Ekşi Duyuru

100 / ihtimal yüzdesi şeklinde. Yani bu durumda A takımı kazanır: 1,66 , Beraberlik: 10.00 , B takımı kazanır: 3.33 olur. Ama bu durum, bahis bürosunun bedavaya çalışması durumunda olur. Bahis bürolarının da para kazanması için gerçek hayatta oranlar şu şekilde hesaplanır: (Payout burada devreye giriyor.)

Basitçe anlatmak gerekirse yatırılan paranın tamamının dışarı dağıtılması, kasanın hiç kazanmaması durumunda payout %100 olur. Bu da yukarıdaki kesirin pay kısmıdır. Kaliteli bürolar %95-98 arası bir payout değeri ile çalışırlar.

Gerçek hayatta bir bahis bürosunun ilgili birimi olasılıkları sizin verdiğiniz örnekte olduğu gibi belirlemişse ve bu büro bu maç için %96 payout ile çalışıyorsa işlem;

96 / ihtimal yüzdesi ;

A takımı kazanır: 96/60 = 1,60
Beraberlik: 96/10 = 9,60
B takımı kazanır: 96/30 = 3,20

Kalan %4'lük kısım büronun bu maça yatırılan toplam paradan kazancıdır.

hp seviyorsan lord of the ring de seviyor olabilirsin. LOTR üçlemesi ve Hobbit dışında çok büyük bir evren var, o evrene girme zamanın gelmiş :)
Araştır derim...

o dünyanın adına middle earth deniyor aslında. bu da rowling'ten önce çıkan bir efsane ve bu ögelerle ilgili çok fazla kitap var. en büyük yaratıcısı j.r.r. tolkien'dır.
araştırın +1

harry potter evreninde geçen fan fiction hikayeler bulabilirsin. onun dışında rowling'in elinde mi yoksa warner biraderlerde mi telif hakkı bilmiyorum da öyle kafasına esen yazamaz evet.

HP ciddi anlamda keşfedilebilir ve oldukça geniş bir evrene sahip. Hem de günümüz dünyasında var oluşuna rağmen. Dediğinde çok haklısın ancak ün kazanmış fanfic'ler okuyabilirsin yukarıda da denilen gibi.

Bunun haricinde rowling'in pottermore adlı site için yazdığı bir çok ufak tefek öykü mevcut. Keşke kitap yazsa ancak yazmaz gibi geliyor artık. Sürpriz yapmazsa şayet.

fantastik evren yaratmak çok zor bir iş, harry potter'ın evrenini orta dünya ile karşılaştırmak saçma olur. orta dünya tarihi başlangıçtan başlar ve içine girmeyen insanların tahmin bile edemeyeceği kadar detay mevcuttur. tolkien çocukluğundan başlayarak bu evreni ve dilleri geliştirebilmiştir, bunu kaldırabilecek insan bulmak gerçekten güç, belki de dünyanın başına bir kere gelebilecek bir şeydi ve şükürler olsun ki geldi.

diğer yandan örneği de dururken bir çok hikaye yazılabilir ya da bu evrenin tarihi zenginleşebilir, rowling bunu yapabilecek kapasiteye sahip.

Telif hakkı söz konusu. Hem de çok ciddi bir şekilde. Bir keresinde Michael Jackson Harry Potter müzikali yapmak istemiş, ona bile izin vermemişler. Hatta birkaç oyuncu para almadan Harry Potter filmlerinde oynamak istemiş. Onları da reddetmişler. Durum böyleyken kimse kitaptaki ya da filmdeki ögeleri kafasına göre kullanamaz.

mat ekran kullanmak daha iyi oluyor.

www.aveleyman.com
Ya bu antik mısır işi ense perdeleri, ya da kolormatik gözlük takıp ekran parlaklığını arttırma.
Göz parlak cisme göre gözbebeğini kapayacak, ortamdan karanlık olan her şey karanlıkta kalmaya mahkum, ekran ortamdan az parlak olsa tamam aslında, aşırı ışığı da gözlükle filtrele.

çok çok parlıyorsa perde kullanabilirsiniz. matlığı değişken ürüne bağlı.

eğer parabolic camlar var ise ve zarar verecek boyuta gelirse avukatla işlem yapabilirsiniz.
www.bbc.com

www.nbcnews.com

zor o iş. ayda gelir sağlanmaz besicilikten. dönem dönem malları satarsın toptan gelir olur.

Biz denedik. Tek kişiyle olacak iş değil. Büyük sermaye ve çok elemanın olmadan bahsettiğin parayı kazanmak çok kolay değil. Ek olarak çevren olması da gerekiyor.

İyi kazancı var diye biliyorum. Kurulurken devlet kolaylıkla hibe falan veriyor. Param olsa ben düşünmem girerim.

edit: çok para lazım :)

Aylik degil de donemlik gelir saglanir hayvanciliktan arkadasin dedigi gibi. He kazanir misin, kazanirsin. Ama yer de alman veya kiralaman lazim. Epey masraf yapacaksin yani.

zamanla olur neden olmasın 3.000-5.000 cok buyuk para degıl kı.
zamanla oldugunu unutma, cok faydalı bır ıs hem senın ıcın hem ulkemız ıcın, hem cıddı anlamda acık var yurtdısından getırılen hayvanlar yerıne senden alırlar.

gun olur bakarsınız ısler oyle buyur kı 30.000- 50.000 bıle kazanırsınız bellı mı olur?

galeri12.uludagsozluk.com

Valla ileride çiftlik hayalim var ama çok zor iş olduğuna kesinlikle katılıyorum. Yakınımda ailesi hala çiftlikte/köyde yaşayanlar anlatıyor, eğer organik tarım şeklinde besicilik ve tarım yapacaksanız hem çok emek istiyor hem de bedenen yoruyor. Sözlükte ipek hanım'ın çiftliği diye bir başlık olması lazım, bu kadın İstanbul'dan Ege'de bir köye yerleşiyor. Her şey kendisi için başlıyor ama şu an 500'e yakın sigortalı işçi (köylü) çalıştırıyor ve Beşiktaş'ta satış noktası bile var. Deli gibi para kazanıyor mesela. Ama bu aşamaya gelesiye kadar çok emek harcamıştır kesin.

besicilikten aylık para kazanamazsın. belli dönemlerde ya da yavrulamalarda kazanırsın. eğer saman çıkaracak tarlan yoksa, sen bakmayıp hep işçiler çalışacaksa kazanamazsın batarsın. mümkün olduğunca samana ve işçiye az para vereceksin ki aldığın sütle masrafların bir kısmını çıkarsın. bir de hibe için ev ya da tarla gibi bir şey gösstermen lazım...

Güveneceğin adamların olmalı. Köylü öper.

sağlanmaz. bizim köyde bir kaç kişi kalmış. koca köyde bir adam var büyükbaş hayvancılık yapan benim akraba. yılda 20 bin max kazanıyor. pislik içinde yaşıyor. hayvan kaybediyor, herkesten uzakta mal gibi yaşıyor.

çok titiz olacaksın, isle her gün ilgileneceksin. tek başına olmayacaksın. çok araştıracaksın. sermayen olacak. krediyle girmeyeceksin. belki.

bir de meran varsa kazanabilirsin. yem alacaksan olmaz.

üstat tkdk'dan hibe alarak yapabilirsiniz.
Hibe dışında kalan kısımları ise kredi ile halledersiniz. İpotek ettirecek bir kaç şeyiniz var ise epey büyük bir işletmeye sahip olabilirsiniz rahatlıkla.

Besicilikte özellikle büyükbaş'da en büyük sıkıntı canlı hayvan fiyatıdır. Bunu göz önünde bulundurun. Misal 100 hayvan alayım deseniz min 300.000 ile 500.000 arası bir nakit para gerekebilir.

Bunları bir şekilde aşarsanız, eğer köy hayatına alışkın değilseniz, daha önceden çiftçilik deneyiminiz yok ise bakımda tek başınıza çok çok zorlanabilirsiniz. Ama bu işlerden anlayan bir aile bulup başında durursanız olmayacak iş değil. 100 hayvanlık bir işletme için dediğiniz aylık miktar (dönem/6 ay şeklinde besi de genelde kazanç) çok küçük bir rakam.

edit: yukarıda kürekle bok taşıma demiş bir arkadaş. Artık modern tesislerde öyle şeyler kalmadı beyler. Gübre sıyırıcı ile toplanan gübreler otomatik olarak gübre çukuruna boşaltılıyor. Zaten 100 200 başlık bir işletmenin hiç bir aşamasında kas gücü kullanarak temizlik yapamazsın. Yemlemeden temizliğe tamamen makineleşmiş üretim mevcut artık.

Üstat illa bozulursa uğraştırır. Ama o zamanda kepçe ile temizlik yaparsınız, ki hiç gübre sıyırıcı çalışmasa bile 3 ay boyunca hiç gübresini alttan almazsanız da sorun olmaz (:
baya böyle gübre tepelerinde yaşar çoğu hayvan konvansiyonel çiftliklerde.

120 inek için süt besiciliği projesini oturduğum yerden hazırladım, 2 yılda tam kapasiteye çıkacak şekilde planladım falan filan, ama götümü kaldırıp oraya buraya gidemediğim için kaldı öyle :)

öncelikle plazadan koşup gidilip yapılacak şey değil. aylık ortalama 4.000 tl gdüzenli gelir için süt satıyor olmanız lazım, bu da ulusal süt konseyine göre aylık 3.300 litre süt üretmek demek, bu da günlük 100 litre süt demek. inek başı 15 litreden, kuru dönem filan, 9-10 inek demek.

beklediğiniz geliri kar olarak değerlendirirsek, süt besiciliğinde karlılık %20-25 civarındadır, buna göre 10 * (4&5) = 40&50 ineğiniz olması gerekiyor.

Evet. Vinçle çıkarılırken iyice suları süzülüyor zaten, ondan sonra da detaylı bir kuru temizleme oluyor. Eskisinden de yeni ve temiz olarak kullanılıyor.

@iwasborn Dalga geçiyorsun herhalde?

Elektrik aksamı, vites kutusu, daha da önemlisi motor yatağı su aldıktan sonra aracın baştan sona elden geçirilmesi gerekir.

Öyle kurusun hiçbir şey olmamış gibi devam edeyim olmuyor maalesef.

değişensiz tertemiz araba diye sahibinden'de görüyoruz. su girmişse motor falan sökülüp temizleniyor diye biliyorum.

araba perte çıkıyor. "su basması" diye geçiyor hasar kaydında. ancak 2 arabanın birleştirilip satıldığı ülkemizde bu perte çıkan arabalar bazı işlemlerden geçirilerek satışa sunuluyor tekrar

Arac sel ve su baskini klozundan sigortaya geciyor,sigortada bunu satiyor.sonra bu isi yapan arkadaslar abi yeminle dort parmak suya girmis araci sigortadan para almak icin perte cikarmislar yoksa hic bir seyi yok atabanin siz hasar kaydina bakip aldanmayin boya bile yok minvalinde bir ekle sahibinden com a ekleniyor ve olaylar gelisiyor.

Baslice giderilebilir blr problem gibi gozuksede ,problem kuruyunca bitmiyor.arabanin elektrik aksami surekli problem cikariyor.

Benim ülkemde pirinçle marine ediliyor.

yılana sarılıyor

eğer garsnti vermem şart ise mecburen arabayı satmadan tamir ettiririm geri dönüş olmasın uğraşmayayım diye, tamir parasını da fiyata eklerim ve artar

değerli devlet büyüklerimizin araba satışlarıyla alıp veremediği nedir anlamadım.
önce şehir içinden attılar. şimdi de bu garanti meselesi.
ikinci el ürünün garantisi mi olur? diyelim on yıllık bir arabanın ne zaman bozulacağını kimse bilemez.
ikinci el satışı zorlaştırıp yeni arabaya sevk etmek için yapılıyor sanırım bu hareketler.
malum oradan vergi çok geliyor.

Bir halt olmaz bence, o kadar dikkat edilse idi noter satışında eski bilgileri, km, kaza vs. Bilgileri listelenir bak bu aracın durumu bu. Bilgin var mı? Denirdi.
Şimdi ne oluyor pert aracın pert kaydını bekletiyorlar. Satıştan sonra çıkıyor. Noterde eksiği gediği ile bilerek aldım diye imzaladığın için hiç bir hak idda edemiyorsun.

ben david tennant'ın şiddetle izlenmesi taraftarıyım. hatta izlenebildiği kadar fazla bölüm ve ardından çok daha keyifli bir broadchurch.

buradan steven moffat'a bir hayranlık oluşacaktır, sonra ver elini sherlock.

sonra matt smith'i de the crown'da görürsek şaşırmamak gerekir.

ekleme: çok daha keyifli bir broadchurch derken doctor who'dan daha keyifli anlamında değil, broadchurch çok daha keyifli bilindik bir david tennant'la anlamında. ok.

başlanmasa daha iyi olur. en güzel sezon olan 3ü kaçırman kötü olur.

çok da güzel başlanır, iyi seyirler.

edit: david tennant sevmeyen kıslar eklesin :(

edit2: güzellik; david tennantsız hava sahası. tşkler tşkler.

Kesinlikle başlama doctor who'nun bir geçmişi var, karısı var bunların background'ını bilmeden nasıl anlayacaksın ki, neye göre çok güzel diyorsunuz arkadaşlar, saçmalamayın plis. 1. Sezonu izleme hadi neyse de ama 2 den sonrası have to bence ayrıca rose'un hikayesini izlemeden doctor who izledim demeyin :(.

Her güne tek bilet hakkı var, olmaz bu yüzden.

eksisozluk.com

menülerde 0'a basmak işe yarar, menü atanmamış tuşlara bir kaç kere bas, yanlış dedikçe bas, en son müşteri temsilcisine bağlıyor.

edit : gerçi ziraat çok rezildi, yanlış basınca çat diye kapatıyor telefonu

kartımı kaybettim modundan bağlanmak en güzeli.

@blue eyes white dragon + 1

bekletmiyorlar da üstelik. gerçi karşı taraf "beyefendi buradan sadece kayıp/çalıntı işlemleri yapılıyor." diye çemkirmeye meyilli oluyor ama "ne yapayım? hiçbir şekilde bağlanamıyorum müşteri hizmetlerine, siz de adam gibi menü oluşturun!" diye sert çıkınca sesini kesiyor.

4440000 numaralı telefondan aşağıdaki adımları takip edince çıkıyor olmalı;
2+1+kart şifresi+0

Arka ve ön tampon önemli değil, kapılar orta düzeyde önemli, kaput ve tavan çok önemli. Tavan takla atmış demek, kaput da önden kazası var motor içe göçmüş falan olabilir.

faydacilik daha cok refahcilik, en fazla faydayi saglama.
pragmatizm icinde faydaciligi barindiriyor. pragmatizm pratik sonuclar elde etme gibi denebilir. en iyi en pratik sonuc.
aslinda ayni seyler. tek ayrimi bu gibi geldi.

Pragmatizm ile Faydacılık/Yararcılık aynı kavramlar. TDK ve diğer sözlüklere bakarsanız tanımlarında da belirtilmiş.

50 bin lira bu iş için yeterli ama birkaç gün konteynera uğramazsanız güneş panelleri çalınmış, konteynerı talan edilmiş şekilde bulursunuz. Bir de su problemi var. İnternet vs saymıyorum bile.

amaç ne? her gün merkeze arabayla gelip gidecek misin?

evet her gün gidiş geliş olacak

konteynerden bozma evler 10-15 bin lira zaten, 50'ye zor. şehrin çok dışında belki bulursunuz 100 bin civarı anca yeter.

her gün 100 km yol demek, günlük yaklaşık 40 TL benzin masrafı ve bir o kadar doğa kirliliği demek. Ne paradan kar edersin ne de güneş paneliyle doğayı kurtarırsın.

50'ye olmaz ama 100'e olur.
arsa için yer bala ve çevresi.

konteyner 20-25
su kuyusu, elektrik vs 15
güvenlik 5
bahçe rehabilitesi 10
diğer altyapılar 5
arsa 45-60

yuva köyünde dönümü 30-40 bin liraya ev bulursun. arabayı da çakırlar'da botanik metroya bırakır kızılay'a gidersin.

ama 50'ye zor. daha su kuyusu, drenaj, telörgü falan derken baya masrafın olur.

onun yerine 20-30 bin liraya bir karavan alıp ankamall otoparkına çeksen bence daha mantıklı bir hareket olur :) hazır araba da var.

Microsoft'un var ama 400 lira, bütçe ne kadar? www.vatanbilgisayar.com

www.teknosa.com bunu kullanıyorum. Bildiğin yumuşacık :)

türk ceza hukukunda da uzlaşma kurumu var. ayrıca abd'de yargıç katılımı olmuyor. onarıcı adalet kavramını araştırmanızı öneririm.

Belki spring sale

Bildiğim kadarıyla yok ama bu konuyu takip edebilirsin.

forum.donanimhaber.com

işlemcilerin üreticilerinin sayfalarında güç tüketimi yazar,
i.hizliresim.com
şu grafiğe bakarak kurtarmaz diyorum, ki bu idle yani sistem boşta haldeki güç tüketimi.

theraflu forte al reçetesiz. boğaz ağrın çoksa antibiyotik gerekir yalnız.

doktora gidin
soğun algınlığı için antibiyotik gerekmez efendim

ilaca bile gerek yok. meyve sebze yiyip(özellikle c vitamini içerenleri), sıcak şeyler için(zencefilli vs çaylar). bol bol ılık su için.

bu arada işiniz yoksa en azından 1 gün dışarı çıkmayın. %99 iyileşirsiniz.

ateşiniz falan yoksa aşırı bir boğaz ağrınız yoksa sakın doktora gitmeyin. bu sıralar hastaneler ana baba günü. daha çok mikrop kaparsınız ayrıca doktor da bunun için mi geldin 2 gün dinlenseydin geçerdi diyebilir. öyle ters insanlarla çok karşılaştım

nurofeni ilk seferde 2 adet, sonralarda her 4 saatte bir 1 tane içerseniz genel olarak soğuk algınlığı semptonlarına iyi geliyor.

burun akıntısı ve tıkanıklığı için de otrivine sprey çok işe yarıyor.

geçmiş olsun

ama gidebiliyorsanız bir doktora gitmek daha iyi tabi

Olasi nedenler,
- Tomcat tarafindan standard saglanan bir kutuphane weblogic tarafindan saglanmiyordur.
- Tomcat tarafindan saglanan bir data vardir, weblogic saglayamiyordur. (Contextpath vs.)

Log dosyalarina bakarsan hangi class da hangi hata aliniyor bulabilirsin.

o kadar adama bakmak kolay değil sonuçta. komünist bir ülkesin, pek gelirin yok ama giderin çok. dağılmadan önce nüfusu 293 milyon imiş, küba ve kuzey kore fakirlikten geberiyor ve nüfusları sscb'ye oranları inanılmaz düşük.

İnsanlar Amerikalılar gibi yaşamak istediği için.

"sovyetler birliği nasıl güzel mi?" sorusuna %80 katılımla %77 oranında "evet, dağıtmayak" cevabının verildiği bir ülke için "insanlar amerikalılar gibi yaşamak istediğinden dağıldı" demek yanlış olur. memnuniyetsizlik ve hatta isyan benzeri hareketler var mıydı? vardı. ekonomik olarak geri kaldılar. petrol krizi, afganistan savaşı, decentralization (tam türkçesini bilemedim, yerelleştirme mi deniyo) politikası derken kontrolü sağlayamaz oldular. tek bir ya da üç tane sebebi yok. çok kompleks ve karışık bir konu. şu veya bu sebepten dağıldılar denemez bana kalırsa.

%77 dağıtmayak denilen ülkenin o zamanlardaki komşusu Türkiye'de %90 evet çok güzel darbe denmişti. Kenan paşa falan çok seviliyodu tabi lan manyak mısın?

ya ben de bikaç hafta önce bununla ilgili kitap falan sormuştum pek bişey çıkmadı. bi daha buraya da yazıyım bari.

(git: 1151629)

Kapitalizmle baş edemediler, herkes baksın başının çaresine deyip dağıttılar birliği. Neticede zamanında sahip olduğu toprakları Amerika'ya da sattılar. Sınırların geniş olması her zaman başa bela olmuştur. Bu Ruslar için de böyleydi Osmanlı için de.

glasnost ve prestrokya diye aratınız. (umarım yanlış yazmamışımdır).
iddaaci + angelus +1

CIA ülkeyi ekonomik olarak çökertmeyi başardı. SSCB'nin direkt olarak maaşlarının önemli bir kısmını ödeyerek (bkz. komünizm) beslediği halkların kendi içinde dağılmasıyla sonuçlandı. Orduya yiyecek bir şeyler bulmaları için kuş vurmaları bile söylendi. Generaller depolardaki silahları el altından satmaya başladılar. Anlatmayla bitmeyecek korkunç bir yokluk yaşandı. İşte tam da bu esnada Rus kızları tüm dünyaya fahişe olarak dağılmaya başladı.

Bkz. Soğuk savaş. Türkiye bu savaşta NATO tarafında hem yeşil (İslami, Asya) kuşakta hem de demokrat (Avrupa) kuşakta yer alarak SSCB'nin dağılmasında rol oynamıştır.

NATO'nun komünizmi çökertmek için ayrıca kullandığı illegal yapılanmanın adı da gladyo'dur ki artık kontrolü kaybedilip iyice millileşen AKP'ye karşı da kullanılmaktadır.


Ha bu arada soru şu şekilde sorulursa durum daha iyi idrak ettirilebilir;

Geçen yüzyılda yaşanan küresel komünizm demokrasi çatışmasında Sovyetler Birliği nasıl çökertildi?

yukardaki arkadasa katilmiyorum.

cia sovyetlere hic mudahale edemedi

sovyetler hicbir zaman siradan bir ucuncu dunya ulkesi olmadi

peki neden dagitildi? (dagilmadi evet)

uzay harcamalari ve silahlanma yarisi butceyi dengesizlestirdi

bazi bolgelerde kitlik olustu yoksulluga mudahale edilemedi

bu iki buyuk butce kalemi yuzunden sosyalizm tamamen islevsiz hale geldi

bunun sorumlusu ml yi revize etmeye calisan is bilmez sovyet yonetimleri

ml yl revlze etmeye calistikca iyice batirdilar.

sonradan gelen itiraflarda revize yerine oze donus olmaliydi diyenler de cok olmus

mesela guya guncel kosullara gore teoriyi yeniden yorumluyorlardi fakat verimsiz isleyen ve muhendislik anlaminda facia olan toplu isitma sistemlerine hic dokunmamislar

isi uretimi ayri bir lokasyonda yapilip buyuk borularla apartmanlara ulastiriliyormus

bunun yarattigi enerji kaybi ve verimsizligi hayal bile edemiyorum

neyse

dagitilmasi bircok ulkeyi bitirirken dunyanin gelisimini de durdurdu. yeni icatlar oldukca sinirli hale geldi. uzay arastirmalari yavasladi tip bilimi ilerleme hizini yitirdi

sonra da emperyalist tekelci kapitalizm dunyayi dumduz etti

artik dunya yuvarlak ve iki kutuplu degil

Bir adet "komünizm" sözcüğünü yanlış yazan (sanırım gramer hataları arasında bir tek buna takıyorum) ve bunun ötesinde sözcüğün kelime anlamını bilmeyen (sovyet "sosyalist" cumhuriyetler birliği veya devlet kavramı ile yan yana kullanım bile yeter) bir cevap listesi içeriyor sorun.

Şimdi cevabı vereceğim ancak çok üstünkörü olacak. Ama yapacak bir şey yok, konu ne uzmanlık alanım ne de internet doğru bir mekan.

Cevaba gelirsek isyan hareketleri yok demek yanlış olur, birçok cumhuriyette (ve hatta diğer doğu bloğu ülkelerinde de) bağımsızlık için çabalar söz konusuydu. Bu baskıyı, yukarıda da birisinin yazdığı glasnost (açıklık) ve perestroika (ıslahat) ile daha kansız hale getirmeye çalıştılar. Bunu başardılar diyebiliriz (özellikle yugoslav dağılması ile karşılaştırınca).

Bence asıl mesele çağın üretim ve kültürel koşullarına kendisini uyduramamasında yatıyor. İlk olarak üretimden konuyu açarsak 70'lere kadar bütün dünyada egemen olmuş olan fordist üretim yöntemleri (büyük fabrika, tekdüze üretim, montaj hattı vb.) ve yapısına bağlı kalmış durumdaydı. 70'lerden sonra gelen uzak doğu kalite kontrol yöntemi (stok meselesi ile ilgili bir yöntem) ve amerikan post-fordist yönetim biçimi (parçalanan fabrika, marka üretimi, metanın metalaşması vb.-yukarıda denilen amerikalılar gibi yaşama isteği bu son ikisi ile ilgili) ile mücadele edemediler. Sonuç, Sovyet ekonomisi askeri masrafları üstlenemeyecek duruma geldi ve malum çöküş.

Kültürel koşullarda kendini çağa uyduramaması ile dünya solunun 60'larda tamamladığı dönüşüme ayak uyduramamasını kast etmiştim (gerçi sovyetler 30'lu yıllardan beri dünya solunun çeşitli çevrelerince sürekli eleştirilmiştir ama konumuz bu değil). Ne radikal bir demokrasi ve yerelleşme (yukarı cevaplarda geçen decentralization aslında sovyetler'in başaramadığı bir kavram; her ne kadar etimolojik olarak sovyet sözcüğü onu ifade etse de) ne de yeni toplumsal hareketler sovyet dünyasında karşılığını bulabildi. Ben ana sebebin ekonomik olduğunu düşünsem de, kültürel anlamda da çağın gerisinde kaldığını gözardı etmemek lazım.

Rusya sosyalizmin değil ileri sosyalizmin uygulayıcısı oldu. Bir de bunu izah edip uzatmamak için kısaca herkesin anlayacağı dilden gominist yazdım. Aman komün kökünden geliyor komünist doğrudur. Gramer hatalarına takılmayalım insan bedeni olta şeklinde değil.

Ruslar ekonomik olarak ABD'yi yakaladıktan sonra komünizmi ilan etmeyi planlamışlardı. Belirlenen sürede hedeflenen amaç başarılamayınca ileri sosyalizm diye bir şey icat edip ona geçtiler. Ruslar zamanında Çin'e biz daha kızılız derlerdi Çin vatandaşları da hayır biz daha kızılız diye karşılıklı laf atarlardı. Bunun Avrupa sürümü de biz daha demokratız şeklinde cereyan ediyor.

EK: SSCB'nin dağılmasındaki ekonomik çöküşü sağlayan son yumruk Çeçenistan isimli Rus bataklığıydı. Dönemin Rus lideri Çeçen hezimetinden sonra açıktan depresyon geçirdiği için tedavi gördü. Tahmin edin Ruslara karşı Çeçenleri destekleyenler kimlerdi?

şu yüzden dağıldı diyen cevapların hepsi eksik. ama özellikle stalin ile birlikte sosyalizm bambaşka bir uygulama haline döndü. yukarıdaki bir arkadaşın ileri sosyalizm dediği şeye katılıyorum.

öte yandan cia'in müdahalesi oldu mu olmadı mı tartışması çok yapılıyor. soğuk savaş döneminde kgb'nin işlerinin belki %80'i amerika ile ilgiliyken cia'in karşılık vermediğini hiç düşünmüyorum. dağılmada cia'in payı illa ki vardır.

ama bir ton sebebin çıktığı ortak nokta ekonomi. eğer halkını ekonomik olarak mutlu edemiyorsan neyle yönettiğinin çok bir önemi yok. millet açlıktan kırılırken aman sosyalizm var sonuçta ya siktir et demiyor. o dönemi yaşayanların anılarını okuyup belgeselleri izlediğinizde hakkaten da halkın çilesini anlıyorsunuz.

isyan hareketleri de oldu. bir sürü. bunlar ülkecek veya bir azınlık grubunun topyekün isyan edip dağılalım mk demesi değil. mevcut durumdan hoşnutuszluğu şeklindeydi genelde.

bana gereksiz pahali hissi veriyor bu iMac'ler, ama calisma ortamim yuzunden osx'e bagliyim. bu yuzden ben kendime soyle cakma bir build yaptim mesela (git: batuhan.org)

Oyle bakinca degil gibi ama upgrade olayina girince cildiriyorum ben. 8 gb ram degil 32 gb ram istiyorum diyorsan ekstra 2400 lira odemen lazim. Apple kaliteli urun uretiyor ama boyle seylerle kendisinden asiri sogutuyor.

genelde merkezi bir uydu sistemi varsa eve bir veya iki kablo gelir bunlar odalara diseqc switch ile dağılır bunu da genelde sigorta kutusunda veya varsa zil- uydu tesisatlarının olduğu pano/buat'ın içinde yaparlar evde böyle birşey var mı yok mu bir kontrol et.

bir de uydudan tek kablo geliyorsa her odada aynı anda tv izleyemezsin.

@sealth yeni bir decoder(uydu alıcısı)(her televizyon için ayrı) ile izlenmez mi ben mi yanlış biliyorum.

eğer çanaktan tek kablo geliyorsa aynı anda tek tv çalışabilir, ikinci tv çalışmaz.
bunun çözümü yoktur ki genelde de tek kablo gelir. Uydudan gelen yayını kablo tv gibi istediğiniz kadar bölüp izleyemezsiniz.

simdi catıda antenin hemen yanında splitter vardır
o splitter daire sayısı kadar cikis verir her daireye 1 tane verir
daire ici splitter gibi bir cozum var mı tam bilmiyorum ama dairenize gelen tek kabloya paralel hat cekerek iki yerden izleyemezsiniz.
zarar verebilirsiniz o splitter a ya da uydu alıcıya.
cozum - uydu ekipmanları satan yere sorun bunu o size gerekli ekipman budur diyecektir.

önce bi girmen lazım, girdiysen çıkabilirsin. başladıktan sonra 2 ay süresi var.

i5 ne i7 ne, kaçıncı nesil bunlar model numaraları nedir. 256 ssd+500gb hdd tak

I7-6700K

I5-6500

Toplama bilgisayar değil, Imac'ler, sadece usb'den disk imkanı olabilir.

6700k

ne iş için kullanacağınıza bağlı, i7 ye ihtiyacınız yoksa ilk seçenek. varsa 2. ve arşivler için harici hdd

fountain of life

interstellar

solaris

(bkz: solyaris)

2001 a space odyssey

Blade runner
2001 a space odysses
Mr. Nobody
Her
Wall-e
Donnie darko
Moon

moon

www.imdb.com

Blade Runner

another earth

(bkz: La Jetee)

(bkz: twelve monkeys)

okumuyorum

sözlük okumuyorum artık. çok para kazanıyorlarmış. duyuruda da uzun yazanları okumam. kısa yazın birader.

okuyorum.

Kimin yazdığına göre değişiyor.

konunun ilgimi çekmesine bağlı. seninkini bile tamamen okumadım mesela. ilgimi çekerse 10 sayfa olsa da okurum

Eger basi sonu belli olmayan tek bir uzun paragraftan bahsediyorsan, kimin yazdigina / konusuna gore degisir ama laf ederim baya o ayri.
Eger genel olarak duzgun, paragrafli falan uzun bir yazidan bahsediyorsan bir sey diyemeyecegim, bu kafa ile baya cahil kalinir. Zaten boyle boyle sozluk (bkz.) Ile doldu.

lol, artık insanların fikirlerini nasıl aktaracağını da biz belirliyoruz galiba. okumayın kardeşim beğenmiyorsanız. tutorial vereceklermiş ahaha.

ilgimi çekerse okurum.

ilk bi kaç cümleye bakıp, eğer beni çekiyorsa okuyorum yoksa aman salla yaa diyip geçiyorum

sınavlarda daha sıkıntılı durum. sonra dönerimlere bırakıyorum dönmüyorum :(

Sayfalar dolusu "yaşanmış" seks hikayesi okuyorum sadece. Duyuru ve sözlükten bıktım. Formatı değiştirsinler bence; 500 karakter sınırlaması gelsin.

ben genelde okuyorum. ne bulsam okuyorum. aldığım bisküvinin üzerindeki en ufak ayrıntıyı bile okurum. can sıkıntısından wikipedia'dan random makale okurum. okurum yani. okudum diye pişman olmadım şimdiye kadar hiç.

Iı-ıh.

Konu hakkında uzman değilim, sadece şu an aklıma gelen 3 göstergeyi ileteyim. Bu arada aleviliğin anlamı ne kadar aynıdır, onu da bilemiyorum.

Anadolu'da göçebe bir beylik olması (göçebeler devlet karşıtı da olduklarından; devlet karşıtlığı ve kandaşlık üzerinde şekillenen alevilik -anadolu dışında ise şiilik ve benzerleri- taraftarı olmuşlardır), sanırım 1. Murat dönemine kadar askerlerin kızıl başlık takması (söz konusu padişahın ordu ile 'sivil' arasında kızıl başlık sebebiyle karışıklıkların olması yüzünden orduya beyaz başlık takmayı zorunlu hale getirdiğini okumuştum. İlk 'profesyonelleşmiş ordu' -aka yeniçeriler- 1. Murat döneminde olduğu için onun ismini verdim ama emin değilim) ve Anadou Selçuklu tarafından 'asimile' edilememiş olmaları çeşitli göstergeler.

kaynak önerileri: Ahmet Yaşar Ocak'ın kitapları; Ahmet Karamustafa - Tanrının Kuraltanımaz Kulları; Klasik Kaynaklarda Heterodoks Dervişler ve Heterodoksi.

zerre kadar ilgisi yok.

alevi değildi ama İslam'ın daha serbest yorumu geçerli diyebilirsin. Şeyh Edebali, Rum-Anadolu Selçukluları zamanında çıkan Babailer isyanın önderlerinden Baba İlyas'ın takipçisidir örneğin. Türkmenlerin daha sonra Osmanlı'da isyan etmesinin sebebi de merkeziyetçi yapıyla İslam'ın yorumunun ve doğal olarak göçebe topluma yönelik tavrın da değişmesidir.

Yavuz sultan selimle yobazlasti.
Maturidi din anlayisi ensari anlayisa yerine birakinca gunumuzde de devam Eden alevileri otekilestirme, dislama basladi

Alevi değildir ama Osmanlı'nın kuruluş döneminde Anadolu'da Alevilik sözü geçen bir inançtı ve Anadolu'da bir devlet kurmak istiyorsanız Aleviliği görmezden gelemezsiniz.

Dolayısıyla yeni beyliğini bir devleti ala'ya çevirmek isteyen Osman bey şeyh Edebali'nin elini öpüp kızını alarak icazet almış ve osmanlı bir devlet haline gelmiştir diyebiliriz kısaca.

Bu "hayır" gibi basit bir yanıtla geçiştirilebilecek kolaylıkta bir konu değildir. Öncelikle zaten 1299 yılında alevilik diye bir şey yoktu. Heterodox bir Islam anlayışına sahipti diyebiliriz.

Bakınız: www.youtube.com

Yeniçeri ocağı Bektaşi/Alevi geleneğine göre yönetiliyordu ama Osmanlı Sünni bir topluluktu.

değildir.

radyolojide çalış

Benim annemin kira geliri vardı ve boşandığı için babamın özel sağlık sigortasından yararlanamıyordu. Para ödeyerek emekli olmak ve sağlık imkanlarından yararlanmak istedi-yurtdışından bir akrabamız yaptı- devlet gelir tespiti yapıyor ve belli bir sınırın altındaysanız emekli ediyor-yine o toplu parayı ödüyorsunuz ama- anneme vermediler şimdi aylık olarak prim ödüyor 10 yıl sonra emekli olabilecek.

Yanlış anlatmamışımdır umarım ama bu konuları iyi araştırmakta fayda var. Gittiğiniz kamu dairelerinde doğru düzgün bilen biri yok varsa anlatmıyor sürekli gel git yapıyorsunuz ve mal varlığınız varsa zaten şu kadar evin araban var satsana gibi üsluplarla ve zorluklarla karşılaşıyorsunuz.

%50 üzeri engelli olursan malulen emekli olabilirsin. 10 YIL SGK ÖDEMİŞ OLMAK ŞARTIYLA.

Kendi emeklilik yatirimini kendin yaparsan olur. Emeklilik denen sey, katilim zorunlu olmasa soyle: her ay maasindan bir miktar biriktirip o parayla yatirim yapiyorsun. Yatirimin getirdigi bilesik kazanim prensibinden paran uzun yillarda katlaniyor. "bu kadar birikim bana yeter" dedigin zaman calismayi birakiyorsun. O parayi olene kadar aylara bolup her ay belli bir miktarini yiyorsun.

Bunu tabii ki kendin de yapabilirsin. Tek problem, turkiye'de bu birikimi devlet eliyle yaptirmak zorunlu. normalde sen kendin yatirima donusturebilecegin parayi devlete veriyorsun. Brut maasindan %11 isverenin %9 senin kesintin oluyor ve bu emekliligine gidiyor ornegin. Gun / sene doldurmazsan bu parani sana vermiyorlar bu da bir kayip.

www.memurhaber.com

Burada okuduguma gore gunun dolmasa da yeterli derecede yaslandiginda, isvereninin verdigi %11 i alamasan da senin verdigin %9 u enflasyona ayarlanmis sekilde topluca geri alabiliyorsun bu da bir arti sayilabilir o yaşa geldiginde.

Tabii bu kenara ayirdigin parayi nasil degerlendirdigin onemli. Bu da biraz ekonomik bilgi istiyor. Yani parayi yastik altinda saklarsan erir gider. Banka faizi enflasyona karsi anca korur. O yuzden yatirim icin profesyonel yardim almak gerekebilir. Benim gordugum mesela amerikanlar genclik yillarinda portfolyolari daha riskli yatirimlardan olusuyor. O arada mesela borsa cokerse bile parani cekmeyip bekliyorsun senelerce vaktin var ne de olsa. Borsa toparliyor kendini hisse senetlerin uzun vadede degerini koruyor. Emeklilik yasi yaklastikca yatirimlari devlet tahvili gibi guvenli araclara dogru yonlendiriyorlar ki emekliliklerin arefesinde olasi bir ekonomik buhran sebebiyle birikimleri erimesin.

Kendi emeklilik fonunu kendin olusturmaya calistiginda boyle seylerle biraz ilgilenmek gerekiyor. Para yonetimi sonucta bazi kisilerin meslegi olacak kadar derin bir mevzu. Halkin cogu boyle bir sey yapamayacagi icin sosyal devletin cokmeyecegine inanarak devletlerinin musait gordugu bir yasta onlara gecinecek kadar para ayirabilecegini varsayarak yasiyorlar. Boyle detaylarla ilgilenmemis oluyorlar.

dedigin sey bir de "financial independence" hareketi olarak gecer ecnebiler bu isim altinda tartisirlar. Yani genc yasta ekonomik ozgurluk elde edip hayati yasamaca. Boyle arastirirsan (dil de varsa) farkli fikirler de bulabilirsin. reddit'in financial independence subredditi iyidir (amerikan merkezlidir tabii ki ama fikir verebilir) www.reddit.com

Yukarida yazdiklarim disinda senin dedigin de tabii ki gecerli ve guvenli bir yontem. Ev fiyatlari ne kadar dalgalansa da toprak ve barinma ihtiyaci suni olarak arz talebiyle oynanamayacak seyler oldugu icin, mesela atiyorum 2-3 ev alabilirsen, kiralariyla her zaman gecinebilirsin diyebiliriz ekonomik sartlardan bagimsiz olarak.

1-beyaz gomlek, siyah pantolon, siyah kemer, siyah ayakkabi
2-krem gomlek?(iste kirik beyaz da olur), koyu kahve pantolon, koyu kahve kemer, koyu kahve ayakkabi
kafamda sadece bu canlandi ve anlamini bilmiyorum. pantolonun kumasi size kalmis.

Yeni model olsa Nissan derdim ama 2007 modeli dikkate alarak Fiat diyorum. İkinci el olarak satışı daha kolay.

punto

konforda bence micra daha iyidir, yakıtlar da denk olabilir ama ikinci elde fiat daha kolay gider herhalde.

2009 micra vardı dizel , düz. bildiğin traktör, yani reno 12 , broadway ve micraya binmiş olan ben, ne bileyim nası denir, broadway daha konforluydu sanki.

ses yalıtımı rezalet, araba altından gelen ses rezalet, konforun k si yok, koltuklar falan dahil. bizim ki dizelin baz modeliydi ama konfor değişmez hiç bi şekilde.

aracın marka modeli nedir ?

Marka model yıla bakılır vites kolundan anlaşılması için siralama p r n d l 1 olması gerekir ayrıca 3-4 ileri dir. Yarı otomatik sanziman da vites işareti düz siralanmaz Manuel sanzimanin üzerine oturtulmus bir sistemdir. Dgs cvt gibi 6-7-8 ileri sanzimanlar da tam otomatik olarak geçer fakat sürücü tarafından vites geçişi de sağlanabilir. Çift kavrama sistemi sayesinde yakıt tüketimi düşük ve konforludur

@mizore: yarı otomatiklerde de park modu vardır. kullandığım tüm otomatik vites sistemlerinde P modu vardı. P modu olmayan otomatik vites hiç duymadım desem yeridir. tam olarak neyi kast ettin anlamadım açıkçası

dsg örnek:

indianautosblog.com

@burya

misal toyota multimode vites yarı otomatiktir. P konumu yoktur.

www.toyota-vladivostok.ru

@delidir yakalayin: örnek için teşekkürler. ilk kez gördüm gerçekten :) yaris otomatik kullanmıştım açıkçası. ama onda da park modu vardı sanırım. multimode du sanırım o da.

Dacia Sandero var, onun yarıotomatiğinde de P modu yok.

7-8-9 hatta oranlı tam otomatik şanzıman da vardır. zf8hp zf9hp 8 ileri ve 9 ileri şanzımanlara örnektir.

bunun dışında amerikada kullandığım chevrolet impala yarı otomatik şanzımanlı olup, p modunun yanında ayrietten ayaktan kontrol edebildiğin el freni de vardı.

---------

bunun ayrımı sistemde debriyaj var mıdır, yok mudur diye yapılır. direkman pedal olarak debriyaj aramaya da gerek yok tabi. sisteminde debriyajı olan yarı otomatiktir. tork konvertör'ü olan tam otomatik. kayışla kontrol edilen cvt de tam otomatiktir.

çift debriyajlı dsg'ler, tek debriyajlı dandirik easytronic opel şanzımanları, formula 1 arabalarınınkiler hep yarı otomatik diye geçer.

çok basit olarak cevap vereyim. millet tekniğin dibine koyuyor. cvt dst zfhp9 falan bunlar ne abi, adam ne soruyor siz ne anlatıyorsunuz.

tam otomatik: vitesleri araba değiştirir, sen değiştiremezsin
yarı otomatik: vitesleri araba değiştirir, ama istersen sen de değiştirebilirsin, manuel gibi kullanabilirsin.

P R N D 1 2 falan varsa böle düz sırada, veya modele göre merdiven basamağı gibi oluyor, vites kolunu sadece yukarı aşağı eksende hareket ettiriyosun (merdiven basamaklının basamak geçişinden bahsetmiyorum, neticede kol sadece yukarı aşağı oynuyor) o tam otomatik.

P R N D bilmemnenin yan tarafında D hizasında bir de + - varsa, böle vites kolunu sola ya da sağa ittirince kol oraya girip elle + - yapmaya yarayan şeysi varsa o da yarı otomatik.

tam otomatik: www.ikinciyeni.com

tam otomatik: i.ytimg.com

yarı otomatik: arabanakit.com

yarı otomatik: www.cazda.com

tam otomatik: ototest.xregdsxr4iuk7rjqkm7lefo0fxatrfg8.netdna-cdn.com

+1 kibritsuyu

detaya gerek yok. olay tam olarak bu şekilde.

vites topuzuna ve çevresine bakarak anlaşılmaz.

@kibritsuyu + - varsa yarı otomatiktir denemez. bmw'nin kullandığı zf 8hp tam otomatik (tork konvertörlü) ve + - var. keza opel astra da öyle youtu.be başka örnekler de vardır, modern çoğu tork konvertörlü şanzıman sürücüye müdahale imkanı sağlıyor.

peki + - olan vitesin tam otomatik olduğuna nasıl karar verdiniz? sürücüye + - diye müdahale imkanı veriyorsa tam otomatik değilmiş ki işte? sonuçta sürücüye müdahale imkanı varsa yarı otomatik, yoksa tam otomatik. bunların hepsinin dsg, cvy zfhp8 falan filan gibi kendi teknolojisi, kendine özgü sistemi olabilir ama olay basit olarak bu.

ha bazı istisnalar bu + - olayını direksiyona falan koyuyor f1 vitesi gibi, belki o zaman anlaşılmaz.

"sonuçta sürücüye müdahale imkanı varsa yarı otomatik, yoksa tam otomatik." bunun yanlış olduğunu düşünüyorum. otomatik şanzımanda debriyaj (pedal değil) varsa yarı otomatiktir, tork konvertörü varsa tam otomatiktir. youtu.be vaktiniz varsa bu videoyu izlebilirsiniz.

mesela dsg, edc, powershift çift kavramalı yarı otomatik, zf 8hp ve örneğimdeki astra'nın isimsiz şanzımanı tork konvertörlü olduğu için tam otomatik. bunların hepsi + - bulunduruyor. yarı otomatik- tam otomatik ayrımında 'müdahale imkanı' diye bir kıstas yok. çünkü müdahale imkanını artık hepsi tanıyor neredeyse.

dedikleriniz doğrudur, teknik olarak hiçbir bilgim yok.

ama şöyle. bildiğim kadarıyla bu tam otomatik, yarı otomatik kavramlarıi kullanıcılar tarafından kullanım şekline göre uydurulmuş terimler. yani şu yukarıda bahsettiğiniz araçların mühendisleri, pazarlayıcılar "tam otomatik, yarı otomarik" gibi laflat kullanmadan tanıtıyorlar. bunlar sadece kullanım şekline göre kullanıcı tarafından yakıştırılmış isimler diye düşünüyorum. aslında hepsinin dsg, cvt, tiptronik, easytronic falan filan diye nesilleri, çeşitleri, teknolojileri var. hepsi farklı bir sistemle ve teknikle vites geçişi sağlıyor.

ama neticede bu işi tamamen kendi kendine yapan var, herhangi bir teknikle kullanıcı müdahalesine izin veren de var.

o yüzden bence (benim fikrimce yani), kullanım şeklinde bakarak müdahale imkanı veren yarı, her işi tamamen kendi gören tam demek daha uygun geliyor bana.

videoyu izlerim de büyük ihtimalle anlamam. tork konvertörlü olsun, zort bıttırılı olsun, neticede tam olarak otomatik değil de kullanıcıdan müdahale bekliyorsa ben ona neden tam otomatik dendiğini anlayamam. yine de vaktim olduğunda izleyeceğim, fikrim değişirse editlerim.

Modeline göre anlarsın. +- varsa yarı otomatik mantığı yanlış.

Ya da indirirsin sanzumanı bakarsın üstünde robot var mı diye...

yapılır ama koda gerek yok tool dedin ya öyle şeyler var. mouse and keyboard recorder veya ghost mouse gibi bir kere kaydedip sonra tekrar ettirdiğin programlar. veya chrome eklentisi olan imacrostan kodda yazabilirsin ama bu çok daha karmaşıktır. kaydedip tekrar ettirmek çok daha basit.

kod ile yapmak istiyorsan favori programlama dilinde headless browser framework'u edineceksin, onla siteye baglanip, hangi elemente, butona, alana tiklanacak, hangi forma ne doldurulacak tek tek belirtmen gerekiyor.

Yapılabilir, buna bot deniyor halk arasında. Twitter gibi sitelerde hile yapmak için bolca kullanılıyor. Hemen hemen her yazılım dilinde yapılabilir.

(bkz: paralegal)

rachel avukat değil. aynen paralegal. bir nevi sipesifik alanda çalışan sekreter.

oradaki tüm avukatlar harvard mezunu. diğer çalışanlar filan, temizlikçi etc. harvard mezunu değil yani.

amerikada hukuk okumak icin daha once bi lisans bitirmen sart. liseden sonra direk hukuk fakultesinde girilmiyor bildigim kadariyla. hukukta yanilmiyosam 2 yil zaten. yani rachel uni mezunu, pratik kismini ogrenmis ve paralegal olmus.

havale ile odemede siparis bir kac gun aktif kalir. fiyati artsa da sen siparisi 10 tl ye bitirdiysen 10 lira odemen yeterli. isterse 20 lira olsun seni baglamaz. ama cok geciktirme odemeyi, sip iptal olabilir

katlanır yatakların tam katlanma ve açılma noktasında oluşan ince çukur beni sinir ediyor mesela ama kısa süre kullanacaksam idare edebilir şahsen.

yıllarca kullandım rahat olanı var ama ince olanlar değil kalın olanlar daha rahat ve o ince cukur ben de yoktu 5. senede biraz olmuştu.

ince olanından kullandım 1.5 sene. şuan belim yok.

Kullanma amacın nedir? Eğer standart ev kullanıcısı isen 2. el core i5 işlemcili olanlarına bakabilirsin. 2. el almanda bir sakınca yok diye düşünüyorum, ayrıca mac cidden çok uzun yıllar hızlı bir şekilde gidebiliyor, öyle hızlı bir yavaşlama yaşamaz yani. Ha yok power user'ım dersen seni ancak custom built bir Mac mini paklar ama Mac mini çok uzun süredir update almadı, muhtemelen 2017'de yenisi çıkar, üzülme sonra :)

Eğer ben uğraşır, ilgilenirim, bu işleri kurcalamayı da severim dersen Intel NUC'lara bakmanı tavsiye ederim. Daha ucuz ve daha customise edilebilir bir sistem. (Not: macbook kullanıcısıyım, nuc da evdeki htpc'm olarak çalışıyor)

Hackintosh'a sicak bakmaz misin? Ben senelerdir normal PC icinde OS X kullaniyorum. Yolum da seninki gibi, windows'a tahammul edemiyorum, Linuxta ise isimi yapmaktan cok sorun cozmeyle ugrastim (sevsem de linux ile ugrasmaiyi vakit gidiyor) Seneler once PC mi hackintosh'a cevirdigimden beri arkama bakmadim. Tiger'dan beri falan oyle kullaniyorum sanirim. Ilk kurulum asamasi Linux'u aratabilir gerekli suruculeri kurup sorunsuz bir sistem elde etmede (her donanima gore farkli malum) ancak bir kere cozdukten sonra istedigin gibi kullan.

Bende su anda full Mac pro'dan daha kuvvetli bir PC uzerinde OS X el capitan calisiyor mesela. Mac pronun 5te biri fiyata aldim bu makinayi.

ben almayı düşünüyorum

hatta en iyi modeli

2012 late i7 versiyonunda kullanilan islemci en iyisi tum zamanlarin.

pusuya yattim bekliyorum boyle bir modeli bulursam alacagim

dört çekirdek i7, 16gig ram, bir de ssd taktın mı canavar. üç beş sene götürür günlük işlerde. üstteki beyefendinin dediği late 2012 modeli.

ya da hackintosh: i7 6700k işlemci, usb 3.0, 64gig ram, 4gig ekran kartı falan 1500 dolara geliyor monitörsüz. tonymac'te bir sürü hazır build'ler var. ufak tefek sorunlar hariç cayır cayır çalışıyor.

ne mac i hocam :) hic gerek yok o kadar fazla para vermeye.

guzel bir asus ya da lenovo al gec.
rami de tak ssd yi de tak gec.
bir de windows 7 kur ak git.

i7 işlemcili "late 2012 mac mini server"lar candır.

16gb ram ve ssd takviyesiyle canavar olurlar.

Ben de ikinci el late 2012 aldım bir tane (i5).

Ssd ve 16 gb bellek ilavesi ile alet cillop gibi oldu. Tereyağı gibi akıyor.

late 2012 i5 ikinci el 1400-1500 lira, 16 gb ram 500-600 lira yani 2000 liraya iyi bir makine oluşturulabilir, yalnız şu anda 1.4 ghz i5 sıfır mac mini 16 gb upgrade ile 3000 lira, bunu geçtim 2.6 ghz i5 + 16gb ram'li olanı ise 3300 lira.

Bu işlemcileri late 2012 i5'li karşılaştırdım 1.4 ghz olan bile daha üstün çıktı, yani model yükseldikçe özellik düşse de performans artıyor.

Sonuç olarak 2000 liraya ikinci el late 2012 almaktansa 3000-3300 verip 2 yıl garantili sıfır bir şey almak daha mantıklı değil mi?

plüton, 2012 mac mini server'dan bahsediyoruz. dört çekirdek i7 işlemcili olanı yani. ben senin yerine şöyle bir karşılaştırma sayfasına baktım.

www.everymac.com

Hepsiburada'daki kampanyalar tüm ürünlerde geçerli olmasada şu anda teknoloji ürünler için iyi bir kampanya heleki önümüzdeki 3-4 ay içinde artan kura göre güncellenen fiyatlar karşısında pek şansımız kalmayacağını düşündüğüm için, şu anda ihtiyacınız olan şeyleri almaya akın derim ben.

ben oralb 2 li elektrikli dis fircasi ve osis wax aldim
dis fircasi 20 lira
Wax da %50 ucuza geldi

dün de öğretmenler günü indirimi vardı birkaç sitede, yılbaşında zaten herşey %70 indirime giriyor. Sadece belirli ürünlere black fridaymış vs. garage sale, indirim, damping, black friday, 10. yıl indirimi, sevgililer günü, sezon indirimi vs
kısaca bir şey kaçırdığınız yok.

İdefix'e de bakabilirsin.

cliodakiylee aynı ise rampada kaçırıyor bir de geçişler biraz sarsıyor.

yari otomatik vitesten uzak dur bence

hayir

çalışan fonksiyonun çalışması bittikten sonra yenisi ile değiştirilebilinir, bunun için sistemi kapatmana gerek yok, (erlang, java belki başka dillerde de vardır) ama çalışan fonksiyonu durdurup kodu update edip devam etmesini sağlayan bir sistem yok, böyle bir iş yaptığında veri tipleri, değerleri vs. leri değişeceğinden önce fonksiyon ardından da uygulama crash olacaktır zaten.

ama hali hazırda çalışan bir süreç değil ise mümkün.

bildiğin programların hiçbiri böyle değil zaten. build and run gerektirir. her build'de de değişkenleri oluştururu memory'de yer ayırır falan filan.

graphics8.nytimes.com

AzalmaZ, artarak artar, piramit gibi

Hiç kullanmadım koltuk ama oyuncu ürünlerinin birçoğu zengin ailelerin saf çocuklarını kandırmaya yönelik aşırı pahalı ürünler . Bu 2 seçenekten ziyade ergonomi üzerine yoğunlaşmış ofis ürünü üreteb şirketler vardır eminim. İlla bu 2 seçenekten biri olacaksa dxracer falan alırdım

Lise fizik bilgime dayanarak. Normal şartlar altında, 1 atm basınçta iki ev ve dış ortamlar özdeş olmak kaydıyla. 20-15 ve 30-25 arasındaki ısı kayıplar eşit olmalı, Q = m.c.Δt filan yani. (Umarım g*t olmam)

daha sıcak olan evin sıcaklığı daha hızlı düşer. belli bir süre sonra aynı sıcaklıkta olur evler ama daha sıcak evin bu sıcaklığa gelme süresi daha uzun olur tabi.

Kombi suyu ısıttığı için suyun kaybedeceği ısı hesaplanabilir. Ortamın sıcaklığı ile suyun sıcaklığı farklı şeyler. Ortamın sıcaklığı o şekilde sabit olarak azalmaz diye düşünüyorum.

ısı transferi formülü formülü alan*ısı transfer katsayısı*sıcaklık farkı. sıcaklık farkı azaldıkça içerdeki sıcaklığın düşme hızı azalıyor. 20C 15C'ye düşerse 30C 25C'den kesinlikle daha aşağı düşer. ısı transferinin grafiği de e^-x gibi olur.

hayır kaybettiği ısı miktarı aynı değildir. daha sıcak olan daha fazla ısı kaybeder.

sen bu ölçeklerde yaklaşık doğrusal kabul edebilirsin. yani 20 derecedeyken 5 dereceye karşılık gelen miktarda ısı kaybediyorsa, 30 derecedeyken 7,5 dereceye karşılık gelen miktarda ısı kaybediyor dersen hata payın %10 civarında olur.

hayır, böyle bir doğru orantıdan bahsedemeyiz. yorumlara ek olarak:
ısı yüksek sıcaklıktan düşük sıcaklıktaki ortama gitmek ister. bu fark ne kadar yüksek olursa o kadar hevesle gider. ve ısı üç yolla bu transferi gerçekleştirir: iletim, taşınım, ışınım.
1) iletimle ısı transferi basitçe=(ısı iletim katsayısı)*(alan)*(sıcaklık farkı)/(kalınlık):
ilk durumda delta T=20°C; ikinci durumda 30°C. dolayısıyla ikinci durumdaki iletimle ısı transferi daha yüksek olacak. ek olarak gazlarda (hava) ısı iletim katsayısı sıcaklıkla artıyor (kare kökü ile orantılı), dolayısıyla az da olsa buradan da bir etki söz konusu olacak. Sonuçta ısı kaybı artacak, böylece 6 saat sonunda Q=mC(deltaT)’yi de kullanarak son sıcaklığın daha düşük olacağı söylenebilir (m ve C'nin de sıcaklıkla değiştiğini unutmamak lazım)
2) taşınım: biraz daha karmaşık olsa da basitçe sıcaklık farkı arttıkça ısı kaybı artar diyebiliriz.
3) Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta da ışınım (pencerelerden bahsediyorum). Zira ışınımla ısı transferi, sıcaklığın dördüncü kuvveti ile orantılı (burada kelvin ölçeği kullanılır). Yani ilk durumda 293^4 ile orantılı bir ısı kaybı varken, ikinci durumda 303^4 ile orantılı bir ısı kaybı olacak.

"That being said, maintaining an ideal level of humidity indoors is essential. Average humidity levels should range between 30-50% percent; however, experts suggest that the most favorable in-home humidity level should be close to 45% for optimal health and safety."

"It's important to maintain the proper humidity levels in your home and workplace to keep a comfortable, healthy space. Indoor humidity levels should be between 30 to 50 percent, with the ideal level being about 45 percent."



ister inan ister inanma :)

Hayir.

masaüstü bilgisayarsa; evet. toplama bilgisayarın güzellikleri #34859

sen atıyorum bilgisayarının işlemcisini değiştirdin. değiştirdiğin tarihten itibaren işlemcinin garantisi 2 yıldır. sen hazır bilgisayar almadıkça, garanti bilgisayarın kendisine değil içindeki bileşenlere uygulanır.

türklerin ne kadar bilinçsiz tüketici olduğunu tekrar anladım şuan.

Ne alırsan al garanti değişiminden sonra süresi uzamaz. Aldın 1 yıl kullandın bozuldu değiştirdiler geriye 1 sene garantisi kaldı. Olay budur.

türkleri bilmem ama bu istek mantıklı:

www.hurriyet.com.tr

benim bildiğim de @Mustafa Can gibi. 2 senelik parçan son ayında bozuldu diye bir daha 2 sene garanti vereceklerini sanmıyorum.

wowturkey.com

Bu dediğiniz doğalgaz ile çalışan aracı yurdum insanı yapmıştı. Evden doğalgazı da sistem kurup garaja kadar indirmişti. Yapılan iş yasal olmadığında birisinin şikayeti sonucu adam yetkili ekiplerce alıkonmuştu. Devlet patron benim diyor benim kurduğum sistemden alıp bana ötv ödeyeceksiniz diyor. Yapılmaz mı yapılır işten anlarsanız daha yapanlar gibi yaparsınız. İşin cezai sorumluluğu nedir araştırın öyle karar verin.

Kendi kendinize böyle bir sistemin güvenlik standardını oluşturamazsınız. Ciddi bir kaza durumunda havaya uçma ihtimaliniz çok yüksek olur.

Kendi kendime yapmayacağım, lpg yerine cng (sıkıştırılmış doğalgaz) dönüşümü yapan yerler var. Az da olsa şehirlerde doğalgaz doldurma istasyonları var. Yani yasal mevzuatı ya da güvenlik konusunda LPG'den farkı yok. Hatta motoru daha az yıpratması, kaza anında benzin gibi tehlike oluşturması yerine uçup havaya karışması gibi güvenlik artıları var, tabii fiyat olarak da LPG'nin yarı fiyatı.

Benim merak ettiğim avantaj ya da dezavantajları neler? Avantajlarını biliyorum ama özellikle dezavantajları.

"Çin’in yıllık yüzde 14’lere varan mucizevi büyüme hızlarını yabancı yatırımlara bağlayanlar var. Oysa yabancı yatırımlar sadece yardımcı bir itici güç. Asıl motor, adeta sıfır denebilecek maliyetlere çalışmaya hazır yüz milyonlarca Çinli köylü. Bu sayede Çin merkezi bürokrasisi dev ölçekli sanayi tesisleri ve çok ucuza çalışan yüz milyonlarca işçiye dayanan ihracat odaklı bir ekonomik mucize kurdu. Çinli bürokratlar hem ucuz işçilikten, hem merkezi planlamadan, hem özel mülkiyetten, hem yabancı yatırımlardan, hem de devasa ölçeklerden faydalanınca dünyanın son dönemde gördüğü en başarılı genç para ekonomisi hikayesi ortaya çıktı. En yakın rakip Hindistan’a bile bakıldığında merkezi planlama ve yaygın devasa ölçekli sanayileşmenin olmadığı görülüyor."

Nufus iste olay, Gunde sad eve 3 ogun pilaff versen calismaya razi milyonlarca cinli var.

eskiden zamanının ötesinde entryler listesi vardı en beğenilenler vs. gibi. o listede eksilenen entryler vardı o yüzden anlaşılması kolaydı. şu anda bunu gösteren bişey yok. sadece biriyle tartıştıktan sonra ya da bazı kesimlerin hoşuna gitmeyecek şeyler yazdıktan sonra (rakip takıma laf atmak vs. gibi) bütün entrylerinin bir anda oylanmaya başlamasıyla öyle tahmin ediyolar. ya da işte ertesi gün filan karma puanı varsa o düşünce eksilendiği sonucuna varıyolar.

atıyorum beğenilenler listenizde 451 tane entry var.

siz az önce bir entry girdiniz.

biraz sonra, son oylananlar kısmında sizin az önce girdiğiniz entry görünüyor.

bakarsınız, 451 beğenilen entry 452 olmuşsa, şukuyu kapmışsınız demektir.

ama entry oylanmasına rağmen beğenilenlerin sayısı hala 451 ise birisi eksini verdim güzel kardeşim deyip acımamıştır.

(bkz: timo rautiainen)
bende yeri bambaşka.

Tarja turunen.

chisu.

her model değişir bende hiç sorun olmuyor arada reset atıyorum. neye reset atıyorum ama bilmiyorum.

sadece ışık yanması değil. bazı çipli tonerler tonerin takılı olduğu bilgisini bile iletmiyor. makinede toner yokmuş gibi davranıp yazdırmıyor.

hp laserjet p1102w kullanıyorum wireless. hiç toner doldurtmadım. toner doldurtunca illa bi pislik çıkıyor. iz bırakıyor, eksik yazıyor vs. 30-40 liraya tam dolu muadil tonerleri var. sıfır toner olduğu için dolumdaki problemler olmuyor. çip olayını bilmiyorum ama kimi zaman "orijinal hp toneri yüklü" diyor, kimi zaman "orijinal olmayan toner yüklü" diyor. ayarlardaki toner miktarını gösteren çubuk 2-3 kullanımda boşalıp toner bitiyor diye uyarı veriyor ama yazmaya da devam ediyor. şimdiye kadar kullanımda bir problemle karşılaşmadım.

cipin olayi tek yönlü kapasite kontrolü yapmasi. yani söyle diyelim. 100 litrelik bir kap var. cipli. sen bu kabin yarisini kullandin. 50 litre kaldi. sivi seviyesinin düstügü en alt seviyeyi cip sürekli not ediyor. cip 50 litre var diyecek. sen gittin. doldurttun. 100 litre sivi var. ama bilgisayara sorarsan, o da cipin ne söyledigini söyleyecek, 50 litresi dolu diyecek. suyu kullanmaya basladin, 75 litre kaldi. bilgisayara sordugund hala 50 litre dolu diyecek. sen sonra tekrar doldurmayi unuttun ve suyun tamamini kullandin. cip diyecek ki, 0 litre su var. sen gittin doldurttun, 100 litre su koydun. ama bilgisayara sorunca hala diyecek ki, 0 litre su var, git degistir bunu.

cipin esprisi bu. orjinal kullanimini arttirmak icin, kartus degistirmeye zorluyor.

tonerli, kibritin modelini kullaniyorum, hic doldurtmadim, boyuna muadil, baya memnunum.

toner de kartus da cok ama cok uzun süreli kullanmamazlik yapilmamali. özellikle kartus icin.

tonerde de drummer bütünlesikse, her 10 muadilden birinin yamuk yapma ihtimali var. ama onun haricinde rahat alettir.

org, gitar, banjo, flut

en zor: trompet, piyano

hocam icime sinmedi cevap, org muzik metodu ogrenmek icin en iyi cozum. biraz ilerledikten sonra onu satip istedigin enstrumani alirsin. bu arada ama suna karar vermen lazim, uflemeli mi telli mi tuslu mu nasil bir sey istiyorsun.

ukulele :)

ben ilk defa gördüm bunları hoş koşarak uzaklaşırdım muhtemelen
izleyecek bişi çıktı sağol ya