1200-1400 dolarlık aralığa bakın işte güzel aletler mevcut. asus mesela iyidir. kesin şu alınır demek biraz zor ben mesela notebook alırken markaya da para vermeyi severim. çünkü bilirim ki o marka beni yarı yolda bırakmaz. asus mesela pahalı gibidir, hp daha uygun gelebilir çoğu zaman (compaq serisinin hastasıyımdır), lenovo(eski ibm yani), toshiba(sağlam aletler üretir ama ben ısınamadım mesela) vs gider bu.

$u olabilir misal.
www.hepsiburada.com
tabi renk pembe olmasin (:

not: oyun oynamak istemeyecegini farzederek bunu yazdim.

edit: bunun bir de 1520 kodlu modeli var. o biraz daha iyile$tirilmi$i.

bu da assert in verdiği ile aynı ama işlemcisi daha iyi

gold.com.tr

IBM in hangi modeli varsa o fiyatta odur.

kesinlikle packardbell.

Amacınıza göre değişir. Desltop yerine kullanacaksanız 17" modelleri düşünmek lazım, yok laptop gibi kullanacaksanız yani mobilite sizin için önemliyse 12" veya daha küçük modellere bakmalı. Misal benim için en kallavi notebook Sony'nin 11-12" modelleridir ama bi grafiker veya oyun hastası için de büyük modellerdir...

kesinlikle şu kesinlikle bu demek bu tür bir konuda çok da makul bir bakış açısı değil, ancak kullanım amacına göre belirlenebilir bu.

ben şu an dell 1520 kullanıyorum, ekran kartı geforce 8600 olan modellerden birini bahsettiğin fiyata bulabilirsin. ancak bu konuda hatırlatma yapmakta fayda var: amaan canım 8400 oluversin diyip 8400 ekran kartlı bir model alma, aralarında model numarası olarak pek bi fark olmamasına rağmen 8600 iki-üç kat daha güçlü bir kart diyebilirim. (nvidia pazarlama taktikleri oluyor sanırım bu durumun sebebi) kaldı ki dizüstü bilgisayarların değiştirilemeyen birkaç parçasından birinin ekran kartları olduğunu düşünürsek bunun önemi daha da artıyor.

tavsiyem -eğer dell 1520 alırsan- 8600 ekran kartlı olan düşük ram'li modellerden birini alıp ram yükseltmesine gitmendir.

lg'nin gazetelerdeki bir modeli var. hatirladigim kadariyla ozellikleri:
islemci: T7500
grafik: Go 8600 256 (15.4")
hdd: 160 gb
ram: 2gb

$1300+kdv (tam 1800 ytl iste) gibi bir fiyati vardi. bu ozelliklerde bu fiyatta baska alet yok henuz.
emin degilim ama Vatan Bilg. reklaminda gormus olabilirim zira su bilg.a benziyor:

www.vatanbilgisayar.com

mac al mutlaka.

Her dizüstü sorusunda ben söylemekten/sormaktan bıktım, sijwocaq bıkmadı...
Otomatiğe bağlamış IBM de IBM*, hayır soruyorum cevap da vermiyor. "IBM'in dizüstü departmanı satıldı Lenovo aldı diyorum. Güncel IBM dizüstü var mı piyasada?" diyorum cevap yok. Ama ne zaman dizüstü sorusu çıksın hemen "IBM al" diyor, gerisi yok. Hafiften fahri pala kermes tadı vermiyor değil;) Ama bunun konumuza bir yararı var mı...

@chrome: mac almayı düşündüm ama en düşük fiyattaki macbook 1800 ytl + kdv.. o kadar paraya ortalamanın altında bir bilgisayar almak istemiyorum.

@late viper: sijwocaq arkadaşımın ne demek istediğini anlıyorum. zaten elimde 3 senedir kullandığım bir ibm var. ibm normalden çok daha pahalı ama kesinlikle çok daha kaliteli ve müşteri hizmetleri öte mükemmel. madem öyle neden ibm almıyorsun derseniz, yine çok pahalı derim. ha bir de lenovo muhabbeti var, biz eski ibm'ciler için onun adı hala ibm:)

yani tr altyazılı dvd bazen multi-pal lerde falan çıkıyor da ben artık dvd-r indirmenin israf olduğunu karar verdiğimden ötürü hd-dvd bluray riplere falan yöneldim. 720p olanlar genelde 1 dvdye sığıyor ve altyazı sorunu pek yaşanmıyor (kendim ayarlıyorum falan). kalite olarak ise elbette muazzam. bunun yanında dvd-r izlediğimde yazık diyorum. ha orjinal dvd olur ya da dvd9 olur onu anlarım bir nebze ama dvd5 e reencode edilmiş dvd-r sürümleri gerçekten içimi açmıyor pek. bunun için evim dışında bir yerde film izlememeyi bile göze alıp filmlerimi hd olarak değiştirmeye karar verdim. aralık ayı indirme miktarım 400+ gb ı geçti bunun sonucunda.

dvd-r olarak torrentturk pek fena değil. özellikle istek yaparsanız öncelik tanınıyor releaselerde.
ülkemizde bağlantı yavaş olduğu için millet korkuyo dvd-r indirmekten. o yüzden dvd toreentturk'ün değil türkiyenin sorunu bi nevi.

kahramanızın değilde sevgilisinin aynı günü yaşadığı ve sevgilisini her gün kendisine yeniden aşık etmek zorunda kalan adam sandler'ın hikayesini anlatan 50 first dates vardı ama sanırım seninki bu değil..?

onu ben de sormuştum, cevabı 12:01 hatta duyuru da şurada: (git: 17802)

bu konuda bir twilight zone, bir de zeyna bölümü vardı sanırım. herkül de olabilir. pek klişe yani.

xfilesın da böyle bir bölümü vardı.

groundhog day var, bill murray'in oynadığı.

ayni günü yasamiyo ama biraz benzer olaraktan: memento

'bugün aslında dündü' diye bi film vardı sanki. ama gerrain, bill murray demiş, sanki o, bu film de olabilir gibime geldi. neyse işte öle bir şey...

2007 de başlayıp konusu bu olan bir dizi de vardı ama rating dolayısıyla iptal edildi. takip de ediyordum halbuki ama ne yaparsın işte. böyle süper görünen bir sürü dizi iptal edilebiliyor. adı day li birşeydi sanki bakmaya üşendim.

Premonition - Sandra Bullock,Julian Mcmahon

groundhog day-bugün aslında dündü. bundan başkası olamaz

the truman show olabilir. gerci neyi degistirmek zorundaydi pek hatirlamiyorum, olmaya da bilir.

galiba filmin adı groundhog day ya da 12:01 iki filmde izlemeye değer diye düşünüyorum... yardımlarınız için teşekkür ederim

kezinlikle groundhog day. bill murray oynuyordu. pardaon bide day break vardı. gerçi diziydi o ama.

her yolu denedik demişsiniz ama ben yine de söyliyim dedim, denetim masasından ses özelliklerine girip gelişmiş butonuna basın, seçenekler -> özellikler kısmına girip alakalı olabilecek tüm özelliklere tik koyun ve uygulayın. sonra hepsini maksimum seviyeye çıkarın. yaptınız mı bunu?

bir de laptop'ın hoparlörü mü yoksa harici bir hoparlör mü mevzu bahis?

o dediğinizi yaptım, sesle ilgili açılabilecek ne varsa açık zaten. hatta driverını kaldırıp yeniden yükledim ama aynı.

sözkonusu hoparlör laptop hoparlörü. "e zaten ondan anca o kadar ses gelir" demeyin, o kadar laptop gördüm en sinek vızıltısı gibi olanı buydu.

o halde google'da laptop'ınızın marka ve modelini yazarak forum araştırması yapın, sound level problem gibi anahtar kelimeler de yazın tabi, makinadan kaynaklanan bir saçmalıksa oradan bulursunuz zaten.

buna ek olarak farklı programlar ve farklı ses dosyaları ile deneme yaptınız mı? kullandığınız programın ayarlarından da kaynaklanıyor olabilir, misal winamp'ın ses seviyesi veya ekolayzır ayarları bu tip şeylere sebep olabiliyor. böyle de çözüm bulamıyorsanız dediğim gibi ya fabrika çıkışı bir sorun vardır ya da (kanımca düşük bir ihtimal ama) yüklediğiniz xp sürümünden kaynaklanıyordur.

marka model? şimdi dell yerine cell marka almışındır adam hoparlor yerine apollo koymuştur nerden bileceğiz? eğer yeni deniyorsa zaten buraya değil servisine göstermeniz daha akıllıca olacaktır. en kötü ihtimalle aldığınız yere sorun. hiç unutmam sene 1300 küsür bir sony tv aldık. eve geldik ses çıkmıyor. nedendir falan dedik meğer hoparlörü patlakmış. değişti tabi yeni aldığımız için ama 50 kg tvyi asansörsüz 4 kat taşıyan peder bel fıtığı oldu nerdeyse.

ses seviyesi bios'tan da açılabiliyor. bios'a bir bakmanızı tavsiye ederim.

analog ayari olmasin bilgisayar kasasinda cevirmeli falan? Hala uretiliyomu bilmiyom gerci ama kullanisli oluyodu bence.

kendiliğinden düzeldi manyak bilgisayar? allah allah?

kullanılmaz o.

o artık moloz olmuş, at gitsin :)

atayım da yerinden kalkmıyor $erefsiz :))

Amele arıyorsanız yardımcı olabilirim.

balyozla kırıp azar azar taşı. çöpe atma, çöpçüler de almıyor molozu. öveçler'deki taşlaşmış çimento torbasını yolun kenarına sen mi attın yoksa?

(bkz: alo moloz hatti)

kırılıp doldurulması gereken bir yere dökülebilir. kolay kırılır muhtemelen ama belli olmaz su içine iyice girmişse taş gibi de olabilir.

binek aracı olarak kullanılan ticari araçların arkasına koyulur arabaya ağırlık yapsıni yola otursun diye. yani ağırlık yapsın diye kullanılır genel olarak başka pek bi işe yaramaz. ya da oturur boyarsın sağını solunu sora ben modern sanat yaptım deyip satarsın birine

d serisi ile x serisi farklı kulvarlarda olsa gerek? şöyle bir şey öneriyim garantiye aldırmadan yetkisiz bir bayiden almayı dene. istanbul bilişimin fiyatları çok iyi mesela sony bravia için.
t serisi gördüm yeni ama nasıldır bilemiyorum, 40w2000 modeli olacaktı uygundur baya 1080p olarak.
720p yeter diyorsan s3000 var 40 inç fiyatı uygun ki 720p ile 1080p arasındaki farkı denememe rağmen göremeyenlerdenim sözlüktede bu konudaki entryim mevcut. d3000 de 720p idi sanki o yüzden sorun yok gibi geldi bana.
ya açıkçası modellere kanmayın bravia alın da ne alırsanız alın diyorum. yine de 2 hdmi girişi en azından geleceğe yatırım olabilir. ben monitör olarak kullanıyorum mesela 40 inçi o yüzden tek hdmi şu an yetiyor. ps3 alırsam composite den bağlarım artık ;)

simdi ben bu 40d3000 u bayagi bir karistirirak buldum. bunu tercih etmemdeki en buyuk etken motionflow 100hz olmasiydi. gercekten goruntude buyuk bir degisim yasatiyor.

simdi ben normalde garantiye falan pek takmam ama bu 2 lcdyi alacak 2 sahisda garantidir boktur pusurdur kafaya cok takiyor. bir de ben bunu servislerine kurdurtmazsam bana kurdurturlar bu televizyonlari ki oyle bir ise bulasmak da istemiyorum. bana lazim olan aslen sony nin yetkili saticilari gibi satis yapan bir internet sitesi ve hic yoktan motionflow 100hz ozelligini ve 1080p yi barindiran bir hdready. fiyatin 4000 ytlyi asmamasi tercih sebebidir.

40d3000 'in tum ozellikleri;
www.sony.com.tr

tv kurdurmak için servis mi? hmm.. zor tabi.
motionflow 100hz özelliği yok bende ama bir eksikliğini hissetmiyorum? açıkçası alacak arkadaşlara bir soru sorayım:
1. bu tv ne amaçla kullanılacak?
a)kablo tv izlencek
b)digiturk izlencek
c)d-smart izlencek
d)bluray ve hd-dvd gibi şeyler izlencek.

cevap d şıkkı değilse tv ye 3200 ytlden fazla vermesinler ve mümkünse şimdilik(!) 720p alsınlar. onun yerine 2 hdmi girişi ve kontrast oranı biraz daha yüksek (3-4 binden fazlasını da dikkate almayın interpole ediliyor o değerler yalan yani) falan olsun mesela.

neyse seçtiğin alet zaten 720p destekli ama 1080p yi de gösterir. kontrast güzel, 3 hdmi olması güzel, fiyat olarak da güzel.açıkçası kasa falan da siyahsa güzel seçim. nakit 3 bin ytl ye falan rahat alınır gibi duruyor. eğer a,b ve c şıklarında kullanılacaksa fiyat/perf olarak güzel, d şıkkı da geçerliyse yine fena değil gibi duruyor. motionflow u ise bilemedim ama bravia engine in ölüsü bike yeter görüşüm sonuna kadar aynı kalacaktır.

1-40X3500'de 100hz.
2-100hz olması sadece kötü görüntüyü iyileştirme açısından son derece etkili kablolu yayın gibi bir yayında kullanmayacaksan tercih nedeni olmasada olur, olursa daha iyi olur.
3-32d3500 var neden o değil de 3000. ?
4- x serisi sony nin en iyi serisi sonra da d serisi geliyor.

ek olarak, 40x3500 4000 ytl'den fazla 40d3500 tam o fiyat. Garanti konusunda da 5 yıl garanti nin 2 yılı normal garanti 3 yılında paneli değiştirme garantisi yok. istanbulbilişim.com gibi bir yerden alacaksan google dan biraz arat almama kararı alırsın.

özetle alabiliosan 40x3500 al.

d3500 serisinin ozelliklerini gosteren bir yer bulamadim. simdi baska bir bayiiyi aradim orasi d3500 u onerdi dogal olarak :) x3500 un fiyati gercekten asmis vaziyette cunku.

alinacak aletlerden birisi 32 birisi 40" olacak. 32 olani muhtemelen d3000 olanindan alicam o var gorunuyor.
40" olanda problem var su an. bu aleti simdi tekrar sordum dijital uydu ve dvdplayer (hd-dvd veya blueray de olabilirmis) la kullanacaklarmis.
ne dersiniz bu motionflow teknolojisine gerek yok mu dijital uydu olduktan sonra? nedense baktigim tum forumlarda bu motionflow cokca goge yukseltilmis. kendim gittim gordum u ve d serilerini karsilastirdim buyuk fark vardi. zaten u yu tavsiye edeni de gormedim.
d3500 sozde d3000 in sadece fullhd olani diyor ama ben tum ozelliklerini bulamadim. sony nin sitesinde yok misal. bunda da motionflow ozelligi var midir merak ediyorum.

bir de bu televizyon kurma isinde ne var diyebilirsiniz ama ben bunlardan birisini duvara sabitlemek zorunda kalacagim eger is bana duserse. istemiyorum sonrasinda bu niye boyle gosteriyor bu niye boyle yamuk duruyor vs demelerini. hem bana ne ki? :) cok iyi adam satarim.

öhö blu ray için 1080p mi gerekiyor illa 1080i veya 720p yetmiyor mu öhö

cd-rom dediğine göre eski bir model mi? 2-3 senelik optik sürücülerde görülebilen bir arızadır cd seçmek.

arıza değildir aslında nasıl bir mantık olduğunu bilmediğim şekilde "kopya haltlar çalışmasın" yaklaşımıdır. Desteklediği cd-r lerden başkasını çalıştırmaz eski notebooklarda olur bu.

bir de iyimser yaklaşayım çalıştırmadığı tüm cd ler aynı markaysa, ya da atıyorum 10 cd nin 5i aynı diğer 5i de aynı falansa o cd lere cdroom un gıcık kapmış olabilir, bu da yeni notebookların cd room larında oluyor zaman zaman.

iso buster'la dene derim. okursa o okur.

ilk dizüstü bilgisayarımda aynı problem olmuştu, bir süre sonra orjinal de okumamaya başlar. en kısa sürede servise götür derim, eğer garanti kapsamı dışında ise external cd sürücü almanı tavsiye ederim. çünkü garanti dışında ki parçaların hepsi acayip tuzlu olmakta.

benım cok taze olan combo surucumde de olmustu. garantıye verdım degıstırdıler. bozuk olabılır yanı.

208.67.222.222 - 208.67.220.220 dene. modemde de girebilirsin bunları. bilgisayardan ise dns olarak modemin adresini vermen yetebilir.

1 hafta demişti banka, benzer bir problem yaşadığımda. İnternet bankacılığı hesabınız varsa oradan düzenli kontrol edin.

garanti net şubesinde alınan provizyonlar görülebiliyor. açık provizyon iptal olmayınca siliniyor mu bilemedim? iptal olunca siliniyor ama eminim.

1 hafta ila 10 gun arasi bir suresi var bunun. bu sure icerisinde alisveris yapilmazsa, otomatik olarak sessizce kalkiveriyor acik pozisyon kaydi.

Herhangi bir OCR programına ihtiyacınız var, elinizdeki taranmış belgeyi Word ile düzeleyebilmeniz için.

Ücretsizmiş bu: www.simpleocr.com

Sourceforge'dan da bakınabilirsiniz ücretsiz OCR programları için.

finereader iyi yapar bu işi ama taranmış dosyanın belli bir kalitede olması şarttır. 300 dpi diye atayım aşağısı yaramayabilir ya da ulan tanımadı bu program dedirtebilir.

Bir zamanlar bir port scanner vardı, belirli IP aralığı verip (mesela İstanbul'a ait IP'ler) o aralıktaki paylaşıma açık klasörü ya da yazıcısı olan bilgisayarları listeliyordu. Eğer kurban makinenin erişim ayarları tam yapılmadıysa o klasörlere erişebiliyor hatta o yazıcıya çıktı verebiliyordun. Yani demek istediğim paylaşılan klasörleri iptal edin, onun yerine (bkz: serv-u) gibi bir programla ftp server kurun, gerekli kişiler için de ayrı klasörlerde şifreli hesaplar açın. Misal bende bi anonymous hesabı ve klasörü var, birisine dosya yollayacaksam bu klasöre koyup linkini veriyorum şak diye çekiyor. Bu klasörde yaratma ya da çalıştırma izni yok, read only bir hesap. Bir de upload hesabı ve klasörü var, bu hesap şifreli ve read/write izni var, çalıştırma izni gene yok. Yani şifreyi bilen birisi şaka yapma amaçlı olsa bile bir dosya yüklese de çalıştıramaz. Dinamik IP için de no-ip.com'da ücretsiz bir hesap açıyorsunuz ftp server'ınızın adresi misal ftp://[email protected]/ oluyor...

payaşılan klasörlere sizden habersiz de bişiler yüklenebiliyordu sanırım. siz de bilmeden aa exe gelmiş ne lan bu diye çalıştırınca çalışan bir virüs falan olabilir. virüs değil trojandır muhtemelen.

cok anlamam araba i$lerinden ama dizel motor icin 175bin km cok fazla degil mi? yipranmi$ olabilir motor.

evet ama hem iktisatlı,hem avrupa,yedek parça temini ve sorunsuz elde çıkarma hususu,10bin ytl civarı bütçe sınırı için.çok fazla alternatif yok.

ortalama kullanımda bu araçlar kaçbinde rektefe istiyor acep fikriniz vardır sözlük bilirleri..?

abd'de bi araba 100bin milde ise low miles olarak geciyor size ole diim. 200bin ve uzeri anca high miles olarak soyleniyor. 1.6 ile carptiniz mi mili asagi yukari sizinki low'da kalir. Neyse dicem o ki 15 senelik araba illa bakim ister ama bu km miktari sizi cok yaniltmasin. Adam gibi kullanilinca bu motorlar baya bir dayaniyor. Ha 12bin YTL verilir mi orasi ayri konu. Burda yasadiktan sonra icim cizlar zira o arabayi 1000 dolara buluruz burda.

Arabanın kilometresi kesinlikle çok değil. Gayet az. Yılda 10000 kilometre yapmayan araba Türkiye'de, hele İstanbul'da az kullanılmış demektir.

Bana fiyatı fazla geldi yalnız, hem de bayağı fazla. Yoksa kullanılır o araba fıstık gibi. Bakım falan istese de, hangi araba istemez.

arabayı tanımıyorum ama kendi kullandığımla kıyasladığımda çok çok fazla geldi fiyatı. 2001 model clio hb kullanıyorum. 45.000 kilometrede ama fiyatı 12.000 ytl. bile etmiyor. dizel değil ama yakıt tüketimi de gayet düşük. bence daha yeni model ve daha az kilometrede başka alternatifleri düşünün. babamın 91 model ve 90.000 kilometrede olan 2000 motor renault 21 concorde'u bile 5000-6000'den fazla etmiyor piyasada.

dizel motorlar benzinli motorlara benzemez. yapıldığı materyal bile benzinli motorlardan farklıdır. gemi, kamyon, otobüs motorlarının dizel olmasının başlıca sebebi yakıt ekonomisi değil güç ve dayanıklılıktır. kullanımı temiz, kazasız ve bakımları yeterince yapıldıysa 175.000km dizel bir araba için o kadar da çok değildir. ama yine de almadan önce bir "dizel ustası"na göstermenizi tavsiye ederim.

km'si yıl bazında az fakat dizel araç için problem çıkaracak derecede yüksek. o fiyata daha yeni ve belki az km'de benzinli araçlar alabilirsin. gaz'da taktırabilirsin. Dizel alma gayen az yaksın olabilir masrafları da bir o kadar fazladır dizelin hele türkiyedeki mazot kalitesi göz önüne alındığında o arabanın kafadan filitre, yağ pompası ot bok bir sürü masrafı var. eğer km yapıcam dersen 175bin km üstüne ne kilometre yapıcaksın diye sorarlar adama, motor yatak sarar, sübapları eline alırsın genelde vw'lerde 200bin den sonra.

uzun uzun yazmıcam, 150 binde motor kayışından tut mazot pompasına yağ filitresinden bujilere her şey değişir vw'de. muhtemelen de hiçbiri değişmemiştir o golF'de çok baş ağrıtır, bence kesin alınmaz. hundayi alırdım ben olsam benzinli. gaz da taktırabilirsin. excel gls midir nedir bir model var çok sağlam ve sorunsuz bir araba olduğuna kefilim.

dizel araçlar için sorunlu derler piyasada ama yeni dizeller için aynı şeyi düşünmüyorum. vw iyi arabadır ama bakımı yapılmamışsa hassastır biraz. periyodik bakımları düzgün yapılmışsa sorunsuzdur. vw bora vardı bizde bakımı 3 ay geciktirdik elimizde patladı. ayrıca vw bakımı ve yedek parçası eşek gibi pahalıdır. örnek caddy debriyaj balatası sıyırmış daha 2 senelik araç vw servisi 1000 ytl istedi. bir cam sileceğinin su fışkırtan kısmı bile 25 ytl düşünün artık. (su fışkırtmıyor onun ucunda duran plastik parça işte). kısaca almanlardan genelde uzak durmak lazım hatta ithal arabadan uzak durmak lazım. yerli clio falan alın mümkünse. gerçi golf 1.9tdi karizması farklıdır baya ama neyse.

td=turbo dizel ise, eski ve 175k km yapmış bir arabayı alırken iyice incelemek lazım derim.

manyak mısın hayatta alınmaz 92 model golf hem de 175bin kmde hem o fiyata. yapma canım yapma arkadaşım.

ekonomik bir araba istiyorsan o fiyat aralığında al sana fikir verebilecek bikaç ilan:

www.araba.com
www.araba.com
www.araba.com
www.araba.com
www.araba.com

bunlar sana örnek ilanlar. bence fiat pandalara da bak.:)

6230i satılıyordu yakın zamana kadar. 6230 ile 6230i arasında klas farkı vardır yahu :)
6230i nin model olarak 2 seneyi falan geçtiğini hatırlatsam? ama özellik olarak taştır. boyut olarak da iyidir. candır can. fiyatı da uygun olması lazım 200-250 civarına kullanılmamış alınır herhalde.
internetten de olsa alsın derim.

(git: 17554) burada baya bir irdelenmişti.

ayrıca 4:3 göster kenarlar boş kalsın modu olması lazım diye biliyorum.

o duyuruda neden kare değil sorusunun cevabı verilmiş benim merak ettğim neden 4:3 değil de 16:9 makbul görülüyor?

peki niye zamanında 4:3 üretilmiş tvler? 16:9 kusursuz mu yine değişir mi?
cdler 80dk ayrıca :)

Dizüstülerde 16:9'un sebebi belli. Daha makul bir tasarım yaratabilmek. Sinemada ise bu kadar kesin bir kural yok. Birkaç DVD'ye bakarsanız her birinin aspect ratio'sunun farklı olabileceğini görebilirsiniz.

Öncelikle en, yükseklikten büyük olacak. Bu kesin kural. Çünkü gözümüzü yatayda dikeye göre daha kolay hareket ettirebiliyoruz. Burada da kitaplar altüst ediyor kuramımı ama öyle olsaydı da kitaplarda sayfa çevirmek zorlaşıyor. Yani en uygunu bu insan için, sanırım.

16:9 geniş açı kamera ile çekilmiş bir görüntüyü kayıpsız izleyebilmenizi sağlar. Klasik sinema formatıdır, sinema perdeleri projeksiyon cihazlar vs. 16:9'a göre düzenlenmiştir. 4:3 daha yakın kullanım için tercih edilir. TV - Monitör gibi. Ekran genişledikçe hakim olduğunuz alan azalır. Sinema gibi ekrana uzaklaşmanız gerekir.

4:3 bir ekrandan 16:9 çekilmiş bir görüntü izlemeye kalkarsanız ya görüntü küçülerek üste ve alta siyah bant gelir ya da yanlardan kayıplı izlersiniz. 16:9 destekleyen bir yayında ratio'su değişen bir tv de deneyin. Ne demek istediğimi anlayacaksınız.

Son olarak plazmalarda ve lcd tv lerde 4:3 izlemek mümkün.

1. hani sen divxleri altta-üstte siyah bantla izliyorsun ya monitörde falan en önemli nedeni işte 16:9 tvlerde o bant yok :) full screen gibi izliyorsun yani. süper değil mi?
2. tv formatları 4:3 olduğu için plazmada-lcd de ayarlama imkanın yoksa adamlar bir kalın falan görünür aspect ratio piç edilmiş gibi görünür. bunu aşmanın yolunu sony falan bulmuş ama o zaman da logo falan gidiyor akıllı zoom yapacam diye yine olmuyor.
3. ekranın yanları siyah kalsın ama ben düzgün izleyeyim tv mi dersen bu mode geçme şansın mevcut.ama %99 insanlar kullanmıyor ulan plazma aldık ne öyle güçücük mü izleyecem diyor :)
plazma-lcd ler ile ilgili herşeyi sorabilirsiniz(model-fiyat sormayın da). sony bravia kullanıyorum bu arada.

anladığım şu tvlerin 16:9 olma nedeni sinema için çekilen görüntülerin 16:9 olması o da perde öyle olduğu için ama neden 17:10 değil sorusunun cevabı yok herhalde?

olmaz oyle bir sistem. psu olmadan nerden alicak elektrigi ? :)
benim de sistemim traktor gibiydi (eksoz degil).
gecen ay "high power 500w psu" ve "zalman cnps 9500" aldim. sanki cali$miyor kasa. o kadar sessiz ki. odamin bu kadar huzurlu olacagini du$unmemi$tim ben hic.
biraz paraya kiy, boyle parcalar al derim. benim de once kacmi$ti bir yerlerime ama verdigim her kuru$a degdi.

edit: ba$likta verdigim bazi degerler var mesela fan ile alakali. onun di$inda ses ile ilgili bir $eyler ekleyeyim. en du$uk hizda cali$tiginda (ki bu bile yeterli olabiliyor) ses hic yok. en yuksek hizda cali$tigindaki ses ise dvd-rw'nin bir disk okurken cikardigi ses gibi bir $ey. ama eski gurultulu sistemim yaninda hicbir $ey. ona bile raziydim misal ben :)

edit 2: aldigim parcalari da gostereyim, bir bak.
psu: www.hepsiburada.com
cpu sogutucu: www.hepsiburada.com

işlemci fanı olmayan sistem mi? şahsen ilk defa duyuyorum. ha belki kutuplarda oluyodur (ciddiyim)

çok sesten şikayetçiysen sıvı soğutma deneyebilirsin.

tamamen sessiz pc ler var. marka vermeyim ama kulağımı dayayınca bile duymuyorum.
hem laptop hem masaüstü. (aynı marka)

not: bunların ikisi de fanlı sistemler. su soğutma, fansız başka bir şey falan değil.

ben marka ve model vereyim
www.hepsiburada.com
ZEROTHERM BTF95 AMD\INTEL FANSIZ İŞLEMCİ SOĞUTUCUSU

PSU nun caresi nedir bilmiorum.

fansiz sogutucu icin kasanin on ve arkasinda fan olmasi gerekiyor ki hava sirkulasyonu olsun. ki bunu hepsiburada da yazmi$.
mantikli degil bence.

tamamen sessiz pc elbette mümkündür. eğer amaçlanan 0 desibel ses şiddeti ise epeyi pahalıya mal olur,piyasada onlarcası bulunan fansız bir cpu ve ekrankartı soğutucusu satın alır, nispeten zor bulunan fansız bir psu satın alınır, bir adet ssd satın alır(en pahalı kalem bu galiba), birde optik sürücü kullanmazsanız ve bütün bunları sol kapağı açık, fanları sökülmüş ferah bir kasaya monte ederseniz hiç ses üretmeyen bir pc sahibi olursunuz.
daha makul bir seçenek olarak; fansız cpu/gpu soğutucusu alınır, oldukça sessiz çalışan kasa ve psu fanlarından alınır, ses yalıtımı olan bir hdd kutusu satın alınır, optik sürücü sesine de katlanırsanız fazla pahalı olmayan sessiz sayılabilecek bir pc kurmuş olursunuz.

Yarışmada karşılaşsam, "kapalı pc" yanıtı verirdim sanırım. Kulağa "eşyanın tabiatına aykırıymış" gibi geliyor.

fan olmasa da hdd sesi gelir çatır çutur.
ha bi high power 370 aldım ben de artık soğukken az mı dönüyor nedir sessiz hakikaten

niye yava$ olsun?
yok oyle bir $ey!

www.quietpcusa.com

sanirim Hp'nin 6200 dolarlik bir urunu vardi, zamaninda bir kurumun ozel bir isi icin aldigimiz bir server idi. Mantigi fan yerine iklimleme yapmasi idi kasanin icinde. Dezavantaji bilgisayar calistirildiktan 4 5 dakika sonra aciliyordu, bir de icinde bir degisiklik yapmak, parca takmak cikarma ciddi sekilde zor ve uzun suruyordu. Ancak sanirim daha sessiz bir sistem yapmak da cok mumkun degildi.

bu arada sessiz harddisk için maxtor gönüllerin şampiyonudur, akılda bulunsun.

Simdi markasini unuttum ama eskiden bi islemci modeli vardi ucuz olan laptoplarda kullanilan, hizi daha yavasti ve islemci sogutmasi yoktu uzerinde. P4'un yeni ciktigi doneme falan tekabul eder sanirim.

işlemci ve psu için fansız çözümler var. üzerlerine hayvan gibi heat sink'i dayıyorlar veriyorlar adama.
ekran kartında var 7600 gs silent vardı mesela benim bildiğim pasif soğutma fansız.

ama bunlar yeter mi? sanmıyorum. yetse bile harddisk ve optik sürücüler öküz gibi ses çıkartıyor neden? çünkü mekanik şeyler bu ikisi. çatır çatır dönüyorlar. bunların sesini kesmenin efektif bir yolu yok.(optik sürücüler için nero drive speed'den silent moda geçip hızını azaltabilirsiniz bir nebze işe yarar mp3 filan dinlerken) harddiskler için yok özel kutular yok lastik bantlar filan var deniyor ama bu sesi yok etmez. sadece titreşimi azaltıp kafa ütülemeyi azaltmaya çabalar.

en fiyat/performans oranlısı. 10db civarı fanlar kullanmak büyük heat sinkler kullanmak ve harddisk'i alırken sessiz olandan seçmeye çalışmak. optik sürücü içinse kullanmayın ses yapmasın diyebiliyorum başka bişiy gelmiyor aklıma. (sök at değil de gece vakti mesela cdden bişiy okuma)

Hard disk yerine SSD kullanılabilir. Tüm birimler pasif soğutmayla pekala soğutulabilir. Fakat bunun için özel olarak üretilmiş olmaları gerekir.

Thermaltake'in fansız, pasif soğutmalı PSU'ları çıkmıştı yıllar önce.

tamamen sessiz bir sistemi 2000$ civarına (-2000 olabilir) çok rahat topluyorum. içindeki parçalar dönen değil ama sessiz bir radyatörle sus soğutma yapıyorsunuz mis gibi oluyor. su soğutmaya uyuzsanız ve uğraşamam diyorsanız inanılmaz sessiz ekipmanlar var onları kullanıyoruz tuzlu oluyor biraz ama hp gibi 6000$'da değil.

mümkün değildir. ne kadar fansız, pasif soğutmalı sistem de koysan ses yalıtımı da yapsan her elektronik alet gibi bilgisayarda çalışırken ses çıkarır. monitörün bile çalışırken çok tiz ve tüksek frekanslı bir sesi vardır. ha sen duyar mısın duyamaz mısın orası senin kulağının hassasiyetine kalmış.

rahatsız etmeyecek kadar sessiz bilgisayar ise mümkün. fansız soğutucular kullanırsın, geniş refah ve havalandırması kaliteli ve ses yaılıtımlı bir kasa alırsın, anakartın pasif soğutucularla doludur, PSU'un da bile pasif soğutma kullanırsın, bilgisayara aşırı yüklenmez ve 20 dereceyi geçmeyen sıcaklıktaki bir ortamda çalıştırırsan çok sessiz bir bilgisayar sahibi olursun.

hp'nin fiyati cok anormal degil aslinda, o donanimli serverlar ortalama o aralikta zaten. Kisisel kullanim icin ise fazla tabii.

Alienware'in websitesinde guzel ekipmanlar var bu arada, onlar da cozum olabilir, aksam rastladim.

sesin kaynağı %90 psu dur. psu fanını değiştirin ses azalır.hala ses varsa kasa fanlarını sökün. hala varsa cpu fanına bir bakın tozlanmış olabilir. hala ses yapıyorsa ekran kartında fan var mı temiz mi bir göz atın. sıfırlamak için ekstra masrafa gerek bile duyulmaz çoğu zaman. eğer film izleniyorsa hdd gürültüsü gelmiyor. oyun falan oynanıyorsa zaten sessizlik istenmez çoğu zaman.
ben bu metodla sistem topladım ve modifiye ettim. cebimden sadece sessiz fan parası çıktı (ışıklısını 14 dolara aldım vatandan). şu an salonumda 24 saat açık bir kasa duruyor. ben söylemesem orada bilgisayar olduğunu bile anlamıyor kimse. bazen laptop un fanı bile daha fazla gürültü yapıyor ona şaşırıyorum. tabi bir de kasanın konumu önemli gidip salon içinse mesela dank diye ortaya koymaya gerek yok koltuk arkasına falan sakladım ben. odanda ise gidip yatak ucuna koymak yerine ayak ucuna koymayı denemek lazım.

efenim öncelikle girilen yorumları okumadığımı belirtmek istiyorum ve kendi yorumuma geçiyorum :)


Sesin çok büyük kısmı PSU kaynaklıdır bilgisayarlarda. fakat içerideki işlemci fanı ve diğer absürd fanlar nedeniyle çok baş ağrıtır. Bunu karbüratör benzeri su soğutmalı afilli kasalar ile önüne geçilebiliyor. Rowenta lissimadan bile daha sessiz bir makina elde edeceğine garanti verebilirim. Denemişliğim var bir arkadaşım olayı abartıp kasanın içinde balık besliyordu :) fiyatları 12.000 $ civarında seyrediyor bu kasaların.

Ya da alacaksın bir intel tesla bakacaksın keyfine...

www.youtube.com şöyle bir şey var. Oldukça güzel gözüküyor aslında. Yanlız bazı bileşenler mecburen dışarıda kalmak zorunda. Ah bu arada; akvaryum olarakta arkadaşlara gösterilebilinir nitelikten. ;)

er ve erbaşlar ad soyad memleket
asteğmen aday öğrenci numarası ve adı soyadı
asteğmenler ise asteğmen soyadı şeklinde oluyor.

Mozambik'te doğan bir Eskişehirli neresini söylerse daha mantıklı olur?

@buck rogers #8650092

yazar kasa teşekkür ederim ama ben soruma cevap alamadım. memleket derken kasıt nedir?

esas alınan nüfusa kayıtlı olduğun yerdir. ama genelde anadolu nüfusuna kayıtlı asker istanbulda büyümüş ise ahmet mehmet istanbul diye tekmil verir sonra işine geldiği için hemşosu ile topraaam muhabbeti yapmak için birden özüne döner.

bu olay resmi değil yani, erin insiyatifine mi bırakılıyor, künyede neresi yazılıyor

valla künye kontrol ederlerse görürüm o zaman insiyatifi. oyarlar adamı. künyede neresi yazacak kütüğe kayıtlı bulunduğun yer yazıyor demişler ya işte. istanbulda oturan bir adamsın ama elazığ'da kayıtlısın diyelim. mehmet aslan, elazığ yazacaktır bu durumda. büyütülecek bir olay değil benim askerliğim boyunca denetim haricinde bir kere künye sorulmadı. denetleme öncesi ise künye kontrolü falan yapılır boğazdan çıkarır gösterirsin falan.

Askerlik yapmayan biri olarak bana nufusa kayıtlı olduğu il daha makul geliyor ama #8650092 numaralı entry yi okursanız askerin genevre dediğiniz görürsünüz. Nufusa genevrede kayıtlı olamayacağına göre doğulan yer demek ki..

bir kere çalıştıysa sürekli çalışır dert etme.

freehandde yapılır sanırım

valla ben böyle şeyleri flash ile yapıyorum. alakasız animasyon programı ama kullanışlı. grid ve snap i açarak çok muntazam çiziyorum neyse.

olmazmı visio var süper şema çizersin sonra bunu istersen grafik dosyası olarak dışarı alabilirsin ya da wordün içine direkt olarak entegre edersin güzel de olur hani

word ile yapamıyorsan freehandle flashla v.s ile zor en kolayı word az uğraş olur yada yapayım.

microsoft visio alasını yapar.

valla sessiz fan istiyorsan zalman ya da coolermaster falan bakican. (1 marka daha vardi unuttum)
gerisi yalan.

ısınma problemin yoksa psu nun fanını değiştir yeter. cpu fanı max da çalışmadığı sürece ses yapmamalı ki ısınma problemi yok demişin.

sesin cpu fanından gelmdediğine emin ol. o platformda çalışan cpu'lar genelde çok seslidir.

şimdi ben 2007 ve ingilizce kullandığım için bilemiyorum ama ben de "word options" bölümünde display başlığı altında bu olayı açıp kapatma var. sen de ayarlardan girip kurcalarsan görünüm vs. bulabilirsin sanırım.

reveal formatting di sanırım.

araçlar-seçenekler-görünüm-biçmlendirme işaretleri bölümünde boşluklar tikliymiş. kaldırınca düzeldi. teşekkürler :)

utorrent kullan? utorrent.com. bir de kullandığın portlarla falan alakası olabilir yüksek portları ayarlayıp firewall dan izin vermende yarar var.

karamela . koşuyolu caddesi üzerinde hsbc'nin tam karşısında.

ilk kahvemi sana adayacağım! sayende büyük yükten kurtuldum

starbucks? herkeesin bişi ısmarlamasına gerek kalmaz. 2 dakkada bir çay da dayamazlar.30 kişi bir katını çok güzel doldurur bence süper olur valla. koşuyolu starbucks a bi kere gittim çok güzel buldum.

koşuyolu tansaşın orada "biber" isminde çok sevimli bir yer var..şiddetle öneririrm..bahçesi de harikadır

versiyon 1.1.1 ise (bkz: jailbreak)

edit: "babam ve ben" de iPhone konusunda oldukca bilgili. ona da mesaj atabilin.

bunu anlatan web siteleri var, veya su kadar paraya kirariz diyen web siteleri, veya telefoncular. belli bir piyasasi yok, herkes farkli bir para talep ediyor.

bunlarin icinde, sanirim kotu bisey olmasi durumunda garanti verenler de var.

neyse,
yakin arkadasim fearofthedark kirdirdi en son. (belki de kendi yapti) isterseniz ona bir mesaj atin.

cihazin fabrika cikisi firmware'i 1.1.2 ise (sanirim kasimdan sonra apple store'larda satilanlarin hepsi boyle) yazilimla kirilamiyor (henuz). turbosim veya kingsim gibi aparatlarla (bunlarin fiyati da en asagi 60$ civarinda) kirilabiliyor ama sim kartinizi aparatin icine girsin diye kesip bicmeniz gerekiyor, bu oldukca riskli ve yuzde yuz garantili degil.

forum.donanimhaber.com

burada iphone ile oldukça fazla bilgi bulabilirsin.

muhtemelen aldığın versiyon 1.1.2'dir. eğer öyleyse turbosim, xsim gibi bir alete ihtiyacın var. piyasada 100-150 $ istiyorlar. ben doğubankta yaptırdım. hiç birşeye karışmadan 80 $ verdim halloldu. doğubakta 2.katta cephane diye bi dukkanda

Tabi birde içini açıp bootloader'ı downgrade ederek çözebiliyorsun ama ben cesaret edemedim.

bilgiyi güncellemek istedim: artık kendiniz de kırabiliyorsunuz yazılımsal olarak..

rapidshare premium account alip parca parca upload edebilirsin. (rapid uploader kullanarak)

o da aklimdaydi ama dedigim gibi once belesten halletmeye caliscam.
bu premium hesaplarin fiyati nedir ki? bir de bi seferde en fazla ne kadar upload edebiliyorum?

1aylik 13-14lira arasi (kura gore oynuyor)
dosya upload limiti yok. sadece tek seferde max. 100mb upload edebiliyorsun. 100mb'lik partlar halinde upload yapabilirsin. (yani bir dosya 100mb'tan fazla olamaz)
ama resimdir, videodur bunlari atarsin programa upload eder gecer. sorun olmaz.
bir de klasor sistemi var. cok i$ine yarayacaktir. bir du$un derim.
bedava gb'larca alan biraz zor.

bi yer vardı da, 25 gb alan veriyordu unuttum, bi entry m de yazmıstım.

rapidshare 'e guvenme. bilmem kac gun download edilmezse upload ettigin sey, otomatik olarak siliniyor server'dan.

Bahsettiğin kadar değerliyse, rapidshare işe yaramaz pek. Çünkü premium hesabı yeniletmezsen dosyaların siliniyor. Fiyatı da yıllık 55 EURO, yani 90 YTL gibi bişey.

Ayrıca sana servage gibi yerler tavsiye edenler olacak, bunlar genelde 300 GB alanı ayda 5 dolara falan verdiklerini iddia ederler. Onlara da inanmayacaksın. Çünkü onlar yedek depolamana izin vermezler. 10 GB'ı aşmadıkça fırça yemeyebilirsin ama. 300 GB ise imkansız.

Yine de 9 GB'ı güvenle saklamak için gmail dahil hiçbir bedava yere güvenme. Paralı yerlerden biraz alan al. hatta paran varsa iki farklı yerden al, birisine yüklersin ötekine de birinciden gönderirsin. Biri kapanırsa diğeri yaşar.

techmagazine.ws burada birkac site var depolama yapan isine yarar heralde

rapidshare 20gb'tan fazla dosyasi bulunan premium accountlarin 90gun boyunca download edilmemi$ dosyalarini siliyor. atip tutmayin.

(bkz: storage xxl)

ya bana 10 gunlugune saklayabilcegim bi yer lazim.
suan yurtdisindayim, burda cektigim fotolar ve vidoylarvb dosyalar icin lazim. 10 gun kadar sonra turkiyede kendi bilgisayarima aktarcam. en iyisi 3-4 farkli dvd kopyasi yapmak herhalde.
gamil de 5gb alan veriyomus. 4gb lik tek dosyayi yukleyebilir miyim acaba gmaile?

taşınabilir hdd alsan? sürekli de 2 hdd de birden tut verileri. riski azaltırsın biri bozulursa diğerinden yüklersin. ayrıca dvd ye de yaz tabi ama verify et.

verify edince noluyo? neroda falan vardi diskteki verileri dogrular gibi bir secenek ondan bahsediyosun sanirsam.

gmail'de attachment limiti 20mb.
abi sen en guzeli 1aylik rapidshare accountu al. upload et turkiye'ye gelince indirirsin. hesap kapaninca da dosyalar silinmi$ olur.

rapide tek seferde yukleme limiti 100mb miydi neydi? 9 gb in mpe arsiv kismini silersem(trukiyede yine bir arsiv yapabilirim souncta) 5gb lik bir veri kaliyo. bu 5gb i da 100mb ye bolup bolup gindermek iskence gibi olur. bunun bi programi varmidir, 5gb ati atiim o direk benim rapidhesabina yuklesin?

suan en kolayi rapid gibi gorunuyor benim icin. peki kredikarti degilde banka kartiyla hesap alabiliyor muyum? tr hesabi yada finlandiya hesabi fark eder mi?

sanal kart kabul ediyor.
finlandiya hesaplarinin sorun cikaracagini hic sanmiyorum.

benim sanal kartim yok ki. bu sanal kart sadece kredi karti uzerinden mi aliniyor?

turkiye'de garanti bankasi direkt hesaba bagli sanal kart hizmeti de sunuyor.
direkt normal kredi karti ile de odeme yapabilirsin. paypal hesabin varsa parayi ordan aktarirsin falan falan. zaten odeme paypal uzerinden gercekle$mekte.

nette veri depolama dusundugum kadar da kolay bir is degilmis megersem. ben en iyisi kaliteli bir kac dvd ye yazayim benim verileri.
premium hesap almadan da rapid yukleyeyim bari nolur nolmaz diye.
yardimci olan herke$e burdan cok tesekkurler ediyorum.

Yahu 10 günlüğüne diye desene baştan. forumsunucu.com'dan iletişim sayfasından bana ulaş, ben sana aklına gelmeyecek kadar depolama veririm 10 günlüğüne.

turk telekomun internet data center adli bir servisi de var ´www.ttidc.com.tr´ bildigim kadariyla epeyce ucuz servisleri.

Msn Sniffer ile sizle aynı ağda bulunan kişilerin Msn yazışmalarını görebiliyosunuz. Tam versiyonu olması gerekiyor yalnız...

ag icinde istersen gorebilirsin. msn checker sniffer adli program ile misal.
ha eger kastin telekom vs. ise evet onlar da gorebilir isterse. ki bilgidim kadariyla keyword sistemi ile cali$iyorlar. yani sadece tehlike arz edebilecek goru$meleri izliyorlar.

bildiğim kadariyla isp lere özel servisler trafiğinin aynısını bizim cihaza basıyosun kocum diyerekten geçen tüm trafiği sniff edebilior. Keyword olayı bana biraz saçma geldi ama olabilirde tabi.

bütün dünyadaki iletişim keyword lar ile denetlenir. ne sandınız her adama bir dinleyici mi konulacaktı? nasıl bir veriden bahsediyoruz tahmin edebiliyor musunuz? mesela bomba, terör, patlama gibi kelimeler direk taranır. (aha sıçtık bu mesaj da gitti şimdi birilerinin önüne).

eğer k lite codec pack kurarsanız directvobsub pluginini de kurulur. bu eklenti, eğer filmin adı alt yazı dosyasının adıyla aynıysa otomatik olarak o altyazıyı ekler.

siz altyazılardan bir tanesini bu eklenti ile direk gösterin, diğer altyazıyı da elle ekleyin ve pozisyonunu programın içinden değiştirin. geçmiş olsun.

sadece ing. altyazıyla izleyin! türkçe altyazıyla ingilizcen gelişmez. okuduğunu anlama sorunu varsa kitap okuyun zamanla gelişir. ama film izlemenin amacı duyduğunu anlamaktır ki o da ing altyazıyla olur. sonra ing altyazıyı da kapatıp orj izlemeni öneririm. anlamıyorum diye dert etme beyin değişik bir işleyişe sahip zamanla anladığını görürsün. ama tr altyazı ile izlersen hiç anlamayacağını da görürüz şuraya yazdım.

bs de var o ozellik, sag tıklayıp acmak gerekiyor.

bryan fury.. bsplayer son sürümünü yükledim ama secondary subtitle diye bi seçenek bulamadım.. sadece altyazı dil seçeneğinin pratik olduğu bi menü var..

daha ayrıntılı anlatabilir misin menüde ?

bu arada ozdek teşekkürler.. ama bi süreliğine böyle daha iyi :)

mv2 player diyorum sadece. şukelaların şukelasıdır.

mv2 player önerisini tekrarlıyorum: playerda sub1 ve sub2 ye tıklayıp açılan iki altyazıyı da herhangi bir menü açmadan ekranda mouse'la tutup aşağı yukarı sürükleyin.

geldiler deki gibi yapınca oluyor ? olmuyor mu ?

var tabi cgywin di galiba.

galiba kapatılmıyordu? html görünümünde olmayabilir o. ama bir ekranda çok mail varsa sağda expand all u seçersen ne olur hepsini açar.

Gmail'i gmail yapan ozelliklerden biri o. Alistiktan sonra baska turlusu cok sacma geliyor.

yeterince uzun süredir kullanıyorum, alışamadım, gmail'i seçme sebebim de değil. saçma bi şey varsa bu soru değil.


expand all okurken ayırıyo, ben listelenirken tek tek olsun istiyorum. html görünümde de varmış baktım şimdi. neyse demek seçme şansımız yok.

hepsi bir seferde aklima gelmiyor, ek olarak two and a half man, according to jim, married with children, House, deadwood, Seinfield, Nip Tuck, CSI serileri (3u de)firefly, 4400, bufy the vampire slayer, angel, Babylon 5 serileri, Band of Brothers, dirt, everybody loves raymond, Farscape'de bitti. Hatta neden bilmiyorum friends ve sex and city'nin birer ikiser bolumunu bile izledim -elbette kastim iyice soup opera diziler degil, sildim zaten bunlari. ingiliz ekolunden de coupling, black adder, it crowd, british bilmemne, monty python vs de izlendi. animelere hic girmiyorum, bir de onlari dvd olarak almak zorunda kaliyorum. Baska basarili tv dizisi bilen?


mal beyani gibi olmus pardon da, cidden izleyecek dizi bulamiyorum.Bir cogu da aklima gelmiyor daha arsivdekilerin. Bi buldurun.

not: "yalan ruzgarinin 33. sezonu cok guzeldir" diyeni bulup, hayatini karartmaktan cekinmem.

belki the lost room'u atlamissinizdir. ancak bu listeden sonra, uc bolumluk mini dizi ne kadar yeter bilemiyorum.

yeteri kadar dizi izlemişsin, biraz farklı şeyler dene.

(bkz: anime)
pişman olmazsın.

supernatural da fena değil.

anime de izliyorum, sadece anime indirmiyorum, satin aliyorum.

supernatural ile lost room'u izlememistim, simdi indirip bakiyorum, tesekkurler.

abi yanlış anlama ama yeteri kadar izlemişsin izleyeceğini, gez dolaş temiz hava al biraz da....

Weeds'i de izleyebilirsiniz. Çizgi dizi olarak Avatar The Last Airbender var çok iyi. Entourage'ı beğenirsiniz sanırım. Oz eski dizidir ama 6 sezon bir süre idare eder.
edit: Sıradan sayıyorum: Arrested Developement'ı kaçırmak olmaz bulun izleyin, Californication var yeni dizi izlenebilir, Dead like Me zaman geçirmek için izlenebilir eğlencelik, Kyle XY çok iyi bir ilk sezona sahip başlayın, Frasier'ı izlemişsindir ama atlamayalım, the O.C. Gossip Girl felan diyeceğim ama bu tür josh schwartz dizileri sarmayabilir bilmiyorum. Ugly Betty çok beğeniliyor ama herkese yönelik değil. Aklıma gelenler bunlar.

death note izleyin mutlaka

it's always sunny in philedelphia izleyiniz izlettiriniz.

simpsons ın bütün bölümleri eksiksiz izleyen biri daha çıktı demek. yazdıklarının çoğunu ben de izledim valla ilk aklına gelenler dışında çok izlenesi diziler bulamadım. jericho mesela vardı onu beğenmedim.

dead like me, frasier, everybody loves raymond

numb3rs var csi gibi. birisi onermis ama entourage cok saglamdir tavsiye ederim.

the riches var, gozden kacan ama fena olmayan bir dizi. kanalin salakligi yuzunden sonlanan the traveler var fena degil-di- :(
baska baska, v var. ben indirdim izleyecegim tekrardan henuz izleme sansim olmadi ama cocuklugumun efnalerinden...
harsh realm var mini olarak.
dayanabilirsen bionic bitch ile dresden files var. bence deneme ama senin bu yoklukta mal bulmus magribi gibi saldirman olasi.

alpinsamuray bu disari cikan halim bir de, cikmasam neler olacak sen dusun. Son bir aydir normalden iki kat fazla artik zamanim var, o yuzden costum.

Avatar'i izledim bu arada, anime konusuna cok girmiyorum, cikamayiz. hem izledigim hem de izlemedigim yuzlerce saglam anime var zira. daha samurai seven'a para yetistirip bitiremedim, korkuyorum animelerden.

"oz" izledigim ve yazmayi unuttuklarimdandi, it's always suny in ph, fraiser, everybody loves ray ve arrested development da ne yazikki tukettikleirm arasinda. izlemediklerimi toplarsam tavsiyelerden sunlar cikiyor; the lost room, supernatural, weeds, entourage, californication, dead like me, kyle xy, death note, numb3ers, the riches, the traveler, v, harsh realm, bionic bitch, dresden files

nerden baksan iki hafta doyurur bunlar beni (ehah), itinayle emule listeme giris yaptilar. fena halde diziye verdim kendimi, oyle boyle degil. Aklina baska dizi gelen eklerse sevinecegim, Tesekkurler ayrica herkese.

"Masters Of Science Fiction" sözlükteki yorumları güzel. ben de izlemedim ama temin ediyorum :)

house md şiddetle öneririm.

Kesinlikle House.

dizi mi, hmmm.. (yazilmayanlari yazayim, yazilanlara katiliyorum)
30 rock (gecen sezondan beri, komedi/sitcom, cok komik, cok komik demis miydim)
bionic woman (bu sezon, sci-fi ogeli macera)
brothers & sisters (gecen sezondan beri, aile dramasi)
chuck (bu sezon, komedili casus dizisi)
er (valla ben 14 sezondur takip ediyorum kendisini, bayabilir de, baymayabilir de)
e-ring (2005 olmasi lazim, askeri propaganda dizisi olmasina ragmen seviyoruz. dennis hopper ve kelly rutherford var yardimci oyuncu olarak. black ops, pentagon, 1 sezon)
gossip girl (bu sezon, ben begeniyorum OC'nin ilk sezonlarindan kesinlikle daha iyi, kelly bunda da var gorunuyo arada)
hustle (bbc con dizisi, hastasiyim her turlu, 4 sezon olacakti)
jekyll (bbc mini series, 2007, gerilim/macera, guzel dizi yapiyo su ingilizler)
journeyman (bu sezon, bilimkurgulu macera, eh diyelim)
life (bu sezon, zen ogeli polisiye, conspiracy)
medium (cok nefistir, paranormalli polisiye. cok nefistir demis miydim, 3 sezon)
pushing daisies (bu sezon, cok basarili, fantastik komedi, tam komedi de degil, goofy macera diyelim)
space: above and beyond (bulmak problem olabilir, 1995 sci-fi, cok cok basarili, sozlukte entrimi oku hakkindaki, 1 sezon)
shark (gecen sezondan beri, avukatli/mahkemeli crime fighting dizisi, james woods var, cok basarili)
smith (kotuydu bu, 7 bolum mu ne var zaten, ne bileyim)
spaced (channel 4 (ingiliz) komedi dizisi. cok guzeldir. shaun of the dead ve hot fuzz filmlerini yapan ekipten zaten. 2 ya da 3 sezon olacakti, seneler oldu izlemeyeli)
sports night (aaron sorkin dizisi, 2000 idi galiba, peter krause/felicity huffman, komedi, 2 sezon. studio60 ve west wing'i bitirince o gazla izleniyor)
studio 60 on the sunset strip (aaron sorkin dizisi, cok severim, tek sezon)
the nine (eh, gecen sezonun yarim kalan dizisi, ilk 13 bolumu var sadece, sonunu getirebilmis degiller)
tin man (tam olarak dizi sayilmaz mini series, sci-fi channel'da bu ay basinda verildi, basarili)
the new adventures of old christine (30 rock kadar bomba degil tabi ki ama ben seviyodum, dizi kalmazsa izlenebilir, 2 sezon olsa gerek)
the west wing (aaron sorkin dizisi yine, politik drama, nefis, 7 sezon)
veronica mars (en hastasi oldugumuz dizilerden, mystery/macera, 3 sezon)

ha, biz=ben ve ben.

everybody hates chris'i de eklemek lazim, 3 sezondur oynuyor. komedi, seviyoruz.

edit: yukaridakilere katiliyorum demisim, katildiklarimi da yazayim, hatta onem sirasina gore yazayim:

house. kesinlikle.
arrested development
entourage
the lost room (mini series zaten)
weeds
californication
numb3rs (bazi bolumleri cok sallama)
oz (ben izlemedim bastan sona, bastan sona izlemeyip burada tavsiye ettigim tek dizi kendisi)
frasier'a da bakmak lazim, benim de bir ara izlemem lazim. (iki oldu)

monthy python'in sadece filmlerini degil flying circus serisini izlemediysen o da var izlenmesi gereken.

king of queens yok burada. yoksa seyretmedi mi hala...???

4 kilodan fazladır artı boyut olarak da büyük yer kaplar. 163$ kar edicem diye aldığınız makinede donanım sorunu çıkabilir, ölü piksel zart zurt çıkabilir tıkladığınız parmağınıza lanet okuyabilirsiniz. pahalı ürünlerin getirtilmesine şahsen sıcak bakmıyorum. garanti olayı notebooklarda çok önemli.

garantisi türkiyede de geçerli olanlar olabiliyor ulaşımı içinse bu aralar almak için çok uygun çünkü yılbaşı ve bayram zamanı gümrükler daha gevşek oluyor

yolcu beraberi değilse o rakama alsanız bile vergisini ödersiniz. ayrıca garanti,iade vs açısından önermem. ha yolcu beraberi getirtme imkanım var dersen o zaman değer bak onda da vaio dışında bişi alın demem.

Şarj tamamlandığında şarj kesiliyor. Sürekli bağlı durmasında bir sakınca yok.

(git: 6180)

sorunun cevabı verilmiş ama ben sana daha faydalı olacak bir link veriyorum.
(bkz: şarz)

Pili çıkarmk daha faydalı ama bunun sürekli elektrik gelmesi ile ilgisi yok. Makinenin sıcaklığından pilin içerisindeki kimyasal maddeler zarar görüp ömürleri kısalıyor. Yani makine kapalıysa pil üstünde kalsa da bir şey değişmez ama makine açıksa ve ısınmışsa pili çıkarmak pil ömrü için daha faydalı...

bu pillerin olayi su. bu ve bunun gibi sarj edilebilir pillerin belirli bir sarj edilme sayilari var. atiyorum 1000 kez pili kullanip sarj edebiliyorsun... ama o 1000 sayisina ne kadar yakinsan, atiyorum 800, pilin yiyebilecegi sarj da o kadar azaliyor. yani 800 kere sarj ettikten sonra bir pili, artik eskisi gibi 3 saat kullanamiyorsun laptop'ini 1,5 saat falana dusuyor. 1000 olunca da artik sarj yememeye basliyor.

olay bu... sen istedigin kadar program vs kullan, o pili 2-3 senede bir degistireceksin. allah'in emri bu.

şarz ne yahu?

cevaplar icin saolunuz.
hahaha, "şarz" ile yorumlar yapanlara ayrıca teşekkür ediyorum.

valla şu sıralar istersen iyi olur. yılbaşı öncesi ve sonrası 1 ay vergi muafiyeti 300 euro ya çıkıyor. hediye yazması şart tabi paketin üstünde.

gecen ay amerikadaniste.com'a uye olmustum belki birseyler getirtirim diye ama hic fırsatım olmadı,uye olmadan once myus.com'u incelemistim ama sitenin ulke kapsamının cok genis olması karısıklıklara yol acabilir korkusu yarattı bende.

Ayrıca amerikadaniste.com'la yazısmalarımda sordugum her soruya (abuk sorular da dahil) bir gun icinde acıklayıcı cevaplar aldıgım icin onları tercih etmistim.

Fiyat olarak ilk uyelikte 15 dolar istiyorlar.Sonrasında da Turkiye'ye gonderecekleri paket boyutuna gore fiyatlandırıyorlar.

Sen ipod touch isteyecegine gore (kutusu sigara paketinden birazcık hallice) min. gonderi ucretini(1 pound(lbs)icin) odeyeceksin,ki bu rakam da 28 dolar.

Yani eger ipod touch'dan baska birsey istemeyi dusunmuyorsan sana toplam kargo maliyeti:15 Dolar Üyelik + 28 Dolar Min. Kargo Ucreti = 43 dolar olacak.

Hadi anlatmaya baslamısken biraz daha yardımcı olayım : )

Eger Ipod Touch 8 Gb alırsan (Gecen ayki Apple Store fiyatı) = 299 Dolar + 25,04 Dolar Vergi (% 8,375) + 43 Dolar (Kargo Masrafı(Usa to Tc)) = 367,04 Dolar

Yani Ipod Touch 3 gun icinde kapına geldiginde cebinden 367,04 Dolar cıkmıs olacak.

Benzer hesabı Ipod Touch 16 Gb fiyatına da uygularsın.

Adamları öldürme konusunda şöyle bir şey diyeyim : adamların kafalarına ateş etmeye özen göster. kafalarına ateş ettiginde 2 3 kurşunda ölüyorlar. ama diğer türlü bir şarjor bile boşaltabilirsin bir adamı öldürmek icin.
sniper da nefes tutma özelligini ben de aradım, olsaymış iyi olurmuş.zor olmuş, olsun.
bir de giysiyi savunmadan güç e getirince silahların düşmana verdigi zarar artıyor. daha kolay ölüyorlar.

görünmez olup silencer ve lazer takılmış pistolle takılmanı öneririm. 30 kişilik ekibi tarumar ettim bu yöntemle :) evet crysiste zorda kalınca kaçmak erkekliğin %90 ı.

12:01

www.imdb.com

(bugun aslinda dundu, ismiyle de yayinlandi sanirsam tv lerde)

evvet bu teşekkür ederim:)

groundhog day

50 ilk opücük oladabilir..

valla eskiden öyleydi de (intel-ms işbirliğine yorumlardım windows göçerdi mesela durup dururken ya da bir oyun kodundan dolayı çalışmayabiliyordu-oyunda çakıyordu falan) yenilerini kullanıyorum sorunsuz.

vallahi ben i$yerinde amd athlon x2 ile cali$iyorum.
bir cok dilde programlama yapiyorum/yapiyoruz. hic sorun cikmadi $imdiye kadar.

bende ki nuh nebiden kalma(9sene) 1 kere öyle bir sorun yaşamadım.

Yok öyle bir şey, bir örnek veremeyiz. :)

intel'den daha fazla kar ediyorlarsa o yüzden diyolardır belki..

onu diyen bilgisayarcıların hepsi düz adam.

yok öyle bi şey...

bookmarks var?

resolve etmeden subdomain i felan nasıl bulacak anlamadım ben..

opendns.com'a girilir hesap alınır. ardından bilgisayara directupdate gibi ip değişikliklerini siteye bildiren yazılım kurulur (dinamik ip'ye sahip olduğunu varsayıyorum). daha sonra da oradaki network ayarından kısayollar atanır.

ip yollamanın mantığı ise şu; biz kendi kullanıcı adı ve şifremizi kullanarak program vasıtasıyla ip adresimizi gönderiyoruz. internette dns i kullanırken de ip adresimize göre kimliğimizi onaylayıp ona göre filtreleme uygulanıyor. eğer ip adresini güncelleyen program kullanmazsak sadece yasaklı sitelere girmek için kullanılabilir opendns.

ben opendns in dns lerini modeme girdim evdeki her bilgisayarda çalışıyor. kendi bilgisayarım da ip güncellemesini yapıyor. böylece salondaki bilgisayardan hack/crack gibi trojan içeren sitelere, porno sitelere, rotten gibi iğrençlik içeren sitelere girilmesini engelliyorum. aynı zamanda kısayol da atayabiliyorsun işte.

amacin ne? kisa yazip uzun isimli site getirmek mi, bilgisayarin gereksiz yere dns sorgusu yapmasini engelleyip hizlica siteye girmesini saglamak mi?

kisa yazip uzun site ismi getirme kismi internet explorer'da google yazip ctrl+enter yaparak mumkun.

gereksiz dns sorgularindan kurtarma i$ini ise windows'ta "dns client" servisi zaten mumkun oldugu surece kendisi yapiyor. ip'ler surekli degi$ebildiginden sorgulamadan kurtulmak mumkun degil. en buyuk kazanci kendine en yakin dns sunucuyu kullanarak saglarsin. mesela millet telekom yuzunden uluslararasi dns'ler kullaniyor bunlarin sorgu sureleri uzun surer tabi.

amacım "kisa yazip uzun isimli site getirmek".
elbette ctrl+enter kombinasyonu ile x yazarak x.com x.net vb.ne girebiliyoruz. ancak web sayfasının adresi uzunsa bütün harfleri tek tek yazmak gerekiyor.

aslında "browse by name" benzeri bir şey arıyordum. olmadı onu kullanacağız :)

Levent de Yapi Kredi Plazalarin onunden direk 2. kopruden Sabiha Gokcen'e giden Havas otobusleri kalkiyor gunun belirli saatlerinde, onlari arastirabilirsiniz.

4.levent iett garajından buraya iett otobüsü var. yanılmıyorsam 2 yahut 3 otobüs biletine gidiyor.

o havaş'a ait özel servis araçları sağlam para alıyor benden demesi :P
hemen yanındaki iett garajından atla iett otobüsüne git. tabi öncesinde iett nin websitesinden kalkış saatlerine bak.

iett sitesinde kadıköy'den başka hat bulamadım. (arama kısmına sabiha yazdım)

www.iett.gov.tr

sabahları sürekli görüyorum, oradan biliyorum bu hattı.
bu arada hat ismi çok uzun olduğundan "S.GÖKÇEN" şeklinde iett tarafından kısaltılmış. sabiha yazınca sadece kadıköy çıkıyor.

**********

E-3
S.GÖKÇEN-HAVA ALANI-UYDUKENT-4.LEVENT METRO hattı
www.iett.gov.tr

**********

10 ytl falan ya havaşlar sağlam para mıdır yani?

4 ytl verip mercedes citaro (iett) ile gitmek varken?

evet 10 ytl çok sağlam paradır 4 ytl ye gitmek varken.

bu da bu kadar basit.

Havaş - 9.5 YTL (Taksim/levent aynı fiyat)

www.havas.com.tr

www.sgairport.com

evet sanırım E-3 hatlı iett otobüsüne bineceğim. herhalde sabah 9'daki otobüse binsem 12'ye yetişirim (127 dakika diyor, beklenilmeyen trafik koşulları vs.) Havaş'ı da işaretledim, eğer uyuyakalırsam onu tercih edeceğim.

peki size çok gelsin ama bir gün sabahın 3-4 ünde havaalanında kaldığınızda en ucuz ulaşım 60 ytl civarı taksi göründüğünde görürüm sizi. adamlar 24 saat her saat başı karşılıklı otobüs kaldırıyorlar. sahrayıcedide kadar geliyorsunuzx mesela taa yeşilköyden. neyse 2 bilet iett ararsınız da bulursunuz merak etmeyin :)

hehehehe gecenin bi vakti Havaş'ı tercih etmek tabi ki daha mantıklı, ona hiç şüphe yok. diğer yandan hazır 4.levent'teyken direkt bu semtten araca bineyim diyorum, Taksim'e gitmeye üşeniyorum :)

yalnız en son saat 03:00'de bile s.gökçen'de iett otobüsü vardı. yani daha ucuzu var :D

var olan thy seferlerinin hepsine koymuşlar galiba. dönüş için en azından.

yana dogru acılan bi kısım olması gerek burn demeden once, ordan seciyorsun hızını. 16x de cok hata olusuyor, verify et her seferinde, ya da dvd ve writer ın iyiyse sallama hıc.

bi de klasik olarak hızlı yazılan dvd cabuk bozulur diyorlardı bilmiyroum bu oknuda hic.

verify etmeden yazdırma da ne yaparsan yap.

yazma hızı kullandığınız boş medyaya da bağlıdır. nero boş cd/dvd nin maksimum yazma hızını kendisi bulur. yazıcınız 16x destekliyor olabilir ama boş medya 8x destekliyorsa yapabileceğiniz bir şey yok.

ayrıca uzun süredir 8x ile yazıyordum bir terslik olmasın diye, yaklaşık iki haftadır 16x ile yazıyorum. yazıcı philips boş dvdler maxell veya verbatim. şimdilik bir sorun çıkmadı. verify etmiyorum onun yerine dvd yazma işlemi bittikten sonra filmlerden bir kaçını açıyorum, çalışıyorsa aynen arşive kaldırıyorum.

2. soruna cevap: sonuçta uydu fotoğrafları ile güncellendiği için yeni imaj seti ne zaman kullanıma açılırsa o zaman güncellenir. yani belirsiz.

hsbc kredi kartına para yatırırsınız o da oradan alır. western union falan kullanılabilir. amazon.com da satılıyorsa siz kredi kartınızla alırsınız ve onun amerika adresine gönderilir. oradan alır yanında getirir.

yurtdisi kredi karti ile amazon'dan almak zor olabilir. arkadasinizin kredi kartina buradan para yatirip (ki aslinda ne gerek var, sonucta kredi karti, buraya gelince ona da odeyebilirsiniz) onun gidip dukkandan almasi en kolay olabilir.

ha bir de iki kurus ayirip noktalama isareti alirsaniz hos olur :)

amazon.com türkiyeden kredi kartıyla parasını ödeyip amerikadaki adrese gönderme yapmadı bana geçen ay ekstre adresi farklı ülkede deyip.

paypal?

problem cozulmustur. yardimlariniz icin tesekkur ederim.

4:3 ve 16:9 dünya standardı olduğu için olabilir mi? ileride sen kare yaparsın standart budur dersin olabilir pekala.

kare monitör ben de görmedim hiç ama yapan varsa saçmalamıştır bence, ergonomi gereği. yan yana iki göz yerine (odak noktaları yatay eksende dizilmiş oluyor böylece) tek göze sahip olsaydık kare olabilirdi belki. hatta o zaman bile yuvarlak daha uygun olurdu sanırım.

..z....z..
z.x.o.x.z
..z....z..

x gözlerimizin odak noktaları, z lerde göz bu noktaya odaklandığında görülevilen son noktalar olsun. gördüğünüz gibi kolay görülen bölge bir dikdörtgen. bence bundandır.

bir de gözümüzü yatay yönde çok daha rahat kaydırabiliyoruz. belki de okuya okuya zamanla göz kasları bu şekilde esniyor. yukarıdan aşağıya yazılan dilleri konuşanlarda durum tersi midir bilmem. ama "widescreen" denilen standartta üretilen ekranlar bana çok rahat geliyor. msndi, çalışılan programın araç çubuklarıydı ıvır zıvır yanlarda, ortada da çalışılan nesne.

edit: mesaj giriş fontuyla, çıktı fontu değişik sanırım, kaymaları düzelltim. bir de tekrar düşündüm iki gözün aynı noktaya odaklanması lazım değil mi diya ama sonra yatay bir çizgi şeklinde odak oluşması mantıklı geldi. "c u m h u r i y e t" kelimesini bütün olarak görebiliyoruz peki ya

c
u
m
h
u
r
i
y
e
t

? daha zor değil mi?

katilmiyorum, soyle ki, ekran boyutu ve orani ne olursa olsun zaten gozunuzu odakladiginiz alan tas catlasa 15 cm2dir, sadece resim video gibi objelerde geneline odaklaniriz ki, bunun da belli bir oran formati olmasi gerekmez, yoksa kare resim cercevesi, sinema perdesi olmazdi.

evet tek dogru olasilik dunya standardi olmasi olsa gerek. ancak yine de anlamiyorum, muazzam satabilecek bir urun neden uretilmez? (iki kati fiyatina olsun yine de alirim, oylesine istiyorum) sonucta tv ekrani degil ki bu, bilgisayar monitoru ya, yap iste cesit cesit

benimki yalnızca bir tahmin tabii. doğru mudur bilmiyorum ama diğer görüş şöyle durmuş bence:

- 4:3 ve 16:9 neden standart, neden dik widescreen ya da kare yok?
- çünkü 4:3 ve 16:9 dünya standardı.

aslında bunu özel mesaj olarak yollamam gerekirdi ama iki kişi olunca farklı kanallardan iki konuşmayı devam ettirmeye üşendim, uzama ihtimaline karşı.

standarttir, cunku oyle baslamis. tipki diger butun standartlar gibi uzun sureli kullaniminin getirdigi aliskanligi devam ettirmekten ibaret. cunku bu film formati. benim uyuz oldugum nokta tv ile pc monitorunun ayni kefeye konmasi. tv'yi degistiremezsin anlarim, sinema standardindan, tv kanallarina kadar hersey degismek ya da uyarlanabilmek zorunluluguyla karsi karsiya kalir ama, pc oyle degil ki. katlanan klavyeden tut, ustu bilyeli mouse a kadar bin tane farkli urun var, monitor hep ayni. bi firma da degisik bir sey yapsin be, varsin filmleri oyunlari altta ustte siyah bantla goreyim, tercih meselesi, bana uyar.

iyi de kare monitor var diye biliyorum ben. Samsung yapmis. gayet de guzel yapmis hatta..

www.ucuzu.com

yaniliyorsam soyleyin...

91'de fln vestel kare televizyon yapmıştı gidip koşarak almıştık ne gerek varsa.

4:3 standardı q klavye gibi bir gerzeklikten değil (bkz: #6239502), cashkopat'ın belirttiği gibi gözlerin yanyana durmasından kaynaklanıyor. Yani sinema formatı kafadan uydurulmuş, uzun süreli kullanımdan doğan alışkanlık standardı değil, gereklilik.
Hiçbir monitör üreticisinin "altta ve üstte siyah bant olsun bana uyar" diyen büyük bir tüketici kitlesinin varolduğu düşüncesinde olduğunu sanmıyorum. Kare ekran insan gözü için uygun değil, bu kadar basit, anlamayacak bir şey yok. turkish tekila kızmasın ama, kare ekran için yanıp tutuşan, monitörün üzerindeki düğmeleri kullanarak görüntüyü kare şekline sokabilir. :)

islakkedicorbasi : kare degil, dikdortgen bir monitor o. tam olarak 1280 1024 piksellik diyebilirim.
divit : ben de monitor diyorum zaten, tv olmaz, uygun degil
inatci kahraman aga : niyetim tartisma yaratmak degil ama tv ve sinema disinda neredeyse tum gorsel sanat ve icerikte serbest orani gorebilirsiniz. standartlarin korunma nedeni butun uretimci firmalarin uyumlu calismasi gerekliligidir. nasil ki photoshopta crop yapabiliyorsunuz, ayni oynanabilirliligi tv ve sinemaya uyarlarsaniz cok cesitli orantilar olacaktir, aha buraya yaziyorum. ancak su an tv ve sinema customizable degildir, tek neden budur.

widescreenlerin kimisi dik de kullanılabiliyor bu arada.

gözlerimizin üs üste değil yan yana olmasının bi sonucu dik kullanmama hadisesi

dinle dinle dinle! ingilizce altyazılı film izle izle izle(ingilizce altyazı kısmı önemlidir-sakın türkçe altyazı ile izlerim de anlarım hihoyt yapma).anlamak için para kaptırmana gerek yok o parayı konuşmaya saklarsın. illa para vercem diyorsan benle irtibata geç hesap numaramı vereyim.

benim de orası cıktı, kara kuvvetleri ikmal yedek subay, her turlu bilgi, tecrube ve tavsiyelere muhtacız efendim su anda...

3 ay eğitim alcaksın ondan sonra yurt sathına dağılacaksın. çok paniğe gerek yok o yüzden.

evet bi kere küçükyalıda acemilik 18 gün. evet evet yalnızca 18 gün. bu da demek oluyor ki diğer yedek subaylardan 2 maaş öndesiniz. çünkü acemiye maaş yok. hızlandırılmış acemilik diyebiliriz=) ardından yurdun çeşitli bölgelerine dağıtılacağız. yeni askerden gelen bi arkadaşım da benim gibi küçükyalı da acemiliğini yaptı ve ankara ya gitti. onun sınıfı da ikmaldi. ancak ankara onun gidebileceği en iyi yerdi. çünkü onun torbasında hakkari ardahan siirt ankara varmış. yani dağıtımdan sonra yüksek ihtimal istanbul dan çok uzaklara gideceğiz. şimdiden psikolojik olarak hazırlanılsa iyi olur. ayrıca teslim olmadan traşınızı olup öyle gelin ki bir de berber sırası beklemeyin. ilk gün zaten kuyruklarda eriyip gidecek, bi de bunun için bir iki saatinizi öldürmeyin.

bu arada ziyaretçileriniz de pazar günü gelebilirler. zira acemiliğiniz boyunca birliğin dışına çıkmak diye bi olay yok.

ikmalde 18 gün müymüş? doğrudur. diğerleri 2-3 ay kadar eğitim alabilir. ya da bizim zamanımızda mı öyleydi? aman neyse.

ha bir de şu var "ikmal" "levazım" ın yeni adıymış. yani burası eskiden küçükyalı levazım maliye okulu idi. sınıfı ikmal olanlar "ne ki bu acaba" diye kara kara düşünmesinler. levazımcısın işte, tedarikçi, dağıtıcı vs. tabi sınıfında ikmal yazıyo diye güvenme başka işler de yapabilme ihtimalin var. ne de olsa askeriyede mantık aranmaz.

burda detaylı bilgiler var.
tinyurl.com

bi de bööle bi tanıtım filmi var küçükyalıyla ilgili;
youtube.com

bilimsel veri değil, tecrübeme dayanarak söylüyorum, kişinin yüzüne tutmazsınız ve orta kalınlıkta bir elbisesi varsa 1 metre bile güvenli. yüzüne tutarsanız 2-3 metre diyorlar normalde ama ben 4-5 metreden de gözüne zarar verenler biliyorum, kalıcı bir şey olmadı çok şükür.

patlama ile birlikte namludan sıcak ve şiddetli bir gaz çıkışı olacaktır. mermi çekirdeği olsaydı, mermi çekirdeğini büyük bir hızda itecek kadar kuvvetli ve yeni yanmış olduğundan sıcak bir gaz çıkışı. zarar verecek olan şey budur. sanırım güvenli mesafe merminin içindeki barut miktarına göre değişir.

gaz çıkışı ve sıcak namlu olayı var. sakat baya. tabancayı gerçek kullanıp ateşlemek yerine ses efekti falan vermek daha doğru olur belki.

net olarak söyleyeyim tiyatroda falan kullanılmaz. saçılan baruttan ciddi tehlike ve gereğinden fazla ses çıkar. olmaz olamaz.

ben de net olarak söyleyeyim, gittiğim nice tiyatro oyununda kullanıldı. hem de bir değil, iki değil, bir çok kere... ses efekti falan da değildi, en ön sıradan oyun izleyen şahsım da çıkan dumanı gördü, barut kokusunu teneffüs etti. ama kullananlar profesyonel devlet tiyatrosu oyuncusu idi.

net olarak soyleyeyim sava$ ve bari$ ta kullanilan mermiler kuru sikiydi haa nerden mi bilyorum amcam $ehir tiyatrolarinda kadrolu oyuncu provalarda da uzun mesafeden ate$ ediliyordu hatta seyirciye dogru cevriliyor namlu yukari tavana bakarak. ama ben olsaydim mantar tabanca kullanirdim kuru siki yani, ne bilim tehlikeli.

kullanacağınız fişeğe göre değişmekle beraber riski sıfıra indirmek için yüze doğru hiç bir şekilde tutmamalısınız. kuru sıkı fişeklerinde çekirdek olmadığından biraz daha fazla barut bulunduğunu ve fişeğin önünü kapatan plastik parçaların yanarak yüksek hızda namludan çıkabildiğini de unutmayınız aynı tip mermiyle 2mden yakın olmamak kaydıyla büyük beyaz bi kağıt (a0) falan gibi yanık olursa net görebileceğiniz bi malzeme gerip deneyerek bulabilirsiniz.

herkese yorumlari icin tesekkurler... son olarak ben de edindigim tecrubeyi yazayim bari :)
ilk oyun icin bir kurusiki tabanca satin aldik, sahnede kullanmayi denedik once, bir metre kadar mesafeden kagida ates etmekte bir zarar olmadi. ama o kadar cok ses cikti ki, sahnede kullanmamaya karar verdik :) onun yerine, sahnede baska bir silah kullanip, atesleme aninda kulisten gercek kurusikiyi atesleyerek sesi vermeyi tercih ettik. boyle daha iyi oldu... neticede her ne kadar kurusiki olsa da, insanin uzerine "dolu" bir silah tutulmasi tedirgin edici oluyor :)
(bkz: brandon lee)...

e birliği falan söylesen? adana'ya gidip oradan otobüsle falan iskenderun'a ulaşabilirsiniz. iskenderun pac meydanı falan civarından da birliklere minibüsler mevcut. ama hatayda bir dzkk yok 12-13 tane olması lazım. alay ise en kolayı herkes bilir zaten.
ben uçakla adana (ya da hatay yeni açıldı ona bir bakın) ve adana-iskenderun otobüs öneririm. en az çilelisi odur. otobüs yolculuğu çekilmez şimdi kaç saat yorgunluk.

adana ve artık antakya ya uçak var evet. antakyaya sadece pazartesi perşembe ve cumartesi günleri tek sefer mevcut istanbuldan sabahları. daha dün açıldı ve ilk sefer bugun yer var mıdır bilemiyorum. onun dışında otobüs ile gidebileceğin en iyi firma has turizm. ulusoy ve varan aynı şekilde gidiyorlar iskenderun'a. bunun dışında otobüs fiması jet, günsas, pan ve hidayet vs. mevcut. iskenderun güzeldir, zaten nüfusun az olmayan bir kısmını asker ve demirçelik işçileri oluşturuyor. havalar dersen kış yaşamayacaksın. tabi ki istanbul değil ama sosyal hayat bir çok anadolu şehrine göre kat kat iyi ve kesinlikle tutucu bir şehir değildir.

düştüğün birlik ya da her neyse adı bayaa büyük bu arada.

bu arada, aynı yere gidecek olan;
kint, jester in flames, birincitekilsahis ve stig
ile iletisim kurabilmeyi isterim (yazar degilim de). ve sözlükçülere yardim edebilecegini sözlükte belirten 7c'nin yazar olmayan sözlükçülere de vardır umarım yardımı..:)

1. panik yapma 28 günlük eğitime gidiyorsun. acemilik için güzel yerdir kocamandır. rüzgarlıdır biraz kışın çok ılıman olmaz adamı dondurur. ama iskenderun genelde sıcaktır.
2. sosyal hayatı şu an takma 28 gün kilite gidiyorsun.28 günden sonra zaten öğrenirsin incelikleri. şimdi bol bol yanaşık düzen yürüyüş ve törene hazırlık yaparsın.
3. dağıtım görüp tüm türkiyeye dağılacaksınız o yüzden orda kalma planları yapma.
4. uzun dönem askerler de olacak orada o yüzden dikkatli olmakta yarar var. karargahtan ve hizmet bölüğünden uzak dur mümkünse.
5.şimdiden hayırlı tezkereler. acemilik için en güzel yerlerden birine gidiyorsun.
unutmadan dz kk da acemilik bitince çavuş olma olayı yoktur ve dağıtım vardır. önce onbaşı sınavına girip onbaşı sonra da çavuş sınavında çavuş olman beklenir. aklın varsa çavuş olmazsın tabi ama gideceğin birliğe bağlı bu işler.

hatay deniz kuvvetleri ne abi yaa! hatay da boyle bi kuvvet varsa corum da Corum Hava Kuvvetleri vardir.
(bkz: askere gideceklere ogutler)

kutusu ile getirmesin, laptopi cikarsin kutusundan, adaptorunu cdlerini falan koysun valizine, laptop'i da el cantasina koysun, oyle elini kolunu sallamadan girsin.

laptopu çantasına koyup sırtına taksın ve gelsin. zaten bavula koymak gibi bir akıllılık yapılacağını sanmam? gider valla güm diye.

biraz eski tarihli ama:
Saatçioğlu Ö, Beşeli Ç, Denizel M, Doğrusöz H, Erkip N, Karabakal N et al. Solid waste management system design project for İstanbul metropolitan municipality (in Turkish). Applied Research Project, METU, Ankara, Turkey; 1986.

yazarlarindan birine mail atarak bulunabilir belki...

bir de eger sadece istanbul icin bakmiyorsaniz portal.acm.org adresinde "waste" kelimesini aratarak baska sehirler icin yapilmis benzer proje raporlarinin atif bilgilerine de ulasabilirsiniz.

kolay gelsin!

ibb.gov.tr den bilgi alınmıyor mu?

hediye derken dvd değil heralde, dvd ler geliyor sorunsuz çünkü.

aynen ben de,2 senedir sürekli olarak kullanıyorum daha bir tane hediye kazanmışlığım yok. ki bazen sırf çıksın diye en az seçilen hediyeleri bile işaretlemişliğim var,ona rağmen bir hediye yok.

benim bir arkadasimla ortak kullandigimiz hesaba Ideefixe hediye ceki cikmisti, yaklasik 1 sene once falan kadar.

senelerdir bana da bir sey cikmadi...

ben simdiye dek 3 defa kazandim (ben de cok sasirdim, zira hicbi sans oyununda hicbi halt kazanamamisimdir simdiye dek ve son 2 hediye 1 ay arayla cikti) direk maille bildiriyorlar, o maile 3-5 gun icinde cevap vermeniz gerekiyor, sonra kullanabiliyosunuz yani hurafe diil. (ayrica haftada birkac siparis maximum veririm bazen yani siparis sayim da cok degildir normalde)

Son 1,5-2 ay içinde 2 kere kazandım. İkisini de sorunsuz teslim aldım.

Ben de 2 kere hediye kazanmıştım, ama genelde sipariş verme oranıyla doğru orantılı kazanma şansınız sanırım:) O yüzden kazanmamış olmak daha sağlıklı bir yaşam tarzına işaret ediyor olabilir:)

bana da kazı-kazan başta olmak üzere hep bir şeyler çıkmıştır. yemeksepetinden 100'e yakın siparişe rağmen bir şey çıkmayınca acaba bu yüzdelik hediye sistemi tamamen yalan mı diye düşünmeye başlamıştım. alanlar var demek ki.

ideefixe'den hediye çeki kazandığımı listede gördüm ancak gelen giden mail olmadı, ben mail atıp sordum ona da cevap veren olmadı.. çok sıkı takip etmiyorlar bence, rastgele çalışan bi sistem..

bana 1 kere davetiye çıktı kum sergisine gidip kullanmadım. kardeşime bişi çıktı 3-4 kere gönderdik dediler fakat elimize ulaşmadı. sonra bir daha da uğraşamadık.

bana da cizgi roman cikmisti, hemencecik de gondermislerdi, ama bi iki sene oldu heralde.

vaktinde donanimhaber gibi fanatikler forumunu yalayıp yutmuştum. 99% ı kötü diyip adını ilk defa görüdğüm alman firmasını övüyorlardı. bence ipod tatmin edici bir seviyede ses veriyor. ama ekolayzır ayarlarının kısıtlı olması sorun. eğer ben saf ses seviyorum dersen ipod olabilir ama yok bilmemne teknolojisi olsun. ses işleme yeteneği filan olsun dersen cowon'u öneririm. ekolayzır ayarı yapamadım 2 aydır halen bir sürü ayarını kurcalıyorum, mükemmel bir alet ve aynı zamanda pmp.

1. nesil iPod shuffle'ın hepsinden iyi olduğunu söylerler ses kalitesi olarak.

kötü ürün yoktur kötü kulaklık vardır diyebilirim. onun dışında ipodların hepsi benzer kalitede ses sunuyor zaten pro olsanız ipod almazdınız eminim ;) ipod kullanıcısıyım bu arada.

shuffle digerlerinden farkli bir cip kullanir ve biraz daha kaliteli oldugu soyleniyor.

burada iki nokta var.
1. ses kalitesi
2. ses yüksekliği düzeyi.
bu ikisi karışmamalı. avrupa piyasasında satışa sunulanlar ile amerikadakilerin ses yüksekliği düzeyi farklıdır.
ab kulakları patlatmayalım diye belli bir oranın altına indirmiş ses düzeyini.
bu sorun amerika serverlarından ürünün sitesine bağlanıp oranın firmware update'i yapılarak çözülebilir.

nano 2g'lerde ses limitini kaldırabilen var mı?gopod 1.4 sadece 1gleri destekliyor,diğerleri mp3gain yöntemi kullanıp iyice berbat ediyor..

nano 2g'de orjinal kulaklıkla bile kulağımı sağır edecek kadar yüksek ses alıyorum. nasıl oluyor bilmiyorum ama nano 1g den daha yüksek kesinlikle.

cowon+sennheiser ikilisi en iyisidir.

www.youtube.com

bu mudur?

hayır Loituma - Ieva's Polka değil bu da guzel bi parça saol dostum cevap yazdığın için.benim bu tarifle bulmam çok zor galiba bu şarkıyı,aslında bilen birisi bu nakarattan çıkarabilir.

lay'lı kısımdan gidecek olursak, ikinci virgüle kadar olan kısımların aynı olması, bir cümlenin tekrar ettiği anlamına mı geliyor?

"laylala lay lay ,laylala laylay"

eğer öyleyse, daha net bişeyler söylenebilir

birlikte soyleyelim programinin (hikmet simsek'i aniyoruz) jenerik muzigi gibi bu. (bkz: #4289793)

en guzel yol,
mikrofonla bi mirildanip kaydetmen (veya yapabiliyosan azicik orgla falan kaydetmen)

bu açıklamayla bu şarkı bulunursa ekşi duyuru misyonunu tamamlamıştır artık. kapatılsın, arz ederim. (yazmadan duramadım abi ya)

ruslana - wild dance olabilir mi ? aklima gelmisken

uk.youtube.com

day-na-day-na day-na-day-na falan diyo onda gerci. sarki ingilizce ama siz "şubidi şubidi" falan gibi kelimeleri duyunca ingilizce diil demis de olabilirsiniz.


sanirim degil : )

bu sarkiyi bulmak icin son 10 dakikadir nasil ugrastigimi anlatamam : )

simdi ipuclari istiyorum,

1- parca hareketli mi, yoksa yavas duygusal bir sey mi?
2- parcanin butununde hangi lisana daha yakin gibi duyuluyor?
3- parcayi nerden dinlediniz, radyo vs. ise hangi fm?

boys don't cry olmasın?

www.youtube.com

edit: ingilizce değilmiş tüh. ama bir de boys dont cry'mış gibi okuyun laylaylay'ları, cuk oturuyo valla. belki başka dilde cover'ıdır şarkının. bence en iyi yöntem mırıldanmak. yok ben utanırım diyorsanız "bir arkadaşım mırıldandı" diyin.

hey herkese teşekkkurler,
la trviata ; şarkı da hafif bi ezgi hüzün havası var,hareketli ama club rock pop metal tarzı değil slow da değil sanki boyle goran bregovic tarzı etnik muzik gibi bişey ama lisanı tahmin edemiyorum.fransız alman gibi bilindik bi lisan değil.
parça eski olmalı .radyolarda tv'de çalmıyordur.
uğraştığınıza değecek kadar hoş bi müzik gerçekten .yoksa açmazdım bu başlığı :)

sen to chihiro no kamikakushi'nin bitiş müziği olabilir mi acaba?
(bkz: itsumo nando demo)

gülben ergen - lay la lay lalay değildir, olmasa gerek, olmamalı.. ama pek benziyor laylay diye okurken..

fiddler on the roof? damdaki kemancı? if i was a rich man/girl gibi miydi? lan bugün dinledim daha laylalar aynı onun gibi geldi :)

Buldum sonunda ya arkadaşın birinin bilgisayarında varmış o dinlerken denk geldi.merak eden varsa diye yazayım dedim harbi super bi grupmuş.
Dead can dance - saltek