he yeterli, isviçre de boğaziçi mezunlarını bekliyordu ülkecek.

orda okursan, orada yaşarsın kural bu
boğaziçi, itü, odtü, bilkent, sabancı, koç tabii faydalı
direk orada güzel bir master programına kabul oluyorsun
master'ını orada yaparsan da yerleşirsin oraya

hangi ülke olursa olsun

Yurtdisinda calismak istiyorsaniz en kolay yontem universiteyi yurtdisinda okumak. Staj esnasinda, sosyal aginiz sayesinde vs is bulma sansiniz olabilir.

O olmadiysa yuksek lisansi yurtdisinda yapmak.

O da olmadiysa yabanci firmanin Turkiye ofisinde baslayip yurtdisi ofisine gecmeye kasmak.

Tabi bunlari yaparken hep en basarili ogrenci/calisanlardan birisi olmaniz lazim. Yoksa kimse sadece X okulu diplomaniz var diye size calisma izni cikartmaz.

bogazici mezunuyum. bu hafta basinda hollandada calismaya basladim. ben basvurmadim. buradaki sirket beni buldu. bolum birincisi vs degildim. ortalamam 3.20 gibi bolumum icin orta seviye. benim donemimden mezun olan 50 kisiden su anda 8-9 tanesi yurtdisinda calisiyor. muhendislik alanlarinda yurtdisinda calismak daha kolay. tip sanirim en zoru.

Boğaziçi, ODTÜ havası anca Edirne'ye kadar. Üniversitenin falan bi önemi yok yani, bir türk üniversitesinden mezun sıradan bi göçmen olarak ele alınacaksın.

Erasmus veya benzeri bi programla geçici olarak bi kapağa atmakla başlayabilirsin diye düşünüyorum.

ben ortalama bir özel üniversiteden mezunum. kuzey ülkelerinden birinde, dünyada ilk 150'deki bir okuldan master için kabul aldım. ondan önce isveç'te ilk 50'deki bir okuldan kabul almıştım ama burs bulamadığım için gidemedim. sonuçta okul o kadar önemli değil yurt dışındakiler için. onların bakış açısında boğaziçi ile bahçeşehir aynı.

ancak...

arada çok önemli bir ancak var. bağlantı. bağlantı yapar okul sana ve bu konuda boğaziçi 10'sa bahçeşehir 3'tür. doğru insanı tanımak doğru yere gitmeni sağlar. bu kadar basit.

edit: crucio'nun olayı son derece nadirdir. bölümde ortalama biri olabilir ama eminim ki projeleri, portfolyosu, yarışma dereceleri falan vardır. ya da stajı çok iyidir.

dendigi gibi en kolayi egitim icin gidip kalmak. oyle bir secenek yoksa size calisma izni icin sponsorluk yapacak sirket bulmaniz lazim, onun icin de o isi yapacak oranin yerlisi bulamamalari ve bunu kanitlamalari gerekiyor. asagi yukari bir cok ulkede boyle isliyor. en iyisi sevdigin meslegi bul sonra her turlu cikarsin yurtdisina o kadar zor degil kendini gelistirmis dil bilen birisi icin yurtdisina cikmak. sirf ona gore secme hayatin boyunca yapacagin meslegi, tip/dis hekimligi vs. okumak istiyorsan onlarda yurtdisina cikmak zor diye muhendislik secme.

"Ayrıca bu gidip de 10 bin euro, 8 bin euro ile başlayanlar nasıl yapıyorlar bunu? Dil artı Boğaziçi yeterli mi?" yok oyle bir dunya. 8 10 bin euro ne demek siz biliyor musunuz? anca north sea de petrol muhendisi falan olmaniz lazim baska turlu o kadar para kazanmak icin cok farkli ozelliklerinizin olmasi lazim. her dil bilen bogazicili o kadar para kazansaydi turkiye'de bogazici mezunu kalmazdi, avrupa'da dogmus buyumus egitim almis yerliler o kadar para kazanamiyor 20 sene calisiyor.

AIESEC gibi universite ogrencilerine yurtdisinda staj ayarlayan kuruluslara yonel. Hem kendini gelistirir hem sansini artirirsin. Mutlaka arastir. Dil onemli. Bogazici Edirneye kadar diyen arkadasa katiliyorum.

bilgisayar muhendisiysen, almanyada bu alanda açık var, boun koç falan bakmıyorlar, nitekliysen, programcıysan işe alıyorlar ve sana sponsor oluyor firma vb. ama ıyı yerde staj yapmıs olman, ya da calısman cok onemlı.
bence yurtdışını dusunmeden once gercekten ne okumak ıstedıgıne karar ver.
doktorasını yurtdısında yapan tonla bilgi mezunu arkadaşım var. bireye bakıyor hersey.

Sen sınava tekrar hazırlanacaksın anladığım kadarıyla. Yanlış anlama ama yolun daha çok başındasın. Mühendislik falan okursan inanamayacağın derecede rakibin olacak. O bahsettiğin boğaziçi'nin mühendislik puanıyla zaten diş hekimliği kazanırsın. Zaten diş hekimliğinin yurt dışında yapılacak pek bir tarafı yok bence, akademik olarak çalışmayacaksan. İsviçre iyi ülke olmasına rağmen yılın 10 ayı falan soğuktur. Rusya da aynı şekilde. Rusya'ya giden de büyük ihtimal inşaat mühendisidir ve şantiyede çalışıyordur. Bence ne kadar kazanırsan kazan o bahsettiğin ülkelerde yaşamak sana zor gelecek. Şimdilik bunları düşünme. İyice çalış ve diş hekimliğini kazan. Öyle manavdan elma seçer gibi mühendislik seçersen para olarak hayal kırıklığına uğrarsın.

türk universitelerinin gecerliligi yok. egitimin kaliteli oldugunu dusunmuyorlar. turk diplomasiyla is bulamazsin ancak burda uni okursan yada master la yani burada gecerliligi olan bir okuldan mezunsan sansin olur. yine arkadaslar deginmis yazdigin rakamlari brut olarak mudurler-yoneticiler alir
ki her firmada degil bu da. sonradan gelmis bir gocmenin yonetici olmasi da cok zordur. uluslararasi firmalarda surekli ulke degistirip yukselenler ayri ki onlar da genlde belirli avrupa ulkelerinin vatandaslari zaten. yani o rakamlarla
hic kimse ise baslamaz oyle bir dunya yok.

diş hekiminin yurtdışında diş hekimi olarak iş bulma ihtimali, Türk dil ve edebiyatı mezununun yurtdışında iş bulma ihtimaline yakındır herhalde. benim tanıdığım çok iyi bir diş hekimi, Almanya'ya gidip, önce Almanca öğrendi ve sonra diş hekimliği fakültesine girip sıfırdan okudu ve fakülteyi yeniden bitirdi. Sonra da muayenehane açtı.

özet, madem yurtdışı, diş hekimliğine giremediğiniz isabet olmuş.

Almanya'da yazılımcı açığı olacağı, seneler öncesinden beri biliniyodu zaten. Rakamlar ortadaydı. İhtiyacın büyüme trendi şu, piyasaya çıkan yeni mezun sayısı şu. Yeni mezun sayısının artış hızı şu, ihtiyacın artış hızı şu şeklinde...

Bir de ara meslekleri araştırın. Onlara da ihtiyaç olabilir. Yani teknikerlik gibi, ön lisans gibi işler. Ama çok sağlam araştırmanız lâzım. Kulaktan dolma değil.

Rusya için inşaat mühendisliği iyi mesela. İnşaat mühendisliği genel olarak iyi zaten. Hele 4 bi yanımız savaş iken. O yakılıp yıkılan yerler, bi zaman gelecek ve yeniden yapılmaya başlanacak.
Çünkü barış kârlıysa barış olur, savaş kârlıysa savaş olur. Savaşın kârlı olmadığı bi dönem de gelecek.

Yalnız, başka ülkelerde bir yabancı olarak yaşamak istememek, atlatılması gereken bir durum. Avrupa'da yaşamadım. Psikolojisi nedir bilmiyorum ama yabancı olduğunuzu en az hissedeceğiniz ülke herhalde ABD'nin kuzeydoğu eyaletleridir. Massachusetts, Connecticut, New York, New Jersey gibi...

ODTÜ önemli bi okul tabii de, nerden mezunsun kardeşim sorusuna ''Middle East'' diye cevap vermek zorunda bıraktırıyo adamı. Zamanında adını niye Middle East kodularsa?

Bence süper bi hedef belirlemissin.durumun varsa yurtdısı üniversite olanaklarını arastır her ülke amerika gibi pahalı degil egitim konusunda. O olmaZsa da dishekimliğini salla bogaziçi koc a falan girmeye calıs.girince de ortalama kas.olmaz falan diyenlere bakma.Simdiden biseyler yaparsan kesin basarırsın gitme olayını

Biz 2 yaz evvel eşimle çok sağlam güneş çarpması yaşadık böyle..
Akşam yatarken soyunamadım bile titremekten.. Bacaklarım hamamböceği gibi içeri çekildi kaldım yatakta..
Yanık kremi sürdüm, sanırım bi ateş düşürücü ilaç da almıştık.
2 gün sonra kendi kendine geçti..

geçmiş olsun.. iki gün sürdü yani..
benim o kadar şiddetli değil, yanık yok cildimde ve titreyecek kadar ateşim çıkmadı. bir de gidip geliyor etkisi bugün iyiydim yarım saat öncesine kadar yine şiddeti arttı. belki başka bir şeydir.

Yok birebir güneş çarpması etkisi o gelip gitmeler..
Hafif serinleme geliyor, "oha harikayım" diyorum sonra bir anda sırtıma birşey biniyor üşüme titreme geliyor gibi..
Fazla çarpmadıysa sorun olmayacaktır.
Çok rüzgarda kalmayın, sırtınızdan hırkayı eksik etmeyin..

teşekkürler.. maden suyu falan içeceğim şimdi vücuttan çıktıysa tuzlar mineraller..

gecmis olsun
soguk bir dus alin. ama kendinizi cidden usuyor hissedene kadar banyoda kalin.
bol sivi tuketin, made suyu/soda iyi gelecektir.
mide bulantisi da o zaman, buzu irica parcalara ayirip, direkt olarak yutun (agzinizda tutmayin, direkt mideye gitmesini saglayin)
dinlenin, uyuyun (ama gunesin altinda degil, odada/evde).

bir kac saat sonra etkisini gostermesi gerekir, normalde.

gecmis olsun.

bu tavsiyeler için teşekkürler :)

140x200 aldım çok mutluyum
tek kişilikler olmuyor onlar 90x180 falan genelde

140*200 veya 160*200 olan yataklar 1,5 kişilik diye biliniyor.

120*200 herhalde.

tek kişilik 90*200
çift kişilik 160*200

tek kişilik çarşaflar zor olur muhtemelen.

140*190 olmalı bir de.

bendeki 130x190

Stüdyo dairede yaşıyorum; hem çift kişilik yatak kadar büyük yer kaplamıyor; hem de çok şişman olmayan çift kişi aynı anda yattı mı rahat rahat sığabiliyor. Gayet mutluyum. 140*190

fark etmez bence. papyon abartı olur. normal, temiz bir takım elbise iş görür. ince kravat daha iyi olur gibime geliyor düğün için.

herhangi bir takim elbise. kravat olabilir de olmayabilir de. papyon'un uygun kactigi herhangi bir ortam yok bence.

peki gömlek.. normal işe giyilen gömlek mi sizce?

işe gittiği takım elbise olur. her renk olur ama siyah en garantisi tabii.

yok illa memur gibi görünmek istemiyorsa altına daha spor bir ayakkabı ve ince kravat kullanabilir.

(bkz: montla sıç)

www.youtube.com
www.youtube.com
şuradan seçin.
ek: i.ensonhaber.com

ılık bir duş al ve sakinleş.

bu akşam değil yarın kendinle yüzleşmelisin. şu an her şey çok yeni gözden kaçırdıkların olacaktır ya da gereksiz yere gözünde büyüttüklerin de olacaktır.

arada fırçalanmak iyidir :)parlarsın , nurlanırsın. alışkanlık haline getirme yeterki.

Tesekkurler. Patates cuvali gibi yataga serildim 1 saattir ve butun gunun gerginligiyle su an tum vucudum agriyor. Hareket edemiyorum.

erkek arkadaşınız yanınızda değil mi? size destek olmuyor mu bu konuda?

Su an ne ona ne diger tanidiklarima yazmak / gorusmek istiyorum (cumle dusuk farkindayim) mutsuz oldugumu bilmelerinin yani sira, mutsuzluguma cozup bulamayip caresiz hissetmelerini istemem. Ozellikle erkek arkadasimin sucluluk duymasini hic istemem.

bizler Akdenizlilikten gelen duygusal insanlarız öyle fırçalanmaya pek gelemiyoruz :)

bulunduğun yer anladığım kadarıyla daha mantığa dayalı iş yapılan bir yer; sakin ol.

erkek arkadaşına olayı kabaca anlat fazla ayrıntıya girme; bizler hemen salya sümüğe bağlarız:)

16 senedir çalışıyorum, bu süre içerisinde öğrendiğim şeylerden birisi, hata yapmadan başarılı olunamayacağıdır.

zaten ihtiyacın olabilecek her şeyi sen yukarıda söylemişsin, sadece sakin bir kafa ile ihtar aldığın işi neden başaramadığını düşün bir ara, analizini yap, aynı hatayı tekrarlamayacaksın.

Yaptığın hiç bir şeyi hata olarak görmemelisin, hatalar tecrübedir, öğreticidir. neden böyle oldu diye bir analiz yap.

(hafta sonu falan yap sakin kafayla, sinirlerin gergin olmasın)

eğer bi işte fırça yemezsen, gözyaşlarıyla ağlamazsan, o işi rüyanda görmezsen, o işte ustalaşamıyosun. Avrupalının adam yetiştirme biçimi, bizimkinden farklı olabilir. bunu kişisel olarak algılamayın. ayrıca, Türklerden çok da hazzetmiyor olabilirler. belki de Türk olmanızla hiçbi alâkası yoktur. ama genel olarak, çıraklığını yapmadığınız işin ustası olamazsınız!

o çıraklığı da öyle bi yapın ki, aynı hatayı 3 kere yapmayın. 2 kere yapmıyosanız zaten çok başarılı sayın kendinizi.

çalışma vizeniz de var!

germeyin kendinizi bu kadar! iy bişey yapıyosunuz ve doğru yoldasınız. çünkü her gün yeni bişey öğreniyosunuz!

natasha bedingfield - unwritten

rihanna diamonds dışında herşey.

ha bir de ajdar.

kişisel tercihim bir yerden kendine orta kalite bir şarap bulman ve eşliğinde mozart'ın meşhur requiem'ini dinleyerek karanlıkta oturmandır.

chris brown sweet.

this will destroy you- leather wings


bu soğukta ne işin var boğazda zaten.

creep - radiohead

bu arada: entry-nick uyumu :)

metallica-sad bat true
dinle kendien gelirsin.

yalan dünya

bu arada; nick duyuru uyumluluğu olmuş.

rihanna - so hard

youtube.com

Run boy run!!

youtube.com

Var aşk da var yaz da var güz de var şu hayatta
Saz da var caz da var haz da var
İnsanlar ne iyi ne tatlı ne sahtekarlar
Onlar hem aşık hem uyanık hem riyakarlar

Ah yalan dünya.. Sen bi gün yandın bi gün söndün başımı döndürdün
Ah yakan dünya.. Bir gün bi bakıcaz herkes aynı herşey rüya

43R ile beşiktaş, oradan da vapur.

Herhangi bir otobüsle Zincirlikuyu metrobüse git. Söğütlüçeşme metrobüsüne bin son durakta in. en hızlı bu.

çok teşekkkür ederim,hangisi daha kısa sürer acaba ? ya da ikisinde de ne kadar sürer tahmini ?

aslında vapur iskelesinin önüne gitmem gerekiyor ama kadıköye vardıktan sonra oraya bir şekilde giderim diye düşündüm.

Gideceğin saat Zincirlikuyu-Beşiktaş arası çok kalabalık olmayan bir saatse 43R + vapur yap bence o zaman

125
43r + vapur
metrobüs

3 yoldan en az zaman alanı metrobüstür. diğerleri en az 2 kat fazla zamanını alır.

radikal de çok kaliteli olmamakla birlikte diğerlerine göre daha kaldırılabilir bir içerik sunuyor. fakat bir süre sonra kendini tekrara düşüyor ve bayıyor.

birgün de solcu üslup sizi baymazsa okunabilir bir gazete. analizleri vs fena değil.

evet radikal "biraz" daha iyi, ama onu da aynı sebeplerden okuyamıyorum. bir haber sitesi de kullanıcı dostu olsun arkadaş.. hiç araştırma mı yapmıyorlar yoksa bizim millet gerçekten böyle okumayı çok mu seviyor?
birgün bildiğim fakat nedense özellikle açıp okumadığım bir site. deneyeceğim teşekkürler :)

ntvmsnbc, radikal, bbc türkçe, eurosport.

google ve yandexin haber arama motur var, düzenli

euronews, türkçe ve ingilicze

nhk (ingilizce)

bloomberg

bbc türkçe, euronews türkçe, deutche welle türkçe, amerika'nın sesi

bu romandan tek hatırladığım, öğretmenleri çocuklara her hafta yeni bir hikaye okuyordu. o hikayelerden birisi vardı "marco annesini arıyor" diye. marco denen bu çocuk yıllarca haber alamadığı annesinin peşine arjantin'den kalkıp avrupa'ya bir yere gidip elinde 2 adresle annesinin izini sürüyordu falan acaip sürükleyiciydi. başka da bir şey hatırlamıyorum :)

vay arkadaş.. :) bir de "her çocuğun mutlaka okuması gereken kitap" diye lanse etmişlerdi bunu. başarılı bir pazarlama örneği miydi acaba..

Kitabın ana kahramanı olan Enrico adındaki veletin başından geçen ibret verici öyküler vardı işte. Hiçbir şey kaybetmedin okuyarak merak etme, hatta sırf bu yüzden daha sağlıklı bir insan olmuş olabilirsin psikolojik olarak. Böyle ağır dram kitaplarını küçük yaşta ne diye dayarlar çocuklara hiç anlamamışımdır.
Ben çocukken okudum bu kitabı, çok kereler okudum ve sevdim. Ve neredeyse hep bu tarzda kitaplar okudum. Gülten Dayıoğlular falan. Ama şimdi bakıyorum da gerek yokmuş. Boşu boşuna tutunamayan, romantik olduk böyle kitaplar okuya okuya.

çocukken bana da dayatmışlardı bu kitabı, içim kıyılmıştı, okur gibi yapıp televizyon falan seyrediyodum. öyle iğrenmiştim. sonrasında 9uncu hariciye koğuşunu dayamışlardı da ilkokuldan sonra lise sona kadar kitap okumayı sevmediysem ahanda bu kitaplar yüzünden olmuştu.

dün kitapçıda gördüm tekrar basıp raflara koymaya başlamışlar. okuycak olan veletler için "yazık" dedim içimden.

bişi kaybetmedin için rahat olsun : )

tutunamayan romantik :) bence güneşi uyandıralım, şeker portakalı seviyesindeki dram melankoli iyiydi, hatta beni daha duyarlı bir insan yaptı muhtemelen. hepten göz ardı etmemek lazım.

6. sınıfta okumamızın zorunlu olduğu kitaplardan biriydi bu. İsimleri yanlış hatırlıyor olabilirim. Enrico diye bir çocuk vardı. Sınıf arkadaşlarının anılarını günlük halinde tutmuş ve (babası tarafından?) yayınlanmış. Örneğin Nelly isimli kambur, bedenen sıkıntılı bir çocuk beden eğitimi dersinde çubuğun en üst noktasına tırmanmıştı. Fakir bir arkadaşının okuldan arta kalan zamanlarında satmaya çalıştığı bir şeylerden bahsediyordu. Zengin olan bir diğer arkadaşı kibirli bir şekilde hava atarken karşısındakinin kör olduğunu anlıyorlardı. Anlatılanlar oldukça dramatikti.

Bendeki kitap 300 sayfayı geçiyordu. Biraz deforme oldu ama halen durur kütüphanemde. Kitaptaki karakterler bazen isimleriyle bazen lakaplarıyla bazen de fiziksel özellikleriyle geçiyordu. Kitabın sağına soluna isimleri vs. not almıştım .

@omnibus bize ikinci-üçüncü sınıfta tavsiye etmişlerdi bu kitabı :) hangi yaş aralığına uygundu bilemedim şimdi. ama okuyan da bir kere değil defalarca okumuş burdan anladığım kadarıyla. demek ki var bir hikmeti :) teşekkürler arkadaşlar! sıfır beş ucu olan var mı? :)

hiç sapmadan düz devam et, cadde üzerinde, solda.

orası kapanalı aylar olmadı mı?

kapandı. köfteci var yerinde :)

prenslerin dışında, 10.000'den fazla resmi görevli ve taraftar olimpiyatlara dahil oluyor(ya da "olimpiyatlarda yer alıyor" denilebilir). 1 milyar sterlinlik olimpiyat köyü neredeyse sporcular kadar çok taraftar barındırıyor.

edit: eksik harf.

Prenslerin dışında 10 binden fazla resmi görevli ve pek çok seyirci Olimpiyatların bir parçası oldu. 1 milyar sterlinlik Olimpiyat köyünde kalan sporcularla seyircilerin sayısı neredeyse aynı.

var ben tanıyorum, merak etme. şimdi git ve mutlu ol.

yok

var.

19. yy sonlarında o türün son örneği xyzyxy köşkünde hayatını yitirdi.. xyzyxy köşkünün yerinde şu an 189183903 katlı bir gökdelen var :(

kusura bakma ama ben bu duyuruyu hatirliyorum, daha önce de acilip "evet, var öyle kadinlar" cevaplari verilmisti. bu durumda merakinin giderilmis olmasi gerekirdi.

o zamandan bu zamana birden tükenmis olabilecekleri ihtimalini gözönünde bulundurarak mi soruyorsun bu soruyu, sanmam.
bariz ki "evet var böyleleri, mesela ben" cevabini bekliyorsun. en azindan bunu diyebilecek kadar samimi olsan.

bu kızlardan bulamıyorsanız kendinizi gözden geçirin. kendiniz bitince takıldığınız ortamları gözden geçirin. en sonunda başarıya ulaşacaksınız.

edit: (bkz: ben)

bisikleti o kadar çok sevmez ama birisi gel diyince bisikletini kapar atlar yollara. bunu kusurdan saymazsan evet yaşıyor.

hayvan sevgisi hariç bu dediğin özelliklerin hepsine uyan bir arkadaşım var. rahatlayabilirsin.

''1.92 boyunda, yakışıklı, kültürlü, zeki, maddi durumu iyi, esprili, kel olmayan, göbeksiz, renkli gözlü, hafif kaslı vücudu olan, iş hayatında başarılı, giyimi kuşamı bilen, zeki erkek'' sayısı ne kadarsa senin söylediğin özelliklerde kadın sayısı da o civardadır. olumlu kriter sayısı ne kadar artarsa o özelliklere sahip kişi sayısı o kadar azalır. hani bir iki olumsuz özellik eklesen neyse de, bilidğin yarı tanrıça aramışsın sen :)

bu arada giriş kısmında yazdıklarımdan dolayı, cevap veren bir kız olarak algılanmayayım ben de erkeğim, bu kriterde birilerinin olmasının zor olduğunu anlatmak için yazdım o kısımı.

var bi sürü. çok özel bir şey değil kafana takma:)

Var, Beylikdüzü' nde yaşıyor, bence çok tatlı.

yeni mesele değil malesef
bugün tekrar farkettim yatıyorken yastığa bakıyordum öyle
1 yıldan uzun zamandır var

neyse göz tansiyonundan gidicektim yakında onu da sorarım sağolasın hocam

bende de yıllardır aynı sorun var. çok yakınımda biri göz doktoru. her kafama taktığımda en baştan kontrol eder her şeyimi. göz tansiyonundan şüphelenmişti ilk kontrolde, ama o da yokmuş. bir sorun yok diyor..

bende de var ben onu bi gözüm ışığı az alıyo diye tabir ediyodum normal bişi sanırsam

(bkz: intern)

intern ya da trainee

Intern...

co-op olayi var bi de

intern

trainee daha farkli bir klasman

kill the irishman

irlanda yok. amerika'daki irlandalılar var. kesinlikle izlenesi.

(bkz: snatch) olması lazım ama emin değilim uzun zaman oldu izleyeli.

yanılmıyorsam trainspotting

@yanginmerdiveni

trainspotting'de iskoç aksanı var.

Angela's Ashes

ondine var.

"My left foot" İrlandalı bir yazarın hayatını anlatıyor.
www.imdb.com

the guard.

www.imdb.com

www.imdb.com
in the name of the father. gerçek hikaye. my left foot 'taki Daniel Day-Lewis var. adam ingiliz. ama filmde genel olarak irlanda aksanı vardı sanırım.

ayrıca irlandalı colin farrell filmlerini de izleyebilirsin. in bruges çok iyidir.

once
www.imdb.com
hele ki müziksever isen %100 memnuniyet garantisi veriyorum.

Once www.imdb.com
Bloody Sunday www.imdb.com
The Wind That Shakes the Barley www.imdb.com

It crowd dizi ama başrol karakterlerimden birisi irlandali.

ordinary decent criminal

yakın tanıdığım bunu 2-3 senedir kullanıyor. (evde yerler ahşap, halı yok) her gün çalışıyor, gayet memnunlar :)

he evet bizde de ahşap var, halı yok :)

sözlükte bilgisi olan bir sürü kişi varmış.

e bakınız: roomba

bizde var, çok memnunum. iki önemli şey var:
1- çekişi, temizlemesi evi dolanabilme özelliği beklediğimizden çok iyi. süpürdüğü zaman ev temiz oluyor.
2- kendisini temizlemek biraz zahmetli. her temizlikten sonra fırçalarını temizlemek gerekiyor, fön fırçası gibi kıl tüy yapışıyor üzerine, tozlarını da dökmek gerekiyor. Bu kısım biraz bıktırıcı ve itici gelebilir. ama üç beş dakikalık bir iş.

Bizim eve düzenli temizlikçi çağıramadığımız için ve kendimi normal süpürgeyi kullanacak güçte hissetmediğim için tercih ettim. bir yılı geçti, çok memnunum. evimizi hiç bu kadar temiz görmemiştim.

genel bir sertifika / test yok.

bu işte genelde tecrübe esas alınıyor. ya da üniversitede bölümünü (lisans ya da yüksek l.) okuyorsun... bölümlerin kendi içinde sertifika vermesi gibi durumlar olabiliyor. örneğin boğaziçi çeviribilim'de okurken belirli bir sınavı geçmen gerekiyor simultane çevirmen olarak mezun olman için. her üniversitede böyle olduğunu düşünmüyorum. yüksek lisans programlarına da girişte sınav vardır muhtemelen...

hmmm.. aklıma şu geliyor: bilgisayarın başına her oturuşunda hangi amaç için interneti kullanacağını söyle kendine. hürriyet.com'u okuyacağım, maillerime bakacağım, üç şarkı indireceğim vs. gibi.. sonra amacının dışında herhangi bir siteye girmeye meyledersen kendini durdurman daha kolay olur. amacını gerçekleştirince de kalk başından. bi süre bunu yaparsan uzun vadede kullanma alışkanlığın değişebilir.

önce o facebook'u bi kapa !

eğer hayatına zarar vermiyorsa (hangi bağımlılık zarar vermez orası tartışılır) yararlı şeylere ver kendini. ne bileyim oku, oku daha çok oku. azaltmak istiyorsan da yavaş yavaş azalt.

abi hayatım sikiliyo yemin ederim facebooku kapatmakla olacak iş değil gmail'i bile yeniliyor insan. yakıcam bu amına kodumun makinesini o alacak.

kasma kendini. benden tavsiye.

yanlış yerde soruyorsun,hedef kitlen değiliz.

bence bir farkı yok

Cambridge Oxford'dan daha hareketli, daha canlıdır. Doğal güzellik olarak genel kanı Cambridge'in daha tatlı olduğudur ki katılırım. Kazak giymezsin yazın iki merkezde de... Brighton'a da yine trenle çok uzak sayılmazsın, saatler süren bir mesafe değil... Zaten Brighton sık sık gidilecek bir yer değil :) Cambridge mağazaları restoranları pubları da daha hoş geliyor bana.

bilimevi adlı şirketle bir sürü tanıdığım gitti. özellikle kadıköy'deki ofisleri dil okulları ile ayrı bir özel ilgileniyor.
www.bilimevi.com

(git: www.ef.com.tr)

çok muallakta bir şey bu. adı üstünde enfeksiyon o yüzden bakterilerin işi bu ama neden durduk yere olmuyor da üşüyünce oluyor derseniz vücudun direnci ile alakalı bir durum diye anlatabiliriz. normalde pek güçlü bünyeyi hasta yapmaya gücü yetmiyor da direnci zayıflamış vücudu hasta ediyor gibi düşünülebilir. ama üşümek ile hasta olmak bağlantısına inanç bizim kültürde yoğun. exchange arkadaşların kışın kıyametin ortasında şıpıdık terliklerle, mini etekle dolanmasından öyle bir üşüme korkularının olmadığı görülüyor. ama hasta olma oranları ne durumda bilemiyorum. tez konusu çıkar burdan valla. sosyal patofizyoloji alanında (alanı ben uydurdum)

yurtdışında neredesin? kuzey insanına üşümenin hastalığa yol açabileceğini anlatamazsın tabi ki.

sadece üşüme hasta etmez. bu, zaten kanıtlanmış bir gerçektir. hatta sağlıklı ve uzun bir yaşam için çok sıcak alanlarda yaşanmaması önerilir. he üşürsünüz, donarsınız, direnciniz düşer, o sırada zaten bakteri virüs vardır, o zaman tamam.

ayak üşütmenin de idrar yolları enfeksiyonu ile bir ilişkisi yok. siz, birkaç saat ayaklarınızı üşüttükten sonra "enfeksiyon" diye tanımladığınız her seferinde hastaneye gidip idrar kültürü vermediyseniz enfeksiyon diyemezsiniz. kısaca: evet anneler de yalan söyler

cevaplar için hepinize teşekkür ederim.

la noix: hiçbir seferinde idrar kültürü vs. vermedim ama enfeksiyonda görülen semptomlar çıkıyor mesela idrar yaparken yanma ya da malum yerde ağrı gibi...

bilan: ben kuzeydeyim ama halimi ne kuzeyli anladı ne ekvatorlu...

merena: ben de senin gibi düşünüyorum ya bir tez konusu çıkar burdan ya da ben kendini alt tarafı ayaklarını sıcak tutmayan sorumsuz bir insan sanarken bakteri yuvası gibi dolaşan bi insanım!?!

Geçmiş olsun, ben de çok anlamam bu işlerden fakat facebookta bu işi yapan kadınlar görüyorum bebek nikah şekercisi olarak hesap açıyorlar, yaptıkları işlerin örnek fotograflarını koyuyorlar, belli grupları var orda üyeler fazla gelen işleri birbirlerine paslıyor. ayrıca şehirdeki böyle şekercilerle konuşun onlara evden fason iş yapılabilir. aklıma gelenler bunlar umarım yardımcı olur

geçmiş olsun. bazı moda siteleri, kadın sağlık portalları vs. content içerik yöneticisi arıyorlar. evden de günde 8-10 haber yazabilir. ama tabi sever mi böyle şeyleri ya da yapmak ister mi bu da önemli. aklıma ilk bu geldi nedense. tekrardan geçmiş olsun.

bazı gelinlikçiler ya da mahallesinde etrafta görebileceği gibi fason atölyeler boncuk işleri verir eve. örgü ve dantel verenler de var. fiyatları parça başı olur. yaptığı kadarın parasını alır. el becerisi varsa fena iş değildir harçlık olarak. çevresindeki komşulara falan sorarsa bir şeyler bulur diye tahmin ediyorum.

evdeofis.com sitesinden fikir edinebilirsiniz belki. freelance çalışanlar için keyifli ve faydalı bir site..

www.nationalrail.co.uk sitesinden londra-high brooms arasındaki trenlere bakın derim. londra'da 5-6 takılacaksanız haftalık travel card almanız en iyisi. ama high brooms londra dışı olduğu için oraya seyahatlerinizde ayrı bilet almalısınız. (nationalrail'den)

Tfl.gov.uk sitesine gir, orada adresleri girdiginde sana nasil gidilecegini alternatifleriyle birlikte gosterir. Oysteralirsan, depozito odemen gerekiyor, haftalik kart almani tavsiye ederim.

aiesec aracılığıyla staj başvurusu yaparsanız güzel bir şirkette ücretli bir staj yapabilirsiniz bence.

3 dili bu kadar iyi bilen ve en iyi okula girebilmiş bir kişinin, gugıl hazretlerinden stajını çıkarabilmesi gerekir.

yeşil pasaport gider. çalışma vizesi verilmiyor yeşillere staj dahil

yesil pasaport ile calisamazsin.

calisma izni alman lazim ayrica,yesil pasaport sadece gezi amaclidir.

ayrica o firmalar genelde gelme derler zaten cok normal,kendi ülkelerindeki adamlari almiyolar kolay kolay.

aiesec ya da iaeste ile bakin bi ama gec kaldiniz sanirim biraz,unusued offers filan warsa belki.

almanya,fransa olsun diye o ülkelere gitme,tr de cok iyi bi firmada staj yap,olursa uluslarasi sonra o firmanin yurtdisina basvur.

yoksa adam seni alicagina kendi ülkesinden bi adami alir hem egitimini,backgroundunu bilir.

ayrica tanidigin varsa asil cok rahat bulursun.

sonuna kadar okudum madem kafanızda bitirdiniz direk gidin bitirin.

Acıdan ilk kurtulma adımı bu bence bitirin ne olacaksa olsun sonrasında tek çözüm zaman malesef.

haydi sık dişini. ne yapman gerektiğini biliyorsun zaten.. 1 haftan kalmış. şimdi kalkıp attığın adımlar için ilerde kendine teşekkür edeceksin. bundan 1.5 yıl sonra o kişi hakkında ne düşüneceğini bile bilmiyorsun. hepten unutmuş bile olabilirsin. yani şimdi atalete düşmenin kimseye bir faydası yok. yapman gereken işleri hallet şimdi :)

kimse aşk acısından ölmüyor merak etme (yada ben ölen hiç görmedim) kararı alabilmen bile zaten birşeyleri aştığını gösterir.ne kadar seversen sev öncelik kendi hayatın olmalı.acını çek tabiki zaten kimse buna engel olamaz ama zaten acılarını gittiğin yere de götürüyorsun ister istemez o yuzden en azından elindeki fırsatları değerlendir ileride pişman olmamak adına.1,5 yıldan bahsediyorsun benm de ilişkim tam 6 sene sürmüştü ve çok kötü bir şekilde bitmişti.bundan sora nefes alamam ölürüm zart zurt yapiodum ama insan o acıyla o kadar olgunlaşıyor ki bunu zamanla hissedeceksin bünyende.ölmedim e baya ni süründüm ama şimdi başkasıyla evliyim.neymiş yani herşey değişirmiş acılar zamanla gidiverirmiş.sakın fırsatlarını geri tepme

Yorumlarınız için çok teşekkür ederim.

@basond, kafamda bitirdiğim bir şey yok aslında. Hala çok seviyorum kendisini ama bitirmeye mecbur hissederek ona göre adımlar atmaya çalışıyorum sanırım.

@miii, yıllar sonra da hakkında kötü bir şey düşünmeyeceğime eminim ama çok haklısın bir an önce geleceğime yönelik adımları atmam gerek. Bunu bilmeme rağmen harekete geçememem beni daha da bitiriyor zaten.

Ulan ne menem bir şeymiş aşk acısı anasını satayım!

Aşk acısı geçmez. Unutmak diye bir şey yok. Tek ilacı zaman derler ama zaman sadece o acıyla beraber de yaşanabileceğini öğretir insana. Boş ver unutmaya falan çalışma. İlla ki ilk zamanlar acıycak kalbin. Ama bir süre sonra gülümseyerek hatırladığın bir geçmişin parçası yapabilirsen O'nu işte o zaman tamamsın.

çok uzak değil bu yaşadıkların benim için. kararsızlık dönemi aslında bu. olmazsa ne yaparımın içini yemesi. ayrılsan bunlardan tamamen kurtulursun diyemiyorum. ama ayrılınca bu anki halin hafifliyor, en azından endişe açısından. hala kurtulmuş değilim ama yaşıyorum. şahsen ne yaptığımı söyleyim sana;

ilk olarak ne olursa olsun, istersen çok kötü ol, yine de git o başvurularını yap. belki de seni o durumdan çıkaracak olan başka bir yere gitmektir. ben yurtdışı gezimin iki hafta öncesinde ayrıldım, çoğu şey hazır olmasına rağmen son anda vazgeçiyordum ki, bir anda bir sene sonra bundan çok pişman olacağım geldi. gerçekten de gidip döndüğümde sanki aylar önce yaşanmış gibiydi her şey ama sadece 2 hafta yurtdışındaydım. çünkü başka bir yerde zaman kavramı kayboluyor neredeyse.

üzülmene, acı çekmene sebep, ona olan sevginse, karşılıksız sevmeye, hiç ama hiçbir şey beklememe konumuna geçmeye çalış. kolay değil. olanları inkar edebilirsin, olamaz, olmamalı diye türk filmi moduna girebilirsin. dünyanın en mantıklı insanı da olsan bu dönemlerden geçiyor her insan. etrafındakilerin (arkadaşın olmasa da gözlemlediklerinin diyim ben) sevgililik ya da sevgiyi küçülten tanım ve davranışlarını boşver - çoğu kişi böyle çünkü-. ne gerek var bu kadar üzülmeye demekle olmuyor, üzülüyor insan, hem de çok.

burada biraz bencil olmak lazım ama. evet üzülüyorsun, hala seviyorsun, ama kendini de sevdiğini unutma bence. Ben yapmayı sevdiğim şeyleri abartmıştım, doctor who izlemeyi seviyorum diye bokunu çıkardım izlemenin mesela.

sorsan üstesinden geldin mi diye, hala kimseye karşı bişe hissedemiyorum, hala bir sürpriz yapsa da gelse diyorum ama gelse benim (pis bişe ama gurur nedeniyle) dönüp bakmayacağımı bildiğimden gelmese daha iyi olur diyorum. böyle kendi kendime gelin güvey oluyorum. farkettim de ben baya yemişim kafayı, bilemedim şimdi beni dinlesen mi :/

not: benim de hobi mobi, doktorla uğraşacak halim yoktu. anca bu kadar oldu :/

@pokerface, aşkla ilgili hiçbir sorunumuz yok aslında. Duygular tamamen karşılıklı. Öyle olmasaydı zaten belki gurur yapıp ben de aşkımı kalbime gömüp acımı çekmek için bir kenara çekilirdim. Yalnız, bu süre zarfında aşkta guru olmadığını çok iyi anladım ben. O kadar dengesiz davranmaya başladım ki, şu yaptıklarımı en yakın arkadaşım yapsa omuzlarından sarsıp "kendine gel, manyak mısın?" falan derdim herhalde.

Yurt dışı konusunda sana katılıyorum, o yüzden bu başvuruları bir an önce yetiştirmem gerek. Zaten ya yetiştiremezsem diye de korkuyorum bir yandan. Dizi fikri çok güzel ama keşke benim de izlediğim şahane komik bir dizi falan olsaydı, belki işe yarardı. Benim en sevdiğim dizi Çemberimde Gül Oya mesela ve en mutlu günümde bile izleyince ağlayabiliyorum. Bu yöntem bana pek gelmez gibi sanki.

Biterse, çok uzun bir süre kimseye karşı bir şey hissedemeyeceğimi de çok iyi biliyorum. O yüzden seni çok iyi anlıyorum. Zaten asla "çivi çiviyi söker" mantığında bir insan olmadım hayatım boyunca.

@olkol, bu yorumuna da çok katılıyorum. Aşk acısı geçer, zaman bunun ilacıdır falan diye bir şeye inanmıyorum ben. Gerçekten sevip değer veren biri için bu mümkün değil bence. Sadece gülümseyerek hatırlayabileceğim zaman da kim bilir ne kadar uzakta...

benim yedi yıllık ilişkim bitmiş sen bunumu atlatamayacaksın.

bir saatini bile kaybetmeden yurt dışındaki okullara başvurunu yap. önünden çekildiği için teşekkür bile edeceksin ona.

sizin ilişkinizi bilmıyorum ama benm ilişkim büyük yalanlar üzerine kurulmuştu. benim saf ve iyi niyetliliğim her şeye pozitif açıdan bakma çabalarım sonucu profosyonel bir yalancının oyuncağı olmuştu bu ilişki.
öylesine seviyordumki yolda yürürken kafamı yukarı bile kaldırıp bakmıyordum gözüm başka bir erkeğin gözlerine değecek diye..
nihayetinde aldatıldım.beynimden kurşun yemiş misali bezgin yılgın, bitkin.. haykırmak istiyorum haykıramıyorum, içimden öylesine bağırıp çağırmak geliyorki yapamıyorum..haykıramayışlarım iki göğsümün arasında sıkışıp kalıp, müthiş iç sıkıntısına dönüşüyordu adeta.. elimi bağrıma götürmeme neden oluyordu nedensiz.. su bile içemiyorsunuz.. bütün yemek kokuları miğdenizi bulandırıyor..
derken psikiyatrıye gittim lustral verdi tok karına?? kibrit kutusunun yarısı kadar olmayan ufak bir ekmek parçası attım ağzıma.zor bela çiğnedim.. yutmaya çalştım.. ihanet oturmuştu miğdeme izin vermiyordu benim için faydalı olan hiçbir şeye.. yemek borusunun yarısına varmadı yutamadığım lokma.. kustum.. aç karına içtim bırkaç gun sadece..çünki biliyordumki insanın en iyi doktoru kendisidir..hiçbir ilaç beynimiz düşüncelerimiz kadar iyişleştiremez bizleri..
akşam sekizde yatağa giriyordum şişkin gözlerimi sımsıkı kapıyordum. ne kadar uyursam o kadar uzak kalırım bu sıkıntıdan.. elim kolum kalkmıyor. Allah'ım ne iğrenç bir durum.. Zavallı annem derdimin ne olduğunu bilmeden üzülüyordu halime.. gözlerinden okuyabiliyordum hüznünü.. elin oğlu için zaman zaman kırdığım annem.. bir tek o ortak oluyordu matemime.. hani o canımdan çok sevdiğim uğruna herşeyi göze aldığım, beni cnından çok seven insan nerde şimdi??
bir iki güne bana yalvardığını içeren mesajlar telefonlar yağmaya başladı.bu beni kendime getirmeye yetti..ilk kez oracıkta gördüm ne kadar zavallı bir insan olduğunu.. benm saf ve kyımsız yüreğim onu affetti..ama yalanların ardı arkası kesilmedi.. herşey çorap söküğü gibi geldi..iğrenç bir insanmış meğer..uzatmalarla bir yıl daha sürdü ilişkimiz çoğunlukla benim çabalarımla.. hergün yeni bir iğrençliğine şahid oluyordum.. sevgi dibe vurmuştu artık..güven desen zaten yoktu.. saygı ağaçlarımızın bir bir dalları kopuyordu..
şimdi yıllar süren o büyük saplantıdan, o büyük kara sevdadan kurtuldum.. en büyük sevmelerinde bitebileceğine bizzat tanık oldum..
hayatımdaki olumsuzlukların temelini dayandırdığım olgudan kurtuldum.bir kanser virüsüydü. tüm hücrelerimde o vardı.. şimdi kanseri yendim .. yeniden doğdum dünyaya.. her bitiş yeni ve daha güzel başlagıçlara gebedirya hani..şimdi daha temkinliyim.. kendimi kimsenin üzmesine izin vermiyorum..daha diri daha canlı ve daha güçlüyüm.. çünki aşk yok hayatımda..
yinede ona kızmıyorum. aksine teşekkür edıyorum.hayatımdan çıktığı için.. ondan çok şey öğrendim. bir musibet bin nasihatten iyidirya hani.. birde küfretmenin ne kadar mükemmel hissettirdiğinin duygulanımını onun sayesinde anladım.
hürriyetimi bana geri verdi..bundan daha güzel ne olabilir.biliyorum dünyada başka insanlarda var ve beni gerçekten sevebilecek insanlar.. ben sabırla o günü bekleyeceğim..


sözün özü;ihanet, sadakatsizlik yok ise bırakma sevdiğini. ama beyinde bitti ise zorlamanın manası yok. kendi yolunu çiz..hiç korkmadan. güzel günler gelicek inan..hayat devam edıyor bi şekilde gençliğinin en güzel günlerine yazık etme lütfen..hayat herşeye rağmen o kadar güzel ki.. onla olduğundan daha mutlu olacağın zamanların olucak..omuzlarından koca bir yük kalkmış olucak..

en önce şu 1 haftada bitireceğin işleri bitir, sonrasında pişman olma o işler bitince üzülürsün, rahat rahat hem de. gerisi zamana ve sana destek olacak panpalarına kalmış.

D&R 'a girip bir adet " En son yürekler ölür " kitabını al ve gittiğin yerde oku . sana en güzel tavsiyem bu olur ve unutma hayat malesef devam ediyor....

ilişkinin bitme ihtimalini düşünmek her zaman daha fazla acı vermiştir. ama kesin olarak bittiğinde 1-2 hafta içerisinde alışıyorsun ne olursa olsun.

yazıcı ile fazla işin yok ise al lakin lazer var iken mürekkep bende tavsiye etmiyorum.

@theconqueror; lazerliler ne kadar panpa?

Hocam tarayıcı belgelerinizi taratıp dijital ortama geçirmenizi sağlayan nane..
Ben Mürekkep püskürtmeli yazıcıları tavsiye etmem. Kartuşları çok çabuk bitiyor ve genelde satın aldığınızda üzerinde demo kartuş oluyor.
Eğer renkli yazdırmak gibi bir amacınız yok ise lazerli olanları daha makul olacaktır.
Örneğin şu:
www.hepsiburada.com

Üzerindeki toner ile 700 sayfa yazabiliyormuş. Kartuş ile hiç uğraştığınıza değmez. En işe yarayacağı zaman da biter, ağzı bozulur kurur. Kartuş bulamazsınız falan falan..

Kartuşların ikisi 70 TL civarında. Çok basit bir yazıcı almayı düşünüyorsan al. Ama kartuş maliyeti de uygun olsun diyorsan HP Ink Advantage 2060 modelini al. Kartuşları 35 tl ikisi. Sadece siyah baskı ve sadece yazıcı işini görecekse de hp 1102 veya canon 6000 lazer al 25 tl'ye dolum yaptırır 1500 sayfa baskı alırsın.

tarayıcı scanner olmasın?

kartuşu 70 lira mı? tam olarak bu işlerden anlamıyorum ama kartuş her bittiğinde 70 lira verip yenisini mi alıcam? e o zaman makine fiyatına denk geliyor bu rakam?

Tarayici scanner dedigimiz sey.

ofis kullanimi icin degilse kullanilir. demo kartus geliyor. fotograf falan yazmazsan is goruyor. zaten bes liraya dolduruluyor kartuslar neredeyse her kirtasiyede. benim isimi goruyor.

bende bunun canon olani va gayet iyi bence sen al bunu kartusu sen de doldurursun.

hp 2060 var kartuşu 10$ dolar birşey, hem renkli hem siyah beyaz çıkarırsın. onun haricinde lazer hem siyah beyazdır hem fotokapi tarayıcı filan yoktur.

evde kullanıcaksan tavsiyem hp 2060 dır.

çok çıktı alcam deli gibi yazdırcam renkli çıktı, tarayıcı filan istemiyorum dersen hp 1012 var lazerli onu tavsiye ederim kartuşu 20 liraya doluyor.

@darknum; peki panpa bu makine çipli mi?

gebze viaport'ta bir sürü spor mağazası var yan yana. bence oraya girdiniz mi bir şey bulursunuz kendinize göre.

hummel güzel bence. kadın eşofmanlarına bakmadım ama erkek güzel. düz mantık kadın eşofmanları da güzeldir.

Cambridge yayınlarının Grammar in Use serisi iyidir.
Seviyene göre 5 farklı kitabı var, hem açıklamalı hem alıştırmalı.

cakabo +1

birisini al, diğerini de malum yerlerden bulursun :)

newsweek gelişmek için iyidir, time'ın dili fazla ağır gelebilir

onu bilmiyorum ama google'ın sayfadaki güncellenmeyi ne zaman farkettiğini öğrenebilirsiniz. (genelde ya hemen ya da 1-8 gün içerisinde fark ediyor)

bunun için google'da siteyi aratıp önbellek / cache görünümünü seçin, önbelleğe alınma tarihi ve saati yazacaktır.

Google mapten bakabilirsiniz, ama uzak olması lazım.. london underground sitesnden hattı bulunuz.

işte direkt underground yok :/

Camden Town'a direk giden underground yok ama havaalanindan olabilir, hatirlamiyorum. Ya da havaalanindan kalkan otobus ile ilk underground istasyonuna gecip oradan aktarma yapabilirsiniz.

camden town'dan northern line (siyah hat)'a binin, bank'te DLR'a değiştirin. DLR'ın doğrudan London City Airport'a giden hattı var.
haftasonu gidiyorsanız hatlarda çalışma olabilir.
tüm yol seçenekleri için tfl.gov.uk 'den travel planner'a bakabilirsiniz.

benim kaldığım evde yer olsaydı 2-3 günlüğüne misafir ederdim valla..

ben veriyorum elimden geldigince ama cevap verince ve eger zamanim olursa gezdirmeye calisirim diyince ,"yok yok biz gezeriz bayanlar tek basimiza" tarzi cevaplar alinca bir mesaj atmiyorum.

viyana-avusturya

sapik miyiz lan.

bu arada yanlis anlasilmasin ben genelde her benim bu taraflara gelene mesaj atarim,kadin cikip böyle cevap verince gicik oluyorum.

Aklima ilk gelen sey, "eger disleriniz kotu durumdaysa gitmeyin" oldu : )

Sizi reddederkenki ses tonu, mimikleri, tavri, varsa kurtulma cabasi, vs. gibi etkenler de onemli. O anlari keske burdan izleyebilsek de objektif bir degerlendirme yapabilsek.

Kizlari anlamak zordur derler, dogru. İnsanlari da anlamak zor.

Ama bunu, "bu kizi anlamak niye zor yahu, o kadar konustun niye kahve icmedi" anlaminda soylemedim. Zaten her muhabbet ettiginiz kisi de sizle ekstra baska aktivitelere kesinlikle katilacak diye bir sey de yok.

O an icin sizle o oyunla alakali seyleri paylasmak istemis ve paylasmis da olabilir. Devaminda hayatinda olmanizi istiyor anlami cikmamali illa ki.

Ben olsam, (tamamen kisiye gore degisebilir) mesaj atar ve "O gunku paylasiminiz icin tesekkur ederim" ya da "merhaba" benzeri bir mesaj atardim ve duruma gore hareket ederdim.

Birden diş hastasi olarak karsisina cikmak onu itebilir.

Ama diyorum ya, insan vaaaaar, insan var, belki ciksaniz karsisina güler ve hos bir tekrar gorusme olur.

seviyosan git konuş bence abi.

sadece iyi muhabbetten hoşlanma çıkarımı yapmak istemedim ben de dediğiniz gibi. mesaj atma, facebook ekleme olayına sıcak bakmıyorum, stalker modu yaratır diye.
bu arada benim de aklıma dişlerim geldi önce :) ama birkaç ay önce baktırmıştım, sağlıklılar.

not: klişeyi kullanmak için yazdığınızı biliyorum ama sevme durumu yok daha zaten.

bu konular fazla öznel. karaktere göre oldukça değişim gösteriyor o yüzden mevcut durumdan ziyade genel bir yorum olarak ben bir şeyler hissettiğim herkes için elimden geleni hep yaptım, ısrar gerekli tabiki dozunda olarak. çoğumuz ilk görüşte aşık olunacak tipler değiliz diğer vasıflarımızı bilmeleri için insanlarla diyaloğa ihtiyacımız var o yüzden genel önerim bir bahaneyle tekrar görüşmek ki bu cesareti gösterir kadınların çoğu da bu cesarete davete icabet ile karşılık verir sonrası kısmet zaten.
ha ben ısrarcı oldum noldu derseniz bir bok olmadı o ayrı tabii bu benden kaynaklanıyor olabilir şevki kırmaya gerek yok :)

o gece ayrılırken sana kibar davranmışsa diye söyluyorum:
eger kibar davranmışsa gülümsüyorsa gibi sıcak davranmayı gösteren birtakım işaretlerde bulunmuşsa illa ki hoşlandı, olumlu bakıyor diye bir sonuc da cıkaramayız. cunku kendisi gercekten cok kibar da olabilir vs..
ayrıca traviata nın da dediği gibi, gidip te yekten dişlerinize baktırmayın, he illa ki o planı uygulama gibi bi düşünce varsa kafanızda çiçeğinizi alın gidin, ama dişlere baktırmayın:)

Israr edenlerin başarı yüzdesi düşüktür ama sürümden kazanırlar. Paranoyak bir şekilde minik bir ihtimal hesabı yapalım.

1) Hatunun sevgilisi vardır, gece flörtleşmek istemiştir sen uzatmış olursun işler senin açından da hatunun açısından da pek iyi olmaz.

2) Hatunun sevgilisi vardır, sallantıdadır, sıkılmıştır, kafasını dinleyesi vardır. Sen ısrarla peşinden gidersen iyice bunalır.

3) Sevgilisi yoktur, iki muhabbet edeyim diye yaptığı hamleden sonra sen sarınca pişman olmuştur, sittir git diyememiştir kibarlığından, uzatırsan gene hüsran.

4) Sevgilisi yoktur, hoşuna gitmişsindir, onu bardan kaldırdığın bir hatun olarak görmeni istememiştir, ulaşman için yeterli bilgiyi verip ya olursa demiştir.

O kadar garip yaratıklar ki bu hatunlar, ısrar edersin olmaz, ısrar etmezsin niye bu kadar çabuk vazgeçtin derler gene olmaz. En temizi ısrarcı ol sürümden kazanırsın. Sadece 4. şık için bile "ona minik sürprizler yap"ılabilir

ilk evine bırakmayı teklif ederek (hanımkızımızın gözünde belki fazla ileri gittiğiniz için) normalde kabul edecek olsa bile kahve teklifine evet diyememiş olabilir. ben kendimi kızın yerine koydum, kahveye evet derdim ama ilk sorunuz ortamı bi germiş olmalı.
bence bir şekilde tekrar dene. facebooktan mesaj atmak da olur gayet. muayene bahanesiyle birden karşısına çıkmanız da tatlı bir hareket. dişleriniz sağlıklıysa :)
iyi şanslar

ona bir şekilde size ulaşma şansı verin; eğer gerçekten hoşlandıysa iletişime geçecektir. Hoşlanmadıysa üstelemenin ya da israrcı olmanın bir anlamı yok.

Arkadaş olarak eklemeden Facebooktan mesaj at bence,derdini güzel kibar sevimli bir şekilde anlat. istiyorsa bir şekilde ışık yakacaktır

bence dis kontrolune gitmek facebooktan mesaj atmaktan daha stalker ambiyansi yaratir..

diş kontrolüne gitmek çok sıkıntı yaratmaz stalkerlık babıda çünkü konuştuk hatta bir gün geleyim yirmiliklerimi çek filan diye de şakalaşmıştık ama ben vazgeçtim gitmekten. Kız hoş olduğu için, fazla anlam yüklemiş olmam olası.
teşekkürler yanıtlar için.

heee musteri kapmis yani :P. saka bir yana muhabbeti gecmisse gidebilirsiniz tabi. ama hemen ertesi gun falan gidilirse yine bir stalkerlik hissi yaratabilir. bekleyin biraz derim.

şarkı değil de radyo önereyim: (ekşiduyuru'dan öğrenmiştim)

www.stereomood.com

edit: hep hareketli çalmıyorlar tabii, karışık.

Santa Claus Is Coming To Town

en.wikipedia.org

www.youtube.com
www.youtube.com

bobby helms - jingle bell rock
www.youtube.com

britney spears - my only wish this year
www.youtube.com

frosty the snowman, christmas şarkılarında tek geçerim :)

baby it's cold outside da güzel

art arda yazıyorum pardon. michael bublé'nin yeni christmas albümü çıktı. oradaki şarkıları komple öneriyorum :) hepsi klasiktir. cold december night adlı şarkıyı da kendisi bestelemiş, ama diğer klasikler kadar leziz olmuş :)

www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

ben de bir radyo önereyim, çok hoş: www.arionradio.com

Little Drummer Boy
www.youtube.com
www.youtube.com

Şu da bonus olsun:
www.youtube.com

www.youtube.com/watch?v=lWxhIiwNvwc

woody allen kitaplarından devam et o zaman

Normalde sürekli kitap okurum zaten. Kitapları da okudum :(

françois truffaut filmlerini deneyebilirsin. mesela,
(bkz: domicile conjugal)
(bkz: baisers voles)

pek bir müşkülpesent geldiniz ama yazayım ; Carnage olabilir sinemalarda hala, bir de Monty Python serisi.

pedro almodovar o zaman. sinir krizinin eşiğindeki kadınlar mesela. carne tremula mesela..

düzenli bir şekilde gidiyorsan yeterlidir. ben 8 sene önce yaptığımda gayet rahat almıştım sertifikamı... işime yarıyor mu desen, bilemeyeceğim. daha geçen gün aklıma geldi aa benim böyle bir ödülüm vardı diye..

tuvalette sözlük okuyun. zira bildiğim bütün ingilizce kelimeleri bu yolla öğrendim.

soru üzerine kelime görmekten çok okuduğun metinlerde görmek daha iyi oluyor hem kullanışı hem de yapısını kavrıyorsun aynı zamanda (cloze testlerde de işine yarıyor)
ayrıca gerçekten dizi, müzik, film işe yarıyor bence

Dizi, film, müzik yıllardır yaptığım şeyler fakat gelin görün ki paragraf sorularında biraz daha hardcore kelimelere yer veriyolar anlamı zor bilinen.
Daha önce denedim fakat sözlük mantığı ile öğrenemiyorum.İlla o kelimeyi ilgimi çeken bir cümlenin içinde görmem lazım.

Benim şöyle bir fikrim var.Aynı kitabın hem ingilizce hemde türkçe çevirisini alıp, önce ingilizce metni okuyup, anlamadığım yerlerde türkçe metinden kelime öğrenmek.Nasıl sizce ?

matsiyah.. bir ingilizcesini bir çevirisini okuma yönteminde sıkılabilirsin. bahsi geçerken bile içimi bayar bu yöntem. alternatif olarak hafıza kartları öneririm. paragraflarda gördüğün tüm hardcore kelimeleri ufak kartlara yaz. arkasına da türkçelerini. sonra bu kart destesini okula, otobüse, bakkala, sinemaya her yere yanında götür. boş bulduğun her an kelimeleri ezberleyip kendini test et. anında 150 kelime ezberleyemezsin ama 10ar 20şer gruplarla başla. o kelimeleri ezberlediğini düşündükçe yenilerini ekle. tabi eskileri de çıkarma desteden devamlı pekişsin... ayrıca soru çözmeye de devam! :)

herkese bunu öneriyorum. kesinlikle evanescence dinle :) çok ergence farkındayım, zaten ben de ergenlik dönemimde dinlemiştim ama kelime bilgime önemli ölçüde katkı yaptı.

sonuç: boğaziçi - ingilizce öğretmenliğindeyim :)

www.theguideistanbul.com

www.sehirkedisi.com

www.alternatif-istanbul.net

itunes kur bi dünya radyo var..

bibisi

bbc iyidir söylendiği gibi. itunes gibi eşek yükü bir program yerine winamp üzerinden de olmadı media player'dan da yüzlerce radyo dinleyebilirsiniz.

winamp'te shoutcast'e girip radyoları gruup grup konu konu seçebilirsiniz.

bbc4. kısa dramalar oluyor, ingilizce geliştirmek açısından çok faydalı. müzik yayını değil yani.

monocle.com/24

Evi görmeden tutmayın sakın. Dolandırılmayın.

couchsurfing'le 1-2 günü geçince kalma süresi, iş zorlaşır. insanlar evlerine para almadan bir hafta misafir etmek istemiyor, ya da zaten uygun olmuyor durum buna. bir de 4 kişi daha zor
craiglistten tanımadığım birine 300euro göndermezdim ben olsam.
türkiyede craiglistle evini kiralayanlar kişi taşınırken istiyor depozitoyu hep.

kişisel olarak görüşmeden kimseye para yollamayın, craigslist'in bu konuda uyarısını dikkate alın. şurayı kesinlikle okuyun:

www.craigslist.org

bu arada daha önce amsterdam'da olmasa da craigslist'ten iki kere ev tuttum ama her zaman önceden ev sahibiyle, ya da sizinle kontrat yapabilecek kişiyle yz yüze görüşüp evi görün ve depozitoyu kontratın yapıldığı anda verin.

craigslist'te böyle bir dolandırma ağı var. depozitoyu isteyenler genelde benzer şeyler yazar aynı elden çıkmış gibi tüm ilanlar. yollamayın sakın ha :)

kullanmamaklar birlikte airbnb daha güvenilir görünüyor. ev sahipleriyle bağlantıya geçebilirsiniz.

ortakoy zuma

fiyatlarin yuksek olmasi pek bi problem degil, astronomik olmadiklari muddetce.
zuma'nin uluslararasi bir marka oldugunu biliyorum, muhtemelen fiyatlari astronomiktir diye dusunuyorum. varmi fiyat bilgisi?

sushico?

Kesinlikle "itsumi".hem fiyatlari makul hem de cok lezzetli.japon arkadaslar sayesinde kesfettim, sagolsunlar.

taksim cafe bunka. fiyatlar ortalama, sushiler ve servis olağanüstü.

itsumi oldukça pahalı.

bunkaya gittim, sushileri hic iyi degildi.
servis iyi ama sushiler gercekten cok basarisizdi.
bunkayi onermiyorum.

karaköy iskelesinden indikten sonra kabataş fındıklı yolu var iskeleden yukarı doğru yürüdüğünde o yola girip bahsettiğim yöne doğru yürüceksin ve boynun tutulana kadar sağa doğru bakacaksın sonrası sevinç mutluluk..

güzel bir sinema salonları var. ordaki konserler elbette oturmalı. ancak dışarda açıkhava konseri yapılıyor mu bilemedim. bunun için pek de uygun yer yok.

yanilmiyorsam tramvay duragi da tam onunde

yaz mevsimlerinde açık havada yapıyorlar konserleri. ayakta oluyor.

aqualung, thick as a brick, living in the past

aqualung komple güzel albüm; my god, locomotive breath, cross eyed mary vs vs...
slowlardan budapest, said she was a dancer var. bouree yorumunu da çok severim şahsen.

pavane yorumu da iyidir.

(bkz: bungle in the jungle)
(bkz: too old to rock'n'roll too young to die)

aqualung, thick as a brick (album), a passion play (album), too old to rock n roll ... (album), a small cigar, valley, songs from the wood, skating away (yey yey yey), minstrel in the gallery, bungle in the jungle.

mesela ben geçen gün bir yerde (türk dış ticaret vakfı eğitim merkeziymiş) dış ticaret ingilizcesi eğitimi diye bişi gördüm. sayılır herhalde.

müt-ter bölümünde okuyorum ve bildiğim kadarıyla bu şekilde sertifika alabileceğiniz bir kurs yok. yaptığım gözlemlere dayanarak konuşayım. çok iyi çeviri şirketleri bu konuda bölümde lisans ya da yüksek lisans yapmış kişileri ararken çoğu şirket için sadece konudaki yetkinliğiniz önemlidir.

bulunması zor bir şey değil ki. google'a "south park izle" yazınca bir sürü çıkıyor. burada cevap beklediğinize değmez.

denedim tabiki. ama denediğim hiçbir siteden izleyemedim. sorun bende olabilir mi bilemiyorum. mesela şu linktekini izleyebiliyor musunuz? : www.cizgiport.com

www.southparkizle.net
buyur link veriyim direk yandaki kısımdan sezonları seçebiliyorsun.

bu ara internetten dizi izleyemezsiniz,sebebi
(bkz: facebook'un leecher'ları engellemesi)

buldum!

www.kelbaykus.com

facebook haricinde bir yerden alıyor sanırım. anlamadım ama bu çalışıyor sonuçta.

durum anlaşıldı. kötü olmuş. o zaman torrent kasmak lazım. öpüldünüz.

southparkstudios.com 'da ingilizce ve altyazısız izleyebilirsin.

andrea guerra- finestra di fronte şeklinde aramayı denedin mi?

La finestra di fronte epilogo diye aratırsan çıkar sanırım.

oda sıcaklığında dursun suyunuz. kalorifere koymayın belki fazla ısınma olur. maymunların yumurtadan çıkması için bir süre daha beklemeniz gerek. sabır ve sevginizle büyütün onları.

(bkz: pi)
(bkz: mary and max)

ben x

(bkz: noi albinoi)

(bkz: lars and the real girl)
(bkz: be kind rewind)
(bkz: the visitor)

forrest gump (çok dandiktir)sadece isim vermek için

play it again sam

eagle vs shark

fobidilya adında bir israil filmi

semtine ve kalitesine göre değişir, 7 tl, 10 tl, 15 tl civarı benim gördüğüm yerlerde.

desene ben kazıklanmışım. etiler'e yakın bir yerde 40 tl verdim. güzel kesti, o ayrı...

Benim bir arkadaşım da 65 lira vermiş iki sene önce.
yanında ümit karan traş oluyomuş, o ayrı...

7 tl'ye istanbul'da bir kadin olarak sac kestirmek zordur diye tahmin ediyorum. erkek berberleri o kadar aliyor. ama semte gore degisir tabi, nesenbilneben'in dedigi gibi.

etiler'e yakin bir yerde 40 tl anormal degil. daha fazlaya da kestirebilirsin.

etilerde 40 a kestirdiysen iyi valla bide güzel kesti diyorsun. hiç dert etme

Mos'ta 80'miş diye duydum.

20-60 arası oluyor genelde.semtten semte değişir.

benim gittiklerim 3 lira ile 20 lira arasında. saç yıkatma, sakal ve ağda hariç.

kırık tarak'ta 25e (belki 30?) kestirdim ben. çok da şahane oldu.

kütahya güral harlek'i tavsiye ederim. hem lüks hem de rahatlatıcı bir ortam, ve fiyatları uygundu diye hatırlıyorum. fakat biz hafta sonu kaçamağına gitmiştik. daha uzun süreli kalmayı düşünüyorsanız, sıkılırsınız, değmeyebilir.

Bursa Oylat'ı çok övdüklerini ve memnun kaldıklarını duydum iyi geliyormuş suları,dogası falan cok guzelmiş ormaniçi yemyeşil tertemiz gibisinde.

kaplıcaya ne maksatla gitiiğinize bağlı olarak farklı öneriler sunulabilir herhangibir hastalık yada baska bir sebep yoksa hatay sizin için bulunmaz fırsat diyebilirim kırıkhan reyhanlı arasında hamamat isimli güzel bir tesis hizmetinden memnun kalacağınıza eminim ayrıca akdenize ulasmak için özel araçla 25 dk sonra iskenderuna ve akdenize kavuşmus olabileceğiniz bir mekan

afyon-sandıklı
manisa-salihli