yanında yememe içmeme karışmıyorsa olurum tabi, bir tane de bukowski kitabı hediye ederim hatta.

Birbirinin hassasiyetlerine dikkat eden, iyi niyetli olan iki kişi neden beraber olamasın?

bukowski popüler bir yazar değil ki. bilmese ne olur.

bukowski kim ya oruç oruç kafamı sikmeyin.

bence birlikte olunur.ateist arkadaşları bilmem tabi

bukowski nasıl bir kıstas olmuş anlamadım. herkes dünya edebiyatını mı takip ediyor? mesela ben biliyorum ama çok okuduğumdan değil, bi dizide bahsi geçmişti, girip bakmıştım kim bu adam diye.

soru ters olmuş. sizce o benle birlikte olur mu demen gerekiyordu. böle düşünmen, insanları sırf oruç tutuyor diye hor görmen yanlış !

@cedric: valla bir müslüman hıristiyan ve yahudilerle dost olamaz mesela, muhammed'de mi beyinsiz bu mantıktan?

birbirlerinin görüşlerine hoşgörülü yaklaşıyorlarsa neden olmasın? ayrıca bir bukowski kitabı alır, okur. niye özellikle belirtmişsin anlamadım.

olunur, ben de bilmiyom bukowski'yi.

benim ilk evliliğim eşimin bukowski'yi hiç bilmediğimi anlamasıyla son bulmuştu.
töbe töbe ya. incicileri geçtiniz yemin ederim.

@cedric, rondo: www.kuranmeali.com/ayetkarsilastirma.asp?sure=5&ayet=51

bukowski kısmını geçtim sorunun da "fazla olmasa da olsa oruç tutan" nasıl bir tanımlamadır? olmaz diye birşey yok tabii ki ama dünya görüşlerinin uyuşma ihtimali pek yüksek görünmüyor.

ben de bukowski'yi bilenlerle çıkmıyorum adama kastım var kardeşim, halen bakirim ama olsun.

bukovski meselesi ikinci planda kalır gerçekçi olmak gerekirse
işin doğrusu pek rahat bir durum değil bir ateist için oruç tutan biriyle birlikte olmak
hassasiyetler farklı oluyor bir kere
bence böyle...

müslümanlıkta hristiyanların ve yahudilerin peygamberlerini de kabul etmek var bir kere. ikincisi insansanız bal gibi de olursunuz. müslümanlıkta zorlama olmadığı gibi müslümanlara karşı da zorlama olmamalı. nasıl kafalar bunlar anlamıyorum.

bu kararı kendiniz veremeyecek kadar şüphedeyseniz olmayın. bukowski'yi duymak kriteriniz olduysa hiç olmayın.

bukovski önemli değil de oruç tutan biriyle birlikte olmam ben. ama "pis müslüman ıyy" diye düşündüğümden değil. insanların inançları hayat tarzlarını çok etkiler. sen sahild eoturup bira içmek isticeksin o ben oruçluyum dicek, arada uyum yok. kaldı ki ses etmese de bilinçaltından senin yaptığının yanlış olduğunu düşünüyor ve sen de -eğer sağlam bi ateistsen- onun ibadet ediyor oluşunu saçma buluyorsun. düşünsene hayali bi varlık için 16 saat susuz kalacak.

tabi ki herkes birbirinin inançlarına saygılı ve hoş görülü olmalıdır. ama bi müslümanla en iyi arkadaş ya da sevgili olmak farklı bi durum.

sana büyükşehir lazım. atamanı üç büyükşehirden birine iste.

hayatı sorguluyorsun sadece, doğru yoldasın. yapabilmeye başlarsan mutlu ama çevre için biraz garip bir insan olacaksın.

söylediklerini yaptığımı düşünüyorum, mutluyum, yaşlanınca ne olur bilemem.

bunun farkına varmak bile güzel. istediklerini yapmaya başla geç olmadan(imkanlar dahilinde). sonra gözün açık gitme öteki tarafa

genelde küçük yerlerde insanları dini inançları ve politik görüşleri ile yargılayan insanlarla sıkça karşılaşılabilir (tabii bu da ilden ile değişir gerçi). bu nedenle bu görüşlerinizi söyleyecekseniz oluşabilecek baskılara karşı hazır olun, dik durun derim ben. bu açıdan büyükşehir daha iyidir evet.
onun dışında hayatı sorgulamak da değişim de iyidir diyorum ben.

google araç çubuğu yüklü ve tercüme özelliği devrede ise oluyor

Babylon

budaneki de olabilir. uzerine getirince gorunmuyor ama, ona yakin. daha cok secenek sunmasi da cabasi.

seed yoktur belki.

tam olarak tomb raider gibi olmasa da half life 2 serisi fps ve puzzle (anti-gravity gun ile esyalarin yerini degistirmek, hoplamak ziplamak vs) uzerine diyebilirim. ayrica portal.

resident evil 5, batman: arkham asylum.

(git: 133808)

aramaya inanin! (git: 135517)

özdemir diye arat

projektör tavsiye etmem bir kaç sene sonra optik gözünü değiştirmek zorunda kalırsın hemen hemen aynı fiyatta yazık parana okey takımı al bence 4 lü eksik olursa gelirim nı problem :)

mirror ball

bılardo masası

kitap :P

Dart takımı

arcade

langırt.

wii

para sayma makinası

(bkz: dreambox)

evlen

nmt karşısına 3 kişilik yumuşak deri koltuk al (bkz: ikea) bide 2 kişilik battaniye
ve sayısız blue ray film.

yat al sen, gerisi hikaye.

şişme "karı"?

bence dart alma duvar delik deşik oluyor. hiç ben ıskalamam deme ıskalarsın hadi sen ıskalamadın diyelim illaki arkadaşlarından ıskalayan birisi çıkar.

akıl vicdan empati....tanır mısın? tatminsiz metabolizma

kosu bandi. geleceginizde "gobek" gordum, belki simdi bile vardir. ayrica g.tte kil donmesi de olabilir zamanla. ikisi de oturmaktan..

Kum torbası

fight club ı al da nasıl saçma bi iş yaptığını izle ama tyler abimiz doğru yolu sanada blduracaktır

usb'den bağlanan harici ses kartı?

(bkz: usb ses kartı)

Geç kalmak kader değil tabi ki.

xboxta 5.1 diye bi seçenek mi vardı? dolby seçmen lazım.

bir de ben şimdi sendeki aleti inceledim de, optik giriş değil o sendeki, çıkış. optik ses çıkışına ses girmeye çalışıyorsun, olmuyor haliyle. şansına küs o sistemle optik konusunda.

allah allah kendinden 5.1 i olan dvd player da optik çıkış ne arasın?

bi çözümü yok mudur bu işin yav?

ev sinema sistemindeki optik soket çıkış sanırım o yüzden olmuyor

kendiliğinden 5.1 çıkışı olanda optik çıkış olmayacak mı? iddia ediyosun bi de. baktım diyorum, sendeki optik giriş değil çıkış. yapamazsın yani, geçmiş olsun. düzgün bi receiver al.

Nerede arıyorsun? Türkiye içinde bilemiyorum ama Ebay'den falan rahat getirtebilirsin. Gittigidiyor, sahibinden'de de olabilir.

doğru baya varmış

oyuncakçılarda var. büyük oyuncakçılar film ve tv programlarının figürlerini satıyor. maxitoys filan. kanyondaki oyuncakçıdan gördüm en son simpsons figürleri.
bi de gittigidiyor da ve gereklişeyler.comda da vardı bi ara.

mrtksn senin dediğin uzun iş abi. benim durum acil. antidepresanı bıraktım.

yok abi şaka yapıyorum. cidden düzgün sitelere ihtiyacım var. satışa devam.

chatroulette.com u dene. şansına 20 kişiden bir tane kız çıkabilir. durum o kadar kötüyse yani.

görüntülü olacak abi tabi sağol.

yok abi internet ölmüş

#18148223 tam aciklamasidir tebrik ederim:)

bastır parayı siberalem.com'a üye ol.

dvd öneremicem ama livemocha.com u şiddetle tavsiye ederim.

rosetta stone u indirip kullanabilirsin.

Chip dergisinin geçen ayki sayısında tanıtılmıştı bu site.Bir bak derim belki yardımcı olur.

fransizdili.blogspot.com

(bkz: rss)

abi öyle bknz verip geçmeyin ya

www.downloadtr.com

(git: 107227)

kablosundan renginden filan anlamam da, hdmi vga'yı öttürür. hdmi'ın yanında vga'nın lafı bile olmaz yani :)

(bkz: hdmi)

vga da isini gorur. hemen hemen hic bir laptop ekrani full hd degil ki zaten hdmi ile bir yere bagladiginda full hd cikis alasin? vga ile 720 HD goruntu alabilirsin. 1366x"768"

@kezzy homeros: hdmi ile aldigin cikti ile laptopun ekraninin alakasi yok. ekran karti ikisi icin ayri cikis veriyor. ekran kartin destekliyorsa(hdmi varsa destekliyor demektir) 1920x1080 cikis alirsin. laptopun lcd sini degistir laptopta da ayni cozunurlugu alirsin.

normal soruya gelirsek hdmi 5e katlar kubunu alir. muhtemelen kullandiginiz hdmi kablosu kaliteli degildi. yada ekranin parlaklik, contrast, gamma ayarlari yanlisti

evet. gözlükle küçük görürsünüz. lensle ve sağlıklı gözle normal. nasıl fark etmediniz yahu bunca yıl gözlük takıp?

nerden biliim abi miyoptum zaten gözlüğü çıkarınca büyük görmem normaldi.

benim bildiğim lazer ameliyatından sonra bir süre ekstra detaylı görüyorsunuz etrafınızı. kartal gibi.

miyop buyuk gostermez; bulanik gosterir. gozluk kucuk gosterir. su anda gordugunuz normal. alisin ve tadini cikarin.

aa ilk kez duydum..

(bkz: an error occurred please try again later)

www.eksiduyuru.com

dns: 8.8.8.8
8.8.4.4

(bkz: google public dns)

www.pcnet.com.tr

yapılır tabi, o 10 tl'leri toplayın bakalım kaç tl oluyor.

Hasta değilsiniz Türksünüz normaldir :D

aynen iyi bir şey bu.

fakat 10 tl az verecem diye kendinize 10 telelik zarar vermenin anlamı yok, çizgiyi iyi çizin bence.

takma kafaya hocam.ayağına kara sular inene dek aramıyorsun.google amcaya soruyorsun o önüne getiriyor.abartılı şekilde araştırıyorsan.

teknofiyat
ucuzu
akakce
ucuzubul

gibi fiyat karşılaştırma sitelerinin diğer versiyonlarını bul.

zamaninin bedava oldugunu dusunuyorsan sorun yok. insanlar kaniksadiklari seyleri bedava sanabiliyorlar bazen (zaman, yol parasi vs). bir sey 20 lira ucuz diye bir yerde 30 lira fazladan yol/yemek parasi masrafi yapip gidip ordan alan adamlar var sonucta, evinde 5 dakikada siparis edebilecegi sey icin bir gununu ayirmasi da cabasi. ilginc bir durum bence.

yapılır yapılır.
yapıyorum ordan biliyorum. mutluyum da. çoğu zaman en iyi fiyatları bulduğum için de takdir görürüm :)
3 - 5 ne kadarsa ucuz ucuzdur. (tabii aynı kalite ile)

firefox veya google chrome a geç explorer lanetleşti iyice.

explorer hangi versiyon? ne zamandan beri böyle? yakın zamanda windows güncellemelerini yüklediniz mi?

mozilla - chrome -> ikisinden birini kullan ie hem pc yi kasıyor hem bi halta yaramıyor.

şimdi şöyle olmuştu, christian anestezicisi ile evlendi(neydi bu ablanın adı yaa :))
neyse tam balayına çıkacaklardı 3'ü (bir de oğul) christiana doktorundan telefon geldi ve kanserinin tamamen iyileştiği gibi bişi söyledi, christian dondu kaldı ve öylece bitmişti şimdi yeni sezon başlamış ama henuz ilk bölümü izlemedim..

kanseri iyileşmedi ya. sonuçlar karışmış sen kanser değilmişin dedi doktor. 5. sezon o şekilde bitti. 6. sezonu henüz izlemedim.

açılan şeyin üstüne gel delete tuşuna bas.

menüde tools -> internet options -> content -> autocomplete kısmında autocomplete geçmişini silmeyle ilgili bir ayar olması gerekiyor. explorer'ın tam versiyonunu vermediğiniz için birebir ne olduğunu söyleyemiyorum ama buradan halledebilirsiniz.

mause ile çıkan kelimenin üstüne gelip del e bas.

firefox da araçlar->seçenekler->içerik tabı. oradaki resimleri göster, javascripti göster gibi şeylerin tiklerini kaldırırsan onları yüklemez böylece daha hızlı açılabilir istediğin sayfalar. işin bittiğinde tekrar tikleri koyarsın.

Opera da Turbo diye bir özellik var. Resimleri ve bazı diğer içerikleri biraz daha kalitesizleştiriyor. İstediğinde iptal edebiliyorsun.

ayrıca opera da sadece önbellekteki reismleri göstermesini isteyerek yine sayfayı hızlandırabilirsin.
bir de sayfanın ne zaman görüntülenmeye başlanacağını seç.

blair chuck un en yakın arkadaşıyla nişanlı gibi bişeydi ilk sezon. sonra bayağı bi izlemedim ben, 2. sezona kdr yani. 2. sezonun başlarından anladığım kadarıyla, chuck la blair yakınlaşmışlar sanırsam, ama chuck bu serseri, özgür hallerinden vazgeçmek istemediği, yani herhangi birine bağlanmak istemediği için blair i ekmiş havaalanında (beraber bi yerlere gideceklermiş sanırsam). ama şimdi pişman gibi tekrar kazanmak istiyo blair i ama blair naz yapıyo fln. hatta şu anda chuck a inat ingiliz bi çocukla çıkıyo, çocuk lord gibin bişey, asilzade yani. tabii bu bnm anlattıklarım henüz 2. sezonun başları. sen nerdesin bilemedim.

valla ben biraz daha ilerdeyim.2. sezon 3. bölüm falan olmalı

ya benim 2. sezonun başları dediğim de ilk birkaç bölüm anlamında işte :) demek ki aynı bölümlerdeyiz sen de bnm gibi cnbc e den takip ediyosun heralde.

evet cnbceden izledim ilk defa.dayanamadım ilerki bölümlerden parçalar izledim.baya dikkatimi celbetti bu ikili.olaylar nasıl gELİŞİYOR BİLEMEDİM

Blair ilk sezon hayatının aşkı olduğunu düşündüğü Nate ile sevgili, hatta herkes bunlara evlenecek gözüyle bakıyor lisede olmalarına rağmen. Bu ikili bir süre sonra birbirlerinin ruh eşleri olmadığını fark ediyorlar ve ayrı yollara devam ediyorlar. Chuck ise dizi ekibinin en pislik, en çapkın, karakteri diyebiliriz, her bölüm bir kızla geziyor falan. Bir kaç olay oluyor ve Blair biraz da intikam için Chuck ile limuzinde birlikte oluyor. Daha sonra bunlar birbirlerine aşık oluyorlar ama itiraf edemiyorlar. İşte yok seni seviyorum dedin, demedin, bekledim gelmedin tarzı bir dargın, bir barışık garip bir şekilde ilerlerken ilişkileri 2. sezon sonunda karşılıklı seni seviyorumlaşıp sevgili oluyorlar. 3. sezon daha yeni başladı işte 2 bölüm oldu hala sevgili bunlar, değişik fanteziler falan yapıyorlar öyle yani. Cnbc-e de 2. sezon yeni başladı daha buralara gelmelerine çok var.

insan bi spoiler ibaresi koyardı yaa :)

bu arada chuck blair'e zaten yanık. blair, nate'e inat chuckla birlikte oluyo sonraları olay aşka dönüşüyor vs vs. dizinin en süper çifti.

ses kartları eskiyince hard diskin takırtı seslerini veriyo bazen onla alakalı olabilir

@yuto bahsettigin desktop pc olsaydi, bir ihtimal derdim de bu notebook. ve ilginc bir durum; ses ayarlarinizi bir kontrol edin. mikrofon girisini felan. acik unutmussunuzdur belki klavye sesleri kulakliginiza geliyordur ?.

bazı laptoplarda dahili mikrofon var o olmasın

dahili mikrofon elini dayadigin yere yakinsa oradan geliyordur. mikrofonu sessiz/mute yaparsan hallolur.

kervan pasaji'nda, onun giri$inde hatta garanti'nin sokaginda bile var. (istanbul'da falan degil bu adresler bu arada)

turan sinemasinin karsisindaki isportaci da satiyor. (burasi da istanbulda degil hadi iyisin)

psikolojik prostatit'i ilk defa sizden duydum ama nihayetinde bunu iddia eden başka bir doktor. bir bildiği vardır.. hatta benim aklıma ilk olarak hipokondriya geldi ama bilemeyeceğim tabii.

sizin burada asıl üstünde durmanız gereken konu, psikolojik olup olmadığı değil, prostatit'in yaşam standardınızı nasıl etkilediğidir. dilerseniz farklı bir doktora görünün, dijital muayene yaptırın, psa baktırın vs vs.

ayrıca bira içtikten sonra sık tuvalete çıkmak olağandışı bir durum değil. alkol adh üzerinden işetir insanı. ondan korkacak bir şey yok.

Kronik prostatit tedavisi oldukça zor bir hastalık. Bu nedenle öncelikle buna sebep olan şeyin ortadan kaldırılması lazım.

Penisten akıntı oluyor mu?, Oluyorsa ne renk ve kokusu var mı? Buna yönelik kültür ve kültür öncesi-sonrası ilaç tedavisi gördünüz mü?

Bu soruların yanıtlarına göre size çözüm üretebiliriz. Geçmiş olsun.

maestro harici kullanılabiliyor diye biliyorum. bir deneyin?

Paypal'dan ancak kredi kartı kullanabilirsiniz diye biliyorum. Hesaplar için havale numarası, swift filan vardır.

visa electron ibaresi yok. kullanamıyoruz muhtemelen. zaten visa electron ibaresi olan başka banka atm lerinde bile kullanamıyoruz..

sanal kart alın

hdmi kablo markası çok az etkiler görüntüyü tabi ama ne kadar kaliteli olursa o kadar iyi. asıl scart gibi analog sistemlerde kablonun etkisi çok büyük oluyor.

bence sana oyle geliyor, bana tam tersi geliyor. gundem diyince cok cok genis dusunuyorum sanirim ondandir, gundemdeki olaylar sozluge yansiyor bence.

bence de direk gündemdeki olaylar yansıyor. nil karaibrahimgil'deki ilk entry şöyleyi zaten o gün:

"neşet ertaş .. .. ..
bik bik

haber linki: ...."

ilk haberi sözlüğe taşıyan entry'ler böyle oluyor zaten..

ekşi sözlük bir medya organı. medya organı da elbette gündem belirler. ama senin gündem belirlemekten anladığın şey tamamen alakasız.

bir medya organı diğer medya organlarının gündemini belirlemez, bir medya organı halkın gündemini belirler, etkiler. ekşi sözlük de bütün yazar ve okurların gündemini etkiliyor. hiç televizyon izlemediğim ve pek gazete okumadığım için çoğu gündemi ekşi sözlükten takip ediyorum mesela.

haber editörleri sözlüğü takip ediyor, buna Kanal 1'de çalışırken resmen şahit oldum.

ben bu olaya katilmiyorum. eksi sozlugun gundeminin cogunu haber siteleri belirlilyor hatta.

teşhir sadece çıplak fotoğraf anlamına gelmez, kendini göstermek teşhirdir. tecavüz gibi tatmin gibi tahrik gibi ikincil anlamlarına kurban gitmiş bir kelimemizdir teşhir de.

çıplak fotoğraf değil. yazarlar kendi fotoğraflarını koyuyor. geyik yapılıyor işte. stress atıyo millet. işe yarıyo da.

çıplak fotolar da görülebilir kimi zaman ama uzun ömürlü olmuyor, eser sahibi siliyor.

- bazı kızlar güzel olduklarını göstermek için güzel çıktıkları fotoğrafları koyup ilgi çekmeye çalışıyor
- bazı erkekler beraber oldukları güzel kadınların çıplak (üzerinde yemek olan şekilde) yada normal resmini koyup ilgi çekmeye çalışıyor
- bazı insanlar (genelde kızlar) el, ayak, ense, sırt fotoğraflarını koyup ilgi çekmeye çalışıyorlar
- bazı erkekler adonis sandıkları birşeyi koyup ilgi çekmeye çalışıyor
- birde bazı erkekler takıldıkları mekanlarda çekilmiş resimlerini koyup, karizma yapmaya çalışıp, ilgi çekmeye çalışıyorlar ki bu da ilk söylediğimin erkeklere uyarlanmış hali

işte bunların hepsi teşhir oluyor.

yok ya koymuyo terbiyesizler. halbuse koysalar...

övgü almak hoşlarına gittiği için.

benim radikal kararlarım en fazla 2 saat yürürlükte oluyordu. belki sen farklısındır

ben mesleğimi bırakmayı hayal ediyorum mesela biraz uzun vadede. sonuçları ne olur bilemiyorum.
onun dışında hayatımdan çok sıkıldığım bi dönemde doğa yürüyüşlerine merak saldım, çok iyi gelmişti hala her fırsat bulduğumda gidiyorum.

Issız bir adada yaşama hayalim var aslında. Şöyle çekip gideyim, kendi halimde ilkel bir şekilde yaşayayım isterim, yalnız olmamak kaydıyla, e bir kişi olsun yani. Neyse işte yapamayacağım bir radikal değişilik sanırım...

Bir de arada diyete girip çıkıyorum, alkolü bırakıyorum falan, çok radikal değişiklikler oluyorlar ama bir kaç haftayı geçmiyorlar...

Ha bir de sevip, değer verdiğim bir insanla nerdeyse bir sene, hiç konuşmadım, suratına bile bakmadım sürekli görmeme rağmen, aynı ortamda bulunmamıza rağmen. Ancak onunla da tekrar konuşmaya başladım gibi...

iki sene once porno izlemeyi biraktim: benimicin oldukca radikal bir karardi. sonra ona ayirdigim zamanla muhtesem bi adam oldum.

dalga dumen isleri vardi onlari bi de deli gibi ictigim sigarayi biraktim. nefes ciger pamukkale.

6 sene once balkanlardan gerilen soguk hava dalgasiyla sallanan zapzayif bi tiptim. spor yaptim, simdi hayvan gibiyim, ehehhehheehe.

insanlar hakkinda cok fazla dusunuyordum: biraktim.

cep telefonu kullaniyordum: biraktim.

kitap okumami ve yazmami engelleyen bir iste calisiyordum: biraktim.

dil ogrenenmem gerekiyordu: serseri serseri sokakta dolsmayi biraktim. serseri serseri nette dolamaya basladim.

cok alkol aliyorudum: cok almayi biraktim.

eski sevgililer kusursuz cinayet planlarim gibiydi: hic iz kalmasin istegimi ozgur biraktim.

gercekten mucadele ettigim halde birakamadigim uc sey var: tirnak yemek, siyah bir lamborghni murcilago sahibi olma arsuzu ve ogrenme acligi. bunlari da birakirsam gunde 7 saat ayaklarimdan kendimi tavana asip haslanmis princ yiyerek olurum herhalde.

17 yasinda amerika'ya gittim tek basima. kopek gibi mutsuz oldum, yalniz kaldim, ama her isini ama her isini kendi halledebilen bir insan oldum.

bardak bardak kola icen, surekli cips biskuvi kraker vs ile beslenen, meyve yemekten aktif olarak nefret eden bir insandim. sucuk, kebap, fast food beslenmemin temel taslariydi. cayi bile acayip sekerli icer, surekli pasta, cikolata sekerleme yerdim. diyetimden her turlu hazir gidayi cikardim, cok cok canim isterse haftada bir cay bardagi kola iciyorum, dondurma dahil tatli hicbir sey tuketmiyorum, kirmizi et yemiyorum, sebze meyve agirlikli besleniyorum, eskiden o tur gidaya bayilmama ragmen burger king, mcdonalds gibi yerlere arkadas hatrina ayda yilda bir hic baska alternatif yoksa gidiyorum.
etrafimdaki insanlar bunu anlamak ya da kabullenmekte zorluk cekiyor, surekli bir sey olmaz diye hamur isi, kirmizi et, abur cubur, sekerli bir seyler yemeye zorlaniyorum. olumu gor bak vallahi diyenler, kizim sen ne olacaksin boyle aklini basina topla diye azarlayarak beni adam edecegini dusunenler var. iradem gucludur, umrumda degil. bir sure sonra zaten bu seyleri ne caniniz istiyor ne de eskisi kadar zevk aliyorsunuz tukettiginizde. zaten bunlarin coguna insanlarin beyninde haz merkezlerini uyaran maddeler vs konuyor, bir nevi bagimli kiliyorlar yani sizi.
hem kendiniz icin faydali bir sey yapmanin, hem de buyuk sirketlerin ticari oyunlarinda somurulecek bir enayi olarak gorulmeye karsi koymanin zevki paha bicilemez:)

lise 2'deyken sadece ben ve bir arkadaşım dersaneye gitmiyordu, son sınıfta ise sadece ben kalmıştım dersaneye gitmeyen. yani anadolu lisesinde okumama rağmen, ünibersite okumayı düşünmüyordum, sonra edebiyat hocamın tavsiyesiyle, babama ben dersaneye gitmek istiyorum dedim hem de okullar falan açıldıktan 2 ay sonra. bir gün sonra kayıt oldum ve başladım dersaneye şimdi ise istanbul üniversitesi'nde üçüncü sınıfı okuyacağım. belki şu anda bir garsondum ama iyi ki dersaneye gitmişim diyorum.

okuduğum bölümü bırakıp seneye tekrar sınava girmeyi düşünüyorum (bkz: mekatronik mühendisliği)

yurtdışında yeteri kadar oynamadığı için uzun dönem yapıcak

bide futbolcular için askerlik yaşının 38e çekilmesi gibi bir durum vardı o da olmayınca futbolu bırakıp askere gitmek zorunda

cnone sağol her sorduğumuza yanıt veriyorsun da sanki herkes yurtdışında mı oynuyor.şimdi her futbolcunun başına neden tünemiyolar da bu adamı buluyolar.?

Yaş haddi geldiğinden askere gitmemek için son dakikada y.dışında bir kulüp buldu ve kaçarcasına y.dışına gitti. Gittiği kulüp de sallama bir kulüptü. Şimdi de bildiğim kadarıyla bir takımla anlaşması yok ama y.içine geldiğinde askere alınacağını bildiğinden kendine kulüp arıyor.

Klasik askerden kaçış hareketleri. Tercih meselesi elbette.

Edit: Her futbolcu yapıyor ama uzun dönem yapıyor. Genellikle yaz aylarına denk getiriliyor.

nasıl olur ya şimdi futbolculardan kim futbolu bırakmadan daha 32 yaşlarında uzun dönem askerlik yapmış ben hiç bilmiyorum.

Sabri daha birkaç sene önce askerden geldi. Hatta Hasan Şaş'ı da çok iyi hatırlıyorum ben uzun dönem yapan.

tugay kerimoğlu aynı anda hem a milli, hem genç milli hem de ordu milli takımında oynamıştı bir ara. bir çok futbolcu kariyerinin hızlı dönemlerine girmeden hallediyor bu işi, o yüzden tümer'inki göze batıyor.

nasıl ya sabri ne zaman askerlik yaptı da 15 ay boyunca futbol oynamadı??

keşke bi daha gitse sabri =)

"budur" yazacagım ama elimi goremeyeceksin ne yazık ki.

hayatın anlamı dusunmektir kanımca. ben dusunebilmek icin savasırım.

sorunun önyargılı olduğunu farkettin mi? hayatın bir anlamı olduğu varsayımını yapıyorsun.

algı.

insan denilen varlık, başı olmayan bir yerden geliyor, 70 sene hadi 80 sene birşeylerin mücadelesini verdikten sonra sonu olmayan bir yere doğru gidiyor. bu noktada o süre içerisinde yaptığın her şey, karakterine, kişiliğine ve ruhuna bir şey ekliyor. tüm hayatını kendisi için yaşamış olan insanlara bak örneğin, yaşlandıklarında sürekli bir korku ve ruhsal çöküntü içerisindeler. çünkü kendisi kimseye yardım etmemiş olduğundan, başkalarının da onun yanında olmayacağını düşünüyor.

çook çook uzun bir konu. yazmaya devam etmek isterdim ama gitmem gerekiyor...

olsa dükkan senin be abi..

Soru tamamen yanlış. Hayatın bir anlamı yoktur. Aynen şey gibi ney gibiiii yumurta gibi evet yumurta. Bakkala gidip Ahmet abi bana 2 yumurta ver anlamlılarından olsun dediğin zaman Bakkal Ahmet abi seçeceği yumurtaları değiştirmez. İçinden "siktir lan ibne" diye geçirir eline gelen yumurtayı verir sana. Ama sorar "Hayırdır koçum omlet mi yapacan menemen mi?". Yani verilen yumurtanın anlamından çok amacı önemlidir, sonucu önemlidir. Anlamsız olan hayatı neden yaşıyoruz? Ben sonunu merak ettiğim için yaşıyorum. Eh sevdiklerim de var. Herkesin kendice amaçları ya da gerçekleştirmek istediği şeyler var.
kısacası i said saçlar no dedim

Not: bu cevap canı omlet çeken boş bir mide ile yazılmıştır.

bir büyüğüm bu soruya şöyle bir cevap vermişti
sikdir. ama belki de siktir dedi.

babanın sonsuz parasını hayvanlar gibi sömürüp, hiç çalışmadan istediğini almak. yirmi yaşında kendi ferrari'nle gezip, her türlü ortamın en piçi olmak, karı kız peşinde koşmak...

hayatın anlamı olduğunu nereden çıkardın yav? boşuna mı bi sikim yapmayıp kıç büyütüyoruz burda?

hayatın bir anlamı olduğunu sanıp, ne olduğunu bulmaya çalışmaktır.

hayatın anlamı, hayatın kendisidir.

ayrica:
(bkz: hayatın anlamı)

bu dünyaya gelirken size sormadıkları için ve sizi doğuranlar da buna kendileri karar vermemiş oldukları için hayatın belli başlı bir anlamı olduğunu veya varsa da bunun bilindiğini söyleyemeyiz. bu yüzden insan bu olmayan anlamı din, edebiyat, müzik, aşk gibi mecralarda arar, düşünüldüğünde bu tür olgular da anlamsız bulunabilir ama ölmek çoğu kişiye zor geldiği ve hayata tutunabilmek için bir şeyler üretmek veya bir şeylere inanmaya ihtiyaç duyulduğu için insanlar bunlara yönelirler.

eğer farkındalığı yüksek bir insansanız ve az buçuk felsefe okuduysanız ergenliğin sonlarına doğru hayatta genel bir anlamsızlık olduğunun farkına varacaksınız. bundan sonrası da insana kalıyor işte, kendilerine meşgale yaratıp sonrasında nereye gittiğimizi bilmediğimiz bu hayatı sevmeye çalışıyorlar. kimisi dünya hayatına o kadar dalabiliyor ki (ben bu insanlara gıptayla bakıyorum) hayat ne saçma ne yüzeysel benzeri geyikler onlar için hiçbir şey ifade etmiyor. kimisi de pesimist pesimist her şey çok saçma her şey çok aptalca hepimiz ölücez yok olucaz diye geziniyor. eh arasını bulmak da size kalmış.

hayat (isim)
1.Canlı, sağ olma durumu.
2.Yaşam:
"Hayat sahnesinde yetmiş üç yaşın basamaklarındayım."- H. F. Ozansoy.
3.Hayat biçimi, içinde yaşanılan şartların bütünü, yaşantı:
"Köy hayatı. Gece hayatı."- .
4.Meslek:
"Uzun dualardan sonra bana denizcilik hayatını anlatmaya başladı."- R. N. Güntekin.
5.Geçim şartlarının bütünü:
"Hayatımı yazılarımla kazanırım."- H. E. Adıvar.
6.Canlılığı gösteren hareket, kaynaşma:
"Bu köyde hiç hayat yok."- .
7.din b. Yazgı:
"Hayat onları bir türlü birleştirmedi."- .
8.Yaşamayı sağlayan şartların bütünü:
"Ayda hayat yok."- .
9.Bir kimsenin tarihsel biyografisi, hayat öyküsü, hayat hikâyesi:
"Atatürk'ün hayatı."- .

kaynak: TDK

Hayatın anlamı, bir kimse hangi dine mensup olursa olsun; o din'in kitaplarında yazdığı şekilde ulaşılabilir bir şeydir. Örneğin abc dinine mensup bir insan, dininin kitabını layıkıyla okuyup yorumladığı takdirde bir ferahlığa kavuşacaktır.

Ateist kardeşlerim açısından konuya bakmayı unutmadım; herhangi bir dine/tanrıya inanmayan kimse için, hayatın anlamı zaman içerisinde değişebilir. Bunu kötü bir şeymiş gibi söylemiyorum, yani hayattan zevk almak en akla yatkın cevap olacağına göre ateist bir kimse beş yıl önce metal müzik dinliyorken bugün solo test çözmenin hayatın anlamı olduğunu düşünüyor olabilir.

ve not; konuyu dinlere çekmedim, siz de çekmeyin.

o kadar göreceli bir durum ki bu, kesin bir formülü ve şu kadar zamanda şu kadar cukka para kestirmesi yok. herşey ne sattığınıza nasıl sattığınıza bağlı.

gittigidiyor'da satış yapanlarının %95'ini çok çakal buluyorum ve bence tipik türk mantığıyla ebay sisteminin içine etmiş durumdalar. sistem kim kimi daha çok kazıklayacak üstüne kurulu. O yüzden çakallık etmeden internet sitesi mantığıyla piyasada 5 liraya bulunan şeyi 10 liraya kakalama derdinde olmayın, farklı ürünleriniz olsun fark edilirsiniz.

bununla uğraşan arkadaşlar da varsa ne kadar kazanıyolar misal söylerlerse iyi olur.ayıp bişey değil sonuçta.

Birilerinin buraya gelip söylemesine gerek yok.. Aç gittigidiyor'u, satmak istediğin ürünlere yakın satışlar yapanların feedbacklerini incele, ne kadardır sitedeler kaç satış yapmışlar görebilirsin. E ticaret yapmak isteyen de karını hesaplayabilir bu kadar bilgi eldeyken..

Şimdi gücenme ama olayın tipik türk tarafındasın. Ürüne değil, sonuca odaklanıyorsun. Önce sen ürünü bul, inan ki inandırıp satman kolay olsun.

Bir de lütfen ebay'den falan ürün detay açıklamalarını incele, iki satır yazı ve kötü fotoğraflarla olmaz. Kendine bir satış politikası oluştur.

Kolay gelsin..

italya'ya bir urun satiyorum ayda 10 tane. 600TL kar ediyorum. Ayda en fazla 2 saatimi harcarim.

Yazin gidecek bir urun, kisin ne satacagim bilmiyorum ama cok guzel kar.

cevapların için teşekkür ederim.baya inceledim ancak mesela bi satıcının bi kaç sitede birden hesabı olabiliyor.hepsine bakmama imkan yok.ayrıca sormanın da bi zararı olmaz heralde

tipik türk mantığıyla yaklaşmıyorum.belki direk para sorduğum için itici geldi ama ben de zengin olabilir miyim demiyorum ki.kimseyi kazıklamak gibi bi düşüncem de yok.sevmediğim ürünü satmak gibi de..gizli kameralar falan..iyi biriyim ben yani endişeye gerek yok. :)

GG de satış yapan arkadaşım var ben de aynı soruyu bu ikisine sormuştum zamanında. Bi tanesi plak satıyordu bir tanesi de 2. el elbise. İkisinin de cevabı birbirine benzer olmuştu. Aylık satışlarımla kendi elbise/plak masrafımı çıkarıyorum diyorlardı. Bu da 300-500TL anlamına gelebilir. Ama şunu söyleyeyim bu iki arkadaş da amatör olarak ilgileniyordu bu konuyla bi nevi hobi olarak, bu yüzden kazandıkları makul bence...

örnek veriim, çok alakasız diildir sanmam.

bende snoopy düşkünlüğü vardır, bildiğiniz peanuts snoopy'si.

gittigidiyor'da düzenli olarak snoopy diye aratır, güzel bişiler varsa peşine düşerim. dikkatimi çeken bişey oldu bu arada.

snoopy'nin baya güzel kalitede promosyon oyuncakları vardı kocaman kocaman. ben bunlardan iki tane, küçüklerden iki tane olmak üzere 6 liraya satın almıştım. birkaç ay sonra ise bir büyük figür, bir küçük figür başka bir satıcı tarafından 17 liraya satıştaydı, bir süre sonra satıldı. (ben almadım)

zurnanın zırt dediği nokta: ben düzenli olarak izmir'deki bit pazarına giden bi insanım. bir pazarında küçük snoopy figürlerine genelde 25 kuruş isterler, büyüklere 1 lira falan. yani ilk satın aldığım yer fiyatını normal belirlemiş, ikincisi fazla, ama ikincisi de bit pazarından falan temin ettiyse 15 lira kar etmiştir sadece o satıştan.

bu tür koleksiyon eşyalarına da talep oluyor. o koleksiyon eşyalarını da başka yerlerden ucuza toplayabilirsiniz işte, demeye çalıştığım o. uğraşırsınız edersiniz, bir nevi antikacılık/eskicilik olur yaptığınız ama, yahu milletin 10bin işlemi var. her birinden 1 lira kar etseler, fena para diil.

ürün/çeşit bulunduktan sonra yapılır yani. arz talebini yaratır bence.

bir seyler alip satarak tabi ki, ebay ustunden..

ornegin ben yaz aylarinda gidecek pahada agir ama yukte hafif bir seyi bir ulkeden alip bir digerine satarak ayda 700tl kazaniyorum. Tek ugrasi paketlemek ve ptt'den yollamak o kadar.

Ne satacagin hayal gucune kalmis.

nochristrequiress biraz daha açar mısın?ne satıyosun acaba?

Biz buna birinden al, diğerinde ver diyoruz:) Uluslararası ve yerel alışveriş siteleri takip edilirse fırsatlar inanılmaz çok.
tavsiyem eğer böyle bir işle iştigal olmak istiyorsanız bir ürün üzerinde uzmanlaşın

www.dealextreme.com
kargo bedava, 2-3 dolardan başlayan bir sürü enteresan alet edevat var.
buradan enteresan şeyler alıp türkiye'de satabilirsiniz, ama ilk başta büyük miktarda almayıp talep ölçmekte fayda var.
gelmesi 2 hafta filan sürüyor.

bizim bi arkadaş parfüm satıyo mesela.

internet olmadan ne yapılabilir?yani şöyle ki riskleri az olan işler..400 kazandırsın yeter.

seninki de biraz polyannacılık oldu :)

hem o kadar para kazanıcaksın hem de riski olmasın diyosun. para kazanmak kolay iş değil.

ne biliyim şöyle mesela.bazı firmaların küçük işeri olur.yazısını yazarsın ne biliyim incik boncuk dizersin vs... bu tür olabilir.zaten alınacak ücret de o kadar fazla değil.

75.000 lira.

her ay değil de her yıl çekersem?

dikkat ederseniz zorlaşmaya başladı sorular :)

sube.garanti.com.tr

:)

bu nasıl oluyor abi aylık yatırıyorum,yıllık yatırdığımdan daha fazla para alıyorum.nasıl oluyor bu iş?

muhtemelen yıllık faize yatırıyosun ama ödemeyi aylık faizde bırakıyosun oraya bi daha bakıp yaparsan anlarsın.

neden aylık yatırdığımda yıllık yatırdığımdan daha fazla faiz alıyorum?

cevap; bileşik faiz.

örneğin; 100 tl paramız var bu parayı aylık %1 vefaiz oranından bankaya yatırırsak 2. ay paramız 101 tl olacak ve 2. ay ana paramız 101 tl olacak ve 101 tl üzerinden %1 faiz kazanacağız ve bu böyle artarak devam edecek.

ama 100 tl'yi yıllık %12 üzerinden yatırırsak yıl sonunda 112 tl miz olacak.

bende tv izlemeden uyuyamam ama her gece bir kere yetiyor bana :)

2 saatte bir kendini uyandırıyorsan uykunun tüm evrelerini uyuyamamazsın, hepsi de hem bedensel hem de zihinsel olarak gerekli evreler.

tv dinleyerek uyumak sağlıksız bir olay. doktor değilim ama okuduğum bir çok yazı da bahsediyorlardı. alışkanlığınızı bıraksanız iyi olur

tvyi birkaç saat sonra kapanmaya kurup uyanmiycak şekilde uyumak en güzeli ve sağlıklısı tabi.

heheh deli.

valla ben güne çok daha iyi başlıyorum böyle ya.sanki hiç uyumamışım,bütün günü yaşamışım gibi hissediyorum.

Ben yatmadan önce müzik dinlemeyi çok severim. Geçen sene bunu biraz abartıp müzik dinleyerek uyuyordum. Ama tabi uykum da inanılmaz hafif olduğu için tam olarak uyuyamıyorudm. Yani evet uyuyordum :) ama bilincim uykudaki kadar kapanmıyordu. Hatta bazen biri yanıma gelip soru sorduğunda eğer müzikten duyabilirsem cevap verip devam edebiliyordum. Ta ki mp3 playerım bozuluncaya kadar bunu sık sık yapıyordum. Ama hayatımda hiç o kadar rahat güzel uyuduğumu hatırlamıyorum. Bazen yorucu oluyordu ama daha çok dinlendirici hafifletici oluyordu. Hatta uyandığım anda normal uykudan uyanmış gibi mahmurluk olmuyordu üstümde gayet zinde uyanıyordum.

www.bimeks.com.tr

yok abi 1000 tl bu.fazla gibi.2 gb ram yeter bana.ekran kartı da geforce falan.onboard ın gözünün yağını yerim.şöyle bişey buldum nasıl

www.akakce.com

model tavsiyesi degil de, marka olarak hp'den uzak durun, acer'a supheli yaklasin, sony'den kacin, toshiba'yi sevin, lenovo'ya da sans verin derim.

ayrica kararinizi kesinlestirmeden once dusundugunuz modeli google'da guzelce arayin, forumlarda ozellikle insanlarin karsilastigi sorunlari bulursunuz ve cok sik karsilasilan bir sorun varsa ona gore hareket edebilirsiniz..

ağlama falan olmadı ama gerçekten bir süre böyle entry falan girmek için alta inip gerekli alanı görememe,o an için "lan lan lan" diye sinirle karışık bir hüzün,bi "şimdi ben bu diyeceğimi nereye,kime analtacağım ulan" durumu oluyor.ama çok uzun sürmedi.

klonlarda yazmaya başla. önce sıkılırsın ama sonra hemen hemen aynı tadı yakalarsın, çevren genişledikçe.

odom adam değil çünkü:)
odom tarzı bir adam sadece birkaç takımda oynayabilecek durumda, pazarı geniş değil. zaten lakers'tan ayrılmayacak gibi gözüküyor.

hidayet ise nba final serisinde oynamış en skorer ve her yönden takımına en katkılı olmuş oyunculardan biri.

kısacası hidayet baya iyi bir oyuncu ve tepkiler normal.

msn.foxsports.com şu linki az önce sözlükte gördüm adam en iyi 10 serbest oyuncu arasında birinci sırada gösterilmiş. son iki sezondaki ortalamalarına, son periyottaki oyunlarına, takımına olan etkilerine rahatça anlayabilirsin. son 2 normal sezonda sadece 5 maç kaçırdı onda da işte yi jainliyan ile mi ne çarpışıp son 5 maçı kaçırmıştı işte. bir de bu restricted ne unrestricted ne?

restricted ilan etse mesela orlando, hidayet'i;
bir hafta içinde hidayete gelen teklifin aynısını orlando yaparsa, orlando takımda tutuyor hidayeti.
yani mesela orlando, "tamam lan, ben de veriyorum 5 yıl için 50 mln. dolar" derse, hidayet takımda kalıyor. istese de gidemiyor portland'a.
ama işte restricted değil hidayet.

www.youtube.com -- 0.38' deki kız olsa gerek aradığın.Taş demişsin ama bildiğin kaya bu.

img3.imageshack.us

sunsdancersbackstage.com burada bir araştır bakalım bulursun mutlaka.

bunlardan birisidir=)

www.nba.com

Carla sanırsam

evet carla olabilir.

rulo kat iyi gider gibi.

kağıt helva da fena olmaz bence.

yaşadığın şehirdeki mado yu bul. sadece kornet te satarlar. yani kornettonun külahından ve onun külahına binbasacak boyut-tat-kalite seviyesinde. üst kısmı çikolata ve fındıkla kaplı olanlardan tavsiye ederim hacım.

kakaolu ev keki gayet iyi gider, pastaneden falan da alabilirsin. ya da yoğun çikolata parçacıklı ve kakaolu-meyveli de olursa tadından yenmez- pastayla yine kakaolu dondurma harika olur.

ohşş bi fena oldum bak şimdi

koska külah satılıyor 10 tanesi 1 lira 9 kuruş olması lazım kızcağızıma alıyoruz. sonra ev yapımı dondurma hesabı külahtan yiyor.

1. bağlantın kablosuz olabilir. bunun için ne yapacağını biliyorsun.
2. (ingilizce biliyorsan bunu okuma) ingilizcen ile ilgili problem olabilir. zira bir şey indirdikten sonra 15 dk beklemeni söylüyor o olabilir.
3. rapid saçmalıyor olabilir. bu çok düşük bir ihtimal.

modemin sifresini degistir. virus taraması yap.

i want to admit something.. yav ben bi devlet dairesinde çalışıyom.bütün bilgisayarların ip si mi aynı acaba?benden başka hınzır mı var ki?ancak 2 saattir çekiyor bişeyler o zaman?işte de yeniyiz soramıyoz ki

öyledir. başka biri de kullanıyordur.

sorduğun hata hocam. sömüren sömürenedir şimdi o hattı.

ne indirdiklerini görebilir miyiz acep?bana kalırsa bunlar pek hayırlı bişey indirmiyolar.5 mb bişey çekcez saatlerdir bekliyoz.

onu unutmuştum pardon. aynı şirketten tek ip çıktığı için herhangi biri indiriyorsa indiremezsin. indirmesi bitse 15 dk beklersin. yalan o yani. izin veriyorsa torrent, yoksa megaupload, bearshare anca paklar.

Sıkıntı yok kardeş herşey yolunda.

En azından Ankara ahalisinde şimdiye kadar duymadım bu lafı. Umarım bizim "bebe"lerin ağzına yapışmaz popülerleşip.

dizilerden kapilmis olabilir. no worries sanirim avustralyalilarin ozellikle sikca kullandiklari bir kalip.

kurtlar vadisi pusu adlı dizide sık geçen bir replik(özellikle memati baş tarafından söyleniyor)
son dönemde bende çevremde sık sık duyuyorum, sebebi bu olabilir yamulmuyorsam

gayet de sık kullanılan bir laftır. belki her kesime yaygınlaşması yeni. ağza vuracak bir şey yok.

çaycı bir işyerindeki en düşük maaşlı çalışanlardan biri olduğu için onun artistlik yapması daha çok gözünüze batıyor olabilir.

dizilerde de genelde kıl tipler oluyor çaycılar. gerçekte de böyledir belki.

en son işten çıkarılacak kişi olduğu için olabilir.

her ortama rahatça girip çıkabildiğinden bir takım şeyler duyarlar. dedikodunun hatta kendiniz hakkında dahi bilmediğiniz her türlü bilgiye sahip olurlar. genel müdür kovulur ama çaycı (genelde) kovulmaz. zaten büyük ihtimalle "ne iş olsa yaparım abi" diyen patronun akraba ya da tanıdık kontenjanından işe aldığı adamdır. bir ihtimal işten çıkartıldığında işyerinde herkesin sırrını ortaya saçıp giden haliyle küçük çaplı bir kıyamete yol açan çaycı görmüşlüğüm vardır.

benim eski çalıştığım işyerinde de çaycı çok gıcıktı. örnek veriyim dedim =)

bizim işyerindeki gayet sempatik bi adam. herkes sever yani onu. geyik, muhabbet tam yerindedir.

başta rezalet oynuyordum fakat 2 günde alışmıştım cod3'e.

alışıyorsun. şu an red faction guerilla ile head shot, knee shot, x shot, y shot her türlü oynayabiliyorum. ama multiplayer oyunlarda aynı hassasiyeti elde etmek için çooook çalışmak lazım. tamamen el alışkanlığı. ayrıca hassasiyeti yüksekte tutunca daha başarılı oluyorum ben nedense. öteki türlü X adamın kafaya gidene kadar ohoo. kişiye bağlı bir yorumdur tabi.

yok saçmalamıyorsun diyerek moral vereyim, de ben yıllardır düşünüyorum bu hususta, çözümü yok gibi.

piyango çıkmadığı ya da mısırdan miras kalmadığı sürece olmaz. ya da google, facebook, million dollar homepage gibi bişey bul. bunlar da piyango sayılır zaten.

yabancı bir adam vardı böyle, ömür boyu hiç çalışmamış gayet de düzgün yaşıyordu. hatta kitap da çıkarmıştı bu hususta. ama adını hatırlamıyorum maalesef.

belirli bir refah seviyesinde yasamak istiyorsan, o seviyede yasayan insanlar kadar sikinti cekmen gerekir.

mesela 1 milyon liran olmasini istiyorsan bir postacinin tum hayati boyunca mektup tasiyarak ve hic harcamadan para biriktirerek 1 milyon dolara ulasmasi gereken zamani gozunde canlandir yaklasik 60-70 yilda belki ek isler yaparak biriktirebilir. senin 1 yil icersinde boylesine bir parayi elde etmen icin o postacinin 60-70 senede cektigi sikintiyi cekmen gerekir. (legal yollardan) ancak legal olmayan yollardan boyle bir para kazanman icinde farkli sikintilar hatta hayatini karartabilecek durumlar icersine girebilirsin (2. paragraf: Paul Graham - Hackers & Painters kitabindan ornektir.)

yani diyecegim odur ki calismak zaten ruh ve beden sagligi icin gereklidir.
emin ol suan varolan isinden baska bir is bulmadan cikarsan ve 3 ay issiz kalirsan (basima geldi) kendine oyle dertler yaratirsin ki kafayi yersin. imho

(bkz: cosmo kramer)

ucuz memleketlerde yaşayanlar var dediğin gibi, mesela hindistan gibi bir yerde. orda da istersen arada turistik bir yerde çalışıp kafana göre takılabilirsin.

çalışmanın ruh ve beden sağlığı için iyi olduğuna inanmıyorum.yani çalışmanın tanımı nedir ki..çalışmış olmak için illa yapılan şeyden para kaznmak mı lazım

hayatta zevk aldığın bir şeyi yaparak para kazanabiliyor musun ona bakabilirsin. Böylece hem bildiğimiz iş hayatının kabusluklarından uzak olursun, hem de nasıl geçireceğim zamanımı bir işe yaramıyorum ben diye düşünmezsin. Var böyle insanlar, güneye yerleşip küçük bi pansiyon açanlar, işi bırakıp evde kitap yazmaya başlayanlar filan

en basit bilg. oyunlarında bile kasmadan level atlayamıyor ve hatta karakterini yaşatamıyorsun.
hayat bundan daha beter. en basit tarifiyle, yaşamak için yemek yemek zorundasın. yemek yemek için çalışmak. sevdiğin bir iş muhakkak vardır, onu bul, çalış. kendine yet.

kendiyle yüzleşme cesareti bulan insanların nihai isteği budur diye tahmin ediyorum. zira kimisi için aylaklık da zordur, bu sefer hayatın kendisiyle karşılaşırsın, düşünürsün ben neyim ne yapıyorum falan, her adama göre değildir yani.

öte yandan bir erkek olarak düşünmen gereken şeyler var. evlenecek misin, veya bekar hayatı mı yaşayacaksın, bunu yapmak için sence ne kadar paraya ihtiyacın olacak? veya senin evde (veya tatil yerinde) aylak oturma kararını destekleyecek ama "babanız erkek olup çalışaydı şimdi adam gibi okullarda okurdunuz" demeyecek bir eş bulabilecek misin? dediğim gibi burada sorun bir miktar erkeğe özgüleşiyor, zira çalışsın çalışmasın erkeğin görevi evini kurup insanların karınlarını doyurmak. dişi olsaydın, ve bazı şeyleri kabullenmeye razı olsaydın, sadece kocanın ağız kokusunu çeker hem parasını yerdin hem de hayatın aylaklık üzerine olabilirdi.

bunun dışında, kendi kendinin sosyal güvenliği olacaksın, bu tür hesapları da gerçekçi yapmak gerek. mesela kendine ne kadar ömür biçiyorsun? diyelim bu hesap tuttu, o zaman bu hayatın boyunca ihtiyacın olacak paranın tabanını oluşturacaksın. sonra her hastalık vs. ekstra cebinden çıkacağı için buna bir buffer zone parası hazır etmen lazım ki bunun ne kadar olacağını kestirmek de zor.

buna ek olarak, diyelim en verimli çağlarını bir iş tecrübesi vs edinmeden geçirdin, gayet kifayetsiz ve yeteneksiz bir hal aldın, ama ardından bu hayat tarzından sıkıldın veya bir şekilde daha fazlasına ihtiyacın oldu; geriye dönüş gayet zor olacaktır.

bir de servet biriktirme modelini seçmen lazım; önce parayı biriktirip sonra onu yiyecek misin, yoksa sabit bir gelire mi bel bağlayacaksın (kira gibi), veya ikisinden biraz biraz mı.. neticede ne yaparsan yap, toplamda neredeyse risk-free olman lazım, yani evin yıkılması, kiraların düşmesi, piyasanın altüst olması vs olmaz diyeceğin türlü şey seni sokaklara düşürmemeli.

bunlar hesaplanması gereken şeyler, ama öte yandan bu isteğini çok doğal buluyorum, zira "çalışmak" denen şey ile modern dünyada çalışmak olarak bahsettiğimiz şeyler çok farklı. kendi bağını bahçeni ekersen bu çalışmaktır eyvallah, ama sabah akşam birinin orospusu olup, şerefsizlerin ağız kokusunu çekip, başkasının parasına para katmasına yardımcı olurken sen ucundan koklayacaksan bu pek çalışmak değildir. aksini düşünen kendini iyi kandırabilmiş, dünya haline adapte olmuş demektir, tebrikler.

tabi kazanış tarzını eleştirdiğimiz gibi tüketim tarafını da eleştirmemiz lazım sistemin. aman yeni çıkan playstation ne eylenceli, efendim yeni araba telefon vesair bunların içinden de doğal olan tüketimi ayrıştırman, geri kalanıyla refahını koruyabilmen de gerekli. zira başta zaten insanların çok çalışmaya güdülenmesi, çok ve gereksiz tüketmeye güdülenmiş olmalarından geliyor. ama ben zannetmiyorum ki kendini dinlemeye vakit bulmuş herhangi bir adam dünyadan tad almak için bu kadar boş tüketimlere ihtiyaç duysun.

biraz da metriklerinden bahsetmek isterim bu işin. benim annem emekli öğretmen, hayatında özel ders vs vermemiş, ek geliri olmamış bir insan. hayatı boyunca çalışarak kazandığı para (36 yıl çalıştı) yaklaşık yarım trilyon ediyor. çok iyi yönettiği için (borsa faiz vs falan değil kesinlikle, sadece harcamasını yönetti) o parayla şimdi bana imkansız görünen şeyler yapmış. ortalama insan ömrünü düşünecek olursan bir o kadar da kazanacak (sosyal güvenlikten). şimdi senin bu parayı iyi çalışıp bir 5 - 10 senede elde edip, sürdürülebilir bir yaşam yaratmaman için bir sebep yok. dikkat et bu parayı faize koymak değerlendirmek vs gibi işleri hesaba katmıyorum bile. eski piyasayla tr gibi bir yerde senelik ortalam %20 de dönüşü var o paranın.

bir de unutmadan, bilidğim kadarıyla ücra yerlerde hafif komünal takılan topluluklar var. ama bunları sadece duydum, nasıl yapılır edilir katılınır fikrim yok. (aslında çeşitli cemmat dernek vs de bu yolu bellemiş olabilir) hatta münzevileri vs de araştırmak lazım. bunların hepsi nispeten parasız sürdürülebilir yaşama örnek modeller.

veya ne bileyim, bir köye gidip çobanlık yapabilirsin eğer mutlu ediyorsa; sana bir oda, karnına aş verirler, al sana özgür (eğer öyle geliyorsa) bir yaşam.

"into the wild" filmini izlemediysen onu da izlemende fayda var. daha radikal bir yöntem ama kesinlikle pahalı, dünyanı sürekli gezen insanlar var, modere şekilde tasarruflar ederlerse son izlediğim belgeselde adam 8 ayda toplam 20bin dolarla 26 ülke mi ne geziyordu (amerikan pasaportu var o ayrı bir durum tabi). toplamda 13.5 trilyon etse de, amerika şartlarında bildiğim kadarıyla hamburgerciler daha fazla kazanıyor 20 bin dolardan. demem o ki 40 bin dolar kazanır, bir sene gezer, bir sene vasıfsız bir iş yaparsın. ama dediğim gibi tüm dışsal hastalık evlenme sıkılma vs hesap dışı tabii.

eğer bi karar verecek olursan bize de bildir :)

(bkz: pushkar shah)
pushkar shah,
1998 yılından beri hiç çalışmıyor.
11 yıl önce cebinde yaklaşık 1 euroya karşılık gelen bir parayla başladığı yolculuğunda; bisikletiyle dünyayı dolaşmakta...

tam olarak senin sorunla pek ilgili değil ama, yine de böyle düşüncelerin varsa pushkar shah dan da haberdar ol istedim.

bence Ilhun herşeyi açık açık olağanüstü bir şekilde anlatmış. bayılarak okudum yazısını. sen de iyice bir oku :)...

yaklaşık 10 yıldır hergün en az 6 lı paketlerden içiyorum henüz ölmedim kıçımdan kabakta çıkmadı :)(bkz: anüsteki kabak)

yok yahu, 1-2 biradan neyin alkolikliği...

alkolik olunmaz da göbeğe dikkat.

uzun vadede ciddi kilo artışına sebep olacaktır.

alkolik olunması için 1 bira 2 bira fark etmez kanımca. düzenli bir şekilde içiyorsanız, canınız istiyorsa alkoliksiniz. ha soru "bu yaptığım kötü bir şey mi?" ise o zaman da ne alaka 2 biranın nesi kötü olabilir ki derim.

"düzenli bir şekilde içiyorsanız, canınız istiyorsa alkoliksiniz"

Bu cok ama cok yanlis bir onerme. Alkolizm kisinin kendisine ve cevresine cok zararli bir hastaliktir ve bundan cok daha ciddiye alinmasi gerekir.

Kurtulan adam, her gun 1-2 bira icmek genelde alkolizm sayilmaz. Ama normalde de sadece ne kadar ve ne siklikta ictigine bakilmiyor, baska kriterler de var. Eger cok ictiginden rahatsiz oluyorsan daha az icmeye karar ver ve kararini uygula.

Ingilizce biliyorsan web'de cok fazla kaynak var alkolizmle alakali. Hatta basit "alkolik miyim?" testleri bulup onlari da yapabilirsin.

"Nefes alma Efes al."

aynen devam ;)

abi aynen devam da şu anda düşündüğüm tek şey eve gidip o 1-2 birayı içmek.rahatlatıyor beni.

ben ve bir kaç arkadaşım her gün işten- okuldan vs çıkınca nargileye gider 1-2 saat nargile içer öyle eve giderdik. Şimdi arkadaşlarımdan biri yeter nargile içtiğim diyip her gün bu sefer arkadaşlarıyla teachers pub'da takılmaya başladılar. hiç bir alkolik durumu da yok.

ben şöyle söyleyeyim zaten. işten çıkıp eve direkt gitmek iyi değil, şöyle 1 saat en az kafayı dağıtacak birşey yapın.

alkolik olunacağını sanmıyorum.hani bir aksam içersin ertesi gun gormek istemezsin. gerçek anlamda alkolik insanların gece içip içip ertesi gun daha oglen olmadan aradıklarını duymuştum.
ama karacigerine yazık değil mi. her ne kadar kendi kendini yenileyen bir organ olsa da cok da yuklenmemek gerek.hem durduk yere kilo.
işten sonra insanın canı cok sıkılmış oluyor ve rahatlıyacak birsey arıyor. ben derim ki sevdiginiz birseyle ama sagliga dokunmayan birseyle ugrasin.kafanız dağılsın ha.

alkolizm diyebilmek için bir sürü kriter gerekiyor olabilir, durum o tanıma girmiyor olabilir dert değil. zaten görünen o ki alkolün kendisine değil, o rutine bağlanmışsın, alışkanlık olmuş. ama içinde bulunduğun durum can sıkıcı bir durum. alkol olmasın mesela kahve olsun, download seyretmek olsun. bunlar gün içersinde sürekli aklına geliyor da ancak bunlara kavuştuğunda oh be dünya varmış diyorsan sık sık, problem budur, "bağımlı"sındır. hele bir de bırakmak isteyip bir türlü bırakamıyorsan sorun büyümüş demektir.

bırakmak istemiyorsan ama hiç bir sakıncası yok bence 1-2 biranın. çeşitlendir derim ben naçizane. her gün bira mı içilir? şarap var, viski var, o var bu var.

bağımlıysanız alkoliksiniz, bence.

şimdilik gayet normal durumdasın bence, hani akşamcı diye tabir edilen...
yalnız o 1-2 bira 3 oluyo bi zaman sonra, sonra 4, 5, 6,...

mesela ben bu aralar 8-10 arasında gidip gelmekteyim :)

ve evet, sen alkolik diilsin (henüz), ama ben öyleyim...

sigara bağımlılığı da günde bir-iki taneyle başlıyor. önceleri çok canın istemese de içiyorsun, sonra bir bakmışsın canın istiyor. şimdi günde bir paket içiyorum. allah bilir ileride kaç paket olacak.

her gün içmemenizi öneririm. eğer içmemek için kendinizi zorlamak zorunda kalıyorsanız belki de alkolik olma yolunda ilerlemektesinizdir.

Yalniz basina mi iciyorsun?

Is cikisi dostlarla icilen bir-iki birayla eve gidip yalniz basina icilen arasinda cok fark var, bu ayrimi gozetmelisin.

Su anda gunluk iki bira seni rahatlatmaya yetiyor olabilir. Fakat kisa bir sure sonra bu miktar yetersiz gelecek. Farkli alternatifler arayacaksin. Once saraba gececeksin, oradan votkaya kanyaga vs...

Seni anlayabiliyorum, benim de canim sıkkın oldugu donemlerde icmeden uyuyamadigim zamanlar oldu. Fakat her defasinda icme periyodlarini seyrelttim. Ipin ucunu kacirirsan alkolik olursun.

(bkz: alkolizme giris)

en önemli kriterlerden biri yalnız içmekmiş. psikiyatristim öyle söylemişti. ne kadar seyreltirsen o kadar iyi. bir de o anı beklediğini ve içince de rahatladığını söylemişsin. bence ciddiye alman gereken bir durumla karşı karşıyasın. ne kadar içtiğinin bir önemi yok. ya hemen vazgeç ya da baktın olmuyor profesyonel yardım al. ama acele etmeni öneririm.
psikiyatristle bu konuşmayı yaptığım dönemde her akşam en az bir bira içiyordum. yalnız içiyordum. ve bunları duyunca çok korkup o gün bıraktım. en önemlisi yalnızken rahatlamak, uykuya dalabilmek için vs içmemeye dikkat etmekmiş. sosyal ortamda ya da arkadaşlarla vs içmenin sakıncası olmayacağını söylemişti bana.
lütfen önemse bu durumu.

alkoliklik, alkol problem olmaya basladigi an baslar. yani eger düzenli alkol alimin sagligina ciddi bir sekilde zarar vermeye basliyor, sevdiklerinle arani aciyor ve hayat düzenini bozuyorsa o zaman alkoliksin. yalniz günde 2 birayla bunun olmasi fiziken imkansiz :). takil kafana göre.

ben de feci stresli bir sektörde çalıştığım için aynısını yapıyordum iş dönüşü. bazen rakam artıyordu da. evde yalnız içmenin de, iş arkadaşlarıyla, sevgiliyle, dostlarla içmenin de keyfi başkadır bana göre.

şimdi bir süredir çalışmıyorum, haftada bire fiksledim üniversitedeyken olduğu gibi. ha, para olsa her gün bir dörtlü efes götürürüm o ayrı :)

iki 50lik bira yaklaşık 500 kalori bildiğim kadarıyla, yanında cips, çerez, vb. de tırtıklıyorsan bunlar sana döt göbek olarak geri dönüyor o kesin ama...

özetle: normaldir. zevk meselesi.

alkolik olmayabilirsiniz ama risk altında olabilirsiniz.
şu entrynin en altında riskin nasıl hesaplanacağı yazıyo
sozluk.sourtimes.org

www.posteradam.com

bir dakka, şimdi posteradam senin derdine çare oldu mu? yapıyorlar mıymış yani senin verdiğin resimleri istediğin boyutta? ben mi göremedim?

henüz tam inceleyemedim aslında.biraz baktım daha bulamadım.

şimdi baktım da yok abi posteradam derdime deva olmicak.dev posterler bölümündekiler 1 metre falan.ve de 40 tl civarı.

bir matbaaya bahsettiğin resimle gittiğinde büyük boy çıktısını alamıyorlar mı? yani ben de bilmiyorum da, sanki öyle hatırlıyorum. maliyetini bilmem tabii. fakat o resmin şöyle güzel çözünürlüklü bir dosyası varsa elinde bence basarlar.

ozalitci reklamcı fln onlarla konus istedigin ebatta basarlar.

monte kısmına gelince; yapıskanlı kagıda bastırabilecegin gibi stickerlar var cift taraflı onları duvara yapıstırıp uzerine uygulayabilirsin.

blockposters.com da degisik bi alternatif olabilir..

bilenkazanir.mynet.com

üyelik istemiyor bildiğim kadarıyla ama mynet üyeliğin varsa aç ne olur ne olmaz kazanırsın belki boşa gitmesin.

son zamanda açıldı mı tüm oyunlar normal üyelere bilmiyorum ama birmilyon.com en kalitelilerinden biridir.

www.oyunlar.info böyle biraz dandikçe bir şey var. bi ara bunun indirilebileni de vardı. ama tam anlamadım bilgisayara karşı mı birilerine karşı mı oynamak istiyorsunuz?