Vezir padişah danışmanı zaten. Paşa olur, sayıları bellidir birden fazladırlar.
Vezir-i azam ve sadrazam aynı şey. Vezirlerin başı, padişahın baş danışmanı, divanın da başı. Sahip oldukları yetkiler diğer vezirlerden daha fazla. Dönem dönem değişmekle birlikte Osmanlı'da devleti padişah gibi yöneten sadrazamlar da vardır (Köprülü gibi).

homo sapiens gotgobekus +1

vezirler bugünün bakanları gibidir. Sadrazam ya da vezir-i azam ise başbakan. Ama son sözü daima padişah söylüyor. sadrazamını rahatlıkla idam ettirebilir padişah..

Teşekkür ederim. Vezir-i azam ve sadrazamın aynı olduğu kesin mi?

%100 kesin

vezir-i azam ile sadrazam aynı olarak kabul edilse de aslında aynı kişiler değildir. vezir-i azam, yürütme yetkisine sahip meclis başkanı olarak düşünülebilir. sadzaram ise bildiğimiz başbakandır. sadrazım 18. yy'dan sonra kullanılmaya başlanmıştır. nezaretler kurulmuş ve bu nezaretler sadrazam paşaya bağlanmıştır.
ancak osmanlı klasik döneminde divan-ı hümayum olarak adlandırılan yapı bir hükümet ya da bakanlar kurulu değildir. yürütme yetkisine sahip olan meclis olarak kabul etmek daha doğru olur.

ben vakti zamanında ekap'tan ve ihale bülteninden bakardım ihalelere. ekap.kik.gov.tr
www.ihalebulteni.com

fakat bunlar kamu ihaleleri. bir de ben daha çok işin yasal kısmıyla ilgili konularda araştırma yapardım ve şirketin aylık bültenini hazırlamak için takip ederdim. yani günlük olarak güncellikleri ne kadar güvenilirdir bilemeyeceğim.

Artık sağdan soldan ihale siteleri araştırmanıza gerek yok Ekap adında devletin kurduğu kendi sistemi var onu kullanabilirsiniz ücretsiz bir sistem.

ekap.kik.gov.tr
(bkz: ekap)

except yerine expect olması gerekiyor öncelikle. şöyle olabilir:
we are planning to finish all tasks until 31.01.2011. but we had difficulties in finishing tasks. Your understanding will be appreciated during this process.

we are planning değil we were planning olacak. planlıyorduk yani.

daha da güzeli, we WERE planning to complete all tasks BY January 31st, 2011 but we had some difficulties. Bundan sonrası crudelis'in dediği gibi.

ben de 2011 değil de 2012 diye algıladım o tarihi. hala zaman olduğunu düşünerek present yapmıştım.

compadrito doğru olanı söylemiş. crudelis'in ikinci cümlesi ile de tam olarak doğru oluyor.

zıçtım: 2011 değil yahu 2012 olacak o. Bende diyorum niye geçmiş zaman yapmışlar.

Son durum nedir?

We are planning to complete all tasks by January 31st, 2012 but we have been having some difficulties. Your understanding and co-operation will be appreciated in case of any delay.

2012'li cevap böyle iyi olur. Yani diyosun ki, hâlâ 31 Ocak tarihine yetiştirmeye niyetliyiz ama elimizde olmayan sebeplerden gecikirsek de gusura galmayın.

bırak yesin hayvan

oha ben kirpi görsem kedi beslemeyi bırakırım.

bi yaşıma gire gire yaşlandım lan. kirpi ne?

kirpi balık kraker, bisküvi, cips gofret, allah ne verdiyse yer. Mamayı sadece kedinin ulaşabileceği yere dök, yerlere de balık kraker dök. Kirpi yavrusuyla gelip yer onları. Kıtır kıtır seslerini duyarsın. Sevmeye kalkma ama :p :)

bırak alışsın kirpiden iyisini mi bulacaksin su da koymayi ihmal etme (:

nasıl ya, nerde yaşıyorsun? ben de istiyorum kirpi valla..

kirpiye de ver yazık, alışsın ne olacak?
yok illa "ben kedi beslerim, kirpi istemem" diyorsan yüksek bir yerlere koy, kedi hoplar zıplar ama kirpi yapamaz.

yine de en iyisi kirpi içi yere koymak, kediler için de daha yüksek bir yerlere koymak. yazık ya kirpi de can. olmadı bana ver? ben bakarım.

ben de başlarda house izleyemiyordum, sonra alıştım. bunun sebebi daha çok tıbbi terimlerden fazlaca bahsetmeleri. sen adamın bir dediğini kaçırıorsun, dikkatin dağılıyor ama adam çatır çutur yardırıyor tabi beklemek yok. özetle daha az terim geçen dizilere bak önce, orada adamın dediği şeyin türkçesini bile bilmiyorsun sonuçta.

ingilizce altyazi ile izlemeyi dene daha sonra altyazisiz izlersin. ben oyle yapmistim.

bir kaç faktör var:

Sen İngilizce öğrendin, onlar Amerikanca konuşuyorlar
Sen İngilizce'yi Türklerden öğrendin, onlar Amerikan aksanıyla ve hızlı konuşuyorlar
Sen gündelik konuşma ve yazı dilini öğrendin, onlar tıbbi terimler kullanıyorlar
Dinleme süren yetersiz.
İngilizce öğrenme sürecinde, senin seviyendeki herkes senin durumunda. Aksini iddia edene şüpheyle bak. Palavra sıkıyor olabilir.

Öneri geç, özet geç piç: Başka bir dizinin bölümlerini tekrar tekrar, durdura durdura, deşifre ede ede, cümleleri ezberleye ezberleye dinle. Öyle ki, sonunda dizinin metnini ezberleyecek hâle gelmiş ol. Tabii ki alt yazıyla başlayacaksın. Alt yazısız başlamak, doğru dürüst okuma bilmeyen çocuğun eline roman vermek gibi bir şey olur. YouTube'dan bol dizi izle. Hem kısa kısa bölümler, hem de çeşit bol.

house'la başlamak yanlış olmuş bence. youtube'dan falan bir şeyler izleyerek başla. belgesel vs gibi. house 2. aşama olsun. oradaki tıbbi terimler bile insanı şaşkına çevirebilir ilk anda.
illa diziyle başlamak lazımsa da daha sade bir dizi ile başlanabilir. ingilizce altyazılı olsun, sonra altyazısız devam, sonra house.
bir de şeye dikkat etmek lazım, hangi aksan? yani ingiliz aksanı, irlanda aksanı, iskoç aksanı, yeni zelanda aksanı, o aksanı, bu aksanı...
house abd aksanı ama içinde yer yer farklı aksanlar kullanılır, özellikle ingiliz aksanı (hugh laurie özellikle).

compadrito-alıntı: "Başka bir dizinin bölümlerini tekrar tekrar, durdura durdura, deşifre ede ede, cümleleri ezberleye ezberleye dinle. Öyle ki, sonunda dizinin metnini ezberleyecek hâle gelmiş ol."

Bu aklıma gelmişti yeminle :d Aynı bölümü 4-5 sefer izlemek.. Bunu deneyeceğim.

Herkese teşekkür ederim.

hisseli (ortaklı) yer alma.hele türkiye'de.

gıda işletmesinde %20 kâr olmaz. daha fazladır. franchise'lar bile (amerikan markaları) %20'den fazla kalıyor. bence size sadece %20 vererek işi sürdürmeyi planlıyor diğer ortak. bence uzak durun.

mekan kira mı değil mi?
40 bin desek ciroya yüzde 20si 8 bin eder. ayda sana 4bin kalıyor. 25 ayda çıkarıyorsun. bilemedim. çok karlı gelmedi.

bir işletme ilk yatırım masraflarını 5 yıl içerisinde kazandırıyorsa karlıdır, yatırım yapılabilir ki lorenzen 25 ay olarak hesaplamış. asıl olarak ortaklı çalışmak isteyip istemeyeceğini düşün bence.

eğer bu tip ortaklı işleri daha önceden yapmadıysan (ticaret yapmadıysan demiyorum bile) pek yanaşma.

@ben smyrna %20 kâr çok iyi. yeri iyi olan franchise'lar ancak %20 civarında kâr yapar.

bu franchise değil. o nedenle daha yüksek olmalı bu birincisi. bunun yanında toplamda 10 yıl amerikan franchiselarında çalıştım. %15-20'den az kâr görmedim. (mcdonalds, dominos pizza)

diğer ortak ile görüşmedim, ben hisesini satmak isteyen ortak ile görüştüm ve karı o söyledi. benden karı saklayamaz ki, ne hukuken böyle bir şey yapabilir ne de ben bunu anlamayacak kadar şapşalım.

mekan kira, 7 kişi çalıştırıyor toplam. ufak bir mekan. ben de o ayda kalan 4 bine takıldım zaten. o nedenle fikir almak istedim.

işletme mezunu, pazarlama masterlı, daha önce ticaretle ilgilenmiş, yine %50 hisse ile bir şirketi yönetmiş biriyim. fakat sektör bambaşkaydı. aynı zamanda hem patron şirketinde hem de uluslararası kurumsal kimlikli şirketlerde çalıştım.

sadece, dediğim gibi, sektörü bilmiyorum. ama dersimi çalışırım sorun, olmaz. sadece kazık yemek istemiyorum artık, bayağı çektim bu konuda, kimseye bir türlü güvenemiyorum. pis bir sektör diyorlar, mekanlar bir anda değerini kaybedebilir diyorlar, vs vs...bilemedim.

çalıştığım dominos pizza ankara bölge birincisiydi kârlılıkta ve %20 oranını tutturunca tamam yine birinciyiz diyorduk. selam olsun meslektaşa(:

"pis bir sektör diyorlar, mekanlar bir anda değerini kaybedebilir" doğru
kredi alacaksın. yazık. paran olsa lanet olsun para gitti dersin en fazla. ama borç sakat iş. bankalara arkanı dönme. bence vazgeç.

satmak isteyen ortak neden satıyor? ihtiyacı mı var yoksa başka bir neden mi?
bir de ortaklıklarda genellikle 3 ortak tavsiye edilir. çoğunluk sağlanıp kararlar kolay alınabilsin diye.
bence de krediyle olacak iş gibi gelmedi. 2012'nin gidişatı kötü. herkes "nakitte kalın" diyor.
illa alıcam dersen son 3 yıllık mali tablolarını incelemek lazım. bir kaç defa mekana git bi şeyler ye iç. hafta içi ve hafta sonu müşteri sirkülasyonunu, elemanları, servis kalitesini gözlemle. öyle karar ver.

bu duyurudan sonra muhtemelen ssg sana ulaşacak. sen yine bu duyuru linkini moderasyon ekibine mesaj olarak gönder.

ssg
kaamos
kays el mecnun
kimi raikkonen
neutralife
eski
crown
zakdem 80
guybrush threepwood
nuage
dark horse
jokullmagic
gyne
cern de cayci olmak vardi

praetorlar

aegis the genuine
calendil
chameleonn
clausula rebus sic stantibus
dritta
durham oldies
icerik yoneticisi
justinianus
kanzuk
nickinne


bence kanzuk'tan başla.


ekleme: şu entrin olabilir mi?

---
başlık: allah
entri: tanrının 600'lü yıllardan itibaren kullanmaya başladığına inanılan nickidir.
(bkz: allah bir daha kitap gönderse alabileceği nickler)

(axellennox, 15.05.2007 19:20 ~ 19:27)

---

İşte böyle yobaz bir yere gidiyoruz. Espri yapabilmeye bile hak tanınmıyor. Kim bilir hangi sözlerimiz bir kaç sene sonra karşımıza çıkacak. Arkadandayım. Konu ile ilgili haberdar et lütfen.

ben bu entryde ne var anlayamadım?!!!

@sormaya geldim
en yakın başlık ve entry o görünüyor evet. ssg, moderasyon ya da kanzuk'un ne yardımı olabilir ki? gidip ifade verip, suçlamayı reddeceğim.

adamlar seni ifade için çağırdılarsa, ya da tekrar çağıracaklarsa, ben ne yazmışım sorun nedir diye belirt göstersinler.

Sen bişey yazmışsın biri şikayet etmiş gel ifade ver diyerek olmaz o iş. Sana, "şu sebeple seni çağırdık bu da entarin" demeleri lazım

kanzuk hiç ama hiçbir şey olmasa, ücretsiz hukuk danışmanlığınızı üstlenir. En azından ifade vermeden önce ona danışırsınız. Herhalde yardımcı olacaktır böyle bir durumda..

@sormaya geldim
ücretsiz danışmanlık yapacağını hiç zannetmiyorum. zaten yoğundur. mesaj attım. bir yol gösterse yeter.

ssg veya kanzuk veya onlar gibilerden zerre hayır gelmez. mutlaka bir avukat lazım size, lütfen katakulliye getirmelerine izin vermeyin, eşeği sağlam kazığa bağlayın.
benim bir ricam var sizden, hangi entry olduğunu öğrenince haber verir misiniz? yaklaşık 200 entry varmış sanırım, hepsini toparlayıp kendi nickim altına yazacağım. yanacaksak beraber yanalım bakalım.

açık konuşayım. korku imparatorluğunu kurdular, birazdan 3000 adet entrymi silip sözlüğe okuyucu olarak devam edeceğim.

@endless dream dünden beri hala cevap yok. zaten biliyordum onlardan hayır gelmeyeceğini. iki cümle bilgi istedik alt tarafı. sırf pratikliğine alışık olduğumdan günlük gibi kendi kendime yazıyorum şu ortamda. yoksa basıp gitmiştim çoktan.

bence korkuya, paniğe mahal yok. zaten "adamın" amacı bu. korkup, yazmasınlar, çizmesinler. şikayet konusu entrylerin çoğu hakaret içermeyen, ironi ya da espri içeren, görseniz inanamayacağınız şeyler.

şehir dışındaki bir avukat arkadaşa danışıp kendim gidicem. entryi bildiririm. desteğin için sağol.

@tchuck tam istediklerini yapıyorsun..

@axellennox; gelişme var mı? nedir durum?

@endless dream; +1

@tchuck; aramıza hoşgeldin :)
(entry'lerimi silmemiş olsam da, yazmayı bırakanlardan olarak hoşgeldin diyorum)

ayrıca:
(bkz: 2011 ekşi sözlük yaprak dökümü)

@bay bomba

gittim verdim ifadeyi. allah başlığındaki espri içerikli iki entryrim yüzünden şikayetçi olmuş malum şahsın malum müridi. davalık olacağımı zannetmiyorum. asıl sigaram ve ben'e destek olmamız lazım öncelikle.

bol alkol almak tecrübelerime göre tüm ayakta veya bacakta şişlik yapar bunun sebebi de az su tüketimidir. bu tür şişlikler yürürken zorluk verir fakat bol su tüketimi(1 gün boyunca misal) sonrası ertesi günün sabahında inmiş olurlar. yıllardır yaşadığım bişi.
ama lokal bir şişlik ve kızarıklık ve öncesinden gelen bir hikaye konunun alkolden ziyade başka bişi olabileceğini düşündürttü.

tabi ben bilmem doktor bilir ama bir baktırmakta yarar var gibi.

su tuketimiyle ilgisi varsa zaten hic su tuketmiyor, ama sislik ve iltihap belli bir bolgede. onun disinda alkolunde etkisiyle butun vucudu pert zaten. kas agrilari var ama ben o iltihapli kizarmis sisligi anlayamadim.

vallahi okudukça hayatına yön verebileceğin mesnevi var anlayabilirsen güzeldir, nasıl yaşayacağını iyi anlatıyor.

Dave Pelzer'in hayatını anlattığı bir roman serisi var. Adsız Çocuk, Yitik Çocuk ve Dave Adında Bir Adam isimleri.
Tavsiye ederim.
Tabii onun yanında klasikler var, Sol Ayağım vs gibi

iş bankası kültür yayınlarından çıkan nehir söyleşi serisini tavsiye edebilirim, kendine yakın bulduğun alanda birinin hayatını tanıma şansına sahip oluyorsun

önerebileceklerim, cahide birgül'ün türkiyenin ilk kültür bakanı olan sait talat halman ile yaptığı söyleşi ( baskısı olmayabilir sahaflara bakman lazım) ve can dündar'ın devlet adamı ismail cem ile yaptığı söyleşi, tabi ki seride başka bir çok değerli insan ile yapılan söyleşiler de var

ek olarak: aydın boysan ile yapılan hayat tatlı zehir söyleşisini de okurken zevk almıştım

alisveris.iskulturyayinlari.com.tr

nasuh mahruki - kendi everestinize tırmanın

zorba +1

@all
Hepinize teşekkür ederim...

şehir dışına çıkma zorunluluğunuz yoksa yani hayvan evde tek başına günlerce kalmayacaksa, hiç büyümeyen bir bebeğe bakabilecek sabır sınırına sahipseniz ve onun sizin isteklerinize göre değil siz onun isteklerine göre hareket edeceksiniz bunu kabul ediyorsanız kesinlikle kedi derim.. hayatımda böyle güzel bişey yaşamadım ben.

peki sizinkinin cinsi nedir öğrenebilir miyim? okuduğum, duyduğum kadarıyla cinsler arasında da oldukça fark oluyor. şehir dışına çıkma zorunluluğum yok, olsa bile kısa süre bırakabileceğim arkadaşlarım var. kendimi hazır hissediyorum ama emin değilim, sonuçta dediğiniz gibi çocuk sahibi olmak gibi bir şey... kolay bir karar değil :)

köpek almanı hiç tavsiye etmiyorum. keza evde yalnız kalabilen bir hayvan değil. maddi durumun bakımları için yeterliyse ve günlerce evde yalnız kalmayacaksa şu durumda en ideali kedidir senin için. ama kedi diyip geçmemek gerek çünkü tüm ev hayvanlarının masraflı bakımları var. en az 6 ayda bir veterinere götürüp aşılarını yaptırman gerekecek. öğrenci olduğun için bunları da hesap etmeni tavsiye ederim. avcılar civarındaysan üniversite hastanesi daha ucuzdur mesela. he bir de kısırlaştırma işlemleri falan var. ayrıca tüylerini temizlemek gerek bu hayvanların. düzenli temizlik yapmazsan tüm eşyalarından tüy temizlemen gerekecek. anlayacağın yalnız biri için ev hayvanı baya uğraş ve masraf gerektiren bir şey. kuş ya da balık olayına bir hayvansever olarak hiç girmiyorum zaten.

bulabiliyorsan siyam kedisi. gördüğüm en asil hayvan. siyam'da karar kılarsan yavrularından birini isterim ona göre :)

cevap: kedidir, kedi...

kedi al, ama öğrenciyim evden çıktım, yurda çıktım, yok askere gittim, yok fena halde Erasmus'um geldi gibi triplere gireceksen hiç alma. sokaktan eve aldığın bir canlı eve alışır ve tekrar sokakta yaşaması çok zordur. kediler 10-15 yıl civarı yaşarlar. eğer bu kadar süre sorumluluğunu kabul edebilirim diyorsan al.

bunun dışında evde bir canlı ile yaşamak güzel olduğu gibi zor yanları da var. bunlar canlı varlıklar. bugün sağlıklı olsalar bile yarın hastalanmayacaklarının garantisi yok. hastalanınca bakamam, ilgilenemem, öğrenciyim param yok dersen yazık günaha girersin.

anlattıklarımı göze alıyorsan kedi bakımı çok kolaydır. birkaç gün evde tek başına kalabilir.

maddi açıdan herhangi bir sorunum yok. yani çok zengin biri değilim ancak buna ayırabilecek bir bütçem var beni zora sokmaz. öneriler için teşekkürler. ayrıca eğer olur da siyam'a karar verirsem yavrularından biri senindir tamam :)

www.facebook.com!/hayvansevergazetesi

burada bir sürü kedi ilanı göreceksin ayrıca. pet shop'tan hayvan almak yerine evsiz bi yavruyu sevindirebilirsin.

benimkini soruyorsan eğer ben sokaktan almıştım. para verip almaya karşıyım önemli olan rengi tüyleri değil bence o bir canlı ve senin onu sevdiğin kadar o da seni sevecek olay budur. gerçi insan arada da kalıyor pet shoplarda çok kötü şartlarda tutuyorlar zavallıları:(

kaplumbağa hacı o senin dediğin.
alıyorsun suyu taşları falan derken o takılıyo kendi çapında.
bakması hem kolay hemde rahat hayvan.
şehirler arası bile gitsen yanında götürebilirsin.
ev arkadaşım öyle yapardı.

kaplumbağa güzel bir fikir. fakat temizlemesi ve bakımı konusunda araştırma yapman lazım. ben 2.5 yıldır bir su kaplumbağası sahibiyim. senin gibi düşünerek almıştım. tahmin ettiğimden daha detayli ve zor cıktı bakımı. baya bir araştırıp okudum öğrendim. su ısısından alması gereken vitamin ve güneş ışığı miktarina kadar. demek istediğim şudur; küçük falan diye bakımı kolay olur düşündüğün hayvanlar tam olarak öyle olmuyor. hazırlıklı ol. iyi araştır. can bakıyorsun neticede. ilgilenirsen detayli bilgi verebilirim su kaplumbağası hakkında.

eğer kedi alacaksan iki dişi yavru alıp kısırlaştırmanı öneririm. hem hayvan yalnız kalıp kafayı sıyırmaz. evde yalnız kaldıklarında birbiriyle vakit geçirirler. ayrıca da evde büyüyen kısırlaştırılmış dişi kedi kumunu temiz tutarsan pek fazla sokağa çıkma meraklısı da değildir. ama yanında kardeşi de olsun ki hayvan yalnız kaldığında kendini hapiste hissetmesin

kedi evet. bakımı ile ilgili yapmanız gereken şey kumunu temizlemek, tırnaklarını uzadıkça kesmek (veya veterinere götürüp kestirmek), ve taramak.

onun dışında sevmek, konuşmak, ağlamak, eğlenmek vs.

aşılarını takipte zorlanmazsınız çünkü karne çıkarıyorlar ve oraya yazıyorlar zaten tarihleri.

köpek olmasın. köpekle baş edemezsiniz bir de o çok fena küser siz evde yokken. kediye ufak bi oyuncak fare verseniz saatlerce oynar, hatta ona bile gerek yok evde bi sinek görmesi kendinden geçmesi için yeterli.


yalnız sizden ricam, lütfen petshoplardan almayın. o kadar çok sokak kedisi var ki zavallı durumda. lütfen onlardan birini evlat edinin.

muhabbet kuşuda olabilir. erkek bi yavru alırsın konusmayı ögretirsin ilerde muhabbet edersiniz fenamı olur. hem günde bi yem bi su baska birşeyi yok. kapısını da acık bırakırsın o kendi kendine cıkar ucar falan...

en super hayvan hamster dır. etrafta sen olmazsan daha bi mutlu bile olur. ver yemeğini 1 ay yanına yaklasma nerdesin demez basının caresine bakar kerata. ben yiyecek su stoğu yapıp 2 hafta arazi oluyodum geldiğimde naber la tarraağm bile demiodu o kadar mis bi hayvan

arkadaşlar öneriler için teşekkürler, hala kararsızım ama bakalım acelesi yok...kedilere bi bakayım şöyle kendimi yakın hissedersem kedilere neden olmasın :)

3 yıl öğrenci evinde tek başıma yaşadım.Sevgilim muhabbet kuşu hediye etmişti.Hala bakıyorum.Hem bakımı kolay hem cıvıldıyo evin içinde.Beslemesi de kolay yemdir,ekmek parçasıdır,kurabiye kırıntısıdır yer.Gelen giden arkadaşlarınıza şirinlik yapar.Kelime öğretebilirsiniz erkek cinsi alırsanız.Benimkisi 7-8 kelime söylüyo anlaşılır şekilde.Öğrenci için en kolayı muhabbet kuşu derim ben.Ama tabiki siz bilirsiniz.(Kedi nankördür der geçerim, bence hiç kediye bulaşmayın)

büyük şirketlerin türkiye dağıtım kanalıyla alakalı o. türkiye'deki eski satış rakamları, grubun dünyada popülerliğine falan bakıp, plak şirketinin türkiye temsilciliği o albümü türkiye'ye getirmeye karar veriyor. mesela iron maiden, metallica'nın orijinal albümleri her yerde satışa çıkarken, between the buried and me, mastodon gibi grupların albümleri sınırlı sayıda getirtilir, sınırlı yerlerde satılır. bu verdiğim son 2 grup son yıllarda popülerleştiğinden albümlerinin dağıtım ağı genişlemiş olabilir tabii. anlatmak istediğim işte dediğim gibi grubun underground ile mainstream sınırları içerisindeki konumuna bağlı albümlerinin türkiye'ye getirtilip, satılması.

bir yere dadanıp birkaç arkadaş da ayarlayıp sürekli "geldi mi" diye ruhsal baskı yaparsanız getirtme ihtimalleri oluyor.
ben özellikle takip ettiğim caz sanatçılarının albümlerini bu şekil edinebiliyorum ara sıra.

sonuçta arz-talep dengesi. bunlar da büyük şirketler, çok talep olmayan şeyleri getirtmeye tenezzül etmiyorlar.

hayatınızdaki meşguliyetlerin durumuna ve zamana göre. ve hatta aşık olacağınız başka birine kadar gidebilir. hayatınızın geneliyle ilgili bir durum yani.

bitmeyecek. bin otobüse/dolmuşa git yanına. şimdi.

sizdekinin aşk olduğunu sanmıyorum. belki bi takıntı. belki terketti sizi. bunu yediremediniz kendinize. ama aşk değil bu.. bence başka bedenler değil cidden tedavi olmanız lazım.

bitecek. bitecektir. onu kafanda ne kadar büyüttüğüne bağlı bu durum biraz. iki yıl geçmiş aradan, insan neleri asla unutmam diyor da hatırlayamaz duruma düşüyor sonradan. iki yıldır boğazını yakan o hissi, onun senin ne adını, ne hayalini aklının kenarından geçirmediği günleri, çektirdiği acıyı düşün. onu hatırlatan şarkılardan, kişilerden, eşyalardan uzak dur. onu unutmak istediğine inandır kendini, neden bittiğini, onun aptallıklarını falan anımsa. sevgi gibi acı da paylaştıkça çoğalıyor, bu konudan kimseye, en yakın arkadaşına bile bahsetme, bahseden arkadaşın falan varsa kov yanından. psikolog gibi yöntemlere başvurmayı aklından bile geçirme, dediğim gibi paylaştıkça çoğalıyor.
çok yalnız kalmamaya çalış.
bazen ağla, içini dök. çokça yaz, sonra sil hepsini.(kağıda yazıp yak hatta)
bende de olmuştu, denedim, işe yarıyor.
sende de yaramasını ve düzelmeni diliyorum içtenlikle.

birlikte geçirdiğiniz sürenin yarısı kadar zamanda unutuyormuşsunuz. fazla takılmayın, "an"ı yaşayın, zamanla hepsi geçer.

Bu duyuruya yazmamak olmazdı. Sendeki bu hal daha ne kadar sürer, bir tahmin yürütemem. Aşkın kimyası gereği, bir yarılanma ömrü var, o bitince, acı çekmiyorsun işte. Unutmuyorsun, güzel anılar kalıyor zihninde. atatürkiye'nin ilginç yazıları vardı aşk üzerine. Link veremiyorum şu an, Ekşi Sözlük'te arat ve oku. Epey ilginç. Belki yararı dokunur sana.

Biz burada ne anlatsak boş. Senin sadece kendine ve her şeyin bir gün mutlaka iyi olacağına dair bir inancın olması gerekiyor. Biz sana şimdi burada; önemli olan sensin, mutlaka mutlu olacaksın, her şey eskisinden bile iyi olacak, bir gün onu düşünerek harcadığın zamana üzüleceksin sadece tarzında gerçek olan şeyleri sıralasak sen bize ancak küfredersin. Çünkü o duruma gelmemişsin. Madem bu kadar uzun sürede o kıvama gelemedin artık senin için tek bir çözüm olduğu kesinleşti: Psikaytra gideceksin arkadaşım. Normali 6 aydır.

aşksa da takıntıysa da her şekilde boş kaldığınız sürece bu böyle gider.

çalışıyor musunuz bilmiyorum veya okuyor musunuz?
her iki halde de kendinizi işinize/okulunuza verip, biraz arkadaşlarla sosyalleşip, çeşitli hobiler (film izlemek, belli bir konuda bilginizi genişletecek kitaplar okumak, vs) edinirseniz, hayat zaten size çok fazla eskilere dönüp düşüncelere dalma şansı vermeyecektir.

5 yıl oldu benim de. ama alıştım hatta sırf onunla birlikte olduğumuzu görebilmek için hiç uyanmak istemiyorum bazen.

alışırsın ya boşver.

bu yazdığını o'na gönder. ya o gelecektir, ya da gel diyecektir. ikisini de yapmazsa böyle yaşamaya alış...

bu yazdığını göndereceksen sondaki 'başka bedenler işe yaramıyor ' kısmını sakın çıkarma.Daha etkili olacaktır.

Daha kaç vücut gerekli benim seni unutmama diye diye coşan bir arkadaşım var.Sonuç olarak şu an eski sevgilisyle birlikte :)

o tanidigin ve sevdigin insan olmaya devam ettigi surece gecmeyecek.
ama kuvvetle muhtemel, aslinda sadece sen onu hala tanidigin ve sevdigin insan saniyorsun.
zaten gercekten oyle olsaydi, "siz" katledilmezdiniz.

bir noktada bir seyler olup da, o (o sandigin kisi), senin bir hayale, hem de gozu delicesine kapali asik oldugunu, ama o asik oldugun insanin degil bu dunyada su anda olmak, aslinda hic bir zaman olmadigini gozunun icine icine sokarsa bitecek...

gibi geldi bana yazdiklarindan...

biliyorum siklemeyeceksin ama "psikoloğa git!!!!112" psikiyatrist değil bak.

O tarafta pansiyon olacağını sanmıyorum. Benim bildiğim sadece TEB Dora var.www.tebdoraotel.com pahalı olma ihtimali yüksek.

günlük kiralık ev ilanlarına bakabilirsin o tarafta otel yok bildiğim kadarıyla

ultroviyole yayanlar işe yarıyordu sanırım, öyle hatırlıyorum ben. floresanları işe yarıyor diye duymuştum ama ultraviyole yayar mı bilmiyorum mesela.

Cevaplar için çok teşekkürler... Ultraviyole denemeliyim sanırım.

@delphin, keşke öğrenci olduğum günlere dönebilsem =)

Bitkili akvaryumda kullanılan floresanlardan yola çıkarak söylüyorum:

Güneş ışığıyla aynı değerlere sahip bazı floresanlar var. Kelvin değeri, lümen değeri, tayflar filan var. Bunları araştırabiirsiniz. Normal bitkilere de olur bence çünkü paludaryumlara kullanıyorlar kuru alanda.

daha yeni şirketi taşıdık, o yüzden biliyorum. güneş ışığı etkisi veren bir ışık çeşidi var. ışıkçılar biliyor zaten, güneş ışığı istiyorum deyince floresana benzeyen ama tam da floresan olmayan o ışıklandırmayı takıyorlar. bizim tüm şirket onunla aydınlanıyor şu anda ve çok memnunuz. bitkilerimiz de memnun.

5.6K olması lazım.

Evet; akvaryumlarda da kullanılan, piyasada "grow light" diye de geçen florasansı bir lamba çeşidi varmış güneş ışığı etkileri taşıyan.

Tüm cevaplar için tekrardan teşekkürler.

Gerçekten yardımcı oldu =D

Dalga mı geçiyorsunuz anlamadım ama iyi niyetle cevap vereceğim.
Sevişirken onun göbeği altında kalıp nefes alamamaktan bahsediyor. Ece Temelkuran'ın onunla yatmak istediğini, göbeğini bu yüzden dert ettiğini, göbeğiyle onun üstüne çıktığında ölebileceğini söylüyor.

@endless dream:

Yok kesinlikle dalga geçmiyorum. İyi niyetle sordum. Cevabınızdaki bağlantıyı kuramamıştım. Şimdi anladım. Teşekkürler.

oranın alabalığı meşhur. dere tepe de ekleyince yeşil balık oluyo.

alabalık tereyağında pişirilir orada, dağ tepe ekleyince teredağ oluyo.

bir de "yaylalardan havalanan alabalık sesi" falan olabilir, ilhan irem'e göndermeyle.

hiç içimden yaratıcı olmak gelemedi uzungöl'ün başına son gelenlerden sonra. o yüzden büyük ihtimal beğenmeyeceksiniz. en azından kombo yapabileceğiniz birkaç kelime vereyim istedim.

"mavili yeşilli"

maviyeşil klişe olsa da özgün bir marka ismi yaratmadığınıza göre sorun olmaz; aksine trabzon'u en iyi anlatan iki kelime olsa gerek.

esprili kısmı da milyonlarca kez kullanılmış standart mavi yeşil'den, "emmeli gömmeli" tadı ile ayrılabilir :)

''alabalıkların kalabalıkları'' ben de böyle bir saçmalık buldum. endless dream'den öykünerek.

Van Morrison- Gloria?
www.youtube.com

yok bu değil. benim dediğim daha bir alternative/rock tarzı. isyankar bir şeylerdi...

patti smith olabilir orada glooria diye back erkek vokal var. ama sheeeeeeeee yok. www.dailymotion.com

bi de mando diao geldi aklıma www.dailymotion.com

radyo odtü dediğiniz için, onlar u2'yu severler belki o da olabilir www.dailymotion.com


başka da erkek vokalli gloria bilmiyorum

acep bu olabilir mi ?

www.youtube.com

elle anlaması oek mümkün değil.

niye mumkun diil? bizim veteriner de elle bakip bazi seyleri anliyordu.

yetmezlik ne kadar vahim, tedaviye nasil cevap veriyor bunlara gore yasama sansi bilinir ancak. tabii yasi gencmis, atlatabilir. bizim veteriner %80 civari cevap veriyorlar demisti. sonra farkli bir beslenmesi olacak, boyle yasam suresi ve kalitesi artirilabiliyor.

elle muayene ile ancak yaklaşık bir şey söylerler ama böbrek büyümesi varsa, hakikaten ele gelir.

bir de, üzmek istemem ama... oldukça zor olabilir hayata tutunması. birden böbrek yetmezliği karaciğere sıçrayıveriyor, ben bu sebeple 2 kedi 1 köpek dostumu kaybettim...

şöyle sahiplenen insanları okuyorum ya, ayrı bi mutlu oluyorum kusura bakmayın da bu üzücü duyuruya rağmen.

gördüğüm kadarıyla profosyonel bi yardım vericeksiniz yavruya, ne kadar kötü olabilir ki? siz başını okşamayı bırakmayın, gözünün içine bakın, o anlar. tutunur hayata.

son 2 ay içerisinde 2 tane aldım. fazla da giymedim fakat boku yediler:)

Kadın ayakkabılarıyla kalite farkı yoktur sanırım. Tecrübelerime dayanarak en çok 2 yıl giyilebildiğini söyleyebilirim. Ama elbette sezonluk olarak. Yani toplam 2 yaz/kış.

müthiş dayanıklı değil. epey ucuzlar ama, al kullan patlayana kadar :)
ama yok pahalılarını diyosan onlar da hergünlük pabuç değil zaten sanırım.

www.amatorbalikci.net
kafalarını ayıkla, beyaz una bula, kızart. fazla çevirme dağılıverir

En pratiği tavası. Mısır unu-buğday unu karışımına bulayıp sıvı yağ (ve severseniz azıcık tereyağ da ekleyebilirsiniz, lezzetini değiştiriyor)döktüğünüz tavaya dizin, ama yağ gölü yapmayın, tavanın altını kaplasın yeterli, altını açın, 6-7 dakika bir tarafını pişirin, sonra tavanın üzerine tabak kapatıp balıkları ters çevirin ve 6-7 dakika da öyle pişirin. bitti gitti.

tabi bu karadeniz mezgiti için. diğerinin ne pratiğini ne de güzelini bilirim.

beceriniz ve birazcık zamanınız varsa, krema, mantar, yeşil biber ile harika oluyor.

hamsi yaptıysan yapılışı aynı ama mezgit hamsi gibi değildir. Daha narindir daha dikkat ister sadece.

öncelikle pedagoglara danışılmalı. hatta çocuğun kaldığı kurumdaki yetkililer bile yardımcı olabilir. pedagog tavsiyesi ile hareket edilmeli.

yalnız bence her halukarda çocukla iletişime geçsin. kurumda yalnız büyürken annesinin olduğunu, onu sevdiğini, düşündüğünü bilmesi çocuk için çok şey değiştirir.

uzman değilim ama;
çocuk kaç yaşında acaba? bence ilk önce çocuğa annesinin çok uğraşlar verdiğini iyice anlatmak gerek, çocuğun çevresindeki güvendiği insanlar tarafından... çocuk bunu sindirebilirse, sindirdikten sonra annesi ile tanışabilir sanki...

sözlük yazarlarından bi arkadaş vardı çocuk psikiyatrı, belki yardımcı olur (bkz: nebivolol)

Pedagog yetmez, çocuk psikiatristi de lazım.
Bir de yasal mücadele verilecekse, mutlaka a'nın da takip edilmesi lazım. Çocuğu kurtaralım derken anneden olmamak gerekiyor.

çocuk 12 yaşında ve çevresinde güvendiği hiçkimse yok. birkaç akrabası var ama onlarla da yakın ve güven üzerine kurulu bir ilişkisi yok. bu pedagog ve psikologla çocuğu görüştürmek de çok zor. zira adana'daki bir yetiştirme yurdunda. bilemiyorum. sözlükteki o yazara mesaj atacağım. sağol loralynn. ayrıca haklısın endless dream devam eden yasal bir süreç var ama çetrefilli biraz.

ilk önce şunu söyleyeyim; türkiye'de pedagog bulmanız zordur. pedagoji bölümü kapatıldı ve yurtdışında pedagoji okumadı ise kişi pedagog değil pedagojik formasyon almış bir eğitim alanı mezunu karşınıza gelecek.

çocuk psikiatrı gereksiz.

bir ilin sosyal hizmetler il müdürlüğüne gidin oradaki sosyal hizmet uzmanını bulun ancak başka ilin yaptırımı yoktur. birşey yapılması için çocuğun kaldığı kurumun olduğu ilin il sosyal hizmetler müdürlüğüne gidin danışmaya sorun sizi yönlendirirler.

danışmaya sorduğumuzda bizi nereye yönlendirecekler o kısmı anlamadım. psikologa mı yönlendirecekler? onlar bu durumda ne yapılması gerektiğini mi izah edecek? sosyal hizmetler kurumu'yla birkaç tecrübem oldu. çok ilgisiz ve devlet memuru zihniyetinde buluyorum onları. yine de teşekkürler. arayıp konuşacağım zira söylediğim gibi çocuk başka bir şehirde ve benim bu iş için oraya gitme imkanım yok. ne yapacağını bilemeyen ve "ne yapmalıyım, ona zararım olur mu? yanıma da alamayacağım. bana yardım edin." diyen anneyi yönlendirmeye çalışıyorum sadece ve yanlış bir şey yapmak istemiyorum.

Şöyle, danışmadan sosyal hizmet uzmanına yönlendirilir zaten.

Eğer başka ilde ise kişi gidip prosedür nasıl diye bir sosyal hizmetler il müdürlüğüne gidebilir ön bilgi olarak ama sadece ona kadar yarar. Ancak işin en doğrusu olarak çocuğun olduğu ilin sosyal hizmetler il müdürlüğüne gitmeli. Orada danışmaya böyle böyle derse nereye gideceğini gösterirler, oradan sosyal hizmet uzmanına gidecek. Aslında ona da gerek yok, gidip ben herhangi bir sosyal hizmet uzmanına birşey danışacağım desin. Ona durumu anlatsın, yardımcı olacaktır.

Bir de, sosyal hizmet uzmanları ilgilenirler kurumdaki diğer memurlar konusunda birşey diyemesem de.

ozalitçiler yapar.

Bazı kırtasiyeler de usb ile veya maille kendi bilgisayarlarına aktarıp istediğiniz boyutta çıktı alabiliyorlar.
Ankara'da Turan Güneş Kerem Kırtasiye yapıyor bunu örneğin.

ankarada kizilayda gur ozalit ya da gur-tek te de yaptirabilirsiniz. cok fazla fiyat cekerlerse illa ki pazarlik yapin.

ozalitci senın adresin

konur sokak 9-4 kızılay adresinde yaptırdım çok kaliteliydi makinayı yeni almışlar tel 418 18 82

Bu yazınızı bir tanıdığıma aynen yolladım. 3-4 gün içinde bana dönecek, ben de ona göre size haber veririm.
İnternet üzerinden kitap yayımlamak, çeviri yapmak, istendiği takdirde kitapları basmakla ilgileniyor kendisi.

hoca şikayet etmişsin zaten, umarım işe yarar. yaramazsa da savcılığa filan gideceksin, dava açacaksın, ancak öyle...

sözlüklerin yönetimine mesaj atarsan böyle böyle yoksa dava açıcam diye silerler.

peki ya bu google olayı ne olacak ya adam demediğini bırakmamış. ibne demiş bed sesli demiş allam yarabbim gece gece şoka girdim ya

www.itusozluk.com

www.uludagsozluk.com

cidden dumur ya !

bu ytü'de profesör olan hüseyin yılmaz mı? prof'ların bu kadar boş vakti var mı ya, sözlüklerde falan bayaa saçma sapan şeyler yazmış çünkü.

yok abi bu bildiğin bambaşka bir hüseyin yılmaz. kendisinin bir rock grubu neyim vardı, sonra dinledik bir yorum yazdım benim de bir grubum var ve böyle bir karşılık vermiş. çok ilginç yaa. valla çok ilginç.

şimdi adice demişsin ama senin yorumun da pek nazik değil... bilmiyorum ilk taşı kim attı ama eğer olayların kıvılcımı senin entry ile başlamışsa bunu göze almalıydın.

birileri vokali hakkında forza kıraç style denmesine senin tahmin edeceğinden daha fazla tepki gösterebilirler. ( ha böyledir veya değildir bunu bilemem) açıkçası sen de bel altı çalışmışsın o da.

ne yapmak lazım ? :S silsem mi ki entry i bir işe yarar mı ? bi de adam nereden bulmuş benim adımı soyadımı ya :S

uludagda yazarsan eger modlara sikayet et. dupeduz hakaret etmis oyle bi entry'nin bile orda kalmasi aptalca. yazar degilsen de eksi sozluk yazari "rs ne la" ya mesaj at. o oranin moduydu en son biraktigimda. sana yardimci olur.

Ya "son derece itici kıllı bir mahluktur" yazısını ciddiye alıp da sizin akademik kariyerinize zarar verecek akademisyenlere sıçayım afedersiniz. Ben ciddiye bile almam böyle bir şeyi ama madem sizi rahatsız etti, bir avukata danışın bence. basakkoz var benim badilerde, o çok iyi biri, size yardımcı olabilecek birilerini gösterebilir diye düşündüm bir anda ama onun adına konuşamam tabii.

itü de kaldırılmış. uludağ da babalar gibi duruyor ama :( son gelişmeler bunlar.

heralde oynadığı ve içine sinmeyen filmler hakkında konuşmuş, keşke film çekilirken anlasaydım ama ben hep yıllar sonra anlayabiliyorum, çekim sırasında kimse bana o filmin beklenen patlamayı yapmayacağını söylemiyor ki falan diyor.

divxmafia.com boştu sanırım belki ilgini çeker

kardeslervideo.com

@Aslan Yürekli

divxmafia.com istediğim tarza hiç uymaz. ama ilgin için teşekkür ederim.

@sori

yok dostum kardeslervideo şey gibi olmuş kardeşler pastahanesi gibi (: teşekkürler ilgin için...

arkadaşlar cidden fikirlerinize açığım. tasarım bitti. scripte oturtmak kaldı ve domain... ileride hepimiz faydalanacağız bu siteden emin olabilirsiniz (:

(bkz: seçim öncesi verilan vaatler)

evdekeyf ehlikeyf'ten apardım.

aptalkutusu.

ilgi çeker

sori +1
kardeşler video çok iyimiş :)

aptalkutusu kadar iyi önerilere ihtiyacım var arkadaşlar (:

üçübirarada.com

fidivi.net

seyreyle

uyutup.com

yeltendim ama olmadı. gene de bulduklarımı yazayım, belki çağrışımla birşeyler çıkar.
filmarket
filmgisesi
filmarsiv
filmbrary
filmservis
filmpedia
filmevi
filimhane
filmane
matine
pcinema
pisinema
pekyakında
askmaceraintikam
nolamaz
frigobuz
profilm
sinefilm
karanfilm
afillim
atomfilm
üçlerfilm
şenfilim
şenvideo
şenkasap

dizibahane güzel olabilir

gizliliğini koruyacak şekilde içerikten biraz bahset istersen. yani, bildiğin "tıkla izle" dizi-film izleme sitesi mi, divxm.com tarzı mı, baglanbize.com tarzı mı.

bi de, dostum piyasa zaten yeterince kalabalık ve çoğu isteğe cevap vermekte. umarım özgün birşeyler vardır da, sıradan bir site olup gitmez.

başarılar

önerim: ekran.net

Tek link ile film, dizi izleme sitesi olacak. Tasarım olarak tüm sitelerden farklı olacağı kesin. Öyle part part izlenmeyecek. Tek tıkla tümü izlenecek.

Lobotomy.net

anlayan anlar.

tekpart.com
onepart.com

www.divxgen.com u vereyim benim adıma kayıtlı işine yararsa dön bana

vazgeçirme yolları / ikna çabaları / yakınlarının tepkileri / laf kalabalığı zart zurt

sen intihar edersen kimse karışamaz ama birisi buna katılırsa ortaya bir haksızlık çıkar, kimsenin bir başkasının her ne nedenle olursa olsun hayatına son vermeye hakkı yoktur, buna imkanı yoktur. istisna olarak beyin ölümü gerçekleştiğinde hastanın yaşam destek ünitesine bağlantısını, kaba tabirle fişini çekip, ölmesine izin veriyorlar ama orada da beyin ölümünün gerçekleşmesi ve ciddi bir doktorlar kurulu kararı gerekiyor.

doğrusu bununla ilgili iki söz olayı bana tamamen anlatmaktadır. birincisi; türkiye'de geçen yıla kadar trafik kazası geçiren bir öğretmen vardı, ötanazi istiyordu, bu benim hakkım, diyordu, hatta en son isviçre'deydi galiba başvurusu kabul edilmişti, gidecekti, sonra ne oldu, bilmiyorum. o adamın bir sözünü duymuştum, diyordu ki; ben 40 küsur yaşımda trafik kazası geçirdim, boynumdan aşağısı tutmuyor, iyileşmem imkansız. şimdi ben kazada ölseydim, herkes arkamdan genç yaşta gitti, yazık oldu, diyip üzülüp, ağlayacaktı. oysa şimdi ölsem, herkes arkamdan aman gitti kurtuldu, diyecek, böyle yaşamak hak mı, gibi bir şey diyordu adam. bu söz bana göre ötanazi hakkını tamamen yasaklamamak için haklı bir nedendir.

bir diğeri de bu konu sınıfımıza bir defasında tartışılmıştı da bir kız arkadaş kalkıp şunu demişti; adam zaten kendini öldürebilecek durumda olsa öldürecektir, onu o durumda cezalandırmıyorsak, buna hakkı olduğuna inanıyorsak, kendisini öldüremeyecek durumda olmasına da bu şartlarla izin verilmesi gerekir, gibi bir laf etmişti. bu laf da benim için ötanaziyi tamamen haksız kılmamak için yeterli gözükmekte.

ancak bir husus daha vardır ki, kişi kendisine karşı dahi korunur. hukuk bir anlamda da budur. adamın çok kötü durumda olmasıyla ilgilenmez. sadece ayırt etmeden yaşam hakkını korur. oysa hukuk sistemi bu özel duruma bu kadar da müdahale etmemeli. adam ölmek istiyorsa bırak ölsün, zaten yaşamak mı ki bu?

umarım bir işinize yarar bu görüşler.

teşekkür ederim arkadaşlar.

mutlaka işime yarayacak pomolilik, sağ olun.

peki asıl sorumu biraz daha açmak gerekirse, neden ötanazi isteyen bir insan tutup da kendisi ne bileyim mesela bileklerini kesip ya da bir kutu ilaç içip intihar etmez de, başka birine devreder bu işi? (boyundan aşağısı felçli ya da eli kolu bir sebepten tutmayan insanlar için sormuyorum elbette)

ötenazi insan haklarından birisi midir değil midir?
tıp ne diyor?
dünya üzerinde kıtalar arasında yüzdelik dilimlerle ötenazi hakkını anlatabilirsin.
ülkelerin gelişmiş-gelişmekte olan ve gelişmemiş ülker arasında ötenazinin nasıl ilerlediği.

yani belki biraz işine yara

Teşekkürler Her Yer Kara: ben de isterdim o konuklar üzerinden gitmeyi ve zaten bir sürü kaynak da var elimde hali hazırda ama, hocanın odaklanmamı istediği soru bambaşka. Bir önceki cevabımda açıklamaya çalıştım. Bu soru hakkında fikri olan var mı acaba?

Bence hasta kişinin aklı yerindeyse, yani karar alabilecek düzeyde akıl sağlığı normalse ve acı çekiyorsa, kendi isteğiyle hayatını sonlandırma düşüncesine saygı duyulmalıdır. Ben şahsen etik buluyorum. Ama hastanın akıl sağlığının yerinde olmadığı durumlarda etik olmayabilir.

Şayet ötenazi bir hayvana uygulanacaksa, ona kesinlikle karşıyım ve etik olmadığını düşünüyorum. Çünkü hayvanın isteğini arzunu bilemeyiz, belki de hayvancağız çektiği tüm acılara rağmen yaşamak istiyordur ve fazladan 1 gün daha nefes alıp vermeyi yeğleyecektir. Biz onun yaşama hakkını kendi isteği dışında elinden almamalıyız, kendi isteğini soramayacağımıza göre de, asla bir hayvanı uyutmamalıyız diye düşünüyorum.

Hocanızın sorusunu şahsıma göre cevaplandırayım:

Neden kendimi öldürmem? Öncelikle ölmeyi kafaya koymuş her insan bir neden arar. Yani kimse "bok yoluna gitti Niyazi." denilsin istemez. Mesela ben trafik kazasında yaralansam. Her yerim tutmasa sadece bir kolum, elim çalışıyor olsa dahi yine de başkaları tarafından öldürülmek isterim. Bu bir nevi sistem sorgulaması gibi gözükebilir. Ben neden böyleyim? Benim suçum nedir? Neden beni iyileştiremiyorsunuz? Suçlu bile olsam bu konuda yine de hiçbir ceza bu kadar ağır olmamalı derim ve pirincin taşını siz ayıklayın derim. "Amma da yaptın haa! Bu çok bencilce!" diyebilirsiniz fakat zaten sakat olan ben olduğumdan kendimi haklı göreceğimdir. Muhtemelen diğer insanlar da böyle düşünüyor. İnsan doğası gereği bencildir zaten.

Aids'i düşünün mesela. Çaresi yok. Neden yok? Yani illa cinsel yolla bulaşmıyor bu. Duyuyoruz hastanelerde kan yoluyla bulaşıyor vs. Ya da cinsel yolla olsun o bile fark etmez. Hiçbir suçum yokken neden aids'le cezalandırıldım? tıp bunu çözemiyor, çözemediği gibi beni de hasta yapıyor. Dolayısıyla fişi de çeken tıp olsun derim ben.

Kendini öldüren insanlar bile bir şekilde not bırakır, mektup yazar, bir şeyler anlatmaya çalışır. Ötanazi de böyle bir şey. Bir ifade tarzı. Sonunda ölüm var ama olsun bir şeyleri fark ettirmeye yönelik bir eylem. Ve bu eylemi yasalarla sınırlandırmak mantıksız.

Kaldı ki ötanazi isteyen biri doktor olmayabilir. Ağrısız nasıl öleceğini kestiremeyebilir ya da hepten kötü olacağını düşünebilir. Kesin çözüm ister. Bunlar da söylendi zaten.

Şunu sık söylerim: Yasaları yapanlar da insandır. Onlar ötanazi isteyen birinden çok çok daha üstün değildir. Gerekirse, yasalar değiştirilebilir.

yapamıyordur. çok basit değil mi? insanın kendini öldürmesi çok zor, intihar daha çok psikolojiyle alakalı bir şey. onun kimyasal bilgilerini bilemiyorum. ama hergün öldüğünü düşünen, acılarına dayanamayan, korkunç bir hastalığın son evresinde olan insan her sabah ölmediği için hayalkırıklığıyla uyanır. sağlıklı bireylerin bunun empatisini yapması pek kolay değil, yaşanılan eziyeti anlamak imkansız neredeyse. ama olmuyor işte, öldüremiyor kendini. ya hali yok ya da yapamıyor. o kalan tırnak kadar canını alamıyor.

veya inançları izin vermiyor, fakat dayanacak gücü kalmadı. inandığı dinin tanrısı da yardım etmiyor. ama hayatı boyunca taşıdığı dini kimliği de bir yandan onu engelliyor.

şurada yaşadığım bir şeyi yazmıştım (bkz: #17159090)

amazon.com dan kinect getirdi herkes max. 4-5 günde geldi. kullanılacak kargo firmasına bağlı. fedex dehşet hızlı.

amazon.co.uk'yi ingiltere'deyken kullanmıştım. siparişim 3 günde gelmişti. amazon.com'u türkiye'de, ingiltere'de ve ispanya'da kullandım yine 3 günde geldi.
co.uk kendi ülkesi içinde bile com'un uluslararası temin süresinde teslimat yapıyor. ben olsam amazon.com'u tercih ederdim.

vista ile eksi++'nın hiçbir alakası yok, kullandığınız tarayıcı nedir?

Explorer?
(ne kadar da bilgili olduğumu göstermiş olmam çok süper oldu, kusura bakmayın ya)

herkes her şeyi bilmek zorunda değil :)

ama explorer'dan kurtulma vaktiniz gelmiştir bence.

www.mozilla.com
www.google.com

eksi++'yı explorer'da kullanamazsınız.

www.softmoc.com
www.easyunitconverter.com

sonuç: 11

çevre çevre çevre... özellikle büyük şehirlerin her köşesi tutulmuş durumda, onların yerlerini alamadıkça trilyonluk avukat olmanız hayal gibi..

Fark yaratmak olmalı.

Türkiye'de gereksiz bir sayıda avukat var. İnanılmaz çok. 10bin lirayı basan artık avukat oluyor özel üniler saolsun.
Bunların arasından sıyrılmak gerekiyor.

Çevre yapmak önemli. Bir akrabam boşanma avukatı. Ünlülerin %90'ının davalarına bakıyor. Aldığı paranın haddi hesabı yok geçenlerde tek davadan 200bin almıştı.

Sanırım bu işte de her işte olduğu gibi önemli olan fark yaratmaktır.

1.eğitimmiş farkmış yabancı dilmiş kaliteli hizmet kaliteli ofismiş hepsi yalan

çevre. hukukta tek ihtiyacın olan.

2.a)dayıları üçbeş adamla tanıştırdı bunlar yeni mezunken.. bu gençle çalışılsın avukat çıktı dedi herşey böyle başladı. dayın var mı?
b)anasından babasından hazır ofis ve müvekkil çevresi miras kaldı. sana kaldı mı??

3. serbest avukatlar için :a avukatı ayda 40.000 tl standart gelire sahipken b avukatı 500 tl tutarındaki ofis kirasını geçen ay ödeyemedi.

sigortalı avukatlar için: 750-3000 arası... 2000 üstündeyse ohaaa çoook kazanıyosun derler.2000 üstü genelde istanbulda görülür. ankarada maksimum 2500 civarı duydum.

kurum avukatları için: 1200-3000 arası

Evet çevre ve para. Zaten para çevreyi de getiriyor vice versa.
Bir de özelleşilecek alan ve seçimi. Yani rekabet hukuku konusunda özelleşmiş bir avukat (bu avukatlardan 7 tanesini çalıştıran bir şirkette çalışıyorum), danışman + avukat olarak hizmet veriyorsa ayda en az 80 000 ortalama diyebilirim.

çevre ve zaman. küçük illerde tutunmak ve fark yaratabılmek sımdılık daha kolay. amaavukat sayısındakı artıs yuzunden 1 kaç yıla bu da hayal olucak.

değildir efendim.

Peter j. d'amado diye biri bir kitap yazmıştı bu konuda. bayağı anlatıyordu kan grubu-beslenme ilişkisini, taaa ilk insandan başlayarak. Vardı orada öyle şeyler. Ama sadece kan grubu değil, kökenin falan da giriyordu işin içine. Ne biliyim asya kökenli a grubu falan...
Ben de a grubuyum o yüzden birazcık hatırlıyorum, dil vardı yenmesi tavsiye edilmeyen, hamsi vardı deli olmuştum, yılan vardı, ringa vardı bir de. başka da vardı da hatırlamıyorum. bir de istridye, midye, kalamar, karides falan onlar da toptan sakıncalıydı.


ha ben inandım mı, yok hiç umursamadım bile. ama siz ilgileniyorsanız bu kadarını hatırlayabildim.

Bahçeli'deki Liva Pastanesi yapıyormuş, ama güzel midir değil midir onu bilmiyorum, çünkü vejetaryenim...

Mailime düştü bugün üye olduğum bir gruptan:

Bu yıl da kestaneli iç pilavlı yılbaşı hindisi ve özel yılbaşı
organizasyonlarınız için siparişleriniz doğrultusunda hizmet vermekteyiz. Siparişleriniz için şirketimizden Güler Bedir ile irtibata geçebilirsiniz.



İyi çalışmalar





MED YEMEK & SERVİS

<www.medyemek.com> www.medyemek.com

Ads: Osmanlı Cad. No: 16/A-B-C

06520 Balgat ANKARA

Tlf: 0312 286 1278

0312 285 8150

Faks: 0312 284 1459

Teşekkür ederim arkadaşlar. :)

bahçeli 7. caddenin başındaki hostanın yanında bi aspava var. oranın camında gördüm hindi ilanı. ama güzel yapıyorlar mıdır bilemiyorum.

kentparkta burger storynin altında bir yer var, fıstıklı tavuğu ve acılı tavuğu güzel.
bir de tavacı recep.
bir de bursa iskendercisi.

Kalbur (Oran)... şahane balık ve deniz ürünleri için.

Anakara'ya her gittiğimde meşhur Ankara Döneri'ni ıskalamam;
iki mekan vardır bunun zirvesindebence:

1-Etlik'teki Özler Kebap (Giresun Cad.)
2-Aba Piknik

çok sofistike olmadı ama lezzet garanti :]

Kızılayda yeni açılan benim de yeni keşfettiğim kahveci hacıbaba'yı öneriyorum. kolay kolay beğenen bir kişi değilim, fakat bir kaç kere gittim. bir keresinde de soyalı tavuk söyledim. harikaydı. özellikle sunum ve yan malzemeler 5 dakika önce doğranıp getirilmişti.

selanik caddesinin yukarsında.

Dünya mutfağı: www.fige.com.tr
Kebap: www.haciarifbey.com.tr
Bir de kuru fasulye severseniz balgat'ta hüsrev var: www.husrev.com.tr

Yemek deyince Ulus'a gidilir, Urfalı Hacı Mehmet'i tavsiye ederim.

esattaki aspavaların söylenmemiş olması şaşırtıcı
dürüm döneri ankaranın en iyisidir.test edildi onaylandı :)

nada , last stop, kıtır, mozzy ,taps

ucuz yer bulmak zor o tarafta. Park Caddesi yemelik içmelik eğlenmelik oturmalık mekan dolu ama tuzlu.
Big Chef's var o da öyle.
Bahçemiz olabilir, orası nispeten daha ucuz ama havalar soğumadan gitmek lazım yoksa içeri tıkılınca tadı olmaz.
Onun dışında Nortshields, Salata vs var ki onların durumu malum.
Bence en kralı Opus'tur. hem fiyat makul, hem ortam sevimli.

the Wall - bence Ankaradaki en iyi dekorasyona sahip. ana yemekler 25-40 arası..

oradaki mekanlar genelde park cd.si'nde toplu halde, orasi da daha once soylendigi gibi tuzludur. park cdsindeki kitir'i oneririm. las chicas da fena degil.

atakule ye çıkıp avazın çıktığı kadar bağar.

@kanan, tam aradığım bi aktivite değil. ses tellerimi o kadar zorlamak istemiyorum.

telwe'de eski yeni'de filan birşeyler vardır.

edit: ben de o tarihte ankara'ya geliyordum bunu öğrendiğim iyi oldu :)

akşam 45lik bara gidin deli gibi eğlenirsiniz.çikişta da midye keyfi. eee daha ne olsun..

@cro magnon, 3 aralık'ta bandista varmış, beğendim, sağolasın.

peki cafe tarzı bi' yerler bilen var mıdır?

öğrenci mekanı olsun diyorsan sakarya ve kızılay barları, öğrenci modundan çıkalım diyorsan bestekar ve tunalı, tiki olalım diyorsan da arjantin caddesi. apaçi görmek istiyorsanız da bahçeli.

Tunus'taki barlarda takılabilirsiniz, Rollhouse'da yarışma olabilir, ona katılabilirsiniz, Eymir'e gidip balık yiyip açık havada huzur bulabilirsiniz, hiiiiiiiiç olmadı otobüse falan atlayıp yakın yerlere gidebilirsiniz (Amasra, Safranbolu vs)

100 lira.

Yanlış hatırlamıyorsam kontör zamanında her sms bir kontördü. şimdi operatörlerin sms paketleri var. Sanırım 500 sms hangi operatörde kaç liraysa, sorunuzun cevabı odur.

eski olabilir ama benim hatırladığım bir sms 2 kontör, bir dakika konuşma 4 kontör idi. 100 kontörü de 11-13 lira arası fiyatlarda aldığımı hatırlıyorum. dolayısıyla 100 lira çok geldi gözüme. 60-65 falan diyorum.

100 lira.

(bkz: hamam)

@jameskeenan teşekkürler ama hamam'ı da izlemiştim :)

(bkz: le fate ignoranti)
(bkz: cheun gwong tsa sit)

(www.escinselfilmler.com)

(bkz: Habitación en Roma)

yeni bir film. su an vizyonda sanırım.

(bkz: la mala educacion)

lola+bilidikid
my beautiful laundrette

benim çok sevdiğim bir film var : C.R.A.Z.Y
tam eşcinsel aşkı diyemem ama eminim beğeneceksin.

(bkz: i love you philip morris)

forum.ciwciw.com
bedava üye olun, filmleri izleyin.

(bkz: shortbus)

L word - dizi olsun dersen.

ortopedi-nöroloji ikisi de olabilir.

fizik tedavi ve rehabilitasyon

(bence) hiç bir zaman direk fizik tedavi ve rehabilitasyona gitme. Bir de fırça atıyorlar. Önce ortopediye git gönderirse o göndersin.

Kesinlikle katılıyorum, önce ortopedi, sonra onlar sizi yönlendirirler. Kafanıza göre fizik tedaviye giderseniz haklı olarak sinirleniyorlar.

boyun düzleşmesi olduğunu anlamak için mr çektirmen gerekli diye biliorum nasıl anladın sende boyun düzleşmesi olduğunu?
bendede var direk ftr ye gittim şikayetlerimi aktardıktan snra mr çekimi sonrası ortaya çıktı. yani doktora boyun düzleşmesi diyebilmen için elinde bişeyler olmalı öyle bişey dersen kızarlar doğal olarak =) direk ftrye git derim ben .....

askerdeyken mr çektirmiştim. boyun düzleşmesi çıkmıştı. ama tedavi olmadım. doktor ilgisiz davrandı.

ozaman elindeki mr sonucu ile ftrye git fizik tedavi verebilir bide yapman gereken kas kuvvetlendirme hareketleri var onları aksatmadan yaparsan rahatlarsın

madem yurtta çalışma ortamı var, yurtta devam diyorum ben. şimdi eve çıksan, masrafı, belirttiğiniz gibi dolabı, kitaplığı falan uğraş dur. hem yurtun masrafı da yok madem. rahat rahat tezinizi yazın, tez bitince de kafanız rahat olur zaten, yeni eve çıkma işiyle rahat rahat uğraşırsınız.

sözün özü, yurta devam diyorum ben.

tabi ki yurt. para biriktirmiş olursun . Biraz ders çalışırsın sonra eve çıkarsın

2 ay sik anasını ve yurtta kal, okulla ilişigi kesince eve gecersin.

söylediğiniz şartlar altında yurtta kalmanızı tavsiye ederim ben şahsen.

yurtta daha iyi konsantre olabileceğini düşünüyorsan yurtta kal, sonra eve çık.

Teşekkür ederim arkadaşlar, haklısınız. Ama ben eve çıkmayı çok istiyorum. İki gündür sürekli ev hayalleri kurdum. Sanki yapamayacakmışım gibi yurtta.

ben fikrimi uzun uzun yazmamıştım ama, yurtta teziniz bitene kadar kalsanız daha iyi olur demek istemiştim esasen =) tabii ki evin rahatlığı yurtta yok ama konsantrasyon ve masraflar açısından şimdilik sizin için daha iyi olur gibi gelmişti bana. sonra zaten çıkarsınız kafanız ve cebiniz rahatken =)

Altı üstü 3-4 ay kalmış. Ayrı eve çıkıp gereksiz masraf yapmak, dikkatinizi dağıtacak bir ortama girmek yerine yurtta ful konsantre teze sardırın bence. Hani 1 yıl falan deseydiniz belki mantıklı olacaktı eve çıkmak ama şu an için eve çıkmayı düşünmek bile abesle iştigal gibi geldi bana.

Tez yazdığınıza göre bitkisel hayatta gibisinizdir. Eve çıksanız ne olacak, yurtta kalsanız ne olacak? Madem masrafı yok, kurulu düzeni var, çalışma ortamı da var, yurt çok daha iyi bir seçenek gibi duruyor şimdilik.

kesinlikle yurt

bu durumda kesinlikle yurt

Teşekkü ederim arkadaşlar, evet bitkisel hayattayım. Ben yurtta kalayım biraz o zaman. Baktım olmadı, tekrar duyuru açar, şimdi ne yapmalıyım diye sorarım :) "Yurdumu sevmeliyim" :)

marketten mi, üreticiden mi alındı?

acı yağ bayat, bozuk zeytinden çıkar. başka durum olabilir mi bilmiyorum. tam hatırlamıyorum ama biraz su ve yağı bir kapta dinlendirip üsteki suyu alırsan biraz temizlenir.
hazır yağ yeşilse sorun vardır. ev yapımıysa büyük bi ihtimal sorun olmaz.

net hatırlıyorum ama köy de falan yapılan yağlar daha koyu ve tatları daha acı oluyordu. asit olayı mı ne daha yüksekti. ama çok uzunz amandır alakam yok. böyle köyde yapılmış falan olabilir.

ama markette satılanlardansa bilemeyeceğim. o zaman sıkıntı olabilir.

marketten aldım ama yurtdışındayım ve bu markanın bu ürünü böyle işte. bütün şişeler aynı. 2-3 defa aldım, fiyatı da diğerlerinden farklı değil.

yağ eskimişse ya da yağın üretildiği zeytin kalitesizse tadı acı,kokusu rahatsız edici olur...

bozuk değilse(ki bütün şişeler aynı demişsiniz) rafine edilmemiş zeytinyağıdır o. düz mantıkla: daha sağlıklıdır yani.

evet sanırım rafine edilmemiş, şişenin üzerinde "erste pressung" yazıyor, muhtemelen daha doğal olduğu için böyle. yorumları duymak istedim yine de.

neredeyse kahverengi has rafine edilmemiş zeytinyağı sevdalısı biri olarak, ufak bir ekmek parçası banıp ağzınıza attığınızda damağınızda uyuşturucu bir etki bırakıyorsa iyi bir yağdır diyebilirim. ayvalıktan özel olarak getirttiğimiz zeytinyağları böyledir, yapanı tanırım, işlemleri bilirim.

ama acı kısmı kafamı karıştırdı. acı olmaması lazım. genzini veya midenizi yakıyorsa, bozulmuş veya kalitesiz demektir. bilemedim açıkçası.

erste pressung - sızma/extra virgin zeytinyağıdır. Acı olması bana da normal gelmiyor ama renginde bir sorun yok.

bilemedim.
böyle soruları bilemeyince veterinerimin telefon numarasını veriyorum.
(0216) 553 12 03 Veterinerim Pet Klinik. buraya telefon açıp sorabilirsiniz yarın. 1,5 yıldır gidip gelirim, iyi veterinerdir.

dışarıdan gelen eşyalara diğer kedilerin kokuları sinmiş olabilir. bu yüzden kendi kokusunu bırakmak istemektedir. ya da kumu pis olduğundan ortalığa işer. en kötü ihtimal idrar yollarında taşlanma filan vardır ne zaman kendini rahat hissetse olduğu yere bırakır. eski duyuruları karıştırırsanız daha fazla bilgiye de ulaşabilirsiniz.

kız arkadaşı kıskanıyordur.

kedi onun zaten :))

kediniz erkekse evdeki eşyaları işaretliyordur.

idrar yollarında ciddi bir problem olabilir. anneannemin kedisi öyle "ay ne oluyor, niye böyle yapıyor" diye düşünene kadar veterinere götürmekte geç kaldığımız için ölüyordu neredeyse. yani böyle bir ihtimal de aklınızda olsun diye söylüyorum, belki de sizinkiin problemi bambaşka bir şeydir..

erkekse azmis da olabilir

Kedi sevgilinizinse, bariz bir şekilde sizi kıskanıyor bence.

bana da "kumu temizlenmediğinden dışarıya yapıyordur" gibi geldi.

bende de aynı sorun var ne zaman poşet görse tutamıyorum ayakkabı ve çantaları yerde bırakamıyorum bıle...erkektır kesın.koku bırakıyor esyaların uzerıne.çiftleştırmenız gerekır ama buda gecıcı cozum olacaktır.kurtulmanın tek yolu kısırlastırmak

bu onların seçimi değil!

Onlar Övünemiyorlar!
(türk övün çalış güven)

Sömürülen sadece emeğimiz değil
Etim de kemiğim de benim
Gazetelerden değil, gözlerimizden okuyun
Aileme ben bakıyorum
Böyle olması gerektiğini söylediler
Belgelenemem; çünkü yokum
Siz görmezden geldikçe biz eriyoruz
Efendilerimizin köleleriyiz
Acımayın, yardımcı olun
Çaresizseniz çare biz değiliz
Hepinizden daha az çocuğum

ada çayı
rezene
papatya çayı
maydonuz suyu

1 tatlı kaşığı bala 1 çay kaşığı toz zencefil ekleyip, tadını almaya fırsat bırakmadan yutun (bala rağmen zencefilin acısı pek bastırılamıyor).
Bunu düzenli olarak her gün yaparsanız 15. günden itibaren regl dönemi sorunlarınızın kalmadığını görürsünüz.

regl döneminizin 4-5 gün öncesinden başlayarak bol bol maydanoz tüketebilirsiniz. bir de rezene çayı.

soneler açısından en iyi shakespeare çevirisi talat s. halman'a aittir. ama sen diyosan ben biraz yerel tatlar alarak okumak istiyorum, can yücel çevirilerini tercih etmelisin.

kitapyurdu öncelikli tercihim
idefix eküri...

nadirkitap.com pek çok kere derdime derman oldu.

Eskiden Adam Sanat ve Adam Öykü'yü takip ederdim her ay. Onların tadını kendi sahaflık sayıları kadar olmasa da veren Varlık var ama eskisi gibi her ay takip ettiğim bir dergi yok. İnceliyorum, ilgimi çeken inceleme veya dosya varsa alıyorum. Yeni sayılarına para vermeyip fuardan ucuza eski sayılarını alarak arşivini yaptığım kitap-lık dergisi de var ve en çok onu seviyorum sanırım. Bana daha doyurucu geliyor. Bugünlerde bana en çok gazetelerin kitap ekleri kullanışlı geliyor. Edebiyat dergisi olmasalar da, sayelerinde o dünyanın içinde kalıyorum.

Lise zamanlarımda her Türk genci gibi ben de şiire merak salmış ama işin yazma yönüne değil, okuma yönüne kaptırmıştım. O dergilerden çok şey öğrendim. Çok şair tanıdım, takip ettim. Sonra neredeyse bir anda şiir merakım kayboldu. Çok sanatlı şiirler hariç hepsini sahte, özentili, içtenliksiz bulmaya başladım. Şimdi de bu durumdayım, sadece heykele benzeyen şiirleri seviyorum. Bazı Yahya Kemal ve Kavafis şiirleri gibi.

Dergilere yazı göndermedim ama amatör şair ve yazarları takip ederim. Benzetme yaparsam, 300 sayı dergi okuduysam, beni etkileyen amatör şair veya yazar sayısı üç veya dörttür. Onların da şimdi isimlerini hatırlamıyorum. Çoğunun hiçbir şey okumadan yazmaya başladığı bellidir.

Edebiyat dergisinde her şey olmalı mıdır, bilmiyorum. Ben incelemeleri severim, özellikle bir yazarın veya şairin diğerini incelemesini. Başkası hep öykü okumak ister, bir başkası hep şiir olsun der. Herhalde orta yolu bulan dergi en iyisidir. Boyut olarak kitap boyutunda (yaklaşık A5) olan bir dergiyi daha çekici bulurdum.

Ben de Adam Sanat ve Adam Öykü'yü izliyordum. Notos, Edebiyat Eleştiri, Merdiven Şiir ve Pasaj'ı bir süre izledim. kitap-lık'ı izliyorum sadece. Aslında çok da beğenmiyorum. Ehven-i şer olarak görüyorum.

Dikkatimi çeken yazar pek nadir oluyor.

Göndermedim. Bir yakınım gönderiyor, zaman zaman "çok beğendiğini, yazılması gerekenin bu olduğunu, ama yayınlanmasının imkansız olduğunu" söyleyen yanıtlar alıyor, zaman zaman da yayınlıyorlar. Yayınlanmayanlar genellikle tür bakımından yeni sayılabilecek edebi metinler ve haklılığı onaylansa da bir kısmı "sakıncalı" görülen edebiyat incelemeleri/edebiyat kuramına dair yazılar. (Hatta o kısımları çıkarılırsa yayınlayabileceklerini söyleyenler var, ki buna biz sansür diyoruz.) Ne yazık ki kimileri de yazının damarına nüfuz edemiyor, reddettikten sonra bir şekilde paylaştıkları başkalarından metnin "tercüme"sini öğrenerek 'pardon' diyip durumu kurtarmaya çalışıyor.

İşin hakkını verecek yetkinliğe sahip ve cesur bir editörlük müessesesi eksik bence. Edebiyat cumhuriyetinin elitleri ve elitlerin onayladıkları dışına taşılabilse güzel olurdu. Ayrıca incelemeler ve dosyalar zayıf olmamalı, sadece edebi metin ve bunların yüzeysel analizini aşabilmeli. Dergiyi ayakta tutacak omurgayı bence bu sağlar. Tabii arada sağlam çeviriler (kuramsal) olursa tadından yenmez.

ben bi öykü göndermiştim adımizi dergisine, yayınlanmıştı.

Eskiden Koridor, Varlık, Heves, Ötekisiz, Şizofrengi vs de dahil olmak üzere pek çok yayını takip ederdim.
Sonra bazıları yayın hayatına son verdi, bazıları sıkmaya başladı, bazıları kendini tekrara düştü... Derken ben artık sadece belli başlı isimleri takip etmeye, eğer onların eserleri herhangi bir yerde çıkarsa onları almaya başladım.

Şu anda o hevesim bile kalmadı diyebilirim.

Yöentimlerin iç çatışmaları, bazı kişilerin kollanması, nedenini anlamadığım bir şekilde dergilerin kalitelerine yakışmayan içeriklere yer vermeye başlamaları, eleştiriler ve analizlerin git gide yok olması ve yerlerine bir şey konulmaması, vs vs gibi sebeplerle artık hiçbir gergi bana tat vermiyor.

Ben üreten değil tüketen taraftayım, o yüzden bir dergiye gönderilecek eserim yok. Olanları takip etmeyi severdim.

Dikkatimi çeken yazarlar elbette vardı ama hepsini aklıma getiremem hemen ve birine haksızlık yapmak da istemem.

eskiden leman gruba ait kaçak yayın dergisinin yazarlık seminerlerine katılıp sertifika almıştım. ama artık hiçbir dergiyi takip etmiyorum. sahaflarda dolanırken gözüme çarpan eski gazete-dergiler çok daha doyurucu geliyor.

her ay mutlaka iki dergiyi takip etmeye çalışıyorum. bunlar da varlık, kitap-lık, notos içinde oluyor genelde. dergiyi seçerken neye dikkat ettiğimi söyleyeyim: dosya konusuna.
doyurucu ve benim için anlam ifade eden bir konu mu seçmişler, konu hakkında yazanlar kimlermiş buna bakıyorum. kitap-lık'ın eskiden güzel dosya konuları oluyordu, ama son senelerde biraz saldılar gibime geliyor.
varlık ve notos bu konuda daha iyi sanki. mesela notos'un son sayısında çağdaş türk şiirinin kanonu olup olmadığı meselesi ele alınıyordu,ki bence iyi bir seçim. ya da pek tercih etmediğim bir dergi, türk edebiyatı'nın son sayısında edebiyatımızda babalar ve oğullar dosyası vardı. yazarlar da iyiydi.
dosya ilk baktığım şey. ama böyle dergilerde anı ağırlıklı yazıların olmasını seviyorum. edebiyat dünyasına dair, belki içinde bulunulan zamanla ilgili bir şeyler.
ben de şiirden ziyade, öyküyü tercih ediyorum. işte öykü, derginin sürprizi gibi oluyor. ona göre seçmiyorum, ama okumasını seviyorum.
hiç yazı göndermedim. okumak yeterli çoğu zaman.

Bence, entel ayıklamak için falan değil. Bu bir kamuoyu yoklaması olabilir, yoksa neden üste taşınsın? Başlığı açan kişi istediyse üste taşınmasını, bu konuyu önemsiyor hem de çok, demektir. Ya bir dergi çıkartma hevesinde ya da halihazırda benzer bir işle meşgul.

Moderatörler üste taşıdıysa, sanırım ilgili moderatörün kafası baya' bi' güzel :)

@microfiction, dergi çıkartmayı düşünüyorsan, ihtiyacın olanlardan birkaçını aşağıya yazıyorum.
1. sağlam (geçmişi olan) ya da yetenekli (geleceği olan) bir ekip.
2. bu ekibin dağılmaması (bu çok çok çok önemlidir, ekipsiz dergi ol-maz!)
3. iyi bir pazarlamacı (yayınevlerinden reklam alma, satışları yüksek tutma ve gösterme vb. hayati işler için
4. reklam gelirleri sağlamlaşana kadar sermaye, sponsor vb. bi' şey yani.

Piyasada gerçekten (aslında az olsa da TR gibi bir ülke için) çok sayıda edebiyat dergisi var ki bunların büyük bir kısmı -üzgünüm ama- çöplüğe layık.
Bi de dergiler kendi içinde ayrılıyor, misal Virgül vardı (kapanması talihsizlik oldu), sadece kitapla ilgili yazı yayınlardı. Şimdi bir Ayraç var, o da öyle.
Bunun yanısıra, köklü dergilerin bile "hamili yakınımdır" türü ilişkileri yüzünden dandirik dundirik yazılar yayınlamasından gına geldi.
bi de bazı amatör dergiler vardı, hoş yazıalr çıkardı.

5. lan! gerçekten bi dergi çıkartcaksan ve biraz maddi altyapın varsa benlen de iletişime geç, TR'de hiç yapılmamış bi fikrim var. gerçi bugün tüyap'ta yeniyetme bi dergici-yazar'a söyledim ama, bendeki vizyon onda yok, anlamamıştır hem anlasa da yapmaz.
bi fikrim geldi de

ben bu kadar yazmışken sorualra da cevap vereyim madem:
1. edebiyat dergisi takip etmiyorum artık, arada sırada bazılarını alıp birkaç vapur-tramvay yolculuğunda (bazısı tek gidiş ya da bi gidiş-geliş'te bitiyorsa da) tüketiyorum.
2. ya muhteviyat, ya biçim çeker dikkatimi. ama bu nadiren olur.
3. hiçbir dergiye şiir göndermedim. ben de (yukarıdaki arkadaş gibi) lise yıllarımda şiirle uğraşmıştım ama bu uğraşımı -ciddi olarak olmasa da- devam ettirdim ve birkaç sene sonra birkaç büyük edebiyat dergisinde (ideolojik farklılıklarına rağmen) birkaç şiirimi görmezsem mutsuz olacağım.
4. edebiyat dergilerine, türüne göre yazar ve elbette nitelikli yazı lazım.
5. sizce ne dergisidir bilmem ama bence Birikim güzel bir dergidir.

cogito'yu incelemeni tavsiye ederim...

eş anlamlı sağduyu, zıt gaddar?

vicdan kelimesinin zıt anlamlısı olmaz bence, zira sıfat vb. değildir. tahta. zıttı var mı? yok. bunun gibi.

bence kullanıldığı cümledeki içeriğine göre değişim gösterir. örneğin gaddar vicdan kelimesinin değil vicdansız kelimesinin zıt anlamlısıdır bence. vicdan bir iç sestir. o yüzden bence onu karşılayan başka bir kelime yok fakat kullanım yerine göre zıt anlamlısı olabilir.

Bence vicdan "bireysel adalet", zıttı da "bireysel duygu körlüğü".

kitap oku bol bol

ökfesiz sakin gittiğimde karşıdaki insan bana terslik yaptığında da aynı şey oluyor, tamamen haklıyken kan beynime sıçrıyor

spor spor spor

Karşınızdakinin kocaman bir gezegende minicik bir nokta olduğunu düşünebilirsiniz.

Ben bunu ufak sorunlarda işe yarar buluyorum.

Büyük sorunlarda ise tartışacağım kişinin yanına mutlaka bir not defteri ve kalemle gidiyorum. Oraya karalamalar, küfürler, vs'ler yapıp karşımdakinin suratına mel mel bakıyorum. Durumun komikliği ve ironikliği keyfimi yerine getiriyor, ve biraz sakinleşiyorum. (özellikle patronla yaptığım görüşmeler için ayrı bir not defteri bile aldım, scan edip eklesem beni polise ihbar edersiniz)

sorunun farkında olmak güzel bir şey.
psikologa giderdim benzer bir problemim olsaydı.

(bkz: psikodrama)

el sokmadan yemek yapılmaz ki money...
profesyonel aşçılar da, anneler de hepsi sokar elini yemeğe.
usta el yemeğe değdi mi lezzet katar :)
bakma sen o tv'deki yemek programlarına. yalan onlar :P

Öyle görmüşler, öyle alışmışlar.

Yemekle sevişmek, bir tür zevk veya fetiş belki

çok katlılar iyi pazarın arkasındaki ya da çiğdem'deki siteleri tercih edebilirsin. naz'a yürüyerek 10-15 dakika filan onlar.

yürümek şart değil diyorsan tek vasıtayla ayrancı'dan da gidebilirsin. şehre daha yakın en azından..

100. Yıl olmuyorsa Çukurambar en yakını ama tek kişi çıkamazsınız, genelde 900'den başlar kiralar.

Bir de Çiğdem Mahallesi İdareciler'den bulabilirsiniz.