champman0102.co.uk

sigames kendi sitesine oyunun orjinalini koymuştu. imkanınız varsa ve o linkler duruyorsa oradan indirin.

uyumluluk şeylerini denediniz mi?

internette bulduğum birsürü uyumluluk programını indirdim ama, oyunun grafikleri bi türlü düzelmio.

o sorunu bilmiyorum fakat genel olarak xp ve yukarısında sorun yaşayınca gimme.dll'nin adını değiştirince veya silince oyun cillop oluyor. bir deneyin adını değiştirerek.

bendeki sorun oyunun açılmaması değil, açılınca grafiklerin birbirine girmesi. gimme.dll yi de denedim ama hiç bi değişiklik olmadı.sonunda win 98 i yüklicem o olucak:)

www.nfscars.net şuraya bir bakın isterseniz, belki bir çözüm çıkar.

gidersin ama buraya döndüğünde derslerini saydırma sıkıntısı çekersin gibi görünüyor.

Evet derslerini saymayabilirler. Okul, Erasmus programına dahilse ECTS karşılıklarını da çıkarmış olmalıydı zaten, o enteresanmış cidden. Ayrıca ne sıkıntı yaşadınız anlamadım onu da yazsan ya. LA yok mu şimdi ortada hiç? Yoksa var, iki taraf ta imzaladı ama net mi değil?

şimdi normalde evet diğer bölümlerde ects olarak yazıyor. fakat benim bölümde (karşı tarafta) krediler lru cinsinden yazıyor. bu da eski, bitmek üzere olan bir sistemmiş ve ects'den farklıymış, ikisi arasında da tam bir karşılık yokmuş. bir iki ispanyol okulunun erasmus info pdf'lerinde buldum, genelde 0.8 katsayı ile çarpıp ects karşılığını buluyorlarmış. ben de o şekilde buradan koordinatörümle doldurdum, karşı tarafa posta ile yollamadan önce maille sordum ve şimdi hiçbişey söyleyemeyiz, hocaların onaylaması lazım dediler. yollayacağım fakat aksilik çıkar, tüm mevzu suya düşer diye tırsmaktayım. maillerime cevap için de pazartesiyi bekleyemedim, buradan konu ile ilgili bilgi/tecrübe sahibi kişilerden bir fikir alayım dedim.

Aksilik çıkarsa söylerler düzeltirsiniz ya, ikili anlaşma sonuçta, ortada buluşacaksınız yani :) En kötü senin okul der ki ben bu kredi sistemini tanımıyorum derslerini saymicam.

ocb ya da rizzla iyi. arap kagitlari da var hem ucuz hem iyi. Semt pazarlarinda bulursun.

Maltepe Pazarı

sigra kullanan arkadaşlarım tandoğan kapalı kapalı çarşıdan ve karanfil sokaktaki circop'tan alıyorlardı.

karanfil - circop pasajı
yüksel - limon bazaar
konur - dünya bazaar

hepsinde birer tane tütüncü ve onlarda da 3-4 çeşit rızla, 2-3 çeşit ocb ve arap var. araplar 50 kuruş rızlalar 1 lira. ben arap kağıdını tercih ediyorum.

en çok s1.e1 de güldüm, cartman gets an anal probe. simpsons already did it de efsane

Good Times With Weapons s08e01
make love not warcraft s10e08
bunları çok seviyorum ben

scott tenorman must die

Chef Aid 2x14
Chinpokomon 3x11
Cartman's Silly Hate Crime 2000 4x2
Proper Condom Use 5x7
A Ladder to Heaven 6x12
The Biggest Douche in the Universe 6x15
Christian Rock Hard 7x9
Whale Whores 13x11

şahsen benim favorilerim. en komiği dersen biraz düşünüp 4x2 derim herhalde.

S01XE01 En iyisiydi. Bir de Cartman'la Wendy'nin kavga ettiği bölüm. Sezon, numara hatırlayamadım.

8x8
vote or die

puff daddy'nin puff daddy olduğu zamanlar (=

bölümü hatırlayamadım, randy'nin taşaklarını el arabasıyla taşıdığı bölüm süperdi.

bence kesinlikle the book of mormons
ve de the catholic love :D

butters'ın özel bölümü vardı
kanye west'le dalga geçtikleri bölüm
bir de akrobatlık yapan balina vardı onu özgürlüğüne kavuşturmaya çalışıyorlardı.

üçü de favorim. bölüm isimlerini hatırlayamadım. kusura bakmayın.

bide wow ile ilgili bi bölüm vardı oda iyiydi bayaa

acer'ın aspire modelleri var.
hem estetik olarak; hem de sistem olarak gayet makul.
dediğiniz fiyatada da uyuyor zannedersem.

asus ul50v gayet hafif ve kastırmazsan pil ömrü 6 saat civarı, fiyatı da o civardaydı. Yanlız aldığımdan beri hiçbir yerde görmedim o da ilginç, sen araştır yine de...

vatan bilgisayarda süper fiyata asus'lar var.

herhangi bir düzgün yerden damla sakızlı türk kahvesi diyorum.

bi kutu lokum al kahve içerken yanında yesin.oh mis.

pasabahce de 2 li fincan takimlari vardi,tabagi da hafifce genis,lokum vs koymak icin..bence bu olabilir :)

gadlemler +1 bu ikili fincanların içinde kalpli olanları var. hoca yanlış anlayabilecek tipse kalpsizlerinden al.

nane likörü tabi ki.

düzenle butonu çalışmıyor. limit 5 liraymış. o zaman 5cl'lik likör al :D
ya da sirkeci'de kuru kahveci mehmet efendinin direk satış yaptığı yer var. oradan kahve alabilirsin.

likör ya da kahve kokulu eksantrik mumlar var onlardan alabilirsin.

5 liralık bakır cezvelerden alıcaksan hiç alma.

iban numaranı ver bi 20 lira atayım da 5 liralık sorularla meşgul etme bizi..

menengiç kahvesi

bir adet kahve fincanı al, altlığı metalden olanlardan.

cevap veren herkese çok teşekkürler, bir hayli alternatifim oldu, yarın gidip bakıcam artık.

@sormaya geldim; kusura bakma önce senden izin almadığım için. kaç liralık sorularla meşgul etmeye hakkım var onu da söyle de ona göre fikir danışalım.

it's time + to v1
it's time + simple past
we'd better get going
now that we have eaten all the chips and drunk everthing served and nothing left back to be offered, we should leave timely so that you can find time to do the dishes before you go to bed.

we must go. ihihihihih

Lets get our from here...

out pardon

we should get going denebilir.

tonu değiştirir, sustain artar ama bend yapması falan daha zor olur, parmakları biraz zorlar alışması zaman alır, ayrıca tel kalınlığını değiştirdiğinde sap ayarını yapman gerekir, bilmiyorsan bilen biriyle ayarla.

benim matemetiğim mi kıt bilmiyorum ama 0,10 ölçüsü 0,9dan 9 kat küçüktür.

0,10 değilde 1,0 olmasın o?

@seljax 0.09 demeye çalıştığım :)

@r_u_h anladım. tonu ne yönde değiştirir?

eğer gitarda floyd rose veya benzeri yaylı bir sistem varsa, aynı akordda (diyelim ki standart - E) farklı kalınlıkta tel takımı kullanabilirsin. bu tonu iyi ya da kötü yönde değiştirir diyemem, zevke göre değişir, ama r_u_h'un da dediği gibi bend yapması tel kalınlaştıkça biraz daha zorlaşır, yani kalın tel solo için çok da iyi değildir diyebiliriz (istisnai olarak özellikle sevenler de vardır tabi ki).

eğer floyd rose tarzı bir köprün yoksa da değişik akord düzenlemeleri için kullanabilirsin. mesela ben si'ye çekerken 0.13 takım kullanıyordum. tel kalın olduğu için normal gerilime daha erken yani daha pes tonda ulaşır. (bkz: )

Edge iii floyd rose'lu gitarım var. Gitara başlayalı da 1 yıl falan oldu. Değişik tel kalınlığı denemek istiyorum. Sizce kaç taktırayım?

(bkz: gitar teli kalınlığı seçimi)

biz 101 dersi için

mcgraw/hill'in

psychology: the science of mind and behaviour 'ını kullanıyoruz. mükemmel bi kitap kanımca. derslere girmeden kitaptan okuyunca olayı gayet güzel çözebiliyoruz o yüzden okuyabilirsin bence
ayrıca eğlenceli bi kitap a clockwork orange'a falan değiniyo mesela grafikleri falan da çok güzel. ben son edisyonunu öneriyorum ama kopya olarak 4. edisyonu bulabilirsin

mesela burda örnek bi chapter vermiş
highered.mcgraw-hill.com
gerçi bu eski versiyonu

budur bendeki kitabın kapağı
www.letsbuyit.co.uk

eğlenceli kısmını istiyorsan piskolojinin bence sosyal psikolojiye bak. hareketlerimiz ne kadar kısıtlı aslında gör. ben iki ders aldım sosyal psikolojiden dünya algım genişledi. adamlar çok şaşırtıcı deneyler yapmışlar. das experiment filmine konu olan zimbardo deneyi beni çok şaşırtmıştı mesela. aynı şekilde muzaffer sherif'in deneyleri de öyle. şimdi mesela o deneyleri yapmak biraz zor etik falan yüzünden. sosyal psikolojiye bak sen. gerçekten şaşırtıcı.

tam istediğiniz olmasa da, okudum beğendim diyerek tavsiye ederim.
www.idefix.com

tam olarak aradığınız kitaplar mı bilmiyorum, ama okuyup da gerçekten zevk aldığım psikoloji temelli kitapları önerebilirim aşağıdaki gibi...

irvin yalom: aşkın celladı, nietzsche ağladığında (dil ve kurgu mükemmel iki kitapta da, çok akıcı, bazen mide spazmları geçirse de)

freud: rüya yormları 1-2, uygarlık din ve toplum (freud işte, siyah-beyaz)

nusret kaya: iyileşme kitabı, psikoestetik (okumanızı öneririm, farklı bakış açıları, farklı bir kurgu, bazen bilimsellikten uzaklaşıyor gibi görünse de; aslında öyle olmadığını düşünüyorum bu kitapların)

kolay okunan ve temel birçok kavramı veren bir kitap: www.idefix.com

zaman ayırıp da cevap yazan herkese çok teşekkürler. dedikleriniz ve benim de şöyle bir araştırmam ile fiyat-dil vb. gibi şeyleri de göz önünde bulundurarak birkaç farklı kitaba indirgedim gibi şimdilik,

www.idefix.com
www.idefix.com
www.idefix.com
www.idefix.com

yakın zamanda dost'a falan gidip bakacağım, kafama en çok yatanından başlayacağım sanırım.

lensin iyice bombeli ve nemli olsun, daha rahat yerleşir. mesela ben takarken işaret parmağıma lensimi koyar orta parmakla gözümün altını aşağı kaydırır yukarı bakar, beyaz kısma da lensi yerleştiririm. gözünü kırptıkça yerleşiyor zaten

tabi youtube'dan videolar da izleyebilsin

lens sağ el işaret parmağın ucuna konur.
sağ el orta parmak ve sol elorta parmak ile döz aşağıdan yukarıdan açılabildiği kadar açılır.
öyle tutarken işaret parmak göze yakşaltırılıp lens göze konur.

ortasına koyayım diye kasmayın. altına koyun, gözü oynatınca o yerleşir. parmağı yaklaştırırken ve lensi koyabildikten sonra reflekse hakim olun, lens iyice yerleşene kadar gözünüzü kırpmayın.

lensi sag el isaret parmaginin ucuna yerlestir. goz kapaklarini sol el orta parmaginla ustten, sag el orta parmagina alttan cek. sonra lensi tak.

hint: lensi takarken, takmaya calistigin gozunle lense bakma. lensin arkasinda herhangi bir objeye odaklan, oyle tak.

ben ilk aldığımda annem tutuyordu sıkıca göz kapağımı. ben de altı tutuyordum. güç bela yerleştiriyorduk, hele ilk gün 45 dakika falan sürmüştü. öyle öyle 1 haftada alıştım. bence sen de bir süre yardım edecek birini bulursan rahat edersin.

ben orta parmağımı kullanıyorum takarken daha rahat ediyorum bir de öyle deneyin. lensi güzelce yıkadıktan sonra bir damla da orta parmağınızın ucuna damlatın ki lens solüsyonunu parmağınıza yapışmasın. lensin tersini yüzünü ayarlayıp sağ el orta parmağınızın ucuna lensi yerleştirin. işaret parmağı ile göz kapağınızı, yüzük parmağı ile de göz altından gerdirin biraz. lensi takarken de elinize değil yukarı doğru bakın. lensi taktıktan sonra gözünüzü kapalıyken gözünüzü biraz oynatın o kendi yerini bulur.

ortası yerine gözün beyaz yerine koymaya çalışın ilk günlerde. gözün küçük olmasıyla çok alakası olduğunu sanmıyorum. bir de bu işe ben bile alıştıysam herkes alışır bence.

golden virginia beğenmediyseniz drum da kesmez bence.

alın yarım kilo adıyaman tütünü sarın. drum neymiş.

golden virginia en iyisi sanırım. kesmediyse adıyaman tütünü var dene :)

tütün satan dükkanlar varsa bulundugun şehirde oraya git abi tütün alıcam de hangi sigarayi normalde içtigini söyle bir çogu sana uygun tütün verir.
tabi golden virginia kesmediyse bir çok marka kesmez.
ayrıca kaptan black pipo tütünü çok yaş bir tütündür onu kurutman gerek kurutuncada afedersin pipi gibi oluyor. ayrıca çok iri tanelidir elle sarmak sıkıntı yaratıyor.

şöyle ithal tütünler yerine diyarbakır adıyaman bitlis falan denesen. bitlis bir numara içimi hafif. adyıman ondan sonra orta-tok içimli. diyabakır ise en ağırı...

beni golden kesmiyor ama drum kesiyor, eskiden winston box içerdim

ben adıyaman/çelikhan içiyordum. içimi gayet tok, doyurucu ve bir hayli ucuz. misal ankara'da kilosu 40-50 lira civarında, golden/drum/old holborn gibilerin ise pakedi aşağı yukarı 10 lira yani kilosu 200 liraya geliyor. fakat içiyor-dum dedim, çünkü kalitesi çok gidip geliyor. yani mesela bir parti süper oluyor, alıyorsunuz içmeye doyamıyorsunuz fakat 1 hafta sonra bir alıyorsunuz ki abooov deepthroat gibi sigara afedersin. ufak çaplı hastalığın(ne bileyim hafif bir soğukalgınlığı ya da farenjit vs..) getirdiği boğaz ağrısını kötü tütünün abartıp beni 2-3 hafta yutkunamaz hale getirdiğini bilirim. o yüzden derim ki golden virginia-drum tarzı kapalı paket tütünlerden şaşmayın, en azından kalitesi sabittir. golden kesmiyorsa drum ya da mavi old holborn deneyin derim.

tam emin değilim ama
bilgi edinme kanunu çerçevesinde bir dilekce yazıp sorularını cevaplarını cartını curtunu falan elde edebilecegini tahmin ettim buna bir araştırabilirsin bilgi edinme kanunu yararı olabilir

yok onu sormuyorum, itiraz prosedürünü biliyorum zaten. benim dediğim eğer bir yanlış okuma, daha doğrusu toptan bir yanlış okuma varsa, bunun sonrasında bunu onların yanına bırakmamak adına neler yapılabileceği hakkında.

evet ben ve arkadaşım 51 aldık şaka gibi resmen. 90 üstü beklerken böyle saçma bi sonuç gelmesi şok edici oldu. ikimizin de sınavları çok iyi geçmişti. ayrıca benim 2 yıl amerikada yaşamışlığım ve tömeri bitirmişliğim var.yarın arkadaşla dilekçe yazıp ydyo ya vermeyi ve ab ofisine gitmeyi düşünüyoruz. ne kadar kalabalık olursak o kadar iyi. adım Hasan çerçioğlu face kullanıyosan ordan iletişime geçelim

hasan senin grubun neydi? biz tüm beklentinin çok altında alanlar a grubuyuz.

kesin a olup olmadığını hatırlamıyorum ama hatalı kontrol edildiğinden eminim. gerçekten mümkün değil böyle bi sonuç

shazam ile arattim ama o da bulamadi. bu arada asagidaki videonun aciklama kisminda muzigin Jesper Gadeberg tarafindan duzenlendigi yaziyor.

www.youtube.com

edit: www.fiatlegends.com
muzik reklam filmi icin ozel olarak tekrar duzenlenmis.

uzun arayışlar sonrası helen reddy ismine ulaştım. biraz farklı geliyor reklamdakinden (mastering falan derken bir hayli kalite artmış reklamda) fakat sanırım bu. teşekkürler!

hatta daha iyi kaliteli versiyonunu da buldum. orjinalinin havası daha bir başka ama yeni hali daha rahat dinleniyor :) benden başka merak eden varsa : listen.grooveshark.com

thejester peki sarılı araba geldiğinde, orada bir erkek böyle rock tarzında söylüyor. o kim?

Open dns i denediniz mı?

dnsleri girdikten sonra adres çubuğuna şu ipleri yazıp ne olduğunu söyler misiniz?
188.132.200.200 (bunun sözlüğü açması gerekiyor)
209.85.229.99 (bu da google'ın ipsi)

cevaplar için teşekkür ediyorum, hallettim şimdilik tekrar olursa mesaj yoluyla rahatsız edeceğim :)

bulunduğunuz yerde sinyal sorunları oluyor olabilir. modeminiz saçmalıyor olabilir. pc'nizde virüs olabilir. sondan başlayıp bir test edin isterseniz. günümüz virüsleri inanılmaz işler becerebiliyor.

benim de aklıma aynı şeyler geldi ama saydıklarınızın herhangi birinin olması halinde speedtest'te çıkmaz mıydı? 0.86 mb/s civarında download hızı gözüküyor şu an hangi speedtest şeysini yaptıysam?

(bkz: ttnet)

bazen kafamı duvara vurarak parçalamak istiyorum ama işte bu adamlar yüzünden. özetle ttnet'ten tiksiniyorum.

abi bu ülkede sadece mühendislere özellikle elektronik olanlarına burs var 3 yıldır arıyorum ben hala bulamadım gsfli olarak.bulduysam da çıkmadı.

benim baktıklarımda öss yerleştirme puanı falan istiyor hep. bir kere ben girdiğimde yerleştirme puanı falan yoktu diye hatırlıyorum, ikincisi illa o mu gerekli yani biz gsf'liler için baraj gerekiyordu ilk bölümden, onu yaptık geçtik nedir yani. umarım bu duyurudan bir şeyler çıkar ama umutsuzum.

olsa bile söylemez burdakilerde thejester rakip olursun sonuçta:)öle arip işte.

farklı görüşler;
1-küftür, penicilin işte. faydalı bile olur.
2-küftür, peynir küflü ise yiyor musunuz ki tütünü içesiniz?
3-bazı özel peynir türleri küflü de olsa yenir, o zaman küflü tütün de içilir.

tadı güzelse hiç bir sorun olmaz.

askerde falan defalarca kaçak sigara=küflenmiş sigara içtik, hala sağız

küflenmiş değil de, bir arkadaş dev poşette tütün getirmişti urfa taraflarından gelirken. biz onu 1-2 ay boyunca bir güzel içtik. sonra tütünün son demleri kaldı, hepimizde de teker teker ufaktan boğaz ağrısı falan başladı. nefes çektikçe boğazlar alev alev olmaya başladı, olayın keyfi de kalmadı. dedik yeter artık atalım ne kaldıysa, gidelim alalım yine insan gibi para verip.

tavsiye etmem yani, en iyi ihtimalle tadı bok gibi oluyor keyfi meyfi olmuyor. günde 1-2 tane tiryakiliği dizginlemek için anca belki.

kapağını açıp ortalık yerde bırakmadıysanız hiçbişey olmaz afiyet olsun

sahte olmasından korkuyoruz. hani rakının sahtesini çok duydumda viskinin sahtesini duymamıştım, olabilitesi varmı

sahte viski bir yana özellikle jack'in çok sahtesini duydum, tekelci eleman da doğruladı cirit atıyormuş etrafta, aman dikkat.

dün aynı soru votka için gelmişti. bozulmaz hele ki kapağı açılmamışsa hiç bozulmaz
fakat jack daniel's ın öyle acı acayip acı hatta viskici adamın bile suratını bozacak bi tadı yoktur. tam tersi gayet yumuşak içimlidir. orada bi sıkıntı olabilir

gitarin govdesi sekil itibariyle klavyeye rahat erisim sagliyorsa klavye rahat denir.
sapin kalinligi da bunu etkiler.
ama en onemlisi kisisel olarak nasil hissettigin. her gitar herkese "rahat" gelmez.

kişisel tercih. ister gitarda olsun ister basta, kimisi daha düz sapları tercih ediyor (misal jackson), kimisi daha yuvarlak (gibson). kimi basçıya ibanez sr serisi cennet gibi gelirken (dar tel aralıkları, ince klavye) kimisi de warwick'in üstüne tanımıyor (daha geniş tel aralıkları, beyzbol sopası gibi sap). gitarın genel kalitesi, ölçüler, ıvır zıvır hepsi etkili olsa da olay yine deneyip kendine uygunu bulmaya kalıyor. genel kriter olarak herkesin ortak isteyeceği şey en fazla son perdelere rahat ulaşım sağlaması olabilir.

abi 50 tane gitar alırsın eline, hepsinin ölçüleri hemen hemen aynıdır,tel kalınlıkları,tel yükseklikleri hatta eşik, floydrose ayarlarıda aynıdır,yapıldığı ağaçlar kullanılan perdelerde aynıdır buna rağmen kimisi çok rahat gelir, kimiside çok rahatsız gelir.
yani bunun kitabınıda yazsan eline alıp çalmadan denemeden aradaki farkı anlayamazsın.

ona çok önceden başvuruldu. bu saatten sonra alacaklarını sanmıyorum. o sayfayı da kaldırmışlar herhalde bittiği için.

gönüllü alımları aylar öncesinden bitti

evet abi. beko'nun formspring sayfasında da bitti açılmayacak artık gönüllük gibilerinden bir şey yaziyodu.

bir sene önceydi gönüllülük alımları geçen sene ağustos eylül aylarında tamamlanmış olmalı. zaten gönüllülük olayında amaç sadece maçlar başladığında çalışmak değil, bütün bir sene organizyonda yardımcı olmak.

Gönüllülerin eğitimi bile bitmek üzere :)

bir arkadaş gönüllülük işi buldum olm ayarladım bak kaydolmaya gidiyorum bugün dedi gitti dün (cuma), gece de mesaj attı abi ben kaydoldum yarın da git şu kapıdan gir yaptır kaydını dedi. buradan bir sorayım dedim. mevzu karışık herhalde :)

ben de benzer birşeyler arıyordum sony ericsson naite diye bir telefona denk geldim. söylediklerine ek olarak 3g'si de var, ve hepsi burada fiyatı 279 lira. bir bokluk var gibi geliyor ama bilemedim, eğer sorunsuzsa alacağım kesin.

www.hepsiburada.com

philips xenium serisine bir bak derim. birkaç modeli var aradığın özelliklere sahip, muhtemelen de 300 liranın altındadırlar.

350'ye çıkabilirsen şu var
www.hepsiburada.com

nokia 5130 xpress music. 260 lira.

www.hepsiburada.com

samsung s5200 var aradığın özelliklerde, hediye etmek için aldım birine darty'den 220tlydi. teknosa da 260 falan.

www.hepsiburada.com

nokia' dan şaşmayın. 5130, 2700, 2730 gibi modeller var. 5130 ideal gibi duruyor. geçenlerde 228 lira civarına inmişti ama şu an 248 lira: www.vatanbilgisayar.com(mavi)/productdetails.aspx?I_ID=37296

IT Crowd ile Coupling'e bakın bakalım Anglosakson mizahı sevecek misiniz.

californication bence en underrated dizilerden biri, tek kelimeyle muhteşem olduğunu düşünüyorum, mutlaka deneyin diyorum..

komedi dizisi diyince aklıma ilk two and a half men geliyor, bunu da mutlaka deneyin derim.

ayrıca chuck'ı da tavsiye ederim, ben de yakın zamanda sardırdım, gayet keyifli bir dizi.

carnivale de süpermiş diyorlar, bir türlü izlemek nasip olmadı.

kaygısızlar

friends?

lie to me
monk

(bkz: supernatural)

it's always sunny in philadelphia
house

supernatural +1

Ally Mcbeal-fantastik öğeler bakımından (hayal falan filan)scrubs havası var.tabi daha çok bayanlara hitap ettiği düşünülse de ben zevkle izlemiştim.

bulabilrsen eskilerden "It's a mans world","two guys and a girl " olabilir.
Ayrıca 4.sezondan itibaren "Married with children"

ve tabiki friends.

Kesinlikle supernatural ı tavsiye ederim. geçen sene komple sezonları izlemiştim. kız arkadaşım bayağı korkuyordu izlemiyordu. geçen yazın başında hadi gel beraber izleyelim dedim ve başından kalkamadı. korku,gerilim,komedi,aile bağları üzerine bir başyapıt niteliğinde.

daha fantastik birşeyler istersen; o zaman da 9 sezon sürmüş olan ve eylülde 10.sezonu başlayacak olan smallville i tavsiye ederim...

listenin arasında prison break i göremedim. kesinlikle o da arşivde olması gereken bir seri.

son olarakta flashforward ve Fringe i önereceğim.

mentalist, şu anda amerika'da açık ara en çok izlenen dizi.

entourage
leverage
fringe
weeds
the mentalist
supernatural
californication
house
lie to me
bunlar şu an aklıma gelen izlenmesi gereken dizilerden.
true blood var bi de pek severim.

(bkz: grooveshark)

mesaj attım sana.

içinde "amazing" falan geçiyor muydu?

hiç hatırlamıyorum ne yalan söyleyeyim..

amazing geçen seneydi. bu sene birkaç kez bep I gotta feeling kullandılar. dünkünü izlemedim ama, onun için bu soruyu boş bırakıyorum.

megavizyon da indirimdeydi 35tl !!!

idefix'ten indirimle 35 liraya almıştım tüm hikayelerini. kitapyurdu ve idefix'i takip etmek lazım.

Sahafları gezin. Çok uygun fiyatlara bulursunuz.

sahaflarda da tek kitap seklinde bulmak zor olabilir,bunun yerine tek tek öykü alabilirsin.

www.google.com
www.google.com
pdf formatında tüm eserleri, ingilizcede telifi yok, istediğin şekilde bulabilirsin.

@olkol : bulabilirsem alırım

@thejester: eyvallah takip edeceğim.

@cosmicstring : tüm sahafları dolaştım adamı tanıyan yok.

@yalnux : ingilizce aramıyorum. sağol (:

Poe tanımayana sahaf demem ben. İstanbul'daysanız Kadıköy'dekilere baktınız mı?

ben biliyorum ama cevaplamam.

neden? :/

hadi cevapliyim;

hacettepe icin farkli midir bilmiyorum ama genelde zamani gecince normal miktarindan fazla yatirman gerekir. itu'de %50'den fazlaydi bu gecikme faizi.

bişey olmaz. 1 ay geç veren arkadaşım bile vardı.

ben de geçen sene unutmuştum aradım öğrenci işlerini normal ücreti yatırabilirsiniz dediler. öğrenci işlerine bir telefon edin derim.

3 sene önce mi ne ben de aynı şeyi yapmıştım, bildiğin gidip yatırmıştım bişey olmamıştı. yine de önce bir öğrenci işlerini ya da danışmanınızı arayıp sormanızda fayda var.

hangi burger king olduğunu yazsaydın bari :) aynı saatte orda olan biri yazar falan ne bileyim.

Su burger kinglerde calan dvdyi alabilsek guzel olacak. Adi bilinmeyen pek guzel sarkilar caliyorlar. Benim de aradigim bir tane var bir bagyan hafif trance tarzda love me love me love me filan diyordu.

midnightsun'un sorduğunu bilemeceğim ama...
@erich, senin bahsettiğin bana Massive Attack - Angel'i anımsattı. gerçi onda love you love you love you... diyor ama yine de bi yazayım dedim.

Dento, yok degil o. Dedigin guzelmis ama.

izmir caddesi ıhlamur sokakta hemen köşedeki apartmanda lünet optik var. lens alırsan muayene ücretsiz. ama pure vision ile anlaşmalı oldukları için onu kaktırmaya çalışıyorlar. size şu daha uygun falan demek yok. ama isterseniz kendi markanızı getirtebiliyorsunuz.

www.ulucanlargoz.gov.tr

kızılay semt polikliniği. metronun izmir caddesi çıkışında. sağlık güvencesi olanlara beleş. ama gitmeden arayıp sor, lens muayenesi yapacak doktor her zaman olmuyor.

o ulucanları allah bildiği gibi yapsın, 2 aydır oyalıyorlar beni daha da adımımı atmam oraya :)

lünet optik'i de bir arayacağım, çok teşekkür ederim cevaplar için.

(bkz: çıngı)

Bahçelievler 7. Cadde'de Meynağme diye bir yer vardı, fena değil.

neyzen tanıdık mekan aslında ama ona rağmen pahalı. keza gop civarı da öyle. çıngı fena olmayabilir, yorumları da iyi ama sakarya diyince özellikle hanımlar peşin hüküm verir mi bilemiyorum.

7. cadde'deki tam olarak nerededir acaba?

bekri, sudem veya 7. caddedeki meyhaneler aradığınız türdendir diye düşünüyorum...

7. caddede bir kaç meyhane yan yana, tam 7. caddede değil aslında... cadde üstünde brothers veya friends olucak (hangisi çıkaramadım şimdi) onun altından giriceksiniz 3-4 meyhane yan yana... hepsi aynı tip... caddedeki büfelere filan sorarsanız yardımcı olurlar zaten

cinnah meşrep.

(bkz: laterna)

direkt cevap değil,

sorudaki input'lar harika. bu kadro sayımı, seviye belirleme tarzı, mekan lokasyonu ve parametrelere cevat verilmemesi olamazdı zaten..

seçenekler bahçeli/çankaya ise evlere yakın olanı tercih ederim şahsen. ki çankaya'dır nihayetinde kürkçü dükkanı.

tunalı'nın sonunda ocakbaşı vardı fena değildir, fasıllı masıllı. kalite/maliyet oranını hatırlayamadım şimdi..

www.ankararestoranlari.com

her türlü iyi eğlenceler..

müdahale: ocakbaşı değil sokakbaşı'ymış.

(bkz: call of duty modern warfare 2)

Aksiyon tadında Fifa 10 var onu oynayın bence (:

bioshock birde fear 2

baldur's gate. özellikle 2 (shadows of amn) ve ek pakedi (throne of bhaal). daha önce oynadıysan bile aradan bir süre geçtikten sonra yeninden başlayınca çok datlı oluyor :)

edit: aksiyon yazdığını yeni gördüm, aksiyondan kasıt fps ya da ne bileyim diablo tarzı birşeylerse pek uymayabilir tabi.

hangi alanı hedeflediğinizi de yazarsanız iyi olur...

süre yeterli.torpil şart muhabetinide kazanamayan ibibikler yapio.kursta şart diil.

- kurs için şehir öğrenmemiz lazım önce?
- torpilsiz zor muhabbeti doğru, şöyle doğru, bu zaten zor bir iş. "hacı hep torpil yeaa o.çocukları ultra kral desen çizdim ilk aşamada elediler" tarzı muhabbetler boştur, zırvadır. birçok okulda bir miktar torpil vardır ancak bu abartılacak, bahane edilecek bir durum değildir. hak eden, verimli çalışmış ve yetenekli insanlar girebilmektedir. yok öyle "30 kişi alıyomuş 20'si torpil allahıma" yani. zorluğu ise çok deneyen insan olmasından kaynaklanıyor. anadolu üniversitesi'nde ilk aşamada 1000-2000 civarında kişi oluyor mesela. ikinci aşamaya kalan 600 civarında kişi de bölüm sınavlarına giriyor, misal grafik demişsin, anadolu grafik sınavına başvuran ilk aşamayı geçmiş 500 küsür kişi vardı ve bölüm 30 asil 30 yedek alıyordu. sınavların ücretli olduğunu da düşünürsek sokaktan gelip de öylesine deneyen insan sayısının düşündüğün kadar fazla olmadığını anlarsın. fakat yine de gerek çalışma gerek yetenek olarak çok yetersiz bir halde sınava girenler de yok değil.
- bence hiç de geç kalmadın, hatta şimdi baktım ben de hazırlanırken ilk günüm 11 kasımmış.

not: türkiye'de iki büyük marmara&mimar sinan yorumuna da açıkçası katılmıyorum, anadolu grafik ve hacettepe resim gibi çok sağlam bölümler dururken hem de.

ankara'da gsf'lere öğrenci veren belli başlı 3-4 atölye var. bu atölyelerden birinin sahibi yakın arkadaşım, her sene x üniversitesi gsf'ye şu kadar öğrenci veriyorum diye net sayı veriyor bana. bunun adı torpil midir başka bir şey midir bilemem, adını siz koyun.

ama bulunduğunuz şehirde bu atölyeleri araştırıp birine devam etmeniz halinde şansınız %50 civarıdır, atıyorum 40 öğrencisi varsa 20sini yerleştiriyorlar çünkü.

asil litse kaç kişiydi?

30 asil var. hacettepe falan olsa kesin sıra gelmez derdim de anadoluda çok bölüm olduğu ve birden çok bölümü kazanan insanlar olduğu için iç mimarlık vb. tercih edip grafikte boşluk yaratabilme ihtimalleri var (ki geçen sene 15. yedeğe sıra gelmiş yeni öğrendiğim kadarıyla, ama bu sene mimar sinanla çakıştı maalesef, yani orayı tercih etmek için anadolu'dan vazgeçenler olmayacak)

bulunduğu yere kediler rahatça gelebiliyorsa ilk olarak yerini değiştir.
keşke balkonda falan bakabilseniz bir süre. hangi şehirdesiniz?

komşu sağolsun öğlen ıslak ekmek de koymuş önüne.

kedilerin gelmemesi için elimizden geleni yaptık, koku falan alamadılar herhalde ki sabahtan beri hiç kedi yoktu yakınlarda. ama biraz önce bu uçmaya çalıştı, biraz gidip sonra sitenin içinde çakıldı yere. kediler de yalanarak gelmeye başladı. güç bela tutup(hareketlendi iyice, az bi süre daha sabredebilse beyfendi iyice iyileşecek de) bizim evin önündeki balkona geri getirdik sarmaşıkların arasında sıkı bi yere saklandı, biz de sık sık çıkıp bakıyoruz kedi falan var mı diye de gece inşallah bişey olmaz.

ankara'dayım.

istersen trakus.org forumuna sorayım ankara'da bakabilecek veteriner var mı diye?

kazasız belasız uçurduk sanırım, herkese teşekkürler...

icen baya bi kokuyo bana gore ama bi yere dokuldugunde falanki kokudan bahsediyosan bilmiyorum oda kokar heralde

adamın biri bigün acayip içmek istemiş ama eve gidince kokarda pederle papaz olurum korkusuyla ne yapsam derdine düşmüş.sonra aklına "ulan biyerimden bişey uydurayım du bakalım" tarzında bişi gelmiş;
-abi vodka kokmazki ya rakımı bu anasını

diyerek, neden kendimi kandırmıyayımki canım şeklinde kendini telkin etmiş ve vodka-redbul, vodka-vişne... artık herneyse içmiş eve gitmiş.bunun pederde ortamdaki OH iyonunu fark edince vermiş ayarı...

sonuç: vodka da kokar...

kokar tabi ama bir bira içip başka ortamana girmenle yayılan koku ile votka içtikten sonra yayılan koku miktarı arasında fark var bence.

diğer sert içkilere kıyasla en az kokan votkadır. yoksa, kokmaz demek saçmalamak tabii.

bence gayet kokuyor, şu ana kadar gördüğüm en az kokan içki tekel cin.

slav dillerinde voda->su ; votka->minik su (sezer->sezercik gib bir bağlantı var arada)

yani sanırım isimlendirilmesinde bu özelliği de rol oynamıştır.

içince yanındakilere sorarsan anlarsın crown, birkaç yudum bile kokuyor.

hayır içtikten sonra kokmazsın anlamında o laf. diğer söylenenleri okumadım belki söylemişlerdir.

kokmayan Cindir.

votka için yanmaz, donmaz ve kokmaz derler. lakin hepsi mümkündür.
bardağa doldurup ya da şişeden koklayınca, sıvının yarısına yakını alkol olmasına rağmen epey az kokar. kokteyllerde tamamen karakterini kaybeder. sonuçta çoğu alkol ve su.

içince ise herhangi bir içkinin kokmama ihtimali yok. o alkol kana karışacak, kan akciğere uğrayınca alkolümüz koku olarak dışarıya çıkacak.

vodka-kola yapınca daha az kokuyor sanki. kendimi kandırıyor da olabilirim.

votka kokmaz efendim, içindeki alkol kokar leş gibi.

icinde alkol olan hersey kokar efenim ama votka en az kokanlardan, hububat alkolu ve meyve kokteylleri ile birlikte. ucuz votkalar pahali votkalardan daha cok kokar bir de ama votkanin kokusu hic mi hic rahatsiz edici degildir. ayrica kokmayan sey nefesiniz olacaktir ictikten sonra, bir sure cok az kokar sonra gecer. o yuzden en sevdigim icki degil mi zaten...

bu yardımcı olacaktır sanırım. web.ego.gov.tr

bildiğim kadarıyla 297 nolu halk otobüsü gün boyu (akşam 10 11de bitiyordur herhalde) dediğin işlevi görüyor.

220-221 de beşevlerden geçip batıkente geliyor ama batıkent metrosundan geçmiyor, ostim metrosundan geçiyor.

bahsettiğim otobüs ego otobüsü. yaklaşık 3-4 yılda bir görüyorum. sanırım vend avesta'nın gösterdiği otobüsten bahsediyorum.

220-221'i kullanırım normalde. bu ego otobüsü de beşevlerden batıkent metroya kadar 220-221in güzergahını izliyor. (metrodan sonrasını bilmiyorum)

297 beşevlerden geçmez. tandoğandan kızılaya gider.

bi geyik vardır ya, birini unutmak için birlikte olduğunuz sürenin yarısı kadar zaman geçmesi gerekir diye. çok da geyik diyl aslında.
hem sayılı gün çabuk geçer :)

bence insanlardan size "e bi daha deneyin?" gibi bir tavsiye gelmesini beklemeyin. yani eğer bilinç dışı olsa da böyle bir düşünceniz varsa, ki olabilir, doğaldır, ama ne yazık ki sağlıklı olmaz. denenmişi denemek pek bi işe yaramıyor ne de olsa.

üstelik diğer taraftan yaşadığınız gayet normal bir süreç. 1 sene çok da uzun bi süre sayılmaz yaşadığınız ilişkinin uzunluğu ve yoğunluğu söz konusu olduğunda. ancak saplantı haline gelmememesi için kendinizi şartlamanız gerek. bittiğine inandırmanız, başkalarıyla birlikte olabileceğinize inandırmanız, dünyada gerçekten size uygun ve aynı ya da daha güzel bir ilişki kıvamını yakalayabileceğiniz başkaları olabileceği fikrini kabul etmeniz. boktan bi durum evet. minimum hasarla nasıl atlatabilirim sorusunun cevabı ise aslında sadece sizde. zihni meşgul etmek ise tabi ki en iyi şey. üstelik zırva da diil. bakınız: (bkz: amigdala/@insensitive) beyninizi biraz oyuna getirin kısaca :)

çözüm bizde değil sende. ne desek boş. ya yeni kız, ya da yoğunlaşabileceğin bir hobi bul. kelebek etkisi, itörnıl sanşayn of dı sıpotles maynd izle iyice moralin bozulsun.

belki de sadece bir takıntı olmuştur artık kendisi senin için. zira aşk, sevgi, tutku gibi duyguların bu kadar uzun ve bu kadar yoğun yaşanacağına inanmıyorum.

ben olsam, sorunun üzerine giderdim. kendisi ile konuşma, görüşme şansın varsa konuş, görüş derim hatta. yeniden bir ilişkiye başlayın demiyorum, zaten bence de olmaz. ama en azından ara sıra vakit geçirince, takıntı yapmaya değmeyecek biri olduğunu anlayabilirsin.

geçmiş zaman oldu, bi keresinde ayrıldığım sevgilim ile bir kaç kez görüşmüştüm de ayrıldıktan sonra. hala seviyordum ve fakat en son gördüğümde artık sevmediğime karar vermiştim mesela. böyle bir aydınlanma anı yaşarsın belki de, kimbilir?

bu rüya mevzu çok kötü. insan feci etkisinde kalıyor.

psikoloğa gitmem artık, arkadaşlara da anlatamam, sevgili de hikaye oldu diyorsunuz ve pek seçenek kalmıyor.

o zaman öncelikle bir hobi bulacaksınız. misal resim dersi, misal dans dersi bunlar güzel şeyler. evden çıkmanızı sağlar.

bir de puzzle öneriyorum. 1000lik, 1500lük bir puzzle alın. feci şekilde beyni boşaltıyor, insan dünyayı unutuyor yaparken.

benzer şeyler bulabilirsiniz.

veya haftanın uygun bir günü çocuk esirgeme kurumuna gidin, ordaki yavrulara yardım edin. biraz çıkın bu çemberin içinden.

neyle geçer bilmem de 1000lik puzzle ile geçeceğini sanmam pek.

bir erkek olduğunuzu varsayarak yazıyorum,

madem aradan 1,5 sene geçmesine rağmen unutamadınız, madem yaptığınız hataların farkına vardınız eski sevgilinizi bundan haberdar edin derim. yalnız telafi etmek gibi bir niyetiniz varsa arayın tabi ki. sadece konuşup, kendinizi rahatlatacak ve belki aynı hataları yapmaya devam edecekseniz bu işleri daha da berbat eder. ilk önce iyi niyetle kabul edilecek olan görüşme teklifiniz, aynı sorunlar devam edecek olursa mutlaka laf sokmalara karşılıklı birbirini yıpratmaya dönüşecektir.

tabi burada kızın bu 1,5 sene içersinde neler yaşadığı, hayatına birinin girip girmediği de çok önemli. eğer böyle bir durum yoksa, ne olursa olsun mutlaka görüşme teklifinizi kabul edecektir. başka hiç bir sebebi olmasa bile meraktan kabul eder insan. ve bir erkeğin hatasını anlayıp telafi etmeye çalışması bir kadın için her zaman önemli bir referanstır. o zamanlarda yaşadığınız kötü durumları anlatırsınız, üzgün olduğunuzu söylersiniz ve bundan sonrasında çaba harcayacağınıza ikna edersiniz. denenmişi denemek evet akıl karı bir iş değil genelde ama istisnai durumlar her zaman vardır. denemeye değer bence...

diyelim ki, tekrar yapamayacağınıza karar verdiniz sonuçta. konuştuğunuz için rahatlayacak, en azından ileride hala yapabileceğiniz bir şeyler varken yapmadığınız için pişman olmayacaksınız.

son olarak "hayır benim niyetim kesinlikle tekrar denemek, telafi etmek değil" diyorsanız, bol bol film izlemenizi ve kitap okumanızı öneririm. dizi de olur. maksat gerçek hayattan soyutlanmaksa ard arda izlenen filmler diziler bunda gayet başarılı olmanızı sağlıyorlar.

geçmiş olsun ve kolay gelsin.

Hipnoz ile unutulur mu ki? Tam bilgim yok bu konuda ama bilinçatlından silmek falan deyince direk o geldi aklıma...

bir daha beraber olma umudunuz olmasa da en azından içinizi dökmek amacıyla konuşmayı deneyin bence. ayrıldıktan sonra yaşadıklarınızı duygu sömürüsü yapmadan anlatın (şu an yapıyorsunuz diye demiyorum yanlış anlamayın arada çok ince bir çizgi var da ondan söyledim). onun neler yaptığını, mutlu olup olmadığını, hayatında bir insan olup olmadığını vs. öğrenin, konuşun yani her şeyden. tabi tekrar bir araya gelmek ikiniz için de makul bir çözüm olursa o da ayrı bir güzel olur ancak öyle bir beklenti olmadan uzun uzun konuşmak iç dökmek bence bir nebze yardımcı olur diye düşünüyorum.

konuştuktan sonra da güzel şarkılar eşliğinde hayaller kurarsınız, geleceğinizle ilgili iyimser hayaller, bir hobi olsun iş olsun kendinizi yoğunluğa kaptırırsınız biraz, bi süre sonra bi bakarsınız her şey yoluna girmiş. umarım bir an önce olur, kolay gelsin.

@thejester önerisi güzel.

rica edin karşılıklı oturun konuşun. belki söylemeyip içinize attığınız şeyler yüzünden bu kadar çok rüya görüyorsunuzdur. bunları ifade edince ortadan kalkabilir.

rüyalar sonuçta yaşanmamış şeyleri yaşamak için görülür. gerçek hayatta eksik kalan şeyleri tamamlamak için.

insan bir şeylerle ilgilenince hakkaten acısı hafifliyor. ya kız arkadaşını karşına al bi konuş, derdini anlat. en azından vicdan azabın hafifler ya da reddederse olmayacağını iyice görürsün. ya da hiç konuşma ve hobiler bul. ne bileyim dans kursuna git, tiyatroya git, konserlere git, evde yalnız kalma yani.
senin kadar olmasa da ben de kötü dönemler yaşadım. vidan azabı+kötü olaylar üst üste geldi. bu süreçte çalışıyor olmasaydım eminim kafayı yerdim. ama işte olmam çok fayda sağladı.
hobi bul, bir şeylerle ilgilen. hiç olmadı alışverişe çık.

kafanızı meşgul ederek en azından gün içinde onu düşünmekten kendinizi alıkoyabilmeniz mümkün tabii. Gece rüyalarınıza girmesi bence gün içinde farkında olmadan onu düşünmeyi geri plana atıyor olmanızdan olabilir, mesela ben etkilendiğim ancak fazla dile getirmediğim olaylarla çoğunlulla rüyamda boğuşurum, sabah kalktığımda fark ederim aslında ne kadar çok kafama takıldığını.
Hobi bulmak, spor yapmak, arkadaşlarla bol bol takılmak vs. en azından başka şeylere kanalize eder sizi ancak tamamen unutabilmenin kesin bir çözümü yok tabii. yukarıda söylenen "eski kız arkadaşınızı karşınıza alıp konuşun" önerisi iki ucu keskin bıçak gibi. İyi ihtimalle onu görür, onunla içinizden geçenleri paylaşınca belki içten içe çektiğiniz vicdan azabı ya da pişmanlık da hafifler, söyleyecek bir şeyiniz kalamadığında da kafanızdan silinebilir her şey. Ancak onun hayatında biri varsa, ya da gördüğünüzde tekrar ondan etkilenir, onu hala sevdiğinizi filan fark ederseniz işiniz daha zorlaşabilir. Bazı insanlar işi son noktasına getirince arınırlar. Sizin için de bu konuda işin son noktası onunla asla olamayacağınızı görmek, ama burada "birlikte olamamak"tan kastım artık ona karşı eskisi gibi bir şeyler hissetmediğinizi anlamanız ya da değiştiğini, artık aynı dili konuşamadığınızı fark etmeniz demek. Bu durumda tamamen aklınızdan çıkartabilirsiniz onu ancak eğer görüşürseniz ve hiçbir şeyin değişmediğini, onun hala sevdiğiniz kişi olduğunu anlarsanız daha fena:)
Kendisinden ne kadar haber alabiliyorsunuz bilmiyorum ancak hayatında biri var mı yok mu, mutlu mu değil mi bilmeden bu görüşmeyi yapmak cesaret ister. Keşke hiç "bir dahası olmaz" durumunuz olmasaydı ama madem var, o zaman üstesinden gelmek için kendinizi zorlayın. Rüyalarınıza giriyorsa girsin, karşınıza yeniden aşık olacağınız biri çıkmadan eski kız arkadaşınızı tamamen silmeniz mümkün değil bence. "Gidin başkasını bulun" çok sığ ve anlamsız bir öneri, dolayısıyla hiç bu konuya girmicem, şanslıysanız karşınıza yeni bir başlangıç yapmanızı sağlıyacak biri çıkar, ama bu da bekleyerek ya da umut ederek olmuyor. En olmadı sakin sakin oturup içinizden, aklınızdan geçenleri kağıda dökün. Bir sayfa, üç sayfa, on sayfa neyse. Bilinçakışı ile aklınıza bu konuda gelen her şeyi yazın, belki farkında olmadan geriye atmaya çalıştıklarınız da çıkar ortaya ve bir nebze rahatlarsınız. Hemen herkes böyle süreçlerden uzun ya da kısa zamanlı olarak geçiyor, bence en önemlisi kendinize bu hakkı vermeniz, saçma sapan gün geçirme çabaları ile kendinizi daha da yormamanız.

ne unutmak ne de hatırlamak zorunda degilsin ama
sanirim daha fazla da bununla birlikte yasamak da stemiyorsun diye algiliyorum yazdiklarindan
sadece ama sadece kendini affetmek icin eski kiz arkadasindan af dile ve artik kendini affet
yaptiklarini bir daha yapar misin düsün
pismanliktan, takintiya dogru yol alma
unutamadıgın ne ya da sürekli hatırladıgın sey
hayatinin tama merkezine koymani saglayan duygu ne
yoksa gercekten içinde patlayacak gibi görünüyor
zira sadece gönül mevzusundan uzaaaak duruyor buradan bakinca
istersen buraya yazmaya devam et
istersen baska yerlere ama iyice irdele kendini
yoksa ben de uzunca bir süre unutmadim, unutmayi da pek denemedim (rüyalar,anilar,sarkilar tam bir melankoli,ani ağlama krizlerifalan filan)
ama yine de hayatima kattiği dayanlmz ağirliktan kurtulmayi da istedim ama daha fazlasina izin vermedim
sen daha derinlerinde baska yerlere de sizmasina izin vermissin

tavuk fajitas yap. yanıda güzel bir salata yaparsın.

engrishfunny.files.wordpress.com

(cevap bu degil ama onerebilirsin)

yabancıysa mantı olabilir,hazır mantı çabuk olur,üstüne bi de kıyma kavurur dökersin,üstüne de domates sosu,yoğurtla da servis edersin, şık durabilir.yani sanki diğer yemekleirn kıvamını ayarlamak zor olabilir ama; tavuk yemekleri de kolaydır,çabuk pişer uğraştırmaz.

malzemeler;
mantar, göğüs tavuk, domates, soğan, göbek (atom da diyen var), kekik, knorr salata sosu fesleğenli ve kekikli.

domates, mantar, tavuk ve soğanı küp küp doğruyoruz. mantar biraz zor piştiği için, doğradıktan sonra ektılda kaynattığımız suyun içinde biraz bekletiyoruz. yani ilk mantarı doğra kaynar suya at beklet.
tavuk, domates ve soğanı doğra.

standart olarak soğanı sıvı yağda biraz bişir. tavuğu at mantarı at. domatesi biraz daha geç atabilirsin. pişmeye yakın kekik at.

salata için: göbek ve domatesi doğra. limon suyu zeytinyağ ve knorr salata sosunu karıştır, boca et. ama zeytinyağını kaliteli seçmekte fayda var. kırlangıç çökeltme öneririm ben.

tabakta; pilav, makarna ya da patates püresi hoş olabilir.

azcık extreme artislik için; küçük bi kasede, zeytinyağ-kekik- kırmızı biber-limon karıştır. ekmek banın içine. nane de olabilir ama ben sevmem. kırmızı biber ve zeytinyağının kalitesine göre feci bir lezzet oluyor.

etli yemek yapacaksan soya sosu kullan,salataya da nar eksisi koy.. havan olsun :)

malzemeler: tavuk göğsü, soğan, dolmalık yeşil ve kırmızı biber, salça, (tercihen)tuzot ve pulbiber, yoğurt

geniş bir tencereye zeytinyağı ekle, çok olmasın, dibini incecik kaplayacak kadar. o sırada tavukları yıkayıp küp küp ya da uzun uzun kafana göre doğradıktan sonra tencereye at, bi miktar pişsin. sonra soğanları doğra ama incecik falan olmasın, orta boy bir soğanı 4 e bölmen yeter mesela. soğanları da at. onlar da tavuklarla biraz daha piştikten sonra biberleri, soğanları doğradığın boyutta doğra, onları da at onlar da pişsin. biraz bekle tavuğun tadına bak pişmiş bi diye. "ha pişti ha pişecek" ya da "pişmiş valla" kıvamları arasında salçayı ekle, sulu salçalar var 200ml lik küçük paketlerde onlar daha kolay olur. salçayı ekledikten sonra biraz daha karıştır pişir, sonra pulbiberle tuzotu da ekleyip karıştırdıktan sonra; bi miktar su ekleyerek karıştırıp iyice akışkan hale geitrdiğin yoğurtları dibine koyup yaydığın tabaklara servis yap. afiyet olsun.

@kanuniye: yasadigim yerde manti yok maalesef. aslinda super olurdu, ben de deli ozledim ama kisfmet.
sevgili jester veya dorian greyfurt'un tariflerinden birine yonelicem gibi, tavuk fena fikir degil. bir de yazar kasa'nin dedigi gibi yanina salata yaparsam mis olur. sukela olur.

vakit ayirip cevap verdiginiz, bilhassa tarif yazdiginiz icin tesekkurler sevgili yardimsever sozluk ahalisi.

Sunger kulak tikaclari oluyor, dis sesi epey azaltiyorlar. Onlardan oneriyorum.

1. Ben TOBB ETÜ'de girmiştim sınava sesle ilgili bir sorunum olmadı.
2. Sonuç yaklaşık 2 ayda elinize geçiyor ama uzayabilir de, ne kadar erken girerseniz o kadar iyi yani.
3. Çevrede konuşan başkaları olması sınavın bir parçası zaten, hiç bir zaman birisiyle konuşurken çevredeki herkesi susturamazsınız. Sınav şartları olabildiğince gerçek hayata yakın hatta düşünme süresi verdiği için daha kolay bile denilebilir. Zaten herkes aynı durumda olacak çok da sorun etmeyin bence...

yalnız sorunum sınav sonucunun benim elime geçmesi değilde ilgili üniversiteye ne zaman gönderileceği (ki bunun iki ay gibi bir zaman olması bana gereğinden fazla uzun geldi) tam emin olmamakla beraber sınav sonucuna 15 gün içeriisnde internet üzerinden ulaşılabilir diye biliyorum.

Sesi dert etmeyin. Kulak tıkacı kesinlikle işe yarıyor. Yalnız nasıl takıldığını öğrenin, maymun olmayın orada.

1- ben de tobb'da girdim ve gayet memnun kaldım yalnız aralıkta gircem demişsiniz zaten de, ben genel olarak okuyan herkesin aklında bulunsun diye belirteyim, sakın ola yazın girmeyin, camları kapalı lab'da bissürü bilgisayarın ısısını tek vantilatörle dengelemeye çalışıyorlardı, listeningin ortasında bi ara sıcaktan dellenip kulaklığı çıkarttığımı ve alakalı soruları sıktığımı hatırlıyorum, genelde ise sırf sıcak kesinlikle en az 5 puan oynatmıştır sonucumu.

2- zaten okullara direkt göndertiyorsunuz ets.org'dan, 10 dolar gibi bir ücreti vardı yanılmıyorsam.

3- kulak tıkacını kullananlar tavsiye ediyor ancak ben takmamıştım, reading-listening-speaking-writing şeklinde giden sınavda ilk kısmı herkesten önce bitirip millet listeningdeyken rahat rahat konuşmuştum. writingde de ses fazla etkilemedi beni. ama ben speakingi bitirirken milletin yeni yeni speakinge geçiyor olma sebeplerinden biri benim sınav salonuna ilk girenlerden biri olmam ve 9:40 civarı başlamış olmamdı. bunun dezavantajı da şuydu; ben reading'i anlamaya çalışırken etrafımdakilerin mikrofon testi için "ay liv in ankara iiii its e veri gud siti" şeklindeki bağırışları yüzünden dikkatimin dağılmasıydı.

toefl başlığında da bir entrym var biraz daha detaylı anlattım tecrübemi ona da bakabilirsiniz, umarım yardımcı olur, kolay gelsin..

2 Toefl sonucunuz internet sitesinde en geö 15 İŞGÜNÜ olacak şekilde açıklanır. Ve siz tarih alıp kayıt yaptırırken o isveçteki mekana da sonuç yollayın derseniz (öyle seçenekler var kayıt olurken), sonuç açıklandığı zaman sizle birlikte İsveç'e de sonuç kağıdı gider. Yani 12 aralıkta sınava girerseniz, çok büyük olağandışı bi aksilik olmazsa sonuç 1 şubata kadar isveç'te olur.

Saturday, September 20, 2008 --> Friday, October 10, 2008

www.ets.org

Birkaç gün önce de açıklanabilir.

ortalama 1.5 ay

2 haftada açıklanır yazıyor ets.org da, benimki 16. günde filan açıklanmıştı ets.org da. zannedersem 2-3 hafta sonra da kağıdı gelmiş idi.

daha geçen gün sonucumu öğrenmiş bir kişi olarak yazayım.

sınav tarihinden 3 hafta sonra internetten bakabilirsiniz. sınav tarihinden 1.5 ay sonra da postayla eve gelir.

yaklaşık 15 resmi iş günü diyor sitesinde, benim sonucum 13. iş gününde yani 3. hafta çarşamba günü açıklanmıştı. adrese gelmesi ise allah kerim, 23 ağustosta girdim hala sonuç falan yok elimde.

basit gibi duruyor. bu tür bir cüzdan alıp kendiniz yapamaz mısınız?

çok zor bulmanız.
belki terzi yapabilir düz bi cüzdana.
şu öğrenci yakalarına falan yapıyorlar ya.

black markerla yaparsin ki bunu..

Marker kalıcı olmaz ama eğer azıcık azmedersen iğne iplikle yapılır gibi sanki. Gerçi ben bi kere deriye bir şey yazayım demiştim bok gibi olmuştu. Biraz da yetenek istiyor :)

tükenmez kalemle daha güzel olur biraz bastirarak yaparsan silinmez hatta.

o tarz işlerde inanılmaz yeteneksizim canlar:) ayrıca hediye olarak düşünüyorum bu cüzdanı o yüzden güzel bir şey olsun istiyorum

www.bmfwallets.com 'dan getirtebilirsin eğer türkiye'ye yolluyorlarsa.

Kot (jean) diken terziler -ki iğneleri kalın olur makinelerinin, olara tabi bunu yapmaya yanaşacak birine diktirebilirsin.Tabi biraz zor ,onun yerine deri üzerine yapışan bir sticker bulursan matbaalarda bastırabilir ve yapıştırabilirsin.

nota bilgisi derken eğer sadece nota okuma (Sight reading) olayını biliyorum diyorsan gamları modları ve akorları yalayıp yuttuktan sonra sık sık kendi kendine doğaçlama çalarak bu yönünü geliştirmelisin. ghost note kullanımını çok ayarında ve temiz kullanmalısın, asıl groove olayını oluşturan olay ghost note işi bence. marcus denen zibidi slap'te süperdir o yüzden slaple ilgili de çok çalışman lazım. hangi metodlara çalışmalıyım dersen o konuda pek yardımcı olamayacağım maalesef çünkü ben hala zamanında armoni hocamdan aldığım cdlerdekileri isimlerine bakmadan kullanıyorum. talkbass.com 'da güzelce bir araştırma yaparsan bir fikir edinebilirsin.

bir de her ne kadar her şey çalışmaya ve yeteneğe baksa da bu zencilerin doğuştan bir yatkınlığı oluyor groove olayına aklında bulunsun, o yüzden moralini bozma daha çok çalış :)

Valla zor iş. Gerçi Marcus gibi çalmaktan kastının ne olduğunu bilmiyorum. Marcus'un parçalarını onun gibi çalmaksa sanmıyorum ki uzun süreli, yoğun tempoda bi çalışma ile bunun altından kalkamayasın. Marcus Miller şarkılarının transkripsiyonları içeren kitaplar mutlaka vardır, araştır bulursun.

Yalnız unutmaman gereken birşey var, Marcus Miller parçalarının birebir çalmak seni iyi ve enstrumanına hakim bir müzisyen yapmaya kesinlikle yetmeyecektir. Gerçi bu müzisyenliğin, teknik hakimiyetin filan bir üst sınırı filan da yok. Ama gerek Marcus tonunu yakalamaya çalışırken (ilk etapta bir MM Caz Bas ve Ampeg kafa ampli edinilir zaten :) ), gerek tekniğini taklit etmeye çalışırken kendi sesinden adım adım uzaklaşacaksın..

Slap&pop çalanlar için (ben hala o sesi çıkartamıyorum mesela :) ) Marcus Miller etüd etmek çok iyi bir fikir, kabul. Yalnız amacın "sadece onun gibi olmak" olması bana kalırsa çok da akıllıca değil. Mesela Louis Johnson'ı dinle ya da Larry Graham'i, onlardan da bişeyler kapabilirsin. Veya Manring, Patitucci, Hellborg, Pastorius, Clarken vs. Yani diyorum ki, kendini kısıtlama.

Bir de niyetin, insanlara 'oha' dedirtmekse bu işler zor. Musikişinasın elbette gaza ihtiyacı var da, temel saik bu olmamalı bence. Emprovize çalan adamın müziğe bakışı, müzikten aldığı haz da bambaşkadır. Keith Jarrett'ın mesela, adamın aklına düşüyor önce o sesler yahu, sonra piyanoda çalıyor (eşzamanlı tabii), scat singing de cabası.

Caz doğaçlamak için genelde üst seviyede armoni bilgisi şart koşulur. Ama bu gerekli olduğu kesin gibi dursa da yeterli bir koşul mudur, emin değilim. Yani emprovizasyon öğrenilebilir birşey midir, yoksa doğal bir yetenek midir bilmiyorum.

Groove abi, "this is the question". Öncelikli olan bu. Önce groove edeceksin, emprovizasyonu bilemiyorum, hiç çalışmadım, armoniye de kafam basmaz pek. Ama bu groove denen şey öğrenilebiliyor, bundan emin ol. Bir basçının orkestradaki asli ve öncelikli fonksiyonu eşlik etmektir zaten, solo bas mevzuu nispeten yeni sayılır. Genelde de solistlikten önce iyi bir eşlikçi olmak tavsiye edilir basçılara, bana da mantıklı geliyor bu. O yüzden groove şart. : )

Çalıştığım ve hakikaten faydasını gördüğüm 2 güzel kitap var.

1- Classic Funk R&B Grooves
2- Funk Fusion Bass

Bunlar CD'li, TAB notasyonlu gayet güzel eserler. Rapid linklerini bulabilirsem, atarım. Ya da sen bul onları da artık. Onun dışında zibilyon adet .pdf kitaba ulaşabilirsin forumlarda şurda burda.

Basgitarist.com ve Faanahtari.com'da işe yarar şeyler var. Talkbass'ı gezdim gördüm ama copyright meselelerinden olsa gerek o nevi coşku seli gibi bir paylaşım tutkusu göremedim. :) Neyse, kolay gelsin. Keep the groove. 8)

Aklıma taksit taksit geliyor, Youtube'a takıl. Orada MarloweDK rumuzlu bi ipnetor var, bol bol onu dinle. Rickenbacker'da slap çalıyor adam. İyi de çalıyor allahsız. :)

tavsiyelere teşekkürler, çok faideli cevaplar vermişsiniz :) marcus miller gibi çalmaktan kastım tabii ki tek bi kişiyle müziği kısıtlamak değil. hani bir slap atayım kulakların pası silinsin, kendi kendime takılabileyim falan. youtube'da birkaç deli şahsiyet var takip ediyorum onları, MarloweDK'yı da araştırayım :)

nesibe aydin.

cebeci'de lüks bi kız yurdu var,kurtuluş metrosu çıkışında zaten. ama pahada biraz ağır :) aylık 1'e yakın desem yalan olmaz. konforludur yani. (hah ismi de tüfekçioğlu. yazarken aklıma geldi,erindim düzeltmeye baştan :)

zafer dersanesi benim zamanımda (2005 öss) gayet iyiydi, en azından o dönem şöyle bir yargı vardı zafer'le ilgili "iyi sınıfları çok iyi, düşük seviye sınıfları rezalet". ben iyi sınıflardan birine düşmüştüm ve güç bela orada kalıp gayet memnun bir şekilde bitirmiştim. şimdi nasıl bilemem ama tam olarak.

balgatı bilemem de beytepeye tek vasıta olsun ve kızılaya yürüyüş mesafesi olsun diyorsan anıttepeyi tavsiye ederim, ankara'da seçilebilecek en iyi semtlerden.

(bkz: tunalı pasajı)

tunalıda tunalı(isminden emin değilim)pasajında vardı.ama hades müzikin olduğu pasajda olduğunu biliyorum.yalnız bayaa kazıkçı bir yer

dost kitabevi/kızılay. alt katında bir sürü poster vardı en son, film afişleri de vardı, muhtemelen hala duruyordur. bir de karanfil sokak'ta ata iskenderin yanındaki özalitte biraz var diye hatırlıyorum.

Tuşe her hafta Biziz'de (Tunalı) çıkıyordu bir zamanlar, hala var mıdır bilmem bir araştırmak lazım.

gölge var, yeni yeri kızılay konur'da, küçük dost kitabevinin karşısında. ama kimler çıkıyor şimdi hiç bi fikrim yok.
her gece olmasa da if performance'da çok sağlam rock geceleri oluyor, tunus caddesinde. soul project için gidilir mesela.

ankarada 10 tane grup vardır bu gruplar bir kaç mekanda haftanın değişik günleri çıkarlar.

in rock
kendinden prensli at
karakedi
tuşe
hayır
flu
bonustrack
cadı
soul project
high five (yeni türediler)

aklıma ilk gelen rock grupları bunlar, golge live kızılay, if, yolcu, 312, dib sahne gibi mekanlarda haftanın değişik günleri çıkarlar.

yeni gölge ankara rock aleminin 15 yıllık emektarı vedat tarafından derilip çatılmış vedatın efendiliğinin her yerine hakim olduğu salaş bir bar. gidilir.
if işte başlığında yazdıklarıma rağmen gidilebilir eski zamanlarını aratsa da güzel bir mekan.
yolcu, 312 aynı ekol yeni yerleri de iyi sskdan kurtuldular.
dib sahne de güzel bir yer, yukarıda saydıklarıma göre biraz daha pahalı ama severim daha profesyonel çalışıyorlar.

gitmemen gereken yer overall denen payvon zihniyetli sözümona rock bardır aman diyim!!! katil olacaktım 2 senedir önünden geçmiyorum.

geçmiş olsun öncelikle.

Çay+bal fikrine katılıyorum, ayrıca ıhlamur ve nane-limon da iyi gelir.

Bitkisel çaylar ve çeşitli içecekler iyi gelir.. Mesela;
-Adaçayı
-Hatmi çayı
-Papatya çayı
-Meyan kökü çayı
-Ihlamur
-Ballı süt veya ballı limon


Gargara iyi gelebilir veya boğaz spreyleri
Cider (Elma şarabı) sirkesi ile gargara yapmak iyi geliyormuş

Lokum tatlısı ve muz yemek de iyi gelir

(bkz: strepsils)

Bal + karabiber e dayanamazsan, toz tarçın + balı dene. Balı yedikten sonra bir süre bir şey yiyip içme, ki boğazında kalsın bal biraz. Bır de bilumum ot çayının içine bir tane de odun tarçın koy. Çay yaparken toz değil, odun ( işlenmemiş ) tarçın daha iyi olur.
Bir de pastil bende çok işe yaramıyor ama Tantum Verde Sprey oldukça rahatlatıyor. Günde 4 kez, 3, fısfıs iyi geliyor. Yatmadan önce bir de çin yağı ( tiger balm ), ya da viks gibin bir şey sürersen boğazına göğsüne, geceyi nispeten rahat geçirirsin ama bunu sürdüğün bölgeleri sıcak tutmak gerekiyor.
Geçmiş olsun.
not: şifalı bitkileri evde ne varsa ( 3,4 çeşit)karıştırıp bir taşım kaynat, bir de içine elma limon gibin meyve parçalatı da koyabilirsin. ( poşet çaydan ziyade orjinal dallı çöplü çiçeklisi daha randımanlı olur )

meyan kökü zencefil ve tarcın kaynattim, sabahtan bu yana iciyorum yavas yavas. gözle görülür düzelme kaydettim kendimde.

ballı sütün ardından, ballı karabiber yedim.daha iyiyim şimdi. çok teşekkürler arkadaşlar.

en iyisi ihlamur'dur.

bepanthene pastil de çok iyi gelir.

çay+bal
çay+bal+limon
çay+bal+limon+karabiber
çay+bal+limon+karabiber+strepsils (evet çayın içine)

durumun vahametine göre hepsi test edilip onaylanmıştır. geçmiş olsun.