Mümkün. Kesin bilgi, yayalım. Çevremde şahit olduğum ilişkilerin %80’i çöp. Öyle ilişkim olacaksa hiç olmasın dedirten cinsten.

elbette.
çok sevdiğim şu resim de gelsin:
i.pinimg.com

Yalnız ve mutlu olunabiliyor ama bir yere kadar. Her şeyini paylaştığın bir insan olmayınca diğer arkadaşlarla her şey paylaşılamıyor bir yerlerde tıkanıyor.

O boşluk hissi oluyor tabii. Mutsuzluk buna bağlanabilir ama başka etkenler de olabilir.

Öte yandan en son "aranmıyorum" demişsiniz bunu sadece not olarak mı dediniz yoksa gerçekte de böyle mi? Yukarıda da "Niye yalnızım diye sormuyorum" demişsiniz çünkü. Eğer sadece not için değil gerçekten aramıyorsanız yalnızlığın niyesi bu olabilir.
2 senelik bir boşluk dönemim oldu, sonra biriyle yakınlaştım ve beraberiz 5 aydır. Oysa o kişi ile 2 yıl öncesinde de tanışıyordum ama hiç adımım olmamıştı. Yani biraz aramak gerekiyor, adım atmak gerekiyor. Siz evde otururken biri gelip "ben oyum" demeyecek.

Mümkünsüz.

someonewalksalone +1

genel olarak, sorunlu ve psikolojisi iyi olmayan bir toplumuz. bence olmaması daha iyi. sağlıklı olmayan ilişkiler çok fazla ve üstüne daha fazla sorun çıkartıyor.

yalnızken daha da mutlu olunur, musmutlu olunur.

tespitmeclisi.com

Kesin bilgi mümkün ama geçici

Gerçek dostlar varsa ve düzenli olarak görüşülüyorsa bence sevgililik anlamında yalnız ve mutlu olmak kesinlikle mümkün. Mutluluğunuzu illa ki erkek/kız arkadaşa bağlamayın.

Mümkün. Yalnız mutlu olamıyorsanız başka türlü mutlu olmak da çok zor zaten.

sopiro +1
yalnız mutlu olamayan insan başkalarına ihtiyaç duyan insandır, ihtiyaci ilişkiler ise yazılı olmayan sözleşmelerle akdedilmiş gibidirler; öküz ölürse ortaklık biter.

yalnız ve mutlu olmak mümkün mü? muhtemelen mümkündür. ben böyle birini gördüm diyemem. ama yalnızlıktan gelen enerjiyi doğru yerlere yönlendirirsen herkesin 'kardeşçe' takdirini de toplayabilirsin. ister kendini topluma ada, ister beğendiğin birine ve kendi soyuna ada.

ben ister miyim? ben istemezdim.

insan biriyle birlikte olunca, biriyle birlikte olma durumuna alışıyor. boşluk hissi belki bundan kaynaklanıyordur.

mutsuzluğu buna bağlayabilirsin.

biriyle birlikte olmak istiyorsan bence pasif olmakla olmaz. aranacaksın ki bulunasın. en azından insanlara fırsat vermelisin yani. hiçbir sinyal vermeden bu iş olmaz. bu herkese mavi boncuk dağıt anlamında değil. doğru kişilere doğru mesajı ve fırsatı vereceksin işte.

nihayetinde kimseyi %100 beğenemezsin, karşıdaki kişinin sorunlarına eksiklerine razı olabiliyorsan o da sana razı olabiliyorsa devam edersin. gittiği yere kadar gider. bu işler böyle.

edit: bence 'yalnız mutlu olmak'la 'kendiyle mutlu olmak' birbirine karıştırılmamalı. kendiyle mutlu olmayan kimseler başkadır. ben duyuru sahibinin mesajında kendiyle ilgili bir problem göremiyorum, bulunduğu durumla ilgili bir problem görüyorum.

Bana göre mutluluk sadece biriyle beraberken yaşanacak kadar basit değil. Mutluluktan ne anladığınıza da bağlı, ben yalnız alışverişe gitmeyi de severim, film izlemeyi de, herşeyi de. birine bağlı yaşanacak mutluluk bilemiyorum ne kadar sağlıklı olabilir. Elbette sevmek sevilmek paylaşmak çok çok güzel fakat başkasına bağlı mutluluklar sırf yalnız olmamak adına sahte hislerle kendini kandırmaktan başka bişey değil bence.

Hangi yalnızlık? İlşki olmayan mı arkadaş olmayan mı?

olmuyor kardeşim yalnız mutlu olunmuyor. o boşluğu hep hisseden her ilişkide o boşluğu doldururum diye ümit eden biri olarak söylüyorum. peki biri olunca daha mı iyi oluyo.YOK. her gelen o boşluğa s.çıp gidiyo. sonrası bilindik antidepresanlar. bu arada depresyondayım diye doktora gittim rivotril yazdı. ilacı aldım antiepileptik yazıyo. anlamadım. neyse.
mutsuzluğun çok fazla nedeni olabilir. ama yalnızsan ilk sebep bu olsun. bundan kurtulmaya bak. acele etme doğru insanı bul. sen doğruysan sonunda bulursun emin ol.

sonrası Allah kerim, sana mutluluklar dilerim. bol şans...

Şükretmemiz lazım halimize. Ama evet. Zor. Hele bi yaşın üstündeysen zor. İnsan paylaşmak istiyor. Düşünmek, düşünülmek istiyor. Nasılsın demek, nasıl olduğunu gerçekten merak eden birine anlatmak istiyor. Evet zor.

Nein. Mümkün değil. Sahici bir ilişki yaşamamış herkes adına çok üzülüyorum.

Üğpoıuy, brad pitt +1
Sosyal bi insanım başka insanlara ihtiyaç duyuyorum bu yalnızken sürekli kahroluyorum anlamına gelmiyor ama sevip sevildiğim bir insanla her şey daha güzel
Kötü ilişki yalnızlıktan kötü tabi o ayrı

vites gecisinde ayagini cekince araba sarsılıyorsa uygun viteste kullanmiyorsun demektir. bunun icin devir gostergesi var, arabanin devri 2 ile 3 arasindayken degistirirsen muhtemelen bu sorunlar ortadan kalkacaktir. diger soruya gelirsek,hiz düşünce vitesi yuksekte tutmakta ısrar edersen araba istop eder.

1- hızlı çekiyorsundur. öne atar kendini hızlı çekince. 3'e atınca yarım çek gaz verirken tamamen çek ayağını.

2- viteste frene basmak gerek, boştayken fren mesafen artar. debriyajı çok kullanırsan baskı balatayı yersin. frene bastın araba titremeye başladı, vitesi boşa al frenlemeye devam et. eğer araba hafif hareket ediyorsa ve rampa çıkmıyorsan 2'ye alıp devam et. rampa aşağı gidiyorsan 3'e de alırsın.

3- vites yüksekse araba yığılır gaz yemez. 50'ye düştüğünde düz veya hafif aşağı meyil varsa 3. vites kurtarır. yukarı rampa varsa 2 mecbur. önce 3'ü denersin baktın yemiyor hemen 2'ye alırsın. bu durum genelde deneme yanılma ile bulunur. yolun durumu, arabanın yükü falan bu işi etkiler.

@her girişte .. yok hayır sadece debriyajtan çekerken sarsılıyor. sonrasında gayet uygun hız olduğu belli. diğer arkadaşın dediği gibi hızlı çekiyorumdur muhtemelen.

@cekilmiş gayfe hızla çok önemli değil. öğrenmek istediğim genel manada yavaşlarken vites ile ilişkimiz nasıl olmalı :) fren yapıyorum araba titrerse boşa alıp sonra hızlandığımda uygun vitese geçiyorum. fren yapıyorum titreme olmayacak bir seviyede yavaşladıysam vitese karışmadan yeniden hızlanıyorum. olay bu yani?

1 zamanlama hatası bence.

2 hemen debriyaja basmıyorum. iyice yavaşlayınca araba stop riskine girince basıyorum. ama mesela trafik çoktur tam 2 ye alırsın hop yine durur aniden öndeki o durumlarda basarım. ama yol boş diyelim ilerde ışık var iyice yavaşlayana kadar frene basarım stop riskine girince debriyaj.

3- motoru ve şanzımanı yıpratırsın. bunun kesin bi tarifi yok arabaya göre sen ayarlayacaksın. 1.2 fındık motor araba farklı 1.8 motor araba farklıdır mesela. onu kullana kullana öğrenirsin. ama öğrenmeye bak ne kadar düzgün kullanırsan aracın o kadar dinç kalır az masraf çıkartır.

bu arada işin aslı yavaşladıkça vites düşürmektir. yani frene bastın 5. vitestesin diyelim devir düşer 4 e alırsın devir düşer 3 e 2 ye 1 e ve boşa. hatta el freni çekmen gerekir ışıkta. eğer hakkıyla doğru yapacam dersen bu şekilde :) otomatik vitesin gözünü seveyim :))

ani fren yapıyorsan vitesi ellemeden çat diye frene basmalısın. zaten o an vites aklına gelmez. mesela önüne biri çıktı veya kırdı frene bastın. 60'la giderken 40'a düştün. frenden ayağını çekince 3'ten 2'ye alır devam edersin.
ya da trafik ışıklarına geldin ilerde gördün kırmızı yanıyor. gazdan çektin frene basıyorsun hafif, hız düşüyor. 80'le geldin diyelim, frene bastın düştü düştü 30-40'a gelince vitesi boşa al, debriyaja basma, frenlemeye devam et durana kadar.

debriyaja uzun süre basmamaya gayret et kısacası.

Sarsılmanın sebebi motorun devri ile lastiklerin dönüş devrinin birbirinin tutmaması. Sen debriyajdan ayağını çektiğin zaman baskı balatanın kavraması kitleniyor. Araba öne yığılıyor. Ya daha yavaş çekicen yada gaza daha çok basıcan ki devir tutsun.

Motor freniyle duruyorum ışıklarda. Baktım ileride ışık kırmızı yanmış. Ayağımı gazdan çekiyorum. Devir düşüyor zaten. Bir alt vitese alıyorum. Yine iyice düştü devir, yine.. Böyle böyle ışıklara 2. viteste gelip hafif de frene basıp vitesi boşa alarak arabayı durduruyorum.

Araba giderken ne kadar az boşa atarsan, o debriyaja ne kadar az basarsan o kadar iyi.

cevaplar için çok çok teşekkürler.

@ergenpezeveng stop riskine gelince debriyaja atmak mantıklı ama acemi olduğumdan o riski almamak için erkenden debriyaja yöneliyorum. mesela 5^ten inerken hangi hızda araç boşta veya debriyajta değilse stop eder tam bilemiyorum tabii. belki öncesinde araba hafif titriyordur ama riskli işte trafikte.

@cekilmiş gayfe peki ani frende 60'tan 20'e düşmüş olsaydı hızım araba stop etmez mi? bu durumda frenlerken de debriyaj gerekir mi?

ani frenlerde debriyaj + fren yap ama bunu çok da düşünme o an duracak olman önemli önüne çpcuk atladı diyelim bilinçaltın frene basmak olsun. ikisine de basayım derken yapıştırırsın çocuu yere :)

bi de stop riski dediğim illa en son an titremeden en önce diye kendini şartlama o alıştıkça olur. yani benim demek istediğim 100 le giderken yavaşladın diyelim 50 ye gelince hemen debriyaja asılma bekle biraz daha yavaşlasın araba.bu ani fren için geçerli değil. yani giderken normal bi trafikten bahsediyorum. bazıları gerçi 100le gidiyorsa ışığın dibine kadar gelip öyle fren yapar hart diye durur. ben bakarım ilerde ışık var gazı bırakırım araba süzülür. bakarım yanacakngibi değil inceden frene basarım araba süzüle süzüle durur.

iyi şöför olursan anlarsın zaten freni be kadar az kullanırsan gazı köklemeyi ne kadar az seviyede yaparsan o kadar iyi şöförsün.

özellikle uzun yolda boş yollarda mutlaka takip mesafesi bırak. yaptığın hataları telafi edersin. zaten acemi değil gerçekten tecrubeli işi bilen şöfor bırakır bunu. gazete okuyon ya 20 araç birbirine girdi diye. onşarın hepsi usta şöför olduğu için takip mesafesi bırakmayanlar :)

1 bana debriajdan ayak çekerken bilekten çekme, dizini büküp çek demişti bir büyüğüm ilk öğretirken, öyle yaparsan otomatik daha yavaş çekersin sarsmazsın

1-2 aylığına da olsa bol insan göreceğiniz herhangi bir iş kısa vadeli bir rahatlama getirebilir.

harvey +1

garson bile olmak istesem beni almazlar ki. üniversite mezunu garsonu ne yapsın adam gider tecrübesi olanı alır. tecrübesiz ve belli bir yaşa gelmiş insan 1-2 aylığına nasıl bir iş bulabilir?

Hiç sıkma kendini, ben de benzer şeyler yaşadım. Hiç yılmadan iş aramaya devam et, görüşmelere git. Görüşme yapmak bile bir tecrübe. Bi de bazı şeyler hakikaten kaderle alakalı zamanı gelmeden hiç bişey olmuyor, sen ne kadar zorlasan da. İçini rahat tut o iş fırsatı karşına çıkacak ve boşuna canını sıktığını anlayacaksın.

Bu işin çözümü arkadaşların dediği gibi kriterleri düşürüp bir şekilde işe girmek. Çeşitli aktiviteler önerilir ama uzun vadeli olmaz, yine bunalım döner gelir.

Üniversite mezununu ne yapsın da demeyin ayrıca, piyasa üniversite mezunundan geçilmiyor zaten, bir olayı yok yani. Garsonların, marketlerde çalışan kasiyerlerin çoğu zaten ya üniversite mezunu ya da öğrencisi. Yeni mezun mühendis asgari ücretle işe başlıyor memlekette.

Iskurun sitesini takip edin. Meslek edindirme kapsamında güzel kurslar oluyor. Hatta bir kisminda sizr para da ödüyorlar.
Geçici de olsa iş bakin. O migroslarda çalışanların çoğu üniversite mezunu.
Benim öğretmen arkadasim tezgahtar olarak calisiyordu yazlari,dersane ara verince. Hem de taki dukkaninda. Ac oturacak degil ya...
Siz de tezgahtarlik vb bakabilirsiniz.

yoga konusunda da blgim yok hiç ama öğrenilir de umarım üşenmem. kağıt oyunlarıyla aram da yok yalnızım da hocam bu aralar.

hamam ne alaka?

Yeşil çay+ klasik müzik yada caz + çikolata / ekstra + puro / gece mum ışığında

küçük zamanlar ver kendine, akşam bir mum yakıp bişeyler karıştır, sanki dünyadan ayrılmış gibi. sabah mutlaka erken kalk dolaş,
sosyal aktivitelere muhakkak katıl

Varsa sevdiğin bi' içki çok yardımcı olur.

bir şey almana gerek yok basit bir düzenek kurarak kendin bile yapabilirsin.

azıcık da olsa yetenek gerektiriyorsa hiç anlamam ama :)

çeşmeyi açık bırak :D

Bi mercan akvaryumu al, üstüne bi ufak pompa. Hem görsel hem işitsel.

ufak bir akvaryum, bir de şelale filtre.

akvaryumu ben de düşündüm de zahmeti de çok akvaryumun (temizliği falan). ama bilemiyorum akvaryum da alabilirim.

Ben şeyden mercan akvaryumu dedim, balık olmayınca azottu nitrattı uğraşma derdi olmuyormuş.

urun.gittigidiyor.com

eczanemizde.com.tr

yetkili eczanelerde... (kullanıyoz memnunuz 50lik anamla, onun da cildi çok kuru da)

öyle çok para vermeyeyim hem de işe yarasın dersen;

eksisozluk.com
eksisozluk.com

cildinin yağ durumuna göre ikisi arasında seçim yapabilirsin.

cildiniz çok kuruysa (bir şey sürmediğinizde görüntüsü pul pulsa): excipial lipo
cildiniz kuruysa (görüntü normal ama tırnakla şöyle bir çizince beyaz çizgiler kalıyorsa): excipial hydro

eczanelerden alabilirsiniz. muadillerine göre çok daha uygun fiyatlı ve temiz içeriklidir.

şöyle bir yorum var arkadaşlar: eksisozluk.com böyle bir etkisini gözlemlediniz mi?

ben hiç duymadım/yaşamadım öyle bir şey.

peki. epey kişi bunu kullanıyor. ben de eczaneye gidip alayım ama antibakteriyel olması iyi mi kötü mü -ki tıp dünyasında bu antibakteriyel ürünler çok tartışılıyor- ona da tam karar veremedim.

butun bunlar senin tercihin panpa bir de olaya boyle bak.

nickin dikkat çekmiyorsa yada uzun süredir düzgün yorumlar yapmıyorsan kolay kolay hatırlanmazsın

bu geç kalmışlıktan ziyade biraz star ışığı ve/veya şeytan tüyü ile alakalı bir şey galiba.

herkes gerçekte yalnızdır zaten. etrafında çok insan olması yalnız olup olmadığı konusunda bir gösterge değildir. genelde insan evlenince de tüm yakını ailesi olur. bir iki çok samimi dost olur ama en fazla bir iki hadi üç olsun. fazlası hikayedir. gerçek bu. geri kalan o sürekli face'te ortamlara akıyor imajı kasanlar asıl yalnızlar da onlar. kanma o tiplere.

lafa bakarsan herkes kan kırmızı surattadır sen orada değilken.
ama değil işte. samimiyet denilen şeyin açıkçası sosyal medyada da bir geçerliliği yok bence. kaçı birbiriyle görüşüyor misal? kaçı gerçek hayatlarında burdaki kadar destekliyor birbirini böyle bakmak lazım. zaten samimi görünen muhabbetlerin çoğuda geyiktir. misal twitter'da millet akraba apartmanı kurmuş fenomenlere bakıyorum da. yedikleri içtikleri ayrı gitmiyor gibi. ben bu gösterilene inanmıyorum. gıptada etmiyorum, içte geçirmiyorum.
üniversite 2yi bitirene kadar kimseyle konuşmamıştım ben. sınıftaki bölümdeki insanların bir kaçının ismini bir çoğunun simasını bilmekle birlikte hiç muhatap olmaya tenezül etmemiştim misal,onlar gelip konuştuklarında da kısa tutmuştum.
hah işte o kısa tuttuğum diyaloglardaki bir kaç insanla yine hayata eşlik eden günlük koşuşturmalarda gündelik tepkilerde olanlarda tanıdım ve samimiyet kendiliğinden yeşerdi.
seçicilik değil bu dediğim. ''nerde o candan insanlar benim etrafımda yok ki, peki bunlardan hangisi öyle ki?'' kalabalık içindeki yalnız insanı oynamakta akıl işi değil bence.
ya da ben takılan insanların mutlu olduklarına inanmıyorum da mesela. eğlenmek amaç, uygun arkadaş araç şeklindeki paylaşımlar hiç cezbetmiyor beni.
ya işte nerdeysen o mahalde, neyle uğraşıyorsan o akışında etrafında beliren insanlardan bazıları umut ekiyor içine,o samimiyet oluyor, ya da dost. her neyse.
bence bunu düşünme. olduğun gibi eşlik ettiğinde yaşantına sana tanık olmak isteyenler, senin tanık olmak istediğin yaşantılar çok yakınında aslında.
biraz koyvermek lazım.

Ben de bu hissiyattayım. Normal yaşantımda pozitifliğim ve enerjikliğimle sıcak kanlılık muhabbetimin düzgün olmasına ragmen

Yok samimi olduğum insan kalmadı. Vardı bi ara ama sattılar arkamdan konuştular kuyumu kazmaya çalıştılar.


Hayır kalan diğerlerine sorsan bni çok severler ama dışarıya çıkıp gezecek arkadaşım yok. Çözüm bulamadım inşallah yüksek lisansta arkadaş edineceğim

Samimi sıcak bulduğum yazar falan yok ama bazılarını görünce tanıyorum artık, çünkü sık yazıyorlar. Göz aşinalığı oluyor doğal olarak. Mesela seni de artık gördükçe tanıyorum çünkü bir sürü duyurunu, cevabını vs. okudum ki topu topu birkaç haftadır takılıyorum duyuruda.

benim en sevdiğim compadrito ve aychovsky.

zeki müren tamam da emre aydını örnek verirsen onun gibi olursun zaten. ben sana tanıyı koydum yobo olduğun içindir kesin %100.

Köpük partisinden sonra böyle olduk.

aynı soruyu ben de merak ediyorum ama çok zor galiba. kariyer.net'teki ilanların çoğu aktif olan iş ilanı değil. uzun bir süreç bu iş bulma süreci.

7 senedir çalışıyorum. en uzun iş arayışiım 2 hafta sürdü. belki de ben şanslıyımdır, bilemedim.

tüm işlerimi kariyer.net'ten torpilsiz referanssız buldum.

Mesleğe, beceriye, tecrübeye göre değişir. Yeni mezun, meslektaşı bol, kendini geliştirmemiş, bir de iş alanı dar bir meslek sahibiysen imkansız denebilir.

Kariyer.net'ten çok iş buldum. Ama elim boş döndüğüm de çok olmuştur. İlk iş için pek medet umma. Ama bir iş geçmişin varsa Kariyer.net o kadar etkisiz değil.

biz tanıdık olmadan kariyer.net'ten buluyoruz çalışanları.

önce cvleri bir güzel süzüyoruz. interrail'e, erasmus'a gittiğini cv'sine yazanlar gibi tipleri eledikten sonra görüşmeye çağırıyoruz. ik olmadığı için direkt birlikte çalışacağı bizler ile görüştüğünden gayet verimli oluyor.

şimdiye kadar 6-7 yerde çalıştım, biri hariç hepsini kariyer, yenibiris gibi sitelerden buldum, yaptığım yüzbinlerce iş görüşmesi de cabası.

Hangi üniversite ve bölümden mezunsun? İş tecrüben var mı, varsa kaç yıl? Hangi şehirde iş arıyorsun?

Ben ilk işimi kariyer.net'ten yaptığım bir başvuru ile buldum, ikinci işimi ise kariyer.net'ten cv'me ulaşan bir kurum sayesinde buldum ve halen devam ediyorum.

Şu an tabi ki işe girişte en etkin yöntemlerden biri kariyer.net'tir. Zorluğu/kolaylığı üstteki soruların cevabına göre değişiklik gösterecektir.

10.000 çalışanı olan bir şirketin İK'sında staj yapıyorum. Gayet de kariyer.net'ten eleman alıyorlar. Az önce baktım 50'den fazla aktif ilanı var. Torpilli ve referanslı kişiler elbette var ama 50 ilan varsa en fazla 5-10 o şekilde geliyor. Ancak tecrübeye çok önem veriyorlar. 3 seneden aşağı tecrübesi olan biri hayatta giremez.

bi de @bira sisesi kapagi'nın yazdığını takmayın. erasmus tabii ki de cv'ye yazılır, işi alacak kadar etkisi olmaz ama her zaman artıdır.

ah ah.. kpss mağduru bir ulus. iliş. ci de benim. yarama tuz bastın. her şey o üniversite tercihleri zamanında başladı...

soruna gelirsek benim çevremde o denli yüksek maaş alan yok. gerçi benim çevre yeni mezunlar.

aga ne olacaktı ki? mühendislik bile değil dediğin alanlar.

işverenler için diploma "kültürlü" olduğunun göstergesi olan sertifika konumunda. bir işveren senin ua ilişkiler ya da psikoloji bilginden pek yararlanmıyor zaten.

teknik eleman açığımız büyük hocam.

benim lise arkadaşlarımın çoğu o aralıkta (yeni mezun sayılırız, 2-3 sene oldu) ama hepsi ya doktor ya mühendis. yılların deneyimi ya da efsane bir yetenek olgusu araya girmedikçe biçtiğin ücretler için yanlış mesleklerden bahsediyorsun.

ben susuyorum sonra yine bildiğimi yapıyorum.
annem söylenip içini rahatlatmış oluyo ben de istediğimi yapmış oluyom.

anne çok önemli.

Babama cogu zaman cok fevriyim.
Onleyemiyorum.

Ya haklısın malesef, dün ben de tartıştım babamla, normalde tutarım kendimi ama dünki tavrım beni de çok üzdü sonradan, regldim sanırım onun da etkisiyle tutamadım kendimi, gerçi iyiyiz şimdi, o da anladı hatasını düzelttik arayı da, anne babaya karşı hep saygılı olmak lazım, ne olursa olsun, haklısın, sen de uzaklaşmayı deneyebilirsin ortamdan sinirin geçene kadar, sinirin geçince gelir öyle konusursunuz

yooo. hatta sırf bu yüzden hayatımın içine sıvadım. hala etmiyorum ama. herhangi bir durumda susuyorum, kendime inat edip onların dediğini yapıyorum (tamam lanet olsun dediğiniz olsun gibi ama bunu kendi içimde yaşıyorum onlara bağırıp çağırma gibi bir yansıtma yok), sonra pişman oluyorum ne yaptım ben diye. kendi inaımla kendime zarar veriyorum işte.

anneme hiç kıyamıyorum, babama da öyle. kendime kıymaya bayılıyorum. ama gelecek yıldan sonraki planlarım için yoğun bir tartışma yaşayacak gibi duruyoruz işte o zaman her zamankinin aksi olabilir.

ne uzatmışsam bu kadar. evet alttan alıyorum, susuyorum. anlamaya çalışıyorum bazen onları da anlamıyorsam bile uzatmamak için, tartışma bitsin diyerek susuyorum.

ufak çaplı tartışmalar illa ki olur da son günlerde benim psikoloji çökmüş durumda bazı sebeplerden. gerçi hoş her zaman maalesef şımarıkça bir hoyratlığım da vardı ne yazık ki. peder bey aşırı korumacı bir adam bu beni sinir ediyor misal. aynı zamanda sinirli de. valide ile de tartışıyorum. hakim olamıyorum kendime. neyse hayırlısı ile gururumu kırıp yarın gönüllerini alırım inş. ama uzun vadede davranışlarımı nasıl uysallaştıracağım muamma.

Tartıştığım, dediklerini yapmadığım oluyor. Her konuda kendi bildiklerini, düşündüklerini dikkate almamı, uygulamamı istiyorlar. Yapmayınca da sen daha iyi bilirsin diyorlar. Tamam deyip geçiyorum arada ama çok fazla karıştıklarında, laf ettiklerinde haliyle sinirleniyorum ben de söyleniyorum.

Sende işe yarar mı bilmiyorum ama ben böyle yapınca kendimi çok iyi hissediyorum.
Yaptığım/söylediğim bir şeyden dolayı mevzu çıkmışsa, hemen özür diliyorum, haklı/haksız oluşumla ilgili en ufak bir tartışmaya girmiyorum.
İlk zamanlar, hemen özür dileyip konuyu kapattığın için, bir şeylere kızma/bağırma eşikleri düşüyor, çok basit şeylere bile laf söylüyorlardı ama sonra onlar da adam oldular. :)

ters bi herif olduğum için pek üstüme gelmiyolar. eleştirilecek taraflar var ama üstlerine gidince bozuluyolar ondan ben de fazla kasmıyorum. hem uzaktalar yav. overall'da iyi insanlar zaten. hadisle ayetle aram yok da anne baba iyiyse iyi davranırsın. kötüyse sen de ekmeğini eline alır işine bakarsın. dünyaya getirirken sana sormadılar. iyi, mantıklı, düzgün insan ol ama sakin olmak zorunda da değilsin.

Ben genelde saygiliydim ama babamla birkac kere ciddi ama cok ciddi tartistigimiz da oldu. hatta bir keresinde hic gozumun onunden gitmez, oyle bagirdim ki geri geri yuruyup sandalyeye oturmustu o da sasirmisti hatta yuzunde uzuntusu okunabiliyordu. simdi babam yok, oleli 8 sene oldu. o ani hatirladikca nasil uzuldugumu tahmin edebiliyorsunuzdur. simdiki aklim olsa hic aklima yatmiyor da olsa sirf o mutlu olsun diye her dedigine tamam derdim. elbet anlasamadiginiz pek cok nokta olacak, siz onlari uzmeyin. simdi bir oglum var, bir gun bana oyle bagirirsa nasil sasirip uzulecegimi tahayyul edemiyorum. Umarim babam beni affetmistir.

Son yıllarda sürekli telkinle frenliyorum kendimi. Anne babaya efelenmek çok kolaydır. Yapmamak gerek.

ben ikisiyle de mecbur kalmadıkça ergenlikten beri tartışmam, ergenlikte de çok nadirdir. genelde zaten tamam anne, diyip yine bildiğimi yaptığım için değişen bir şey olmuyor. heralde anneme babama bağırıp, saygısızlık yapmak en son isteyeceğim şeylerden biri.

annemle bağrışmayalı en az 10 sene olmuştur, babamı hiç hatırlamıyorum. kardeşlerimden anneme babama erslenen olduğu zaman bile çok sinirleniyorum.

üzmemek gerek, yaşlandılar, yaşlanıyorlar.

bi süredir düşünmemiştim aslında bunu ama sen sorunca hatırladım ki hiç alttan almıyorum. bişey söyleseler 10 katı cevap veriyorum her ikisine de. annem de biraz aksidir gerçi ama babam yumuşaktır hep. çok ta iyi anlaşırız genel olarak ama bi tartışma yaşasak cevap vermediğimi hatırlamıyorum. bazen de çıldırtmıyo değiller tabi.

hadisten sonrasini okumadim.

77 ile zor. imkansıza yakın gözü ile bakıyolar. 85+ olması lazımmış.

dış işleri ile hazineyi bilmiyorum ama müfettiş yardımcılığı için herhangi bi puan türünden 80 almış olmak gerekiyo. o yüzden işe yarar bu puanlar.

hangi müfettiş yardımcılığı için? şartlarına falan bakmam lazım yds'de inglizce 70-80 sınırı varsa yds kastırmam lazım da.

ilan.memurlar.net

şu müfettiş yardımcılığından bahsediyorum. geçen seneki ilan bu. yds şartı yok.

ayrıca sadece 80 olanlara bakma. bazı kadrolar 75+ ister. oralarda da şansını deneyebilirsin.

şansın yüzde 20 30 diyebilirim. belki 4 ya da besincei yerlestırmede.

@elorelia evet geçen sene böyle bir durum vardı ama geçen seneye has olma ihtimali yüksek. gy-gk çalışıp alandan atanabilirsem de güzel bir sürpriz olacak. teşekkürler cevaplar için.

@madafaka haklısın ben de zaten umutlanmamıştım.

üzülme birader ama çok zor.

iibf nin hangi bölümü?

eğer iktisat ya da işletme ise 3 ve 4. atamalarda şansın var.

Aurali migrende temel olay bas agrısı, ekstrası atagın gelmesi yani atak. Sadece gozde ısık varken agrisiz migren hic duymadim. Norolog ona da mı migren diyor?

bende var daha önce 4 sefer falan yaşadım.Hepsinde çok olmasa da baş ağrısı vardı.O tarz migrenin geleceğini anlarsam hemen uyumaya çalışırım.Bir de bende o anda kelimeler hareketler anlamsızlaşıyor.Mesela kalem kelimesinin ne olduğunu anlamlandıramıyordum sanırım bilinç bulanıklığıydı.

@m g hocam nörologa gitmedim kenmdim şüpheleniyorum bundan. sözlükte'de şöyle yorumlar var: ''migrensizinin olup olmadığını merak ettiğim rahatsızlık, zira bende ara sıra aura oluyor ama migren neredeyse hiç olmuyor.''

''bazen ağrısız görüş bozukluklarına da yol açabilen berbat bir hastalık.

benim auralarım genellikle bir noktada parlak bir yıldız görmeyle başlar, bu yıldız gitgide güneşe dönüşür. bazen kımıl kımıl parlak solucansı yapılar görürüm, bazen çalışırken excel bir noktada kırılıverir, bazen siyah noktalar uçuşur etrafta. çoğunlukla bunları yarım saat içinde korkunç bir migren ağrısı takip eder. ama şimdiye kadar yaşadığım en kötü auranın arkasından hiç ağrı gelmemesi beni çok şaşırtmıştı. arabada giderken, bir anda yan cam kırıldı zannettim, dönüp baktığımda cam yerindeydi, ama kırıklık arkadaki cama geçmişti. arabadan indiğimde resmen yürüyemiyordum, çünkü yeri basamak basamak görüyordum ve düz yerde basamak inmeye çalıştığım için sürekli sendeliyordum. toplam yarım saat sürdü ve sonrasında her şey tamamen normale döndü.''

Bende de var . Gerçi 1 yıldır falan bir iki kez oldu sadece. Migren ağrısının çok şiddetli olduğu söylenir. Benim ışıklanmadan sonra yaşadığım ağrı rahatsız edici de olsa öyle dayanılmayacak düzeyde olmuyor.Ben bir çözüm bulamadım fakat tetikleyen bir şeyler olduğunu düşünüyorum.

ben deki farklılık bu gözlerdeki olayın her gün olması. abartı sıklıkta oluyor ama bazı yorumlarda dendiği kadar bir görme kaybı falan hiç olmuyor sadece gözümün etrafından dolanıp gidiyor bir iki saniye.

Bir doktor arkadaşım atak olurken yakalanıp beyin dalgalarının ölçülmesi lazım demişti. Yani atak olmazken çekilen mr ın vs nin sağlıklı olmadığını söylemişti. Tabi atakların ne zaman geleceği belli olmadığından ben yaptıramamıştım.Bu da ek bilgi olsun. Lanet bir durum gerçekten yaşamayan bilmez.

facebook'a girin, e-mail'inizi yazın ve sifrmi kaybettim bölümünden kontrolünü yapabilirsin.

şifremi unuttum deyip mail adresinize şifre göndermeyi deneyin.

Merhaba xxxx,
Facebook hesabına giriş yaparken sorun yaşadığın için üzgünüz.
Şimdi Facebook'a geri dön

Facebook'ta şifre yardımı veya giriş yardımı da alabilirsin.
Teşekkürler,
Facebook Ekibi

Anında Giriş

onu yapmıştım böyle bir karşılık aldım. hesabı olanlar için farklı bir şekilde geliyorsa mail ok'dir o zaman.

mailin facebooktan geldiğine emin misin? facebookla alakasız yerlerden gelen spam mailler olabiliyor. kimden kısmında ne yazıyor?

zarf vs kapatmak için kağıt yaladın mı?
yemek yerken vs boş bulunup ağzına bıçak aldın mı?

yok hayır. ülseratif kolit hastalığımda var. nette baktım şimdi dil ülseri falan deniyor. kısa zaman önce 20'Lik diş için doktorlara gitmiştim böyle bir rahatsızlık olsa onlar anlamaz mı? bu hangi branşa giriyor?

net olarak emin olamasam da dahiliyeye gitmen gerekir diye tahmin ediyorum.

baktım şimdi emin olmak için iç hastalıklar-dahiliyeye gitmen lazım.

böyle şeyler vitaminsizlikten oluyor diye duymuştum

diş hekimine gitmen lazım. muhtemelen coğrafik dil diyeceklerdir.

kuveytturk hiçbir şekilde hesap işletim ücreti kesmiyor öneririm. Ayrıca her bankaya yapılan eft ler de ücretsizdir.

@beter olun evet şimdi ben de duydum parayı oraya koymak en mantıklısı. faiz geliri yok bir şey yok durduğu yerde paranın azar azar eriyişini izlemeyelim zaten öğrenci zamanlarımızdan kalmış az bir şey :)

edit: bir de çekilen paraların geri alınması mümkün mü? öyle bir şeylerden bahsediliyor. dilekçe mi vermek lazım acep?

öğrenciysen çekilen parayı geri arabilirsin.

öğrenciydim bitirdim artık değilim. olmaz galiba. teşekkürler cevaplar için.

kart aidatı bir yolla geri alınabiliyor ama hesap işletim ücretleri yasalmış.
tüketici hakem heyeti bankanın iadesine karar verebiliyor ancak banka üst mahkemeye başvurup dava masraflarını da size iteliyor. bu tarz olayları çok gördüm.
o yüzden banka ile ilişkinizi kesin, hesap işletim ücreti almayan bir bankaya yönelin derim.

ben ducray'ın extra doux şampuanını tavsiye ederim. phyto gibi sadece eczanelerde satılan bir marka.

@meltem fiyatı nedir onun? bir de içinde paraben/silikon falan var mı?

Hayır yok içinde onlar. 30 TL olması lazım.

www.google.com.tr

down under natural's ile bunlar arasındayım bakalım deneye deneye göreceğiz sonucu. sağol tavsiyen için @meltem.

bence bir masaüstü takvimi al, her gün hangi konuyu çalıştın ya da kaç soru çözdün yazarsıni baktıkça gaza gelirsin.
aynısını kilo vermek için uygulayıp her gün kaç kalori aldı ne kadar spor yaptı yazıp gaza gelip başarılı olan insanlar var.
her hafta bir önceki haftaki çalışmana bakıp atıyorum geçen pazartesi x kadar çalıştıysam bu hafta x+1 kadar çalışıcam diyip sınava kadar artan bir çalışma eğrisi elde edebilirsin.
her gün sırf oraya yazabilmek, boş boş kalmasın diye oturacak gücün ve isteğin olur.

takvim
saat

Aynı durumdayiz ne alirsan al ama telefonu uzak tut masandan amaan diyim!

Saat ve takvim ise yarar. Az zamanin kaldigini gordukce pinpiriklenirsin.:)

@barbara telefon sorun olmuyor benim için akıllı telefon da kullanmıyorum telefonda hep sessizde zaten anca aklıma gelip bakınca dönüyorum insanlara.

saatin üzerimde pek motive edici etkisi olmuyor. alice'in önerisi aklımda ama farklı önerileri de bekliyorum.

www.bksas.com.tr
istediğin gazı doldurt kullan.renk seçeneğide bol. kıps.

@hasmetizm önce sen kendini doldur be hacı çünkü çok boş bir insansın (hahahaha gülme efekti) yaptığın espriyi ona katlar ama bu bile.

takvim ya da küçük bir mantar pano olabilir. haftalık bir program yaparsın her güne ayrı hedef koyarsın. o günün hedefini tamamlarsan kendine küçük ödüller de verebilirsin.

ben de bu sene kpss'ye hazırlanıyorum. çalışacağım zaman koyuyorum muhabbet kuşunu masanın üstüne, ona anlatıyorum konuları :D

Ben de A grubundan hazırlanıyorum. Bak şunları yap; küçük not kağıtlarına hedeflediğin uzmanlık, müfettişlik her ne ise onun maaşını yaz. Mesela ben başka bir şehirde yaşamak istiyorum o şehri, kazanacağım ünvanı, maaşını yazdım. Canım çalışmak istemeyince sürekli ona bakıyorum. Kendi kendime diyorum ''bak şimdi yayılıp yatıcaksın, kazanamıcaksın sonra kafanı duvarlara vuracaksın!!! Sonra geri sayım yap. Kpssye kaç gün kaldığına her gün bak. Yeteri kadar geriyor insanı zaten. Ve giden zamanın da telafisi yok. Arada çalıştığın konulardan soru çöz, gaza gel. Öğrendim yapabiliyorum diye. Özellikle hukuk yanıltmıyor. Yani matematikte çözemezsin, maliyede karıştırısın, muhasebede mizanı tutturamazsın ama hukuk öyle değil. Gabin gabin. Taksirli suç taksirli suç. Çalıştıkça kolaylaşıyor bence.

Çok bilmiş gibi yazıyorum ama umarım kazanırım ben de.

O değil de vay arkadaş bu sene baya bi girecek var yahu. Puanlar zapinkliyecek. Hayrolsun. :)

gaz verici önerimi beğenmedim demek. o zaman sana daha "havalı" bir şey önereyim.
tomzone.files.wordpress.com

20liği öle şraak diye çekmezler.

çekilmesi gerekliyse ve boş randevu saati varsa çekebilirler.
ama aynı gün içinde randevu almak pek mümkün değil.

ilçedeyim burada çok yoğun olmuyormuş o yüzden pzt. siye randevu alırım da çekilmesi öncesi sonrası 1 hafta iptaliz artık hayırlısı.

eğer dişin gömülü değilse normal diş çekiyormuş gibi oluyor. ne yanağın şişiyor ne ağrın oluyor. ne de dikiş atmmaya gerek oluyor.
gömülü olursa da 1 haftayı bulmaz. 4 günde geçiyor eğer çok sorunlu değilse.

pazartesi randevuyu aldım. gömülü değil bir kısmı yandan çıkmış ama altındaki diş ile çok yakın bilmiyorum nasıl çekerler artık. teşekkürler @goldentitan

üst 20lik? alt 20lik?
üstse alta göre çok çok kolay olacak kemik yapısından dolayı.1 günde falan iyileşir.
altsa 4 5 gününü alır çünkü aşağı taraftaki kemik diş rezistansı çok fazla. şişmemesi içinde diş hekimine ödem ilacı yazmasını rica et. gerek yok diyorsa da hekiminiz gerek yoktur ödem ilacına. doktorunuza güvenin.
yazdıklarımı bu hafta içinde 20lik çekimi yaptırmış 3 arkadaşımı ve kendimi referans olarak yazdım. geçmiş olsun.

@birnisan köpük müydü o? köpük kullanmay tercih etmiyorum.

senin aradığın şekilledirici budur sachane.com başkalarıyla uğraşma. burada da video var bi tane www.youtube.com

@burcem osis olabilir evet peki verdiğim linklerdeki ilk iki ürün (toni guy) ile wella'nınkiler nasıl osise göre? bunlar da mat görünüm.

@cure verdiğim ürüne baktım saç bakım ürünü ama saç şekillendirici değil galib?

edilgen çatıda (bkz: passive voice) çekimlenmiş aslında. yüklem yani. sözde özne bu durumda "the treaty" oluyor, gerçek özne de "a majority of Americans". türkçesini düşünürken de edilgen çevirmeli o yüzden.

edit: esasen tom riddle da demiş bak, "to want" esas fiil burada. türkçe terimleriyle eylemsi olurdu bu durumda "approved", sıfat eylemsi hatta. kusra bakmayıverin.

We want this job done.

gibi bir şey. türkçe grammerde neye karşılık geliyor biraz araştırmak lazım yetemedim türkçesine.

cumlede approved neyin ozelligi? treaty'nin degil mi? o zaman sifat dememiz gerekmez mi?

"kağıtları masamda istiyorum" gibi bir şey ama mesela "...wanted the treaty to be approved" da olabilir miydi acaba? bence o approved belirtili nesne.

geri zekalı olduğum için saçmaladıysam mazur görün.

pasif yüklem değil mi işte?

want sth done / get sth done falan şeklinde pasif cümleler.

yasa taslağının kabul edilmesini istiyorlar tadında çevrilebilir

öncelikle cümle bu makalede geçiyor: www.voanews.com

bire bir türkçe alıntısı da bu şekilde: Amerikan halkının çoğunluğunun anlaşmanın onaylanmasını istediğini söyledi.

bu cümleyi okuyunca anlamını her türlü çıkarıyorum zaten kolay ama cümlenin yapısını çözemedikçe bu cümleyi kendim düşünüp, makalemde kuramam mesela. o yüzden şu approved'ı çözmem lazım ve görüyorum ki cevaplar da da kafalar karışık. şaşırdım açıkcası.

bir de türkçe grammer'a uygulamayın illa, ingilizce cümle yapısı, görevini açıklasanız da yeter.yani grammer'de eksiğim varsa, bilmediğim bir konu ise onu öğreneyim derdim. bir de @tom riddle, sıfat olursa nitelediği kelimeden sonra gelebilir mi?

Şimdi bunu Türkçe'den İngilizce'ye "approval of treaty" diye çevirsen anlaşmanın onaylanması somut bir nesneymiş gibi olur. o yüzden "anlaşmayı onaylanmış halde istiyorum" gibi düşünmelisin.

want + subject + (to) verb = bahsedilen öznenin bahsedilen fiili gerçekleştirmesini istemek.

want + object + verb 2 = bahsedilen nesnenin bahsedilen eyleme özne olması. fiil past olur yani "get arrested" gibi.

they wanted it approved.

onaylanmis olmasini istediler.

burada onaylanmis nedir? Sifattir cunku, ismi, yani the treaty'yi nitelemektedir.

sıfat-fiil olur bence.