hep b.s. yazar ya cvlerde falan ama emin olamadım bin tane şey varmış yahu o ne öyle!

İngilizce kullanımda B.S. yani bachelor of science yazmanız lazım ama verdiğiniz ekran görüntüsü sanki İtalyanca bir siteden alıntı gibi.

bs olması için mezun olmak gerekiyor. yani mezuniyet derecesi alınmalı. bs adayı falan gibi bir seçenek bulursanız odur yoksa lise dereceniz var şimdilik. (

edit: listedeki candidatur veya bir üstündeki candidate anlamında kullanılıyor sanırım.

muhendislikte mezun olunca b eng olmaniz lazim bence.

B.Eng. ünvanı için belirli ülkeler var, Türkiye'de B.Sc. oluyor. Yani her ülkenin isimlendirmesi farklı aynı şeyler için.

---spoiler-----

clarice (foster) hannibal'a en kotu cocukluk anisini anlatiyor. evlatlik olarak kaldigi ciftlikte koyunlari kesiyorlar miydi oyle bir sey oluyordu ve clarice de basarisiz bir sekilde onlari kurtarmaya calisiyordu. kadinin bu konuyla ilgili en net imgesi olmek uzere olan kuzularin sessizligi. hatta polisligi secmesi de bu cocukluk imgesiyle aciklaniyor. bir daha kuzularin sessizligini duymak zorunda kalmak, yani caresiz birileri haksizliga ugrarken elinden hicbir sey gelmeden kenarda durmak zorunda kalmak istemiyor ve polis oluyor. filmi seyredeli cok uzun zaman oldu, cok cok net hatirlamiyorum ama genel fikir bu.

Filmde Clarice'in kurtardığı gözleri iyi göremeyen attan hiç bahsedilmiyor. Aslında Clracie babası öldükten sonra annesi tarafından Montana'ya kuzeni ve kocasının yaşadığı çiftliğe gönderiliyor ve bu çiftlikte öldürülecek atlara bakılıyor. Clarice gözleri iyi görmeyen bir atı seviyor ve buna Hannah ismini veriyor. Hannibal'a Buffalo Bill için danışmaya geldiğinde Hannibal buna konuyu açtırıyor ve atla neden kaçtığını, kuzeninin eşinin tecavüzüne mi uğradın diye soruyor. Clarice hayır diyince atı öldürecekleri için atla birlikte kaçtım diyor. Peki atı öldüreceklerini nasıl anladın diye sorduğunda kuzuların bağırmasıyla uyandığını ve ahıra gittiğini söylüyor. 12 adet kuzu olmasına rağmen kuzu bağırmaları sonrası uyanıp atla birlikte kaçıyor. Hannibal daha sonra hala geceleri o çığlıkları duyduğunu belirtiyor. Clarice Buffalo Bill'i söyle diyince Hannibal onu bulunca kuzuların sesinin kesileceğini, sessizleşeceğine inanıyorsen değil mi diyor. Sonra doktor ve polisler Clarice'i hücrenin olduğu yerden çıkartırken Hannibal arkadan "Güle Güle Clarica, kuzular sessizleştğinde bana haber verecek misin" diye sesleniyor. Kör atın kurtarılması ve başka bir ahırda ölene kadar çocukları gezdirmesi, Clarice'in yetimhaneye yerleştirilip 20 li yaşlarda atın öldüğüne dair mektubu alması filmde anlatılmamıştı diye hatırlıyorum. Hatırlayabildiklerim bu kadar.

soğukkanlı olması beni çeker efenim. hatalarını, insanî yönlerini açıkça ifade etmesi mesela. siz bu ülkede şizofren romanları ve ahmet altan nasıl tutundu zannediyorsunuz? aldatan kadının "evet, şöyle hissettim ve aldattım" demesi güzel geliyor. hani ekşi sözlükte bazı başlıkları görürüz, ya da umut sarıkaya nın karikatürlerinde "aha, bu benim başıma aynen gelmişti lan" dersiniz ya, o duyguları ve olayları çıkarıp sunmak güzeldir işte.

sanırsam anlatabildim.

hem meraklı hem de vurdum duymaz olmaları biraz zor değil mi? bana da vurdum duymaz, soğukkanlı ve detaycı karakterler karizmatik gelir. az konuşup lafı gediğine koyanlar da yine önemlidir. aklıma gelirse detaylandırırım.

benim hoşuma giden, böyle gizemli, loş ve köhne, gözlerden uzak bir yerlarde yaşayan, uzunca boylu, dehalık düzeyinde zeki ve güçlü bir ser'i katil mesela.

cok zeki ve bol referansli konusan karakterler, bu referanslar ayni anda hem populer kulturu hem bati kanonunu icinde eritsin. dunyamiza bizim baktigimizdan farkli baksin, esprili olsun, saklaban olmasin, her zaman boyle bir mustehzi hava icinde olsun, herkesin salak oldugunu dusunsun, bana da boyle karakterler cazip geliyor nebilym. yalniz son zamanlrda bu tur tipler oldukca stereotiplesirildi. zeki oldugu iddia eidlen karakter beni zeki olduguna inadirsin bi zahmet, ben zekiyim kafamdan 19 basamakli sayilari carparim demekle bitmiyor o isler, zeki adam kitabin geri kalaninda ortazekali yazarin ikamesi olarak davranmasin mumkunse.

Bir karakterin başarılı/iyi özellikleri, romandaki diğer karakterler tarafından tepki/hayret ile aktarılırsa amacına daha fazla ulaşır. Örnek olarak herkesin diline pelesenk olmuş Nicholai Hel'in bu kadar tutulmasının nedeni esasında giriş bölümünde düşmanlarının onun hakkında uzun bir değerlendirme yapmasıdır. Hayvani özelliklerine bir bilgilendirme toplantısında bulunan düşmanları hayret ederken okur da aynı hayreti benimsiyor. Yoksa tepkisiz verilen karakter profili pek işe yaramaz. Genel mantığı bu şekilde özetleyebilirim.

Detay olarak karakterin genç göstermesi diyebilirim. Hayran olduğum iki roman karakterinde bu böyleydi. İkisi de 50'lerinin başlarındayken 35 gibi orta yaşlı imajı çizerlerdi. Mesela karakterin geçmişindeki bir kesitte 24 gibi bir yaştayken 16 olduğunu zannedenler ve çocuk diyenler olursa bu özelliğin etkisini arttırır. Geçmişinde de aynı tılsıma sahip olması bir nevi özelliğin karaktere yedirilmesi demektir. Bu özelliklerin kahramana havadan serpiştirilmiş gibi durmaması için bunlar yapılır.

Ben süperötesi yenilmez cesur bilmemne tiplerini değil de, daha normal tipleri seviyorum, gündelik hayatta karşımıza çıkabilecek, biraz sakar, biraz ödlek, biraz obsesif, biraz tuhaf, biraz da esprili tipler hoşuma gidiyor ana karakterlerde, zamanla adapte olmasını seviyorum duruma, daha ilginç geliyor böyleleri.

okudugum donemde nasil degilsem oyle tipleri severim..
ama genel olarak yasami bi sekilde tehlike altinda olan ve yasayabilmek icin ellerinden ne geliyorsa yapan, adam olduren, hirsizlik yapan, vs her turlu boktan pozisyona giren tipleri seviyorum. skerler modunda olcak biraz da. hayran kaliyorum diym daha cok.

Ben pipisini kestirip pişman olan travestileri, kitap içinde kitap içinde kitap içinde kitap yazan karakterleri, duşa attırıp üzerine işemekten zevk alan asosyel nerdleri, gerçek adı bülent olan neo-rönesans okültisti hans von aiberg'i, kendini allah sanan 9 yaşındaki otistik veletleri filan sever gibi oldum bir an. Nedense.

Ha, ama ne olursa olsun geri zekalı olmalı. Geri zekalılığın karmaşıklığında boşalmak istiyorum!

Sorunun tam cevabı değil ama belki yardımı dokunur konuya:

Baş karakterler çekici gelmez, sadece senaryonun ilerlemesi için bir araç gibi gelir bana. Yan karakterler, öyle arada bi başını uzatıp ce-ee diyen karakterler çok ilgimi çeker. Ve bir hikayede yan karakterler önemli konuma geldiğinde bundan çok zevk alırım, ama sonra ona olan ilgim azalır.

efenim ben kitaplarda da filmlerde de
- şaşkın, dalgın ve çok zeki karakterlerin
- doğal halleri içinde, herşey doğalmışçasına absürtlükler yapabilen, konuşabilen ama zeki tiplerin
ve
- muhafazakar olmayan, genel verdiği izlenimin aksi davranışlarda bulunabilen ve yine zeki karakterlerin
hastasıyım.
fringe'deki profesör ilk söylediğime
otostopçunun galaksi rehberi'ndeki ford prefect ikincisine
rüzgar gibi geçti'deki rhett butler (ya da christie romanlarının madam murple'ı)üçüncüsüne örnek olabilir.

dikkat ettim de hepsinin ortak noktası zeki olmaları.

Ben de ayni soruyu IT specialist icin sorayim o zaman bu baslik altindan, ama deckard senin gitmeni de cok isterim valla, cok istekli ve azimli adamsin, simdiden basvurunu yap ve mail at akademisyenlere falan, olasilik konusuna deginmek istemiyorum simdilik:)

ha bir de su gaz verebilir:
oncampus.macleans.ca

Undergrad'i inanilmaz pahallidir. Grad programi da epey zorlar, ama sansini dene.

şansını dene tabi, iyi bir toefl ve gre skoru alırsan neden olmasın ki?

valla gitmeyi çok istiyorum. para olayını elbet bir şekilde halledeceğiz. önemli olan benim yeterliliğim. bir de adamların eğitim sistemi bizden kat kat iyi olduğu için bu tür başvurularda direkt sınav sonuçlarına bakmıyorlar sanırım. karşılıklı mülakatlarda sendeki o araştırmacılık potansiyelini görseler bu sınav sonuçlarının dışında artı puandır herhalde?

beni de götür..

Bahsettigin pozisyon full-time bir is. Yani oraya ogrencilikle ilgili bir programa basvurmuyorsun, dogrudan ise basvuruyorsun. Basvuru icin gerekli kriterler asagidaki linkte verilmis:
www.cfa.harvard.edu

Yok yanlis anladiysam, once orada ogrenci olayim, sonra o ise gecerim demek istediysen, bu sefer Harvard universitesine master ogrencisi olarak girmek isteyeceksin buyuk ihtimalle. Bu durumda graduate school'un web sayfasi sana basvuru icin gerekli bilgileri verir.

Alinma sansin konusunda fikir belirtmek kolay degil. Su anda bolumundeki en iyi ogrencilerden biri misin? Hocalarla aran iyi, onlar icin proje/arastirma yapiyor musun? Alaninda guncel yayinlari takip ediyor musun, gelismelerden haberdar misin? Bu sorularin coguna evet dediysen alinma ihtimalin var.

$56,411 to $73,329/year

bunlar net degildir buyuk ihtimalle. brutse, aylik kazanc $3k civari olur. yasanmaz mi? yasanir. ama tr'deki 3 bin $ ile ayni tadi vermez. bastan bilin de..

sartlarda ise basvurmak icin master ya da dengi bir derece araniyor. ya da grade 9 seviyesinde bir senelik is tecrubesi. hala dort senelik lisansta okudugunuza gore bu ise alinma sanisniz biraz dusuk sanirim.
phd ya da master'a basvurmak icinse kabataslak en az 3.50 not ortalamasi yuksek gre toefl puani, iyi referans mektuplari ve basvuru essayleri lazim. undergrad'e basvurmaniz bence mantikli degil, neden tekrar lise mezunlariyla beraber universite okuyasiniz ki? ve harvard'in undergrad yillik ucreti eger burslu degilseniz 50,000 dolari geciyor.

ayrica turkiye'deki 3000 dolarla es olmayacagi konusunda hemfikirim. cambridge'de studyo daire kiralari 1,500 dolardan basliyor aylik, bir somun ekmek 3-5 dolar arasi, yani hayat oldukca pahali.

O maasla o bolgede rahat yasanir. Istanbul Bebek'te calisan biri orada oturmak zorunda olmadigi gibi Cambridge'de calisan biri Cambridge'de oturmak zorunda degil. Doguya dogru 10dk mesafede kiralar cok daha dusuk. Net $3000 ile gayet efendi bir hayat yasanabilir orada.

basvurmadan once bolume mail at, gozune kestirdigin bir hocadan randevu al, usenme git yuzyuze gorus. gorustukten, kendini tanittiktan, aklina girdikten sonra basvur. gre, toefl ve referanslarini hallet sonra zaten mulakata cagirirlar gidersin.
turk ogrenciler caliskandir, turk ogrenciler zekidir.

evet full time bir iş. zaten 11 grade istiyorlar. benim oraya gittiğimde sahip olacağım grade yarısı kadar olacak. önce zaten o açığı kapamam lazım. ondan dolayı sordum graduate/u. graduate vs.

aradığım yararlı cevaplar gelmiş zaten. teşekkür ederim herkese.

doğrudan soru ile ilgili değil ama, bildiğim kadarıyla abd deki üniversiteler yurtdışından gelen adaylarda doktora başvurularına öncelik veriyorlar. öğrencinin ms derecesini alıp akademik ortamlardan uzaklaşması en istemedikleri durum.

dolayısıyla, başvururken doktora da yapmak istediğini belirtmen (ya da direk doktoraya başvurman) kabul edilmen açısından faydalı olabilir.

Elif Şafak'ın kitapları.

cahil periler'de bir nazim hikmet kitabi vardi, ingilizce miydi italyanca miydi bilmiyorum ama turkce degildi.

latife tekin ingilizce'ye cevrildi, bilge karasu da oyle ama onun kitaplarini bulmak biraz zor oluyor, yasar kemal agir gelmez bence ustelik, benim cek bir arkadasim turkiye'yi dogru duzgun tanimamasina ragmen orhan pamuk'tan sonra yasar kemal'e gecti ve cok begendi. bir de fransizca biliyorsa ihsan oktay anar cevrildi fransizca'ya, ama baska hangi dillere cevrildi onu bilmiyorum.

buket uzuner'in de ingilizceye çevrilmiş kitapları vardır.

arkadasim selam,
ben de almanya'da yasiyorum ve akademik bir ortamdayim. etrafimdakilere en büyük önerim murathan mungandir. cevremdekilere her firsatta, (dogumgünü, noel vb.) onun kitaplarini aliyorum. Bence onun türkiye'yi anlattigi gibi anlatan gelmedi, gelmesi de zor. okuduktan sonra da edebi yönünü öve öve bitiremiyorlar. bence hem siir kitaplarini hem hikayelerini hediye edebilirsin

ihsan oktay anar in da kitaplari cevrildi baska dillere.

şu sitede de boğaziçi üni. çeviribilim bölümünden hocaların yaptıkları çeşitli çevirileri bulabilirsiniz:

www.turkish-lit.boun.edu.tr

şahsen ben sinir olurdum, kavga filan çıkarırdım. neden benden daha az yetenekli olan biri, daha az yetenek isteyen bir işte çalışırken benle aynı parayı alsın ki? daha çok para isterdim. kavga çıkardı büyük ihtimalle sonunda :D
ayrıyeten; böyle bir dünya da benim gibi başka insanların olduğunu düşünürsek. aynı parayı alıcak olduktan sonra niye uğraşayım ben okuycam, kendimi geliştiricem, beynimi yorucam diye? yaparım işimi alırım aynı maaşımı. başkası patlatsın kafasını, di mi ama? böylece insanlarda körelme olur bence.

"Herkesin eşit miktarda üretim yapması" söz konusu değil ise dünya büyük bir kaosa sürüklenirdi. Fazla üretim yapan daha fazla para kazanmak, az üretim yapan -haliyle- fazla üretim yapanların sırtından geçinmek isterdi.

Ancak ve ancak eşsiz, bizim hiç bilmediğimiz bir ahlaki yapının icat edilmesiyle birlikte "herkesin eşit miktarda para kazandığı" düzgün işleyen bir toplumun oluşmasına olanak sağlanabilir. (...gibi geliyor bana yoksa şüpheniz mi var?)

<quote>ayrıyeten; böyle bir dünya da benim gibi başka insanların olduğunu düşünürsek. aynı parayı alıcak olduktan sonra niye uğraşayım ben okuycam, kendimi geliştiricem, beynimi yorucam diye? yaparım işimi alırım aynı maaşımı. başkası patlatsın kafasını, di mi ama? böylece insanlarda körelme olur bence.</quote>

Böyle bir ahlaki yapı günümüzde mevcut olmadığı için de böyle bir düzen içerisinde çoğu insan körelir, az sayıda insan da sistemin iyiliği didinir durur, sonunda heder olur.

bir ilk okul mezunuyla, master, doktora yapmış kişi çalışırken aynı parayı alacak
böle bir durum olursa kimse okumaz. eğitim, kültür oranı düşer.

eşit miktarda para kazanan herkes çalışıyor mu, yoksa çalışmayanlar da kazanıyor mu aynı parayı? sadece çalışanlar kazanıyorsa, maaşlı çalışanlar bir yere(edit: onlar da olmaz ya. örnekse bir otelin genel müdürü oteldeki komi ile aynı parayı mı kazanacak)kadar. ticaret yapanlar ne olacak?

ticareti yok sayarsak kumar oynayıp kazananlar zengin olur yenilenler hırsız olur. ama kasa hep kazanır. kumarhanenin sahibi de mi aynı parayı kazanıyor? mesela kumarhanenin sahibi krupiye veya güvenlik görevlisi ile aynı maaşı mı alcak?

olmaz öyle sanki.

herkes esit para kazaniyorsa, su anki dunyanin durumu ayni olmayacak tabi ki, bu duruma gore sekillenecek, bazi meslekler de ister istemez olmuyor bu mantiga gore, kumarhane, piyango, hirsizlik gibi kavramlar hic olmayacak zaten, genelde herkes ureten bir meslege sahip olacak...

Once sunlari acman gerek. Bu sorulara mantikli cevap gelmezse zaten herkesin esit miktarlarda para kazanmasi gerekliligine ulasamayiz:
1- Niye esit para zorunda olsunlar ?
2- İnsanlar (mankafalar, tembeller, somuruculer ve dolandiri iken) nasil esit olabilir?
3- İnsanlarin maddiyat olarak esitligi zaten tabiata ve evrim kanununa aykiri degil mi ? (insanlarin devamli evrim gecirdigini ve hepsinin genetik olarak da esit olmadigini kabul edecek olursak)
4- Ben olsam İskandinav ulkelerindeki gibi az ama kaliteli nufusu, daha cok calismayi, daha sosyal bir devleti (saglik hizmetleri, egitim gibi konularda kuvvetli ve adaletli) utopya olarak onume koyardim.
5- Oneri: herkes esit miktarda para almasin ama herkes esit miktarda calissa ve hakettigini alsa daha iyi olur gibime geliyor...

Coca-cola, Marlboro, John Wayne, Patates cipsi ve muz ile tanismis insanlara anlatip inandiramayacagin (ben de dahil) seydir bu konu...

Marx'ın haklı cıkmasina daha cok var dostum :)

kimseye birsey inandirmiyorum, bu utopik tanimdan yola cikarak dunyayi yorumlamanizi istedim sadece, dedigim gibi bazi durumlar ve kavramlar olmayacak bu durumda, mantiksiz durumu hayal gucunuzle mantikli hale getirmece, sinav sorusu gibi dusun yani.

insanlarin tek tatmin araci para degildir. sen calisiyorsun, emek sarfedip yaziyorsun sozluge, birileri bunlari okumak icin siteye tikliyor, verilen reklamin parasini ssg aliyor, niye hepimiz ayaklanmiyor ya da yazmaktan vazgecmiyoruz?

kapitalizmin dusunce kaliplarindn cikip farkli sartlanmalara girdigin takdirde bir sorun olmazdi bence. ki cogu insan ayni sirkette ayni isi yaptigi halde daha az maas almasina bile ses cikarmiyor, en fazla evinde esine soylenip ayni iste calismaya devam ediyor, gercekci olalim.

her sey reklam
eger gercek ozgurlukten ve hur iradeden bahdeceksek belki de sırf bu nedenle kimin master egitimi yapip kimn ilkokul mezunu olacagina bleki de daha az sistem karar verir
safi daha fazla para kazanmak icin tıp diplomasi, hukuk diplomasi alindigi icin bu denli aksak sistemlerimiz böyle devam
hala hazirda benden daha yeteneksiz insanlar zaten benden daha fazla para kazaniyor
pratikte olunca gık cikmiyor da is nedense teoriye, kurguya sonunda lafa gelince kıyamet kopuyor hayret valla
korkmayin ve biraz daha dikkatli bakin etrafiniza lütfen
herkes herkesin ne kazandigini bilir oh ne güzel seffaf bi dünya
belki bu seffafliğin da altinda ezilirdi insanoglu kim bilir

tek yapmam gereken senin verdiğin görünmez bkz'a tıklayıp query'i google'da araştırmak oldu.

www.google.com.tr

ilgin icin tesekkur ederim ama bana ozellikle yabanci bir dergi yapmis oldugu 10 maddelik liste lazim. ya times yada newsweek ti.

new york times diye hatirliyorum ben? new york times'in kendi sitesinde istanbul diye aratin.

Ben onu kitap olarak biliyordum:
(bkz: ölmeden önce istanbul'da yapmanız gereken 101 şey)

www.timesonline.co.uk

bizzat = personally

"The reason of creating this blog is sharing lecture notes of the courses which I have attended"

böyle olsa daha iyi olmaz mı sanki?

I created this blog in order to ..... diye başlasınız?

lightbeam bence olur ama olmasa daha iyi olur; orada which gereksiz, reduced relative clause deniyor bunlara.

www.eslgold.com

reeper redeemer a katilmakla birlikte; I, myself, attended da denilebilir sankim.

The reason of creating this blog is sharing lecture notes of the courses I have attended personally 'de karar kildik o zaman?

guzel oldu guzel. kafam davul oldu. wordpress'i cozmeye calisiyorum, heyecanliyim.

"I have attended personally" belki doğrudur ama bi garip geldi bana.

bir alternatif daha sunayım (fizikle ilgili olabileceğini tahmin ettim blogun);

"I created this blog in order to share my own lecture notes about physics courses"

fizik değilse de dikkate alma bu cümleyi.

is sharing'den is to share daha evla bence degistirmeyin.

in propria persona
$aka $aka, latinceye gerek yok. "bizzat" diyeceksiniz tam cevirisi 'in person'
ama o da cok agdali garip bi$i oluyor, sanki biri 'sen katilmadin o derslere ki' demis de cevap veriyosunuz.

lectures i attended yeterli olsa da, illa bir seyler demek gerekse ben "lectures i actually attended" derdim.

light beam ve okuyazar'in onerilerine 100% katiliyorum bi de....

herkese tesekkurler, gerekli degisiklikleri yaptim. adam gibi bi hale sokunca herkeslerlen paylasirim siteyi. amme hizmeti babinda.

hmm ben olsam "The reason of creating this blog is that bla bla" tum bunları atardım ve derdim ki notes from the courses I attended ya da "notes of my courses" fln daha kısa ve kuul bişi =P bi blog açmıssan ve içeriği budur demişsen zaten o blogu açma sebebin o içeriktir bunu ayrıca belirtmeye gerek var mıdır. yanlış değildir ama sexi de değil bence =)

bide nereden blog açtın blogger ise tips-for-new-bloggers.blogspot.com çok işe yarayan şeyler var burada... blogger da değiştiremeyeceğin şey yok neredeyse. ya da template de değişikliğe izin veren bi sistemse. wordpress de süper üye gibi bişey olmadan değişiklik yapılamıyor sanırım.

www.bedd.org.tr

omurilik felçilileri derneği var.
www.tofd.org.tr
0 212 661 08 61
başkanı : Ramazan Baş

iletişime geçmek isterseniz ben de aracı olabilirim.

bu saatten sonra hala deniz feneri'ne bagis yapan var mi ya???

ben durumu aciklamak isterdim ama terbiyem müsait degil ermanen.

hemen bir nod32, bir tuneup utilities bir de gerekirse spyware programı (Spyboy gibi) yazıyorum. sabah akşam birer doz alın.

www.yunuserturk.com

bende $imdi ara$tirdim, deneme firsatim olmadi ama..

ücretsiz Spybot S&D indir, kur, çalıştır, rahatla. Lüzumsuzsa söndür.
safer-networking.org sitesi sanırım.

bir de şöyle bir durum oldu şahsen. bilgisayarı her açtığımda bu söz konusu programı çalıştırmak için izin isteniyor benden. ne geldiyse bilgisayarıma aktif maktif duruyor içinde.

ben antivirüs kelimesini doğru telaffuz bile edemeyen, sakin, kendi halinde, halim selim bir bağyanım. mesela tavsiye edilen reçeteyi okudum ama hiçbir şey anlamadım, o derece.

ofsaytı da anlamlandıramam zaten kendi içimde. şimdi ben bir bilene mi götüreyim caanım bilgisayarımı? beni aşar sanırsam?

o zaman soyle bi link vereyim bacim size.direk indirin spybot'u.

www.spybotupdates.com

msnvirusremoval.com'dan indirdigin programdan baskasi cozemez o sorunu aynisi bana da oldu denemedigim program, antivirus seysi kalmadi.

neresinin yaptıgını bilmiyorum ama bence böyle bir test yaptıracaksanız bence sonucundan çocuğu haberdar etmeyin.

benim bildigim saglami (motoru olcen) hastanede ilgili bölüm yapiyor. psikoloji, psikiyatri ne derseniz artik...
ama kesin ortalikta ozel kuruluslar vardir...

rehberlik arastirma merkezleri yapiyor iq testini, eq oyle testle olculecek bir sey degil, ancak cocugun gorsel zekasi mi var sozel zekasi mi var onunla ilgili kabataslak bir fikir edinebilirsiniz.

iq icin: rehberlik arastirma merkezlerinin yapmasinin yaninda, bildigim kadariyla wisc-r bilen ve wisc-r cantasina erisebilen (cantasi olan) herhangi bi' psikolog (veya rehber danisman?) uygulama yapabilir. kurum mecburiyet degil yani.

evet rehberlik araştırma merkezlerinde yapıyorlar ve testin adı da wisc-r (viskar) kadıköydekinin yerini de söyleyeyim hatta erenköy 19 mayıs mahallesinde kâzım karabekir iöo'nun arkasında.

bence olan biteni oldugu degil yonetmenin istedigi sirada ogrenmek en guzeli, altinci his'te olaylari kronolojik olarak ogrenseydik filmin bir olayi kalmazdi misal diye dusunuyorum ben, dusundum, bitti.

kadim ekşi duyuru kullanıcıları daha önce bu soruya şöyle bir yanıt aradı;

(git: 33577)

sofistike'nin yönlendirdiği duyuruda bir çok şey yazılmış çizilmiş. doğruluk payları da vardır. şahsi kanaatimse 1-2-3-4-5-6 sırasıyla izlenmesi yolunda. zira 4-5-6-1-2-3 sıralaması yönetmenin seçimi değil zamanında ep 1 için harcanak para bulunamaması. ha ben 4-5-6'yı çocukken izlemiştim, bu yüzden 4-5-6-1-2-3 şeklinde izlemiş sayılabilirim ama aklımda kalan bir kaç sahneyle beraber 1-2-3-4-5-6 sıralamasını takip edince bayağı güzel oldu.

sozluk.sourtimes.org

kendi deneyiyim ise çekildiği sırayla, 456123 diyor. bi arkadaşta 123 diye başlamayı denedim. adam bu muymuş lan dedi haklı olarak. jar jar binks'ler gungan'lar, pod yarışları, abidik gubidik komik şirin karakterlerle bi çocuk filmi ilk iki episode. ha izleyici sinema ehliyse ep.4 ve belki 5'ten sonra 1, 2, 3 izletilebilir. return of the jedi sona saklanabilir.

ben olaya şöyle bir çözüm getirdim:
3 güne yayılmak üzere 1-2-3-4-5-6-1-2-3 şeklinde en güzeli :D

önce konuyu kavrıyorsun, olayların gelişimini ve sonucunu idrak ediyorsun, sonra bir kez daha gözünü şenlendiriyorsun, ehuheheh..

4-5-6-1-2-3 olarak izlemezsen hiç bir şey anlaşılmaz. yani episode 1 i izlerken senin hikaye hakkında çok şey bildiğini kabul edip hikayeyi anlatmıyo.

hatta en iyisi için 4-5-6-1-2-3 yaptıktan sonra 4-5-6 yapmanı tavsiye ederim, ama sakın 1-2-3-4-5-6 diye başlama.

(bkz: waking life). senaryosu filan da dolanıyo ortalarda. çıktısını al oku, çözümle. öyle bişey.

benim için, magnolia. herkeste aynı etkiyi yaratmayabilir.

bu istediğin tarzda filmlerin başta gelen yönetmeni ingmar bergmandır. hatta en önde gelen film de the seventh sealdir bana kalırsa. hatta orijinal adıyla det sjunde inseglet. eski bi filmdir ve sıkılabilirsin belki ama böyle bi film istiyorsan bence kesin denemelisin.

ayrıca bu konuda bence kitap okumak film izlemekten daha faydalı olacaktır.

valla benim de aklıma direkt dekaloglar geldi ama, dine kitaba girmesin demişsin, o biraz problem yaratıyor.

@cutterfly: evet din-kitap işleri ister yersin, ister yeğsin ilgimi çekmiyor.
bunun dışında waking life'dan indirmeye başladım. bu türde hiç film izlemediğim için hepsini sömüreceğim.

orson welles - the lady from shanghai
alain resnais - hiroshima mon amour
goddard - a bout de souffle
antonioni - la notte

a bout de souffle de giriyorsa buraya -ki ben pek emin değilim- 2001: a space odyssey çok rahat girer buraya diyerek bunu da yazmış oluyorum.

vanilla sky ?

(bkz: contact)

contact ve vanilla sky'ı izlemiştim. contact biraz din temelliydi sanki, vanilla sky'da daha çok psikolojiye odaklıydı hatırladığım kadarıyla. e madem yazılacak donnie darko'yu da ekleyelim.

Surdan da ilginc seyler bulursun belki:
www.imdb.com

david lynch filmleri bir de

@psyche. a bout de souffle sinemada varoluşçuluğun örneklerinde bir tanesi olduğu için tavsiye ettim.

bu arada "felsefik" değil, "felsefî" :)

felsefi hatta psikolojik açıdan kafanı yormak için david lynch'in lost highway ve mulholland drive'ından ötesi yok sanırım.

ayrıca marc caro ve jean pierre jeunet'in la cite des enfants perdus ve delicatessen'ini önerebilirim.

bir de terry gilliam'ın brazil ve david cronenberg'ün eXistenZ filmlerini tavsiye edebilirim.

bilmem aradığınızı karşılar mı bunlar ama?

a bout de souffle'ye kuşkuyla yaklaşmam gibi lynch ve caro filmlerine de aynı şekilde yaklaşıyorum bana sorarsan. evet bu yönetmenlerin kafa bulandıran, garip, psikolojik filmleri(o da ne demekse) var ama gerçekten istediğin hayatı sorgulayan film filansa bence bu yönetmenlerin filmlerinde onlardan yok. kötü demiyorum ama yanlış anlaşılmasın. bence bunları da izlemelisin kesinlikle. gayet severek izlediğim filmlerdi. ama ben ısrarla sana bergman diyorum. ben de senelerin yönetmeni sinema eleştirmeniymiş gibi konuşuyorum da bunların çoğunu izlediğim için ve film konsunda hassas olduğum için ve bu aradığın tarzda filmleri sevdiğim için ve seni yanlış yönlendirmemek için yazıyorum bunları. valla bak:p

ama kafam boş durmasınsa amaç bahsedilen lynch filmleri uygundur evet:)

man from earth var yenilerden. waking life'ın yönetmeninin "a scanner darkly" diye filmi var daha akıcı senaryosu olan.

jack london un deniz kurdu romanının michael curtiz li uyarlamasını izle derim. aslında kitabını oku derim ama illa film olsun diyorsan ona bişey demem.
eski bir film ama sanırım nette bulabilirsin.

movies.nytimes.com

www.imdb.com

contact din temelli değil.

6 - cast away?

1.
school of rock
road trip
knocked up
forgetting sarah marshall

aşk filmlerine bir adet:
- the notebook
- sweet november

80' ler ruhu:
- the basketball diaries
- the pianist

kahramanın yalnız oldugu filmler:
- rambo ;)
- yakın zamanda gösterimde olan will smith filmi hancock değil de diğeri, adını anımsayamadım, will smith' in listesinden bulunabilir imdb' den.

6 .

Shanti
en.wikipedia.org(film)

Yaadein
www.imdb.com

Dernière lettre, La
www.imdb.com

Sleep
www.imdb.com

1- Porky's
2- the skeleton key (southern teması)
millon dollar hotel
sleuth
3- million dollar hotel
sleuth
4- garden state
5- crank

gençlik filmi: superbad ("gençlik filmi" sayılmaz belki tam ama seveceğin ayarda)

80ler ruhuyla bağıran filmler: bu listedekilerin hepsi:
www.wanderlist.com

gerçekçi aşk filmi:
(ana tema aşk değil ama)in bruges,
once

kahramanın yalnız olduğu filmler
(sevmezsin bence ama aradığın kıstaslara göre) dirty harry serisi

2.

resident evil: extinction

silent hill

dostum 4 numara kesinlikle "a clockwork orange"

hatta çekildiği mekan da belli değil :)

1) (bkz: dangerous minds)

2) (bkz: identity)
(bkz: vacancy)
(bkz: see no evil)
(bkz: lions gate films)

3) (bkz: studio 54)

4) (bkz: delicatessen)

5) (bkz: gönül yarası)

6) (bkz: judge dredd)

6.

benim yazdiklarim gayet arsivlik ve guiness'e rekorlarina girmis fimler, maksat bilgi olsun, maksat baslik renklensin;)

ayrica:
(git: 36245)

ermanen : yanlis anlama, sadece ben hint filmlerini sevmiyorum. bu konuda bagnaz sayilirim :)

hatta ilk tercihim amerikan yapimi olmasidir. kucuklukten beri oyle alismis bunye.

yoo yanlis anlamadim, bilgi olsun diye soyledim sadece.. Ayrica favorilerime ekledim bu soruyu..

5.
chungking express
days of being wild

5 icin in the mood for love'i tek gecerim.

4: ulak, delicatessen ve kayıp şehrin çocukları

disco pigs..tek tercihim

1/ (bkz: Pretty Persuasion)

su an icin benim bildigim myair var sadece milanoya gidiyor turkiyeden 2 ay sonraya vergiler haric 5 euroya bulunabiliyor.. vergilerler gidis donus 60 euroyami ne geliyor
onun disinda momondo yada edreamsi kullanabilirsiniz

expedia.com
travelocity.com

thyede bak yinede bayagi iyi kampanyalari oluyor bi ara abd gidis donus 500 kusurdu

skyscanner

kayak.com ve orbitz.com adreslerinden bakabilirsin

madrid gidiş dönüş 491 ytl'ye buldum thy.. cidden iyi kampanyalar oluyor.

sabahtan beri uçak biletleri ile cebelleştiğim için rahatlıkla söyleyebilirim ki, THY'nın denk getirebilirseniz çok iyi fiyatları var. gideceğiniz ülkeye istediğiniz şehre pahalı geliyorsa o ülkeye en uygun şekilde mesela THY ile gidip, ülkenin yerel havayollarndan biriyle de devam edebilirsiniz. o şekilde de bayağı ucuza geliyor.

daha acilmadi kii acilmadi kii

2010'da açılacakmış.

2 sene sonra Çukurcuma da açılacak deniyor.

celil oker'in kitaplarını tavsiye ederim.

(bkz: cenk kayakuş) - (bkz: av)

jeffery deaver'in tas maymunu gayet guzel ve heyecanli. bir de nicci french'in memory game kitabi var, o da iyidir.

Oya Baydar - Sıcak Külleri Kaldı (sürükleyiciydi diye hatırlıyorum)

David Morrell - Taşların Kardeşliği (elinde olan varsa mesaj atsın hatta)

robin cook - vector

adam fawer - olasılıksız

Jean Paul Sartre - Akil Cagi ( Ozgurluk Yollari uclemesinin ilk kitabi)

belli bir konu var denilemez, ama bir kac kisinin 3 gunluk hayatlarinda, daha dogrusu matthieu DeLarue da bir seyler buluyor insan)

olasılıksız pek iyidir bu konuda, okumadıysan tabii..

AMAT

tess gerritsen teyzenin dedektif rizolli maceraları vardır, lawrence block un da bernie rhodenbarr hikayeleri iyidir.

(bkz: frederic beigbeder)

eğer lost seviyorsanız ve izliyorsanız
watership tepesi diye bir kitap var. lost'a esin kaynağı olduğu söyleniyor.

trevanian - shibumi

agatha christie serisi

sidney sheldon'i hayatinda hic kitap okumayan kuzenim bile cok sevdi iki gunde bitirdi, edebi kitaplar degil ama, bildigin boyle sonunda ne olacak kiz kurtulacak mi, o mektuplari kim gonderiyor tarzi, bence guzel yine de, insan arada bir suru tuhaf sey ogreniyor

sabahattin ali kitapları bir solukta okunur.
sezgin kaymaz'ınkileri de siddetle tavsiye ederim.

dansitometre di mi

hastane ortamında bilmem de kemik ölçen tartılar var üzerine çıkıosun kaç kilo kemiğin var sölüor
1 lira

o 1 liraya çalışan aletler kiloya oranlayarak buluyor. yoksa nereden bilsin hamuğagodumun aleti sadece ayakla basınca kemiğin ağırlığını.

kemik ölçümü dediğiniz şey eğer kilo için olan değil de yaş için olansa şöyle yapılır; yanlış hatırlamıyorsam belli röntgenler çekiliyor, alt kol, dişler hatırladıklarım arasında. bunlara göre kemiği ölçüp yaş tespiti yapılıyor. röntgenle yani.

dansitometre evet, ama bu vucutta kac kilo kemik var ya da kemik kac yasinda onu olcmek icin yapilmiyor. amac, kemik yogunlugu olcmek. 20-40 dk suren bir islem ve benim merak ettigim vucuda isin verilip verilmedigi, kontrstli tomografide oldugu gibi kimyasal zerk edilip edilmedigi vs.

sintigrafi var bi de onda gayet sivi zerkediliyor ama bahsettigin sey mi emin degilim.

en.wikipedia.org

1.bim de gordum bi kac gun once o pil kutularından.bi pil firması yapmıs sanırım.eksi piller buraya diye yazıyodu..
2.ben bi ara anneme veriyodum o paraları.cok vardı bendede.annemde gitti kına gecelerınde gelinin başına atıyodu(bizim buralarda adettir)..cocuklarda sevınıyodu ilk once aa ne kadar para atılıyo toplayalım diye.sonra tabi eski para oldugunu anlayınca onlarda tekrardan gelinin basına atıyodu :D

@isott: annen ister mi peki? gondereyim mi sana? hem bunlar kucuk gelinin kafasini yarmaz :P

yüz elli milyon tane ülkenin bir dolu parası bende de var. en son sözlükten bir arkadaş bişiy robindi ilgileniyordu ne yazık ki benim kafamı kaşıyacak vaktim olmayan bir zamana denk geldiğinden kendisine veremedim. siz bir deneyin isterseniz.

@ darknum: bahsettigin kisi robinbook olmali. evet ona baska bi seyler daha vermek istiyorum, arada onlari da bir sorayim.
not: hibe etmek istersen bi arkadasimin oglu para koleksiyonu yapiyor. ona verebilirim. bendekiler turk parasi, onun isine yaramaz.

ben pilleri biriktiriyorum. bazen çevrecilerin düzenledikleri en çok pil getirene şu kadar ödül diye duyurduklarını biliyorum... o yüzden her yerden pil toplarım ben ev kimyasal atık deposu gibi oldu orası ayrı bir zararı dokunur mu diye soru içinde soru sorasım geldi!

carrefour'larda da oluyor atik pil kutulari

1. (git: 11603)

www.imdb.com
arayan bulur derler, yazın bulun.

geleceğe dönüş: )?

komedi filmi blast from the past

planet of the apes (tüm serisi)
the island of dr moreau
12 monkeys
time machine
the jacket
the butterfly effect

Eğer dizi de düşünürsen Quantum Leap öneririm zamanla yolculuk için, evrim içinse malum Heroes...

tam istediğini karşılayacak mı bilmiyorum ama benden de bunlar çıktı;

k-pax (zamanda yolculuk yok gibi)
the thirteenth floor (zamanda yolculuk gibi bişey var ama evrimde kararsızım.)
a.i. (artificial intelligence) (zamanda yolculuk yok)
contact
war of the worlds
the one (evrim yok)

son ikisini önermiyorum ama belki konuyla alakalı olur diye koydum. war of worlds de filmin sonuna doğru evrim ile alakalı açıklama yapılmıştı.

referanslarınla pek uyuşmadığını da söyleyebilirim.

event horizon

(bkz: #10474349)

next

bu tarz durumlarda en garanti yol eğitim üzerinden gitmekdir. bir kere oraya gidince bir şirkete girip çalışma vizesi almak bir süre sonra green card almak ardından da 5 yıl sonra vatandaşlığa başvurmak amerika için çok yaygın ve güvenilir bir sistem. ancak doğrudan oturma ve çalışma izni alabilmek için yani buradan doğrudan gidebilmek için onların tabiriyle "exceptional" birisi olmanız lazım. kimse kolay kolay yüzünü görmediği adama iş vermiyor çünkü.
kanada için durum nedir bilemem.

www.kanadainfo.com buradan bilgi edinebilirsin.

kanada için şirketle başvurmaya gerek yok diye biliyorum. süreç çok basitmiş. velakin nedense çok uzun sürüyormuş. ben diyim 3 sen de 5-6 sene.

başka yollar olsa da kanada parası olanı çok rahat vatandaş olarak alıyor diye biliyorum. o kadar çok toprak ve o kadar az insan olunca mantıklı bi politika.(paradan kasıt en az 200.000 usd kadar diye düşünüyorum.)

amerika icin bisey diyemicem ama ben de su dönem kanada icin baya bi hevesliyim, arastırıyorum, bildiklerimi de paylasıyım.
simdi kanada'da yasayan, vatandaslık almıs tanıdıklarımdan da ögrendigim kadarıyla, kanada cok rahat göcmen alıyor diye biliyorum. pek bir zorluk cıkarmıyolar, sahip olmanı istedikleri parada yüzlerce bin kanada doları degil aslında, göcmenlik sitesinde tam miktarı yazıyor. bununla birlikte cok enteresan, 3 aylık turist vizesi alıp kanada da göcmenlige basvurmus, kabul edilmis, su an toronto üni. de okuyan bi arkadasım da var, okul masrafınıda devlet karsılıyo kaldı ki henüz yarı vatandas.

baska bi güzellikte, kanada da yapılacak olan stajlar. eger bir sirketle irtibata gecip stajını garantilersen ve orda da basarı gösterirsen, firma "bu kız/erkek bizim isimize yarıyo ve kanada da kalmasını istiyoruz" tarzı bir izin cıkarıyor sana, üstüne de master masraflarını ( eger master yapmak istersen ) kendi karsılıyor. bu sekilde yasayan bir arkadasım da var.

gerci yine de en dogru bilgiyi konsolosluktan alabilecegimizi düsünüyorum. bence bir gününü ayırıp gitsen fena olmaz. aynı zamanda advis/alternatif/vb.. yerlere de danısabilirsin.

koy cebine 150 bin kanada dolarını. al landed (oturma iznini) 3 sene yaşa vatandaş ol sonra. 150 bin dolarla şehre giriş yapıyorsun tabi bir yere ödemiyorsun. çalışma mevzuuna gelince, bi süre orda yaşadıgımdan biliyorum bu tarz işlerde hem süper deneyim hem de kanada veya dengi bir ülkenin üniversite eğitimi arıyorlar. kısaca şansına kalmış ama kolejlere vesaire gidip ingilizce de iyiyse iş bulman mümkün. toronto.craigslist.org elin ayağın olacaktır, olmalıdır.

yanlis bilmiyorsam 10,000 dolar gibi cok ucuk olmayan bir parayla kanada'da oturma izni aliniyor ama adamlarin bunu bu kadar kolay tutmasinin nedeni hayatin nispeten oldukca pahali olmasi ve is bulmanin vatandas degilken kalifiye eleman degilseniz cok zor olmasi. yani cogu insan 10,000 dolari bulup bulusturup bir sekilde geliyor, bir kac ay icinde parasi suyu cekince de geri donmek zorunda kaliyor, o getirdigi para da ulke ekonomisinin yanina kar kaliyor.

küçük kara balık - samed behrengi

Seçtiğiniz nicki romanına kahraman yapmış yazarın tüm kitapları:))) Bitirmeden bırakmazdım o yaşlarda.

küçük prens, küçük prens, küçük prens


(bkz: le petit prince)

çocuk kalbi. böf.

(bkz: jonathan livingston seagull)
(bkz: jonathan livingston)

Düzenleme: Reeper redeemer'ın dediği gibi Martı imiş kitabın adı; )

hiroşima çocukları

ayrıca şiir kitabı düşünürsen, fazıl hüsnü dağlarca, kuş ayak

colonizer türkçe çevirileri martı adı altında satılıyor o kitabın

yaramaz kızlar serisi vardı biz o yaştayken, yani çok eskiden. bayılırdım. yakın zamanda da gördüm sanki bir kitapçıda.

küçük kadınlar, küçük erkekler, gümüş patenler, demiryolu çocukları...

pal sokagi cocuklari

jules verne,çok severdim o yaşlarda hala saklıyorum. gültendayıoğlu'nun bilimkurgu tadında çocuk kitapları var,ölümsüz ece hala favorilerimdendir. bi de mutlaka küçük kadınlar.

yan cevap:
çok fazla tapusu ve trilyonları olan birine de 10 yıllık vermişlerdi. (gördüm)
yani standart bir uygulama olabilir. gözü tuttuysa direk 10 yıl veriyorlar sanırım.
ancak aynı durum ilk başta öğrenci vizesi ile başvuranlara değilde o öğrenciyi 10 gün gidip göreyim diyenlere oluyor niyeyse.

ben gidip başvurduğumda red aldım
adalet mi lan bu?


yok mu amerikan konsolosluğunda tanıdık derim o zaman

Adamlarin verme kriteri aslinda oldukca basit, sizin Turkiye'ye geri donmeniz icin gecerli bir sebeb istiyorlar. Is yeri olur, calisiyor olabilirsiniz, ogrenci olabilirsiniz, ya da en temizi aileniz turkiye'de olabilir. Tabii bu 10 yillik vize gidip orada 10 sene kalacaginiz anlamina gelmiyor. Bir giriste en fazla 6 ay kalabiliyorsunuz ki bunu giriste gorevli adam tayin ediyor. Niye geldin ne kadar kalcan diyor, dersen 1 hafta tatile geldim o zaman muhtemelen size 3 aylik kalma hakki veriyor. 3 ay ya da daha fazla derseniz, hmm cok uzun falan diye sizi biraz sorgulayabilir ama ikna ederseniz 6 aylik vericektir muhtemelen.

Ayrica bu 10 senelikler turist vizesidir ve hic bir hak icermez. Ama ogrenci vizelerinde belli kosullarda calisma hakki soz konusudur. Ya da direk asistansinizdir. Bu babda bu vizeleri okul suresince yeticek seklinde verirler.

Genel kanim bu.

evet 10 yılın tamamı kalma degildir, banada 3 aylık şengen verdiler sadece 1 ay kalınabiliyordu. yine de oha be kardeşim 10 yıl ne demek ya insanın kendi ulkesi olsa vermez :)

abd verdimi tam veriyor. benim iki arkadaşımdan birine 5 diğerine 10 yıllık vize verildi. (1 ay için istedikleri halde) Adamlar zaten sizin kalıcı olarak kalmak istemediğinize kanaat getirirse bir kere de hallediyorlar vize işini.

amerika'nin turkiye ile olan diplomatik iliskileri vs vs nedeniyle verilen turist vizesi on yillik verilir. standardi budur. ne kadar kalmak icin vize istediginin bir onemi yok, zaten daha once de deginildigi gibi porttan gecerken adam niye geldin diye sorup arzusuna gore 1/3/6 aylik kalma izni veriyor sana. sonunda ulkene donmek zorundasin. gidp iki gun sonra gelebilrisin tabi:)

valla o vizenin önemi yok. kapıda almıyoruz kardeşim diyebiliyorlar. gerisin geri dönebiliyorsun. hatta babamla bu konuda iddaya girmiştik. haklı çıktı.

(tam hatirlayamami$ olsam da) how high olabilir mi ?

hayir. benim gordugum kadariyla zaten icip dagitan kolej ogrencisi temali bir komediden ziyade inceden sistem elestirisi geciren biraz daha dusundurmeye yonelik bir filmdi. bir de cekimler beni yanilmis olabilir ama film daha cok 70lerde 80lerde cekilmise benziyordu.

ne bu şimdi?

www.onkoloji.gov.tr

www.onkoloji.hacettepe.edu.tr

boyle bir haber almak buyuk yikinti oluyor insan caresizlikten ne yapacagini sasiriyor bu nedenle her duydugu seyi bir umut denemek istiyor ama narin icini cikar cekirdegini kaynat, dereotu kokunu balla ez on gun beklet turu tavsiyeleri kesinlikle doktorla konusmadan uygulamayin,dogal seyler bunlar ne zarari olur diye dusunmeyin, bazi kanser turlerinde (tip uzmani olmadigim icin daha spesifik olamiyorum) bazi vitaminlerin normalden fazla alimi hastadan cok kanser hucrelerinin isine yariyor.
umudunuzu kaybetmeyin, moral cok onemli. artik kansere tedavisi uzun suren ama tedavisi olan bir hastalik olarak bakiliyor cogu zaman.
acil sifalar.

Geçmiş olsun ve kolay gelsin. 6 ay önce anneannemi benzer bir hastalıktan kaybettim. Onu 6 yıl boyunca götürmediğimiz dr/hastane kalmadı. Sonuçta bir dr. olarak anladım ki yaptıklarımız hiç bir işe yaramamış. Küçücük bir umut dahi yokken(hastamız da bunu biliyordu)son yıllarını zehir ettik kendisine. Hala her aklıma geldiğinde kendisine milyonlarca özür diliyorum. Keşke o soğuk hastane koridorları yerine çok özlediği zeytin bahçelerine götürseydik. Günde 30 tablet ilaçtan daha faydalı olurdu her halde.
Senin derdine gelince,küçük hücrelinin pek cerrahi tedavi şansı yok. Hatta malpraktis sayılıyor(yalnızca evre-1 de yapılabilir diyor kitaplar). Yapılacak şey gayet net. Alacağı kemoterapi üç aşağı beş yukarı dünyanın her yerinde aynı.Boşu boşuna dr. peşinde sürünmeyin.Hastayı hastanelerden, hasta insanlardan uzak tutun.Yalnızca tek hastane/dr.a gidip tek tedavi rejimi uygulayın. Diğer hastaların hikayelerine aldanıp dr. değiştirmeyin. Kemoterapi almadığı zamanlar hastayı şehirden uzaklaştırın. Hatta ülkeyi gezdirin. Kendisi nereyi görmek, ne yapmak, ne yemek, kimleri görmek istiyorsa isteklerini gerçekleştirin.
Ben bunları yapamadım. Anneannem hastane köşelerinde depresyona girdi. Yılbaşında ne istiyorsun diye sorduğumuzda ''artık ölmek istiyorum'' dedi. 2 gün sonra da yoğun bakıma kaldırdık ve bir daha oradan çıkamadı.
ELİNİZDE FIRSAT VARKEN HASTANIZIN MUTLU OLMASINI SAĞLAYIN.

ankara onkoloji'de (onkoloji.gov.tr) onkoloji bölümü yok. hacettepe numune sanırım asıl hastahane.

durust olmam gerekirse gidisat iyi degil. hic iyi degil..

herkese teşekkürler.

@kroc_with_a_k
sanırım haklısın. ben de öyle düşündüm.
kemoterapinin yıpratıcı bir süreç olduğu anlaşılıyor.

kemoterapiye hiç başlanılmasa yaşam konforu ne şekilde etkilenir? bunu araştırmalıyım.

Annem de meme kanseriydi, birini aldılar kurtuldu. Sizinkiyle alakasız ama isterseniz [email protected] a msninizi yazın msnden konuşalım.

Ayrıca geçmiş olsun.

@colonizer
iyi niyetiniz ve yardımseverliğiniz için çok teşekkür ederim.

cogul kullanmalisiniz, geldiler.

ama ne bileyim hani "kim geldi? Norveçli balıkçılar geldi" bana daha mantıklı geliyor. Bir yandan da cümlenin doğrusu "kimler geldi? Norveçli balıkçılar" gibi geliyor. Of kafam karıştı peki tamam siz küfürlerinizi yazmaya başlamadan yazımı yazıyorum çoğul eki kullanarak :) Zaten cümle de ne biçim bir cümle.

özne çoğulsa yüklem de öyle olmalı.

ör:

özneler çoğullarsa, yüklemler de öyle olmalılar.

karadeniz büyük yazılmaz mı?

güzel bir noktaya değindin Arwear.

ikisi de dogru; ancak madem amac turkce'yi guzel kullanmak karadeniz'in k'si buyutulur, buyultulmez. turkce'de buyutmek ve kucultmek seklinde iki sozcuk vardir ancak buyultmek diye bir sozcuk yoktur.

tdk da şöyle demiş:
"Cümlede özne ile yüklem arasında her zaman teklik-çokluk bakımından uygunluk aranmaz."

bunun üzerine söz söylemeye gerek yok. cümleniz "Norveçli balıkçılar Karadeniz sularına geldi" şeklinde doğru. "geldiler" olsaydı da yine doğru olacaktı olarak yorumluyorum kuralı.

(tamamen zıt şeylerden bahseden cevapları işaretlemişsiniz.)

buna göre günlük dilde ve doğrusunu yapmak istediğimizde "geldi"yi
kendince herşeyi bilen insanların yanında ise "geldiler"i kullanırsak problem çıkmaz.

yahu normal bir şekilde bir şey sordum gidip büyütme olayına taktınız :) ne diyim siz de haklısınız tabi (karşı çıkmıyorum bu arada yanlış anlamayın)

@can c

evet kasten işaretledim öyle. çünkü cevap doğru olsun olmasın benim soruma yönelik bir cevap olduğu için işaretlemeyi uygun buluyorum.

bazı arkadaşlar olayı Türkçe dil bilgisi testi haline getirdi. Sanki ben kesinlikle hata yapmam demişim gibi tek tek mesajımdaki hataları arıyorlar :)

aslında "her şey" konusu da tartışılır.
örneğin (bence)

odada bulunan her şey beyazdı.
herşey canımı sıkıyor.

yine de bana kalsa tüm durumlar için bitişik hale getirirdim.

yıllar sonra gelen cevap: can see doğru söylemiş işte ne var alınacak. hem sana değil la traviata'ya söylemiş

şimdi anladım gibi de çevirmesi zor geldi :) neyin şeysi bu merak ettim bi de ortada bi yerde arada virgül olması gerekmiyor mu bir sürü? anlam karmaşası yaratabilir.

bir yerde kullanmak için mi çeviri istiyorsun yoksa kısaca anlatayım mı :) bu arada virgülleri koymamışsın manufacturing mining processing distribution testing sanki işleme çıkarma işleminin dağıtımının test edilmesi gibi bir şey oluyor :)

bu police (ya da plan) dogrudan ya da dolayli olarak silis ya da kuvarsin uretimi, (maden olarak) cikarilmasi, islenmesi, dagitimi, test edilmesi,duzeltilmesi, tasinmasi, depolanmasi, elden cikarilmasi, satisi, kullanimi ve kullanim esnasinda kuvars ve silise ya da bunlari iceren herhangi bir urun ya da maddeye maruz kalinmasi sonucu ortaya cikabilecek herhangi bir zararin sorumlulugunu, adi gecen kullanimlardan once boylesi bir kayba neden olabilecek baska faktorlerin var olusuna ve kullanim sonrasi olusabilecek diger faktorlere bakmaksizin ortaya cikabilecek herhangi bir sorumluk dahil olmak uzere reddeder.

baya kastim:)sozdizimi bakimindan %100 sadik bir ceviri olmasa da diger yonlerden arkasindayim.

saolun millet. çok teşekkürler. terazilere tıkladım.

sirketiniz sizi sigorta yaptiriyor mu yaptirmiyorsa niye yaptirmiyor bir ogrenin. saglik sartlariniz ne olursa olsun parasini verdiginiz muddetce sizi sigortalamak zorunda ozel sirketler, aksi halde disability yuzunden ayrimcilik yapmis oluyorlar, primler biraz tuzlu olabilir, hic bir saglik problemi olmayan insanlar icin bile yillik 3000-4000 dolardan basliyor primler, ve ilac kan testi doktor ziyaretleri icin yuzde odemeniz gerekiyor. ustelik bu yuzdeler turkiye ile kiyaslanmayacak kadar pahali. siz coverage'i mumkun oldugunca genis bir servis satin alin kendiniz alacaksaniz, yoksa beklenmedik bir durumda onbinlerce dolar odemeniz isten degil. internetten health insurance diye aratin, sirketlerin ucretsiz danisma hatlarina telefon edin, durumunuzu acilayin, size en iyi onlar yardimci olur.
sevgiler.

Uluslararasi buyuk bir sirkette calisiyorsunuz gibi gozukuyor. Sirketini buyuk ihtimalle birden cok sigorta secenegi sunuyordur. Bunlari ogrenmeniz lazim.

Genelde olay soyle oluyor: sirket degisik seviyelerde servis sunan birkac buyuk sigorta ile anlasiyor. Sirket her calisani icin biraz para oduyor ve bu sayede calisanlarina daha ucuza (ucuza degil) saglik sigortasi sagliyor.

Birden cok sigorta seceneginiz oldugunda ucuz olanlari sadece kendi hastanelerinde, anlasmali doktorlarinda oldugunuz tedavileri oduyor (olum/kalim seklindeki acil durumlar haric). Daha pahali secenekler ise size gittikce daha cok istediginiz yerde tedavi olma imkani sagliyor.

Tabi bunun disinda da bayagi farklari var ama simdi hepsi aklima gelmiyor. Yapmaniz gereken, insan kaynaklarindan sigorta secimi ile ilgili bilgi dokumanlarini istemek. Bunlari iyice okumaniz lazim. Sizin durumunuzda olan biri icin, daha pahali olan sigortayi alip daha kaliteli servise ulasmak en mantiklisi.