Ekşi Duyuru

Diesel veya fossil gibi duruyor ama emin değilim tabi.

google geörsellerde saat diye veya biliyorsan marka ile arama yaptır. ayrıca orada bulunan fosforlu yeşil renk ile arama yaptır. belki bir sonuç çıkar.

jeep'e benziyor

jean baptiste say her arz kendi talebini yaratır demiştir. ve bu iktisat literatüründe say kanunu olarak geçer. yani üretin, üretin ne de olsa alıcısı çıkar demek istemiştir o zamanda.

adam smith ve en ünlü teorisi: (bkz: #10665337)
adam smith'in teorisini david ricardo geliştirmiştir o da burada (bkz: #10665343)

john maynard keynes, ekonomiye devletin müdahalesi şarttır der.

www.saatci-baba.com

sahibinden.com

sahibinden.com'da dükkan adresi yazana rastlamadım

www.kuvarsitwatch.com

burada da bir adrese rastlayamadım, bir de galiba yurtdışı bu.

saray muhallebicisi bence açıktır

simit sarayı da açık o saatlerde

hepsi açık

elbette kullanmıştır. hiç kullanmak istemese dahi ilk 10 penaltı sonunda eşitlik bozulmazsa kaleciler penaltı kullanırlar. ayrıca akan maçta penaltı kullanan kaleciler doğal olarak seri penaltı atışlarında da takımın en önemli penaltıcısı olacağından orada da penaltı atışını kullanırlar.

seri atışlarda 11. penaltıya geçilen her maçta kaleciler penaltı kullanmıştır. örnek olarak uzun süren seri penaltı atışlarını inceleyebilirsiniz.

bu oyun çinde penaltı kullanan becerikli kalecilerdense kullanıyor tabi çok örneği var ama genelde kaleciler en son kullanıyor yani meela kadroda 16şar futbolcu varsa 15i kullanıp eşitlik bozulmazsa sıra kalecilere geliyor. mecburen kullanıyorlar.

galatasaray'ın anteple mi gençlerle mi bi kupa maçı vardı. o maçta kullanmışlardı diye hatırlıyorum.

Cevap veriyorum:
1996-1997 Sezonu, Türkiye Kupası 6. Tur Maçı (28.11.1996)
Gençlerbirliği 18-17 Galatasaray (Penaltılarla).

Goller :
Dk. 10 Roger Lukaku (Gençlerbirliği), Dk. 51 Hakan Ünsal (Galatasaray) (normal süre)

+ (Penaltı Atışları) Hakan Şükür (2), Gheorghe Hagi (2), Tugay Kerimoğlu (2), Ümit Davala (2), Okan Buruk (2), İlyas kahraman, Bekir Gür, Iulian Sebastian Filipescu, Bülent Korkmaz, Vedat İnceefe, Hayrettin Demirbaş (Galatasaray), Roger Lukaku (2), Ümit Özat (2), İlker Dalçiçek (2), Serdar Samatyalı (2), Nihat Baştürk (2), Osman Coşkun (2), Liberty Masunda, Ali Eren Beşerler, Maimane Alfred Phiri, Taner Taşkın, Kubilay Aydın (Gençlerbirliği)

Görüldüğü üzere kaleciler Hayrettin ve Kubilay da penaltı kullanmış ve gole çevirmişlerdir.sonra 2.tur penaltırlarına geçilmiştir.

iki kat mısır pamuğu gomlekler genelde daha bir guzel ve pahali oluyor misal... :P

söz konusu giyecekse kullanılan hammadde muhtemelen maaliyet kalemleri arasındaki en düşük kalemdir gibi geliyor bana. tasarımcı ya da marka değerinden kaynaklanıyordur muhtemelen aradaki fark. tabii bu dediğim biri 50 lira diğeri 500$ ise geçerli.

mısır pamuğu kullanılan giysilerin etiketlerinde bu belirtilir mi yoksa sadece pamuk mu yazar? hangi markalar mısır pamuğunu kullanıyor gömleklerinde?

cacharel ve valentino var benim emin oldugum. tabii urunune gore degisir. :)

yahu bu %100 pamuk yazanların bazısında finishing mi diyorlar nedir onda sentetik malzeme kullanıldığı olmuyor mu %100 pamuk yazdığı halde?? veya bunun bir sınırı mı vardır nedir %100 pamuk yazıp bildiğin zımbara gibi gömlekler satılıyor ucuz süpermarketlerde vs.

Juan Esnáider?

(bkz: bana özel)

sertab erener' in son albümünde koparılan çiçeklerin akustik versiyonu var. tam aradığınız gibi, tavsiye ederim.

My Immortal Akustik

Bizaare Love Triangle

sting - shape of my heart

opeth - harvest

peyk - istanbul
www.youtube.com

bana teşekkür edeceksin *

ayça şen - astranot

istanbul barosunda staj yaptığını varsayarak cevap veriyorum;
hemen hemen tüm arkadaşlarım geç verdi tezini, herhangi bir sorunla karşılaşmadılar..
ama sen gene de fazla geciktirme:)

geç teslim eden arkadaşlar size sesleniyorum, kaç gün geç teslim ettiniz?

aylarca sonra teslim edebilirsin, bir sorun çıkmaz. sem'deki derslerin verildi göründüğüne göre bir tek tezin verilmemiş sayılır. inan bana bir yıl sonra bile verebilirsin. :) (tecrübeyle sabittir)

i.imgur.com

çıkmış mı bişi?

maalesef :(

sirkeci'ye uğrayın siz. peşine epey indirim yapıyorlar her markaya

tanıdık optikçiler varsa onlara mutlaka uğrayın.

rahmaninovdu sanırım ama kaçtı hatırlamıyorum :(

hiç ev yapımı mayonez yedin mi?
valla aslında düşününce yumurtanın burnumuza kötü koku veren kimyasalları ile silikondakilerde belki bir ortak nokta bulunabilir.

rurouni nin ayak kokusu doritos örneği gibi. bazı peynirler de öyle ayak gibi kokar. mantıklı açıklamaları var bunların, benim bilgim yetmese de :P ama sümük durumunu bilemiycem doğrusu :)

@zacharael, hmmm..
@kediebesi, evet.

Fanta tükürük kokuyo der kaçarım.

@sivrisinek, ben de özellikle koklamadım tabi (: insan burnunu silerken kokusu geliyor. mentollü kağıt mendil kullanıcam bundan sonra..

@maycrestfall, grip olmak üzere değilim, sigara kullanmıyorum, herhangi bir enfeksiyon da geçirmedim, koku alma duyumun oldukça keskin olduğunu düşünürüm fakat bu saydığım kokular nedense bana aynı geliyor.

(bkz: hidrojen sülfür)

ghost mouse olabiler mi ?

rapid'den dosya indirme, modem resetlemek için geliştirilmiş araçlar vardı bir çok yer bunu veriyordu da zaten pek işe yarar bir şey değil rapid için ama sizin işinizi kesinlikle görür öyle bir arayın.

jitbit macro recorder

evet varmış böyle programlar, oh be.
ama bunlar 64 bitte çalışmıyorlar, en iyisi çalışanını arayayım ben.

32 bit uygulamalar 64 bit de calısır, x86 klasorune kuruluyor.

(bkz: #15829949) olabilir mi ki?

İlk verdiğim değilmiş, şansımı bir daha denemek istiyorum. Gerçi tam anlattığınız gibi değil ama dreamer'ın bir çalışması vardı. (bkz: #11488074)

Başka aklıma gelirse buradan edit yapayım da yer tutmasın.

(bkz: ufo müzesine giren uzaylı)

evet dreamer'ın çalışmasındaki "sahibinin sesi" kısmından bahsediyormuşum.

buldum.
www.anvari.org

hmm, susam sokağı olmayabilir de, alpay izbırak değil çünkü.

buldum, ntv başlığında yazıyormuş : (bkz: rüştü erata)

kendiliğinden oluşan lekeler olabilir bunlar. bizim tv de 3.yılına girecek bu kış, bizimkinde de var orta kısmında ama bu kadar dağınık ve göze batıcı değil.

zaten şöle bişey var. lcd'nin ekranı plastik. eğer ki tv kapalı durumda iken bu lekeleri plastik yüzeyinde de görüyorsanız o zaman kendiliğinden oluşan, çıkmayacak durumda lekeler diyemeyiz. yani silinince çıkması gerekir. ama sadece tv çalıştığı sırada görüyorsanız foto da olduğu gibi, kendiliğinden zamanla oluşan lekeler olabilir bunlar. tv kapalıyken çok kaliteli olmayan temizlik maddeleri kullandıysanız zamanla benim gibi(hama) o zaman sadece tv kapalı ve güneşin tv ye yansıdığı zamanlarda görürsünüz ve bunları çıkarma şanslınız vardır. ama fotoda bunlar pek böyle durmuyor gibi. sanırım tv niz kapalıyken bunları görmüyorsunuzdur.eğer öyleyse işte o zaman yapacak pek bişey yok.

valla okuduğum kadarıyla, kolonyadaki alkol lcd kaplamaları için biraz sert olduğundan zamanla üzerinde lekelenmeler yapabiliyormuş, ama bu lekeler onlardan mı bilmiyorum..

x-files?

loveinaflipbook, hayır değil tabi ki (:

hyperclean-grand tata

ben de çok aradım.şurdan indirebilirsin..
www.fileden.com

ben de kaç gündür bu şarkıyı arıyordum..videodan çevrilmiş bir kayıt buldum arkadaşlar.

şarkı: hyperclean- grand tata

şu linkten ulaşabilirsiniz: www.fileden.com ... 20Tata.mp3

dvi hdmi tabi ki.

hdmi ile seside alırsınız, görüntü de daha iyi olur.

görüntü olarak dvi-hdmi kablo tabii ki. vga ses çıkışı vermez. bilgisayardaki dvi çıkış da ses çıkışı vermez. televizyona hdmi'dan bağlarsınız ama sadece görüntü alırsınız. hem ses hem görüntüyü sadece hdmi-hdmi kablo ile alırsınız.

tinto brass'ın olma ihtimali yüksek gibi.

(bkz: Trasgredire)

www.imdb.com

Show TV'de gosteriliyordu sanirim.

ocanal, yok benim dediğim jenerik 2000'den önceydi, eminim.

buna cevap verebildiğime inananmıyorum. kadının üstünde sarı bir elbise varsa eğer, filmin adı "mozaik projesi" olabilir. imdb'ye göre The Mosaic Project (1994). rating'i de R imiş, bahsettiğin filmin bu olması muhtemel. ama internette çok az şey bulabildim..

edit: kadın ekranın sağına doğru duruyodru, yüzü kameraya dönük, popoyu doğrudan göremiyoruz yani. arkasında da bir grup erkek oturmuş izliyordu. neden bilmiyorum o yaşlarda bu sahne beynime kazınmış resmen..

celeron 300a, abi yok o değil galiba, çünkü benim dediğim filmde popoyu görüyorduk ve kadın o sahnede yalnız başınaydı.(yukarıya da ekledim bu bilgileri şimdi)ama yine de ben de bakıyorum şimdi google'da ona.

o sıralar teleon yeni kuruluyordu ve star tv de teleonun reklamlarını aynen dediğiniz gibi veriyordu.
bir film değilde teleon'un reklamı olabilir mi acaba?

etna, bir film sahnesi olduğundan eminim çünkü jenerikte dediğim gibi kısa kısa film sahneleri vardı, bu da onların arasındaydı.

evet bende hatırlıyorum o sahneyi kadın dışarıda bi yerdeydi hatta, yeşillik ağaçlık, bi köprü üstünde bile olabilir. yeni yayın dönemindeki filmleri gösterirken verirdi star o görüntüyü. o zamanın beylik filmleri, die hard, küçük çinde büyük bela, temel içgüdü...vs filandı. arada da bu ablayı görürdük. bende merak ettim şimdi :D

woman in red mi? şener şen de çevirmişti.
bi de Marylin var zaten öyle eteği uçuşan.

www.youtube.com

yok o değil, dediğim sahnede (zaten 1 saniye bişey) olay aniden ve sanırım kazara gelişiyordu.

teldeki kuş olabilir

bence its talking about dub çalmıyordu, klasik bir parça çalıyordu sanki..beethoven falan yani. bak o melodi de bende şimdi ama bulamadım, o çalan parçanın adını.. benim fikrimden yola çıkabilecek birisi de o klasik parçanın adını hatırlasın madem.

bu arada filme gelince, ben de çok merak ettim, o popoyu çok net hatırladım birsürü filmden birsürü sahne gösteriliyordu o 3-4 dakikalık videoda. "yepyeni filmler star da izlenir" tadında bir tanıtımdı.

çok merak ettim ben de.

bir ekleme yapayım, benim hatırladığım jenerikte bayan kıçı bize dönükken bilerek açıyordu eteği, rüzgar, kaza falan yoktu sanki. iyi hatırla hafif eğiliyordu galiba.

gokriver, evet ya sanki bilerek açıyordu di mi (:

turkish tekila, şu videoda 1:11'deki sahneden mi bahsediyorsunuz? evetse bu da değil malesef.
www.youtube.com

kesinlikle bilerek, iyice emin oldum.. müzikte de yanlış hatırlıyorsun galiba :) o melodiye de rastladığım an buraya bildiricem, favoriye ekledim bu duyuruyu.

turkish tekilanın bahsettiği sahne senin hatırladağın değil.. ama o da güzel getirmiş o klasik sahneyi bence.

woman in red linki o. benim dediğim şu film ;
www.youtube.com

Linklere bakamadım ama aint talkin bout dub sanki kral tv'nin sinema programının jeneriği idi. seven, back to the future, mission impossible'dan falan sahneler var.

1--3. çok güvendiğim seagate 1tb lik(3.5 inç) haricim dün masadan düşme sonucu harddiskler cennetine uçmuş durumda.. 6 aydır tık demeden çalışıodu..ya bi düşmeyle bozulur mu ya gitti tüm yedeklerim arşivlerim filmlerim oyunlarım :(((((((((.. 1 yıldır gayet de hor kullandığım 2.5 inçlik ufak codegen diye bi diskim daha var. o kadar düştü açıldı kutusu hala çalışıyo.. 3.5inçlikler zaten hayvan gibi büyük oluyo taşımak anlamsız, onlar sabit. 2.5liklerde ise taşımak, titreşim her zaman risk aslında. dangıl dungul davranmamak lazım. efendi efendi kullandıktan sora bişi olmaz.

2. 3.5'luklardan alacaksanız aman ha iyice biyere sabitleyin.. kablosuna kordonuna takılırsanız iş sakat.. düşer müşer..

2.5' wd passport 250gb kullaniom. sehir disina ciktigim her zaman yanima aliyorum. gerektiginde okula da goturuyorum. tek sorunu eger kendi kablosunu kullanmazsam bazen bilgisayr gormekte zorlaniyor. bu durumda diskten degil bilgisayarin yeterli gucu saglayamamasi(bazi anakartlar standartlara uygun usb portu koymayabiliyor) yada kablonun kalitesiz olmasindan dolayi. o kadar dustu etti bisey olmadi. hareket halinde de kullandim. 1,5 sene oldu. yetersiz geldigi icin dun aynisinin 320gb liginden daha aldim.

3.5' ler zaten tasima amacli olmayip yedekleme unitesi olarak kullanildigindan en ufak bir darbede bozulma egilimleri vardir.

taşınabilirlik konusu biraz güçle de alakalı. yani diskin yanında bir de kocaman adaptör taşımak hoş olmuyor. taşınabilirliği düşürüyor haliyle. eğer bahsettiğiniz disk >500 gb ise adaptörü yüksek ihtimalle olacaktır. marka konusunda ise western digital' i tek geçerim.

3.5luk alıp da sorun yaşamayan neredeyse yok.
ben 2.5luk samsung aldım, görünüşü ve dışındaki malzemenin kalitesi piyasadaki hemen her markadan güzel. 6 aydır kullanıyorum, hiç dikkat etmiyorum bozulur falan diye, dan dun atıyorum, çantada unutup, çantaya yere atıyorum sesi duyunca alıma geliyor, ama hala canavar gibi çalışıyor.
bir de; hangi markayı alırsan al mutlaka tera copy yükle bilgisayarına, daha verimli çalışacak hdd.

1. 2 adet wd home edition 3.5 inç kullanıyorum. 750 ve 1000'lik.
2. sürekli taşımak istesem 2.5 inç alabilirdim birini. arada bir taşıyorum ama çoğunlukla masaüstünde duruyor.
3. birisi yaklaşık 2 yıldır, diğeri de yaklaşık 6 aydır çalışıyor.

1,5 yıldır WD 320 lik kullanıyorum 2,5" henüz bir problem yaşatmadı. şimdi olsa yine alırım aynı marka ama 500 Gb.

1- Ofiste 3.5" Seagate Freeagent 500gb 7200rpm, Maxtor one touch 1tb, ve Western Digital my book 1tb kullandım. Kendimde de bir adet 2.5" western digital passport 250gb var.
2- Ofiste kullandıklarımdan sadece western 1tb'ı oraya buraya götürüyordum. wd passport 250gb sürekli yanımda geziyor. Seagate freeagent zaten taşımaya müsait bir alet değil, maxtor da çok ağırdı diğerlerine göre.
3- 3.5 seagate ve 3.5 western ve 2.5 western'i 9-10 ay boyunca hiç sorun çıkmadan kullandım. Maxtor'un tepki süreleri çok uzun olduğu için ilk günden ısınamamıştım.
4- hiçbiri ile sorun yaşamadım ama dediğim gibi maxtordan hiç memnun değildim.

seagate, maxtor ve wd 2.5'u hd tune ile test etmiştim. (wd 3.5'u sonradan aldım test yapmadım)
lightclub.info

yalnız burada seagate firewire, maxtor ve 2.5luk western usb ile bağlı makineye. kıyaslama yapabilmek için makinede kullandığım şekliyle 2 adet sata2 250gb seagate harddisk ile yaptığım raid0'ın benchmark'ı da ekledim. firewire ile kullanılan seagate usb ile kullanılan diğerlerine saniyede 5mb takıyor.

Göreceğin gibi 2.5 ile 3.5 arasında usb'den kullandığın sürece -biri 5400rpm diğeri 7200rpm olduğu halde fazla bir performans farkı yok. Var diyenin alnını karışlarım. taşınabilir diskten performans almak için firewire (ya da e-sata) ile kullanmak lazım.

sonuç: masaüstüne 3.5" firewire (ya da e-sata) bir seagate. taşıma amaçlı da wd passport 2.5 iyidir, güzeldir.

1. iki tan philips var bende. biri 750, biri 250 gb
2. biri ufak taşınabilir, diğeri adaptörlü masada.
3. büyüğü alalı 1 yılı geçti ama tam bilmiyorum süreyi. ufaksa ancak 1. yılı doldurmak üzere.
4. sorun yok.

1- Philips 160 gb
2-taşınabilir (usb kablosu kendi etrafina dolanarak sabitleniyor)şık bir dizaynı var ve tek parça halinde taşıyabiliyorsunuz.
3- 3 yıl oldu alalı henüz sorun yaşamadım.
4- teknoloji sağolsun 160 gb çok az gelmeye başladı. tb ler çıktığından beri sorunluyum kapasite konusunda:))

1. wd 1 tb
2. yararlanıyorum
3. 6-7 aydır sorun çıkarmadı
4. yok

seagate expansion 2.5" 320 kullanıyorum, taşınabilirliğinden nadiren yararlanıyorum(tatilde eve götürüyorum, diğer zamanlar sandisk cruzer var)
bildiğim en hızlı usb ler Lacie tarafından üretilir ama firewire kullanabilirseniz tabi seagate freeagentlar var. eğer amacınız beim gibi arşivleme değilse ve günlük kullanacaksanız mutlaka lacie ya da firewire desteği olan bir 2.5" lik ürn almanız, eğer benim bilgisayarda firedwire desteği yok diyorsanız bir daha bilgisayar aldığınızda firewire var mı diye sorun.

i35.tinypic.com

büyük bir umutla açtım ama interpolasyonluymuş bu.

buldum :
www.flickr.com

otto demiş olmasın?

(: yok değil, domato, patato diyordu.

züğürt ağa.

"tomateees.. tomateeees??"

(cevap niteliğinde değil, maksat muhabbet falan pişmaniye)

valla farid farjad, yanni, loreena mckennitt gibi isimlerle idare edecekler sanırsam torunlarımızın torunlarının torunları :P

bence ajdar anık hehe

müzikten çok anladığımdan değil de... yetişiyor aslında ama klasik müziğin ne kadar ilgi çektiği ortada. :)
benim okulumun müzik bölümünden bir hocanın senfonik eserini dinlemiştim mesela geçen sene, gayet Bach, Vivaldi gibi uupuzun ve çok güzel bir eserdi. (müzikten ne kadar anladığımı bu sıfatlardan kestirebilirsiniz sanırım)
ama yani var bu adamlar, sadece bizim gözümüzün önünde değiller.

(daha detaylı bilgi için la traviata'yı çağırmak lazım gibi geliyor bana.)

michael nyman, philip glass, ludovico einaudi, zbigniew preisner, hatta fazıl say, hatta hatta zaman zaman bence yann tiersen ve tonlarca var. ama dendiği gibi bugünkü popüler müzik olmadığı için göz önünde değil. ama seneler sonra bugünkü klasik müzik yapanlardan bahsedilecekse farid farjad'tan bahsedilmeyeceği kesindir.

onlar klasik muzugin yaraticilari ve o gunun sartlarinda (bu da klise oldu tabi) mukemmel muzik yapabilmis insanlar. onlar her zaman anilacak ve donum noktasi olacaklar. 1000 yil sonra ne olur dersen, muzik garip bir hale gelebilir :)

aslında merak ettiğim şey biraz da günümüz klasik müzik çevrelerinde saydığım ekollerle karşılaştırılıp veliaht olarak kabul edilmiş kişilerin bulunup bulunmadığı.

Bu konuyu sadece müzik ekseninde değerlendirmemek lazım bence.
Alvin Toffler diye bir adam var. 3 dalga kuramı adında bir teorisi var. Buna göre tarihi ne kadar çok döneme ayırırsak ayıralım aslında insanlığın 3 büyük aşamadan geçtiğini, kültürlerin de bu 3 aşamanın içerisinde şekillendiğini söylüyor. Avcı toplayıcı toplumdan tarım toplumuna geçiş, tarım toplumundan sanayi toplumuna geçiş(ki bizler bu aşamadayız) ve son olarak yaşadğımız çağın gerçekleriyle şekillenecek olan sanayi sonrası toplum...

Bahsettiğin isimler tarım odaklı bir çağın sanatını icra ettiler.(bu küçümseme olarak algılanmamalı). Sanatın bulunduğu çağın içeriğini oluşturduğunu düşünürsek alvin toffler'ın bahsettiği birinci dalganın en önemli temsilcileri bu isimler. Onlar bir önceki dönemin müziğini şekillendirdiler. Klasiğin "tipik" anlamına geldiği de unutulmamalı. O çağın "tipik" müziğinin en önemli icracıları. Daha da önemlisi bizim yaşadığımız dönemin temelleri onların yaptıklarına dayanıyor.

Gelelim günümüze... Sanayi devriminin üzerinde çok uzun bir zaman geçmedi. Etkileri ancak geçtiğimiz yüzyılın başında dünyada ciddi olarak hissedilmeye başlandı. Yeni bir düzen inşa edildi ve adlandırılmayı bekleyen birçok kavramla karşı karşıyayız. Çok hızlı geliştiğimizi düşünsek de bu çağın içeriğini oluşturmaya uğraşıyoruz. Sahip olduğumuz alışkanlıklar ve miras korunuyor ama bunun üzerine de çok şey inşa edildi. İşte bu yüzden klasik müzik derken klasiğin "tipik" anlamını da göz önünde bulundurmalıyız belki de. Alıştığımız anlamda "klasik müzik" varlığını koruyor. Buna ek olarak kazandığımız türler de var. Mozart ya da Bach ile kıyaslandığında ne kadar bayağı görünse de bugün dinlediğimiz birçok popüler isim de yüzyıllar sonra o okullarda yer alabilir:) Tabi 50cent'den bahsetmiyorum! Yine de torunlarımız Paul Mccartney, Elvis Presley, Jimi Hendrix, Robert Johnson, gibi isimleri okuyabilirler. Sonuçta bu çağın müziğinin temellerini bu adamlar attı. New Age'e bulaşan isimleri de unutmamalı. Yüzde yüz subjektif yorum: Mike Oldfield, Jon Lord(solo kariyeri)...

dogfish rising var mesela..

easter eggs sitesinde var bir kaç şarkı böyle..
www.eeggs.com

@madrigal, bu şarkıların ne özellikleri var? (dinlerken aklımda bulunsun diye)

opeth - hessian peel var

backmasking'liymiş bu da.

pardon soruyu doğru düzgün okumamışım, gene opeth'in by the pain see in others şarkısındaki sonlardaki backmasking kısmı master's apprentices şarkısında geçen sözlerin bir kısmının ters çevrilmiş hali, gene backmasking oldu ama fark edilmesi zor olduğu için yazdım.

wizard of oz ilişkisi nedeniyle dark side of the moon bu kategoriye girer gibi. güzel bir numara.

modern talking "you're my heart, you're my soul"a yapmisti galiba

samsung d500 olmasın

öyle bir veritabanı yoktur.
devlet kurumları, kendi bünyelerinde ihale ettikleri yapım işlerini yürüten yüklenici firmaları web sitelerinde yayımlıyor olabilirler sadece.

özel teşebbüse ait bina yapım işlerine gelince; bu tip işlerin müteahhit, proje müellifi, fenni mesul, vesaire bilgilerini derleyip yayımlayacak kişi veya kuruluş yok...

wowturkey.com var burada ele gelen binaların inşaat gelişmelerini bulabilirsin

tamamen aynı karakter soruyorsunuz değil mi?

hababam sınıfında şaban'ı oynayan kemal sunal'ın, tamamen farklı bir filmde yine şaban'ı oynaması, ama bu şaban'ın ismi dışında aynı karakter olmaması

sorduğunuz şey değil di mi? birebir o karakterin ta kendisi olacak? doğru mu anladım?

(bkz: indiana jones)

ne kadar da olsa "devamı" olarak görülüyor.

yerli ve güncel örnek: muro. başrol oyuncuları, kurtlar vadisi pusu dizisinin karakterleri. muro filminin kurtlar vadisi pusu dizisiyle uzaktan yakından alakası yok. ama karakterler aynı. ama ne kadar "alakası yok" da desen, bir şekilde bağlantı kuruyor insan.

zaten de sanırım karakter, o yapım şirketine tescilli falan oluyor. yani başka biri o karakteri alıp kendisi kullanamıyor. kullanırsa aynı yapımcı kullanıyor, o zaman da "devamı" öngörüsü aşılamıyor.

soruyu çok beğendim. cevapları merakla bekliyorum ben de.

@kibritsuyu, bunu düşünmemiştim aslında, kastettiğim şey iki şaban karakterinin de aynı olduğu filmlerdi ama sizin verdiğiniz örnekteki durumun (ikisi de şaban ama karakterleri farklı) başka filmlerde yaşanıp yaşanmadığını da merak ettim şimdi.

Hulk'ın son filminde Tony Stark yer almıştı ama çok kısa bir süre. Iron Man 2'de de Bruce Banner olacak sanırım.

supermen, batman gibi serileri de dahil edebiliriz sanırım.

Hocam senin aradığın film tipine spinoff diye tabir edilen filmler uyuyor.
Şöyle bir link vereyim en.wikipedia.org(media)
spin off

Mesela Xmen, Wolverine

"borat" olabilir, bu karakter daha önceleri yayınlanan bir tv şovundan alınmış.
ya da "angel" dizisi vardı, buffy filminden bir karakterdi o da.
bir de halle berry nin "catwoman" ı sayılabilir, o da batman karakteri.

kurtlar vadisi pusu'daki "iskender büyük" karakteri üzerinde geli$en bir film olarak - kurtlar vadisi gladio filmini örnek verebilirim.

jay ve silent bob isimli iki tane karakter kevin smith'in bütün filmlerinde öyle ya da böyle yer almıştır. 1994 yapımı clerks den itibaren 2006 yapımı clerks 2'ye kadar. 2001 yapımı jay and silent bob strike back filmide bu ikili üzerinedir.

mumya 2 filmdeki akrep kral karakterinin daha sonra akrep kral filmi ile başrolde çıkması bu da olabilir heralde..

"akcent - that's my name" deneyin.

bu değil ama yazdığınız iyi oldu, bu da güzelmiş.

in grid - le draguer ?

o da değil malesef ):

bu sefer, neylini - muleina diyerek şansımı bir kere daha deniyorum.

www.radyomydonose.com.tr
bunlardan biri olma ihtimali büyük :)

akcent - lovers cry ?

@jugador, yazmayı unutmuşum modem 24mbps'ye kadar destekliyor.

wi-fi açıkken LAN tutarsızlaşıyor, yani wi-fi'yi açtığım anda LAN'ın kopması sözkonusu değil (çakışma olsaydı hemen kopardı gibi geliyor bana) mesela gündüzleri 10 dakikada bir kopuyor ama gece 2-3 saat kopmadığı oluyor. wi-fi kapalıyken ise çoğunlukla problem yok. modemin modeli "flynet wam-t72c4u2" bu arada şifrelemede herhangi bir problem yok.

not: evet 2 senedir wi-fi devamlı açıktı.

LAN'ın koptuğundan bahsetmişim yukarıda dalgınlıkla, düzelteyim, kopan şey modem-ethernet bağlantısı değil, hattın kendisi, yani kopma olduğunda modemin üzerindeki link ışığı sönüyor, LAN ışığı sabit.

ss'ler :

(gerek kalmadı :)

telefon hattın 8mb'e dayanıklı olmayabilir, ona karşı bir önlem almış mıydın değişim yaparken? yeniletmek, kontrol ettirmek vs.

sorun hattaymış, telekomdan gelip hallettiler. yardımlar için teşekkürler..

megafon

hadi ya megafonmuymuş..

ekşi duyurunun eski versiyonlarından birinde kocaman kocaman vardı bu.

koko olabilir diye düşündüm ama o da sadece kuruyemişçilerde olur istanbulda . istanbul diye yazdım çünkü baska şehirde görmedim hiç , bilene de rastlamadım.

coco star?

(bkz: gofy gofret)?

spring olabilirmi? gerçi spring çok daha eskiden vardı ve etinindi ve çok lezzetliydi ve çok kısa bir süre kaldı piyasada :(

yazdıklarından aklıma sadece crunch geliyor ama halen piyasada kendileri. crunch bir ara gofret de çıkarmıştı, buradaki küçük bakallarda göremesem de büyük marketlerde var.

bu duyuru aracılığıyla hemen seslenmek isterim, kahrolsun o çok beğendiğimiz abur cuburları piyasaya sürüp sabretmeden üretimini durduran firmalar! ama tam kahrolmasınlar, gene çıkarabilsinler o ürünleri.

yeri değil ama birde kesty yada kesti vardı algida nın.hem ucuz hemde en lezzetli dondurmalarından birisiydi.dışı çikolata kaplı içi ise kestane kremalı süper bişeydi.ama o da malesef çok kısa bir süre satışa sunuldu.sonra bir daha yüzünü göremedim :(

koko o dediğin. bizim burda hala var. kocaman bişi

evet ya, koko'ydu ama internette bir tane bile resmini bulamadım.

@quasimodo, o dediğin kesi'ydi, ortasında gerçek kestane vardı hatta, ben de çok severdim (:

denedim, malesef olmuyor öyle.

bunu yapabilmeniz için microsoft'un sitesinden indirebileceğiniz devcon isminde ufak bir programcık mevcuttur. bu programı bilgisayarınza indirdikten sonra komut satırına önce;

devcon remove @usb\*

sonra da;

devcon rescan

yazıp çalıştırırsanız istediğiniz işlemi yaptırabilirsiniz.

programı indirmek ve komutları hakkında daha fazla bilgi almak için;

support.microsoft.com

"devcon rescan" da "yeni donanım ekle" ile aynı şeyi yapıyor kanımca, çünkü işe yaramadı. ha bir de remove usb komutu takılı ne kadar usb cihaz varsa hepsinin bağlantısını kesiyormuş, klavye falan da gitti haliyle, restart etmek zorunda kaldım.

"devcon hwids @usb/*" komutu ile bağlanan sabit diskin hardware id'sini öğrenip, sonra "devcon remove @usb/id_no*" komutunun hemen ardından "devcon rescan" yazıp da bir dener misiniz?

gerçi daha sonra forumlarda araştırınca bazı makinelerde (sebebini bilmemekle beraber) çalışmadığını da okudum ama denemekte fayda var.

Biraz uzun olacak ama sonra silerim, aşağıda sisteme takılı usb aygıtlarının listesi var, "aygıt yöneticisi\özellikler\ayrıntılar" menüsünden sondakinin (0122'li olan) harici hdd olduğunu anlıyoruz. şimdi ben burada bir çok parametre denedim ama hdd'in hardware id'sinin o satırın neresi olduğunu bulamadım (:

C:\Documents and Settings\Lawyer\Desktop\i386>devcon hwids @usb\*
USB\ROOT_HUB\4&10C3B2A4&0
Name: USB K÷k Hub
Hardware ID's:
USB\ROOT_HUB&VID8086&PID27C9&REV0001
USB\ROOT_HUB&VID8086&PID27C9
USB\ROOT_HUB
USB\ROOT_HUB\4&26FCA6D4&0
Name: USB K÷k Hub
Hardware ID's:
USB\ROOT_HUB&VID8086&PID27C8&REV0001
USB\ROOT_HUB&VID8086&PID27C8
USB\ROOT_HUB
USB\ROOT_HUB\4&37690C5A&0
Name: USB K÷k Hub
Hardware ID's:
USB\ROOT_HUB&VID8086&PID27CB&REV0001
USB\ROOT_HUB&VID8086&PID27CB
USB\ROOT_HUB
USB\ROOT_HUB\4&574D1E&0
Name: USB K÷k Hub
Hardware ID's:
USB\ROOT_HUB&VID8086&PID27CA&REV0001
USB\ROOT_HUB&VID8086&PID27CA
USB\ROOT_HUB
USB\ROOT_HUB20\4&172B99F8&0
Name: USB K÷k Hub
Hardware ID's:
USB\ROOT_HUB20&VID8086&PID27CC&REV0001
USB\ROOT_HUB20&VID8086&PID27CC
USB\ROOT_HUB20
USB\VID_04D9&PID_1603\5&50ADEA6&1&2
Name: USB Bile Hardware ID's:
USB\Vid_04d9&Pid_1603&Rev_0310
USB\Vid_04d9&Pid_1603
Compatible ID's:
USB\DevClass_00&SubClass_00&Prot_00
USB\DevClass_00&SubClass_00
USB\DevClass_00
USB\COMPOSITE
USB\VID_04D9&PID_1603&MI_00\6&26A0DDAB&0&0000
Name: USB Hardware ID's:
USB\Vid_04d9&Pid_1603&Rev_0310&MI_00
USB\Vid_04d9&Pid_1603&MI_00
Compatible ID's:
USB\Class_03&SubClass_01&Prot_01
USB\Class_03&SubClass_01
USB\Class_03
USB\VID_04D9&PID_1603&MI_01\6&26A0DDAB&0&0001
Name: USB Hardware ID's:
USB\Vid_04d9&Pid_1603&Rev_0310&MI_01
USB\Vid_04d9&Pid_1603&MI_01
Compatible ID's:
USB\Class_03&SubClass_00&Prot_00
USB\Class_03&SubClass_00
USB\Class_03
USB\VID_0D49&PID_7410\2HBERF60____
Name: USB Y Hardware ID's:
USB\Vid_0d49&Pid_7410&Rev_0122
USB\Vid_0d49&Pid_7410
Compatible ID's:
USB\Class_08&SubClass_06&Prot_50
USB\Class_08&SubClass_06
USB\Class_08
9 matching device(s) found.

C:\Documents and Settings\Lawyer\Desktop\i386>devcon remove @usb\Vid_0d49&Pid_74
10&Rev_0122
No devices removed.
'Pid_7410' iç ya da dış komut, çalıştırılabilir
program ya da toplu iş dosyası olarak tanınmıyor.
'Rev_0122' iç ya da dış komut, çalıştırılabilir
program ya da toplu iş dosyası olarak tanınmıyor.

C:\Documents and Settings\Lawyer\Desktop\i386>devcon remove @usb\Vid_0d49&Pid_74
10
No devices removed.
'Pid_7410' iç ya da dış komut, çalıştırılabilir
program ya da toplu iş dosyası olarak tanınmıyor.

C:\Documents and Settings\Lawyer\Desktop\i386>devcon remove @usb\2HBERF60
No devices removed.

C:\Documents and Settings\Lawyer\Desktop\i386>devcon remove @usb\2HBERF60____
No devices removed.

C:\Documents and Settings\Lawyer\Desktop\i386>devcon remove @usb\USB\Vid_0d49&Pi
d_7410&Rev_0122
No devices removed.
'Pid_7410' iç ya da dış komut, çalıştırılabilir
program ya da toplu iş dosyası olarak tanınmıyor.
'Rev_0122' iç ya da dış komut, çalıştırılabilir
program ya da toplu iş dosyası olarak tanınmıyor.

C:\Documents and Settings\Lawyer\Desktop\i386>devcon remove @usb\122
No devices removed.

C:\Documents and Settings\Lawyer\Desktop\i386>devcon remove @usb\0122
No devices removed.

C:\Documents and Settings\Lawyer\Desktop\i386>devcon remove @usb\id_no0122
No devices removed.

C:\Documents and Settings\Lawyer\Desktop\i386>devcon remove @usb\id_no*0122
No devices removed.

C:\Documents and Settings\Lawyer\Desktop\i386>devcon remove @usb\id_no*Vid_0d49&
Pid_7410&Rev_0122
No devices removed.
'Pid_7410' iç ya da dış komut, çalıştırılabilir
program ya da toplu iş dosyası olarak tanınmıyor.
'Rev_0122' iç ya da dış komut, çalıştırılabilir
program ya da toplu iş dosyası olarak tanınmıyor.

C:\Documents and Settings\Lawyer\Desktop\i386>devcon remove @usb\id_Vid_0d49&Pid
_7410&Rev_0122
No devices removed.
'Pid_7410' iç ya da dış komut, çalıştırılabilir
program ya da toplu iş dosyası olarak tanınmıyor.
'Rev_0122' iç ya da dış komut, çalıştırılabilir
program ya da toplu iş dosyası olarak tanınmıyor.

C:\Documents and Settings\Lawyer\Desktop\i386>devcon remove @usb\id_noVid_0d49&P
id_7410&Rev_0122
No devices removed.
'Pid_7410' iç ya da dış komut, çalıştırılabilir
program ya da toplu iş dosyası olarak tanınmıyor.
'Rev_0122' iç ya da dış komut, çalıştırılabilir
program ya da toplu iş dosyası olarak tanınmıyor.

sanırım benim "id_no" yazdığım yere "Vid_0d49" yazmanız yeterli olacaktır. uğraştırdım ama bir de öyle deneyin isterseniz.

true image ile imaji alinip obur bilgisayara restore edilebilir. tam emin degilim yalniz, olur mu olmaz mi.

olmaz image alarak. donanimdan oturu uyumsuzluk ve sorunlar cikartir. bir defa olsun acilsa cogu sey duzeltilebilir ama yamali bohca gibi olur. bunun yerine torrent, emule vb ortamlardan vistayi cekip kurun daha kolay olur.

hatta hazir windows 7 dolanirken onu kurun, daha islevsel ve sorunsuz hic yoktan.

True image olmaz. Olsada ömrü 1 saati gecmez. donanım-driver uyumsuzlugu olur denildiği gibi.

Peki sormadınızmı alırken; birşey olursa formatı nasıl atıcaz filan diye?

Sonucta o vistanın parasını sizden zaten aldılar. Yoksa bile gidin isteyin.

uranium bilgisayar isinizi gorecektir. kadikoyde yazicioglundan devam ettiginizde yaklasik 100 metre ilerde solda. daha onceden parca almisligim vardir herhangi bir sorun cikmadi. elbette alirken denemeniz gerekiyor.

edit: sozlukte pek guzel konusmamislar hakkinda gerci simdi gordum.

elimde 462 pin amd 2500 işlemci var kullanmadığım, bide 256 ddr 266 mhz ram var. işine yarar mı?

kadıköy yazıcıoğlu işhanı.

google aramasi ve gelen ilk sonuc:

Women's perfume:
A substance that diffuses and emits a fragrant odor, especially a volatile liquid distilled from flowers or prepared synthetically. Perfumes are mainly derived from flowers and fruits. This creates a female scent that men find pleasant. Women's perfume have a longer lasting and more powerful scent. Women only need to apply small amounts to maintain their desired fragrance for a long period of time. Sometimes the scent can last a day or two even after showering.

Men's Cologne:
A scented liquid made of alcohol and various fragrant oils. Men's cologne is commonly made from Cyhypre, Fougere, Spicy, Woody and other less sweet scents. Beside the difference in scent, men's cologne is most often diluted. The scent will not last as long or be as powerful. Men's cologne will not last for more then a day and the scent will be gone after showering. Most cologne also come with a spray applicator for better coverage. Women's perfume that come with a spray applicator are often used more for a misting and walking into.

bu biraz seye benziyor.. pembe neden kadin, mavi neden erkeksi kabul edilir? :) toplumdaki ayni algilamalardan kaynaklaniyor.
kadin ve erkek parfumlerinde aromalar/cicekler, yogunluklar oldukca farkli.

kadınlarla, erkeklere çekici gelen hormonlar farklı olduğu için. maksat çekicilikse. yoksa sür limon kolonyasını oh miss.. ama altında hinlik yatıyor işte

sonradan öğrenilen bir ayrım olabilir. her nasılsa parfümden anlamayan iki kişi buldum. ikisi de hangisinin kadın hangisinin erkek parfümü olduğunu anlayamıyorlardı.

zaman içinde değişen, farklılaşan trendlere göre kokunun cinsiyeti değişiyor bence. Örneğin parfüm alt notalarında sıkça kullanılan "Patchuli" geleneksel erkek kokusuydu. Ta ki prada ve dior (ilk olarak) bunu kadın kokusunda kullanana kadar. Ama tüm bu dönüştürme çabasında rağmen bugün patchuli koklasam doğrudan erkeğe yakıştırırım.

kadın parfümleri biraz daha geniz yakıcı fakat ilgi çekici cinsten oluyor galiba. baharatlı deniyor sanırım bunlara. erkek parfümleri daha ferah, burnu daha az yoran parfümler gibi.

(bkz: spyrograph)

divxplanet.com
fps hizi convert icin "subtitle editor" programi iyidir.

bios'tan load opt. set. def. yap. bi de usb'den boot özelliğini kapat kapatabiliyorsan. gerçi uğraşmışsın ama, en azından load opt. set. yaparsan düzelir sanırım.

bunları da denedim ama malesef problem devam ediyor.

bu problemin çözümü yok, hdd ile anakart uyumlu ise problemsiz boot ediyor, uyumlu değilse etmiyor, bu kadar basit. yeni makine topladım, hdd bundaki anakartla (gigabyte s serisi mi ne) uyumlu olduğu için takılma olmadan boot ediyor.

(bkz: prefetch)
alan olarak çok büyük değil ancak performans olarak etkiliyor. bunun içindekileri belirli aralıklarla silersen açılış hızlanır. içindekiler tekrar oluşuyor, sen programları kullandıkça.

ccleaner kur o direk sliyor.

hakkaten bu prefetch olayı acayip bi performans artışı sağladı. daha önce bilgisayarımın bdrip film performansını nasıl artırabilirim diye sormuştum, bu o soruya da dolaylı yoldan cevap olmuş oldu, filmler hiç takılmıyor artık.

Öncelikle linux film özel sürümü diye bi şi yok. Çeşitli linux dağıtımları vardır. Bu dağıtımlar hakkında bilgi almak için şu siteye bakabilirsiniz:
distrowatch.com

Yapmak istediğinizi söylerseniz, yardımcı olabilirim. "linux film özel sürümü" gibi bir şeye neden ihtiyacınız var?

nasil ki windows'da codeclerle cozuyorsunuz filmleri linux dagitimlarinda da o sekilde. ozel surumler oluyor genelde ama onlari kullanmanin hicbir mantigi yok. tek yaptiklari cozucu ve oynaticilari default kurulu hale getirmek. ben derim ki bir linux dagitimini (ubuntu misal) indirip bir kurun deneyin gorun. yapamadiginiz bir sey olursa da sorun.

@edge_nabby, cevap biraz geç oldu kusura bakmayın,

bilgisayarım biraz eski bir model, bluray rip'lerde haliyle performans problemi oluyor. amacım biraz da olsa performans artışı sağlamak.

Bilgisayarın eskiyse az sistem kaynağı tüketen bir masaüstü ortamı yükleyebilirsiniz. KDE, Gnome, Xfce gibi masaüstü ortamları (desktop environment) var. KDE en çok kaynak tüketeni. Mesela Pardus ve Kubuntu KDE masaüstü ortamını kullanan linux dağıtımları. Ubuntu Gnome kullanır. Xubuntu Xfce kullanır. Sistemin düşük olduğu için KDE'li bir linux dağıtımı kurmamalısın. Bu üçü arasında en az kaynak yiyen Xfce. Gnome, KDE'den az kaynak yemesine rağmen KDE kadar gelişkindir. O yüzden Xfce ve Gnome arasında bir karar ver, Gnome'a karar verirsen Ubuntu ve Debian var. Xfce kullanan dağıtım pek bilmiyorum, Xubuntu var onu biliyom bi tek.

dxva destekli ucuzca bi ekran kartı alıp, x264 codecli videoları, ekran kartına çözdürebilirsin.

Secenekleri siraliym

www.youtube.com

www.youtube.com

Aslinda secenek cok, gecen senenin konsepti bu cunku, en cok tutulanlar da bunlardi.. bi kac tane daha var gelmedi aklima, tum playlisti bastan a$$a yoklamak lazim.. Zamanla o da olur elbet.

malesef bu ikisi değil.

aradığım şarkı "murat uncuoğlu - mariachi" imiş.

örümcek adam

ara ara kertenkeleye dönüşen tek kollu bi eleman varıdı örümcek adam'da. adını bilemedim şimdi.

Doctor Mid-Nite

Dr. Manhattan
Hulk da bilim adamı ama doktorasını yapmış mı bilemiycem.

@weeping guitar
batman'deki mr. freeze.. gerçek kimliği dr. victor fries idi..

@at sikine konan kelebek
peter parker bi doktor değil, fotoğrafçıydı.. bilimle ilgileniyordu tabii, ama doktor değildi (:

@zgrydn
evet, the lizard.. dr. curt connors.. kertenkelelerin kuyruklarını bırakıp kaçtıktan sonra tekrar kuyruk çıkarmalarını baz alarak noksan kolunu geri getirmeye çalışırken the lizard'a dönüşmüş idi..

prison break'te Dr. Sarah Tancredi karakteri var, bir nevi super o da...

Dr Mabuse karakteri var bir de, kilik degistirme ve telepatik hipnoz yetenegi var.

Thor da doktor sanirim.

jean grey

tıp doktoru değildi ama doktordu.. tıp doktoru dememiş ki soruda.. hoca bana taktı kesin abicim.. ondan herkese tick koydu bana koymadı =)

süper kahraman sayılır mı bilmem ama ninja kaplumabağalarda sineğe dönüşen doktor vardı. baxter mı dexter mı ne:))

professor x
önce bir doktora yapmıştır herhal;)

bir de doktor erol bey var...

fantastik dörtlüdeki elastik adam da doktordu

kara murat var, malkoçoğlu var. adam bildiğin doktor lan:)

tamamen ekran kartının desteklemesi ile alakalı,full hd çözünürlüğü ekran kartınız destekliyorsa rahat rahat izlersiniz.kendi deneyimlerime dayanarak bağladıktan sonra full hd film izlemeye çalıştığımda benim ekran kartım filmi kaldıramadı ya da bilgisayar takılmaya başladı.(belkide film bozuktu bilemiyorum)

Yaniliyor olabilirim, ama 720p'yi cozerken zorlanan bilgisayar 1080'i yapamaz, ya da cok kotu yapar.

valla ekran kartının internetteki specifications'ında (evet türkçeyi katlettim) max. resolution: 2048x1536 yazıyor ama full-hd denen olay ayrı bir standart değildir umarım. (1920x1080'se 1920x1080'liğini bilmeli değil mi)

edit: nvidia'nın sayfasına baktım, kartın full-hd desteği varmış.

@wpi, bilgisayar yine 720p'yi çözecek ama 1280x1024'te değil 1920x1080'de göstermeye çalışacak.

kuzenim 42" samsung lcd tv kullanıyor evinde monitör olarak. karşı duvara koymuş. kendisi geçen normal monitörün yerini tutamadığını söylüyordu.

@darknum, bahsettiğiniz tv full-hd mi acaba?

mantıklı olalım lütfen , hepsi lcd , niye yerini tutmasın.
ben 32'' sony bravia kullanıyorum. bütün divx , dvd leri de bilgisayarımdan izliyorum rahatça. internetse ayrı bir keyif. önemli olan televizyonun çözünülürlüğü.

mantıklıyım
evet full hd ama tazeleme hızını bilmiyorum.

ayrıca mantıklı arkadaşlarım çözünürlükten çok içindeki görüntü işlemcisiyle alakası olduğunu biliyor muydunuz acaba kalitenin? hayır mantık dedikte ondan söylüyorum.

mantikli konusuyorum bende
full hd alan adam divx izlemez hd izler. 1080p icin yanlis hatirlamiyorsam onerilen islemci cift cekirdekli yada p4 3.4 ghz. simdi o bilgisayarda o cozunurlukte gezmek icin saglam ekran karti lazimdir. oyun oynamayi geciyorum cok tasakli bilgisayar lazimdir. o cozunurlukteki bi monitor inanilmaz zevk verir zannimca. hayvan gibi calisma alani falan ama zannimca parayi kiyip buyuk almali. bide koyulacagi yere gorede alacaginiz tad farklilasir. televizyon gibi uzaga koyarsaniz bi zevki olmaz. kisacasi saglam sistemli bi bilgisayar warsa normal bi monitorun 100 kati zevk alirsiniz almazsaniz cozunurlugu dusurun canim, film izlerken artirirsiniz.

(üstteki cevaplardan 2 ay sonra...)

lg'nin 37 inçlik full-hd bir modelini satın aldım (ismi 37lg6000) eski monitörüm bunun yanında bok yemiş.

benim hiç başıma gelmedi de düşürüp de yine çalıştıranlar var diye duymuştum. olmadı çalışmazsa kendiliğinden gitti diye yutturmayı denersin genpa'ya belki değiştirirler.

benm bildiim hemen pili çıkarıp akımı durdurman lazımki devreler yanmasın gelen ssss sesi hayra alamet deil ama belki düzelir denemekten zarar gelmez:/

nemi alır doğru. bir iki hafta daha böyle kurutma aşamasından sonra, garantiye götür bozuldu de.

bana sorsan aslında layığını bulmuş, ahaıhaıah

zamanında yeni çıkmış bir t68i yi arkadaşım denize düşürmüştü. aslında denize telefonla düşmüştü. telefonda titreşim kaybı, tuşların arasına giren yosunlar ve ekran değişimi dışında bir sorun olmamıştı. tabi söz konusu ekran iphone ekrani olunca olay farklı olur. geçmiş olsun

telefoncular suya düştüğünü kolaylıkla anlayabiliyorlar. bazı metal parçalar oksiteleniyor sanırım. bende cep telefonumu suya düşürmüştüm ve hemen pirinç kavanozuna atmıştım. şu an gayet iyi çalışıyor arada bir kendi kendine kapanması hariç :)

benim eski bir nokia vardı, cebimden tuvalete düşürüp, sonra da salak gibi panik olup kirlendi diye bir iki saniye de lavabo musluguna tutmuştum. sonra hemen bataryasını, sim kartını ve sökebildiğim her parçasını ayırıp saç kurutma makinasıyla kuruttum. yaklaşık 3 sene daha çaılştı. sonra birden kapandı. bir daha da açılmadı. ühü. kırmızıydı. anılarım depreşti şimdi. tamire götürdüğümde zort diye anladılar ıslanmış olduğunu. garanti bitmişti zaten. çocuklara verdim oynasınlar diye, onlar da "ıııy çişli buu" diyip burun kıvırdılar.

sanırım bazı elektronik cihazların içinde suyla temas ettiğinde renk değiştirip kurusa bile öyle kalan parçalar, etiketler var. yani istediğiniz kadar kurulasanızda açan adam renk değişiminden ama bir gün, ama bir yıl önce aletin ıslanmış olduğunu anlayabiliyor.

Şeker sigortası yok mu ? Cihazı alırken 1 yıllık kırılma,ıslanmaya karşı garantili oluyor. İlk aldığında faturalara falan bir bak istersen. Bir ihtimal yaptırmış olabilirsin. Kadıköye de bir götürebilirsin orada kesin tamir edenler vardır.

telefonu amerika'dan getirtmiştim bir yıl kadar önce, yani burada geçerli bir garantisi yok, ki olsaydı bile benim telefon garanti kapsamı dışında olurdu suya düştüğünden, zira telefonun kulaklık girişinin içine bir şey koymuşlar böyle hamilelik testi gibi, suyla temas ettiğinde rengi kırmızı oluyor (normalde beyaz), böylece kulaklık girişinin içine bakıp suyla temas edip etmediğini anlıyor elemanlar.