Burada mı yoksa Sözlük'te mi okumuştum geçen gün bilmiyorum. 'İstanbulluların üçte biri acilen hastaneye kapatmalık, üçte biri ilaçla tedavilik, kalan üçte biri de uzun süreli terapiden sonra ancak travmalarını atlatır' diyordu. O yüzden, açıkçası nevrotik olanlara 'Normaaal, herhalde bozuk olacak. Kimin ruhu doğru ki' gözüyle bakıyorum. Hatta, doktora gidecek kadar bilinçli oldukları için ve çaba harcadıkları için de takdir ediyorum. Bunu kınayanları kınıyorum. Kınana kınana hem toplumsal hem bireysel travmalara karşı yardım almayarak manyağa bağladık; dışarıda yüzü gülen insan kalmadı, herkes canavar gibi davranıyor. Nevrotik davranmak delirmek ya da anormal olmak anlamına gelmiyor, stres kaynağı karşısında her insanın gireceği hal bu.
Psikozlara gelince, birkaçını bir anda içeren bir insanın yıllardır yakınıyım. Minör durumda olanları yukarıdaki gibi değerlendiriyorum ama majör olanlarının çok ama çok zor olduğunu biliyorum. Bazen kişinin kendisine de zor, bazen sadece bakana çok zor. Asla çekinmek veya konuşmamak gibi bir durumum olmadı ve olamaz da, o koşullarda birini gördüğümde zorluğunu ve yükünü hissediyorum hemen. Karşıdakinin nasıl yıprandığını düşünebiliyorum sadece.
Amerikalıların bizim gibi stres kaynakları yok çok fazla. İş en büyük stres kaynağı ama iş dışında da streslenecek çok bir şeyleri yok. Bu yüzden psikoloji bozacak çok büyük bir etmen de yok. 11 Eylül travması halen her yerde. Bizim gibi yılda 10 bomba patlamıyor. Trafikte zaman geçirmiyorlar. Kibar kibar davranıyorlar. E haliyle, ortada çok anksiyete yaratıcı şey de yok sıradan vatandaş için. Ama örneğin, bir göçmenin işi için kendini ispatlaması gerekiyor, bir zencinin bir beyaz polis karşısında kendini kollaması gerekiyor, bir Latinin herhangi bir yere girdiğinde alacağı tepkilere hazırlıklı olması gerekiyor. Azınlıklar için anksiyete kaynağı görece daha fazla ama sıradan vatandaş daha rahat.
Bir de Amerikalılar çok korkak. Büyük şehirlerden ve eğitimli insanlardan çok söz etmiyorum ama senin, benim gibi halk her şeyden ürküyor. Hatta bununla ilgili çekilmiş bir belgesel de var. Adını unuttum ama 'Kanadalılar neden cesur, Amerikalılar neden korkak' diye. New York ve bir iki büyük şehir dışında marjinalin m'sine dayanamayan, başkanlarını veya senatörlerini 'Aile hayatı var, mutlu ailesi var' diye seçen insanlar. Geçen sene en büyük korkuları palyaço görmekti. Çünkü geçen yaz kampüslerden birinde palyaço kılığındaki bir kişi kampüste iki kıza saldırmış. Ondan beri kışın bir kısmını 'Palyaço göreceğiz' diye geçirdiler. Troller de insanları korkutmak için palyaço kılığına girip milleti korkuttu. Mesleği palyaçoluk olan birinin arabasını parçaladılar, yolda saldırdılar. Kuzenimin kızı Amerika'da doğdu ve gece evinin kapısının önüne çöp atmaya korkuyordu 'Palyaço saldırırsa' diye. Geçen gün bir şey öğrendim, eğer evde biri intihar etmişse evin fiyatı bayağı düşüyor, çünkü hayaletinin evde olduğuna inanıyorlar ve ev zor satılıyor. O eve gelen insana da anında 'garip bir insan' damgasını yapıştırmaya meyilliler. Aynı şekilde, eski mahkumlardan ve psikoloji rahatsızlığı çekenlerden de rahatsız oluyorlar. Bunun yanında, bir de zaten bireyselliğin had safhada ve çoğu kişinin izole yaşadığı bir memleket. Normal olmayan her şey korkutuyor, aşağılanıyor. Dediğim gibi NY ve büyük şehirler dışında. Zaten dehümanizasyon için bahane arıyorlar, ruh hastalıkları da onlardan biri. En ufak şeyde dehümanizasyon standart zaten. Kahve içmeyince bile minik çapta 'Nasıl yani, sen insan olamazsın o zaman' tribine giren insanların ruh hastalığına tahammül etmesini bekleyemiyorum.
0