bir kıpır kıpır olma durumu oluyorsa yakışıklı olur, kız değilim ama katılacaklardır eminim.

yakışıklı soğuk nevale, çok tatlı göze de gönle de hitap eder. net.

ağzı, burnu, kaşı, gözü, boyu posu, endamı güzelse çok yakışıklıdır.
gülüşü, bakışı güzel, sempatik, konuşması, sohbeti iyiyse çok tatlıdır.

yakışıklıyı beğenirim, tatlıya birşeyler hissederim :)) benim için fark bu, tercih dersen yakışıklı genelde etkilemez sadece fizikseldir, beğenirim ama tatlı ise duygular işin içine girer :)

tatlı olan mehmet günsur, diğeri ise kıvanç tatlıtuğ mesela. tatlıya daha iyi bi örnek bulaydım iyi olacaktı ya neyse.. yani tatlı olan sempatik diğeri ise bildiğin yakışıklı adam.

tatlı dediğin oğlan çocuğudur, yakışıklı erkektir.
erkek adam tatlı olmaz, taş çatlasa "hoş" olur.

(gerçi genç kızlar cevap verse daha anlamlı mı olur bilemedim, ben 42 yaşımla, "kadir inanır"la büyümüş bir nesli temsil ediyorum zira)

kız değilim ama tecrübelerime göre tatlı = yakışıklı değil. bir kız sana tatlı dediyse bunu hakaret olarak alabilirsin.

ahaha tatlı hakarettir diyen bile olmuş ilginç :D

benim ve arkadaşlarım için (ki %95'i kız olan bir bölümde okudum);

-yakışıklı: estetik olarak ağzı burnu düzgün, öyle baktın mı bir daha baktığın,ama hakkında daha fazla bilgi sahibi olmadığın erkek. yani fizikselden öteye geçmez yakışıklı tanımı.
-tatlı/çok hoş: yakışıklı sayılabilir, belki ortalama bir fiziği vardır ama konuşması, gülüşü davranışları ile birleştirir bunu ve çok tatlı bir şey haline gelir.

tatlı bebek yüzlüdür, yakışıklı seksi ve erkeksidir.

tatlı -> hmm biraz elektriklensek keşke, keşke biraz ilgilense peşimden koşsa da öyle versem.

yakışıklı -> offf anında veririm!

hoş -> ya vericem ama kafama bir şeyler takılıyor. sorun nedir ben de bilmiyorum, amaan verdim gitti..

karizmatik -> kimbilir kimlerle takılıyordur bu, hiç şansım yok. bakarsa şaşkınlıktan boşalırım.

buji meme yapinca zimparalamak gerekiyor. o cikar. bi de 88-89 cikar belki.

önceki 3-4 yılın sorularına telefonundan falan bak, hep aynı sorular çıkıyor mecburen zaten.

giriş belgesinde yazıyordur sınav saati

Ülkemizde 20 milyonu aşkın ehliyetli sürücü var. Sınav saatini tutturursan geçersin.

www.eksisozluk.com

oluyor, hatta bundan çok uzun yıllar önce liselere giriş sınavına girerkenki sabah kafamda bir ankaralı turgut şarkısı çalarak uyanmıştım ve bütün sınav kafamda tekrar etmişti şarkı, çıldıracaktım adeta.

6 aydır kulağımda evli mutlu çocuklu çalıyor. öyle birden bile aklıma geliveriyor melodisi. ama bir kere bile oturup dinlemişliğim yok şarkıyı isteyerek. hep o lanet cafelerde açık olan powertürk yüzünden mk.

bana göre süt onlara göre çikolata.

önce maske zannettim anlaadım ama sonra farkedince sesli güldüm. bence komik=)

baya komik.

karatay yine geldi buraya
hakkınızı arayıp sormaya
geride kalanları uyarmaya
beraber olup carteli kurmaya
elini vicdanına koyup da söyle
bu hayat ne kadar sürecek böyle
cartel deyip de geçme
bize güven de yanlışı seçme.

not; bazı yerleri doğru olabilir. ama bu tarz şeylere, hatta artık televizyon haberciliğine bile güvenemiyor şahsım.

kola iç demiyorum ama koladan ziyade şekerle alakalı bu yazılanlar.

çok mantıklı gelmedi bana yani kola içince açlık hissi tatlı isteği filan olmadı.
ha benim vücudum deneylik istisna bir yapıysa bilemiyorum tabi.

abi yapmayın Allah aşkına ;

1. İlk 10 dakikada: Kanınıza hemen 10 çay kaşığı kadar şeker girer. Bu normal günlük dozun 100 katı kadardır. Bulantınızın olmamasının nedeni içinde bulunan 'fosforik asiddir'.

10 çay kaşığı şeker günlük dozun 100 katı imiş , yani bir insan günde 10/100 = 0,1 çay kaşığı şeker mi tüketmeli ? güldürmeyin beni , şu zamana kadar günlük ihtiyacımızın on bin milyon katı şeker tüketiyoruz o zaman ( gün içersinde içilen çaylar, tatlılar , reçeller ohoooo , ölmüş olmamız lazım ) bana gerçekçi gelmedi

3 seneden beri ciddi olarak azalattım ayda yılda bir içiyorum aramıyorumda dediği gibi taze sıkma meyve suları iyidir.
edit: wc temizleyen bile var la bunla :D kaldı ki biz içiyoruz

kola her türlü zararlı. adamın dedikleri de doğrudur büyük ihtimalle.

nasıl da savunmaya geçmişler kolayı nerdeyse protein kutusudur diyecekler aman ha sakın bırakmayın kolayı bir 5 yıl falan daha yaşarsınız yanlışlıkla

zararli tabi guzel olan her sey gibi. biz de sonsuza kadar yasamicaz.

ani açlık hissi, kan şekerinin aşırı yükselmesi vs glisemik indeks yüksekliğiyle yani şekerle alakalı bir durum. kafeinin etkilerinden bahsedilmiş bu da sadece kolaya özgü bir durum değil. kahve varsa hayatınızda aynı etkiye maruz kalıyorsunuz demektir. dopamin artışı da kafeinle ilgilidir. Kafeinin çikolatada bile olduğunu unutmamak lazım. Tabii ki kolada daha yüksek miktarda. Burda bahsedilenler direk kolanın zararları değil ve bunun kolanın savunulmasıyla da alakası yok. Asidik yapısı, mideye zararı, karbonmonoksit içeriği gibi daha kola spesifik zararları sayılabilir.

Şekerden ve kafeinden uzak durun demeye çalışmış aslında. Meyve suyunda da şekerin fruktoz hali var ki bu da beslenme uzmanları için masum mu değil mi hala tartışılan bir konu.

kola bin derde devadır.

dr. karatay da karatay diyetiyle gündeme gelmiş canan karatay olsa gerek.

taze sıkma portakal suyu satıcıların oyunu bu.

mythbusters'ın bir bölümünde kolaya diş attılar, diş bir kaç güne erimeye başlamıştı bile. isteyen araştırabilir.

@freekara:

şeker artar ve insulin artar ve kontrolsüzce artan insulin şeker artmasına neden olur.

bu işin basit mantığı bu.

ama bazı maddeler şekerli OLMADIĞI HALDE insulini arttırabiliyor.

sorun da burada.

glisemik indextir falandır filandır hepsinin MANTIĞI burada.

yani efendi cici bir ton balığı ye 300 kalori.

ama çukulata ye o da 300 kalori.

"e ama ikisinin de kalorisi aynı oleyy" DEĞİL.

Ton balığı insulini yavas yavas yerınden kaldırıyor sakince. ama çukulata ınsulinin dengesini alt ust ediyor.

yani KALORİSİ DEĞİL insulinin ayarını ne kadar bozdugu onemli.

insanoglu basıt bir avcı. geyiği yakalayınca yemesı lazım. o nedenle bir anda yuksek mıktarda kalorı alması COK DA SORUN DEGIL esas sorun bu gıdanın kana hızlı karısıp ınsulını cıldırtan bır gıda olup olmaması.

işte sıfır kalori denilen gıdaların sorunu bu. kendisi kalorisiz ama insulinin ayarı ile oynuyorlar.

yani konu masumluksa:

300 kalorılık ton balıgı çok çok çok çok masum.

300 kalorılık cukulata cok cok cok hain.

0 kalorılık kola en en en hain.

insan ırkı bu yapay gıdalardan dolayı -böyle giderse- dunyadan silinecek.

çünkü:

1. bu gıdalar o kadar haince uretılıyor ki, bir kez alısınca karsı koymak cok cok cok zor.

mesela 40 dogumlu babam cukulatanın ne oldugunu bılmezdı. ben 80 dogumluyum cukulata ve kola severım ama cıps ve katkılı yogurt bılmem. yeni kusaklarda da ıse eklenerek gıdıyor bu.

2. kısır dongu var işte. kan sekerı anıden dusunce anıden yukseltıcek seylerı yıyınce anıden dusuyor ve anıden yuksel...

ve sonuc: ınsulının ayarının bozulup vucudun buna duyarsız kalması şeker hastalıgı.

seker hastalıgı körlüklerde, bobrek yetmezlıklerınde, organ kesılmelerı - amputasyonlarında 1 veya 2 sırada.

3. aynı sey kalorı harcamada da var.

nurtapoz hanım "şekerim ya 1 saat yurusem 5km hız ile 500 kalori harcarım ama bızım osman 10ile koşuyor, saatte 1000 kalori harcamak için ama 15dk da yoruldugu ıcın ancak 250 kalori harcıyor osman salak ama ben zekiyim ne gerek var koşmaya al işte yürüsene" diyor ama yanlış diyor

çünkü böyle BİR ŞEY YOK.

bu sporda harcanan kaloriyi, FİZİK DENKLEMLERİ İLE BULUP içler dışlar çarpımı ile formulize eden adamın ben....

fizikte durum böyledir ama canlının BUNA TEPKİSİ çok farklıdır. içler dışlar çarpımı ile olmaz bu iş.

yoğun spor, HAFTADA 3 DAKİKA İLE bile insulin direncini düşürüyor:

www.bbc.co.uk

spor salonlarıdır yok efendim renkli aletlerdir DEMİYORUM. nefes nefese kalacak, sizi yoracak (hit, high intense traing..) sporu HAFTADA 3 DAKİKA yapsanız bile fayda göreceksiniz. sporun adı cinsi de önemli değil ha air squat ha ip atlama veya neyse.

yani yemek yerken önemli olan kalorisinden ziyade tatlandırıcı olması olmaması spor yaparken de önemli olan kalori harcatmasından ziyade patlayıcı tarzda egzersiz olup olmaması. yoksa balıketi olup gayet sağlıklı olabilirsiniz veya tığ gibi olup şeker hastası olabilirsiniz.

durum bu işte. 100bin sene önceki mağara yaşamına yaklaşmak.

tabi yüksek yogunluklu spor hem beden saglıgı hem cınsel hem ruhsal her yonuyla saglık getırır.

sonuc: insan = basit bir avcı. ona göre yaşamaya çalışın.

bu konudan ayrı bir yere geliyorum:

eğer evrim gerçekleşiyorsa, ve bir süre sonra insan vücudu bu duruma alışırsa insanların soyu tükenmeyebilir de. ilk zamanlarda çiğ yediğimiz eti artık yiyemiyoruz mesela. ya da o kadar çok yiyemiyoruz. he biz ölürüz ama sonra alışabilir de insanlık bu duruma :D

karatay'ın dediklerinin çoğuna katılmıyorum - daha doğrusu bilimsel kanıtlarla gelmeyip biraz bilgim olsa anatomi hakkında, edebiyatçı halimle getirebileceğim yorumları yapıp (kendisi aksini iddia edebilir ama dışarıdan görünen bu) kitap yazması bana güvenilir gelmiyor. bakın şöyle araştırma yaptım/yapılmış demiyor. sadece "bu hormon tetiklenir, şurası şöyle olur, damarları tıkayan kolestrol değil pıhtılaşma" diyor. daha biz edebiyatta bile kaynağını göstermeden makale yazamazken böyle yazıların çıkmasını çok doğru bulmuyorum. eğer sağlam bir kaynak olması istenseydi, yaptığı çalışmaları, mikroskobik görüntüleri, ya da yapılan deneyleri de paylaşabilirdi.

kolanın zararı bilinen bir şey, "bakın doğru bir şey söyledim" demek kolay bu konu üzerinden -ve tabi güven kazanmak da.

@pokerface:

insanlıgın soyu tükenecek derken, mecaz da var burada elbet.

çiğ etten şu anki duruma gelmemiz milyon yıl aldı ama bu tatlandırıcılar vs vs tarihi sadece 30 sene kadar.

hatta bu kadar erişilebilir ulaşılabilir olması ancak 20 sene.

benim çocuklugumda bile, çukulatalar beyazlamış tatsız halde olurdu. insanın yiyesi gelmezdi. ama artık buzdolapları var şu nakiller hızlı vs vs vs.

yani sigara da bu kadar yaygın ve ulaşılabilir olarak ancak 100 senedir hayatımızda var hatta daha kısa süredir.

belki 3-4 milyon yıl sonra insan ırkı buna da bağışık olacak ama "azıcık" vakit alacak.

evet biz ölürüz ardımızdaki 10bin kuşak ölür gider ayağı kesilip kör kalarak ama evet belki 3-4milyon yıl sonra neler olur bilemiyorum.

karatay ve diğerlerinin dediklerine gelince:

kitabını alıp incelemedim ama yazdıklarının ciddi bir net referanslıdır. daha da az bir kısmı "gözlemdir". ki darwin'in de 150 yıl önce dünyayı sarsan bir eser yazmasının gücü buradan gelir.

darwin'in de kitaplarını okusanız yok efendim kuş üreticileri ile mektuplaştım falan filan der. gözlem önemlidir yani.

taş devri kitabında da "bence şudur budur" demiyor.

kaldi ki tatlandırıcıların zararları glisemik index vs vs hepsi bilimsel.

zaten de elimizde 2bin tek yumurta ikizi olsa bunun bin tanesine sadece mağara diyeti yaptırsak geri kalanına sadece cips kola versek 50 sene gözlemlesek...

tıpta deneyler bu nedenle çok sıkıntılı, "bir sisteme ne kadar çok giren çıkan varsa o sistemi kontrol etmek o kadar zordur"

her şeyi sabitlemek ve tek şeyi değiştirip gözlemek çok zor o nedenle de gözlem çok önemli.

ama mesela tip 2 diyabette tek yumurta ikizlerinde ciddi farklar olabiliyor ama tek tek bunların dökümünü almak o kadar da kolay değil.

kalori işin EN ÖNEMSİZ KISMI.

mesela 2000 kalori alması gereken göbekli bir amcaya günde 1000 kalorilik snickers verelim.

ne olur zaman içinde?

hem kilo veremez. kan şekeri artar, insulin artar, yıkım azalır.

verse de şeker hastası olur....

kalori kalori kalori diye bu kadar anlatılmasının nedeni bu. kaloriyi azaltmak basittir ama

sağlık = kalori değil.

kaloriyi aldıgınız yer, gıda önemli...

evet kola zararlı ama internette de zararları abartılıyor. ama zararlı sonuçta. iyi bir içecek değil.

beykentte amerikan kültür derneği var orada ders alınca dans dersine ücretsiz giriyorsun üst katta. demek ki normalde de dans dersleri var. bi sor istersen.

50ye anca takı tasarım kursu falan bulursun.

beylikdüzü kültür sanat derneği yeterli talep olmadığı için açamadı dans kurslarını ! bir grup toplayıp gidersen belki birşeyler olur ! hemde çok cüzi bir rakama ! kolay gelsin

hastanın yalnız uyanması çok acıklı çünkü, yanında sevdiği birini görünce morali düzelir hemen. bu benim dediğim de hiç bakıma gerek duymayan hasta için (var mıdır bilemem), gerisini altta açıkladılar zaten.

kendi başınıza tuvalete gidemez durumda iken refakatçinin ne kadar önemli olduğunu anlarsınız bence.

Anne babanin o halde oldugunu dusun. Sen devam edebilir misin gunluk hayatina hicbir sey olmamis gibi? Insan gozunu bile kirpamaz oyle bir durumda. Neresi mantiksiz anlamadim acikcasi.

hiç kimse hastanede refakatçi kalmak istemez. acaip sıkıcı ve iç karartıcı bir ortam ama mecburuz yani :/ tuvalete götürmek gerekir, yalnız hissetmemesi gerekir vs vs

ben hastanede yattigim sürede yanimda refakatci yoktu,gerek te yoktu zaten.ama insan yaninda birini ariyo.

genelde böyle hastalar degil fakat kendi isini birisinin yardimiyla yapacak kisilerde refakatci olayi oluyo.gerci türkiyede genelde her hastada biri oluyo aileden.zaten onlarda evde oturup seda sayan seyreden,hayatinda bayramdan bayrama gördügümüz kisiler oluyo,ama merakli zaten onlar böyle seylere.ondan bahsettiginiz sey cok cok dogru degil.

hastahanede yatacak kadar hasta olan bir insan ile ilgilenek gerekir.

Rahmetli dayım hastahanede kaldığında ben refakat etmiştim o zaman anladım neden gerek olduğunu. Dayımın ağrıları için ağrı kesici verip gidiyorlardı. Ama gece tekrar ağrımaya başlıyordu ve sadece ovunca rahatlıyordu. Hemşire veya doktordan isteyemez bunu ve onlar da gelip ovmaz ki. Biraz da bu şekilde düşün. Evet hastahanede tabii ki akıyorlar hastaya fakat bazı durumlarda bir yakının olması çok daha rahatlatıcı olur hasta için.

Bir gece o kadar rahatsızlandı ki ne yapacağımı şaşırıp nöbetçi doktoru çağırdım ama doktora iyi olduğunu söyledi.
Ertesi gün annem geldiğinde ona söylemiş ne olduğunu, adamın belden aşağısı su toplamıştı ve testisleri şiştiği için sonda rahatsız etmiş onu. Bana bile söyleyemeye utandığı şeyi doktora hiç söyleyemedi ve kardeşine yani anneme söyledi. Bu gibi durumları da düşün. Herkes bazı konularda rahat olamayabilir ve böyle durumlarda yanında rahat edeceği bir yakının olmasını ister.

Olayı sadece tıbbi bakım olarak gördüğün için böyle düşünüyor olabilirsin.

Meramimi anlattamadim. Hastabakici refakatci degil. Uyuyan yogun bakimda olan insanlardan hastalardan bahsediyordum

0çünkü insanların içi rahat etmiyor. evet orda beklemek mantıksız ama evime gideyim burada durmamın bir faydası yok diyemiyor insan. hiç bulunduğun ortama sığamadığın, yerinde duramadığın olmadı mı? öyle bir şey. o insanın varlığına yakın olmak istersin elinden bir şey gelmese dahi. olay budur.

o hasta ebediyete kadar uyuyacak mı?

Hayir. Yogun bakimda falan oldugunu dusun.

çünkü yakınında olmak istersin. yanında olduğunu hissetsin istersin. gözünü açtığında orda olmak istersin. asıl önemlisi, gözünü açacağını umut edersin. o yüzden oradasındır..

duyduğum değil ama gözlediğim.

tamamen beş para etmez bir içerik ve öneme sahip olmasına rağmen milyar dolar para kazanıp insanların da 24 saat ilgisini çekmekte. tv'den bile daha kötü bir oluşum. (tv'de "iyi" şeyler var en azından)

ne kadar doğru bilmiyorum. facebook kurulma aşamasındayken bir grafitici gelmiş şirkete. bir şeyler yapmış duvarlara. bizim elemanlar da "abi biz daha yeniyiz, para yok. gel sana hisse verelim" demiş. adam kabul etmiş. şimdi 250 milyon doları varmış.

ne kadar grçek bilemem. araştır bir.

5 milyon hesap sahibi ölü şu anda.

ayrıca sana şurdan www.google.com.tr ekmek çıkar aga.

şoyla mal müdürleri mevcut. bu yüzden hesabımı kapatmış bir insanım. bence çok ilginç. (git: alkislarlayasiyorum.com)

cd ölse bile disc teknolojisi ölmiycek daha uzun bir süre. dvd ve bluray yaşamına hızla devam ediyor hala.

müzik sektöründe bolca kullanılıyor. kullanılmaya da devam edecek.

itunes amazon öldürür o müzik sektörünü baldur.

yeni macbook pro da optik sürücüsüz geliyor. söylediğiniz gibi olay online mağazalara kayıyor tamamen. yine de benc ekonsollarda, özellikle ps3'te bir süre daha dayanacaktır.

biz ise türkiye olarak adil kullanım ve benzeri moronik uygulamalarla daha uzun yıllar optik sürücüleri hayatımızdan çıkaramayız derim.

bizim evdeki ömrü bitti. kaset neyse o.

aynen hacı en son 3-4 yıl önce kullandım ben de sanırım. eskiden her ay 50'lik cd alırdım indirdiğim divxleri falan yazardım hey gidi. geçen gün tüm o cdleri attım hatta attığım gün aynı buna benzer bir soru da ben açmayı düşünmüştüm :)

artık istediğim filmin 5gblık bluray'ını çok kısa bir sürede indirebiliyorken 700mblık cdlerini napayım dimi :)

kullanılmaya devam edeceği falan da yok. cd nin geleceğindeki tek seçenek ölüm. zaman meselesi sadece. pratikte öldü bile diyebiliriz zaten. son anlarını yaşıyor.

"müzik sektöründe bolca kullanılıyor ve kullanılmaya devam edecek" diyen arkadaş şu haberlere baksın bi:

yahoyt.com
www.teknolojimix.com

görüldüğü gibi Sony, Universal, EMI gibi en büyük müzik şirketleri birkaç sene içerisinde cd üretimini durdurma hazırlıkları yapıyor.

buyrun bu da başka bir haber: cadde.milliyet.com.tr

yakında kaset gibi, plak gibi olacak işte.

avrupa yakasi, kustepe girisinde bi apple servisi var (mecidiyekoy yonunden kustepeye saparken parkin orda, kosedeki pastanenin ust kati.. adini unuttum mekanin) daha once kullandim (garantili imac'lerin cesitli problemleri icin kullandim) memnun kaldim.

servis 100lerce lira fiyat cekerse,ve icinize sinerse japonla yapistirin. sadece metal birlesim yerlerini.

vücudunun ihtiyaç duyduğu bi uyku süresi var, onu aşarsan bir o kadar daha uyumak istersin demişlerdi bana. bilimsel bir açıklaması var mı bilmiyorum.

ama senin uyku ihtiyacım 6 saatse 6 saat uyu o zaman.

daha önceden tıp okuyan bir arkadaşımla konuşmuştum uyku konusunda. onla konuştuklarımın hepsini hatırlamıyorum ama şunları anlamıştım: rem, derin uyku gibi çeşitli evreleri var uykunun. bu evrelerden biri daha önemli, eğer o sırada uykun bölünürse kendini yorgun hissediyorsun, bu nedenle uyanacağın zamanı diğerlerine denk getirmen gerekiyor. ve anladığım kadarıyla, uyku periyodik bir şeydi, hatta bir ara kendimde de gözlemlemiştim bunu. 2.5, 5 ve 7.5 saat uykunun yetip 9 saatin yetmediğini gözlemlemiştim (ya da kendimi inandırdım.). daha detaylı bilgi için bence uykunun evrelerini araştır.

lynda.com

lynda.com

lynda.com

youtube yerine burdan ogren gerçekten öğrenmek istiyorsan.

adobe cs5'ten kastınız premiere ya da after effects ise kadir köymen'in anlatım videolarıyla başlayınız.

ha eğer photoshop ise kastınız, ne öğrenmek istediğinize bağlı biraz.

fotoşopdan anlamadığın biraz bariz. o yüzden googleden "fotoğrafçılar için photoshop" olarak araştırısan ve chip'in dergisini pdf olarak bulursan işine çok yarar.

Hangi ildesiniz bilmiyorum ama eğer İstanbulda'ysanız çemberlitaştaki il milli eğitim müdürlüğüne gidip "İL EĞİTİCİ FORMATÖR ÖĞRETMENLERİ"nden birinden yardım isteyin.Geri çevirmezler kendileri de bu proje de istanbuldaki tüm pilotlarda eğtim veriyorlar.onlara ulaşın.

Şu açıdan da bakılabilir, bebek ağlamasından rahatsız olanlar neden toplu taşıma araçlarına biniyor, neden araba almıyorlar?

her bebek sahibi olan araba almayı beklerse ohoooo
memlekette herkes çok para kazanmıyor,
sonra neden trafik var neden bu kadar çok araba var trafikte....

söylediğin şey çok saçma, ne yapılsa tatmin olmazsın.
arabası var ve bindi diyelim tamam bu sefer de diyeceksin ki neden sokağa bebeğiyle çıkıyor bakıcı tutacak parası yok mu diyeceksin gider böyle yani :)

@2 haklı beyler.
üremek her canlının hakkıdır wessago kardiş. mülkiyetten bağımsız bir hürriyet, hatta ihtiyaçtır.
hani devlet ücretsiz eğitim-öğretim sağlasın, öğrenim hakkımızı istiyoruz diye ağlanıyor ya insanlar, ilköğretimden sonrası hak değildir mesela, imtiyazdır. bir sincapın öğrenim hakkı yoktur örneğin çünkü aklının limitleri bellidir. üremek haktır ama.

esasında adamın haklı olduğu konular var. mesele araba meselesi değil de bi çocuk sahibi olmadan önce o veledin büyüyüp eşşek kadar olup orada burada tatsız trollük peşinde koşma ihtimalini de göz önüne almak lazım. böyle çocuğum olmasını istemezdim şahsen :)

adamın demek istediği insanlar çocukları olmadan önce neden biraz geleceği düşünmüyor. haklı bence ama bazı insanlar var böyle bir imkanı olması mümkün değil. yapacak bir şey yok. üremeye karşıyız, bebeklere karşı değiliz.

10 çocuk yapıp mendildi, ayakkabıydı sokağa salsa, çok kısa zamanda altına sıfır arabayı çeker zaten.

tabii canım zaten fakirler ölsün, çocuk yapmayı bırak... parasız yaşanır mı yahu!!!

işte üremek hakmışya onuyapıyorlar zaten başka şeye basmıyo kafa @up

Bu arada lüks otobus firmalarında dikkat ediliyor örneğin varan da kk de metro suit (ankara seferlerinde) Genellikle yolcu yalan söylemezse belirli yaşın altındaki çocuklar yol huzurunu bozmakta bu bir gerçek o yüzden sen parasını bastırıcan bunlara binicen. yeni başımıza geldi ankaraya gezi düzenlemiş arkadaşlar (beim bir arkadaşımda katılıyor) gidiş dönüş 40 tl ye 20 kişilk bilet alınmış dedim ben asdece 45 tl veriyorum otobuse gitmek için inci diye bir firma he bu kötü demek değil seyehat etmedim yorumda yapmıycam ama durum bu firmaların up hizmetlerine devam.
edit : >>

ya da hiç gördünüzmü uçakların bussines'ında çocuk ve çocuk ağlaması ses gürültü. şimdi biri çıkıpta benim başıma geldi derser bilmiyorum ben yaşamadım.

sadece ilk cümle olsa hak verecektim sana, çocuğun geleceği ile ilgili diye. sonra ikinci cümlen işin içine etti açıkçası.

adı üstünde bir defa toplu taşıma. ister yaşlı biner, ister genç ister bebek.

bir insanın arabası olabilir, ama sırf o gün gıcıklığına otobüse binebilir. buna da kimse karışamaz. hem bebek o ağlayacak tabi, hepimiz ağladık zamanında, hiçbirimiz etrafa gülücükler saçarak büyümedik.

@mmt, bir gün olur da çocuğum olursa sana inat tüm business'larda çocuğumla seyahat etmeyi düşünebilirim.

Asıl soru, araba kullanabilmek için ehil olduğunu ispat etmeni isteyen devletler, neden çocuk sahibi olmak isteyenlere bunu sormuyor? Üremek her canlının hakkı, sonuçlarından başkaları da etkileniyosa durum değişebilmeli. Her isteyen araba süremiyorsa, ehliyet lazımsa, çocuk sahibi olmaya da ehliyet gerekmeli. farkındayım bu bambaşka bi konu ama az da olsa benzer şeyler söyledim sanıyorum

general mobile dağıttılar galiba.

fatihprojesi.meb.gov.tr
adresinde yazdığına göre samsung ve general mobile.

www.teknoseyir.com

hafizam beni yaniltmiyorsa.

1.hayir
2.gaffar okkan suikasti
3.delil yetersizligi yada kanun boslugundan dolayi saliverildiler ve kactilar
4.pkkdan ziyade taliban gibi din adina kendi ideolojileri ile celisen kisi ve kurumlara dusmanlar

2-hüseyin velioğlu'nun öldürülmesi ( (bkz: 17 ocak 2000 beykoz'daki hizbullah evi baskını) )
4-şu an herhangi bir durumda değil, büyük ölçüde dağılmış vaziyette. pkk ile durumu devlet desteği vs. olayları biraz karışık biraz, şu sayfa bir özet verebilir www.sendika.org

1:Hayır
2:Kontrolden çıkmaları.Hain Terörist Apo'nun yakalanmasına paralel ortaya çıkan süreç.
3:Yürütme- Yargı arasındaki sürtüşme.
4:Talimat bekliyorlar.Amaçları yok. Hayır.

bu konuda son dönemde harika bir belgesel ve kitabı çıktı. Mehmet ali birand'ın son darbe isimli kitabını ve belgeselini şiddetle tavsiye ederim.

abartakus +1

28 şubat bir darbe değildir.

bence yapabileceklerin,
-şablon değiştir, uyum sorunu olmayan bir şablon bulabilirsin belki.
-fotoğrafları "ayı" kadar koyma. küçük koy. ha tıklanınca büyüğü çıksın istersen o ayrı bir şekilde oluyor sanırım ama ben wp kullanıyorum. o yüzden çok bilmiyorum nasıl yapacağını. ve fakat fotoyu ekledikten sonra köşesinden tutup küçült (word gibi falan) o zaman tıklayınca büyük hale gider.

blogger arayüzünde fotoğrafı ekledikten sonra yukarıda html düzenle kısmı bulunur. html yazar. oraya gir. orada bir sürü harf-şekil olacak. fotoğrafın boyutunu gösteren sayıları bul. genelde 427-640 filan olur. onları değiştir. her seferinde de önizleme yaparak kontrol et. ya da en kestirme yolu fotoğrafın boyutunu düzelt. o en kolayı. zaten arayüzde bulunuyor o ayar..

ya mesela sonunu çok mu uzatmışım ? son iki paragrafı kısa mı kessem ? tavsiyelere açığım.

güzel olmuş da, son paragraf bitse de yollasam der gibi olmuş.

Gayet iyi olmuş.

ilk cümleden söyleyeyim. türkçede sert sessizlerle biten kelimelerin aldıkları ekler de yine sert olur.
(bkz: yumuşak sessizlerin sertleşmesi)

yani, fuat'dı değil, fuat'tı olacak. ama şahsen göze daha hoş göründüğünden "idi" olarak kullanıyorum ben.

soğuğu bilemem ama mutfağına alıştır kendini..

alistircak bi durum yok,ciplak denize gir kisin istersen ama orda zaman icinde aliscaksin.

abartilcak,gözde büyütülcek bi durum yok.

buzluga kafani soksan hergun birkac saat...

neresi olduğunu bağlı. mesela kanada'nın kuzey tarafları çok soğuk olmasına rağmen, yaşam standartları o kadar düşük değil. ısıtma sistemleri çok iyi mesela. rusya'nın kuzeyinde şartlar daha zorlu olabilir mesela. bir de dışarda mı çalışman gerekecek? alaska'da çalışanlar geldi o zaman da aklıma. soğuktan yeterince korunacak giyinme yollarını öğreneceksin :)

oraya gitmeden alışman mümkün değil. gerçi oraya gittikten sonra da alışman mümkün değil.
soğuğa dayanıklık genetik bişey bence. biz kat kat giyinirken, yün içlikler termal bodyler, yün kazaklar vs vs vs adamlar bir tşirt bir hırka üstüne bizim buralarda baharlık denilen montlardan hooop sokaktalar. soğuğu hissetmiyolar bile. hem genetik hem de çocukluktan gelen bi eğitimle soğuğa alışma. mesela finlandiyada bebekleri kışın balkonda yatırıyorlarmış ki soğuğa dayanıklı olsun. (bunu bi finli söyledi, kıçımdan uydurmuyorum) istersen şimdiden başla balkonda uyumaya :)
gittiğinde ilk şoku atlatmak için en az 1 ay önceden vitamin almaya başla. hem hava değişiminin çarpmasını önlersin hem de grip nezleye karşı önleyici olur. yanına da bol bol vitamin ve ilaç (supradyn, aferin, katarin vs) al. orada ilaçlar çok pahalı. ha bi de şu var, orada hava kuru ve temiz olduğu için grip olan da pek görmedim.

muhtemelen erasmusla gideceksin. muayene ücretini okul karşılıyor ama ilaçlar senden. gerçi doktorun reçetesini ve eczanenin faturasını saklarsan döndüğünde seyahat sigortasından paranı alabiliyosun ama, benim anadolu sigartoyı arayarak ödediğim telefon faturası ilaç parasının iki katına ulşaınca uğraşmaktan vazgeçtim...

pilates

günde 2.5 litre su + 2 bardak yeşil çay , her gün 20 dakika tempolu yürüyüş, kızartma asla yok, tatlı ve şeker az. akşam 8 den sonra da hiç bir şey yemeyeceksin pardon yemeyecek.

elma sirkesi ve bal ama mide problemi yoksa. ölçüsü 1e 1.

yeşil çay günde 2 bardak
şeker yerine meyve. çok şeker gerektiren şeylere de sakarin veya tatlandırıcı ama çok arada ben mesela sabah kahvaltıda çok şekerli çay içerim o yüzden tatlandırıcı kullanırım ama başka zaman kullanmam. çok iyi değil

pilates cevabını beğenmemişiniz belli ki ama tanıdığım bi teyze pilates ve düzenli yürüyüş yaparak kurtuldu fazla kilolarından.

1. steve ve jimmy ayni kisiler.. jimmy, aslinda zengin ve egitimli ama biraz da kacik bir ailenin cocugu ve ailesi onu universitede doktorluk okuyor saniyor.. steve ise jimmy in southside da takilir ve kanunsuz isler yaparken kullandigi, kendini gallagher lara tanittigi ismi.. onu öpen fistik gibi sarisin hatundan kastin, evine gittinde, kapida abisinin yaninda öpen hatunsa, -emin degilim, ancak- abisinin karisi.. dedim ya biraz garip bir aile.. cok da girmediler oralara..

2- dahi cocuk uni ye gitmedi. ama sakalli adamla el altindan gene enteresan isler yapiyolar.. tam olarak nereye kadar seyrettin bilmiyorum, ancak 2. sezonda isler karisiyor bayaa o profesörün tarafinda.. sakalli adamin yanindaki kiz dedigin eger sarisin kizsa, zaten kiz arkadasi gibi bir sey o lip in.. danielle kim hatirlayamadim simdi..

@raizti +1

cmd ve -'ye basın sayfayı küçültün. öyle alın. aklıma bu geldi benim.

evet benim de aklıma öyle geldi ama o zaman da fotoğraf çok küçük olyor gene istediğim gibi olmuyor gene istediğim gibi değil.

firefox'la ac sayfayi ve firefox'a screengrab eklentisini yukle..

deniycem..

edit: oldu eyvallah.

cmd + shift + 3
masaüstüne kaydeder.

cmd shift 4 yapınca da istediğin yeri kesebiliyormuşsun...

komik...

dediğiniz gibi düşünseler sevmezler.
demek ki böyle düşünmüyorlar.

türkiye'deki izleyici tip komedisi seviyor.
alternatif yok.

absürd komedi bu aralar baya prim yapıyor ondan..

orçun karakteri gaffurun aynısı olmuş yinede komik, içerik güzel

eleştirilerinin bir kısmına katılıyorum fakat ''karakteri olmayan'' kısmı bence doğru değil. ben mesela sadece açılay ve çağatay koçtuğ karakterleri için izliyorum diziyi. internetten izlediğim için de onların olmadığı bazı sahneleri atlıyorum, böylelikle 2 saatlik dizi 1 saat civarlarına düşmüş oluyor. mesela olgun şimşek ve irem sak'lı sahneleri banko atlıyorum.

bunun dışında şu son zombili bölümdeki çoğu sahne bence o bayılarak izlediğimiz amerikan komedilerine taş çıkartır. gülse birsel avrupa yakası'ndaki ritmini yakalarsa gayet keyifli bölümler izleriz diye tahmin ediyorum. en azından şu son bölüm bana bu umudu verdi.

kendini tekrarlayan aynı tip espriler yapılan ve cok cıvık olmayan sahneler benim hoşuma gidiyor.
insanın arada gülmeye de ihtiyacı var. ne kadar kötü bir şey olsa da farketmez bence.
not: ben çok gülüyorum yukarıdaki sahneler haricinde

kim yahu onlar ? okumamışlar sanırım.

pikçır çok unrelated bi kere onu söylim.

ikincisi ben erasmus yapmak için kandırma olmasa da bu tarz bi takım hamlelere girişmek zorunda kaldım, o yüzden inanır gibi oldum bi an.

kişi kendinden bilir falan filan işte.

ayrıca erasmus konusunda eksikler var.

pikçır tabi ki unrelated. that is what audience want diye bir lafı var ecnebilerin

şöyle birşey de var şimdi. insanlara bu olayın gerçek olmadıgını söylesem mi? kızın teki çok güzelmiş yazı bayıldım falan dedi. arkadaşım küfretti niye böylebirşey yaptın diye. ama ikisi de beğenmiş. şimdi ikisine desöyledim gerçek değil diye. büyü bozulmuş gibi oldu. söylemeli miyim insanlara gerçek olmadıgını?

yea kendi bloguna haybeden üç otuzluk hit yaptırıp mevzu arıyor eleman, bitti o trendler aga ;),

şehir efsanelerini sevdikleri için. tamam şehir efsanesi değil ama bu tür uydurma hikayelere bayılıyoruz. doğruluğuna inanmak daha eğlenceli geliyor. sorgulamak gereksiz.
facebookta her gün zibilyon tane türü yayınlanıyor.

lodz'a gel takılırız :)

ben seçecek olsam burdan amsterdam'ı seçerdim sanırım. weedin dibine vurursun. fransa, almanyaya da yakın.

erasmus sifir akademik anlam tasiyan bi yapilanma pratikte ondan egitimle cok ilgilenemeyeceksiniz,cogu ülkede dersler kendi anadilinde oldugundan ve erasmusculara pek anadersler verilmediginden bu ihtimali gecin.

medya cogu ülkede cok seckin bir bölüm degil ondan is olanaklari cok düsük belki hollanda biraz olabilir.

irkcilik her avrupa ülkesinde maruz kalcaginiz bir olay ondan bir kriter degil.

2 döneme uzatmak erasmusu okulnuzla alakali.

kiz nufusu belirsizdir,ama medya da cok kiz olacagi düsüncesindeyim her yerde.

para asagi yukari hepsinde ayni harcanit gibi geldi bana,cek ve dogu avrupa gibi yerlde %30-40 daha az olur o ayri.

kisacasi avusturya,belcika,hollanda ve isvec arasinda yap tercihlerini derim.ingiltere daha iydir yapabilirsen yap ama avrupadaki kadar gezemezsin mobil olma acisindan ama o da sana kalmis bir sey tabi.hani schengen almakta o kadar zor degil.bi schengenle ucuz biletlerle ucarsin.

isveç te bayağı pahalıdır. amsterdam iyidir gibime geliyo

makale okuyarak, içlerindeki güzel kelimeleri, kalıpları bir yere not alıp kendiniz de kullanmaya çalışarak. çok eğlenceli konularda yazılmış makaleler vardır, örneğin tüketici davranışları vb. eğlenerek okuyabilirsiniz.

Bi tane atayım misal:
Giiliz Ger and Russell W. Belk. I'd Like to Buy the World a Coke: Consumptionscapes of tbe "Less Affluent World"

www.provost.bilkent.edu.tr

grammer hataları kolay ama makaleni yazdıktan sonra al eline başka makalelerle karşılaştır, büyük ihtimal en önemli eksiğin savunduğun görüşü savunmandır, yani support detail dediğimiz şeyler, kendini eleştirirken acımasız ol biraz da şimdilik.

Her ne kadar eğlenceli konuları okumak zevkli olsa da becerebiliyorsan ağır konular oku (mesela ben tolerans hakkında yazıyordum, yazarken çok sövmüştüm ama inan çok şey öğrendim) , söyleyecek çok şey var ama bunlar da yararlı olur eminim, kolay gelsin:)

bol okumak lazim, okudukca begendigin kaliplari cümleleri bir yana not etmek lazim. yazi egitiminin başında kopya cekmek, taklit etmek caizdir. sonra sonra kendi kaliplarini olusturur yazarsin. güncel konularla ilgili ciddi makaleler okumak icin the guardian, badsubjects ve bbc.co.uk adreslerini öneririm. asıl mesele ilgini ceken, okudukca birseyler ögrendigin ve keyif aldigin seyleri okumak.

ben bu ara "çalışmanın temel sorunsalı" kalıbına takmış durumdayım.

reebok - nike - adidas'ta var bu tarz modeller şu tabanı her adımda ayağın hava almasını sağlayanlardan, koşu - yürüyüş veya tenis ayakkabısı sanırım.

nike shox ama hangi modeli bilmiyorum.

house genelde new balance giyerdi ama Nike a transfer olmuş demek ki. Markası Nike en azından onu söyleyebilirim.

git numarasını inci sözlükte kız numarası diye paylaş.

bütün pis umumi helalara numarasını yazacak bir erkek ekip oluştur.
netten de arkadaş arıyorum diye ilanlar bırak o numarayla, sahte facebook hesabı harika bir seçenek. sonra o uğraşsın. :))

numarasını ihlas pazarlamaya ver bak nasıl adam oluyor. hele ki bir arıtma cihazı, bir temizlik robotu efendime söliim bunlara benzer bir hedesi yoksa vay haline.

burada verilen tavsiyeleri hayata gecirmek istersen bunu asla evde-iste kullandigin bilgisayarlardan yapma, gir bir internet cafeye sonra doktur allah ne verdiyse.

''mail adresini ver ekleyeyim en azından netten konuşalım'' de.
adresini al ve internette ne kadar pis site varsa hepsine üye ol.
bence süper bi yöntem :)

hmm şimdi gördüm, hemen üstte de benzeri bir yöntem sunulmuş...

facebooktaki gay grupları olabilir mesela

benim başıma gelmişti böyle bir şey. aradığı zaman kapatınca daha çok arıyordu. ben de her aradığı zaman telefonu açıp televizyonun yanına koyuyordum. 1 haftada pes etti. sanırım onu dinlemediğimi anlayınca telefon parasına acıdı.

Ya bu arka sıradakiler yine başlamış. Biri bana sakinleştirici yapsın televizyonu parçalayacağım. Her sezon sonu da sevindirip 2 ay sonra insanın yüreğine indirilmez ki!

valla okuldan tatile geliyorum evde sürekli fox açık dediğin gibi diziler de aynı ve bu tür dizilere de devam ediyorlar. sanırım ev hanımlarımız bunları seviyor.

tüm kanallar gibi siktiriboktan dizileri insanlara kakalıyorlar. paraları cukkalıyorlar esasen el birliğyle reklam verenleri soyuyorlar. reklam veren firmalarda halka koyuyor. tren olduk gidiyoruz.

fox ilk geldiği yıllarda çok heveslenmiştim bizim kanallar da artık standardı yükseltir prison break gibi diziler yapmaya başlar diye düşünmüştüm...fox un usa lı aslı gibi bi kanal olacağını sanmıştım...flash dan biraz daha hallece bi kanal çıktı...

izleniyorki yayınlıyorlar.

kondom kullanılsaydı sen olmazdın diyor. Şimdi bunun için bi çekiç kullanmamız lazım diyor. çocuk da anlamayınca getir bir tane göstereyim diyor. çocuk gidip hangi cins çekiç diye soruyor işte bi komikliği yok. Babası da gelince kullan diyor Charlie'ye. o yüzden komik.

1 alakası yok, charlie'ye jake ayar veriyor güya condom kullansan hastalık olmaz diye o da kondom kullansak sen de olmazdın diyor.
2 hadi oldun yine de çekiç kullansam olmayabilirsin(öldürcek yani) diyor çocukta anlamıyor nasıl diye soruyor, git çekici getir gösterim demiş, gerizealu hem anlamıo daha bi de soruo hangi tür olsun çekiç diye babası da getirince öldür gitsin aldığı nefes haram dio işte böle.

on dakikada alınıyor valla. parasını ödeyip sıraya giriyosun tıkır tıkır veriyolar. Dilekçe hazırla

Turke Turk propagandasi yapmak her zaman tutar. Bir de cinsellikle ilgili haberler tutar. Haberi yapanlar da haberlerin kalitesiz oldugunu biliyorlar ama kaliteli haber yapsalar okunma, tiklanma, reklam alma rakamlari dusecek.

Bizim halk salak mi sorusunun cevabi acik aslinda.

amerikalılar salak cumlesının oznesını degistir.

hea bi de, turk medyası dedigin varolusundan ıtıbaren embeded dir, sag siyasete oyle eklemlenmıs ki hot demeden bısı yazamaz.

e1201.hizliresim.com

imageshack.us

yok once tespit yaptırıyorsun bu ay sonuna kadar. ona gore belirlenecek prim. o tespiti yaptırmazsan 214 odeyeceksın.

tek seferlik birşey mi yani?

tespit tek seferlık, odeme aylık.

peki sonuç çıkar mı? yani bu anayasaya aykırı birşey değil mi? vatandaşı haraca bağlamışlar.

bozdur.
2.5 yıl sonuna kadar bile olmaz.
1 ay içinde en fazla olacağı 1.93...
2 yıldan beri her gün doları takip eden biri olarak sana bunu söylüyorum.

euro daha nereye kadar düşer peki?

güzel kardeşim

dolar 2.5 lira olsa 200 dolardan 100tl daha fazla kazancaksın.
ama o dolar ile satın alınan doğalgaz, benzin, elektronik, elektrik vs. bilumum şey ile 100 değil 200 vereceksin. yani dolar değerlenince senin paran değersizleşiyor. 3 kuruş için dolar artsın diyenlere hayret ediyorum.

Ha sorunun cevabı git bozdur. zaten şu an 1.85. 2 olması kısa vadede zor. 1.90 falan olur. ama 1 ay bekleyip 20 tl kar etmek bence mantıklı değil.

dolar güvenilir liman şu an için. mart sonuna kadar 2 lira olması bekleniyor. avrupadaki krizin durumuna göre sene ortasında 2.10 2.20 seviyeleri görülebilir.

@Jan Valyan dolar 1.15 lerde iken herkes doların asla 1.90 olamayacağını söylüyordu. 2 yıldan beri her gün doları takip eden biri olarak bunu en iyi sizin görmeniz gerekirdi.

aciliyetin yoksa bozdurma,ya da sen bozdur onu temiz temiz iddaa oyna manipüle etme piyasalari:)

@chemical güzel kardeşim biz de biliyoruz dolar babamızın hayrına yükselmiyor :) duyuru bir manada doların geleceğini öğrenme diğer manada ise biraz espri idi.

eu/usd paritesini takip et, enınde sonunda ona esitlenecek.

tekerlekli koltukla telefonda konuşurken sağa sola gitme suretiyle kablonun orana burana dolanmasından bahsediyor da olabilir.

kurabilirsiniz diye biliyorum.

MK m.56 derki : Dernekler gerçek veya tüzel en az 7 kişini kazanç paylaşma dışında belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere, bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak suretyle oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kişi topluluklarıdır.

hukukçu değilim, alakam bile yok ama bence mermer parçası başta bu elemana ait değilse (ki zaten onun olsa böyle bi soru sorulmaz) özel mülke zarar vermek ya da vandalizm olarak bile değerlendirilebilir yaptığı..

güzel bir bakış açısı. cevap olmasa da teşekkür ederim.

konuya açıklık getireyim mermer parçası doğadan kimsenin değil.

şarta bağlı evet (TMK 775). hukuki sonuç, maddi sonuca bağlandığından mümeyyiz olmaması önem taşımaz.

kazanır,
bu medeni hukukta mülkiyeti kazanma yollarından birine giriyordu adını tam hatırlayamadım ama elması işleyen adamın işlemiş oldugu o seyın mulkıyetını kazanırdı bu da aynı sey.
kazanmıs olur yanı.

eğer kişi ayırt etme gücüne sahip olsaydı yukarıda belirtildiği gibi TMK 775 uygulanırdı ama olayımızdaki kişinin ayırt etme gücü olmadığı için fiil ehliyeti de yoktur.

bu sebeple hak kazanamaz kanaatindeyim. hukuken hiçbir hak kazanamayacağı gibi yaptığı heykelin de mülkiyet hakkını kazanamaz. Fiil ehliyeti olmadığı için kendi fiili ile hak kazanamayacak veya borç altına giremeyecektir.

@ nesilsiz: yaşadığına göre hak ehliyeti var. yaptığı şey de hukuki işlem değil. fiil ehliyetinin olup olmaması önemsizdir.

fiillerinizle, başka bir ifadeyle hukuki işlemlerinizle kendiniz adına hak sahibi olmak ve borçlanmak hak ehliyeti ile mümkün değildir, bunun için fiil ehliyeti gerekir. burada yapılan da bir fiildir, hukuki bir sonuç doğuran bir fiildir. yasa fiil ehliyeti olmadan yaptığınız işlemleri kural olarak yok sayar.

hak ehliyeti olmakla fiil ehliyeti olmak bambaşka şeylerdir. evet, bu kişinin hak ehliyeti vardır, ancak mülkiyet hakkını haiz olabileceğini düşünmüyorum.

detaylara girmeden düşünelim; akli dengesi yerinde olmayan bir kişi bir taşınmaz inşa etse bu taşınmazın da mı maliki olacaktır?

ben hala fiil ehliyetine sahip olmadığı ve olayda yaptığı da bir fiil olduğu için bu fiilin doğacak olan hukuki sonuçlarına ve haklarına sahip olamayacağı görüşündeyim.

FİİL EHLİYETİ: (Medeni hakları kullanma ehliyeti): Kişilerin bizzat kendi fiil ve işlemleri ile hak ve borç sahibi olabilmesidir. Aktif bir ehliyettir. Doğumla değil, belirli şartların yerine getirilmesi halinde kazanılır.

@ nesilsiz:

hak ehliyeti olmayan kişinin mülkiyet hakkına sahip olamayacağı yanlıştır. aksi takdirde kendisine miras kalan çocuğun fiil ehliyetine sahip olmaması nedeniyle mirasçı sıfatını kazanamaması gerekirdi. mesele burada yaptığı şeyin bir hukuki işlem olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği. hukuki işlemdir diyorsanız bundan doğan hakları kazanamaması lazım. ben hukuki işlem olmadığı görüşündeyim.

oğuzman/seliçi/oktay: "fiili davranışta, hukuk düzeni, fiili yapanın iradesine bakmaksızın, dış görünüşe hukuki sonuç bağladığından, hukuki sonucun doğması için fiil ehliyetine gerek olmadığı söylenebilir. ancak doğan hukuki sonuç, fiil ehliyeti olmayan kişinin zararına olacaksa, davranışının zararlı sonuçlarından korunması ilkesinin kıyasen uygulanması gerektiği ileri sürülmektedir" (Gerçek Kişiler, s. 37).

ses tonuyla alakalı bence.

rahmetli babam hapşırınca alt komşu duvara 2 kez vururdu "çok yaşa" diye. ama kızlar çoğu zaman hapşi bile değil anca pişu diye hapşuruyorlar. bebekler de öyle. kediler de öyle sanırım. kedi hapşurur di mi?

babaannem kadın sayılır mı bilmem ama bi hapsırıyor duvarlar sallanıyor:) bunda haberlerde hapşırık tutmanın felç yaptıgını duymasının etkisi tartışılamaz tabi.

hapsırıgı tutmak felc de yapıyor cocu da dusuruyor. oyle tehlikeli bişi. tutanları uyaralım heres hapsursun hoykursun.

kadınlara özgü bişe değil bu. annem bana küçüklükten beri hapşırığını tutma sakın beynin çıkar gibi şeyler söylerdi ben de hiç tutmam hiç de kibar hapşurmuyorum çok da menunum bu durumdan beynim çıkmıcak. o kızların beyinlerine küçüklükten sokulan bişi yani.

kibarlar, yaratık gibi hapşuranları da var ama genelde hapşi ve ıpkh şeklinde hapşurmaya alışmışlar. artık isteseler de yapamazlar, kronikleşmiş.

Nasıl alışırsan öyle hapşuruyorsun kendimden örnek vererek konuşayım nasıl ki oturuşuma kalkışıma konuşmama dikkat ediyorsam vahappşuuaaağğhh diye salya sümük hapşurmamaya da dikkat ederim sonrasında kalıcı oluyor zaten :)

Hastalık durumunda kimseyi tanımam çok pis mikrop saçarım ehhh be ben de insanım :D

insan için piçu diye hapşırıp tek başımayken tüm evi sallayacak şekilde şiddetli hapşırabiliyorum. gavurların self control dedikleri şey bu sanırım.
hapşırığı tutmuyorum, tutmak ayrı bişey sadece daha kontrollü oluyor ama yalnızkenki öküz gibi hapşırmayı tercih ederim tabii.

bir erkek olarak ayı gibi hapşurmaktan acayip keyif alıyorum. Hatta geçenler de bir alışveriş merkezin de vitrin bakan sevgilileri yerlerinden sıçratmışlığım vardır. ehehe bunu dışında hapşururken gözleri açıktutarsanız gözleriniz de yerinden fırlarmış lan çok acayip.

pişu diye de hapşuranlara çok şaşırırım. ne gereksiz ne sıkıcı bir hapşuruk türüdür o. pişu ne la?

gayet heeeeeaapşuuuuuuuğ diye hapşırıyorum

ben "ha-iş" diye hapşırıyorum. ve bu genetik. annem de böyle hapşırıyor. değiştirmek için çok şey verirdim.

biz hepsini bosch aldık gayet memnunuz ariston almıştı annemler hiç beğenmediler çok elektrik ve gürültü yapıyordu ama şimdiki modelleri bilemem.
Annemlerde no frost almışlardı yenisiydi yani.
Siemens yada bosch benim tavsiyelerimdir.

bulaşık mak: profilo 3030

samsung

biraz paraya kıyıp bosch almalısın bence bozulduğunu görmedim ben.

özellikle küçük serilerdeki nofrost bosch buzdolabları buz kırma işleminden dolayı geceleri v.s. epey gürültü çıkarıyor.

soğutmasında bir sıkıntı yok ama.

Buzdolabı dısında Bosch tavsiye ederim. Buzdolabı samsung.

bosch buzdolabımız ve çamaşır makinemiz 15 senedir çalışıyor. annem samsung çamaşır makinesiyle değiştirme gafletinde bulundu makineyi eskidi diye. halimiz duman. bosch'tan şaşma sen.

çamaşır makinesinde bosch veya siemens almaya niyetliysen profilo al. aynı fabrikanın aynı malı.

buzdolabında ise yeni bi teknoloji çıktı. nofrosttan sonrası. nsp. bosch tan alırsan bi bakarsın fiyatlarına.

PROFILO BM 6224 bulaşık mak. önyargılı olma cidden kaliteli. donanım forumdan inceleyebilirsin kullananların yorumlarıyla.

buzdolabi sharp al. siddetle oneriyorum.
bulasik makinesi siemens.

buzdolabı: liebherr alman malı olmasına rağmen ucuz ve simens bosch falan liebherrin yanında sönük kalır. hatta şu: www.esepet.com.tr yılda sadece 169kw yakıyor. ayda 4tl yani. ben ev kurarken daha iyisi çıkmassa bunu alacağım

diğer ürünler için fiyat-performans açısından samsung derim.

bosh ve siemens artık türkiyede üretiliyor. yazık o paraya. arçelik beko yurtdışının sinbo'su zaten. profilo ariston gibi yan sanayi mallarına hiç bulaşmayın

4- bu 2012 show u değil mi? en son yaptıkları show? çünkü adam levine i daha önce böyle gördüğümü hatırlıyorum bu en son yaptıkları ise adam levine gene aynı şekilde mi sahneye çıkmış nedir?

aynen ben açacaktım duyuruyu 360p de izledim. dedim iç çamaşırı defilesinde iç çamaşırını blur yapmamışlardır. tekrar izler öyle açarım demiştim.

Videonun yayımlanma tarihi 30 kasım 2011. Yılbaşındaki defile değil bu. Kanye west, Jay z, Maroon 5'ın filan sahne aldığı victoria's secret aquatic angel

turkcell.com.tr

DERNEKLERİN TÜZELKİŞİLİK KAZANMASI, KURULUŞ BİLDİRİSİ
Madde 9 - Dernekler, kuruluş bildirisini ve eklerini merkezlerinin bulunduğu mahallin en büyük mülki amirliğine vermek suretiyle tüzelkişilik kazanırlar.

şöyle bir beste var: www.youtube.com

ekleme: sözler daha anlaşılır www.youtube.com

timeline'a geçtiyseniz olabilir. benim de arkadaş listemi kimse göremiyordu, timeline'a geçtikten sonra çat diye herkes görebilir oldu. kasıp kapatmadım da daha.

hukukcu degilim ama olur bence. ah insanlar biraz empati yapabilse.

oluyor sanırım, daha önce bu sebeple birisi uçurulmuştu sözlükten. ondan olabilir.

printscreen

ne print screeni yahu, veriyi seç copy to clipboard de, ondan sonra fotoğraf editörüne yapıştır, al sana jpg. Bu sayede ekrana sığmayan bir şeyler olursa da alabilirsin.

edit : cevaplar gittikçe elitleşmiş ajhakdjfglfg :)

fotoşop var mı? onunla açın. özel bişey değilse yollayın çıkarayım. printscreen oldukça kalitesiz alır. bilginiz olsun.

alırsınız.sahidiniz bile olsa onun size saldırdıgına dair vurmanızı gerektirmeyecegi icin ceza alırsınız

ayaklarına ateş etmen çok mantıklı, gerçekten tebrik ederim. Ama önce sen de ona fiziksel olarak karşılık vermeliydin bence. Fiziksel olarak karşı koyamayacağını anlayıp da silaha sarıldıysan sorun çıkmaz.

meşru müdafaanın temel şartlarından birisi olan karşı saldırının orantılı olması gerekir.
Yani karşınızdaki size taş atıyorsa yumruk vurabilirsiniz.Silah çekiyorsa,bıçak çekebilir veya silah kullanabilirsiniz.Fakat karşınızdaki size yumruk atıyor siz ise silah çekiyorsanız meşru müdafaadan yararlanamazsınız.
Kısacası saldırı araçları arasında orantı-denge olmalı.

Silah ruhsatlı mı ruhsatsız mı? Ceza ona göre değişir. Bakın değişir dedim, çünkü her halükarda alacaksınız.

askerden örnek vereyim günlük hayata kıyasla,

bombaya dipçik, ateşe ateş.

Adam sizi vurmadan vuramazsınız muhtemelen, biber gazı deneyin, illa vurmak zorunda mısınız? Aynı şekilde, silah ruhsatınız vs olması gerekir, ruhsatsız taşırsanız onun da cezası var.

Yani, sizi tartaklayıp çantanızı kapmaya çalışan herkesi vursalardı memlekette adam kalmazdı. Keşke öyle olsa

Meşru savunma
TCK MADDE 25. -(1) Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hâl ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.
Size karşı haksız bir saldırı olsa bile bunu orantılı bir şekilde defetmek zorundasınız, eğer silah kullanırsanız kasten adam yaralamaktan yargılanırsınız.

o sana silah çekerse sen de ona silahla karşı koyabilirsin. yumruğa silah çekmek olmaz.

mesru mudafanın kabul edılebılmesı ve cezai sorumlulugun kaldırılması için bazı sartlat gerekir. şöyle ki:
saldırı zorunlu, orantılı olmalı ayrıca saldırıyı defetmenin baska bır yolu olmamalı. kesınlıkle basına bır iş gelmez yanlıs tabi. mesru savunmada sınır asılmıssa ve bu sınır mazur gorulebılecek heyecan,korku,panik ve telasla aşıldıgı takdırde ceza verilmeyebilir.
yani senın o tartısmayı baska bı sekılde bertaraf etme ıhtımalın var olmasına ragmen sılaha dolandıysan olmaz.