alamazsın o paraya hele ki toshiba gbi normalde pahalı olan bi markadan bahsediyorsak. ayrıca asus toshiba nın fiyat performans olarak eline verir. o paraya gayet güzel senelerce kullanabileceğin bi asus alırsın.
dediklerine en yakın toşiba benm ilk bakşta gözüme çarpan şu;
www.hepsiburada.com

sony vaio vgn ns21z
ilk alındıgında sen ittirirsin gitmesi için. ama sonra hızına yetişemezsin.kdv indiriminden dolayı 1900lere duşmuştu

nasıl bu kadar ucuz bilmiyorum ama şöyle bir şey var: (asus)
www.vatanbilgisayar.com

lg firmasının modellerine de bakmanızda fayda var
yüksek ramli ucuz laptoplar üretiyorlar multimedya performansı iyi internette de iş görür sadece oyun oynamak isterseniz grafik kartları pek iyi değil.

getir.net

dün kız arkadaşımın asus'unun kapağının elinde kaldığını gördükten sonra asus'u bedavaya verseler tavsiye etmem. toshiba'ların fiyat farkının malzeme kalitesinden kaynaklanıyor olabileceğini de düşünün.

zaten doğru yolu bulmuşsun da yine de yanılıp asus alma aman.
aldığıma köpek gibi pişmanım.
detaylı bilgi iin : başucu eserlerim.

www.vatanbilgisayar.com
bunu alıcam sanırım

ns21z'den bende de var açıkcası söylediğin konularda hiç bi sorun yaşamadım, ısınma problemi de pek yok ki benim torente bırakıp 3-4 gün kapatmadığım oluyor. ama onun dışında oyunlarda biraz sorun var sanırım ekran kartı yüzünden. need for speed oynamıştım arada ekran bi saniye falan donuyordu böyle. oyun pek sevmediğim için benim için problem olmuyor bu konu. onun dışında tavsiye ederim yani.

filmleri herhalde 3-4 media playerı aynı anda açıp izliyor, internete de 4-5 farklı browseri aynı anda açıp giriyor insanlar galiba. yahu bunlar işlemden sayılmıyor artık. kafanda soru işareti yaratan markaları alma. 2000tlye yukarıdaki kullanım amaçlarına göre aşırı güçlü bir laptop alabilirsin.

benim tavsiyelerim: sony, dell, toshiba. tavsiye etmediklerim: casper, datron, asus, acer, hp, packard. ram 3gb tan düşük olmasın, işlemcisi de dual core'dan aşağı olmasın, her işini görür o laptop, 1500tl'ye kadar halletmen bile olası.

netbook bak sen bence.
asus eee pc serisinden bir seyler bakabilirsin butcene uygun.

Bu iyiymiş:
www.hepsiburada.com

Bir AMD-sever olarak mansiyon:
www.hepsiburada.com

sadece internet & msn gibi şeyler için 1000tl'ye kadar birçok marka-model bulmak mümkün. www.hepsiburada.com

1000tl altı notebooklar arasında şu süper bence: www.hepsiburada.com

ikinci el temiz bişiler düşürebilirsin 500 tl civarına cillop gibi..

ttnet'in asus net book ve biri adsl'in grundig net book kampanyalarını inceleyebilirsin bence. internet yanına hediye olur

asus mu? allah kahretsin onları.
grundigler zaten uzak doğundan alınıp üstüne marka basılan şeyşler.
dell iyi acer ucuz diyim ben de.

Paralı bir şeyler olabilir ama gazeteler sadece yalanlamak için haber yaparlar. mesela geçen anneler gününde Vatandaşlık Numarası 4 ile biten annelere ziraat bankasının para verileceği söylentisi.

Sağlık veya teknoloji ile ilgili bir şeyleri gazeteler yutarlar hatta bir tane vardı hatırlayamadım sabah gazetesinde çıkmıştı buradandan duyrulmuştu yalan haberi yayın yaptıkları.

Gıda ile oluşturulmuş efsanelerde ilham kaynağı olabilir, coca cola en bilineni, bir arada maillerde danone çılgınlığı vardı.

Birde aklıma gelen anadol arabasının kaportasını hayvanları yediği söylentisi var

askerlik süresi şahane gider şu ara da onu yapmayın yav. yazık insanlara.

Ehueah,

Askerlik olabilirdi elbette; fena da olmazdı=)

Şey düşünüyorum, öyle bir haber olsun ki gazeteler bu haberi teyit etmek için doğrudan kimseye ulaşamasınlar; ama ellerindeki yegane kaynak da wikipedia olsun. Mayıs ayında yurtdışında bir olay da olmuştu sanırım böyle, çok güncel bir olay wiki'de güncellenirken yanlış bilgi girilmiş; sonra pek çok yabancı gazete wiki'den o yanlış haberi alıp kendi gazetelerine basmışlar.

Medya yavaş yavaş akıllanıyordur ama bu ya da buna benzer, mümkün olduğunca da insanlar tarafından bilinçli ya da bilinçsizce yayılacak bir şey çok güzel olurdu=)

yeni çıkan yasalar/mevzuatlar bu konuda güzel bir kaynak oluşturuyor

mesela daha geçenlerde, yeni çıkan bir yasa hakkında atıp tutarak ehliyetlerin 2009 sonuna kadar tc kimlik nosu bulunan versiyonlarıyla değişmesi gerektiğini idda etmişlerdi. sebep olarak da kaza tutanağı ile ilgili düzenleme gösterilmişti. evrakın nerden ne kadar zamanda toplanacağına dair gayet inandırıcı bir mail hazırlamışlar. güya özel hastanelerden alınan sağlık raporları geçerliymiş (olayı kimin yaydığını belirtmeme gerek yok sanırım)

her ne kadar ders verme amacı gütseniz de, elbet birilerine zararı dokunacaktır yalanınızın... yazıktır, günahtır.

yeni ötv indirimi geliyormuş diyin
ama sonra bir bakarsınız gelir ve sabah programlarında bulursunuz kendinizi :)

hocam teo'nun şurda yaptığı gibi (bkz: #13204647) birşey yaparsanız, hürriyeti milliyeti boşver time'a bile çıkarsınız.

akıl, fikir satan yerlerde bulma ihtimaliniz vardır.

Bir penguen temin etmeden önce, ilgili devlet kurumları (Tarım Orman il md.lüğü, Çevre Md.lüğü gibi) ile görüşüp, yetkililerden bilgi, öneri ve yönlendirme almanızda fayda olacaktır. Çünkü bu tür hayvanlar, Doğal Hayatı Koruma Kanunu, Uluslararası Hayvan Ticareti Kanunu vb kanunlara tabi hayvanlar. Bende Afrika'dan yabani cins bir çift kedi getirmek istemiştim. Epey bir yasal mevzuat çıktı önüme. (Hatta Sudan'dan biri ile irtibata geçmiştim. Ama sonrasında vazgeçtim.) Ama tabi kaçak yollardan temin etmeyi tercih edebilirsiniz ki bu durumda, (çevrenizde muhakkak şikayet etmek için can atan birileri olacaktır) herhangi bir şikayet durumunda hayvanınız elinizden alındığı gibi, ceza yeme durumunda da kalabilirsin.
Bu hayvanı büyük (gerçekten büyük, bikaç bin m2 alana sahip) petshoplar aracılığı temin edebilirsin. Ancak sana verecekleri fiyat o hayvanın gerçek fiyatının kat kat üzerinde olacaktır. (Yukarıda bahsettiğim kedi için Türkiye'de tanesine en düşük 4.500€ fiyat vermişlerdi ki, ben Sudan'dan 700USD'ye tanesini buldum. Kargo ile birlikte tanesi 1.250USD gibi bir fiyata geliyordu.)
Bu hayvanı herhalükarda temin etmek istiyor isen, www.intoko.com.tr adresine gir. Orada Hayvanlar Alemi başlığı altında amatör ya da profesyonel olarak hayvan ticareti yapanların ilanlarını görebilirsin. Ama bu hayvan aleminde birçok düzeysiz ve özellikle sahtekar insanla karşılaşırsınız. Buna dikkat ediniz. Bu konuda yeterince deneyim edindim kendi çapımda bunları öğrenmek isterseniz, site yönetiminden mail adresimi alarak bana ulaşabilirsiniz. Sevgiler,

lennie (fareler ve insanlar) bile istemedi böylesini. kutuplarda küçük şirin bir kulübe her şeyin çözümü olabilir. :)

ben de geçen evde yavru jaguar besleyeyim dedim, bizim kediyle anlaşamadı. bir de çok masraflı, daha kolay bulunabilecek hayvanlara yönelin derim.

her kuşu besledik bir penguen kaldı.

internetten, google'dan araman gerek baya..
mutlaka bir deli daha vardır böyle..

sıcağın bağrında olcak iş değil. kışı bekle derim.

imkan derken?
valla çok merak ettim.

belirli iklim koşulu dediğiniz şeye, bizler morg veya buzhane diyoruz. birde bu hayvanat sürekli taze balıkla beslenecek, hayvanı avcı kimliğinden nasıl sıyırmayı planlıyorsunuz? siz hiç operant şartlanmış penguen gördünüz mü?

answers.yahoo.com

bir de ekvator ikliminde yasayan penguenler de var, belki o biraz daha mantikli olur, evle de bitmiyor is, yukardaki link'i oku.

imkan olarak şöyle;

müstakil evde oturuyorum. zamanında bahçenin olduğu yerin altına yüzme havuzu yapılmış, şu anda orası boş. iklimlendirme uzmanlarıyla görüştüm. uygun ısıyı ve iklim koşullarını sağlayabilirlermiş. bahçenin altına, evin içinden ve bahçeden direk giriş var. güneşe istediği zaman bahçe yoluyla çıkarabilirim, evden direk geçiş yoluyla da ilgilenebilirim. balık olayı kolay, halledilir. yakınımda balık çiftliği var.

bir pet shop a sor. eğlensin adamlar yazık boş boş oturuyorlar bütün gün.

abi gerceklestirebilirsen bu olayi, gormek isterim. imkanlar iyiymis ama hayvanin biyolojik saatini degistirmis oluyoruz bolgelerini degistirince. belgesellerinde gormussundur, kutup hayvanlari diger hayvanlara gore cok daha hassas ve beslemesi cok zor olur. iyice dusun oyle karar ver bence. kararliysan, dedigim gibi kutuplarda yasayan cinsi degilde ekvatorda yasayan cinsini almaya calis, akdeniz'e yakinsan tabi. zoologlara falan da danis, hayvanat bahcesine danis.

Abi ben merak ettim -50 celsiusluk ortamı nasıl yaratacaksın? Veya bu hayvanların tüketeceği kadar bol yağ içeren besini nereden bulacaksın? Ya hayvancağızların bir yılda altı ayı ayakta birbirilerine kenetlenmiş vaziyette geçiyor zaten neresi ilginç ki bunun? Antarktika'da aynı zamanda ve aynı emeği harcayarak bi ev filan yaptırabilirsin. Ya da hiç kasma al bi kaç belgesel dvd'si.

insanların hayallerini baltalamayın. adam istiyor işte size ne?

carrefour'da var.

duyuru sahibinden özür dileyerek (zira konuyla ilgili değil yazacaklarım),

cevapları şaşkınlıkla takip ettiğimi belirtmek istedim. adam penguen beslemek istediği için ne deliliği kaldı, ne hayvanlar tarafından istenmemesi ne de akılsızlık ve fikirsizliği. yahu size ne? kime ne? bu nasıl bir kendini bilmemezliktir ki yardımcı olmak şöyle dursun, bir de işin içine hakaret giriyor. köpek veya kedi beslemek isteyenlere de ''ya hayvan sizi sevmezse!'' diye çemkirebiliyor musunuz? hele bir de existent'ı tanımadan etmeden onu neyin açacağına karar verenler var ki, şaka gibi. yardımcı olabileceğin bir nokta yoksa, okur geçersin. işlevsiz cevaplarla kirlilik yaratmanın manası nedir ki? zaman bolluğu olsa gerek.

penguenler hep fazlaca sosyal grup halde yaşaması gereken hayvanlar tek başına beslemek eziyet olur hayvana, ama fiti fiti bahçede gezen ufak bir penguen kolonisi çok sevimli bir görüntü olacaktır, zahmetli olacağı kesin.

kara fiti fiti gittiklerine bakmayın suda canavar kesiliyor keratar jet gibiler, iş bu yüzden yüzmeleri için derinliği uygun genişçe bir havuza ihtiyaç duyacaklardır muhtemelen, yani hem bir soğuk oda hemde şöyle güzelce bir havuz gerekli, sonra tırlatmasın hayvanlar yüzememekten ve sıcaktan.

besleyip kurbanda kesicen sanırım?

bim'de daha ucuz.

(bkz: negroplasty)
(bkz: south park)
www.southparkstudios.com

ameliyatla bacaklardan uzatabiliyorlar. ama bunu yaptırmak için kaçık olmak lazım. benim de boy 1.70 kilo 65. 24 yaşındayım ama en fazla 21-22 görünüyorum. şikayet edecek birşey yok bence. ama kilonu arttırırsan biraz daha büyük görünürsün. bi spor salonuna yazılıp ağırlık çalış bence. bir de sakal bıyık bırak.

işin kötü yanı sarışın olduğum için sakal ve bıyıkla da problemim var. 3 ay kesmesem anca belli belirsiz bişeyler çıkıyor ortaya. (3 ay mübalağ tabi)

şu ameliyatlarla ilgili bişeyler bilen var mı acaba?

edit: evet, türküm ama kimse türk olduğuma da inanmıyor. =)

1.70 aslinda o kadar kisa degil. Eger fazla genc gorunmekten sikayet ediyorsan

-kilo almak (ozellikle agirlik calisarak)
-sakal/biyik birakmak
-giyim tarzini degistirmek

gibi yollara basvurabilirsin.

valla hocam 1.70 kısa değildir bir kere. türkiye ortalaması bundan daha uzun değildir. ben de 1.72 ve 24 yaşındayım mesela ama beni de 30 yaşında falan zannediyorlar kırlaşmış saçlardan dolayı. bir insanın yaşını tahmin etmen gerektiği zaman, kilosuna, boyuna veya saçına bakmak başlı başlına saçmalık. insanın yaşını belli eden yüz hatlarıdır. onu bilmeyip ve ona dikkat etmeyip sen 15 yaşındasın diyenler zaten bir boktan anlamıyorlardır. ayrıca olduğundan yaşlı göstermek, genç göstermekten daha kötü bence. bana bundan sonra da 30 diyenlere ben ağız burun dalmayı planlıyorum mesela.

Ne bekliyorsun arkadaş, herkes yazmış işte Türk erkeğinin boy ortalaması 185 mi sanıyorsunuz? Benim boyum 2oocm, ben de yaşımdan çok daha genç gösteriyordum 2-3 yıl öncesine kadar. Kuzenlerimden birisi 195cm civarı, benden 4 yaş büyük ama tam tersi benden küçük gösteriyor. Üstelik sakal bırakma şansı da yok çünkü çok seyrek.

Bazıları yaşlı görünmek için sakal bırakır. Benim için herkes tam tersini söylüyor, sakal bırakınca daha genç duruyormuşum.

Boy uzatma için küçük ibo'ya yapılan ameliyatlar var ama kemikleri kırmayla falan uğraşma yazık günah.

ameliyatı da söyleyeyim. kaval kemiğini ortadan kesip demirler yardımıyla iki kemik arasındaki mesafeyi açıyorlar, kemik yavaş yavaş dolduruyor aradaki boşluğu. 10-15 cm uzatıyor boyunu. ama ne kadar acı vereceğini düşün istersen.

www.chinadaily.com.cn
www.iconocast.com
www.marieclaire.com

40 yasinda 30 gosterirsin 50 iken 40 daha da ne istiyorsun :)) millet genc gorunmek icin ne paralar dokuyor cok sanslisin bence..

ne güzel şeysin sen spor
spor yap, kaslar gelişsin, genişlesin, hareketlerin kesinlik ve hız kazansız
surat ne kadar genc gösterirse göstersin vucut gönrüntüsünu cocuk modundan cıkartıp yetişkin insan kalıbına sokarsan , olduğun yasta görüne bilirsin,
hem yaslanıncada genc görünmek isteyeceksin onuda sağlar

arkadasim ne guzel iste. Biz yasitimiz erkekler gittikce olduklarindan daha da yasli gosteriyorlar diye sikayet edelim, etrafta ayi gormekten bikalim, sen dogal halini degistirmeye calis (hem de ameliyatla) olacak is degil. Arkadaslara katiliyorum, bence de git biraz spor yap, durusunu duzelt, kendine guvenin yerine gelsin, sonra da silkelen kendine gel.

sen ameliyat hakkında bilgi almaya bile çalışma bence. sırf estetik amaçlardan bunu yaptıran çok affedersin aptaldır. spor için süper bir yaş, git vücut geliştirme yap.

kisalink.com
kisalink.com
kisalink.com
bakabilirsiniz linklere

yanlış düşünüyorsun biraz kilo alsan yeterli bence. benimde boyum 1,70 misal ama sorun yapmıyorum. yinede ameliyatı tavsiye etmem ama japonları ayakkabı tabanına yerleştirilen akupuntur etkisiyle boy uzatan birşeyleri var ne kadar doğru bilmem. incele istersen.

sitenin adı kivi veya kiwi gibi birşeydi araştırırsan daha iyi bilgi alabilirsin.

ya kusura bakmayın da, 1.70 boyla o bahsettiğiniz boy uzatma operasyonunu HİÇ BİR doktor yapmaz size. bildiğin mallık yani. 1.70 neyine yetmiyor abicim. boy uzatma operasyonu nedir. lütfen sağlığınızla oynamayın.

yaşı büyük göstermenin daha güzel yolları var, imajını değiştirirsin, giyinişini değiştirirsin, spor yapar kalıp yaparsın, sakal bıyık bırakırsın saç uzatır kısaltırsın falan. böyle bi operasyon tek kelimeyle aptallık. kafanız mı iyi.

Sakala aban sen. Pek çıkmıyo diyosun hergün traş ol traş bıçağı ile, 2-3 ayda gürleşirler. Basketçi olmayacaksanız 170 yeter kafanıza takmayın...

boyuna çizgili gömlek ve dar kesim kot pantolon giy boyun 1.80 gibi gözüksün :)
bir miktarda spor yap daha atletik bir görüntün olsun
ve ayrıca cildinde sorun yaratmayacaksa bol bol güneşlen bronz tenli olmaya oyna

ah 22 yaş. :)

Belkide öncelikle psikoloğa gitmelisiniz. Yani bunu bu yaşta takıntı haline getirmiş olabilirsiniz ki normal birşeydir. Çünkü zamane gençleri gerçekten eskilere göre daha uzun boylular. sizin yaşlarınızdakiler özellikle. ahh heşke dünyadaki tüm insanlar (yada erkekler diyelim) aynı boyda olsa idi, ne kadar güzel olurdu o zaman. Birde şöyle birşey var; ben boy takıntısı olan bir erkek olarak bugüne değin, istisnasız herkesin boyunu söylerken fazladan söylediğini gördüm(görüyorum). Yani adam 1.73 boyunda, ama sorduğun zaman 1.77 hocam diyor. en az 5cm ekliyorlar. Bunun en doğru oranı, şu eczanelerde, sağlık ocaklarında olan, üstüne çıkıp kafanızın hizasına dayanılan ölçü aletleridir aslında. Ama millet evde mezure, metre vb. aletlerle ölçup boylarının o olduğunu iddia ediyorlar. Oysaki yanılıyorlar. Mesela ben senelerdir. 1.71 boyundayım (bir 8 senedir felan böyle) askeri soruşturma yapılırken de ölçmüşlerdi orda da 1.71'dim mesela. (kendimi, boyunu tek doğru söyleyen kişi olarak görürüm:))

Şöyle insanlar var mesela, adam 1.65 boyunda, ama sorduğumda boy kaç diye, 1.73 diyor. 1.73 boyu olan adam 1.78 diyor. Böyle insanların oranı tahmin ettiğinden de fazla aslında emin ol. Hatta ben senin 1.70 olduğundan da şüpheliyim ve diğer arkadaşların verdikleri boy oranlarında da.

Ben kendi adıma 1.71 olduğum halde, yine komplekse giriyorum, kafaya takıyorum bu konuyu ama çok seyrek de olsa, kendimden daha kısa insanlarla yan yana geliyorum. O zamanlarda nedensiz yere kendimi daha iyi hissediyorum. Yani bu olay psikolojik derin konular içeren bir mevzu bence. ama ne yapacağız, böyle bu işi kafaya takmakla hayat geçmez. hayatın amacı olan "mutluluk" için kişinin hayatını güzel yaşaması lazımdır. hayatın güzel olması için de öncelikle kendini sevmen gerekir. Kendi içindeki Yin yang dengeni oturtman, bedensel ve ruhsal olarak kendini tanıman ve sevmen ondan sonra hayatın içindeki görevlerini idame ettirmen gerekir ki, bu şekilde düşündüğünde boy, kilo vb. sorunları dert etmezsin, mutlu yaşayabilirsin..

Her şey kendini sevmende geçiyore..

şimdi gerçeklere dönelim...
1.70 kısa bir boy değil... ama 60 kilo iseniz üzgünüm ama siz türk deyimiyle en iyi ihtimal balık etinden hallicesiniz...
kandırmışlar sizi o boy o kilo da zayıf olmak için 50-54 arası fln olmanız lazım...
boy içinde ameliyat var ama ortopetik bozuklukları olmayanlara yapmıyorlar, bacaklarınızdaa yaklaşk 10 ar cm lik alt üst olmak üzere dikiş izleri ile geziyor, ameliyattan sonra da ağrısız yürüme ve hatta yürüme garantisi vermiyorlar

şu anda o parayı çatır çatır yiyoruz.
welcome to istanbul.

karar veremeyeceğim ama bu hikaye bana çok ama çok tanıdık geliyor. daha önce birden fazla kez duyduğuma, hatta aile büyüklerinin tembihleri arasında yer aldığını hatırlıyorum.

hep te bir maske takarak lösemi olurlar.

ben cocukken yazlikta bir adam sitenin orta yerinde yere ativermisti kendisini, bayildi diye site ahalisi basina toplandi su falan derken adam gozlerini acti anlatmaya basladi cok hasta oldugunu, tedavinin pahali oldugunu, hic parasi olmadigini, ailesinin sefil durumda oldugunu falan aglayarak. cok inandiriciydi herkesin ici burkuldu. yardimsever site ahalisi aralarinda para toplayip adama verdiler ustune adami arabaya atip hastaneye de goturduler. hastanede "bir tuvalete gidiyim once" demis gidis o gidis bir daha da goren olmadi. havalandirmadan kacti kesin :)

kesinlikle dolandırıcılık. geçmiş olsun.

akrabalarınızın yardımseverliği cidden takdire şayan, ancak üzgünüm.

olay antalya'da gerçekleşmiş bu arada. bence de olay senaryo gibi, yazık.

telefon konuşmasına kulak misafiri olmuşlar. adam dilencilik yapmamış sonuçta.

telefon konuşmasına şahit olmak gerçek olduğu anlamına gelmeyebilir. en güzeli 500 tl gibi büyük bir mebla vermeyi göze almışlarsa bari hastaneye ödeme yapma seçeneği akıllarına gelseydi keşke. o zaman garanti olur. elden para vermek " ya doğruysa " mantığı oluyor, insanı şüphede bırakır.

gecmis olsun akrabaglarina. o kadar saglik dernekleri egitim dernekleri vakiflar varken tutup sokaktan gecen adama 500-tl vermesi olmamis.

şu ya da bu şekilde kendilerini 500 tl parayı ihtiyacı olan birine verecek durumda görmüş bu insanlar. dolandırılmışlar mı dolandırılmamışlar mı bunu tartışmak çok yersiz. neden yersiz? çünkü akrabalarınız yardım etmek istemiş ve etmiş, zaten eğer yardım yanlış adrese ulaştıysa o insanın başı her türlü derde girer... ilahi adalet demiyorum, bu kesinlikle dünyanın kanunu, iyilik iyiliği ve kötülük kötülüğü çeker. akrabalarınızın da içi rahat olsun bence, dolandırılmadıklarını ve büyük bir iyilik yaptıklarını düşünsünler sadece.

parayı alan aile gün itibariyle çifti aramış ve teşekkür etmiş, yeşil kartın karşılamadığı zaruri ihtiyaçları karşıladıklarını, imkan olduğunda parayı ödeyeceklerini belirtmiş, tabi böyle bir şey istenmeyecek kendilerinden lakin durum buymuş belirteyim.

Hocam net bi' model söyleyemesem de laptop deyince aklıma hemen lenovo geliyor. Bi' bak derim.

asus x59sl olmasın.

acer espire 5930g derim ben. fiyat kalite bakımından şu anda zirvede bence. oynayamayacağın oyun yok. lenovo falan düşünme bile.

dell tavsiye ederim. (o fiyata dell'in bir ya da iki ürünü vardır türkiye'de zaten hepsiburada'dan bakabilirsin)

özelliklerine bakamadım ama dell bak derim.

asus n50vc 240dv 1700tl civarında asus n50vc 200dv 1444tl ye 2 hafta önce aldım. hala bi sorun yok. sorun olmayacak diye de bir kural yok ama karar sizin.

onerilen bilgisayarlarda adam akilli oyun oynamak pek mumkun olmaz kanimca. oynamayi dusundugunuz oyunlar neler ve adim akillidan kastiniz tam olarak nedir? 9200 ve 9300 pek oyle icacici seyler sunan ekran kartlari degil onu soyleyeyim.
ayrica t6400 ler icin cok iyi o/c olamiyor gibisinden seyler duymustum (tam emin olamiyorum su an) ayrica zaten laptopta o/c cok mantikli bir davranis da degil (asiri zorlama babinda).
uygun fiyatli olarak acer ve exper var bildigim anormal fiyatlar veriyorlar ama ozellikle acer'i onermek? acikcasi onermem.

asus dan uzak durun diyenleri ilk defa görüyorum bir nedenini açıklarlarsa iyi olur. 2-3 aylık asus laptop kullanıcısı olarak kesinlikle tavsiye ederim halbuki.

ekran kartı geforce olan bir dell modeli araştır.

acer aspıre 6935 serısıne bak derım teknosa da ındırmdeydı bu ara

@ruroini
#15792318

Biri internetten kendi download ediyor programı, araprogram gibi. Diğeri internet bağlantısına ihtiyaç duymuyor kurulurken. İkisi de olur.

hay allah, ben without int. olanı internet koruması yok falan sandım yahu:)
bunun altı aylık lisansı falan varmış ama ben en çok bir aylıpını bulabildim.daha uzununu bulabilir miyiz ki hala?

böyle birşey olduğunu ilk defa duyuyorum ama masaüstü pc kullanırken eldeki nasırı fln engellemekse illa isteğiniz 15 Dolar yerine daha ucuza bilardo eldiveni de alabilirsiniz gibi.

edit: oy, eldivenin açıklığı diğer taraftaymış yanlış hatırlamışım :)

beyaz trampetçi eldiveni gibi birşey bulup kendim yapardım ben olsam.

body ayağına bu tozlardan kullanmıştım ve ağzımda aft benzeri yaralar çıkmıştı. bünyeden bünyeye değişebiliyor gerçi. ben pek sağlıklı olduğunu düşünmüyorum açıkçası.

Sporu yeterince ciddiye almazsan bunlar da aynen gobek olarak geri doner. Gainer kullanirken cok siki calismalisin, duzenli olarak gitmelisin salona.

bir yıl gainer kullandım. gözle görülür ya da hissedilebilir bir zararını görmdim.
sporunu aksatmazsan göbek de yapmaz.
sağlamö yerim, doysam da yerim dersen bence kullanmaya gerek yok.
benim yemekle aram olmadığı için kullandım.

bu bir Weight Gainer. bunu alırsan karın çalışmaya derhal başlamalısın. yoksa göbek yapacağı "kesin"dir.

diğer taraftan bu zımbırtılar epeyce pahalıdır. o gördüğün kutu body building ci için maksimumm 3-4 günlüktür. yerinde olsam aynı paraya doğal yollardan beslenirdim.

şöyle diyeyim doğal besleneme (her gün 350 gram tavuk göğsü) yiyebildiğin kadar yağsız makarna
ve Weight Gainer (kullanma talimatında dedği gibi kullarısan) karşılaştırırsan tavuk eti daha ucuza geliyor. haberin olsun.

az once de supplementlerle ilgili baska bi duyuruya cevap verdim, o yuzden biraz patlayabilirim.

benim anlamadigim, adam gibi yemek yemek varken neden boyle dandik seylerle zaman kaybediyorsunuz?

zaten spor yapmaya yeni baslayacaksin, spordan 2 saat once tavuk-makarna, spordan sonra da pilav-ton baligi yapip, gece yatmadan once de 1 litre sutunu icip krallar gibi beslenecegine neden boyle seylere sahip oldugundan daha fazla anlam yukluyor, bunlari bi mucize gibi goruyorsun?

60 liraya tam 8 kilo tavuk eti alirim ben. 25 gun de yeter o ayrica...

wieght gainerlar en gereksiz supplementlardandır. Yeni başlıyorsan whey bile çok gerekli değil.

Yazılım mühendisliği. bu biraz da dersin hocasına bağlı. endüstri mühendisliği için örneğin, kimisi fortran anlatır, kimisi .net kimisi c++.

elektronik.

elektrik-elektronik mühendsliği

itü de yer alan uçak- uzay, makina, elektronik, elektrik, inşaat, gemi-inşaat, telekominikasyon, işletme, endüstri, tekstil, maden, kontrol, petrol, cevher hazırlama, matematik, kimya, fizik, meteoroloji mühendsilikleri. itü de bu bölümler bu dersi alır. daha vardır, ama benim aklıma gelenler bunlar.

sayisalla ogrenci alan bircok bolumde c++ dersi ve benzzeri programlama dersleri gosterilir.
ustune basa basa gosteren hangi bolum var dersen; oyle bi bolum yok derim kesinlikle!

Sanırım mekatronik öğretmenliği ve uygulama mühendisliğinde de var..

odtü matematik kendi bünyesinde seçmeli olarak açacakmış diye bir dedikodu dolaşıyordu, ne kadar doğru bilemem.

bilgisayar programlama bölümünde var

lanet olsun atom fiziğine de öğrenciliğe de
c, c++, matlab, C#, cobol, her biri ayrı ve zorunlu ders.
mühendislik bile değil. fizik. muhahaha

kou metalurjide öğrettilerdi.
hatta kocaelide inşaattakiler filan da alıyordu. kısaca 1. sınıfta tüm mühendisler alıyor diye sallayacam tutabilir.

Bu arkadaşların da dediği gibi mühendislik bölümüne göre değil de üniversiteye göre değişir genellikle. Yani A üniversitesindeki bütün mühendisliklerde c++ öğretilirken B üniversitesinde bütün mühendisliklerde pascal öğretilir. Ama tüm mühendisliklerde bi programlama dili öğretilir diye biliyorum ben...

tsk saglik yetenegi yonetmeligi'nde goz bozukluklari icin ariza listesine girme siniri yanlis hatirlamiyorsam 3 diyoptri ve uzerindeydi; buna gore sansiniza neresi gelirse oraya dusersiniz denebilir. Uzun lafin kisasi goz bozuklugunuzdan dolayi farkli muamele gormeyeceksiniz diye tahmin ediyorum.

diğerlerinden hiç bir farkın olmayacak.

şöyle söylemek mümkün 3,5-4 numara miyopum ve askerde hiç kimse ağam paşam sen otur, hatta evine git demedi. boy-kilo oranı da bir işe yaramıyor. sadece komando veya havacı olmayacağınızı söyleyebilirim.

peki lens kullanımı mümkün mü?

once sen olursun.

komik mi?
degil!

acer yada asuslara bak.

aşırı spesifik olmana gerek yok biraz istediğin aletin genel özelliklerinden bahsetseydin=)

ucuz olsun ama performansıgörünürde iyi olsun diyorsan- asus ve acer
ucuz olsun performansı göz boyamasın diyorsan - hp
ucuz olmasına gerek yok performansı göz boyamasın, iyi bişey olsun diyorsan - toshiba

www.hepsiburada.com

asus alma
asus alma
asus alma
.
sözlükte hakkında yazdığım fikrilerime bir göz atıver.
mücadelem devam edecek.

asus yahut vaio

datron kullanan var etrafımda çok memnunlar. eğer ank.daysanız teknik servisi tunalıda ve çok hızlı.

asus dan şaşma.

yok olması lazım öyle bir şey. sadece ellerin duruşu filan farklı.

@derectus
olması mı lazım olmaması mı anlamadım tam?

sadece bir sitede görebildim, rükuda biraz dizleri kırmak lazım diye.
kaynak ne bilmiyorum ama. kuran mı gerçekten yoksa bilmemkim şöyle dedi o böyle buyurdu mu?

yok öyle birşey.

kuranda namaz nasıl kılınır diye direktifler yoktur. namaz genel olarak hz muhammed in ögrettigi şekilde kılınıyor.

kadınların namaz kılma şekline gelince ise erkekler ellerini göbek hizasında baglarken, kadınlar gögüs hizasında baglıyor.

ayrıca şöyle bir ifade var'' kadınlar Rükuya eğilirken ayaklarını birleştirmez. Rükuda az eğilir, belini başı ile düz tutmaz, dizlerini büker. Ellerini dizleri üstüne kor, dizlerini kavramaz ve parmaklarını açmaz. ''

bu durum ise kadınların baglı oldugu mezhebe göre degişiklik gösterebilir. yani rükuya varırken az egilir ellerini dizi üzerinde tutar, gerekli sözlerini söyledikten sonra dogrulur ve secdeye varır.

en azından annem ve bilumum yaşlı akraba kadınlarından görebildigim buydu.

yok kraldan cok kralcılık degil, tamamen cinsi mevzular. egilmek domalmak fln gibi hareketlerle erkekleri tahrik etmesın diyedir.

+ otururken hafif yan oturur kadınlar namazda, ayaklar ve dizler yana kırılarak oturulur falan. bundan mı bahsediyordu acaba?
bakın şurda: www21.brinkster.com

Kılsın da dizleri kırmadan kılsın...

eyvallah, daha az eğilmeyi sağlar,
ayrıca olay nasıl kılarsa kılsın değil.
öğrenmek istediğim, böyle bir hükmü kim söylemiş?
anladığımız kadarı ile söyleyen kuran değil.

bu tip ilave kurallar sonradan işin olmazsa olmazı halinde anlatılmaya başlıyor.
din sorguyu kabul etmediği için de bununla ilgili en küçük şüphede neredeyse imansız kabul edilmeye doğru gidiyorsunuz.

@aithra: yok onu biliyorum. ayakta iken dizlerin biraz kırılması benim sorduğum.

normal muhabbet ku$u. sever bunlar boyle uzuvlarla oynamayi. benim en son ku$um, ayak dibimde dolanmayi severdi mesela. parmaklarimi kemirirdi. ayrica di$i ise, sahte yumurtlama donemi geciriyor olabilir.

kuşbeyinli sadece. ondan.
bizimki de uçabilen bir hayvan olmasına rağmen oturma odasından mutfağa bütün koridoru yürüyerek katederdi mesela.

kuş beyinli. doğal olarak.

gagasi kasiniyordur, sever parmaklari kemirmeyi, cok tatli olurlar, ozledim yahu keratalari...

tüm papağangillerin (var mı böyle bir şey?) ortak özelliğidir bahsettiğiniz. ya da bir şey anlatmaya çalışıyorlar ama biz anlamıyoruz.

tuz ihtiyacını gideriyor olabilir. (turist ömeri hatırlayın)

gaga taşları var, kafesine as bir tane. kemirir durur, gagasının fazla uzamasını da önlersin.

gaga taşlarından ben de tavsiye ediyorum. hem eline konup kaçmaması sana alıştığını güvendiğini gösterir, eğleniyor kendi çapında, benimki gelip gözlüğümle oynar mesela saatlerce, bilgisayar klavyesinin üstüne gelir, babamın kafasından inmez, kafes dışında ayna bulduğu zaman saatlerce konuşur ayna karşısında. hepsinin ilginç huyları var. iyi bakın ona :)

@atrin
ehehe, çok güldüm.

geldiği zaman ari maya'ya sorun bir.

evet kesinlikle tuz ihtiyacı akıllı kuşmuş. Bizimki de tuz kavanozuyla süt tozu kavanozunu ayırmasını bilir.Yakında duvarları yemeye de başlar.Bizimki çelik kolonu gördü bile.

yapar bu kuşlar, çok matrak oluyor. benimki de gitar çalındığında gelip gitarın sapına konuyor. telleri gagalıyor. bir gün çalacak bişiler ama hadi bakalım..

soylu insan olabilir.

dinledim. o değilmiş.
bulmak zor hakkaten de, böyle aniden irtifa kaybeder gibi, kaset sarmış gibi acayip söylüyordu adam.

ben biriktiriyorum yaklaşık 2 yıldır her hafta düzenli olarak. tanıdığım 5-6 yıldır biriktirenler var. bence arşivlemeye değer.

scanner'in varsa hepsini temizce tara sonra at bari.

ben de uykusuzun ilk sayısından beri biriktiriyorum. öyle duruyor. sonra bakar bakar gülerim diye koydum bi köşeye. sonra napıcam hiç bilmiyorum.

saklamaya değer gördüğüm kısımlarını kesip herhangi bir kitap arasına koyuyorum. artan kısımlarını da bir iki hafta odamda ağırladıktan sonra çöpe atıyorum.

penguan ve uykusuz 10-15 sayı halinde ciltliyor ve yine aynı fiyata gelecek sekilde (yani 10 X dergi fiyatı) merkezi bayilerde satılıyor bunlar. Arsivlemek istiyorsan bunların hazırları var zaten ama tek tek dergi olarak durması daha guzel olabilir gelen giden aradan bi tane ceker okur vs daha hos olabilir

ben pengueni de uykusuzu da ilk sayılarından beri arşivliyorum.gerçi penguen arşivimin birçoğu şehir değişikliği nedeniyle çöpte buldu kendini ama.

bana verin. düzenli okuyucu değilim.

yaklaşık 5 yıldır aldığım her haftalık dergi duruyor, tam olarak ne yapacağımı bilemez durumdayım ben de. gayet gereksizce yer kaplıyorlar. ama yine de atamam, şöyle bi 25-30 yıl sonra falan çocuklarımla okuruz ederiz belki :P

ciltletin derim ben. ben çoğu dergimi attığım için pişman olmuşumdur. öte yandan bir köşede yığın olarak durması da külfet oluyor. en iyisi ciltletmektir. temiz temiz. zaten öbür türlüsü dört başı mağmur bir arşiv sayılmaz. (bu arada tatminkar yanıtlara tik atmayı unutmayalım, unutanları uyaralım)

atılmaz onlar.
ciltletmesen bile bi kutuda falan sakla.
ben onbeş yıldır öyle yapıyorum.

daha yeni attım uykusuzun bütün sayılarını ve 2-3 senelik pengueni
yer kalmadı ya napiyim :(

başkasını bilmem de ben yaklaşık 10 yıldır arşivliyorum bu dergileri. penguen, uykusuz, l amnyak, lombak en fazla 1-2 sayım eksiktir yani. leman'la başlamıştım bu işe ama çocukluk hep kesip biçmişim onları attım gitti. kalanlarıda hepsini kolileyip bodruma attım yer kalmadığı için.

benim kuzenim de uykusuz ve penguen'i ilk sayisindan beri biriktiriyor. tarihci oldugu icin bi arsivcilik ruhu var herhalde kendisinde.

ben de biriktiriyodum bi ara ama sonra cok yer isgal ettigini gorunce almamaya basladim, "sosyal okuyucu" oldum. :)

para etmez, ancak yine de atmadan önce gittigidiyor'a cüzi bir miktar yazıp satmayı deneyebilirsin.

Şu anda çalıştığın işyerine pat diye ayrılacağını söylemeyi düşünmüyorsun değil mi?

gercegı soylemen bence de cok olumsuz bır etkı yaratabılır su an calıstıgın yerde. dolayısıyla mecburen yalan soyle dıyecegım. en basıt yalan da hasta oldum ya da bılmemne doktorundan uzun zaman once randevu almıstım demek olur genelde. ya da dedıgın gıbı annem geldı, doktora goturecegım dıyebılırsın ama annem-babam geldı onları goturucem deme, oyle toplu doktor gezmesı mı olur:) bırınden bırını bahane et kı daha ınandırıcı olsun, hem sen de yalnız bırakmamıs gıbı olursun. ya da at kafadan bır akraba, onemlı bı amelıyat gecırdı, yanında olmam lazım de. hep saglıkla ılgılı seyler geldı aklıma, ıtıraz etmesı en zor bu konuymus gıbı geldı bana.
iş gorusmenızde de bol sanslar:)

sabahtan işe gitmeyin sonra da arayıp tavuk döner vb.den zehirlendiğinizi söyleyin.

o zaman bir bahane uydurup tüm gün işe gitme daha inandırıcı olsun. İşyerindeyken kaçmak daha zor olur. Gece aniden hastalanabilirsin mesela.

bu arada çıkacağın işyerinden de ben çıkıyorum diyip ayrılamazsın. en az 15 gün önceden ayrılacağını resmi olarak bildirmen gerekir.

Kaza yap arabayla diycektim ama zehirlenme daha güzel. 1 günde de geçer

garanti olması için, önce hiç gitmeyip daha sonra mazaret bildirmen daha sağlıklı olacaktır..
çünkü "şu şu mazuratım var, gelemicem ben bugün" dersen "e şöyle yapıver o zaman" lafını duyabileceğin bi zemin hazırlamış olursun..

ama atıyorum kahvaltıda zehirlenip, işe gitmeyip, 1 gibi arayıp "sabah yediğim yumurtadan zehirlendim" dersen "tamam" diyebilir en fazla..

bu tip yalanlarla manisa - istanbul arası iş görüşmelerine gidip gelebilmeiş biri olarak şehir içi kaçamaklar için arabanın bozulması ve anneyi doktor kontrolüne götürme bahanelerini kullanmıştım. şehirler arası olanlar için akraba düğünleri ve hastalık iyi gitmişti. gerçi hastalık için bi ön hazırlık fena olmaz. ben bi gün öncesinden inceden üşütmüştüm, devamı zor olmadı.
yalan konusunda rahat ol. bu işin raconu bu.
iş görüşmesi olumulu geçer de ne zaman gelebilirsiniz derlerse, yasal olarak sanırım iki hafta önceden şirketine haber vermen gerekiyordu , en fazla sürenin bu yasal süre olduğunu söylersin onlara. zaten onlar da bu durumu bilirler.
ben arada kendime bir hafta pay bırakıp kafa dinlemiştim hatta.
biliyosun, ilk bir yıl izin yok.

Doğruyu söylersen şu anki durumunu daha da kötüleştirecek ne olabilir ki? Ha şu olabilir, "kriz dolayısı ile maaşınızda %35 kesinti yapıyoruz" derler ama yukardaki sebepten değil huyları böyle bu modellerin...

valla yeri gelir, ihtiyaç olursa, cenaze bile diyorum ben. ne hayır diyebilir ne itiraz edebilir. hatta bakarsın, kendini biraz kötü hissederse, kreması olur, cabası.

çoktan ölmüş olan 2 dedem ile bu sene ölen anneannem ve babaannem, 92'deki iş hayatımın başından beri kaç defa öldü öldü dirildi bir bilsen..

sonuca götüren her yol mübah..

yarın akşama kadar ulaşılama ve yarın akşam salla ne sallayacaksan..

doğruyu söylemeye karar verdim sanırım... birazdan ortalık uygun olunca sanki ilk kez aranmış gibi gidip boyle bir gorusme teklifi aldım gidip sartları nedir ogrenmek istiyorum diyecegim sanırım... yalan soylerse sonra ayrılırken yuzlerne bakamam bu insanların,zira calıstıgım gibi bir aile sirketinde insanlar birbirleriyle olan iliskilerinde samimidirler.. kandıramayacagım kimseyi...onu da yapabilirsem bakalım...

tesekkurler oneriler icin...

Eğer hala gerçeği söylemediyseniz, söylemeyin.
İş yaptığınız insanlarla aranızın iyi olması, aile şirketi gibi olmanız, sonuçta hizmet verdiğiniz kurumun sizi sömürdüğü gerçeğinin önüne geçemez, uydurun bişey ama henüz diğer taraf kesinleşmeden gerçeği söylemeyin. Çok çok ciddi vicdanen çok rahatsız olacağınız büyük çapta yalanlar atmayın, biçok kişinin dediği gibi, bugün çok kötü hissediyorum bütün gece uyuyamadım ayağa bile kalkamıyorum vs gibi şeyler söyleyin, ertesi gün gittiğinizde de daha ıyı olmaya calısıyorum vs dersiniz, pırıl pırıl gitmezsiniz işe sorun olmaz...
iş konularında çok çok dürüst olmanın kişiye herzaman yararı olmayabilir..
başarılar..

yalan soyleyin. bu isin geleneği boyledir. emin olun sizin üstleriniz de gorusmeye giderken boyle yapıyorlar. bir kaç tetkik yaptıracam deyin. sonra da biraz uzadı falan dersiniz.

bende de kafasına göre oluyo. chrome'da da sağlam

cache temizleyin.

en son hangi eklentiyi kurdunuz?
foxrecovery bunu yapıyor mesela.

motoru bozmak değil de fazla abartma çiğ et yemenin bir sürü hastalığa davet olduğunu unutma bkz:(bagirsak kurdu) daha bi çok hastalık varda aklıma bu geldi

Merhaba,
Çiğ yenilir genelde tüm sucuk, salam ve sosis gibi ürünler ama, tavsiye edilmez. Çiğ yenmeleri doğru değil. Bir de eczacı bir arkadaşım salamın çiğ yenilmesinde bir sakınca olmadığını ama, sosisi ve sucuğu çiğ yemenin doğru olmadığını söylemişti.
Kolay gelsin.

pişmemiş ette kurt olma ihtimali vardır. ama bu illaki kurtlancagınız anlamına gelmez. zira herkes hayatının bi doneminde yemiştir. sosis et bile degildir zaten :) o yuzden sakın çiğ yemeyin. sosis butun atıkların toplamıdır. o yuzden ucuzdur...
içerik kesin almak isterseniz bi veterinere danışın onlar ogreniyorlar bole şeyleri..
sonuc itibariyle motor bozulmaz, yola devam. kurt da kendini belli eder zaten :)

ben tam sucuk yediğimi biliyorum çiğ çiğ :)

eskiden sucuklar sucukken yenirmiş. baharatı bilmemnesi adam edermiş eti.
şimdikilere kesinlikle güvenemem bu konuda.

yenir ve ben çocukluğumdan beri çiğ sucuk ve kaşarla yapılan sandviçi, tosttan çok daha lezzetli bulmuşumdur. genelde kaliteli olabilir yediğim sucuklar belki ama aldığınız baton sucuklarda tavuk karışımı varsa onlar çiğ güzel olmayabilir.

en.wikipedia.org

cig et yenir gayet. sahsen ayda 3-4 kez yiyorum su ornektekini mesela.

çocukken yerdim, peynirle birlikte

yenmez mi ya yenmez mi her türlü.ahh şimdi yanımda olsa.tavaya atsam şöyle offfff

Bir sucuk uğruna beş senelik konu hortlamış hahagshdjlg

Çocukken çok yedim yaşıyorum ölmedim

Üniversiteye göre değişmekle birlikte smart casual diyorum ben.

inşaat müh. yüksek lisans mülakatına nasolsa inşaatçıyız mantalitesiyle smart casual gidip jilet gibi takımları çekmişleri görünce kendime "bi dahakine kesin böyle gelicem" demiştim. nitekim bi dahakine alındım zaten.

kesinlikle takim elbise. tahminimce sizde de mulakat bir juri karsisinda olacak ve o juride muhakkak buna dikkat eden bireyler bulunacaktir. sinekkaydi tras ve ceket/kravat olmali. takim yoksa siyah kumas pantalon kahverengi ceket de olur uyumlu olduktan sonra.

eğer mezun olduğun okula başvuruyorsan ve mülakatı yapacak hocalar tanıdık insanlarsa,
günlük kıyafetlerinle saç-sakal gidebilirsin, zira ben öyle yaptım 3 dk. sürdü (:

ama başka bir üniversiteye başvuruyorsan takım elbise giymesen bile düzgün giyinip, temiz insan imajı vermek hoş olur (:

takım elbise abartı değildir, karşı tarafa önem gördüğünü hissettirir.
ayrıca hiç sanmam ki birisi "takım giymiş lan mal" deyip sizi elesin. tersi mümkün olabilir ama.

herkesin kot-gömlek girdiği mülakata takımla girerseniz bir şey kaybetmezsiniz. aksi için aynı şey geçerli değil ama. tıraş olayını da es geçmeyin.

valla daha yei mezun olup yüksek lisans mülakatına giderken takım giymek bana çok acayip gelmişti, giymeden gitmiştim bende, sonra bir baktımki mülakat sırasındaki herkes takım elbiseli, ee tabi onca ortalam ales dil boşa gitti alınmadım, sonra kader bizi...neyse efendim sonuç olarak giyiniz eşşeklik etmeyiniz diyeyim dedim bende son olarak.

master mülakatı en rahat mülakattır, iş mülakatına gitmiyorsunuz biraz düzgün giyinin yeter, öyle takım elbise falan abartıdır efendim bu, adam sizin bilginize bakıcaklar mülakatta.

sincan ve etimesguta trenle ulaşabileceğin tcdd misafirhanesi var ulus garında.

o civarda bol yıldızlıdan ziyade, insanların bavulsuz geldiği ve mutlu sonla biten geceler vaadeden oteller bulursun zaten, uyutmazlar adamı :)

etimesgutta büyük bir otel var turistik ama çok pahalı. sincanda 2 küçük otel var, orasıda çok rahatsız. misafirhane gibi yerlere bakman lazım. öğretmenevi var sincanda et balık kurumuna yakın. arkadaşında dediği gibi tcdd misafirhanesi var. 1 ay önce bu duyuruyu açsaydın bizimde bekar evimiz vardı :)

eyvallah, kalmış kadar oldum evinizde.
öğretmen evi iyimiş. orayı deneyelim bi.

bir yazari mallara ekleyince entrylerini gorememe gibi bir opsiyon yok ki? sadece mesaj almamak icin o.
ayrica hayir, henuz sozluk uzerinde baslik gorememe gibi bir opsiyon da yok.

edit:
sanal uyku'nun parmak bastigi mevzu icin (bkz: eksi block)

ovv iyi uçmuşuz o zaman.
neyse, yapacak birşey yok demek ki.

yazar engelleyen firefox-greasemonkey eklentisi vardı sanırım.

teşekkürler, ama derdim yazarlarla değil başlıklarla malesef:)

eh cok istediniz oldu (bkz: eksi title block)

mümkün olduğu kadar hafif kiloyla çalışmanı öneririm. belki 4 kiloluk bile işini görecektir. önemli olan çalıştığın setlerin ağırlığı (uzunluğu) ve sayısı. "hocam 25 kiloluk al beş on kere indir kaldır kolların anında şişecek" diyenlere kanma. gram kar etmiyor, sonrasında günlerce ağrıyan kol ve omuzlarımı bir ben bilirim.

az yahu 8 kilo... yani ilk 1-2 gün kol ağrımasın diye alışmak için kullanılabilir de, ileride cidden anlamsız gelir sana o ağırlığı kaldırıp indirmek.

değiştirilebilen dambıllar var, yani ağırlık eklenebilen filan... onlardan al? daha mantıklı değil mi? zaten pahallı bir şey de değil.

diyet yapacağına yarım saat kardiyo yap derdim hoş, çok daha rahat bir şey sonuçta ama vaktin yokmuş...

www.hepsiburada.com

şöyle bir şey alabilirsin misal

az değil yahu 8 kilo. 5-6 kilo bence de ideal ama ne olur ne olmaz derseniz mortifera'nın verdiği linkteki gibi bir şey almak daha mantıklı. kilo işine karar vermek için ayrıca spor eşyaları satan bir mağazaya gidip test edebilirsiniz ağırlıklarını. ilk başta tabii ki zor gelecek, o an rahat kaldırabildiğiniz maksimum ağırlığa 2-3 kilo daha ekleyip alın bence..

hareketleri tam olarak yapabileceğiniz maksimum ağırlığı seçmeniz en doğrusu.

ayarlı dumbell şart. yeni başlarken 8 çok fazla. önce 5liklerle hamlığı atın bir iki hafta kadar.
8ler sonra. tabi hangi hareket için fazla, biceps curl, konsantrasyon, triceps hareketleri vs vs için fazla. bunlara 5liklerle başlanabilir. yok dumbell bench yapıcam derseniz en azından 10luklarla başlamak lazım.

morifera'nın verdiği link iyi hoş da 80 lira abi. ne kadar gaza gelsem de devam edip etmeyeceğim, bıkmayacağım şüpheli. gönül ister öyle set alayım ama işte 80 lira dambıla gömecek durumda değilim.

biceps curl hareketini 8 kilo ile yapabiliyorum ama kollar yanlarda aşağı sallanmış vaziyetten, kolları dirsekten kırmadan yanlara doğru açma hareketini (adı nedir bilemedim, kanat çalıştırıyor) 8 kilo ile yapamadım. biraz da belimde sıkıntı var. toplam 15 liraya 5 kiloluk 2 dambıl aldım. deneyelim bakalım. bununla rahat yapabiliyorum. olmazsa çok tekrar yaparak çalışırım.

p90x adami oldurmez surundurur. hele hele ilk yapacaksan kesin isinmadan sonraki yarim saatte allahim yeter dicen.

neyse eger bir fitness gecmisin varsa 6-7 kilo ideal. yoksa kesinlikle 5 kilo ile basla. hatta daha hafif. zaten ucuncu dorduncu haftalarda kelebek gibi hafif gelmeye baslicak, o zaman arttirirsin.

normalde bisepslerimiz gucludur. 8 kiloyu 2x15 kaldiracak kadar yeter gibi bence kilolu bir vucutta.
ama o dedigin kanat acma hareketleri omuza filan cok baski yapar, spor yapmayan bir elemanin da omuz kaslari zayif olur.

neyse kisadan hisse, bence ayarlanabilir bir set al. cok yer kaplamaz. hem lazim oldugunda kolayca ekleme yapabilirsin. tavsiyem, ilk bir ay seni oyle pek zorlamicak agirliklarla idare ediver. sonra zaten havaya giriyosun, abanmak filan istiyosun.

ha bu arada p90x'in zaten kardiyo hareketleri var. onlar da cok pis a.q. zaten. beri taraftan p90x dedigin en az bir saat. sunun surasinda kossan en fazla 40 dakika surer. hem ben kostugumda kendimi daha yorulmus hissediyorum.(ya da es degerdeyse; daha cok kalori yakmis hissediyorum)

yönlendirilen başlığın üzerinde * işareti olmalı. Oraya tıkla ve yönlendirilmemiş haline git.

başlığın dibindeki minik yıldız sizi kutsasın.

sedat abi sen şeyyapmasaydın ya, hallettik biz aramızda.

(bkz: olan biten)
#16070747

xp makinalarda güvenlik duvarı seçeneklerde dosya yazıcı payşalımına izin verin yeterli
vista makinalarda ağ ve paylaşım merkezinde en altta sanırım parola korumalı dosya paylaşımı gibi bir şey olacak onu devredışı bırakmanız yeterli birde bütün makinalar çalışma grubu workgroup olacak.
antivirüslerin firewalları ping e veya dosya paylaşımına engel olabilir.

yok aslında yarım yamalak birşeyleri görebildim. ama henüz üçü de birbirini tam olarak görmüş değil. biraz daha uğraşmam lazım.

Valla eger bu isi yapiyorsan, protein tozunu da alacaksin arkadas!

Yapay-mapay, bu devirde vucut gelistirip de "ek besin" kullanmayan adam 1-0 yenik baslar, ileride de fark acilir.
Hangi birimiz bu kosusturmada gunde 150 gr proteini 400-500 gr karbonhidrati "Duzenli olarak" alabiliyoruz ki. E alanlar var tabi ama dusunsene o kadar proteinin bilmemneyin sindirilirken vucuda bindirecegi yuku ve yaninda aldigin yaglari.

Ha diyorsan ki ben cok duzenli beslenen bir adamim, her ogunde ozenle hazirlanmis yagsiz etler tavuklar yiyorum, o zaman baska. Ama boyle bir beslenme duzeni saglayamayacaksan protein tozu kullanman sarttir! Aksi takdirde var olan kaslarini da yakarsin.

Protein tozu kullanmayip saglam vucut yapmis adamlari da ornek gostermeyin. Gunde 15 yumurta yiyorlar, hem de sarilarini cope atip. Yazik gunah be!

protein tozu kullanmalısın. yok doğal yollarda alırım diyorsan günde 15 yumurta beyazı ile başarabilirsin bunu.
toz heryerde kullanılabilir pratiktir.
arada bir bir iki hafta kullanmamak daha iyi olabilir. bu iş buradaki bir iki cevapla olmaz. onun için buyrun: www.bodyforumtr.com

simdi bir yapaylik soz konusu degil, whey protein alip takilabilirsin mesela. whey peynir uretiminden arta kalir, peynirin suda cozulebilecek her seyine sahiptir. whey %5 karbonhidrat, %0.3 yag, %0.9 da proteindir. bunu kurutup sadece proteini alinca da whey protein oluyor. yani teknik olarak kurutulmus peynir suyu aliyorsun. peynire uretim tarzindan oturu "yapay" diyorsan orasi baska tabii, o zaman suyu da yapay olur heheh

aminoasit

arkadaşım kola içiyor musun? içiyorsan protein tozuna yapay deme.

Arnold guzel aciklamis, hatta ben kola kadar bile zararli oldugunu dusunmuyorum.
Hatta cok zaman "Vucut gelistiriyorum, cok yemeliyim" diyip surekli mideyi agzina kadar doldurmaktan daha dogru bir seydir protein tozu kullanmak.

ben israr ile soyluyorum ki hpnin ozellikle pavillion serisi bes para etmez. bakmissin ama ben gene de bir kez daha sozlukte hp basligina bak ki hevesin kirilsin diyecegim, bile bile lades olmasin. bizim sirket icin aldigimiz 4 adet hp pavilliondan iki sene dolmadan geriye 1 tane bile kalmadi.

ben hp aldım, akşam aldım akşam açtım akşam yanıyordu makina, performans da iyi değil. ertesi gün sabah geri verdim asus aldım, yani tavsiye etmem hp'yi. bir de Acerden uzak durun, gerisi şans artık.

asus x59sl aldım. kıçımda patladı. donup dutuyor. sakın ha sakın!
yazdıkça rahatlıyorum bunu şerefsizim.

pavillion'dan imtinayla gachınız...
genel olarak ise laptop için toshiba derim.

alabiliyorsan viao al derim, sırasıyla dell ve samsung lara bakın.

dell öneririm

ayrı numerik klavye istiyorsan packard bell bak. iki yıla yakındır kullanıyorum. gayet memnunum.

zeytinyagli enginar salatasi/mezesi super oluyor. bunu deneyebilirsin.

temizlenmiş enginarı (kök kısmı) bezelye, havuç, patates ile pişirince çok lezzetli olur. ayıklanmamış enginarı ben hiç yemedim şahsen. egeliler iç bakla ile de yapıyorlar. damak tadına göre..

ama enginar dünyanın en kral yiyeceğidir. küçükken pırasa ile aynı kategoride sanırdım ama çok güzel tadı vardır

kendin temizlersen limon koyabilirsin ama hazır aldıkların zaten limon tuzuyla saklandığı için ayrıca koyarsan çok ekşi olur. iyi yıkamak şart. - ekşi sözlük enginar severler kulubü : )

yani, diyorsunuz ki, yaprak kısmını değil de, sadece kök kısmını alıp doğra, o şekilde kullan. hmmm. denemekte fayda görüyorum.
teşek.

ben de tam aksine dolmasina bayilirim. yapraklarini siyirdigin zaman otumsu-eksimsi gibi bi tat geliyor ya hani, etli dolma iciyle cok yakistiriyorum bunu.

ama dogrudur, esas enginarin kalbi denilen sey cok faydali. o tuyleri yenmeyecek tabi ki :)

iki çeşidi de yapılıyor.
evet asıl güzel yeri dibindeki beyaz yeri, ama yaprak sıyırma keyfi için annem genelde dolma şeklide yapar. dolma versiyonun estetiği daha güzeldir ayrıca,tabakta güzel görünür.
hastasıyım.

esas onemlı olan yerı yaprakları dıye bılıyorum ben . dolması olur eksili kı tam zamanıdır engınarın.

Sizin yediğinizi iyi pişirememişler. Ortadaki göbek kısmının yenmesi tabii ki daha kolaydır, ama enginarın asıl meselesi olan silymarin maddesi daha çok yapraklardadır, o nedenle yapraklarını da yimak iyidir. Yapraklı versiyonunun nasıl pişirileceğine çok iyi bir örnek için:

(bkz: enginar/#10761747)

enginar tüm metabolizma için faydalidir
özellikle karaciğer icin
yapraklarındadır keramet, haslayıp biraz zeytinyaği ve limonla gayet güzel yenir diyemeyeceğim zira o işin adi yemekten daha cok sıyırma
afiyet olsun

tam bir cevap değil ama masabaşı iş diyorsan PLC kelimesini çıkarmalısın.

Pano montajı, bakımı bana masa başı iş gibi gelir, öyle söyleyeyim (:

@kimlanbu
PLC sadece pano montajı demek değil. yeri geldiğinde yerinde montaj yapıp programı da orada yazman gerekiyor ve bu işlem gördüğüm kadarıyla otomasyon ar-ge'si yapan şirketlerde bile yaygın. ayrıca bunun hem donanım hemde yazılım tarafında bakımı varki sorma gitsin. ayrıca önemli olan ofiste çalışmak değil, doğru iş yerinde çalışmak diye düşünüyorum. umarım aradığın işi kısa zamanda bulursun.

en güzeli tek tek eline alıp denemek, beğendiğini almak.

düm ve tekler vuruş tekniği ile de alakalı. iyi çalıyor olduğunuza dikat edebilirsiniz.

saklanmaz... en fazla bir gün o da dolapta... ama maya olduğu için dolapta durması hamuru oozar, sağlığı geçtim pişirdiğin tat vermez...

anam deyü...

yok mayasız bişey bu. ama yumurta olması beni de işkillendiryor.

İçinde süt ve yumurta bulunan şeyler genel olarak saklanamaz. Buzluk da buna dahil.
Arkadaşlar cevap vermiş ama genel bir kural olarak bu aklınızda olsun.

1- haftasonu 50-60 tane krep yap at buzluğa. çözdür çözdür ye. hiçbişicikler olmaz. bir hafta idare eder.

2- süt, un ve yağ karışımını at dolaba. en az 3-4 gün normal durur. yumurtasını atıp çırpıp bişir yi.

3- un, yumurta ve yağ karışımını at buzluğa. çözdür içine sütü kat pişir. sapasağlam kalır hiçbişi olmaz.

4- süt, un, yumurta ve yağ karışımın da dolapta 24 saat durur. yani iki günlük stoklar halinde de yapabilirsin.

not 1: mayalı hamurlar dolapta 24 saat bekleyebilir mayası kaçmaz. mayalı hamurları ayrıca dondurabilirsiniz de. 3 ay durur bir şey olmaz. çözdürdükten sonra fazla bekletmemek lazım.

not 2: krep, waffle, blini gibi akışkan hamurlardaki asıl dondurulamama sorunu sütten kaynaklanıyor. haliyle içindeki su ve yağ ayrışarak donuyor. lezzeti bozulur.

Merhaba,
Sizden kaynaklanıyor olmasın? Bende de oluyordu o bir ara. Sizden başka arabanıza binen insanlarda oluyor mu bu? Şâyet yalnızca sizde oluyorsa stresli günler, yorucu mesâîler vs. geçiriyorsunuzdur. Olabilir. Birkaç google araması yaptım bu konuyla alâkalı olarak, özellikle mevsim geçişlerinde bu olayların arttığı belirtilmiş. Yani sizde olan bir şeyse arabanıza yapacak bir şeyiniz yok. Toprakta yürümek elektriği alır derler. Çıplak ayakla toprakta yürümek belki işe yarayabilir.
Kolay gelsin.

statik elektriktir efendim o dediğiniz. böyle yünlü, naylonlu giysiler giydiğiniz zaman vücudunuz ürettiğiniz elektriği boşaltamaz. işte o zaman eliniz ne zaman bir metale yaklaşsa aynen sizde olduğu gibi küçük çarpmalar meydana getirir. korkulacak birşey yoktur doğal birşey yani.

tekerleklerden de olabilir. benim normal lastik statik elektrik biriktiriyor. kışın olmazdı ama kış mevsimi dışında düzenli olarak şok yiyorum. yine de bir elektrik anahtarıyla içeriye de bakın.

arabada kaçak olsa bile 12v seviyesinde olur, ki bu da ark yapmaz. elle hissetmek mümkün değildir.

Bu çoğu kişinin başına gelen iğrenç bir hadise. Bir de üstüne "çat" diye ses gelir.. Kötüdür. Ben trafikte yaşanan stresin ya da yorgun bir günün ardından yaşandığını düşünüyordum bir ara ne bileyim. Yetkili servise sorduğumda "abi o sendendir, toprağa bas abi, şimdi toprak.. " diye başladığında yerlere yatmıştım. Yetkili servis nasıl toprak ile elektriğin hedelerini anlatmaya başlamıştı. Hey alam.

aynısı bende de oluyor. üstelik ben insanları da çarpıyorum bazen. giydiğin ayakkabıyla da alakalı sanırım. kauçuk tabanlı ayakkabılar araçtan iner inmez vücudu topraklayamadığı için ceryanı araba üzerinden atıyor olabilirsin.

Sizden degil efenim. Statik Elektrik.

Bu amına kodumunun statik elektriği yüzünden müşterilerle diyalogum kesildi. Zira adama para üstü verirken gelen çatırtı ; ardından adamın noluyo lan nidası; bunun hergün 10-15 müşteride tekrarlanması...

Allah kimsenin ceryanını yükseltmesin.

Sizden degil efenim. Statik Elektrik.

Bu amına kodumunun statik elektriği yüzünden müşterilerle diyalogum kesildi. Zira adama para üstü verirken gelen çatırtı ; ardından adamın noluyo lan nidası; bunun hergün 10-15 müşteride tekrarlanması...

Allah kimsenin ceryanını yükseltmesin.

veterinere sorsanız ya? :)

ya işte bu veteriner ilginç.
anlamadım ben de. alçı tutmaz. ya ameliyat ya da kendi haline bırakın demiş.
bu ne lan?

(@sütçüoğlu: bu vet. bu tip ameliyatların fiyatından vs den habersiz)

rontgen cektirdiniz mi? kırık oldugundan emin olmak icin mutlaka rontgen ister veteriner. patisinin ucuna basiyorsa kirik yok, ezilmistir demisti bizim veteriner bizim kedi icin. en ufak incinmede kediler ayagi askiya alip iyilesme surecini hizlandiriyorlarmis. pati kırık gibi sallaniyor ayni ama arada ucuna ucuna basiyorlar incinme durumlarinda. veterinere verecek paraniz yoksa bulundugunuz belediyenin veterinerlik islerine muracaat edin ama mutlaka bir vet. gorsun derim ben.

istanbul'daysanız fakültede iyi hocalar var diye biliyorum, erdem bey gibi. ama denildiği gibi rontgen çektirmek lazım vs. bir arkadaşımın kedisi yedinci kattan düşmüştü, ön kollarından birisi kırılmıştı, platin takmışlardı yanlış hatırlamıyorsam, sonra gayet güzel iyileşti.

eğer omuzdan kırıksa ameliyat ya da alçı yapılabilir. en azından sargı yapılır yahu. ne demek kendi kaynarmış... pati içinde, parmak kırığı filan olunca (çok çok ince bir kemik ve çok minik bir alan söz konusu oluyor o zaman çünkü) genelde hiç bir şey yapmazlar, kendi iyileşir ama omuzdan kırık ayağı kendi haline bırakmanız büyük hata olur. ayrıca hayvana da çok büyük eziyettir. ameliyat edilip oraya platin takılabilir ya da alçıya alınır. tabi ki röntgen çektirip kırık olup olmadığından emin olmanız şart. bu kadar ciddi bir sorunda kediyi öyle kendi haline bırakmayın. gezmeye filan gitmesin. bir an önce iyi bir veterinere götürün ya da bir şey yapılana kadar hareketlerini kısıtlayın. ayağı alçılı olsa bile şu an dışarı çıkmaması, dolaşmaması gerekirdi.

kedi yerinde yatmıyor, salmasak da odanın içinde kapının önünde miyavlaya miyavlaya gezmeye başlıyor. yine de dışarı bırakmamalarını söylerim.
ailem ve kedinin durduğu yer bir ilçe, ben orada değilim, büyük ihtimalle sadece inek at vs gören bir veteriner bulabilmişlerdir orda.
bu konularda uzman birini bulmak şart oldu.
teşekkürler.

mecidiyeköye ulaşıp metrobüs yardımı ile hızlı ama kalabalık bir toplulukla avcılar son duraga gelinir, oradan kalkan mavi renkteki beylikdüzü tarafına giden özel halk otobüslerine binilir. yemek tarifi gibi oldu ama, gece geç saat şu vakit.

1. sultanahmet - çapa (tramvay)
2. çapa-yenibosna (otobüs)
3. yenibosna-beylikdüzü (otobüs)

da olabilir.

@sakalbilmemneyi @domine deyus: hmm, ya o toplama kampına esir taşıyan vagonlara benzeyen metrobüse binicem, ya da sultanahmetten 3 vasıta yapıcam öyle mi? iett nin sayfası da daha kısa çözüm vermiyor.

yok mudur tek vasıtalık bir çözüm? mümkün değil midir? merkezi yerde yaşıyorum ben, alışık değilim aktarma yapmaya. ühühü .

mumkun degil tek vasıta.

valla mecidiyeköyden sonra tek vasıta mümkün aslında.. o da e-60'a binmek... ama az var kendisi, saatleri için: www.iett.gov.tr (cumartesi, pazar ve tatil günlerinde yok)

1. sultanahmetten tramwaya binilir. cevizlibağ-A.Ö.Y duragında inilir. (15-20 dk.)
2. iner inmez hemen karşıda görünen üst geçitten metrobüse binilir. Avcılar son durakta inilir. (25 dk.)
3.Avcılar son durakta inip 100 mt yürünür ve buyuk çekmece ya da kumburgaz yazan mavi otobusler binilir. (10-15 dk.) dikkat! kıraç, hadımköy falan yazan otobusleri tercih etmeyin her ne kadar gideriz deseler de 300 mt uzaktaki bir kavşakta bırakabilir.

betlikdüzü otobüsüne binerseniz hatırlı bir mesafe e-5 kenarında yol yürürsünüz. denemeyin bile, en güzel ve kısa yolunuz;

sultanahmet-cevizlibağ (tramvay)
cevizlibağ-avcılar (metrobüs)
avcılar' dan silivri veya kumburgaz otobüslerine biniş- tüyap önü iniş.

bu arada büyükçekmece otobüslerinin bazıları tüyap önünden geçmez, direk beykent tarafına girer, gene işiniz olmaz, silivri veya kumburgaz otobüsünden şaşmayın.

olur da fuar alanının önünde inemezseniz e5 üzerinde sarı minibüsler var, onlara biniverin. e5ten yürümeye kalkmayın, ben kalktım, kalkmaz olaydım.

ayrıca bunkarın servisi de vardı galiba. merkezi yerlerden belli saatlerde kalkıyor olabilir.
araştırmak lazım

google'da zibilyon tane sonuç çıktı, hani belki bakmamışsınızdır diye dedim.
çıkan sonuçların içinden güvenilir bir siteye elbet rastlarsınız.

ben hani bu isleri bilen biri cevaplar, guvendigi bir test gonderir bir iki laf eder die sordum soruyu;)

yoksa maykil gogil elimde buyudu desem yeridir...

yine de tesekkurler...

sen ona myers briggs kişilik göstergesi uygula. Ordan çıkan sonuçla ne iş yapması gerektiği belliolur zaten.

radyo teyp bilmemne bulup söküyosa elektroniğe meraklı olduğu için test sonuçlarında mühendis çıkacaktır. aman diyim olmasın.
kafadan öğretmenliğe, doktorluğa falan yönlendirin.

hukuk olabilir bol okuyorsa. yazilim veya bilgisayar mühendisligi de eskimeyecek mesleklerden

o testler bende bi işe yaramamıştı, gerçi hala bilmiyorum ne istediğimi girdik össye puana göre mühendis olduk, her neyse.
kitap kurdu diyorsun bunu temel alarak eşit ağırlık bölümleri rahat olabilir onun için. önerim şudur bölümleri okuyan ya da mezun olmuş birilerini bulun konuşmasını soru sormasını sağlayın,nerde olmak istiyor, gelecekten beklediğine göre değişir. ben misal temelden fen seçtiğim için pişmanım en azından alan seçmesini doğru yapmasını sağlayabilirsiniz. okulunda ve dershanesinde test yapıyorlardır,ama dediğim gibi bunlar "insanlarla konuşmayı sever misiniz? teknolojiyi takip eder misiniz" tadında oluyor. yine dediğim gibi konuşsun okumuş,okuyan birileriyle

çoklu zeka testini deneyebilirsiniz.
www.cokluzeka.com da hem test varmış, hem de konuyla ilgili bir sürü bilgi. en azından fikir verir.

yazılımsaldır belki, recovery yapınca falan düzelebilir denediniz mi?

yok olmazsa, güncellemeler falan da tamsa geri verin. neler verdiğinize dair tarihli belge olsun elinizde. onlar da yollasınlar teknik servise.
sonuçta ürün ayıplıysa ilk 30 gün boyunca yenisini isteme, ücretsiz tamir, para iadesi ve bedel indirimi haklarınız var. (uygulanış yöntemlerini tam hatırlamıyorum şu anda)

götürdüğünüzde olmazsa kavga edin, müdürle konuşun, müşteri memnuniyetine hiç önem vermiyorsunuz demek ki falan deyin. yollasınlar işte, bastıra bastıra da söyleyin yenisini istiyorum diye. tabi ürünün serviste kontrol edilmesi falan birkaç hafta alacaktır muhtemelen.

bir de tam olarak ne yaparken takıldığını falan öğrenirseniz daha rahat sonuç eld edersiniz.

(git: www.hukuki.net)

madde 4 . ayıplı mal kısmı işinizi görür diye düşünmekteyim.

recovery dvdsinden değil ama ilk aldığım haline geri döndürmüştüm pcyi.
yine donmuştu.

bi laptop aldırmıştım ben şehir dışında iken bir tanıdığa benim adıma. adresime gönderttirdim vatan bilgisayar tarafından. geldi alet bir hafta falan kullandım, üstü de piano black dedikleri cafcaflı hededen. onun da üstünde naylon var, bir hafta sonunda çıkardım, baktım altı leke leke beyaz beyaz ağarmış noktalar var. aradım söyledim müşteri hizmetlerine, "getirecem ben bunu size en yakın zamanda" diye. neticede kendim götürebildim 3 hafta falan sonra aldığım vatan şubesine. dedim böyle böyle, dediler "sizin yapmadığınızı nerden bilelim?, ayrıca 3 hafta olmuş, süresi geçmiş", vs. "yenisini isterim falan" dedim, "teknik servisin değiştirilmesi için onay vermesi gerekli" dediler. gitti servise, 1 aya yakın kaldı. orayı da aradım bir kaç kere durumunu öğrenmek için. teknik servis de bios update yapmış göndermiş geri. gene şehir dışındaydım, şubeye götürdüğümde orda müşteri hizmetleri müdür yardımcısı mı ne vardı onunla direkt temas kuracağımı söylemiş, kartını almıştım falan. aradım onu dert yandım, "teknik servis saçma sapan işler yapmış falan dedim, sorunumu çözememişler", vs. kadın bıktı herhalde benden, tamam ben halledecem işinizi dedi, hemen aynı değerde hediye çeki verdiler, ben de sıfırını aldım laptopun. tekrardan türkiye'nin tee öteki ucuna gönderttirdim bir de. yani değiştirmek istemiyorlar ama onların elinde neticede. cıngar çıkaracaksın biraz. malesef müşteri memnuniyeti denilen şey o mantıkla çalışıyor bu taraflarda. direkt değiştirme niyeti ile git, bunu da belli et, kutusu falan herşeyi eksiksiz olsun, haklarını bildiğini de hissettir, 1-2 hafta içerisinde koşulsuz geri iade hakkın gibi birşeyler olması lazım. tabi tüm bunları yapmadan önce yazılımsal bir sorun olmadığından emin ol, ayıp etme. :)

hocam bu tarz işlerde kesinlikle bilgili olduğunu belli etmeyeceksin. tamamen öküze yatacaksın. öbür türlü sizin çözüm üretmenizi isterler.

@aklimdan zorum var
linki açamadım ben?

teritori,
gözle görülür bi hasar olsa aynen öyle yapıcam ama donmuyor bak bu dedikleri zaman yapacak birşey kalmıyor.
herifin bahanesine baksanıza:
ben ne yaptığımı açıkça anlatmak için opera kurdum firefox kurdum ikisinde de kitlendi dedim adam onlar microsoftun ürünü değil dedi.
yavşak, yarın autocad bilmem ne kurunca nolcak?

çizgi elektronikle (asus servisi) de konuşacağım bakalım onlar ne diyecek.
olmadı mağaza müdürü, genel merkez baskınlarına başlayacağım. yolu yok galiba

madde 4 ü mesaj olarak gönderdim size. ama internette tüketiciyi koruma kanunu diye aratırsanız da ulaşabilirsiniz. maddeler açık. firma yine mırın kırın ederse kaymakamlıklarda bu mevzularla ilgili bir birim var. oraya başvurabilirsiniz. sikayetvar.com a yazabilirsiniz. üzerinde durursanız sonuç almanız muhtemel. firmaların müşteri memnuniyeti anlayışı maalesef bu.

www.vatanbilgisayar.com
1550ye aldım. satıcı abi son günü bugün dedi.
ertesi gün 100tl arttı fiyatı.

orta yaşlı bir kadınsa; gıcık olur. ben her zaman tahmin ettiğimden 5 yaş küçük, 5 kilo eksik, 2 beden küçük söylerim.

yakınlık derecesine ve kaç yaşında olduğuna göre değişir elbette de, siz de tahmin ettiğinizden 2-3 yaş küçük söyleyin, garantiye alın. 30 gösteriyorsa 27 deyin vs.

mesela 26 yasindaki birine 28 dediniz.

cok pis babalara gelmissin diyebilirim ermanen'im. 26, bir kadinin en tehlikeli oldugu yaslardan biridir.

28 e 30 deseydin yanmıştın ama 26 yaşındaki insanın hayattan hala umudu vardır fazla kafaya takmaz bence.

birisi sizden onun yaşını tahmin etmenizi istiyorsa muhakkak yaş kompleksi vardır. geçen kadın değil bir erkek sordu bana. adam nerden baksan 30 gösteriyor. abi 25 bilemedin 26 sındır dedim. adam havalara uçtu sevinçten. kanka manka demeye başladı bana. kullanın efendim insanların komplekslerini. dürüst olana ekmek yok bu dünyada. kadınları tavlamak için birebir yöntemdir. 30 mu 25 de 27 mi 23 de, çenesiyle çok mu oynuyor, saklamaya mı uğraşıyor çenen çok güzel de. farkettiğiniz tüm kompleksleri kullanın. görün ondan sonra hayat hem sizin için hem onlar için çok daha kolay olacak.

gerçek bir olay anlatıcam şimdi.
bi şekilde bir ortamda bulunmak zorunda kaldığım 40 yaşlarında bir adam muhabbet açma girişimlerinde bulunuyo neyse bikaç kelam edildi ardından bana ne kadar küçük gisteriyosun yaşın kaç dedi.sonra sence kaç yaşındayım tahmin et dedi bana.tabi içimden gülmek geliyo manyak mı bu diyorum neyse 40 dedim ben.evet ya nası bildin ama göstermiyorm di mi dedi ahahahah.yoo bayaa gösteriyosun yaşını dedim.ama göstermediğimi söyler herkes falan filan.
neyse 1-2 dk sonra senin de yaşın çene kısmına dikkat edince anlaşılıyo diyip gitti ahahahahahakhdsakhdlkasd

yani erkeklerin de çok taktığı bir mesele oldugunu düşünüyorum

e tabi ki de biliyorum birinin yasini daha dusuk tahmin etmenin daha iyi oldugunu ama boyle bos bulundugunuz bir aniniza geldi ve fazla bir sayi soylediniz diyelim, o zaman ne olur diye soruyorum ben, yani siz problem eder misiniz boyle birseyi, bayanlara soruyorum ozellikle.

hep 18 diyin bence, hoşuna gitmeyecek bayan yoktur :)

unut sen o hatunu.

artık geçmiş ama o anda yapacağın tek şey şuydu: davranışların hal tavırların yaşından çok daha olgun duruyor, o nedenle yanıldım yoksa yüzüne bakınca taş çatlasa 22-23 demek.

bir de şu var, kimi kadınların fiks bir yaşı vardır ve hep onu gösterir, en kötü ihtimal oradan dem vurabilirsin. örnek geliyor dikkat: 22 yaşından itibaren 30 sandılar beni...hep üzülüyordum..aha şimdi 39'da, gene 30 sanıyorlar

(godless commie, selam ederim annecim)

çok da problem olacağını sanmıyorum açıkçası .

bir şey olmaz bir yaş olayından darılacak hatunu zaten bırak, bu kadar abartmasın kimse de...

25 ve üzeri yaşlar 20lerden kopup 30 lara yelken açma tribine sokar.
sen de bu tribin üzerine tuz biber ekmişsin.
bence takar.

kadına göre değişir malesef. sırf kendilerince incelik yaptıkları için bana olduğumdan daha zayıf, genç vs göründüğümü söyleyen insanlara ben gıcık oluyorum. ne gerek var... zihinsel bir marazı olmayan yetişkin bir insan; 26 yaşında olduğu halde 28 tahmin edildi diye absürt fikirlere sürüklenmemeli. allah aşkına kadınların apayrı bir tür olduğu ve kendi mantığınızla onların davranışlarını değerlendiremeyeceğiniz gibi fikirlerden uzaklaşın. sen biri yaşını iki yıl fazla sandı diye kafayı yemiyosan, o kadın da yememelidir. yiyorsa morondur.

yasını yanlıs soyleyip biraz ucarsanız ilk anda size bisi demezler hatta umursamadıklarını da soylerler ama yas mevzusunun acıldıgı herhangi bir ortamda direk sizi anarlar."ya gecen bi arkadas beni bikbikbik yasında sandı oha dedim, salak adam hic oyle gosteriyor muyum" şeklinde kulaklarınız cınlayabilir...

olay budur

gece gece cok guldum. ben 30 yasindayim ve artik biktim etraftakilerin 23 gosteriyorsun laflarindan. bir allahin kulu da objektif olamaz mi, mantikli olun azcik. bana biri 32 gosteriyorsun dediginde sarilip opecektim. insan kendini bilmez mi :)))
yoksa sen miydin o? neyse rahat ol artik hehe

herkes yanlış tahminden doğacak sıkıntılara odaklanmış fakat kimse de "tahmin et" gibi bir cevap hakkında konuşmamış. neymiş oyun mu oynuyormuş hanımefendi? adam gibi yaşını söylese incileri mi dökülürmüş? iltifat beklentisini belli etme için daha yaratıcı yöntemler var, "hadi tahmin et ehuaheuh" ahahahah valla ne desem bilemedim. şu kadın triplerine hastayım. (literal anlamda değil.)

"tahmin etmeme gerek kalmadı, teşekkür ederim" deyip yüzünün aldığı şekli görebilmenizi dilerdim sayın ermanen, neyse artık başka çocuk üzerinde denersiniz. (bu "tahmin et" aynıyle başıma geldi de, ordan biliyorum.) hiç takmayın, olay hakkında düşüncelerinizde yer bile ayırmayın en ufak boyutta.

gıcık olma sebebi kendisinden kadın değil de bayan olarak bahsedilmesi de olabilir.

kadınların kimi buna fazlaca takar kafayı kimi hiç takmaz. ayrıca takıp takmamak dönemseldir genelde. kadına/erkeğe de özgü değildir. nice 35-40 arası herifler gördüm yaşını söylediğinde "ay hiç göstermionuz" diyince kikirdeyen.

bir de, sıkıntılı bir anda karşındaki insan sanki horoskopunu çıkarıp geleceğinden bahsedicekmiş edasıyla "yani kaç yaşındasın? tamam da kaç?" diye üsteleyince insan daha bir daralıyor. "tahmin et?"/"sence?" demek o abuk yüz ifadesini görmek için olabilir.

bundan önce tüm yazılanlar doğru bence. mrtksn'ın gay teoremi bile doğru olabilir :P

valla ben kafadan 18 diyorum, disaridan hoslarina gidiyormus gibi gorunuyor.
icerden ulan ne klise bir adammissin diyebilirler, onu bilemem.

2007 başında çizdirdim bende. derecelerim aşağı yukarı seninle aynı idi. şimdi keyfim yerinde amam gelecek hala net değil. bir kısım risk var dese de yılların verdiği sıkıntı ile yaptırdım valla..

türlerini iyi araştırmanı tavsiye ederim tür tür ameliyat var...

henüz büyüme çağındasın. büyüme ile beraber göz ilerlemen de durduğunda-yavaşladığında şöyle 24-25lerine doğru yaptırırsın. hem o zaman ilk yapılan ameliyatların varsa etkileri daha çok açığa çıkar.
yavaştan al bir süre.

ameliyat olmus ve rahat etmis arkadaslarim var ancak ameliyattan sonra gozlerinde sorun cikan ve epey ugrasan insanlar oldugunu da duydum, bu ameliyatlarda az da olsa bir risk bulunuyormus bildigim kadariyla, ben olmaktan vazgectim o yuzden ama benim goz derecelerim sizinkine gore oldukca dusuk.

tecrubeli ve kullandigi cihaza hakim bir doktor bulun, bana da bunu tavsiye etmislerdi. yani cihazin en son surum olmasindan ziyade doktorun o cihaza ne kadar hakim oldugu, ne kadar cok kullandigi onemliymis.

gözle yani görme organı ile ilgili şikayetleri olan hastalarda lazer tedavisi uygulanır. doktor eline neşter alıpda yaşamını sürdüren biri icin operasyon yapmaz.hayati bir tehlike yoksa. yara izi, psikolojisi falan filan.. ilk etapda sana gözlük yada lens durumuna göre verir. eger bunlarla cözelemiycekse şikayetin mecburen lazer tedavisi uygulamak zorunda. sen doktorunun verdigi tavsiyeler konusunda ilerle. tamam..

önce bekle, askerlikten muaftır raporunu al sonra ameliyat ol. ama kahraman vatan evladı isen bilemem tabii.

muhaflık işini düşünme.
numara 8 miyop komando duyudum bizzat askerde.

bu geyik de döne döne bir hal oldu. bizim bölükte de dört bacağı kesik pilot komando çorbay general vardı. arkadaş, eğer gitmeye gönüllü davranır, sevk istemez, rahatsızlığının belgelenmesine yönelik talebini açık etmezsen genelde gönderiyorlar askere. ama sağlık yönetmeliğindeki asgari şartları belgelenmiş (işte iki göz 14 miyop olsa gerek) bir adamı askere gönderemezler. göndermiyorlar. kaldı ki, muayenede ese çıkarmayıp gidenleri de ara ara askerlik sırasında tespit edip teskere veriyorlar.

benim gözler 4.5 + .5 .75 astigmat filan miyop bedelli askere giderken sormuştum kaç olunca askerlikten muaf oluyor diye 14 ve üzeri dedi anımsıyorum bilgin olsun, bence biraz daha kitap oku 14 ü aş muaf raporu al.

medya patronu olmak isterdim. düşünsene gerçeğin ne olduğunu sen belirliyorsun, yaa...

insaat muhendisi
cok sevdigimden degil, yasamak durumunda oldugum, istedigim yerlerdeki is firsatlarindan oturu..

viper pilotu.

O olmazsa dış ticaret. Uluslararası ilişkiler okuyup dünyanın 4 1 yanıyla irtibat halinde olacağım herhangi bir mesleği yapmak isterdim.
Ya da Acun gibi gez dolaş işleri.

yat tayfasi,
deniz kuvvetleri calisani,
diplomat,
vahsi yasam biyologu,
dunyayi gezen belgeselci,
cruise calisani

genelde dunyayi gezebilecegim bir meslek iste...

formula 1 pilotu. aşağısı kaldırmaz yalnız.
(halen çalıştığım sektör bilişim)

edit: ayrıca (ben de) çevre mühendisiyim, daha onla ilgili bişi yapmadım.

elektronik mühendisiyim.
şu krizde derim ki göz doktoru ya da matematik öğretmeni olmak şahane olurdu.
göz doktorluğu tüm dallar arasında en temiz olanı. mat. öğretmeni ise normalde benden az kazanır ama özel ders vs işleri ile beni geride bırakabilir isterse. saati 100tl lerde özel dersler duydum be. oha.

moda okuyorum, heykel okumak isterdim.hala da istiyorum. ama parayı yaşarken kazanmak istediğim için malesef böyle bir seçim yaptım...

serseri.
(bkz: serseri olmak için gerekenler)

herhangi buyuk bi gemide calismak isterdim ya. fotografci olur, garson falan da olur. boyle iste.

süreç yönetim danışmanı

TV'de resim seçici olmak isterdim. Hani bir ton kamera görüntüsünden o anda ekrana hangisini verileceğini seçen.

büyük bir uluslararası örgütte uzman (nato, bm vs..)

kafam olsaydı erken yaşta, daha okulum bile bitmeden mali müşavir yanında part time çalışmaya başlayıp, okul bitince full time çalışıp, stajımı yapıp mali müşavir olmazdım. eşimi dinleyip, erken vakitte kpss kurslarına falan gidip, banka sınavlarına girer müfettiş, uzman falan olurdum, hiç olmadı devlet kuruluşlarında, bakanlıklarda müfettiş, uzman falan olurdum.

işletme mezunu olup da mali müşavirliğe heveslenen varsa olmasın. sınavlara çalışıp banka müfettişi olmaya, kpss kursuna gidip devlete girmeye baksın.

şu anda güverte okumadığım için olabildiğine pişmanım. gemiciler inanılmaz paralar alıyor. mesela güvertede yerleri silen çocuk en az 1000 lira para alıyor. okul bitiren her hangi bir kimse, 4000'den falan işe giriyor. uzak yol kaptanları 10000-20000 gidiyor.

gazeteci ama dergi ya da haftalık cumartesi-pazar gibi bir ekte kültür sanat editörü.
çarpıcı konuları dosya olarak yapabilmek.
ne bileyim cezaevlerini yazabilmek rahatça, tiyatroları yazabilmek..
ah ah.

eczacı olasım var. olasım var demeyeyim bu saatten sonra zor artık. hiçbir ciddi fikrim yok çalışma koşulları hakkında ama dışardan bakınca cok pratik geliyo. kalfayı koy dükkana takıl filan. necisin derseniz avukatım.

avukatım ama doktor olmak isterdim sanırım.
bir de acayip bir rol model gördüğümden sanırım eğitimci olmak isterdim ama öğretmen filan değil, eğitim danışmanlığı şirketi olan bir eğitimci.

reklamcılık olabilirdi.. işin iç kısmını çok iyi bilmiyorum gerçi ama renkli kişiliklere sahip yaratıcı çalışma arkadaşlarıyla çalışmak zevkli olurdu diye düşünüyorum.. yaratıcılık gerektiriyor oluşu da biraz cazip geliyor açıkçası..
şu kriz şartlarında reklamcılık sektörü de biraz sekteye uğramıştır muhakkak ama yine de dediğim gibi, yapmaktan zevk alabileceğim bir işmiş gibi geliyor..

onun dışında trader da olabilirdim belki. forex işleriyle falan uğraşan.. bu biraz daha stresli bir iş tabii. sürekli ekonomi haberleri, bol zigzaglı grafikler falan.. bilgi ve deneyim de gerektiriyor haliyle. sezgilerinize de ihtiyacınız olabiliyor tabi.. ama tüm bunlara güveniyorsanız, ve sağlam sayılabilecek bir parayla da oynuyorsanız çoğu kişinin 1 ayda kazandığı parayı 1 günde, hatta birkaç saatte bile kazanabiliyorsunuz. (tabi aynı oranda yitirme riski de var)
elinizde kapitaliniz varsa krizden etkilenme gibi bir durum da yok. sonuçta iyi yada kötü, dünyadaki ekonomi piyasası sürekli akıyor; ve size sadece doğru hamleleri yapıp kazanç sağlamanız kalıyor..
ayrıca bu senaryoda işe gitme gibi bir zorunluluğunuz da yok. gözünüz ekranda olsun da, ister yatağınızda çalışın, ister starbucks'ta çalışın, ister masabaşında çalışın. yeter ki gözünüzü ekrandan ayırmayın.

bu arada, endüstri mühendisiyim. kendi mesleğimden de memnunum, çok memnunum tabi ama yukarıda saydıklarımı da içten içe merak ediyorum. (gerçi 2.sini yapabilme gibi bir şansım var. ama gerekli bilgi ve kapitale sahip değilim işte.. :p)

endüstriyel tasarımcı olup şöyle dahiyane şeyler yapmak isterdim:

www.le-clochard.com

ya da cafe açmak. Kendi açtığım yerde pastacılık yapmak.

national geographic fotoğrafçısı.

hdd üzerinde bunların bulunduğu yerlere başka bir şey yazılmamışsa kurtarılabilir.
5 yılda yalan olmuştur onlar

1-2 aya kadar kurtardığım veriler oldu ama hele ki fotoğraf ve 5 yılsa, benim tahminim, imkansızdır geri getirmek.

4-5 yılda ne olursa olsun geri alınmaz mı yani???

bunun mantığı basit. eğer ki silindikten sonra o verinin depolandığı yere başka bir veri yazılmışsa o bilgiyi kurtaramazsınız. e 5 sene içinde de böyle birşeyin olması için makineye neredeyse hiç dokunmamış olmanız gerek. imkansız değildir ama olasılığı çok düşüktür diyelim çünkü muhtemelen çoktan üzerlerine başka veriler yazılmıştır.

bulunduğu yere 5 yıl içinde büyük ihtimalle başka birşey yazılmasının yanı sıra bu tür veri kurtarma işlemleri oldukça zahmetli ve pahalıdır. clean room adı verilen özel yerlerde, hassas işlemlerle yapılır.

kaç kilosunuz, kaç kilo almak istiyorsunuz?
ağır mı çalışıyorsunuz, mesela benchte kaç basıyorsunuz?
kas kütlesini arttıran çiğnenebilir creatine tabletleri var ama kullanmayı kestiğinizde su ile birlikte alınan kasları da kaybedersiniz.


bunlar karaciğeri yorar, böbrekleri yorar. hepsi sentetiktir. siz düzgün beslenin, spora devam edin.
ben yılda toplam 3 ay kadar protein tozu kullanıyorum. onu da spordan hemen sonra tek ölçek (24gr) olarak alıyorum. oturup ölçülerimi almadım, toz öncesi ve sonrası bir fark var mı bilmiyorum. yarım kutu yumurta tozum kaldı. onu da bitirdikten sonra sentetik supplementleri tamamen keseceğim. yumurta makinası aldım. sabahları 4 yumurta beyazı yiyorum, en azından doğal.

1.75 boy 58 kg.

en azından 5-6 kg almam lazım.vücudum şu an için iyi göğüs çatalım karın kaslarım falan var .kollar da keza öyle ama beslenmem yetmediği için daha fazla basamıyorum veya bassam da pek bir işe yaramıyor.benchte şu an 50 basıyorum.incline bench 40 vs.

bir takım ciğeri yoran ilaçlar kullandığımdan dolayı hafiften tırsmıyo değilim o yüzden sordum.

Ağırlık çalışacağın günler protein tozu + amino asit alabilirsin, ancak diğer günleri de es geçme, çalışmadığın veya kros yaptığın günlerde karbonhidrat tozu al.

Amino asitlerin hap olanları güzeldir, özellikle universal markayı tavsiye ederim. Ama protein ve karbonhidrat olayında hap görmedim hiç Karbonhidratın yine universal markalarda, çukulatalı olanlarının tadı inanılmaz güzeldir, fakat protein tozlarını ne yaparsan yap tadı kötü kalıyor.

Ciğeri ve böbrekleri yorar, ancak yine de belirli bir süre (6 ay-1 yıl) kesintisiz kullanman daha yararlı olur.

@want2die

ahaha yemek yiyebilsem bu tür hareketlere girişmem zaten:d 3 öğünden fazla yiyemiyorum.ayrıca spor yapmasam daha kötü olur en azından üzerime kıyafet bulabiliyorum :d

Protein tozu daha iyidir. Alın, kullanın, hiçbir zararını görmezsiniz...

Eskiden whey'lerin yani protein tozlarının biyolojik değeri düşüktü yani vücut içerisinde amino asitler kadar iyi kullanılamıyorlardı ama artık filtrasyon teknikleri gelişti ve aradaki bu fark kapandı. Bir de artık whey'lerin içerisindeki yağ ve karbonhidrat değerleri sıfıra yaklaştı; amino asit ile arasında bir fark kalmadı. Hatta protein tozlarında tek serviste 30 gram alırken amino asitlerde 8-10 grama bağlı kalıyorsunuz. Protein tozu ve amino asit aslında aynı şey ama protein tozu daha ekonomik.

İçiniz de rahat olsun, hiçbir zararı yoktur. Protein tozu bebek mamasından daha masum bir gıda desteğidir. Peynir altı suyunun filtre edilmesiyle elde ediliyor.

Günlük beslenmeniz sağlam değilse protein tozu almanızın da bir değeri kalmaz. Protein tozu mucize yaratmaz, sadece günlük beslenmeyi destekler. Eğer desteklenecek kaliteli bir beslenme programı takip etmiyorsanız boşuna para verirsiniz. Sistematik bir şekilde yüksek proteinli beslenin.

çok uzun zamanlar önce uzunca bir süre bu işle uğraşmış hali hazırda yaş 40+ olunca sadece koşu ve fitness yapan birisi olarak 1.75 boy 58 kilo ve adele definition ı tamam bir vücut için toz vs kullanmanıza gerek yok sanırım. 65 kilo ve üzeri sizde çok fazla gözükecektir. benim naçizane önerim kiloyu 60-62 arasında tutup yağ yüzdenizi %15 civarında tutmanız olur hem six pack , eight pack olur hem de daha high definition görünürsünüz. vücudunuz ürkütücü de olmaz.

Hizli bir sekilde kilo almaya ihtiyacim var diyorsan protein tozundan ziyade gainer kullanmalisin. Marka olarak da Hardline fiyat/verim acisindan iyidir.

Bana sorarsan eger paran varsa ikisini de kullan, zaten duzgun bir beslenmeyle bunlari takviye olarak kullanirsan 2-3 ay icerisinde diledigin kiloya ulasacaksin. Bu kadar surede karacigerler o kadar da yorulmaz.

Aminoasit hapiyla tek seferde alabilecegin protein miktari dusuktur fakat kullanim kolayligi acisindan iyidir. Gun icerisinde okulda-iste 4-5 tane suyla birlikte alip ihtiyacini giderirsin. Protein tozu ya da gainer'i hazirlamak o kadar kolay degildir.

amino daha ileri safhalarda iyi olur.
şimdilik toz iyi.
ama bu kiloyla önce weight gainer lazım bol bol.

günde iki kez, yarım litre süte bir doz gainer.
kusarım deme, bi iki kez kusacaksın ama değecek.

whey aminoya göre daha ekonomiktir. ve amino asit diye sıkıştırılmış kazeini de dayayabiliyorlar.
haldır huldur kilo almaya çalışma. çok hızlı alırsan aldığın kilo çoğunlukla su ve yağ olur. senin ihtiyacın izole bir whey. all stars'ın iso-techi iyidir. kalktığın gibi bir ölçek, antreman sonrası 30-40 gr al. onun dışında kaliteli bir şekilde beslen, kilonu alırsın ama acele etme. göbekten şişmenin bir anlamı yok. bulk ekmek yiyerek yapılmaz.

polisler o karaborsacıların kim olduğunu bilmiyor mu sanıyosun?

celalettin beyle ilgili biraz bilgi almak, başlığını karıştırmak bilgi verecektir sanırım olayla ilgili. zaten bunu biliyorsundur muhtemelen de, polise böyle bir şikayetle gitsen alacağın cevap ehehe mehehe falan olacaktır, dayak yemezsen şanslı çıkarsın.

polislerle işbirliğindeler

Yav iyi de bu polislerin arasinda hic mi adam yok? Benim tanidigim iyi polisler var, ne kadar cakal polis varsa bir o kadar da adam gibi polis var.
Peki ben kendi polisimi kendim getirsem nasil olur, eheh. Yani baska yerden tanidik, üst rütbeli polisi oraya getirsem, zaten karaborsaci cakallarin yüzü tanidik, o polisin orada yetkisi var midir?

korsancılık karaborsacılık vs vs bilumum tüm işler polissiz olmaz.
korsan cdci bir çocuğa zabıtadan polisten korkmuyor musun yahu dediğimde "oho onlar bizden yav" demişti.
nöbette rüşvet toplamak için birbirlerine nöbet satan polislerin olduğu bir ülkede yaşıyoruz unutmayınız.

şu yapılabilir, bunların kimliğini tespit edersin, sonra yalnız yakalayıp- biraz da kalabalık gidip- rahatlayana kadar döversin. bundan sonra buralar bizim gibi bir mesaj da verirsin eheh. zamanında böyle bir hırsızlık olayı oldu, biz polise teslim etmeden önce ağzını burnunu dağıttık öyle verdik polise. zaten polis yarım saat sonra bırakacak adamları muhtemelen, yapmak lazım böyle şeyler.

o polisler de böyle işlere giremezler, yoksa o bölgeye bakanları karşılarına almış olurlar. zannetmiyorum ki böyle bir kahraman çıksın. bir de polisi tutup hadi hacı ava çıkalım diyemezsin ki, bir şey yapabilecek olsa zaten yapar.

@ tahsin

ahaha bu cözüm de aslinda mantikli. ihkak-i hak diyorsun yani, madem yüce devletimiz cözüm bulamiyor, biz buluruz.

- yine de ben de biliyorum polisler bu isin icinde ama bütün mecidiyeköy, sisli cevresindeki polisler de degildir herhalde. benim derdim bunlara saglam ceza yedirtebilir miyiz? ama bir saat sonra birakirlar muhtemelen.

Ulan ne boktan ülkeymis kardesim, resmen cözüm bulamiyoruz bu kadar adam. Valla belki degismistir bir seyler, ben gidip deneyecegim sansimi acik konusuyorum :) Böyle gider mi bu hayat`?

şimdi düşündüm de, biz de besliyoruz kardeşim bu adamları. karaborsadan bilet alıyoruz, korsan cd alıyoruz, hatta ben de bizzat polise rüşvet verdim. sağolsun çok yol gösterdi, en başta anlamadım ama açık açık çorba parasından bahsedince haa deyip 10ytl vermiştim amcaya. sezen aksu'dan gelsin,
masum değiliz hiç birimiz.

Iyi de bize yapacak bir sey kalmiyor ki. Ben ceyrek finale cikacagimiz bu macta stadta olmak istiyorum, bu karaborsacilar olmasaydi, biletix'ten de alamasaydim, gecmis olsun der otururdum.
Ama adam yazmis foruma "25 adet yeni acik üst vardir" diye. Seve seve alacagim, ortada bilet kalmamis olsa evimde izleyecegim ama biliyorum ki orada bilet var, alasim geliyor.

artık öyle bir duruma gelmiş ki olay, birkaç kişinin tepkisiyle falan engellenebilecek aşamayı çoktan geçmiş. hemen hemen her işte bir şekilde illegal işlere kıyısından köşesinden bulaşıyoruz. yapmasak, zarar gören yine biz olacağız, esas kaymağı yiyenler pek zarar görmeyecek. bu tip işlerde de insanları suçlayamıyorum artık, böyle gelmiş böyle gider bu iş. çünkü düzeltmek için tutunacak bir dalımız yok, yapacak bir şey yok.

almayın abicim karaborsadan bilet madem öyle.
talep etmeyin ki arz olmasın.
3 kere götünde patlasın 25 tane bilet de bak yapıyo mu bi daha karaborsacılık!

Ben de diyorum "almayayim götünde patlasin" diye ama biliyorum ki organize bir is olmadigi icin o adam yine elbet birisine satacak. Ya büyük kampanya baslatacaksin ellerinde patlatmak icin, ya da baska bir cözüm.
Ben kendi kendime almadigimla kalmis oluyorum bir nevi sonra.
Bir de ultrAslan kendi sitesinde her gün "korsan almayin, aldirmayin" diye cazgirlik yapiyor kendi ürünlerinin korsanlari var diye. Karaborsanin kralini yapan kapali göbek müdavimleri.

bir kere karaborsacilik tam olarak yasadisi degil. yani teorik olarak, elemanin birinin gidip bir yerden toptan mal almasi ve bunu piyasaya daha pahaliya surmesi hususunda devlete bir giren cikan yok. esas problem kacak satis, yani vergisiz satis olayi. devlet bir tek bu yuzden karaborsacilardan hazzetmez. ha ama dersin ki karaborsadan kazanilan paralarin gittigi yer devletin umrunda degil mi? umurunda, ama devlet de iste bunu bilmeyi tercih eder, organizasyonun kopeklerini yakalamaktansa patronunu yakalamayi, hatta terorle mucadelede ve guvenligi saglamakta buyuk hedeflerle karsi karsiya olan devlet, mumkunse patronunu kendisine calistirmayi tercih eder.

o yuzden, simdi polis bunun icindeyse polis rusvetcidir, ya da kotudur dememek lazim. karaborsa olayi her durumda, polis ne yaparsa yapsin olacaktir, talep var ise arz da var. eh madem bu adamlar olacak, bu adamlari bizden yapalim, ortaliga goz kulak olsunlar, arada biz de biraz para yiyelim.. ha yarin saha ici guvenlik sorunlari cozulur, kimse cam sise, telefon pili atmaz, pkk, ibda-c falan bomba koymakla tehdit etmez, hakemin dayakla oldurulme tehlikesi olmaz, o zaman polis isportacilarin pesinden gidecek bos zamani bulur, bence. (ayni sey bazi halka acik meydanlardaki isportacilar icin de gecerli)

bir de uzerine bu karaborsa isi organize bir is. sen simdi dusun, sahanin oraya 6 adam dikiyorsun, bunlarin hepsi 200 bilet alsa-satsa, bilet basindan 50 kagit marjin cikarsalar, her mac basina 60000 tl lik arbitraj var ortada. polisle de anlasmissin. sonra zeykur valekov, mugla polisi ve ugur dundar esliginde senin adamlarini avlamaya geliyor... yahu birakirlar mi oyle kolay parayi, millet iste bu gibi seyler yuzunden oto galerisi falan kursunluyor..

o bakimdan, bir anlami yok, karaborsa toplumun reddi ile, kurumsal duzenleme ile degisir, yani ya toplum olarak satin almama karari alacagiz karaborsacilardan, ya da bilet alimlari internetten kartla olacak, cok az bir kisim kapidan son dakikada sira ile satilacak, alan siradan cikamayacak falan..

ayrica bu ulkemizdeki futbol kluplerinin seffafliginin tartisilir oldugu son 10 yilda, kluplerle karaborsacilarin yapmis olabilecegi bir kar paylasimi antlasmasi bile olabilir; dunya havayollari son 50 senedir yasal olarak "karaborsacilik" yapiyor, ve bu olay gayet de ekonomik acidan dogal bir sey, havayollarina izin vermisiz, kluplere niye vermiyoruz?

@bunubenyazdım: demek ben boşuna iktisat dersleri almışım. karaborsacılık dünya üzerindeki neredeyse bütün devletler(türkiye'de dahil) tarafından yasaklanan bir oluşumdur ve cezai yağtırımları vardır. burada devletin düşündüğü vergi kaçakçılığından çok halkıdır. bu işin içinde olan herkes, polis de dahil olmak üzere suçludur. görevi halkın güvenliği ve huzurunu sağlamak olan bir kurumum mensubu karaborsacılığa göz yumuyorsa suç işlemiş demektir.

ayrıca hiçbir futbol kulübü karaborsacılarla işbirliği yapıp bir ekonomik getiri beklemez zira belirttiğin 60.000 tl'lik kar futbol kulüpleri için çok ufak rakamlardır.

@bunubenyazdim teritori'nin de belirttiği gibi suç bu. en basitinden istanbulda rant olan her sektörde olduğu gibi adam bunu tek başına yapmıyor. zeykur valekov mesela ordan bir kişiyi yakalasa o bir kişinin ardından en az 10 kişi çıkacaktır ve zeykur dayak yediğiyle kalacaktır. onun için hiç tavsiye etmem. istanbulda büyük paraların döndüğü her sektör böyle. korsan cd mesela. gidin işte tahtakale, kadıköy tarafına biraz cd lere bakın sonra almaktan vazgeçin adam sırf almaktan vazgeçtin diye üzerine yürüyor. ordakiler zaten çete. bir durum olursa en az 20 kişi sana dalmak için hazır bulunuyor.(genellikle kürt ve doğulular) bu durum karborsacılar içinde geçerli.bunubenyazdım'ın dediğinin aksine bu bariz suç. valla zorlasan çıkar amaçlı suç örgütü kurmaya bile gider (adamlar nerdeyse örgüt) onun için zeykur bence hiç bulaşma. polisinde yapabileceği bir şey yok .ordakiler 1 ,2 kişi değil. polisin kararlı büyük bir operasyon düzenlemesi gerekiyor oraya.

teritori, camasir suyu; yahu evet guzel, kanuna gore suc islemis demektir de, teorik bir devlet yapisinda, kanunlarin halk tarafindan yapildigi bir ortamda, polis, devlet ve ona bagli diger kurumlar halka hizmet icin var iken dogru dedikleriniz, ona karsi cikan yok.. tek devlet olsa idi dunyada, bu sistem boyle devam ederdi, guzel de olurdu. ama cok devletli bir dunya duzeninde bu kanunlar devletlerin varligi ve guvenliklerinden sonra ikinci plandadir. patriot act ozgurlukler ulkesi amerika'da nasil cikabiliyor ise, devletin gucu tehlikeye girdiginde hak ve ozgurlukler biter. anayasada vermisiz bu gucu devlete. bu baglamda karaborsacilik kanunda suc olsa da, daha ciddi suclarin var oldugu bir ortamda pesinden kosacak polis verilmedigi icin, polis verilse de sucun bitmesi icin uzerine fazla gidilmedigi icin de facto suc degildir demek istiyorum. devlet niye boyle yapiyor dersek: cunku devlete giren cikan tek kismi vergi vermemeleridir, ve devletin en buyuk problemi de su anda karaborsacidan alinamayan vergi degil.

biraz daha acarsam, ki uzun olacak: yani pratikte, devletlerin umurunda degildir halk diyorum ben. feodal rejimden ya da teokrasiden, diktatorlukten, komunizmden vb. den demokrasi dogdu diye artik guc halkin elinde falan sanilmasin, yonetme gucu baska bir isimle baska bir ust zumrenin eline gecer herhangi bir devlet yonetim degisikliginde, halk uzerinden kendini beslemeye devam eder bu yeni yonetim de.. halk kendi kendini yonetse idi otv'nin uzerinden kdv diye bir olay olmazdi, en baba kanunsuzluk bu olmali bence, daha otesi olamaz. neyse bu baglamda bu ust zumre icin gucun korunmasi herseyden once gelir, yonetmelikte "halkin huzuru" vb. gibi geyikler gecse de polisin ve ordunun gorevi oncelikli olarak devleti korumaktir, devlet olmazsa halki korumanin bir anlami olmaz. sonra insan haklari, yasa, kanun falan tamamen duzene uydurulmus geyikler ki milletin gozu boyansin. yani bunu tartisabiliriz daha da, geldigimiz nokta sudur ki, istanbul emniyet muduru kim olursa olsun, ben de olsam, onceliklerimi dusunmeliyim. bugun istanbul'da atiyorum 10 bin polisim var, ben bu gucun ne kadar miktarini neye kaydiracagim? en buyuk sorunlarim neler? terorist orgutlesmeler ve uyusturucu. niye? cunku terorist orgutlesme zaten dis ve ic amaclarin desteginde silahli eylemlerde bulunuyor, uyusturucu da cok buyurse meksika gibi devletin de uzerine gecer. devletin duzenini bozmak icin dini ayrimciliktan etnik ayrimciliga kadar her turlu yasadisi faaliyet donuyor, bombalar koyuluyor, universitelerde ideolojiler fikir alis verisi, aydinlanma kismini komple atlayip direk catismaya donuyor, ordunun imaji bozulmaya calisiliyor ergenekon ile, birbirinden “laikci” ve “dinci” diye bahseden buyuk gruplar olustu, sonra pkk'nin cokertilmesi icin uyusturucu dagitim yollari el degistirdi, transferi "pkk olmasin da kim olursa olsun" diye kontrollu ellere alindi 1992'ten beri, eh bunlar buyudu cetelesti, ciddi bir probleme donustu, ben boyle tehditler ile karsi karsiyayken gucumu stad onunde karaborsa bilet satan, bunu yaparken kimseyi oldurmeyen tiplere mi yollayacagim, yoksa elimdekiler ile once en buyuk tehditleri bertaraf edip sonra daha kucuklerine mi yonelecegim? ustelik karaborsaciyi yakalasam da iceri tikamiyorum uzun sure, ve bana reelde tek zarari vergi, niye bunun pesinden gideyim. daha kapkacci var ondan once toplumun uzerine buyuk dert olan.

bundan daha da onemli olan, ben bir guc unsuru devlet olarak karaborsaci eleman yasadisi olsa da, bunu yoketmeden once menfaatlerime uygun sekilde nasil kullanabilecegimi dusunmeliyim, simdi bir kere benim bu elemani temizlemem mumkun mu onu dusunmem gerekiyor. Pismanlik yasasi diye bir sey var, pkk itirafcilarina uyguladigimiz, onun gibi dusun, bazen suclunun da sucunu gozardi edip yararlanmak lazim bildiklerinden, karaborsa her zaman olacaktir, son dakikada gelen ve stada girmek isteyen adam oldugu surece. ben bunu zaten ancak denetim altinda tutabilirim, yokedemem. hadi kastim stadin icine yigdigim polis kadar disariya da yigdim, ve herifleri cokerttim, eh bunlar gidip baska bir yerde yine yasadisi is yapmayacaklar mi? bir karaborsaciyi kac sene iceride tutabilirim ki? cikinca o vasifsiz eleman vergisini veren duzgun vatandas mi olacak? onun yerine ne yaparim? kendi amaclarim icin kullanirim, isim dustugunde bana hizmet ettikleri surece yasamalarina izin veririm, istihbarat olur, baska amaclar olur (onceki mesajda anlattigim tarzda)..

tabii bu konuya tamamen turkiye sartlari icinde bir bakis acisi, dedigim gibi bu en buyuk tehditleri adam gibi eleyelim, o zaman bakilir duruma. ama burada, amerika'da bile karaborsaci var, olmaya da devam edecek. Hem esas polis devlet burasi, $30000 kisi basi gelir ile bunlar cozemedi ise ben mi cozecegim?

klupler acisindan da soyle bakmalisin konuya, ben klubum, 100 bilet satiyorum, bundan 1000 gelir elde ediyorum. fakat ortadaki pazar 1200 liralik, cunku birileri var son dakikada bilete iki kat para odeyen. simdi ben istersem bunu kendi adamlarimla da yapabilirim, kasadan da yapabilirim, her hafta 60000 tl gelir bir sezonda butun gencler idman yurdunun giderlerini karsilar. niye tanimadigim heriflere yediriyorum o parayi?

yani en sonunda demek istedigim, ortada bir talep var. bu talebin degerlendirilmesinden dogan bir gelir var. bu isin en baba mafyasi oldun diyelim, her hafta 4 onemli mactan onceki hesapla 60ardan 240bin tl para kaldirilabilecek bir pazardan bahsediyoruz. (yalniz pazar hacmini komple attim, 10bin falan cikarsa toplamda, gecenin bu saatinde yazdigimla kalirim) boyle bir para ile neler finanse edilir bir dusunelim. sonucta kim kaldiracaksa karaborsayi, o paranin uzerine de oturmak isteyecektir.

ayrica hazir baslamisken baska durumlari da bir dusunelim, mesela trafik polisi olayi. ben simdi ataturk havaalanindan istanbul'a dogru 120 ile gitsem hicbir sey olmaz. niye? cunku otobanda devriye polis gezmiyor. trafik polisi sistemimiz sehrin buyuklugu nedeniyle checkpointler uzerine kurulu. benim 120 ile gitmem, kaza yapip olmem devlet icin problem degil, mesele benim kaza yapip baskasinin da canini almam. o yuzden yuksek hiz kanun disi, aksi olsa idi yuksek hiz ozel pistte de kanun disi olurdu. (ayni sekilde, karaborsa halkin huzurunu falan bozdugu icin degil, devlete vergi vermedigi icin kanun disi. aynisini futbol klubu yapsa idi problem olmazdi. hem ayni sekilde son dakikada iki-uc kati fiyata bileti havayollari da satiyor, devlet acisindan bir problemi yok bunun, cunku vergisini veriyor) neyse bu trafik polisi orneginde neden polise cikismiyorsunuz, e-5 te millet yuksek hizlarda makas atiyor, halk sagligini tehlikeye atiyor diye?

hem al bir baska ornek daha: delil olarak youtube'a videolari konuluyor bunlarin, niye kalkip da devlet youtube'u kapattirmiyor "yasadisi aktivite videolari var" diye? ama oyle degil iste, "toplum huzurunu bozucu hareketler" adi altinda devleti temsil eden ideolojilere ve kisilere karsi provokasyonda bulunan videolara devlet ani ve kesin guc kullaniyor, geriye kalanlar ikinci planda.

ve bu yanlis degil. iki bucuk sene once yasar buyukanit buraya, dc'ye geldiginde bir aciklama yapti toplanti sonrasi. ne dedi? "kimse turkiye'yi bolemez, karsisinda bizi bulur, turkiye cumhuriyeti bolunmez bir butundur" niye dedi? yani genelkurmay baskani gayet guler yuzle amtrak'a biniyor, new york'tan dc'ye geliyor, burada temaslara giriyor, sonra birden bire boyle bir aciklamada bulunuyor.. ne dediler sizce kendisine o toplantida? ne gibi problemlerimiz var ulke olarak son alti senedir, devlet once kendisini korumak zorunlulugunda, halkin guvenligi su sirada ancak ve ancak politik bir etkisi olacaksa onemli, yani karaborsacilar nedeniyle duyulan guvensizlikten hukumet krize dusmez, ama ulkenin dort bir yaninda iki ayda on bomba patlatirsan, mecliste insan haklari geyikleri ile federal kurt devleti kurulmasi baskisi yaparsan, ulkeyi yok yere etnik parcalara bolersen hukumet gucunu kaybeder.

ben de hukumetin bir kolu olarak, yani polis olarak, onceligimi bu sebepten oturu teroru ve kutuplasmayi engellemeye ayirmaliyim, ve o sorun bitene kadar da devletin bakis acisi "bu amacta benim yanimda olan simdilik dusmanim degildir" olmali.

ne yazik ki adam gibi burokratlarla, etnik ve dini ideolojilerden bagimsiz olarak halkci bir sekilde devlet yonetecek durumda degiliz ulke olarak. kalkip bu avrupa da niye boyle degil der isek, bizde etnik cekisme silahli oluyor, belcika'da etnik olarak ayrilirken maksimum birbirlerine pasta atiyorlar protesto niyetine. isvicre'nin anayasasinda da belcika'dan toprak talebi yok. o devletin ne yapmasi gerektigini soyleyen haklar hukuklar kanunlar da esasta bu ulkeler ornek alinarak inceleniyor, biz o ulkeler gibi degiliz, olana kadar da olaya o bakis acisindan bakmamak lazim.

yani karaborsaci esas tehdit degil, ortadan kaldirilmasi guc, daha silahla zorla karaborsa bilet satan da gorulmedi. Ayrica karaborsa yapilan hareket ile kimsenin huzurunu bozmuyor, karaborsaciligi kanunsuz yapan iki husus var, birincisi haksiz kar saglamak, ki bu esas urunu sunan kurulusu, yani ekonomiyi, yani kapital sahibini korumak icin, halki degil, ikincisi de bu kazanctan vergisini vermemesi. Yoksa ben nasil gidip 5 arkadasima ayni anda bilet alabiliyorsam o da 100 arkadasina aliyor kagit uzerinde, baska da bir farki yok. Ha ne zaman karaborsaci kendi kendine mafya olur iste o zaman durum degisir, devlet tepesine biniyor ve binmeye devam eder, ama o zamana kadar da devletin umrunda olmayacak. keske olsaydi, devlet umursasa idi, yasadisi is yapan herkesin tepesine binse idi, cok daha guvenli, cok daha mutlu olurduk, ama ne yazik ki devlet su anda daha ciddi islerle mesgul.

ve butun bunlari dedikten sonra belirtmeliyim ki, bence her devlet ilk kurulusunda, ideolojisini yasarken guzeldir. o ulkenin kurucusunun devri herhangi bir nedenden oturu bitince, ideoloji de biter. geriye nema olayi kalir. herkes yonetime gecip menfaat edinmeye bakar. boyle gidecektir, 60 milyonluk ulkede her karari herkes oylamadigi surece. hatta daha da geriye gidelim, antik yunan demokrasisi gibi yalnizca egitimli zumrenin oy verebilecegi bir duzen olmadikca, gittikce sectigimiz zumre daha populist takilacaktir.. simdi gelip "polis niye beni korumuyor" diye sormanin anlami yok, herkes menfaat pesinde, polis de bir menfaat takipcisinin kolu, zeykur valekov da herkesten bagimsiz, arkasinda ugur dundar ve mugla polisi ile mecidiyekoy'de olay cikariyor...

yoksa ben de istiyorum karaborsaci olmasin, ama ondan once sunlarin da teker teker kalkmasini isterim: yurtdisi cikis harci, otv, atv, kdv, gelir vergisi, vergi iadesinden alinan gelir vergisi, besiktas'taki garip silindir anit (gerci kalkmis da olabilir gormedim uzun zamandir), istanbul'un trafik sorunu, teror, oss, turlu ayrimciliklar, toplum icerisinde kast sistemi, bodyguard ve cover muesseseleri, taco bell, gece tarifesi, sosyal sigorta, roaming charge, vize, yani daha sayarim da boyle, hepsinin mantikli bir aciklamasi var, hepsinin bir geregi olmus veya geregi devam ediyor, zamanin otesinde olan bazilarinin da degismesi o kadar cabuk ve kolay degil bazi dinamikler nedeniyle.

hocam devletin polisin öncelikleri arasında 1 mayısta bilmem kaç bin polis toplayıp, hatta şehir dışından sırf 1 mayıs için polis getirtip fazla olay olmayınca o polislerin çimenlerde pineklemesini sağlamak da yer alıyor mu ? 1 mayıstaki durumu biliyorsunuz o kadar organize polisle kaç suç örgütüne baskın da düzenlenirdi. ama amaç üzüm yemek değil bağcıyı dövmek. sonra 2. yada 3. sırada dediğiniz sorunlar koca bir bölge. istanbulda tahtakala ve yazıcıoğlu işhanın oralar korsan cd ler tarafındna işgal edilmiş .koca bir bölge burası. adamlar artık mafya olmuş burada. sonra değnekçiler var. hocam bunlar daha arkaya atılacak sorunlar diye diye istanbul yaşanmaz bir hale geliyor.karborsacılarada bakın, emin olun onlardada kendi aralarında çeteleşme var. bir de polisin çok büyük bir beceriksizliği var. yani polis bir suçlama dosyası oluşturamıyor. bir suçlama dosyasında deliller, kanıtlar eksik. suçlama açık değil .tanıklar net değil. e savcı ne yapsın.adamları serbest bırakıyor. ben meselede tamamen polisin artniyeti ve beceriksizliği olduğunu düşünüyorum. öyle olmasa 1 mayısa o kadar polisi yığacak kararlılıkla neler neler yapılırdı.

eklemek istediğim bir noktada amerika'daki polisler hakkında. ordaki durum çok farklı.(aslında farklı değil bizdekiyle aynı) mesela alpacino'nun oynadığı serpico filmnini izleyin. orda polislerin iç yapısı filan herşey anlatılıyor. hatta serpico (alpacino'nun oynadığı rol) filmin bir yerinde "eğer bu kadar rüşvet almak için harcadıkları enerjiyi suçluları yakalamaya harcasalardı suç kalmazdı" meailinde bir cümle söylüyor. bizde de durum buna benzer; "eğer ............ için harcadıkları enerjiyi suçluları yakalamaya harcasalardı suç kalmazdı" ( noktalı yerleri siz doldurunuz )

önerilerim şunlar ;

1- karaborsacılara bulaşma ağzına sıçma olasılıkları çok yüksek.(acı ama gerçek)
2- karaborsadan bilet alma. kimse bilet almazsa böyle birşeye gerek kalmaz. ben kulüplerin bile bu işin içinde olduğunu düşünüyorum açıkcası. ömrüm bitti her bilet satış günü 4 saat ayakta dikilip en dandik yerden bilet almaktan.