özelden telefon numaramı attım, haber ver nezaretten alayım seni.

100 dolar

b

"benimsin bebek" lafı çok şey... o ne öyle yahu? amerikan özentisi gibi. ama şu var, sevgilim beni aynen dediğin gibi kendine çekse ve hoşuma gidebilecek bir şey söylese misal; "seni deli gibi seviyorum" ardından onu kendime bastırırım ve dudaklarına yapışırım. ve sonraaaa.... sonrasını hepimiz biliyoruz =)

www.youtube.com

kız olsam ilk sana verirdim :D :D :D

önemli olan yaptığın şey değil; önemli olan bunu hangi kıza, nerede yapıyorsun.

cevaplar buna göre değişir. misal yatak odasında ikinizde elbiselerinizi çıkartmışken yaparsan süper olur :)

kizina gore degisir. bi kac hafta once benzer bir sey yaptim ve sonuc basarili oldu :)

toshiro ne yaptin anlat

Başka ülkede yaşasan tamam süper de.Bizim ülkede herşey olabilir sonucunda linç,dayak,sapık muamelesi.Herşey.

hamaliel'in yazdığını yazmaya geldiydim aişaslkdlaskl

b diyorum ama sonucundan da haber ver çok merak ettim konu sahibi.

burak91, abi su an yurtdisindayim ama :) turkiye sartlarinda basarili olma ihtimali daha dusuk tabi..

Uff snne be slk

en güzeli bence o.

ıspanaklı ve peynirliden sonra 3.sırada tercihim. kıymalıdan 1 üst seviyede. hiç de iğrenç olduğunu düşünmedim.
sen neden iğrenç olduğunu düşünüyorsun ?

hiç denk gelmedim ama patatesli börek güzelse patatesli pide de güzel olabilir ama sağlam kilo aldırır.

pide dediğin kıymalı olur, patates ne yahu.

not: pidenin ana vatanından geliyorum.

herkes mi seviyor yahu, ıssırıyosun böyle sıcak sıcak lapa patates var içinde.

tam ekmek arası ekmek havası.

şakaysa hiç komik değil. yenir mi o yahu.

aga annem bu köy fırınlarında yapar bu kocaman ekmeklerın yapıldığı yerde böyle kıymalı pide gibi değilde kapalısını hani.. hayatımda bişi tercih edecek olsam şu tok halimde 2 tane ondan yemek isterim..

kır pidesiyse çogzel olur normal pideyse etli olcak +1

sade patates güzel olmaz bence ama baharatlandımı güzel olur.

nimete iğrenç demiyim ama kötü.

bileti kesen ispanya olacak, olmaz.

biri size bilet alıp versin dhl e.

ama ikamet ettiğiniz yerden olursa olmuyor diye duymuştum, benim yasal ikametim Türkiyede neticede. ayrıca bir hafta sonra yola çıkmam lazım, dhl uzun sürer.

hızlı gönderi ile 20 saat içinde istanbul'dan almanya'ya belge gönderip teslim almışlığım var. biraz pahalı ama bi günde geliyo yani.

interrail'in kendi internet sitesinden al, residence kısmını tr olarak doldur, shipping adresine ispanya'daki adresini yaz. sonra paşalar gibi.

kadıköy de haymatlos kitapevinin olması lazım ama katılım genelde düşük oluyor. 3-5 kişi. şu sıra bir senaryo yazım atölyesinin devam ettiğini biliyorum.

borsa da işlem görüyorsa; www.kap.gov.tr

Vergi dairesinde tanıdığın varsa çok kolay :)

yok.
1-2-3 diye gidersen tadını alırsın.

felsefe taşı panpa.

kitaplarından başla derdim ama içime doğdu direk filmlerden dalayım diyorsun. elbette 1'den başla, diğer türlü hep anlamadığın eksik kalan bir şeyler olacak izlediğin filmde. bütün seri birbirine bağlı aslında. 1inci kitaptaki ayrıntı 6'da çıkıyor, 4'teki ufak bir ayrıntı karşına 7. kitapta çok önemli bir olayla bağlantılı çıkıyor vb. unutmadan ekleyeyim; hiç bir gerçek hp fanı filmlerden hoşlanmaz fazla. her filmde sinemadan bu ne aq diye çıkmıştır ama defalarca da izlemiştir bütün filmlerini sırf hp evrenine ait, orada geçen bir şey diye. tahminim de kitaplarını okumadan sadece filmleri izleyen biri eninde sonunda bu ne aq tepkisini verecektir.

-spoiler-

dumbledore gaymiş ya lan.

-spoiler-

en güzel film 7 volume 1 ama sikme konuyu sırayla izle.

sırayla gitmezsen pek de anlamlı gelmez bence. 1'den başlayabilirsin.

Filmleri aldığı ödülleri, hasılatı felan hak edecek düzeyde değil. Hitap ettiği kesimden, konusundan kazanıyor. Bir de benim gibi ilk şu kadar filmi izledik gerisini de izleyelimciler gidiyor. Bir de sinema kültürü yılda bir harry pottera gitmek olanlar gidiyor. Öyle işte.

kanka simdi duygulan s.ktiri boktan bir adam gibi konusmak istemem acikcasi , ama olayin romantik bi yeri de var. harry potter'i cocuk iken "okuyarak" tanimis bir insan olsaydin. o ruh hali bambaska. hani cocukken dogaustu , enteresan olaylara daha acik oluyoruz ya o bakimdan. simdi yas kac bilmiyorum ama o helecani vermeyebilir seri.

ha tabiki olabilir , hala cocuk ruhlu(bu hic de kotu bisi degil super bisi) bir insan olabilirsin. o zaman benim sana verecegim ilk tavsiye kitaplarini oku kanka. filmler kitaplarin yaninda cok degersiz seyler kalir. asil bu isin buyusu kitaplarda. zaten ilk kitap cok da kalin degil. inan sararsan bir gunde bile bitirirsin ki ben 11 yasindaki cocuk halimle ilk gunde ilk kitabi bitirip ikinci kitaba baslamistim. ben tekrarliyorum kitabi oku , valla cok istoyorum okumani:):)

neyse senina sil sordugun soruya cevap vereyim ben. filmler olayi anlatiyor ama belki her sey kafanda tam oturmayabilir kitapta oldugu gibi. sen yine en iyisi felsefe tasindan basla illa film ile baslicam diyorsan. cunku olay bir kurgu icinde , hikaye butunsel. bastan 1. kitap/film'den baslayim son kitap/filmde son buluyor. her film/kitap harry'nin okuldaki tam bir okul yilini anlatiyor (agustos-haziran arasi) yani mantik bu. mesela 3. filmi izler/kitabi okursan harry'nin 3. sinifta neler yaptigini okuyorsun/izliyorsun. o yuzden ilk kitap/filmden baslayip bitirmek en mantiklisi cunku calculus 1 , calculus 2'yi bagliyormus diyo ust siniflar der , sozlerimi tamamlarim. eger aklina harry potter ile ilgili soracak birsey takilirsa sormaktan cekinme der ve kacarim.

1den başla. madem bugüne kadar da bekledin hepsinin extendedını bul öyle seyret. hadi hayırlı olsun :)

azkaban tutsağı açık ara film olarak.

kitabını oku diycem ama ilk kitapların anlatım da çocuk kitabı hissiyatı verebilir. şöyle yap ilk 3 ün filmini izle sonra kitaplarla devam et. ya da salla filmleri. filmler bok gibi ühühühü :(

benim için 7.1 ve 7.2 tabi ki filmlerin içinde en iyileri. karamsar havasına ve mümkün olduğunca az değiştirerek aktarılan senaryo falan.. ikiye bölündüğü için de kitaplardan slayt gösterisi izliyormuş hissine kapılmadan takip edilebiliyor konu ama konuyu bilmiyorsun sıkabilir sanırım. sen yine felsefe taşından başla.

konuyu bilmeyenlerin bile anlayabileceği film belki azkaban tutsağı dır.

tavsiyem önce kitabı okuyup sonra filmi izlemek. tabi bir kitap bir film sırası gözeterek. 1. kitap, 1. film, 2. kitap, 2. film...gibi..

baştan başta hepsini izle panpa çok güzel oluyor. ben de harry potter'la ilgili hiçbir şey okumamış izlememiş biriydim birkaç hafta önce ilk filmden son filme kadar izledim. baya da sevdim. çok güzeldi.

bence baştan başla, çünkü başta bize çok önemsiz gibi görünen bi ayrıntı ilerde o kadar büyük bişeye sebep oluyo ki, vay anasını diyosun rowling sen bunu nasıl hesap ettin ince ince kurdun diyosun, kadına hayran oluyosun.

sırasız izlersen hiç bir zevk alamazsın.
\mm/ harry potter \mm/

ilk önce kitapları oku kesinlikle. filmler birçok şeyi eksik bırakıyor. bazı filmlerde kurguyla baya oynamışlar. hele son filmin finalinin kitapla alakası yokt. kitaplar çok sürükleyici akıp gidiyor. üşeniyosan üşenme oku derim. üşenmiyosan zaten oku derim.

bostancı e5 üstünde sporium da var bi de ataşehir taraflarında var benim bildiğim.

sporium'un fiyatı konusunda bilginiz var mı ?

pendik sahilde var.

www.pendikteniskulubu.com

sahilde gymnasium vardı. hala var mı bilmiyorum inşaat inşaat inşaat

tugayyolu'nda pamukspor var fiyatları bilmiyorum

green card çekilişi ekim ayında. çıkarsa 2014 yılında gidiyorsunuz. önünüzde 22 ay var, sizin sorununuzun ise daha erken çözülmesi gerekiyor. vasıflı bir iş bulmalısınız, bunun için de bir vasfınız olmalı.

meslek kurslarını, dil eğitimini ya da iş tecrübesiyle uzmanlık vaad eden bir iş kolunu araştırın.

Bu konuda senın verebileceğin bir örneğe muhtacım şuan.

fakir adama green card vermezler kolay kolay.
bizim bi aile dostuna çıktı green card. kendisinin dükkanları, iş hanları, teknoloji marketleri, şirketleri falan var. aileden zenginler, bu da o şirketleri yönetiyor.
spor olsun diye başvurmuş, abd'ye gitme niyeti de yok.
böyle adamlara veriyorlar işte.

oncelikle green card denen sey genis bir kavram, cesitli sebeplerden yabancilara verilmis kalici oturma izni. vasiflari geregi green card almaya hak kazanan insanlar oldugu gibi bazi ulke vatandaslari (turkiye dahil) her sene yapilan bir cekilisle (diversity visa program) de green card alma hakki kazanabiliyor. sizin sorunuz da tahminimce bu. 2013 icin olan cekilisin bilgilerini okumani tavsiye ederim (bunun basvurulari bitti):
travel.state.gov

bir de web adresinin sonu .gov olmayan siteler danismanlik yapiyorlar sadece ve para istiyorlar, basvuruyu gayet kendiniz de yapabiliyorsunuz. hatta mumkunse kendiniz yapin, green card dolandiriciligi internette cok yaygin.

benim örnek verebilmem için sizin hakkınızda bir şeyler biliyor olmam gerekir.

Yazıdaki koşulları sağlıyorum yanlız bekarım eşim yok konusu muğlak kalmış bekar almıyorlarmı.
@black sabahat
Fakir değiliz allaha şükür, evimiz var kirada daireler var, arabamız var istanbul dışında büyük topraklarımız var vs. konu o değil konu pederin beni hiç bir işe uyduramaması üniversiteyi bıraktıktan sonra sayesinde 3-4 iş değiştirdim. Mevzu mesela 1.5 TL maaş ok çalışıyorum pazar bir durum oluyo işe gitmem gerekiyo öle iş mi olur diyo bu durum bir süre takrar edince sen iş bak, evde sıkıntı oluyo baş kaldırma durumumda yok 3 yıl farklı ilde tek yaşadım maaşımda iyiydi yaşam şartlarımda iyiydi ama götüm yemiyo şimdi alır başımı giderim durumu yok. Maddiyat açsa kendi işimizi kursak bişiler çabalasak diyorum onada gelmiyor. ne yapacağım bilemiyorum.

başka şehirde yaşamaya maçan sıkmıyorsa amerika'ya gitmeyi nasıl göze alabiliyorsun? burada başka şehirde iyi bir iş bulup gidebilecekken gidince ne olacağını bilmediğin bir yere gitmek nasıl cazip gelebilir ki?

@up Cazip geldi demedim ki böle bir muhabbet var nedir aslı astarı diyerek sordum artı arkadaşlarım var amerikada evli bekar her türlü bişiler olur başka şehirde 4 yıl kaldım çalıştım vs. konu rezillik çekmek 3 sene tek kaldım evde 500 kira veriyordum nerdeyse hiç oturmadığım evde eve gidiyordum soğuk kimse yok bir tas çorba kaynatmak bile benim işim bu rezillik paramla rezil oluyordum onadn döndum zaten .

Kimse yazmadan ben yazayım;

Seviyosan git konuş bence panpa...

yahu söylüyoruz ama uygulamıyorsun. ama hala sormaya devam ediyorsun. arkadaşları dahi olsa kızın yanına git, bir dk gelir misin de. kenara çek (ve öp eheh yok öyle demiycem) telefon numarasını iste. biraz mesajlaşın. sana daha iyi gelir gibi geldi bana mesajlaşmak. sonra sözleşin bir yere çağır falan filan.

ne erkeni, sevgiliyken tanırsın detaylı olarak.

bi ara bir arkadaş vardı yanıp tutusuyordu bir kız için burda duyuru açmıstı. sevdiğimi eller aldı kıza bir çay bile ısmarlayamadım uygun zamanı bekledim kaptılar diyordu . hacı silkele kendini ne iş kardeş zaman maman sosyal aktivite olayları heeey. asosyal misin , medeni cesaretin yok mu sanki hayatın kaynağı o kız da kabul etmese kıyamet kopacak etmezse Allah cezasını versin der gecersin bak dalgana sen senden değerli değil hiçkimse. ben ne diyorum ne yapıyorum ya de kendikkendine aklını başına devşir

kıza gidip "beraber bi gün bi şeyler yapalım mı demen" gerek. kahve olur, sinema olur bir sürü alternatif var.

bu mevzularda bugüne kadar sorduğun soruların cevaplarını bi daha okusan, hepimizden fazla uzman olmuş olursun. yeme bizi, bu konularda çok tecrübesizim filan diye. sendeki teorik bilgi kimsede birikmedi. şimdi uygulamaya geç artık. fazla mıncıklama.

clockwork orange
quentin tarantino
www.imdb.com

(bkz: battle royale)

(bkz: history of violence)

(bkz: das experiment)

(bkz: scarface)

(bkz: american history x)

(bkz: oldboy)

(bkz: sympathy for mr. vengeance)

(bkz: sympathy for ms. vengeance)

(bkz: from dusk till down)

ilk önerideki gibi quentin tarantino nun yönettiği, yazdığı, oynadığı, desteklediği tüm filmler.

(bkz: klass)

(bkz: takashi miike)

imdb'ye göre 22 bölüm.

Mayıs 21, 2012

komik...

dediğiniz gibi düşünseler sevmezler.
demek ki böyle düşünmüyorlar.

türkiye'deki izleyici tip komedisi seviyor.
alternatif yok.

absürd komedi bu aralar baya prim yapıyor ondan..

orçun karakteri gaffurun aynısı olmuş yinede komik, içerik güzel

eleştirilerinin bir kısmına katılıyorum fakat ''karakteri olmayan'' kısmı bence doğru değil. ben mesela sadece açılay ve çağatay koçtuğ karakterleri için izliyorum diziyi. internetten izlediğim için de onların olmadığı bazı sahneleri atlıyorum, böylelikle 2 saatlik dizi 1 saat civarlarına düşmüş oluyor. mesela olgun şimşek ve irem sak'lı sahneleri banko atlıyorum.

bunun dışında şu son zombili bölümdeki çoğu sahne bence o bayılarak izlediğimiz amerikan komedilerine taş çıkartır. gülse birsel avrupa yakası'ndaki ritmini yakalarsa gayet keyifli bölümler izleriz diye tahmin ediyorum. en azından şu son bölüm bana bu umudu verdi.

kendini tekrarlayan aynı tip espriler yapılan ve cok cıvık olmayan sahneler benim hoşuma gidiyor.
insanın arada gülmeye de ihtiyacı var. ne kadar kötü bir şey olsa da farketmez bence.
not: ben çok gülüyorum yukarıdaki sahneler haricinde

ağır roman daha iyidir derim.

Ağır Roman hareketli akıcı, Masumiyet durağan bir film.

Tercihim: Ağır Roman

Sana bir tavsiye, bu soruya ağır roman cevabını verenlerin nicklerini bir yere not et filmle ilgili bi başlıkta falan entrylerini yorumlarını görürsen direk es geç. uzun lafın kısası masumiyet her şekilde ezer geçer.

ağır roman türk sineması için bir külttür. karşılaştırılması bile gereksiz.

Ağır roman - ünlem işareti ile.

Masumiyet bence.. Agir romana gore daha ciddi bir film..

bence de masumiyet. çünkü 90'lı yıllar ve oyuncular.

yani film şimdi ve başka oyuncularla çekilse bana o kadar da etkileyici gelmezdi, ama yine de iyidir.

(bkz: rounders)

(bkz: maverick)

anarsi yureklerde + 1

poker hakkında değil ama 21 var, eğlenceli film.. adından anlaşılacağı üzere 21 üzerine..

www.imdb.com
www.imdb.com

da var.

Croupier var..

doktora gidin.

Kafana taktığın bir şeyler var mı?
Ayrıca B12 eksikliği de olabilir. Hatta ikisi birden?

bir nörologa görünün

zihnin bişeye acaip takılı kalmış olmalı. en yakın pskoloji birimine müracaat edin bnce.. kedi ebeside güzel tavsiyelerde bulunmuş ..

bilemedim.

gerektiğinde vermek lazım. intihar edecek bi insanı yolundan döndürmek için akıl vermek gibi.

mütemadiyen yaptığım şey ama hayati ve çok kritik kararlar alacak insana en iyisi fikrini söyleyip "yine de sen bilirsin" demektir.

mümkün.

katılmıyorum bazen öyle bi fikir veriyolarki aa ben neden düşünemedim bunu diyosun. he iyi bildiğin bi konuda sana ukalalık taslanması iş buyurulması ayrı konu.

akıl vermek derken, her şeye atlamamak şartıyla fikrini belirtmelisin ama yönlendirici olmamalısın. sonra karşı taraf verdiği karardan memnun olmayınca seni suçlar genelde.

ilmin zekati %100 derler bizim koyde. Eger karsi taraf talep ettiyse ve siz de pozitif dille gorus bildirirseniz ziyadesiyle faydalidir zannimca. Kendimce konuya hakim kisilerin akillari kiymet verilir ve degerlendirilir.

herkesten akıl almamak lazım.

Bildiklerini anlat, ama akıl vermeye kalkma;
Anlatılanları iyi dinle, ama hepsini...... doğru sanma;
Sessiz kalmak bir şey bilmediğin anlamına gelmez;
Çok konuşmakta çok şey bildiğini göstermez;
Herkesi kendine eşit gör, her kim olursa olsun
bir insanı küçümsemek akılsızlık,
Çok büyük görmekte korkaklıktır.
Cesaret akıldan gelirse cesarettir,
Bilgisizlikten gelirse cehalettir...

bi siteden kopyaladım

bunu söylersem sana akıl vermiş olmaz mıyım?

aynen bunu sorarak zaten bizden fikir almış oluyosun :) ama haklısın çok ukalalık yapanda var

dieselsingle2 en güzel cevabı vermişsin AYNEN öyle.

@inhe
@gibson

aslında akıl almıyorum, fikrinizi soruyorum :)

"evet kimseye akıl verme" dersen akıl vermiş,
"bence vermek lazım, tecrübelerimizi paylaşmak lazım" dersen fikrini söylemiş olursun :)

fikir almak ile akıl almak aynı şey değil ki;
ne yapayım demek ile akıl;
sence nasıl yapılır ile fikir alınır.
bence.

Kendi iyiliğimiz için vermemek gerek. sonra bık bık yapıyorlar. öyle böyle falan. :)

@rn +1

abd den giriyormuşsunuz gibi gösteren bir proxy kullanıyorsunuz.

internette zibil gibi anlatımı mevcut.

+ 90 533...
ya da

0090 533...

0090 rusya ve civarlarinda calismaz.
onlar, 8-10 diye ceviriyorlar numaralari.
en garantisi +90 diye vermek.

+90 diye

lmgtfy.com

kalbimizde.

onun işi belli olmaz.

16 mayis 1984'te hakkin rahmetine kavustu diyorlar, bu arada bi tek ben mi ata demirer'e benzetiyorum bu adami.

2004te geri geldi muhabbetleri var konuyla ilgili pek bir sey bulamadim

bi toplantı salonunda tıpatıp benzerini görmüştüm..

dediğiniz gibi şişeye su katıp inceltmekte fayda var. ancak önce yumuşatıcı gözünü çıkartın, güzelcene yıkayın.

aynı sorun bende de vardı, geçen teknik servis çağırdım makinedeki başka bir sorun için. adam bu konsantre yumuşatıcıyı inceltmekte fayda var dedi. artık öyle yapıyorum, gözün dibinde birikmiyor.

sulandır.

Bizdeki konsantre de kalip gibi olmus. Incelt bence de.

biraz ısınırsa eriyecektir. esterquatlar soğuk hava da katılaşır.

ara tabi ki. ne olacak ki? manyak diye düşüneceklerse işe almazlar, işe alınmazsan bu insanlarla bir daha hayatın boyunca karşılaşmazsın.

manyak herhalde diye düşünseler ne kaybedersin ki? en kötü şu an bulunduğun yerde olursun. dediğin gibi son çareyse kesinlikle denemelisin bence şansını.

şahsi görüşürm olrak ara. hadi diyelim ayıp oldu ya da manyak diiye düşündüler, bir daha o insanları görmeyeceksin ki telefonla aramaktan bahsediyorsun. bu durumlarda biraz pragmatist düşünmek gerektiği kanısındayım. arayıp söylemekle bişey kaybetmezsin ve gazeteye reklam vermezler hehehe ekaterina böyle yaptı diye. rahat ol dostum.

o insanlarla karşılaşacak dahi olsan ara bence. günümüz türkiye`sinde iş bulmaktan bahsediyoruz. hiç de ayıp olmaz.

ya evime 70 km öyle pat diye kalkıp gidemem bi de çok kurumsal bi yer içeri de almazlar ama aradım söyledim, görüştüğüm adamla görüşeceklermiş insan kaynaklarına söyledim bakalım belki bi gelişme olur. teşekkür ederim verdiğiniz cesaret için :)

heee. çok ayıp olur:)
yahu bundan daha normal ne olabilir ki?
x şartı yerine getirmişsin tekrar başvuruyorsun işte.

valla kurumsal fln. türkiyenin en büyük bakır fabrikasına kimseyi tanımama rağmen kapısına gittim. insan kaynakları müdürüyle görüşücem diye direttim. sonunda müdürü arattırdım ve görüştüm. adama kendimi sevdirdim. iş hazırdı. bir aksilik yaşanmasaydı işe bile girmiştim.

gerçekçi ol imkansızı iste!

hobbit
yüzük kardeşliği
iki kule
kralın dönüşü
silmarillion
güç yüzüklerine dair
hurin'in çocukları

şöyle açıklıyım, öykü hobbit ve yüzüklerin efendisinde. diğerlerinde orta dünya'nin yaratılışı, geçmişi anlatılıyor. Elflerin insanların cücelerin nasıl ortaya çıktığı, ejderhaların nereden geldiği anlatılıyor.

asıl öyküyü okumadan sadece daha önceki olayları anlatıyor diye silmarillion'un okursanız hiç keyif almazsınız, okumazsınız hatta.

bunlar bağımsız ayrı hikayeler,

Tehlikeli Diyardan Öyküler
Sigurd ve Gudrun Efsanesi
Roverandom

silmarillion
güç yüzüklerine dair
hurin'in çocukları
hobbit
yüzük kardeşliği
iki kule
kralın dönüşü


bence böyle. çünkü hobbit ve üçlemenin önceki tarihini anlatıyor,

silmarillion
güç yüzüklerine dair
hurin'in çocukları

edit:
kronolojik olarak böyle ama anarsi yureklerde'nin de dediği gibi silmarillion bayar adamı. okursan da kağıt kalemle oku. karakterleri olayları not et. yoksa bir çok kişi ve soydan bahsedildiğinden bir süre sonra kitabı takip edemez hale geliyorsun.

silmarilliondan'dan başlamayın.. çok karışık. hemen sıkılırsın. en ideali hobbit'ten başlamak. kitabın akıcılığı da var. baya bi gaza getiriyor sonrası için.

var böyle ortamlar ama tutmuyor o iş.

Duyuru halkından kimseler de olur öyle binlerce kişiye hitap etmesine gerek yok.

aslında duyuruda da denendi ama tutmadı diyeyim.

çocuğa bir seçim hakkı veriyor. iyi bir şey.

2- hiç zikimde değil.

1- karı koca arasında kimse baskın gelemeyince ikisinin de istediği isim veriliyor (babalar dedeler falan)
2- ben de uyuzum çok anlamsız buluyorum bankada orda burda hayatın boyunca baska isimle sana seslenebiliyorlar ve aval aval bakabiliyorsun.
tek isimliyim gayet memnunum oooh :P

ali ve can ile birleştirilen isimlere tahammül edemiyorum....

örnek:alican, alikemal, alimert, canberk, cansel, berkcan, berkecan saysam daha bitmez. ha entel dantel isimleri de unuttun.

örnek:ada,atlas,rüzgar,bulut .. . .

bende çift isimliyim, çocuğum olursada çift isim koyarım.

isim karışıklığı yüzünden çocuğun başı derde girmesin.

birilerini üzmemeye çalışmak gibi bir amacı var sanki. yok annemin adını koymazsak anısına hakaret, yok bizde mutlaka paşa dedemin adı konulacak hayrullah olmazsa babam kalp krizi geçirir, o zaman bi de modern bir ad verelim de arkadaşları dalga geçmesin, gibi..
not: tek isimliyim, hatta adım 3 harfli* ve oldukça mutluyum.

çift isimliydim, ilkokul ve ortaokul yaşamım boyunca dalga konusu oldum, 16 yaşında babama dava açtık falan bir isme indirdik onu.

sonra efendim neden asosyal bu çocuk, efendim neden çekingen.

ben de keşke tek isimli olsaydım , çocuğumu keserim yine çift isim koymam :)
içim rahatladı benim gibi uyuz olanları görünce , yalnız değilmişim.

benim de hoşuma gitmiyor.

mehmet ali gibi (memedali bey bi yardım edin), ali rıza gibi, halil ibrahim gibi ikisi birden okunan isimlerden değilse, çevrendekilere nasıl hitap edecekleri konusunda ikilem yaratıyor. örneğin ismin "mehmet serdar tantunioğlu". sen serdar ismini kullanıyorsun. mehmet sadece göbek adı. ama nüfus cüzdanında ve bütün resmi belegelerde önce mehmet yazdığı için seni ilk defa görenler mehmet diyor. herkes serdar diye tanıyor, ama nüfus cüzdanı ile kayıt yapılan yerlerde herkes mehmet diyor. bir hastaneye yattığında mesela, mehmet tantunioğlu diye kaydediyorlar seni. serdar tantunioğlu diye ziyarete gelen kimse uğraşmadan bulamıyor seni. bütün doktorlar gelip "mehmet bey nasılız, mehmet bey şöyle, mehmet bey böyle" diyip duruyorlar. senin adın serdar, herkes sana mehmet diyor.

ilkokula başlarken kayıttaki görevli seni mehmet s. tantunioğlu diye yazıyor. bütün sınıf listelerinde adın mehmet oluyor. ilkokul arkadaşların seni mehmet diye tanıyor. liseye kayıt yaptırıyorsun, oradaki görevli de m. serdar tantunioğlu yazıyor. bütün lise arkadaşların ve öğretmenlerin de seni serdar diye tanıyor. liseden arkadaşın ilkokuldan ortak tanıdık birine senden serdar diye bahsedince, ilkokuldaki mal gibi kalıyor, "serdar kim lan" diyor, aslında çok iyi tanıyor ama tanıyamıyor. çok salak saçma bir durum.

ben tek isimliyim, çok memnunum. ama 55 yaşındaki iki isimli ve ikinci ismini kullanıp o isimle tanınan kuzenim, hala yakınır bu durumdan "ali bey diyip duruyorlar" diye. en yakın arkadaşım iki isimli. bu adam benim liseden arkadaşım. yakın arkadaşım olması sebebiyle hangi ismini kullandığını biliyorum. ama lise sınıf defterinde diğer isimi yazdığı için az görüştüğümüz sınıf arkadaşlarımız adamın o ismini neredeyse bilmiyor. ben liseden biriyle sokakta karşılaşıyorum, "kimlerle görüşüyorsun" falan muhabbeti geçiyor, "serdar'la görüşüyoruz sık sık" diyorum adam andon gibi kalıyor "serdar kimdi" diye, "hani vardı ya mehmet serdar, senin arkanda otururdu" diye açıklamak gerekiyor. gün oluyor hep birlikte buluşuyoruz, benim dışımda herkes adama "mehmet" diyor. ne gerek var tek isimle tanınmak bilinmek varken?

rapçilerin a.k.a. olayı gibi.

dedenin, ananenin ismi, hadi bi tane de yeni isim olsun. bebeğe abdurrahim demek garip geliyor, yaşlı birine de burak dede demek aynı şey gibi.

1- Kadın başka istiyor, adamın aklına yatıyor; adam da başka istiyor ve o da kadının aklına yatıyor, bu sayede ikisini birden koyuyorlar.

2- İki isimli biri olarak diyeceklerim var. Bu iş çok yararlı valla. Neden, a. google'da / fbook'ta benden sadece bir tane var ve o da benim. biri gogıla ismimi yazarsa direkt bana ulaşır, telefon numaramı alır. Veya nerde ne yapmışım yapıyorum görür.
b. İsmim A B C. Üniversiteye kadar ismim hep B C idi. Okulda yaşadığım bir takım ağır olaylar ve o olayları yaşayan adamı geride bırakma düşüncesi ağır basınca ne yaptım? Artık A C dedim kendime ve yeni çevrelerime. Ailem ve okul öncesinden beni bilen herkes hala B dese de, artık dünya beni A Bey olarak biliyor. Ve asla B piçinin yaptığı hataları yapmıyorum, bir daha B olamam - B'nin yaşadığı ve yaşattıklarını yaşatamam.
c. Benim A B C'de olduğu gibi ağız dolduran bir isminiz varsa hem kartvizitte hem de sorana söylerken hoş oluyor, ağır görünüyor. Berkcan Şekerpaşa gibi sırıtmıyor (lafım meclisten dışarı, Berkcan Şekerpaşa'lardan özür dilerim)

artık eskisi gibi çok çocuk yapılmadığı için insanlar isim heveslerini almak için koyuyorlar bence. yap 4 çocuk homojen olarak dağıt isimleride değil mi ama?

çift isimliyim
birbiriyle alakasız 2 ismim var ikisi de entel/ideolojik değil -yani okulda hocayla vs sorun çıkacak türden değil-
liseye kadar ikincisini kullanmıştım hep ondan sonra fark ettim neredeyse 2 ismim olduğunu. şimdi insanlara seçme hakkı veriyorum istediğinizi kulllanın diyorum her ikisini de sevip benimsedim
benimki babaanne adı olduğu için mecburi ama zevk için de olsa olurmuş bence hiç sorun değil. durup dururken muhabbet açılıyor işte niye 2 isim aa o arapçamı farsça mı yok şuralı mısın buralı mısın....

i.neden koymasınlar... ii.güzel birşey.

Nasıl tek isim koymak ayıp bir şey oldu yahu? Ne alaka?

çift ismi var diye kimlik bunalımına girecek insanı zaten hiçbişey kurtaramaz. tek ismi olsa da zor. ayna filan görünce de kimlik bunalımına girer o.

çift ismim olmasını isterdim, hem seçim hakkı veriyor hem de kulağa dolu dolu hoş geliyor.

iki ismim olsun isterdim ben de.

iki isimliyim kibritsuyu'nun dedikleri tamamen gercek. 1.5 yildir ev sahibim karsilastikca ilk ismimle hitap edip duruyor 20 kere duzelttim hala anlamiyor :)

yıllık bedelin %12'si olmalı.

yıllık %12 deseler de, çoğunlukla 1 kira bedeli verirsin. hatta daha az da verebilirsin.

Kagit uzerinde yillik bedelin %12'si ama genelde tum emlakcilar bir kira aliyorlar Turkiye'de. Almanya'da ise 3 kira aliyorlar mesela komisyon olarak.

pazarlık yap kiranin yarısını ver

evet, bir yazı dizisinde metnin bir cümlesi de bu. sözlükte hrant dink başlığında buğün yazılanlarda da bulabilirsiniz.
bir okuduğunu anlama cümlesi, ne kadar az okuduğumuzun da kanıtı aslında.

----
m--- Mahkûm olduğunuz yazıda, 'Türk'ten boşalacak zehirli kanın yerini dolduracak temiz kanın, Ermeni'nin Ermenistan 'la kuracağı asil damarında mevcut olduğunu' söylüyorsunuz.
h---Mevcut olduğun kudret...Atatürk'ün söylemiş olduğu o cümle, hayatımda en etkilendiğim sözdür. Ermenilere diyorum ki, Türkle uğraşmana gerek yok, aradığın kudret kimliğinde vardır.

m---'Zehirli kan' benzetmesi ırkçılık çağrıştırmıyor mu?
h---'Asil kan' demiyorum, 'asil damarında mevcuttur' diyorum. Damardan kastım, bağlantın, köprün. Ermeni kimliğinin Türk'ten kurtulmasının yolu basittir. Türkle uğraşmamak. Ermenistan'a bakın, diyorum. 'Türk'ten boşalacak o zehirli kanın temizlenmesi' derken, Ermeni'yi sağlıksız hale getiren yaklaşımı eleştiriyorum. Kan, kimliği zehirliyor diyorum. Daha sert bir kelime nasıl kullanabilirim. Bunu kendi milletime söylüyorum, Türklere ne oluyor!

metnin tamamını okuyun, tırnakçılık yapılıyor.

papanın genel evi sorması gibi bir şey bu.

dahha fazlasınıda demiş. neden "gerçekten"?

“Ancak Ermeni kimliğinin bugünkü yapısını şekillendiren ve Ermeni kimliğinde bir tür kanserojen tümör işlevi gören asıl etken "Türk" olgusudur. “( Ermeni’nin Türk’ü – 23 Ocak 2004)

“Ermeni kimliğinin çektiği bunca sancı artık yeterlidir, sancıyı bundan böyle biraz da insanlık denen âleme terk etmek gerekir.”( Türk’ten Kurtulmak- 30 Ocak 2004)

“Türk"ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, Ermeni'nin Ermenistan'la kuracağı asil damarında mevcuttur. Yeter ki bu mevcudiyetin farkında olunsun”( Ermenistan’la tanışmak- 13 Şubat 2004)

agos gazetesinin sitesinde karikatürlerine bakarsanız anlayacaksınız
www.agos.com.tr&sayfa=1

kendisi bu cümle hedef alınarak türklüğe hakaretten yargılanmış, cezaya mahkum edilmiştir yetmemiştir ardından da öldürüülmüştür, cesedinden bir şey olmaz sanırıma rtık o da çürümüştür bir tek itibarı kalmıştır, lütfen türklüğe en büyük hakaret olan bu cinayeti unutup, ailesinin ve sevenlerinin elinde tek kalan şeyi itibarına da dokunmyalaım, yiğidi öldürdük bari hakkını yemeyelim diye yazı dizisinin linkini buraya kopyalıyorum dileyen okusun ve anlasın: baskinoran.com
www.radikal.com.tr

hepimiz ermeniyiz lafına değil de ben hiçbir zaman istanbul'da bu kadar toplu bir protesto görmedim, ne verilen şehitler, ne tutuklanan insanlar, ne de giden laiklik ve cumhuriyet için.

haklı tabi. ama hepimiz kürtte değiliz ermenide değiliz. açık ve net. neden böyle söylemler çıkarırlar hiç anlamam zaten.

milliyetçilik kavramını lanetleyen bir grubun "hepimiz ermeniyiz" demesi bana ironi gibi geliyor. orada hrant'ı desteklemek için vır vır demeyin, o zaman hepimiz hrant'ız deyin geçin. tabi bir de "faşizme inat kardeşimsin hrant" diyenler vardı. sonra bunlar ağız değiştirip faşizme inat değil ama kardeşimsin hrant'a döndüler. zira bunların hrant sevgisi sadece faşizme inat olmaktan kaynaklanıyor olabilir.

şimdi neden kimsenin hepimiz kürdüz diye bağırmadığı biraz daha anlaşılır oldu.
not: lütfen buradan cevap yazmayın bana, arkadaşın duyurusunun amacını aşmayalım.

anlatılmak isteni anlamak bu kadar zor mu ben de bunu anlamıyorum.
şu söyleve bir bakın. belki neden hepimiz ermeniyiz dendiği anlaşılır o zaman.

(bkz: subcomandante marcos)

marcos, san francisco'da bir eşcinsel, güney afrika'da bir karaderili, avrupa'da bir asyalı,san ysidro'da bir chicano yerlisi, ispanya'da bir anarşist, israil'de bir filistinli, san cristobal sokaklarında bir maya kızılderilisi, neza'da bir çete üyesi, ulusal üniversite'de bir rockçu, almanya'da bir yahudi, savunma bakanlığı'nda bir halk temsilcisi, soğuk savaş sonrası dönemde bir komünist, galerisi veya mevkii olmayan bir sanatçı, bosna'da bir barış taraftarı, meksika'daki herhangi bir şehrin herhangi bir mahallesinde bir cumartesi gecesi evde yapayalnız bir ev kadını, ctm'de bir grevci, arka sayfalara yer dolduracak haber yazmak zorunda bırakılan bir muhabir, gece saat 10'da metroda yalnız başına bir kadın, topraksız bir köylü, işten atılmış bir işçi, mutsuz bir öğrenci, serbest piyasa ekonomisinin tam ortasında bir muhalif, ne kitabı ne de okuyucusu olan bir yazar ve tabii ki meksika'nın güneydoğusundaki dağlarda bir zapatista'dır.

yâni marcos bir insandır, bu dünyadaki herhangi bir insan. marcos; bütün sömürülenler, kenara itilmişler ve ezilen azınlıklar, direnenler ve 'yeter!' diyenlerdir.

ermeni soykırımı iddaalarından vazgeçerseniz belki anlarız.

@anarsi yureklerde senin verdiğin örneği ben anlıyorum tamam ama bu yine de başka olaylara karşı neden böyle bir olunmadığını açıklamıyor.

etnik kökenimizin önemi yok denmeye çalışılıyor ama yine anlamak isteyen istediği şekilde anlıyor efendim
meseleyi siyasallaştırmak istemeyen şahsıma dokunmuyor
kişiler öncelikle vatandaş olmadan kişi olabilmeliler yoksa en değerli şeylerini bie siyasete kurban edebiliyorlar
kürt meselesi herkes tarafından o kadar siyasallaştırıldı, o kadar tarafı var ki kürt meselesinin hangi tarafta olduğunuzu çok iyi açıklamak zorunda bırakılıyorsunuz
oysa hepimiz ermeniyiz sloganı,sadece fikirleri nedeniyle öldürülmüş, sırtından vurulmuş bir türkiye cumhuriyeti vatandaşının katillerine cevap olarak veriliyor,
henüz çok insani, lütfen durumu siyasallaştırmayın,
siyasetçilere güvenilmeyeceğini lütfen, artık öğrenin
öldürülen vatanını seven burada yaşayan bir komşunuzdu, bu iradeyi duruma hayır deme iradenizi kimseye devretmeyin, iktidarı eline almak isteyenlerden çekinin,
sizin adınıza kimsenin irade ortaya koymasına izin vermeyin
tik'ten sonra editlediğim için özür ama eksik olmuş.
biraz ermeni, biraz kürt, biraz türk biraz laz olmanın kimseye bir zararı yok

www.eksisozluk.com

@ anarsi yüreklerde

marcos'un kitapları var.yanlışlık olmasın.

öncelikle türkiyede ermeni olmak kürt olmaya kıyasla daha zor bir durum, daha az ve daha yalnızlar. dink ermeni olduğu için öldürüldü, 35 kişi pkk lı sanılarak öldürüldü. emin ol sokak ortasında bir kişi kürt olduğu için faşistçe öldürülsün o kalabalığı oluşturan herkes "hepimiz kürdüz" der.

elmadağ da kahveciler var. otel bölgesi içinde, trafiği kapalı alanda.

size uyar mı bilmem ama:

taksim'e en yakın böyle bir mekan:

ceylan otel'in roof katıdır. manzara inanılmaz iyi, müzik süper, ortam süper cool, kahve falan 8-10 lira, ki bol bol gelir yanında ikramlık kurupasta olur, hadi vakit doldu bir şey iç diyen olmaz, wc ler bal dök yala, ortam çoğu zaman boş veya boşa yakın. tek gidip 1 kahve söyleyip 3 saat oturduğumu bilirim. içinden de 3 bardak kahve çıkmıştı. sobalı balkonu da var hem sigara içerseniz orda içerseniz iyidir hem manzara süperdir. içinde de ayrıca teleskop var sıkılırsanız bakarsınız.

taksim meydanındna 300 metre yukarda, meşhur ceylan otel işte.

10 kez falan gittim benim tavsiyelerimle de 10 kişi gitti en az herkes bayıldı.

en aptal ayakaltı mekanda kahve 5-6 lirayken orası bedava bence.

yani:

bit.ly

bit.ly

ve tekrar ediyorum 2000 başından beri 10 kez gittim o kadar da başkasını yolladım herkes bayıldı.

starbuckslar bu iş için. çalışma masaları bile var.

bir tek şu var:

eskiden bir ara - sadece cumartesi - sadece canlı müzik varken "minimum price" uygualaması yapıyorlardı.

yani ne içersen iç, masadaki herkese belli bir para kesiyorlardı. ama bu para da içeceklerden düşülüyor. sanırım 20 lira falandı.

5 kişi gitseniz 100 eder. 100liralık yeme içme hakkınız olmuş oluyor. hava parası değil yani.

ama sonra çok sordum kaldırdık dediler. siz gitmeden önce sorarsınız bunu da.

leman siker.

elmadağ starbucks

bekar sokak'ta, san han'da karakedi kültür merkezi var. yılbaşı haricinde gürültüsünü görmedim. temiz bir yer.

not: bekar sokak, meydandan istiklal'e girdikten sonra sağdan giderken göreceğeniz ziraat atm'lerinin olduğu köşeden sağa girdiğinizde erişeceğiniz sokak. yahut mis sokak'tan bir önceki sokak. sokakta sağdan giderek san han'ı görürsünüz. merdivenleri çıkınca ilk katta karakedi karşınıza çıkacak.

jel gibi parçalar yağıyor.araba camına filan düşünce anlarsınız.

meslek kaybına neden olacak durumlar için sigortalar var. maaş değil de tazminat olarak yapılıyor. kendi işine hakim bir sigortacı bulursanız (çalıştığınız bankanın vardır) yardımcı olacaktır.

Word'de yazın. baskıya hazırlık ayrı bir iştir, siz yapamazsınız.

cok gzel cevaplar var burada:)

askville.amazon.com

Aklima ilk gelen sey, "eger disleriniz kotu durumdaysa gitmeyin" oldu : )

Sizi reddederkenki ses tonu, mimikleri, tavri, varsa kurtulma cabasi, vs. gibi etkenler de onemli. O anlari keske burdan izleyebilsek de objektif bir degerlendirme yapabilsek.

Kizlari anlamak zordur derler, dogru. İnsanlari da anlamak zor.

Ama bunu, "bu kizi anlamak niye zor yahu, o kadar konustun niye kahve icmedi" anlaminda soylemedim. Zaten her muhabbet ettiginiz kisi de sizle ekstra baska aktivitelere kesinlikle katilacak diye bir sey de yok.

O an icin sizle o oyunla alakali seyleri paylasmak istemis ve paylasmis da olabilir. Devaminda hayatinda olmanizi istiyor anlami cikmamali illa ki.

Ben olsam, (tamamen kisiye gore degisebilir) mesaj atar ve "O gunku paylasiminiz icin tesekkur ederim" ya da "merhaba" benzeri bir mesaj atardim ve duruma gore hareket ederdim.

Birden diş hastasi olarak karsisina cikmak onu itebilir.

Ama diyorum ya, insan vaaaaar, insan var, belki ciksaniz karsisina güler ve hos bir tekrar gorusme olur.

seviyosan git konuş bence abi.

sadece iyi muhabbetten hoşlanma çıkarımı yapmak istemedim ben de dediğiniz gibi. mesaj atma, facebook ekleme olayına sıcak bakmıyorum, stalker modu yaratır diye.
bu arada benim de aklıma dişlerim geldi önce :) ama birkaç ay önce baktırmıştım, sağlıklılar.

not: klişeyi kullanmak için yazdığınızı biliyorum ama sevme durumu yok daha zaten.

bu konular fazla öznel. karaktere göre oldukça değişim gösteriyor o yüzden mevcut durumdan ziyade genel bir yorum olarak ben bir şeyler hissettiğim herkes için elimden geleni hep yaptım, ısrar gerekli tabiki dozunda olarak. çoğumuz ilk görüşte aşık olunacak tipler değiliz diğer vasıflarımızı bilmeleri için insanlarla diyaloğa ihtiyacımız var o yüzden genel önerim bir bahaneyle tekrar görüşmek ki bu cesareti gösterir kadınların çoğu da bu cesarete davete icabet ile karşılık verir sonrası kısmet zaten.
ha ben ısrarcı oldum noldu derseniz bir bok olmadı o ayrı tabii bu benden kaynaklanıyor olabilir şevki kırmaya gerek yok :)

o gece ayrılırken sana kibar davranmışsa diye söyluyorum:
eger kibar davranmışsa gülümsüyorsa gibi sıcak davranmayı gösteren birtakım işaretlerde bulunmuşsa illa ki hoşlandı, olumlu bakıyor diye bir sonuc da cıkaramayız. cunku kendisi gercekten cok kibar da olabilir vs..
ayrıca traviata nın da dediği gibi, gidip te yekten dişlerinize baktırmayın, he illa ki o planı uygulama gibi bi düşünce varsa kafanızda çiçeğinizi alın gidin, ama dişlere baktırmayın:)

Israr edenlerin başarı yüzdesi düşüktür ama sürümden kazanırlar. Paranoyak bir şekilde minik bir ihtimal hesabı yapalım.

1) Hatunun sevgilisi vardır, gece flörtleşmek istemiştir sen uzatmış olursun işler senin açından da hatunun açısından da pek iyi olmaz.

2) Hatunun sevgilisi vardır, sallantıdadır, sıkılmıştır, kafasını dinleyesi vardır. Sen ısrarla peşinden gidersen iyice bunalır.

3) Sevgilisi yoktur, iki muhabbet edeyim diye yaptığı hamleden sonra sen sarınca pişman olmuştur, sittir git diyememiştir kibarlığından, uzatırsan gene hüsran.

4) Sevgilisi yoktur, hoşuna gitmişsindir, onu bardan kaldırdığın bir hatun olarak görmeni istememiştir, ulaşman için yeterli bilgiyi verip ya olursa demiştir.

O kadar garip yaratıklar ki bu hatunlar, ısrar edersin olmaz, ısrar etmezsin niye bu kadar çabuk vazgeçtin derler gene olmaz. En temizi ısrarcı ol sürümden kazanırsın. Sadece 4. şık için bile "ona minik sürprizler yap"ılabilir

ilk evine bırakmayı teklif ederek (hanımkızımızın gözünde belki fazla ileri gittiğiniz için) normalde kabul edecek olsa bile kahve teklifine evet diyememiş olabilir. ben kendimi kızın yerine koydum, kahveye evet derdim ama ilk sorunuz ortamı bi germiş olmalı.
bence bir şekilde tekrar dene. facebooktan mesaj atmak da olur gayet. muayene bahanesiyle birden karşısına çıkmanız da tatlı bir hareket. dişleriniz sağlıklıysa :)
iyi şanslar

ona bir şekilde size ulaşma şansı verin; eğer gerçekten hoşlandıysa iletişime geçecektir. Hoşlanmadıysa üstelemenin ya da israrcı olmanın bir anlamı yok.

Arkadaş olarak eklemeden Facebooktan mesaj at bence,derdini güzel kibar sevimli bir şekilde anlat. istiyorsa bir şekilde ışık yakacaktır

bence dis kontrolune gitmek facebooktan mesaj atmaktan daha stalker ambiyansi yaratir..

diş kontrolüne gitmek çok sıkıntı yaratmaz stalkerlık babıda çünkü konuştuk hatta bir gün geleyim yirmiliklerimi çek filan diye de şakalaşmıştık ama ben vazgeçtim gitmekten. Kız hoş olduğu için, fazla anlam yüklemiş olmam olası.
teşekkürler yanıtlar için.

heee musteri kapmis yani :P. saka bir yana muhabbeti gecmisse gidebilirsiniz tabi. ama hemen ertesi gun falan gidilirse yine bir stalkerlik hissi yaratabilir. bekleyin biraz derim.

yaklaşık 1 km kadar aşağıda, cadde üzerinde sağda.
ana caddeden yürüyerek 10 dk sürer.

yo filmler genel olarak iyi. ama tabi atlanan bir sürü mevzu olsa da özünü anlayacaksın yani. vaktin olursa ilerde okursun kitapları. 3 kitap ve inanılmaz akıcı bağlayıcı. tabi ana seri bu. ama kitapları okurken o dünyaya giriyorsun söyleyeyim. ayrıca teknoloji gelişti ya. bir yerden pdflerini bul. telefon smartsa at yolda git gel yaparken okursun. ben artık kitapları öyle okuyorum iyi oluyor valla. hem yol nasıl geçiyor anlamıyorum hem de vakit yokluğunda kitap okumamış olmuyorum.

senin için izlemek mi izlememek mi doğru olur bilemiyorum. bazen bilgeler bile sonu göremez.

gösterime girecek olan hobbit filmi, tam bir sene sonra gosterime girecek. bunu eklemek istedim.

izle kitaplarıda oku. ben önce 1. filmi seyretmiştim. sonra 3 kitabı okudum çıktıkça filmleri seyrettim. ama sora filmleri 3-5 kez daha seyrettim ama kitap serisini bir kez okudum.

filmler (toplamı bilmem kaç saat); kitabın fragmanı gibi. ancak o kadarı yani.

filmi ile kitabının yaşattığı deneyim çok çok farklı. birbirlerinin muadili değiller.

ben melekler ve şeytanlar filmini izlemiştim. Daha sonra d&r dan kitap bakıyordum ve tesadüfen melekler ve şeytanlar kitabını gördüm(not: o anda kitabın filmini izlediğimi hatırlayamadım)hoşuma gitti aldım. Eve geldim okumaya başladım bayağı bi sardı bu arada kafamda "ya ben bu kitabın filmine benzer bir film izledim acaba bu kitap o filme mi ait"sorusu zihnimin içinde dolaşıyor.Kitabın o filme ait olup olmadığını anlamak için daha da okumam gerekiyordu,kafamdaki yapbozların yerine oturması için okumaya devam ettim ama kitap da gerçekten sarmıştı.Kitabın ortalarına geldiğimde izlediğim filmin kitabını okuduğumu farkedince kitaptan birden soğudum çünkü kitabın sonunu biliyordum artık, filmin nasıl bittiğini kitabında bir şekilde öyle sonlanacağını bilmek beni kitaptan soğutmaya yetti. Sonuç olarak kitap daha detaylı daha akıcı sürükleyici ama söz konusu yüzüklerin efendisi olunca ben okadar kalın kitabı okumak istemem ama filmin bütün serilerini 10 defadan fazla tekrar tekrar izledim.3 film yaklaşık 9 saat sürüyor şimdi olsa yine izlerim.

istanbul sartlarinda 4000+ diyorum. Ustu kendini ne kadar satabildigine bagli

5000+ derim

2150 TL + prim + araba

prim performansınıza göre 1000-2500 arası değişir gibi bildiğim örneklerden destekli sallayayım ben de.

(bkz: öğretmen maaşı)

3500-4000 +prim

1- hangi sektörde çalışacak?
2- hangi pozisyonda çalışacak?
3- 1 ve 2. sorulara verilen cevaptan yola çıkarak, sektörde aynı / benzer pozisyonda çalışanlar hangi aralıkta maaş alıyor?

iş tecrübesi?

@efx

herhangi bir uluslararası firmada yurtdışı pazarlaması veya temsilcilik veya o tarz ingilizcesini kullanabileceği bir iş. masa başı işinden çok insan ilişkilerinin daha sık kullanıldığı herhangi bir şey.

@charlesbukowskiineksi

5 yıl uluslararası firmalarda (tekstil ve elektrikli ev gereçleri firmaları) ihracat, yönetici asistanlığı, pazarlama, koordinatörlük ve hatta kısa süreli bilgi işlemde çalışmışlığı var..

eline minimum üçbuçuk canlı artı ek imkanlar veyahut net dörtbuçuk canlı geçmeli ortalama.

uluslararası ticaret yapan bir firmada satış destek elemanı olarak işe girip, ticareti öğrenip satışçı olmak, sonrasını kendiniz çizersiniz zaten.

özel sektörde "dış ticaret" "pazarlama" "ith.-ihr." departmanlarında iş bulursun. yabancı dil bilgisi şart...

evet yabancı dilim iyi sayılır fakat iş ingilizcesi şart ielts belgesi alıcam yakında onuda öyle hallederim sanırım .

bu kararı vermek için geç kalmışsın.
üniversiteye girdiğin anda ne yapacağına karar verip, yaz tatillerinde filan benzer firmalarda staj yapsan tam süper olurdu. hem tecrübe kazanırdın, hem de çevre yapardın.

bundan sonrası için ise, bi kere aöf yi sayma geç, hangi okuldan mezun olduğun önemli.

çünkü iş görüşmelerine gireceksin;

- bakacakları: 1-tecrübe, 2-okul, 3-yabancı dil ve bunlarla beraber mülakkataki davranışların, zekan, kendine güvenin..

sana tavsiyem, iyi bir firmada ihracat müşteri temsilciliği gibi bir işe yönelmen. satış işi iyidir, tutturursan önün açıktır hem de firmanın büyüklüğü ile orantılı olarak da dünyayı gezersin.

fakat şu da başka bi konu; işletme, iktisat, maliye, çeko, ekonometri, uluslararası ilişkiler, dış ticaret, lojistik okumak filan hikaye. kendi alanında bir işe girsen bile bu bölümlerden mezun birçok takım arkadaşın olacaktır.

tuz biber oldun @sli :) ama acı gerçekler bunlar geç kaldım zamanında çok keyif yapınca ileriyi düşünmeden boş ama hoş vakit geçirmenin ceremesi bunlarda işte.. neresinden dönersen kardır diyip başlamak şart...

sli+1

ben de her gün açıp kapatıyorum ama iki yıldır sorun yaşamadım.

basınç düştü diye çalışmıyor anlamına gelmez .. basıncı yükselttikten sonra kombi fazla basınç gelirse atar onu zaten.. düşük basınçlara göre ayarlı kombiler..

her gün kapatıp açmaktan bir şey olmaz. benim kombi de her gece kapatılır, ertesi gün tekrar açılır. sizin peteklerde bir şey olmasın? ya da çok sıcak çalıştırıyorsanız buhar yapıyordur.

kombiniz eskiyse tesisatınızda veya radyatör bağlantılarınızda kaçak vardır.

kesin değil ek çözüm; google earth'e takılın akşamları.

ayfon uygulaması yükleyebilirsin. harita.

bir harita alıp haftasonları sürekli gezeceksin.

Kocaman bir harita lazım. Önüne serip ne nerede iyice öğrenirsen şehrin kurdu olursun.

Ben ögretebilirim.

yandex yararlı olabilir bunun için.

geçerli.

geçiyor fakat artık satılmıyor kart satıyolar yani yavaş yavaş piyasadan kalkıo bu basmatik aletler.6 tl verip kartla değiştirmenizi öneririm.

bunu verip istanbul kart alınca, 6 tl ödemeyeceksiniz. takas yapıyorsunuz yalnızca.

hatıra olarak kalsın diye almiştim takas filan yapmam kullanabildiğim kadar kullanırım. zaten yılda 1-2 defa geliyorum istanbula. cevaplar içün teşekkürler.

bolu'da bir piknik alanında mangal yapıp 74 model reno 12'nin radyosundan maçı dinliyordum

maç izliyodum

mersin'de tüm gün sürecek balık avına sırf maçı izlemek için ara verip karaya çıkmıştık. rastgele kahve bozması bir yerde, tanımadığımız insanlarla beraber izleyip deli gibi sevinmiştik o gole. bir daha da öyle bir coşku yaşayamadık. :/

Atatürk öğrenci yurdunda 100 lerce öğrenci o büyük kantinde ile bizim grup ön taraflardaydı.

babam ve diğer akrabalar ile birlikte dedemin bahçesinin bazı yerlerine beton yapıyorduk.öğle yemeğini yerken işten kaytardık hep birlikte. tabi anadolu insanı iş varken maç mı izlenirmiş diye kaldırdı babam sofradan tabi uzatmaları izleyemedik ama ufaklıklara kimse söz geçiremedi.gol çığlıkları geldi veletlerden sonra tüm o iş seven akrabalar koşa koşa televizyonun başına toplandık. sonra hep beraber lay lay lay lal lalal lalalal diye devam etti gitti

ankaradaydım,
arkadaşın düğününde

evde maçı izliyodum

harika bir soru:)
liseli aklimla tanik oldugum goldur o gunlerde futbolla yatip futbolla kalkiyorduk..enistemin arkadasinin mersinde ki yazliginda flamingolardan bi tanesiydi hatirlamiyorum neyse gole gelelim.. turk futbol tarhinin bir milli macta en tempolu en baskili oynadigi nefesleri kesen 90 dakikadan sonra trn nin efsane spikeri tarafindan -ilan ilan ilannn ve gooool deyisiyle hic tanimadigim adama sarildigimi hatirliyorum :) o maci adsl ilk baglattigimda aramistim full olarak ama bulamamistim oyle bir macti ve goldu :)

www.youtube.com

nagai stadındaydım.bir gun once dogum gunumu agır kutlamayla geçirdiğim için hala sarhoştum.maçtan sonra bir yerde fena acılı deniz corbası takıp otele gidip bayılmıştım.

Mac izliyodum agzim acik sekilde.

arkadaşın bahçesinde garajlarının altındaydık. Garajın altı açıklıktı, tv yi dışarı çıkarmış oraya atılı eski kanepeler üzerinde yayılmış izliyorduk. Tavan alçaktı, gol olunca heyecanla fırlayınca elimi tavana çarpmıştım. 4-5 kişi izliyorduk.

mersin de sıcak bir yaz gününde tüm aile bir odaya doluşmuş maçı izliyoduk. o ana ait hatırladığım enterasan şeyler ise ; babamın ilk defa bir gole bu kadar çok sevinmesini görmem (normalde futbolla arası hiç yoktur) ve babaannemin yerinden zıplamasıydı ;)

sabahın köründe kalkmıştım ve maçı izliyordum hüngür hüngür; ne günlerdi :)

hic unutmam tam o sirada kek cirpiyodum, gollll sesini duyunca cirpicidaki kek harcini etrafa sacmistim aniden

içki iç, içki güzeldir.
Keraneye gitme ne işin var la?

ya alkolik niye yazıyosun ölü taklidi yapıyorduk.

bazı sevdiğim hatunlara açılmamıştım başkaları kaptıydı.

kız olaylarını takma bu kadar ya, olur her sey zamanla. skor pesinde olma. iş ciddiye bindiğinde kızların gözünde değerin düşer.

içki iç ama, cin tonik, tekila filan güzel şeyler bunlar :)

yaş 22 diyosun gençtn kastın tam olarak ne

skydiving hala yapmadım lan!

bi de beş parasız dünyayı gezmek...

aklınız fikriniz karıda kızda ya la
stajla dil kursuyla geçirdiğim yazlardan birini bari sırt çantasıyla gezmek için ayırsaymışım diyorum

1 bende içmedim ama pişman değilim
2 gittim ama ortama bakmak için
3 benim için skor sadece spordadır
4 benimde çok kız arkadaşım var ve bu her gece birisiyle yatacağım anlamına gelmez
5 bende piç değilim, efendilik graldır bırak piç olma
6 o nasip kısmet

not: yazdığın her şey kızlarla alakalı, sevgilin olmadığı için yazmışsın belli. ama hayallerindeki gibi biri olursan eğer bi gün, emin ol ki eski hayatını özlersin ve asıl o zaman pişman olursun. zira herkes kısmetini yaşıyor..

1-tadının merak edilecek bir tarafı yok, bok gibi
2-elizabeth'e takıl daha iyi, escort belki iyi bir deneyim olur ama yine de tavsiye etmem. hastalık riski var bulaşma derim
3-4-5-6 yazmaya devam et. kaşınanı kaşı, kaşınmayanın duyguları ile oynama

yaz aylarında sırtta çanta otostopla gezmemek ülkeyi en çok pişman olduğum. halbuki genç, güçlü, rahata alışmamışken daha ne iyi olurdu.

Gençliğimin en güzel zamanları bilgisayar başında geçmeseydi keşke..

Ben aldim sirt cantami ac ve pis bi halde biriktirdigim uc kurus parayla 11 ulke gezdim. Pisman olmayin cunku daha fazlasini istiyorsunuz. Simdi hala surayi da goremeden olcez buraya da gidemeden gocucez diyorum. Gerci daha gencim o yuzden gezip tozma meselesinde sans onemlidir o sansi kovalayin. Promil al ozellikle raki ic raki candir. Insan inceden muzeyyen abla calarken raki icemeden olmemeli bence. 2. soruna bayan oldugum icin cevap veremicem. Skor pesinde de kosma cok bi halt degil. Kizlara yazmak yerine inandigin sevginin pesinden git. Gunu ve ani yasa ama kontrollu ol o zaman pisman olmazsin.

efendi ol, piçliğe özenme :)

bi de içki boktur.

-içkiye alışma ama içmeyi öğren. ortam olur içersin şebek olur çıkarsın sonra olmayacak yerlerde. kaçmak için içme.
-gitme zaten. para bul escort ayarla çok merak ediyorsan.
-22 yaşına kadar milli olmadı isen zaten skor peşinde koşmayı ancak para bulduktan sonra 30'undan sonra yapabilirsin. fenerbahçe gibi şikeyle skor yaparsın.
-her gece biri olmasın zaten ama kankalığı abartma her kızla. arada bir iki tanesine piçlik yapmadan yavşa. hiç belli olmaz nereden ne çıkacağı.
-piç olup naapcan bu yaştan sonra.
-olur o olur. dert etme.

Mesele bu değil demişsin, gerçekten değil. Ama arada söylemek istediklerini söyleyebileceğin-içini dökebileceğin v.s. bir arkadaşın bile yoksa mesele hakkaten o değil :)

bir kursa yazılın mesela, ders aralarında ortak konuşabileceğiniz konular olacak. birebir diyalog kurmak zorunda olmadığınız için grup halindeyken iletişim başlatmanız daha kolay olur.

bak gün içerisinde yukarıdaki mesajlarım bolumu var.o yeşil yanacak.hah ona tıkla gelen mesajlara cevap ver.yeni birisiyle tanışmış olacaksın.hele bu duyurunun altına 27 bayan xşehri yazarsan ışık bayağı fazla yanar,bay yazarsan bir şekilde yanar gene:)

zaten dünyanın yarısı karşı cinsle dolu olduğundan eninde sonunda karşına biri çıkıyor.ortak paylaşılan alan varsa okul veya iş yeri gibi daha kolay sohbet konuları bulabiliyosunuz.içinizden gelen güzel anıları paylaşmak sohbete renk katar.mesela ben çocukluğumda yaptığım yaramazlıkları anlatırım.çocuk aklımla onları neden yaptığımı açıklarım.komik bir ortam oluşur.kendini kasma sen de yapmayı sevdigin bir şeyi anlat aynı ortama düştüğün birine.

sanırım dünyanın düzeni böyle, bir yanda her gün yatağa yeni birilerini atan ve her daim keyfine bakan hemcinslerimiz, bir yanda bizim gibi kendi halinde olan insanlar. herkes birbirini tamamlıyor sanki. biz olmasaydık çapkın arkadaşlar ne yapacaktı, çekingen insanlara teşekkür etmeliler.

Taşınabilmek okumuşum başlığı yav :)
Sosyal ortam bul, kurs falan, Bide erkek arkadaşlarını nasıl görüyorsan onları da o şekilde gör, sorun kalmaz.

ben de taşınabilmek okudum. ne alaka hem 27 yaşında hem çekingen hem diyaloga giremiyor. acaba dedim ev eşyalarına hükmedip kendi kendine mi taşıtacak dedim. sevgili deyince uyandım.

duruma gelince, ne bilim üzüldüm şimdi. insan sevincini ve üzüntüsünü paylaşmak ister. beraber konuşacak, dertleşecek, dokunacak birini arar. zor.

her kişinin tanışma ve samimiet kurma yolu farklıdır, ama genelde, arkadaşın arkadaşlarıyla oluyor veya ortak ilgi alanları. yani durup dururken gidip kimse kimseyle samimiyet kurmaz. en azından biri benle kursa iyi gözle bakmam. o yüzden en azından bir arkadaş şart ki çekingenim demişsiniz bir de.

%25

Senin dediğin bir kişi için. 4 ü de birden çekince olasılık artar.

bence aynı anda çekiyorlarsa bunu 4 kişi olarak hesaplayamazsın 1 kişi olarak hesaplayabilirsin. o da %25 dir. biri çekse sonra öteki çekse ayrı bir hesap olur.

bence.

Ama a şahsının kendi adını çekme olasılığı dese doğru ama herhangi biri olunca durum değişir.

Tek biri icin de herhangi biri icinde ayni ihtimal oluyor buda 24 te bir ihtimal..

"Herkes aynı anda rastgele birini seçiyor" kısmı kafa karıştırıyor. İki kişinin eli aynı kağıda giderse, güçlü olan mı alıyor kağıdı?

Yoksa,
4 kağıt rastgele dizilip 4 kişi de rastgele dizildikten sonra,
1. kağıt 1. kişiye, 2. kağıt 2. kişiye, 3.sü 3.ye, 4. kağıt 4.ye verilip 3. kağıtta 3. kişinin adının yazma olasılığını mı soruyor soru?

andrey bolkonski aynen dediğin gibi..

Olasılıktan pek anlamazdım, hala da öyle ama,

Birinin kendi adını çekme olasılığı 6/24 (24 farklı dizilimin her sütununda herkesten altışar tane var.)
Herkesin kendi adını çekme olasılığı 1/24

gibi geldi bana.

a b c d
a b d c
a c b d
a c d b
a d b c
a d c b
b a c d
b a d c
b c a d
b c d a
b d a c
b d c a
c a b d
c a d b
c b a d
c b d a
c d a b
c d b a
d a b c
d a c b
d b a c
d b c a
d c a b
d c b a

1/24 olan cevap her birinin kendi isimlerini çektiği olasılık, en az birinin değil. diğeri biraz karmaşık, bakmak lazım

baktım, şöyle düşündüm:


A, B, C & D kişileri a, b, c & d kağıtlarını çekecek.

A kişisi için a kağıdı 1/4 şansla kendisine gelecektir.

B kişisi için b kağıdı, eğer A kişisi b çektiyse 0/4, çekmediyse 1/3 şansla gelecektir.

C kişisinin kağıdı, A ve B c kağıdını çektiyse 0/2, çekmediyse 1/2 şansla kendisine gelecek.

D kişisi için de d kağıdı önceden çekildiyse 0/1, çekilmediyse 1/1 şansla kendisine gelecektir.

Hesaplamaları yaparsak:

A: 1/4

B: 1/4*0/4 + 3/4*1/3 = 1/4

C: 1/2*0/2 + 1/2*1/2 = 1/4

D: 3/4*0/1 + 1/4*1/1 = 1/4

Bu denklemlere göre kişilerin tekil olarak kendi kağıtlarını bulmaları 1/4 ihtimal dahilinde. Bu durumda en az bir kişinin kendi kağıdını alması 1/4 ihtimal değil midir?

Not: Toplam ihtimalin artmaması kişilerin spesifik kağıtlara ulaşmak zorunlulukları nedeniyle gibi geliyor bana. Para atışlarında ihtimalin artması ortak yüzlerin toplanabilmesi yönüyle bu örnekten farklı sanırım.

harry potter serisi var, çok akıcı. ingilizcesi hafif. çocuk kitabı diye düşünmeyin, yetişkinler için de gayet keyifl okuması.

the girl with the dragon tatoo
dan brown kitapları

michael connelly'nin bütün kitaplarını tavsiye ederim.

james siegel'ın deceit romanı da güzeldi.

d&r da demir degil ama sert plastikten sövalyeler var atı ile birlikte.

remzi kitabevinde de güzel seçenekler var.

etsy.com, bakmadım ama garanti vardır.

Eğer İstanbul'daysanız, İstiklal Caddesi'nde Atlas Pasajı'nda, sağdaki ilk dükkan olan Kanka Shop'ta, tarifinizin pek çok çeşidini görmüştüm.

ille demir degil de baska malzemelerden de olur derseniz el yapimi bir sovalye hazirlayabiliriz size :) bilgi icin mesaj atabilir ya da bloguma bakabilirsiniz madebyozlemakin.com

istanbul kadıköy akmar pasajı içinde satan yer var.
yukarı rexx'e çıkan yolda da gerekli şeyler var, orada da vardır muhtemelen.

ukrayna, kiev - Aerosvit le yılbaşı için gidin. 465 TL biletler.

gel ukrayna, donetsk. bilet 400TL.

desdinova,
hangi firma?

destinasyon nedir abi, gidilecek yer yazmak bu kadar mı zor.
ukrayna +1 beğenilen bir yer.

rewind çok sağol ama "desdinova'ya katılıyorum" yazmak bu kadar mı zor? "+1" nedir abi :)

edit:
bu arada "destinasyon" kelimesi tdk'da yer almaktadır: www.tdk.org.tr

thy, aerosvit ve pegasus
3'ünün fiyatları da birbirine çok yakın olduğundan thy tavsiye ederim.

kontrol ettim: thy 419 lira

bu sezon başlayan Once Upon a Time var.
Bir de Grimm var, Buffy'e benziyor, vampir değil yaratık var.

arrested devolopment veya the office izle.

3 sezonda biten lie to me yi siddetle öneririm.

bunun disinda matematik severseniz numb3rs fena degildir ama 6 sezondu yanlis hatirlamiyorsam.

2. sezonuna daha 4 ay var ama yazayım bulunsun belki sonra bakarsınız;
game of thrones

erotizm/şiddet/aksiyon seviyorsanız spartacus var. 1. sezon + ara sezon yayınlandı henüz.

shameless

Suits
+
Shameless

5günde bitirdim,ikisinin de ilk sezonları.Hele suits izlerken zamanın geçtiğini anlamıyorsun o derece :D

Komedi olarak Modern Family e bir bak derim.

benimde öyleydi/öyle hatırlıyorum 92 aralık doğumluyum,kesinlikle bu kadar kullanılmıyordu.

94 yılında kral tv çıkınca evde radyo işi rafa kalktı biraz ama tabi alışkanlıklar kolay bırakılmıyor. hem zaten fazla çeşitli müzik çalmıyordu. aynı klipler dönüp dolanıyordu. 95-96 yıllarında evde radyo dinlediğimi bilirim.

aslında kullanılıyordu. şuan başka yönlere kaydı ilgi. özel kanalların ilk açıldığı yıllara denk gelmemiz sebebiyle ve daha önce böyle bir alışkanlığımız olmadığından dolayı o zamanlar bence televizyon daha önemliydi.

Aksi yönde düşünüyorum,92liyim 5-6 yaşlarımdayken ne çizgi filmler izlerdim.Şimdi bakıyorumda saçmasapan şeyler var.Şimdiki nesil ise pc başında.

@VickVickyVale sizin 5-6 yaşlarınız 97-98 senelerine den geliyor ben 93-94 yıllarından bahsediyorum. tabi ki o yıllarda ben de tv izlerdim. çok değil sadece 1-1.5 yıl sonra pokemon bile yayınlanmaya başlamıştı yani. o zaman oldukça gelişmişti zaten.

senden azcık büyüğüm kimisine göre bir yıl kimisinegöre 10 ay :) ve benim ilkokula kadar van-gevaşda geçti. benim hayal mayal hatırladığım ise radyomuz mutfakta takılı dururdu. annem hep açardı sabahdan haberlere kadar haberler şarkı türkü radyo tiyatrosu ( ne severdim lan çok ilginç gelirdi ) ama haberler dedin mi hoop tv açılırdı yalan rüzgarı cesurve güzel asla kaçmazdı ( annemle izlerdik) bir kelime bir işlem assslaaa kaçmazdı ( babamla izlerdik o işlem sorularını babam yapardı tak tak ben nası yapıo die kıvranırdım ki hesap makinesi kullanabiliyordum o zamanlar :) sonra efendime söyliym dehşet tom ve jerii izlerdik babamla zannediyorum haftasonları sabahdı. bide hadi kanalı değiştir dediklerini hatırlıyorum kumanda bendim o yıllarda :D bide sanırım 93 yada 94 de hugo vardı ben onu da vanda izledim sanki :)))
yok bilader baya baya biz televizyon nesiliyiz. senin dediğin durum bizden şöyle 5 yaş büyüklere uygun.

@cecilia aynen. haber dedin mi, film- çizgifilm dedin mi televizyon açardık, ama radyo hayatımızdan çıkmamıştı henüz. müzik istediğimizde radyoya yönelirdik.

yine hayatın bi yerinde radyo var dediğin durum yaşanmıyor tv de gördüğün adamların alayı radyocu zaten ve şu an zaten radyo eskisine göre daha rağbet görüyo sabah işe giderken dinlenen proğramlar gece için proğramlar ve uzun yol şöförleri için kılcal damarlı yayınlar :)) sen çıkarmışın belli de daha var yani

şu yaşıma geldim daha bir gün de müzik dinleyeyim diye tv'yi açtığımı bilmiyorum.

canlı yayınlar olmasa tv'nin varlığını unutacağım ben.

nerden?

metrobüsle.

metrobüs.

şirinevler'den metrobüse bineceğim de maltepe durağında mı ineceğim yoksa topkapı mı? ayrıca yürüme mesafesi var mıdır? varsa ne kadardır?

maltepe durağında ineceksniz yürüme mesafeniz 50 metre...

sohbetlerinizi kaydedin, daha sonra kayıtların çözümlemesini yaparsınız, gerekli detayları ve olaylar arasındaki bağlantıları babanıza kontrol ettirirsiniz. hem sohbet gibi olacağı için babanız sıkılmaz, eş dost geldiğinde (bayram ziyaretleri v.b. ) mutlaka yanınızda olsun kayıt cihazı. hem de aradaki bağlantıları ve doğrulamaları yaparken konu konuyu açar,onları da kaydedip daha çok anı derleyebilirsiniz.

kesinlikle ona belli etmeden sesini kaydedin. anlarsa abartır, süslemeye kalkar ya da olması gerekenden fazla sadeleştirir.

önce bir adet nehir söyleşi denilen kitap türünden okuman faydalı olur, söyleşiyi yapan insanın anlatan insanı nasıl yönlendirdiğini, ne tür sorular sorduğunu görürsün, sen de anlatan kişiye böyle alanlar açarsın

iş bankası kültür yayınlarının böyle bir serisi var, senin ilgi alanına giren merak ettiğin birini seç alisveris.iskulturyayinlari.com.tr

cahide birgül'ün hazırladığı türkiye'nin ilk kültür bakanı olan talat halman söyleşisini tavsiye ederim, çok dolu bir hayat alisveris.iskulturyayinlari.com.tr

sonrasında sen de kayıt cihazınla veya telefonunla sohbet havasında kaydedip bunları yazıya dökersin

yaninizda sirf bu is icin pratik bir ses kaydedici tasiyin. yazmaya deger birseyler anlatmaya basladiginda hemen cebinizden cikarip kaydedin. sonra onlari kendiniz toparlayip yazip derleyin. yazdiklarinizdan ote babanizin ses kayitlari ve hikayeleri de olumsuzlesir hem.
edit: ben yazarken daha bisey yoktu ayol, gec kalmisim :)

şöyle bi sıkıntı var. hiçbir cümlesini tamamlamaz. sabah akmerkez'e gideceğiyle cümleye başlar bir dakika sonra bir bakarsınız yunanistan'daki çöp dağlarından bahsediyor. aslında bir bağlantı vardır ama özneler, yüklemler eksik olduğundan anlamazsınız nedir ne değildir. bunları kayıt cihazında kendi kendime çözümlemem çok zor.

söyleşi gibi yapamam ikinci cümlesinden sonra kalkıp bursa'ya gidiyorum, otobüsüm kalkacak 15 dakikaya diyebilir. izah etmesi biraz zor bunu. ben de o yüzden eş dost ziyaretinde veya bir iş vesilesiyle anlattığı anılarını kayıt altına almanın yoluna bakıyorum.

kitap yazmak çok çok çok emek isteyen bir iş. kaset çözmek zor gelecekse hiç girişmeyin daha iyi. ya da kaydedin, parasıyla çözdürün.