Merhaba,Şu konuşmanın (https://www.ted.com/talks/kimberle_crenshaw_the_urgency_of_intersectionality?language=en ) başında kesişimsel feminizmin teorisyeni Kimberlé Crenshaw seyircilere ayağa kalkmalarını, sekiz tane isim sayacağını ve duyduğu ismi tanıyamayan seyircilerin yerlerine oturmasını söylü
Merhaba,
Şu konuşmanın (
www.ted.com ) başında kesişimsel feminizmin teorisyeni Kimberlé Crenshaw seyircilere ayağa kalkmalarını, sekiz tane isim sayacağını ve duyduğu ismi tanıyamayan seyircilerin yerlerine oturmasını söylüyor. İlk dörtlü olarak polis şiddeti mağduru dört erkeğin ismini sayıyor ve isimler bittiğinde salonun ancak yarısı oturuyor. Daha sonraki dörtlü olarak ise aile içi şiddet mağduru dört kadının ismini sayıyor ve salonda yalnızca dört kişi ayakta kalkıyor. Crenshaw bundan, şiddet mağduru kadınların şiddet mağduru erkeklerden daha az dikkat çektiği sonucunu çıkarıyor.
Sonuç doğru olabilir ama deneye katılmıyorum. Tehlike algısı boyutu gözardı edilerek yapılmış bir deney olduğunu düşünüyorum bunun, demek istediğim şu: Toplumda şu ya da bu nedenle hiçbir zaman aile içi şiddet mağduru olmayacağını düşünen pek çok insan veya insan grubundan (ilişki düşünmeyenler, aseksüeller, erkekler ve daha pek çok mümkün gruptan) bahsedilebilirken, akut ve nedensiz polis şiddeti tehlikesi toplumun tüm kesimleri tarafından her an deneyimlenebilir bir şey. Dolayısıyla örneğin ben bir erkek olarak aile içi şiddet mağduruyla kendimi daha az özdeşleştiriyorum ve duyduğumda aile içi şiddet bende, polis şiddetinin yarattığı bireysel tehlike ve korku duygularını yaratmıyor. Bu da mağdurları daha zor hatırlamamı kolaylaştırıyor ama bence bunun doğrudan kadın-erkek ayrımcılığıyla bir alakası yok. Bu nedenle bilmem katılır mısınız ama polis şiddeti mağduru erkeklerle aile içi şiddet mağduru kadınların kıyaslanması bence yanlış, sağlıklı bir sonuç için polis şiddeti mağduru erkekler-kadınlar veya aile içi şiddet mağduru erkekler-kadınlar bilinirliği kıyaslaması yapılması gerekir. Şimdi bu örneği verdikten sonra asıl sonucuma geçeyim:
Bana kesişimsel feminizm böyle pek çok komperatif hatalarla ve teorik eksikliklerle dolu geliyor. Örneğin sanki bu öğretinin -veganlık gibi- nedense ulaşılmayan pek çok doğal sonucu var. Toplumdaki deneyimlenebilir tüm baskı türleri ve eşitsizliklerle topyekûn savaşmanın gerekliliğini savunan bir öğretinin en temel eşitsizliklerden birini yok sayması (bireysel olarak kesişimsel veganlardan bahsetmiyorum, öğretinin kendisinin böyle bir çıkarıma ulaşmaması) bana her nedense eksik bırakılan bir doğal sonucun yok sayılmış olması (ve dolayısıyla teorik eksiklik) izlenimi veriyor.
Ne düşünüyorsunuz? Kesişimsel feministleri, feminizm düşmanlarını ve diğer herkesin fikirlerini merak ediyorum. Ben erkek olduğum için sen ne anlarsın aslanımcıları da beklerim. Kesişimsel feminizm tutarlı mı?