eklenti mi kurdunuz? eklentiyi kaldırın düzelir..

eklenti kurmadım ama?

ctrl+f5?

yapmıştım ve cacheleri de sildim. değişiklik yok.

peki rollback gibi bir şey yok mu bu firefox'ta?

az aşağıda ekşimix gibi bir eklentinin tanıtımı var.
özelliklerinden biride spoiler kapama. onumu ellediniz?

stephen king demeyeceğim elbette :)

lakin jean-christophe grange ve maxime chattam isminde iki fransız yazar var. okumadıysanız okuyun...

büdüt: bir de ben zamanında ahmet karcılılar'ın akrep ve semender'ine hasta olmuştum, bu da bizden olsun...

ups integralin sinirlarini belirtmeyi unutmusum. elbetteki stephen king'in cogu kitabini okudum.

grange'inda bazi kitaplarini okudum. grange pek aradigim sey degil nedense, siyah kani okudum; kurtlar imparatorlugu ve kizil nehirlerin hem filmini izledim hem okudum, tas meclisinin sadece filmini izledim. cevirilerinden midir bilmiyorum bana sadece heyecan kismini veriyor, gerilimi gelmiyor (kizil nehirleri biraz ayri tutarsak).
chattam'a bakacagim ama ozellikle bir kitabi varsa daha makbule gecer.

chattam'ın üç kitabı çevrildi yamulmuyorsam türkçe'ye ve hepisi de sanırsam grange'dan iyiler...

stephen king in richard bachman müstear ismiyle yazdığı kitapları okuyun okumadıysanız. chattam fena değildir ama bir süre sonra çok zorlama gelebilir kurgusu. cinayet polisiye janrında patricia cornwell çok çok iyidir gerilimi de fena sayılmaz.

h.p. lovecraft'ın herhangi bir kitabı işinizi görür. charles dexter ward olayı, cthulu'nun çağrısı ya da deliliğin dağlarında iyidir. gerçi hepsi iyidir.

(bkz: v.c. andrews)
tüm kitapları

agatha christie demeye gerek yok sanırım ?

dean koontz - hız

@coffee and cigarettes: Lovecraft'ı ben de çok severim ama neden gerilim ya da bildiğimiz anlamda korku türüne sokulduğunu anlamış değilim. Nedense Lovecraft öyküleri beni korkutmak ya da germekten çok, daha ziyade korkuyla karışık bir huzur duygusu, tuhaflığa özlem, merak, evren, varoluş duygularına gark ediyor.

Dünya kadar fatura birikti, canım sıkkın, o sebeple eleştiresim geldi.

(bkz: craig russell) olabilir. chattam daha iyi gerçi...

Edit: bir de robin cook'u önerebilirim ancak polisiyeden ziyade tıbbi gerilime ağırlık verir.

Georgia veya Trebuchet ms

Benim son dönem faforim Cambria. 10 pt, 1.5 aralık ilen kullanınca çok güzel oluyor, böyle kitap gibi. Yeni Office'lerde standart geliyor bu arada galiba.

Onun dışında verdana iyidir, güzeldir. Gill & Helvetica da fena diildir yazışma için.

son zamanlarda maillerimde arial narrow kullanıyorum. 10 punto ile göze hoş geliyor.

bizde bir yayınımızda calibri kullandık. bir bakın.

edit; seçtiğinizi buraya da yazın.

uzun zamandır iki favori fontum :

1.myriad pro : www.iansyst.co.uk
2.klavika : www.fontshop.com

calibri rulaz.

valla inançlı bir insan olarak görürüm kendimi, o kadarda okumuşluğum/görmüşlüğüm vardır büyük ihtimal ama hiç bir yerde kıyametin cuma günü ve aşure günü olacağını görmedim/duymadım. akşam namazı vakti filan diye duydum ama cuma ve aşure gününü ilk kez duyuyorum.
yani sanki en baştan yanlış yerden başlıyormuşsunuz gibi geldi.
ha ayrıca kıyametin alametleri bir çoktur. ve bu alametlerin içinde hz. isa gelecek diye bir şeyde yoktur.
son olarak islamda der ki;
kıyametin ne zaman kopacağını sadece allah bilir. kafa yormaya değmez bence. hiç ölmeyecekmiş gibi öbür dünyaya, yarın ölecekmiş gibi bu dünyaya çalışırsak herşey güllük gülistanlık olur sanki.

mantıksız olan: o gün doğumgünüm, öyle bir şey olursa olay çıkartırım.

mantıklı olan: bunlar önceden kesinlikle bilinemez. kıyametin kopacağının bile garantisi yok.

@etna:

"bana günler sunuldu. cuma gününü gördüm; onun güzelliği ve nuru hoşuma gitti. orada siyah nokta şeklinde bir şey gördüm. "bu nedir?" diye sordum. "kıyamet onun içinde" kopacaktır" denildi. (Abdürrezzak San'ani, Musannef, III/256, No. 5559, 5560).

“Üzerine güneşin doğduğu en hayırlı gün Cuma günüdür. Adem o gün yaratılmış, o gün Cennete konmuş ve o gün Cennetten çıkarılmıştır. Kıyamet de başka bir günde değil, Cuma günü kopacaktır.” (Müslim, Cuma, l8)


kıyametin cuma günü kopacağına dair iki hadis-i şerif.

Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: İsa bin Meryem adil bir hakim ve adaletli bir imam (devlet başkanı) olarak (gökten yere) inmedikçe kıyamet kopmayacaktır. O, (indiğinde) haçı kıracak, domuzu öldürecek, cizyeyi kaldıracaktır. Mal da o kadar çoğalacaktır ki hiç bir kimse mal kabul etmeyecektir.

bu da hz. isa nın yeryüzüne geleceğinin kıyamet alameti olduğuna dair...

kıyametin aşure gününe denk gelmesi konusu da bir çok kişi tarafından kabul edilir. ama bu konuda hadis veya herhangi bir ayet bilmiyorum. internette bunu buldum. tabi bunu kesin olarak kabul etmemek normaldir.

Aşure günü

Bu günde mahlukatın yaradılmasından itibaren çok büyük hadiseler zuhur etmiştir:
bunlardan bağzıları şunlardır :Ogün;
__Semavat ve arz, arş, cennet, cehennem, gökler, yer, ay, yıldızlar, yaratıldı
Adem (A.S)yaratıldı., cennete girdi,tevbesi kabul edildi.
İbrahim (A.S)doğdu, ateşten kurtuldu.
Musa(A.S)Firavn'ün zulmünden kurtulup firavn helak oldu.
İdris (A.S)yüksek makama çıkarıldı.
Nuh (A.S)ın gemisi tufandan kurtulup karaya çıktı.
Süleyman A.S)'a saltanat verildi.
Yunus (A.S)balığın karnından kurtuldu.
Yusuf(A.S)kuyudan çıkarıldı. yahya (A.S)'ın gözleri açıldı
Eyüp(A.S)hstalıktan kurtulup şifa buldu.
yeryüzüne ilk yağmur (Allah'ın rahmeti)yağdı.
efendimiz(s.a.v)'in torunu H.HÜSEYİN (R.A)şehit edildi.ve kıyametin kopmasıda aşure günü olacaktır.imamı gazali mükaşefetül kulübtercümesi sahife 699

şu tarihte kıyamet kopacak denmez çünkü öyle bir bilgi gelmedi, gelmeyecek. ancak kıyamet alametleri dediğimiz şeyler olabilir. etna da demiş, sadece allah bilir kıyametin vaktini.

rectoa: tabi ki sadece Allah bilir kıyamet vaktini.

“Sana kıyametin ne zaman kopacağını soruyorlar. De ki: Onun bilgisi ancak Rabbimin katındadır. Onu vaktinde ancak O (Allah) ortaya çıkaracaktır. O göklere de, yere de ağır basmıştır. O, size ancak ansızın gelecektir. Sanki senin ondan haberin varmış gibi sana soruyorlar. De ki: Onun bilgisi sadece Allah katındadır. Fakat insanların çoğu bilmiyorlar." (A’râf,187)

hani baştan dedim ya islamiyet ve bilim çerçevesinde iredeleyelim konuyu diye. o yüzden bu kaynakları vermekte sakınca görmüyorum.

bir de şunu eklemek istiyorum. bu tarihte kıyamet mi kopacak gibi sığ bir soru sormadım en başından beri. bu tarihin birçok farklı kültürde anlamları olması sizce de garip değil mi? neler söylemek istersiniz bu konuda?

soru budur.

2012 hakkında ben de çok şey duydum. 2000 hakkında da duymuştum. 1999 hakkında da... [09.09.1999, 19.09]
kıyametin ne zaman kopacağını hiçbir yaratılmış bilemez. antik çağlardan kalan metinlerde ahir zamandan bahsedilmiş, asr-ı saadette yaşayanlar ahir zamanı yaşadıklarını söylermiş, daha sonraki nesiller de kıyamet alametlerinin çoğaldığını, kıyametin yaklaştığını söyleyip durmuşlar. şimdikiler gibi.
belkim 1000 sene daha devam edecek bu hayat, kim bilir...
geleceğe dair söylenen sözlere temkinli yaklaşmak lazım.
etna hoş demiş; hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünyaya, yarın ölecekmiş gibi öbür tarafa...

kıyamet zamanı herkesin müslüman olması ve isa nın gelecek olması sadece duyuntulardır. kuranda falan böyle bir ibare yok. kıyamet öncesinde o kadar belirgin bir şeyler olsa (son an dışında) herkes müslüman olurdu zaten. insan iradesi kesin olandır. buna asla dokunulmaz. herkesin müslüman olacağı falan yok. cuma günü kıyametin kopacağı da tamamen bir efsane. doğruluğu emin olmayan, büyük ihtimalle uydurma olan hadislerde geçer o.

kıyamet dediğin olay, bilim açısından da illa ki kopacak. küresel ısınma, bilmem hangi boşluktaki delik falan bence ciddi şeyler. ama direkt kuran da zaman belirtilmemiştir.

islam inancında dünyanın son anlarına doğru herkesin müslüman olacağını ayetler de hadisler de açık-kapalı belirtmiş. ben bir çok islam aliminin eserlerinde bu alameti onayladıklarını gördüm. tabi inanç meselesidir. bunları işin uzmanlarına bırakalım.

bir çok farklı kültürün birbirinden habersiz oldukları bir dönemde 2012 tarihine dikkat çekmeleri nasıl açıklanabilir? 2000 veya 2006 da böyle bir durum yoktu?

whowillsurvive2012.com where is your god now? dedirten bir trailer. :)

2012 ile ilgili astronomik yaklaşımlar var. bunlardan önemli gördüğüm iki tanesi şöyle:
dünyanın samanyolu galaksisine ait olmadığını, zamanında samanyolu ile çarpışmış başka bir galaksiden kurtularak 2012 yılında samanyolu'nun çekimine geçeceği söyleniyor. hatta samanyolunu bu nedenle gece gökyüzünde batı -doğu yerine kuzey-güney düzleminde görüyormuşuz.

bir diğer fikir de samanyolu diskinin üst (veya alt) tarafında bulunduğumuz, o tarihte samanyolu ile aynı düzleme geçeceğimiz ve daha sonrasında ise diskin altına (veya üstüne) doğru ilerleyeceğimizdir.

uuv, fena sarmışsınız gibi.
1.(şaşırtmacalı soru) islamiyet'te cuma diyorsa ve mayalar da 21 aralık 2012 diyor ve bugün de cumaya geliyorsa ve gerçekten kıyamet bugün kopacaksa mayalar neden müslüman değil?
2. kıyametin büyük ve küçük birçok alameti daha var. bunlardan biri de kıyamet kopacağı zaman yeryüzünde gerçek müslüman kalmamış olması (bu nokta yazdığınız inanışlarla ne kadar çelişiyor, farkında mısınız?).
3. bir takım hristiyan mezheplerine göre dünyada hala yaşayan 9bin meshedilmiş insan var (gökteki krallıkta yaşama umudu olan insanlar). bunlar ölmeden kıyamet kopmayacak diyorlar. bu meshedilmişlerin ölmesi de en az 60 yılı bulur, tabi başka meshedilmiş doğmazsa.
4. kıyamet, armegedon vs. vs. beklemediğimiz bir anda gelecek birçok inanışa göre. insanlar bunu hesap edebilselerdi her şey ne kadar kolay olurdu, öyle değil mi? :)
..bu arada, 1800lü yılların sonuna doğru insanlar kıyametin kopacağına inandılar, kutsal kitaba göre bu tarihi hesaplamışlardı ama hiçbir şey olmadı. 1912-14 arasında tekrar kıyametin kopacağını sandılar ama kıyamet kopmasa da çok benzeri bir olay oldu, 1. dünya savaşı.
1960lı yıllarda yine kıyametin kopacağını sandılar ve hatta mal-mülk satıp çadırlarda yaşadı bir kısım hristiyanlar ama kıyamet yine kopmadı. hatta bu çadırlarda yaşayıp da kıyameti bekleyenlerin bir kısmı inançlarını da yitirdi. onlara açıkça siz bilemezsiniz diye bildirildiği halde hesaplamaya girişmişler :) herneyse..
islamiyet'te öğretilen de(ya da ana-babamızın bize öğrettiğine göre) cuma günü akşam namazından sonra kıyametin kopacağıdır (akşam namazının farzının önce kılınmasının sebebi budur, kıyamete yetişmek). o gün sabah güneş batıdan doğar ve akşamı kıyamet kopar. hatta o günle ilgili bir sürü hikaye daha var.
bla bla..
özetle, herkes kıyametle uğraşıyor.
1999'da da kıyamet kopacağını söyleyen insanlar vardı.

@aithra: aslında söylediklerim çelişmiyor. yanlış anlamamanızı rica ederek söylüyorum. konuya islamiyet çerçevesinden bakmaya çalışmışsınız ama becerememiş, yanlış çıkarımlarda bulunmuşsunuz:

1. mayaların cuma gününe dikkat çekmesi onların müslaman olmalarını gerektirmez. nasıl ki ateist bir bilim adamı everenin bir noktadan meydana geldiğini kabul ediyor, ve bunu islamiyet inancıda kabul ediyor. bu bilim adamının müslüman olması mı gerekiyor? müslüman olmayanlar yaratıcının taktir ettiklerini tahmin edemez mi? ilim sadece müslümanlara mı verilmiş? ya da bu özellik sadece müslümanlara mı atfedilmiş?

ya da mayalar bu takvimi hazırladıkalrında islamiyet diye bin din mi vardı? bunları da hesaba katın.

2.kıyametin bir alameti de dünya da gerçek müslümanların kalmamış olmasıdır. doğrudur. ama bu hz. isa nın dünyaya gelip altın çağ ı getirmesinden sonra olacaktır. zaten geçek müslümanların kalmamasının en büyük sebeplerinden birisi de bu rehavet çağında gelen zenginlik ve bolluktur. bunun neresi çelişki? dediğim gibi bu çerçeveden bakmayı becerememişsiniz.

3. hristiyan mezhepleri de beni ilgilendirmiyor. ben inandığım din penceresinden bakıyorum olaya. tabi bu da bir yorumdur. ama sanırım bir müslüman önce kendi dininin alametlerini dikkate alır.

4. yukarıda da örnek verdiğim ayet te zaten bu dediğinizi kabul ettim. ama dediğim gibi bu tarihte kıyamet olmasa bile bir şeyler bekleniyor. işte bunun cevabını da son cümlelerinizden aldım. yani kıyamet olmasa da büyük bir olay... evet bu olabilir.

25.000 tl sine o tarihte kıyametin kopmayacağına iddiaya girerim.istediğiniz rakamla girebilirsiniz bahse ben o karşılığında o kadar veriyorum.
kaldı ki cuma günü olsa bile bize göre cumartesi olan bir günde veya bir başka yere göre perşembe olan bir günde de kopabilir.akşam vakti olayı ise zaten kolpa. çünkü bir günün 24 saatinin her anı yerkürenin bir yerlerinde akşam namazı vaktidir.sonuç perşembe den cumartesiye kadar tehlikedeyiz namaz niyaz zinhar terkedilmeye diğer günler rahat olun.relax.

bir şey daha eklemek istiyorum. o günü dünyanın sonu olarak yorumlayanlar da var tabi ama genellikle bir takvimin (yani bir dönemin) sonu olarak yorumlanıyor. örneğin yeni bir buluş ile (sağlık, genetik, silah sanayi, enerji, felsefe, astro fizik, özellikle kuantum fiziği vd alanlarda) bir devir kapanacak, yeni bir devir açılacak. insanların kafasında yeni nöron bağlantıları oluşabilir, yaşam tarzı değişebilir, mesela son gidişatta ekonomik düzen tamamen değişebilir. kapitalizm çökebilir. kimbilir. eğlenceli bişiler olsun da. :)

mayaların cuma gününe dikkat çektiğini söylemedim ki. onlar sadece tarihe dikkat çekiyorlar, siz o günün cumaya denk geldiğini söylüyorsunuz. ayrıca mayaların zamanında islamiyet diye bir din olması gerekmez, bir noktada birleştiklerini keşfettiyseniz başka noktalarda da paralellik aramalısınız bu şekilde karşılaştırmak için.
2.becerip beceremediklerimi listelediğiniz için teşekkürler. fakat bir de şöyle açıklayayım: herkesin müslüman olması vs. demişsiniz ama gerçek müslüman kalmayacak denmiş. bence bunlar apaçık şekilde çelişiyor ve hatta çelişmese bile şu noktaya varıyor: herkes kendini über müslüman sanacak ama aslında hiçbiri hiçbir şeyi layıkıyla bilip yapmayacak (bu nokta günümüze ne kadar da benziyor).
3. o zaman mayaları bir kenera bırakın da müslümanlığın gereklerine göre yaşayın, neden mayaları bu işe karıştırıyorsunuz? dininizin söylediklerinin mayaların desteğine mi ihtiyacı var? hem mayaların uyduruk takvimine inanıp diğer bir dinin inancını kenara itmenizin sebebi bence ancak o dine karşı geliştirdiğiniz bir ön yargı falan olabilir.
herneyse, boş işler bunlar.
sevgilerle..

@aithra: yazdıklarımda ilimin sadece müslümanlara verilmediğini söyledim. mayalar astronomide çok ileriydiler. bu yüzden onların 21 aralık 2012 tarihini bir dönüm kabul etmiş olmaları benim de acaba larıma ortam hazırladı ki dediğim gibi bunu mayalar gibi astronomide ileri bir topluluk söylüyorsa dikkate almak lazım.

"1.(şaşırtmacalı soru) islamiyet'te cuma diyorsa ve mayalar da 21 aralık 2012 diyor ve bugün de cumaya geliyorsa ve gerçekten kıyamet bugün kopacaksa mayalar neden müslüman değil?" bu cümleleriniz sebebiyle mayalar ve müslümanlık ilişkisini kurdum. sanırım neden müslüman olmadıklarını siz de ben de sorgulamıyoruz.

dinimin söylediklerinin mayaların veya çinlilerin söylediklerine ihtiyacı yok ama dediğim gibi ilim sadece müslümanlara ya da yaratıcıya inananlara atfedilmedi. dünyanın bugünkü teknolojiye sahip olmasının sebebi sadece müslümanlar mıydı? diğer kültürlerin dediğini neden dikkate almayalım?

ayrıca mayaların takvimini benimseyip dinimin söylediklerini kenara atmış değilim. en baştan beri söylediklerimi hadis ve ayetlerle desteklemeye çalışıyorum.

"Bilim adamları 153 yıl önce hayatı felç eden güneş fırtınasının bir benzerinin Kuzey Amerika ve Avrupa'yı 2012 Eylül'ünde vuracağını tespit etti."
eylül ayı diyor, olur mu? :)

kesin prestige i izlemiştirsin sen şimdi.

v-for vendetta'yı da izlemişsindir.

eğer şimdiye dek denk gelmemişseniz ben de sleuth'u öneriyorum. bugün hem eskisini hem de yeniden çevrimini izlemiş biri olarak.

(bkz: killing words) ve (bkz: the game) tavsiye ederim. ilk aklima gelenler bunlar. ar$ive bakinca yazarim 2-3 tane daha...

(bkz: kiss kiss bang bang)
(bkz: the insider) ya pardon, bu film (bkz: donnie brasco) olacak. al pacino yuzunden kari$tirdim. the insider biraz hafif kalir ama digeri superdir.

the other boleyn girl
changeling
a mighty heart

valla çok yakın zamanda izledim, the fall diyorum. izlemediysen being john malkovich de ilginç bir film.

into the wild

hadi bunu da izledim de;

Lock,Stock and Two Smoking Barrels :)

tüh bu da senin kriterLere uymuyor galiba.

(bkz: identity), (bkz: phone booth)
bunlar da cok iyidir.

@solfej
kriter belirtmedimki. sadece izledikçe izleyesi gelsin dedim.
listeye aldım filmi.

oldboy u izleme o zaman.

haute tension
eight below
ne le dis a personne
blindness
el orfanato
the fountain

aslinda begendigim filmleri soylemekten farki biraz daha surukleyici olanlari yazmis olmam... sorunun da farki bu heralde...

lock stock'u izlemediysen snatch'i de izlememişsindir kesin.

the grifters, nick of time, the nines bunlar surukleyicidir.
deception, bu pek begenilmemi$ ama kendini izletir.
dead fish, bu da biraz snatch tadinda.

izlemediysen the hitchhiker's guide to the galaxy.

gran torino (on numara clint eastwood filmi.)

the fall

"the fountain" denmiş ama ben bir daha yazmak istedim çünkü ismi yazılarak geçilecek bir film değil. requiem for a dream'in ve pi'nin yönetmeni (bağımsız) darren aronofsky başyapıtı. izlemediysen kaçırdığın şeyler var dostum. çünkü filmde çok güzel göndermeler var. coğrafyaysa coğrafya, tarihse tarih, dinse din... bunların yanında aşk!

@nihavent uvertur
bağlaç olan ki olması için iki kelimeyi bağlaması gerekmez mi? ben "ki"den sonra birşey göremedim o yüzden öyle yazdım :)


bu arada alaka gösteren herkese teşekkür ediyorum
izlemediğim filmleri sözlüğe soruyorum neler yazmışlar diye, birde trailer'lerine bakıyorum, hakikaten iyi filmler var.
edit; en kısa zamanda tekrardan görüşmek üzere. (ama bu sefer "tematik" filmlerle)

(bkz: layer cake)

breakfast club

the escapist hapisten kaçış için,
hırsızlık için the bandits ama görmüş olma ihtimalin yüksek.
en son dün gece knowing e gittik. çok fena, aşırı korkunç, hiç o kadar gerçekçi kazalar görmedim. içim kıyır kıyır oldu valla.
kin dza dza var mesela çok değişik bir filmdir. :)

magic wand?

evet ama nasıl. deniyorum olmuyor

resmi göremedim ama dediğin şeyi anladım sanırım
photoshopta resmi seçtikten sonra ctrl+j yapıp layerin kopyasını al. daha sonra diğer layeri sil. şimdi sadece arka plansız bir resim elde etmiş olacaksın. bu resmi .psd olarak kaydet. (gif te olur ancak psd kullanıyorum ben)
şimdi kaydettiğin yerden illustrartörün üzerine sürükle.
olması lazım.

eğer layerleri birleştirmediyseniz silgiyle silebilirsiniz. layerleri birleştirmediğiniz için sadece kızkulesinin katmanı silinir, alttaki siyah çizgilere birşey olmaz.

olay sadece su kaynatmaksa git pazardan yenisi al bence. 10 lira bi$idir. degmez o pasi cekmeye.

Paslı ortamda tuttuğunuz, ısıttığınız su elbette zararlı olacaktır, o kettle ı kullanmayınız. Max 15 defa kullandığınıza göre garanti kapsamındadır hala, aldığınız yere götürün. Sonuçta üretim hatası, o dip kısmının doğru paslanmaz çelikten üretilmiş olması gerekirdi. Bu markalar da adam gibi ürün yapmayı(yaptırmayı) öğrensinler hem bu vesileyle.

elindeki sinboyu iade et. yerine git tefal al.
bu arada titreme gelirse bil ki tetanoz falan olmuşsundur. hastaneye git hemen.

eğer pas ise kullanmasan daha iyi. ama yok kireç ise içinde limon tuzu kaynatarak o kireci söküp kullanabilirsin.

tefal falan almayın yahu paranıza yazık. hep aynı şeyi söylüyorum. fiyatı yaklaşık 8 kat fazla. garantiden değişmiyorsa bile paslandıkça çöpe atıp yeni bir sinbo alsanız bile 8 taneye kadar tefal'le aynı fiyata gelir ve eminim ki 8 tane sinbo'yu eskitip atacak süre, bir tefal kullanımından daha uzundur.

tefal reklamı yapmak için yazmamıştım. ama 7 yıldır aynı tefal marka ısıtıcıyı kullanıyorum. tık demedi. (kullanım sıklığı günde 4-5 kez)
keşke aynı kalitede yerli markalar olsa da onları satınalsak.
gerçek yerli mallarından bahsediyorum tabii, çinmalı parçalarla yapılıp üzerine türk markası basılanlar değil.

ucuz olsun aynı fiyata 10 tane alırım mantığının yanlışlığının yanında yeterli kalitedeki ürün pahalı olur mantığıda yanlış. Düzgün yapılmış bir tasarım ve uygun malzeme seçimi ile uygun fiyatlı ve kaliteli ürün yapılabilir. O yüzden aldığınız yere iade edip bunu az da olsa bilmelerini sağlayın bence, ha gittim Çin'e aldım konteyner dolusu kettle yersen diyolarsa o da ayrı bir konu zaten. paslı ürünü de kullanmayın. İşleyen kettle da ışıldamaz bence, kireçlenir.

yenisini de alsanız aynı şeyi tekrar yaşayacaksınız. rezistansi ortada olan alet öyle olur. içine baktığınızda rezistansını görmeyeceğiniz bir model alın.

@cereal killer

resistansı gözükmüyor zaten.

kc goksu tarafini bilemiyorum ancak 3.etap bildirici'nin oradaki berber iyidir. isbankasi sirasindaki.

Bir kaç hafta önce ben de eryamanda berber arıyordum:)
3.etapta stile gittim; fena değil. ücret 8 tl (yıkamasız)
şu site de işine yarayabilir:www.eryaman.biz
sıhhatler olsun...

edit:ismi asildi, pardon. 3.etap eryaman center

kc de alt katta dia var orası da iyi

evet kc göksunun alt katında bir tarafı kadın bir tarafı erkek kuaförü olan bir yer var. ayrıca optimumda parisli cemil var. iyidir buralar.

dia'yı biliyorum biraz pahalı gibi geldi sanki. diğer yerlere bakacağım. teşekkürler..

www.videohelp.com
www.videohelp.com

ikisini beraber kullanmak gerekiyor. açıklamalar sayfalarda var.

mkvgui

hayır want2die;
bazı dosyalarda ayrılabiliyor..
bu matroska dosyalarında ayrılabiliyor mu bilmiyorum ama "tek bir dosya" vardı elimde..
altyazının videoya göre olan renginden, parlaklığından, netliğinden falan anlamıştım "bu altyazı bu videoya, video dosyası şeklinde gömülü değil.. bariz bir şekilde emanet gibi duruyor altyazı, video görüntüsüne göre.."
hani mp3'lere album kapaği ekliyoruz ya, idv3 mi ne deniyor.. sonuçta tek bir mp3 dosyası içinde hem bir image, hem de ses oluyor.. istendiği zaman image dosyası geri ayrılabiliyor..
onun gibi.. istendiği zaman ayrılabiliyor bazı dosyalarda..

buzdolabı kesinlikle samsung.

Beyaz eşyada Vestel den uzakdur. Sağlamdır, dayanıklıdır ama servis hizmetinden dolayı biz nefret ettik.

Siemens kesinlikle. Fırın, bulaşık makınası, buzdolabi...

buzdolabı: arçelik.
çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, fırın: bosch.

Ariston alma da ne alırsan al arkadaşım.
Davlumbaz, fırın, ocak, çamaşır makinası, bulaşık makinası...Üç senede "hepsi" dağıldı.Ki, tüm eşyalarını takıntı derecesinde özenle kullanan bir insanımdır.Teknik servisi falan da rezalet.

Yenileyecek parayı bulur bulmaz ya Arçelik ya Bosch alıcam ben.

arcelik ya da bosch. turkiye'de daha kaliteli urunu olan firmalar var tabi, yalniz bu ikisi hem kaliteli hem de servis aglari genis.

arçelik markasına biraz temkinli yaklaşıyorum. bir yılını doldurmayan buzdolabı sık sık sorun çıkartıyor. borularda karlanma oluyormuş falanmış filanmış. fişini çekip, bir gün bekletince düzeliyor.

aynı markanın ocaklı fırını da hayal kırıklığı oldu. ilk hafta ocağın kontrol düğmeleri yerlerinden fırladı.

servis çalışanları neşeli insanlar ama, düğmeler uçtu deyince, "fırını sık mı kullanıyorsunuz, üst taraf ısınınca düğmeler yerinden fırlayabilir, normaldir" gibilerinden kopuk açıklamalar yapabilme potansiyelleri var...

önceki beyaz eşyalar aeg markaydı, arada bozuldukları oldu ama çamaşır makinesi dışında kabul edilebilir bir kaliteyi sundular.

çamaşır makinesi olarak uzun süredir simtel kullanıyoruz. bir gazete promosyonundan gelmişti. 5-6 yıldır tık demedi.

electrolux

whirlpool, electrolux, bosh, arçelik

arçelik ve bosh'un yetkili servisleri candır, vesteli bilmiyorum daha dün 200 tane servis kapatma kararı almışlar. whirlpool'ada vestel bakiyor. electurolux'ten bi haberim.

ariston`dan seytan gormus gibi kac...

favori bosch... plase arcelik...

kaynak:tecrube

kesinlikle Bosch diyorum.Gerçekten çok kaliteli tüm eşyaları.

kibritsuyu'na katılıyor ve aynı şekilde arttırıyorum. benden yaşlı arçelik'in hala canavar gibi çalıştığını görüp gidip kendime de arçelik aldım. taş gibi. diğer eşyalar bosch

bosch kesinlikle.. siyah ankastrelerini tavsiye edebilirim. ama ocak setini cam almasan iyi olur felaket kirleniyor..

arceligi pek onermem, servisi cok genistir ama soyle tecrubelerim var: buzdolabinin 1 sene sonra arizalanmasi, set ustu ocagin dugmelerinin elinde kalmasi, bulasik makinesinin yikamamasi, camasir makinesi kapak acma dugmesinin kafasina gore takilmasi, sofbenin patlamasi ustune alinan elektrikli termosifonun da kazaninin catlamasi :)
arcelik bayisi ahbap var diye hep arcelik aldik ailecek ama memnun kaldigimiz urun yok yani. biraktik arceligi simdi mutluyuz. bosch, siemens, miele gibi markalar daha pahalidir ama odediginiz paraya degiyor.

Valla bu işler biraz da şans. Bosch-Arçelik duosu iyidir ama, misal ben Bosch'tan iki şey aldım ikisinde de sorun yaşadım. Birincisi geçen yaz aldığım bir buzdolabı idi, buzdolabını kurdular, no frost denen buzdolabı buz yapmaya başladı. Servisi aradım, geldi baktı, buzlukta havayı döndüren menfezlerin önüne plastik taktı. Dedim ki, ulan madem bu plastikleri yapmışsınız, demek ki böyle bir sorundan haberdarsınız, niye ses etmiyonuz. İkincisi menfezleri komple kapatamazsın, çünkü içeride hava sirkulasyonu şart, o zaman bu problem bitmeyecek. Bana dedi ki servis "Abla bişi olmaz".

Tabii 2 gün sonra buzlanma devam etti. Bi daha aradım, gelip baktılar. Değişim istiyorum dedim, kayda girdiler neyse. Aradan 1 ay geçti ses seda yok. Sonra üstüne para verirsem başka modelle değiştirmeyi önerdiler. Neyse kabul ettik. Teslimat için aramadılar bir süre, ben baya bir kızdım falan. Sonra genel merkezi aradım, dediler ki "Yarın geliyorlarmış". Dedim ki "salak insan, yarın geliyorlar da bunu önceden bir arayıp haber verseniz, hani çalışan insanız biliyon mu". Kız "aa doğru kusura bakmayın" dedi falan filan.

Neyse aleti değiştirdik, onun da bir parçası kırıldı 1 hafta içinde o konuya girmiyorum.

Geçen gün de aspiratör aldım, servis üç kere geldi takmak için. Yok dolabın şeklini beğenmedi, en ufak bir delik açmadı, marangoz çağırın dedi ıvır zıvır falan.

Yani bilmiyorum, mallar iyi ama sıfır sıkıntı çıkar demek fazla iyimserlik olur.

eski beyaz esyalarınızı ne etmeyı dusunuyorsunuz dıye sorsam acaba bana burdan kısmet cıkar mı dıye de meraklardayım.

eskilerin başka talibi var malesef :)

fiyat fix bir fiyat olmalı. 1 tl veya 3 tl gibi.
boyutu cepte taşınacak veya bond çantalardaki kalem asılacak yerlere sığacak kadar olmalı.
eğer kar amaçlanıyorsa en fazla 5 kullanım olmalı. yok ilk amaç kar değilse 10 veya 20 kullanımlıkta olabilir.
sadece marketlerden temin edilmeli.
yemekten sıçrayan bir yağı veya salçayı 5 dk. içinde tamamen yok etmesi süper olur.
marka söyleyemem ama böyle temiz, pak, beyaz, hızlı, kolay gibi kelimelerin tümünü karşılayacak bir marka olmalı.
28- 1000-2000

bence soruların sıralanmasında bir hata var. şöyle olsa daha $ık olur diye düşünüyorum.

lekelere anında müdahele edecek bir ürünü geliştirme aşamasındayız ve siz değerli tüketicilerimizin görüşlerine başvurmak istiyoruz.

sizce; üründen beklentiniz nedir?
ürünün ideal boyutları ne olmalıdır?
kullanım süresi ne kadar olmalıdır?
ürünü bulabileceğiniz yerler nereler olmalıdır?
ürünün fiyatı ne kadar olmalıdır?
ve ürünün ismi ne olmalıdır ki, içeriği ve görevi akılda kalıcı olsun?

yaş ve gelir aralığınız ile yapacağınız her geri dönüş için müteşekkir kalacağız.

tide to go.

gibi.


cevaplara gelecek olursak.

fiyat yıllar içinde çok değişkenlik göstermemeli 3-4 lira arasında kalmalı.
boyutu büyük uhu tüpleri boyutunda olmalı ve sağlam korunmalı,delinmemeli. çantada taşınabilmeli.
kullanım süresi uzun olmalı,etkinliğini uzun süre koruyabilmeli.5-10 arası kullanım hakkı içermeli.
temizlik ürünü satan yerlerden, giyim eşyası satılan (ykm gibi) büyük merkezlerden ve marketlerden temin edilebilmeli.
lekeye uygulayıp,sandalyeye astığımda ürünü 30dk içerisinde gözle görünür bir biçimde eski haline getirebilmeli. kamuflajdan çok, çözmeye yönelik olmalı.
marka adı çok farazi olur.ama içeriği ve görevinin akılda kalması temelli olmalı.

yaş -> gelir.

1. Fiyati ne kadar ise yaradigina bagli. Cikabilecek her lekeyi cikariyorsa 10-20TL olabilir, cunku sonucta kiyafeti kurtariyor. Ama anca bazi basit lekeleri cikariyorsa, ya da cikarir gibi yapiyorsa 5TL civarinda olmali.
2. Tide To Go'nun boyutu iyi.
3. 30 kere kullanilabilmeli, ufak (<= 1cm cap) lekelerde
4. Supermarketler
5. Hangi lekeleri cikardigini acikca soylesin, cikarabildiklerini kesin cikarsin

kanimca sordugun sorular pazarlama stratejisine yonelik olmamis. zira stratejiye yonelik olsa "fiyati ne kadar olmali?" dan ziyade "bir ayda ne kadar camasir yikiyorsunuz?" ve "buna ne kadar para harciyorsunuz?" gibi iki soru uzerinden butce hesabi yapilarak fiyat belirlenirdi. tum sorular icin boyle mevzular var gerci, hani strateji belirlemenin en anahtar sorularni sorarak, analiz ile degil de anket ile strateji belirleme yoluna gitmissiniz; ki bunu projede bu sekilde belirtmeyin, not kirarlar.

hani sorulara ise yarar cevap veremicem cunku alakam yok temizlik sektoru ile, ama bi iki tip vermek isterim. urunun fiyati/boyut ve buyuklugu/kullanim suresi birbirine baglantilidir. zira kucuk bir urun 3 kere kullanilip 3 tl olabilir; fakat daha buyugu 10 kere kullanilip 7.5 tl olabilir. dolayisi ile bunlar kombine seyler. benim burda "100 kere kullanilsin, kucuk olsun fiyati da 3 lira olsun" demem hiper abes kacar.

bir de "urunu nerelerden temin etmek istersiniz?" kismina kimsenin "nalbur" diyecegini sanmam. efendi gibi migros, tansas, karfur, metro gibi tum marketlerde ve gerektigi kadar bakkallarda olmasi lazim.

olmaz o iş.

bu yazdığını şekilde kimse bonus vermez ki!
üstelik verrseler bile 50 dolarla girdikten sonra 100 oyun oynayınca değil, 100 dolarlık oyun oynayınca olur genelde.
yani dediğiniz şekilde şartı olan bir promosyon görmedim daha önce.

50 dolar için mi bu plan? komik. zamanında bu bahsettiğin eforun 100 de birine 100 dolar kazanmışlığım var. hem de web üzerinden ;)

yamulmuyorsam verdikleri bonusları sadece oynamak için kullanabiliyorsunuz yani o parayı alıp eyvallah diyip gidilemiyor.

öyle bir ibare görmedim ben pek. yani 50 doları burada kaybedin diye veriyoruz diye bir şey çok saçma. ayrıca sınırlamalar da para üzerine olursa sırayla iki taraf kaybedebilir.

@ozdek: o kaynaktan ben de faydalanmak istiyorum

en son dört sene önce vcd almıştım var sen hesap et.

vcd? kasetçi açsanız direkt batmak istiosanız?

dvd'ci açsanıza mis gibi. gerçi dvd ciler de zorda biraz. depo, japon pazarı gibi bir yer de açabilirsiniz.

bence vcd yerine daha bir atılgan olun ve bluray işine girin. yapan duymadım, varsa bile çok azdır. en azından isim yaparsınız. bluray yaygınlaşınca da insanlar ilk size gelirler.

şimdi şöyle birkaç durum var aslında.

- tamam türkiyede internet kullanımı hayli arttı(herkes istediği filme istediği zaman ulaşabiliyor) ancak bu film indiren kesim aslında çok fazla değil bana kalırsa. sonuça interneti kotalı kullananlar falan da çok fazla. sonuçta coğu insan birkaç lira verip film kiralama konusunu da çok sıcak bakmakta.

- ayrıca vcd deyip de sadece vcd satmıcaz ya da kiralamıcaz elbette. bunu dvd si, bigisayar oyunları, ps oyunları vb. de olacak içerisinde.

- dükkan dvd ci de olabilir direk olarak onda bir sıkıntı olmaz kesinlikle ancak yer konusunda tek alternatif var işte.

ha bir de şu var eğer korsan ürün satacaksanız her an dükkandaki tüm malzemenin polis tarafından toplanmasına hazırlıklı olun. bu işin piri olan yerler bile kadıköyde ayda bir baskın yeyip dükkanda ne var ne yok kaybediyorlar. bu sebeple artık elde çok ürün tutmamaya başladılar. ayrıca polis geldi, baskın olacakmış bilmemne stresi ile geçirdikleri günleri iyi biliyorum. zabıtaya, polise vs. para yedirmek gerekiyor. bazen bu da yetmiyor. yani illegal bir işe soyunuyorsunuz bunun götürüleri de olacaktır elbette bunu da iyi düşünün. yok bandrollü ürün satacam diyorsanız o da zor. kaç kişi orijinal dvd alıyor ki. ayrıca kiralamak da yasak bu tip ürünleri. orijinal satsanız dahi kiraladığınız zaman yine yasal olmayan bir iş yapmış oluyorsunuz. dışardan kolay görünüyor ama zor aslında bu işler.

öncelikle vcd işini unut
sakarya caddesinde küçük bir dükkanın varsa ilk önce iddaa, sayısal loto veya ganyan bayii gibi bişey düşün. veya arkadaşların dediği gibi küçük bi fast food. ya da ne biliyim taze meyve suyu sıkıp satın (ankaradaysan bilirsin zaten kızılaydaki bu işi yapanları) ama cd, vcd, dvd yi unut derim başkada bişey demem.

iddaa ve sayısal loto için sırada beklemkteyiz ancak bize ne zaman sıra gelir bilinmez. birde onun işleri çok daha karışık zaten. bilmem ne kadarlık bir gelir (sahip oldugun mal mülk vb.) göstermen gerekiyor..
yiyecek içecek içinde farklı bir şeyler yapmak gerekiyor ki insanlar bana gelsin. çünkü malum sakaryanın her yeri yiyecek içecek üzerine. ee düşük fiyattan versem etsem dicem ama bu kezde insanlar satılan ürünlerin kalitesiz olduğunu falan düşünüp hiç uğramazlar dükkana gibime geliyor. zaten diğerleri ile aynı fiyattan versem ürünleri insanlar neden oturmuş düzenleri, sürekli gittikleri yer varken bana gelsin...

blu-ray işi güzel ve farklı gibi duruyor aslında ama şuan bu işe başlayabilmek çok fazla sermaye gerektirecek maalesef. zaten çeşit çok az, az oldugu için de her şeyi çok pahalı. amazon da bile bir film 25 dolar civarlarında ve öyle ahım şahım filmlerde yok.

aslında her şeye, her işe bir kulp takmak kolay işte amam bildiğim bir şey var elimizdeki para çar çur olmadan bir işin ucundan tutmak.

sakarya'da da dünyanın fast food'u var. yani artık en isim yapmışlar bile (hosta mesela) ucuz yani. çiğ köfte desen adım başı, balık ekmek desen sürüyle. fast food olarak milletin ilgisini çekebilecek ucuz bir şey olmadığı sürece zor gibi orada. tuttu mu bilmiyorum ama eski yeni sahne binasının önünde seyarcılar 1 liraya ekmek arası kahvaltılık (nutella, tahin pekmez, krem peynir, zeytin ezmesi) gibi değişik şeyler satıyorlardı mesela. hem ucuz, hem değişik.

vcd, dvd, bluray falan da pek olmaz oralarda gibime geliyor. öyle şeyler evlerin çok olduğu semtlerde daha çok iş yapar. sakarya ve civarının alayı işyeri, pasaj bilmemne.

oralarda en güzeli etna'nın da dediği gibi sayısal loto bayii ya da sigara migara meşrubat vs. büfesi falan olabilir.

sakarya'yı bilmem etmem ama waffle tarzı bir şeyin üzerine yoğunlaşmayı deneseniz?

vcd işi kesinlikle tutmaz. internette film indiren sayısı fazla değil ama gidip de film kiralayanlar da genellikle bu gruptan çıkıyordu. ikincisi sakarya şehir merkezi. ev fazla yok oralarda. kimse de iş yeri orada ya da işi dütü diye mahallesinde vcd kiralayan varken gidip de kızılay'dan almaz. "hayatında hiç evinde izlemek için evine uzak bir yerden vcd kiraladın mı?" sorusunun cevabı yeterli olacaktır sanırım : )

insanların yiyip içmeye geldiği bir yere sadece yemek içmekle yer açmanı mantıklı olur. mekan sanırım büyük değil o yüzden içmeyi kaldırabiliriz. geriye "yemek" kalıyor. onu da enteresan ama tutulacak bir şey olarak ayarlamalısınız. waffle, kahve falan tiki şeyler tutmaz sakarya caddesinde.neticede fakir üniversite öğrencisi ve dershane gençliği döndürüyor orayı.

vcd yerine su satsanız bile şansınız dha yüksek olur. mesela açık şeker, sakız satabilirsiniz. hani bir ton çeşit arasından gramaj hesabıyla satılan. tutar bence. eğer mekan sandalye masa atmaya ve mutfağa müsait ise makarnacı da iyi olur. eğer müşteri ağırlama imkanı yoksa köpük ya da plastik kaplarda da makarna satışı yapılabilir. yine tavuklu, nohutlu pilav dükkanı da olabilir.
sakın çiğ köfte, tavuk döner, balıkçı işine girmeyin derim. sakarya caddesinde haddinden fazla bulunuyor bunlardan. yakında da tek tek elenecekler. eğer iyi usta biliyorum derseniz içki sonrası yiyeceklerle özelleşmiş bir dükkan da olabilir. kokoreç, midye dolma/tava ne bileyim işkembe çorbası gibi. ama zahmetli işler bunlar. müşteriyi bir kez kaçırınca bir daha gelmeyeceği kesin.
döndürüyor orayı.

artık millet dizimatik.com gibi sitelerden arşiv sahibi insanlardan dvd tanesi 1 tl gibi fiyatlarla alıyorlar her türlü dizi-film-konser-anime vs vs vs...

zor bi iş olur sizin açınızdan, tutmaz gibi geliyor...

umarım istediğiniz gibi gider her şey...

fish and chips. millet meraklidir boyle degisik seylere. balikciyla da anlasirsin orada.

ilk kir pidesi ciktigi zamanlari hatirliyorum da, parayi kirmislardi.

cevaplara check atma stilin gayet ilginç?

madem yer ufak, corn in cup işine girin.

hatta yazın bardakta buzlu, naneli ve zeytinyağlı mis gibi cacık da satabilirsiniz.

işim surekli sakaryaya düşüyor. ve soyle oğrenciye hitab eden bir kumpirci olsa diyorum. yani size maliyeti fazla olmaz ama ne biliyim boyle "burası bizim mekan" insanlarını toplamalısınız.(kumru, kumpir vs hep aynı yerden yerim kişileri) sakarya üzerinde bolca bar içki vs yeri var. insanlar içkiden sonra yiyebilir. ya da dershane gençleri akın akın saldırabilir. bence uygun. üstelik sadece bir büyük fırın işinizi gorecektir.

dükkanı bu tip parlak fikirleri olan girişimcilere kiralamak en garanti çözüm olur sanırım.

nen var kuzum'a çok pis kil olmussun herhalde.
bence dvd isi gidebilir, el altindan kopyalayip film oyun fln da satarsan özellikle. (disariya kapali umarim)

(bkz: the green mile)

fantastik öğreler yüzünden biraz uç bir örnek ama gene de suçsuz olup da suçlu muamelesi görme üzerine bir film sayılabilir.

dizi olarak düşünürsen : (bkz: prison break)

(bkz: pardon)

(bkz: bayrampasa ben fazla kalmayacagim)

suçlu oldukları halde suçsuzlukları ispatlanmaya çalışılan ve başarılan : (bkz: sleepers)

(bkz: felon ) bi suç işliyo aslında ve olaylar gelişiyor

(bkz: Slumdog Millionaire)
(bkz: Snow Falling on Cedars)
(bkz: Presumed Innocent)
(bkz: Saboteur)
(bkz: Kiraware Matsuko no isshô)
(bkz: Doubt)

bi de suçsuzluğunu ispatlamama filmi var zeki demirkubuzun daha bi izlenesi sanki..
(bkz: yazgı)

hurricane

tabii ki:
(bkz: in the name of the father)
bir de
(bkz: The Shawshank Redemption)

bu kadar yazmışsınız gençler bir primal fear dememişsiniz. ayıp ayıp.

the life of david gale var bir de.

(bkz: red corner)

(bkz: lock up)
(bkz: undisputed 2)

(bkz: exorcism of emily rose)

korku filmi olduğu kadar hukuki boyutu da vardı.

bir de philedelphia eğer yamulnuyorsam

(bkz: a few good men)

The Fugitive ( Kaçak ) Dr.Richard Kimble'ın sergüzeşti.

Aslı 1963 yapımı dizi filmdir.Bir dönem ülkemizde de gösterilmiş ve izlenme rekorları kırmıştır.
www.imdb.com

1993'de Beyazperdede Farrison Ford Dr.Kimble oldu; Tommy Lee Jones kovaladı. www.imdb.com

2000'de aynı adla yeni bir dizi yayına girdi.
www.imdb.com

uzun zamandır poker oyanayan birisi olarak söylüyorum;
uzun zamandır her ilde çeşitli ve değişik kişiler topluluk kurma hevesiyle yandı tutuştu ancak ben henüz elle tutulur bir şey göremedim. bir hevestir gelip geçiyor galiba.
ancak kıbrısta merit otelde türk toplulukları turnuvalar düzenliyor. merit otelin internet sayfasında vardı galiba.

topluluktan kastettiğin şey dernek mi?

üniversite topluluğu, olmadı işi daha da ileri götürerek bir lokaldir dernektir bişi.

Ben ankaradayım. Böyle bişeyi uçarak kabul ederim, pokerle ilgili herhangi bir organizasyon topluluk için beni de dahil ediniz. Çiplerim çuham fournier marka destelerim mevcut. Oynamak gerek oynayamıyorum, çok üzülüyorum.

her an benlen irtibata geçiniz..

@jadle,

ben de ankaradayım, ama bu aralar parasızım. bir ara buluşup bir yerlerde oynayabiliriz.

tik koydum ama datmin :D olamadım cevaplardan. net bir cevap bekliyorum hala.

@ayiadam

tik? tatmin? net cevap?

@jadle,

onu sana demedim cevap veren diğerlerine dedim. kimse kurarsın kuramazsın dememiş de ondan.

dernek kuracam diyorsanız,zor değil internetten medeni kanunu indirin ve oradan da tüzel kişiler kısmına bakın(medeni hukuk dersini vereli 4 yıl olduğu için kesin bişey söylemek istemiyorum, kanuna bakmaya da üşendim valla şimdi ama yarına kadar cevap gelmezse yarın akşam bakar nasıl kuracağını anlatırım)
asıl cevaba gelirsek evet dernek kurabiilirsin, ama parasına oynamamak şartıyla tabi.
üniveriste topluluğu-kulübü falan anlamam o işlerden, öğrenci işlerine sorarsan yardımcı olurlar herhalde.

bigün bu sorulara ben de net cevaplar vericem.
1- bujide klasik/MPI motorlarda 8-10 arası, GDI motorlarda 12.5 civarı sanırsam. diesel'de ise 16-24 arası.
engel de sanırım içeride hem yakıt hem hava varken belli bir sıcaklığa kadar sıkıştırabiliyoruz, sonrasında kendiliğinden patlıyor. diesel de bunu farkedip önce havayı sıkıştırıp sonra yakıtı püskürtmüş zaten.
2- diesel'in devir sayısı daha düşük. diesel daha ağır. (bildiğimiz ağırlık) diesel daha gürültülü. diesel'in ilk hareketi daha zor. (bunları yazmışım ama diesel'in de devir sayısı artırılıp sessizleştiriliyor diye de eklemişim, bilemedim tam.)

1-kullanılan malzemedir. piston ve yanma odasının dayanımı sınırlar.
2-dizel alınır
dizel daha az yakar, dizel daha ucuzdur, torku fazladır, dizel çevreyi daha az kirletir.
3-viskozite, akıcılığı gösterir.
4-doğal gaz, keroten ilk akla gelenler, daha zorlarsan belki kömür tozu gibi
5-en önemlisi verimi fazladır ve gaz türibini sayesinde daha esnek kullanım sunar(kısa sürede devreye girer çıkar, bakımı vs.)

üşendiğimden bildiğim kadarıyla çok kısa cevaplar verdim. bu sorduklarının hepsi ayrı birer ders konusdur.

1- sanal uyku cevaplamıs
2-butcene baglı o, performans seviyorsan benzinli alırsın. cok daha gucludur atiktir fln.
3-viskozite, kimyasasl içerik karsılıgı da olması lazım onların.

1- Sıkıştırma oranını arttırmanın önündeki en büyük engel detonasyondur. Benzin her ne kadar buji,ile ateşleniyor olsa da, yeterli basınç/ısı altında kendiliğinden patlayabilir(piston üstünde biriken sıcak kurum da ateşleme başlatabilir). Benzinin oktanı arttıkça detonasyon riski de düşer.

Birde knock sensor diye birşey vardır günümüz motorlarında, zamansız patlama başladığı anda müdehale eder, hayat kurtarır. Bu meret sayesinde ateşleme zamanı sürekli daha ileri alınmaya çalışıp, motorun daha verimli/performanslı olarak işini yapması sağlanır.

23'ye bir ek, ilk alışta dizel arabalar benzinli arabalara göre daha pahalıdır, herkes kullandığım yakıtla bunu amorti ederim gibi düşünür ancak şunu söylim;
eğer arabayı sadece ihtiyaç halinde kullanacaksan, çok uzun yollar katetmeyeceksen benzinli daha karlıdır. ayrıca servis ve parça ücretleride benzinlilere göre daha pahalıdır.

skatheist in bahsettigi olaya vuruntu da denir.

www.bmwteam.net

İçten yanmalı motorlarda egzoz zamanının sonuna doğru emme subabı açıldığında, silindir içinde vakum oluşturulmadığı halde silindir içine hava yakıt karışımı nasıl alınır?

Buji ateşlemeli ve sıkıştırma ateşlemeli motorların yakıtları arasındaki farklar nelerdir?

Bu sorulara da yardım ederseniz işim bitiyor.

değişik bir öneri olacak ama mazda 2 veya mazda 3(bütçen yeterse) öneririm

citroen alma. babamda c4 var. daha evvel de baya süre c4 kullandım. çok kısa sürede arabanın sağından solundan sesler gelmeye başlıyor. montaj işçiliği iyi değil yani. toyota iyidir ama yaris ikinci elde sorun olur gibi. türkiye pazarında çok tutmadı o araba. polo güzel tercih bence. alman teknolojisini her zaman tek geçerim. hatta eğer tercihlerin kesin olarak bunlardan biri olsun şeklinde değilse opel corsa ya bakmanı tavsiye ederim.

ben corsa alırken aşağıdaki forumdaki arkadaşlar çok yardımcı olmuştu. geyik bir ortam değildir ve oldukça tatminkar yanıtlar bulabilirsin burada. forumun corsa forumu olduğuna aldanma, objektif yaklaşır oranın müdavimleri. şimdiden hayırlı olsun. :)

forum.donanimhaber.com

clio 3 sahibi olarak yaris diyorum.

yaris kesinlikle

polo kesinlikle, düşünmem bile.

citroen alinmamali. ne demisler, sarabi fransizlar, pizzayi italyanlar, makinayi almanlar yapar. vw derim o yuzden.

yeni ford fiesta da reklamlarda guzel gorunuyor aslinda. eklemeden gecemedim.

alternatifler arasında wv varsa her zaman o tercih edilmelidir.

volkswagen polo' yu kesinlikle öneririm. 2. elde değerini kolay kolay kaybetmez ve sağlam arabadır.

özellikle ilk araba alacaklar için hatchback araba en iyi tercihtir. kullanımı ve parkı kolay olur.

10 yıl sorunsuz kullanayım diyorsan polo
satış kolaylığı ve ucuz yedekparça diyorsan clio
ufak boyutlar ve benzin tüketimi diyorsan yaris
arabadan anlamıyorum ama tipi güzel diyorsan citroen
yeni ve kimsede olmayan bir şey olsun diyorsan ford fiesta
az yaksın kolay park edilsin kimsede olmasın bi de kızlar hasta olsun diyorsan yeni ford ka
değişik bir şey olsun diyorsan hyundai i30

ha ben olsam gider bi megane II alırım 1.5dizel hatchback ya da sedan canavar gibi kullanırım eheh

polo ile ilgili tek sorun yeni kasa polo'nun tanıtılmış olması(çok da güzel olmuş).

ötv indirimi bitmeden yeni polo piyasaya çıkar mı bilmiyorum ama...

2. alternatif bence yaris. 2007'de yenilenmişti.

polo' yu tavsiye ederim kesinlikle. alman teknolojisi her zaman verdiğin diğer seçeneklerden daha iyi.

cevaplar için teşekkürler. vw polo ağır basıyor şu anda. ikinci olarak da yaris. yalnız polo'nun diğerlerinden biraz daha pahalı olması ve yakıt tüketiminde herhangi bir avantajından söz edilmemesi ikinci tercihi de düşündürüyor.

istanbul'da polo ve yaris için öncelikli olarak gitmek için tavsiye edeceğiniz bir oto. bayii varsa da sevinirim. bu kısım özelden de olabilir.

ne istediğini biliyormusun öncelıkle onu belirle, araba karızma mı olsun yoksa sağlam dayanıklı mı olsun ?
alman otoları karızmadır gösteriştir. sağlamdır ama dayanıklı değildir.(iç aksam -motor bölümü yani)
uzak doğu otoları alman otolarından daha sağlamdır.( ikide bir oto tamire gitmezsin)
ona göre karar ver.

1993 model bmw ye, alındığı yıldan 2008 e kadar motor rektifiye edilmeden toplamda 490.000 km binmiş birisi olarak alman arabalarının sağlamlığından ve dayanıklılığından şüphe duymam. japon da iyidir tabi ama bir yere kadar.

örneğin dünyanın en sağlam otomatik şanzımanı ve en mükemmel dizel motoru mercedes dedir diye bilirim. bmw ve audi ha keza öyle. yollarda halen eski kasa dizel audi 80 leri görebilirsin.

vw üzerine düşünürsek, ben şimdiye kadar kötülenen hiç bir vw modeli duymadım. golf efsanedir. passat aşmıştır. transporter vip lerin kralıdır.

alman arabalarının hemen hemen hiç birinde, uzun yıllar sonra bile gacır gucur sesler duymazsın. radyatör fanları sağlamdır, araç kolay kolay hararet yapmaz. dashboard da kullanılan plastik malzemeler genelde kalitelidir ve montajı iyi yapılmıştır. yolda giderken bunların gevşemesinden dolayı tıkırtı sesleri gelip seni uyuz etmez.

son olarak tek bir şey söylemek istiyorum: volkswagen, das auto! :)

herkes vw demiş ama şunu da göz önünde bulundur; vw'nin düzenli bakımları (5000, 10000, vs.) diğerlerini katlar. ben olsam toyota yarisi tercih ederdim..

kesinlikle ve kesinlikle volkswagen diyorum. olmasi gerektigi gibi bir arabadir. butun vw'ler boyle oldugu icin ayrim yapmiyorum.

citroen'den uzak durun...uzak durun. aşırı güvensizdir.

banko yaris. fabia kullanıcısıyım ama direk yaris:)

www.skodaplaza.com

skoda fabia iyi bir alternatif bence. tabi gidip galeride bir inceleyin.

not: resimdeki fabia eski kasadır, yenisi şöyle birşey:

www.autodoplnky.cz

polo ya da yeni fiesta öneririm.

(bkz: toyota yaris)
(bkz: ford fiesta)
benzinli de düşünecek olursanız yeni (bkz: honda jazz)

(bkz: opel corsa)

kia ceed.
fiyatı ne kadara düştü bilmiyorum ama...

yeni 1.3 cdti astra hoşuma gitti.. kötüleyecek yoksa budur..

hatchback ve dizel olarak astra iyidir.

fiesta dan uzak durun bence.

çin arabası var 20bin liraya geliyor geeley diye

gülmeden önce bir bakın sonra gene gülersiniz

@büryan fury 1 yıl fiesta kullandım bi durumunu görmedim arabanın. şehiriçinde gayet atak ve ufak bir araba olmasına rağmen iç hacmi gayet iyi bir arabadır. benim kullandığım 2007 modeliydi ve şehir içinde tam depo sakin kullanım 450 şehir dışı 600km yol yapıyordu. 1 depoyu 130a dolduruyordum o zaman ama şimdi ucuzladı fiyatlar.

bırakın tata yı, çin işini falan. ne varsa almanda var. opel den şaşma sen birader.

fiyatlarını bilmiyorum ama clio 3 veya peugeot 308 yakıt anlamında çok iyi arabalar.

sevgili patronum atrin, sehir içinde haklısın gayet atak bir arac lakin 2000dd altında ve 3000 dd ustunde o arac bildigin kagnı gibi oluyor. 110km/h sonrasındaki titresim ve gurultu ise gayet aracı rezil rusva bi hale getiriyor. kamyon gecerken dahi cekisi dusuyor, direksiyon bocalıyor. ayrıca farklı sreilerdenn 4-5 farklı fiesta kullandım, bi sure sorna geri vitese pek kolay gecmıyor. son 18 aydır cesitli 2007 modelini kullandım bunlar hepsinde ortak sorunlardı. km olarak verdigin degerler de dogru, 130-140 da cok fazla yakıyor, gosb(sekerpınar)-levent arasıın ceyrek depo diyeyim.

peugeot 207 HB 'ler 23 binden, peugeot 308 HB 'ler 29 binden başlıyor.

www.peugeot.com.tr
www.peugeot.com.tr

ayrıca çin/rus/iran vs mallarına hiç yaklaşmamanı ve servis ağı geniş olan araçlara yönelmeni tavsiye ederim.

tşkkürler arkadaşlar. 1.3 dizel yeni astralardan almaya gittim direk. herifler araba elimizde kalmadı diyolar.. duyumlarıma göre şu sıralar ötv indirimini fırsat bilip zam yapacaklarmış.. ondan çıkartmıyolar araçları bi müddet.. böyle de adiler işte.. neyse bekleyip bakcam bi nolcak.. sağolun..

umarım geç kalmamışımdır. ama sakın opel corsa almayın!!! canınızın istediği avrupa arabasını alın ama opel corsa asla

ben 15.4" taşırken yarım saatte bir omuz değiştiriyorum. zorluk çıkarır büyük ekran taşıma sırasında. 3,5 kilo diyo. 6 oluyor çanta ve malzemeler ile. baya yorar adamı ya da ben narinim heralde. nicke bak ama istersen önce :D

lenovo o fiyata iyi. yanında ram de veriolar. onu da takınca güzel olur. acer tabi iyi ama diyorsan ki ben iki seneliğine alıyorum bilgi. işe başlayınca en kralından alırım lenovo al. uzun vade düşünüyorsan acer derim ben.

büyük olmaz.acer'ı kaçırma bence.şöyle de bir tavsiye vereyim.(acer için söylüyorum)olur da intelden vazgeçip amd felan almaya kalkarsan acer alacağın son marka olsun!

aceri onermek? yapmayin allasen, acer'a bir bakin. fiyat olarak cok iyi gibi gorunse de ozellikle fiyat/performans olarak bes para etmemeleri de cabasi. sonra alip, niye aldim bunu demek istemiyorsaniz acer'dan kesinkez uzak durun. duyuruda da acer'larla alakali onlarca sey var. acer yazip bir bakin.

cok buyuk...

acer aslında iyi marka ama türkiye ye çok berbat mal kakalıyorlar. birde ısınma sorunu var lenovo nın ise ısınma sorunu yok ama kaba

laptop kullanmayı bilmeyenlerden tavsiye isteme öncelikle.
yaklaşık 1 yıldır acer sahibiyim, sadece 1 kere başım ağrıdı, o da kendi hatamdan!
mis gibi geçinip gidiyoruz.
ben tavsiye vermiycem ancak eğerki sık sık taşımayacaksan bilgisayarı 16" ideal olabilir.

çevremdeki 5 acer kullanıcısının 5'i de nefret ediyor acer'den. artık biliyorum ki içlerinden 1'i bile laptop kullanmayı bilmiyormuş. laptop almadan önce www.sikayetvar.com 'a bakmanı öneririm. marka model olarak aratırsan cihazda karşılaşılan sorunları görmüş olursun. ayrıca ne yazık ki lenovo'nun acer'a göre kaliteli materyal kullandığını bir çok türk kullanıcı biliyor.

bu gönderdiğiniz linklere bakarak iki notebook arasında alınacak seçimin ise acer olması mantıklı. zira ekran çözünürlüğünden sistem bileşenlerine kadar her şekilde lenovo'nun 2 katı performans sağlayacak bir makine olarak görülüyor.

ayrıca böyle notebook bakarken donanımhaber forumlarına ve bu cihazın kullanıcı yorumlarına bakmanızı şiddetle öneririm. bizim burada marka uğruna bok attıklarımız arasında da ara sıra güzel makineler çıkabiliyor.

örnek vermek gerekirse pavilion'dan nefret edem bir adam olarak ve her pavilion kullanıcısının şikayetinin olduğunu tahmin ediyordum ama eniştemde 1.5 yıldır bir pavilion var ve dehşet memnun. arada çıkıyor yani böyle şeyler.

olayın türkiyedeki hali tam olarak nasıl bilmiyorum ama yurtdışındaki halinde bir kaç operatörün birden altyapısı kullanılabiliyor olması lazım. istenen numaralardan da veriliebiliyor olması gerek.

başka bir operator numarası olmayacak,
sadece cep tel'inde fenercell yazacak.
fenerlilere özel servisler falan, yyani 505-506 falan olacak kodlar.

551..
fenercell aslına bakarsan yenı bır operator degıl tarıfe modeli..ancak bıraz daha kapsamlı halde normal tarıfelerden..pazarlama stratejiside diyebılırız..

istediğiniz kod numarasından bir hat alıp fenercell'e numara taşımasıyla taşınırsa istediğiniz gibi olur.

teşekkürler uyuzcan.

hatta birkaç gün yukarıda kalsa iyi olur.

selçuk alsan'dan sonra bilim tekniğin pek pibi fiyakası kalmadı.
birde güdümlü olunca iyice heder etti kendini.
bu mailler işe yarayabilir ancak alıp okumamak daha etkilidir bence.

wwweski.tubitak.gov.tr

bu adresten bilgi edinme kanunu çerçevesinde de bilgi isteyebilirsiniz. uygun bir üslupla yazarsanız cevap vereceklerdir. uyuzcan'ın metni gayet güzel, ilk 3 paragraf gönderilebilir.

ben metnin tamamını gönderdim, çünkü gayet güzel olmuş, ilk 3 paragraf gönderilirse anlam bütünlüğü kalmaz diye düşünüyorum, yani bu durumun açıkça sansür olduğunun ifade edilmesi gerekiyor.
teşekkürler

sansürü desteklediğim için göndermedim. ben tübitak'ı kutladığımı gönderen bir mail attım. sizin de demokratik hakkınız elbette. yollayınız.

bilgi edinme formu yoluyla işin aslını öğrenen olursa beni veya burayı veya sözlüğü de aydınlatabilir mi?

bu arada detroitli kizil arkadaşımız, sansürü destekleyerek bize demokrasi dersi vermiş.
ama işin en başında bir "düşünce özgürlüğü"ne vurulmuş darbe var. kendisine demokratik haklarımızı bize anlatacağına, demokrasi, özgürlük neymiş öğrenmesini öneririm.

13 Mart cuma günü ODTÜ Stadı'nda bir eylem planlanıyor. Denmiş ki:

"Darwin'in Doğumunun 200. Yılında, TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisi'nin
EVRİM sayısını sansürleyenlere "EVRİM"li kapak fotoğrafı veriyoruz!
Galileo'nun da dediği gibi dünya, "her şeye rağmen dönüyor." ODTÜ
"Devrim" Stadyumu'ndaki eylem günü fotoğraflarımız, "BİLİM ve TEKNİK
Dergisi" Nisan 2009 sayısına "kapak" olsun! Bilim dünyasına yön veren
ana dinamiklerden ODTÜ camiası olarak, TÜBİTAK'tan Bilim ve Teknik
Dergisi Mart 2009 sayısını telafi edecek bir "özür kapağı" bekliyoruz.

Ayrıntılı bilgi için odtuevrimesahipcikiyor.wordpress.com

uyuzcan, ben de kopyala yapıştır yapıp şimdi gönderiyorum. sözlük'ten attığın iletiyi de gördüm. yalnız bir de bilim ve teknik'İn iletişim adres mevcut. o da şudur: [email protected] . ayrıca bilim ve teknik yazıişleri müdürlüğünün numarası: 0312 427 06 25

nasıl antitezi oluşturulamamış, kanıtlanamamış ki zaten neyin antitezi. tübitak sansüründe haklı, destekliyorum. bende destek mesajı gönderdim bilakis.

herhalde "sansürü destekliyorum" diyebilecek insanlar bir tek bizim memleketten çıkıyor. insanların daha ağzından çıkanı kulakları duymuyor herhalde. yahut demokrasi diye kıçlarını yırtıkları zaman asıl istediklerinin demokrasi değil de kendilerinin başta olduğu bir diktatörlük olduğunu görüyoruz. birileri de bunu darwin masa başında "ulan allah'ı nasıl inkar ederim" diye düşünürken bulduğunu zannediyorlar ya trajikomik! evrim kuramı darwin'in malı değil. masabaşında üretilmiş bir şey hiç değil. darwin'in naçiz bedeni çürüyebilir, insanların uydurdukları dogmalar çürür ama bu sürekli geliştirilen, eksikleri tamamlanan, ölçüm ve deneylerle kanıt bulunan ve dahası bugün bildiğimiz pekçok bilimin temelini oluşturan bir kuramdır. zannediyor musunuz ki kök hücre çalışmaları evrim kuramından bağımsızdır? bugün bu sayededir ki domuzdan alınan kalp kapakçığı cleveland'da bir takım müminlerin kalplerine takılabiliyor. bir yandan laf yetiştirmeye çalıştığım için kendime kızıyorum. kör inançlı insancıklar!

Kampanyayı daha somut sonuç alacak bir biçimde yönlendirmeye ne dersiniz? Mesela Tübitak, bu sayıda yayımlamadığı Drawin yazılarını ve Darwin kapağını bir sonraki Bilim ve Teknik'te yayımlasın. Bu konuda baskı yapalım mı?

@beccaria: iyi fikir bence...

yukarıdaki metnin sonuna şöyle bişi eklenebilir göndermeden önce: "Bilim ve Teknik Dergisinin Mart 2009 sayısında yayımdan kaldırılan bölümün sonraki ilk sayıda yayımlanmasını talep ediyorum." gibi...

arkadaşlar konuyu ekşi sözlük'te bir kampanya haline getirdim:

sozluk.sourtimes.org

@beccaria

darwin teorisine inanmak zorunda mıyız, inanmıyorum, koftiden, çapadan çupadan bir teori işte. bunun içinde bilim teknik yönetimi bunu uygun görmemiş, bu cihetle onları kutluyorum. insan psikolojik olarak bir yere kapak atmak ister sosyolojik olarak da böyledir. kendisini orada daha mutlu hisseder zira onun gibi düşünen insanlar vardır o cemiyette. darwin böyle düşünmüş sende onun düşündüğünü düşünüyorsun.

kimse sana darwin teorisine inan demiyor. zaten evrim teorisi darwin'den beri oldukça geliştirildiği için burada evrim teorisinden darwin teorisi diye bahsedecek kadar cahil insan da bulamazsın kolay kolay. daha hakkında hiçbir şey bilmeden binlerce bilimadamının asırlar boyunca birlikte geliştirdiği bir teori hakkında "koftiden, çapadan çupadan" demen saygısızlık, cehaletin ve bağnazlığın yüzünden buna inanmadığın için bunun sansürlenmesini savunman da faşistlik göstergesidir. umarım bir gün kapağı attığın o çukurdan çıkabilirsin.

işin komik yanı birileri dinlere veya kutsal kitaplara "koftiden çapadan çupadan din işte/peygamber işte/kitap işte" dediğinde kimileri bunu hakaret sayıyorlar. ben hâlâ "sansürden yanayım" kısmında takılı kaldım :)) bu arada bilimsel olgular inanç konusu değildir. şurada ayrıntılı bilgi var bak (bkz: mikroplara inanmıyorum)

bir kere inanmıyorum ama saygı gösteriyorum diyen aslında saygı göstermiyordur, takiye yapar saygı duyuyorum der. ben bunu yapmıyorum, inanmıyorum saygı da duymuyorum. cahil olmak demek düşünmemek demek, sen düşünmemişsin ki bunun için de bizatihi bağnazsındır. ben tepedeyim hocam görememişsin ki yukarıya bakamıyorsun demek ki aşağılardasın. boynun büküktür belki de.

beccaria, dediklerinin tamamına katılıyorum ama şunun haricinde: "bilimsel olgular inanç konusu değildir."

bunu mikroplar için söyleyebilirsin ancak evrim teorisi için hayır. sonuçta bu bir teoridir. ve kimler kabul ederse etsin, ispatlanamamıştır.

ben sana 2 den büyük her çift sayı iki asalın toplamıdır desem, sen buna bir karşı örnek bulamazsın ancak tamamıyla kabul edemezsin de, bulunmuş bir ispatı yoktur çünkü. buna benziyor. yani dünyanın döndüğüne inanmıyorum demekle, evrime inanmıyorum demek, kesinlikle birbirlerinden ayırt edilmesi gereken olgulardır.

düşünce özgürlüğünü destekliyor olabilirsiniz, sansürü kınarsınız ama evrime inanmıyor diye kimseyi kınayamaz, cahil gözüyle bakamazsınız. çünkü bu düşünce özgürlüğü denen oldu çift yönlü çalışıyor.

saygılar.

bilimsel kuramlarla ilgili yanlış bilinen şeyler var sanırım. birincisi bilimsel kuram demek varsayım demek değildir, tez değildir, faraziye değildir, nazariyedir. yani gündelik hayatta kullnadığımız "ya senin teorin bence doğru değil"den farklı bir anlam taşır. mesela küresel ısınma da bir kuramdır. einstein da en nihayetinde bir kuramcıdır.
bilimsel kuramlar masabaşında yapılmaz. deneyle, ispatla yapılır. "ya bence biz canlılar evrimleşerek gelmişisizdir. olsa olsa böyledir." diye kuram oluşturulmaz.

üstelik evrim herhangi bir kuramdan çok fazla bir şey. bugünkü bilimsel ve tıbbi çalışmalarda evrim olmasaydı hiçbir şey yapılamayacaktı. hatta bugünkü pek çok bilim evrim kuramı olmasaydı işlemez hale gelirdi. örnek mi? antropoloji, biyoloji, genetik, hayvandan insana hücre ve doku nakli ve kökhücre gibi konularda tıp, dinozorbilim, zooloji...

bilim dünyasında evrim'in doğruluğu yanlışlığı tartışılmıyor. evrim adı konmamış bir kanun. daha geçen national geographic'de evrim'in artık kanun adıyla anılmasına dair bir belgesel yayınlandı. örnek isteyen bana saygın akademik bilim dergilerinde yayımlanmış ve evrim'in aslında gerçek olmadığını ispatlayan, bırakın ispatı iddia eden bilimsel makaleler göstersinler. yalnız öyle sızıntı'da falan yayımlanmışlar değil, bildiğiniz science review'larda yayımlanmış olan, deneylere, ölçümlere dayalı, dipnotlar içeren akademik metinleri kastediyorum. ispatlanamamış bir şeyin aksi kanıtlarının bilim dünyasınca tartışılması gerek. böyle bir tartışma yok, aksi iddialar yok. evrim ispatlanmamış demek aksi yönde deney ve gözleme dayalı bulguların olması demek. nerede bu bilimsel deney ve ölçümler? mesele sadece "ya alt tarafı teori işte. adam düşünmüş bulmuş, ona hak verenler de aynı görüşteler işte"den ibaret değil mesele. bilim dünyasında "hmm bence haklı evet" ile iş yürümez. sosyal bilimlerde iş biraz daha farklıdır. işin kuramsal yanı gerçekten çetrefillidir ve daha çok görüş ayrılıkları olur. ama fen bilimlerinde iş böyle değildir.


bu arada @ sokak çocuğu/ (bkz: sansürü savunmak) :))

Sansürü savunmak değil fakat şoyle bir şey var.Bu kişi normalde olmayan kapağı son dakikada değiştirmişler.

Tepkileriniz sonuç verdi, tükürdüklerini yalamaya başladılar. Takipçisi olalım bakalım sözlerini yerine getirecekler mi..?
www.hurriyet.com.tr

Başımıza daha çooook şey gelecek.Bu sadece, daha sonra olabileceklerin küçük bir işareti.

eyke güzel demişsin. goldbach hipotezi gibi değil darwin teorisi. goldbach hipotezinin bir dayanağı var matematiksel olarak ama darwin teorisin bir dayanağı yok. darwin teorisi tıbbın gelişmesine ışık tutmuştur ben buna bir şey demem, eyvallah. ama bir dayanağı yok bu yüzden evrim teorisi kanıtlanamıyor. aslında bu kayıkçı kavgasından başka bir şey değil.


@jinglehells

"kanit arama direk teslim ol diyen butun dinlerin hepsi ortadan kaldirilmali, kurumlarin hepsi kapatilmalidir!". din diye bir şey yok aslında, olgusal olarak. insanlar din demişler ve bir kalıba koymuşlar, kalıba sığmaz bu. din bir şekilde hayattır. din insanlara ne yapmaları gerekenleri öğütler, yaparsın veya yapmazsın özgürsündür. din bana hırsızlık yapma demese ben gidip hırsızlık mı yapacağım. bana fakirlere yardım etme dese ben gidip fakirlere yardım etmeyecek miyim. din zaten insanların yapması gereken, var olan şeyleri salık verir. ben bir iyiliği emrediyor veya bir kötülüğü, fenalığı yasaklıyor diye yapıyorsam hiç inanmayayım daha evladır, bunlar din olmasa dahi yapılması gereken şeylerdir.

tamam, bu sansür kaldırılsın, mutlu olun. yayınlandığı zaman ne müteessir olurum, sansürlendiği zaman da mesrur. o kadar kafaya takılacak bir mevzu değil.

fikrimi değiştiriyorum, sabit fikirli değilim. yayınlansın, özgürlük var bu dünyada az da olsa. insanlar fikirlerini savunsun, kanıtlamaya çalışsın. başörtüsü mevzu bahis olsaydı ve sansürlenseydi misal darwin sansürüne infial gösterenler umumiyetle destek verecekler miydi bu önemli. misali ordan verdim ki tam anlaşılsın.

butun bir sayiyi darwin'e ayiracaklarini da belirtisler. ben yapilan kamuoyu duyurusuna yurekten inaniyorum. tubitak'in uluslararasi namini boyle bir sey yuzunden karalamalari kadar absurd baska bir sey olamazdi. simdi butun medya'nin ve tubitak'a laf soyleyenlerin ozur dilemesi gerek, hicbir aciklamayi beklemeden vur allah vur.

TUBITAK'ta calisan bir arastirmaciyim. Ulkemizde kimi siyasi akimlara kapilip bir acik buldum saldirayim tarzinda orneklere alistigimiz icin ne oldugunu bildigim kurumum hakkinda yukarda kimi arkadaslarin yazdigi haddini asan degerlendirmeleri cok canimi sıkmıyor. Gel gelelim bu soylentiler kulaktan kulaga 3 kere gectikten sonra dusunme ve sorgulama yetenegini coktan kaybetmis cogunluk icin "inanmak istedikleri" bir "gercek" haline donuveriyor. Bu yanlisliklarin kurumuma verdigi zarardan rahatsizim. Olayin aciklamasi resmi olarak yapildi. ( www.tubitak.gov.tr ) Vatandas olarak uyuzcan arkadasimin tartismayi baslattigi ilk mesajin ilk 3 paragrafi, herkesin soylentiler arasinda dogruyu ogrenmek icin takip etmesi gereken bir yoldur. Bunun yaninda ozellikle siyasi heyecana kapilip bilgisizce TUBITAK'a saldiranlar bu guzide kurumu siyasasi arac olarak kullanmaya calisacak kadar kuculmuslerdir. hasanikisalakosmandört!! son lafim ozellikle sana! Sulfurik asiti nick olarak sececek kadar bilim asigimisin yoksa yanina 5 tane daha ornek koyamayacagin bilesimin 3 elementten olusan formulunu unutmamak icin kodlayarak nick sececek kadar ahmak misin merak ediyorum. Benim imzam da purik asit formuluyle iliskilidir ama TUBITAK'ta gururla calisan bir arastirmaci olarak seninle ayni tarafta olacagimi hic sanmam!

@memed

Arkadasim ahlak kelimesinin en zahmetsiz ulasabildigim tanimi su sekilde: "Ahlak, kelimenin en dar anlamıyla, neyin doğru veya yanlış sayıldığı (sayılması gerektiği) ile ilgilenir." Kendi ahlak anlayisim uzerinden ozellikle tanim yapmadim ki yonlendirme yapiyor demeyesiniz. Ahlaksizlik sadece kufur etmekle olmaz -- eger yukarda onu gormeyi bekleyip de gormuyorsan ve ahlaksizlik bunun neresinde diye soruyorsan --. TUBITAK gibi bir kuruma "tükürdüklerini yalamaya basladilar" gibisinden bir laf sarf etmek benim "ahlaksizlik" tanimima giriyor. Yine de icini rahatlatmak icin bu kelimeyi "haddini asan" olarak degistirdim. Diger ornekleri burada tekrar etme niyetim yok. TUBITAK'i siyasi heyecanlarina alet eden ya da "sansür" gibi cirkin laflarin yanina koyan diger ornekleri bir zahmet kendin oku. (Gaza gelip bilgisizce yazanlara diyecegim yok, onlar cogunluk ne derse ona inanir.)

(bkz: #14973497 )
burada bende dile getirmiştim ama henüz bir netice yok.
ekşifink ise sadece kendi bilgisayarında olabilir, internete girebildiğin her bilgisayarda (yani sözlüğün içinde- bu özelliğin olması lazım.
kaç entry kaybettim bu yüzden hatırlamıyorum.

mükemmel bir çözüm olmayabilir ama entry numarasını kendinize mesaj olarak atıp, arşive kaydedebilirsiniz.

arşivle uğraşılmaz dolar gider. genelde kendi bilgisayarınızdan giriyorsanız ekşifink en güzeli bence.

favorilere ekleme özelliği getirilebilir.ve favoriler kısmına girerek beğendiğimiz entyrleri tekrar okuyabiliriz.kimi entryler de kaynak olarak kullanilebilecek bilgiler içerebiliyor sonuçta.

öncelikle karayalçın kesinlikle öndedir % 1 ile bile olsa.
senin duyduğun tevatürler malum tarafın uydurduğu ve yaydığı dedikodular. lütfen melih değilse oyun bilesin ki karayalçın.

karayalcin ondedir, yavas %20'lerde filan gibi su anda.

ben arkadaki mantığı anlayamadım, pardon..

"oyum boşa gitmesin" ne demek!!!
sen kendine en yakın olan, senin kafandaki ideolojiye en yakın olan veya sana hizmeti en iyi verecek olan kişiye verirsin oyunu.. olur veya olmaz..
seçim, seçmek, demokrasi denilen şeyin anlamı budur zaten..
yoksa babadan oğula geçsin, neden seçim yapıyoruz ki..
sinirim bozuldu bak :@

biri geilp de "bana bankoyu söyleyin, ona oy atacam" dediği zaman insan art niyet arıyor..
sanki nemalanacak gibi..

@fuck milk.... Siz Ankaralı değilsiniz. Bundan adım gibi eminim. Böyle söylediğim için kendime sinir olduğumu belirttim zaten. Ben sadece şu bilmemkaç yıllık lanetten kurtulmak istiyorum ve bunun için her şekle girer, omurgasızın önde gideni bile olurum. Bir sorun varsa lütfen özelden devam edin. Soruma cevap arıyorum ben sadece. Bir araştırma şirketi...

@divit: oyun boşa gitmesi diye bir şeyden bahseden kim? Sorumu 10 kere okudum öyle bir laf göremedim.

yoo ankaralıyım.. şu anda yenimahalle'nin o güzide internetinden giriyorum bunları..

madem bir cevap olacak,
her ne kadar sevmesem de, "biraz da sırf oy vermiş olmak için verecek olsam da" chp diyorum ben..
ama oy, vermeye debilirim.. (vermeye debilirim mi, vermeyedebilirim mi)
chp'yi de pek sevmiyorum.

kesinlikle karayalçın.

birçok kişi tanıyorum mansur yavaş çok iyi ama karayalçın önde olduğundan ona verecem diyen..şahsen bende öyleydim daha doğrusu ben direk karayalçına verecektim ama yavaş ın genç bakıştaki açıklamalarını çok beğendim gerçekten çok temiz bir insan olarak görünüyor.bu tarz düşüncelere sahip seçmenler aslında aklının yattığına oy verseler mansur yavaş karayalıçndan daha fazla oy alacak gibime geliyor ama genel kanı bu sanırım...ama şu da var melih gökçek e oy verecek bir kesiminde artık mansur yavaşa vermesi sadece karayalçının oyunu bölmeyeceği kesin.en azından ankaragüçlüler böyle düşünüyorlar. ben şahsen mansur yavaş a verecem gibi..oy verdim bi işe yaramadı diyorsanız üzülerek söylüyorum ki melih e verin..en azından bu yarışta birinci gelme olasılığı en yüksek olan aday o.. bence siz karayalçın ı ve yavaş ı tv de sonuna kadar izleyin ve hangisi aklınıza yatıyorsa ona verin derim ben.. bide şu anketlere ben nie rastlamıyorum hiç onu anlamıyorum doğrusu bi rastlayan adamda görmedim tanımıyorum.

ankara'da 1994'ten beri "ideolojime uygun partiye oy verecem, demokrasi budur" düşüncesi yüzünden melih gökçek'i çekiyoruz. bu soru melih gökçek'i istemeyen ankaralıların çoğunun kafasını kurcalıyor bu günlerde. bu düşünceye sahip kişilerde ortak bir amaç var, melih gökçek'ten kurtulmak.

beypazarı'nda yaşayan arkadaşlarımdan duyduğum kadarıyla mansır yavaş çok iyi bir başkan. lakin melih gökçek'in en yakın rakibi o değil bundan adım gibi eminim. bu yüzden ben de karayalçın diyorum. en yakın rakibi o.

valla bende tartışma yaratmadan -ve bunu istemeden- şunu söylim;
sözlükte yazılanlar ile gerçek hayattakiler birbirine hiç uyumlu değil (özellikle siyasette)
yani eğer sözlükte a partisinin ismi daha çok geçiyor, daha çok övülüyorsa, gerçek hayatta o a partisinin ters görüşlü b partisis öndedir.

@fmgb: "vermeyebilirim de" dogru
@kibritsuyu: ben de beypazarliyim ama karayalcin'a verecegim
@etna: o kadar da degil; anket diye, genel secmen profili diye bir sey var. o sadece akp icin gecerli.

yerel secimde tek ideolojim var, melih gokcek'ten kurtulmak....

@endless dream anketler henuz yayinlanmaya baslanmadi, resmi olarak secim propaganda donemi civarinda ciddi anketler cikacaktir. simdi yayinlananlar partilerin yaptirdigi oldugundan kafa karistirici olabilir. bira daha bekle, oyunu da heba etme :)

gordugum, karayalcin'in (yani sol oylarin) %30 (+ - 4) civari olacagi seklinde. bu fazla oynamaz. mansur yavas yukseliste ama henuz o bahsettigi %25'lerde degil. melih gokcek ise dususte ancak hala birinci durumda.

kaynagini sorma ama durum su an boyle. lakin bu oranlar cok degisecek cunku "melih'ten kurtulmak isteyenler partisi" su an birinci ama secimde kime oy atacaklari hala biraz muallakta sanki.

söylediğiniz modeller hakkında bir yorum yapamayacağım ama kullanan arkadaşlarım memnun değillerdi lg'nin cep telefonlarından. bir tanesi servis sorunuyla karşılaşmıştı sanırım. diğerlerini pek hatırlamıyorum. gerçi bu bilgiler 4-5 ay öncesine ait. bu zaman zarfında bir şey değişti mi bilmiyorum..

forum.donanimhaber.com
burada cep telefonu bölümüne bakabilirsin.

meclis başkanının açıklamasında siyasi partiler kanununa aykırı davranıldığı belirtiliyor (www.tbmm.gov.tr)

"Madde 81:

c) Tüzük ve programlarının yazımı ve yayınlanmasında, kongrelerinde, açık veya kapalı salon toplantılarında, mitinglerinde, propagandalarında Türkçe’ den başka dil kullanamazlar; Türkçe’den başka dillerde yazılmış pankartlar, levhalar, plaklar, ses ve görüntü bantları, broşür ve beyannameler kullanamaz ve dağıtamazlar; bu eylem ve işlemlerin başkaları tarafından da yapılmasına kayıtsız kalamazlar. Ancak, tüzük ve programlarının kanunla yasaklanmış diller dışındaki yabancı bir dile çevrilmesi mümkündür. "

Bunun haricinde içtüzükte de bir hüküm varsa bilmiyorum. belki yeni içtüzük taslağında olabilir.

çok teşekkürler, yani atıfta bulunulması gereken yer siyasi partiler kanunu, yoksa içtüzükte böyle bir madde yer almıyor.

81. maddedeki "açık veya kapalı salon toplantılarında" ibaresi de sanırım zaten tbmm genel kurul ya da grup toplantılarını kapsıyor. ya da kapsayacak bir biçimde yorumlanabilir.

yalnız şu entryi okuyun. yayını trt3 değil tbmm tv kesmiştir.
(bkz: #15546590)

çalıştığınız kurumun banka ile anlaşması varsa hesap işletim ücreti, bilmem ne komisyonu almayabiliyor. akbank benden şu anda eft ücreti dahi almıyor.

gidin herhangi bir banka ile pazarlık edin. şu kadar param var, eğer zart zurt komisyonu almayacaksanız size yatıracağım deyin. olur mu olur.

(git: 57560)

şurada banka ve şube kodları var
huseyint.com
4'e veua 5'e tamamlamak için başına 0 koyman gerekir.
account number ise senin hesap numaran.

hayır. bu sadece vista servis pack 1 içerir. yani sadece yama.

verdiğin linkte sadece vistanın servis paketi var. yani vista kurulumu değil. ki zaten microsoft işletim sistemlerinin kurulum dosyalarını öyle alenen vermez(betalar hariç).
yapman gerekene gelince;
laptopun harddiskinde ayrı bir partition olarak kurtarma bölümü olması lazım. buradaki dosyaları hp recovery disc creator(bkz: hp recovery) programıyla(bu da kurulu, hazır halde olması gerekiyor) dvdye yazıcaksın. sonra bu dvdden vistayı kurabilirsin. driverlar, yardımcı programlar vb. herşey kurulur bu dvdden kurulum yaparsan.

eğer d: sürücüsünde bilgisayarın yedeğini koyduklarını biliyorsanız, bilgisayar açılırken fabrika ayarlarına döndürebiliyosun bilgisayarı.
örneğin benim acer bilgisayarda cd olmasa dahi bilgisayar açılırken alt+f10 yapınca o bölümden yüklüyo tekrar.
senin bilgisayarında vardır böyle bir özelliği, internette aratınca bulabilirsin. (tabi d:'de yedeğin varsa)

telkinleriniz dogrultusunda yapmis oldugum arastirma sonucu ulastigim hp recovery muessesesini yuksek huzurunuzda daha rakiplerini tanimadan bir numara ilan ediyorum. bilgisayar acildigi gibi f11 e basiliyor ve ardindan secenekler goruluyor. istersen dosyalarini yedekliyim abi ya da degisen windows dosyalarini hemen calisir hale geri getiriyim abi, ayagini opiyim abi gibi secenekler mevcutlar arasinda. format yalan oldu. klasik format devri kapandi, recovery devri acildi. mutluyum.

YourUninstall programı kullanıyorsan oradan uninstall etmeyi dene. kullanmak iyidir.

sistem geri yukleme yap baska turlu olmuyordu sanırım donusu.

ya da cd varsa repair dene.

vista acılmadığından sistem geri yükleme yapamıyorum. vista açılmadan msdos' dan veya başka bir şekilde sistem geri yükleme yapılabiliyorsa nasıl olduğunu söylerseniz sevinirim. repair olayı ilk aklıma gelen oldu. ama bu yeni laptoplar ile birlikte vista dvd si verilmiyor. sanırım d: nin içine yüklenmiş oluyor driver ve os gibi şeyler. vista açılmadığından bunları dvd ye yazmak gibi bir lüksüm de yok artık :(

yeni bir gelişme yaşadım. windows co. yazısı ile loading ekranı bitip siyah ekran ve üzerine mouse imleci gelince baya bir bekledim. bildiğin vista ekran koruyucusu devreye girdi. tahminim kullanıcı şifresi soran ekranda bir sorun var ve görüntülenemiyor :(

Altyazi ve film dosyasini ayni isimle data olarak dvd'ye yazdirirsaniz her DVD Player bunu okur zaten?

film.avi
film.srt

"her" dvd player olduğundan emin misiniz?

son 3-4 yıllık dvd playerlar okur ama eskileri okumaz.

aaah, kastettiğim şeyin "dvd filmi" ve okuyucunun da "dvd filmi okuyucu" olduğunu anlamadığını söyleme sakın. eğer cevabınız buna rağmen buysa :S

eski nesil dvd player'ların altyazı dosyalarını okumadığını biliyorum.

iki dosya da ayni isimdeyse ve ffdshow kurulu ise, bu videoyu tekrar encode edebilirsin. encode ederken altyazi eklenir otomatik olarak cunku ffdshow video oynatilirken ayni isimli altyazi varsa goruntuler.
bu encode islemi bittikten sonra nero'yu acip dvd video menusune gidip yeni olusturulan videoyu eklersin ve yazdirirsin.
bu islemden sonra her dvd okuyan cihaz istemesen de altyazili olarak oynatacaktir videoyu.

benim sorudan anladigim bu. trimpot'un dedigi ise divx/xvid oynatabilen dvd playerlar icin gecerli zannederim.

edit 2: aradığım şey şudur: programa "bu avi dosyası, bu da altyazı dosyası" diyeceğim. sonra dvd video yap'ı seçeceğim ve o direkt dvd film yapacak, ben boş dvd'yi takıcam sadece.

(bkz: ConvertXtoDVD )
veya
(bkz: tmpgenc)

bu iki programda senin aradığın türden. yalnız birincisi daha kolay. ikincisinin asıl amacı başka.
neyi nasıl yapacağını google söyler.

o paraya exper alma.
aynı fiyatlara hp var, asus var, acer var, var oğlu var. ilk önce onlara bak.

o paraya exper alma, acer hic alma.
asus ve hp'de o fiyata o konfigurasyonda bir notebook belki zor denk gelir ama bulunabilir de tabi. fiyati nispeten biraz daha dusuk olan lenovo(ibm)'lar var, onlara da bakabilirsin.

ornegin su cihaz: www.ereyon.com.tr
ayni notebook hepsiburada'da vista lisansi ile 1600kusur tl'ye satiliyor. bunu ereyon'dan ya da freedos ile satan bir yerden alip ram'ini de yukseltilirsen islerini rahatca yapabilecegin bir notebook'un olur.

casper iyi bir secim olabilir. ben hic kullanmadim ama kullananardan pek bir sikayet gormedim.

açıkçası casper ve acer korktuğum markalar arasında. ama gözümü karartıp alma aşamasına geldim gün itibariyle. lenovo da aklımdaydı zaten. olmadı ona ram ekletip alırım.

dostum lap top ların büyük çoğunluğu için durum geçerlidir.wireless ekstra güç tüketimi anlamına geldiğinden bir açma kapama durumu genelde söz konusudur.en sıkı şansın kullanım kılavuzunu dikkatlice incelemen olacaktır.yinede bir bakayım çaresi var mı...a bi de aman parçalama güzelim makinayı yazık olur:)

Başlat-çalıştır a girip msconfig yazın,gelen pencerede başlangıç sekmesine tıklayın.Orada çalışan programların içinde ''KeNofity Aplication'' aktif olup olmadığına bir bakar mısınız

edit; bu alıntıdır, benim cevabım değil, bir yerde rastladım.

ben bu laptopu böyle kabul ettim yaa..allah kahretsin yani..

ilgilenen arkadaslara tesekkür ederim..denedim lakin vista msconfigde o olay yok sanirim..

www.google.com.tr

içki ne?

rakı ise haydari, barbunya, acılı ezme iyidir. carrefour falan varsa orada satılıyor bazı meze çeşitleri. en kötü google amcaya sorarsanız tarifi yazıyordur. haydari yapmak kolay zaten

şarap ve rakı olacak. evet olmadı kucuk kucuk carrefour mantıklı olur. tesekkurler.

peynir ikisiyle de gider. ezine koyun peyniri özellikle. çeşit olur masada.

peynir çeşitleri, üzerine hafif zeytinyağı gezdir ve biraz da kekik serp

semizotu salatasi : semizotlarini yikayip, iki yaprak azcik sap seklinde koparip, az-sarimsakli yogurtla karistir azcik tuz serpistir, bitti.

patlican salatasi: patlicanlar kozlenir kabuklari soyulur dogranir, sogan, sirke, tuz,limon, eklemek istediginiz baska sey varsa eklenir, bitti.

kisir: ince bulgur haslanir sogan, salca, maydanoz, pul biber, kirmizi ve karabiber, tuz, yag, limon suyu karistir karistir, bitti.

kereviz salatasi: kerevizin disini kabuk soyar gibi soy, sonra kerevizi rendele bi kac damla limon suyu ekle, ceviz ici bul posete koy patlat ustune cekicle kiyilmis ceviz olsun, bu kiyilmis cevizi yogurt ve biraz mayonezle karistir, bitti.

renkli patates toplari: internette gordum yapmadim ama guzele benziyor, patatesleri haslayip ezip topcuk yapiyorsun, havuc, dereotu, kirmizi biber ayri ayri robottan gecirip topcuklarin etrafina bi havuctan bi dereotundan falan buluyorsun. yapisiyor onlar, bitti.

sarapla gider mi rakiyla gider mi diye de cok kasma hersey herseyle gider. bi de genelde hic kimse yemez bunu hic olmadi bu dediklerim ilk biten meze oluyor. damak zevki olayi.

arnavut ciğeri derim başkada bir şey demem.

istanbuldaysan marketlerde alayını bulursun, uğraşma yapmaya, yemekteyiz'e katılmıyorsan tabi :) mesela ataşehir migros.

misafiriniz kadınsa; şarabın yanına bruschetta yaparsanız çok sukela olur.

peynir çeşitleri,fava, buzlu badem ve kuru kayısı(şarap için mükemmeldir)

eminim bilen eden vardır ama bunu ben icad ettim sanıyorum:)) deneye deneye en mükemmeli şu şekilde oldu.
iki adet orta boy havucu güzelce rendeleyin, içine üç-dört yemek kaşığı yoğurt, yarım yemek kaşığı mayonez, iki diş rendelenmiş sarmısak, bir miktar limon suyu, tuz ve biraz zeytinyağı koyup karıştırın, üstüne de pul biber serpin, ekmeğe sürüp sürüp yenir, et yemeklerinin yanında salata olur, içkinin yanında meze olur, ne olduğunu bilmeyenlere tarator diye yutturulur, yanında da güzelce içilir, yattara valli'ye de dua edilir.

elinde hediye olduguna dair herhangi bir yazılı belge olmazsa iş biraz sakat olabilir.. luxor un sitesi falan da yok baktım da..

bence iyi yapmışsınız. kim beleş saat dağıtır yahu. hırsız falan da olabilirler bunlar. iletişim adres gibi bilgilerinizi almak için arıyorlardır.

ya iyice paranoyak olmuşsunuz ha!
size bir senet veya bir kağıt imzalatmadığı sürece, sadece kurye teslim kağıdınız imzalayarak saat sahibi olacaksınız, neden şüpheye düştünüz anlamadım.
bellki köprüden geçerken böyle elektronik işleriyle ilgilenmişsiniz ve de telefonunuz adamlarda var, size eşantiyon göndermek istiyorlar, ne bu şiddet bu celal?
cep telefonu üreticileri, ürün çıkmadan test amaçlı gönderirler ya incelemeleri içn, belki bu da böyledir.

@etna: kıllanmamın sebeplerinden birisi de gelip kapıma bir pazarlamacı salarlar diyedir. hiç uğraşacak vaktim yok. ayrıca çakallık yapmak isteyen size bir türlü o çakallığı yapar. kullanmadığım adsl için ttnet'e 720 milyon ödedim geçtiğimiz ay. devlet bile vatandaşına bu kazığı atıyorsa müsade edin de adını sanını duymadığım, internette herhangi bir şirket bilgisine ulaşamadığım bir firmadan kıllanayım.

Yalnizca kargo ucreti adi altinda 2-3 lira maliyetli saat satiyor olabilirler. Surumden kazaniyorlardir.

evet bence eşşeklik etmişsin, ofisin öbür numarasından ararlarsa kabul et. ama kararlıysan almayacağım o saati diyorsan da, ben sana adres vereyim bana yönlendir:D

yaa ben 'kol saati'lafina killandim :)

2- nickler duruyor bende. kaymamış cillop gibi mis.
firefox 3.0.6

nickler bende de sağlam gibi de özellikle "şu duyuruya bak onda düzgün değil" falan derseniz bakabilirim. (ff 3.0.6)

ya bir de kızmayın ama çok tipsiz durmuş solda, sağa alınsa daha iyi olmaz mı?

ff 2.0.0'da nickler sağlam ie7'de sorun var. ama ff'de cevapla ve refresh tuşları gözükmüyor, ie'de görünüyor. opera'da ff ile aynı.

img27.imageshack.us

tüm herşey olması gerktiği gibi.

oha zaten sağdaymış, solda çıkıyor ff'te.

ie 7 kullanıyorum. ilk cevabın nicki eksik. diğerleri tamam.

ama mesela burada hia'nın nicki tamam ama hemen altıdaki girinin nicki eksik. sadece es var. ona basınca galadnikov olduğunu anlayabiliyorum.

arkadaslar, browser'larinizin cache'lerini bosaltip sayfayi refresh ederseniz her seyin yerli yerinde ve duzgun bir sekilde calistigini gorebilirsiniz. valla.

bak bunu iyi dedin. ctrl+f5 yapmayı unutmuşuz, düzeldi şimdi.

img18.imageshack.us

ikinci sıradakinin (galiba galadnikov) nicki yok. ccleaner yaptım, ctrl f5yaptım, modemi bile resetledim. yok hala.

ilk sıradaki de internet kullanıcısı olduğu için var. cevap yazan ilk ekşi sözlük kullanıcısının nicki ve butonları gözükmüyor.

şimdi farkettim, 5'ten az cevap gelen duyurularda refresh tuşu çalışmıyor, basıyorum dönüp duruyor öyle. 5'ten fazla cevap gelenlerde ise hemen refresh yapıveriyor.

5'ten az cevap gelen duruyularda refresh tuşu ve dahi cevapla tuşu bile yok ki aşağıda.

ie7 bu arada.

@kibritsuyu:
evet aşağıda yok da yukarıdakini kullanıyorum, olmuyor sürekli dönüyor, ie7'de durum nasıl?

yakında çamaşır suyu ile girişecem laptopa. düzelmedi henüz. galadnikov ve kibritsuyunun yazdıkları aynen geçerli bende de.

evet aynen. dönüyor sürekli. refresh yapamıyor yukarıdaki de.

ben ie7 kullanıcısıyım, os vista.

sadece, yukarıda "bende de çoğu soruda nickler yok. ie7." diyen arkadaşın nickini göremiyorum :)

@sql: ya diğer duyuruların ilk cevapları?

nickin yanındaki "es"e tıklayınca kimdir nedir geliyor, iyi güzel
de...
sözlük yazarı olmayanların yanındaki "i"ye tıklayınca da, kaç duyurusu, kaç cevabı var, cevaplarının kaçı tik almış filanda çıksa olmaz mı?

google chrome kullanınız her bir şey gözüküyor.

yeni fonksiyonlari dun gece (10 saat fark var turkiyeyle burasi arasinda) ben ekledim, tabii cok test edilmediginden sorunlar cikmis.

Duzelmis olmasi lazim herseyin. IE'de cok anlamsiz hata vardi, onu duzelttim, refreshi duzelttim, nick cikmama sorununu da duzelttim.

etna'nin istedigi olabilir, evet, ama onu da yazmam lazim.

var, kabullenmek.

boya dışında derken, kına gibi bi şey mi?

var.. www.hepsimarkette.com

benim de yaşıma göre saçlarım accaip beyaz.. ancak bu losyonu kullanmam acıkcası cünkü bu parayı verirsem saçlar direk beyaz keser..

erkeksek dert etmemek lazım. karizmanın alâsı işte. ama kadınlara yakışmıyor onu da belirtmek isterim. ne o öyle şenay düdek gibi. sorunun cevabına gelirsek, bir ara lise hocam sarımsak yut falan gibi bir şey demişti (benim saçlar da beyaz). na kadar doğru bilmiyorum. pek itimat edilesi bir hoca da değildi zaten. tabii ben de denemedim. zaten şikayetçi de değilim. ne kadar yardımcı oldum bilemiyorum ama en azından böyle bir şey olup olmadığını araştırırsın :)

benim saçlarımda da bi sürü beyaz var, ulan biraz daha artsa da karizmanın allahı olsam diye bekliyorum. yeşiçam melodramları izleyip kederlenmeye çalışıyorum hatta..

arastırmalar sonucu dogal ve bol kokulu bir tarif buldum internette.

"1 adet soğan ve 5 diş sarımsağı blenderda ezin. 1 yumurta sarısı ve 1 çorba kaşığı zeytinyağını ekleyerek krem kıvamına getirin, saçınıza sürün. 1 saat bekletin. Haftada 1 gün uygulayın."

demişler.sonuc alanlar da olmus ama tabii koku kısmıyla ilgili ne yapmak gerekir bilemiyorum=)

kardeşim kullanmıştı
bir ilaç. mevcut saçı boyamıyor ama yeni çıkacak olanların rengi normal çıkıyormuş.ancak belli bir süre kullanması gerekiyordu galiba devam ettiremedi. o sebepten etkili mi değil mi bilmiyorum. eczanelere bir sor.

elektronik aletlerde olumlu oy oranı yüksek kişilerden alışveriş yapabilirsin. çünkü elektronik vergisi diğerlerinden daha yüksek. örneğin yalçınlarda 1000 küsür liraya satılan panasonic dijital fotoğraf makinesini orada bir arkadaşa 550'ye almıştık ve de çok memnun kaldık.
ama giyim için olay nedir bilemiycem.

ben y.dısından abercrombie çakmaları getirmiştim.. orcisine oranla ne derece basarılı oldugunu görmek icin kalyondaki intersporta gittim.. ve karşılaştırdıgımda abartmıyorum onlardan daha iyi bi işçilik vardı ortada ve bikaç marka düşkünü arkadasıma gösterdim orci sanarak satmamı istediler.. yani çakma olma ihtimali yüksek ürünler oldugunu düşünüyorum sen ben anlayamayız gibi geliyor bana.. ama bu tabii ki hepsi çakma demek olmaz..

orjinal ürün var elbet ama her satıcıda bulunmuyor. bazı toptancılar yurtdışından getiriyorlar abercrombie olsun tommy hilfiger olsun bunların orjinal seri sonlarını bulmak mümkün. ama orjinalinden daha çok bir kısmı kolpa mallar...hatta orjinalleri bile satıcıların ellerinde kalmış kalitesiz mallar. ama uygun bir zamanda denk gelirseniz kaliteli mal bulmak mümkün.

ucuz olmasının sebebi ihraç fazlası olması. gayet doğaldır ucuz olmaları. diğer bir sebep ise ürünlerin sahte olması diyebilirim. gg de her satıcıdan alışveriş yapılmaz.

herkese güvenemezsiniz. resimdeki farklı gönderilen farklı oluyor bazen. ama satıcının aldığı yorumlara bakarak bir izlenim edinebilirsiniz. araştırmadan alışveriş yapmamak en güzeli.

çok birşey eklemeyeceğim ancak 100 yorumda yalnız 5 kötü yorumu var diye kıyafet satanlara güvenme. zira en büyük oy yanlışlığı mrtksn' in dediği gibi onlarda oluyor. 5 kötü yorumu çok rahat genelle ve başka bir satıcıya yönel.

Merhaba,
Bir süre gg de satış yapmış biri olarak şunu çok rahatlıkla söyleyebilirim. Alıcı mümkün olduğu kadar profili yüksek olan satıcılardan alışveriş yapmalı. % 90 altı kişilerden alışveriş yapmamak çıkacabilecek sorunların ihtimalini azaltacaktır.
Yazar arkadaşlar belirtmiş ama, 100 satıştan 5 i kötü dahi olsa yani % 95 e tekabül eder bu, yine de dikkatli olun diye ama, ben bu söylenenlere katılmıyorum.
Çok çeşitli alıcı tipleri var, insanlara kaliteli hizmet verseniz de içinde kıllık yapmak varsa yapıyor, kim bu insanlar demeyin, hepsi bizim ararmızda dolaşan insanlar.
Örnek vereyim de iyi anlaşılsın( ürünleri sallıyorum, mühim olan yaşanan)
Müşteri atıyorum cep telefonu şarj cihazı alsın. Satıcı gayet güzel bir şekilde, çevresel etkilerden zarar görmesini engellemek adına her şeyi yapmış ve ürünü çevreden bulduğu bir kutuya koyarak göndermiş( orta büyüklükteki ülker çizi mukavva kutu-bakkaldan almış-)
Müşterinin eline geçiyor ve ardından satıcının profil sayfasına 1 yıldız veriyor. Ardından şöyle bir diyalog geçiyor.
Satıcı: Ürün de bir sorun mu var?
Alıcı: Hayır gayet memnunum.
Satıcı: O zaman niye tek yıldız verdiniz, ayıp değil mi?
Alıcı: Çizi kutusuna koymuşsunuz, çizi gönderdiniz sandım ve o puanı verdim.
Satıcı: Bi siktir git arkadaşım.
Tekstil konusuna gelince; tekstil ürünleri ve parfüm konusunda gg de problemlerin olduğu doğrudur, dikkatli alışveriş yapmakta fayda var.

satıcıya mesaj atma saflığını denemek istedim az önce. yorumlarda da negatif bişey yok. çok da duyarlı oldugu yazılmış tersine. bakalım ne derece doğru

az once cevap geldi. urunun orjınal oldugunu -tabıkı- ıddıa edıyor. sanırım alıcam. zaten son teklıf de bende. urun elıme gectıkten sonra da onaylarım ve bısey almak ısteyen olursa kendısını burda tavsıye ederım.

valla chelsea eşofman takımı aldım 20 tl'ye, çakma makma ama güzel gözüküyor sdfs

çok klasik olacak ama;
saving private ryan
we were soldier
the last samurai
the thin red line

ayrıca; (bkz: savas filmleri)

(bkz: enemy at the gates)

(bkz: saving private ryan)

(bkz: pianist)

(bkz: schindler's list)

www.en-iyi-savas-filmleri.eniyi100film.com

tr.wikipedia.org:Sava%C5%9F_filmleri

full metal jacket
good morning vietnam

maskeli beşler ırak
hababam sınıfı askerde
o şimdi asker

bunlar da savaş filmi. yaa yaa.

hacı er ryan'ı kurtarmak diye bi film keşfettim süper(!)

bu link işine yarayabilir:
www.imdb.com

(bkz: idi i smotri )

no man's land var bi de...

black hawk down
kippur
no man's land (cok basarili)

dostlar er ryan ı kurtarmak'ı bilecek kadar sinema kültürüm var :). ben de keşfettim onu yani.

platoon unutulmus, kacirma derim.

lord of the rings the two towers
lord of the rings return of the king

ne savaş var. bir bilseniz.

klasikleri de unutmamak lazım.
mesela;
kwai köprüsü (bkz: the bridge on the river kwai)
silahlara veda (bkz: a farewell to arms)
navaron'un topları (bkz: the guns of navarone)
muazzam filmlerdir.
ayrıca arkadaşlar da söylemiş ama ben de tekrar yazmak isterim, (bkz: full metal jacket) seyrettiğim en güzel savaş filmlerinden biridir.

www.divxforever.in

ikinci dünya savaşı ile ilgili yapılmış çoğu film var burada, indirebilirsin.

underground

geçen burada bir screen shot görmüştüm;
bir başlık vardı ve altında 5-6 tane ne diyem mahmut mu diyem bkz'ı vardı.
sözlükte bir tabir tutulunca herkes kullanmaya başlıyor/çalışıyor onu. kendilerince "herkesten farklı bir kavram"la açıklamış oluyorlar. sonra sözlük kendini tekrar etmeye başlıyor ve daha sonra herkes "sözlüğün kalitesi düştü" deniliyo!
son zamanlarda entryleriyle en beğenilenler listesinde olan veya popüler olan yazarlara, bir bak mesela farklı olayları aynı kelimelerle anlatıyorlar. ama sözlükte iyide prim yapıyor bu olay o ayrı. üstelik bunu yapanlar birde recep ivedik'e giydirmeye çalışyırlar. tezatlıklar sitesine doğru gidiyoruz vesselam.
(ulen nerden nereye bağladım be!)

oto boka sorunsal deme gibi bir şey işte.

sözlük çok büyük olduğu ve her an tonla "veri!" girildiği için böyle olması kaçınılmaz. çünkü sözlükteki genel denetim içerik değil şekil denetimi. formatlara uygunluk denetleniyor yazılanların içeriği değil( gg de sözlük formatına uyumluluk çerçevesinde denetleniyor ya da başka türlü neyse). içerik denetlenmeye kalksa ne denetleyecek kadar insan var, ne de bunun bir ölçüsü, kime göre, neye göre. içerik denetimi zaten sözlüğün formatına aykırı.

turnusol kağıdı görevi görüyo turnusol kağıdı yazmak. angutla normal adamı ayırıyoruz.

ben de bu kullanımdan baygınlık geçirip yaklaşık 2 yıl önce şunu yazmıştım:

(bkz: turnusol kağıdı gibi yazar)

www.dealextreme.com

daha geçen gün ankara sincanda bir cep telefoncuda gördüm kalem kamera. 80 ytl fiyat çektiler.

kullandım ve memnun kaldım ancak kesinlikle bilgisayarda şarj etme sonra kaydın 2. dakika da bitiverir, o kadar uğraş çaba boşa gider. dükkanlara geliş fiyatı 60 ytl, pazarlık yaparak 70 lira civarında alabilirsin.
Bir de neden casus kamera istiyorsun bakiym :P

aslında casus kamera değil derdim ucuz bunlar bana dandik kayıt yapabilecek bişey lazım
teşekkür ediyorum cevaplar için