bu yazıyı bilgisayarımda bir txt dosyası olarak atıyorum. en kötü ihtmalle birkaç güne yollamak üzere.. olayı sıcağı sıcağına yazayım, yarın detaylar uçabilir.
neler oldu neler..
gittik kamil "the uzbeg" ile. araba bulduk. gagraya indik. bahçeli kafeye çöktük. sağa sola bakındım. ev arkadaşım da buraya takılır. beni de o alıştırdı zaten buraya. gözüm onu aradı. göremedim. "yeni bi yer keşfetti galiba" diye düşündüm. hep buraya takılır çünkü. ama dans pistinde yok, her zaman oturduğu dans pisti kenarındaki masada da yok. "tanıdık kimse yok" dedim o an. daha iyi oh. muhabbete limon sıkacak kimse yok. bu kızı ona ilk gösterdiğimde ev arkadaşım çok net konuştu çünkü: "yerellerle olmaz". ev arkadaşım garantici. binemeyeceği eşeğe ot vermez diyeyim siz anlayın. bu tavrı inancımı baltalıyor. ben çok az şeye inanıyorum zaten. eldeki inançlar da gidice sıkıntı oluyor.dediği de doğru çıkar hep ama bu durumda bende göstergeler aksi sonuçlar işret edyor. şüphe ile yaklaşıyorum ama bir taraftan inanmak da istiyorum.inanç ve bilim kol kola!! inanabiliyor musunuz? ama boş inançla, eksik deney ve gözlemle olmaz deyip istihbari bili toplamaya var gücümle devam ediyorum. bir aydır operasyonu olgunlaştırıyorum işte..
neyse, biraz ısıttık oturduğumuz sandalyeleri, kamile sordum "burayı bildin mi" diye. "altı aydır gelmedim" dedi. gelmez çünkü bir gelişinde iki yövmiyesi gidiyor burada. ben bu gece zorla getirdim. hesaplar benden. operasyonda kritik görev üstleniyor. basit bir çevirme değil, aynı zamanda kızın siyallerini doğru mu anlıyorum? onu öğrenecek.
bi beş dakika bakındım biraz, bütün garsonları tek tek gördüm. kısa kel çocuk. orta yaşlı abla. yeni başlayan genç kız.. ve en nihayetinde de zat-ı şahaneleri teşrif etti. .... gözümün çiçeği, deri montu öyle yakışmış ki..menü geldi.. kendi getirdi. bir gülücükler, bir selam hoşbeşler.. anlatamam. menüye göz gezdirirken kamile ilk intibasını sordum. "kız güzel" dedi. çok güzel. "bi özel alaka sezdin mi" dedim. "sana meyilli gibi" dedi, "bana da öyle geldi" dedi. ohh. içim bi rahat etti. bir sonraki aşama. siparişi de mi o alacak? evet yine o geldi, istediklerimizi söyledik, aynı cilveli eda ile bara hareketlendi. ikinci aşama, pürüzsüz, akıyor. allahım sana geliyorum. derken kamil beni dürtüyor. "ne var" diyorum kamile, "daha biralarımız gelmedi" diyorum içimden, derken, biralar geliyor ve tarkan çalmaya başlıyor. "the dudu dudu". kamil "anonsu duydun mu" diyor, "her gün gelen türk dostumuz için tarkandan çalıyoruz" dedi müzisyen.
kim ki lan o her gün gelen? ben olamam, en fazla iki gün üst üste giderim oraya ben. sanki benim ev arkadaşından bahsediyorlar ama arkadaşım yok ortada. 15 dakikadır her köşeye baktım yok. e kim kaldı? tek türk benim olum ortada. açıklayamıyorum, bu şarkı kimden bana geliyor? ne sebeple bana geliyor?.. bira geliyor, şahaneleri kendisi getirip veriyor (çünkü o bir garson evet, olması gereken de bu). kamile soruyorum, "kamil" diyorum "bunlar rastlantı değil mi? ben kendi kendime kuruyorum di mi", zira bu kadar iyi gitmemeli bu iş! kız türk olduğumu biliyor sonuçta. daha gireli 10 dakika olmuş. bana siparişle beraber şarkıyı hediye eden o mu yoksa? bu nasıl bir mesaj ya rab? neden bu kadar acımasızca işimi rastgetiriyorsun? buna hazır değilim.. kamil bir şeyler söyle kamil. nabıcaz kamil?
kamil diyor, "kıza sorucam bi dahaki gelişinde ingilizce biliyor mu diye. öyleyse sen devam edersin sipariş verme görüntüsünde yoklarsın ağzını" diyor. "dur" diyorum çünkü daha olaya hakim değilim. arkamı dönüp pisti kesiyorum. şarkıyı hediye eden müzisyenle göz göze geliyoum. geçerken bana selam veriyor. hala tarkan çalıyor. tarkan bizim için söylüyor: the dudu dudu.
bira ardından kartoşka da geliyor. bu sefer kısa çocuk getirdi. hmm. neden acaba?. derken sola dönüyorum: en sevmediğim sahne. kız müzikten uzaklaşmak için yandaki yoldan caddeye gidiyor. telefon edecek. kime ki? diye düşünürken kız dönüp bana bakıyor. "ayrıl şu erkek arkadaşından ben buradayım" diyorum "bak". bakıyor bakıyor. o yol boyunca çalılık çitlerin arasından kaybolana kadar bana bakıyor. sanki gidiyorum ama aklım sende gidiyorum der gibi. bu bakışla akli melekelerimin bir kısmı daha yitip gidiyor.
bu işte aksilik var. hala aksilik çıkmadı çünkü. kız şu an iş başında değil bile, molada, masaya her gelişinde daha samimileşiyor aramızdaki derme çatma sohbet, uzaklaşırken de arkamdan gel der gibi gidiyor ve şimdi molaya çıkarken bile bana bakıyor. bir kuvvet ayaklarımı karıncalandıracak kadar şiddetleniyor, bacaklarım yol ver gidelim bu kızla gezelim diyor. bekliyorum. telefonuyla konuşsun. uzaktakindense ben yakındayım, her tür avantaj bende. beklemem daha temkinli olmam lazım. bekliyorum. kamil "gelince konuşmayı açıyorum ben" diyor. bende tereddüt zaten yok da.. telefonu bitiyor. çalıların arasından beliriyor. bara geçiyor. "kamil şu an ne görüyorsun?" diyorum. onu hakim noktaya oturttum. benim gözüm kör olabilir. o herkesin içinde dolaşırken kıza bakacak ve askıntısı var mı görecek. ben göremem çünkü aşk başa düşünce gözler devreden çıkıyor. bakar körlük başlıyor. kamil hala ısrarcı. "bizim masaya o bakıyor sadece" diyor. başka kimseyle ilgisi yok diyor. her şey lehimeymiş. iyi diyorum. iki ihtimal var. ingilizce bilmezse kötü, ama bilirse, bu akşam neticeyi kesinnlikle öğreneceğiz. netice için de iki ihtimal var. reddederse kötü. ama reddetmezse yaşanacak hislerin tarifi yok.
"tamam hazırım" diye geçiriyorum içimden. kamil "geliyor" diyor. ne? niye geliyor? biralar bitmedi, siparişimiz yok neden geliyor ki? beklemiyordum ama hazırım. bu heyecanlanmama vakit kalmayacak kadar kısa süren bir an. gelen o ve sebepsiz yere geliyor. hayır sebep olmalı. oun bir sebebi var, onun bir sebebi var. eyyoeeyooeee.
kafayı sıyırmama birkaç femtosaniye kala göz ucuyla dönme cüretini gösteriyor ve ev arkadaşım, mekanın müdavimi, idari işler müdürümüz, mümtaz şahsiyet tingiz abiyi görüyorum (tingiz the mongol) göremeyeceğim kadar uzakta oturuyormuş. meğersem..bu birikim, bu mükemmel ihtimalsizlikler örgüsü, çorap söküğü gibi çözülmeye başlıyor o an. gelen kız değil, tingiz.. muhtemelen telefonla konuşmaya çıktı bir süredir ve görünmedi ortalarda. geri dönüp biraz dans etti ve köşede bizi gördü.
şarkı bize gelmemiş. sadece tesadüf. müzisyen, tarkan (the hun) koyup bira almaya giderken yani mola vermişken göz göze gelmişiz, bu da tesadüf. bütün bu gümbürtü tingiz the mongol için kopmuş. hmm. biz onun için baktığımızda o tuvalet ihtiyacına, telefona falan kalkmış. meğersem. 3. tesadüf. ne kadar geriledik plandaN? fevkalade gerideyiz..
HAYIR BUNLAR GÖREVİ ENGELLEYECEK GELİŞMELER DEĞİL!!! TESLİM OLMAK YOK GERİ ÇEKİLMEK YOK!
yalnız.. hipotezlerimi gözden geçirece vaktim de yok. tingiz gidiyor. "az sonra gelirim yanınıza" dyerek. bir dans edip gelecek. kamile dönüyorum, artık sadece gözlem, plan bozuldu, mongol burada, "harekete geçmiyoruz" diyorum. kamil "tımmam" diyor. uzbegler tamamı tımmam diye telaffuz ediyorlar.
her şey sakin her şey susmaya yakın. son 15 dakika, son 5 şarkı, piste dansa davet ediyor müzisyen çiftleri. bakıyorum. bekliyorum. bir şarkı. ikinci. bir daha. tingiz geldi yanımıza. artık beraber oturuyoruz. biramız bitti. getiren yok. bira almaya kendim gidiyorum. amacım onu muhakak görmek. ama sadece görmek. bara doğru yöneliyorum ve o da ne? barın önünde bir izbandut mu var? o kim lan? bu buranın fedaisi mi? ilk defa görüyorum. kimle konuşuyor? o-oo bizim kız bununla konuşuyor yaaa. sakin olalım. adam alelade bir çalışan ise, iş arkadaşlarına yönelmez, bar gibi yerde sayısız kadın geçer bunun elinden. bir kişiye bağlanmaz bu hayvanat. hem şu bahsettikleri çanta hırsızı çete de varken (ve bu çete yan masada etrafı kesiyorken). bunu bence yeni tutmuşlardır. itlere gözdağı versin diye. neyse birayı unuttuk. "dva piva". bardakta veriyorlar, bardak bunlarda köpeğin yattığı yer demek, bişey tarif ederken tabu kelime. şişe alıcaktım ama neyse, izah edemedim. alıyorum bardakları. masama savuşuyorum. ama o dingil kim? ne iş? aklımda hiç rastlamadığım bir duruma ilk defa rastlamanın yarattığı karmaşa. beklemeliyim. son iki şarkı. hala slow çalıyor. geceyi yalnız geçirmek istemeyenlere son çağrı. masada tingiz, kamil ve ben. son biralarımızı içiyoruz. kamile "sorun var" diyorum sessizce. tingizi bu işe karıştıramam. kamil bu meselede güvendiğim adam. son dans şarkısı. gece bitecek, ama asıl düğüm noktası, hiç görmediğim adam bu geceyi nasıl bitirecek? "KAMİL" diyorum, sorun var. KAMİL ANLAMIYOR.
son şarkıyı müzisyen bizzat seslendiriyor. orga kasedi koydu. insanlar piyano arpejlerinden hemen çıkardı şarkıyı. artık çift olan kimse oturmuyor. pist doldu. bekliyorum. ve beklediğimi görüyorum. bizim hayvan eti yemiş yarma benim kızı elinden tutarak dötürüyor sahneye. ama çekerek değil. yan yanalar. daha fazla bakmamın anlamı yok. önüme dönüyorum. kamil kendini gülmemek için zor tutuyor.
"kamil" diyorum, "bu herifi ilk defa gördüm. daha önce yoktu. hiç dans ettiklerini görmedim." kamil bana bakmıyor. dansı izliyor. soruyorum, ne oluyor şu an? "çok yakınlar" diyor. "öpüştüler. birbirlerine öyle yakınlar ki" diyor. evet, bütün gözlemler çöpe. hipotezler çöktü. yeterince şüpheci olamadım. inanmak istedim ve inandım. ve işin tepe noktasında bir saniye geçirdikten sonra serbest düşüş başladı. biralar bitiyor. artık herhangi bir detaya odaklanmak gerekmiyor. retrospektifliğin alemi yok. sonuç çok net. bu sıra bayram (the assimilated kurd) çakal kasa, vişne çürüğü be-emvesiyle mekana geliyor. biralar bitiyor. müzik bitiyor. dans bitiyor keza..masa birkaç kez "malum kız, paralel şıfrıntı, işte o aşufte" tarafından, bardaklar, tabaklar, küllükler sırasıyla temizleniyor. sıfır göz teması. kamil burada çünkü. rol yapmam gereksiz. acımadı ki bakışı atmak gereksiz. kalkıyoruz. bu maskeli balo ve onun sahte yüzleri evlerine dağılıyor.
ben ciddi bir hata yapıyorum ama işin kötüsü bunu 15 yaşımda yapmak yerine 30umda yapıyorum.
ve en kötüsü, kontrolü çabuk elden bıraksaydım; off düşünmek bile istemiyorum. mevcut sevgili olacak öküz ve göz yumduğu belki de elebaşı olduğu çantacı şebekesiyle geçebilecek linç dolu bir finalden kıl payı kurtuluyorum.
önemli mi peki? n'yet! o gözler için ölümün kıyısıdan dönülebilir sağ sağlim. ama o kıyılar çok uzak..
ruh halimi yansıtacak bir şeyler arıyorum.
en iyisi bu geliyor aklıma:
i.imgur.com