanına alsanız falan daha hoş olur. text kutusunu da biraz görünür yapsanız fena olmaz gibi.
tabi tasarım/görünüm herkesin kişisel zevki olduğundan herkese farklı görünebilir.
ellere sağlık.

türkçe karakter sorununu hallet bir de. "Yeni baþlayanlar için:", "Sisteme kayýt olup sende biþeyler yazabilirsin." çok göze batıyor.

Sitedeki yazılarda bir standarda kavuş. Pek çok kişiye göre bir sorun olarak bile görünmese de benim gibi bu konuda takıntılı birinin dikkatini çekebilir.

Demek istediğim, cümleler büyük harfle başlayıp noktayla bitiyorsa bir sayfada, diğer sayfalarda da öyle olsun. Tüm harfler (sözlükteki gibi) küçükse bir noktada, diğer noktalarda da öyle olsun.

kullanıcı adı:
şifre:
Gireyim

yerine:

kullanıcı adı:
şifre:
gireyim

veya

Kullanıcı Adı:
Şifre:
Gireyim

Umarım anlatabildim demek istediğimi.

firefox sayfadaki türkçe karakterleri görüntüleyemiyor.
mesela

iexplorer: Tamam ben bişeyler yazarım
firefox : Tamam ben biþeyler yazarým

birde direk ilgili linke girildiğinde

arkadaşların dediği gibi çok beyaz olmuş.
yeni başlayanlar için : 'in yanındaki text kutusu gözükmüyor.
birde sitenin içeriğiyle adresi pek uyuşmamış.
hatta hiç uymamış. yenibaslayanlar.com gibi birsey daha akılda kalıcı olurdu.
birde ana sayfa çok boş duruyor, biraz doldurman lazım sanki. böyle danslarla çelenklerle filan süslesen daha bi zengin görünür.
gibi geliyor bana.

eheh! hemen düzenlemeleri başlayacağım. yalnız bir türkçe karakter sorunu olmaması lazım. 3 browser' de de(ff,ie,opera) bi sorun görünmüyor. tekrardan tşk ettim.

yol yakinken domain i degistirin. ilerde pisman olacaginiza veya yonlendirmeyle ugrasacaginiza eminim.

Beyaz arka fon oldukça güzel hatta motif koyabilirsin arka fona oda güzel olabilir. Yazı font rengini biraz daha koyulaştır.
Sayfanın içerisindeki meta tagını utf-8 yapmanla birlikte dosyanın yazilip cizlme charset'inide utf-8 yaparsan türkçe karakter sorunu kalkacaktır. [Bir iki inceleme yaptım. index.php de meta tagın var ve windows-1254 onu utf-8 yap bence. bide göster.php de meta tagın yok. onu eklersen bu türkçe karakter sorunu çözülücektir. Birde dediğim gibi hangi editörü kullaniyorsan direk onda kayıt ederken dosyanın charsetinide utf-8 yapmanı öneririm.]
Onun dışında fonksiyonelliğini beğenmesemde güzel bi site olmuş. Site tamamlanmadan google reklamlarıda gözden kaçmiyor =o)))

Kolay gelsin. =o)

valla senin ev çok aşağıda ama bazen çamlıcadaki bilfenin karşsındaki payvon bozması gece klübünden geliyor müzik sesi.

abi burası inliyor ya, fişek mişek atıyorlar ara ara bir de...

doğuş üni festivali var.ordan geliyodur.demet akalın falan çıkıcakmış.

evet muhtemelen öyle, demet akalın başladı şimdi... fakat şu saatte yasal bir limit var ise onun üstünde olduklarından emin gibiyim. doğuş bizim buraya yakın eyvallah, ama baya acıbadem hastanesinin oradan duyuyormuş arkadaşım. daha uzaktan da duyuluyordur eminim.
eh ne diyeyim, piç ettiler güzel bir akşamı...

Neyse ki saat tam 12 de kestiler.

Beşiktaş'tan gördüm valla fişekleri, ne coşkuymuş...

lions in a cage

Alihan Samedov şarkıları.

yansimalar grubunun butun parcalari.

nev in koca cinar

Kudsi Erguner, Birol Yayla, Şenol Filiz (Yansımalar ), Ercan Irmak ilk akla gelenler.

mercan dede şarkıları

@alkolik imam
lions in a cage gibi değilde daha çok nev'in efkarlı ve dem gibi türünden gece gece bana işkence edecek şarkılar istiyorum:). yoksa lions in a cage'de iyidir:)

(bkz: lane moje) aah ah

enstrumantal dinleyin.yani sözsüz daha bi güzel acıtıyo.direk hiç kasmadan "yansımalar" önce bi beyhude,sonra pervane olur senden kalan olur, uzakta olur...bildiğin damar gece gece,canım çekti.

Sufi müzik'den flamemko'ya serisi

sezen aksu-dua

(bkz: dinle)

eurovision'a katilmi$ti hani, aklima geldi i$te oyle. adamin amina koyar mi bilmem :)

Pentagram - Tigris

ince saz - adem ile havva var. üfleyen de salih bilgin. ikinci bahar isimli dizinin müziği idi.

fotografini cektim $oyle. photoshop'ta oynayarak biraz daha netle$tirmen mumkun. (herhangi bir oynama yapmadim ben)
umarim i$ini gorur.
img143.imageshack.us

Ben de en son o yönteme başvurmak üzereydim. Teşek :)

son durak, bostancı iskelesinin önü. zaten durağın tam paralelinde bostancı gösteri merkezi var. yürüyerek beş dakikada iskeledesin.

ziverbeyden gideni diyorsan eğer, bostancı gösteri merkezine gelmeden aşağı inerler, bostancı banliyo tren istasyonunun orda olması lazım ziverbey durağının.

Daha doğuya gitmeyi amaçlıyorsan, dolmuş sahile kıvrılmadan henüz minibüs yolu üzerindeyken inip bir minibüs aramalısın.

bu taxim bizim taksim mi oluyor?

Whisky (1980)

Kurtalan Ekspres
üç hürel

ersen ve dadaşlar

objektif, bunalımlar

derdiyoklar

(bkz: kramp)

(bkz: eski türk rock grupları)

beybonlar
tpao batman orkestrasi
kuzenler
buse
kardaslar
mavi cocuklar
cahit oben
mavi isiklar
haramiler ( 90'lardaki haramiler degil bunlar)
yabancilar
sis beslisi
kupa dortlusu
kent yedislisi
siluetler
aziz azmet
meteorlar
edip akbayram
seyhan karabay
rifat oncel
ali atasagun
aklima gelenler ve arsivde gozume takilanlar.

ünlü

hepinize teşekkürler arkadaşlar :) çoğunu listeye aldım ama özellikle pyro senin yazdığın meteorlar'ı çok merak ediyorum.

"müzikte bir deney anadolu rock" adlı bir belgesel vardı onu izleyebilirsin. iz tv de dönüyor arada sırada forumlarda da görmüşlüğüm vardır.

dr. skull

şöyle bir facebook grubu var. a'dan z'ye bütün rock gruplarını yazmışlar. belki işinize yarar...
www.facebook.com

21. peron progresif olarak güzel eserler vermiştir 1970 sonlarinda

farklı farklı kisiler tarafından oylanması gerek entry lerin fln baya karmasık bi olay.

BAŞLA
KARMAYA TAKIL
MERAK ET
NASIL YÜKSELİR DİYE DÜŞÜN
KARMA DÜŞSÜN
BİTİR

once $unlari oku: (bkz: karma/@ssg)

bir kere karma ile ilgili yeni yazarlarin soyledigi ilk $ey "karmam cikmadi. neden cikmadi? nasil cikacak? bizim bi' arkada$in var benim yok. kotu de olsa karma istiyorum." vb. bir kere karma zamanla cikmaz. yani zamanla da ama oylanmak ile ilgili yani. oylanmiyorsan o karma cikmaz da degi$mez de arkada$. bunu bilin once.

popüler başlıklara yazınca çabuk çıkar.
kötülenmiş entryni çöpten de uçurursan karman yükselir,
tam tersi iyi entry için geçerli
bunun dışında sıradan bi algoritma sonuçta tek özelliği biri gıcık olup bütün entrylerini kötülese de etkilemez genel duruma bakar. ssg açıklamaz tabi hangi oy kaç puan bokunu çıkarırlar sonra.

bildiğim (bir yerlerden hatırladığım) kadarıyla sizin verdiğiniz oyları da göz önünde bulunduruyor, sırf kötüleyen, hiç şukela vermeyen birinin karması düşer, tam tersi de geçerli mi bilemeyeceğim gerçi, sırf karmam yükselsin diye öküzleme şukela basan tipler peydah olurdu.

ayrıca yine benim bildiğim oy oranıyla ilgisi var, oy sayısıyla değil. daha doğrusu, "entry başına düşen ortalama oy sayısı" etkili. ama tabii bunun için bir alt limit var (sağlıklı bir genelleme için gerekli denek sayısı) yani tek entry girip 20 oy aldığınız takdirde zart diye karma çıkmaz ortaya.

bunların dışında size oy veren kişinin karması, ağırlıkla şukela mı kötü mü oy verdiği, girdiği entry sayısına oranla verdiği oy miktarı falan da etkili oluyor diyorlardı. bunlar hep efsane de olabilir.

işte böyle şeyler. ama en önemli husus şudur ki her sözlük yazarı bir gün gelir karmayı sallamaz olur. tecrübeyle ve gözlemle sabittir.

(bkz: karma skorunun hesaplanması/@incredible)

(bkz: karma teorisi) (ozellikle 3. entry bana cok mantikli geldi)

medeni kanunla gelen haklara bakarak da cıkaraiblirsin snaki bunları ?

bildigim kadariyla sözlük yazari saryade feminizim üzeri yüksek lisans yapiyordu belkio sana yardimci olabilir (umarim saryade bunu yazdigim icin bana kizmaz)

galiba modern mahrem de vardi böyle birseyler. nilüfer göle yazmisti.

Saryade Kadın Araştırmaları okumakta.

Valla doktor degilim ama eminim ki iyi bir sey olmazdi. Ickiyi agzinla iceceksin arkadas, hem mecazi, hem gercek anlaminda.

burnu bilemicem ama kulağa çok fantastik geliyor. garson getirdiyse vardır bi bildiği sanki.

ikinci votka redbulldan sonrasının hesabını da ödemedim ben. içmem dediğim halde sırf beni maymun etmek için o ibne garson ve ibne barmen ısmarladı geri kalanını. "benden" diyip diyip koydular önüme. e ısmarlanmış, önüne gelen içkiyi de beleş sirke baldan tatlı mantığıyla içtik tabi. içmemek olmaz :)

şöyle bişi buldum ama bi olayı yok gibi..

vids.myspace.com

Muazzam eğlenmişler bence. Burundan çekince çok da abartı bir iş olacağını sanmam.

olsa olsa iğrenç olur. yani tekila kılcal damarlardan direkt kana karışacak değil ya?

muazzam bir acı olurdu heralde ömrü hayatında unutamıyacağın.
asıl abi rövanş yapman lazımdı.
hocam bak bu rectum tekilası diye :)

Durgun denizde dalgakıran bir işe yaramaz denmek isteniyor olabilir mi?

"beyhude çabalıyoruz" demek istenmiş sanıyorum. bunun birinci yönü her iki tarafın gösterdiği çabanın bir yararı, anlamı olmayacağı, bir işe yaramayacağı gibi bir anlam doğururken ikinci tarafında ise, bu deyimin söylendiği şahsın yeteneksiz olduğu anlamı çıkartılabilir.

durgun suya taş atıp yüzeyi dalgalandırmak için taş topluyoruz.

sakin giden işi karıştırmak için hazırlık içindeyiz gibi bir anlama gelebilir.

fredi'e katılıyorum. azgın suyu durdurmak için taş toplayıp çaba harcanabilir ama durgun suyun buna ihtiyacı yoktur. bir sorun varsa başka bir yerde vardır. boşuna birbirimizle uğraşmayalım demek istiyor olabilir mi?

İÜ Orman Fak. bunlardan biri.

büyükada tabi ki

Diziyi uzun zamandır izlemiyorum Lale Yavaş'ın canlandırdığı karakter nerelere gider pek bilmiyorum. Büyükada'ya gidiyor mudur? İÜ Orman Fak. sanki öğrenci möğrenci ayağı daha olası geliyor. :)

uzun süredir ada'da çekim yapmıyorlardı, fakat final bölümünü orada çekecekler sanırım. kuzenimin sevgilisi ekipten biri. ona sorar, bir dahaki çekim nerede diye öğrenmeye çalışırım.

edit: final bölümü hazırlıkları falan dolayısıyla ekip ser verip sır vermiyormuş. ama çok gizli istihbaratımı konuşturdum (ne gizlisi, daha demin yukarıda söyledim) adada çekimler olacakmış. he ayrıca genel olarak set devamlı değişiyormuş, geçen hafta itü'de bile çekim varmış falan.

Çok memnun olurum bu başlığı kontrol ediyor olacağım.

Yenikapı'a vardı eskiden.

bakırköyde var, e-5 kenarında bir yerde.

zeytinburnu metro tranvay istasyonlarının orada bir tane var. e5'e çok çok yakın.

tam olarak incirli koprusunde (ömür diye de bilinir) inilir. topkapi tarafindan geliniyorsa karsi tarafa gecilir (obur taraftansa gecilmez), metro istasyonunun ordadir (boynerin arka taraflari)

Bostancı Gösteri Merkezinde.İzmirdekiler kadar güzel değil ama idare eder.

lunaparkımsı olarak cevahirde atlantis var..

Bostancı Avrupa yakasında değil.

Programlama dili yazmayı bilmen gerekiyor.

(bkz: yacc)
(bkz: lexical)

bu isi gcc ile yapmadim ama belki bazi anahtar kavramlari verebilirim. gcc, frontend ve backend kismindan olusuyor. bu ikisini birbirine baglayan da IR(intermediate representation) denen bicim. bu ayrim sayesinde m tane frontend, n tane backend'den mxn kadar farkli derleyici elde edebiliyorsun. backend kisminda da makinenin tanimini girdi olarak verdigin takdirde backend de otomatik uretilebiliyor. buna da retargetable derleme deniyor. sizin yapmak istediginiz sey de bu.

herseyi kendiniz yapacaksaniz flex ve bison kullanabilirsiniz. ama yapilmisi varken bu yolu secmek cok vakit kaybetmek olur.

ayrica bunlara da bir bakabilirsiniz: suif, lcc, lance, ace.

Bilgisayarı açması için programın çalışıyor olması gerekir, çalışması için de bilgisayarın açık olması gerekir. Yani bildiğim kadarıyla tamamen kapalı bir bilgisayarı açabilen bir win32 programı yok zaten ama hibernate veya standby durumundan çıkartabiliyorlardır...

baslangic muzigine istedigin mp3 koyabilirsin (wav uzantisi yiyor sanirim) fakat kapali bir bilgisayari ayaga kaldirmak icin uzaktan sadece wake-up destekli ethernet karti ile bunu yapabilirsin.

Bazı anakartların istenilen saatte açılma özelliği var.

anakartın ayarlarından belli bir saatte açılmayı ayarlayıp deniyebilirsin ayrıca başlat/programlar da bulunan başlangıc(startup) klasörüne attığın mp3 dosyası da açılışta çalacaktır ancak açılışta kullanıcı hesabının hemen açılması gerekiyor yani başka kullanıcı hesabı veya şifre olmamalı.

Freeware değil ama o işi Dreamweaver süper yapıyor.

www.ftpvoyager.com freeware degil malesef.

hmm wget?

yanılmıyorsam total commander yapıyor bu işi.

1- Biletler Çarşamba veya Perşembe çıkar, 15-20 saniye içerisinde de tükenir.

2- Benim tercih edeceğim yöntem sabahtan kamp kurmak olurdu.

3- Oturmak derken? Kapalıda numara sistemi yok ve oturamazsınız. Oturmak istiyorsanız bir kafeye ya da numaralı tribüne gitmenizi tavsiye ederim.

oturmak derken herkesin yeri belli mi yani? yoksa sadece kombinesi olanların mı belli yerleri var?

bu maçta oturma falan olmaz (numaralı tribün hariç hiçbirinde oturma olayı ile karşılaşmadım). herkes bileti aldığı tribünde karışık bir şekilde oturur. biz biletix gişesinin önünde sabahlamayı düşünüyoruz. güçlerimizi birleştirelim :) biletler en geç 10 dakka içinde tükenir.

@sofistike maymun

benim bi tecrubem var bu konuda. 2002 yılında sanırsam yine bizim şampiyonluk maçı yimpaş yozgatla. mecidiyekoy biletix te 4 saat sıra bekledik ve alamadık. aynı anda stadın onundeki kuyruk ta stadı bir defa turluyordu. sakin bir gişeden almak lazım.bu şekilde alan arkadaşlar almıştı bahsettiğim maça.acaba biletler hangi biletix gişelerinde çıkıyor? yoksa işimiz karaborsacı şerefsizlere kalır.

valla ben en son alisamiyen deki fenerbahçe maçına bilet alabilmek için internetin başında yaklaşık 2,5 saat uğraştım. ki bu maçta da öle olacak büyük ihtimalle.
kapalı tribünde bırak oturmayı ayakta durmak bile zordur böyle maçlarda. biletler sanırım perşembe çıkar fakat galatasaray a saha kapatma cezası da gelebilir disiplin kuruluna gönderilmiş her iki takımda küfürlü tezahürattan. inş. olmaz böle bişi.

murty, bilet almayı başarabildin mi peki?

Sakin gişe olayı yalan oluyor bu tarz maçlarda.

Lisedeyken, 2-0'lık Fenerbahçe maçı için, iki tane sınav olan gün okulu asıp, sabahın köründe sıraya girmiştik arkadaşlarla. O gişeyi de kelalaka bir yerde, kimse gitmez diye, seçmiştik. Velhasıl bilet alamamıştık. Sonra korsana kalmıştık.

evet 2 tane bilet almıştım. site açıldığında bana sadece yeni açık tribün den bilet kalmıştı. buna da şükür diyerek almıştım. bu maç için çok zor bir sınav daha bekliyor beni ve biletixten bilet alcak galatasaraylı arkadaşları.

heh tam onu dicektim fredi demiş. sakin gişe fln işlemez bu maça. bu direkt şampiyonluk maçı çünkü. o yüzden dedim ya sabahlamayı düşünüyoruz :) muhtemelen maslaktaki migros'ta.

Maslak'taki Migros'ta bir süredir Biletix gişesi yok maalesef.

ankara'dan biz ulaşamıyoruz. umarım siz biletlere ulaşabilir ve galatasarayımızın maçını izlersiniz :)

macin seyircilimi yoksa seyircisizmi oynanacagi henuz belli degil. dun aksamki haberlerden, daha dogrusu medyanin temennilerinden yola cikarak boyle bir durumunda soz konusu olabilecegi ihtimal dahilindedir.

ceza alip alinmayacagi yarin aciklanacak.

olur da seyiricli olursa bizim plan su -yabanci degilsiniz diye soyluyorum :)-
3 arkadas farkli giselerde yer tutacak, 2 kisi de evde online biletixe abanacak. telefon araciligiyla iletisim koparilmayacak.

operasyonun kod adi: eski acik sari desene

ps için ama pc versiyonları varmı bilmiyorum..
air combat vee ace combat..ikisi de oldukça sağlam ve kolay kullanımlı oyunlar..

Bunlar var ama hangileri savaş uçaklı araştırmak lazım:

en.wikipedia.org:Flight_simulation_video_games

Bunların arasında falcon var bildiğim

eski ama, "f22 the lightning" vardı. fena değildi.

medal of honor pacific assault'un uzunca bir bölümünde savaş uçağı kullanıyorsunuz. bir bölüm için değer mi o da sizin kararınız.

IL-2 Sturmovik.

blazing angels II

Alkım'ın mitoloji kısmında Roma hakkında bir seri görmüştüm. Fena gözükmüyordu.

ben, cladius diye bi kitap var o da olabilir...

Sanırım heyvan'a cast edersen sorun olmayacaktır. Denedin mi? Ben denemedim :)

Hmm denemedim ama pek olabilir gibi de gelmedi. heyvanda bulunmayan değişkenler, üye fonksiyonlar falan olacak sonuçta hangisine eriştiğimi anlayaak mekanizma nereden gelecek?

Ya da diyelim ki vektörde farklı tip objeler var o zaman ne yapacağız? Belki daha iyi bir yöntem bulunabilir ama yine de bir yolu vardır diey tahmin ediyorum.

onun nasıl kullanıldığını açıklarım ama dizaynında bir hata var gibi şöyle ki;

sen vektorden ilk elemanı aldın, hayvan* şeklinde sonra bir iş yapacaksın, bu iş öyle bir iş ki , sıpa manda ve domuz için ayrı ayrı tanımlı yani şöyle;

switch (type)
case manda:
mandaicinyap(ptr)
case sipa:
sipaicinyap...
case domuz:
domuzicinyap..

gibi. bunu yapmanın daha kolay yolu ise yine virtual method kullanmak. yani burdaki her bir case in içinde yapılan işi, kendi class ı içinde aynı isimle virtual function olarak tanımlarsan tipi dinamik olarak öğrenme gereksinimin kalkabilir.

yani şöyle bir yapı seni kurtarabilir;

class hayvan
{
virtual void func()=0;
}

class manda
{
virtual void func()
{mandaicinyap(this);} //üstteki switch içindeki fonksyon
}


class sipa
{
virtual void func()
{sipaicinyap(this);}
}

class domuz
{
virtual void func()
{domuzicinyap(this);}
}


//switch case yerine de bu alttaki;
foreach(ptr in vector) //foreach yok tabi built-in
ptr->func();


typeid içinse şöyle olcek;

hayvan *ptr=v[0];
if (typeid(*ptr)==typeid(sipa))
//...sipaiçin
else if (typeid(*ptr)==typeid(domuz))
//...domuzçin
else if (typeid(*ptr)==typeid(manda))
//...mandaiçin

ayrica vectorde pointer taşımak biraz riskli. boost kütüphanesinde pointer container diye ayrı bir şey var. bir de bir de pointer yerine boost tan shared_ptr kullanabilirsin ki bu da seni deallocation derdinden kurtarır hafif java tadı yakalarsın.

bir de unutmadan typeid kullanmak için compiler ayarlarından rtti yi açman gerekiyor.

rahan sağol aynen dediğin gibi. inherit edilmiş objectlerin instance larına base tipinde erişebileceğimizi bilmiyordum, sorun oradan kaynaklanıyormuş. sanıyorum virtual functionlar işimi görecek.

cok gereksiz bir bilgi vereyim affiniza siginarak; derived classlardaki functionlarin virtual olmasina gerek yoktur diye biliyorum.

Bir de rahana bir soru yonelteyim; hocam bu boost kutuphanesini filan hangi sirkette kullaniyorsun turkiye'de cok merak ettim cidden :)

Rahan'ın önerisini denedim ve çalışıyor. egotm'in, dediği gibi, inherited sınıflarda virtual kullanmadım.

derived class da aynı isimli aynı argümanlı fonksiyona virtual demesen de virtual gibi davranması lazım zaten. kısaca oraya virtual yazıp yazmamak çok mühim değil. virtual olmasa zaten hayvan* üzerinden dispatch edilip çağrılamaz.

egotm ufak bi şirket bizimkisi zaten bi ben kullanıyorum (hatta kıl oluyorlar hafif). ayrıca böyle düzgün cpp kullanan coderlarla ihtiyacı olan şirketlere de selam ederim.

@rahan, evet dedigin gibi sonucta bir degisiklik olmuyor ama manda dan baska bir sinif daha turetilse bu sefer fark ortaya cikar; hatta o derived class da virtual olarak tanimlanmis fonksiyon, vtable da bile yer alabilir-emin degilim-; kisaca, dynamic binding yapilirken sadece base class icin virtual keyword eklenmelidir.

@kurukafa, baska bir gereksiz ayrinti vereyim, simdi sen o programda derived typedan base type a casting yaptigin icin, base typedaki destructor in virtual olmalidir. virtual destructor-aksi taktirde memory leak i tutmus olursun :)

not: rahan la birlikte, ben de cpp i tercih eden firmalara selam cakar, anneme de buradan el sallarim.

adonis kasin yoksa, hiiiic bosuna yaptirma derim {:->) ]

ben 2 dk sürcek bir şekil yaptırmıştım kasığıma (cinsel organımın 4-5 cm yukarısı)acıdan bas bas bağırmıştım utanmasam ağlayabilirdim de ki acıya dayanıklıyımdır.(kolumda da var hiç acımadı desem yeridir.)

Kol-Omuz-Bacak gibi daha az acıması mümkün bir yere yaptırmanız durumunda canınız yanmaz.
İlla oraya yaptıracagım derseniz benim yöntemimi deneyin.
8 adet efes dark içip gidip yaptırın. Hiç birşey hissetmiyorsunuz.

Kolun içi(kolu sarkıttığımızda bedene dönük tarafı), dışına göre daha fazla acıyormuş diye duydum. Aradaki ilişki vücudun diğer bölgelerine uygulanabilir sanırım.

80 ytl makinanın açılış fiyatıdır.her cm kare için 5ytl ödersin işçilik fiyatı dövmeye göre değişkendir ve her renk için toplam fiyata 20ytl eklenir. bi ara bende araştırmıtım ordan biliyorum.

Sırtıma yaptırdığımla kıyaslayınca apış arama doğru olan daha ufak olmasına rağmen daha fazla acımıştı. Ama dövme yaptırmanın güzelliği birazda o acıyı hissetmektir bence.. Bu arada fiyat dövmeciye göre değişir. İstanbul'da 200'e yaptırdığım dövme İzmir'de 50'ye yapılabiliyor. (Kullanılan malzemeler falan aynı işçilik daha güzel, hatta istanbul'da yaptırdığım evde yapıldı izmir'deki gayet hijyenik bi dükkanda. Yani istanbul'da ilk dövme olması nedeniyle kazıklanmıştım biraz) Ama tavsiyem para yoksa 6 ay sonra olsun kaliteli yerde olsun.

sozluk.sourtimes.org

modlog acabilseydim keske gorurdum, ancak yazar degilim artik. en kotu ihtimal screencaps alsaniz?

img165.imageshack.us

o başlık neden ve nasıl götümüze girebilir anlamasam da başlığı açma fikri saçmaydı. neden o başlığın 10 sene boyunca kimsenin aklına gelmediğini, gelse bile neden olmadığını düşünse belki de uçmazdı.

Başlık akla gelmiştir de cesaret edilememiştir bence. En azından bu daha muhtemel geliyor kulağa?

@fredi, otisabi'nin jnwr başlığı altında yazdığına göre, daha önce de açılmış defalarca bu tarz başlıklar ama hep silinmiş.

@baldur: "kutsal değerlere hakaret" türk ceza kanunu'na göre suçtur. bir dinin inandığı tanrıya hakaret etmek de kutsal değere hakaret sayılır. bu yüzden de götümüze girebilir.

tamam da, "allahini kitabini sikmek" basligi varken bu baslik neden ucma sebebi oluyor ki?

kufur kalibi oldugu icin olabilir. misal benzer bir baslikta guru "turk ceza kanununa gore edilmesi suc olan kufur." demis ama baslik hala yerinde.

Tam hatırlamıyorum ama preview için gerekli parçaları önce çekmeye çalış gibi bir ayar olması lazım, ya da bir dosya için özellikle belirtilmesi gerekiyor da olabilir.

Baya bir download yapması gerekmiyor, başıyla sonunu çekmesi yeterli. Başı ve sonu her zaman ilk çekilebilen bölümler olmadığından preview özelliğinin açılması için "baya" bir zaman geçmesi gerekiyordur.

ben vlc kullanıyorum. avi, wmv, mpeg gibi film dosyalarının önizlemesini yapabilmek için başını mutlaka indirmiş olması gerekiyor, çok küçük bir parça da olsa. en baş indikten sonra diğer kısımlarda da inen fragmentler varsa oraya atlayabiliyor, avi dosyalarında "seeking" çoğu zaman çalışmıyor yalnız, dikkat.

bir de ..emule\temp klasöründeki .part dosyalarından önizleme yapılıyor ya, bunların emule arabiriminde sağ tıklayınca "önizleme" çıkmasa bile, çoğu zaman önizlemesi yapılabiliyor, o da aklınızda dursun.

şimdi araştırdım da; vlc, gom'dan daha başarılı bu konuda.. ilginç ama öyle.

başını indirdiyse çok indirmesine gerek yok. önemli olan ilk chunkları indirmesi.

vlc'nin emule pluginı var ama olmasa da gösteriyor.

temp dosyası oluştuğu andan itibaren önizleme yapabilirsin. tabi emule penceresinden dosya üzerine sağ tıkla değil, emule/temp klasörüne gidip, vlc ile açarak yapabilirsiniz. bu konuda vlc en iyisidir kesinlikle.

şimdi baldur'un söylemiş olduğunun üzerine atmış olmayayım ama eğer dosyanın header bilgisi inmediyse, vlc'nin(ki taştan bile video çıkartır biliriz) bile o dosyanın ne dosyası olduğunu bilmesine imkan yok. yani videonun ortasındaki bilgiyi nsıl yorumlaması gerektiğini öğrenmesi için header bilgisine ihtiyacı var, bu da dosyanın başında. dosyanın başı, muhakkak inmiş olmalı diye düşünüyorum.

Türkiye'de iş verirken insanlar sadece diplomaya bakıyor neredeyse.

Kıçı kırık bir firmaya gerzek e-business portalları için saçma sapan bir plugin yazmaya gidiyorsunuz, "bak diploma henüz yok ama 32-bit pmode kernel yazdım diyorum, software rasterer yazdım diyorum, yazdığım ajax fonksiyonu şu şu şu sitelerde kullanılıyor diyorum" diyorsunuz sizin yerinize programlama.com'dan copy paste yapabilen bir "diplomalıyı" alıyorlar işe.

İşin özü, üniversite diploması yoksa o sertifikaların inanılmaz işler başaracağını sanmıyorum.

kurslara katılım şartı zaten üniversite mezunu olmak. ankara matematik mezunuyum, 9 eylül'de matematik master'ı yaptım.

Doğrudur ben de zaten eksik söyledim bazı şeyleri.

Örneğin benim babam da işe girerken (20 yıl kadar önce) diplomadan sözetmemiş. Adamlar üniversite mezunu arıyorlarmış, fakat görüşmede diplomadan bahsetmemişler. Bu yine de diplomasız birinin o işe giremeyeceği demek.

Diğer husus, zaten firmalar sadece "diploma"ya bakıyor. Örneğin, 2 yıl bir şekilde bilgisayar alanında iş deneyimine sahip olmuşsunuz, askerliğinizi yapmışsınız ve at yetiştiriciliği bölümünden diplomanız var. Bilgisayar bölümünden diplomanız olmasa bile sizi derhal işe alıyorlar bir firmada çünkü diploma var elinizde. Gerisi diplomanın adı sanı duyulmuş bir yerden olup olmamasıyla ilgili ki bu da bu aşamadan sonra en fazla maaşınızı etkiler. Bu bana inanılmaz saçma geliyor ve canımı felaket derecede sıkıyor.

lancelot du lac, kusura bakmayın sertifika programlarını incelemeden haklarında varsayım yaparak yazmıştım ilk mesajı. Madem üniversite diplomanız var Mrtksn'nin de dediği gibi hangisinden kendi bünyenize daha fazla katabileceğinizi inanıyorsanız onu seçin derim. Zira şu şu sertifikalara sahibim demek çok büyük iş değil iş görüşmesinde.

Özet:
- Herhangi bir üniversite diploması.
- İş deneyimi, iş bilgisi ve bunu en iyi şekilde sunabilme.

Benim bir arkadaşım ODTÜ nün bir mühendisliğinden mezun oldu. Hangisi hatırlamıyorum şu an ama Çevre, Jeoloji, Kimya filan gibi (bazıları için 2. sınıf sayılan) bi mühendislikti. Sonra ODTÜ IE'de Engineering Management 2. öğretim tezsiz master yaptı, ODTÜ - SEM in senin dediğin bu kursunu bitirdi ve ODTÜ teknokentteki bayaa sağlam bir firma olan Milsoft'a bayaa sağlam bir maaşla girdi. Artık SEM sertifikası mı daha çok işe yaradı Engineering Management mastırı mı bilecemeyeceğim fekat arkadaşın bilgisayarla tek alakası bu sertifika programı idi. Benim kişisel görüşüm SEM daha ağır basmıştır...

( bkz: bilgisayar muhendisliginin gereksizligi )

Bu Meslegin yapisi geregi diplomaya gerek yok. Zaten yurtdisindaki is ilanlarina bakarsaniz da, adamlar ya diploma ya da 4-5 senelik deneyim istiyorlar; ki haklilar da bence. Boyle bir deneyimin yeterliligi baska sektorlerde de olsa siz tercih etmez miydiniz? Yani diplomali avukattan -her halukarda- daha basarili ama diplomasiz bir avukat olsa, siz onu tercih etmez miydiniz? Ben ederdim sahsen.

Kurs konusunda ise bence o kadar onemi yok kurslarin farkliliklarinin; asagi yukari ayni seyi ogretecekler size. Sizi ise sokacak en buyuk etken torpildir; isterseniz sadece siradan bir bilgisayar kullanicisi olun. Torpil de yoksa, isi bilip bilmemenize bakarlar derim ben.

"bilgisayar muhendisliginin gereksizligi" lafı yanlış bir laf, bu lafın çıkış noktası da şirketlerin denyoluğudur. çünkü bilgisayar muhendisi denen adam oturup program yazan, lehim yapan, server takıp çıkartan adam değildir zaten eğitimine bakarsanız ilk 2 yıl programlama bile görmez doğru düzgün.

kurslar için konuşursak çoğu yalan dolan kurslar ama arada çok ciddi olanlar da var. bizim ark.lar okulda verilen dersleri bu kurslarda öğrenmeye çalışıyorlar yine beceremiyorlar çünkü tesadüfen girmiş ilgisiz insanlar. tabi ki ilgili bir jeoloji mühendisi bunlardan daha iyi program yazar bunda bi gariplik yok. bende çoğu makineciden daha iyi mekanik biliyorum ama gidip makine mühendisliğini gereksiz bulmuyorum.

Baba orada Tolkien'i gördüğüme emin gibiyim (nasıl oluyorsa artık). Hergün önünden geçiyorum istersen hepsini tek tek yazıp veririm :)

aynı ikilemde kalıp numaralıdan almayı tercih etmiş biriyim. ilk abşta sahaiçi daha mantıklı gibi geliyor, fakat şimdi o kalabalıkta en arkada kalmak da var. tribün olsun bizim olsun.

ekleme: bence bu konsere 99'dakinden çok daha fazla kişi gelecek. yığılma orta sahayı geçebilir.

saha ici. numarali uzak ve kotu acili kaliyor. 99da numaralidan (vip) izledim, bu sefer saha ici aliyorum. numaralida da sikis tepis izlersin, kimse numarasina sadik kalmiyor, herkes one yigiliyor. ama saha ici pogo mogo da can sikici olabilir, ben onu goze aliyorum, sakinabilirim.

numarali alirsan, gidince yerini begenmezsen cesaretin varsa sahaya atlayabilirsin, onu da unutma.

bir de konser o kadar dolu olmaz, 99da saha ici orta sahaya kadar doluydu sadece. yine o civar doluluk olur, cok uzak kalmazsin yani.

konuyla alakasız gibi ama biletler hemen biter mi ya? saha içi düşünüyorum. 1 haftada biter mi ona göre gidip alcam da?

Biter bence. Şahane de karaborsa döner.

saha içi aldık, eyvallah. yalnız axess -26 bulamadım, içim yandı.

"ey inananlar, stadyum konserlerinde saha icini tercih edenler icin suphesiz buyuk ferahlik vardir"

boyle de bir hadisi var sanirim hz. dio'nun...

dvd-writer'ın markası ne ? ayrıca dvd ler ne? dvd-r mi +r mi ?
senin dvd writer bunlardan hangisini destekliyor? bunlar önemli...

edit:pardon compaq demişsin ama yine de dvd+/-r yi destekleyip desteklemediği önemli.

markasını bulamadım:D markasız bir şey heralde.
evet destekliyor şimdiye kadar çok dvd çektim her marka cd'lerle.en son kullandığım maxell..maxell'i 2. kullanışım bu arada daha önce böyle bir sorunla karşılaşmamıştım

fujitsu galiba:S

tahminimce bu sorunun nero ile bi ilgisi yok. zaten silip tekrar yüklemişsin. sorun dvd-writerda gibi duruyor. malum bu aletlerin zamanla optik okuyucuları yıpranıyor, tozlanıp kirleniyor vs.

bak, "cd/dvd-player lens cleaner" diye bişi var. eğer ki mevzuyu çözemezsen bunu bi dene. al bi tane writerın optik okuyucusunu temizlesin bu. düzelme ihtimali yüksek.

hmm..bir de öyle deneyelim bakalım.. teşekkürler=)

download.com dan cdburnerxp diye bir program çektim ben onla yazıyorum dvdleri çok daha ufak

Alternatif arayışı varsa ben de Ashampoo Burning Studio 7'yi Nero'ya tercih ederim.

problem nero ile yazamamak mı yoksa dvd yazamamak mı?

eğer dvd yazarken pc kitleniyor başka herhangi bir iş yapmak mümkün olmuyor ise (nero yu minimize etmek, bilgisayarım a çift tıklayıp 2 saat beklemek gibi) bu da bildiğim kadarıyla dvd yi yakıyor paso. bunun için bilgisayarıma sağ tıklayıp propertiesden hardware sekmesine gelip device manager a giriyoruz. IDE ATA-ATAPI controllers ın altında bulunan Primary IDE Channel ve Secondary IDE Channel a sağ tıklayıp properties den advanced settings e girdiğimizde Device 0 ve Device 1 için Transfer Mode un DMA if available olmasına dikkat edin ve current transfer mode mutlaka DMA Mode 3, DMA Mode 4,DMA Mode 5 gibi birşey olması gerekiyor. Eğer ki burada PIO Mode varsa problem burdan kaynaklanıyor demektir. Transfer Mode u DMA if available yaptığınız halde olmuyorsa sürücüyü güncelleştirmeye çalışın sürücü bulamadıysa IDE channel ı kaldırıp refresh yapın ve tekrar görmesini sağlayın DMA Mode a geçecektir. DVD yakmayı engellemese bile bunu yapmak acaip rahatlatacaktır pc yi.

ekzozdan çıkartılıyor o ses bildiğim kadarıyla. egzoz patlatmak olarak geçiyor. ama motora ve çevreye zarar veren bir şey. hani yapmasan daha iyi. sistemi nedir bilmiyorum. ama tahmin ediyorum ki, vitese geçmeden önce gaza basarsan böyle bir ses alabilirsin.

bosa alıyoyorsun ya da debriyaja basıyorsun sonra gaza abanıyorsun. arabada da aynısı. kimisi sever sesini, kimisi sevmez. güzel bir böğürtüdür genelde. kimi araçlarda akustiğe önem verilir.

motosikletlerin devir sayısı daha yüksek ondan oluyor. rölanti devri 7000 falan.

(bkz: yoshimura)

patlama sesi dediğiniz şey gaza çok yüklendiğiniz zaman motorda yanmayan benzinin egsozda patlamasıdır.

Efenim, sıralı dört silindire sahip motosikletler ister istemez tok, bas ses çıkartıyorlar. Bahsi geçen yeni nesil motosikletlerin ortalama 13000-14000 devir çevirebiliyorlar. Takdir edersiniz ki daha rölantide böbür böbür çalışan bu aletler o devirlerde bir hayli hırçınlaşıyorlar.

Bu demek değildir ki bütün yarış motosikletleri böyle ses çıkarırlar. V2 silindir dizilimine sahip Ducatti'lerde ya da Hyosung'larda tok bir ses değil de, ince ses duyulur.

Motosikletlerini modifiye etmek isteyen kullanıcılar yoshimura, akrapovic...vs gibi performans egsozları üreten firmaların ürünlerini kullanıyorlar. Böylece hem performans artışı, hem de sesin daha da toklaşması sağlanıyor.

Bu işe para harcamak istemeyenler de egsozlarını toplu iğneyle delerek saçma sapan bir iş yapıyorlar.

Sizin söylediğiniz patlama olayı(egsozda gözle görülür bir alevle de belli eder kendini) benzinin yanmadan dışarı atılması sebebiyle gerçekleşiyor. Bunun akla gelen ilk sebebi kullanılan benzinin oktanının düşük olması. Motora zararlıdır.

Avrupa ülkelerinde motosikletlerden çıkabilecek maksimum ses şiddeti sınırlandırılmış durumda. Yamulmuyorsam Avrupa'ya girecek motosikletlerin çıkartabileceği ses şiddeti 97dB'le sınırlandırılmış durumda.

Türkiye'de böyle bir şey yok tabi. Kökleyen kökleyene, gazlayan gazlayana, bağırtan bağırtana...

"top benim oynatmıyorum" deme hakları var bildiğim kadarıyla. Yalnız 3 kişi film izlediğimi hatırlıyorum. Görevli "kimse olmasa bile oynatmamız gerekiyor" demişti. Özetle sinemasına göre değişir.

20 kişi olmadığı için izleyemediğimi bilirim.

Ben de tek başıma izlediğimi hatırlıyorum.

oynatmayabilirler ama bileti iptal etmemeleri lazım.

3 kişiden az olduğu zaman oynatamıyoruz denmişti bana ama ısrar edince izleyebildim.

Oynatmıyor vicdansızlar, ben çok döndüm sinema kapısından.
Bazen 2 kişiye oynattıkları oluyor, o da şansa...

Tek kişiye oynatmamanın mantığı ne peki?

değişiyor bu olay. mekanın müşteriye tavrına bakar. capitolde paşa paşa oynatırlarken, izmitte hiç bir yer oynatmıyor.

ben izmir-kipa cinecity de defalarca 2 kişi film izledigimizi biliyorum şaşırdım valla ne yalan söyleyeyim?

cinepol öyle ya zaten etrafta başka sinema yok. heveslenip gidiyosun bide. yok efendim oynatamıyoruz. gidipde kaç kere istemediğim bir filmi izledim belki güzeldir diye.

@ermanen



"içerde ölürse kimsenin haberi olmaz!" değil tabi tek kişiye oynatmamanın mantığı olsa olsa tamaaamen duygusal (para işte anla), tek kişi masrafları karşılamaz, uğraşmaya değmez felan filandır diye düşündüm.

bir keresinde abimle tek başıma film izlemiştim koca sinemada. işin ilginç kısmı ise biz salona geç girmiştik. yani gerisini siz düşünün.

Küçükken ucuz fiyatlı sabahtan akşama kadar eski, türk erotik filmleri yayınlayan pespaye bir sinemaya gitmiştim. Sabah 9 dan akşam 18 e kadar filmler oynuyordu. Sinemaya girdim, yaşlı bir adam geldi ışıkları söndürdü, baktı salon bomboş bir tek ben varım, önce kendi kendine mırıldan dı sonra: -ooohh salon bolboş rahat rahat osbir çekersin dedi ve filmi oynatmaya gitti. tam iki film izledim "rahat rahat":D... sonra da askerler geldi!
Diyeceğim o ki o adam o seansta bilet alıyor ve filmi izlemeye hakkediyor, ya seansı kaldır ya promosyon yap mağdem insanların vakitlerini telef etme, eski pornocular kadar yok şimdikiler....

düzcede üniversitedeyken tek kişiye (yani ben :) oynatmamışlardı, bende evden arkadaşımı çağırdım iki kişi izledik filmi.

Ölsen kimsenin haberi olmaz deyince aklıma düştü...

M.Köy Profilo'da DeathProof'u izliyordum. Arkada köşede de bayan ve erkek bulunmaktaydı (Toplamda üç kişiyiz yani). Herif film başlar başlamaz kadını dövmeye başladı, çaat çaat ses geliyor. Neyse fantezi yapıyorlardır belki diye pek oralı olmadım. Uzadıkça uzadı... Müdahale ettim sonunda kestiler... Ters bir durum da yaşanabilirdi açıkçası...

Normal şartlarda müşteri olarak kızarsın duruma, ki etik olarak doğru değil oynatmamaları, salt ticari olarak düşünmeleri açısından. Ama bu gibi durumlar da aklınızda bulunsun...

Ha bir de bu izlediğim Grindhouse'daki Fake trailer'lardan "don't" geldi aklıma tabi... "If you want to.... watch this film alone.... don'T"

madem öyle olcak, 2 bilet alırdım gişeden..
birini kendime saklar, diğer bileti de orda olan herhangi birine yarı fiyatına satardım..
maksat gıcıklığa gıcıklıkla karşılık vermek, eheh..

cevap veriyorum: istiklal caddesi'ndeki buyuk parmakkapi sokak) pandora ve tunele dogru sol koldaki robinson crusoe.

teşekkürer pyro clustic flow uyarı ve cevap için:)

beyazıt sahaflar ?

www.istanbulakademi.com

yazılanların dışında DNRlarda da olabiliyor bazen.

cinayet romanları piyasaya düştükten 1-2 hafta içinde remzi'ye geliyor, pound üzerinden etiket fiyatı ne yazıyosa o günkü kurdan satıyolar. d&rdakiler daha pahalı oluyor genelde. remzi'ye "ya bilmemne kitabı çıkmış, getirir misiniz" dediğinizde de 1 haftada getiriyorlar.

kadıköy ve beşiktaş'ta bulunan alkım kitabevi de bu açıdan zengindir.

nişantaşı rumeli caddesinde yer alan remzi kitabevinin ikinci katında aradığını bulabilirsin.

Eğer İngilizce kitap aranıyorsa ilk bakılması gereken mekan Taksim Homer Kitabevidir sanırım.

www.homerbooks.com

Konu hakkında bir paper varsa 1 yıl içerisinde yazabilirsin. Paper'ı kendim yazdım zaten diyorsan ne âlâ.

işinizi matlab görür, sinyal işleme için kendiniz program yazmaya kalkarsanız 1 sene de yetmez :)

Bir bulma çubuğu koyabiliriz. Daha önceden vurguları programa tanıtırak girilen metinde vurgulanacak kısımları tahmini olarak çıkartacaktır fakat tam sonucu vermesi çok zor olacak. Çünkü Türkçe çok zengin bir dil :)

Programı yapabilirim istersen?

Sanıldığı gibi ogame'in her saniye durup da herkesin upgrade'lerinin sayacıyla uğraştığını sanmıyorum.

Bence şöyle oluyor ve olmalıdır:

1- Kullanıcı upgrade'e bastığında javascript ile bir sayaç başlatılıyor, oradaki saat real-time olarak değişiyor böylece ve tuşat ıklandığı andaki saat database'e geçiriliyor.
2- Kullanıcı kapatıyor browserını, sevgilisiyle buluşuyor, evine dönüyor vs.
3- Upgrade'ler sayfasını açıyor. Sayfa açılırken ilgili upgrade'in yapılmaya başlandığı saat database'den okunuluyor ve javascript'e veriliyor. Javascript de o saatten itibaren tekrar timerı başlatıyor. Böylece o etki yaratılmış oluyor.

sadece fredinin dedigi gibi olmaz o is. o mantikla islemi yapan kisi hic acmazsa o islem hic bitmemis gibi olur. ornegin saldiri emri verildiginde geri sayiyor ve bittiginde islem gerceklesiyor.

tclde cok basit bir mantikla oluyordu bu, timer veriliyordu timer bittiginde islem gerceklesiyordu (burada degisken degistirme oluyor) ve baska bir timer varsa o da aynen devam ediyordu vs vs.

her saniye çalışan sp ok ama data update etmiyor olman lazım her saniye. orda mantık şudur, işin bitmesi gereken tarih/saat bellidir, sistemin tarih/saati ile bu tarih/saati karşılaştırırsın o zamana henüz ulaşılmamış ise bir şey yapmazsın, ulaşılmışsa (şimdiki zaman>=işin bitmesi gereken zaman) artık ne yapacaksan o zaman yaparsın.

sql express'de sql agent olduğunu sanmıyorum dolayısıyla her saniye çalışacak sp'yi verimli bir şekilde sql express içinden yapman pek mümkün gözükmüyor. sql express'e bağlanıp yazdığın sp'yi çağıran bir windows service yazarsan işini görür.

işin client side kısmında da denildiği gibi yapman gereken şu: kullanıcı zamanlayının olduğu ekranı her açtığında database'den kalan zamanı hesaplayan bir sp çağırırsın sonra o zamanı javascript'teki yazdığın saniyede bir kendini çağıran koda verip geriye saymasını sağlarsın.

db'de de bu işi saniyede bir yapmak abartı kaçabilir. 3-5 saniye de yeterli olabilir senin için. kullanıcının ne kadar interaktif olabileceğine bakar burada yapacağın zamanlama.

daha performanslı olsun daha ileri gideyim dersen database'i saniyede bir çağırmak yerine yazdığın windows servisi içinde bu işi ayrı bir thread içinde yapıp oradan ön yüzü besleyebilirsin.

evet 3-5 saniyede bir sp çağırmak yükümü azaltacaktır, ama windows service dediğin nasıl oluyor hiç yazmadım öyle birşey ve zamanlayıcı olayını nasıl ayarlayacağım onda, hem bunun gibi bir sp en az 6-7 tabloda çalışması gerekecek, ilgili kaynak veya web sitesi varsa gönderebilir misin acaba. Analatabilirsen de iyi olur ben dinlerim..

Gerçekten sürekli çalışan bir process olmadan da yapılabileceğini düşünüyorum.

Bir upgrade'in bir kullanıcı tarafından yapılıp yapılmadığını her gerektiğinde hesaplayarak yapabilirsin.

Yani bir kullanıcının bir ugprade i yapıp yapmadığını şöyle bulursun değil mi?
if (su_anki_zaman - upgrade_e_baslanildigindaki_zaman >= upgrade_icin_gecmesi_gereken_zaman)
{
//bu adam bu upgrade i yapmis haci
}

Bunu sadece gerektiği zaman çalıştıracağından normal bir PHP/ASP/PERL/whatever scriptinden farksız olacaktır.

yalnız gerektiğinde hesaplarız da her dakika bu elemanın maden miktarı artmalı mesela, demek istediğin veri tabanında en son güncelleme tarihi gibi bişey tutup her şeyi eleman online olduğunda bu tarihe göre hesaplamaksa bu ilerde başıma baya sorun yaratmaz mı? çok fazla şeyi hesaplamak zorunda kalırım..

Valla şöyle bir yöntem olabilir, madenler saat başı veriliyordur herkese dersek;

mevcut_maden_miktarı = ((o_anki_saat * maden_katsayisi) + (maden_uretilmis_gun_sayisi * 24)) - (mevcut_binalarin_yapimi_icin_gerekmis_maden + mevcut_upgradelerin_yapimi_icin_gerekmis_maden + vs)

gibi bir formül bulunabilir sanırım.

Kusura bakmayın çok abarttım sanırım. :)

Ayrıca bu ve bir önceki mesaj hakkında: (bkz: sarhoşken girilen entryler)

neyse bu konuştuklarımızı bir deneyeyim bakalım ne olur.

google'da "windows service timer .net" diye aratırsan örnek kodlar ve nasıl yapılacağı ile ilgili bilgi bulabilirsin.
misal
www.aspfree.com
www.codeguru.com

servisin mantığı şu olacak.
Her x saniyede bir çalışmak üzere bir timer setup edecek başlatıldığında.
Bu timer her tick olduğunda servis içinde tanımlamış olduğun kod şunları yapacak.
1. Bitmiş işlerin listesini çeken sp'yi çağıracak. bitiş zamanı>=şu anki zaman.
2. Bu işlerle ilgili yapılması gereken update'leri yapacak yine yazmış olduğun sp'leri çağırarak.

Maden artışı ile ilgili Fredi'nin dedikleri kısmen doğru,
performansı sağlayabilmek için hiç update yapmadan geçen zamanı kullanarak ve oyun ile ilgili diğer parametrelere de bakarak oyuncunun mevcut maden miktarlarını hesaplaman en doğrusu ama bunun yanında oyuncunun yaptığı harcamaları, ek kazançları (savaş ganimeti vesaire) tutabileceğin detay tablolarını da işin içine katıyor olman gerekir. belki de günde bir defa veya belirlediğin X saatlik periyotlarda bunları da bir toplamda tutup artık o detaylara bakmıyor olman gerekebilir. hesap ekstresi gibi düşün, banka ay boyunca kredi kartı harcamalarını detaylı olarak değerlendirirken ay sonunda sana toplam ödemen gereken tutarı çıkarıyor böylece ilerleyen aylarda yine sadece bir aylık veri ile uğraşmış oluyor.

işi daha karmaşıklaştırırsak mesela şu olabilir,

demir madenin var ve demir madenin normalde 1 sn.'de 100 birim demir üretiyor. kademesi yükseldikçe de belli bir kritere göre üretim artıyor (misal ogame'de bu sanırım logaritmikti, kademe'nin başlarda artması çok etkiliyken ilerleyen kademe artışları daha az etkili oluyordu)

misal oyuncu şöyle bir aksiyon dizisi izledi (dışarıdan bir etki olmadığını varsayıyorum)
Zaman : Olay : Hesaplamada kullanacağın formül
T1 : Demir madeni çalışmaya başladı : Stoktaki demir + geçen zaman * birim zamanda 1. kademede üretilebilen demir miktarı
T2 : Demir madeni 2. kademeye yükseltildi. : Stoktaki demir + geçen zaman * birim zamanda 2. kademede üretilebilen demir miktarı (Stoktaki demir'i ve hesaplama zamanını başta update etmen gerekiyor)
T3 : Gemilerinden biri stoğuna demir getirdi : Stoktaki demir + son upgrade'den beri geçen zaman * birim zamanda 2. kademede üretilebilen demir miktarı (Geminin dönüşünde stoktaki demir'i update etmen gerekiyor)

Şimdi üstte bahsettiğimiz servisin filo dönüşlerini, gönderilişlerini, upgrade'leri hallettiğini düşünelim, senin ön yüzde üstte yaptığımız hesaplamaları yapabiliyor olman lazım. Ki yapabilirsin de, 5-6 tablo da olsa kullanıcı bir aksiyon almadıkça veya zamansal bir süreç dolmadıkça database'de bir update yapmıyorsun. Oyunda çok sık yapılan ve hammaddelerin toplamlarını değiştiren aksiyonları da optimize etmek için üstte söylediğim ekstre mantığını kullanabilirsin. Sonuçta okul projesi olduğuna göre bunu bir optimizasyon olarak düşünüp yapmayabilirsin.

Ben üstte her seferinde formülü değiştirdim ama senin bunu tek bir formül olarak yazman daha mantıklı olacaktır. Oyuncunun demir madeni hangi kademede olursa olsun misal GetCurrentIron(Datetime lastUpgrade, double ironInStock) şeklinde bir metodun bunu hesaplayabiliyor olması gerekir.

Ekstre mantığında hareket edersen metodun tanımı şuna benzer olacak GetCurrentIron(Datetime lastUpgrade, double ironInStock, List ironTransactions)
burda ironTransactions içinde - ve + olarak senin database'de toplama yansıtmadığın yani henüz update etmediğin sadece bir detay tabloya insert ettiğin kayıtlar bulunacak.

Okul projesinin ötesinde bunu ileri götürürüm ben falan diyorsan unutma sistemin çok kullanıcıyı handle edebilmesi için database'de mümkün olduğu kadar az update yapman ve mümkün olduğunca yaptırabildiğin kadar kısmını (oyunun güvenliğini de düşünerek) önyüze devretmen gerekir.

anladım, teşekkürler cevaplarınız için..

Efendim yanılmıyorsam textbox1'i tanımlamamışsınız ve textbox1 nereden geldi bilemiyor program. Dim'le birlikte tanımlanıyordu sanırım değişkenler.

Büyük ihtimalle formda TextBox1 adında muhtelem bir TextBox objesinin olmayışı sıkıyor canını VB.NET'in.

saol colonizer cevap için
dim ile değişkenleri "dim k as double" falan filan diye tanıtıyoruz
ama textbox1 i visualstudio.net 2008 programının kendi toolbox ından drag&drop yaptım.sanırım onunla ilgili değil
var bi eksiklik ama nerede?

inherits hatırladığım kadarıyla form.textbox1 yazmamak için. Hala lazımsa bir göz atayım.

beer point-beer port ama bunların hepsi en az elma kadar kazık.lakin kahveye bile gitseniz bjkde kişi başı 8-10 ytl alırlar maç parası.size kalmış

şeyde hmm kabaclı'nın sırasını takip ederek gittiğinizde bir tane bar hesabı bir yer var. içine girmedim güzel gözüküyor ama kazık mı değil mi bilmiyorum tabii. ayrıca kazan var desem...

Valla işte Kazan yapacaktık zaten de organize suç ekibi gibi gelince adamlar da sırf maç izlemeye 20 kağıt istedi. Biz de "onun yerine 10 maça daha fazla içkiye versek ya" diye düşündük.

yeşil kundura?

Yok Türkçe olmadığından da eminim, belirtmeyi unutmuşum.

köşelerinde renk yok ama koyu yeşil deyince marks&spencer olabilir gibi geldi.

Yok hocam Marx&Spencer veya Louis vuitton değildi malesef.

watsons olabilir mi? akmerkez yazmayabilir gerçi üzerinde poşetin ama değişik bi yeşil tonunda

hush puppies de yeşil değil miydi?

herhangi bi markanın poşetinin üzerinde akmerkez yazmaz. ben hiç bi markaya ait poşetin üzerinde şubenin adının yazdığını görmedim. o bence akmerkeze özgü biyerden alınmış bişeydir. eczanenin filan olabilir.