amaç sadece birtakım görüşmelerde resmiyetse şahıs firması kurun. firmadır yani sonuçta fatura kesilebilir. bilmemne bilmemnecilik diyebilirsiniz. limited mimited kapatması bile çok zor işler. kaldı ki şahıs firması olarak ofis de açabilirsiniz. tek sıkıntı com.tr alan adı almak isterseniz marka tescili istiyorlar onu da sallayın. hem ucuz hem iyidir şahıs şirketi.

limited ve anonimden önce ne iş yapacağınıza, ne boyutta olacağına, buna göre de şahıs işletmesi mi, yoksa şirket mi kurmanız gerektiğine karar vermelisiniz.

değil. istediğin yeri seçmek ücretli. sistem otomatik veriyor, orayı kabul edersen bedava. bir de ufak tüyo: sistem rastgele bir yer vermeden önce söylüyor. "muhtemelen verilecek koltuk" diye. bakın eğer çok sorunlu, istemediğiniz bir yerde checkini tamamlamayın birkaç saat sonra tekrar girin sisteme baştan.

kışlık ayakkabı derken? benim bildiğim takım elbiselerin altına normal kösele ayakkabıların yüksek olanları (bot gibi boğazlımsı) ve altı kösele yerine lastik olanları giyilir. başka da bişey giyilmez. bu modeller de bu sezonda tüm takım elbise mağazalarında ve büyük ayakkabıcılarda bolca vardır. bolca dediğim 6-7 model... zaten çok farklı değil takım elbiselik ayakkabı çeşitleri genel hatlarıyla. ufak detaylar farkediyor onları da alırken şaşı olup seçiyorsun giyince ne sen farkediyorsun ne başkaları :)

sarar ve network'e bak. boyner ve flo'da da vardır bişeyler kesin.

arow'a bakın. takım elbise altına giyilecek şıklıkta kısa erkek botları üretmişler.

ilginç, web sitesinden, aldığımız ayakkabının linkini bulup size göstermek isterdim ancak o ürün yok. sezon ürünüydü oysaki.
siz en yakın arow bayisine gidin, fiyatları da gayet uygun.

Geox iyi ama ortalıkta var mı bilemiyorum. Yalnız sanırım bir miktar da fahiş.

felsefi açıdan; doğadaki her şey düzensizliğe doğru gittiği için, en azından denetleyebileceklerimizi denetleyelim düzeni koruyalım.

yukarıdaki söylediğimle alakasız olarak, belki ilginizi çeker (bkz: panoptikon)

çünkü herkesin etrafında en az bir aptal vardır

kontrolsüz güç, güç değildir.

edit: audit olarak :) pwc de görüşmem var da bu soru gelirse ne diyim diye

neden denetim derken, neden tax değil eksenli düşünün. bir de big four için konuşursak şu tüyoyu da vereyim; orda görüşmeye giren kişinin senden edinmeye çalışacağı izlenim şu olacak: ayda 1500 liraya eşek gibi çalışır mısın? onunçün ne eksiğine oyna ne fazlasına;) kolay gelsin

çok fazla online satış yaptysa hani bana hani bana der devlet. vergi ister yani. ama cezası nedir bilemem. 2. el satışlarda vergi gelcek diye haber çıktıydı ya hani bi ara. aha bunla alakalı o.

işin kötüsü taso satarak para kazandığını nasıl anlatacak :D, karşısındakini ikna etmeye hazırlansın bence

forum.donanimhaber.com

usülsüzlük cezası ksecekler. ürünün tutarı önemli değil önemli olan faturasız satış yapılmış olması 1 tl de olsa 1000 tl de olsa ceza aynı maalesef

görüşmeden sonra sonucu öğrenirsen burdan yazar mısın? sahibinden.com müdavimi biri olarak merak ettim.

ya iyi de o zaman maliyenin önce gittigidiyoru kapatması, ceza kesmesi lazım. sonuçta onlar ben %10umu alırım gerisine karışmam diyememeliler. mesela pasaj.com var bu da satış sitesi ama adamlar açıklama kısmına şunu yazmışlar: Pasaj.com, yalnızca satış işlemi sonunda satıcıdan %10 komisyon almaktadır. %10 komisyon oranının dökümü şöyledir: %3 ila %4 KDV ve Banka kart hizmet bedeli(işlem yapılan bankaya göre değişmektedir) + %6 ila %7 Pasaj.com geliri.

yani yapılan satışın vergisini de %10 komisyonun içinde gösteriyor, "ben aldım sorumluluğu" diyor. gittigidiyor vampir gibi... sonra milleti maliye de çağırır, adliye de çağırır, götürürler merkeze, selam olsun herkese...

hayır efendim, tıpkı dükkan sahibinin dükkandaki ticari faaliyette vergi taahhukukundan sorumlu olmaması gibi, bunun elektronik olanında da satışa vesile olanın satışın belgelendirilmesinden, bu verginin ödenmesinden sorumluluğu bulunmaz.

Ben ürün alıyorum gg'dan, tak çıkıyor içinden faturası.

sıfır, kaçak, ikinci el, o, şu bu... zati sayılmayan her ticarette(*) belge düzenlemek ve vergisini ödemek bir zorunluluktur.

üzgünüm.

edit: gg veya pasaj.com da aldığı komisyon üzerinden size belge göndermiyorsa, o da şikayet konusu olabilir.

-değişmediyse- sözel puan şöyle hesaplanıyordu; türkçe netleri x 0.7 + mat1 netleri x 0.2 + mat2 netleri x 0.1
yani evet, az da olsa matematiğin sözle puana etkisi oluyor.

bu aleste tarih coğrafya falan var mı

facebook'ta cities i've visited gibisinden bir uygulama vardi

google maps

benim 20lik dişin yarısı gömülüydü,ameliyatla çıkardılar.200 lira civarı bişey tutmuştu...dişin içi oyuk demişsiniz,çekerken kırılırsa büyük ihtimal ameliyat gerekir.

Benim oyuk disin arka tarafina daha yakin ve kiriklar da arka tarafta, yani zayif kisimlarda. On kisim dolu biraz, umarim cekmesi icin yeterlidir. Bana yeterli gibi geliyor :d Sana da gecmis olsun bu arada.

bugun 20lik dişimi çektirdim (ameliyat değil) 100 lira.

dişçilerde tutturabildiğine mantığı fena halde işliyor. o yüzden fiyata aldanma git bak gözün tutuyorsa çektirirsin. adam ucuz dediyse ne yapacak bayıltıp tecavüz mü edecek sana. geçen ay mesela eşim 20lik dişini çektirmek için dişçiye gitti. bilmemne ağız estetiği merkezi böyle civcivli bir yer falan. 200 lira nakit çekti bankadan giderken. 30 liraya çekmişler :) olabiliyor yani gayet sorunsuz, profesyonel ve ucuz. hemen işkillenmemek lazım. bu fiyatlar diş çekimi konusunda değişiyor böyle sadece basit bişey çünkü. arkadaşların dediği gibi ameliyat gerekirse fiyat da artacaktır. örneğin dolgu falan 3 aşağı 5 yukarı her yerde aynıdır. işi belli malzemesi belli. ama çekime kimisi "zorlu bir operasyon" olarak bakıyor kimisi "iğne yap asıl çek" diyor ondna sanırım fiyat farkı.

ameliyatlık olma ihtimali gayet var ve az değil ancak görmeden birşey söylenemez (benim görmem birşeyi değiştirmez tabi :) )
şunu hatırlatmak isterim, ameliyatlık birşeyse, çene cerrahına gitmeniz çok daha doğru olacaktır.

sanmam. en azından 1-2 aylık garantiye alıcı sapma payı vardır. ama 15 gün geçir. abartma.

kesin birisi getz tavsiye eder, getz alacağınıza yaris alın derim ben (anladığımdan değil, anlayan arkadaşların bu konuda yorumu hep bu olmuştur)

ford focus hb.

"getz alacağına yaris al" pek mantıklı bir tavsiye değil yalnız. yaris elbette çok daha iyidir de aynı klasman arabalar değil ki bunlar. yaris getze göre pahalıdır. "onun yerine o" tarzı bir seçim yapamazsın. getz parasına alacağın yaris ya daha eski model ya da daha yüksek kilometrede olur.

(bkz: volkswagen polo)
(bkz: peugeot 206)

fiesta aliverin.. 2006 filan..

clio iii hatchback bu fiyata varsa ikinci el alabilirsin. çok ekonomik bir araba, görünümü ve güvenliği de fena değil hani. zaten bu sene yeni kasası çıktı eski kasa fiyatlarını bilmiyorum ama 18000'e bulursan tavsiye ederim.

citroen C1 yada peugeot 107 alabilirsin. hem otomatik hem 2008 model 50.000 km'yi geçmeyen hemde 8.000-20.000TL arasında bulabilirsin sahibinden.com da...

citroen c1
pegueot 107
hyundai i10

başka bakma bile...

bildiğim kadarıyla imha ediliyor. tekrar satıldığını sanmıyorum.

adamın biri uçağa alkol sokmaya çalışmıştı da çöpe atmışlardı...oraya nasıl getirdi bilemiyorum.

imha ediliyorlar.

gümrük memurları tarafından özel olarak kurulmuş çilingir sofralarında imha ediliyorlar.

aynen killerbee'nin dediği gibidir. insanları kandırmayın ulen. imha ediliyormuş. bırakır mı o polisler gümrükçüler bilmemneleer onları imhaya. lıkır lıkır içerler.

gizli kamera yerine normal kamera taktık, bilgin olsun diye tebliğ edilmesi gerek.

bence de gizli olmasın, aldığınız bakıcı da bile bile gelir bu durumdan haberdar olarak

çok ayıp.

bakıcıya söylemişler kamera takacağız diye. kesinlikle kabul etmem, başkasını bulun demiş.

kimsenin kabullenebileceğini zannetmiyorum. daha önce çocuk bakmış ve çocuğuna bakılmış birisi tarafından tavsiye edilen birinin bulunması en mantıklısı bence.

siz bütün gün patronunuz tarafindan kamera ile izlenseniz hos olur muydu sizin icin. en basta insan haklarina aykiri, güvenmediginiz kimseye cocugu emanet etmeyin. birsey yapacaksa kameranin görüntü alamadigi noktada yine yapar ne yapacaksa.

İyi de, kamera olduğunu bilen bir bakıcı, eğer ki kötü niyetli ise, zaten normal davranacaktır. Bir sonraki iş deneyiminde de kötü niyeti devam ederse, bu sefer başka bir çocuğun canı yanacak ve belki de psikolojisi bozulacak.

Birçok örnek gördük haberlerde, gizli kamera sayesinde o bebeklerin nasıl hırpalandığını.

etik midir değil midir bilemem pek umrumda olmaz böyle bi durumda olsam. yaklaşık 2 ay evvel böyle bi olayla karşılaştık. kuzenimin bebek bakması için görevlendirdiği kadın eve erkek arkadaşını alıyomuş. kamerayla değil de ses kayıt cihazı açık bırakılarak öğrenildi bu durum. her türlü önleminizi alın. gizli olmasa da haberdar ederek yerleştirin kamerayı en azından böyle abuk olaylarla karşılaşmak durumunda kalmazsınız.

sonuçta amaç kadının özel hayatını kayda almak değil, kendini savunamayacak ve başına neler geldiğini anlatamayacak bir bebeği korumak. haberlerde görüyoruz bakıcıların ufacık bebeciklere neler yaptığını. referansları ne kadar iyi olursa olsun, evde kimse yokken kadının bebeğe neler yaptığını kim, nasıl bilecek. yeğenimin bakıcısı tüpü açık bırakarak uyutuyormuş mesela çocuğu, tamamen tesadüf eseri ortaya çıktı bu durum.

valla patron beni kamerayla izlese gözleri dolardı heralde.

daha önce bu durumda bulunmayanlar anlamayacaklardır kasmayın.kimsenin alnında yazmıyorya güvenilir veya güvenilmez diye kalıcı zararlar gelmesindense takın gitsin kamerayı söylemenize gerek yok.çünkü söyleseniz bu sefer başka odada yapacak eğer kötü niyeti veya ihmali varsa.bi süre izleyin güvenilir mi diye sonra gönlünüz rahatlarsa çıkarırsınız.yalnız şöyle bir durum varki elbette size karşı olmayan ama garip davranışlar görebilirsiniz her insanda olabileceği gibi bu kayıtları asla saklamayın veya başka birşey için kullanmayın bu sefer size tazminat davası açabilir.

cevap veriyorum. bir arkadaşımın arkadaşı evine kamera koymuş kaydetmiş. bakıcı dövüyormuş malesef. ama eşini bile gizli kamera ile izlemek suç olduğu için polise bildirememişler, kadını kovmakla kalmışlar.

bunun üzerine arkadaşım da kıllandı. çinden bir gizli kamera aldı e-bay üzerinden. eve koydu, izledi, ve allahtan onda böyle birşey olmamış. ama önceki bakıcı ile olanları çevredeki diğer bakıcılar duyduğu için daha bi nizami davranmış olabilirler zamanla tabi.

sonuçta, siz farketmeyebilirsiniz ama o risk hep var. benim çocuğum ise söz konusu olan etiğin ta amk ben ama neyse. siz bakıcıya da bildirip kamera koyabilirsiniz bence...

etik değildir.
suçtur.

kendi evinize her türlü takabilirsiniz, suç değildir ancak amaç bebeği korumak olduğunda kamerayı gizlemek çok saçma. amacınız; bebeğe hiç bir şekilde zarar gelmemesini sağlamak olmalı, zarar gelmesi ve sonra zarar vereni yakalamak değil. gizlemeden takın. ben ve ailemde pek çok insan evimizde kamera kullanırız. bugüne kadar hiç bir çalışanımız bu ayıp ya da kabul etmiyorum vs demedi. kabul etmeyende problem vardır, emin olun. "patronunuz sizi izlese hoş karşılar mısınız" filan diyorlar da... milyonlarca insanın iş yerinde kamera var. restoranlarda, bankalarda, ofislerde. herkes zaten izleniyor, bu ayıp falan değil çünkü orası iş yeriniz. özel hayat ihlali filan yok. kadının evine takmıyorsunuz ki, kendi evinize, kadının işyerine takıyorsunuz.

marketlere takılan kamera ile eve takılan kamera arasında her halükarda fark var bence. markette (tabi kleptomanları/hırsızları yok sayarak, genele konuşuyorum) yapılacaklar belli, zaten üst baş giyinik, ihtiyacımızı alıp ödeyip çıkacaz. ama elxa'nın dediği gibi evde, bebeğe zarar verme amaçlı falan değil, sadece bizden başka kimsenin görmesini istemediğimiz bir şey yapacak olsak her defasında kamera olmayan bir odaya (tuvalete falan) mı kaçıcaz? saatler boyu asker gibi yaşanmaz haliyle :)

nacizane panoptikon diyorum ben, elbette bebek söz konusu, zaten izlenmiyor muyuz her tarafta falan diyerek hakli cikilabilir ama kamera ile izlemek, izlenmek insanlik ayibidir. bu ayiba ortak olmayin bence.

@saatgeceninonikisi; orayı ev olarak düşünmeniz yanlış. ortam ev olabilir ancak orası o kadının iş yeri. ofiste çalışan bir insan olsanız, nasıl başkasının görmesini istemediğiniz bişey yapacağınızda tuvalete vs gidiyorsanız, o kadın da gayet onu yapacak. bu işkence değil, orası işyeri! hepimiz iş yerlerimizde böyle yaşıyoruz. evinde gibi davranmamalı zaten o kadın. işyerinde evinde gibi rahat olamıyor diye o kadına üzülünmez yani olması gereken bu.

şöyle yapılabilir bakıcıyı da ürkütmeden. mesela gerekli yerlere kamerayı koysunlar açık açık. birka. farklı yere de şu sahte kameralar var 15 liraya falan pilli. harekete duyarlı yalandan oynuyo moynuyo ışığı yanıyo. onlardan koysunlar. bakıcıya da evimizde kameralı güvenlik sistemi var derler. böylece hem bakıcı sırf kendisi için konmuş gibi çekinmez hem de işini görür. ne biliyim bi fikir....

gizli kamera ile izlemek etik değil ama bakıcı kamera olduğunu bilirse bence gayet doğal bir durum. bunu kabul eden birisini bulun, sonucta pek cok anaokulunda da var kamera, veliler izleyebiliyorlar cocuklarını istediklerinde.

bugün işyerlerinde dahi telefonlar konuşmaları "güvenlik sebebiyle" kayıt altına alınırken, iş ortamınız kameralarla gözlemlenirken, şirket cep telefonunuzun her türlü ses ve yazılı kayıtları tutulurken, şirket aracınızla her anınız ekranda izlenirken hatta şirket cep telefonunuz da bu yolla takip edilirken bahsi geçen evde kamera ile izlenme olayı da bundan farksızdır.
size tüm bu kayıt işlemleri yazılı olarak tebliğ ediliyorsa ve sizde bu tebligatı alarak, okuyarak kabul etmiş sayılıyorsunuz mahkeme nezdinde dahi.
yani işverenin "bu telefonla yapılan görüşmeler kayıt altına alınıyor" diye telefon üzerine yazı koyması seni uyarması demektir.
buna karşılık sen o yazıya rağmen o telefonda sevgilinle "akşam süperdi, mahvettin beni" muhabbeti yapıyorsanız kendi kendinizi deşifre ediyorsunuz demektir.

kaldı ki bakıcının da bu noktada durumdan haberdar edilmesi birincil şarttır.
anne-baba biz bu kameraları güvenlik maksadıyla koyduk diye belirtmesi gayet yeterlidir etik açıdan.
zaten kameradan endişe duyanla işiniz olmasın. işini doğru yapan insan kamera önünde de yapar, kamerasızken de...

evli değilim, çocuğum da yok ama eğer olsaydı ilk tercihim ailemden birine baktırmak ya da işime evden devam ederek en azından 1,5-2 yaşına gelene kadar kendim bakmak olurdu. sonuçta minicik bir bebeğin en çok ihtiyaç duyduğu kişi annesi, sabırla ve sevgiyle yaklaşacak kişi de yine anne. ancak illa yabancı birine baktırmak zorunda kalsaydım kesinlikle her odaya gizli kamera yerleştirirdim ve bakıcının da bundan haberi olmazdı. etik de zerre kadar umrumda olmazdı. kendi çocuğumun güvenliğinden, ilerideki psikolojisi ve ruhsal gelişiminden daha üstün görmüyorum kabul edilen etik değerleri.

bilimsel veriler ortada; şiddet eğiliminin dışa vurumu -istisnalar olsa da- alınan eğitimle ters orantılı. ülkemizde de yerli bebek bakıcılarının çoğu başka hiçbir iş bulamadığı için bebek bakan ve eğitim düzeyi düşük insanlar. herhangi bir psikolojik değerlendirme testinden geçmiyorlar. nereden bilebilirim bebeğim ağlarken dizi keyfi bozulan bakıcının hıncını benim çocuğumdan çıkarmayacağını? çocuğumu kazara düşürse bile belki bana haber vermeyecek işten atılmamak uğruna ama zamanında fark edemediğim için çocuğumda kalıcı hasarlara sebep olacak. belki mesai saatlerinde çocuğu uyutup kendi de uyuyacak ya da eve yabancı insanları alacak. bebek bakmak o kadar ciddiyet gerektiren bir iş ki, saniyelik boş anınız bile çocuğun hayatına malolabilir. (kendi çocukluğumda da yaşadığım bazı olumsuz şeyler var bu konuda, o yüzden çok çok temkinli yaklaşmak gerek diyorum.)

Bebeğim var, bakıcım var ve kameramda var. Bakıcımın kamera olduğundan haberi de var. Bütün gün oturup ne yaptığını izlemiyorum ama içim rahat olsun diye arada bir bakıyorum. Zaten her şeyden önce Allah'a emanet diye çıkıyorum evden, çünkü her yere kamerada koysan kötü niyetli insan ne yazık ki yapacağını yapar.
Bu arada kameradan ziyade bebeğin davranışları daha iyi bir ipucu olur bakıcının ona nasıl baktığı ile ilgili.

Bir de sonuç olarak ; mevzu 6 aylık savunmasız bir bebekken yemişim etiğini afedersiniz.

Not = bu arada kamerayı kabul etmeyen bakıcıyı da anlamadım. Görüştüğüm her kadına mutlaka sorarım, kamera istemem diyen çıkmadı. Hatta şu an bebeğe bakan ablamız, ben olsam ben de koyarım, istiyorsan her odaya koy demişti. kadının izin vermemesi bana garip geldi.

sevgili snowflakes; senin türkiyedeki yaşam koşullarından haberin var mı acaba ki, para tatlı geliyor diyip, çocuğuna daha iyi bir gelecek sağlayabilmek için çalışmak zorunda kalan bir insana, istifa etsin kendisi baksın diyebiliyorsun. bez, mama, doktor, ilaç, aşı, kıyafet vs artı bir de her ailenin normal kira, elektrik, su, mutfak masrafı tek maaşla, hem de büyük şehirde!! sen şimdi dersin ki imkanları yoksa doğurmasalarmış.

arkadaşımın çok eskiden beri tanıdığı yardımcısı, bebeği olduktan sonra da bebek bakıcıları oldu. güven vs. ye rağmen, mutfak ve salona ( evde bebeğin en çok vakit geçirdiği 2 yer) kamera taktırdılar. internetten online izlenebilenlerden. her özlediğinde açıp seyrediyor. hem özlem gideriyor hem de bebeğinin gününün nasıl geçtiği hk. bilgisi oluyor. ne kadar yiyor, uyuyor vs.
güvenilsin ya da güvenilmesin bu tip durumlarda kamera konmalı.

gizli yapmak suç ve etik değil ama şüphelensem ve çoğu yere hakim, kamera taktırcak maddi gücüm olmasa gizlice yerleştirim. başka bi durumda hayatta yapmam ama böyle bir durumda yaparım. baktım dövüyo vs., adam tutar bir tenhada ben de ablayı dövdürürüm. bu durumda dağdan taze inmiş bir ayı olabilirim ve olmayı da şahsen sorun olarak görmüyorum.

not: kamerayı kabul etmemesi normal bir tepki değil. kolay değil ama bulunur illa iyi bir bakıcı.

- alakasız gibi ama kardeşime yardıma gelen evli kadın, temizliğe gitti evlere manitalarını atıyordu. evet çoğul. saklıycak, gizliycek bir şeyi olmayan insan kameraya şarlamaz mantıken.

bu konuda www.bebekizle.com sitesini ziyaret edin, hem bilgi edinirsiniz hemde çözüm bulabilirsiniz. şu an istanbulda 1000 in üzerinde ailede bu sistem kullanılıyor. Gizli kamera kesinlikle olmamalı , etik dışında burda amaç bakıcının bir şey yapmasını engellemek, gizli kamerayla ancak olanı izlersiniz.

arkadasimda var. 1.6 motor olmasina ragmen yakit tuketimi diger 1.6 motorlu araclara gore biraz daha az, oldukca iyi yani. guzel araba bence.

fiyatı bilmiyorum araba harika

bu zamana kadar niye japon arabası binmemişim diyeceksiniz.

tesadüfen bende civic bakıyordum bugün, şurada size özel bir sıralama yaptırdım. ki ikinci el bunlar. ayrıca oto test de civic elegange için veriler var.
www.sahibinden.com

test için ;

www.arabam.com

muhteşem biliyorum. hatta zevkten dört köşe olarak biniyorum.

düşünmeyin alın derim =)

(bkz: honda civic) başlığındaki 112 ve 113. entryler epey şey anlatıyor.
elegance ı nı 2 senedir kullanıyorum süspansiyonu sert, o yüzden biraz gürültülü oluyor.
yalnız ön koltuğa oturan kişilerin dediği ilk şey "arabanın içi uzay gemisi gibi, ne kadar geniş ve ferah" yakıt ise manuel vites şehir içi 9,5-10lt, şehirler arası 6 lt falan

hocam sen çok yakıyorsun yahu. şehir içi otomatik 10.5 filan yakıyor. şehir dışı 100'le gidersen 6.2-6.5 filan.

doğrudan bir yolu yok. ama maç saatinde kanal açan olur justinde sanırım.

www.justin.tv

sony eurasia uluslarasi garantiye destek vermiyor. kisaca y.disindan alinan hicbir sony urunu eurasia garantisi altinda degil.

Peki ne diyorsunuz almak mantıklı mı? Yoksa Türkiye'den mi almak mantıklı? Burada 160gb slim 450 TL civarı iken Türkiye'de 650 TL civarı, belki daha bile fazla...

hocam ne kadar guven verir bilmem ama simdiye kadar yurtdisindan cekine cekine aldigim hicbir elektronik cihaz ariza vermedi. zaten ps3 de genel olarak cok sik ariza veren veya kronik problemi olan bi urun de degil acikcasi. aradaki fiyat farki size cok geliyorsa alin. bu arada artik jailbreak olayi var ps3ler icin, kopya oyun oynatabiliyorsunuz. zaten boyle bir durum dusunuyorsaniz her sekilde garanti disi kalacak cihaz.

yurtdışından al ve güzelce kullan. böyle şeyleri takma kafana. bişeycik olmaz. 300 lira gibi bir fark var arada. alsan da 1 sene sonra bozulsa o zamanki fiyattan bi daha yurtdışından alsan yine de karda olursun emin ol. türkiyenin elektronik vergileri çekilmez fiyatları doğuruyor, imkanın varken böyle şeyler düşünmen bile saçma. millet 1000 liralık iphone'u bile yurtdışından alıyor mesela garantisiz biçimde. oradan pay biç. sırf garantili olsun diye 1600 vermiyorlar. ayrıca aldığın ürüne tam olarak "garantisiz" demek de yanlış. oldu da bozuldu, belki bi gideni falan bulursun amerikadaki servise yollarsın.

ha şu var tabi eğer sen aşırı pimpirikliysen, böyle ne bileyim cihazlarından minicik bir farklı ses gelince falan hemen servise koşturan biriysen o zaman yaramaz tabi sana. benim ps3'üm yurtdışı mesela. fan sesi olması gerekenden biraz fazla aldığımdan beri. belli ki bişey var. oyun oynarken zaten fan man duyulmuyor. oyundan çıkınca da aleti kapatıyorsun zaten. eee? 6 aydır da bişey olmadığına göre demek ki hayati bir sorun değil dedim salladım gitti. bu gibi bir durumda kafayı yiceksen alma tabi :)

PS3 ler kolay kolay bozulmuyor sorun olmaz. Tanıdığım bir çok kişi yurtdışından PS3 aldı ve gayet sağlam. Fakat şöyle bi şey var. Amerikada satılan PS3 ler amerikaya göre üretiliyor. Amerikada satılan bütün Cd lerin bölge kodu avrupaya göre farklı. Amerikadan aldığın herhangi bi cd yi Avrupada çalıştıramzsın. Eğer sürekli amerikaya gidip gelen birisini tanıyorsan aldır. Sonuçta istediğin oyunu sana yollar. Eğer imkanın varsa Avrupada ki herhangi bi ülkeden al. Türkiyenin bölge kodu avrupayla aynı olduğu için sorun çıkmadan oyun oynarsın. Şahsen ben PS3 ümü almanyadan aldım ve bi kaç oyunu da fransadan almıştım.

ps3 oyunlarında bölge kodu koruması yok. o yüzden aldığın yerin vs'nin önemi pek yok. sadece oyun mesela online oynacaksan o durumda seni amerikadaki servera gönderir filan.

aletin bölge kodu olayı hiç yok. o kod oyunlarda, alet region free.

oyunlar konusunda alet region free, nerden yun alrısan al calıstırır, sadece us den aldıgın oyuna psn europe dan update cekemezsın o olur. ya da ab ulkelerınden aldıgın oyuna us de update cekemezsın. tek sıkıntısı bu. nu da id seysınden yapabilirsin. bi hesap us den bi hesp uk den seklinde.

ps1 dahil aldıgım hic bi ps bozulmus degil. fat kasalarda sarı ısık sorunu grulebılıyordu, slim lerde duymadım okumadım hıc.

niye sizin şirkette sql'de sp yazarken koşturuyorlar mı insanı?
yahu kusura bakma ama sen hep öyle sorular sorardın, şaşırdım şimdi

yok bu başka bişeyle ilgili :)

gidip de at steroidi basacak haliniz yok; bence siz en masum enerji verici + yağ yakıcılardan olan l-carnitine'i kullanın, gnc'de tek tek tüp halinde satılıyorlar 5-6tl'ye. koşudan önce 1500-2000mg yeter de artar bile. aynı zamanda c vitamini de içeriyor. bunun dışında enerji vermesi açısından kahve de yararlı olabilir.

askeri mevzular söz konusu sanırım... ya da o tarz bi'şey...

stephen'ın dediği gibi. carnitine al. en iyisi. normalde 10 dk koşup kesilen adam carnitine ile 40 dk koşuyor. zaten bunun zayıflatma ve yağ yaktıra etkisi de buna bağlı mesela. normalde yapamaycağın kadar spor yaptırıyor. doğrudan enerji vermek yerine de yağlara saldırıyor.

panpa organizasyon

Haylaz Organizasyon

orgy organizasyon
şaka lan..

Vay amk bir kişi bile ciddiye almamış

high-fun (hayvan ) :D

arog

şebeke :)

"iş hayatında astta kalıyorsanız aşk hayatında üste geçin."

"Müdür değil misiniz, alayınız yavş..." Pardon, Recep İvedik söylemişti bunu

Altta kaldım diye yerinme, üste çıktım diye sevinme.
bu da değil sanki :(

"Büyük olmak için hiç kimseye iltifat etmeyeceksin: Hiç kimseyi aldatmayacaksın. Ülke için gerçek amaç ne ise, onu görecek, o hedefe yürüyeceksin. Herkes senin aleyhinde bulunacaktır; herkes seni yolundan çevirmeye çalışacaktır, fakat sen buna karşı direneceksin. Önüne sonsuz engeller de yığacaklardır. Kendini büyük değil, zayıf, araçsız, hiç sayarak, kimseden yardım gelmeyeceğine inanarak bu engelleri aşacaksın. Bundan sonra da sana büyük derlerse, bunu söyleyenlere güleceksin." M.Kemal ATATÜRK

yok bunlar değil. google'da bulamadı.. napsak ki.

"ayaklar baş olursa kıyamet kopar"
onun değil miydi lan yoksa?

söz dedin de aklıma geldi, yazayım.

anlatanın yalancısıyım...

atatürk vefat ettikten seneler sonra bir genelge yayınlanmış. tüm kamu kuruluşları, atamızın kendi alanlarıyla ilgili söylediği bir sözü dairelerine, girişlerine vb. asacak. işte birisi "istikbal göklerdedir" yazıyor birisi "öğretmenler yeni nesil sizin eseriniz olacaktır" yazıyor, birisi "beni türk hekimlerine emanet edin" yazıyor... ulan mezarlık müdürü araştırıyor, soruşturuyor bulamıyor. mezarlıkla ilgili ne söz yazılır? denetimler de başlayacak, yazmazsa zıpçıktılık olacak. neyse yaptırıyor bir tabel asıyor girişe.

daha sonra müfettişler gezmeye başlıyorlar genelgenin uygulanıp uygulanmadığını kontrol etmek için. gün geliyor sıra mezarlık müdürlüğüne geliyor. müfettiş arabayla yaklaşıyor kapıya, iniyor, kafasını kaldırıyor ve o tabelayı görüyor: "benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır."

her sene aynı öngörüleri aynı standartta tutturamazsın bu bir.

iyi bir borsacı olsan enflasyon denen şeyi etmenler arasına sağlıklıca katabilir, bu paradan nasıl daha çok para kazanabileceğini düşünüyor ve dolayısıyla bu soruyu sormuyor olurdun bu da iki. paranın fiyatlar seviyesine oranla değeri gün be gün tükenecek çünkü.

öptm.kib.bye.

-teoride olmaz, bir kiza sararsin o paranin yarisini iki senede onunla yersin. gerci guzel bir iki sene olur, ama sonra kiz seni terkeder.

-pratikte ayda 4.8 yetmez 6 yap onu. : )
-sonra pratikte vergiyi unuttun, su hesapta devlet cok guzel yer sen bakarsin. gelecekteki vergi artislarina karsi bir savunma mekanizman da yok ayrica, paranin bir kismini yurt disinda tutmak gibi..
-enflasyona karsi hic reinvestment yapmadigin icin anaparanin kuculecegini unuttun,
-yine pratikte islem ucretlerini unuttun, anaparayi toplarken birazini da araci kurulus yer yine sen bakarsin, sonraki donemde de hesap isletim ucreti ve stopajlar yer sen yine bakarsin..

onun yerine anaparayi topladiktan sonra %30 gayrimenkul %30 indexborsa(lar) %15 tl %10 fx %15 fixed income takilsan? zaman icinde likid kismin oranlarini degistirmek disinda hic bir durumda panik yapmayip dokunmasan..? (bu durumda kiradan ve fixed income odemelerinden yiyeceksin, istersen gayrimenkulu biraz daha arttirabilirsin likiddeki %25i %10 yaparak, bu sekilde kira gelirin yedigin para, fixed income gelirin ise reinvestment parasi olur, genel olarak da basina bir sey gelmedigi surece geri kalana dokunmazsin. ayrica fixed incomelarin getirileri gelecekte son on seneye yaklasan seviyelerde olacak mi daha belli degil..)

veya "yok kardesim ugrasamam portfolyo takip etmekle, hazir paradan yiyecegim ben" diyorsan ilk 5 sene dedigini yaptiktan sonra bir bes sene daha reinvestment period tarzi daha az olsa da calisip biraz daha ekleyerek devam etsen, sonra da her ay faizin yarisini geri ekleyebilecegin, yani anaparanin kuculme hizini azaltabilecegin bir sekle gelsen? mesela yine bugunun parasi ile 500bin degil de 1.5 milyon tl.. aksi durumda yapabilecegin hic bir sey yok, 10 sene sonra eline her ay 4800tl gecmesi bugun her ay 4800 gecmesi ile ayni degil..

sabit paradan yemenin su sorunu var: bundan 15 sene sonra bir de bakmissin bugunun degeriyle 100 bin dolarin kalmis, panik yapip "para bitiyor" diyorsun, bankayla leverage a giriyorsun 500 bin daha aliyorsun, 600 binin 100bin dolar kaybettigi gun banka krediyi geri cagiriyor ve sen adamlara "abi uc ay daha bekleyin valla toparlayacak" diye gidiyorsun.. o gun karsina "beyefendi daha isletim ucreti ve xxyy vergisi var sene sonunda faturalandiracagimiz" diye geliyorlar.. olacak is mi simdi..

teoride elbette mümkün. science works. 2+2 = 4 hikayesi evet.

fakat pratikte oldukça ütopik. iyi bir borsacı olmak da size matematiksel olarak yazdığınız oranı her sene verme garantisi vermez.
keza "iyi" göreceli bir kavram olup, sizin teorinizi temelden sarsan "güvensiz" bir sözcük.

haliyle teoride olur halde duran durumu, pratikte ütopik hale sokmakta.

eyyorlamam bu kadar.

ben buna benzer bir hesabi, universite den mezun olup calismaya baslayinca yapmistim. olmuyor o isler, kac yasina kadar yasayacagin sorunsali var. ana para enflasyon ile çüke dönecek, 65 yaşında 3 kuruş para ile sağlık sorunlarıyla baş başa kalacaksın. onun yerine bi kac yil daha calisip biraz daha para biriktir. cok saglam 4 adet ev al, ileride masraf cikarmayacak cinsten. kira paralari yeter. bir de yilda 60 bin i nasil biriktirdigini merak ettim.

yılda 60bin kazanıp biriktirebiliyorsan bence çalışmaya devam et. sitiret emekliliği.

arkadaşlar cevaplarınız için çok teşekkür ederim, cevabınızın hakkını alabilmeniz için her cevabı yorumlayayım.

@deeperdown; cümlelerini benim "iyi bir borsacı" olmadığımı belirtmek üzerine seçmişsin. ben iyi bir borsacı olduğumu düşünüyorum, yaklaşık 8 senedir gayet iyi kazandım. %13 ortalaması kazancımın elbette çok altında. %13'ün seçilmesinin sebebi ise amerika endekslerinin 30 senelik ortalama getirisinin %13 olması (en kötü günler dahil). enflasyon denen şeyin gayet iyi farkında olsam da, oturup sağlıklıca hesaplamaların içine katmaya vaktim ne yazık ki yok. neticesinde broker değilim, asıl işim para yönetmek değil, mesaimi işime harcıyorum.

@bunubenyazdim; uzun cevabın için çok teşekkürler.
-karıya kıza ciddi anlamda tokum, zaten evli sayılırım. başka acil durumlar çıkabilir elbette ancak karı-kız bunlardan biri olamaz. hepsini gördüm, hepsini yaşadım.
-aç gözlü bir insan değilim. mütevazi bir evde kirada oturabilirim, yeter ki artık çalışmayayım. 4 binin yeteceğini düşünüyorum ve umuyorum elbette.
-enflasyonu, işlem (aracı kurum) ücretlerini, devlet vergilerini unutmadım; ancak yuvarladım. sorguladığım fikrin temeli esasında. 5 sene olmaz, 6 sene olur; 4800 olmaz 4 bin olur. bu ikisinden birisi bu faktörleri kökten halleder sanıyorum. ayrıca her ay o kadar parayı harcayamayıp hesaba ciddi geri dönüm olacağını ve paranın erimesine de razı olacağımı belirtmek isterim, ben ölürken bir şey bırakmasam da olur. portfolyo tavsiyelerin güzel, inşallah işlerden biraz rahatlayınca uygulamaya çalışmak isterim.

@yoa; yukarıdaki cevaplarda da belirttiğim gibi %13 yuvarlak ve ortalama bir rakam. bir sene %11 olur, diğer sene %13 olur öbür sene %-30 bir sene sonra %50. %13 yeterince anlamlı diye düşünüyorum.

@perkele; gayet mantıklı. 60 bin TL'nin çok para olduğunu düşünmüyorum. eşimle birlikte bir şirkette alt düzey yönetiyiz. ayda yaklaşık 15 bin TL kazanıyoruz iki kişi.

@mordorlu ziya; eyvallah hocu ama çalışıyorsak da bir gün çalışmayabilmek için çalışıyoruz. daha fazlasında gözümüz yok.

tekrar teşekkürler, sevgiler.

gondollar yanaşıyor oraya

turistler için...

kısa zamanda paraya ulaşırsın "eşşek" gibi çalışarak, gece gündüz demeyerek de... "çok para" istemişsin sen. o zaman gözünü karartacan. bahis oynican yüklü. ben bir seferinde babamdan aldığım üniversite harcını (2. öğretim hem de) komple kupona basmıştım. kuponun son maçı da fenerbahçe - sparta prag maçıydı. kadıköyde tribündeydim hatta. pierre attı golünü 1-0 oldu. sonra prag atak yapıyor top direklerin 5 cm yanından falan geçiyor. kalp sıkışıyor, neler neler. aldık parayı ama gitse ne olurdu bilmiyorum.

seninki d eo hesap. böyle çok ve kolay para lazımda oturup 2 gün kafa patlatıcan mesela 3-4 oran veren 3-4 maçlı bir kupon yapıcan. sonra da olan paranı basıcan. ya istiklal ya ölüm.

ama kötü durum tabi. "çok"un ne kadar çok olduğunu bilmiyorum. eşşek gibi çalışarak gece gündüz salak saçma işler yaparak kazanılabilecek kadar çoksa eşşeklik yap, bahis işine girme.

ben eşşek gibi çalışıyorum zaten:( sorun orda ek iş yapmaya vaktim yok yapabileceğim kadarını yapıyorum zaten:) ya @mordorlu ziya iyi demişsin hoş demişsin de çok büyük kumar o ya:) ona cesaret edemeyebilirim ki zaten o kadar byük bahis yapacak kadar bahis geçse elime direk borçlarımı öderim:) 1 milyar gibi bi para kazandıracak bişeyler bulmalıyım. garanti maçlar fln. ya alan olacağını bilsem yapıp yağlı boya satacam. istanbulda olsaydım bikaç entel olmaya çalışan zengin bulup postmodern yapıtlar bunlar fln diye satardım ama küçük bi yerde yaşıyorum o da yemez yani.

150~ lira toplam masrafı (masraf+toplam faiz) ile iş bankasından 1.100 lira bayram kredisi çekebilirsiniz. biliyorum, çok klişe, ama işte hazır para.

hafta sonunu bekle . güzel maçlar var. aman derbilere bulaşma. 3 maç yaz. 1e 2 verse bile bas parayı. çok iyi araştır ama. tv yada gazetelerdeki yorumculara da sakın kanma. şans faktörünü minimuma indir ve oyna. başka çaren de yok gibi.

cok paraya acil ihtiyaci olan bi insanin iddaa oynamasi kadar buyuk bi salaklik olabilir mi acaba.

@kabal yaratıcı çözümlerini bekliyorum...

(bkz: forex)

@kabal PARASI ZATEN YOK BU ADAMIN. YANİ 20-30 TL DAHA YALAN OLSA NOLUR? SONUÇTA O 20-30LA 2 SEFERDE İSTEDİĞİ PARAYA KAVUŞABİLİR.

(git: 191109)

valla porto yedek ağırlıklı kadroyla çıkacak haftasonu benfica maçı var diyolla ama bence

handikaplı porto @ 1.80

güzel bir oran.

hadikaplı psv ve handikaplı sevilla da denenebilir. sevilla biraz sakat. başka bişey bul işte onun yerine beğenmezsen. man.city falan olabülü.

bu paylaşımsal siteler şirketlerde engelli olüyür genelde. soundcloud.com a falan yükleseniz daha işlevsel olur.

kanepe yapabilirsin, yapımları çok kolay.

elma + kaşar + salata

tavsiye ederim

haydari yap. sonra patlıcan salatası yapımı görece zor ama yine de kolay

hazırlamaya uğraşmayın, güzel şarküteri olan marketlerde hepsi var zaten, haydari, acılı ezme, biraz turşu, kavun (mevsimi geçti maalesef), süzme yoğurt falan hep güzel şeyler bunlar.

cacık kesinlikle.

kolay ve lezzetli haydari +1

portakallı kereviz: sogan ortadan kesip halka halka dograncak, 1 portakal 1 limon sıkılcak, bunlar hep tencerede tabi. patates, havuc, kereviz küp küp dograncak, kerevizin iyice yapragından da eklencek. Sonra kaynar su eklencek üzerine, zeytinyağı, tuz ve seker ile 45 dakika pisecek. Havuc pisince olmustur yemek, ha unutmadan üzerine bir tutam dereotu.. Sonra soğumasını bekliyorsunuz. Kıs baslangıc nefis vitamin deposu, cok şık mezedir hem de..

şakşuka

yoğurttan kralı var mı?
rakının amcaoğlu kankası herşeyi yoğurt.
desenli olsun dersen illa rendelenmiş salatadan cacık yap biraz biber falan serpiştir nane kekik desenli olur. ve meyve salatası greyfurt mutlaka olsun harika olur.

fotoblog yapan fotoğrafçılarda ya da daha ucuz olarak fotoblog basabilen tabelacılarda yaptırabilirsin.

bütün ozalitçiler yapar. poster dediğin yağlı (parlak) kağıda kaliteli bir baskı işte.

bozulma olmadan çıkarılabilecke maksimum büyüklüğü de onlar söyler sana.

1,5 katına kadar bastırabilirsin. daha büyük de basılır ama görüntü çöp olur, ayrıca ben de bastıracaktım bundan iyi oldu hazır taranmışı, teşekkürler.

fuarda basılmışı vardı, aldım hemen. baya güzel.

ne ilginç bir anlayış hocam bu. pc seninse sana lazım olduğu anda oturursun başına. sen başında değilsen bırak adamlar istedikleri zaman açsın. bahsettiğin tarz bir uygulama hiç kullandırmamaktan çok daha kıl bi'şey cidden. "patron benim kaçta istersem o saatte kullanırsınız" tribi gibi olur. ya "arkadaşlar benim alım çok kıymetli lütfne kullanmayın" de ya da ilk başta dediğim gibi senin işin yoksa istedikleri saatte açsınlar boşver. eğer amacın onların iyiyliği falansa ne bileyim o saatlerde aslında projelerini falan yapmaları gerekiyor da bilgisayar yüzünden olmuyorsa yine sana düşmez bu işi çözmek hocam kendileri düşünsünler boşver. sen böyle iyi bişey düşünüyo olsan bile "amma kıymetli bilgisayarı varmış götün" cümlesindeki organa dönüşürsün anında :)

çıkmaz iki hafta açık bıraktım. ama hırsıza karşı çok geçerli bi yöntem değil onu söyleyeyim

Lambanın yandığı duy ve ekipmanın üzerinde kullanmanız gereken güç aralığı bulunur. Eğer bunu aşmışsanız günlük kullanımda bu pek fark edilmez ama uzun süreli kullanımda, kabloların kılıfları eriyip olay çıkarabilir.

tatile giderken evin tasarruflu ampullerden olan ışığını 1 ay açık bıraktık geldiğimizde hala yanıyodu bişey yok yani.

led lamba alin? (her turlu renkte mevcut)
benim evdekiler 2 yildir surekli yaniyor. daha bir sey oldugunu gormedim.

eğer hırsıza karşı önlem olarak düşünüyorsanız sürekli random renk değiştiren ve ani geçişler yapan arada kapanan (mesela akşam 5te çalışmaya başlıyor gece 12de kapanıyor) led zamazingolar var. dışarıdan bakıldığında karanlıkta tv izleniyor hissiyatı yaratıyor.

bu fotoğraf nereden alınma??
""hafıza kartları"" bu şekilde kabul ediyor yani aynı dosya adı olması farketmiyor...
örneğin ben telefonumun hafıza kartına aslında kartta varolan resimleride attım (nası olsa aynı olanlara "değiştir" falan der diye) fakat hepsini aldı. adınıda değiştirmedi. daha doğrusu hiç bir ekstra işlem yapmadı.

belgelerim klasöründe. hafıza kartı, usb falan değil.

farklı kullanıcıların klasörleridir bence.

tek kullanıcı var?

hmm windows 7'nin library özelliğinin bir olayıymış. farklı kullanıcıların my documents isimli klasörünü documents library'de gösteriyormuş. klasörlerden biri benim klasörümmüş diğeri de public profilin klasörüymüş. marido aydınlatmış oldu böylece. win7'nin de bu özelliği çok hoşmuş aslında.

klasörlerden birinin asıl ismi faklıdır. böyle bir olay var.

mesela karşıdan yüklenenler klasörünün asıl adı downloads tır. karşıdan yüklenenler olarak yerel dil çevirisi sayesinde görünüyor. aynısından bi tane daha yapılıyodu sanırım. bu da öyle bir mantıkla olabilir.

Chillout vardı. Cüzdan falan da sormuyorlar. Fiyatları da uçuk değildi.

www.chillouthostelcafe.com

prices kısmına gir gör fiyatları :)

sahibinden.com da günlük evler var kiralık çok güzel küçük daireler var bir bak istersen

cevap için tşkr. ettim. hostel pek düşünmüyoruz üstadım çünkü ortak paylaşım alanları vb istemiyoruz. hani kendi banyosu olsun falan. gecelik 120 tl ye kadar ödeyebiliriz sanki. daha aşağı olursa şukela olur o başka.

üstad günlük evler de kendimi rahat ve güvende hissedemiyorum. tşkrler.

İstiklal Caddesi üzerinde 5. veya 6. sokaktı galiba Sadri Alışık sokağı içinde Hotel Residance var. 3 yıldızlı temiz bir otel. Odaları biraz küçük ama gerçekten temiz ve personel çok kaliteli. İstanbul ziyaretimiz sırasında nişanlımla orda 3 gece geçirdik ve çok memnun kalarak ayrıldık.

balık pazarının sonundan sag yap karsına bı otel cıkacak ıyıdr hostur ucuzdur memnun kalırsın ;)

Adını unuttum sorry..

ben o sahibinden.comdaki küçük evciklere falan hiç güvenmiyorum ya. ticari kaygısı olan bi yer olmak zorunda... kamera mamera koyar lan o kiralıkçılar.

aynen bende güvenmiyorum. kesin kamera vardır oralarda....

sözlükte okumuştum ama epey olduğu için hatırlamıyorum ayrıntısını. sadece görüntünün 1500 dolara satıldığı gibi bir bilgi aklımda kaldı. uçak düşmesi mi öyle bir şeydi.

bu durumda kanalarla değiş ajanslarla iletişim kurun. onlar kanallara kaçtan kaktırabileceklerini bildiklerinden ona göre fiyatlandırma olur tabi sizi yemek de isteyebilirler. örneğin şu taksimdeki bombanın patlamasındna sonraki anları çekmiş biri. şimdi buna 1000 dolar derlerse koca bir "hassiktir" çekilir o adamlara. kanalların reklamının saniyesi bilmemkaç dolarken böyle özel bir görüntüyü elbette sağlam paraya okutursunuz ama daha basit şeyleri daha ucuza kapatmak isterler doğal olarak. kısacası bu işte bir tarife yok. görüntüye, olaya, çekime, zamanlamaya göre...

bildigim kadarıyla refurbished ürünü ithal etmek yasak.

tuketici dernegine danıs bi.

hayır bu ithal edildiğinde refurbished miş demiyorum. daha önce biri almış bozuk çıkmış ya da bozmuş. bunlar türkiye'de bunu onarmaya çalışıp onu da doğru dürüst beceremeyip bana kakalamaya çalışıyorlar sıfır gibi. madem bunu yapıyorlar neden yanına refurbished ya da yeniden onarım vs. yazmıyorlar diyorum. suç değil mi bu?

direk refurbished ithal değildir. şöyle mesela birisi alıyor sonra kurcalıyor. 3 gün sonra da "beğenmedim" deyip iade ediyor. olay burada başlıyor.

1) hepsiburada iade aldığı ürünü jelatinleyip sıfır gibi başka bir sipariş verene gönderiyor.

2) hepsiburada dürüstçe iade ürünü tedarikçisine geri yolluyor. bu jelatinleyip yeniden piyasaya sürme işini tedarikçi firma yapıyor.

ikisinden biri...

ben de sanyo dijital fotoğraf makinesi almıştım bi kere. içinden fotoğraflar çıkmıştı. ayıp lan bari bi format atın da satın tekrar di mi?

herhangi bir mağazada da başınıza gelebilir aynı şey. İnsanların satın aldıkları ürünü iade etme hakları var keza. İade edilen ürünü çöpe atmayacaklarına göre tekrar satacaklar bundan doğal bir şey yok. Ürünü Jelatininde almak istiyorsanız gidip vatan, teknosa, electro world'den falan alın. Bugüne kadar Hepsiburada'dan aldığım 500 parça ürün varsa 400'ü ambalajı açık gelmiştir.

yanlış anlama lafım sana değil ama heryerde yazıyor bu sitenin nasıl ticaret yaptığı o yüzden hiç bulaşmayın şunlara derim ben,
sorunun cevabı da bence,refurbished i sıfır diye sattığı için her türlü sen haklısın o yüzden tükoder le falan görüşmeyi deneyebilirsin.

@blackdog sorun bu şeyin hangi mağazada meydana geldiği değil. sorun yurt dışında bu tür ürünler bu tarzda olduğu belirtilip üçte biri fiyatına satılırken ve fiyatı geçtim orada tüketici bunu bilerek alırken niye bizde bu tarz ürünleri sıfırmış gibi kakalıyorlar ve neden biz bunu normal kabul ediyoruz?

istersen bin ürün alabilirsin ve hepsinin ambalajı açık olabilir sen kendi hakkını aramıyorsan bir takım yanlışlıklara ve adaletsizliklere göz yumuyorsan, ulusal çaptaki firmaların şark kurnazı esnaf gibi yasal açıklıklardan yararlanıp insanların hakkını sömürdüğü bir düzende yolunan kaz olmayı kraldan çok kralcı olarak koyun gibi kendine reva görüyorsan bu ülkenin yarınlarına ve kendi çocuklarına da bunu reva görüyorsun demektir.

şahsen ben bu adi uygulamayı ne kendime ne de bir başkasına reva görmüyorum ve aldığım ilk ürün olmasına rağmen hakkımı sonuna kadar arayacağım.

sırf benim gibi mağdur durumda olan arkadaşlar için yazıyorum. araştırdım tükoder gibi dernekler hakkında pek olumlu geri bildirimler yok. fakat devletin sağlamış olduğu tüketici sorunları hakem heyeti bu tür benzeri durumlarda hakkınızı aramanız için ücretsiz destek sağlamakta. iadem gerçekleşmezse ben başvurmayı düşünüyorum. size en yakın tüketici sorunları hakem heyetini şu linkten bulabilirsiniz:

www.turkiye.gov.tr

@formeta: önceki cevabımı değiştiriyorum. bence hepsiburada yetkililerine de bana ettiğin gibi koyun, kaz vb. gibi hakaretler ederek tüm sorunları çözebilir ve ülkemizin yarınlarını kurtarabilirsin.

hocam hemen her matbaa kaliteli baskı yapar. kenar muhabbeti de kesmeyle alakalı onu da yaparlar. genel kartvizitlerin size "kalitesiz" gelme sebebi

1) fiyatına göre kağıt kullanımı
2) matbaalarda falan hazır katalogdan dandik tasarımlar seçilmesi.

siz kendiniz tasarımı yaptıktan sonra kapıdındna kesimine kadar yardımcı olur tüm kartvizitçiler sorun değil, dert etmeyin yani.

elbette kullanmıştır. hiç kullanmak istemese dahi ilk 10 penaltı sonunda eşitlik bozulmazsa kaleciler penaltı kullanırlar. ayrıca akan maçta penaltı kullanan kaleciler doğal olarak seri penaltı atışlarında da takımın en önemli penaltıcısı olacağından orada da penaltı atışını kullanırlar.

seri atışlarda 11. penaltıya geçilen her maçta kaleciler penaltı kullanmıştır. örnek olarak uzun süren seri penaltı atışlarını inceleyebilirsiniz.

bu oyun çinde penaltı kullanan becerikli kalecilerdense kullanıyor tabi çok örneği var ama genelde kaleciler en son kullanıyor yani meela kadroda 16şar futbolcu varsa 15i kullanıp eşitlik bozulmazsa sıra kalecilere geliyor. mecburen kullanıyorlar.

galatasaray'ın anteple mi gençlerle mi bi kupa maçı vardı. o maçta kullanmışlardı diye hatırlıyorum.

Cevap veriyorum:
1996-1997 Sezonu, Türkiye Kupası 6. Tur Maçı (28.11.1996)
Gençlerbirliği 18-17 Galatasaray (Penaltılarla).

Goller :
Dk. 10 Roger Lukaku (Gençlerbirliği), Dk. 51 Hakan Ünsal (Galatasaray) (normal süre)

+ (Penaltı Atışları) Hakan Şükür (2), Gheorghe Hagi (2), Tugay Kerimoğlu (2), Ümit Davala (2), Okan Buruk (2), İlyas kahraman, Bekir Gür, Iulian Sebastian Filipescu, Bülent Korkmaz, Vedat İnceefe, Hayrettin Demirbaş (Galatasaray), Roger Lukaku (2), Ümit Özat (2), İlker Dalçiçek (2), Serdar Samatyalı (2), Nihat Baştürk (2), Osman Coşkun (2), Liberty Masunda, Ali Eren Beşerler, Maimane Alfred Phiri, Taner Taşkın, Kubilay Aydın (Gençlerbirliği)

Görüldüğü üzere kaleciler Hayrettin ve Kubilay da penaltı kullanmış ve gole çevirmişlerdir.sonra 2.tur penaltırlarına geçilmiştir.

yurt dışı turlar için hep café tur'u öneririm, ama oraya var mıdır turları bilemiyorum. internet sitelerinde vardır mutlaka bilgi.

dubrovnik için pronto turu öneririm. oteller, uçaklar hepsinde aynı zaten. olay rehbere kalıyor. rehberler de bilgili ve arkadaşçaydı. bu arada lacroma otellerinin 3 ve 4 yıldızlısı varsa 4e hiç fazla para dökme. 3le 4 aynı nerdeyse :)

penaltının püf noktası: o sarı kırmızı yeşil alanda gidip gelen çubuk yeşil alandayken vuruş tuşuna basmak.

vuruşu tutturdum da yön olayı zor geldi biraz.

vuruşu tutturduysan yön kolay şöyle: vuruşu tuttururken falan asla yöne dokunma. adamın koşmaya başladıktan sonra sen de yöne bas atacağın tarafa göre. yukarı/aşağı sağ/sol biçiminde vuruşla beraber de basmaya başlayabilirsin ama o zaman vurana kadar basarsan aut olur erken bırakman lazım. o açıdan adam koşmaya başladıktan sonra yön verip bırakmamak daha mantıklı.

ona da zamanla alışacaksınız artık. ayrıca izlediğim bir video'da söylediğine göre penaltı atışları maçın önemi, maçın skoru, dakikası, oynandığı turnuva içerisinde ne kadar ilerde(cl çeyrek final, yarı final) olduğuna bağlı olarak zorlaşıyormuş.

1-Sabah kahvaltida haslanmis / omlet / sucuklu v.s yimirta..bolca peynir bolca yesillik ve salatalik yiyoruz.

2-hayir, hatta 1 hafta sonunda canin ole seyler hiccc cekmiyo bile.

3-sebze corbasi ic ama icinde un olmayacak bezelye havuc patates olmayacak. etli sarma yemiyoruz eti yalniz ya da sebze ile yiyoruz.

peki bu kadar proteinden sonra ürik asitmiş efendime söölim kolestrolmuş gutmuş... bunlarda bi yaramazlık olmuyor mu?

(bkz: et giren yere dert girmez)

Yediklerinizin hepsi protein degil ki. en basitinden yediginiz yogurt bile karbonhidrat iceriyor. onemli olan karbonhidrati nereden aldiginiz ve kalitesi.

bi diyeti yaparken bol su icme oneriliyor zaten...

isin asli bu diyet insana yedigi boreklerin, pizza, haburgerlerin ne kadar gereksiz oldugunu gosteriyor cunku bunlar sizi doyurmuyor vucudunuzu genisletiyor...

eger bir saglik sorununuz varsa zaten doktora gorunmeden yapmayiniz, asiri kilolu bir insan iseniz diyete kati kurallar ile degil kucuk gecisler ile baslayiniz ornegin fastfood ve tatliyi kesmek, pilav makarna porsiyonlarini azaltmak gibi.

1- yumurta, peynir, sınırsız bir şekilde. istersen dört yumurtaya bir kangal sucuk doğra, nema problema. (ekmek yok)
2- olmuyor. aklıma bile gelmiyor karbonhidrat.
3- ben çorba içmedim ama yaprak sarma yedim, kadınbudu yedim falan.

7 kilo verdim 10 haftada. hala da veriyorum. üstelik dana gibi de yatıyorum.

oooo... iyimis canlar!

@cairo, bir sorunum yok ama proteine abaninca beklenen sonuc olarak sordum. az biraz kolestrol var (240 civari) lakin ilac sirketlerine inat sallamiyorum, 10 sene once normaldi o. $eker hastasi olacagima kolesterol sahibi olurum daha iyi :)

paleocafe.org da bunlarla ilgili bol bol bilgi var, tavsiye ederim. kolesterolü sallamamak ise doğru karar, kolesterol candır.

(bkz: teledünya)

herkes aynı şeyden şikayetçi.

botech alıcılar pek iyi değilmiş duyduğuma göre. bizde neta var. favori özelliğini kullanmıyoruz ama kanal atla diye bir özellik var. listeden kanalları seçip atla dediğimizde o kanalları zaplarken görmüyoruz.

valla o konu teledünyanın belli kanalları (ilk 10 kanaldan sonraki bir 10-15 kanala bakın anlarsınız derdimi) atlayamasın kimse diye yapılıyormuş. bana direkt teknik servisteki adam itiraf etmişti.

tv'niz dvb-c destekliyorsa çözümü var yoksa el mecbur idare edeceksiniz.

howjsay

say.expressivo.com

say.expressivo.com

www.acapela-group.com

şükretmek.

kıskanmak çok esnek bir eylem yani cevap da çok esnektir. sorduğun soru üzerinden gidersek ise cevap şu:

daha iyisini görünce kıskanıyorsan (ah be ben de öyle olsam diyorsan)
daha kötüsünü görünce acırsın (ulan ya ne kötü durum)

cevap acımak yani. şükretmek, acımaktan sonra yapılan bişeydir. daha iyiyi görünce kıskandıktan sonra isyan etmenin zıttı olur anca.

böbürlenmek ise iyiyi görüp kıskanıp ezilmek'in zıttıdır. kötüyü görüp havalanıp böbürlenilebilir.

gıptanın ise konuyla hiç alakası yok :)

cevap: acımak*

*bence

gıpta tam tersi sorulan şeyin. bu şekilde kıskanmanın adı haset etmektir. aslında ingilizcedeki karşılığı bence compassion, merhametle karışık bir acıma durumu yani ama sanırım türkçede bir karşılığı yok.

compassion: the humane quality of understanding the suffering of others and wanting to do something about it a deep awareness of and sympathy for another's suffering.

sevgili kıskanılır, ferrarisi olan adam kıskanılır. fakir adama acınır ama sevgiliye ne yapılır. (geniş mezhep konu dışıdır :) )

kıskanmak ve haset etmek arasında fark var yalnız. senden daha iyi birini gördüğünde daha çok haset edersin, sevgiline ilgi gösteren karşı cins görürsen kıskanırsın. birinde aslında sahip olduğun bir şey, diğerinde sahip olamadığın bir şey söz konusu. bu yüzden haset etmenin zıttı merhametle karışık acımayken sevgiliyle olan durumda aynı şey geçerli değil.

kıskanmak içsel bir eylemken, haset dışa dönük bir eylemdir. acımak da dışa dönük olduğu için hasetin karşıtı acımak olabilir ama kıskanmanın karşıtı sanırım türkçede yok. rikkat diye bir kelimeye rastladım ama yeterli olur mu bilmem “Onun hummalar içinde yatan güzel yüzünü görünce hüzün ve rikkatinden yanaklarına akan bir iki damla yaşı tutamadı.” -A. H. Çelebi.

bu durumda en azından şu an için günlük dile yerleşmiş bir karşılığı yok denebilir. sonuçta rikkat kelimesi de türkçe kökenli bir kelime değil ve sokaktaki insana pek bir şey ifade etmiyor 2010 yılında.

kayra compassion için türkçemizde bir karşılık elbette var: şefkat.

compersion

türkçe'de karşılığı yok sanırım.

biraz ekstremi, schadenfreude

Breaking Bad.

prison break tabi ki.

kişiden kişiye de değişiyor beğenme mevzusu ama dene bence.

prison break izledim pardon.evet o harbi müthiş bir diziydi.

rome güzeldir. 2 sezon

24 tabiki. özellikle ilk sezon ile son iki sezonu. son iki sezon hop oturtur hop kaldırır. politik yönü olduğundan herkes sevmeyebilir.

onun dışında the event var yeni dizi. azıcık 24 azıcık v azıcık fringe'msi. güzel bişi.

bide biri deseki dexter tüm sezonlar 720p altyazısı içinde rapid linkleri bunlar... breaking bad... prison break de bunlar. ben de mevlüt okutsam onun 7 sülalesine... tek tek bul indir kasıyor ya. toptan atalım gece insin bitsin gitsin.

flashforward kesinlikle. ama gel gör ki adamlar bir sezon çekti :@

erkek işi istiyosun
kan istiyosun
vahşet istiyosun
birazcıkta kavga dövüş sana

" OZ "
izleyin.

spoiler uyarısı iyi olurdu.

battlestar galactica diyorum

merlin, spartacus, supernatural..tavsiye ederim :)

breaking bad+1
oz+1
generation kill

maden suyu +24

www.indivx.org

(bkz: carnivale)

battlestar galactica tabii ki!

bende var.

fizy.com

@mordorlu ziya

şarkı sorulduğunda fizy linki vermeyin artık rica ediyorum. moron değiliz biliyoruz elbette; ama mp3 player'da dinlenmiyor işte.

burada mp3 paylasimi yasak oldugunu da biliyorsunuzdur o zaman?

evet biliyorum o yüzden mesa dedim zaten. her bu tip ilanda da aynı şeyleri söylemek için hazır mı bekliyorsunuz anlamadım ki!

birçok ülke, belli bir miktar yatırımla iş kuranlara oturum veriyor. 100.000 $ mesela. fikir olsun dedim.

100bin dolara kendi ülkemi kurarım la ben

Yüksek lisansa gitsin. Maddi sıkıntısı yoksa paralı öğretimlere bakabilir. Ya üşüyüp gelir ya da kendi yolunu bulur sonra.

www.youtube.com bu şarkıyı bir dinlesin kesin karar vermeden.

valla ben trde satisa ciktigi ilk gun aldim, ogunden bu gune kadar turkcell kullaniyorum hic sorun yasamadim.

bir kere jb yaptiktan sonra sacmaladiydi, sizde jb durumu ne alemde?

hayır hiç yapmadım.

o zaman başka bir operatöre ait hat takıp denemeden bilemeyiz. mesela turkcell ve vodafone varsa deneyip gözlemlemeniz en doğrusu.

bende vodafone var hat gitmesi değilde bazen telefon ve hat açıkken. birden "arayanlar" mesajı geliyor. 3 dk önce biri aramış ulaşamamış mesela. o anda ararsa ulaşıyor ya da ben ararsam sorun yok. arada ulaşılmaz oluyor. sonradna şöyle bir yorum getirdim. mail falan alırken data hattını kullanırken telefon hattı sıçıyor olabilir. ne bileym.

vodafone kullanıyorum ve hiç hat sorunu yaşamadım (3gs 16 gb). Jb de var 3 aydır, o da 4 X 4

evet.tek damlası bile günah,haramdır.sahabeler,haram olduğunu duydukları anda ağzında olanlar bile hemen tükürmüştür.

evet günahtır.

edit: müslümanlıkta.

özür dilerim eksik sormuşum, duyuruda düzeltme yaptım...

(neden?)

hristiyansan değil

(bkz: #10147449)

bi düşünsek.ne bize haram dendiyse mutlaka sağlımıza zararı var.alkol de öyle..
sadece islam da neden haram olsun ki,bence bütün dinlerde haramdır.çünkü sen şusun bunu yapmakta özgürsün diye saçma bir şey olamaz,ama onlar kitaplarını kendilerine göre değiştirdikleri için her istedikleri şeyi serbest görüyorlar..

günah olmasının temel sebebi, sarhoş olunca insanların kendisini kaybetmesi olmalı. damlası günah, sağlığa zararlı diyenleri kırmızı şaraba davet ediyorum. bir ton araştırma günde 1 kadehin ömrü uzattığı anlaşıldı.

öyle yazıldıysa şöyledir çıkarımları o seneler için doğru olabilir ama 2010'a geldik yahu. hatta 2011'e 2 ay kalmış sjdf

hıristiyanlıkta değildir. ama sarhoş olmak günahtır ya da yasaktır diyelim.

ben buna katılmıyorum.o zaman haramdı şimdi helal mi oluyor?ve haram olan hiç birşey şifadır diye kullanılamaz..

naden sorusuna cevap vermiş olunmuyor aslında, bilmem siz de farkında mısınız?

yani şöyle gibi:
-neden?
-çünkü çoğu haram olan bir şeyin azı da haramdır.
-geneleme yapıyosun. mekruh diye bişey var o dediğin yanlış. ayrıca; yine de neden?
-o zamaaan... bize günah denmiş alkol o yüzden işte.
-tamam, neden günah denmiş onu soruyorum ya ben de.
-ee... aklımız ermez öyle şeylere. allahın işine karışma.
-aklımızın ermeyeceği şeylerden neden günaha girelim ki. her kuralın bir sebebi var.
-ee...allah bizi sınıyordur "yasağı delecek mi, nefsine hakim olacak mı" diye.
-neden? allah bunu zararsız bir şeyle neden yapsın?
-allah belanı versin!
-neden?

en basit haliyle, "günah olan şey yanlıştır" değil mi? buradan her gün (ilk)sorudaki gibi alkol almak yanlıştır anlamı çıkmakta...bu şekilde tüketilmesi yanlış mıdır, neden? (en basit hali bu sanırım)

www.zevkli.org

ya hu efendim çok çok teşekkür ederim, lakin bu bilgileri herkes bilmekte zaten.

en olmadı "sanane lan" yazın daha makbul.

soru: "neden?"
sorduğum şekliyle alkol almak yanlışsa arada tek tük ateistlerin de ağzına alkol sürmeyenleri olmalıydı sanırım. çoğu gayet zeki insanlar. (alkolizmden kaynaklanan ağza sürmeme gibi istisnalar zaten istisna tabii. )

bi nedeni yok, islamda yasak sadece.

hamza dönemin eşkiyasıdır. muhammed hamzayla çıkar işbirliği yapar. ancak hamze alkoliktir. o hayattayken alkolü yasaklamak sıkıntılı olduğu için, hamza öldükten sonra yasaklanır.

bence günah nedenini araştırarak onu ortadan kaldırıp günahı ortadna kaldırmaya yönelik tartışmalar biraz saçma. içen içer içmeyen içmez. ben içerim mesela. ama din böyle bişey değil. günahsa günah arkadaş :)

kurban kesmek diye bişey var mesela. al kurbanın parasını nakit olarak dağıt 50şer liradan 4 aileye. o da süper bişey ama kurban kesmiş olmuyosun. çok sevap bişey yapmış oluyosun, harika bişey yapmış oluyosun ama kurban kesmedin mesela.

ne bileyim. fazla kurcalamamak lazım. içeceksen içecen bunu karıştırmican fazla.

olayı sağlığa bağlamak çok saçma.
(bkz: orucun faydaları/@brainfour)
zina da günah ama sağlığa bi zararı yok misal (yakalanmadıkça ve sağlıklı insanlarla yaptıkça).
bir de (bkz: dogma)

haram olmasının sebebi kendini kaybedip şeytana uyabileceğin için. ama sonuçta miktar belirlemek de olmaz, herkesin sarhoş olma eşiği farklı, kime göre neye göre belirlenecek miktar? o zaman toptan yasaklayalım gitsin olabilir sebebi. atıyorum sınır 1 kadeh olsa ben 1 kadehte sarhoş olup birine bişey yapsam mesela.
yani ben az, kendimi kaybetmeyecek kadar içtiğimde çok da kötü birşey yaptığımı düşünmüyorum. ama sonuçta allahla pazarlık olmaz derler ve toptan günah dendiği de bir gerçek.

imtihanin olayi bu dostum. bi seyi sirf Allah istedigi icin yapip yapmamak. ama Allah'in isimlerinden biri de hakim (hikmetle is yapan) oldugu icin BIZ BILMESEK DE o iste bir fayda/zarar olduguna INANIRIZ.

2+2=4 seklinde ispatlansa herkes musluman olur, imtihan yalan olurdu.

alkol olayina gelirsek, dedigin seyin ne kadar mumkun, alkol almaya basladiktan sonra yine kendini kaybetmeden vesaire icebilecek misin orasi bi soru isareti.

ikincisi tibbiye ilmi tamamen tekamule erdi de ben mi kacirdim? alkolun o kadar azinin tibben zararinin olmadigini nerden biliyorsun? alkolun azi kalbe faydali cart curt diyorlar, vucut kalpten mi ibaret, karaciger gozden disari mi?

sonuncusu ve en onemlisi, sen bu soruyu ogrenmek icin mi soruyorsun.

Arkadaşlar;
Burası İslam dininingerçeklerini öğrenme yeri değil ki. Çok merak eden alır bir ilmihal okur, gider bir bu işin uzmanını bulur ona sorar. Yorumları okuyorumda, Hz.Hamza ya iftira eden hayvan bile denemeyecek zavallı yaratıklardan tutun da , Hristiyanlıkta günah değildir diyenlere kadar herkes çok tehlikeli yorumlar yazmış...
Bir kere Allah a gönülden bağlı bir insan, onun herşeyi herkezden daha çok iyi bildiğini zaten bileceğinden, onun emirlerinden şüphe duymaz. Duyarsa zaten küfre düşer.
Allah Kuran da ''Ey iman edenler! İçki, kumar, dikili taşlar (putlar) ve fal okları şeytan işi birer pisliktir. Bunlardan kaçının ki, kurtuluşa eresiniz.'' diyor. Şimdi Allah ın pislik dediği maddeye yok efendim şukadarı günah, buadarı değil demek, kimsenin haddi değil,eğer ''müslümanım'' diyorsanız. Yok müslüman değilseniz, zaten sizi bağlamıyor....

için temiz olmadıktan sonra
hacı,hoca olmuşsun kaç para!
hırka, tespih, post,seccade güzel
ama tanrı kanar mı bunlara?

rakı, şarap içiyorsam sana ne
yoksa sana bir zararım; içerim
ikimiz de gelsek kıldan köprüye
ben dürüstsem sarhoşken de geçerim


dip not: mezesiz içme çarpar :)

hırsızlık nasıl ki 1 trilyon çalsanda hırsızlıktır yani günahtır, 1 küçük iğnede çalsan günahtır. aynı şey üzerinden gidilebilir.ha fıçılarla ha bi kadeh.

Günah kavramı inancına bakar. Müslümanlıkta neden günah ? Kitapta öyle yazıyor.

forum.islamiyet.gen.tr

İçtiğinde sağa sola asılıp rahatsız etmiyorsan, kendini kaybetmiyorsan, işinden gücünden olmuyorsan, kavga çıkarıp ortalığı dağıtmıyorsan vs vs yani kendi halinde takılıyorsan bence KİME NE ? Ama işte bana göre...

musluman arkadaslar farkında degil heralde de, hayvandan assalık demek hakaret degil mı ?

ne için biriktireceksin mesela. ev mi gitar mı alacaksın ?

parayı yiyemeyeceğin bi işte çalışacaksın. asteğmenken askerde iyi para biriktirmiştim. yatacak yeri veriyorlar, yemeği veriyorlar, şehir boktan sosyal hayat yok. e para da birikiyor.

muadili şantiyelerdir mesela. mühendisler, ustalar, sağ başındaki şantiyelerde çok sevdiklerinden değil bu yüzden çalışıyor. 3000 lira alırsın. evini verirler arabanı verirler yemeğini verirler. yiyemezsin parayı biriktikçe birikir :)

ilerisi için şimdilik bişi alıcak param olmadıgı için :))

banka eskisi kadar vermiyor ama sen yinede sağlam bi fon alırsan 10 yıl sonra baya değer kazanır para.

ya da git hesap işletim ücreti almayan bi bankaya. eline para geçtikçe yatır.

harcadığından çok fazla kazanırsan bak ne kadar hızlı para biriktirebiliyosun.

war

bankada altın hesabı aç her ay sabit olarak altın al.

para harcamayarak..

şimdi de "para harcamamanın bir yolu war mı?" diye soracak olursan; irade.

kumara al bitane

iş arkadaşlarıyla aramızda gün yaptık. her ay 100 tl. sonra kendim ayrıca her ay 100 tl kenara koyuyorum. birde anadolu hayat emeklilik yaptım her ay 50de oradan. yada 250 tl birikmiş oluyor. benim için gayet iyi bir rakam mesela bu.

var. bireysel emeklilik sistemlerine goz atmani oneririm.
kesinlikle para biriktiremeyen bir adam olarak, 2 seneye yakindir, 6 milyara yakin para biriktirdim.
kredi kartin varsa, ver numarasini, her ay bir rakam belirle, catir catir ceksin, sabit gider olarak degerlendirir, uzun vadeli hayatini kurtarirsin.
10 sene yatirdiktan sonra, 56 yasinda maasa baglayabiliosun kendini, veya 10 yil sonra paranin tamamini cekebiliyorsun. bi de, yatirdigin paranin %15-20'lik kismini vergiden dusurebiliosun, o da baska bi guzelligi.

kaba bi hesapla, 150 lira her ay para yatirsan, 56 yasina geldiginde, bugunun parasiyla 1.000 lira maasin olacak. ara odemelerle felan takviye edersen, ya cok guzel bi emeklilik maasin olur ya da 56 yasinda bir ev alacak paraya sahip olursun.
siddetle oneriririm.

bide 150 yatirdigin zaman, 20 liraya yakin geri aliosun vergiden dustugunden dolayi. yani, 130 civari para yatirip, her ay 20 lira ekstradan para vermis gibi oluosun.
nefis bi sistem siddetle oneririm.

tamamen götümden uyduruyorum; ceviz ağacı.

ben bir ceviz ağacıyım gülhane parkında diyor cem karaca. bilmiyorum birşey ifade eder mi. ayrıca o ağaçların birine yıllar evvel adımı kazımıştım bi gün arayıp bulmalıyım.

iyi b.k yemişin. töbe töbe :)

bitti işler artık. lithium-ion pillerde yok o mavzu. ni-mh pillerde vardı 5 sene önce falan. şarj dolunca şarj devresi akımı keser zaten istersen 14 gün tut.

doldur şarjı. ışığı "doldu" deyince al kullanmaya başla. ilk etapta %100 performanslı olmaz 10-12 şarj deşarjdan sonra tam performansa ulaşır.

bu arada yeni nesil pillerde tam bitirip doldurma olayı da yok. %90 bile olsa tak %100 olsun. bir gram bile sakıncası yok.

tüm bu alışkanlıkların sürüyor olması normal tabi. yıllarca o şekilde şarj ettik kullandık bitmeden takma dendi. eskidendi o.

valla bu meslekte ne kadar arzulu olacağınıza bağlıdır. çünkü polis teşkilatı içinde de mühim ve iyi maaşı olan, rahat görevler mevcuttur. yeterki siz uzmanlaşmak isteyin.
bugün iyi derece bir ecnebi lisanı konuşabilen memurları tutup düz asayişçi yapmıyorlar.
atıyorum resim yeteneğiniz vardır, robot resimci olursunuz falan.
ilk 1-2sene normal çalışırsınız nöbetti, asayişti falan ama kurum içindeki uzmanlıklara başvurup daha iyi bir çalışma ortamı, daha iyi bir şubede görev yapabilirsiniz.
askerlik gibi düşünün. herhangi bir özelliğiniz yoksa düz eratsınızdır ama bilgisayar biliyor, araç kullanabiliyorsanız buna göre değerlendirilirsiniz.
yeterki özelliğinizi öne çıkarmayı bilin.
mesela lisansüstü, doktora falan yaparsanız da maaşınız artar unutmayın. hırs yaparsanız komiser dahi olursunuz sınavla...
ama şunu unutmayın.
hayatınızın ciddi bir kısmı üniformalı geçecek.
hayatınızda en az 1 kere şark hizmeti yapacaksınız 4-5 sene kadar.
burada yazamayacağım bazı şeyler var, onlara kurum içinde şahit oldukça nefret edebilirsiniz mesleğinizden, siyasetin rezilliğinden falan.
sonra emir komuta altına girmeye müsait olmanız gerek bünye olarak, yoksa rottingen en başından.
özetle en ağır meslek gruplarından birinde görev almadan önce kendinizi iyi tanıyıp sorgulayın.

polis olma.

icemanr çok güzel yazmış, bence de sana kalmış bişey masabaşı memuriyeti de olabilir. ingilizce ve bilgisayar kullanman nasıl mesela? yani sokakta adam kovalayanlar kadar masabaşı çalışan memurlar da var sonuçta.

ingilizcem kendime yetecek kadar var. ama bilgisayar ve programlar konusunda bilgim iyidir. tabi bir sertifikam yok bu konuda. @icemanr gerçekten güzel açıklamış. şark hizmeti ve kurum içindeki nefretlik durumlar her meslekte var. benim korkumda orda başlıyor zaten, öğretmen olabilirsem en azından bu gibi sorunlara katlanma durumum mesleğimi sevdiğim için zor olmayacak o kadar. ama sevemeden yaptığım bir işte ne kadar katlanılabilir. tabiki zaman geçtikçe hem arkadaş ortamıyla hemde mesleğe alışmayla bu sıkıntılar aşılabilir. ama yinede geri dönüşü olmayacağı için ne yapacağımı şaşırmış durumdayım. keşke demek istemiyorum.

cevaplarınız için teşekkürler..

başlarsın, sonra alışamazsan istifa eder mesleğini yaparsın.
kaybedecek birşeyin olmaz.
istifa edince bir daha memur olamazsın diye bir şerh konmuyor ki siciline.
polis olursun sonrasına bir bakmışın polis okuluna öğretmen olmuşsun. bu da var.

ula işi olmayan / işini yapamayan son çare polis oluyor polisin hali ondan böyle diyorlardı da inanmıyordum hakkaten doğruymuş olaya bak.

ya "işi olmayan kapasitesiz" adamlar oluyor demek ki ya da senin gibi işi olan ama yapamayan dolayısıyla polisliği de severek yapmicak olanlar.

vay halimize.

@icemanr, keşke dediğin gibi olabilse ama belli olmaz tabi kader bu. cevaplar için tekrar teşekkür ederim.

bende kesin seçilmişim gibi konuşuyorum burda kusura bakmayın. daha elemesi var bu işin, bu kadar çok aday arasından. boy, kilo ve fiziksel yapı konusunda iyi olduğum için kendime güvenim var ama nice arkadaşlarım sebepsiz yere elenmişti. neyse..

@mordorlu ziya, "işi olan ama yapamayan" ifadesi yanlış bir ifade. işimi gayet iyi yapıyorum. ama dershanelerin ve ücretli öğretmenliğin az çok ne durumda olduğunu da biliyorsunuzdur. son kpss skandalını etkisi de var. bazı şeyler o kadar kolay değil. söylediğiniz kelime "mesleği olan ama mesleğini yapamayan" olacaktı bana göre.

"keşke" dememek için şansını dene. sanırım yaş sınırı 29'du. bu son şansın olabilir. seçmelere katılmanı öneriyorum.

"işini yapamayan" derken beceremeyen manasında demedim. şartlardna dolayı yani. kadrolu olamayan anlamında. kendin demişin kadrolu olamıyosun geçici işler de güven vermiyor. sana bişi denmedi yani sakin ol :)

yırtıcılardan bişeye benziyor.

baykuş

atmaca sanki.

tr.wikipedia.org

atmaca+1

o bir çaylak bence. göçedemeden yaralanmış herhalde. bence yabani kuşlarla ilgilenen bir kuruluşa başvurunç

süpermiş yalnız

kiyma veya et yer sanki. iyilesene kadar dursun sonra ormanlik bir yerde sal.
ve ekinoksah +1, gercekten cok guzelmis. ama evde beslenebilecegini veya o sekilde mutlu olacagini sanmiyorum. bana veer! diyenlere verme sakin.

ayaklarını da görseydik keşke. bana nedense hiç yırtıcı gibi gelmedi. gagası öyle fazla sivri deil sanki. hatta minicik ve ileriye doğru uzuyo. eğer ayaklar çok kocaman ve pençeli değilse masum bişi bu hayvancık.

Karasağanmış.

www.trakus.org

Cevap veren herkese teşekkürler...

adama bak lan kendi cevabını tiklemiş hahhah

nihai cevap anlamında. başkaları daha fazla şey etmesin diye.

yfrog.com

adres çubuğuna yazdığınız şey firefox'da default olarak google'da aranır zaten. eğer aramıyorsa sonradan siz veya bir program o ayarı değiştirmiştir.

adres çubuğuna about:config yazıp girin.
arama kısmına keyword yazın.
keyword.URL kısmındaki adresi www.google.com olarak değiştirin.

google chrome

:)