Uykudayken, REM atonisi yüzünden hapşıramazmışız. REM atonisi denen şey, REM uykusu sırasında, motor nöronların uyarılmadığı ve refleks sinyallerinin beyne aktarılmadığı bedensel bir durummuş. amma velakin, yeterince dış etken uykumuzdan uyandırıp hapşırmamıza neden olabilirmiş. tabii burda önce rem'den çıkmış olmamız gerekiyor.

allerji olabilir. ömrümün 2 yılı uykudan hapşırarak uyanmakla geçti. berbat bir duygu

senin sipariş verdiğin şubede yok bence daha 3 gün önce yedim çünkü.

kaldırıldı bence, çünkü internet siparişlerinde de yoktu sarımsaklı mayonez seçeneği en son.

dün yedim ataşehirde. yerine göre değişiyo.

yemeksepetinin soslar bölümünde yazmıyor ama notlara yazınca bol bol getiriyorlar

ben de artık istediğimde yok diyorlar

dun acibadem de vardi.

evvelki gün şişli'de vardı.

dün cevahirde yoktu. hoş diğer menülerin kalmış olması bile mucizeydi. stok durumu ve teminle alakalı sanırım.

var. adana.

markette de var. al evde yap burgerini. oh.

ne yediğinizin farkında mısınız?

kitap okumak aklında kalması açısından değil, türkçe ve ifade gücünü arttırmak için tavsiye edilir.

kitap okuyarak tabiiki
ama bu uzun bir süreç öyle 1 tane kitap okudum niye hala saçmalıyorum demeyeceksin.. devam edeceksin okumaya..

ayrıca kitap insanın aklında kalması için değildir! hey Allahım

kendi kendine konuşarak pratik yapma da iyidir.

87 doğumluyum.

2002-2003 yılı itibarı ile internetten online işler yapmaya başladım.
Full time olarak ilk işe üni bittikten sonra 2007 yılında girdim.
Mevcut iş yerime giriş tarihim 18 aralık 2008.

92 doğumluyum.
haliyle üniversite öğrencisiyim,1 ay önce 3 hafta çalıştığım part time bir işim oldu sadece.

'89.

üniv 3. snf.

91 li
üni 1.sınıf

90 doğumluyum. Almanca Öğretmenliğini 2 sene okuyup bıraktım, şimdi dış ticaret 2. sınıfım. 3 sene yazları Bodrum'da turizm acentesinde operasyon görevlisi olarak çalıştım.

1990 yılında doğdum. Bankacılık okudum, bu sırada iki farklı bankada ticari departmanda staj ve asistanlık yaptım. şu an aynı üniversitede edebiyat okuyorum. çalışmıyorum. ilk full time işe 16 yaşında başladım, lise öğretmenimle aynı maaşı alıyordum. full çalıştığım işi okul açılında part time'a çevirdim. lise 18-19 yaşları arasında muhasebe bürosunda ve gümrükleme şirketlerinde staj yaptım.

84'lüyüm. üni.mezunuyum. 18 yaşımdan beridir çalışıyorum.

'88 doğumluyum. 2007'den beri aktif olarak dergi sektöründe çalışıyorum. lisans bitti şimdi yüksek lisans'tayım. hem iş hem master durumu.

93, üni 1. sınıf.
geçen ay 3 hafta part çalıştım, beğenmedim bıraktım.

'89

10 aydır çalışıyorum.

rec
1408
el orfanato

tavsiyem yok.
çünkü korku filmi yok bence. olmuyor yani. ben de bu konudan muzdaribim. altıma sıçırtçak bir film önerene bira ısmarlarım. o derece.

(bkz: the descent)

film değil dizi önereyim sana hem devamlı olur istediğinde tırsarsın.

(bkz: american horror story)

ilk 4 bölüm iyi sonradan korku öğelerini yitiriyor ama.

karar verilmiştir el orfanato teşekkürler

@lorenzen korku filmi olayı bu olmuş zaten, aradan 2-3 filme bakıp diğerlerine bunlar korku filmi mi peh denmez, çünkü korku filmi dediğimiz şey onlar zaten çoğu kişiye komik gelen yaratıklar,hayaletler sürekli aynı konular . korktuğumdan ya da delicesine saçma anlamsız boş filmleri izlediğim için söylemiyorum, korku filmi o filmler işte. altına sıçtırtçak film gerilime kayar daha kaliteli olur

(bkz: high tension)

gerilim olarak the others i söyleyebilirim. şu dakika bitirdim ben sevdim

30 gün gece

adam levine

biri de şarkının adını yazsa süper olur

Moves Like Jagger

moves like jagger

vic. sec. fas. show'u izlemedim ama soylediklerinden yaptıgım cıkarımla:

o adam maroon 5'ın vokali. optugu hatun da sevgilisi.
şarkı da moves like jagger.

teşekkürler arkadaşlar

elma olabilir?

passionfruit?

iri üzüme benzeyen taflan (karayemiş) var..ama tadı kiraz/üzüm kırması.

hayır görüntüsü aynen beyaz üzüm gibi.
tadı da kivi

en.wikipedia.org

en.wikipedia.org

o üçgenin içinde yazan rakam, plastiğin ne tür plastik olduğunu gösteren bir kod. çeşit çeşit plastik var. mesela 1 yazıyosa pet (pet şişelerde yazar), 7 yazıyorsa polikarbonat (damacanalarda yazar), 2, 3, 4, hdpe ldpe falan var hışır poşet, hışır olmayan poşet, pvc, bilmemne. hangisi hangisidir bilmiyorum onların kodu.

edit: ucan sincap'in linkinde hangisinin ne olduğu varmış.

teşekkürler
peki kaç kere dönüşüme uğradığını yazan bir yer var mı?
yoksa salağın teki beni boşuna mı işgillendirdi?

kac kere donustugu ne farkediyor ?

hayır dostum kaç kere dönüştürüldüğü yazmaz ama söylendiği gibi kalite derecesine göre bir sınıflandırma mevcuttur. siyah poşet en kalitesizden üretilir mesela. ne kadar saydam o kadar iyidir.

plastikleri , daha doğrusu termoplastikleri istediğin kadar dönüştürebilirsin, termoset plastikler dönüştürülemez. dönüşüm esnasında ise %70 orjinal % 30 geri döünüşüm gibi değişik oranlar kullanılıyor, tamamının geri dönüştürmek çok zor

Madonnaya yada Jenifır Lopeze falan sorun bence. Onlar Afrikadan çocuk kaldırmayı çok iyi bilir. Ayrıca ben de merak ederim; senin ülkende (ABD olsun Türkiye olsun) evlat edinilecek çocuk, sokağa bırakılan bebek bitti mi ki Afrikalardan çocuk getirirsin kendine?

Yada dürüstçe diyecekler ki "biz işin havasındayız, süper yardımsever imajındayız". Ama tabii kimsenin dötü böyle bir beyanata yetmeyeceğinden, böyle paketlemek daha rahat olacak. Evet.

yırtdışında ki prosedürleri bilmiyorum. tam olarak sorunuza yanıt olmayacak yazacaklarım ama paylaşmadan edemedim. türkiye'deki çocuk esirgeme kurumlarını ziyaret ettiniz mi hiç bilemedim, etmediğinizi varsayarak yazıyorum, 4 yıl gönüllü olarak çeşitli konularında/faaliyetlerinde çalıştıktan sonra sizden burda ki çocuklardan birini evlat edinmenizi rica ediyorum ( hiç bir milliyetci temele dayandırmadan, tamamen durumun vehametini gördüğüm için ). özellikle 0-2 yaş grubunda ki çocuklar çok rahat evlat ediniliyor ancak 3-6 ve 7-12 yaş grubu için durum çok daha zor. 13-18 yaş grubu bir şekilde zaten ( maalesef ) durumlarını kabullenmiş oluyorlar ve kendilerine olumlu-olumsuz bir yol çiziyorlar. engelli çocukların durumunu anlatmaya zaten gerek yok. sadece aktarmak istedim.

1-derdimi şöyle anlatırsam daha açıklayıcı olur sanırım. Niyetim yurtdışından evlat edinmek değil, ama olabilir de bilemiyorum. sadece gelen el.mek. sayesinde merak ettiğim için sordum.

2-hayattaki en büyük dileğim lise yıllarından beridir evlat edinmek ve çevremdekileri buna teşvik etmek. hala da öyle. şimdi bir kızım var 1 yaşında. o biraz daha büyüyünce -3 veya 4 yaş civarı- aynı yaş bir çocuk evlat edinmek istiyorum inşaallah. bakımı kolay olması açısından, çünkü çalışıyorum.

onun dışında da h.sonları verirseler 2 yaşlarında bir çocuğa gönüllü annelik yapmak istiyorum.

haftasonları için "koruyucu aile" diye bir uygulama var ( -dı en azından 2 yıl öncesine kadar ) . bulunduğunuz ildeki sosyal hizmetler müdürlüğünden ayrıntılı bilgi alabilirsiniz. gönüllü anneler daha ziyade kuruma gidip personele yardımcı oluyorlar,çocuklarla zaman geçiriyorlar, oyun falan oynuyorlar, en azından antalya çocuk esirgeme kurumundakiler öyleydi.

çok daha basit bir versiyonu var bunun. kardeşiniseç.com diye bir organizasyondan, kardeş edinebilirsiniz. okuyan çocuklar, genelde doğudan, ve maddî olarak ihtiyaç sahibi kendileri. bir kardeşim var ve senelerdir mektuplaşıyoruz. ayakkabı alacak durumları yok malesef (iki odalı kiralık bir evde 8 kişi desem, anlaşılır sanırım) ve şimdi kendisiyle abla-kardeş gibiyiz. hani evlat edinmek çok daha uzun bir süreçtir, ya da çocuğunuzdan dolayı o sorumluluğa girmezsiniz, böyle bir seçenek de var. süper bir duygu, süper bir iletişim oluyor.
soruyla direkt alakası olmasa da, vesile ile hatırlatmış olayım dedim. saygıyla.

öncelikle o çocuğun türk vatandaşlığına geçirilmesi gerekir. eğer vasisi veya velisi var ise o zaman diğer şartlar da uygun ise evlatlık ilişkisi kurulabilir. eğer veli veya vasisi yok ise (bu arada nasıl vatandaşlığa geçecek ayrı konu), sosyal hizmetlere verilir o çocuk. sosyal hizmetlerde ise evlat edinme prosedürünü işletip sahip olabilirsiniz ama illaki o çocuğu alabileceğinizi de sanmıyorum. encelina joliler bildiğim kadarı ile göçmenlik yasası ile yapılan bir işlem olması gerekir. ama sallamışta olabilirim....

vuvuzela'dan anlamam ama nefesli çalgıların bir kısmı değişik ağız ve nefes kombinasyonlarıyla çalındığını biliyorum.dudaklarını yapıştırıp çok az açarak sert şekilde üflemeyi dene(hani plajlarda apaçiler ağzıyla suda ses çıkarır ya onlar gibi)

üflemiceksin... dudaklarını titreştiriceksin içerde... sanki yediğin birşeyi ağzından tüküür gibi püüü yağıcaksın... lan nası tarif edilir ki bu :) şöyle diyeyim birde... kolunu ağzına götür ve dudaklarını tenine dayayarak osuruk sesi çıkartmaya çalış hah işte ordaki dudak titreştirme olayı varya aynızı vuvuzelada da var... ulan ne anlatamadım ama :)

ben geçen gün bir çocuk yaparken sorup öğrendim :))
dudaklarını tamamiyle vuvuzelanın içine yerleştirip üfleyeceksin. öyle ses çıkıyor

ilkokulda borazan otturmediniz mi hic yahu

bildiğin borazan

(bkz: takva)

(bkz: devrim arabaları)

fatih akın izleyiniz. i'm juli, soul kitchen.

(bkz: kosmos)
(bkz: beş şehir)
(bkz: bornova bornova)
(bkz: min dit)
(bkz: hayat var)
(bkz: pandora'nın kutusu)
(bkz: pazar: bir ticaret masalı)
süt, yumurta, bal üçlemesi
(bkz: yaşamın kıyısında)
(bkz: mutluluk)
(bkz: eve dönüş)
(bkz: iklimler)
(bkz: 11'e 10 kala)
(bkz: adem'in trenleri)
(bkz: polis)

ve onlarcası...

ulak

zeynep'in sekiz günü, ali'nin sekiz günü, dilber'in sekiz günü üçlüsü var. ben sadece sonuncusunu izledim, güzeldi.

ayrıca kosmos +1

pandora'nın kutusu

(git: 65981)

(bkz: veda )
(bkz: musallat)
(bkz: ejder kapanı)
(bkz: başka dilde aşk),
(bkz: 11 e 10 kala)(bkz: ademin trenleri )(bkz: son ders )(bkz: propaganda)(bkz: şans kapıyı kırınca )(bkz: pardon )(bkz: gecenin kanatları )(bkz: kirpi )

kader,masumiyet ve kıskanmak.

"o dediğimde"
oktay kaynarca nın bir filmi. ben çok beğenmiştim

yerli sayilip sayilmadigindan emin degilim ama ferzan ozpetek filmlerini izlemek gerek.

zeki demirkubuz filmleri diyerek kısa ama net bir yanıt da verilebilir. toplamda 8 filmi var sanırım.

(bkz: gölgesizler)

öncesinde kitabını okumak daha güzel tabi

Devlet hastanelerinde psikolog var. Yok gibi geldiyse söz konusu hastanede var olan izinlidir / ayrılmıştır vb. Ama mutlaka kadrosu vardır ve atamaları yapılır.

peki şunu soralım; hastayla gerçekten ilgileniyorlar mı? zira her gün onlarca kişi geliyor falan...
bir de, kaç ay sonrasına randevu veriliyor?

"şu hastanede var" derseniz süper olur

bakırköy ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde kesin vardır.

psikoloğa çok hasta gelmez her zaman. hastayla da gerçekten ilgilenmiyorlar. zira pek çok devlet hastanesinde psikologlara psikiyatrist yamağı gibi bakılıp dümdüz teste koşuluyorlar. ama nedir psikolog kendi çabasıyla birşeyler yaparsa yapar.

makul fiyata psikolog ve gerçekten ilgi isteyenler üniversite hastanesi olarak atıyorum Maltepe'yi düşünmeli. Veya muadili başka neresi varsa. Yada seans başı en aşağı 100 ile 150 arası rakamı göze alıp (bu çoğunlukla yere bağlı. atıyorum Cebeci'de yada Sultanbeyli'de bu fiyatlar olmaz) özel ofise gitmeli.

bence evet, güneşte kalmak çok iyi bişiy diyil ne sizin, ne de bebek için. bulutlar da sabit durmaz, arada güneş de açar herhalde?

özet: gidin.

enez'i kesinlikle tavsiye etmem. çok fazla rüzgar var sahilde her tarafın kum oluyor.

ona yakın erikli var orasının hem gece hayatı hem de denizi çok güzel. kiralar da uygun.

yayla derim ben. erikli ya da enez gibi hareketli değil ama söyleyeyim.. sakin bir yer..

yayla; erikli ile enez arası bi yerlerde :)

ilginize teşekkürler arkadaşlar zaten bein gideceğim yer enez in bir köyü. benim sorum yer olarak değil de hava olarak tatile uygun olur mu idi.

kesinlikle emniyete gidip bildirmen gerekli yoksa kotu ellere gecerse basın ciddi derecede belaya girebilir.
konsoloslukta kayıtlar vardır..

emniyete kayıp diye bildirdikten sonra pasaportunu bulursan buldum diye bildirmeyi sakın unutma şayet bildirmemiş olursan yurtdışına çıkarken gözaltına alınırsın.

valla ne yap et o pasaportu bul emniyet insanın canına okuyor. daha da kötüsü başkasının bulması..

evi iyice ara, çıkmazsa git emniyete.

ben izmir'de görüyorum hala. Ankara'da mekan bilmiyorum ne yazık ki, ama bulabilirsin. Kaset konusunda sıkıntı çekebilirsin, eskiden sadece kaset satan, değişim yapan yerler bile vardı. Şimdi hiç göremiyorum.

Almışken sega megadrive falan al bari, doğru düzgün oyunlar oynarsın.

gecenlerde annem cope atti, hala calisiyordu hem de. 2-3 gun once yazmis olsan sana verirdim. birileri yine duyuruda commodore veriyordu sifir, aramak lazim.

@kimlanbu

yok yahu, zamanında, yani atarinin atari olduğu zamanlar, sega almıştık da kaset değiştiremiyoruz arkadaşlarla diye geri vermiştik. mario lazım bana, lode runner, bomberman, tank90 lazım.

ankara'da panora'daki kipa da gördüm gibi hatırlıyorum. ateri kasedi var onu gördüm ama konsol var mı tam çıkaramıyorum..

gecen elektroworld'un maslak subesi acilinca acilis fiyati 19tl'den satiliyordu.

biz de var o zımbırtıda galiba. internetten almıştık. ama oyun kolu bozuk(adını unuttum) çıktı. oyun kolundan bulabilirsen makul fiyata yollarım.

getir.net

Fiyat: 21.90TL (kdv dahil)

Kargo: 1TL

members.chello.at

Teşekkürler

bijuterilerde çok acaip güzel cam nazar boncukları var böyle rengarenk camlar içiçe yedirilmiş, genelde kasanın yanında duruyo, gümüş çerçeveleri olduğundan..
bir gidip bak istersen, fiyatları da abartı olmaz.
resmini bulamadım şimdi ama bu koyduğundan çok daha şık onlar.

yer ismi versen sevgili kediebesi?

altını gümüşü ve sahtesi mevcuttur. tüm bijüterilerde de vardır..

eyvallah arkadaşlarda yer adı istiyorum. mümkünse istiklalde...

o daha kolaymış.. istiklalde bir sürü bijüteri mağazası var. adını bilmiyorum ama incik boncuk satan bir yere dal..

İstiklal Caddesi, Halep Pasajı diyorum. Olmadı diğer pasajlar.

getir.net

getir.net

----------------------

getir.net

sitesinde bir şey yazmıyor zaten şimdi..

inşallah bi şansın yoktur.

öğretmenlik eğitimi görmeyip kıytırıktan formasyon alıp öğretmen olanların neler yaptığını görüyoruz.

yabancı dille öğretim yapan okulların iktisat, maliye, muhasebe ve işletme bölümü mezunları muhasebe ve finans öğretmenliği yapabiliyordu. yaş sınırı 40 diye anımsıyorum.

fundamental e aynen katılıyorum..
dünya kadar fakülte mezunu var atanamıyor da dışardan birini neden alsınlar ki..
2- sadece bilgi olsun diye yazıyorum. 40 yaşından gün almamış olmak lazım

28

kendını yaslı hıssetmeye basladıgı andan ıtıbaren.

Bitirdiniz lan beni :(((

erkek evlendikten sonra kadın ise evde kaldığını hissettiği andan itibaren yaşlanmaya başlar.

vücut yaşlanır ruh yaşlanmaz takma kafana. ha bunu söylerken 24 yaşındayım, o ayrı. :D

Pazarcılar "abla" yerine "teyze" dediğinde, anneler çocuklarına "yol ver de amca geçsin" dediğinde yaşlanmaya başlamışsınız demektir.

Dolayısıyla yaşlanıp yaşlanmadığınızı pazarcılar ve anneler belli eder.

Not: Bir de televizyonla konuşmaya başladıysanız bayağı bir yaşlanmışsınız demektir.

eğer 28 ise benim bir ayağım çukurda demektir.

ohhooo ben ölmüşüm o zaman, işin aslı olay hissiyatta bitiyor. kaçında hissediyorsan odur, şimdilerde 40 yaşında gibiyim, ileride gençleşirsem haber veririm

ruhen yaşama umudunu kaybettiğinde, fiziken de hasta olduğunda. hasta olunca umudu kaybederse hepten kaybeder zaten.

36

65

isin bi de biyolojik tarafi var tabii: yaslanma dogumla baslar.

insanın doğal hayattaki normal ömrü 35 taş çatlasın 40 yaş arası. tabi kimi şanslı ırkta, şartlar el verdiğince 120 yaşına kadar gidenler de var. ama bu büyüklükteki bir memelinin ortalama yaşı ilk dediğimdir. ona göre hesabını çıkar sen :)
ayrıca 0-3 yaş arası beyninde ne olduysa onla yaşıyosun bir ömrü. yani 3'ten sonra iş işten geçmiş. çok takma :) hiç birimiz buradan sağ çıkamayacağız nasılsa, sen yaşlanırken kimse gençleşmiycek. bugün tanıdığın insanların hiç biri 100 yıl sonra buralarda olmıycak, üstelik 100 yıl o kadar da uzun bir süre değil. insan ömrü epey kısa. bunları takma keyfine bak. :)

Bana göre; ana rahminden çıktığı vakit, insan yaşlanmaya başlar...

ne yaşadığına bağlı.. misal 22 yaşımdayım ama hayat benden geçti diyebilecek kadar yaşlanmış yorgun hissediyorum ben.

Güzel soru. Buna cevabı yakın zamanda buldum sanırım.
Ne zaman ki, bir zamanlar yanında olan ve senden yaşlı olanların yüz hatlarını, aynaya baktğında kendinde görüyorsun o zaman.
Yani 18'inde yanına oturduğun 30'lu 40'lı yaşlardaki bir tanıdığının yüz hatlarını, saç seyrelmesini, hafif kırışıklarını vb'lerini, ne zaman aynada kendinde gördün, aha o zaman yaşlanmaya başlamışsın demektir. Bu benim için 35'te oldu.

valla bence insan evlendiği gün yaşlandığı gündür!

insan yapmak istediği şeyleri,yaşı dolayısıyla yapmaktan çekiniyorsa(benden geçti,bu yaşta yakışmaz falan)yaşlanmıştır.isterse 25 yaşında olsun.
ama görüntüden bahsediyorsak...
40 a kadar genç
40-60 arası orta yaş
ve sonrası malum...

bi arkadaş 'varsa ben sonsuza kadar cehennemde kalmam sen kalırsın. yoksa da zaten bi şey olmaz' demişti bana.

ya hacı çok saçma geliyor, öyle pamuk ipliğinde yaşıyoruz ki, bir çocuğun doğmasından 80 yaşına kadar gelmesi bence içinde 2093480934 tane mucize barındırıyor. he din vardır yoktur bir şey demiyorum, ama büyük bir güç bir şeyler var yae bence.

inancımı hiçbir şey yanıltmadığı/tersini göstermediği için inanıyorum. :) ama neye inanıyorum tabi orasını da anlatmam lazım gelir ama anlatmıycam :P
inanmayanlar da cehenneme mahkum gerçekten ama ahirette değil, bu fani dünyada... sürekli o cehennemde yaşıyolar zaten, üzülüyolar, sıkılıyorlar, savaşıyorlar vs vs vs. inanan da şüpheye düştüğü annn hop cehennemde :P

aileden gelen bişey, onlar ne ise sende o oluyorsun, seçme şansı verilmiyor.
gerçi ibadetlere o kadar bağlı değilim ama şu dini konuları da o kadar irdelememek lazım yoksa hayatı yaşayamazsın, netice de kimse bir şeyin gerçek olup olmadığını söyleyemez.

(bkz: agnostisizm)

bilim herşeyin açıklamasını yapabilir ama o kadar gelişemedik daha, dünyanın oluşumundan sonra "büyük bir güç"ün etkisi olduğunu düşünmüyorum ama ondan öncesi için bence birisinin parmağı var bu işte. şimdilik böyle düşünüyorum ama şu cern deneyinin bayağı bir şey açıklayacağını tahmin ediyorum, olmadı en azından biz bilemeyeceğiz kimin parmağı var yok?

(bkz: adam uçmuş beyler)

inanma ihtiyacı yaradılıştan gelir..
zora düşünce kimden yardım dileyebilirsin ki??
ya da bunca mucize kendi kendine mi oluyor...
Hz.Ali'nin sözü : Eğer İslamiyet yoksa ikimizde ölür toprak oluruz, ya varsa??

kendi üstünde bir güce inanmak, insanı her zaman rahatlatır, sıkıldığın anda yönelirsin dua edersin, rahatladığını hissedersin, bir felaketle karşılaştığında ondan geldiğini atlatacağını düşünürsün, eğer çok iyi biri olursan bir gün şirinleri göreceğine inanırsın (of negzel anlatıyorum bu ne şimdi :) ). kısacası insanın üstündeki büyük bir yükü alır, asıl sorun inanmamakta, çünkü iki bacağından birini kaybetmiş gibi hissediyor ve sürekli yalpalıyorsun.

kendisinin bir parçası olduğu bir güce inanmak ise insanı sorumluluk sahibi yapar :)

tam toparlayamayacağımı hissediyorum ama bir başlayayım bakayım heheh.

bence;
tanrı inancının en temelinde ölüm/yok olma korkusu var. insanlar bir gün gelip var olmayacaklarını kabullenemiyorlar. bunun yanında da, günlük hayatta karşılaşılan risklerden korunma ihtiyacı - kendini güvende hissetme ihtiyacından söz edilebilir.

ayrıca insan tembeldir - her canlı tembeldir ehe, en az enerji. ama insan aynı zamanda farkında olduğundan, bazı erindiği edimlerin psikolojik baskısından kurtulmak için de üstü kapalı olarak tanrı inancını kullanıyor (kader - kaza vs.)

hali hazırda bir inanç sistemine doğmak da oldukça etkili tabi, daha insan düşünüp çözümlemeye fırsat bulamadan - hatta düşünmeyi öğrenmeden - pek çok felsefi sorunun (sözde) yanıtı hazır olarak önüne seriliyor (tembellik yine bak).

işi bireysel düzeyden biraz yukarılara alınca da görmek mümkün ki, inanç/din unsurları, insanları gütmek için oldukça elverişli sopalardır. bu yönde ilerleyince de, insanlara inanç bir şekilde dayatılıyor ki daha sonradan tuhaf işleri sorgulamasınlar, paşa paşa savaşsınlar şehit olsunlar, paşa paşa tüketsinler vs.

sırbistan

vj bülent diye aratsaydın çıkabilirdi belki :)

burası Balkan diyordu.

31 çekin. belki rahatlarsınız.

uyumam lazım birazdan, yine de öneri için teşekkürler.

sabah hastaneye gidip 2 dakka testisleri aldır kurtul en garantisi.

www.overcomeanxiety.net

sadece kuruntu merak etme. istiyosan git hastaneye saçından trnağına muayene ol, bişey çıkmayacak

kendine fazla değer veriyor olabilirsin. kendini çok önemseme. çok toz pembe hayaller kurma. ilerde çok muhteşem bir yerde olacağını düşleme. hayatın zorluklarını düşün. daha kötü durumlarda olabileceğini de tahyyül et ve kabullen. ekonomik olarak, görüntü olarak vs... bunlar tabi hepimizin başında olan şeyler... kimse geleceği bilemez.

yani kısaca bir hastalıktan korkuyor musun, o hastalık gelsin gayri de. anasını satiim mesela bir yara iz mi bırakacak. olacaksa olsun de, kaygılanma...

bunları, benzeri şeyleri kendim de yaşadığımdan tecrübeyle yazıyorum. zira geçmişte çok kaygılanıp doktor doktor gezdiğim oldu ama bugün hiçbir şey değişmedi aynıyım. kendimi olduğum gibi kabullendim. hele de zor durumlara düşünce hiç tınlamam. mesela işsizken, zaten onun stresi oluyor... vay şurama şu oldu vay bu oldu, hiiiçç...

bence tamamen dertsizlik sizinkisi. gerçek bir derdiniz olsa belki geçer bu durum..
kendinize b.sayar dışında başka bir meşkale bulun. acilen..

önce arkadaş olmayı denesen? yani işin kolaylaşır..
ya da şöyle diyeyim. romantizm beklentisi olan tanışmalarda mutlaka bir kasılma olur. bu beklentinin olmadığı durumlarda biraz daha açık olursun filan.

Ya sacmalama allasen, gittigin kursu degistir ; isve cilve kursuna yazil.

Ayrica @2 sormus

selam naber, kahve icelim.

edit: romantizm beklentim yok. sırf anlattıklarını teyit için.

ozelden mesaj attim <3 .

arkadaslar tamam, sorun cozulmustur. dagilin.

(bkz: bağcılar'a git)

efendim ısmarlama ilişki her ne kadar olmaz desem de olabilir, gene de öncesinde bi webcamcilik yapın, önemli olan iç güzelliği demeyin. beğenmeyeceğiniz biriyle buluşmayın.
ilk başta çok efendi çok tatlı gözüken pek çok erkek ilişki içine girince başka bi suratını çıkarır, hayatı size zindan edebilir, bu nedenle ince eleyin sık dokuyun. arkadaşların da dediği gibi önce bi süre arkadaşlık edin ki tanıyasınız, ilk etapta ben sevgili arıyorum modunda kendinizi tanıtırsanız zaten yanlış bir sinyal gönderirsiniz, karşınızdakini doğru düzgün tanıyamazsınız. tanıştığınız tiplerle çok ilgilenmiyormuş umursamıyormuş gibi yapın. arada ufak işveler fena olmaz. kolay gelsin. allah gönlünüze göre versin.

#2 mrtksn teessüf ederim kardeş, mezara kadar metalciyiz.

bebek sesiyle ederek konuş, prensesmiş gibi davran, bol kapris yap, kesin olumlu gelişmeler olacaktır hayatında.

10 yılda olsa bekle kaderini yevrum.

yada

asl pls.

benim anlamadığım siz burada fikir mi arıyorsunuz yoksa erkek mi? fikir arıyorsanız niye hobilerinizi, işinizi gücünüzü yazdınız? ha yok erkek arıyorsanız da bryan fury dışındaki istekli arkadaşları değerlendirmenizi öneririm. iyi çocuklardır hepsi.

ben erkek olsam hayatta sana takılmam. yazdıklarından dolayı..

Ben erkeğim. Hayatta sana takılmam. yazdıklarından dolay..

Amelie ve Sweet November benzeri filmlerinin etkisinde kalmışsın... gerçek hayatla yüzleş

bi seviş geçer.
edit: bu ay müsait değilim.

Yanıtlarınız için teşekkür ederim. Bazı yanlış anlaşılmaları düzelteyim:

Bakımsız değilim. Tek gecelik ilişki aramıyorum. Tercih edilmiyorum, neden beni beğenmiyor kimse gibi bir durum da söz konusu değil. Cilve yapmakla, süslü püslü giyinip bebek sesiyle konuşmanın pek de aynı şeyler olmadığına inanıyorum. Bir de aslında bu tip davranışların lisede saplanıp kalmış zihniyetlerin ürünü olduğunu düşünüyorum.

Kendimi izlediğim film ve dinlediğim müziklerle tanımlamaktan ziyade keyif aldığım şeyleri belirttim. Dahil olduğum 'elit' bir çevre yok, olsa bu beni rahatsız etmezdi. Dünyaya açılıp insanları da tanıma fırsatım oldu, ki asıl sorun burada başlıyor. Kendilerinden pek hoşlanmadım. Evet, her insandan öğreneceğimiz şeyler var ama kendime uymayan noktalarda bunları hayatıma dahil etmek zorunda olduğumu düşünmüyorum.

İlgi alanlarımı belirtmemin sebebi benzer ilgi alanlarına sahip insanlarla nasıl tanışabileceğim konusunda fikir almak üzerineydi. Hemen sevgilim olsun mutlu yuvamız olsun gibi bir kaygım yok, arkadaş bile olamayacak kadar çok sıkıyor insanlar beni.

Ayrıca Amelie kadar şapşal Keanu Reeves kadar da gevşek bakışlı olamadım canlarım. İnan olsaydım daha kolay olurdu hayat. Bir de, fikri olan insan arıyorum ne fikir ne de erkek. Ha bir de tanımadan etmeden çok afedersiniz ama yaptığınız analizi öpeyim efendim. Çok da fifi.

Yazmayın daha cevap. Alacağımı aldım, normal benim buralarda yalnız olmam.

Mesaj yazmayin demissiniz ama ben malesef yaziyorum.
Kizi essegin gotune sokmussunuz afedersiniz; erkegim, salt medeni cesaretinden dolayi ve boyle bayik mesajlari ciddiye alip hala meramini anlatmaya calistigin icin bile tercih edilesisindir. Oldugun gibi davranmaya devam et, sirf erkek arkadas sahibi olmak amaciyla suslenip puslenmek gibi ucuz yontemlere basvurma derim. Bol sans.

yani yine bir armutun sapı üzümün çöpü vakası :P

www.lalaloo.com

verilen cevaplar karşısında dehşete düştüm. pisagorsamsa sen kendi kafana göre takıl.

inanamadım sana bugün duyuru.

şunları sözlük yazarı birisi yazsa oturur ciddi ciddi cevap yazardım ama milleti eğlence eden "internet kullanıcıları" yüzünden yazasım gelmiyor artık.

duyuruyu yeni gördüm bence yaşadığın kötü ilişkiden dolayı karşı cinsten bi süreliğine soğumuşsun uzak durmuş ve istemedende olsa soyutlamışsın kendini,şimdi geri dönmek istiyorsun sahalara ama olmuyor bir türlü bence en kolay yol tamda yaz gelmişken hoşuna giden tüm müzik ve eğlence festival ve konserlere katılıp birazdan kendini zorlayarak aktif bi şekilde çevre edinmek öncelikle yeni bi çevre edinmek şansını dahada yükselticektir, fazlada sorun etme bu durumu bence çünkü elbette birinden hoşlanıcaksın yada biri çekip kolundan alıcak seni

"şey" her zaman ayrı yazılır..

hiç oluru yok diyosun hani bitişik olması konusunda?

njık yok oluru. her şey şeklinde yazılıyor..

"her şey". şey ayrı yazılır. hiçbir şey, her şey, hepbir şey vb

evet yok hiç oluru. "şey" tek başına bir kelimedir zati bu yüzden ayrı yazılır :)

oyle olsun madem :) zorladım birleşmeleri için lakin cozum yok gibi :)

"şey" kelimesi bir zamirdir. ismin yerini tutar. bu da aklımıza gelmeyen kelimenin yerini tuttuğu için zamirdir zaten. neyse zamirler her zaman ayrı yazılır. ancak kendinden sonra gelen ek ile birleşebilir.
her şey
hiçbir şey
her şeyin
vs.

1. problem 2.problemden kaynaklanıyor olabilir. Çünkü yapmadıkça tuvaleti, erteledikçe bir yerden sonra gelmemeye başlıyor ve karında rahatsızlık olarak kalıyor sadece(gerçi o da olmamış ama). Bunun 1 ay kadar yapılmadığını gördüm. 1 ay sonunda baya sancılı oluyor :P

Sabahları kahvaltıdan önce kuru kayısı + 1 büyük bardak su gibi yöntemlerle boşaltımı düzenlerse gelecektir bence. Ama o/bu sebeplerden yapmamaya devam ederse hayat zor maalesef.

terle atıyordur heh hoh

süper bir soru.
lakin, bu soruya cevap yok. aynı durumda olan başka tanıdıklar söz konusu. vücut yapısı falan diyeceğz buna artık. bağırsakların çalışma problemi, falan filan deniyor.

başka bir yerde tuvalete gidememek de psikolojik açıklaması işin. zaten tuvalete çıkma eylemi çok ender gerçekleşen bir olay olduğundan, bu durumu başka yerde yaşamak istememesi normal. normal insan dediğin bi gün yapmazsa zorlanır çünkü, bu problemi yaşayanlar için bir-iki günlük gecikme problem olmuyor. o yüzden rahatça eylemi gerçekleştirecekleri bi zamanı beklemeleri normal. yine de bi doktor, bu yabancı yerde tuvalete gidemeyip, eylemi geciktirme olayının vücudu alıştırdığını söylüyordu. yabancı yerdeyim diye tuvalete gitmeyip ertelediği zaman, vücut geç çıkmaya alışıyor gibin.

yine de bi doktordan falan yorum alırsak süper olacak tabi.

activya yesin; ise yariyor gercekten. bir de dogadan form cayi...ciddi saglik problemi yoksa kesin cozum...

asıl bu bahsettiklerin kabızlık (dışkılamama) tanımına uyuyor. google'da aratın. kabızlık ve dışkılamama üzerine açıklayıcı metinler var. bir okuyun bence. bir hastalık belirtisi yoksa yediklerine içtiklerine dikkat etsin. lifli besinler yesin. kayısı yesin. muz ve kola tüketmesin. laksatif etkili ve bağırsak yumuşatıcı ürünlerden alın (kadınsal yoğurtlar). bunun gibi şeyler..

hamurişi falan çok yerse sıçamaz. lifli şeyler yemesi lazım.

sizin yanınızda çekiniyor da olabilir. mesela otel odasında içerde siz varken yapmak istemiyor olabilir. bir de belki sizden gizli tuvalete girmiş olabilir yanlız bıraktığınız bir anda. ama bünye meselesi olur yani normaldir.
kahve içsin kiraz yesin sorunu kalmaz.

scrubs'da dr. elliot reid aynı durumdaydı. çözülebilir bir sorun ancak iki yönlü: fiziksel ve psikolojik.. mutlaka doktora görünmeli..

bir çay kaşığı zeytin yağı yesin, kahvede iyi gelir.
ben de eskiden birkaç günde bir sıçardım, güzel zamanlarmış şimdi günde bir kaç kere boğazda balık besliyorum.

abicim tehlikeli bisey bu, 1 hafta hic sicmiyorsa ciddi bir zehirlenme tehlikesi ortaya cikar. gidin bi doktora 1 haftadir sicmadim deyin ciddi sekilde telas yapar. bagirsak dugumlenmesi falan saniyorlar ilk. neyse tabi sizin derdiniz o degil, ama ilac milac verip sicirtmaya ugrasirlar kesinlikle. ustune dusulmesi gereken bi sorun bu, kesinlikle profesyonel yardim alin. daha da ciddilesirse hakikaten zehirlenebilir.

müsil koy kız arkadaşının yemeğine filan müsil koy biraz sonra bak bakalım evde birinin olmasını takıyormu :)) evet yap bunu.

1 hafta çok uzun bi' süre ve tehlikeli de. Doktora görünmekte fayda var ama reddederse;
kavun yiyip üstüne su içmesini öneriyorum. Soğuk bi' taşa falan da oturursa tamamdır. Bi' de sen evde olma bi' kaç gün. Rahat bırak kızı. Son kısım espri de kavun + su yapsın.

sinameki içir sen ona.

tamamen psikolojik. dışardaki tuvaletlerde kendini rahat hissetmemesi de öyle. psikolog desteği de almalı.

kuru kayisi, kuru erik, elma, portakal, sabah kalkar kalkmaz icilen caydanlikta ILITILMIS iki bardak su. Uzun yuruyusler.

Bunlar faydali olacaktir.

Sana alistikca, tuvalete gitme aliskanliklari da degisecektir.

Bu tur tatillerde, onun genel olarak tuvalete gitme saatlerinde, senin odayi terkedip disari cikman faydali olabilirdi.

Eline okuyacak bi sey alip tuvalete oturup beklemesi ve konsantre olmasi da onemli.

Senin veya baskasinin iceriden cikacak sesleri duymasindan korkuyosa, o tuvalete girince, siz de muzigi acabilir ve onun ses cikarma korkusunu ustunden atmasina yardimci olabilirsiniz.

Zamanla ve telkinle alisir.

Barsaklari mushile alistirmayin, mushil en son care.

kabızlık sadece dışkılama sırasında sorun yaşamak değil, dışkılama periyodunda uzunluk olarak da tabir edilebiir. arkadaşların yazdığı bitkisel çözümlere katılıyorum ama eğer sorun organik bi nedense acile git. bi karın röntgeni çektirt. bi obstrüksiyon tıkanma olabilir. ama sanırım kız arakadaşında huzursuz (irritabl) barsak sendromu olabilir. ne yazık ki bu hastalar kronik kabızlıktan muzdariptir. duphalac osmolac gibi dışkı yumuşatıcı ve dışkılamayı tetikleyici ilaçları kullanabilirsin tabii ki doktor tavsiyesi ile.

fitil ile her yer tertemiz!

çok teknik bilgiler veremiyeceğim, ancak aynı problemin çok daha ağırını yaşamış biri olarak yardımcı olmaya çalışıcam. çok değil bir iki sene öncesine kadar, iki haftada veya üç haftada bir tuvalete çıkardım. ayda bir olduğu da olurdu tabi. ailem çok kaygılanırdı hep normal olarak, küçüklüğümden itibaren hep böyleydim çünkü. zehirlenicem diye, ya da bağırsaklarımdan ciddi sorunlar yaşıycam diye çok korkarlardı. duyuru sakinlerinin affına sığınarak söylüyorum öyle bir sıçardım ki afedersiniz anlattığım kişiler ciddi anlamda inanamıyolar. ben de normal bi insan olsam ben de inanamazdım gerçi sanırım. detaylara pek girmiycem. benim de hiç tuvaletim gelmezdi nerdeyse artık, ama daha küçük yaşlarda gelirdi de gitmezdim, böyle böyle arttı zaten. çok çeşitli sebepleri olabiliyor bunun özellikle psikolojik manada, ama çok uzatmak istemiyorum yardımcı olmak amaçlı bi cevap en nihayetinde.

büyük ihtimalle çevredekiler yapamasan da düzenli otur, ılık su iç kuru kayısı ye falan diyolardır, haklılardır da ama ben pek girişmedim o işlere. ha bu arada normal insan seviyesine inmese de artık gün aşırı, ya da en fazla üçüncü günde tuvalete çıkıyorum. bu sorundan kurtulmak için cidden psikolojiyi ona göre ayarlamak gerekiyor. bence kız arkadaşınız tuvalete girmeyi sıklaştırsın, biraz da ıkınması gerek çünkü bünye tembelliğe alıştığından tuvaletin varsa bile zor yapabiliyosun. tam yaparken yarım kalabiliyo kaslar çok sağlıklı çalışmadığından, iğrenç acılara sebebiyet verebiliyor:)

kız arkadaşınızın yedikleri nereye gidiyor bilmiyorum ama az önce de söylediğim gibi benimkiler anca kalemle bölünüp bikaç kova su dökmeyi gerektircek derecede birlikte el ele çıkıyorlardı bağırsaklarımdan:D ehem neyse. bu arada bunu yavaş yavaş da olsa azaltmanız çok önemli çünkü bağırsak hasarları çok tehlikeli ve eski sağlığını kazanması zor oluyor. kendim pek sorun yaşamadım(sanırım) ama hemen yakınımda kız arkadaşımın ablası var. çok kötü ameliyatlar geçirmiş kendisi ama yine de sağlığına kavuşamamış. neyse çok fazla uzattım zaten, sorularınız olursa cevaplayabilirim daha da uzatıp saçmalamak istemiyorum:) umarım bir an önce daha iyi bir duruma gelir kız arkadaşınız.

ne yazık ki bayanlar genelde bu problem var..
osmalak içsin..

bankaya talimat vermen gerek, telefonla da oluyor galiba.

ya da web e acıksa hesabın netten hallet ?

her ödeme için 2,5 lira gibi bir ücret alıyorlar..
bence 202,5 lira yatırmanız lazım..
tabi belki garantide farklıdır.
ama otomatik ödeme talimatını telefonlada verebilirsiniz.

anladım teşekkürler arkadaşlar

evet yapabilirsiniz,garanti bankasında ucreti 1,25 tir.eger kendınız ınternet bankacılıgından baska banka kartı odeme adımından yaparsanız ucretsiz.

garanti bankasına düzenli olarak yatan paranın hsbc'de açılacak bir vadesiz mevduat hesabına yatırılmasının istenmesi mümkün değil mi?

o da mümkün

yanlis anlamadiysam 100trilyonda bir ihtimal gibi duruyor...

şaka mı yapıyon:)

mumkundur

telefonda otomatik tamamlama ozelligi var mi? bence imkansiz degil ama cok zor bir ihtimal.

benim telefonumda bazen vazgeçtiğim mesajlar kaydediliyor, onun gibi bişeyin üstüne eklemiş galiba yazdıysa da.
yani başı varmış da mikkkk kısmı çocuk tarafından eklenmiş.

eveet, ama araştırılması gereken nokta; sadece sana mı yollamış?

yok artık.. belki yüzde 1 ihtimal falan..

tr.wikipedia.org

bence yarım kalmış bir mesajdan çıkma tuşuna bakınca taslaklara kaydetmiştir. tesadüf olarak o mesajı açan çocuk sonuna mikkk ifadesini de yyine tesadüfen yazıp birine yollamıştır. daha önce uluslar arası arama yapan b.sayarda öyle yerlere girip sorunu çözemediğimiz birçok çocuk gördüğüm için bana normal geldi.

yeğeni basıp yollamıştır umutlanma derim. biten bitmiştir.

" benim telefonumda bazen vazgeçtiğim mesajlar kaydediliyor, onun gibi bişeyin üstüne eklemiş galiba yazdıysa da. yani başı varmış da mikkkk kısmı çocuk tarafından eklenmiş."

alıntıdır.

mikkkkkk kısmını bile yapması olanaksız görünüyor. mijjjj olsa tamam ama k harfi 5 tuşunda 2. harf aynı harfi tesadüfen çok sayıda girmek çok zor. İlk telefon kullandığınnız günleri hatırlayın, 2. harfe geçmeden 1. harfi iki kez yazar, yanlışlıkla üç kez basarsınız falan... Yani o kadar sayıda k çok çok zor ki seni oyle nasıl bırakayım kısmına gelmiyorum bile.... T9 bile olamaz bu kadar mantıklı bir kelime çıkmış olma ihtimali yok....

bu arada olayı merak ettik be ya, size mi geldi msj?

öyle bir ihtimal 1 yasındaki bir cocouk için yüzde 0. çocuk gelişii uzmanıyım. mesaja baktım.bırakayımdan sonraki 2 nokta çok ilginç.2 noktada birakmış. yetişkin tarzı bisey. hadi diyecem. bu cocul rastgele tuşlara bastı.. yan yana gelen 32 harflik bir kombinasyon olusturabilmesi mümkün degil

Daha önce yazılmış ama gönderilememiş bir msj söz konusu. Hatta ve hatta msj gönderilmeden önce alıcısı da siz olarak belirlenmişsiniz ama msj size gönderilmeden alıcısı bilinen bir msj olarak taslaklara kaydedilmiş. 1 yaşındaki güzel kardeşimiz de cep teliyle oynarken taslakları açmış daha önceden yazılmış msj ı kendince çok anlamlı bir şekilde yani "mikkkkk" olarak editlemiş göndere basınca da msj size geligelivermiş.

Şimdi bu fikrimi destekleyecek cevaplar sizde:
Bu cep telini 1 yaşındaki çocuk kullanmadığına göre normalde kim kullanmakta. Yani size msj yazması muhtemel bir kişi mi (eşiniz, sevgiliniz, yakın arkadaşınız)?
Söz konusu cep telinde yeni bir msj oluşturun alıcı ekleyin ve göndermeden kırmızı tuşa/çıkma tuşuna (bize kaydedeyimmi etmeyeyimmi diye sordurmayan doğrudan masaüstüne çıkan) bir basalım. Sonra msj lar içinde taslaklar ya da kaydedilen msj lar ibi bişeyler arayalım. İnşallah ta görelim ki göndermediğiniz msj orada durup durur.

Aklınızın almadığı bu gizemli olayın karanlık, soğuk ve dar koridorlarından sizi kurtardığım için bana teşekkğr etmenize gerek olmadığını bilin.

Herhalde söylememe gerek yoktur: Taslaklar ya da kaydedilen msj lar gibi bi yerde gönderilmemiş olarak bekleyen msj gönderildikten sonra elbette daha önce bulundugu bulunamayacak. Yani msj gönderilmiş olduğuna göre preset bir msj ya da önceden yazılmış kaydedilmiş bir msj olarak beklemeyecek doğrudan "gönderilen msj" lar içerisine kaydedilmiş olacaktır. Eğer ayarlarınızda gönderilen msj lar kaydedilmiyorsa orada da bulamamanız oldukça doğaldır.

sarhoş eski sevgilinin yazıp "dün 1 yaşındaki yeğenim telefonla oynuyodu ama..." demesinden daha düşük bir ihtimaldir.

sozluk.sourtimes.org
sozluk.sourtimes.org

1 yaşını biraz geçkin, kendi başına bilgisayarı açıp, age of empires oyununu açıp, oynayan çocuk tanıdım.
ama bu daha düşük ihtimal.

neco'ya benzeyen bir abi yapıyordu.çok meşhurdu kendisi.

tamam ama nerede? :(

ne istiyosun? çizeyim?

bir kız arkadaşın resmi. böyle kocaman kocaman olmasına da gerek yok. A3 boyutlarında bir kağıda elimde olan fotosunun kara kalem çalışması gerekmekte.işte çizilecek olan budur.

bakırköyde otobüs duraklarının hemen arkasında bir yer var. minicik dükkan. yıllardır karakalem bir şeyler çiziyor. oradan çizdirebilirsin. ama çizdirmişken a4 boyutunda değil de biraz daha büyük çiz.

yasa çıkmasını bekliyorduk fakat çıktımı çıkmadımı emin değilim.

havada bulut, sen yeşil pasaportu unut.

ben yasa çıktı diye biliyorum. karakola gidip bir sorun, araştırın. ama sigorta falan işi bozuyor büyük ihtimal.

en ve en yetkili ağızdan öğrendiğim kadarıyla..
1. emniyet pasaportu mutlaka bulduruyor..
2. hadi buldun ya da emniyet kayıp olduğunu kabul etti diyelim erkek olduğun için hiç şansın yok. erkek çocuklar 18 yaşına kadar faydalanabiliyor bu hizmetten.

yazı kışı yok. yaz kış aynı. 17:30'a kadar çalışıyorlar.

Dairesine göre değişir, 08:00-17:00 olan var, 08:30-17:30 olan var, 09:00-06:00 olan var..

yaz kış değişmez olur mu yahu?
değişiyor.

sabah 08.30
akşam 17.00
ama bu belediyeler için geçerli. diğer kurumları bilemiyorum.

bilgi olsun diye yazıyorum kışın sabah: 08.00 akşam 16.30'dur mesai saati.

vergi daireleri, sgk müdürlükleri falan devlet dairesi değil o zaman. yaz kış 17:30'a kadar çalışıyorlar çünkü.

çince, rusça, ispanyolca, türki dilleri, yeni yeni afrika dillerine de kaymak fena olmaz, gidişata bakılırsa. gerçi ingilizce o açığı kapatacaktır emmeeee...

rusça, arapça ve çince üçlüsü bence.

çince

oha kımse fransızca dememis.
fransızlar ıng konusmuyor malum.

yapilacak ise gore de degisir tabii ama rusca cok kullaniliyor. cince hic tavsiye etmem zorlugundan dolayi.. fransizca ve italyanca fazla zorlamayan diller diye biliyorum.

Mesleğinize, hatta mesleğinizdeki branşınıza göre değişir. Detay alsak?

şimdi şöyleki.. ımm.. ben madencilik sektöründe ihracat yapan bi firmadayım.. ama biçok alanda/sektörde işime yarayacak bir dil arıyorum, Türkiye'nin ülkeler bazında ithalat/ihracat rakamlarını mı incelesem acaba??

Mermer işi için İtalyanca önerebilirim.

büyük kırtasiyelerde ya da koçtaş, ikea gibi yapı marketlerde görüyorum ben.

oyuncakçılara falan baktınız mı? yada bebek mağazalarına ?

birmilyonculardan tutun, kirtasiyelere, yol saticilarindan tutun, pasajlara, her yerde karsima cikmistir o meretler. ama en guzeli ilk olarak kirtasiyelere bakmak.

kadıköyden vapura bin karaköyde veya eminönünde in. mercan yokuşunu sor. ordaki oyuncakçılarda çok komik fiyatlara bulabilirsin. koçtaş ikea gibi yerlerde böyle basit şeyler için kan alıyolar. hem bi boğaz havası almış olursun vapurda. hatta gel beraber alalım :)

migros, carrefour hepsinde var.

tüm market, kırtasiyeci ve 1 milyoncularda :)

kadıkoy rıhtımdan boğaya doğru giderken,huzurun karsısından gir (garanti bankasının sağından) dumduz yürü saral pastanesının yanındakı alısverıs merkezınde(bir milyoncukçu)var.

fotoğrafı print et götür göster kuaföre..
bir de uzunken git ki şekli düzgün versin

resimi alıp berbere göstereceksin, en kolay yolu bu. lafla sözle anlatamazsın bunu.

boyle gozukmesi icin sacinin tipinin baya boyle olmasi gerek. ama kafasini surekli makineyle tras edip uzasin diye salan biri olarak diyebilirim ki, bu bildigin kafasina gore uzamis sac, sadece onleri kisa. Yani saclarinin onleri istedigin maksimum uzunluga geldikten sonra on bolgeyi kisalttiracaksin, gerisi kafasina gore uzayacak.

ilhan mansız saçı de anlar.

aslında en kolayı ne biliyo musun 3 numara kestirip bi kaç ay beklemek :)
çünkü bu saç kuaför elinden çıkmamış, kısa bir saçtan olduğunca uzamış. hehe kurukafa da aynı şeyi demiş hiç okumadıydım.
her yeri eşit kes, uçları az incelt de desen olur.
bence direkt adama resmi göster.

başlığı okursan yazılmış zaten.

Ağva Greenline Guest House

çok teşekkürler

shutter island psikolojik filmdir ama sorunuza cevap olur mu bilmem.

pandora'nın kutusu olabilir mi

nedense (bkz: kötü tohum) istediğine uyar gibi geliyor bana. zor bulursun ama çok şahane bir filmdir.

savunma derken? gerçekleri algılamasıyla mı ilgili?
---spoiler---
(bkz: ben x)deki otistik çocuğun intihardan kaçmak için yarattığı hayali kız arkadaşı belki sorunuza cevap olur?
---spoiler---

www.hogrefe.com

bu dokumanin 3. sayfasinin birinci sutununun sonunda

"Films offer numerous examples of unconscious motivation and defense mechanisms" diye baslayan bir cumle var. O paragrafta hangi savunma mekanizmasinin hangi filmde islendigi anlatilmis.

Keza, surada da

books.google.com


rasyonalizasyonundan, inkarina, hatta sublimasyonuna kadar film ornekleri ve hangi savunma mekanizmasinin hangi filmde nasil islendigi anlatilmis.

bu 2. adresi tikladiginda karsina bos bir sayfa cikarsa, hassiktir deme, sayfada asagi yukari biraz gezin, aramaya inan.

Niye patates degil de patetes?

film degil ama mad men'de don draper'in karisinin psikiyatriyla konustugu sahnelerde baya ornek gorebilirsiniz.

Das Experiment

"kimlik" hem süper bir film em psikolojik.

hitchcock'un "spellbound" filmi aradığın şey olabilir www.imdb.com

Lorenzo's Oil
Marnie
Shadow Of A Doubt
Spellbound

istiklal'de balık pazarının olduğu yerde bir pasaj vardı adını unuttum, orada bulabilirsin.

sağol. =)
balık pazarının sokağına girince nerede ki acep?
ya da pasajın içinde nerede?

çiçek pasajının yanındaki yerden gir, ilerde solda bir pasaj var orda, adı da dilimin ucunda da, gelmiyor bi türlü :))

-rondo
oradakileri yıllardır sömürüyorum, sağol :)
-benim de..
üşendim uzun uzun yazmaya derken bunu yazan onu neden yazmasın ama değil mi demeyiniz lütfen, neyse gidip bakacağım! teşekkürler =)

Özel aradığın bir şey var mı? Elimde bi koli kaset var, kıyamıyorum atmaya. Bari ilgilenen birine gönderirim.

çiçek pasajının yan sokağındaki pasajın adı aslı han.

bazen carrefoursa da görüyorum tanesini 1tl ye satıyorlar..

-samterk
özel aradığım bir sürü şey var, sende ne tür var, of çok süper olur eğer istediklerimden varsa çok da iyi güzel olur!
-mermaid
danke! (:
-cikklett
bazen ben de görüyorum, ama bazen göremiyorum çünkü oraya sürekli gidemiyorum, teşekkürler! =)

Aklıma gelenler: Limp Bizkit, Korn, Rammstein, Pentagram, Kramp, Barış Manço, Şebnem Ferah, Mirkelam falan vardı. Tam seri değilder, birer ikişer kasetleridir ama.

Şimdi baktım da internetten,modelleri hoş görünmemekte ve 40-45 numara arası var imiş.

markafonide de oluyo arada

Markafoniye de bakıyorum arada da istediğim klasik modelde bulunmuyor,denişikleri mevcut:/

metro marketlerde var ucuza, bakınız.

converse in outletlerinde kısaların fiyatı 100 küsürdü dün. değişmiyomuş çok gittiği için. metrolarda 50. real lerde 69 lira.

abicim sen de hem ucuz olsun hem de orjinal olsun diyorsun olur mu öyle şey ya..
birisinden vazgeç. ya ucuz ojinal olmayan, ya da pahalı ve orjinal ya da boşver gitsin

pek emin değilim ama şöyle cevaplayayım,

- kpss her sene oluyor, 2 senede bir a kadroları için yani bu sene girmezsen 2 sene sonra yeniden girebilirsin.

- özel sektörün dediğiniz olaya yardımı yok, hatta emin olmamakla beraber devlette de artık yararı yok

en sağlamı memurlar.com/net ordan bilgi almak, orası kpss ve butür olayları olan insanlarla dolu.

konu hakkinda fikrim yok ama kpss icin son ba$vuru tarihi 21 mayis, aklinizda olsun.

belediyelerde mühendis olarak çalışırsın 2 milyara yakın para alırsın hem de havan olur..

teşekkürler cevaplar için.

"türk isen paylaş"ta geçen isen, ise bağlacı değildir. "i- (imek)" fiilinin çekimli halidir.

yani, "idi" veya "iken" ile aynıdır ve aynen dediğin gibi, kulağı tırmalasa da yanlış değildir.

Ayri da yazılabilir birleşik de.. aynen ile gibi.. Ayrı yazacaksan ise şeklinde yazarsın, birleşik yazacaksan ( Ya da yazacak isen) i düşer, -(y)se, -(y)sa şeklini alır...

bu arada atesikus haklıdır, ise bağlacı vardır ama buradaki ise ekfiildir..

Kulağı tırmalamasının nedeni ise yaygın olarak bağlaç olan 'ise'nin (bu cümlede kullanılan gibi) ayrı yazılması, ekfiil olanın birleşik yazılmasıdır.. ama belirttiğim gibi bu kural değildir, yaygın kullanımdır...

ise bağlacını ayrı da yazabilirsin bitişik de. hiç fark etmez.
ama "se,sa" şart ekiyse söylediğin mutlaka bitişik. cümlenin anlamından çıkar

yüksek lisans, doktora (bu sırada araştırma görevlisi yani asistanlığa başlamalı), doktorası bittiğinde de yardımcı doçent oluyor diye biliyorum. sonra doçentlik tezi, yeteri kadar makale, kitap mitap yazıyorsun, 5-6 sene içinde de (10-15 yıl belki) doçent oluyorsun.. bu böyle devam ediyor..

lisans diploması ile bir yüksek lisansa başvuruyor, şansı varsa yüksek lüsans yaparken araş. gör olarak üniversitede işe başllıyorsun, akademisyenliğe yani. sonra yüksek bitiyor doktoraya başlıyorsun. doktor ünvanı ediniyorsun yök ten bu arada.düktora bitince yard. doç olabilme hakkını kazanıyor. yard doç luk doçentlikten önce verilen sus payı. yök vermiyo bu ünvanı yani. sonra doçentlik için verilen yayın şartlarını sağlayınca doç olma hakkın oluyo.. bu ünvanı yök veriyor. sonra 3-5 yıl sonra okulun durumuna göre okul seni prof yapıyor.

öğrenciliğin sonlanmasının ardından yapılacak iş ales'e girmek mi?
başka neler yapmak gerekiyor ve ne şartlar isteniyor?

isteğin buysa su an için yuksek lisans kosullarına yogunlasmalısın
1- sıkı bir not ortalaması
2- ales'ten iyi puan
3- gerekliyse dil için bir yeterlilik

evet alese girmek gerekiyor kesinlikle.

(git: 127659)

lisansı bitirince
okudugu bolume gore (ki şöyle-pek arastırma gorevlisi kalmayan okullarda not mot bakmazlar, olsun da taştan-odundan olsun derecesi neredeyse) gerekli şartlar saglanınca
ales&üds(50)->yuksek lisans->doktora tezi->doktor->kadroya baglı olarak yrd docent(sadece tr de var sanırım bu ünvan)->doçentlik çalışmaları&tezi ve doçentlik sınavı+üds(70(bundan emin değilim))+makaleler vs->doçent(kadro varsa)->burdan sonrası yokuş aşağı,olay doçent olmada->yayın,makale+5yıl(?)->prof(kadroya baglı yine)
eksiğim yanlısım olabilir ama gidişat boyle..kadro yoksa ilerleyemez, yrd doc luktan emekli olur, sicil kötüyse yükselemez...
torpil işe yarar, burası Türkiye:)

Doçentlik tezi yok. Çalışmalarınızdan oluşan bir dosyayla başvuruyorsunuz.

çalışmaktan çok yalakalık önemlidir diyebilirim

bir de nerede olmak istediğin bağlı. yurtdışı master/doktoran yoksa misal odtü seni hoca yapmıyor.

alana göre doçentlik tezi var. özellikle de sosyal bilimler alanında, her ne kadar kanun aramasa da yök tarafından atanan jüri arayabiliyor. misal hukuk alanında zorunlu. doçentlik tezi de zaten doktora tezi gibi deil, monografi. ve kitap olarak bastırıp girmek gerekiyor, tabi şayet aranan bi alandaysanız.

akademik ya da tercihe göre akadebok sürece gelince

yğkseklisans+ doktora ömür törpülerinden sonra hemen de yard. doç. olmuyorsunuz. üniversite ile ilişiğiniz kesilmez ve kriterleri düzenleyen yönetmelikteki puanı tutturursanız (akademik çalışma ve yayınlara göre puan belirlenir) yard. doç. kadrosu alırsınız. ama yard. doç. olmadan doçentlik koşullarını sağlayıp doğrudan doçentliğe başvurmanız da mümkün. eh, bir doçent olun da sonra 2 karalama ile, hatta yurdumda olduğu gibi pek de bir şeyler karalamadan prof. olmanız işten diil.

başlangıç olarak yüksek lisans için iyi ales puanı alınız. zira asistan (araş. gör) olmak için gireceğiniz sınavda %55 ales puanınız dikkate alınacaktır. kalan %45lik dilim bilim sınavı ve aranıyorsa-ki anadolunun küçük üniversitelerine başvurmuyosanız aranıyor- dil puanlarından oluşuyor. yani ki, dil süper olsa, yüksek lisans sınavında 100 tam puan çekseniz, alesten 95 alan biri gelip sizin önünüze geçebilir. ales, ales, ales... evet.

(bkz: beşir fuad)

Beşir Fuad

ps: iki saniye ile, lejant kazandı..

beşir fuad
kendisi naturalisttir ve Emile Zola dan çok etkilenmiştir..

benim bildiğim sadece cumartesi günü olan oturuma giriyorsun.. e tabi başka zımbırtısı varsa bilemem..

sadece düz memur olmak için kpss b grubuna giriyorsun...yani tek oturumuna...eğer ki uzman memur olmak için yani kendi alanında uzmanlık için giriceksen iki oturuma da katılmak zorundasın...sadece cumartesi gün ki oturuma yani genel kültür ve genel yetenek sınavına tabi tutulcaksın..

hocam doğru ek fiil sonda bulunur. yapmışlardır.

soru formuna sokmak için ise; yapmışlar mıdır? bakın ek fiil yine sona geldi.

yapmış mıdırlar da olamaz mı yani ?

Bence ikiside doğru çünkü ikiside çekim eki

Dilbilgisinden çok anlamamak nedeniyle bu tür durumlarda Google aramalarına oldukça güveniyorum:

"yapmışlardır"
www.google.com
"yapmıştırlar"
www.google.com
"yapmış mıdırlar"
www.google.com

Buna göre 1 doğru, 2 yanlış. 3 hiç olmadı ki...

birincisi doğru ikincisi yanlış dense de (veya öyle olsa bile), ikincisi yaygın olarak kullanılıyorsa o da doğru kabul edilir. galat-ı umumî, galat-ı meşhur buna denir zaten.

edebiyat öğretmeni olarak söylüyorum: yapmışlardır

ikisi de doğrudur.

ekeylem her zaman en sonda olur, dolayısıyla yapmışlardır.

(bkz: mad men)

(bkz: breaking bad)

dexter.

(bkz: carnivale)

stargate universe ü de bi deneyebilirsin bence. daha ilk sezonda hem.

the mentalist,how ı met your mother...

seinfeld, curb your enthusiasm, breaking bad, the wire

soylemezsem çatlarım, the prisoner mutlaka. 6 bölümcük

In Treatment

weeds

(bkz: weeds)

kesinlikle "prison break"

(bkz: fringe)

tüm stargateler. 10+6+1 sezon şimdiik. :)weeds güzel. amsterdam var, sadece 8 bölüm ama süper.

tavuklara balık yedirildiğini duymuştum. bu nedenle olabilir.

tavuk yemlerinde balık unu kullanılıyor ama ne kadar etkisi olur bilemedim, bayatlama ihtimali daha kuvvetli sanki..

kesin bayattır yumurta..

Bekle biraz daha vakit gecsin.

Sonra bi yerlere davet et, konser vs. aklina ne gelirse, zevklerini falan sen biliyosundur.

Edit: Ha yuz yuze gorusmusunuz zaten okumadim. O zaman yuz yuzeyken acil derim msn den soyleme. Bi kac kere bi yere davet et sikilmadan vakit geciriyosaniz zaten bi bulusmanin sonunda soylersin ben senden hoslaniyorum diye.

bir kere hemen açılırsan baştan ipleri karsı tarafın eline verirsin güvenini kaybedersin burdan yola cıkarak.

1) bol bol sana guveniyorum sen benim en iyi dostum tek sirdasimsin, sen cok farklisin tarzi kelimeleri cumle icinde bol bol kullanacaksin

2) asla ilgi manyagi yapmayacaksin kizi ve kesinlikle guzel buldugunu soyleme. o zamani gelecek merak edecek benim icin neden hic guzelsin demedin diyecek. sen degil o merak etsin o kovalayan taraf olsun

3) arda bir hafif dozda elestir. mesela bir resmine bakarak ayakkabıların harika durmus ama o gomlegi neden tercih ettin gibi...

4) ben kotuyum dedigi gunler extra ilgili davran.

5) msni arda bir mesgul moduna yada telefonda konusuyor moduna al. mesgul yogun biriymissin gibi kendini goster yani.

simdilik bu kadar donerim yine.

bence pat diye söyle.
kızlar böyle şeylerden hoşlanır..

pat diye söyleme, kızlar böyle şeylerden hoşlanmaz. o sadece romantik komedi filmlerinde olur.

yüz yüze daha fazla görüşün. (utangacım diyorsun ama başka çaren yok) mesela "gece bilmemne bar'a gidecem, benle gelsene" diyebilirsin. buluştuğunuzda da fiziksel olarak yakın davran. içine düşme tabii. o anlar zaten ;)

kardeşim sakın açılma hemen git başka bi kız bul. müzik zevki hayata bakış vb. aynı olan kızlardan bi yol olmaz... çok zordur onları ayartmak, ancak benim gibiler yapabilir. sen vazgeç bu işten.

kızlar pat diye söylenen şeylerden hoşlanır evet doğru ama kabul etmezler genelde. pat diye duydukları, beklemedikleri bir ilan ı hoşlanmadan cok mutlu olurlar ama genelde cevapları; ben öyle düşünmemiştim, ya hiç o gözle bla bla, biz arkadaşız bik bik... pat diye söylenince egosu şişer evet.

açılmadan önce ilginizi belli etmeniz, karşınızdaki insana da durumu tartması için biraz fırsat vermeniz gerekir. aksi durumda olumsuz cevap almanız olası. daha fazla görüşün, ilgili davranın zaten anlıycaktır. eğer o da olumlu düşünüyorsa belli eder kendi kendine gelişir olaylar.

fazla ergence mi olur bilmem ama gördüğüm kadarıyla birinden hoşlanıyorum diye başkasından bahsediyor gibi yapıp pat diye aslında ondan bahsettiğini söyleyince işe yarayabiliyor (tabii kızın gönlü varsa).

Bir ilkokul arkadaşım msn'den tanıştığı biriyle buluşmuştu. msn'de şiir, edebiyat, hayat üzerine uzun uzun konuştukları kız buluşma boyunca arabalardan bahsetmiş. Bilginize...

önemli olan sabahlara kadar konuştuğu tek kişi sen misin? yoksa gecenin o saatinde msn de 5 kişi var ve sende onlardan birisi misin ? hadi canım ben yatıyorum dediğinde o da evet bende deyip msn i kapatıyrsa şanslısın. ama canım bende birzdan yatarım diyorsa o zaman başkası ile görüşüyordur. aralarda da sana laf yetiştiriyordur. buna dikkat et.

sana tavsiyem eğer sorun olmazsa webcam leriniz açık olsun(ses kapalı) o şekilde yazışın. yazdıklarına karşı tepklierine bak. senle mi ilgileniyor yoksa başka pencerede başkası ile mi sohbet ediyor. belki "kamerası meşguldür" açmaz.

msnden açılma. bir iki kere buluş. kız zaten anlar niyetini. eğer onun da isteği varsa buluşma isteğine olumlu yanıt verir, sonunda da açılırsın hatta herşey kendiliğinden gelişir. amaa eğer gönlü yoksa buluşma isteğini ya geri çevirir, bahaneler öne sürer, erteler vs. buluş buluş buluş.

o kadar büyütmeyin gözünde. yüzyüze buluşup, konuştuğunuzda "aa bu muydu" deme ihtimaliniz de var. olursa olur olmazsa olmaz diye düşünün rahatlarsınız sonra da olaylar gelişir...

şişli endustri meslek lisesinde bir osym borsu vardı yanılmıyorsam, ama en temiz garanti uskudar sahildeki buro

kendim sordum kendim cevaplayayım bari :))
öğrendiklerime göre perşembe gününden önce verilmiyormuş. yani illaki bekleyeceğiz.
ÖSYM bürosu, İstanbul Üniversitesi Avcılar Kampüsü Veterinerlik Fakültesinin içinde varmış.