www.agaclar.net

buranın forumlarından her türlü sorunuza cevap bulabilirsiniz.

Koçtaş'taki tohumların paketlerinin arkasında ekileceği ay yazıyor. Yolun düşerse bakıp uygun olan tohumu alabilirsin.

cherry domates pek güzel oluyor ayrıca biberde iyi oluyor. çilek görüntü itibariyle güzel ama az sayıda verdiğinden tadı damakta kalıyor. patlıcan ve salatalık sinek yapabiliyor. nane başta olmak üzere bütün otlar muhteşem oluyor en kolayı yapı marketlerden hazır almak ama seralardan ucuza alınabiliyor.
meyveleri fidan olarak almak gerekiyor ama yetişmesi uzun sürüyor. limon, dut, armut sanırım en dayanıklıları.

nüfus müdürlüğünde adresiniz, o ev olarak mı görünüyor?
bedaş dışında o eve ait, kendi adınıza bir fatura var mı?
bunlar yoksa, kira kontratı ile nüfus müdürlüğüne gidin, noetere falan gerek yok.
sonra ikametgahınızı o eve aldırın (nüfus müdürlüğünde yapılıyor artık bu işlem) ve nüfus müdürlüğünden o evde oturduğunuza dair belge isteyin (yerleşim belgesi midir nedir adı) sonra da o belgeyle bedaşa başvurun.
geçen sene ben böyle yaptım. yazarken karışık ve uzun görünüyor ama, kolay işlemler bunlar, genelde sıra falan da olmuyor, 5-10 dakikada hallediyorsunuz.

@durukafa teşekkürler. Bu arada 186'yı arayıp 6'yı tuşlayınca konuyla ilgili bilgi alabiliyorsunuz. Oradaki görevli ikametgahtan bahsetmedi. Bakalım yarın sabah bir deneyecem ikametgahsız. Ha bir de depozito olarak 30-60 TL arasında bir ücret istiyorlar o da faturayla geliyormuş.

ev sahibinin tc kimlik numarası da gerekiyor. demedi demeyin.

(bkz: Yol) :)

www.eksiduyuru.com

ayrıca (bkz: yol filmi)

interstate 60
wristcutters: a love story

www.eksiduyuru.com

en güzel değil de çıtır çerezlik şu olabilir: (bkz: joy ride)

the straight story

56. kez yazıyorum
the men who stare at goats hehehe herkes izlemeden rahatlamıycam galiba. :)

bir klasik olaraktan, easy rider

%20-25.

minumum %25

bu tarz bie site ortalama 400-500 e falan yapılır... bunun 100-125 TL sini sana vermesi gayet normal

@jana

sahibinden.com tarzı bir siteyi 400-500'e yapan varsa orada bir yanlışlık vardır.

@uzunbinik

site yapmak eskide kaldı artık. sahibinden.com tarzı bir template 100-150$ a satılıyor. Param yok benim dersen de biraz araştırarak bedavasını (rapidshare) bulursun.

arayıp,bulup,indirip, host'a upload etmek toplamda 1-2 saatini alır. ufak tefek düzenlemeler,logo,renk,türkçeleştirme kısmı en fazla 1 gün.

dreamviewer ile kişiye teslim edersin bundan sonrası sizin işiniz dersin.
asıl para ondan sonra gelir. adamlar seni arar; "yaaa janavar biz bunun içinden çıkamadık,bir el atıver"... sende tabiki dersin. ayda 100-200 verdiğiniz sürece herşeyiyle ilgilenirim.

@jana hah işte yanlışlık vardır dediğim buydu zaten :)

« :) çok komik lan bide site yapıyorlar. enayiler nohoho. »

100 dolara 150 dolara daha ne kadar satıcaksınız bu siteleri. bu paralarla anca gofret çikolata alırsınız. yada direk gofrete çikolataya site yapan komşu çocukları yapsın siteleri.

o paralara yapılan 1 günlük işlerden hayır gelmez. bu işleri yapan arkadaşlara söylüyorum. işportada cd kitap satan korsanlardan farkınız yok. aklınızı kullanın yeteneğinizi geliştirin. belki gelecekte bu mecrada yeriniz olur. belki.

@fukka
senin dediğinin aksini söylemiyorum zaten... 100-150 dolara alınan yapılan siteler zaten yok olmaya hata vermeye mahkumdur. benim anlatmak istediğim; bu ücrete site yaptırıyorsan kat be kat fazlasını siteyi ayakta tutmak için her ay adama vermek zorunda kalırsın.
Şuan web tasarım sektörü eskiye oranla pek revaçta sayılmaz. 3-5 kuruşun hesabını yapan insanlar,siteyi oğluna,oğlunun arkadaşına yaptırıyor. isim için 20 lira,200 mb host için de 35 lira verdi mi tamam işte... ekranın yarısı kadar logo koyar, hakkımızda, ürünler, iletişim,anasayfa linklerini ekler al sana site der. az biraz flash ta biliyorsa kayan yazıdan banner yapar ohhhhh der adam yeter bana bu site artar bile...


@velhasilkelam

şuan piyasada 5 tane alt sayfası olan bir web sayfası için bu paradan fazla bir para isteyemiyorlar. işin içine forum girer,SEO girer,java,flash,asp, ıvır zıvır girer çekersin fiyat 2000 lira... eğer kurumsal çalışmıyorsanız alcağınız para 500 liradan fazla değildir sitenin içeriğine göre. maksimum çıklacak rakam 1000 lira olur...

"Hurdacıdan arabayı alıp sağını solunu yamamaktan farkı yok söylediğinin. "
bende bundan farklı birşey söylemedim zaten. o fiyata olup olabilecek site o kadar olur.
hatta diyorum ki o fiyata bana site yaptırıyorsanız her ay bana 200 lira verirsiniz sitenin düzenlenmei için. (evet biraz sahtekarlığa giriyor bu dediğim ama bir işin hakkı olan parayı vermeyrek sahtekarlığı yapan siteyi yaptıran oluyor)

Buyrun, link'e tık sonra inen dosyaya tık, voila!

somafm.com

radyouber.de
sahane bi radyo

tabi ki,

www.sky.fm

veya www.sky.fm anasayfadan seçeneklere bakabilirsiniz.

www.sky.fm
jazz kanalları iyidir.

benden önce davranmışlar.

bu biraz farkli pandora.com uye oluyorsun sectigin birkac parcadan tarzini anliyor.ona gore parcalar caliyor.begendim ya da begenmedim diye oy veriyosun ona gore de durum belirleyip listeye devam ediyor, begenmedigin tarzda asla calmiyor falan..

saat kayması bios pili bittiği için olabiliyor. anakartın üzerindeki pili değiştirmek gerekiyor onun için ama onu açılışta uyarması gerekli sanırım. onunla alakalı olmayabilir de yani.

biostan, bilgisayar açıkken elektrikle çalışır saat, kapattığında anakart varsayılan tarihine sıfırlar

bir iki tokat at geçer hacı, tatava yapmaya gerek yok.

teşekkürler dediklerinizi bir deneyeyim, gelişmeleri paylaşırım.

@ombisome o iş tokatla olsaydı sen şimdiye kaymakam olmuştun.

linuxler icerisinde en kullanici dostu en bi rahatidir. wireless disinda herhangi bir sorun cikardigini gormedim. sizin sistem de masaustu olduguna gore herhangi bir sorun cikacagini zannetmiyorum.

oyunlarla alakan yoksa iyidir.

ubuntu kur, sonra compiz-fusion filan. birkac ay sonra hevesin gecer zaten.

o sisteme yazık ama.

Seninki gibi bi sisteme gerek yok kasıldıgını sanmıyorum ama windows 7 hızlı cevap veren bi sistem olmus ona geç daha iyi olur . Ubuntunun görselligi ayrı tabi yapabildikleri . Ubuntu biraz ugraştırır bi film izlicek olursun codec bulcanda yüklicende ugraşırsın. Her şeyde bişey çıkartır sürekli kodlarla ugraşmak zorunda kalırsın. fakat görsellik istiyorsan geç tabe hele compiz-fusion oyna çok zevkli :)) ben 2 işletim sistemi kullanıyorum. İnternette dolaşırken müzik dinlerken sırf görselligi yüzünden ubuntu yu kullanıyorum .

windows uğraştırır sinir eder ama kullanıcıyı da rahata alıştırır...
ubuntu'ya geçince bunu unutmaya hazır olmalısın, yok sürücü yüklenecek, iki ayar verilecek; hop aç komut satırını, yaz babam yaz...

windows'ta iki tıklamayla halletmeye alışmış bünyelere göre değil pek.

Vista yerine çadır kursan olur. Yani öyle ya da böyle Vista'dan kurtulmak en güzeli. Ama mesela Vista yerine neden Ubuntu kuruyoruz? Yani buradaki sıkıntı, sorun, amaç ne tam olarak? Bir de böyle bir donanım benim bildiğim kadarıyla ya profesyonel amaçlarla (render'dir, video işlemedir, DAW'dır vs) ya da oyun oynamak için kullanılır. Ubuntu bu iki amaç için de dert demek.

gecikmis bir cevap olacak ama ilk once virtual olarak kurun bi deneyin. eger ihtiyaclarinizi karsiliyorsa, sorun cikarmiyorsa ve begendiyseniz normal olarak kurarsiniz. yada dual boot yapin ikisini de kullanin

tasarım farkı anlayıs farkı.

efendim, olay şu: windows işletim sistemleri şu an pazarı domine ediyor. Benim zararlı yazılım geliştirmekten zevk alan biri olduğumu düşünün, sizce hangi işletim sistemini bozacak ya da o işletim sistemi üzerinde çalışan programları bozacak yazılım geliştiririm? Tabii ki en çok kullanılan windows için zararlı yazılım geliştiririm. hem ulaşabileceğim makina sayısı, hem de ses getirme olasılığı daha yüksek.
Yıllar sonra başka bir işletim sistemi pazar payını genişletirip pazarı domine edecek ya da en azından oligapoli oluşturacak düzeye gelirse o işletim sistemi içinde bol miktarda kötü yazılım bulabiliriz. Ayrıca piyasada şu an daha önce bahsedildiği üzere UNIX tabanlı bir sürü kötü yazılım mevcut.

www.daniweb.com
ingilizceniz varsa ilk cevap güzel bir özet geçmiş, devam da ediyor konuşmalar.
Yoksa : zamanın ötesinden gelen editin dediği gibi virüs yazarları ilgi bekliyor, o da windowsta - ki gerçi webserverların çok büyük bir kısmı linuxun elinde bildiğim kadarıyla,
windows kullanıcıları daha kolay kandırılıyor
tartışılır bir konu olsa da sistem olarak windowsun daha çok açığa sahip olduğu,
linux açık kaynaklı olduğu için ve sistemle ilgilenen herkes bu kodlar içinde yüzdüğü için açıklar hemen bulunup düzeltildiği
önemli noktalar.

sevgili arkadaşlar cvplar için teşekkürler ama bir nokta var.bilgi ve zekasına hayran kaldığım bir bilgisayar hocası bana sizin 'hackerler ünlü diye ms'a sataşıyor' argümanınızın aksine gayet kesin bir dille linux ve mac'lere virüs girmesi imkansız gibi birşey söylemişti.

hocanız ne yazık ki talihsiz bir açıklama yapmış. her şeyi geçtim hem mac o x hem de linux platformları için antivirüs yazılımları var. demek ki virüs de var.

ne bilgisayar hocaları gördüm çene var işlev yok. kaç tane hocaya sınıf olarak 1. sınıfta hayran kaldık, 3. sınıfta salak lan bu dedik.
Hocanız ağır sallamış, linux kernelına sürekli güvenlik güncelleştirilmesi yapılıyor, keyfinden yapılmıyor. Olur öyle şeyler..

galatasaray üniversitesinde var reklamcılık bölümü diğerleri halkla ilişkiler ve tanıtım ama o da oluyor aynı bokun laciverti.

hocam hiç reklamcı olup da kendini yakma

@sarper361 : işin içine halkla ilişkiler girdiği zaman olay başka bi hal almıyor mu yani?

@charlesbukowski : şu an jeoloji mühendisliği okuyorum ve zerre ilgim alakam yok bölüme karşı, sevmediğim bi şeyle bi ömür uğraşmaktansa, bi süre sevdiğim bişey uğruna kendimi yakarım daha iyi :) yine de bildiğin şeyler varsa bu konuyla ilgili söyleyebilirsin...

hem onun hem onun derslerini alıyosun zaten reklamcılık bölümünden mezun olmak sana staj başvurularında ön planda olmaktan başka bir şey sağlamayacak. jeoloji mühendisliğinden de reklamcı çıkar yani çıkmıştır..

söylediğin şey reklam/metin yazarlığı. olabilmen için illa reklamcılık okumana gerek yok, ama iyi bir türkçe bilgisine ve yaratıcı bir zihne (yaratıcı derken, farklı düşünceler arasında bağlantı kurabilmek, , bir olayın özünü kavramak, metaforlarla bağdaştırmak vs.) ihtiyacın var. yani ne kadar genel kültür, o kadar köfte...
reklamcılık hakkında genel bir eğitim alabilmek için ryd yada benzer kuruluşların eğitimleri oluyor. onlara katılabilirsin. iyi bir başlangıç olur.
fakat senin istediğin noktaya gelmek, hele ki bir jeoloji mühendisi olarak çabalamak uzun ve zor bir yol. yani reklam düşlediğini düşündüğüm gibi "çılgın atan" bir ortam değil. manyaklar gibi eğlenceli bir ortamda çalışıcam, parti yaparken manyak fikirler bulcaz, çok cool olucam gibi düşüncelerin varsa önce bir kaç reklamcı ile konuş, araştır, seni zaten vazgeçirirler :)
hele ki "bir ürüne sloganı ben yazayım, reklam filmini yazayım" gibi hayellere ulaşmak senelerini alacaktır. önce staj yapmaya başlayacaksın, iyi bir ajansta bu dönemi geçirmek istersen seni 3-6 ay çalıştıracaklar (ama eşek gibi) sonra para vermeyip kadro yok diyerek atacaklar. sonra şanslıysan bir iki staj sonra jr. copywriter olarak bir ajansta çalışacaksın. ha aldığın para mühendislikle karşılaştırdığında komik kalacak, hatta öyle çok sesi çıkan çakal biri değilsin, herhangi bir maaşla karşılaştırdığında komik kalacak :) tabi yine tahmin ettiğin şeyleri yapmayacaksın. kullanma kılavuzu, takvim, davetiye, ilanların sıkıcı alt metinleri gibi şeylerle uğraşıcaksın. sonra yine şanslıysan copywriter olacaksın. ama burdan sonra yükselmek artık ne yaptığınla alakalı olmayacak, onu nasıl sattığın ve ne kadar "cool" görünebildiğin ile ölçüleceksin... ha sonuna gelip iyi bir yerde senior bir yazar olursan, evet artık "çılgın atabilirsin", ama emin ol tahmin ettiğinden çok daha zor, sıkıcı ve stresli bir yol bu...
reklam ile alakalı ilyas başsoy'un "reklamcı nedir?" kitabını (afişlerini) ve birgun gazetesinde yazdığı köşe yazılarındın son iki
,üç (birinin içerisinde reklamcılığa da deyinilmişti, tam hatırlamıyorum) tanesini okursan, konu hakkında biraz daha bilgi sahibi olabilirsin...

açıkcası şu an okuyorsan bölümünü bitir ama arada bir reklam ajansında staj gibi bir iş kovala ve bul. bu kısmı zor. reklam ajanslarının kapısında yat. genelde küstahtırlar, seni küçümseyeceklerdir, burunları havadadır. ilk gün yılabilirsin. bir metin yazarının yanına kapağı atarsan yapacaklarını görürsün, ya tamam ya da devam dersin. en alengirli sektörlerden biri reklam sektörü. barınmak zor. ilave olarak reklamcılıkla ilgili bir bölüm okumanı önermem şu saatten sonra. onun yerine ingilizceye ağırlık ver. sağlam bir ingilizcen olmalı. yapmak istediğin teknik bir iş olmadığı için şunu, bunu yap diyemez kimse.

@yeety : anlıyorum fakat benim amacım bu bölümü tamamen bırakmak jeolojiyle hiç bir ilgim alakam kalmayacak.sonuçta bu işin bir okulu var ve ben onu okumak istiyorum ha ama zor ama kolay illa ki bi şekilde bu işin eğitimini almam gerek bişeylere başlamadan önce kuruluşların verdiği eğitimle üniversitede bu bölümün eğitimini almanın aynı olacağını sanmıyorum açıkcası.diğer yandan beni zor bir yolun beklediğini biliyorum ama bişeyler elde etmek için bunlara katlanmak zorundayım.hem bi reklam fikre kafa yormanın bişeyler çizmenin üretmenin, bi kayayı incelemekten bana çok daha fazla heyecan verecegine eminim. yine de teşekkür ederim verdiğin fikirler için. sanırım sen bu mesleğin içindesin oyuzden bu konuda yardımına ihtiyacım olursa diye bir mail adresi verebilirsen sevinirim.

bu işin okulla falan alakası yok.

portfolyo lazım sana. şimdiden kendince reklam metinleri yaz. oku. araştır.
misal doritosun son kampanyasına katıl bir şeyler üret. işin okulunu okumana gerek yok. elinde bir portfolyo olsun onunla staj kovala oradan öğrenirsin işi.

@mermer,

fikir versin diye diyorum, ben reklam mezunu reklam yazarı neredeyse tanımıyorum. bu iş hala lonca kafasıyla usta-çırak kastıyla ilerleyen nadir mesleklerden. okulu da icra mekanı da ajansın kendisi. yani şu aşamada reklam okumak yerine bir şekilde ucundan kıyısından bir ajansa kapat atmak çok daha mantıklı.

sorularınızı mesaj atın. ben de elimden geldiğince cevaplamaya çalışayım.

araçlar>tercihler>gelişmiş>sekmeler>etkin sekmenin yanında yenisini aç olması lazım.

ayarı var mı bilmiyorum ama shift'e(ya da ctrl'e. unuttum şu an) basılı tutarsan yeni sekmede açar.

iki cevap da işe yaramadı maalesef.

aynı yerde "açık sekmeyi yeniden kullan" seçeneği işaretsiz olacak.

şansımı deniyorum

(bkz: bongo bong)

(bkz: Clandestino) ?

yok bunlar değil arkadaşlar ; youtube dan arattım deliler gibi orda yok sanırım...

Sidi H' Bibi ?

www.youtube.com

(bkz: me gustas tu) ?

welcome to tijuana? machine gun?

başlangıç için bir amfi bir gitar yeterli bence. ilerde kendinizi geliştirdikçe pedaldı prozezördü bunlar bence ertlenebilir şeyler.

prosesör işini ikame olarak PC ya da MAC'lerde çalışan programcıklarla halledebilirsiniz. O sebeple kafanda deli gibi yatırım yapmanıza gerek yok bence de. Gitar+amfi kafi:)

butçe 100lira civarı ise şu gitara bir bak derim www.mydukkan.com

cevap 1: processor ile pedal aynı şey değildir, processor sesi dijital olarak değiştirirken pedal bunu analog olarak yapar. processorda pek çok efekt bir arada olabilirken pedalda her efektler için(distortion, reverb, delay vs.) ayrı pedallar kullanmanız gerekir.

kısaca: processor daha pratiktir ama pedal daha gerçekçi ses verir. başlangıç için amfideki distortion yeter sanırım. (bana yetmişti :)

başlangıç için şarkılarına bakabileceğiniz gruplar:
metallica, black sabbath sonra yavaş yavaş iron maiden, slayer a falan geçersiniz. dinlediğiniz tarza göre de devamı gelir zaten :)

herhangi bir bilgisayarcı mıknatıs içeren tornavidası ile onu oradan alır gibime geliyor.

japon yapıştırıcısı ile ince bişiye yapıştırıp kuruyunca çekmek..??

o bölgenin bir fotosunu çekip yollayabilir misiniz, dışarıda kalan bir parça bir şey var mı? içeride kalan parça ne kadar içeride? muhtemelen çıkarmanın yolu bulunur, ama klişe olsa da "bir görmek lazım"

gecmis olsun donanım forum da yazarsaniz hakkinizda daha hayirli olur ,orda illa cozum bulurlar.

el girmeyecek yerde olan başı kopmuş vidayı söküyor insanlar, o jack parçası oradan haydi haydi çıkar, hakkat yok mu bir fotosu?

@raj ve galahad

Şu an elimde bir fotosu yok. Lakin dışarıda kalan herhangi bir parça da yok. Kulaklık girişinden 0.3-0.5 cm içeride bir parça var. Zaten fotoğrafını çeksem bile sadece kulaklık girişi görünecek. Güçlü bir ışık tutup karşıdan bakınca görünüyor parça.

@yapcak bisi yok

mıknatıs aleti darma duman eder diye korkuyorum.

@hayo

denedim ama olmadı. Yani yapıştırıcı tutmadı.

teknik işlerle uğraşanların kullandığı sert ama ufak nerdeyse cıbız denecek şeyler vardır (bence 3-4 çeşit var onlardan ama tarif edemedim) öyle bir şeyle içeriden tutup çekmeyi deneyebilirsiniz. başka türlü girişe zarar vereceksiniz.

buna ek olarak,
eğer kasayı açmayı gözünüz yiyorsa, içeriden o parçayı çıkarmanız çok kolay, board falan da değişmeyecek. zaten bana inanın, size board falan değiştirmeyeceklerdi asla, o 280€ ceplerine girecek, üzerine de 40€ alacaklardı. bu derece basit bir iş için board değişmez, söğüşlenecektiniz.


|--------|
| <----| (jack girişi ve içeride kalan jack)
-------|--------|(borad)

kasayı açınca board'a bağlı jack girişi yandan bu biçimde gözükecek, sol taraftan, normal kulaklık girişinin ters yönü, bir iğne ile jack'ı ittirerek çıkartabilirsiniz.

ya da bunu yapmak yemedi,
en basiti, yazıcıoğluna götürün, 10dk da açarlar 40liraya hallederler işinizi. garantiniz gitmiş olacak ama iş düzgün yapılırsa garantisinin bozulduğunu pek anlamazlar. ben kendi laptop'umu açıp kapamıştım daha aldığımın 2. ayında (board'ı falan sökerek) bir kaç ay sonra teknik servise gitti ve kimsecikler anlamad laptop açılmış mı nolmuş. bir konuşun yazıcıoğlundaki yerlerle. hatta isterseniz çok güvendiğim ve profesyonel olarak notebook tamir eden bir firmanın adını verebilirim. (notebook ne alaka bu macbook diyeceksiniz ama dış kasanın içinde aslında ikisi de aynı şeydir)


bir görsel de burda, www.laptopparts101.com

bahsettiğiniz gibi çakal bir elemansa dükkanı ağzına kadar korsan yazılım doludur. gerisi malum.

microsoft türkiye'den arıyormuş gibi arayın adamları, "böyle böyle duyumlar aldık" diyin.

önceden bir text hazırlayıp tok bir ses tonuyla konuşursanız olur, ayrıca bilişim suçları Bilisim Suçlari Sube Müdürlügü'ne(636 2973) şikayet edeceğinizi söyleyin.

hatta şöyle yapın, bizi Bilisim Suçlari Sube Müdürlügü'nden aradılar, MSN'in paralı olup olmadığını sordular falan diyin, bize sizin şirketinizin ismini verdiler diyin.

işte böyle gider bu...

bunun dışında gidip herifle takışmak gibi bir opsiyon da mevcut. çok yakınımdan biri olsaydı muhtemelen bu seçeneği uygulardım, ama genele faydası olması açısından yukardaki gibi bir uygulama seçebilirsin.

hatta ve hatta sen telefonunu yaz o bilgisayarcının buraya, biz de arayalım cümleten.

Ayrıca iş yeri ruhsatları vs evraklarıda büyük ihtimalle eksiktir.

www.bsa.org.tr şurdan bi form doldurun, nası olsa bu elemanlar lisanssız yazılım kuruyorlardır felan. Öyle bi mekanda illa açık bulunur.

Microsoft Türkiye'ye bi mail atıp şurda sizin messenger'ı parayla satan biri var diyebilirsiniz.

Dövebilirsiniz (en temizi)

Bi gece vitrinine sprey boyayla msn ücretsizdir yazabilirsiniz.

MSN lisansinin satisini kagit uzerinde belgeleyin
Sonra dava acabilirsiniz

canon 450d, nikon d80 falan iyidir başlangıç için.. hatta d80'de seni bayaa bir götürür başlangıçtan sonrası için de. hocalarımın dediği gibi, gövde değil objektif ve vizörden bakan önemlidir..

1500 liraya kadar çıkmalısın evet. o ayrı mesele.

www.eksiduyuru.com
www.eksiduyuru.com

AFSAD da 2. el makine satan/satan taniyan mutlaka vardır. dernekte etrafa sorsan cikar mutlaka. dükkandan 2.el alacagina tanidik bildik birisinden almis olursun böylelikle. 1.5 milyara bir cok secenek var ama sen ne yapmak istiyorsun o makine ile, ona karar ver önce bence..

eğer geçici bi heves için almıyosan ya cannon al ya nikon. ucuz diye gidip te olimpus falan alma. problemler çıkabiliyo sonra. başlangıç için makinenin gövdesinden çok lens kalitesi önemli bence. lense para harcamak manıklı.

canon 40d ya da 50d al derim. 400d,450d gibi şeyler yerine onlardan biraz daha profesyonel bir tercih yapmış olursun.
ankara'dan ucuz, spot filan bulamazsın. dernekte satan yoksa hayyam pasajı'ndaki babataş fotoğrafçılık'ı ara, onlardan fiyat al. istanbul a gitmesen bile kargoyla gödnerirler ki 1 yıl dükkan garantileri var. ben 1 yıldır kullanıyorum makinayı, 2 kere de düşürdüm hiçbir şey olmadı.

Başlangıç için 1500 liraya falan gerek yok. İkinci el bir Nikon d50 ya da d40 alın. 600-700 liraya bulabileceğiniz tahmin ediyorum. İki makinanın da imaj kaliteleri oldukça iyi. Üzerlerinde gelen lens de 18-55 dx, fena bir lens değil yani. Başlangıç için bırak 40d, 50d'yi 450d'ye d80'e bile gerek olduğunu düşünmüyorum. Öğrenmeniz gereken herşeyi d50'yle de öğrenebilirsiniz. Baktınız ki devam edesiniz var o zaman daha pahalı ve güzel bir makine alırsınız.

Ha tabii mali sıkıntınız yoksa direkt gidip bir 5d alın derim :)

öğrendiğim üzere şu ihtimaller varmış.

omfolit (göbek iltihaplanması), bir de k vitaminiyle ilgili bir şey gördüm ama emin değilim kanın pıhtılaşmasını sağlamasının bununla bir ilgisi var mı yok mu..

Bundan bir 7-8 sene önce başıma gelmişti benim de. Çok önemli birşey değil. Lokal anestezi ile küçük bir ameliyat yapıyorlar. Göbeğin içinde oluşan bir çeşit iltihap varmış. Onu alıyorlar. Çok hafif bir operasyon. Yürüyerek gelip yürüyerek çıkıyorsunuz. Sadece göbek deliğini kurcaladıkları için benim midem bir acaip olmuştu deli gibi kusmuştum. En kısa sürede yakındaki bir hastaneye gidin 1 saatinizi almaz o dertten kurtulmanız.

operasyon olmadan da çözümlenebiliyor bazen.
basit birşey olma ihtimali %99
meraklanmayın...

(bkz: dark city) ?

yok, pek benzemiyor benim izlediğime.

bu filmde o güneş gözlüklü uzaylıların gözleri, gözlüğü çıkarınca kocaman siyah gözkapaksız uzaylı gözüydü, o film mi?

@mabl

evet o film! adını da hatırlarsak çok güzel olacak.

peki sağda soldaki tabelalarda gömülü gizli "obey" "consume" gibi mesajlar da var mıydı? eğer varsa john carpenter'ın they live'inden yana kullanıyorum oyumu.

they live olmadığına eminim bahsettiği filmin. olabilir de tabi.

çok eskiden izlediğim için birkaç film karışıyor kafamda. Ama şunlardan biri olması muhtemel:
Invasion: UFO
Communion
The Shadow Men
The Grays

Ben de oyunu The Shadow Men'den yana kullanıyorum. www.imdb.com

evet mabl, the shadow men'miş öğrendim sonunda.. imdb puanı 2.9 olsa da bulup bir yerden izleyeceğim bu filmi bir daha.

teşşekkürler.. (diğer cevap veren arkadaşlara da:)

Başlangıç için genelde Yamaha 211, YFL 1, YFL 1S falan öneriliyor. Ama senin fiyat aralığını baya aşıyor bunlar. Bence, özellikle kardeşe (iki gün sonra hevesini kaybetmesi çok çok yüksek bir olasılık, her hangi bir ensturman deli gibi etüt ister, çalışma ister, araştırma ister... dolayısıyla 600-700 euro'dan başlayan Yamaha'lar gereksiz) alınacaksa biraz daha düşük bir modelle başlansın, duruma göre gerekirse profesyonel ensturman alınır zaman içinde. Bir de şöyle bir liste var:

adriana nikel 245 ytl
maxtone gümüş 310 ytl
fox 230 ytl
locto nikel 200 ytl
conductor nikel 186 gümüş 225
sunrise nikel 220
stagg gümüş 270
helena mia altın kaplama 220 gümüş 200 nikel 200

forumlarda falan conductor gümüş (gümüş dediği kaplama tabii) iyi diyorlar, başlangıç için tabii. Gerçi çok yüksek ihtimalle bu fiyat aralığındaki marka ve modeller arasında dağlar kadar fark yoktur.

kızı tanımıyorum ama solist fln değil, o kesin. fotomodel olması muhtemel.

gitarın sapını mal gibi tutmuş olmasından hareketle foto model diyorum ben de.

naz elmas bu!

@uzunbinik
gitarın sapı mı? ahahaha

arka planda Vodafone AYDOHA stadı var.

ikincisi.

(kısa yol)
"hangisi ayrı yazılıyordu?" diye düşünüyorsanız yerine "bile" veya "dahi" koyup bir de öyle okuyun. anlamlı geliyorsa ayrı yazılması gerekiyordur.

örn:
bende kalem var. -> ben dahi kalem var (olmadı, demek ki bitişik yazılacak)
ben de kalem istiyorum. -> ben bile kalem istiyorum (oldu, demek ki ayrı yazıyoruz)

Aslinda birincisi de dogru. "daha once" kalibini bir mekanmiscasina dusunursek, yani "bakkalda gormustum" gibi "daha oncede gormustum" diye dusunursek bu mantikli.

Ikisi de dogru. Ikincisi daha dogru, daha anlasilir.

İkisi de doğru, anlamlar arası hafif bir fark var...
İlkinde belirtilmemesine rağmen "önce" diye tabir edilen zaman daha bir belirginmiş gibi. Misal "Hangi öncede?" desek "Şu zamandı..." diye net bir yanıt alınabilecekmiş gibi...
İkincide ise görmüşlük daha ön planda, "Zamanı çok önemli değil ama gördüm." gibi...

ikiside doğru sanki.

ikisi de doğru olur mu yav ikincisi tabii ki.

Odtü öğrencisi değilim ama ben bazı hurafelerden bahsedeyim Odtü hakkında.

1.odtü'de yüksek için 3.0 bile yetmez.
Bu külliyen yalan. 2.5+ ortalamalarla kabul almış arkadaşlarım var.
2. odtü dışarıdan gelen öğrencileri sevmez
Bu da külliyen yalan tabii
3. odtü bölüm dışı yüksek lisanslara izin vermez
Evet doğru tahmin bu da aynen hurafe.
4. Özellikle H.tepe'lileri hiç sevmezler, kabul etmezler.
Bu da nerden nasıl çıktı bilmiyorum ama yalan tabii.

Ha tabii kişisel deneyimlerimde gördüğüm birşey var, Türkiye'deki tüm kurumlarda olduğu gibi Odtü'de de deli gibi torpil dönmektedir.

Ben odtü sosyoloji mezunuyum, aynı bölümde mastera da başladım ama bıraktım ama bilirim heralde.sorunu alıyım!

master için yüksek not ortalama istenmesi tamamiyle bir hurafedir.

başvuracağın okuldaki hocalarla anlaşmışsan, yani seni istiyorlarsa, veya şimdiki okulundaki hocan seni seviyorsa, o okuldaki hocalarla konuşursa not ortalaması hikaye olur, seni havada karada alırlar :)

Power iso veri yazılacaksa eğer

Küçük, bedava ve başarılı: www.imgburn.com

İmaj yazmada daha iyi ve bedava bir yazılımın olduğunu sanmıyorum.

Bildiğim can sıkıcı tek özelliği: Dosya yazma modunda disk üzerinde ek dizin oluşturmaya izin vermemesi. Yani dizinleri diskte gözükecek haliyle bir yerde oluşturup, ImgBurn'e en tepe dizini eklemeniz gerekebiliyor.

tabi ki: www.deepburner.com

burn4free var bir de.

www.sharebus.com 'a baktiniz mi hic?

www.karagarga.net var şahane arşivleri var. hatta (bkz: #14404287).

eaehae

@osuruklu: kulanmadım hiç. torrent sitesi midir? yüce türk mahkemesi engellemiş bu fukara siteyi de. üyelik ister mi acaba? ben neden bakmıyorsam. evet ben bakayım. teşekkürler bu arada.

@uzunbinik: uzuntünik misin muzuminik misin nesin, terbiyesizlik etme. karagarga candır, onu karıştırırsan karşında beni bulursun :) sömürdüm zaten karagarga'yı sömüreceğim kadar. interpol evimi bassa şaşırmam.

sharebus'a baktım fakat zaten bulunabilen filmler var orada da. daha underground filmlerin olduğu bir site tavsiyesi olsa süper olur. yine de çok teşekkürler.

Çekimi otomatik modda yaparsanız makine RAW yerinde JPEG çeker. Yani ayarı RAW+L ye getirdikten sonra otomatik modda çekim yapıyorsanız elinizde iki tane JPEG olur.

pizza hut var ama tiramisu hiç aramamıştım bi bakayım yarın belki vardır.

papermoon

bahçeli 7.cadde üzerindeki starbucks'ın yanından giren sokakta mizansen kafe var. hayatımın en lezzetli tiramisusunu orada yedim. ama bir ara şefin değiştiğine dair söylentiler duydum, sormak lazım, gitmek lazım.

kesinlikle karagarga derim. mükemmel bir arşivleri var. davetiye buldurmanız lazım ama.

(bkz: demonoid) (bkz: moviex.info)

mininovada tüm bölümleri barındıran bir tracker var, ordan indirmiştim ben. torrentinen

www.avatarchapters.com

bütün sezonlar bütün bölümler hem online stream olarak hem de indirilerek izlenebiliyor.

www.avatarbending.com

Aşağıda sezonlar var. Bir bölüme tıkladığında sağ aşağıda saçma minik bir chat ekranı var; onun sesini kapamayı unutma.

www.animefreak.tv

Burada var. Hızlı ve Türkçe altyazılı.

bu tüm dosyalarda oluyorsa portlarinda sorun olabilir, sadece bir kac dosyada oluyorsa o dosyayi ceken kimse olmadigindan dolayi olabilir.

öncelikle merak etmeyin demonoid'den kolay kolay ban yemezsiniz. ratio düzeltmek için iki yol önerebilirim, hatta üç yol var ama sonuncusu klasman dışı neredeyse.

1.yol: az seed'i çok leech'i olan büyük dosyaları indirip seed etmek.
2.yol: fakeupload olayına girmek. www.seba14.org birçok client için fake modülleri barındırıyor. bir bakın isterseniz.
3.yol: klasman dışı ama paypal falan aracılığı ile siteye bağışta bulunmak. bu sayede ratio'nuz yükselir.

bu arada demonoid'in ratio hesaplama zımbırtısı uzun zamandır doğru dürüst çalışmıyor. bir ara benim ratio 160.000 görünüyordu. şu an 2.7 gibi bir şey ama hala imkansız bir rakam bu, yaptığım download'ların çoğu hesaba katılmamış durumda. ha bu arada demonoid en rahat fake upload yapabileceğiniz tracker'lardan biri. kimsenin ruhu duymaz adeta.

ya ben de sorayım, peki upload edilen dosyalar nerde ki? ben sadece kayıt oldum bi kaç dosya indirdim,
Uploaded: 15.36 GB
Downloaded: 7.30 GB
Ratio: 2.10 (Updated once a day)

yazıyor. kim neyi uploadladı ki?

turtle; download ettigin sirada upload etmis olabilirsin. upload ettigin dosyalar tabiki karsi tarafa gönderdigin dosyalar. yani orada :)

işte karşı tarafa dosya göndermedim ki ben :S hem nasıl gönderiliyor cidden? :)

turtle: download ettiğin dosyayı eğer senden başka indiren başka bir kullanıcı varsa sen istesen de istemesen de otomatik olarak upload yapıyorsundur. zaten p2p'nin mantığı bu. bu arada upload hızına koya koyarsan download hızın da düşeri haberin olsun.

turtle, down ettiğin boyut ile upload ettiğin boyut dengelendiğinde o dosyayı istemci programından kaldır. yoksa paylaşımda sayılırsın. utorrent kullanırsan durum çubuğunda geleni gideni görürsün.

anladım, teşekkürler :)

demonoidde download upload miktarları pek de düzgün tutulmuyor. yalnız demonoidde düşük ratio yüzünden banlanma diye bir şey yok. siz yine seed edebildiğiniz kadar edin, içinizi rahat tutun. asla fake yapmayın!!! fake, torrentin felsefesine aykırı.

e-mail verirseniz torrent dosyasını atabilirim.

bugün rastgeldim bende. şu sitede her birşeyin mangası mevcut. bir bakın derim.

www.onemanga.com

www.thehawks.org

benim bildiğim bi besame mucho var.

sarkiyi buradan dinleyebilirsiniz, ama ben mp3'unu istiyorum :)

broadjam.com

iş aradığınızı belirten bir ilanda yapmanız gereken en son şey depresyona girdiğiniz ve ilaç kullandığınıza dair bilgiler vermek olsa gerek. bu tarz kişisel sağlık bilgilerini sorulmadıkça söylememeniz iş bulma şansınızı arttıracaktır.

hakikatten ne işi var o bilgilerin orada çözemedim. bir de part time olarak sunabileceğiniz herhangi bir hizmet var mı? varsa onları belirtin, süreci hızlandırmış olursunuz.

Önce vapurla Kabataş'a geçin. Kabataş'tan 22 ve 25 nolu ve bunların harf kombinasyonlarından oluşan kodlara sahip tüm hatlar Sabancı Müzesi'nin önünden geçiyor. Yani Sarıyer, İstinye tarafına giden herhangi bir otobüse binebilirsiniz. Baltalimanı durağında ya da bir sonraki durakta inebilirsiniz otobüsten. Dönüşte de aynı şekilde Kabataş'a gelip finüküler ile Taksim'e oradan da metro ile Samiyen'e gidebilirsiniz. Ya da Levent otobüsü ile Levent'ten metro ile M.köy'e geçebilirsiniz. Ki sanırım ikinci yol daha kısa sürer.

sabancı müzesinden yakın görünüyor sami yen. oradan taksi kaç para tutar acaba?

deniz otobuslerine baktım sanırım yarın pazar diye çalışmıyorlar yoksa direk kadıkoyden istinyeye gidebiliyorsunuz sabancının onunde de inerdiniz. yarın pazar sahilde trafik manyak olur büyük ihtimalle o yüzden en azından beşiktaşa geçin motorla uskudardan ordan da sarıyere giden her hangi bir otobuse binin donuşte taksi 20 milyon fln yazar alisamiyene taa ordan trafik de varsa. sanırım yetişmek zorunda falan kalırsam diye soruyorsunuz. ama bi kısa yol var taksiye baltalimanından sağa sapıp armutluya cıkmasını ordan sonra da "yeniyol"a yani leventin arkasındaki yeniyola cıkmasını isticeksiniz yeni yoldan da hemen ali sami yenin oraya 5 dakikada varırsınız o daha ucuz tutabilir.

ben aslında beşiktaştan bile sahil yoluna girmeyi onermem ya beşiktaştan ulusa kaçıp yukarı barbarostan en azından o donuş yolu dediğin armutlu yolundan baltalimanına gitseniz cok daha hayırlı olur. beşiktaştan istinyeye 3 saat trafikte sıkıştıgımı biliyorum cunku abartmış olmiim yarın trafik ne olur bilinmez ama taksiye bayılıp çin işkencesi çekmemeyi yeğlerim.

gitmiyorum arkadaş lanet olsun dali'sine ya!

eheh ya haftaiçi bi gün deneyin direk istinyeye deniz otobusu var tarifelerine bakabilirsiniz. hatta bir diğer büsle de geri dönersin super olur. daliye git git süper gala yana geliyor insan =)

okuduğun bölümle ilgili birşeyler yapabilirsin yada bence öyle birşeyler yapmalısın.ilerde başlayacağın işin için güzel bir adım olur.

eğer dilbilgin, yazımın, noktalaman, imlan iyiyse az birazda anlatım bozukluklarından anlıyorsan redaktör olarak internet üzerinden yazıları inceleyebilir ve düzeltebilirsin.ama (çok) getirisi olmaz.uğraştığına değer mi bilmem.

kesinlikle:
online-marketing.appspot.com

#screamofthebutterfly

okuduğum bölüm işletme onunla ilgili birşey yapabilirmiyim şuan bilemiyorum eğer varsa bir bilgin yardımcı olursan sevinirim.İmlamın ise o derece iyi olduğunu sanmıyorum :)

#green green curly fries

verdiğin adrese baktım ama açıklamalardan pek birşey anladığımı söyleyemeyeceğim genede bir üye oldum, 1 hafta içinde geri döneceklermiş beklemedeyim.

Bu evde iş/freelance soruları yoğunlaştı bu aralar. Ben kısaca şöyle diyeyim, amacım azminizi kırmak kesinlikle değil ama bu konuda genelde bir yanlış anlaşılma var onu ortadan kaldırmak lazım. Şimdi genelde henüz üniversitede lisans öğrencisi konumunda olan kişiler freelance iş istiyorlar. Bu pek tabii ki anlaşılabilir bir durum, ama eğer birine para karşılığı freelance bir hizmet sunacaksanız, o işin uzmanı olmanız ya da işi profesyonelce kotarabilecek birikime ve deneyime sahip olmanız beklenir. Yani elinizde sunabileceğiniz bir hizmet olması lazım.

Aksi takdirde freelance bir iş bulmak imkansızdır.

Son olarak, eğer yeter düzeyde bir yabancı diliniz varsa çeviri deneyin. Ya da derslerle aram iyidir diyorsanız, ödev, makale falan yazabilirsiniz.

çeviri nereden yapılabiliyor netten ?

zannımca sennheiser ile creative'i aynı kefede değerlendirmek yanlış. her halükarda sennheiser derim ben.

creative. özellikle ep 630 un ne kadar başarılı olduğu zaten bilinir.

ben de her halükarda sennheiser diyorum. creative de neymiş?

yalnızca sesi dışarı vermemesini dikkate alırsan kulaklarına haksızlık etmiş olmaz mısın? hiç şüphesiz sennheiser al.

creative en son uzaktan kumandali 4x cd rom yapiyordu ben biraktigimda.
kulak bu yazik duzgun bir kulaklik alin takin sevinsin.

ie4 daha iyi diye bilirim. benim bildiğim, ep630'lar hep cx300'lerle kıyaslanır, ie4'ler bir üst klasman olarak kabul edilirdi.

@chrome: creative'e çoağır konuşmuşsunuz, zamanında Cambridge Soundworks'le el ele verip çok sağlam apollolar sunan bir firmaydı. Şu sıralar da gigaworks'leri epey övülüyor. Kulaklık dedin mi bi noktadan sonra geçicen tabi.

ep 630 kullanıyorum creative muvo2 ile 4g ile şimdi senn ile creative arasındaki farkı anlamak için ikisinide kullanmanız lazım derim klişe olarak bunun dışında
dinlediğiniz müzik tarzına göre seçerseniz çok daha iyi olur atıyorum sürekli rock dinleyen biriyseniz gitar ağırlıklı bateri ağırlıklı senn tercih etmeniz lazım
eğer techno pop rnb tarzında yüksek bass ve dım tıs tarzı ağırlıkta ise creative tercih etmeniz lazımki ben bu şekilde bass veren bi kulaklığı hiç bi yerde duymadım ep 630 bass açısından manyak derecede sağlam.
dışarı ses verme alma konusunda ise benim creative 25 kademe max 16. kademeden itibaren dışardaki hiç bi sesi içeri almıyor bunun altı çok kısık gece 2-3 de yetecek derecede ses verdiği için gündüz aynı 16. kademede yetersiz oluyor tabi zaten bu kadar kısık dinleyecekseniz ne gereği var okadar pahalı bi kulaklığın yani dışardan ses duymanız normal şartlarda mümkün değil ama dışarı ne kadar ses verdiğini bilmiyorum. kulakta takılı değilken herhangi bi cihazda son ses yaptığında ortalama 10m2lik bi odada kulaklıkları takmadan ses net dinlenebiliyor onu söyleyebilirim.
kısaca club tarzı müzikler için ep630
rock tarzı müzikler için senn herangi bi modeli

nereden bakılırsa bakılsın, sennheiser profesyonel audio çözümleri üreten bir firma iken creative, amatör , yarı profesyonel çözümlerde herşeyi üreten bir firmadır.
elbette senheiser olmalı bence...

afro samurai. kanlıdır, ilginçtir, samuraydır bilimum isteklerini karşılar.

samurai champloo

(film olarak da ninja scroll 1-2)

blade of the immortal
kenshin OVA
basilisk
ninja scroll series
samurai shodown
claymore
bleach

bunlar bol kanlı ve samurai'lı gibi olanlar bir de

serail experiments lain
ergo proxy
texhnolyze
full metal alchemist

bunlar da farklı ama güzel anime serileri.

KAN arıyorsanız elfen lied.

naruto

film olur mu? Sword of the Stranger

final fantasy var iki film bir anıme onlar d aguzeldi

benim kombim bosch. 4. seneye girdik. güzel sorunsuz çalışıyor. sessiz messiz. tavsiye ederim.

Eca
Babam bu işi yapıyor senelerdir. Bizim kombide eca ve 8 senedir çıt çıkarmadı canavar gibi çalışıor kendisi.
ECA Hermatik alın derim ben :) artık küçük modelleride çıktı yer sıkıntınız varsa.

www.boschevaletleri.com
ve
www.boschevaletleri.com

şu iki aletin özelliklerini inceleyerek ne tür şeyler olduğuna neyin fiyatı artırıp azalttığına bakabilirsin.

önerim tabii ki bosch'tur.

ariston olmasın ne olursa olsun.

evin hangi ilde olduğuna göre değişecek bir sürü tavsiyem olabilir.. sonuçta ısıtma yükü önemli olan bir konu.. kombi alırda evi ısıtmazsa olay çıkarmayın.. bosch olabilir.. demirdöküm servis konusunda yaygındır.. bizim evde vaillant var her biri ayrı tabi.. tercih ve para meselesi.. doğalgazlı olduğunu varsayarak yoğuşmalı olanı tercih etmeyecekseniz bacanızın paslanmaz çelik ve çift cidarlı olması gerekiyor.. eğer bacanız fiks tuğla baca ise 2- 3 sene içerisinde tepenize yıkılması olası.. otuz milyon tane seçenek tabi var ama iliniz önemli.. doğalgaz mı lpg mi fuel-oil mi bunalrın önemi çok.. 90 metrekare ve güney - kuzey değil evdeki pencereler ve duvarların alanı ısıtma yükü konusunda önemlidir.. ısıtma yükünü geçersek ve sıcak su için kullanılacağınızı varsayarak konuştuğumuızda ise konu tamamen değişiyor.. kombinin ısıtma yükünün çok üzerinde bir seçim yapılmalı.. aşağıdaki soruları yanıtlarsanız daha makul bir cevap verebilirim:

1- ev hangi ilde?
2- sadece ev ısıtması mı yoksa su ısıtmak içinde kullanılacak mı?
3- doğalgaz mı? değilse yakıt türü nedir?

eca sahibi olarak pek memnun olduğumu söyleyemem. (ses yok sorun da yok ama sıcak suyu fazla bekliyorum bi sürü su ziyan oluyor) belki benim model dandiktir bilemicem ama bugün tv'de bi advertorial görmüştüm. eğer söyledikleri doğruysa ki -yalan olmasına pek ihtimal vermiyorum- eca'nın yeni modellerine bi göz atabilirsin.

Bosch - Eurosmile tavsiye ederim, fiyat performans özellik olarak canavardır. Çift eşanjörlü bir sistemi var aletin, yani bu demek banyoda duş alırken, radyatörlerde sıcaklık düşüşü olmaz.

alf'le karıştırıyor olabilir misiniz?!

kangaroo jack diye bişi vardı ama dizi miydi film miydi bilemedim.

ya squppi gibi bi ismi vardı galiba,

skippymiş yaa, imdb'de kangoroo diye aratınca çıktı,
www.imdb.com

adam sandler'ın happy birthday şarkısının sonunda "Skippy the Bush Kangarooooo!!!" diye bağırıyodu gıcık gıcık. buymuş meğersem bahsettiği.

rateyourmusic.com

www.discogs.com

www.musicbrainz.org

Teşekkürler... Özellikle rateyourmusic.com çok işime yaradı.

www.imeem.com

armada sport pointe bi bak

Inter Sport da var benim bildiğim. Cepa ve Panora'da olması lazım.

son üç gündür aynı işi yaptım vallahi :) keklikpınarı'nda alpinist var, hangi dağcı arkadaşa sorduysam orayı önerdi. biz de ordan aldık sonunda. ulus'ta yiba çarşısı'nda bi yer var, adı bahriyeli, ama hiç bilmediğimiz bir ispanyol marka satıyorlardı, güzel ayakkabılardı gerçi. intersport ankamall, cepa, panora'da var, salomon çok oralarda, bi de hi-tech. genelde salomon önerdiler bize hep. ankamalldeki satıcılar pek sabırlı, bize vibram taban, gore-tex nedir, bıkmadan açıkladılar :) bi de karumda giriş katta arkada bi mağaza var, ama modeller sınırlı.

Öneriler için teşekkür ederim. bugün cepa'daki intersportu gördüm ama orada pek bişi yoktu aslında. merrell'in birkaç çeşidi... Aradığım daha çok kış şartlarına uygun hem doğa hem de şehir içinde kullanabileceğim bot tarzı bir şey. online satış sitelerinde çok var türevleri ama konu hakkında çaylak olduğum için gidip kendim görmek istiyorum. ve ne yazık ki dışarıda, internetteki kadar çok çeşit görebilmek mümkün olamıyor :/ nereleri gezeyim ki bol çeşit görebileyimin hesabını yapıyorum.
evet alpinist de bakacaklarım arasında.
bilgiler için tekrar teşekkürler.

Cepa'dakine bakmışsınız ama bir de yolunuz düşerse Panora'daki InterSport'a bakın. Salomon iyidir.

Şimdi adını hatırlayamadım ama, Tunalı'da Edge'in karşısındaki hanın alt katında bir dükkan var. La Fuma, Salomon falan satar. Fena bir yer değildir.

Ülkealan pasajını söylemeyi unutmuşuz. Tüm bu saydığımız mağazalardaki ürünleri bulabilirsiniz.

bulursan ben de istiyorum, lütfen :)

karagarga'daki versiyonun görüntü kalitesi çok düşük. vhs'den falan taranmış, izlemek epey güç.

divxplanet'ta ed2k linki olarak aratınca emule linkini bulduk biz,
ekledi benim arkadaş listeye.

2- Saraçhane - Haşim İşcan Geçidi en makuludur diye düşünüyorum.

4- iyi etmişsin. o ne öyle be, ikinci el motorsiklet alınır o fiyata.

yeşil bisiklet.. yardımcı da olurlar bence.
ama 1000 ytl ye oha dediysen işin zor sen 300 e bianchi ile bu işler olur sanıyorsun sanırım? e git onlardan al ;)

1) Ben olsam aralardan sinsi gibi Kabataş'a iner sahilden de gidebildiğim kadar devam ederdim.
2) Yeşil Bisiklet'in methini duymuştum o konuda.
3) Trek düşünüyorsanız 2007 modelleri ciddi indirimlerle alabilirsiniz sanırım. Ameoba Hussar öneririm ben. Uzunca araştırdıktan sonra onda karar kılmıştım ben.
4) Yine 2007 modeller daha ucuza gelecektir. Bu arada coşmanın anlamı yok, çok sıkı bir şekilde ilgilenmeyecekseniz, dere tepe atlamayacaksanız, 1000 lira yatırmayın bence de bisiklete. Gerçi fiyatlar ne alemde bilmiyorum ama daha düşük modeller de işinizi görecektir. 400 küsür liraya 3500, 3700 falan bulunabiliyor sanırım.

(bkz: lock stock and two smoking barrels)
(bkz: green street holigans)
harry potter'ın vizyona giren son filmi (adını hatırlayamadım)
(bkz: layer cake)
(bkz: snatch)

(bkz: love actually )

(bkz: my fair lady)

(bkz: all or nothing)
(bkz: secrets and lies)
(bkz: mike leigh)

This is England denen film çok tatlı ingilizce aksanına sahip

millions
bank job

#not: iki filmde eğlenceli, neşelendirir.

jude var.

#not: bu film biraz sarsar adamı, sallar şöyle filan, "fena be!" diyebilirsin, depresiftir, moralini bozabilir, hele bu mevsimde izleme istersen.

Çoook teşekkürler herkese aralarından bi' "the millions"u izlemişim. Bunları edinmeye başlıyorum, hâlâ da önerilere açığım.

this is england

(bkz: kes)
ve diğer ken loach filmleri faideli olabilir. eğlencelik olarak da mean machine olabilir.

(bkz: shaun of the dead)
(bkz: hot fuzz)

(bkz: trainspotting)

iskoc aksani gerci ama ne biliyim, yakin sonucta.

(bkz: cassandra's dream) woody allen filmi, tavsiye ederim.

bence direk ilk cevabı dikkate alıp guy ritchie nin 2 filmini de izlemelisin. snatch ve lock stock and two smoking barrels.

normalde pek dikkat etmezdim aksanlara hele ingiliz aksanınıda çok soğuk bulurdum ama lock stock u izleyince hayran kaldım. jason statham tek başına yetiyor zaten iki filmde ama bunda giriş sahnesinde yakalıyosun zaten tekerleme gibi bidaha da kopamıyosun :)

snatch deki brick top u da unutmayalım tabi :)

(bkz: match point)

Bende 233mhz Mmx, 47mb ram, ekran kartı da 4 mb olan bi makine vardı, hala var. o haliyle kassada internet kullanılabiliyordu, sonradan 128mb ram buldum 10 ytlye kendini aştı makina. Evet hdd alırken 2. el alıcaksın büyük ihtimal o yüzden dikat et sağlam birşey olsun. Ben de almıştım tak tak kafa vurma sesi geliyo hep =) Onun dışındakiler için mrtksn'nin dediklerini diycektim bende. öyle...

win98 olmazsa ubuntu da deneyebilirsiniz bence.

eğer ubuntu deneyecekseniz de xubuntu öneririm. daha düşük konfigürasyonlu makineler içindir. eski makinelerde harikalar yaratabilir.

2. el parçalarla 200-250 liraya ortalama üstü bir bilgisayar toplayabilirsiniz. yani bu bilgisayarı adam etmeye çalışırsanız daha çok uğraşırsınız. ekran kartı taksanız anakarta uymaz, işlemci taksanız anakarta uymaz, ram deseniz bulamazsınız, ddr2'den aşağısını alanı dövüyorlar.biraz paraya kıyıp gidip yazıcıoğlu gibi bir yerden 2. el parça almak bence en mantıklısı. 2. el ne lan diyip de sallamamazlık yapmayın, çok rahat işinizi görürsünüz. hatta sırf internet, msn falan için kullanacaksanız, dediğim fiyattan aşağıya baya inebilirsiniz.

o bilgisayar çöp çünkü uygun ram bulamazsın, ram yoksa da surf hikaye. şu an bulunabilen sd-ram'ler yemez büyük olasılıkla. hatta allah bilir edo'dur o, benim son görüdğüm edo ram'i bir arkadaş anahtarlık yapmıştı.

ben zamaninda 4mb ram'li 386-dx makineyle de internete bağlanıyordum, ancak o zamanki internet sayfalarıyla bugünküler bir değil tabii ki. en basitinden firefox 2 ya da ie6 kuramazsanız çoğu sayfayı doğru dürüst göremezsiniz bile. o yüzden bu makineyi biraz yükseltseniz de nereye kadar ihtiyacınızı karşılar şüpheliyim.

Nikon d80 18-135 kullanıyorum ve çok memnunun... tavsiye ederim..

Nikon alinacaksa nikon D300 oneririm. canon alinacaksa biraz beklenip canon eos 50d alinabilir.. aralarinda kullanim acisindan farklar olacagi kesin lakin kullanacaginiz objektifler bunu belirleyecek. bu konuda ben sahsen sunu tecrube ettim,
nikon; body alirken canon'a nazaran pahali, lakin nikon'un objektifleri daha ucuz. avantaj da burada zaten, nikon objektiflerinin yaklasik %85'i her nikon body'sine uygun, buna ucuz eski objektifler de dahil.
canon'da ise her objektifi kullanamiyorsunuz (ozellikle cift ve uc rakamli serilerde) ills ki adaptor, converter vs almak lazim.
canon'un kaliteli objektifleri ise gayet pahali, body fiyatina almak da mantikli degil zaten.
nikon d300 gayet uygun olacaktir sahsi fikrim..

Bir ay daha bekle Nikon d90 geliyor. Fotoğrafın yanında HD kalitede video da çekiyor ve öngörülen gövde fiyatı 1000 USD.

Nikon d300 neredeyse 3000 ytl yahu.. hatta bazı yerlerde bu fiyatı da geçmiş.

www.ucuzu.com

gerçi sirkeci'den almayı düşünüyorum. oranın piyasasına bakmak lazım da.. bana biraz uçuk gibi geldi. :)

eoo evet biraz pahali olabilir fakat haklisiniz, hayyam pasajinda daha uygun bir seyler bulmak mumkun.
simdi niye bu modellerden bahsettim, nikon d200 tavsiye etsem, d300'le aralarinda cok fark var. canon eos 40d desem (sahsen ben bunu kullaniyorum ama gozum eos 50d'de kaymiyor degil) eos 50d bu makinedeki eksiklikleri tamamlamis..
misal eos 40dnin body fiyati hayyam'da 1200-1250 ytl civarinda. ustune pildi gripti objektifti filan eklenince zaten belirttiginiz fiyata geliyor. nikon d200'de oyle keza, yine ayni fiyata gelebilmekte.
body+objektf+batarya+grip+hafiza karti almak istiyorsaniz, canon eos 40d tam olarak 2500 civarinda (tabi secilecek objektife gore fiyat degisikligi olabilir) ek- misal ben gittim afedersiniz esseklik yapip sigma aldim, (murat 124'e nos takmak gibi bi ornek versem bu yaptigima cuk oturur) o yuzden keskinlik ve netlik sorunlari yasiyorum.
nikon bu konuda daha basarili geldi gozume. bi de iyi bir objektifle tadindan yenmez.
surada bir karsilastirma yapmistim, belki dikkatinizi ceker; (git: 29169)
tamamiyle amacima yonelik canon aldim.. (bir sure daha canon'la idare edip nikon d700 gibi bir modelin pesinde kosabilirim)
Nikon D80'in hayyam fiyati (28-135mm 1:3.5 objektif dahil) 1300 civarinda. ayni fiyata canon eso 450d alabiliyorsunuz kit objektifiyle beraber.
lakin bu fiyattan biraz daha ciktiginizda alabilecegini bir ara model bulmak zorlasiyor..
ben de bu noktada tikandim valla bilemedim ne diyecegimi (=

Şimdi bu benim ilk DSLR makinem olacak. Haliyle şu an için "bu makineyi şurda kullanacağım" diyemiyorum. Fotoğrafçılık benim için büyük bir hevestir. Bugüne kadar a85 denen yarıdandik makine ile doyurmaya çalıştım. Enstantane ayarını diyafram ayarını vs. yapmaya izin veriyor. Ama işte aldığın verim nedir dersen: kötü. Kompakt bir dijital fotoğraf makinesinden hallice. (zaten 2004 modeldir, eski kafalıdır). Canon ae1 program ile 100-300 mm tele ve 50mm normal lens kullandım. iyidir, tatmin etti ama bir de DSLR olayına gireyim dedim. Tab ettirme parasıydı bilmemneydi derken.. Onun da heyecanı başka ama ne bileyim işte.

Objektif fiyatları konusundaki önerini dikkate alacağım. Benim için çok önemli bir not oldu bu.. Öğrenciyim ve para basmıyorum :) Ama ilerde bi balıkgözü almak istersem zorlanmayayım durduk yerde. Ya da ne bileyim belki bi 18-200 falan düşünürüm. Canon çok zorlayacaksa, ki ben de öyle düşünüyordum, Nikon daha iyi bir tercih olacaktır.

d300 ve d200 benim için hayal şu an için. Ve zaten sanırım gerek de yok. Belki ikinci makinem olarak tercih edebilirim.. Hem zaten ilk DSLR deneyimim sonucunda neye ihtiyacım olup neye ihtiyacım olmadığını da tam olarak analiz etmiş olurum. İkinci makinemi daha sağlıklı bir tercihle almış olurum böylece. (Tabi artık 2 yıl sonra mı 3 yıl sonra mı.. :) neyse.)

d90 cazip gözüktü gözüme. Fotoğraf makinesiyle (HD bile olsa) video çekme taraftarı değilim aslında.. Yani öyle bir amaç için makineyi pek kullanmam. Belki kağıt üzerindeki birkaç kısa film projemi çekmeyi denerdim de, ne bileyim gerek yok. Öteki (fotoğrafik) özelliklerini değerlendirip ona göre karar veririm. d80'i gerçekten aşabilecekse, d90 alırım sanırım. Tabi umarım dediğiniz gibi 1 ay bekletir en fazla.. :)

1500 dolar civrına canon 5d alabilirsiniz.gerci bugun mark2 si cıktı hayvani bir alet olarak ama o 2700 dolarcık.
ama bu butce sadece makina butcesi degil objektifi de iceriyorsa sunu unutmayın.makinalar 2 yılda bir yenilernirken bu lensler icin en az 10 yıldır.
yani paranızı saglam uzun sure kullanacagınız lenslere yatırın.ileride daha iyi bir makina alırısnız.zaten lensler foografa makinadan daha cok etkir.finanasal olarakdaha az para kaybedersiniz hatta lenslere iyi bakarsanız ve kaliteli lenslerse hemen hic kaybetmeyebilirsiniz lens degerinden.makina her halukarda deger kaybeder.
nikonsa kendinize 1000 dolar civarına bi d200 bulun uzerine de kaliteli lensler alın.
canonsa da bir 30d yahut 400-450d falan alıp uzerine guzel lensler alın.d200 ve 30d sizi tatmin edecektir profesyonellik olrak.d200 le daha eski ve ucuz ama kaliteli sabit lensleri kullanma sansınız olacaktır.
nikonun ucuz lensleri de kalitelidir canonun ucuz lensleri gercekten dandiktir.
ama canonun l serisi lenslerinin ayarındaki profesyonel nikon lensleri genel olarak canon muadillerinden daha pahalıdır.
bence d200+50mm+28mm+tercihe baglı zoom lens isinizi gorecektir.d200 de sizi yarı yolsa bırakmaz elinizde makina oldugunu hissedersiniz merak etmeyin.

www.ucuzu.com

d200'ün sırf gövdesi dediğim paralara tekabul ediyor. Bu paraya bir de lens sığdırmayı planlıyorum. O yüzden galiba kararımı nikon d80 yönünde verdim. D200 beni bir hayli aşıyor. Gerek de görmüyorum şu aşamada. Belki ilerde ikinci dslr'mi alırken daha profesyonel bir alet seçerim. Şimdilik ihtiyaçlarımı tam olarak kestiremediğim için d80 bana yeterli gelecektir.

Fiyat olarak da daha iyi.. 18-135 kit ile baya iyiymiş. Alırken soruşturacağım, param yeterse 18-200 lens alırım. 18-135'i yettiremeyen birkaç arkadaşım oldu da.. gerçi ben yakın plan çalışmayı düşünüyorum çok fazla tele olmasına gerek yok da, neyse bakalım.

Bir de balıkgözü lens düşünüyorum da.. Onu da gerçi tam şu an araştırmaya başlayacağım fiyatlarını falan. Tahminimce iyi bir balıkgözü objektif beni baya aşar.. Ama yine de "ben şunu kullandım, seni tatmin eder, d80'e takabilirsin uyar" dediğiniz balıkgözü lens varsa çok çok süper olacak.

Evet karar kafamda yavaş yavaş oluşmaya başladı. Fikriniz varsa belirtin tabi.

Edit: Fiyatlara baktım da, fish-eye hayallerim suya düştü ahahah. Neyse :)

asamaz arkadasım.git hayyamdan al d200unu sıfırı 1300-1350 dolar ikinci eli de 1000 dolar falan.fotokritike uye ol ya da alınık satılık forumlarını takip et.metro fotografcılıktan alabilirsin 0.iki yıl garanti veriyorlar spota.ben yıllardır calsırım bir sorun yasamadım.hatta turkiyede olmayan ilk 15 gun bir sorunda direkt degisim garantisi bile var.ama ben illa karfoya para vericem diyosan o baska.

canon 40d ve yanina "24-105mm f4L is usm" al, mis gibi oh.
ya da daha ucuz bir alet alip direk lense yatirim yap.

canon eos 40d : 1000 usd
24-105mm : 1200 usd


ya da 40d+17-40mm f4L al.
17-40mm : 750-800 usd


$ahsen ben
40d govde
tamron 17-50 f2,8 (500 usd)
canon 50mm f1,8 (120 usd)
canon 70-200 f4L (700 usd)

almayi du$unuyorum ama 50d ciki$inin 40d fiyatlarini etkileyecegini du$undugum icin biraz beklemeye karar verdim govde icin.

Nacizane fikrim şu aralar bir dslr almak için olabilecek en kötü zaman. Bence biraz daha bekleyin. Canon ve Nikon duyurdukları modelleri piyasaya sürsünler, kritikleri okuyun, makineleri bir deneyin... Ve tabii yeni makinelerin çıkmasıyla beraber eski seriler değer kaybedecekler. d200'ler 40d'ler falan çok daha ucuzlayabilirler. Biraz daha beklemeniz sizin yararınıza şu noktada.

canon ve nikon üzerinden konuşmak gerekirse;

modellerin rakam hanelerine göre prefesyonellikleri sıralanmaktadır.
Örneğin Canon'da
3 haneliler başlangıç (350D, 400D, 450D) (Nikon muadili D70, D80, D90)
2 haneliler yarı profesyonel (30D, 40D, 50D) (Nikon muadili D200, D300 vs.)
1 haneliler tam profesyonel yani aşmış (1D, 5D vs.) (Nikon muadili D2X, D3 vs)

2000 ytl.nin üzerine çıkıyorsan, kesinlikle yarı profesyonel seviyesinin altına düşmemelisin.

Bilmen gereken iki kriter var:

1 - Birbirinin muadili olan bir Canon ile bir Nikon arasında her zaman 300-500 dolar fark vardır, Nikon daha pahalıdır.

2 - Canon için lens bulmak hep derttir, normal canon lensler kötü, l serileri çok pahalı olduğu için sigmalara kalırsın. Oysa Nikon'a 50 yıllık lensi bile takabilir, kullanabilirsin, uyumsuzluksorunu yaşamazsın.

Ek bilgi olaraktan, Nikon D300 şu an piyasada fiyat performans anlamında en uygun makinedir ve kesinlikle tercih edilebilir. Ona paran yetmiyorsa Paradoxical'ın bilgi ve deneyimine güven ve Canon 40D falan al derim.

En iyisi en yakın zamanda Sirkeci'de turlayıp fiyat araştırması yapmak. Param elverirse sanırım en fazla d200 alabilirim. Olmazsa dediğim gibi d80 de benim işimi görür. Daha etim ne budum ne. Aslında d200 çok daha iyi olacaktır da.. Ne bileyim para meseleleri işte.

cihangir'de selenin parçalandığı vakalar biliyorum. bence o paraya değer.

cihangir'de otopark en mantıklı ve tek mantıklı çözüm.

dürüstçe söylüyorum açılamayan kilit yok
en pahalı kilitleri bile 3-5 saniyede açtıkları bir video izlemiştim..
motorunada bağlı olay tabiki aslında motorun yılda 1milyarlık bir yatırıma değicek bişeyse
rr varsa misal tabiki otoparka bırak, ama tırtır giden bi scooter sa yılda 1milyar otopark ücreti çok gelebbilir.

kilit yapıcaksan da en püf noktası kilit yere değmemeli!! bu çok önemli
eğer kilit yere değerse demir makası ile kesimi 10 saniye,
ha yere değmezse birkaç dakka o ayrı

ucundan cikan kirmizi kabloyu gidona -kisaca gorebileceginiz bir yere- falan bagliyorsunuz hocam. kilitlediginizi hatirlatmak icin, ve dolayisiyla fren kaliperini elinize almamaniz icin.

alarmli olanlarin arasinda en iyisi saniyorum XENA olanlar. xena disk lock keyword'leriyle bulabilirsiniz. ha bir de www.feyizoglu.com burada neredeyse herseyi bulabilirsiniz, hem de piyasadan daha ucuza.

sonucta hirsiza kilit dayanmaz; ama biraz oyalar tabi.

açılamayan kilit olmadığı çok doğru.

örtü alın bir tane motosiklete, meraklı gözlerden uzak tutar. mümkünse çok janti bişey olmasın, dikkat çekmesin.

zinciri direk, ağaç vs. bir yere bağlayabilirsiniz. giderken de motosikletin üstüne dolarsınız bir şekilde.

alarmlar pek pratik değil, aküyü bitiriyor dikkat etmezseniz.

yurt dışında uzaktan kumandalı alarmlar satılıyor aslında, bayağı güzel. bir parçası evde duruyor, motorun alarmı çaldı mı sizin evdeki de çalıyor. bunun dışında gps'ten konum takibi yapıp sms gönderen sistemler, moleküler düzeyde motosiklete dair bilgi içeren özel boyalar gibi fantastik çözümler de var dünyamızda. çok takıntılıysanız yurt dışından bu tip şeyler getirtebilirsiniz.

xena fena degil, ama en iyisi garaja koymak, yoksa otopark iyi olur. uzerini brandayla ortmek de gorunurlugunu azaltir. diger taraftan 386 dx'in dedigi o alarmlar cok iyi.

kilitlerken zinciri govdeden ve arka tekerden gecirmek de yine iyi olur. bazi zincirler aleve ve kesmeye karsi dayanikli, onlardan almak iyi olur

Bağlı olduğunuz şubeye gidip, muayene falan olacaksınız. Eğer sevk zamanına denk gelmezseniz bir kaç saatlik bir iş. Bir de bir tavsiye, eğer bir sağlık probleminiz varsa bile şimdilik yok diyin. İşiniz uzamasın. Nasılsa yüksek lisans sonrası bir daha muayeneye gireceksiniz. O zaman bildirisiniz durumunuzu.

lisans bittikten sonra karar aldırılıyor ya 2 sene tecil hakkı falan deniyor hani. orada verilen "şu tarihte sevk edilecektir" şeklindeki belgedir karar belgesi.

ayrıca bir daha muayene falan yok. anca birliğe teslim olduktan sonraki ilk sağlık kontrolü var. yani beni karar aldırırken muayene ettiler, ikinci askeri muayenemi birliğime teslim olduktan sonra oldum. bir probleminiz varsa (gözlük mözlük, düz tabanlık, bel fıtığı cart curt) şimdiden söyleyin.

@kibritsuyu

kasımpaşa askeri hastanesindeki subay beni çıtır çıtır yedi o vakit :) şimdi ben kronik bronşitimi en erken birlikte gösterebileceğim öyle mi?

sistem değiştiyse falan bilmem. ben ilk karar aldırırken gözlüğüm var diye a2 arızalı yazdılar. komando olamaz demekmiş. tabii sevk esnasında da bu dikkate alındı (mı acaba?) komando olmadım. sevkten 1 hafta önce belim çok şiddetli ağrımaya başladı. doktora gittim mr çekildi, bel fıtığı başlangıcı dendi. ben o raporlarla askere gittim jandarma olarak. komutanlara, revirciyefalan hep söyledim bel fıtığım var diye. sağolsunlar zorlamadılar beni. ilk muayenede doktora söyledim, beni çorlu asker hastanesine sevk etti. orada da bakıp askerliğimin sonuna kadar spor yapamaz raporu verdiler. yani gitmeden bir daha muayene olmadım. hep askerde gittim doktora.

sorunuza cevap değil ama bu veslie ile paylaşmış olayım, benim msnm da "ş ve i" tuşlarına basınca kapanıyor. ahahah evet bildiğin kapanıyor program. bilen biri varsa bu fantastiş probleme de bir el atıversin.

teşekkürler.

bilgisayarındaki shift, ctrl, alt, alt-gr tuşlarına aynı anda bir kaç kere rastgele bas.
düzelebilir.

@desdinova

olduramadım maalesef..

msn plus kuruluysa onu kaldırmayı dene bi. belki onun denyoluğundandır.

bu bana da oluyordu. enter'a basınca alt satıra geçiyordu. ben de düşündüm, bunun sebebi ya msn plus ya da a-patch'dır deyip ikisini de tekrar kurup tüm özelliklerine baktım. ve de voila!

dambil, msn'i açtığında "Internet Script Error" aliyorsan, hata penceresinin altında "YES" ve "NO" göreceksin (Do you want to continue running scripts on this page?). "YES" de, çalışıyor enter :) Nedendir, ne alakadır, hakikaten bilmiyorum.

@actionary

budur.

ek soru. bu hata neden:)

ikisi de japonca galiba?

e farkları ne?

bana da ikisi de japonca gibi geldi. iki farklı dublaj olabilir. bilemedim.

Her ikisi de Hayao Miyazaki'nin Porco Rosso filmine ait ve Japonca.
Birinci ses, filmin orjinal sesi, ikincisi belki başka bir bölgenin lehçesine göre dublaj falan olabilir.

@ashh
Elimdeki filmde çift ses var hangisi orijinal olan onu merak ediyordum, tam yanıt olmuş sağol...
Yoksa adını, yönetmenini, studio ghibli'yi ben de biliyorum.
arigato.

Cevabı yazdıktan sonra zipin isminin porco rosso olduğunu görünce tahmin ettim meseleyi. Bendeki filmin tek sesi var ve o birincisi diye öyle dedim, ama zaten kaydı falan da daha iyi :)

(bkz: genetik hafıza)

anne-babadan gelen bazı huylar.

masturbasyon yapma ihtiyacı özellikle okul öncesi çocuklarda bu bizim zamanımızda taburelere sürtünerek yapılırdı .ne zevkliydi heytt breh

yeni bir araştırmanın sonucuna göre "yürüme" de refleksmiş, doğuştan getirdiğimiz.
yeni doğmuş bebekleri yürüyebilecek gibi yere tuttuğunuz zaman yürümeye çalışıyorlar, yani ayaklar yerden kalkıp kalkıp iniyor. sadece bedenlerini taşıyacak güçleri veya gelişmiş koordinasyonları olmadığı için yürüme "işlemi" oluşamıyor. ama refleks var.

gülmek de doğuştan geliyormuş, sonradan öğrenilen bir şey değilmiş. hatta bir araştırmacı kendi yeni doğmuş bebeği üzerinde denemiş. bir süre bebeğin etrafında kimse gülmemiş, güldürmemiş. sonrasında bebek gülmüş (bravo).

zaman ve mekan algısı. gerisinden çok emin değilim :)

(bkz: pelvic thrust) yani cinsi münasebet için erkeklerin yaptığı şu belden "ileri geri" hareketi, insanlarda ve kimi hayvanlarda doğuştan ön tanımlı. Ufak yaşta bir tedavi için bri miktar hormon alması gereken bir "bebek" bile, aldığı hormonun etkisi ile bu hareketi yapmaya başlayabiliyor. veya henüz çiftleşme nedir görmemiş köpeğiniz de bu hareketi yapabilir.

aglamak