2009 yapımı olur mu? ay lav yu. çok eğlenceli bir film.

Levent Üzümcü'nün performansı için
(bkz: abimm)

inşaat var ama daha eskiymiş www.imdb.com
adem'in trenleri de ucundan sıyırmış.

bunların içinden mi, bunlar dışında mı?

(bkz: ali'nin sekiz günü)

(bkz: kader)

(bkz: hayat var)

(bkz: bornova bornova)

gölgeler ve suretler
zefir
bizim buyuk caresizligimiz
atlı karınca

Neşeli Hayat

cilalı ibo

kolpacino bomba

newyork'ta 5 minare

Devrim Arabalari

(bkz: bizim büyük çaresizliğimiz)
(bkz: mommo kız kardeşim)
(bkz: gölgesizler)
(bkz: usta)

yağ bezesi olabilir mi? ve evet, bi doktora görünün.

bilmiyorum olabilir galiba, kendime teşhis koyamıyorum. ama dediğim gibi ağrı sızı yok. ve nicedir vücudumda var bu olay ve bunu bu kadar büyütmememin nedeni turp gibi sağlıklı olmam.

oralarda lenf nodları mevcut. onların birinin şişiyor olması mümkün tabi. ve evet, bi doktora görünün.:)

yağ bezesi olabilir. çok yakın bir arkadaşım basit bir operasyonla kurtulmuştu bundan. doktora görünün elbette, ancak aldıracaksanız iyi bir cerraha görünmenizde fayda var, iyi temizlenmezse kütlenin yinelemesi gibi bir durum sözkonusu olabiliyor. geçmiş olsun.

Bunlara giderseniz hayatınız dil, edebiyat olacak. Okul seçimi bölüm seçiminden sonra gelmeli.

tamam da, yabancı dil çıkışlı bir öğrenci için çok fazla seçenek yok ki üniversite bölümü olarak.
ya çok yüksek yapıp mütercimlik veya öğretmenlik ,ki öğretmenlik istemiyorum, ya da biraz daha düşük puanlılar için dil edebiyat bölümleri var.

Bir yıl daha sıkı çalışıp başka bir puan türüne göre hazırlanma olanağınız var mı? Sonuçta mesleğinizi seçiyorsunuz, okumaktan ve yapmaktan zevk alacağınız bir şey olmalı.

malesef hiç bi şekilde öyle bir imkan yok. zaten özellikle düşündüğüm istediğim bişey de yok. mütercim tercümanlık düşünmüştüm. ama puanım yetecek gibi değil.

Dilbilimi daha tekniktir. Eğer edebiyat sevmiyorsanız sizin için daha uygun olur tahminen. Dilin kullanım sanatı yerine, yapısı üzerine çalışır.

@aileena
ben de öyle düşünmüştüm. o sanki benim için daha uygun. ama okul bitince ne olur? amerikan veya ingiliz dil edebiyattan ne farkı olur okul bitince?

eğer akademik ortamları, okumayı, eleştirmeyi seviyorum diyorsanız amerikan kültürü ve edebiyatı gayet uygundur. bir mezunu olarak bana dünya görüşünden tutun bilgi birikimine değin birçok şey kattığını söyleyebilirim. ingiliz dilbilimi de ilgi çekici bir bölümdür ama dile karşı özel bir ilginiz yoksa dört yılınız fonetikle morfolojiyle işkenceye dönüşebilir. öte yandan, ikisi de doğrudan mesleki bir karşılığı olmayan bölümler. öğretmenlik yapmak istemiyor olabilirsiniz ama çıkışta kendinizi herhangi bir şeyi öğretirken bulmanız gayet mümkün. bu açıdan yine amerikan kültürü ve edebiyatının ingiliz dilbilimine nazaran daha yararlı olduğunu söyleyebilirim. bölümünüz bu ikisinden biri olabilir, başka bir bölüm de olabilir ancak okurken mutlaka yurtdışına çıkmaya çalışın, ek bir beceri edinin. dil bölümlerinde dolgun bir özgeçmiş yapmak meslek edindirici bölümlerden edinilen bir diplomaya bu şekilde yaklaşabiliyor.

Valla edebiyat fakültesindeki bölümlerin mezun olunca farkı ne olur ben bilmiyorum ama dilforum diye bir internet sitesi var, oraya yazarsanız bu sorunuzu eminim daha bilgili insanlar yardımcı olacaktır.

önceki yorumlara katılmakla beraber gideceğiniz üniversite hacettepe ise hocalar bakımından kesinlikle amerikan kültürü diyorum (kendim dilbilim okudum). farkı okurken kendi çabanızla yapıyorsunuz, yoksa fark olarak mezun olunduğunda insanlar dilbilim bölümünü hiç duymamış oluyorlar sadece.

öğrencilerin yaş grubu ne, dersinin oyunlarla doğrudan bir bağlantısı olsun mu?

scrabble!

(bkz: sayko)
(bkz: katil kim) diğer bir adıyla (bkz: vampir)

tabi ki böyle bir söz vermiyor. hatta bu söz hiçbir bölüm için geçerli değil. ama sen her yeni üniversite kurduğunda ilk olarak eğitim fakültesi açıyorsan, öğretmene bu kadar ihtiyaç varken ataman yetersiz ise ve hatta kimi branşları da seneler boyunca atamıyorsan ağlamadan zırlamadan çok daha fazlasını hak ediyorsun demektir.

haklisin kardesim. daha once de benzer seyleri söyledigimde tahmin edemeyecegin kadar galiz tepkilerle karsilastim. devlet nasil mühendise doktora sanat tarihcisine ziraat mühendisine garanti vermiyorsa veremiyorsa, ögretmene de vermemesi lazim. ama bunun başlangici, veterinerlerin, arkeologlarin, sosyoloji mezunlarinin birden bire ögretmen yapildigi 90 li yillara kadar gider. bir zamanlar milli egitim de ögretmenlik yapmis, sonra da üniversitede formasyon dersi vermis birisi olarak söyleyebilirim ki ögretmen olmak isteyenlerin, ögretmen olduklarinda ne yapacaklarina dair bir fikri yok. garanti iş, rahat mesai, yaz olunca da tatil" diyenlerini cok duydum su koca kulaklarimla.

ben devlette sözleşmeli çalışanlardan bir tanesiyim. söylediklerinizde bir bakıma haksızsınız fakat olayın şu yüzü var. aynı yerlerden mezun olmuş aynı işleri yapan insanlar farklı özlük haklarına sahipler. aralarında fark yaratacak en ufak bir durum söz konusu değil. uzunca örneklerini vermek yerine şunu söyleyebilirim. bunun da birey kadar devlete zararı oluyor. ki şözleşmeliliği de çıkaran bunlar, bu statü olmasaydı zaten kadrolu istihdam edilecekti bu insanlar. yok personel rejimi yok istihdam bunlar hikaye. 30,000 öğretmen atadık diyorlar gerçek rakam 13,000 gerisi açıktan atama ve söz' den kadroya geçenler. insanları sindirmek. stalinin tavuğu hikayesi.
bu yani.

öğretmen olmak isteyenlerin öğretmen olduklarında ne yapacaklarına dair bir fikri yok gibi bir genellemeye gidilmemeli bence. öğretmenliği garanti, tatil olarak düşünmeyen bu işe gerçekten gönül veren insanların, ne kadar isteselerde bu işi yapamadıklarından, atanamadıklarından ve bir o kadar da öğretmene aç bir ülke olmamızdan ileri gelen bir kısır döngü bu tepkiler.

Öğretmen açığı var, az buz da değil. ben ağlayıp zırlamadım ama yapsaydım sebep bu olurdu. devlet atamıyor, ücretli denilen rezil pozisyona mahkum ediyor. 30 saate girip 800 lira alıp öğretmenlik yapmanı bekliyor.

bir nedeni de kadro gibi durumların sürekli istismara açık olması ve öğretmenin yaptığı işin hakkını verebilecek olduğu halde özel sektörde feci şekilde sömürülmesidir. bugün yeni mezun bir öğretmen herhangi bir dershanede stajyer öğretmen olarak işe başlasa alacağı para 500 lira civarından fazla değildir. ola ki dil öğretmeni oldu, bu sayı belki biraz artış gösterir ama asla en düşük dereceli kadrolu çalışanın maaşı kadar olmaz. hani kendi çabasıyla bir şey yapmaya çalışanın da önü kesilince ağlanıp sızlanılıyor tabi. ama elbette, "oh öğretmen olurum maaşım yatar rahat takılırım" zihniyetinin veba gibi yayılması, öğretmenlik kadrolarının dolması sırasında gereksiz bir sınav rekabetine yol açıyor. aslında eleme sisteminin sadece türkçe matematik ve meslek derslerinden oluşan niteliksiz bir testten ibaret olmasının da eğitim sisteminin toptan çöplük olmasında payı büyük. az çok bilinen şeyler işte.

birçok devlet üniversitesi de alt barajı 55 olarak koymuş, tabi not ortalamasına ve kpds'ye de (az da olsa) bakılıyor.

sıvı yağla yapılan kurabiye tarifleri de var elbette ama margarin sanırım kurabiyeye şu "küfür küfür ağızda dağılıyor" niteliğini ekliyor. bir de tatlı kurabiye mi tuzlu kurabiye mi yapacaksınız o önemli.

bence gidin margarin alın öyle yapın, şimdi sıvı yağla yaparsınız bir de güzel olmazsa boşa gitmesin.

pastacılıkta ikame yoktur.

evet sevgili kurabiye canavarları, sıvı yağla yaptım kurabiyemi. un ufak olan hamuru elle zorla tutturmaya çalıştım. içine ceviz de koyunca hiç birbirine tutmamaya başladılar. elimde parçaları sıktım biraz yuvarladım ki tam yuvarlak bile olamadılar çünkü sanırım margarin hamura o katılığı veriyordu. şeklü şemalü belli olmadı ama onu da başardım. bazılarının altı yanmış :) altını kazırsam bişileri kalmaz. yanık olmayanlardan bi tane tattım. ağızda margarinle olana göre daha güzel dağılıyor ve sanki daha şekerli gibi bir tadı var. daha kıtır kıtır olmuşlar(belki kurudular fırında, bilmiyorum). çok zahmetli oldu ama yine de güzel oldu. cevizi de bol koymayı ihmal etmeyin. cevaplarınız için teşekkür ederim. afiyet olsun :)

@kitty kurabiye yarışması harika bir fikir. tariflerimizle mi yarışacağız :p

(bkz: Dönme Dolap)
(bkz: Beni Hatırla)
(bkz: Al Beni)

alimallah.

gözlerin su yeşili

"Beni Hatırla" için + 1 diyorum, bir de şu vardı:
(bkz: anladım ben seni)

(bkz: affetme beni)

@kobuzchu kız çok teşekkür ederim, peki tren garı için tarif etseniz bir de zahmet olmazsa?

yabancı diller 2 eylul'e tasınmadımı?

abi taşındı o 2 eylül'e. kadını yormayın boşuna.

gar kapısından çıkar çıkmaz sola dönüp kuş uçuşu yaklaşık 600 metre yürüyünce Cengiz Topel Caddesine çıkarsanız kırmızı 4ler oradan geçiyor 2 eylül kampüsüne gitmek için. yalnız kırmızı 4 dediysem otobüsler yeşil, önündeki 4 yazısı kırmızı. ben başlarda baya bi' anlamdıramamşıtım niye kırmızı 4 dediklerini, aman kafanız karışmasın.

img84.imageshack.us

www.anadolu.edu.tr
buraya bakılırsa iki eylül kampüsüne taşınmış. kobuzchu'nun tarif ettiği yer yunusemre kampüsü.

kaf daginin...in dediği istasyondan gidiş. o haritada "kanatlı alışveriş merkezi" diye yazılan yer yanlış, "kanatlı avm" yazan yer doğru. bir de yolunun üzerinde "ibis otel" var, yol gösterici bir yer olacaktır.

otobüs terminalinden de, kobuzchu'nun dediği gibi tramvaya binin, bağlar durağında inin. hemen orada otobüs durağı olacak. oradan kırmızı 4.

@elxa ankara'da nerede var ki? bi söyleseniz size zahmet?

"kadıköy'de, haydarpaşa garına giderken camiiden önceki büfemsi yerlerde kutusu 5 lira'dan satılmakta, şahsen görür görmez 2 kutu aldım, ne olur ne olmaz. 200 tane cinom var çok mutluyum!"

demiş sözlükte rintdionysus kişisi.

ohannes! yıllardır adını hatırlayamadığım muhteşem tad! hemen gidip o kadıköydeki yerden alıciim. cino ne güzel bişeydi ya

bütün albümleri değil ama en bilinen şarkıları elimde bulunmakta. iletişime geçiniz :)

kızılaydan konutkent otobüslerine binebilirsiniz meşrutiyetten..şoföre söylerseniz bilecektir mutlaka..

sanırım milli kütüphanenin oradan geçen herhangi bir çayyolu aracı da sizi oraya götürebilir. web.ego.gov.tr'den bir bakın derim. dönüşte de 11'i geçirmeyin çünkü araç bulunmuyor maalesef.

- Eğer toplu taşıma araçlarını kullanacaksanız:

7.Cadde'nin başına, Gökkuşağı'na kadar gidin (Fakat karşıya geçmeyin. Eskişehir Yolu'nun 7.Cadde'ye yakın tarafında kalın.). Sağa dönün. Üzerine branda gerilmiş çitlerle bariyerlerin arasında kalan sözde yaya yolunda 50 metre kadar yürüdüğünüzde karşınıza üzerinde bir sürü diğer muhit ismiyle birlikte "Konutkent" yazan bir durak çıkacaktır. Orada bekleyin.

Bu noktadan sahnenin yakınına giden dolmuş geçmez. Sizin binmeniz gereken otobüsün de "Konutkent"ten geçmesi gerekiyor. Ya 163 numaralı, paralı, mavi otobüse ya da 119-161-163 numaralı, kartlı otobüslerden birine binmeniz gerekecek.

Otobüsler maalesef sahnenin tam önünden geçmiyor. Eğer Arcadium AVM'ye yakın bir durakta inerseniz sahneye beş dakikalık yürüyüş sonunda varabilirsiniz.

- Eğer özel aracınızla gidecekseniz en anlaşılır ve garanti rota şu:

Eskişehir Yolu'na çıkın, Eskişehir tarafına doğru dümdüz devam edin. Ümitköy Köprüsü'ne geldiğinizde köprünün üzerine ilk çıkışı pas geçin (Orası Etimesgut-Sincan tarafına gider). Köprünün altından geçer geçmez sağa dönerek köprüye çıkın. Bir süre hiçbir yere sapmadan gidin. Çayyolu Köyü'ne geldiğinizde (Burada yol ikiye ayrılacak, sağdaki yol köyün içinden geçiyor olacaktır. Binaların eskiliğinden oranın eskiden bir köy olduğunu anlayabilirsiniz.) herhangi birine "Arcadium'a nasıl giderim?" diye sorun. Arcadium'a geldikten sonra bu kez soruyu "Tiyatro nerede?"ye çevirin. Anlatırlar/gösterirler.

çibo

t yi söyler gibi yap ama söyleme. yani ağız hareketi yap lakin ses çıkarma. sonra c de ama dilini geri çekerken yavaş çek bi yandan da h demeye çalış. sonra da ibo de.

şibo

ben de çibo diye biliyordum ama orada iş görüşmesine giden birisi, diğer çalışanların "şibo" dediğini duymuş..

çibo yaaa

toşiba:p

şibo . atasehir migrosta hep boyle anons ediliyor
şibo firma görevlisi lütfen danışmaya

çıban
bu arada bu markanın merkezi hangi ülke?

çibo evet.
markanın merkezi almanya

Bence çibo olmalı. Çaykovski de tchaikovsky diye yazılır, tc'yi "ç" okuruz. Ama almancada farklı mı bilmem.

taksiyle dünyalar tutar. 10 dakika yürüyerek eskişehir yolu armada'nın önüne çıkın, oradan otobüsler geçer.

bana anlatılan şekliyle;

"aştiden ankaraya bin kızılaya git. kızılaydan metroya binip sıhhıye duragında in orada kampüse giden otobüs dolmuşlara binersin. hacettepenin sıhıye kampüsünden kalkan otobüsler dolmuşlar sıhhııye köprüsünün üstünden geçer. çok vasıta değiştirecekmişsin gibi gelmiş olabilir sana ama yaklaşık 15 dakikada sıhhıyede duraklarda olursun (belki daha kısa sürede)"

diğer anlatılan şekli taksiyle armada, ordan dolmuşla beytepe.

taksi 25-30 lira yazar. @ kibritsuyu'nun dedigi gibi armada'nin onunden 230 no.lu otobuse binebilirsin. ya da dolmuslarda ayni yerden geciyor.

en onemli not:

guzide baskentimiz de toplu tasim kartli bir sistem ile calisir. otobuse binmek icin kart edinmeniz gerekli. onu da asti deki ankaray istasyonundan alabilirsiniz.

Valiz olmasa dert değil yürünür, vasıta da değiştirilir ama denildiği gibi taksiler pahalı İstanbul'a göre.
Sanırım Armada'ya yürümek farz oldu. Teşekkür ederim.

armadaya yürümenize gerek yok bence. aştinin önünden geçen bilkent dolmuşuna binip cepa önü veya bir durak önünde ini eskişehir yolunda oradan hacettepe otobüsüne veya dolmuşuna binebilirsiniz. yukarıdaki yürümeye alternatiftir.

alternatif 1: eskişehir yoluna giden herhangi bir dolmuşa binmek, bilkent köprüsü dolaylarında inip beytepe'ye giden dolmuş veya otobüslere binmek.
alternatif 2: aşti'den sıhhiye'ye yolcu servisleri var, aşti'nin kendi servisleri, bunlarla sıhhiye'ye gidip oradan beytepe'ye giden bir dolmuş/otobüs'e binmek.
alternatif 3: aşti'den ankaray'a binip tandoğan durağında inmek, anıtkabir'e giden caddeye iki dakika yürüyüp oradaki duraktan beytepe otobüs veya dolmuşlarına binmek (nispeten daha az kalabalık oluyor)

öykücü degiller pek ama ince kitaplari öykü ya da kisa roman tadinda yumruk gibi metinler için
pek bi acayipler

peter handke ("solak kadin" basta)
agota kristof ("büyük defter, kanit, üçüncü yalan" üçlemesi)

neil gaiman
paul auster

rilke de büyük bir öykücü.

ayrıca çağdaş amerikan öykücüler için "amerika'nın yanık çocukları" adlı bir antoloji var everest bastı. ona bakabilirsin.

selamlar, adam öykü takımım ve 100 adet civarında öykü antolojimle size yardım edebileceğimi dü$ünüyorum. Aynı zamanda 30 farklı o. henry kitabım da var.

(size tavsiyem o. henry'dir. klasik oldu belki ama yazmadan edemedim.)

bunların dı$ında muhtelif yazarların öykü kitaplarından da var. var oğlu var. bitmez.

notos öykü yeni sayısı için gerekli entryyi girdim bu arada.

görü$mek üzere.

(bkz: william saroyan)
kısa öyküleri de güzeldir.

jack london.

hangi çizgi dizilerde şahit oldun buna?:)))

casper'da filan vardı, bugs bunny'de de vardı yine yanlış hatırlamıyorsam. hatta bu bir klişe olarak gösterilirdi eskiden amerikan eğitim sisteminde. bunun bir adı olmalı ama neydi işte...

allaaaaaahhh diye bağırasım geldi şener şen misali yeminle. sağolasın angelofdeath! evet bu olmalı. hatta evet bu! : www.google.com
sağ olun var olun :)

blog sahibi arkadaşımız facebook hesabını da kapatmış sanırım, oysa okuyup okuyup feyz alıyorduk, bütün yazılarını da yeni taşımıştı, neredesin juno?

3.sınıf, ileriye yönelik projeksiyon yapmaktan çok 1 sene içerisinde gördüklerini hatırlayıp pekiştirmeye ihtiyacı olacaktır çocukların diye düşünüyorum.

yegeninin normal bir cocuk oldugunu var sayarak, 3. sinif kitabini oneririm.

4. sinif kitabindan ogrenecegi seyler, gelecek sene yegenini "ben bunlari biliyom la zati" psikolojisine sokmasin.

benim tavsiyem yeğeninizi küçükken zora alıştırmanız. eğer bunu yaparsa gelecek sene o konuları hiç anlamasa bile "aaa ben geçen sene bunlara bakmıştım la " psikolojisine girerek konulara daha kısa sürede adapte olarak yaşıtlarından her zaman bir adım önde olacak.

4. sınıf diyorum.
benim ilkokul hocam süper bi adamdı. bizim sınıf öyle süper zekalardan falan oluşmuyordu ama biz mesela 2. sınıfın ilk döneminde 2. sınıf, öbür döneminde de 3. sınıf konularını işlerdik. aynı şekilde, 3. sınıfın ilk döneminde 3. sınıf, ikinci döneminde 4. sınıf işlerdik. o kadar yararı olurdu ki, bizim sınıfın hepsi tudem sınavlarında falan dereceye girerdi. hatta ilk 50'nin içindeydik hepimiz :)

özet geç piç kısaltması: çocuğu ileriye hazırlamak iyidir ;)

ya kafayı mı yediniz? 3e giden çocuğa yazın ders mi çalıştırılır bi kaç sene sonra boku yicek zaten, bırakın tatilini yapsın

yayınevlerinin yaprak testleri oluyor, ben de onları tavsiye ederim. koza'nın üçüncü sınıf testleri kolay bir tekrar yaptırıyor, çözüm'ün testleri de güzel. hem uygulaması daha eğlenceli oluyor çocuklar için, benim ufaklıkta böyle oluyor en azından :) sanırım güven-der ya da diğer dershanelerin de üçüncü dördüncü sınıf tüm dersler konulu yaprak test setleri bulunuyor piyasada. lakin dördüncü sınıflarınkini çözdürürken bilmediği konuarla ilgili kısa konu anlatımları faydalı olabilir, yoksa 'biz bunu okulda görmedik' sözünün gerçeklik payı oluyor.

sözkonusu banka garanti ise eyvah dostum. umarım o aç gözlü şirket paranın üstüne yatmaz...

benim mesai saatleri içinde paramı yutmuştu. Yatırdığım tüm miktar akşamına hesabıma geçmişti garantide.

valla bana da hesaba yatar dedi kadın ama yine de kusku duymuyo degilim. 100 lira da az para degil, bi de 2 gun once 250 kaybedince degeri iyice artan bir para. aksam baktım hesaba da yatmamıs. artık 1 2 gun bekliycem olmadı en yakın subeye gidecem artık.

benzer bir durum finansbank atm'sinde başıma gelmişti, gün sonu sayımındaki duruma bağlı olarak iade ediyorlar, benimki bir hafta kadar sürmüştü gerçi ama sonunda para kredi kartı borcuma sayılmıştı. (borç öderken olmuştu bu olay da)

25 yaşından gençsen avrupa birliği gönüllü hizmet programına katılabilirsin. bildiğim kadarıyla bütün ab üyesi ülkelerin çeşitli projeleri var, kaldı ki kendin de bir proje oluşturabilirsin.

bu da faydalı link
www.genclik.gazi.edu.tr

ayrıca bu vesileyle gidersen ouzomu isterim (:

teşekkür ederim, inceliyorum ama en erken başvuru tarihi ile eylül-ocak döneminde projeye katılım gerçekleşebiliyormuş, okul filan da var biraz daha kurcalayayım. keşke gidebilsem bu vesileyle, istediğiniz ouzo olsun :)

biliyorum, zaten gidersem 3 aylık düşünmüştüm, ama eğer finansal açıdan beni çok zor duruma sokmayacaksa şu an devam ettiğim y.lisansı dondurup daha uzun süreli bir projeye de katılabilirim, bu da geliyor aklıma. başka ne tür alternatifler var buna da bağlı gerçi.

Sözlükten melissaki'ye bir yazın. Belki bildiği bir yol vardır. Bu arada konuşma olayından korkmayın, daha önce gittiniz mi bilmiyorum ama gittiğinizde o havayı soluyunca bülbül kesiliyorsunuz :)

ona da sordum, birkaç ay önce konuşmuştuk ama bu anlamda bir konu açmamıştım, daha çok 'çok seviyorum ne yapsam?' minvalinde bir muhabbetti. bir daha konuşayım en iyisi. bir haftalığına gittim daha önce ama ingilizce konuştum çoğu yerde, bir tek kaldığım mahalledeki insanlarla selamlaşmalarımız filan yunanca oluyordu. daha uzun bir fırsat arıyorum işte... teşekkür ederim yine de.

yunanistan'a gidip ingilizce öğretmenliği yapabilirsin.

benim de yapabileceğim en iyi şey bu, lakin böyle bir şeye izin veren bir kurum/kuruluş ya da ajans filan var mıdır, ben pek rastlamadım ararken maalesef :/

herhangi bir dil okulu, özel ders şeklinde seçenekler sınırsız. şimdi amerika'ya vize kalktığı için daha fazla ingilizce öğrencisi olabilir sanki.

Merhaba,
Hiçbir deneyimi olmayan bir tiyatrosver olarak ben de katılmak isterim.
Belki işinize yarar bir şey çıkar benden :)
Mail adresim şöyle:
oturankimse (at) gmail (nokta) com

[email protected]

[email protected]

internet download manager sitedeki şarkıyı otomatik bulup indirmenize yardımcı oluyor.

(bkz: solea)

firefox'ta flashgot eklentisi sayfadaki tüm media elementleri bulup indirmene izin verir.
addons.mozilla.org

eğer işletim sistemi xp ise tarif edeyim.vistada yapılışı için görsel karşımda olması lazım ezber bilmiyorum.

ağ salt köşedeki ses ikonuna tıkladığınızda çıkan menuden "kayıt için" olanını seçiniz.
çıkan pencere, neyi kaydetmek istediğinizi sorar. wave veya mix gibi bir seçenek vardır en solda, bu bilgisayardaki bütün sesleri ilgilendirir. sonra uygun programla (sound forge, wave lab etc.) siteye geldiğinizde rec tuşuna basın kaydedin.

alfabeyi bildiğim için çevirdim,bizim alfabemizde şöyle bişey: GEORGE NTALARAS SYM. Babis STOKAS, Aspasia SOFYA PAPAZOGLOUZACHARIAS KATOUNIS

ama ne anlama geldiği konusunda en ufak bi fikrim yok.

KoukLa'nın cevabına dayanarak ben de diyorum ki George Dalaras adlı yunan bi şarkıcı abimiz var, onun birileriyle düeti gibi bişey olabilir sanki..

yorgos da diyebiliriz okunduğu gibi yazmak için.
corç ne lan? gavurların bizim yusuf'umuza joseph demesi gibi bir şey bu. komple saçmalık.

şimdi bu başta giorgos dalaras olmak üzere adı geçen şarkıcıların katıldığı toplama bir albüm ya da ortak söylenmiş bir şarkıya işaret ediyor, anladığım kadarıyla giorgos dalaras başta geleni, sırayla babis stokas, aspasia stratigou, sofia papazoglou ve zacharias katounis diğer şarkıcılar da.

pinhani ve yüksek sadakat

grup değil ama bülent ortaçgil şarkıları da güzeldir.

incesaz, fikret kızılok

pilli bebek ve peyk.......

sema - ekho efsane hanımlar

grup degil de erdal güney i öneririm sarkılarının sozleri cok guzel
saklımdasın ey yar mesela

(bkz: güz kumpanyası)

güz kumpanyası denilmiş o zaman ondan ilk olarak " anlamların ardı " şiddetle tavsiye ederim.

a short film about killing..

ayrıca bu tarz arayışlar için imdb keywords'leri de faydalı olur.

green mile

(bkz: in cold blood)

(bkz: changeling) idam sahnesi konuşmaları vardır. üstelik gerçek hikayeden alıntıdır.
(bkz: sin city) ne kadar gerçekçi olduğu tartışılır ama idam sahnesi vardır.
(bkz: Valkyrie) gerçek hikayeden alıntı idam sahnesi vardır.

a short film about killing'in üzerine tanımak mümkün değil sanırım.

seppuku'da guzeldir, tam idam degil ama bir seppuku toreni oncesi konusmalar seklinde (zaten capunyada samuraylari boyle idam ediyorlar, kendi canimi kendim aldim seklinde)

www.imdb.com

(bkz: reis bey)

en güzeli burada:

(bkz: danton)

kader yolcuları diye bir film var, ayhan ışık ve izzet günay oynuyor. dün akşam izlemiştim, filmin ilk yarısı bir hapishanede geçiyor ve bir idam sahnesi var, burada dediğiniz türden davranışları gözlemleyebilmeniz mümkün. filmi youtube'da izleyebilirsiniz.

the life of david gale

(bkz: capote)

fotosop bilgine bakar

var. hatta geçenlerde görmüştüm, photoshopla içinden isa resmi çıkan kek yapmışlardı yabancı bir blogda. sırf onlarla dalgasına. şimdi sayfayı bulduramadım, bulursam editlerim.

şu başlıkta linkler mevcut:
(bkz: arap alfabesinin mucize yaratımına müsaitliği)

ve bir de:
(bkz: arapça allah yazısından mucize üretmek )

(bkz: pareidolia)
www.museumofhoaxes.com (ingilizce)
en.wikipedia.org (ingilizce)

1992de koro hayatina baslamis biri olarak sorunun cok genic kapsamli oldugunu belirtmek isterim. www.turkoperaforum.com a girip orda koro alt basliginda yasua aroyo (yanlis yazmis da olabilirim ismini) bir danisin soru konusu acip. gorup cevaplayacaktir o sef.

bunun disinda turkiyedeki pek cok koronun (ist avrupa korosu, trt genclik korosu, senfoni cocuk korosu, lirik tarih korosu vs..) sefligini gokcen koray yapmistir, sureyya operasinda kendisine ulasip belki danisabilirsiniz.

bunun disinda muzikologlarla konusabilirsiniz cok sesli koro tarihini bir konservatuvara gidip . kly gelsin

(bkz: hacettepe gençlik korosu)
bir de yakın zaman önce boğaziçi üni.de bir koro festivali gerçekleşti.
(bkz: korofest)

did -- yaptım. ettim. yedim
was -- yapıyordum. yiyiyordum vs

yani biri kesin geçmiş zaman diğeri şimdiki geçmiş zaman mı ne oluyo..

'did' sözcüğü 'do'(yapmak) eyleminin geçmiş zaman - past tense çekimidir
'was/were' sözcükleri 'be' (olmak) eyleminin geçmiş zaman - past tense çekimidir.

örnek cümleyi was/were ile kulabilmek için mutlaka bir yön belirtmmiz gerekiyor, bunu da 'in' ekleyerek yapabiliyoruz:
I was in a one month intensive course at a language school in Birmingham.
burada 'did' kullanmak bu şekilde doğru gibi görünse de, anlam olarak eğreti durduğundan 'did' yerine 'have' (sahip olmak,almak) ya da 'complete' (tamamlamak)sözcükleri daha iyi bir anlam verir.
I had a one month intensive course at a language school in Birmingham.
I completed a one month intensive course at a language school in Birmingham.

do - did - done
go - went - gone
watch - watched - watched
cekimlerinde oldugu gibi 'did' do - yapmak fiilinin past halidir.

I did homework. ( odev yaptim) burdaki did ana fiildir,
amma bir de did olumsuz ve soru yapmakta kullanilan past tense yardimci fiilidir.
i did homework. odev yaptim.
i didn't do homework. odev yapmadim
did you do your homework? odevini yaptin mi?

simdi bak ana fiili baska bir ornek cumle kullanalim.
i watched tv. tv izledim
i didn't watch tv. tv izlemedim
did you watch tv? tv izledin mi

yani did duz cumledeyse yaptim anlamina gelir.
soru ya da olumsuz cumleyse yardimci fiildir.

was / were olayi apayri. ama ozetle yukardaki 2. yazilanlanda denildigi gibi olmak fiilinin kullanimidir.
i am old now, but i was young 30 yeras ago.

am, is are ya da was were ana fiilse arkasindan 3 sey gelir.
isim: It is a bag. o bir cantadir yani canta olmak.
sifat: my book is old. kitabim yenidir, yani yeni olmak.
yer: my cat is on the roof. kedim catida, yani catida olmak.

am is are olup bittiyse was were diyoruz, o da -idim - idi anlami katiyor.

bu bir de yardimci fiildir ama yoruldum, o konuyaya dalmayayim simdi. o kullanim icin de present ve past continuous tense'lere calisirsan temel olarak hallolur bu is.

Flashgot diye bir firefox eklentisi var bu sayede indirebilirsin diye düşünüyorum.

internet download manager de işe yarıyor. vidyoların üzerinde bir yazı çıkıyor, bu videoyu indir, diye.

google video'nun sağ tarafında download this video diye bir link görünür hep, ona tıklayıp indirebilirsiniz.

bende modern folk üçlüsü'nün bir yorumu var, dilerseniz gönderebilirim.

kıraç'ın albümlerinden birinde var. onu bulup indirebilirsin.

clairs var, toka makyaj malzemesi cıncık boncuk satan, hemen hemen bürün avmlerde var, misal cepa.

bayan için ise la senza'da mevcut fakat fazla çeşit yok.

t-boxlarda satılıyor bildiğim kadarıyla.

panora'daki watsons'ta da var sanırım.

realde falan oyle büyük marketlerde de oluyor.

antalya'da Boyner'de vardı öyle bir şey. Ankara'da da vardır mutlaka

atasozu var ya, en buyuk asklar kavgayla baslar. sizinki de nefretle baslamasin? bir dusunun derim ben.

belki de içten içe ondan hoşlanıyorsun, aşıksın.

ps: bu ara freud okuyorum çok.

aynısı bana da olmuştu. çok yakın bir arkadaşıma bir an sinir olup her yaptığına gıcık olmaya başlamıştım. sanırım bilinçaltında bir kere buna sinir oluyorum ben dedikçe en ufak haraketi, en ufak lafı batmaya başlıyor. yani kendi kendimizi tetikliyoruz resmen. en iyisi msn de bloklamak ya da cevap falan yazmamak. yazdıkların gelmedi numarası her zaman işe yarar.

ya böyle insanlar çok. bir nevi ilgi manyaklığı , can sıkıntısı. işte sizin onla ilgilenmeniz için sürekli sizi rahatsız ediyor. halbuki ara sıra hal hatır sorsa muhabbeti uzatmadan ya da uzatacaksa karşı kişinin reflekslerini ölçerek muhabbet etse sizde zevkle muhabbet edeceksiniz. ama bazı insanlar öyle . sosyal hayattada var böyle insanlar . mesela otobüse binersiniz uyumayı yada kulaklığı takıp müzik dinlemeyi düşünürsünüz yol boyunca adam sizi sürekli muhabbette tutmaya çalışır. sizin ona duyduğunuz duygu nefret değilde yavaş yavaş nefret oluşmaya başlamış.

bir insanı sevmek için neden olmaması diye birşey yok bence. bir insanı seviyorsanız yada sevmiyorsanız bariz nedenleri vardır. mesela bu olayda sharon arkadaş için iyi niyetli ve kibar demiş ama iyi niyetini bilmemde kesinlikle kibar değil. kibarlık sadece daha düzgün kelimeler konuşma, iltifat etme gibi şeyler değil. kibarlık ilk önce karşıdakini anlamayı gerektirir. mesela telefonla yaptığı resmen 'hanzoluk' ve tacizdir. bence bu kişi hiç kibar değil. bu resmen yapışkanlık. cinsiyetini bilmiyorumda eğer erkek ise bu şekilde karşı cinse sülük gibi yapışıp onu rahatsız ettiğini bilmeyen bir sürü hemcinsim var. kız onu kırmamak için muhabbet eder arkadaşta kızların kendisiyle muhabbet etmeye can attığını zanneder. birazda karakter meselesi. ( o kişi erkek ise bu söylediklerim gerçerli. eğer kızsa olay daha başka boyutta.)

merhaba,
kendimden ve çevremden gözlemlediğim kadarıyla insan ilişkilerinde şöyle bir şey de geçerli olabiliyor. diyelim ki tanıdığınız, önem ve değer verdiğiniz biri, bir konuşmanız ya da birlikte durduğunuz bir zamanda sizin açıkça hoşuma gitmedi diye tanımlayamadığınız ancak canınızı sıkan bir şey yaptı ya da söyledi. o an için bunu unutuyorsunuz, ancak daha sonrasında o insanla karşılaştığınızda ya da internet/telefon üzerinden görüştüğünüzde o hareketi tanımlayamadığınız bir batma hissi uyandırıyor ve kendinize allah allah öyle bariz bir kötülüğünü de görmedim, iyi de bir insan ama tavırları neden hoş gelmiyor bana diye soruyorsunuz. demek istediğim, daha önceki muhabbetinizde hoşunuza gitmeyen bir sözünü ya da davranışını o an için önemsememiş olabilirsiniz, sonradan da onunla ilgili hatırladıklarınızda bir pürüz yaratmış olabilir bu durum.

ares (bildiğimiz p2p programı) olduğuna tam emin değilim ama o tür paylaşım programlarından birinde radyo dinleme özelliği var. dinlerken de kaydediyor istediğin yere. ayrı ayrı hem de isimli misimli. aklımda ares diye kalmış bi dene istersen

geçende benzer bir şeyi sormuştum(duyuru sakinlerine), solea demişlerdi. kullandım, hem kaydettiği yayınlar çok az yer kaplıyor hem de kullanımı çok basit. vista'da hele hiç sorun çıkarmıyor. tavsiye ederim.

goldwave isimli programda kaydetmek istediğiniz süre kadar boş (blank) ses dosyası oluşturun, kayıt ayarlarından "stereo mix" i seçin. kaydetmeye başladıktan sonra hoparlöre iletilen tüm sesleri aynen o dosyaya kaydedecektir. işiniz bittiğinde stop tuşuna basıp üst menüdeki trim tuşuna basın ve mp3 olarak kaydedin. tüm ayrıntılarını anlattığım için biraz uzun gelebilir ama gayet basit bir programdır goldwave.

4 bölüm altyazısı var bende, takma göz, yeni kesilmiş çiçekler, kurutma ve halılar bölüm başlıklarının adları. ilgilenirseniz gönderebilirim.

onlar podcast değil, podcast olsa bir rss şeysi olurdu adresi girince sıralı güzel güzel indirmeye imkan verirdi, neyse, derdinizin ilacı şurda (git: 47767)

@ ezeriko
doğru,haklısınız, rss feed'i yokmuş sonradan fark ettim. eskiden absolute mp3 recorder diye bir programla hallediyordum bu durumu, ancak o da vista'da çalışmıyor. solea'yı deniyorum şimdi, bakalım nasıl olacak? çok teşekkür ederim ilginize.

açıkçası o kadar da kötü bir yer değil tiyatro çevresi,ben hep gündüz gittim gerçi ama. etrafı da boş koyabilirsiniz yani yakında hastane var,hiç olmadı oraya koyarsınız. bir de tiyatronun tam karşısından sürekli kızılay otobüsleri geçiyor,hani belki.

tiyatronun yanında okul var. bahçesine park ediyorsunuz. parkçılar da var. park edince adama 3-5 bir şey atıyosunuz, bilet bile veriyor parayı alınca. orası güvenli. çok gittik, bir şey olmadı.

gece gece hem arabayla hem de belediye otobüsüyle defalarca gittim, bir şey olmuyor gerçekten. karşı sokağın içi de gayet uygun, lakin ille de güvenli bir yere park edelim derseniz yandaki okulun bahçesi akşamları otopark gibi kullanıldığından dolayı tavsiye edilir. hangi oyun bu arada :)

aç karna çay benim de midemi bulandırabiliyor. belki bir kaç parça kraker falan etkili olabilir çok dert edecek durumum olmadı şimdilik o yüzden pek düşünmedim.

midenizi bulandırmayacak kadar açık çay için. fazla demli çay açken mide bulantısına sebep olabilir.

Çay tok karna bile bazen mide bulandırıcı olabiliyor. Zorlanacağınızı düşündüğünüz zamanlarda olabildiğince açık çay içmeye çalışın.

arkadaşlarını bence kır . onları kırmamak için eroine nasıl başla mıyorsan çayda içme derim ..

aç karnına (boş mideye) içilirse fena halde mide bulandırıyor gerçekten, ısrarla "ben tiryakiyim bana bir şey olmaz" diyerek suyunu çıkarmak suretiyle içmekte ısrarcı olursanız çay kusmanız hiç zor değil. bünyeyi sarsmıyor o ayrı da, kötü şey işte, güzel güzel içmek varken değil mi?

taylor durdene tik atmak istiyorum.

ayrıca evet, aç karnıma çay içtiğimde benim de midem had safhada bulanır

gayet normal.
her sabah istisnasız ofis arkadaşımızın biri çay içen var mı der, her sabah istisnasız sağolun x bey diye yanıtlarım kendisini.
yanıtlardım daha doğrusu, kovuldum şimdi.

çayı sade içiyosan kıtlama içeçeksin.ortamda utanırım falan diyorsan bisküvit al tuzlu(çizi iyi gider) doya doya ye.

kahve daha iyi gider aç karnına, ciddiyim.