www.gokgs.com

kuralları çok, sözlükte yazıyordu yamulmuyorsam..

Go netten öğrenilecek bir oyun değil bana göre.Ama şu link öğrenmede çok yararlıdır.3 senedir bu oyunu oynuyorum hala daha durup durup alıştırmaları baştan alırım.

playgo.to

nası?

serdar ortaç'ın tüm şarkıları mantıksız ve akla zarardır.

"hayat beni neden yoruyosun" var misal. hayatın yorgun ritminden bunalmış biçare bi genci anlatır o şarkıda. mantıklı hem, hayat yorucu ya.

şöyle demem gerekiyor aslında . öyle bi şarkı olucakkki kendi içinde tutarlı olucak. ayrılmış sevgiliyi anlatırken mesela çok acı çekiyor ama sonra eski sevgilin götüne koim türünden şeyler olmasın

kurgusu ve olayların akışı doğru olsun

sadece meraktan soruyorum film mi çekilicek şarkının hikayesi üstüne?

sana acı çektiren birinin götüne koymayı istemek mantıksız mı?

çokça bilinen bir yanlışı düzeltelim öncelikle (bkz: #10866382)

neden olduğu belki şuralarda yazıyordur ama gözlerim okumaya izin vermeyecek durumda şu an maalesef..

en.wikipedia.org(Not_Constantinople)
en.wikipedia.org

Orada bir Türk sempatisinden ziyade tarihi bir gerçeğin telaffuzu sözkonusudur.

Türkler Konstantinopolis'i fethettikten sonra, keyifleri doğrultusunda istedikleri ismi yani İstanbul'u koymuşlar. Bu karar da sadece Türkler'in insiyatifindedir deniyor.

aynı şeyleri ben de hissediorum bazen.
evet yaptığı şeyi onaylammıorum. kimse öldürülmeyi haketmez ne yapmış olursa olsun hem de. cezasını tabiki çekmeli. fakat cemin 2. büyük suçu zengin bir ailede doğmak! öldürüen fakir ya da orta halli biri olsaydı bu kadar büyümeyecekti olay. insanlar zengin insanların acı çekmesinden hoşlanıyor kanımca. yani cemi hapiste öldürseler mutlu olacak binlerce insan vardır. ama bunu düşünüyor bile olmaları cem g.nin yaptığına benzemez mi? birisinin ölmesini istemek!!
namus davası,kan davası die kadınları öldürmüyorlar mı? intihara zorlamıyorlar mı? bunları yapanlar başları dik bi biçimde AĞIR tahrikle mükafatlandırılıyor. işte türkiyem ve yüce adaleti. ya abdullah öcalan binlerce yüzbinlerce masum insanı öldürdü.onu bu kadar memleket meselesi yapmadı bu insanlar.

cem cezası neyse çekmeli ama sadece bazılarımızdan şanslı olduğu için hor görülmemeli.ben de evladımı kendi ellerimle polise veremezdim.
neyse yanlış anlasılmasın savunduğum falan yok. sadece zengin olduğu için onun da biz normaller gibi sürünmesini görmekten zevk alıoruz. mesele bu !

hayır sen kötü bi insan değilsin:D sucuk ekmek işe yaradı mı ne :)

haberin daha ooo ilk kesik baş cinayeti dendiği zamanları hatırlıyorum o zaman ilgimi hiç çekmedi. gene bir pisko işte dedim

ama çoook sonra baktım bir haber daha facebook ta cem garibi destekleyenler grubu. aa kim lan bu cem dedim sonra baktım haberi ogrendim.

hep böyle şeyler düşünmem.

ve evet bence insanlar zenginlerin başına kötü şeyler gelmesini seviyor. sonrada bak para iyi birşey degil sabancıya bak oğlu böyle böyle...

yani ben hiç "cem kurtulsun hapis yatmaktan ve bütün olayı konuşanlar göt olsun istiyorum." diye düşünmedim ama bıkkınlık açısından senle aynı görüşteyim.

millet olarak bazen bişeylere takılıp hep beraber peşinden gidiyoruz gibi geliyo nedense.

hatta bence eğer cem garipoğlu varoşlarda yaşayan bi aileden olsa ve bu tarz bişe yapmış olsa bu haberi belki sadece gazetelerin 3.sayfalarında görür ve ulan ne psikopatlar var der geçerdik.

cem garipoğlu'nun hakettiği cezayı çekmesi / çekmemesi ve bu konunun medya tarafından haddinden fazla bir şekilde işlenmesi / işlenmemesi iki ayrı konudur. sanırım sen medyanın bu konuyla dolup taşmasından bıkmışsın ve sadece bu durumun telafisini arzuluyorsun. yoksa temelde insanların hakettiği cezaları görmemesini istediğini sanmıyorum.

izleme ilgilenme yoksay takip etmememeye çalış hatta tv açma

yapan varmıdır

EVET

Bak şimdi; zenginsen eğer kanundan sıyırırsın çoğukez. Paranın ezemeyeceği belki de tek güç halk tepkisidir. Halkımız da elbirliğiyle bu işin üstünün örtülmesini engellemiştir. Gayette başarılı bir sonuçla bitmiştir olay.

ilerde kullanmak için mi soruyosun :D

:D sen kullanamassın bunu alokozay

benim var bir tane. gerçi şimdi anlatınca komik gelmiyor ama o zaman çok komikti anısı da olabilitesi var.

benimde bir tane var...benle arkadaş top oynuyorduk

evet var.

benim neyim eksik lan, benim de var.

herkesin vardır yahu :)

"-ben alokozay'ı tanıyorum"

ben de büyük bir hevesle aldım kitabı. bir harry potter efnsnesi filan bekliyordum ancak okul bölümlerinin sonuna gelmeden sıkıldım bıraktım. ki bırakmamak için de kendimi çok zorladım... şimdi bayram tatili için kendime yeni bir kitap bulmam gerek.

okunsada olur okunmasada olur ortalama altı bir kitap işte.. Bi nanesi yok, ergenler 10-16 yaş arası hasta işte 18 üstüne pek gelmiyor, 4 ünü e book olarak okudum 2 gunde sırf meraktan, son kitabı sürükleyici idi bir tek biraz atraksiyon barındırıyordu.
bella sanırım kibirli değilde tam bir salak, sakar bi tip çiziyor, buffy angel ı seyretmez gençlik çok sezon var diye..

kız kitabıı :) ondan sevmediniz

bu kitabı erkekler sevebilemez.

tüm serilerini okudum. 321351 tane daha cikarsalar. alir okurum. kız kitabı olduğunu düşünmüyorum. tarz meselesidir. çoğu yerde bella'nın iç dünyası var.

kaide kural demektir. kaale almıyorum ise muhatap almıyorum, umursamıyorum bile anlamında kullanılır yani hatalı olmazsınız.

Olursun. Doğrusu kale almaktır ama kaale almak şeklinde söyleniyor. Fakat kaide ile kal aynı anlamı taşımıyor; o sözü söyleyen büyük yanlış içinde.

(bkz: kaideye almamak)

gördüğünüz gibi yok öyle bir şey.

doğrusu için, (bkz: kale almamak)

Şeker Portakalı kitabında 'kaide' makat, popo yerine kullanılabilecek bir söz olarak belirtilmişti rahmetli Manuel Valaderes tarafından.

Belki kaideye almamak g..tüme takmıyorum anlamına gelebilir..

kaide,argoda popodur

üniversitende en rahat ulaşabileceğin kartı tercih et. onun dışında öğrenim kredisi alacaksan zaten bir adet ziraat bankası kartın olacak. onunla da devam edebilirsin.

başvururken öğrenci belgeni sıkıştırırsanız hesap işletim ücreti de almazlar. yani iş bankası almıyordu öyle, diğerlerinde de vardır belki.

bir de evet okulunda atmsi bulunan bir bankadan al. bu gene iş bankası, akbank, yapı kredi ya da garanti'den başkası olmayacaktır.

iş bankası iyidir.

çoğu okul akbankla çalışıyor, hem harç işlemlerini atmden veya netten yaparsın hem de kampus içinde atm olur...
senin okula da bir sor bakalım, hangi banka ile anlaşmışlar

aynı durumun dünyada her gün kaç kişinin başına geldiğini tahmin etmesine yardımcı ol. kalıbımı basarım 1 milyara yakındır...

türkçe istemiş olsaydın diyecekim ki;
(bkz: kavak yelleri)
o kombinasyonları görse morali düzelirdi hem... =))

how i met your mother'da da oluyo buna benzer olaylar,gülüp geçiyosun.

kızın "yeni tanıştıgı ve çok hoşlandıgı bir çocuk" kaç km uzakta? nasılsa son bulur, hem hoşlanıyormuş kız sadece.

İçmeyin efendim, içmemek gayet kolaydır.

Önerimsi not: Susuzluğu su da giderir.

şimdi alkolle aran yoktur senin. kola'daki asit ve yüksek orandaki şeker miktarı vücut icin zararlı. ice tea'de asit yok. lakin ne kadar az icersin o kadar faydalı. kendimi baz alırsam, benim gibi olmadıgı zaman'da kolayı yada başka herhangi asit iceren bir icecegi aramıyorum bile. karar verip, uygulamakla alakalı bişiy biraz'da. herşey sende bitiyor.

Valla ben değilde bir arkadaşım su yerine ice tea şeftali içiyor.Hatta marka takıntısı var.Mutlaka ice tea olacak nesteaye demediğini bırakmıyor.Bence bağlımlılık yapan bir madde olabilir, çünkü ben böyle bir şey görmedim.Her şeyin yerine ice tea içilir mi be.
Kolaya karşı midem aşırı tepki veriyor ama ice tea'de hiç bir sorun yaşamadım.
Kesinlikle ice tea.Bir arkadaşıma sordum oda öyle diyor.

1. ben her gün içiyorum bırakamıyorum.
2. valla bilmiyorum 3 senedir içiyorum ama var gibi :)
3. ice tea candır.

aynen kolayı bırakmak için ice tea şeftaliye başladım, işe yaradı, bağımlılık da yapmadı. içinde bağımlılık yapan bir madde olduğunu sanmıyorum.

ice tea gayet bağımlılık yapıyor evet. 3-4 sene önce 2 günde 3 tane 6lı ice tea bitirince eve alınması yasaklandı bu meretin, ben de dışarda içiyorum deli gibi de para gidiyor buna. birkaç kişi daha biliyorum bağımlılık halinde olan.

korkmaya başladım gerçekten bagımlılık yapıyor sanırım

ice tea şeftali candır, içiniz, içirtiniz...

içinde bağımlılık yapan bişeyler olmalı yoksa bu kadar sevilemez bi içecek.
Ben daha ilk tanışmamızdan sonra "dünyanın en iyi serinleticisi"diye etiketi vurmuştum.Hatta 1 kutu ice tea le 1 hektarlık orman yangını bile söndürülebilir gibime geliyor,o kadar yani.

Belki de on senedir ice tea limon içiyorum. İce tea gibisi yok paşam boşver. ( şeftaliyi de aynı derecede sevmiyorum ne hikmetse:)

Ayran'ı tek geçerim

bence de limon daha güzel ama kimse limonlusunu sevmiyor.

siz söyleyince dikkatimi çekti de bende bağımlısıyım galiba 2-3 saatte 1,5 litre şeftali ice tea yi tüketiyorum

Ya sırf burda gördüm ice tea aldim.Ben hiç beğenmedim liptonundu belki ondandir ama çok kötü tadı vardı
AYRAN

divxplanet.com
altyazıyı indirip bakabilirsin.

online izliyorum.

altyazı notepad ile de açılabiliyor.

www.youtube.com

parayı yanına nakit olarak alma. bankaya yatır, atm kartı al.

yurda gidiceğine göre büyük ihtimal üniversite için gidiyorsundur bir sürü elbise al kendine çünkü üniversitede herkes güzel elbiseler giyer sende onların yanına pijamayla gidemessin herhalde...kolay gelsin

banyo terliği al. genelde bornoz, şampuan falan unutulmaz da terlik unutulur. ya da bi tek ben unutmuş olabilirim. öptm bye.

ilk başlarda nakit bulundur ama ortaya çıkarma. diğerlerine güven oluştuğunda rahat davranırsın zaten.

1 rulo tuvalet kağıdı al. yurdun yakınındaki bir yerlerden tedarik edene kadar götürür seni. sıvı sabun al..

eşya olarak düşünüyorum da işte bol sayıda iç çamaşırı, bol sayıda çorap, üste yazılanlara ek olarak..

eğer ilk kez devlet yurdunda kalcaksan ki bilmiyorum devlet yurdunda mı kalcaksın, etraf pis olacak fazla beklentiye girme, moralin bozulmasın. aklına gelebilecek bütün temizlik malzemeleri, banyo gereçleri, tırnak makası falan yanına al. dolabın için bir tane küçük asma kilit al. çokça nakit para bulundurma derim. ben yurtta kaldığım süre hiç hırsızlık vakası duymadım ama tedbr elden bırakma. terlik al yanına ilk gün ayakkabıyla dolaşmak zorunda kalma :) dolabının rafları pis olacaktır, eşyalarını yerleştirmek için ben defter kabı almıştım. askı almayı unutma. şimdilk aklıma gelenler bunlar, aklıma geldikçe yazmaya çalışırım. iyi şanslar oda arkadaşların kafa dengi olur umarım. olmasa da kafa dengi bulursun mutlaka yurtta :)

abiler dalga geçiyorsanız çok kırılırım ama gerçtekn götüreyim mi rulo kagıdı? banyo terliği?

özel yurt ama cemaat yurdu degil. olsaydı keşke yav temizmiş oralar diye duydum.

sn611 yav düğüne mi gidiyom yurda mı?ne olcak eşofman giysem?

dalga geçip geçmediğimizi tuvaletin gelince anlarsın :) herkes elinde rulosuyla gider tuvalete... (benimki de özel yurttu)

yukarıda yazan her şeyi al.

sn611 de "kıyafetlerin kirlenir, onun için yanına fazla fazla al ki okula gidip gelirken sıkıntı çekme" demek istemiş diye anladım. yurtta tabi ki pijama ve eşofmanla gezeceksin...

tuvalet kağıdı o kadar elzem değil ama terlik al mutlaka. yurtta terlik giyilir zaten.
ha bi de banka kartı çıkart mutlaka dedikleri gibi. kredi kartı değil banka kartı...paranı oraya yatırırlar sen de istediğin kadar çekersin

özel yurtsa tuvalet kağıdı lazım olmayabiilir ama terlik rula elzemdir normalde.onun dışında kirlilerini biriktirmek için koku geçirmeyen bi poşet alabilirsin.
mesela bi de gece yat saati yoksa göz maskesi alabilrsin aydınlıkta uyumaya alışkın değilsen.
okuma lambası alabilrsin yanına bir de,işe yarayabilir.

not: dalga bile geçiyor olsalar niye "kırılıyosun" arkadaşlarının yanında rezil mi ettiler seni ne bu alınganlık en fazla geyik yapıyodur.

ek: "elzem" kelimesini de alt alta kullanmamız da iyi tesadüf olmuş.

yurt günlerim geldi aklıma birden.. tuvalet kağıdı, sabun ve banyo terliği ayrılmaz üçlün olsun. fazlaca havlu al yanına. bi de kanguru denen bişey var bizim yurttakiler çok kullanırdı dolabının içine asarsın böyle diş fırçanı tarağını aynanı falan koyarsın. nası bi yurtta kalcan bilmiyorum ama çekmecen falan yoksa çorap ve çamaşır hurcu alman iyi olur. bi de bulaşık süngeri çatalını kupanı yıkamak için. gece miden kazındığında açlıktan ölmemek için etimek falan mutlaka bulundur bu çok önemli... daha aklıma gelirse yazarım. tadında kesildiği sürece yurt güzeldir güzel arkadaşlıklar olur ve eğlencelidir... paran da bırak bankada kalsın alma yanına fazla. aklıma gelirse yazarım yine, resmen heycanlandım burda hadi hayırlı olsun.

ıslak mendil al bence en kocaman paketinden, her işe yarar, dolabı silersin, masayı silersin, kendini silersin... ben çok kullanmıştım :]

ya bitane vardı hatta bu danteli son sahnelerde calıyodu böyle buğlu bi kadın sesi ben onu severidim ama sonra bulamayıp kalmıştı,bul beraber dinleyelim.

fma degil ama hüzünlü olsun diyosan elfen lied müziklerini de tavsiye ederim

hüzünlü olanlardan en güzeli bratja olsa gerek
(bkz: bratja)
www.youtube.com

abi tek bir pasaportla iki telefon kayıt altına alınabiliyor mu? benim bildigim yurtdıışından bir kez geldiginde sadece tek telefon kayıt altına alınabiliyor?

TEK TELEFON KAyıt olur, diğeri için başak pass gerekiyor, taze girişli hemde.

ikiye cikti diye biliyorum onun siniri.

agalar söylesiniz hani sitem etmem cevap veriyosunuz saolunda :) bu bilgi çok önemli iki mi bir mi?

2

o çubukların adı hiroşidir...o iki çubukla çok kolay yemek yerler...sanırım youtebede olması lazımdı videonun bulunca link koyarım

chopstick de denir.

o cubugun adi haşi

(bkz: hasi)

iste o videolar

www.uzmantv.com
www.videojug.com

sadece japonya'da degil, cin'de, kore'de, tayvan'da ve vietnam'da da geleneksel olarak kullanilan bir alet ama asil cin'den cikmis. tibet ve nepal gibi cin etrafindaki diger asya ulkelerine de yayilmis. genel olarak ingilizce'de chopstick deniyor ama ulkesine gore kendi dillerinde isimleri degisiyor. cin'de kuàizi, japonya'da hashi, kore'de jeokkarak, vietnam'da đũa deniyormus.

Bunu ben de çok merak ederdim nasıl pilav yiyebilirler diye ama sonradan öğrendim ki pilavı bizimki gibi yapmıyorlar. Buharla mı ne pişiriyolar yağsız olarak, böylece tane tane değil parça parça oluyor. Yoksa bizim alıştığımız pilav çubukla biraz zor yenir :)
Noodle'ı da bir şekilde ağızlarına attıktan sonra hüpleterek ağızlarına çekerek yiyorlar.

Ayrıca japon ve çinliler genelde tahta çubuklar kullanırken, koreliler gümüş tercih ediyor. Sebebini ben de bilmiyorum.

ohaşi ile tutulan suşinin pirinci değil balığı soya sosuna bandırılırmış.
iheartjapan.com

orta tabaktaki şeyleri kendi tabağınıza çubuğun düz tarafıyla alıyosunuz. çubuğunuzun yuvarlak kısmıyla başkasına servis yapmıyosunuz.
diyeceğim o ki çubuk tutmayı öğrendikten sonra japon adetlerine de bir bakın.

1- house alışagelmedik ve diğer doktorların çözemediği vakalara bakıyor. bulduğu hastalıklar gerçek fakat çok düşük olaslıklı şeyler. o yüzden gerçek hayatta o kadar kılpayı kurtulmuyoruzdur.

3- eski dost değiller. aralarında bir çekim var o kadar.

4- chase mi?

5- bazı deneme tedavilerini deniyorlar foreman ile.

6- vardır.

doğru orası gözden kaçmış. ama galiba house öğrenciyken cuddy asistan gibi bi durumları vardı. yamuluyor da olabilirim.

house, cuddy öğrenciyken asistandı galiba. hatta 4 dönem üstü filandı yanlış hatırlamıyorsam.

4- ameliyatta degilde yanlis teshisle oldurmustu diye hatirliyorum. tam hasta birsey soylerken babasinin olum haberi geldiginden dikkat edememisti, yanilmiyorsam mide kanamasi gibi birseyi teshis edemediginden olmustu adam.

1. ben mass general'a kaldirildim acil bir durum icin. bir bolumde house da oraya gitmeyi dusunuyordu hatta, amerika'nin en iyi hastanelerinden biri. eylul'de kaldirildim, tam dogru teshisin konmasi nisan'i buldu. sadece kendi yakin cevremden boyle 6-7 vaka sayabilirim.
kirik, fitik, kansizlik, grip gibi hastalarin yuzde doksaninin hastaneye basvurmasina neden olan cok rastlanir bir durum varsa teshis koymak zor degil, nedir ki bir rontgen cekiyorsun bakiyorsun kol kirik. ama cok dusuk olasilikli olmasina gerek yok, baska bir suru rahatsizlikta (kanser vs de dahil- ki kanser az rastlanir dusuk olasilikli bir sey degil bildiginiz gibi) bu isler gercekten sansa, doktora, doktorun o anki haleti ruhiyesine bakiyor.
icinizi karartmak gibi olmasin:)

elceğiniz dert görmesin saolasın gardaşlar

2- o sahne sezon 3 bölüm 15'ten (half wit)..

director's cut olayları ryuk'un gözünden anlatıyor. hikayenin kısa bir özeti gibi. orada tek anladığım cümle "insanlarla daha eğlenceli" cümlesi :P

www.youtube.com

ingilizce altyazı ile.

e fake tabi:)

farkettiyseniz birçok defa kamera değişiyor. yani stüdyoda birkaç kamera var ve hepsi aynı anda kayıt halinde ve izleyicinin gördüğü "canlı yayın yönetmeni" denilen eli armut toplamayan şahısın işi! bu görüntülerin 1 dakika boyunca canlı yayında! kalması için de bu şahsın uyumuş olması gerekir.: )))

gelinin ayakabılarına baksan yeter.

bağlantı hızın nedir? 1 mbit ise normal gibi bence. zaten torrent kullanırken hep son sürat indiremezsin.

ortalama download hizini 60 ile carpip filmin boyutuna oranlamak zor olmasa gerek? hesap makinesi diye bir sey var hani. n tane farkli kombinasyon olabilir su halde, oyle ucu acik bir soru ki.

torrent olayi windowsda daha iyi calisiyor. ben mesela simdiye kadar hic mac ile torrent indirmedim.

yok öyle birşey ^^ macbook kullanıcıları içinde aynı hızla iner ama burada önemli olan torrenti nerden indirdiğin , önemli olan seed ( yani o anda o dosyayı internet üzerinden paylaşan sayısı ) özellikle zamunda bu konuda candır ^^ bu arada internet hızını biliyorsan torrent programının içinde kaçla indirdiğine bakıp karşılaştırabilirsin , kolay gelsin

The Pirate Bay.

linki verirsen üşenmeyip çeviren biri olur belki?

epey uzun bir muhabbet o, 10 dakikanın üzerinde sürüyor.

çok kalabalık olursa belki bu kadar güzel olmaz. aslında kızımıza güveniyoruz ama çevreye güvenmiyoruz :/

belli bir kitlesi var ve bu da yeterli bence. bir de insanlar bilgiden cok geyik yapmaya ac, oyle yapan yerleri daha cok dolduruyorlar bu yuzden. buraya sadece ihtiyaci oldugunda gelip, soru sorup sonra da giden cok kisi var. yardimsever insanlar daha kalici oluyor tabi.

bence aksine tanınma konusunda bir artış söz konusu.
gittikçe daha fazla internet kullanıcısı görüyorum ben hem soru soran, hem de cevap veren.

iyi birşey midir? zaman gösterecek...

az taninmasinin iyi olduguna ben de katiliyorum, gecen bir internet kullanicisi arkadasa 3g nin frekans araliginin zarar verecek boyutta olmadigini soyledigimde o da baz istasyon ile apis aram arasinda bir iliskiden bahsetti.

ben de sözlükten ziyade burada bulunmaktan zevk alıyorum. ayrıca saat 6 gibi bir ilan koyarsan ne kadar dolu olduğunu gece 12 gibi görebilirsin derim.

az bilinmesi diye bir$ey yok ki o kadar yazar war her biri bir kez baksa zaten yeterli.İkincisi O bir sürü bo$ bele$ forumlarda aradığın günlerce bulamadığın soruların cevaplarını burada 2 dakika sonra alabiliyorsun.Outlawriderın dediği gibi ben de yazarken oradan çok buraya takılırdım.Samimi Ortam çünkü.Burada istediğin her$eyi sorabiliyorsun.Ama kalabalıkla$sa gg olur.Böyle olması çok daha iyi.

google'da bile aramadan gelip buraya soru soran insanların çokluğuna bakarsanız az insanın bilmesinin ne kadar güzel bir şey olduğunu anlarsınız

ben çalışıyorum...tavsiye ederim eğer tanışmak istersen msn ni ver bi ara seni oraya götürürüm

www.eksiduyuru.com

umud benim ekmeğim!

@deus ex i see dead links abi

cheers alt yazı

divxplanette ve google da bi sonuç elde edemedim. özellikle sezon 2-3 ingilizce var 4-5-6 hiç yok 7 kısmen turkce 8-9-10-11 nafile.. bana göre amerikan tarihinin en komik ve en başarılı ilk sitcomunun altyazılarını nerden bulabilirim. e2 mi cnbce mi bi kanal bi dönem vermiş. yok mu ordan bi casus el altından verse veye koysa altyazı paylaşım sitelerine. sezon başına bir iki 50cl bira ısmralarım veya çocuğumu keserim ne biliyim arkadaş bu kadar niye sardı bu dizi beni anlamadım. seinfeldin altyazıları var bunu niye yok.

abi sen hangi şarkıyı söylüyorsun?

fazlaca neden var tabii ki. bir tanesi piyasada süregelen ahbap-çavuş ilişkisi. işin tutmayacağını bilenler bile "3-4 bölümlük iş olsa yeter!" diye düşünüp yardımcı oluyorlardır. sorularınızın muhattabı yapım firmalarından bu yapımları satan alan kanal yöneticileri olmalı.

bahsi geçen dizinin içinde iyi oyuncular var. erdal beşikçioğlu ve favorim derya alabora. bu da diziyi izlenir kılıyor bir ölçüde. diziye göz gezdirmiş biri olarak söylüyorum bunu. çok eleştirebilecek konumda değilim, yeterli done yok elimde.

yetenekli diye bahsettiğiniz insanlar kime göre yetenekli. barış bayraktar'ın arkasından uça kaça koşan bir kitle vardı. pp2 ile çok alkış topladı ve kısmen haklıydı. bir mafyöz yapı oluşturmaya çalışmış, kendince bir dil kullanmış, argonun ve kirli çocukların cazibesine insanlar kapılmıştı. şimdiyse kötüleniyor. imho ortalamanın gayet üzerinde bir anlatım+hikayeydi. ne hikaye çok parlak, ne de anlatım ama garip bir toplamları var işte.

yine kime göre yetenekliden üretilmiş, yetenek ne kadar götürür'e gelelim. barış bayraktar diyeceğim, küfredecek okuyan ama 3-4 yıllık mw sweet dildo patlamış. çekimler falan yalan olmuş, proje iptal. bir iş sonuna kadar götürülemedi, ne derece bütçe harcandı bilmiyorum ama zaman açısından bile büyük zarar ver. bahsettiğiniz o yetenekli arkadaşlar, bir işi sonuna kadar götürmeye kadir mi? iki bölüm yazıp çekmek olmuyor ve hayat kısa metrajdan ibaret değil.

dizi değil ama film vardı. "fasülye" işte oldu, tuttu. dizi olarak da eylül başı görüşmemden bir halt çıkarsa benim işim olacak.

her hafta min 60 sayfa yazmak zor iş, onu çekmek daha zor iş. boru değil diyorlar ya hakikaten değil.

bir de alamett et gmail'e boş mail atarsan sana örnek bir dizi senaryosu gönderirim. bir bölümün yarısı tabii ki, sonunu ancak yapımcı görücek :)

4 2 2 6
4 2 2 5

208.67.222.222

eğer xp kullanıyorsan www.makat.org a girip oradaki programı kur bi daha dns ile falan uğraşma.

4.2.2.1
4.2.2.5

www.opendns.com
sağ altta yazar dnsler

host dosyasına ipsini yaz dns'den sorgulamadan direk sayfayı açar

C:\WINDOWS\system32\drivers\etc adresinde bulunan hosts dosyasını notepad ile açıp içine sunları yazın,

208.117.236.69 youtube.com
208.117.236.69 www.youtube.com

kaydettikten sonra başlat->çalıştır burayada ipconfig /registerdns yazıp entere basın youtube girebilirsiniz.

toplum baskısı deniyor ona. ayıplanmak istemiyorsun haliyle.

deli yaftasını yemen an meselesi olabilir çünkü öyle bi durumda, arkadaşın dediği gibi toplum baskısı, bende otobüste şarkının sesini çok yüksek sevdiğim halde, kısmamda böyle bişey, biri çıkıp omuzuma dokunup, "kardeş az kıs sesini" derse ne tepki vereceğimi bilemediğimden.

gaza gelince ne yapiyorsun ki, etrafindakileri rahatsiz etmeyecegin yukselikte sesle dinlemen en normali zaten.

yok yok, üslubuyla dinleyene bile rahat vermeyebiliyolar, bende saatlerce telefonda konuşanlara sinir oluyorum arkadaş, ilk önce onlar kapatsın,sonra kısarım ben efendi efendi sesini

heycanını paylaşmak istemediğindendir. ben de kısardım sesini (makul bir seviyede olduğu halde daha da kısardım) güzel bir şarkı çaldığında. bir süre sonra güzel müzik duysunlar onlar da diye açmaya başladım. ama lütfen uzun otobüs yolculuklarında sesini kısın şu aletlerin. sinir ediyor.

ben de kısarım ama ben etraftakilere ayıp olmasın diye kısarım yani benim sevmediğim bi tarzda bangır bangır müzik dinlese tipin teki uyuz olurum e benim dinlediğimi de herkes sevmek dinlemek zorunda değil o yüzden dışardan duyulmayacak seviyeye getiriyorum sesini
bu kadar da güzel bi insanım evet

bence de kıs, çünkü ben de çok rahatsız oluyorum otobüste, dolmuşta müzik yayını yaparcasına mp3 player vs dinleyenlerden.

1)sanmıyorum beyaz saçların kaybolacağını. neticede saç tellerinizde pigment kaybı oluşuyor, kökten uca yani.

2)yani beklentiye bağlı bir şey. saçlarım bakımsızlıktan çok kötü hale geldi derseniz sıfıra vurdurup baştan uzatmak sağlıklı bir seçim olabilir lakin kazıtılan saçın çok gür ve siyah çıkacağı gibi şeyler efsaneden ibarettir. ne saçınız gür çıkar ne de sert. sadece uçları küt olduğu için ilk etapta öyle gelir size.

1. hayir, beyazlar kaybolmaz.

2. sagliklidan ne anladigina bagli. sifira vurdurmanin saca bir zarari yok. ama yarari da cok yoktur.

beyaza tek çare saç boyasıdır.

eskiler saçları sıfıra vurdurduktan sonra çıkan saçların daha sık ve sağlıklı olduğunu söylerler.

tek yararını gördüm, banyodan sonra ciddi zaman kazanıyor insan, saçlara bi hayrı yok sanılanın aksine...

beyazlar gider mi bilmiyorum, lakin ben saçlarimi 2 sene arayla 2 kere kazıttım, çok gür ve simsiyah ciktilar, sizde de oyle olur mu bilmiorum ama ben kuaföre gittigimde sacinda siyah boya var di mi diorlar bir de ne kadar gür die hayret nidalari atiorlar (sacimda beyaz yoktu)

peki başka soru yaş 16 len bir sürü beyaz var kafamda .anladıgım kadarıyla bunlarda kazıtmayla gitmiyor. ne yapcam ben:) kızlar hoşlanır mı?

bir corç kuluniy, bir riçırd gir havası katıyor, kadınlar hasta oluyor diye kendini avutavilirsin. ben öyle yapıyorum.

boya boya :)

Adam başı değil 100 liraya 50 liraya bile 1000000000 tane otel bulursun Antal'yada.

www.hangiotel.com
www.tatilsepeti.com

okuldan sana bir zarf gelmeli. orada napılacağı adım adım yazar. keza aynı bilgiler sitede de olmalı..

bilgi üniversitesi'nin emniyettepe adında bir yerleşkesi yok. kayıtlar santralistanbul'da yapılır. bilgi için buraya değil, bilgi üniversitesi'nin sitesine bakınız ve ingilizce eğitim yaptığı için bir dil sınavına gireceksiniz, hatta ing. biliyorsanız 2 taneye. kayıt sırasında da bilgi verilecek zaten size.

www.nokia.com.tr

bence iyi ama o fiyata çok daha iyiler var..

iyidir iyi. bende e71 var, e75 yenisi oluyor.

final cut değilde director cut var sharebusta linkler mevcut.

filmi seyrettikten sonra (önce degil ama) bir de orada burada film hakkinda yazilmis olanlari okursaniz, daha faideli olur. yoksa nuri bilge bilimkurgu cekse nasil olacaksa bu film de öyle filmdir bir ölcüde, öyle uzun uzun susmalar karsilikli bakismalar falan.

merak etme, bulabileceğin tüm versiyonlar final cut zaten. ben zarla zorla buldum orjinal versiyonunu.

versiyonları ise şu şekilde;

U.S. cut: 116 dakika
International cut: 117 dakika
Director's cut: 116 dakika
Final cut: 117 dakika

en mantıklısı final cut'dı galiba.

hangi bölüm?

iletişim fakültesi

geçmiş olsun

ne? geçmiş olsun? kötü birşey mi yaptım?

burslular çok avantajlı bilgide. 7 yıl burs kesilmiyor, yaz okulları parasız filan.. iletişim fakültesi de iyidir baya. seçtiğin bölüm ne bilmiyorum tabii ama büyük ihtimal de hazırlıktan sonra santralde olacak derslerin. cennet mekan..

bolumun ne oldugu onemli bu noktada.. misal sinema ise gercekten gecmis olsun.

siz iyi bir ogrenci olursaniz gecmis olacak hicbirsey yok. butun bolumler iyi butun bolumler guzel butun hocalar yardimci butun imkanlar onunuzde olur.

keşke bahçeşehir yazsaydın..

reseller'lar daha güvenilir olur diyelim.

gittigidiyordan al. sıfır garantili en az 1000 ira karın var temiz.

amerika'dan getirt

evet gittigidiyor'dan al bencede ordan yurtdısından almış kişiler satıyo (kuzenım sattı 2 3 tane) gayet uygun fıyata

not:suan elınde yok :)

amsterdam'a giden birini bul, arkadasim 1-2 hafta once 900 euroya macbook pro aldi.. acayip kiskanmistim :)

iletişim diyorsan anadolu üniversitesi.

bazı özel üniversitelerin yurtdışı bağlantıları devlet üniversitelerininkinden daha sağlam. muhtemelen bu bilgi için de geçerli. yerinde olsam giderim bilgi'ye bizzat araştırırım imkanları.

eskişehir anadolunun

eskişehir koyar.

eğitim sistemini bilemiycem ama yurt dışı bağlantısı konusunda bilgi affetmez

bilgi üniversitesinin anlaşmalı olduğu ve aynı kendi kampüsü gibi kullandığı onlarca yurt dışı üniversite var

(bkz: laureate education)

anadolu iletişim'i yeni bitirmiş biri olarak son noktayı koyuyorum. iyi kötü diye bir olay yok, üniversiteden beklentine bağlı tamamen. elma ile armuttur olay yani. iletişim okuyup eğer istanbul'da çalışmaksa amacın eskişehir'e giderek 5-0 maça yenik başlıyorsun zaten. yurt dışı bağlantısından kasıt erasmus ise zaten 1 dönem gidiyorsun üniversite tercihi için etkisiz eleman yani. ha eskişehir'de okumak her öğrenciye nasip olmaz, özel üniversite gibi kasıcı değildir insanları, hayatının en güzel 5 senesi garantidir, kampüsüdür ortamıdır falan. fakülte de kolaydır hani. velhasılkelam bitirince istanbul'da olayım sektöre gireyim dersen tercih bilgi.

(bkz: özel üniversitenin eğitim dilinin ingilizce olması)
bu bir artıdır. eskişehir anadolu öyle midir bilmiyorum. ha bi de özel üniversite adamı kolay harcayabiliyor. saçlarını ağartıyor falan.

Eskisehir Anadolu uni yeni bir iletisim binasi yapiyordu sanirim en son ve bitmis olmali. yani yeni doneme yetisiyor. duyduguma gore en modern iletisim fakultesi olacak. kendi televizyonu falan da var okulun hani kosturmak istersen, tecrube olur. Eskisehir sehir olarak kesinlikle tecrube edilmeli. istanbul'da calisacaksan 5-0 yeniksin olayina cok fazla katilmiyorum, tamamen senin donanimina bagli is bulma konusu. okulun en fazla erasmus alip, gonderen okullardan biri oldugunu biliyorum baglantidan kastin buysa. exchange falansa son yilda mumkun olmali.

Ben Anadolu İletişim'den mezunum, reklamcılık bitirdim ve girdim piyasaya. Anadolu İletişim, eğitim kalitesi olarak eski şaşalı günlerinden çok uzak olsa da popülerite ve algı bakımından hala Türkiye'nin en iyi iletişim fakültesi. Yurt dışı bağlantıları da azımsanamayacak kadar çok. İspanya, Almanya, Hollanda, Norveç, Belçika vs. ülkelerde hep bağlantıları var birçok arkadaşımda erasmus programıyla bu ülkelere gidip gayet memnun döndüler. Ancak Anadolu'nun tek ve en önemli eksisi, okulun İstanbul'da olmaması. Sektör, abartısız % 100 İstanbul'da ve sektörün tamamının İstanbul'da olduğu bir bölümü İstanbul dışında okumak ciddi kayıplara neden oluyo. Ben de çok sıkıntısını çektim bu durumun. Böyle bir sektore İstanbul'da okuyarak girmek çok daha mantıklı. Bilgi İletişim, özel okullar arasında eğitim kalitesi ve popülarite olarak oldukça iyi yerlerde. Senin yerinde olsaydım, ben Bilgi'yi seçerdim.

glosoli, nereden mezunsun hangi işi sektörde çalışıyorsun; eskişehir'de iletişim okuyup istanbul'da alana girmeye çalıştın mı, bilgi üniv. ile kıyaslama şansın oldu mu, hiç birini bilmiyorum ama emin ol iletişim sektöründe nereden (üniversite/bölüm) mezun olduğunun bir önemi yoktur, bu işe ne kadar erken başladığının önemi vardır. donanımla alakası yok yeteneğinin yanında işe ilgili ve istekliysen ekstra sabırlıysan ve okurken staja/çalışmaya başladıysan ötesi yalandır.

ortucu ile diyafram arasındaki ilişki

ben bilgiden medya iletişimi seçmeyi düşünüyorum. ama korkuyorum işsiz kalırım diye . sence reklamcılıkmı okumalıyım?

benm sahsi fikrim:
en kotu uni olsa bile eger sosyal bi insansan istanbul derim.
5 sene once ne kadar dandik bi bolum olsada, hic tanidigim insan olmasada istanbulda, burayi tercih ettim zira cok daha fazla is imkani cok daha fazla ihtimal.

gelecegini dusunuyorsan defalarca istanbul derim.

bölüme tamamen fransız birisi olarak istanbul-ingilizce eğitim diyorum. özel üniversitelerin yurtdışı bağlantısı daha iyidir diyorum.

burda anadolu üniversitesini kesinlikle kötülemek gibi bir düşüncem yok. çok iyi bir okul olduğunu biliyoruz zaten.

Alokozay;

İletişim sektörüne gireceksen ne okuduğunun çok fazla bir önemi yok esasen. ama medya iletişimi de okunur ama çalışma sahası reklamcılığa göre daha dardır. ben reklamcılık okumanı tavsiye ederim.

mavi taraf kazanır, kazansın, kazanmalı.

benden daha çulsuz olmadığından eminim... kim olursan ol gel ;)

ha ezilmek ya da ezilmemek senin elinde. ezilecek adam her yerde ezilir.

iletişim fak. hangi bölüm?

doğrusu bilgi üniversitesinde ezilen taraf daha çok burssuz okuyanlar.el üstünde tutulan taraf burslu olanlar.kim size öyle demişse yanlış demiş.

okulun esas amacı burssuz öğrencilerin paralarını emip, seçtikleri birkaç burslu öğrenciyi cilalayıp pazarlamak.ayrıca burs ile girmek çok zor bunu da belirteyim.

pardon eklemeyi unuttum

istedigim bölüm medya iletişim sistemleri burslu

sıralamada sözel 2 de 2451 .

puanım 332

bilmiyorum hocalar felan alırsın demişti. şimdi siz farklı dediniz kıllanmaya başladım:Sbütün aile efradınada dedik bir kere burslu gidiyom burslu gidiyom diye.eyvahhh

Ezilsen ezilsen bu Türkçe ile ezilirsin.

iyi bölüm hedeflemişsin ve bildiim kadarıyla hocalar gayet iyi çoğu bölümde olduğu gibi.

dgursoy'un da dediği gibi. burslular kıymetlidir bilgi'de. sen yaz, pişman olmazsın.

bu arada 2. sınıftan itibaren santralistanbul'da olucaksın. bu da çok kıyak bi durum. her nekadar uzak bi yerleşke olsa da. ;)

bilgiyi bilmiyorum ama başka bi özel okulun iletişim faültesinde burslu okuyorum hiç ölyle bişey yaşamadım ayrıca hocaların gözündede daha değerli olursun muhtemelen.

santralistanbul bir nimet değil onu söyliyim.
her gün bok koklamak, sular altında kalmak, kene tarafından ısırılmak.

girdikten sonra bilgi üniversitesi'nin bir eğitim kurumu olmadığını resmen ticarethane olduğunu anlayacaksınız.

gönül rahatlığıyla gel, burslu oranı zaten yanılmıyorsam en yüksek okul ve hiç rastlamadım öyle bir olaya. bursluları el üstünde tutuyorlar zaten iyidir iyi :)

bilgide burslu olarak işletme -psikoloji çift anadal yapıyorum burslu burssuz ayrımı diye hiçbirşey yok ama şunu da belirtmem gerekir ki burslular hocalar tarafından el üstünde tutuluyor. Ögrenciler arasında kim burslu kim burssuz diye bilinmiyor bile bence hiç düşünmeden yaz benim puanım girdiğim dönemde birçok yere yetiyordu ama bilgiye geldim ve hayatımda yaptıgım en iyi seçim diyebilirim özellikle seçtiğin bölümün başkanı inanılmaz tatlı iletişimdeki asistanlar inanılmaz yardımcı iletişim tercih eden bir insanın bence okuayabileceği en iyi yer bilgi..
tabi dezavantajları yok degil eger maddi durumun çok iyi degilse bilgide yemek diğer üniversitelere göre pahallı ama mesela yol parası derdin olmayacak okulun taksimden kalkan servisleri var kitap konusunda çok geniş bir kütüphanesi kitap bursları var dilekçe yazarsan yemek bursuda alabilirsin arkadaşlık bakımından her çevreden insan var ilk başta kokoş bronz tenli konuşmayı bilmeyen 2-3 kişiyle karşılaşırsan korkma inanılmaz cana yakın kültürlü insanlarda var zaten bahsettiğim salak tipler her üniversitede mevcut sadece bilgide daha göze batıyorlar..şimdiden hayırlı olsun..

burada 3 farklı disiplin var. bi' sinema tv var, bi' reklamcılık halkla ilişkiler var, bi' de arkeoloji sanat tarihi var. sen önce hangi alanda okumak istediğine karar vermelisin bence.

bilgi sinema tv seçerdim ben olsam. Kaldı ki aslında özel üniv.lerde orta halli bir aile çocuğunu okutabilir dee mesele sadece okula gitmek değil ki. Çok farklı boyutlarda sorunlar çıkabiliyor. Yani onların herşeyi hep daha fazla olacak senden. Çevremde o kadar çok örneğini gördüm ki bunun o yüzden yazasım geldi. Yani sınıfsal ayrımın daha az olacağını düşündüğün okula gitmende yarar var biraz da.:)

evet olay burslu gitmekle bitmiyor ki sizin yazdiginiz universitelerde burjuva diyebilecegimiz okullar , sinema tv ye is yok , reklamcilik tavsiye ederim

ben 5. şık için ömrümden bi 10 seneyi verirdim heralde. türkiye gibi arkeoloji için dünyanın en verimli ülkelerinden birinde yaşıyoruz. ha ben neden arkeoloji okumadım, malum iş ve para kaygısı, gerçi bu bölümlern hepsi bu açıdan biraz zor, bence mezun olup çalışmaya başladığını düşün ve 10 15 sene sonra hangi işi yapıyor olmak seni mutlu edebilir ona karar ver.ben hukuk okurken çok mutluydum ama avukat olmaktan an itibariyle hiç memnun değilim.

3. gozden anlatimdir tanrisal anlatim. gitti geldi vs. neyi sordugunuzu anlamadim tam olarak. oss sorusunu buraya yapistirsaydiniz keske.

• İlahi bakış açısı = Herşeyi bilen bir anlatıcının bakış açısıdır : Anlatıcı, olayları anlatır, istediği yerleri özetler. Bu durumda anlatıcı, kahramanlardan daha fazlasını bilir.

• Gözlemci bakış açısı : Anlatıcı, olayları sadece dışarıdan gözlemleyen bir şahit konumundadır. Görünüşte tarafsız olan bir şahit gibi olup biteni anlatır. Bu durumda anlatıcı, kahramandan daha az şey bilir.

• Kahraman bakış açısı : Anlatıcı, hikâyenin bir kahramanıdır. Hikâyeyi bize kendi bakış açısından anlatır. Bu durumda anlatıcı ve kahraman eşit bilgiye sahiptir.


Sanırım tanrısal anlatım = ilahi bakış açısı.

0-apple ların windows performansını bilmiyorum ama mac os ustunde baya canavar.

1-bisi olmaz, cabuk alısırsın.

2-mac pro o dedigin.

3- ben yıne de alabiliyorsan custom bir dell laptop almanı tavsiye ederim. her parcasını kendin secip dell garantisiyle harika bir alet sahibi oluyorsun. alienware de bir dell markasıdır. onlara da gozatabilirsin.

onu bunu bırakta programlamacı mısın?

değilim neden sordunki?

para önemli değil madem apple'ı boşver..

www.alienware.com seç beğen al

yine ben.

efendim bilgisayar dediğimiz teknolojik aleti alırken; en süperinden olsun şöyle harika olsun, aman da ekran kartı tavan yapmış en son model, yok işlemci en hayvani değerlere oc olabilen black editionmış falan. geçin bunları

ne için kullanacağınızı belirleyip ona göre bir tercih yapın. cebinizin el verdiğince değil(tabii aynı şekilde gerekenden düşüğünü de almayın, alternatif bulun)

olmuşken en iyisi olsun kroca bir mantıktır.

saymaya 0'dan baslamissinda o sebepten sordum.

size önerim store.apple.com olacaktır , eğer yurtdışından getirtcekseniz yardımcı da olabilirim :) eğer konfigürasyon üzerinde oynamak istiyorsanız ( ki bence abartmaya gerek yok :D ) türkiyeden almanız , bulmanız zor , he ben getirtebilirmiyim orasını bende bilmiyorum ama dediğim gibi mac alacaksanız yardımcı olabilirim .

bu arada mac os x kullanmaya başladığın zaman windows da neymiş be diyceksin ;) zorlanılcak bişey yok gayet basit ve rahat bir platform windows kullanacaksanız da yükleyebiliyorsunuz zaten performans da değişiklik yok

bu arada apple lar biraz ısınır ( gerçi bu yeni çıkan unibody lerde değişmiş olabilir ) yani senin alacağında ;)

şimdi gelelim bilgisayarı ne amaçla kullanacağına , eğer tasarım amaçlı bkz : photoshop 3d modelleme gibi programlar kullanacaksanız dadından yinmez he derseniz ki programlama yapcam mühendislik felan okuycam bölümünüz de daha çok windows için çıkan programlar kullanırsınız ki bunun için sürekli mac ile windows arasında gezinir durursunuz ki pek tavsiye etmem açıkçası ( zamanının % 70 -80 ini windowsda harcıycaksan mac e gerek yok )çünkü windows vista ve gelecek olan windows 7 de kullanım ve kullanıcı arayüzü bakımından kendini bayaa geliştirdi

hee derseniz ki ben windows kullanacam para da önemli değil o zaman size önereceğim iki adet birbirinden vurucu! aklını hayalini durduracak (: laptop var ;

aleptu.com burda resmi var kendisini bizim orda "Dell Adamo" diye çağırırlar , detaylar için bkz:google

diğer karizmatik bilgisayarımız için ise : www.voodoopc.com direk sitesini veriyorum girin biraz dolaşın ;)

bunun haricinde size tavsiyem windows için dell dir . 5 sene tıklamadan çalışmıştı emektar , cidden kaliteli ürünleri var , tabiki bi de sony var o da olabilir kullanmadığım için bişi diyemiycem , ama diğer laptoplara pek yaklaşmayın bence

hee param bol ben bi canavar yaratmak istiyorum derseniz kendisini buradan yaratabilirsiniz ( 15-20 bin dolara kadar çıkıyo abartırsanız :D )

bkz: store.apple.com

eğer mac için aklınıza takılan bişi olursa buradan sorabilirsiniz

şimdiden güle güle kullanın

mühendislik okuyacaksan mac işletim sistemi bir halta yaramıyor aklında olsun. ona göre karar ver.

Dayınız Türk kökenliyse (Yani Afgan Özbekleri veya Türkmenlerinden) **yanlış bilmiyorsam** yeni çıkan kanuna göre 31 aralık 2010 tarihine kadar 2 yıl aralıksız Türkiye'de ikamet etmişse (1 ay mı 15 gün mü çıkmasına müsaade var ama net 2 yıl kalmış olacak) vatandaş olabiliyor, diye hatırlıyorum. yeni çıkan değişikliği mutlaka takip et Türk kökenliyse dayı.

death eater serinin başından beri ruh emici olarak çevriliyor kitaplarda. sevin okyay'a sormak lazım.

edit: death eater'lar ölüm yiyiciler evet. voldemortun hizmetkarları. ben yanlış hatırlamışım. death eater ruh emici olarak çevrildiyse yanlışlık yapılmıştır.

@ cro magnon, dementor değil miydi ruh emiciler? ölüm yiyen de yine death eater. alokozay bundan bahsediyor sanırsam.

genelde harry potter serisinin kitapları çok kalın ve uzundur. normal bir filmin uzunluğu 90 dakika, yani 1,5 saattir. bir filmin seyirciyi sıkmaması için en fazla 3 saat olması gerekiyor -ki 3 saat yine de uzun bir süre- bu yüzden bazı şeyler kısaltılarak, bazı kitaplar kuşa çevriliyor. bundan dolayı harry potter'da bir sıçış olabilir.

ayrıca kitap uyarlamalarının genel sorunları üzerine bir deneme:
www.radikal.com.tr

Çocuk serisinden çok şey bekliyorsunuz belkide. Biz çocukkene yoktu böyle kaliteli çocuk filimleri.

Not: Never Ending Story ve The Goonies'in hakkını yemiyelim elbette.

@gorunen koyun gorunmez kilavuzu, ortada şöyle bir durum var, 5.kitap 1114 sayfa iken filmi 138 dakika, 6.kitap 594 sayfa iken filmi 153 dakika, bu nası oluyor ona anlam veremiyorum ben de.

22.07-03.08 arası

bilgi'de medya iletişim sistemleri olabilir gibi görünüyor. geçen sene burslu olarak 3900. ye kadar alınmış.

nasıl bir farklılık var söylersen ya da bir resim varsa mantık yürütebiliriz.

eskiden burda da öyleydi, hatırlayanlar vardır mutlaka. şimdi kullanılanlar galiba çevre kirliliğine önlem olarak yapılmıştı. ama eskiden daha güzeldi sanki.
(bkz: açma halkası)

tüm arap ülkelerinde (de) öyle.

10-12 yıl önce bizim buralarda da o şekildeydi kapaklar, en azından kutunun içine giren bir miktop yuvası olmuyor.

sonuçta o metal kutular genelde satılan ülkede yapılıyor dışarıdan getirilmiyor. oradaki fabrikaların elinde hangi kalıp varsa onunla yapıyorlardır. afganistanda da yeni kalıplar için yatırım yapacaklarını zannetmiyorum. aklıma gelen en mantıklı açıklama bu.

Afganistandaki kola kapaklarının Türkiye'de kullanıldığı dönemi ya$ayan biri olarak $unu diyebilirim: $imdiki kapakları açmak daha kolay. Sizin oradakileri açarken çok dikkatli olsanız bile kopartırken üzerinize kola sıçrıyordu.

maliyet ve tabi ki geri dönüşüm. türkiye de hergün yüzbinlerce kutu kola satılıyor ve afganistandakiler gibi olduğunu farz edersek hergün kutu başına 1-2 gram alüminyumdan doğan maddi kaybı(atılan halka) dikkate alabilirz(çok paragöz bir yaklaşım oldu farkındayım) 100 bin kutu kola satıldığı ve 1 gramlık kayıpla 100 bin gram eder günde 100 kg alüminyum kaybını yıla yayarsak 36500 kg kayıp olmuş olur yassı alüminyumunda cidden pahalı olduğu göz önüne alınırsa ve de afganistanda böyle bir dönüşümün peşinde koşacak bir (bkz: çevko) olmadığını\}[{½$#£>>£#$½

off sabahın 4 ü, iyi saçmaladım.. evet ...

Eski kaliplari kullaniyorlar demek, sanirim en mantikli cevap olur.

annesi bulmaz. duyduğuma göre bir kedi yavrusuna insan değerse anne dışlıyormuş. bakmıyormuş. bakabilecek birini bulmalısınız.

insan değdi diye annesi almaz olayına pek inanmıyorum. pek çok kişi elledikten sonra vocur vocur emziren anneler çok gördüm. tanıdığınız emziren bi kedi varsa hemen yanına sokuverin. büyük ihtimalle üvey müvey demez, bakar.

insanın ellemesiyle alakası yok. belki reddetmiştir yavruyu. olabiliyor böyle durumlar. yalnız kedi sütten kesilmemişse petshoptan yavru kediler için sür tozu fln alınıp beslenmesi gerekir. ve barınak konusunda sakın derim. bakacak birini bulabilirseniz iyi olur. barınağa bırakacağınıza sokakta kalsın.

haklısın jrixy , ramazanda barınağı terketmişti çalışanlar. açlıktan köpekler birbirini parçalamıştı.

sanırım barınaga bırakmaktan çok uvey anne bulucam.

bu 'duyuru' icin umursanacagini pek sanmiyorum, ama onemli bir konuysa ustte kalmasini sagliyorlar bir sure

duyurusuna gore degisiyor.

bunu rica edenlerin ricası geri çevrilmiyor benim gördüğüm kadarıyla.

bir de daha önce birisi, çekinerek sorduğu bir sorunun sonunda "modlardan ricam, bu duyuru aşağılara giderse sevinirim." yazmıştı. eheh. ne günlerdi.

duyurunun sonuna not düşmek veya özel mesajla gelen ricaları tabiki kırmıyoruz,

iş ararsın, ev ararsın, acil bişey satarsın hepsi mümkün kalır bu hariç ama(:

"pegii pegii puuu diyen şarkı hangisidir lütfen bi müddet yukarıda kalsın çok merak ettim" diyen duyuruyu yukarı alacaklarını hiç sanmıyorum da "15 gün içinde ev bulmam lazım" diyen kişinin duyurusu yukarı alınıyor gördüğüm kadarıyla.

mesajın altına yazdığınızda görmeleri zaman alıyor herhalde çünkü öyle hiç başaramadım ama modere edenlere mesaj attığımda hemen yukarı aldılar bir kaç sefer.

onlarda insan??

bak soru farklı bir kere . ben bu insanımsılara neden bok gibi davranmıyoruz haha diye elimde kadehle gülmüyorum

sormak istedigim genelde bu çalışanlara inceden bir yalakalık söz konusu degil midir? nedendir?

bir iş yerinde diğer insanlarla aranı iyi tutmazsan, patronla aranı iyi tutman bir anlam ifade etmez. kimse somurtup oturan patron yalakası bir tipten hoşlanmaz. işyerinin havasını bozarsın. takım çalışması olmaz. insanlar seni dışlar. işe gitmek işkence haline gelir.

hademe, çaycı, ofisboy gibi insanlar(senin tabirinle tipler) hayatını güzelleştirebilirler. yeri geldi mi omzun ağrıyorsa masaj yapar bu insanlar. senden başka kimse içmese bile adaçayı bulundurabilir mesela. insanlara makam ve mevkileri yerine insan oldukları için değer verirsek, insan olduğumuz için değer görürüz. başkalarına sırf çıkarları yüzünden iyi davrananlar, küçük insanlardır. kendine saygısı olan, başkalarına da saygı duyup onlara iyi davranır.

çaycı sana getirdiği çaya tükürebilir, ofisboy evrakını getirip götürmekte işi ağırdan alabilir gibi gerçekler var. bir de bu çaycılar genelde şirketin gediklisi oldukları için dedikodu yapma / yayma potansiyelleri de kuvvetlidir tabi adamına bağlı olarak. millet de hem dile düşmemek hem de dedikoduları kapmak için yalakalaşabilir.

Fenerbahçem maç kazandımı iş arkadaşı kolej mezunu kendini beğenmişle maçın geyiğini yapamam. O küçük! insanlarla yapabilirsin bunun geyiğini ancak.

öyle bir "genelde" yok.
birebir temas ettiğin kimseyle limoni olmayacksın işte. çaycı işçi doktor mühendis farketmez.

son derece çıkarcı ve içten pazarlıklı bir insan olarak söyleyebilirim ki herkesle aranın iyi tutulması gerek.

alay ettiğimi sanma ama.işyerinde değilde evdeki biri ile aranı iyi tut.bu annen olur baban olur sevgilin eşin vs vs. önemli olan iş harici o stresi atabilmektir.yoksa akşama kadar yalandan birine gösterdiğin sevginin de saygının da sana maliyeti stres, ülser, baş ağrısı vs vs olarak geri dönecektir.işini yap herkese aynı mesafeden davran.kibar ve nazikliği elden bırakma.yani ortalama bir adam ol.

işyerinde kimler olduğuna göre ve senin pozisyonuna göre değişir ama hademe ile şöyle bir diyalog kuracaksın ileride:

-mahmut abi, ben yarın geç geliyorum, patron nerede diye sorarsa "şöyle şöyle" diye sallarsın. olur mu?

ofisboy'u bakkaldan sigara almaya yollayacaksın ya da ne bileyim, yarın bir faksı acil göndermen gerektiğinde faks sırası olsa bile seni öne alacak.

çaycı, sana en güzel kahveyi yapacak. patronlar toplantı yapar, misafirleri gelir, kuru pasta, börek, çörek gibi ufak tefek yiyecekler olur. bunlardan sana da getirecek.

ha bir de, herkesle aranı iyi tutarsan, şirkette daha uzun dayanırsın. birisi senin hakkında kötü konuşmaya başladı mı, herkes konuşur senin hakkında.

patronun sekreteri ile aranı iyi tutacaksın. çünkü sekreterler patrona söz geçiren tek konumdadırlar. ters bir yorum gelmesin kimsenin aklına, gerçekten öyledir.

isyerinde herkes ile arani iyi tutman gerekir, ozellikle kurumsal sirketlerde calisiyor isen.

kimin ne olacagi belli olmaz, bugun zerre prim vermedigin birisi yarin basina mudur olarak atanabilir, sirket ne kadar burokratikse, kontrol mekanizmalari da o kadar kisisel menfaat uzerine calistigindan, ustlerinle iyi gecindigin surece yukselmen daha bir kolay olur. isini iyi yapman isini tutmani saglayacak bir garantidir yalnizca.

bu arada belirtmem gerekir ki, bu gercekler departmandan departmana da degisebilir kurumsal ve buyuk bir sirket icinde. mesela sales ya da trade departmanlarinda calisan bir tip isen, hayvan para getiriyor isen, istersen kimseyle iyi gecinme, herkesten daha fazla para getirdigin surece en baba sen olursun. yok back office veya middle office ta takiliyorsan, herkesle iyi gecinmen gerekir, ilgili departmanlar fazla goz onunde olmadigindan ne olacagi tamamen directorun keyfine baglidir.

bu sekilde, hademe, cayci, ofisboy, human resources, it teknisyeni, resepsiyonist, guvenlik gorevlisi vb. gibi insanlarla cok daha iyi gecinmen gerekir.

hademe/cayci vb. gibi pozisyonlarda calisan kisiler, isleri nedeniyle ofislere, ozel ortamlara cok girerler, manuel is yaptiklarindan dusunmeye ve konusmaya dogal olarak fazla vakitleri olur. dolayisi ile is yerinde ne olup bittigi, onceki gece kimin saat kacta ayrildigi, kimin kimi sevmedigi, hangi patronun agzindan ne kacirdigi "dedikodu" konularinda bulunmaz bir nimettir. ayrica bunlar sizin isinize yarayacak isler de gorebilir, bir gun bir hataniz olursa size arka cikabilir, buyuk toplantida kahve servisi yaparken duyduklarini anonstan bir hafta once size aktarabilir. cunku is yerinde size rakip degillerdir. yani is yerinde gercek arkadasa en yakin kisiler buradan olur.

yalniz bu alt pozisyonlarda iseniz gecerli, ust pozisyonlarda bu sizin tersinize isler, sizin ozelinizden dedikodu tasirlar. yani ayni sirkette kalacak iseniz zaman icerisinde pozisyonunuz yukseldikce mesafe koymaniz uygun olur. bu esnada bir-iki guvenilir kisi bulur iseniz aralarindan, onlar da sizin adaminiz olur, atiyorum x analistinin ne yaptigini merak ediyorsaniz pesine bunu takarsiniz, bilgileri alirsiniz. bu yontem cok guzel isliyor, bir calisan sirketinden nefret ettigini iceride soylemez ama mesela sigara icin disariya ciktiginda cayciya patlar "nefret ediyorum bu i.ne soyle yapti bugun, niye bu burda" falan tarzi, cayci sizin adaminizsa bu bilgiler sizindir.

it personeli ile mutlaka iyi gecinilmelidir. hem ozel bilginin yazilisina (kanit gosterilebilene) sahip olmalari, hem de kimlerin hangi sitelerde gezdigi (habire bilgisayari bozuluyorsa mesela bir tipin, onun bir nedeni vardir), is aradigi, bilgi asirdigi, sattigi, ettigi vb. kriz durumunda bunlardan sorulur. sizin bir gun hataniz olursa (yanlis email vb.) ellerinde bulunan imkanlara gore (sirkete gore degisir) tek telefon ile ulasabiliyorsaniz hayat kurtarabiliyorlar. ayrica IT ile ugrasan kisiler genellikle egitimli, kulturlu ve kafa tipler oluyor, ve yine sizin posizyonunuz ile direk bir rekabetleri olmadigindan gayet uygun bir dostluk kurulabilir. (bilgisayar kullanmasini bilmeyen kisilerin problemlerini cozmek icin adam 15 kat asagidan gelecegine onun yerine ilgili problemi siz halledebilirsiniz mesela, unutmuyorlar. ben gordum ki butun sirket ortami icerisinde en vefali kisiler IT personeli)

human resources ile aranizi daha da bir iyi tutmaniz gerekiyor. ise bir kere girdikten sonra insan kaynaklari sizin hakkinizda sikayetleri alir, bir de eger sizin bir probleminiz var ise onunla ilgilenir. sirket buyukse, mesela baska bir departmana transfer olmak istiyor iseniz, insan kaynaklari bu konuda ilk adrestir. bu baglamda insan kaynaklarinin gizli gorevi sirket dedikodusu toplamaktir. (exit interview'da "bir sonra kim istifa edecek sizce?" diye bir soru alan var bizde) eger islerini dogru yapiyorlarsa onlar da sizinle dost olmaya bakacaktir zaten. gozlerine girin, sevdirin, hakkinizda bir gun "cok yuksek sesle konusuyor," "ise gec geldi bugun" vb. tarzi bir sikayet olursa goz ardi edebilirler. karsiliginda onlar da sizden bilgi isteyecektir (caktirmadan) yalan soylemeyin ama diger is arkadaslarinizi da satmayin. yarin isyerinden baydiginizda, baska bir departmana/sehre/ofise transfer istediginizde oradaki hr kisisini taniyorlarsa sizin resumeniz en ustten girebilir siraya.

aile/kisi sirketlerinde ise herkes kendinden sorumludur, digerleri ile sakin kavgaya/surtusmeye girmeyin. burada olay, digerleri ile sorun cikarmadan patronun gozune girmek. onun da bir formulu var: patronun isi ile patrondan daha fazla ilgilen. bu su demek: patrondan once isyerinde ol, patrondan sonra cik, harfiyen dedigini yap (otorite sorgulama) ve cok calis. gerisi gelir.

oyuncu alan kulüp ne demek ya? halihazırda kulüplerde oynayan oyuncular gökten mi inip dahil oluyor kulübe?

kuzeninizin yaşı uygunsa istediği takım hangisiyse onun altyapı antremanlarına gitsin, antrenörle konuşsun, seçmelere katılsın falan işte. bu işler hep böyle değil mi zaten?

her kulübün seçmeleri olur. yaşı genç olmalı tabii ki

mükemmel bi tarif olmuş. ben iyi yemek yaparım, aşçı arayan var mı gibi bir şey olmuş. adamın boyu kaç? pozisyonu ne? nerelerde oynamış? nasıl tecrübeleri var? altyapısı hangi takımdan? diye bir sürü soru sorulabilir.

kuzenin nerede yaşıyor, eğer Teksastaysa dallas mavericks'i öneririm, LA'da ise LA Lakers iyidir.
diğer kulüpleri ise kendim bizzat oynamadığım için bilemem

www.potaforum.net

buraya bi girsin. cidden ilgilenen basketbol hocaları ve genç basketbolcular var. istanbul için söylüyorum.

bıraksın sokak basketboluna devam etsin. eğer çok yetenekli değilsen bu işler çok zor. O kadar çok basketbolcu genç varki kendini göstermek isteyen, onların arasından sıyrılabilması gerekir. Bir de çok küçük yaşlarda başlıyor bu çocuklar. Kuzeniniz 11-12 yaşlarında filansa başlasın ama 16-17 ise ve şu ana kadar hiçbir yerde oynamadıysa çok yetenekli değil demektir.

burda sizi dövmedikleri kalmış ama güzel bir soru sormuşsunuz, bakmayın siz onlara =)

küçük şehirlerdeyse eğer belediyelerin takımları olur genelde, onlara başvursun, hocalara söylesin.
istanbul'da falansa, yakındaki her yere götürebilirsiniz ama efes'e götürün derim çok genç ve iyiyse.
bir de sigaraya başlamamasını tavsiye ederim =)

www.youtube.com

tamamen gerçek, adamların milli yemeği.

ayrıca sarma olayı değil de kafa kısmını iyi ezmek gerektiğini duymuştum.

hiç puan işine girme derim, görülen o ki bu sene sorular özellikle sözel kısmı baya zormuş. Şimdi hesaplayacağın puan hiçbir işe yaramaz, geçen seneye göre kıyaslarsan moralini bile bozabilir , bekleyip göreceksin. (tabi demesi kolay)

kafadan sallıyorum bu netlerle güzel sanatlara girmen zor mesela

kafadan sallamadan söyleyeyim
istanbulda bir okula girersin rahatlıkla.
türkçe full ise eğer, sınava giren kuzenlerim ki gayet iyi çocuklardır türkçe'de herkesin sıçtığını söyledirler.