sallaniyor. arabayla gecerken trafik sikistiginda rahatlikla hissedilebilir. zipliyorsunuz resmen.

gayet güzel sallıyor efendim bilhassa rüzgarda baya ürkütücü olabiliyor.

lakin bugun sabah haberlerine köprü ve viyadükleri depreme karşı güçlendirme çalışmaları başlığı altında bir haber okudum.içime su serpildi
peki ya diğer binalar nolcak

Sallanir ve sallanmasida lazim ona gore hesaplaniyo zati. Sallanan kopru yikilmaz seklinde bitirmek istiyorum.

sallanan kopru de yikilir niye yikilmasin? sallana sallana kagit gibi ucup giden bir kopru goruntusu vardi sanki (cgi degildiyse :))

köprünün mukavemeti artsın diye esnek yapılmış, yani üzerinden geçerken sallanıyor ve enerji boşalıyor. kazık gibi yapılsaydı kırılırdı. sallanması normal

sallanıyor elbette ki bu doğal bir salınımdır belli bir periyodu falan vardır. eğer bu salınımı kullanarak rezonansı arttırabilirseniz köprüyü yıkabilirsiniz bile. bir milyon kişiyi aynı anda zoplatalım mesela ilginç şeyler olabilir. gerçi 1.5 km desen 6 şerit e de hadi 18 m diyelim yanlarla beraber 20 metre olsun hmm 20x1500= 30 bin m2 alan. bir m2 ye 4 kişi sığdırsak 120 bin adam eder. olmadı. yine de 120 bin adamın ağırlığı bile 8400 ton etti. nedir ki be? alternatif plan bütün şeritlere içinde 6-7 m3 beton yüklü transmikser çıkartabiliriz. o zaman bişiler olabilir. gerçi birinci köprüye almazlar yine patladık.

www.youtube.com

asma köprü olduklarından rüzgar sıfır olsa bile sallanırlar. üzerinden geçen yükler sebebiyle.

Illa eninde sonunda yikilirda sallanmasi caiz diye ben ole dedim, havlayan kopeginde isirmisligi vardir zira. Bunun haricinde koprulerin asil tasidigi yuk kendi agirligidir. Yoksa orda senin benim arabam gecmis ona viz gelir tiriz giderdi sanirim.

ayrıca sadece köprüler değil gökdelenler de sallanır. mukaavemet vs olayını kısaca belirtmek gerekirse bu boyuttaki şeyler sallanmazsa çat diye kırılırlar.

güzel olur tabi. film güzel mi ki.. gönderirsen çevirmeye çalışırım(z)

iş beyinde... depremde ayağı kolonun altında kalmış biri.. ayağı kesildiği halde yıllarca olmayan ayağının ezilme acısını hissediyor diye bi haber vardı. fena bi durum

teorik olarak hissedebilir ama herkes hissedemiyor-ki örneğim de bu hisedemeynlerle ilgili. kimileri kaza geçirirken, eli ne halde kaldıysa hep o şekilde beyninin algıladığından şikayetçi ve bu durumdan kurtulmak için de kişiye şöyle bir tedavi uyguluyorlar.hastanın sağlam olan elini-sağ el diyelim- bir aynanın karşısına koyup, oluşan görüntüyü kaybettiği elinin-sol el diyelim- hizasına düşmesi ve böylelikle de beynin sanki sol ele sahipmiş gibi algılaması sağlanıyor. hasta sağ elini hareket ettirdiğinde sol eli de hareket ediyormuş gibi göründüğünden, beyin sol elini hareket ettiği sanrısına kapılmaktadır. yani, evet beyin kayıp pelini hareket ettirdiğini algılayabilir diyebiliriz. bu rahatsızlığı bir belgeselde izlemiştim. umarım işinize yaramıştır.

evet yansıtır. takma robot kol ve bacaklar bu mantığa göre çalışıyor zaten. sinir uçlarınıza elektrotlar bağlıyorlar ve beyinden gelen sinyalleri işleyerek kolu sadece düşünerek oynatabiliyorsunuz.

bir süre sonra sinirler körelir mi hatırlamıyorum, belgeseli izleyeli baya oldu.

Subjektif çeşitler:
- Bisiklet sürmeyi öğrenen beyin, bisiklete binince ne yapması gerektiğini bilir (pedal çevir, gidon ile denge sağla, ön frene aniden asılma vs...), bisikletten indikten sonra bu bilgi içeride bir plugin ya da extension gibi yüklüdür, ama rüya gibi uçuş modları dışında bunu askıya alır.
- Beyin, doğduktan sonra temiz kurulmuş bir sistem gibidir, ama pc'lere kapasitesi dışında accayip, ultimeyt, deşşetengiz bir şekilde "extension" ve "plugin" desteği ile basar. Bu kadar çok şey ekleyebildiğiniz halde ram artırmak, ya da hdd büyütmek, işlemci değiştirmek gibi bir şansı yoktur. Varsa yoksa besin, oksijen, su gibi kimyasalları karıştırıp büyüme süreci içerisinde bu eklemelerin yoğunluğu ve yaşama isteği ve genetik yapısı gibi bağlayıcı koşullarla kendini güçlendirir. Doğduğunda 256 varsa body building yaparak (yani yeni karburatör veya turbocharger takarak değil) 1gb'ye ya da 3-4gb'ye çıkabilir.
- Bir otomobil ya da başka bir taşıtın motoru, biz ne kadar sevip değer versek de henüz gaz verdiğinizde ben bir şeyler yapıyorum diye düşünecek bir sisteme sahip değildir. Ama örneğe göre böyle bir şey var diye kabul ederek düşünürsek; hayır, arabanın tekerleklerini takmayıp, viteste gaz verdiğimizde araç, tekerlekler yüzünden daha fazla güç sarfederek kazandığı ivmeyi çok daha kolay edinmiş olacaktır. Bu durumda şoförü kadar zeki ise otomatikman verdiği yakıt ve oksijeni kesmesi beklenir. Bu karanlıkta fazladan bir basamak var diye zannederek yere güm diye basmamıza benzetilebilir.
- Tıp nasıl ve ne kadar ilerliyordur bu konuda bilmiyorum, ama herhangi bir uzvunu sonradan kaybetmiş bir insan için bu uzvun yerine mekanik bir cihaz yapılırsa bunun kişi tarafından kullanılabilmesi için beyinde bu uzuva daha önce hizmet etmiş kısmın, yine oraya uzanan sinir "kabloları" aracılığı ile "mekanik uzuva ulaşması belki sağlanabilir. Tahminin bu işi zorlaştıran konu bir arabirim yaratabilmektir. Yani elini kaybetmiş birinin kolunda hala bir eli kontrol etmek için gereken sinirler bulunur, ama bu sinir uçları ile mekanik el'in birbirine ulaşması için gereken elektronik ve bir o kadar kimyasal sistemi yapılandırmak ve uygulanabilir hale getirmek zor olacaktır. Çünki işin içinde bir insan elinin binbir çeşit hareketini sağlayabilecek veriyolu dışında (sinirler ve onların kodlamaları) ısıya, neme, hareket ve titreşimlere göre tepki verme, bunlar dışında; terleme, tüylenme, yaraları iyileştirme gibi biyolojik unsurların mekanik arabirime bulaşmaması için gereken ayıklama işlemleri ve akla gelmeyen bir çok fazlası gibi karmaşık unsurları değerlendirilmesi vardır. Bu zorluğa başka bir örnek de şöyle olabilir: Tamamı mekanik olan ve bir insan elinin yaptığı her işi insan elinin hızı ve gücüyle uygulayabilecek bir el yapılmıştır diyelim. Yani bu el kapasite olarak organik bir elin yapabileceği her işe muktedir olsun (Türkçe'si aklıma gelemedi.) Bu elin başarılı mimarisi dışında çok önemli bir ihtiyacı daha vardır. Öyle bir arabirim gerekir ki, bir insan evladı (bu iş için tasarlanmadığı halde) bir bilgisayar karşısına oturup şu okunduğu varsayılan "ne diyor bu dallama" dedirtebilecek metin gibi metinleri tuşlara bakmadan yazabilecek bir yapıya sahiptir. Belki bu karmaşık sistemin en önemli kısımları beyinde işletiliyordur ama sonuçta bu programın uygulama kısmını "el"lere aktaran bir "kablo yığını" ve bu yığında akagiden veriyi çok kısa sürelerde değerlendirip iki taraflı olarak uygulamaya sokan muhteşem bir sistem vardır.

Günümüz teknolojileri (tıp, fizik, mekanik, elektronik, kimya) bir araya gelip bu konuda güçlü çalışmalar yapabilir ve belki son derece işe yarar, insana faydalı sonuçlara varabilirler. Ama nip-tuck daha önemli sanırım. En çok para büyük ihtimalle estetik operasyonlardan kazanılıyordur toplamda. Ne gerek var canım elini kaybetmiş birkaç insan için uğraşmaya, di mi?(!?!?) (uğraşan insanlara ne kadar teşekkür edilse azdır "köşeyi dönmenin" yolunu bildikleri halde hala uğraştıkları için, ayrı.)

Ek: bir de şöyle bir şey gelir aklıma, belki ilerleyen zamanlarda (ya da benim haberim yok ise şu zamanlarda) üzerinde çalışılıyor olacaktır (/çalışılıyordur): Bir bebek doğmadan önce, annenin karnında iken, bir yumurtadan insana dönüşür. Bu sistemin kopyalanıp üzerinde çalışılması ile büyümüş ve elini kaybetmiş bir insanda -üzerinde modifikasyon yaptıktan sonra- uygulanması ile kopan elin olduğu kısımda yeni bir elin oluşması sağlanabilir belki. Ama bu klonlama hakkında bilinen ürkütücü senaryoları da beraberinde getirir tabii.

(bkz: hayalet agri)
en.wikipedia.org

ekşi tahayyül edilince ağzın ekşimesi şartlı reflekstir. pavlov bu konu da derki:
limonun kendisi ağzı sulandırır. limon kelimesi ağzı sulandırmaz. limon kelimesi ile beraber limon yenir ve ardından ağız sulanırsa, daha sonra sadece limon kelimesi şartlı bir şekilde ağzı sulandırır

hiç limon yemeyen biri limon kelimesinden sonra limon yemediğinden, şartsız bir şekilde yani doğal olarak ağzının sulanması hiç gerçekleşmediğinden limon kelimesi tek başına bi anlam ifade etmez.

bonus: pavlovun deneyinde kullanılan köpek zil sesinde salya akıtırken dışardaki bi köpek zile tepki vermez

Eksi refleks olayini duydum da hic basima gelmedi ya da ben hissetmedim. Limon goruruyorum (evde var genelde) ama hic "aa agzim sulandi" demedim valla.

Ugandaca bilmeyen birisine Ugandaca limon derseniz ağzı sulanmaz çünkü o kelime o kişinin zihninde limonu oluşturup onunla ilgili düşüncelerini tetiklemez. Veya gidip bir Ugandalıya limon derseniz bir tepki vermez. Yani önemli olan ağzın sulanması ile ilgili hatıraları oluşturan meyvenin zihinde canlanması. Eğer o meyve hiç görülmemiş ise de ağız sulanmaz elbette...

Not: Ugandaca limonun limon kelimesine ses olarak benzemediği varsayılmıştır

değil limon demek limon yiyince bile ağzım sulanmıyor benim, ama ziyadesiyle insanlarda limon demek veya göstermek yerine, yalamak suretiyle ağızların sulandığını gözlemledim,

birde zurnacı olmanın şartı karşında limon yenilince ağzının sulanması ama senin çalmaya devam edebilmen sanırım..

Kaspersky Internet Security içinde kral bi antivirüs ve firewall var. Adam gibi para verip lisansı ile kullandığım tek program, öyle sevdim valla.

sygate personal firewall da fena değildir, ücretsiz mis gibi.

sygate cok pratik ve etkilidir. cok memnunum

Benzer her soruyu avast! diye cevaplıyordum ama sanırım nod32 daha iyi. En azından çok fazla kullanmıyor kaynakları.

netlimiter'in icinde de geliyor.
tavsiye olunur. biraz sinir ediyor ama iyidir.

Microsoft Office Uyumluluk Paketi
www.microsoft.com
emin değilim ama xp de service pack 1 i destekliyo...

dili ingilizce diyor sanırım bendeki türkçe sorun olur mu ki? teşekkürler çok makbule geçti :)

www.microsoft.com
turkcesi

ayarlardan normal hotmaile geçmeyi dene.. belki gelir

ama ben live geçtim maillerim silinmedi hiç

nasıl oldu ben de bilmiyorum ama deneyeceğim bu öneriyi.

efruz mallerinin neden silinmediğini sanırım biliyorum. live olayına geçtikten sonraki 10 gün içinde hesaba tekrar girilmezse gelen kutusundakiler,kalsörler, kişiler silniyormuş şimdi geri dönüşü nasıl olacak bunu çözmeye çalışıyorum. live hesabı açarsanız 10 gün içinde bakmamazlık etmeyin arkadaşlar..bilginize..

harbiden cok sey istemis olursun. cunku normal ramlere gore asiri yavas calisir harici kartlar, cok performanssiz olur. yapan program var midir bilmiyorum.

en fazla usb disk olarak kullanabilirsin diim sana, o da bisi ama.

vista çıkarken bir efsane dolaşıyordu. usb bellek takınca bir kutucuk çıkıyor ram olarak kullanmak istermisiniz diye. vay be diyorduk. meğer umutlarımız balonmuş

ayrıntılarını bilmiyorum da vista'nın readyboost özelliğini denediniz mi?

vista'da sadece usb flash disk'ler icin o ozellik var diye biliyorum. bilgisayarimi hizlandir gibi bir $eydi turkcesi.

cep telefonlarinda cagri engelleme secenegi var ama ev telefonunu engellemenin pek bir yolu yok bildigim kadari ile.

cehaletime ver ama bu telefon seçeneklerinde mi yoksa turkcell den falan mı yapıcaz?

çağrı engelleme tüm çağrıları engeller. tüm gelenleri ya da tüm gidenleri, numara engellemez.
çaresi çoğu telefonda var, arayan numaraya özel bir ton ata, mesela sessiz bir ton arasa bile telefon çalmaz

Çözüm mü ki bu istediğin? Bir süre sonra anlayacak o organizma, başka telefondan arayacak, ya da numarasını gizleyerek arayacak falan... Dövsene kendisini.

savcilik demeyin demissiniz ama telefon degistir demeyin dememissiniz.

o yuzden, telefon numaranizi degistirin diyorum.
yok degistiremiyorsaniz, hakkaten dovun gidip : )

kaldi ki, onca aramayi acmiyorsaniz, niye o kadar israr ediyor ki.

bi de, her sey bir yana, benim kisisel dusuncem, karsimdaki dusmanim bile olsa bana soyleyecegi bir sey varsa dinlerdim, firsati verirdim, belki sandiginizdan da onemlidir diyecegi.

siemens telefonlarda arama süzme ya da engelleme tuşu ile belirli bir numarayi engelleyebiliyorsun. nokia larda da benzer bir özellik var bildigim kadari ile ama söyle bir kötü yani var ki ekranda arama engelleme işareti beliriyordu. yani engellesen bile sürekli orada kendini hatirlatiyor sana.

ya symbian işletim sistemıne sahıp telefonlarda bı prog var. ıstemedıgın numarayı yazıyosun o prog tel calmadan mesgule dusuruyo.sende gorebılıyosun kımın ne zaman aradıgını falan..

adını hatırlayamadım kusura kalma ama aratırsan bulursun..

o symbian programının adı blacklist. bende vardı bi ara kurulum dosyası da, kaybettim şimdi. gizli no'yu falan da engelleyebiliyor.

blacklist isimli programı ben de kullanıyorum. ancak karşı taraf yine de bir defa da olsa biip sesini duyuyor. sonra program meşgule atıyor. yeni bi sürümü çıktı mı yada yeni telefonlarda daha mı hızlı çalışabiliyordur bilmiyorum ama benim n-gage imde öle maalesef. ev telefonun da telekom un bi kodu vardı yıldızlı kareli bişiden sonra yazdıın numarada çalmıyo muydu ben şu an götümden mi uyduruyorum bilmiyorum ama öle bişi hatırlıyorum bi araştır istersen

savcılıkla ugraştırma demişsin ama pek ugraşılacak bir şey değil ya, savcılıga dilekçeni veriyorsun o kadar, basit bir yöntem aslında, tabi insanın gözü korkuyor türkiye'de bu tip şeylerle ugraşmaya.

yardım çabaları için teşekkürler ancak,
bana yönlendir demişsin ama tüm aramlar yönleniyor o zaman,
döv demişsiniz olmaz!
savcılık kolay yol demişsiniz ama ben o insanla mahkemelik, adliyelik olmak istemem neyse yazdımlarınz için saolun...
varsa başka bir şey alayım...

aynı nedenden dolaı bende başvurmuştum gsm şirketlerine ama onların elinde olan bir şey yokmuş samsunglarda numara engelleme özelliği varmış istediğin numarayı engelleyebiliyormuşsun

en fazla oyun calismaz, san andreasin calismasi lazim.

aklında olsun öyle çalışmayan uyumsuz proğramların vebsitesinde bi yama oluyor. onu yükleyince çalışıyor. 98 den xp ye geçerken öyleydi

san andreas çalışıyor.

@efruz, hitman ilk oyun xp'de jet gibi aşırı hızlı çalışıyor. grafikler yüzündendi galbia ve patch falan da kar etmemişti.

portlari denerken bilgisayariniz kapali olsun. yani once bilgisayari kapatin dangili takin acin olmadi tekrar yapin olana kadar, olmazsa internette marka ismiyle driveri aratin.

aygıt yöneticisinden bütün bluetooth sürücülerini kaldır.
sitesinden orjinal sürücüyü indir. önce sürücüyü kur sonra aleti tak.
orjinal sürücü yoksa ilk adımdan sonra aleti tak. belki windows kendisi yükleyip kullanabilir.
çok pislik bişey bu harici bluetooth. çok uğraşmıştım zamanında

o evvelce takılı olduğu yeri bulsam ben de sormam zaten. zira arkadaki 4 usb portunda da aynı şeyi yapıyor, yeni donanım buluyor. kasanın önündekileri de denedim, onlarda da yeni donanım buluyor.

ie ya da firefox'un özelliği o. kutunun tanımına göre hatırlıyor olması lazım search box ise hep arananları getirir mesela.

internet explorer in otomatik tamamla özelliği açıksa olur, kapalıysa olmaz

bazı sitelerde olmamasının sebebi de html'deki "form" nesnesinin veya bir "input" nesnesinin autocomplete özelliği off olarak ayarlandıysa kodlayan kişi tarafından o alanda daha önceden yazdıklarınız listelenmez.

secime kadar bi mıktar daha duser bence, sonrası ise secimin sonucuna gore degisir.

seçim ve cumhurbaşkanlığı sorunsuz atlatılırsa 1.2 ye kadar düşer

doların düşük olmasının sebebi içerdeki 70 milyar sıcak dolar. bu para çıkarsa dolar 2.5 olur. yok seçimden sonra bi bukadar para daha girerse 1 lere kadar gerileyebilir.

Merrill Lynch'e gore YTL fazla degerli, asıl olması gereken seviye 1,48'ler diye hesaplamıslar. Ekonomi yazarlarından da dunyadaki likitide bollugu trendinin sonu gorunuyor diye yazanlar fazla. 1,30 psikolojik sınır bence, buradan alta uzun seviyeli bir dusus olmaz diye dusunuyorum (neye gore, bilmiyorum oyle dusunuyorum iste... :)Gerci ben 1,40 felanken de dusmez artık daha fazla diyordum yine, yani bu isin sagı solu belli olmuyor yani hic, cunku dısarıdaki buyuk oyunculara baglı bir durum buyuk oranda...Uzman gecinen kisiler bile taban tabana zıt tahminlerde bulunuyorlar...

haber de olmuş : www.milliyet.com.tr

doğubankın hemen girişinde sol taraftaki ilk dükkan satıyor??

internetten alırım diyorsanız ise şurada var; tinyurl.com

orda çok pahalı. böyle 50-60 ytl civarı belki olabilir. spot gelen bulamaz mıyım

moderatorler olarak elimizden geldigince duzeltmeye cali$iyoruz. (gordugumuz kadar haliyle)
ama burda sorumluluk biraz da kullanicinin. yani orda secenekler var ve dropdown menu bulunmakta. bir iki tiklamak ve biraz okumak cok da zor olmamali.
yine de arzu ederseniz compumaster'in #3773 nolu duyurusuna cevap olarak isteginizi belirtebilirsiniz.
(git: 3773)%20

assert h: haklisin abi ancak kullanici (yani duyuruyu acan) bunun farkinda olamayabilir.

evet default soru olsun.. isteyen diğerlerini bilinçli seçer

gerekli duyuru isteklerinizi bekler.

şimdi oraya da yazdım assert h.

herşey soruyu yazanın dikkatli olmasında bitiyo, göndere basmadan önce biraz incelemek, bişeyleri kurcalamak o kadar da zor olmasa gerek..

sony iyidir evet. size yetecek kadar efekti, geçişi vd. de barındırır. çalışması kolaydır.

memoriesontv olması lazım öyle bişi vardı. resimleri veriyosun müziği veriyosun efektleri veriyosun sonrasını kendisi hallediyo vcd yapıp çıkartıyo.

proshow gold'u tavsiye ederim

final cut studio, adobe after effects programlari da saglamdir. kullandiklarin kesmez ise bunlari dene.

photo2vcd küçük sade ve iyidir

bildigin cakma parfum hepsi, testerlar genelde minicik siselerdir. misal benim ceketimin cebinde burbery's weekend oldugunu iddia eden bi kalem $i$e var, evde orjinali var, kokular sadece benziyor.

istiklalde, akm ye giderken garantinin onunde satan bi adam var. 3 ytl ye satiyor.

ona sordum, acik parfum olmadigini, icindekilerin gercek oldugunu soyledi.
(yalan soyleme olasiligi yuksek tabi sattigi icin)

ama dikkat ettim, adamdan aldigim rochas ile acik parfumeriden aldigim rochas, kalicilik anlaminda farkli.
hos, artik orjinal kullaniyorum.

cok detay vermese de adam,
zannedersem ya onlara bir sekilde bedava geliyor, ya da cok cuzi biseye alip satista kar ediyor.

not: bnla alakali bi duyuru ben accaktim zamaninda unutmusum, iyi oldu.

bi tane aldım ben. çantamda taşıyordum acil lazım olursa kullanayım diye.. kullanmadığım halde bir ayda sızmış ve bitmişti. kalitesiz ambalajlara dikkat

işportaya düşen bişeyin çakma olmama olasılığını düşünemiyorum

izmir küçük park ta tanesi 1ytl. kalıcılık sıfır. koca şişeyi boşalttım üstüme 1 saate uçtu gitti. tester muhabbeti yalan kokuların sahte olduğu 1km den anlaşılıyor.

bildiğim kadarıyla tamamen kpss'den aldığı notun yüksekliği ile alakalı. yani öss'ye girip bölüm seçmekle aynı şey. eğer öğretmen açığı varsa büyük şehirlere atanabilmek için yüksek bir puan almak gerekiyor. öss gibi bir tercih yapılıyor mu emin değilim. ama adı şark hizmeti değil, mecburi hizmet. yani illa ki doğuda değil, batıda da yapılabilir. eş memur değilse eş durumu falan da olmuyor. memursa oluyor mu ondan da emin değilim.

şark hizmeti doğuda çalışan öğretmenlerin batıya gelmelerine imkan sağlamak için uygulanan bir sistem. yani batıda doğuda yıllardır çalışmış öğretmenlere yer açıyorlar.

aslında şark hizmeti öğretmen sıkıntısı sayılan yerlerdir, istanbul pahalı olduğundan, doğu güvenlikten, bazı ilçeler sosyal açıdan şark hizmeti sayılıyor. her öğretmen şark hizmeti yapmak zorunda. kendisine uygun bir şark bölgesini tercih ederse orada görev yapar, sonra hizmet puanına göre istediği yere tayin olur ve isterse emekli olana kadar orda kalabilir. ama normal bi yerde öğretmenliğe başlayan mutlaka şark hizemeti yaptırılır. seçimler falan bazen milli eğitim üzerine düşmüyor gevşek davranıyor ama her batılı öğretmenin üstünde kabus gibidir eğer yapmadıysa, her an bi yazı gelip doğuya en ücra yere gönderilebilir.

o yüzden uygun bir şark bölgesine gitmesi faydalı

eş durumları mazeretler şark hizmetini kaldırabilir ama suitsimal ediliyor diye çok sıkı kurallar getirdilir. hatta evliliği çıkarmayı duşünüyorlardı mazeretten

şimdi önce yeni mezun olmakla bitmiyo iş, kpss'den iyi bir puan alması lazım. alamazsa yine tercihlerde bulunacaktır puanına göre. 1,2 ve 3. bölge olayı var. ilçelerde ise A,B,C,D ve E bölgeleri var. bildiğim kadarıyla D ve E sınıfı ilçeler de mecburi hizmetten sayılıyo. buna göre büyük bir şehirde de mahrumiyet bölgeleri olabilir. oralara tayin isteyebilir böylece mecburi hizmetini yapmış olur. ayrıca eş durumu olabiliyo ama emin olmamakla beraber bunu stajerliği kalktıktan sonra yaptırabiliyo diye biliyorum. yine araştırmakta yarar var.
kendin seçmezsen inadına kötü yerlere gönderme olayı şöyle olabilir, tercih yaptığınız formda bir kutucuk (21.tercih) var tercihlerim dışında kadrolu atanmak istiyorum'u işaretlerse ve tercihleri tutmazsa otomatik atıyorlar. yönetmelikte eş durumu için şöyle diyor;

b) Eş durumu özrü: Öğretmenlerin zorunlu çalışma yükümlülüğünün bulunup bulunmadığı veya bulundukları görev yerinde, yerleşim yerinde ya da ilde çalışmaları gereken süreyi tamamlayıp tamamlamadıklarına bakılmaksızın bu özür durumundan yer değiştirme isteğinde bulunabilmesi için eşinin, atanmak istediği yerde herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna bağlı olarak çalıştığını belgelendirmesi gerekmektedir.

aşağıdaki linkten hem yönetmeliklerin tamamını okuyup, tabloda da 1,2 ve 3. hizmet bölgelerini, ek-2'den de ilçelerin sınıflarını görebilirsiniz.

www.memurlar.net

siz siz olun dikkatli araba kullanin.

döveyim diyorum yahu, öldüreyim demiyorum :)

yani dikkatli araba kullanirsaniz kaza yapsaniz bile yayanin en fazla kolu bacagi kirilir. sorunuzdan uzak bi cevap ama kafam cok daginik sanirim.

sen sen ol, tek kişi döv. 2-3 kişi olunca şikayet etse çete, organize bi sürü uğraştırıyorlar. hakkını bile arasan hukukta bi tabir vardı ilhakı hak mı ne.. yani hakkını zorla geri alma, hafifletici ama yine devlet bize sormalıydın der.

direk döv abi bence.. ama bu sefer dayak yiyerek borcunu ödediğini düşünür karşı taraf. ona da dikkat etmek lazım.

bu bakış açısından her daim rahatsız olmuşumdur. hatunuma bakarsa döverim, paramı vermezse döverim, x olursa gebertirim vb. bunları konuşup tartışan insanlar genellikle hiç yapmayanlar ve hayatı boyunca da yapmayacak olanlardır. meselelerini şiddetle çözen ya da hakkını adam döverek arayan insanlar düşünüp hesaplamaz, gider yapar.

"ben nasıl bir insanım" diye sorup cevabına göre hareket et derim ben. eğer adam döverek alamadığı paranın öcünü alma peşinde koşacak biriysen yasal yükümlülüğünü falan düşünme git döv adamı merak etme kimseyi iki yumruktan ötürü asmazlar, yok eğer sadece biraz aşırı reaksiyon gösteren sinirli bir "sözünün eri olmayan insan maduru" isen, o paraya da, üç kuruş için yalan söyleyen o adama da gülüp geç, işine bak.

hadi bu adamı gözüne kestirdin, dövdün hıncını aldın. yarın gücünün yetmeyeceği birinden kazık yersen ne olacak?

şiddeti yöntem olarak benimsersen eğer er ya da geç sana geri döner. silah taşıyan insanların vurularak ölme olasılıkları taşımayanlardan fazladır.

bunları bir düşün derim ben, bir şey yapacaksan da yapmayacaksan da...

borclu olmaktansa, alacakli konumda olmak her zaman icin daha iyi. ne hali varsa gorsun demek daha mantikli gibi

böyle kıldan yünden bir sebeple adam döveceksen yasayı niye takıyorsun ki?

bir torbaya envai çeşit portakal doldurup, o torba ile güzel güzel dövüyorsun, hiç iz kalmıyormuş.

@blackdog : "ben nasıl bir insanım"a cevabım "keriz miyim lan ben?" olduğu için böyle bir düşünce içerisindeyim. Belki dediğin gibi eyleme dökemeyeceğim ama dökecek olursam kılıf aramaktayım işte.

yasa böyle bir durumda bi' şey yapabilir mi ki? ona para verdiğimi kanıtlayabileceğim bi' kanıt somutum dahi yok? üstelik eve giren hırsızların 3 gün sonra serbest bırakıldığı bir yerde yaşamıyor muyuz?
+ adam dövmek için ne gibi bir sebep gerekli ki?

herkes hayatı boyunca bir sürü kazıklar yer. kazık yemiş olman seni keriz yapmaz. en çakal geçinenler en çok ayak üstü uyutulanlardır.

bu kazığı getirdiği şu ruh hali (sana keriz olup olmadığını sorgulatması) ile daha büyük paralarını kurtarmış bir hayat deneyimi olarak algıla. keyfine bak. alacaklılar dövse de dövmese de, dünyanın en çok sıkıntı ve huzursuzluk çeken insanları borçlulardır. (bkz: karma)

abi arkadaşını al, çok efkarlandım olm gel içmeye gidelim de, al biraları v.s.leri manzara da olsun be diyerek uöurumun kenarına götür. biraz muhabbet içki derken sarhoş et labuğu, sonra yanlışlıkla
- uçurumdan aşağı it, aşağıya in bak sağlamsa arkadaşlığını devam ettir, yaşamıyorsa sittiret zaten hak etmişti p...

- uçurumdan aşağı usturuplu it, eliyle birşeyleri tutabilsin işte saptır bitkidir falan, yukarı çekiyorum ayağında kafa - göz dağıt elemanda yanlışlıkla. sana minnettar olacaktır

ya da ince düşünme abi içki falan, çağır elemanı uçuruma - balkona direkt poposuna tekmeyi bas

yaşıyorsa helalleşirsiniz felam felam

kazık yemiş olmak yapmayabilir belki ama "hakkını aramamak" yapabilir mi?
bi' yukardaki mesajımda da belirttiğim gibi yasal yollardan hakkımı arayabileceğimi düşünmüyorum (kanıt ?).

"hakkını aramamak" dersen çelişirsin kendinle. senin hayatını bilmediğim için kendimden örnek vereyim. dokuz eylül öğrencisiyim ve okulum benden her yıl 60 ytl öğrenci kimliği ücreti alıyor, alma gerekçesi sadece "alabiliyor olması" ve herkes adı gibi bunun haksız bir ücret olduğunu biliyor. fakat yasal olarak bu parayı alma imkanı okula verildiği için kimse bir şey yapamaz. bunu kdv'den, ötv'den tutun da içtiğimiz sigara'dan kesilen abarık vergilere kadar yaptığımız ama haklılığı tartışılır her türlü ödeme ile örnekleyebiliriz.

şimdi ben "hakkını arayan" bir insansam bunların peşinde koşmalıyım değil mi? ama karşımdaki hakkımı gaspeden kişi çok güçlü, gücüm yetmez. sağlık olsun diyorum. gün geliyor gücümün yetebileceği bir pozisyonda hakkım yeniliyor, ne yapıyorum, adam dövmeyi düşünüyorum.

halbuki cevap basit, hakkını biri onu yedikten sonra koruyamazsın. dikkatli olup yedirtmeyeceksin, tamam devlet senden bu paraları zorla alıyor. ama kimse senin paranı zorla gaspedemez. cevap: mümkünse hiç kimseye hakkını yeme imkanı verme, verirsen de eğer az biraz hakkını yemesini göze alabilecek kadar sevip saydığın insanlarla alışverişin olsun sadece. göründüğü kadar zor değil.

İşte tam da demek istediğim o zaten. "Hakkımı aramamak" (devlette de okulda da, hakkımı yemesini göze alabileceğim bir miktar parayı verdiğim arkadaşım da) bana "keriz miyim ben?" sorusunu sorduyor ister istemez. Ve evet elimde güç varsa bu hakkımı savunmak da istiyorum.
Bi' yerde duymuştum, bi filmden replik de olabilir. "Tüm insanlar sinirlidir ve insanlar bu bağlamda ikiye ayrılır" derdi. "Birinci tip insan marketten aldığı üründe bir sorun çıkınca kasiyere bağıran müşteri tipi (hakkını arayan). İkinci tip de bu bağırmaları sineye çekip, eğer o müşteriye bir cevap verirse işinden olabileceğini bilen kasiyer. Birinci adam kızar ürününü değiştirir ve döner. Kasiyer ise bir sene sonra elinde geri tepmesiz yarı otomatik bir silahla gelir tüm mesai arkadaşlarını tarar." veya bunun gibi bi' şeydi.
Hangi tip kızgın insansız o zaman biz?

üzerine bir bardak su iç.
zira öfkeyle kalkan zararla oturur.
değmez yani neticede.

yediğim kazıklarla tecrübem artıyor, yavaş yavaş eriyorum, hamdım piştim yanacağım diyerek kendini teselli et.

bir kez daha tekrarlayalım :
zira öfkeyle kalkan zararla oturur.

bu olayı bir ders olarak ele al ve kimseye sözleşme yapmaksızın borç verme bundan sonra derim. o adamı dövsen bile (ki sanmıyorum), paran cebine geri dönmeyecek. sadece bir 5-10 dakikalığına (iyi bir sporcuysan bu süreyi uzatabilirsin tabii) hırsını çıkarmaya çalışıp, daha da kötü hırslanacaksın. bunu biliyorum, çünkü en sonuncusu geçen şubat ayında olmak üzere, bugüne dek birkaç kişiyi gerçekten sıkı bir şekilde dövdüm. (böyle salakça tepkiler verdiğim için, ne kadar çok dayak yediğimi bilmem anlatmama gerek var mı?)

yüzü gözü kan içinde kalmış olan o "kötü adam"a bakarken bile asla hırsını alamıyorsun. asla! sadece daha fazla hırslanıyorsun. sonradan aklına geldiğinde daha da beter hırslanıyorsun. şimdi 2005 yılında dövdüğüm birisi var mesela aklımda. keşke daha çok dövseydim diyorum. ama bi boka yaramayacağından haberdarım. daha da çok dövmüş, hatta öldürmüş olsam ne boka yarayacaktı ki? yapacağını yapmıştı zaten. üstelik, bir miktar para gibi ödenebilir bir şey de değildi kendisini dövmeme neden olan şey. cezasını çekmedi.

şiddet bir ceza değil. oturur, bir sözleşme yazarsın herhangi bir işe girişirken. google'de binlerce örneği var. uzmanlardan da destek alabilirsin. sözleşmenin altına, anlaşmazlıkları çözmek için hangi mahkemeyi yetkilendireceğini belirten bir madde eklersin ve her iki tarafın da bu sözleşmeyi imzalamasını sağlarsın. sonrasına sen değil, mahkeme karışır artık.

sözleşmesiz iş yapacaksan, en azından benimle iş yapamazsın mesela. sonra böyle dert yanarsın, çözümsüzlüğü derinleştirecek zırvalıklar hakkında akıl danışırsın.

bi de, sevgili rachel, anlattığınız yöntem, yıllardır bu memleketlerde bir işkence yöntemi olarak kullanılıyor. ancak, işkencenin sonunda 10 gün yaşanıyor sadece.

(bkz: Akın Rençber)

***yasa böyle bir durumda bi' şey yapabilir mi ki? ona para verdiğimi kanıtlayabileceğim bi' kanıt somutum dahi yok? üstelik eve giren hırsızların 3 gün sonra serbest bırakıldığı bir yerde yaşamıyor muyuz?
+ adam dövmek için ne gibi bir sebep gerekli ki?***

yapar sen adamı dövdükten sonra gider raporunu alır sonra da şikayetçi olursa eylemin şiddetine göre bir ceza alırsın. ona para verip de alamadığını kanıtlaman da hafifletici sebep sayılmaz bence (hukukçu değilim ama) öyle sayılması için sanırım senin otokontrolünü/sağlıklı düşünce akışını zorlayacak eylemlerde bulunması gerekir. yani bu planlı bir iş "paramı vermedi gidip döveyim"

adam dövmek için ne gibi sebep gerekli?
aslında meşru müdafa dışında bir sebep söylemek hoş değil ama her insanın sınırları olur. ama bu para olmamalı bence. ne bileyim herifin birisi sokakta yürürken gelip suratıma tükürse allah ne verdiyse girişirim müdafayla alakası olmasa da... ya da bana saldırmasa da evime giren hırsızı döverim. doğru değil belki ama.

ayrıca efektif de olmayacaktır adamı dövmek para alma konusunda.

hukuk kısmını bilmem ama manevi olarak seni rahatlatabileceğine garanti verebileceğim bir yöntem var.
eğer parayı verdiğin kişi arkadaş gurubundan biriyse, bu borcu olan kişiyi arkadaş grubunun önünde rezil eder(email ile de olabilir), arakdaş grubunda bulunan insanların bu herif hakkında olumsuz negatif pis kaka gibi düşünmelerine neden olabilirsin. ha paranı alır mısın, alamazsın:)
aynı şartlar altında bizzat tarafımca denenmiş, manevi açıdan getirisinin çok olduğu (arkadaş grubundaki insanlar "evet o öyle şerefsizdir" demiştir) ancak maddi açıdan tabiri caizze avucumu yaladığım bir eylem olmuştur. hatta bir ara bununla ilgili lyric generator yazmayı planlamıştım da deymez diye yazmadım :D

minton hts-630 tavsiye ederim, onboard (tek kanal kablolu) ses kartlari icin guzel, bas ayari falan uzerinden yapilabiliyor 2+1. fiyatinin da makul olmasi gerekiyor ki donanim tedarikcimiz hediye etmi$ti bunu :)

bu da linki www.hepsiburada.com

stereo olarak;

www.hepsiburada.com

2.1 olarak;
www.hepsiburada.com


ver siparişi gelsin.

philips'in vardı masaüstü hoparlörü çok güzel ses verirdi fiyatı da ucuzdu baya. şirkette kullanıyorduk ama modelini hatırlamam zor. link vermem imkansız.

"logitech s-100" modelini tavsiye ederim.
çok ufaktır, yer kaplamaz, iyi ses çıkarır, kalitelidir. kullanıyorum ordan biliyorum.

www.hepsiburada.com 15~20 ytl civarlarındadır.

Seçim yapmak zor. Önerisi olan yazabilir gene.

creative sbs 245 var. volume ayarlı 9 dolar civarı sanırım. sbs 235 modeli var volume ayarsız daha ucuzdur. çerez niyetine aldım çok memnunum.

müzik için her daim 2.0 ahşap kasalı ağır hoparlörleri tercih ve tavsiye ederim. ben şu anda minton'un aşağıdaki linktekine benzer bir modelini kullanıyorum. bulabilirsen eğer ondan al ama sanırım bu da işini görecektir. müzik dinleyeceksen eğer mutlaka ahşap kasalı bir hoparlör kullan. eğer bass konusunda aşırı hassassan elektronik müzik falan seviyorsan bunlar seni tatmin etmez tabi.

www.hepsiburada.com

hala var mıdır piyasada bilmem ama (bkz: Creative GigaWorks T20)

Eger izin varsa ve sen cok ayaga kalkip dolasmiyorsan iyi bir kulaklik almani oneririm. Kulak ici olmayanlardan duzgun bir marka guzel ses cikarir.

hemen dahil olurum.

aslında zirve şeklinde de yapabiliriz. bir günlük, böyle 3-4 maç bile olsa.. katılan sayısı fazla olursa daha çok oyun gerekir, ama şöyle 8-10 kişi bile olsa bi günlük güzel bi turnuva olur.

işte bi kaç kişi destek olsa bana bilenlere duyursak ve kayıt yaptırılsa kura çekeriz maçları olan oynar diğerleri zamana yayılır. hatta basit bi kodla sitelerden birine bile dahil edilebilinir bu olay.

zirve aç ordan şeyedek. burası kaybolcak şimdi.

şu king turnuvası işini kendi başlığında açsak mı?
ilgi olur bence. iyi de olur.

biçimlendirme demek şekil verme demek, bilgisayar kendi kullanacağı şekle getirir onu, o yüzden kendi çalışma mekanizması olan aletleri, mp3 çalar, foto makinesi, ipod gibi.. bilgisayar ile değil kendi menüsünden biçimlendirmelisin.
sen mp3 çaları bilgisayar ile biçimlendirmişsin bilgisayar da onu sabit sürücü algılayıp çöp kutusu koymuş.

mp3 çaların kendi biçimlendirme menüsü varsa öyle biçimlendir. yoksa windows ile biçimlendirirken fat32 değil de fat olarak biçimlendir

önceden oluşturmuyordu zaten. ayrıca bildiğimiz flash disk gibi biçimlendiriliyor. bu dediğiniz worm'dan sanırım. silmeye çalışıyorum, bittorrent'ten daha gıcık birşey ama. ayrıca sabit diskin muhtelif bölümlerinde de aynı recycler dizininden oluşuyor.

evet. bu tur tasinabilirlerde autorun.inf cok klasik, lame bir virus isareti. device tan bagimsizligi kolayca sagliyor virus bu sekilde...

avast pro, antivir ve avg'nin free sürümleri temizlemiyor.
trend micro galiba temizledi, ama tüm sabit disk bölümlerinde yine recycler dizinleri mevcut.

Bu konuda bryan fury'nin kapsamlı bi entrysi vardı ve ben yine unuttum neydi başlık. Bir de sanırım nod32 bu konuda etkiliydi.

kaizer killer temizledi

gitti gidiyorda zibilyon tane var

hangi sehir ? bursa ise sizi bizzat goturebilirim bi kac yere ? yada netten mi ?

bizim orda çok var. çok çeşit çok ucuz

sizin ora nere dersen dur önce ben sorayım sizin ora nere, nerden arıyorsun?

sali pazari, besiktas pazari, uls pazari falan filan

ben de bikini alcam istanbul'da da biri beni götürse ya.

bikini alacaklarla alısverise gidilir, fikir beyan edilir sjkfdlsş[istanbul].

bir teybin kulaklik ciki$indan ses kartinin input kismina kablo ile baglanti kur.
kasedi cal. bilgisayarda input'tan gelen sesi kaydet. kendin mp3'e cevir ve cd'ye yaz. boyle de yapabilirsin i$te. gerek yok di$ariya vermeye.

assert h nin bahsettiği o kablo 1 ytl.. çok da güzel bi şey. muhtemelen o işi parayla yapanlar da benzer yolu deneyecek.

ben de yukarıda belirtilen şeyden yapmıştım.
alacağınız kablo şudur:

www.mycablemart.com

çok gerekliyse yapın da(piyasada kalmamış bir albüm- hiç cdsi çıkmamış bir taş plak vs. gibi) eğer cd olarak bulunabilen birşeyse yazık yani değmiyor o kaliteye vs.

#8102 virustur o virus. ehh burda onceki sorulara nasil bakiniz verilir bulamadim da :) ara kutucuguna #8102 yazin. cozum ziyadesiyle anlatildi orda.

virüs olamaz anti-virus programım var ve 6 yaşımdan bu yana bilgisayar kullanıyorum :P

virüs o kesinlikle virüs. flashdiskten bulaşan cins bir virüs. bende de vardı ayı sorun, nod32 temizledi.

virüs o.. antivirüs olsa da güncellenmemişse işe yaramıyor.

herhangi bir şekilde autorun.inf kaçmıştır aç diyip autorun.inf'yi sil.

o virus antivirusle temizlenmiyor bilginize, regedit'ten baslangic bilgisini silmeniz lazim, tabi bunun icin de adini bilmeniz lazim. sildikten sonra antivirusle taratip temizleyebilirsiniz

Şekillerinde bozulma yoksa içeriklerinin bozulmuş olması gerçekten çok düşük bir ihtimal bence. Verbatim çok sağlamdır ama bu konuda fark edeceğini sanmam.

gereksiz bilgi: bir ara bir dergi yazılabilir cd lere sıcaklık testi yapmıştı. 2 hafta güneşin altında kalıp, hiç sorun çıkarmayan verbatim super azo birinci olmuştu...

çantanın içindeyse hiç bişey olmaz araba içi sıcaklığında.. zira böyle durumlarda sıcaklıktan ziyade güneş ışığına maruz kalma sorun oluyor. çanta içi sıcaklığından bişey olmaz

herkese teşekkürler...
beylem hepisi cayır cayır yanıyordu el değmiyordu sıcaktan ama şimdiye dek denediklerimin hepsi sorunsuz çalıştı.

telefonun imei numarasıyla beraber savcılığa başvuruyorsunuz.onlar gerekli işlemleri yapıyorlar.bazen de bulunuyor.
sim kart çıkarılsa da bulunuyor evet.çünkü önemli olan imei numarası.

calan adam çoktan sattığı için genelde yanlış adamı yakalıyorlar, bu yüzden başkası mağdur oluyor diye savcılık genelde takipsizlik veriyor diye duymuştum. yüzlerce dilekçe de bekliyormuş sırada

İki tane telefon çaldırmıştık, ikiside 1,5 yıl sonra bulundu, yani bulunuyor mutlaka ama sen unutmuş oluyorsun.

telefonum çalındı, savcılığa başvurdum. telefon safranbolu'da mı ne çıktı. yüz kere el değiştirmiş. dava dosyalarında bütün satışlar, alışlar, telefonla yapılan görüşmeler (benimkiler ve çaldırdığım günden sonrakiler dahil) hepsi vardı. bir iki mahkemeye gittik, sonra dava düştü, ne telefon geri geldi, ne çalan adam bulundu. bir şey olduysa en son satın alan garibana olmuştur. kısacası bi bardak soğuk su için üstüne. daha o amerikan teknolojisi gelmedi memlekete.

kardesim savciliga basvurdu bir sene kadar sonra telefonu bulundu teslim edildi. basvurup beklemekten baska caren yok bu durumda. bir ara sanirim calinti telefonlarin servis saglayici sebeke tarafindan görüsmeye kapatilmasi isteniyordu ama hicbir sirket (turkcelle, telsim, avea) buna yanasmamisti diye hatirliyorum.

açıkta umum priz olmaz sanırım. kenarlarda köşelerde vardır belki ama o da temizlikçiler içindir

en üst kattaki restoranlarda veyahut kahvecilerde rica ederseniz hallediyolar sanırım. hatta çin lokantasında bi kaç kere görmüştüm.

altunizadede servisi iyidir. grantililere ücretsiz.. tam yerini bilmiyorum

ağdaki bilgisayarlar internete sunucu üzerinden bağlanıyor sanırım ve sunucuya kurulmuş bir yazılım ile bu tür kelimeler keyworde eklenmiş. sunucudaki softwardeki o listeden kaldırılmadıkça engelleyemezsin sanırım, sunucuyu baypas yapıp indernete bağlanmanın yolu var mı bilmem ama

aklıma gelen tek şey bir kaç küçük denemeyle gerekli kaliteyi yakaladıktan sonra windows ses kaydedicisi oldu... ( biraz ugras gerekli ses kalitesini yakalarsın.. )

html kodlarından biraz anlıyorsan sayfaya eklendiği kaynağı bulup ordan indirebilirsin.

sonra offline explorer gibi bi yazılım kullanarak tüm sayfayla beraber onu da indirebilirsin. ama dış kaynak ise ayar yapmak gerekebilir

@cagkan: o denemeleri nasıl yapıcaz? sayfada müzik çalarken ses kaydedicisini başlattım, doğal olarak sonuç huzurlu bir sessizlik.
@efruz: beni aşan işler bunlar, hayrına yapacak olursa sayfa linkini vermeyi bir borç bilirim.
yine de yardımlarınız için teşekkürler.

öncelikle mikrofonu olan bir kulaklıga ihtiyacımız var ( dandik bir şey olabilir )

uzuvlarını yerine yerleştirdikten sonra web sitesini açıyoruz ondan sonra ses kaydediciyi. kulaklıkların arasına mikrofono yerleştiriyoruz ( sesi iyi alcak biçimde )

daha sonra ses kaydedicinin rec düğmesine basıyoruz sonra siteye bir f5 çekiyoruz. kulaklıktan gelen sesi mikrofon kaydedecektir.. daha sonra dosya türünü mp3 olarak convert'leyip afiyetle yiyiniz.

creative sb live ses kartı ile gelen bir kaydetme programı var bende, kayıt kaynağı olarak "what you hear" diye bir seçenek var. o sırada çalan parçayı gayet temiz bir şekilde kaydediyor. aynı özelliğe sahip kayıt programları vardır diye tahmin ediyorum.

what you here özelliği neredeyse bilinen tüm ses kartlarında var. bunun için yapmanız gerekenler şunlar:

- ses kaydedicisini açın (başlat-programlar-donatılar-eğlence-ses kaydedicisi)
- denetim masasına girin (başlat-ayarlar-denetim masası)
- "Ses Efekti Ve Ses Aygıtları" isimli ikona tıklayıp gelen ekranda üst kısımdaki "Ses" sekmesine girin.
- "Ses Kaydederken" yazan kısımdaki "Ses Ayarı" tuşuna basın.
- Burada karşınıza çıkan dikdörgen "Kayıt Denetimi" penceresinde genel adıyla "Stereo Karıştırıcı"nın seçili olmasını sağlayın.
- Stereo Karıştırıcı'yı bu pencerede göremiyorum diyorsanız "Seçenekler"den "Özellikler"e girip Stereo Karıştırıcı'yı işaretleyip tamam diyebilirsiniz.
- Stereo Karıştırıcı'nın çubuğunun yarıda hatta yarıdan da aşağıda olmasına dikkat edin. ya da o tamamen açık olsun, kaydederken kayıt ettiğiniz sesi kısın.

bu işlemleri tamamladığınızda ses kaydedicisinin kayıt tuşuna bastığınızda bilgisayarınızda her ne çalıyorsa, ne sesi çıkıyorsa (msn mesaj sesi dahil) onu kaydedecektir. böylece o siteye girip, ses kaydedicisinin kayıt tuşuna basıp sitedeki şarkıyı başlatıp bittiğinde de ses kaydedicisini durdurabilirsiniz. bunu wav formatında kaydedip daha sonra herhangi bir wav > mp3 programıyla mp3 yapabilirsiniz.

uğraşan olur mu bilmiyorum. ama eski sayı dergiler kadıköyde alkım kitabevi nin olduğu sokaktan caferağa camiine cıkarken orda kenarda satılıyor.

gonderdim coktan, bakacagim artik gonderecekler mi diye...

Belirtmek isterim ki ben Turkiyede degilim, Turkiyede olsam zaten buraya yazmazdim.

@compumaster, getir sitesi hala senin mi? evet farkındayım 9 yıllık bir duyuru :)

evet benim :)

yatak odana girmısse ceza almazsın baska odada yakalarsan cezası var djsskd boyle bi haber vardı o geldi aklıma.

nefsi mudafa da ceza var; olcu aranıyor sanırım. saldırganların kalabalık olusu, karate bilip bilmedigin, olayın gelisimi, delice kesici patlayıcı seylerin olması vs.

nefsi müdafaa olması için kuvvet olarak onun senden üstün olması lazım, o bıçaklıyken sen el ile öldürürsen belki, ama o bıçak sen bıçak, o bıçak sen tabanca, o tabanca sen makineli, o makineli sen bazuka.. gibi hallerde nefsi müdafaa olmuyo. diye kalmış aklımda.

silah yerine araba kullanmani tavsiye ederim. bildigin trafik kazasi i$te.

resmi spor müsabakasında öldürürsen de ceza almıyorsun. mesela boks yaparken rakibine bi çaktın, adam düştü öldü. veya futbol oynarken topa bi çaktın, adamın göğüs kafesine geldi, kalbi durdu öldü. ceza almıyorsun bu durumlarda.

nefsi müdafaada ölçü aranıyor evet. pencerenin altına mayın döşesen de, hırsız girerken patlayıp ölse nefsi müdafaa olmaz. adı üstünde nefs müdafaası. kendini savunma yani. eğer onu öldürmeseydin, kendinin öleceği garanti bir durumsa ceza almayabiliyorsun."bıçak çekti, ben tabancamı çekip vurmasaydım beni öldürecekti" geçerli değildir. belki de öldürmeyecekti, sadece korkutacaktı. ama adam tabancasını çekmiş takır takır ateş ediyor ama vuramıyor. belki de vuruyor ama öldüremiyor. bu durumda bir şekilde alt edip siz öldürürseniz (polat alemdar modeli) nefsi müdafaa olur.

iki kere evine hırsız girip polisle içli dışlı olmuş biri olarak şunları aktarabilirim..

"eve hırsız girerse bi güzel döv, pencereden merdivenden falan aşağı at, kaçarken düştüğünü söyle" gibi bir önerileri var..

tinerci / kapkaççı konusunda ise "becerebiliyorsan kolunu bacağını kır, orda bırak git" diyorlar, zira polis çağırdığımız takdirde saygıdeğer saldırganın hastane masraflarını ödeyip bi de manevi tazminat vermemiz söz konusu olabiliyormuş..

"valla birader ben yastığın altına silahımı koyup yatıyorum, polis başa çıkamaz bu adamlarla" şeklinde ayrı bir beyanda daha bulunmuştur bunları söyleyen polis..

milletvekili gibi dokunulmazlığı var bunların.
tam bir meslek olmuş, hayat sigortası yaptırsalar tam olacak.

kuvette asitle eritirsen kimse bir halt anlamaz. ceza da almazsin. (ciddiyim)

daha geçen haberlerde okudum adamın teki kavgada birisini öldürüyor ceza almıyor nefsi mudaafaadan. aynı kavgada 3 kisiyi yaralayan kisi 33 yil mahkum oluyor. olayın cereyan tarzi, avukatlarin savunmasi vs. onemli bu tur durumlarda.

Evinize hırsız girince öldürürseniz tabii ki ceza alırsınız. Hırsızlığın cezası kanunda belli, bunun ötesine geçmek kendi adaletini kendi sağlamak sayılıyor. Neden uygulanamadığına gelince; delil yetersizliği olsun, polisin olayı raporlamadaki özensizliği olsun, kevgire dönen yasalarımız olsun bir ton nedeni var.

Bir de anayasanın 38. maddesinde de "kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez" diye bir madde mevcut. Yani örneğin polis arama izni olmadan evinize girip dolabınızda bir ceset bulursa bu mahkemede delil olarak kabul edilmeyebilir.

efendim postmodernite denen illetin alamet i farikasi olan pastiche var collage var, retro türlerin bir araya getirilerek oluşturduğu türler ötesi/üstü metinlerarası denemeler var. ilk aklima gelen bunlar. tabii hemen ikinci aklima gelen de müzikler olmali. kerata cok güzel müzik seciyor.bir ücüncüsü de elbette yine postmodernitenin olmazsa olmazi kitsch var. o kadar kitsch ki bu kadar kötü olan bir sey kesin sanattir diyorsunuz.

sorununun cevabı kişiye göre değişiyor. benimkiler şöyle:(spoiler içerir)
* filmlerdeki diyaloglar harika. ufak tefek, saçma sapan şeyler üzerine karakterler dakikalarca konuşabiliyorlar. mesela pulp fiction'daki ketçap mayonez muhabbeti muhteşemdi. rezervuar köpeklerindeki mr pink muhabbeti de çok iyiydi. ilk aklıma gelenler.
* olaylar sıradışı. pulp fiction'daki arabada silahın patlamasını hatırladıkça gülerim mesela.
* bir de kendisi kan üstadı miike'nin hayranı olduğu ve filmlerindeki kanlı sahneler onunkilere benzediği için ayrıca severim.

olaylar kurgu çok sıradışı, bildik kahraman, karizma hikayeleri değil. çok yönlü alakalı olaylar teker teker çözümleniyor, öyle ki kendi başka filmine bile atıfta bulunuyor. rezervuardaki çanta mesela pulfictionda

ve en önemlisi kesinlikle diyaloglar. yani filmi, aksiyonu bırakıp muhabbetlere kapılıyorsun, ve öyle saçma muhabbetler değil, bayaa bayaa arkadaş ortamlarında yapılabilecek entel muhabbetler.

Ortak payda diyaloglar sanırım. Rezervuar Köpekleri'ndeki bahşiş muhabbeti örneğin. Ayrıca diğer filmlerden farklı olarak, filmin sonunu tahmin edememek de olabilir.
(bkz: from dusk till dawn)

o kadar saçma ve basit ki, işte o yüzden süper.

sürüden biraz ayrı olması ve goze sokarcasına kitsch olması super filmler olmasına yeterse oyleler...oran vereyim 20%sini hakediyorsa 80%ni 'super filmler abi adam ne cekse izlerim 'cilerin yarattıgı havadan kazanıyor adam, sonra yonetmedigi filmlerden bile bir kac ciziktirip tarantino yapımıdır diye afislere koca koca yazıp topluyor parsayı boyleleri sayesinde (cok mu agır oldu ne...) Uzun lafın kısası ben de cok farklı dusunmuyorum tarantino filmleri hakkında...

tarantino'nun özellikle yönetmenliğinde bir büyü var. ondan bahseden herkes böyle der. böyle bir senaryoyu başkası yapsaydı 3. sınıf bir aksiyon filmi olurdu,güler geçerdik fakat bu adamın parmağında sanki sihirli değnek var filmlerden farklı tatlar alıyoruz. oyuncu yönetimi,senaryo,film müziği seçimi,filmlerindeki göndermeler,kurgu tekniği ve daha bir çok özelliğiyle tarantino filmleri çekici,eğlenceli oluyor.

onun en fazla sevilmesinin sebebi de hem sinefillere, hem popcorn seyircisine hitap edebilmesi.

nero cover designer da işini görür. vardır belki elinde nero

hep gördüm ama hiç kullanmadım...

CD Box Labeler Pro var bir de.

bende "Avery Design Pro 2000" şeklinde bir program var elimde uyarmı ?

Bankalarin web sayfalarina bakabilirsin bu bilgiler icin. Mesela ben on bes saniyede sunu buldum:
www.akbank.com
Bireysel kredi faizlerini acikliyor. Baska sayfalarda gerekli belgeler falan gibi bilgiler de var.

bir bankaci olan alwayssleepy'e sordum (kendisi kayip yazar olmu$ sessizce)
neyse, i$te cevabi.

"yanıt veriyorum bu haliyle hayır. temmuz olup da ilk bordrosunu alana kadar kimse bi kuruş vermez. ilk bordrosunu alması da ağustos olacak anlamına gelir."

kendine değilde,
emekli bir ebeveynin var ise onun adına ziraat bankasından alabilirsin.

banka kredisiyle notebook almak hiç akıllıca değil. zira markalı güzel bir notebook zaten peşin fiyatına taksitle olduğundan sen banka kredisiyle peşin bile alsan en fazla yüzde 5 falan indirirler... yüzde 10 indiriyoruz diyen de ekleyip öyle indirmiştir. yani o fiyatla 12 taksitle alacağın ürünü kredi ile 12 taksitle alınca, yüzde 20 orananda fazla ödemiş olacaksın

sonra ihtiyaç kredisinde, masraf komisyon, dosya parası, sigorta falan. en başta yüzde 10 ordan kesilir.

bence maaşını almaya başla, kredi kartla takside gir. sebepleri efruz çok net anlatmış. +1 rep.

bu işi internetten yapanlar var. sahibinden kom da bulabilirsin. bir kaç tanesini msn e eklemiştim, yurtdışından gelen olunca haber veriyorlar sen de istediğini siparış ediyorsun... genelde kapora istiyorlar ama tok olacaksın, getirebilirseniz almak isterim, olmuyorsa sorun değil gibisinden. ve haber veriyorlar elimde şu ürün var diye.
o şekilde teşhir daha güzel tabi, varsa ben de bilmek isterim

var bu tip getirenler ama cok fazla fiyat farketmiyor.genelde burada olan modeli getirip piyasasından cok ufak bir farkla satıyorlar.birde gelen urunun refurbished veya openbox olma olayı var.gidip garantili olanını al bence.yada dısardan gelen birisi varsa reca et bi kıyak yapsınlar.

Laptop pahali bir sey oldugundan ve bozulma sekilleri cesitli oldugundan kacagini onermiyorum. Eger illa ki ucuz alinmasi gerekiyorsa belki bir tanidiktan cok eski olmayan (3-4 yasinda) ikinci el alinabilir. Uzerine en yeni isletim sistemini kurmazsiniz, Vista yerine XP ile calisirsiniz mesela. Oneri yani, aklinizda bulunsun.

çalıntı laptop'u kakalarlar sonra çok ağlarsınız derim ben böyle adamlardan.


laptop denilen şey dükkandan alınmalıdır. faturalı ve garantili. ikinci eli bile sadece arkadaştan almak lazım. zira en az 1000 ytl'lik bir aletle kumar oynanmaz.

neyse yurtdışına çıkan bir arkadaşınızı bekleyin ona parayı verip aldırın. en ucuz yöntem bence odur.

istanbul bilişim merkezi diye bir yer var, büyükçe bir laptop ve projeksiyon firmasıdır. bu firmanın elinde bazen demo laptoplar bulunuyor. demo dediğim, showroomlarda müşteriye gösterilmiş, çalıştırılmış falan..çok düşük fiyata ama garanti kapsamı azaltılmış (mesela iki üç ay gibi) oluyorlar. yer mecidiyeköy'de. google'dan aratıp bulabilirsin. bir incele..kaçak getirmekten iyidir. 700 dolara güzel laptoplar oluyor zaman zaman.

makaraya sarılı haldeyken o telleri çekmek pek zor olmasa gerek.hattın geldiği en son direğin dibine tel makarası getirilir,sıradaki direğe kadar dağ dere tepe asılınır.sonra hat, diğer direk ayırıcısına bağlanır ve gerilir.daha tatmin edici cevap için bu dersin hocasına sormak lazım gerçi.

abi bir keresinde toroslordan geçmiştik geçitten. molada baktım yok yani oralara değil vinç kepçe hayvan bile çıkamaz. resmen dik tepede. nasıl o direkleri koyarlar ben de merak ederim

"abi bir keresinde toroslordan geçmiştik geçitten. molada baktım yok yani oralara değil vinç kepçe hayvan bile çıkamaz. resmen dik tepede. nasıl o direkleri koyarlar ben de merak ederim"

helikopter kullanıyorlar.

ya benim de aklıma ilk olarak helikopter gelmişti ama bu direkler çok uzun yıllardır kullanılıyor.

30-40 yıl öncesine kadar ordumuzda bile doğru düzgün helikopter yokken, yokluklar içinde bir ülke olarak tüm yüksek gerilim hatlarını helikopter ile döşeyebileceğimize pek inanmamıştım. ama oymuş demek ki tek alternatif. başka aklına gelen ya da bilen varsa yazsın lütfen.

kılavuz ip çektikten sonra üstüne tel çekiyorlar. discovery channel da izlemiştim.

Sinema filmi kolay alev alabilen bir sey. Ondan olsa gerek. Ya da en azindan eskiden kullanilan filmler oyleymis, simdi nasil bilmiyorum.

önceleri filmler taşraya ya da anadoluya çok geç geliyordu. çok da geç değil. lisedeyken falan, tvde film tanıtımları olur, şehrimize 2 ay sonra gelirdi. belki piyasayı bozmasın diye olabilir.

şöyle birşey hatırlıyorum,çocukken fotograf makinesi filmlerine falan dokundurtmazlardı, üzerindeki kimyasal zararlı diye. aynı şey sanırım sinema filmleri için de geçerli ve kolay alev alma olasılıgı oldukça yüksek.

evet çok kolay yanıyor. eski sinema makinelerinde film takıldığında, arkasındaki ampulün sıcaklığı bile filmin anında yanmasına neden oluyordu. film teknolojisi hala aynı sanırım. makineyi geliştirdiler buna engel olmak için. yani bajajda en ufak bir ısıyı gördü müydü parlayabilir diye yasaktır sanırım.

en fransız yolu metni print edip sonra da print-out'u scan edip pdf formatında saklamaktır. böylece elinde hem pdf olur hem de copy paste yapılmaz.

ezeriko yaktın beni.

başka fikir? yaaa ufacık programlar bu işleri yapan. zaten büyük dosya download'u da yapamıyorum.

ezeriko senin için bu cevap. can c ye çözüp olarak değil
eğer ki öyle bir şey yapmak istersen. office te image dokumant, ya da pdf printer diye birşey var. yazdırınca o şeklide bilgisayara sanal çıktı yapıyor. yazdırıp taratmana gerek kalmıyor.

can sen de resim olarak kaydetmeyi dene. yani ekrana sığdır. sonra ekran görüntülüsün resmini çek. resim yap. kimse kopyala yapamaz

resim çekmek için (print screen diyorsunuz galiba)
vaktim yok ki.
----------
office'te pdf printer mı? 2003 office'te vamı? nerde nasıl?
----------
bana bi çözüm

office 2003 te image writer özelliği oluyor. yükleyince sanal bi yazıcı oluyor. onu seçerek yazdığında resim gibi dosyaya basıyor. uzantısı farklı sadece image writer yüklüyse açılır.

pdf writer faydalı olmaz sanırım normal sayfa yazılarını pdf şeklinde yazıyor. en iyisi resim sanırım. bunlar ilkel yöntemler. vardır mutlaka bir program direkt sayfayı sabitlemek, resme çevirmek

bilen varsa yazar

www.getpdf.com
ED20030412

pdf yazıcı sürücüsünde güvenlik özelliklerini ayarlayabilmeniz lazım. örneğin bedava ve açık kaynak kodlu olan pdfcreator buna izin veriyor.

@OZDEK!

pdfcreator seçeneklere baktım! yok öyle bişey?

@midesiz o programı denedin mi? 30 gün boyunca tam sürüm olarak kullanabilirmuyum yoksa ilk üç sayfa falan gibi kısıtlama var mı? (neyse buna ben bakıcam heral :)

evet denedim. çalışıyor. ve linkin altındaki yazıya tekrar bak.

çok teşekkürler

jane birkin - she left home var, isterseniz gönderebilirim.

(bkz: to live is to die)
(bkz: drifting apart)

(git: 5940)

omar faruk tekbilek 'in i love you diye bir parçası var güzel.

melih kibar - sessiz veda (ama bir ricam olacak ne olur internetten indirmeyin. albümü alın. bu kadar harika bir müzisyene haksızlık etmek istemediğim için cd'yi bilgisayara atıp yollamak istemedim.)

voice of the soul - death
solitude - iced earth
departure - (ruorini kenshin animesinden...)

Kara Güneş - Kervan ( Bu oynak gelebilir ama santur var, kafadan hüzünlü yani)
Fairuz Derin Bulut - Rahmet
Sussan Deyhim - Bade Saba ( söz var ama olsun, ağlatma garantili )
Naz Barı ( İhtiyar Hayvan'a burdan selam ederim.)
F. Chopin - Nocturne for violin and Piano
Yuhki Kuramoto - Romance
Elliot Goldenthal - Self Portrait With Hair Down ( Frida OST)
Aklıma geldikçe eklerim.

ömer faruk tekbilek - hasret

midtown madness oyunları tavsiye edilir.

colin mc rae serisi şiddetle tavsiye edilir.

tam istedigin gibi bir oyun var. test drive unlimited. gelmiş geçmiş en iyi oyunlardan birisidir bence.
www.testdriveunlimited.com a bir bak istersen.

test drive unlimited derim.

yanıtlar için teşekkürler şimdi çıkıp söylediğiniz oyunlara bakacağım. farklı önerisi olan varsa lütfen yazsın.

soruya paralel olarak bende bir soru sormak istiyorum. need for speed serileri (mw-carbon) direksiyon destekli oyunlar mıdır? oynayan ve tatmin olan var mıdır?. tam da most wanted için direksiyon almayı düşünmekteydim.

nfs underground serileri destekliyor diye biliyorum. şu anda gayet güzel oynamaktayım ayrıca test drive unlimited'i tavsiye edenler sağ olsun.

richard burns rally

peki hangi direksiyonu almak lazım? çoğunun force feedback'i kötü.

keylogger'a gerek yok.
msn checker sniffer var. ve malesef korkunc ama gercek ki bu program ile agdaki herkesin yazi$malarini gorebiliyorsunuz.

msn buna çare bulamıyor bu. sanırım ağda msn ağ bilgisayarı gibi çalıştığından. aynı ağdaki birine 10 mb bir dosyayı bir dk dan daha az zamanda yollayabiliyorsunuz. bu yolu kullanmaktan kurtulmalı

çok kötüymüş ama ya..port mort blok falan fıstık engellenemez mi ?

sanmiyorum pek.

"msn checker sniffer" isimli ağdaki msn görüşmeleri izleyen program, ağdaki ana bilgisayara kurulduğu takdirde ağdaki diğer pc lerdeki msn görüşmelerini izleyebilirsiniz. gerisi hurafedir.
yani terminaldeki normal bir pc ye kurarsanız bir bok olmuyor. panik yapmayın nokta

eğer ağda switch yerine hub kullanıldıysa herhangi bir makinaya sniffer kurmak yeterlidir. msn de yazdıklarınızdan hangi siteye girdiğinize, oraya hangi şifreyle bağlandığınıza kadar görürler.

kimlanbu'ya katılıyorum. bir üstteki cevabımda onu kastetmiştim.
genelde şirketlerde mevcut ağ yapıları hub ile olmaz. herzaman swich ile yapılır. bu nedenden ötürü ana bilgisayara kurulu olması lazım. şimdiye kadar hub bulunan işyeri ağı görmedim. ha oluyor ara sıra 3-4 pc lik siktiboktan firmalar var. öylesine kurmuşlar. bak onlarda dediğin olabilir. çünkü onlarda ana bilgisayar diye birşey olmaz. hub'da herkes birbirinin aynı yetkidedir.

kısacası diyorumki mevcut ağınızda ana bilgisayar diye bir kavram varsa işte o ana bilgisayara bu programı kurarsanız oradan izlersiniz terminaldeki pc leri.
ama ana bilgisayar yok ise, herkes kafasına göre takılıyorsa. isteyen herkes birbirinin ne halt yediğini msn kayıtlarını kendi pc'sinden izleyebilir görebilir.

bahsedilen programı bulabileceğim bir link var mı elinizde?

aslında gaim'in şifreleme eklentisi var. karşı tarafı da gaim kullanmaya ikna edebilirseniz kimse okuyamaz.

autorun degil. registry'de cali$tigi anda program cagirmasi ile ilgili bir key var.
hangi virus bu arada ? activexdebugger mi yoksa $u temp1, temp2 felan mi ?

temp1 temp2, ama makinaya format atildi virusten sonra. d birimi formattan sonra bile dedigim sekilde kaldi. en guncel trend micro smb ile kontrol edildi, makinede ne worm ne trojan ne virus ne vivid hic bisi yok.

d'ye format atildi mi ki ?
bu nane her disk'e yerle$tiriyor exe lerini. gerci nod32 taniyor bunu. onu deneyin derim. acarken de nolur nolmaz sag tiklayip ac/ara$tir'dan girin diske.

autorun dosyaları virüsü

tam adı yok ama birkaç çeşit virüs var
çözümü: norton ya da nod32 kullan. hepsi silinir

virus yok. bakin formattan sonra D birimini ilk acmak istedigimde dahi otomatik kullan cikti. bi virusun aktif hale gelebilmesi icin malumunuz dosyanin mutlaka calistirilmis olmasi gerekiyor.

autorun copy.exe'yi ariyor, bilgisayarda hic bi sekilde copy.exe kelimesi bulunan bi dosya da bulamiyorum. regedit anahtar olarak C:\WINDOWS\system32\RunDLL32.EXE Shell32.DLL,ShellExec_RunDLL copy.exe ekliyor.

hem gizli dosyalari hem de korunan sistem dosyalarinin gosterilmesini ayarlayin (klasor secenekleri -> gorunum)
ondan sonra disk'e girin bir bakin. host.exe, temp.exe, autorun.inf felan olsa gerek.

host.exe, temp1 temp2, copy.exe, autorun.inf yok arkadaslar bunlar.

dracula ile sorun cozuldu, tesekkurler assert h.

(bkz: dracula virus temizleyici)

bu tasinabilir disk virusu degil. senin windowsa bi haller olmus. system restore, o da olmadi format yapacaksin, yani ilk duz mantik cozumler. sabit diski tasinabilir gormenin virusle ilgisi oldugunu zannetmiyorum ben

ısrarla virüs diyorum.
eğer c ye format attıysan c çift tıklayınca açılıyor dimi. sorun d sürücüsündü
şu yolu takip et
klasör seçeneklerinden gizli dosyaları göster de... bir de aşağıda konunan işletim sistemi dosyalarını gizle seçeneğini kaldır

sonra d sürücüsünde senin koymadığın kendiliğinden gelmiş bütün dosyaları sil.. klasör demiyorum dosyaları

hatta ihtiyatlı olsun istiyorsan, yanlışlıkla işime yararı silmeyim diye. bi klasör aç tüm dosyaları o klasöre taşı.

sonra dosya seceneklerinden gizli seçeneklerini eski haline getir. restrart at. artık çıkmaz

d ye format atmadığından uzantılar kalmış, onları temizledik

kesinlikle virus. geçen ay benim başıma gelmişti. virusun adını tam hatırlamıyorum ama google'da aratınca kaspersky lab forumları çıkmıştı. orada lübnanlı bir eleman mükemmel bir şekilde nasıl kurtulacağımızı açıklamıştı anca öyle silebilmiştim virüsü. önce imkanın varsa kaspersky ile tarat makinayı. sonra kaspersky'nin uyardığı virüsün ismini google da arat o sayfa çıkar hemen. regeditten :
HKEY_USERS > default > software > microsoft > windows > currentversion > explorer > mountpoints2 'e tıkla. orada uzun isimli dosyalar olması lazım onlardan kurtulucan.

tabi sorun çözüldü yazmışsın ama bende de çözüldükten 1 hafta sonra tekrarlamıştı. ondan sonra bu yöntem ile çözülmüştü tamamen.

sports int. malum en pahalısı -bilkent-
spormed daha uygun fiyatlısı -söğütözü-
çok sağlam pazarlık yapın bir arakadaşım sports internationaldaki kadını 5 gün peşinde gezdirdi en sonunda kadın ilk söylediği ücretin yarısına razı oldu. sonuçta işletme giderleri neredeyse sabit bir kişinin maliyet yükü diye bir olay yok.

araba yok. oralar uzak kalıyor biraz...
emek bahçeli civarlarında daha uygun olur sanırım

gazi spor merkezi var. fiyatları inceleyin, uygun olursa tavsiye ederim, güzeldir.

gmail'in destegi olmasi lazim ?

bir de $u varmi$ : www.email-unlimited.com

hotmail de paralı yapmıştı. şu an gmail ücretsiz destek veriyor.

yahoo.co.uk uzantılısı ücretsiz veriyor. gmail iyidir.

gmail cokda iyi yapıyo..

davetiye gerekırse gonderebılırım.. :)

kesinlikle gmail. gerisini geç.
ayrıca gmail davetiyesiz alım yapıyor galiba artık.

ypops diye bir program kurarak yahoo.com'u da tanitabilirsin outlook'a,

gmail.com
hotpop.com

gmail yapıyor ama tüm e-postalarını hemen vermiyor. "zamanla açacağız efendim" diyorlar.

hatta bende 2005 mayıs'a kaar olanları yolladı, aylar geçti bir daha da hiç yollamadı deyyus.

çözümü oması çok olası bir soru ama ben bilmiyorum. bilen biri buraya yazarsa, o zaman gmai'i tavsiye ederim; en azından siz kafayı yemezsiniz.

gmail sorunsuz yapıyor, bi ustteki bekletiyor fln demıs de yok oyle birsey. ayarları duzgun yapınca bisey olmuyor.

appldnld.apple.com.edgesuite.net

demin _heralde_ gonderemedim. tekrar yazayim, bosuna yukleme, safari calisan bir program degil. dandirik bisi.

edit: yok gonderdim ve silindiyse, sunu soyliyim pesinen. bu eksi duyurudaki en salak cevap degil, anlamsiz hic degil.

safari bazı sitelerin yorumlarken ciddi hatalar yapıyor örneğin bazı fontların bold olanlarını göstermiyor.belki de <b></b> tagını tanımıyordur ne bilim. ama yapılan testlerde iexplore ve firefox'dadn en az 2 saniye hızlı çıkmış. bundan sonraki sürümleri de bu performansı yakalar ve yorumlama hataları düzeltirse kullanmaya başlarım.
sana tavsiyem indirmeyip yeni veryasyonlarını beklemendir.

apple ı baştan beri seviyorum. i tunes olsun ipod olsun. 10 yıldır explorer kullanıyorum değişiklik olsun.
bir de güzel özellikleri varmış, resim müziklere hızlı bakış.

yeni ve heyecan verici :) umarım güzel bir browserdır.

az önce gelmedi. sanırım gönderdin de gelmedi. silinecek birşeye benzemiyor. tabii modlar applecı değilse

sabah uyandiginda benim icin www.milliyet.com.tr ye gir safariyle. sonra da www.yahoo.com a gir.

valla modlar apple'da distinguished software wizard bile olsa bu dediklerim degismez :)

valla made in china yazmayan bir tane elektronik eşya var mı piyasada?


hayır yani bu entry bile iş gücü ucuz diye çinden giriliyor.

bunu neden ıstedıgını cok merak ettım acıkcası..
yanı nerde uretıldıgıne bakıp toplama olup olmadıgını mı anlayacaksın?

bir zamanlar nokia cep telefonlarında boyle bı soylentı dolasmıstı.insanlar nokia telefon almak ıcın yana yana made in finland arıyodu..gulmekten yarılıyodum..
en sonunda nokia olayı cozdu ve genel olarak made in nokia yazmaya baslamıslardı..

made in nokia --> made by nokia

isott hiçbir ilgisi yok.
bir söylenti duydum o yüzden sordum. çin malı olan playstationlar aslında 800 milyonmuş da şirketler 1500 ytl ye satıyorlarmış. darknum'un dediği gibi türkiye'deki belki de yeryüzündeki hemen hemen bütün elektronik cihazların üretim yeri çin, hindistan gibi insan gücünün ucuz olduğu yerler.
bana da bu yukarıdaki söylenti saçma geldi. emin olmak için sordum.

ama o made in finland olayı gerçektir. belirli bir modelden sonra nokia telefonlarını finlandiyada üretmeyi bırakıp bütün firamalar gibi üretimi çin vb ülkerde yaptılar, oranın mühürünü koydular.
nokianın made by nokia yazdığını da senden ilk defa duyuyorum. nokia sirocco special edition modelinde made in germany yazdığını görürsünüz.

valla ben saa soyle soyleyım eskıden telefonculuk yapmıs kısılere sor.3310 cıktıgı sıralar ve daha sonraları ınsanlar deli gıbı 3310 alırken herkez finlandiya arıyodu..en azından benım yasadıgım sehırde boyleydı..

o sıralar telefonculuk yapıyodumda ordan bılıyorum..

madem mevzu acilmi$, toplamda 42 aydir kullandigim finlandiya'da uretilmi$ nokia 6610 cep telefonumla $imdiye dek 1024 saat 43 dakika 57 saniye konu$mu$um, en az 10.000 sms gonderdim, vaktiyle gprs falan da kullandim epeyce... belirteyim dedim.

hala ilk gunku bataryasi takili; en az 2 gun idare ediyor, tu$ takiminda tutukluk gibi bir hadise de yok...

harika alet yani. catlayana kadar kullanicam. hahah

bır adamla kadın at uzerınde bı yere gıdıyolarmıs..
at sudan gecerken su sıcratmıs.adam at akıllı ol bak falan demıs..

sonra at gıderken huysuzlanmıs adam bak at akıllı ol bu 2 demıs..
yıne gıdıyolarmıs at yıne huysuzluk cıkarmıs adamla kadın attan ınmıs adam cıkarmıs sılahı atı vurmus..

kadında bey naptın o bızım aracımızdı sımdı nasıl gıderız falan demıs..

adamda kadına akıllı ol kadın bu bir demiş..

boyle bişiydi..

kadının gözünü baştan korkutacaksın mealli erkek egemen aile muhabbetleri

benim bildigim tam versiyonu $oyledir;

dugun olur, damat gelini ata bindirir evlerinin yolunu tutarlar. giderken at tokezler gelin du$ecek gibi olur. adam ata yakla$ir "bu biiir" der. devam ederler. yolun yarisinda at bir daha tokezler bu sefer gelini zor bela tutar damat. ata yakla$ir "bu ikiiii" der. tekrar yola koyulurlar. evlerine yakla$mi$ken at bu sefer iyice bir tokezler. gelin yere du$er, bohcalar dagilir. adam "bu uuuc" der ve ani bir hareketle silahini ceker ati vurur.
gelin korkuyla kari$ik "naptin ya manyak misin" falan der yuksek sesle. adam istifini bozmadan geline doner:
"bu biiiir!" der.

boot seçeneklerinde lan dan başlat seçeneği harddiskten başlat seçeneginden üstte olabilir ve landan acılmaya calisiyor olabilir.

biostan sıralamayı değiştirmeyi dene

olursa bana da vanilyalı dondurma ısmarla

efendim maalesef ondan değil, aklıma ilk gelen şey o olmuştu ama baktım zaten disabled durumda.

benim masaüstü de usb sinde bellek takılıyken açılmıyordu. donuyordu. dediğin gibi söktüğüm an hiç tuşa basmadan açılmaya devam ediyordu.

notebook a terfi ettim rahat ettim. masaüstü bilgisayarlar markalı bile olsa toplama olduklarından 50 tane aparat barındıran anakartlarda mutlaka bi uyumsuzluk oluyor.

çözüm anakarttan gbi

netwrork kablosunu değiştirmeyi denediniz mi ?
belki kablo ezilmiş bükülmüş ve kısa devre yapıyor olabilir , ya da anakart üzerindeki cat 5 girişinde de kısa devre olabilir.
bir de tabi ki deneme yanılma olarak,bir adet ethernet kartını pcı slotundan takınız, onboard olanı iptal edip deneyiniz, sorunun kaynagını bulmanız açısından belki yardımcı olabilir.