bu süreci yaşadığımda 14-15 yaşlarındaydım ve dindar bir ailede büyüdüğüm için ekstra zor olmuştu. hatta hiç unutmuyorum bak, benim yaşlarımda ateist bir arkadaşım vardı. net hatırlamıyorum ama yaşadığı yer kütahya veya denizli diye kalmış aklımda, adı irem'di sanki. ona yazmıştım. demiştim ki çok zorlanıyorum, doğru bildiğim her şeyin yalan olması fikri beni delirtiyor, ben dindar birisi olarak büyüdüm, allahsız yaşamayı ve öldüğümde toprağa karışacağımı kabullenmeyi nasıl becereceğim? basbayağı psikolojim bozulmuştu, inancımı kaybetmiştim ama inancın getirdiği güç olmadan yaşama fikri deli ediyordu.
arkadaşım da sağolsun "deal with it" gibisinden bi' cevap verip hiç oralı olmamıştı. ismini cismini ondan yazdım zaten, olur da görürsen falan FAK YU, çok kalbimi kırmıştın.
sorunun cevabına gelecek olursak o his zamanla geçiyor. inançlı bir insanın dirayet seviyesine bence asla erişemiyoruz ama inanmadıktan sonra zaten onların yaptığı da tuhaf gelmeye başlıyor. bir nevi kendini kandırma gibi... ben mesela bir yakınını kaybeden dindar kişinin, "cennette kavuşacağız" diye düşünüp sakinleşebilmesini çok kıskanıyorum. bu güçten, bu dayanma gücünden, teselliden yoksun olmak bana hala ağır geliyor. ama artık yaratıcıya inanmadığım için, bunu "gerçek dışı" gördüğüm için eskisi gibi umursamıyorum.
bi de insan din eksenli yaşamaktan, dini düşünceden, o anlayıştaki insanlardan uzaklaştığında bu düşünceleri çok daha çabuk atlatıyor. o açıdan çevreni allahsızlığı yayma kürsüsünden arkadaşlardan oluşturmanı tavsiye ederim. çocukken bissürü öteki dünya temalı mistik hikayeyle manyak olduydum, şimdi her şey çok basit geliyo. inanmayan insanlar daha neşeli ve içinde yaşadıkları dünyayı güzelleştirmeye çalışıyolar çünkü.
o açıdan zamanla alışacaksın diye düşünüyorum, açıkçası pek tavsiyelik bi şey yok, inanmıyorsan inanmıyorsundur, bu kadar basit. o yalnız kalma hissi de dediğim gibi hem zamanla hem de benzer kafa yapısındaki insanların arasında olmakla geçiyor.
0