Sekizinci Gün diye başka bir fransız filmi var mesela.

moonrise kingdom
aşkın formülü yok
the help
a seperation

(bkz: the visitor) var ona çok benzeyen ama maalesef sonlara doğru biraz ağlak.

ikincisi için the mist

ilki house on haunted hill olabilir mi?

kediebesi evet bu film her ne kadar anlatamamış olsam da anladığın için çok çok teşekkürler..

John Carpenter filmleri...

event horizon
bir de uzaylı olmasa da ciddi sci fi içeren source code

tarkovskiy-solaris

Moon ile Source Code aynı yönetmenin sanırım ( david bowie nin oğlu)
İzole ediliş ve görev üzerine, Moon kadar kendine özgü olmasa da izlenilebilir.

uzak atis another world var. direkt bilimkurgu degil.

soylenenler harici planet of the apes, gattaca ve the fountain olabilir.

Balde Runner, Stalker, 2001...

(bkz: no country for old men)

six feet under dizisinden billy chenowith ve margaret chenowith müthiş arıza karakterler. billy tehlikeli bi arızayken, margaret eğlenceli.

şunu söylemeyi unuttum biraz daha kötülük yapan, psikopat karakterler. misal girl interrupted/angelina jolie

arıza psikopatların en babası her zaman için hannibal lecter :)

arızadan kastın ne şekilde bir arıza, psikopat mı, takıntılı mı, şımarık mı anlamadım ama hepsinden biraz kattım.

the mentalist, breaking bad, monk, ace ventura, mr brooks, hangover, batman the dark knight, sherlock, it crowd

edit: psikopat olarak breaking bad, mr brooks, batman, sherlock

Sherlock 2x01 kesinlikle.

psikopat sanırım en doğrusu, evet

Dr Gregory House M.D.

(bkz: trainspotting)

ücüncü sezonda diziye dahil olan gyp rosetti (boardwalk empire)

gündüz güneşi - bel de joure gibi bi şeydi fransızcası.

böyle bir liste yapmışlar senin için
www.timeout.com

shining geldi aklıma şimdi bir de.

abi ne yaptın ya..

(bkz: The Dark Knight)

varsa daha iyi arza karakter çıksın koysun masaya

Kubrick filmerindeki psikopatlar var. ufak bir yazi yazmistim onlarla ilgili hatta ödev olarak.

shining, full metal jacket veya otomatik portakal'a bakabilirsin.

Blue Velvet, Wild At HEart, Lost Highway, Twin Peaks Fire Walk With Me, Mulholland Drive...

we need to talk about kevin.

eleman sağlam arızaydı, resmen insanlardan soğuttu.

intouchables

Jeff, Who Lives at Home www.imdb.com

About Schmidt, Love Actually...

evet shall we dance olmali

shall we dansu olacak aslında. shall we dance daha sonraki tekrar çekim.

evet shall we dance çok teşekkür ederim :)

jean christophe grange ve tess gerritsen'ın tüm kitaplarını öneririrm.polisiye-gerilim.ilk bi kaç sayfa sarmaz belki bu tarza yabancıysanız ama daha sonra epey sürükleyici olacaktır..

Elif Şafak - Araf: Delicesine bağlanıp tanışmak istediğim bir karakter barındırıyor içinde. (bkz: ömer özsipahioğlu)
Elif Şafak - Mahrem: En çok etkisinde kaldığım Elif Şafak kitabı buydu.
Elif Şafak - Baba ve Piç: En akıcısı buydu sanırım.
~
Iris Murdoch - The Black Prince: Felsefik öğeler barındırıyor ama, kesinlikle felsefeden zerre hazzetmeyen birinin bile okuyabileceği bir kitap. Hayatımın kitaplarından biridir.

Dan Brown tüm kitapları

Masumiyet Müzesi
Hayatın Kaynağı - Ayn Rand
Charles Bukowski tüm eserleri:)
Günlerin Köpüğü - Boris Vian
Uçurtma Avcısı

Dan brown'un kitaplarını da okudum:))

oğuz atay'ı tercih etmelisin bence..."tehlikeli oyunlar" ya da "tutunamayanlar" olabilir.

@derinimsi kisilik;tutunamayanlar'okudum ama 'tehlikeli oyunlar' olabilir.

trevanian - katya'nın yazı
shibumi
douglas adams - otostopçunun galaksi rehberi (5 kitap var bu seride)

paul auster - new york üçlemesi

tom robbins (bütün kitaplarının iyi olduğunu söylüyorlar. ben sadece parfümün dansı'nı okudum oldukça iyiydi.)

dan brown'ın kitaplarına benzer bir şey olsun istiyorsan, adam fawer'ın olasılıksız ve empati'si okunabilir.

alamut var bir de wladimir bartol'un. hasaan sabbah'ın hikayesini anlatıyor. sıkmaz kesinlike.

içlerinden hangisini seçicem diye tereddüt etmene gerek olmayan kitaplar bunlar. herhangi birini seçip okumaya başlayabilirsin.

bir ara şuraya da göz atarsan, çok daha fazla seçeneğin olabilir;

(bkz: okunması gereken kitaplar)

tess gerritsen - cerrah. bu kitabı okursan tüm seriyi de okumak isteyeceğine eminim. biraz kanlı bir kitap ama deliler gibi sürükleyicidir. kesinlikle tavsiye ederim.

maeve binchy,italyanca aşk başkadır, aşk mutfakta pişer, bir dilek tut benim için epey sürükler götürür, yüz bin tane daha da kitabı var kadının.bir de maxime chattam, kaosun sırları, kötü ruh, hatta yeni bir kitabı daha çıktı... diğerleri de yazılmış zaten. hepsi mi bestseller olur yaa! ahah, bir de stephen king.

George Orwell-Hayvan Çiftliği hem sürükleyicidir,hemde vaktini boşa geçirmeyip birşeylerde öğrenirsin aynı zamanda...

benim adım kırmızı- orhan pamuk
cesur yeni dünya- aldous huxley
dava- franz kafka
yeraltından notlar- fm dostoyevski
uğultulu tepeler- emily bronte
anayurt oteli- yusuf atılgan
kurt kanunu- kemal tahir
sahnenin dışındakiler- ahmet hamdi tanpınar

Suzanne Collins - Açlık Oyunları seni temin ederim bırakamassın

Paul J. Nahin - Zaman Makineleri. Yeni aldım ve çok ilginç bir kitap.

Bitirmedim; ancak cehenneme övgü kitabını tavsiye ederim.

Kürk Mantolu Madonna - Sabahattin Ali
Kuyucaklı Yusuf - Sabahattin Ali
Kumral Ada Mavi Tuna - Buket uzuner
Babil'de Ölüm İstanbul'da Aşk - İskender Pala

wilbur Smith. İlk kitabından başlayarak okuyun. Seri gibi. 30 romandan söz ediyoruz. Büyük keyif alacağınızı düşünüyorum. Yaşayan yazarlardan, en sevdiğim bir kaç ismin başında gelir. Onun romanları ile, kendilerini gelişmiş diye adlandıran toplumların nasıl bir yanılsama içinde olduklarını farkettim. Afrika; onun romanlarını okuduktan sonra, başka bir anlam kazandı benim için. Oldukça da sürükleyici bir anlatım tarzı var. Size ve herkese önerebileceğim bir yazar. Tek tek kitap isimlerini yazamazdım takdir edersiniz.

haberin tamamının gerçekliğine pek inanmasam da, evet böyle bir talep söz konusu olabilir. çünkü ıraklı kürtlerin, ırak yönetimiyle iyi anlaştığı söylenemez. her ne kadar arada problemler de olsa, bölge içerisinde kürtlerin -diğer halklara nazaran- en iyi anlaştığı halk türkler. amerika bölgede olduğu sürece kayırılmaları, amerika gittikten sonra yerini karmaşaya bırakacak. oradaki kürt halkı bundan korkuyor olabilir.
türkiye açısından bakacak olursak, vilayet olarak katılma talebi olduğu için -dtp'nin öngördüğü şekilde- bir özerk yönetimin yolunu açacağından kabul edilmesi imkansız gibi bişey. tamam belki milliyetçi kesim misakı milliyi tamamlamayı ister bu topraklarla, ama bunu federasyon şeklinde yapmayı onlar bile kabul etmezler.
zaten bölgedeki petrolün işletilmesi vaadine bakıldığında bu siyasiden çok ticari bir anlaşma olmuş ve biraz komik olmuş.

örnek olay olarak girit'in yunanistan'a katılma talebini ele alabiliriz belki. bu tür durumları uluslararsı hukuk ve tarih ile ele almak faydalı olacaktır. öncelikle böyle bir birleşmenin uluslarası kabul görmesi gerekir. ırak'ın toprak bütünlüğünün bozulması ve bir bölümünün başka bir ülkeye bağlanmak istemesi demek ciddi bir uluslararası sorun demektir. kuzey ırak önce ırak'tan ayrılmalı ve ardından türkiye'ye katılma kararı almalı.

filmler iyi mi kotu mu bisey diyemem ama mahsun'un yonettigi iki film de kendisinden beklenmiyordu sanirim? (beyaz melek - güneşi gördüm)

1- requiem for a dream: darren aronofsky
2- the mummy: stephen sommers
3- snakes on a plane: samuel jackson
4- vanilla sky: tom cruise
5- superbad

1. pedro almodovar(kika), ridley scott (g.i. jane, legend), oliver stone (alexander),
2.ron howard (frost/nixon),
3.al pacino (heat sonrası yaptığı pek çok şey, revolution), robert de niro(komedi denemeleri), marlon brando (the island of dr. moreau)
4.leonardo di caprio(revolutionary road), keanue reeves (neredeyse oynadığı her şey iyi ama adam oyunculuk yapamıyor, bu haksızlık),colin farrell(in bruges)
5. hımm önyarılı olmamak lazım.

2. trophic thunder - ben stiller.
3. seraphim falls - liam neeson ve pierce brosnan var diye izledim ama film dandik ötesi.
4. in bruges - colin farrell, changeling - angelina jolie (ben oyuncu olarak pek sevmem kendisini ama bu filmde bayağı iyi zaten oscar adayı da oldu yanılmıyorsam)

1. Spilberg - War of the worlds.
2. Cem Yılmaz - Hokkabaz.
3. Haluk Bilginer - Hırsız Polis.
4. Charlie Chaplin - The Great Dictator
5. Emmanuelle

1. intolerable cruelty (coen bros.)
2. donnie darko (richard kelly)
3. thick as thieves (morgan freeman) the score (marlon brando)
4. no country for old men (javier bardem)
5. american psycho

Ben beğendim ama ben de bu şarkıyı birinci seçmezdim, yine de şarkı güzel. Ayrıca şarkıyı söyleyen gençte gayet yakışıklıydı.

Ek: Ayrıca şarkıyı ilk kez bu akşam ki performanslarında dinledim. Baya baya beğendim ya dediğim gibi daha çok beğendiğim bi kaç parça olmasa direk birinci seçerdim.

Ayrıca arkadaşım eşekte bu şarkı kadar olmasa da güzel bir şarkıdır. Beğenmediğiniz bir şarkıyla arkadşaım eşek şarkısını benzeştiriyorsanız, arkadaşım eşeği de beğenmiyorsunuzdur.

Ben de size sorarım, neden beğenmiyorsunuz arkadaşımız eşeği?

ben bu yarışmada olduğunu bilmeden dinlemiştim. çok hoşuma gitmişti.

yarışmada öne çıkmasının nedeni diğer şarkılara göre benzersiz olması. bir çok şarkı birbirini andırıyor, şovlar benzer. tüm yarışma tek bir parçaymışçasına ilerlerken bu şarkı arada farklı bir tını yakalıyor.

bi de solist songoku ya benziyo, bana bile sempatik geldi herif.

Şarkı 1. geldiği için tekrar söylüyorlar... Dinlerken neden bu kadar beğendiğimi ikinci dinleyişimde daha iyi anlıyorum. Çok hoş bi şarkı ya birinciliği de hak ediyor. Helal olsun.

Zaten yurovizyona öyle sanatsal değeri çok yüce şarkıların katılımını beklememek lazımdı. Katılan şarkılar arasında da birinciliği taşıyabilecek oldukça güzel bir şarkı birinci geldi.

Vallahi çok hoşuma gitti ya, yorumu da hoş. Mutlu edici gibi :-)

Valla bende anlamadım, güzel şarkı. O kadar. Bu kadar puanı ne diye aldı hayret ettim. p.. k..'nun suratına çakma isteği benimde içimden geçti. Sağ kroşe+sağ dirsek+clinch ve sol diz+sol diz+itiyoruz ve sağ roundhouse kick ile kafasına vurarak kombomuzu tamamlıyoruz. Hayal etmesi dahi rahatlattı biraz.

Hobbit tiplemesiyle LOTR sevenlerin oylarını topladı kesin.

1. şarkı gayet güzel, melodik, akılda kalıcı.
2. danslara bittim, rejiye sövdüm. adamların şapka şovlarını piç ettiler resmen.
3. kız olsam verirdim.
4. bu adamın tipine bok atan erkekler kız olsalardı da adriana lima ya bok atcaklardı.

o değil asıl azerbaycan'ın şarkısında ne vardı allah aşkına. hatunun bacakları çok güzeldi kabul ama şarkı iğrençti lan. neyse, bu şarkının basitliği ve eğlenceli olması sanırım insanları cezbetti. bir de tabii keman sesine bayılıyoruz insanlar olarak.

şimdi bir kere bu şarkı dümtek'e 298798174981479 basar, orası tartışmasız bir gerçek. nedenini de şöyle söyleyeyim; dümtek denen şarkıda şahsen şarkı söylenirken ben bi sikim anlamıyorum. tamam hızlı, dinamik parça yapıcaz da bu ne a.k, söyledim bitti, oh. gibi bişi olmuş. daha da açık konuşmak gerekirse bizim şarkımızda kusursuz ingilizce olmak zorunda değil. ha bunu niye diyorum, fairy tale'e yöneltilen suçlamalar bu yönde de ondan. adam ingilizce söyledi ve gayet temiz ve net bir şekilde söyledi. illa bıdı bıdı ingilizce şarkı söylemek zorunda değil. ingilizcesini nasıl sunduğu önemli. şahsen ben çocuğun aksanına bayıldım. sevimli de kerata. bir de diğer yazarların da dediği gibi başından sonuna kadar kusursuz bir sunum vardı fairytale'de. diğer şarkılar hep göt göbek gösterip, dans etmek için felan. ha farklı tarzı olanlar da yeterince iyi değildi zaten, dolayısıyla bu herif neredeyse rekor puan alarak birinci oldu. oy atmaya niyetim olsa ben de bu kerataya verirdim.

Şarkının olayı farklılığı, çocuk şarkısı gibi, basit eğlenceli. Bu farklılık olayını kanımca taktik olarak kullanan ülkeler bile var, mesela finlandiya. Hardrock hallelujah ile birinci olduktan sonra bu sene de hiphop'umsu bişiler gevelemişler, ama bu sefer tutmadı, parça çok rezildi.
Çocuğa gelince, o kadar zoraki ve sahte bi gülümseme nasıl insanlara sempatik geliyor anlayamıyorum.

birader ne bekliyorsun ki.. "pink floyd - comfortably numb" mı?
eurovision bu yahu.. ne kadar basitleşirse o kadar büyük kitleye hitap eder.. popüler kültürün olayı bu zaten..

basit, neşeli melodili, cıgı cıgı cıgı bir şarkı yaparsın 1-2 ay dinlenir.. sonra unutulur, kimse hatırlamaz..

abi erkekler ne kıskandı şu çocuğa kızların ilgisini..
herkeste aynı sorun var sanırım.. kızlar da masus yapıyorlar.. azonce kız arkadaşımla da bu konuyu konuştuk.. "yaa ne tatlı çocuk, norveçli zaten, iskandinavmış, yirimm" falan dedi.. güyya gıcıklık yapıcak bana aklınca.. ben de yanında danseden kızlardan lafı açtım, anam ne güzel hatunlarmış falan.. morardı.. :))))

şimdi sözlüğe girdim.. inanılmaz bi kavga var gene ortada.. kızlar öve öve bitiremiyor... erkekler yere vura vura bitiremiyor..

tek bizim sorunumuz değilmiş demek ki.. :))

tsk saglik yetenegi yonetmeligi'nde goz bozukluklari icin ariza listesine girme siniri yanlis hatirlamiyorsam 3 diyoptri ve uzerindeydi; buna gore sansiniza neresi gelirse oraya dusersiniz denebilir. Uzun lafin kisasi goz bozuklugunuzdan dolayi farkli muamele gormeyeceksiniz diye tahmin ediyorum.

diğerlerinden hiç bir farkın olmayacak.

şöyle söylemek mümkün 3,5-4 numara miyopum ve askerde hiç kimse ağam paşam sen otur, hatta evine git demedi. boy-kilo oranı da bir işe yaramıyor. sadece komando veya havacı olmayacağınızı söyleyebilirim.

peki lens kullanımı mümkün mü?

once sen olursun.

komik mi?
degil!

(bkz: wild at heart) var mesela bol bol wicked game'li

wild at heart ?

yok değil wild at heart. bu daha bi durgun bi film. zaten wicked game denince akla bu geliyor ama ben başka bir film bakıyorum.

midnight cowboy (dram)

yetmişlerde mi yapılmış olmalı yoksa ünümzden yetmişlere bakış mı olmalı?

günümzüden döneme bakış için;

(bkz: the ice storm)
(bkz: boogie nights)
(bkz: milk)
(bkz: c.r.a.z.y.)
(bkz: almost famous)


o dönem içinden:
(bkz: the graduate)
(bkz: midnight cowboy)
(bkz: easy rider)
(bkz: sunday bloody sunday)

(bkz: straw dogs) derim

(bkz: dazed and confused)

(bkz: Zabriskie Point)
(bkz: Easy Rider)
(bkz: Dazed and Confused)
(bkz: platoon)
(bkz: Born On The Fourth Of July)
(bkz: good morning vietnam)

70'lere eğlenceli bir şekilde bakmak isterseniz ise bununla ilgili muhteşem bir dizi var.
(bkz: That '70s Show)

tabii ki al bundy ve ailesinin tatile çıktıkları bölüm. lower village(köyün adını hatırlamıyorum) al'ı öldürmek istiyordu, bunlar da upper village'e kaçıyorlardı hani.

@beatlephan, evet o :)

ben de 6 ay önce bitirmiştim tüm sezonları ama şu an net değil kafamda. O bahsettiğin bölüm İngiltere bölümü değil miydi ya? Bunlar ingiltere'ye gidiyorlar Bundy'nin ataları falan var orda, sonra iki grup da bunları öldürmek istiyor bunlar bi oraya bi buraya gidiyorlar, o zaman lanetlenmiş bundy'nin ataları vs?

frank capra nin it s a wonderful live ini yaptiklari bölüm, al bundy olmasa nasil bir hayatlari olurmus bölümü.

- al ve steve'in araba modifiyesi ile uğraştıkları bölüm
- evin köpeğinin kısırlaştırılmasının söz konusu olduğu bölüm

- "if i only had a hummer" ve "lost episode" efsanedir. bir de adini hatirlamiyorum lakin kelly ve bud'in araba aldiklari bolum de gayet basarilidir.

peg'in yemek yaptığı al'in de sürekli seks istediği bölümü diyorsun sanırım. o süperdi cidden :) bölüm adlarını araştırıyorum ya çok fazla güzel bölüm var.

Married ... with Aliens
www.imdb.com
(bkz: married with aliens)

Uzaylıların yakıtı biten uzay gemileri için galaksideki en güçlü yakıt olan Al Bundy'nin çoraplarını çaldıkları bölüm..

1. marcy'nin nikah yüzüğünü bir striptizcinin donunda kaybettiği bölüm.
2.hep birlikte yemeğe çıktıkları ve lüks restoranı al'in ayak kousu ile alt ettikleri bölüm.
3.peg bundy'nin kızının ev ekonomisi dersi için evkadını olmayı anlattığı bölüm.

hepsi ayrı komiktir ama en begendiğim
yaz gelince evlerinde klima olmadığı için bundy ailesinin supermarkette yaşadığı 2 bölümdü.

al bundy'nin bahçedeki tavşanla mücadele ettiği bölüm.

ama ne sezonunu ne bölümün adını hatırlıyorum

birinci çizgifilmi sevdiyseniz avatar'ı seversiniz siz.

en.wikipedia.org

birincisi captain planet.

bir de dusunce degil de gucler "earth, wind, fire, water, air" diye geciyo.

sağolun, captain planet evet.-ama işte beşincisinin gücü cidden düşünceydi. hatta linke baktım empati, sevgi, zırt, vırt demişler :))) ama ikincisini de hatırlayan çıksın lütfeeen

2. street sharks (sanirim)

Vallaha öncelikle en azından Türkçe'ye yardımcı olur bol bol kitap okumak, yazım yanlışlarını en aza indirir. Konuşurken cümlelerin eksik, havada, yarım kalmamasını sağlar, düşüncenin ifade edilmesindeki sorunları ortadan kaldırır. Ama daha akıcı, daha rahat ve daha düzgün konuşmanızı sağlamaz. Bakın Orhan Pamuk'a, adam okumakla kalmıyor, yazıyor bile ama kekeleyerek, heyecanlanarak konuşuyor. (salih was here)

Kelime haznesini gelistiriyor yada bildiginiz ama kullanmadiginiz kelimeleri bi süre sonra günlük hayatta kullanmaya başlamanızı sağlıyor, ama kendine güven sağladığını sanmıyorum,

belki ortamlarda edebiyat muhabbeti yapilabilir ama o da sınırlı olur heralde bu amaçla okuyunca

@elxa nasıl katkıda bulunduğunu da örnek vererek yazsaydınız keşke.

okuduğunuz kitaplar ile alakalı bana göre özgüven vermesi. çünkü ortamda konu ile ilgili bilginiz düzeyinde "anlamlı" konuşabilirsiniz. siz anlamlı konuştukça insanların size yaklaşımları da o kadar rahatlatıcı olur. bilmediğiniz şeyleri sürekli dinlemek yerine içinizden bildiğiniz şeyler hakkında konuya katılma isteği doğar. bu da beraberinde özgüveni getirir.

sesli okursanız her bir boku katar insana.

erkeksen ozguvene ihtiyacin varsa body yap (bkz: body yapmak), uc ay sonra ozguvenin de sisiyor.

ikisine de büyük katkıda bulunur, özellikle yüksek sesle ve akıcı okudukca...

Insanlara alismis bir kedi yapar bunu ancak, sizi de sevecen bulmustur ve kedi kokusu da almis olabilir.

evcil oldugu su götürmez... biraz sefkat istemiş sadece.. kapında durmaması gurur olabilir.. beni sallamayanı ben hiç sallamam gibisinden.. bi de kaçan kovalanır..

muhtemelen sahibi tarafından sokağa atılmış bir ev kedisi. bakamayacaksanız ne diye atarsınız ki sokağa, hayvan alışık değil o ortama... neyse soruya cevap verelim, bu durum bir istisna dğeil aslında. kediler kendilerini sevdirmeyi severler-bu nasıl bir cümle yahu- bizimkiler mesela her sabah günlük sevilme dozları için yatağa atlamaya alışmışlar. bak şimdi acıdım o zavallıya da. yazık yaaa...

sokaktaki kedi insana kolay kolay yaklaşmaz, sevdirmez diye bişey yok. o aslında daha çok ev kedilerinde vardır. sokak kedilerinin davranışları bikaç farklı kategoriye ayrılıyo bu konuda.
yabani olanlar var. bunlar insana yaklaşmaz. korkar ya da çekinirler. alışık değildirler. sevilmekten hoşlanmadıklarından değildir. bilmezler, yabanidirler işte. uzak dururlar.
temkinli olanlar var. sokakta insanların ve özellikle çocukların yanlış davranışlarına maruz kalarak insanlardan korkmayı öğrenmiş kedilerdir bunlar. zor yaklaşırlar ama zarar vermeyeceğinizi anlayınca sizinle bi sorunları kalmaz. o zaman sevdirirler, yaklaşırlar.
insandostu ve sevecen olanlar vardır. müsait gördüğü insanlara yaklaşır, kendilerini sevdirir, oyun oynarlar. sıcakkanlı hayvanlardır, şefkat ihtiyaçlarını tanımadıkları insanlara yaklaşarak gidermek isterler. daha önceden evde yaşamış, sokağa bırakılmış olmaları gerekmez. hayatı boyunca sokakta yaşamış kediler de böyle olabilir çok rahat. yaşadığı çevreye bağlı genellikle.
dediğim gibi asıl ev kedileri diğerlerine nazaran biraz götü kalkık olur, sokakta yaklaştığım çoğu kedi kendini bana sevdirirken, ev kedilerinden bunu çok daha az görüyorum. genelde bi köşede takılıp kafa dinlemeyi sever ev kedileri, çok yanaşmazlar. ama sonuç olarak hayvanın karakteriyle çok alakalı bişey. daha önce okşamaya kalksam, sinir olup trip yapan bi kedim vardı, şimdi kucak manyağı bi kedim var.

woody allen filmleri işe yarayabilir; husbands and wives mesela :) bir de elbette intmacy'i tavsiye ederim.

ha çokça romantik istiyorsan in the mood for love'ın üstüne tanımam ama goodbye again, vesikalı yarim, vs de iyidir.

la finestra di fronte
soundtrack'i de baya sağlamdır.

1. ghost
2. eternal sunshine of the spotless mind
3. duvara karşı
4. I want You (Elvis Costello'nun aynı isimli şarkısının çalması ile delirmece)
5. requem for a dream
6. Çok dram değil hatta romantik komedi ama high fidelity (sanırım damar şarkı da yok ama güzel film be)
7. Aşk dediğin sadece kadın erkek arasında olmaz dersen Velvet Goldmine
8. Chasing Amy (Kevin Smith tönetiminde süper karakterler. Damar şarkı var mıdır bilemedim ama..)
9. Bir de Ferzan Özpetek Karşı Pencere, Cahil Periler...birdenbire hangisinde idi unuttum, damarın damarı parça..
10. Selvi Boylum Al Yazmalım...
11. Bodyguard!
12. Top Gun
13. Kokteyl

gibi cıvıta da biliriz..

umarım işini görür...

Husbands and Wives, I want You, Velvet Goldmine, Chasing Amy haricindekiler izlediğim filmler. tam aradığım aslında müziğin iyi kullanıldığı romantik drama filmleridir. 4 film ismi aldım, umarım başka da çıkar.

filimadami.com

hımm şarkıların kullanıldığı filmlerse aradığınız husbands and wives'ı silelim o zaman...

happy together, in the mood for love, chungking express,---hımm hep wong kar-wai filmleri oldu bunlar--- goodbye again, vesikalı yarim, microcosmos (gördüğüm en güzel aşk sahnelerinden biridir)

almodavar filmleri .hatta özellikle talk to her

bir ömür yetmez ve frida

filimadami.com

budur belki: www.anafilya.org

hayır değil ama teşekkürler. sanırım alman bir şairindi-yamulmuyorsam

2. batman (son seri)
3. mulholland drive
5. batman begins - the dark knight (back to the future de güzeldi galiba)

2. bence sin city. gelecek olanlardan da sin city 2 :)

5. godfather, star wars, terminator ve indiana jones tabii. gerçi bunlar da bilinen filmler ama. devamı olup da bilinmyen film var mıdır bilimyorum.

2. sin city.
3. from dusk till dawn serisi diyorum.
4. tahminimce senkron (ağız hareketleri ve seslerin uyumuna) bakılıyordur.
5. testere iyi değil bence, (bkz: geleceğe dönüş)
7. rezervuar köpekleri'nde stuck in the middle with you. (şarkının güzelliği çok zor bir soru olur, ben şarkının uyumu açısından cevapladım)

3- inland empire bu konuda çok ilginçtir. bunun yanında hollywood'un popüler filmleri arasından bir örnek vereyim. mesela click filmi beni çok dumura uğratmıştı. ben güle oynaya izlerim diye başlamıştım izlemeye. başlarda hakkaten güldüm ama sonlara doğru dramın beterini yaşattı bana.

5- star wars, police academy, back to the future ilk aklıma gelenler.

6- and the oscar goes to edward norton with 25th hour.

7- the fountain filminde çalan death is the road to awe. beste clint mansell'e ait.

1. Bu biraz zor gibi olmuş. bulması epey güç; mesela Yüzüklerin Efendisi fantastik sinema, aksiyon, korku, macera, drama unsurlarını birleştiriyor haklısın. daha fazlası muhakkak vardır ama hiç uğraşmiim şimdi, aklıma gelmiyor..

2.Kesinlikle Batman Returns. Bir sürü uyarlama planlanıyor ama pek ümitli dğeilim mesela Wolverine, Thor, vs.'den.

3. Genelde Robert Altman ve David Lynch filmlerinde görürüz böyle şeyleri. Yani eğer bol yönetmenli birleşik kısa filmleri veya farklı hikayeleri kesiştiren filmleri kastetmiyorsan bu ikisi babasıdır bunun diyeyim.

4. Kesinlikle eski doğu bloğu falan değil, çok kötüler. Türkiye genelde fena sayılmaz, çok iyi tiyatrocular, seslendirme sanatçıları çalışıyor.

5. Batman-Batman Returns/Terminator-Terminator 2/Trois Couleurs: Bleu-Blanc-Rouge/Ashes Of Time-In the Mood For Love-2046/

6. Aktörler: Marlon Brando(A Streetcar Named Desire/Viva Zapata), Jack Nicholson(One Flew Over the Cuckoo's Nest/Chinatown/The Shining)
Aktristler: Bette Davis(All About Eve)

7.Everybody's Talkin' (Midnight Cowboy)

7- American Beauty - "Because" by Elliott Smith..

2. batman.
5. back to the future.
6. al pacino - the devil's advocate (john milton)
"lem bu adamın yerine başka kimse oynayamazmış." dediğim birçok film oldu ama hiçbirinde "bu kadının yerine.." diyemedim. o sebeple aktris söylemiyim en iyisi.
7. mad world - donnie darko
white rabbit - the game
cuban pete - the mask
requiem for a dream soundtrack
the godfather theme
where is my mind - fight club

2. tim burton batmanleri
5. fast and furiuos
6. johnny depp hepsi , brad pitt- twelve monkeys, scarlett- the other boleyn girl
7. amelie- comptine une autre ete

1)delicatessen, let the right one in, throne of blood, edward scissorhands..

6)1-philip seymour hoffman(capote)
...2-robert de niro(the king of comedy, raging bull)
...3-ddl(there will be blood)

...1-naomi watts(21 grams)
...2-julianne moore(magnolia)
...3-kathy bates(misery)

7)1-the ecstasy of gold - ennio morricone - good bad ugly
...2-amores perros - gustavo santaolalla - amores perros
...3-saeta - terence blanchard - the salton sea

7. Ali-Tomorrow
Colleteral-Shadow of the Sun

Assassination of Jesse James by the Coward Robert Ford'un her sahnesinde çalan her şey çok acayip bir de, bir şey söylemek mümkün değil.

2) sin city

4) türkiye'nin hiç de fena olmadığını düşünüyorum hele almanlarla ve doğu bloku ülkeleriyle kıyas dahi kabul etmez bence.

5) cehennem silahı (4. film hariç), geleceğe dönüş, uzakdoğu'dan Mou gaan dou(zaten sonra departed oldu bu), ve tabii ki the godfather.

7)the doors - the end apocalypse now'da.

1. Bilmiyorum. Önemli de degil bana göre.
2. Bence Sin City. V for Vendetta da gayet iyi
3. From Dusk Til Dawn disinda aklima gelen bir örnek yok
4. .....
5. Alien serisi.
6. ....
7. Ghost In The Shell'in acilis müzigi

Öncelikle doktor değilim dolayısıyla hastalığınızın antibiyotik gerektirip gerektirmediği ile ilgili bir şey diyemem. Ancak, memlekette gereksiz ve fazla ilaç yazımının olduğu da açıktır, bununla ilgili bir ton rapor var. Şincik neden oluyor derseniz:

1. İlaç şirketlerinin promosyon adı altındaki baskısı (Şu kadar ilaç yaz, sana bizden LCD TV)
2. Kimi doktorların tedavi olayını otomatiğe bağlayıp, ota boka aynı ilacı yazmaları, aynı tedaviyi uygulamaları. Literatür falan takip etmez bunlar, sadece sizin hastalık türevlerinde değil, başka alanlarda da bizzat yaşadım. Sonra "iyi de doktor şöyle böyle" deyince de araştırıp geldiğiniz için size çemkiriyorlar. Çok enteresanlar.
3. Türk insanının ilaç yazmayan ya da az yazan doktoru doktordan saymaması. İlaç az olunca, doktor işi bilmiyor gibi çok fantastik bir algılama var millette.

Bu antibiyotik hikayenizin benzer bir versiyonu şu an antidepresanlarda yaşanıyor. Canım sıkkın antidepresan, başım ağrıdı antidepresan, kıçım acıdı antidepresan. Ekşi duyuruya her gün ortalama bir antidepresan sorusu geliyor, şaka gibi.

Böyle de bir şey varmış:
www.palhaber.com

antibiyotik kullanmayı asla düşünmeyen biriyim. Bu tür ilaçlar, bağışıklık sistemini zayıflatıyor. Antibiyotikler bağısıklık sistemine yardım etmeyip, onun fonksiyonlarından birini üstlenirler. Bunun sonucunun da bağışıklık sisteminin işlerliğinin bozulması olacağını kestirebilirsiniz.

www.drlwilson.com

www.natural-cures-ear-sinus-infections.com

immunedisorders.homestead.com

gecen gün hastanedeydim, yanimda bir ilac mümessili telefonla konusuyordu. yeni sistemle ilac kotalarının cok zorlandigini, doktorlara hocam nedir durum dediginde doktorlarin "gelene dayiyorum bir kutu" dedigini, ama yine de islerin eskisi gibi olmadigini söylüyordu. işin bu kismini göz ardi etmemek lazim.

sui'nin 3. maddesi ço önemli bir faktör. bir de novosefçi doktorlar var. gelene-gidene novosef dayıyorlar, o da bir şekilde iyileştiriyor hastayı, reçetesini yazan da iyi doktor oluyor, falan. neticede güvenmek lazım doktora. güven vermiyorsa ikinci bir doktorla sağlamasını yapmak lazım.

north by northwest
notorious
vertigo

vertigo
psycho
north by northwest
rear window

the man who know too much
sapık
rear window
dial m for murder

notorious
vertigo

north by northwest
rebecca
rear window

psycho
vertigo
rope

pyscho
notorious
vertigo
north by northwest
spoellbound
rear window

pakedi kapamadan koydugunda girmıstır karıncalar, hala bisey hissetmıyorsan daha da bisey olmaz.

Sonuçta mide asidiyle beraber hepsi öteki tarafı boylamıştır. Evin içinde de kimyasal maddelerle vs. çok haşır neşir olmadıklarına göre öyle büyük bir zararı olacağını sanmıyorum. Afiyet olsun, sanırım bol protein içeriyordu karıncalar.

ölmüştür tabii yav, ne olacak karıncadan. afiyet olsun :)

geçmiş olsun mu desem afiyet olsun mu desem bilemedim. ben olsam kola falan içerdim sanırım üstüne, asitli ya, ölmedilerse belki ölmelerine yardımcı olur, çok mu düz mantıkla yaklaşıyorum bilemedim.

öncelikle afiyet olsun.

*mide yerine akciğere filan gitti diye korktuysan yok yaw gitmemiştir. en azından öksürtürdü o zaman. midede takılıyorlardır.
*o asidik ortamda hala yaşayabiliyorlarsa bırakın yaşasınlar.
*gaz yapabilir.
*kek in yanında çay iyi gider. bol çay için.

Tahminen yemediniz karıncaları, yerken kekin üstünde oldukları zaman genellikle ellere kollara tırmanıyorlar farkederdiniz.

Merhaba,
Tıp doktorları daha iyi bilir ama, bence hiçbir şey olmaz. O da protein yani. Yediyseniz gitmiştir. Düşünmesi korkunç ama, geçmiş olsun. Kek afiyet olsun. Ben düşünüp düşünüp kusardım galiba.
Kolay gelsin.

@skatheist

elimde kolumda da vardı. böldüm böldüm elimde fazla tutmadan büyük parçalar halinde attım ağzıma hep muhakkak yemişimdir.

merak etmeyin ölmezsiniz; karıncayiyenler hala hayattalar. :))

Bişi olmaz, önümüzdeki onyıllarda artan nüfusu beslemek için böcek tüketimine geçilmesi gerekebilir konulu yayınlar var, hem ucuz, hem çok, hem de bol proteinli olduğu için. Erken erken alıştırmışsınız işte kendinizi.

ishal gitme sansiniz olabilir, ben olsam gider bi eczaciya anlatirdim bu durumu..

biggestmenu.com

canlı vitamin değil mi ki onlar?

merak etmekteyim tadları nasıldı? hep tuzlu diye hayal etmişimdir.

@wampex

kek kakaoluydu ve pakette yaklaşık 7-8 saat açık kaldığından kekten o süre zarfında alınabilecek tadın değişik olduğunu beyin direk idrak ettiğinden karınca tadını algılayamadım, fakat kötü olsaydı yani değişik bir tad alsaydım zaten o kadar fazla yemezdim.

@wampex,

tuzlu ve hafif ekşi oluyo tadları. bende yemiştim zamanında =)

canım karınca çekti nerden bulucaz ki şimdi:))

woody allen filmleri iyi gelebilir, komedileri tam da bunu örnekleyen filmlerdir. bir de elbette ingiliz mizahını seveceksiniz tahminim. onları deneyin.

kore dramalarının kadın karakterleri tam bu kalıba uygun sanırım. misal vermek gerekirse; my sassy girl, two faces of my girlfriend, bir de rüzgargüllü bir şey vardı ismini tam hatırlayamadım.

"all about eve" adlı filmde aykırı, hazır cevap, smart ass ve bunamlı tanımını 12 den vuran hatun(lar) var. ancak biraz femme fatale.

en sevdiğim filmlerden "brick" te ise tüm bu tanımlara sahip ancak erkek karakter var

ben ana pascal'ı beğeniyorum. the secretary'de çok bayıldım, stranger than fiction da cila oldu üstüne.

gelmiş geçmiş en aykırı isim: (bkz: luis bunuel)

ahanda dün seyrettim, Chungking Express!!!www.imdb.com

Çok öyle smartass sayılmaz ama öyle bişi var ki kadında aldı götürdü filmi...

acemilikte, diğer zamanlardan daha çok vaktimiz oluyordu. genelde akşam yemeğinden yatış vaktine -yaklaşık üç saat- kadar serbest oluyorduk. şahsen dokuz tene mi on tene mi kitap bitirmiştim. öyle fena kitaplar da değildi. puslu kıtalar atlası, kuyucaklı yusuf, savaş ve barış vs.
tabii ne desek, gittiğin yere göre değişir. inşaallah güzel bir yere çıkar askerliğin. tez zamanda tezkereler dilerim.

acemilikte zor olur ama usta birliğinde çoğu zaman mümkündür.

gördüğün gibi hicazkar'ın da dediği gibi gittiğin yere göre değişir aslında. en sağlıklı yanıt bu.

çok teşekkürler. acemilikte nöbetler ve görevler başlamadığından mesai bitiminden sonra baya vakit olur gibi düşünüyordum ben de.

devasa bir sakıncalı kitap yayın vb.. arşivi vardır. kitapları onaylatırken oradan kontrol ederler. kafalarına göre karar vermezler.

ayrıca her birlikte iyi kötü bir kütüphane vardır. (acemi birliklerinde)

oralardan da yaralanabilirsin. bağışla toplandığı için genel olarak her türlü kitap bulunabiliyor bu kütüphanelerde.

not: bu arada acemi birliğinde de nöbet tutarsın. hiç bir şey olmazsa bot nöbeti olur. sonuçta nöbet de eğitimin bir parçası. :)

aslında nereye çıkacağınızla da yakınen alakalı, küçükyalı'ya yanımda küçük bir kütüphaneyle gittim, girişte hepsine el koydular sakınca vs. aramadan acemilik bitene kadar da alamadım, ama bırakın kitap okuyacak zamanı gazete sayfası okuyacak zaman-mekan yoktu. usta birliğinde ise uykumdan çalarak ki çok çok değerli bir şey olduğunu öğreneceksiniz, bir kitap bitirmeyi başarmıştım incecik. okumayı sevmeyen bir arkadaşımsa diyarbakır merkezde acemilikte 6-7 kitap okumuştu sıkıntıdan :)

elbette vakit var, hatta nöbet yerlerinde yasak olmasına rağmen okuyabilirsin kitap.

bu soruyu, tam olarak nereye, hangi tabura, boluge vs. gideceginiz belli olmadan cevaplamak mumkun degil. belli olunca da ancak orada askerligini yapan birileri cevaplayabilir.

ornegin en son gelen "nobet yerinde yasak olmasina ragmen okuyabilirsin" muhtemelen kendi kisisel tecrublerine dayanarak verilmis bir cevap. benim tecrubelerime gore de nobette kitap okuyan adamin askerligi bitmez.

lafin kisasi, 1-2 kitap goturebilirsiniz. sorun olursa, vakit bulamazsaniz en fazla yer kaplar ya da daha sonra teslim etmek uzere alirlar. firsatiniz olursa da ilerleyen zamanlarda baska kitaplar bulursunuz zaten.

ben kamuflajin cebinde tasiyordum kitabi, firsat buldukca (arazi oldukca) acip okuyordum... bir de aldigin goreve de bagli biraz. egitim cavusu veya yazici olursan zor da, kazan dairesi, camasirhane ya da kutuphane sorumlusuysan epey bos vaktin olabilir...

all of me?

deıl
bu kadarda eskı deıl sarkı:d ama yınede saol

(bkz: slow like honey)

headspace - all about the money

youtube'da meja yazınca çıkan bi all about the money var bana o gibi geldi tarifinizden ama bilmiyorum madrigalin dediği ile aynı mı

Rumelihisarı Kale Cafe. Tek geçerim. Bugün biraz sıra bekleyebilirsiniz belki ama değer.

ortaköy'de çok güzel yerler var; yeniköy'de de öyle.

Yeniköy'de deniz kenarında bir çay bahçes var, kahvaltısı lezzetli, fiyatları makul, denizin dibinde aa bu saatte çok kalabalık olur diye tahmin ediyorum...

kuzguncuk

bugünlük çok geç bi cvp olacak ama başka zaman tekrar avrupa yakasında kahvaltı etmeyi gitmeyi düşündüğünüzde rumeli hisarında cafe nar var.şiddetle tavsiye ediyorum.beğenmezseniz memnun kalmazsanız haber verin ödediğiniz parayı size yollayayım ben ısmarlamış olayım .hayır sahibiyle yakından uzaktan akrabalığım ya da tanışıklığım yok.

Murat Menteş - Dublörün Dilemması!
Çok çok farklı bir kitap. Ben şaşkınlıkla hayranlığı aynı anda yaşamıştım. Şuna da bi bakarsan fikir verir:
#14613042

ihsan oktay anar seviyorsanız eğer ali teoman'ın uykuda çocuk ölümleri romanını şiddetle hem de şiddetle öneririm.

eğer okumadıysan elif şafak'ın araf romanıda istediğin şekilde. hem istanbulu seviyorsan daha fazla seversin bu kitapla.

@loriluk
bit palas hariç tüm elif şafak kitaplarını okudum. o yüzden alternatif arıyorum.evet araf güzeldir, bana istanbul'u olduğu gibi zamanı şarkılara indirgemeyi de öğretmişti.teşekkürler yine de.

@follus cerebralis , beccaria
tüm önerileri dikkate alacağım.

latife tekin'in sevgili arsız ölümü'nü beğenirsiniz gibime geldi bu yazar porföyünden sonra.

dört farklı karakteri konu alarak anlatır ve müthiş bir felsefi roman koyar ortaya.

ayn rand- hayatın kaynağı

murat gülsoy u ya da hayalet gemi dergisinin eski sayilarini da okuyabilirsin. dergi internette var..

hakan günday son dönem ne yazsa okunacak adamlardandır. kinyas ve kayradan başla okumaya -ben şahsen 3 kere okudum- zaten diğer yazdıklarını da okumak istersin eminim =)

kuyucakli yusuf'u okumadiysan oku derim. sabahattin ali güzel adamdır vesselam. ihsanda aramazsın, elif de. sonra orhana da bakarsın.

benim adım kırmızı-orhan pamuk.tam olarak istediğiniz tarzda.

ahmet hamdi tanpınar'ı öneririm her şeyden evvel; saatleri ayarlama enstitüsü, sahnenin dışındakiler, mahur beste ve huzur... orhan pamuk'un da yazdığı her şeyi (yeni hayat hariç) beğendiğim için onda da aynı tarz zevki bulacaksınızdır. zaten orhan pamuk da ahmet hamdi'den çok çok etkilenmiştir.

bu ucuncuyu seyrettim ben ya simdi ben de merak ettim deli gibi dusunuyorum biri soylemezse uyuyamam bu gece


3. she's all that sanırım.

can't buy me love doğru yanıt... ama ne yazık ki she's all that doğru cevap değil, 1999 çevrimi imiş she's all that, benim hatırladığım filme gmre daha yeni ve de geek delikanlı ile popüler kız temasını içermiyor.

google'da aratınca ilk film için "my boyfriend's back" diye bi film çıkıyo, linki de bu:movies.nytimes.com

türünü bilemem ama ne kadar ufak bir şey getirirseniz o kadar "ayy yazıkkk" moduna girerler ve kabullenmeleri kolay olur. eşşek kadar kediyi getirirseniz yabancı sayıp kabul etmezler.

gidin bi tane hayvan barınağına alın yavrulardan bi tane getirin eve. Yavru kediye tahminimce kimse kıyıpta sokağa atamaz. Huyuna gelince şahsen kedilerin nasıl alıştırıldıysa öyle davrandığını düşünüyorum bir nevi çocuk gibi.

evde bakılıp da yuva arayan sokak kedileri var baya, huyları da belli oluyor aşağı yukarı, iki-üç aylık olanlarında. siz gidip seçebilirsiniz, ya da size uygun olanını verirler sanırım.

hayvan barınaklarından aşıları yapılmış ve kısırlaştırılmış bir kedi alınız. kumunu düzenli olarak değiştirip, suyunu ve yemini ihmal etmezseniz, size alışması için süre tanıyıp ara sıra okşarsanız bir şey olmaz. ha evet bir de küçük, sevimli bir şey olsun, uzun üylü olursa daha çok tüy dökebilir bir de ona dikkat edin.

bir kaç gün önce evinde 5 tane süper tatlı yavrusu olan ve dağıtmak isteyen bir arkadaşın ilanı vardı burada. bir araştırın. artı olarak dişi alırsanız çok daha uysal olur.

muhammed bakri nin jenin jenin ine bir bakabilirsin.
gerçi tartışmalı bir belgeseldir ama. çokta gerçek dışı sayılmaz.

(bkz: zeitgeist)

planet earth.

www.sprword.com

sicko
the company

sirasiyla;
12 eylul belgeseli
demir kirat
12 mart - ihtilalin pencesinde demokrasi

human body : bbc

www.bodocus.com

güzel tasniflenmiş yüzlerce belgesel.

the human body gerçekten çok iyidir. 4 cd den oluşan bir set sanıyorum. bbc hazırlamıştı.

(bkz: demirkırat)

www.imdb.com

virtual history vardı ilginçti şimdi film yaptılar aynı konuyu belgeselden sonra filmi izlemek ilginç olabilir.

çorum katliamı
malatya katliamı

(bkz: 1934 trakya olayları)

şeyh sait isyanı, gazi olayları aklıma gelenler

cumhuriyet dönemi kürt isyanları hakkında bir yazı bulmuştum bir yerden, aynen aktarıyorum:
(isyan, harekat, katliam yorumları bana ait değil, alıntıdır.)

1. Nasturi isyanı (1924- Hakkari)
2. Jilyan isyanı (1926- Siirt)
3. Şeyh Sait isyanı (1925- Bingöl-Muş-Diyarbakır)
4. Seit Taha ve Seit Abdullah isyanı (1925-Şemdinli)
5. Reşkotan ve Reman isyanı (1925- Diyarbakır)
6. Eruh'lu Yakup Ağa ve oğulları (1926-Pervani)
7. Güyan isyanı (1926-Siirt)
8. Haco isyanı (1926- Nusaybin)
9. I. Ağrı isyanı (1926)
10. Koçuşağı isyanı (1926- Silvan)
11. Hakkari- Beytüşşebab isyanı (1926)
12. Mutki isyanı (1927- Bitlis)
13. II. Ağrı isyanı
14. Biçar harekatı (1927- Silvan)
15. Zilanlı Resul Ağa isyanı (1929- Eruh)
16. Zeylan isyanı (1930- Van)
17. Tutaklı Ali Can isyanı (1930- Tutak-Bulanık-Hınıs)
18. Oramar isyanı (1930- Van)
19. III. Ağrı harekatı (1930)
20. Buban aşireti isyanı (1934- Bitlis)
21. Abdurrahman isyanı (1935-Siirt)
22. Abdulkuddüs isyanı (1935-Siirt)
23. Sason isyanı (1935-Siirt)
24. Dersim isyanı (1937-Tunceli)

16 mart katliamı
kanlı 1 mayıs
12 eylül

az evvel yazamadık herhalde yeniden yazalım.

1992 los angeles ayaklanmasının literatürdeki adı "riot"tır. bunu "pogrom" veya "massacre" ile karıştırmamamk gerekir. bu anlamda maraş katliamı, çorum katliamı, dersim ve diğer kürt isyanları(onlara riot değil upprising deniyor sanırım), 6-7 eylül olayları (pogrom olarak geçiyor yabancı literatürde), sivas pogromu vs 1992 los angeles ayaklanası ile eş tutulamaz. hapishanelerdeki mahkum ayaklanmaları, öğrenci ayaklanmaalrı, gazi mahallesi olayları doğrudan riot olarak görülebilir. mesela yakın tarih avrupa örnekleri paris'teki göçmen ayaklanmaları ve atina'daki polis şiddetine karşı ayaklanmadır. örgütlü olarak değil, hırçın bir öfke ile tetiklenen, bir anda gerçekleşen olaylardır "riot"lar.

keyfinize iyi bakın.

@linuswithnoblankets: ama sanırım soruyu biraz genelleştirmiş ("ya da işte lisede tarih kitaplarında pek okumadıkları, bazı olayları...").

Hiç izlemedim tam emin değilim ama sanki Ferzan Özpetek'in Hamam filminde geçiyordu eşcinsellik.

ağır roman'da hafiften vardı...

ya ben Ferzan Özpetek'i turk degil italyan sinemasina dahil ettim; yoksa ayni yonetmenden cikan bir film daha var escinsel temali (bkz: Saturno contro)
guzel filmdir.

lola ve bilidikid - kutlu ataman ya da arman'dı sanırım...

oyuncuların hemen hemen hepsi türkiye kökenliydi. baki davrak, hasan ali mete, erdal yıldız...

Türk sinemasında lezbiyenlik örneği benim hatırladığım motif olarak çok eski filmlerde kullanılabiliyor; "ver elini istanbul", "iki gemi yanyana", "haremde dört kadın", "dul bir kadın", gibi. bunun dışında yakın zamanlardan "düş gezginleri" ve "iki genç kız" aklıma geliyor.

Erkek eşcinselliği ise Bülent Ersoy'lu "Beddua" filminin ardından bir dizi kötü yola düşen gençkız hikayesinde eşcinsel erkek karakterleri kötü yan rollerde görüldü. Yusuf Atılan'ın romanından Ömer KAvur'un yaptığı uyarlama, "Anayurt Oteli"nde de biraz değinilir eşcinselliğe. 1989 tarihli "Acılar Paylaşılmaz", "Melodram", Atıf Yılmaz'ın yönettiği "Gece, Melek ve Bizim Çocuklar", bir travesti iel bir cücenin aşkını anlatan "Dönersen Islık Çal", "Hamam","İstanbul Kanatlarımın Altında", "Harem Suare", "Ağır Roman", "Lola ve Bilidikid" de diğer eşcinsel karakterli/içerikli türk filmleridir.

not: "yazı tura" filminde de işlenir bu konu, "anlat istanbul"da da eşcinsel karakter vardır.

Güneşi Gördüm'de de dokunuldu bu konuya.

marcusse, chantal mouffe, ernesto laclau...

Türkiye'den bu konuda umulmadık ve istisnai bir akademisyen var: Cemal Bâli Akal. Konuyla ilgili olarak Devlet Kuramı adlı bir derlemesi ve İktidarın Üç Yüzü ile Modern Düşüncenin Doğuşu adlı kitaplarını, özellikle de İktidarın Üç Yüzü'nü şiddetle tavsiye ederim. Devlet Kuramı kitabı da bu konuda yapılmış olan ve önemli devlet kuramcılarına ait temel metinleri içeren bir kitaptır. Bu açıdan yeni kitaplara bir yol göstericidir. Dediğim gibi yapıtlarının niteliğiyle Türkiye için isitisnai bir akademisyendir. Bu açıdan "Türktür, Eugéne Enriquez'den daha az önemli şeyler yazmıştı" gibi bir önyargıya kapılmayın.

kesinlikle sıkılmaz... londra'nın altkültürü ile ilgilenirse, iskoçya'daki şatoları ziyaret ederse, edinburg'a giderse, justinus duvarını ve stonehenge'i ziyaret ederse ve elbette sıkı giyinirse eğlenebilir hatta.

2 hafta gezsen sıkılmaz, üstüne üstlük dönmemek istersin. Ben 3 yıl önce gitmiştim, 7 gün Londra, 3 gün Edinburg olmak üzere 10 gün kalmıştım. Sana önerim Londra'ya 1 hafta kadar ayırman. Londra bambaşka bir şehir...(bana göre). Başka şehirlerini görmedim onlar hakkında yorum yapamayacağım ama İskoçya'da Edinburg'a gitmiştim dediğim gibi Londradan 10 saat sürüyor otobüsle. Orası da ufak, sevimli ancak çok çok çok çok çok çok soğuk bir şehir. Ben Ocak ayıydı gittiğimde herhalde -10 derece falan vardı .

değil ingiltere londrayı 2 hafta gezse bile sıkılmaz insan

spy game

(bkz: spy game)

www.imdb.com

bu tarz ülkelerin çoğunda krallık bir gelenektir. genelde çok fazla sorumlulukları ve yetkileri yoktur. asıl sorumluluk ve yetki seçimle gelen başkan ya da başbakandadır.

bu tip ülkeleri tek bir potada eritemeyiz. Kimi ülkeler sembolik meşrutiyetle (galiba parlamenter veya anayasal meşrutiyet deniyor hatta) yönetilir; karar alma mercii, yürütme mercii doğrudan seçimle iş başına gelir. İngiltere özelinde, krallar sembolik olarak varlık gösterirler, tek önemli görevleri asalet ünvanları dağıtmaktır dahi denebilir. Burada yasama organının çıkardığı yasalar krallar dahil herkes için bağlayıcıdır, kraliyet ailesinin kendi başına vergi toplama hakkı bile yoktur.

bizim gibi cumhuriyet'le demokrasi'nin birbirine karıştırıldığı, hatta cumhuriyet'in üstte tutulduğu geri memleketlerde anlaşılması zor bir konsept aslında.

adamların başında kral var, çünkü halk orda bir kral olmasını istiyor. mesela avustralya'nın da yönetim biçimi kraliyet, şu anda britanya'da da kraliçelik yapmakta olan sevgili elizabeth avustralya kraliçesi. 1999 yılında cumhuriyet referandumu yapıldı, kalktı bunlar elizabet, charles, torunlar torbalar gittiler orda halkı selamladılar falan, halk da bunların başta kalmasını istedi. falan filan.

yaşar gürbüz'ün karşılaştırmalı siyasal sistemler diye bir kitabı var. piyasada 10 liraya bulursunuz. ciddi ciddi merak gidereyim derseniz işinize yarar.

arabistan'da kral her şeydir. kralın ailesi de imtiyazlıdır. parada resmi olur, adına hutbe bile okunur. ülkenin gelirinin büyük kısmını kralın ailesi alır. ayrıca ne derse o olur.

belçika mı neydi böyle bizim televizyonlarda görmeye alışık olmadığımız bir ülkede, kral bir yasayı veto edince parlemento kralın bunak olduğunu oylamış ve vetosunu geçersiz kılmıştı, yasayı geçirip krallığı geri vermişlerdi adama. mesela...

(bkz: mesruti krallık)

atatürk'ün evi diyerek klişe bir tavsiye vereyim.
onun dışında(birkaç klise ve kuleler falan) aslına bakarsan gezecek pek birşey yok gibi gelmişti bize interrail yaparken ya da biz fena halde italyaya geçmek istiyorduk.
izmir gibi upuzun kordonu var,
şehir merkezi güzel, kızlar da avrupa ortalamasının baya üzerinde, ilgileniyorsan.
fırsatın olursa atinaya ve adalara geçmeye çalış derim ben.

çok fazla taklit ürün var. channel çantalar, gucci gözlükler falan öyle bir eğiliminiz varsa olabilir. orada bir liman gibi bir şey var orayı mutlaka girin görün derim zaten dikkatinizi çekecektir.

kavala kurabiyesiiii.... hatta al bana da getir:)

gittim geldim. yarin bir gun gidecek biri selanik diye arasa gorsun diye bazi notlar yazayim:

- sehirde taksi ucuz. o yuzden ulasim konusunda kasmaya gerek yok (sehir ici 3-4 euro civari tuttu, havalimani-sehir 15-20 euro). ote yandan havalimani-sehir arasi duzenli calisan otobusler var. 78 ve 78n numaralari. 78 ekspres hat, 78n yol uzerindeki her durakta duruyor ama ikisinin de rotasi ayni. durakta bilet gisesi var veya otobus icinden de bilet alabilirsiniz (mavi bilet otomat kutusu) (50 sent)

- muzeler: arkeoloji muzesi (sehrin simgesi beyaz kule'nin yakininda) guzel. arkeoloji muzesi'nin arkasinda bizans muzesi var ve o da guzel -istanbullular icin ayrica tanidik. bunun haricinde sinema muzesi, yahudi muzesi gibi nispeten ufak muzeler de var. vaktiniz, keyfiniz ve ilginiz olursa...

- yeme-icme: ogunler halinde ayiriyorum asagiya.
etrafta cok sayida pastane, borekci gorecekseniz. hatta izmirliler cogunun caminda yazan seyin (μπουγάτσα - bougatsa) boyozla ayni kelime olup olmadigini dusunebilirler. iceride bildigimiz boyoz degil borek var ama boyozla ayni dokme acma potansiyeline sahip, tadi da benzer olsa gerek. sehrin unlu pastanelerinden terkenlis (Τερκενλής)'in birkac subesi var. hepsi de cok guzel. gidip peynirli (evet adi boyle), kasarli (kaseri), ispanakli (spanako ile baslayan tum yiyecekler) borekler pideler cok guzel ve cok tanidik. jambonlu-kasarli bir kruvasanlari da var, o da ayrica guzel. tatlilari saymiyorum bile. bunlari kahvalti icin yazdim ama pastaneler gece gec saatlere kadar aciklar.

- selanikliler aksam yemegini (bana gore) gec saatte (9 gibi diyelim) yiyorlar. o yuzden gec bir ogle yemegi mantikli olabilir. bir tavsiyem yok, burnunuzun goturdugu yere gidin. domuzla sorununuz yoksa guzel gyros yapan spata diye bir yer var aristoleous meydaninda. arada iki kadeh de raki atayim diyorsaniz sagda solda yururken goreceginiz ufak bir ouzeri'ye girip bir iki meze ile ogle yemegini gecistirebilirsiniz.

- aksam icin gozunuze bir yer kestirin. bu kalamaria tarafindaki bir balik restorani olabilir veya ladadika tarafindaki bir ouzeri ya da rakidiko. disaridaki menuyu okuyun, cogunda ingilizce menu var ama yoksa bile eger yunanca okuyabiliyorsaniz (anlamak gerekmez, alfabesini biliyorsaniz) yemekler ve mezeler hakkinda bir fikriniz olur. patlicanli mezeler guzel, kefalotiri denen peyniri (kelime anlamiyla kelle peyniri / head cheese anlaminda) ben fetadan daha cok seviyorum, salatalar genelde cok guzel, tarama biraz abartilmis bir sey, cacik (susuz) bulunsun mutlaka, kabak kizartmasi deneyin, kalamar ve ahtapot izgaradan hic cekinmeden bol bol yiyin ve yemek uzerine de lokma, helva falan isteyin derim.

acikcasi yeme icme konusunda cok da tavsiyelik bir sey yok cunku cok ayni her sey turkiye ile. ben iyi bir istanbul meyhanesi kalitesinin selanikte girip ciktigim her yerden daha yukarida oldugunu dusunuyorum. tek tavsiyem siparsileriniz tek parca halinde vermeyip yeme hiziniza gore ayri ayri soyleyin. yoksa her seyi bir anda masaya yigarak isleri hizlandirmak gibi bir egilimleri var ve bu da benim gibi uzun raki icicileri uzebilecek bir sey.

---spoiler---

klass olabilir mi? estonya filmi, 2 velet olduruyor milleti. ancak amacsizca degildi. tv8'de yayinlandi mi bilemiyorum.

---spoiler---

yok elephant idi aradığım cevap (want2die vahşi batının en hızlı yardımseveri), yine de teşekkürler.

elephant yazılmış gerçi ama süper filmdir acayip tavsiye ederim.
hatta belki yardımcı olur bu filmin tarzı gibi konusu farklı olan başka bi filmde memento

evet elephant ama avrupa filmi değildi o; us van sant'ın filmi

evet değilmiş, olsun bağımsız sinema candır.