Ekşi Duyuru

Kızılay ilk yardım eski sertifikalı biri olarak cevap vereyim:

Nefes almıyor kalbi atmıyorsa kalp masajı yapmanız gerekir, ne kadar süre ile: yapabildiğiniz kadar uzun, ilk yardım ekini gelene kadar. Durmak yok.
Kan kaybediyorsa, uzuvlardaysa turnike, gövdedeyse baskı uygulayarak.
Baygın yatıyorsa, yan yatırmanız gerekir ki kusarsa akabilsin. Yan yatırma tekniği var, kolunu başının altına koyuyorsunuz vs.
Elektrik çarptıysa kişi bilinci açıksa dahi kesinlikle hareket etmemeli.
Kriz geçiriyorsa kendine zarar vermeyecek şekilde yeri ayarlanmalı, kafasını vurmamalı vs.

Bu arada az bilinen bir şey: dil yutma diye bir şey yok, kafasını göğe bakar gibi kaldırırsanız boynuna referansla, solunum yolu açık olur. Bazen elle dil çıkarmaya falan çalışıyorlar.

Ayakları yukarı kaldırmanın zararı olduğunh sanmıyorum, pıhtı olcaksa olur zaten. Tansiyon düştüyse yardımcı olur kalbe, bacaklarda ciddi miktarda kan var, beyine gitmesine yardımcı olur ayakları kaldırmak. Hareketsiz yatan gözleri açık olan insanın teşhisini sıradan vatandaş pek koyamaz zaten, yapabileceğiniz pek de bişey yok bunları yapmaktan ve sağlık ekiplerini beklemekten başka.

Ek bilgi, zehirli hayvan ısırığında, hayvan sıcak bölge hayvanıysa akrep vs, soğuk pres uygulanır, soğuk bölge hayvanıysa vatos vs sıcak pres uygulanır.

bayılma olsa ve başka bir şey yoksa şok pozisyonu (düz zemine yatır + ayakları 30cm kaldır) doğru.

bunun dışında şüphelenilen bir durum yoksa ve nefes varsa (kanama vs yok diye kabul ediyorum) koma pozisyonu verip acil servisin gelmesini beklemek ve hastanın başında durmak, kontrol etmek yeterli olabilir.

www.youtube.com

Valideye anneler günü sıraları Xiaomi Mi Max 2 aldık 1100 lira civarına. Şu anda 1350 ve gittikçe artıyor.

ben televizyon alacaksam samsung, arçelik-beko ve vestel alırdım. lg ve sony de alınabilir hadi. toshiba almazdım.

@Delay Fuze teknik servisi Vestel. 3 yıl garantisi var. Kulağa garip gelebilir ama, cihazın içi komple vestel bile olabilir.

öyleyse vestel neden almıyosun? aynı özellikteki tv daha ucuza satılıyo olabilir. değilse tabii toshiba alırsın.

al sony kafan rahat olsun. en azından kaliteli olmuş olur.

zaten bu tv vestel fabrikasında aynı teknoloji ile üretiliyor. bulabilirsen panasonic öneririm.

tv alcak olsam , bütçeme göre, philips ya da sony bakardım.

zaten philips'e bakınca sonye falan gerek kalmaz.

Tum markalar yazilmis masallah. Ben de onereyim. Tv alma projektor al.

uydu atma işi için dediler işte, mantıklı

tarsustaki kazida uzayli izi bulunmus diyolar

"bokunuzu yiyim elektrikli araba yapmayın." demiş olabilir. valla şaka değil. ben şüphelendim. 80m lik 0km bir pazar var.

@ya ben lan neyse

Niye kendi mi yapacak?
Teslanin arabalari luks sinifa giriyor. 80 milyona nasil hitap edecek?

@baldur: apple akıllı tahta ihalesine girmişti? bunlar neden taşeron olmak istemesin?

Dogru luks degil sadece 150 bin dolar :)

uydu fırlatma anlaşması yapılan airbus'ın alt tedarikçilerinden biri olduğu yazıyo. iş seyahati işte. büyük iş olduğu için kendi gelmiştir. devletle anlaşma yapıyosun sonuçta. siklemeyip başkasını göndersen olmaz. bir elon musk kolay olunmuyo. işine gereken özeni gösteriyo adam. yoksa ne işi olur ankara'da ya? benim bile gelesim gelmiyo ankara'ya.

adam işadamı sonuçta.
bişeyler kaktırıp parasını alacaktır.

bill gates geldi bize bişeyler kaktırdı gitti.
çağ atladık mı? hayır.
cebimiz biraz daha boşaldı mı? evet

- gunes enerjisi santrali/panelleri
- uydu firlatma konusunda turksat ile isbirligi
- yerli araba konusunda pil teknolojisi ortak calismalari

boot sırasını değiştirebilmeniz gerek, boot seçeneklerinde uefi/legacy falan olması lazım, onlar da kısıtlayabiliyordu hatırladığım kadarıyla. uefi olunca başka yerden boot etmeye izin vermiyo muydu öyle bişeydi.

max 2hafta

Kendimden örnek vereyim 7 Mart'ta kargolanan ürün 9 Mart'ta gümrüğe geldi (4 gün işlem için bekledi) ve İzmir'e gelmesi 16 Mart'ı buldu. Her şeye rağmen ptt eskisi kadar yavaş getirmiyor artık kargoları.

hocam sanmıyorum ya sokette bir şey var gibi.
bir bak bakalım madem actin kendin pcyi.
bilgisayarcıya götürürken yanında yapabiliyorsa bir kontrol etsin.
bir de hdd takma hocam.
120 gb ssd al 150-160 liraya. gercekten ÇOK farkediyor.

External hddyi dusurunce ayni olay bana da olmustu. R studio ile icindeki her seyi (baya uzun surse de) baska yere almayi basardim. En azindan veri kurtarirken ise yarayabilir.

böyle hindistanli mafyalar operasyon yapüyür. halati beline baglayip binanin çatisindan atlüyür felan.

mafyalı, bir banka soyuluyor veya gizli bir birimlere girilmiş. kasada eli kolu bağlı rehineler var. aradaki sahnelerde de örgütün başı olan mafyatik adamı gösteriyor. yanında da kendinden çok genç metresi var, kıpkırmızı ruj sahibi ve esmer. küçük çapta da bir striptiz kulübü falan var, orada takılıyorlar. adam iş görüşmelerini falan da orada yapıyor. metres orada olmayı istemiyor aslında ama bir şekilde orada kalmış. adamınsa küçük parmağında yüzüğü var, arada yüzük parmağı ile onunla oynuyor ya da tik denecek bir hareketi var, hareketinden adamı çok iyi tanıyabileceğimiz bir hareketi. bu arada ana sahnelerde soygun tamamlandı. ortada bir de ceset var, kapının yanında ve yarı oturur vaziyette. çantalar dolduruluyor, fermuarları çekiliyor, silahlar var herkesin elinde ama sakinler, yapılacak olan yapılmış zaten. en son herkes bir arabaya girdiğinde (van-minibüs gibi)ve kapı sürgülenerek kapatıldığında kapı sesi ile birlikte müzik bitiyor ve kısa bir sessizlikten sonra arabadakilerin en zevzeği ve ilk ölecek olanı konuşmaya başlıyor. konuştuğu kişi ise grup lideri gibi patrona göre çok az ama grubun geri kalanına göre eh biraz fazla denecek nüfuza sahip, az konuşan karizmatik adam. en zor bu ölecek ya da ölmeyip kaçacak; film boyunca da birilerine kök söktürecek. çünkü kraldan çok kralcı bu herif. kendini bu işle tanımlıyor, patron ölse ve iş dağılsa, kaldığı yerden devam ettirir, hırslı çok. ağzında da nereden geldiği belirsiz bir kürdan olabilir. ülke almanya diyorum.

www.youtube.com

not : ilk defa birine şarkı buldum. çok mutluyum.

bu sene atletico mineiro ya transfer oldu.. brezilya ligine..

formu düşünce milan'a gitti. sonra brezilya'ya döndü. kilo aldı dombili oldu. o eski halinden eser yok şimdi.

bu hafta bunu yaptı,

www.youtube.com

vergi ödememek için ayrıldı barcelona'dan

formu düşmek ?

kıbrısta bir bar adama(bız 3 kısıye gırmıstık ama sonra 1 bar dolusu oldu olay) 2 kişi dalmak

www.eksisozluk.com

geçen yaz ölüdeniz'de yamaç paraşütü yapmıştım, hiç korkmadım, çok keyifliydi. ama videosunu izlerken oha ben ne yapmışım diyorum. tekrar yapamam gibi geliyor.

21 Eylül 1993 de Helloween'i Chameleon Turunda Berlin'de izlemek icin 3 arkadas karayolu ile Ankara'dan Almanya'ya gitmek.. Konserden sonra cimenlerde, arabada uyuyup bir gun sonra geri donmek.. Giderken Yugoslavya'da savas oldugu icin Bulgaristan, Romanya, Macaristan, avusturya üzerinden Almanya'ya gidip, dönerken İtalya, Yunanistan üzerindne geri dönmek..1 gecelik konser icin 1 hafta yol gidip gelmek..

O zamanlar dunyanin krali bizmisiz.. Kac kez olumden donduk umrumuzda degil.. Simdi herseyi en az uc kez kontrol edip yapiyorum.. :)

baya yüksek bir kayadan denize atlamıştım gaza gelip. şimdi yapamam heralde...

tanımadığım bir şehirde geceyarısı otobüsten ormanda inmek ve beni alacak kişileri 1 saat kadar beklemek dışında şu anda daha cesaretliyim.

eski evimiz apartmanın son katındaydı. anahtarsız kaldığımda, damdaki havalandırma bacasından borulara tutunarak eve tuvaletten girerdim. yaş 14-15 di. şimdi oldu 28. para verseler yapmam.

istanbul boğazı'nın ortasında, çırağan'ın açıklarında duran büyük bir duba vardır. 3 arkadaş gece vakti yüzüp üzerine çıkmış ve yanımızda getirdiğimiz biraları içmiştik. ondan daha güzel bir manzara hatırlamıyorum..

www.timsah.com
bu mu?

shredder deniyor sanırım.
www.youtube.com

ssi shredding systems'sın yaptığı shredder için de farklı videolar hazırlanmış. farklı nesnelerin parçalanmasını gösteriyor. bozdolabı için şu var:
www.youtube.com

Ruzgari hissediyorsun, bir de dus alirken tuhaf geliyor.

saçlar 3 numara olduğunda bile kafayı yastığa koyduğumda bi üşüme hissediyosam kazıttığın zaman bu hassasiyet en az 3 katına çıkacaktır.

yazın ortasında bile kafa üşüyor. bir daha yapmam.

acııı, bayıltıcı bir acı.


hey gidi hey. babam keldi, amcam kel, dedem kel...babam keldi dedim ama neden bilmem, amcamdan ve dedemden daha az keldi. örnek vermek gerekirse; amcamla dedem, süleyman demirel tarzı kellikten mustaripken, babamın kelliği daha çok esat kıratlıoğlu tipi kellikti. esat kıratlıoğlu'nu bilmeyen genç nesiller için gelsin:
img.internethaber.com

babam, saçının sol tarafındaki saçları uzatıp sağa doğru tarıyor ve böylece kafasında adeta pazar filesi taşıyormuş gibi bir görünüm arz ediyordu. kafasında, babasına ve kardeşine nazaran daha fazla kıl ve bir adet pazar filesi taşıyan babama "bu gürbüz saçların sırrı nedir?" diye sorduğumda, "sarımsak" demişti, "saçlarını kazıtacaksın. sonra, havanda ezdiğin 2 diş sarımsağı kafana sürüp bekleyeceksin. bu sarımsak kürünü birkaç kere uygula, saçların gürleşecek, daha az dökülecek" demişti.

o zaman da lisede okuyorum, okulun tatil olmasını nasıl sabırsızlıkla beklemeye başladım, anlatamam. hesabım şuydu, okul tatil olunca saçları kazıtıp bu sarımsak kürünü uygulayacaktım. 3 ayda saçlarım da 3-4 cm uzayacak, okula tam dazlak kafa ile gitmemiş olacaktım. okul bitince babamın çılgın tekniğini uygulamaya karar verdim. babamın eski model, bıçağı çıkan bir traş başlığı vardı, yeni bir jilet taktım, önce makasla elimden geldiğince saçları kısalttım, sonra kalan kısma sabun sürdüm ve jiletle daldım kafaya. iş bittikten sonra kafama bir havlu sardım, mutfağa gittim, havanda 2 diş sarımsağı ezdim, banyoya döndüm, sarımsakları avuçladım, yağını ellerime iyice bulaştırdım ve 2 elimi kafama götürdüm, sonra... sonrası acı, ama öyle böyle değil, kelimelere dökülemez. 30 yaşıma geldim, ömrümde böyle bir acı hissetmedim.
birisi size "kazınmış kafaya sarımsak sürünce saçlar gürleşir" falan derse, ardınıza bakmadan hemen uzaklaşın oradan.

gürleşme falan hikaye. döküleceği varsa dökülür. elini kafana koyunca kafanda bi soğuk hissediyorsun ilginç bir his kafa derisine dokunabilmeye pek alışık olmayınca.

belime kadar gelen dread'lerim vardı kazıtmadan evvel , ilk bir kaç gün onca yıldan sonra enseme dokunmak kafamı kaşımak garip gelmişti. saçta gürleşme tazelenme yenilenme hem saç tipinle hemde yaşınla alakalı bir durum

3 numara sac daha karızma durur kafa seklın duzgunse bence kazıt hemde rahat sacın dokulmez kolay kolay

iki günde bir kazıyorum. hissizleştim eheh. bu arada gürleşsin diye yapıyorsanız gürleşmiyor malesef.

Kafamda serinlik hissetmiştim.

Gamo iyidir. Hatsan eskiden iyi değildi ama şimdi iyi diyorlar. Gamo ile Hatsan'ı araştır derim

stay www.imdb.com

the prestige

prestiji izlemediysen hoşuna gidebilir.
olağan şüpeliler de dağıtır adamı izle.

edward norton ve richard gere'in bir filmi vardı, ilk suç olabilir ismi.
altıncı his
the others
örümceğin maskesi

www.sinepil.org

mullholland drive. epeyce karşık bir sürü iş var işin içinde

salt

Montaigne Denemeler kesinlikle.Bir daha okunmalı.

hermann hesse - demian (aksine ne bulmuşum bunda o kadar dedim, sıkıldım okurken)
jostein gaarder - sofi'nin dünyası (zamanında hiç bir şey anlamamışım dedim)
nietzsche - böyle buyurdu zerdüşt
irvin yalom - nietzsche ağladığında (hikayeyi bildiğim için sarmadı, yarıda bıraktım)
wladimir bartol - alamut (arasıra bazı bölümlerini tekrar okuyorum)
amin maalouf - semerkant (ışık bahçeleri'ni de küçük yaşta okumuştum, alıp tekrar okuyacağım)
platon'un diyaloglarını ara sıra tekrar okuyorum.
yaşar kemal'in ince memed'ini tekrar okumak istiyorum ama dört cilt gözümde büyüyor.

Henri charriere - kelebek 12-13 yaşında okudum hala aklıma gelir arada, yine okumak isterim. Bir de sakıncalı piyadeyi okurken epey gülmüstüm o kadar komik miydi gercekten.

küçük prensi durur durur okurum. büyüdükçe daha bi çok okurum.

kara kitap ve tutunamayanlar

uğultulu tepeler

çalıkuşu

oyle ki bazi kisimlari hala ezbere bilirim.

Sefillerin 4 5 versiyonunu falan okumusumdur. Basitlestirilmislerden baslayarak.

Daha cok var gerci

ozellikle cocuk kitaplari segmentinden

define adasi
mercan adasi
ucan otomobil
beyaz balina moby dick
fedor amca
bir seftali bin seftali
kucuk kara balik
kucuk prens...

Sonra harry potter serisi
yuzuklerin efendisi
gulun adi

ohoo daha cok vardir simdi aklima bunlar geldi.

Kucukkenki takintim da buymus herhalde.

eroin diye bi kitap vardı, 5 kere filan okumuşumdur.kendi rekorum. böyle bi halt olacaamı belli etmiş ama anlamamışım.

küçük prensi okudum 3 kere. bir ilkokulda, bir lisede, bir üniversitede. her seferinde nesi var bu kitabın ki bu kadar övüyorlar dedim. hala da bir şey bulamadım, sevemedim.

jane eyre, küçük kadınlar, yüzüklerin efendisi, harry potter, gülperinin serüvenleri gibi küçükken okuduğum kitapları 1 milyon kere okudum. o zamanlar çok hızlı okurdum, yeniden yeniden okuyunca içime işlerdi sanırım.

küçük prens +1
tutunamayanlar
yolda
yeraltından notlar
rock laneti
vs

senin bahsettiğin sebeplerden değil; seri katiller ansiklopedisi.

sürat lastikleriyle normal öyle kalması.

ben de öyle olduğuna inanmak istedim ama problem bmw de'low rage'olayının olmaması.Yani bu arabanın arazi yeteneği yok, jip değil. şehir içi kullanıma yönelik yapılan yüksek bir arabadan ibaret bu.

Neresini kitledigini bosverin, bunlar arazi aracı değil, SUV. Offroad da var ama asıl arazi araçları ile karıştırmayın. Normallerinde 4lu low speed diferansiyel kilidi bulunur. Bu söylediklerimden range rover i muaf tutun. SUV da olsa dunyanın en iyi aracıdır. Hummer bu listede 3. İdi, BMW yoktu...

Hoca ben x6 kullaniyorum,

gayet hill holder var el freni var. Video biraz geyik aslinda. arabayi stop edip surucu kapisini actiginda otomatikman vites p ye gecip el frenini aktive ediyor. Daha dik yerlerde park etmisligim var yani...

cheb mami

rachid taha'yı dene istersen. aynı grupta " abdulkadeer "i söylemişlikleri var.

en.wikipedia.org

salif keita


nusrat fateh ali khan kendisi benim icin tanrının sesidir, hakikaten kendinden gecirir, teslim alir. allah tekrar rahmet etsin, yeri cennet olsun.

www.eksisozluk.com

kahve ne kadar taze çekilmiş olursa o kadar iyi, çekenden alsan daha iyi olur gibi.
kahveyi fazla bekletme, mümkün olduğu kadar taze pişir
kahve yaparken suyunu soğuk koy ve mümkün olduğu kadar kısık ateşte pişir

*kahve kavanozunun içine küp şeker atarsan bozulmaz
* KK Mehmed efendinin paketlerinde katkı maddesi yok, diğerlerini bilemiyorum
* Kahveyi soğuk suda bir defa karıştıracaksın, sonra karıştırmayacaksın.
* Kahve kabarmaya başlayınca (ama tamamen kabarmadan) alıp fincanlara dökersen sağlam köpük tutar.

yapılışına dair kendime ait bir sır vereyim ;) ister taze ister paket hepsinde aynı oluyor.
cezveye önce suyu sonra kahveyi koyuyorum. cezveyi şöyle bir iki salladıktan sonra ocağa koyuyorum. ve kesinlikle cezveye kaşık sokmuyorum. kaşığı sadece cezveye kahve koyarken kullanıyorum. çok kısık olmayan ateşte oldukça köpüklü oluyor. yani böyle kahve köpüğünden , baloncuk şeklinde değil. tabi ben kahveye hiç şeker atmadığım için kaşık kullanmıyorum .

En iyi kömür ateşinde pişer. Ağır ağır.

herseyuzerinecoksey.blogspot.com

limitless

white collar dizisini izle.
neal caffrey her bölümde imkansız işler yapmakta.

taşıyıcı diye bir film vardı, transporter olabilir adı. adama çip yerleştiriyorlar, kalp atışı düşerse patlatacaklar falan.

heist turundeki filmleri izle derim. ozellikle bu turdeki eski filmlerin cogunda nerdeyse gercek zamanli bir cekim var..

yabancı filmlerde gördükleriniz metro değil banliyo treni. trenlerde geçiş var metrolarda yok.

banliyölerde de yok aslında. Normal trenlerde geçebilirsiniz. Şimdi zaten yeni metrolarda körüklü oluyor vagonlar.

ankara banliyösünde vardı. o sayede bilet almadan seyahat etme imkanı oluyo :)
metro da kısa mesafe genelde, geçip napıcan diye merak etmedim değil :)

@njtbcrn soruyu bildiğim için cevabı da yazdım son satıra :D

bunun en büyük nedeni güvenlik tabii ki. metro sistemlerinde güvenlik kuralları daha sıkı. ama artık yeni sistemlerde vagonlar birleşik oluyor. toronto'ya yeni metro trenleri geldi mesela, tamamen birleşik.

new york'ta da 2005'ten beri vagonlar arasından geçmek yasakmış sanırım ama insanlar hala kuralları ihlal ediyormuş. dediğin gibi insanlar araya geçip işiyormuş falan mesela, bu normal mi yani :) herkes adam gibi kullanmayabiliyor ve riski de var tabii ki. acil durumlarda kullanılabileceği yazıyor genelde. tamamen kapatmak da kötü çünkü acil durumda ulaşılabilir olması da önemli.

normal trenlerde genişlik ve alan fazla olduğu için geçiş kısımları daha güvenli yapılabiliyor ve daha geçilebilir oluyor. metro sistemlerinde alan dar ve daha tehlikeli.

edit: Bu arada ben Türkiye'ye göre konuşmadım tabii, genel yorum yaptım...

Filmlerde gördükçe ben de merak ederdim. Ama araya geçip işemek fikri hiç aklıma gelmemişti.

Açıkçası bizim yetkili abilerin güvenlik meselesine kafa yorduğuna pek ihtimal vermiyorum. Bu işemeli sıçmalı hadiseleri duymamış bile olsalar muhtemelen "Ya aga kilitli kalsın bunlar, bozulur mozulur." deyip geçmiş bile olabilirler.

Diger bati ulkelerini bilmiyorum ama yasadigim ulkenin metrosunda böyle bir sey yok. sanirim guvenlik nedeni ile ilgili olabilir. Birde kapi kenarina oturup valiz, canta, bebek arabasida konuldugu icin zaten kimse istede de bir diger tarafa gecemez.

çok sıkıcı. hiç ışık açmak gerekmeden gecenin köründe bile sağa sola çarpmadan gezip, aradığım her şeyi karanlıkta bulabiliyorum =)

kötü

evet ben de bir gün kör olsam hiç sıkıntı çekmem evde hehe bi zaman göbek bağımı bulmuştum bi zarfın içinde, ondan çıkamadım evden diye düşünüyorum.

on sekiz yaşıma kadar aynı evde yaşadım, sonra lisans ve yüksek lisans için başka şehire (sonra da ülkeye) gittim ama ailem hala aynı evde. nerede okuyor olursam olayım tatil için eve geldiğimde yaşadığım o "evde olma" hissini ben çok seviyorum.

hala evim diyebilecek bir yer bulmak güzel bir duygu:)ailem hala ayni evde.

ben 4 senedir ayriyim evden,ilk gittigim zamanlarda hos oluyordu icim,ama 2 sene sonrasinda o duygu kaybolmus,sanki yabanci bi evde yasiyomus gibi olmaya baslamisti,son 20 aydir zaten gidemiyorum ailemin yanina,ama ayni duygu duruyor sanirim.

ev hissiyatin kayboluyo bi süre sonra:)

25 yaşındayım, annemler evi bana bütün olan eşyalarla birlikte bırakarak başka bir eve gitti. evde bir şeyleri kurcalarken, 20 sene öncesine ait bir anım çıkabiliyor bazen. yalnızken onları bulunca insan duygulanıyor, keşke olsalardı da anlatsaydım diye hisleniyor.

realist olmam gerekirse; 25 senenin ıvırını zıvırını tozunu pisliğini ne sen sor ne ben söyliyim. taşın deseler şu dakikadan sonra o kadar eşyayı taşıyacam diye götüm yemez. mahkumum bu eve.

18 yaşına kadar evde yaşayıp bende dışarı kaçan ama aile ziyareti için döndüğünde aynı eve girenlerdenim. 28 yıldır aynı köşede uyumak gibi bir raconu var. (tamam yatak gitmiş ama kanepe duruyor) neyin nerde olduğu değişsede evin sana ait olması hissi, daha doğrusu "evin" sana ait olması hissi var bir kere. düşünsene 8 yaşında sünnetinden sonra yattığın kanepenin aynı yerinde (başka kanepede olsa) yatıyorsun. evin tüm sorunlarını, tüm girinti ve çıkıntılarını, çocukluk ritüellerini (mesela koridorda koşup koşup tavana zıplama, misafir odasının çocukluğundan kalan ama halen inceden inceden hissettirdiği boşluk ve girilmeme mevzusu...) gibi bir ton alışkanlığı/anıyı/olayları içinde taze tutuyorsun.

bana en çok koyanda çocukkende çok ön balkonu kullanmazdık, halen o ön balkon yatar durur, annemler kullanmaz. bu bile aynı mı olur!

18'ime kadar aynı evde yaşadım. balkon dolabında yıllaaar önce kaybedilmiş bir oyuncak bulmak, duvarın yatak hizasında yıllaaar öncesinde yapılmış bir çizime rastlamak tarifsiz duygulardı. bir de bizim komşular da değişmedi hiç. bi düşününce hayatımın en önemli zamanlarındaki değişimime birebir şahit oldu adamlar. acayip bişi.

evin her önünden geçişimde duygulanırım.

20 yasindayim bu evde dogdum hala ayni evde yasiyorum. Su an icin baska bir sehiri birak baska bir evde dahi asla yasayabilecegimi dusunmuyorum. Bence muthis bir duygu. Apartman on daire. 6 komsumuz da 22 yildir ayni yerde yasiyor. Butun site beraber buyuduk. Gordugun kisinin 10 yasindaki halini de 25 yasindaki halini de gormek cok ilginc oluyor. valla acikcasi kotu diyeni de anlayamam.

Bir de acayip rahat oluyor insan yahu. Baska bi yerde yasasan aman gurultu aman bilmem ne biz evde iki top sektirsek komsunun oglanlar damliyor biz de oynayak diye. Ehehehe

23 yaşıma kadar aynı evde geldim. Herkes evin içine dair bir şeyler söylemiş. Onun dışında mahalle senin mahallen, sokaklar senin sokakların oluyor. Komşuluk ilişkileri, esnaf muhabbetleri, mahalle ruhu (trt dizileri gibi) halen korunuyorsa, komple o mahalle insanın evi oluyor.

Evden çıktın, anahtarını unuttun. Annen de evden çıkacak. Gelince kapıda kalacaksın diye, evinin anahtarı, mahallenin bakkalına bırakılır.

200-300 lira sayıp aldığın ayakkabının 2. haftasında köşesi açılır, kapitalizmin merhametine sığınmaktansa, küçüklüğünde dükkanının karşısında top oynadığın ayakkabıcıya verir, 5 tl karşılığında, 1 saat sonra mis gibi alırsın geri.

Esnaf, pazardan yanında iki kadınla dönen, üst katında oturan yaşlı, dul kadını kontrol için tekrar tekrar kapısına çalar. Kadının oğlunu eve çağırır. (Oğlu öküz olduğundan kadıncağızı soyup soğana çevirdiler o ayrı)

Esnafla çok yakın ilişkilerin olur. Küçüklüğünü bilirler. Gözlerinin önünde büyümüş olursun. Başına bir iş gelse (kavgaya girsen vs), arkanda bir sürü sokakta hazır bekleyen adam vardır. (Ramiz Dayı'nın Samatya sahnesini hatırlayalım - www.youtube.com

Vesair vesair vesair..

En önemlisi, köklü komşuluk ilişkilerin olur mahalleliyle. Bugün yeni komşuluklar kurulması kolay değil fakat 2-3 nesli birlikte yaşayan ailelerin HİÇ OLMAZSA birbirlerine kaldırımda, dükkanda falan hal hatır sormaları güzel bir şey..

Bir de mesela şu var, 18 mart istanbul nevruzu muhabbetlerinde mahalle pkklıların saldırısına maruz kalmıştı. Mahallenin gençleri ve orta yaşlı abileri çok kısa bir sürede toplanarak, kendilerine nerede olduklarını fark ettirdi. Televizyonlarda aslan kesilen o maymunları buralarda görmeniz gerek.. Kalabalıkları dağılıp 20şer kişilik gruplar halinde kaldıklarında, korkularından tir tir titreyip, çil yavrusu gibi dağılıyorlardı. Yakalananlar da "abi biz arkadaşla gezmekten geliyoruz" diye kıvırmaya çalışıyordu..

Özetle, mahalle güzel şey. İnsana mahallede yaşadığını hissettiren de yıllardır. Tabii insanların insanlıktan nasibini almış olmaları çok önemli..

24 yaşındayım, ailem 40 seneden fazladır aynı evde yaşıyor. yaşadığımız apartmana yapıldığı zaman taşınmışlar, geriye sadece 2 aile kaldı eskilerden. ama yeni gelenler de hemen uyum sağladı, sağlayamayan bir kişi oldu, o da satıp gitti zaten.

ben ise, annemler başka yere taşındıklarında bile babanem ve dedemle kalmaya devam ettim. doğduğum evden hiç ayrılmadım. bu kadar zamandır da hiç sıkılmadım. çünkü artık ev dendiği zaman aklımda sadece orası canlanıyor. hiçbirimiz - babam hariç - bu evden taşınmak istemiyoruz. babam ise, mantıklı düşündüğünden evin bize küçük geldiğini ve daha büyük bir yerde oturmamız gerektiğini söylüyor. yine de böyle bir planımız yok :)

evde yaşananlarla da alakalı aynı evde yaşamak hakkında hissedilenler. iyi şeyler yaşadığım için bu evden ayrılmayı düşünmüyorum bile. her noktasında emeğim/emeğimiz var. yeni, büyük ve güzel bir evde bu huzuru bulmam için bir 40 sene daha geçmesi gerekir.

5 yaşında taşındık, 18-22 ve 26-30 arası hariç hep buradaydım. bir gün taşınırsak çok üzülürüm.

en.wikipedia.org

www.youtube.com

(bkz: wasted years)

Biraz top 10 film müzikleri listesi gibi oldu ama benimkiler bunlar;
-The Sacrifice - Michael Nyman
www.youtube.com

-A Beautiful Mind - A Kaleidoscope of Mathematics
www.youtube.com

-Apollo 13 "final theme" James Horner
www.youtube.com

-Grand Central (K-Pax soundtrack)
www.youtube.com

-Gladiator - Now we are free
www.youtube.com

-The Kiss - The Last Of The Mohicans
www.youtube.com

-Top Gun - Highway to the Dangerzone
www.youtube.com

-Dragon: The Bruce Lee Story
www.youtube.com

-Transformers: Arrival To Earth
www.youtube.com

-Limitless Soundtrack - Happy Pills
www.youtube.com

üretilecekse solidworks. zira 2d teknik çizim export özellikleri falan var. her alana göre değişik modüller vs.

render alınıp sergilenecekse 3ds max