videonun altındaki yorumlara göre braveheart'ın film müziklerinden biriymiş.
adı da buymuş: the prisoner wishes to say a word

the prisoner wishes to say a word... london symphony orchestra
braveheart muziklerinden.

www.amazon.com play e basip dinleyebilirsiniz.


edit: e asil merak ettiginiz oydu da niye oburunu sordunuz. oeeh

çok teşekkürler,

peki vidyonun ortalarında ve büyük bir kısmında çalan tam olarak türünü bilemediğim dead metal parçanın adı nedir? :) asıl merak ettiğim bu idi...

rammstein-otherworld

(bkz: luvr apartmanı)

yeriyle ilgili birkac entry var.

oxxo magazasinin ustu sanirim.

www.portifex.com

bende iksv'ye parami almaya gitcegim zaman zor bulmustum ama kooocaman bir yesil kapisi var.

atlas pasajının karşısındaki luvr apartmanı. yeşil bir kapısı var. apartmanın girişinde iksv'nin küçük bir tabelası var.

turkcell ve vodafone bayilerinde var.
# iPhone 3G 8GB: 645 €
# iPhone 3G 16 GB siyah: 758 €
# iPhone 3G 16 GB beyaz: 758 €
seklinde mesela turkcell'de fiyatlar.

evet onu yazmayı unutmuşum, daha ucuz alabileceğim yer varsa oralardan alayım. ama piyasası zaten bu rakamlar ise turkcell'den gidip alayım.

Kadikoy altiyoldan sahile dogru inerken balik pazarinin girisinde ufak bir telefoncu dukkani var. Birkac ay once en uygun fiyati oradan almistim (1150 TL) Simdi belki daha da dusmustur fiyatlar bilemiyorum. Adam ik mik edecek olursa dersin sizden birkac ay once bu fiyata almis arkadaslarim diye.

balıkpazarı civarındaki telefonculardan birinde de 800tlye ikince el 3g16gb vardı, ikinci el düşünüyorsan, piyasası 800-1000 arası galiba, hemen her telefoncudan bulabilirsin

sirkeci-dogubank'ta muhtemelen vardir. ama dogubanktan o pahada elektronik bir sey alinir mi derseniz bilmem.

sacma bir seye kalkismadan once bir kez daha dusunmesini isterdim daha ziyade. ne kadar uzebilecegini ailesini ve de.

muhterem romalılar diye başlayacaksa o da istemezdim.

Sadece yazdıklarınızdan sonra onların neler hissedeceği ve düşüneceğini hayal edin, intihardan nasıl etkileneceklerini... Önemli olan not değil intihar etmek.

bu arada, soru "intihar edeceğim not bırakayım mı?" şeklinde bir soru değil. daha çok "bir not bıraksa daha rahat hisseder misiniz?" şeklinde bir soru. bırakmazsa "deyyus iki satır bile yazmadan gitmiş, bizi hiç düşünmemiş" der misiniz?

tüm açılarıyla, her yönüyle değerlendirdiğinizde hangisini tercih ederdiniz?

giden gittikten sonra ardında not bırakıp bırakmadıgına dair düşüncelere dalmam. zaten kaybın büyük olmuştur intihardan sonra daha yıkıcı ne olabilir bundan başka?

insan aslında ölmekten korkmaz, arkada bırakacaklarının hüznünden korkar. kimsenin kimseyi bu derece üzmeye hakkı yok.

ha asıl derdin onları üzmekse, bunu başka yollardan da deneyebilirsin.

ben bırakırdım. sevdiklerimi rahatlatmak için değil, kendimi rahatlatmak için. söyleyemediğim şeyleri söylemek için belki de.

notta ne yazacağına bağlı. sitem mi edecek özür mü dileyecek itham mı edecek teselli mi edecek sevgi mi ilan edecek vs...
ama genelde iyi şeyler yazacak insan pek intihar edecek ruh halinde olmayacağından, sessiz sedasızca gitmesi tercih edilebilir.
ha intihar kendi halinde zaten bir mesaj içeriyordur, etrafta sağ kalanlara bir suçluluk yükleme prosesidir, haliyle aslında yazmadan da ifade etmiş olur kendini giden. gerçi o ne anlatmaya çalışırsa çalışsın, karşısındakinin algı sınırlarıyla güreş tutup öyle girecektir mesajı, kalanların beyin kıvrımlarına.

her şekilde gereksiz... siktirolup gitmenin ölüm içermeyen yolları da var.

isterdim, en azından intihar olduğuna niye olduğuna falan vakıf olursun

not bırakmak iyidir. en azından arkada kalan insanlara suçluluk duygusu bırakmazsın, polisle başları daha az derde girer.

ben not bıraksa da bırakmasa da, bunu bana ve ailesine yaptığı için asla affetmezdim, o yüzden farketmez...

not değil de sayfalar dolusu yazı bırakmak daha anlamlı olur sanırsam. not bırakmasın doyurucu şeyler yazsın.

sen mi bırakacan, yoksa bir arkadaşım ekolu mü yine ? =)

ben istemezdim bırakılmasını. bir de onu okuyup okuyup kahrolmak istemezdim sanırım.

ben olsam kesinlikle birakmam. o not her okunusunda farkli anlamlar cikartirlar o nottan. o yuzden en iyisi yazmamak.

ben intihar edecek duruma gelsem bırakmazdım, düşünsün dursunlar, kendilerini yesinler diye herhalde, sonuçta intihar eden kişi kendini kurtardığını düşünürken geride kalanlara da en büyük cezayı vermiş oluyor herhalde.

not bırakmaktan ziyade video kaydı daha enteresan olabilir diye düşündüm bir an. hatta intihar anı. misal, önce bir otomobile 2 adet video kamera yerleştirilir, biri yolu gösterecek şekilde, diğeri sürücüyü. veda konuşmasından sonra yaklaşık 170km/s ile duvara ya da uçuruma doğru hareket edilir. ertesi gün hber bültenlerinde tüm türkiye izler.

Ama yapmayın, yaptırmayın böyle şeyler! Hayat güzel, herşey mutlaka yoluna girer. Gün gelir dertler mutlaka biter. İntihar kolaya kaçan zavallıların işidir, önemli olan hayatta kalmak.

intihar en acik not zaten.

herkese tek tek bıraksın isterdim. tabi öncelikle intihar etmesin isterdim.

isterim.
nedeeeen nedeeeen diye kafayı yemem.

istemem.
yazdığı nedenleri neden çözemedim, neden göremedim, ne yapmış olsaydım da intihat etmezdi diye kafayı yerim.

al işte birinden ne fark eder,

karmaşık dil ile yazılmış bir edebiyat eseri değil sonuçta.
nokta yayınlarından var bende, hiç zannetmiyorum ki bir fark olsun yayınevleri arasında.

e book u vardı nette onu araştır bence.

musluman kesimin yayınlarından alma baya tahrifat yapılmıs.

ben interentten almistim. 5,95 tl idi.. manifesto kitap baskisi - ocak 2005

istanbuldaysaniz vereyim okuyun. yok degilseniz, baska sehirden bir arkadas versin : )

edit: 543 sayfa bendeki.

kırpılmış versiyon olmamasına dikkat et. genelde default kırpılmış versiyondur. "tam metin" vs gibi ibareler var mı ona göre bak o yüzden.

herhangi bir basımı da yeterli olabilir. ama bildiğim kadarıyla en gerçeğine uygun çeviri emre yayınlarının bastığı kitap. kırmızı kapaklı.

piyasada bir anda 3-4 yayınevinin ucuz ve çanur baskılarının dolması sebebiyle dikkat çekti ve "kavgam" kitabı alman hükümetinin isteğiyle toplatıldı.

sahaflarda bunları bulmanız olasıdır ama kavgamı okumu$ olacağınızı sanmıyorum.

elimde 1975 basımı ve tam metinli kavgam kitabı mevcuttur. Bilgilerinize.

baska bir usb portta o da olmazsa baska bir bilgisayarda deneyin isterseniz once. baska bilgisayar yok su an derseniz de bir internet cafede rica edip deneyin.

güvenli kaldirmadan bilgisayardan cekmis olmak veya virus gibi etkenler de buna sebep olmus olabilir.

işe yarar. ama bu işi pek bilmiyorsan uğraşma, kurtarılamayacak hale gelir. bi ara duyuru vardı, data kurtarma yapıyoruz uygun fiyata diye. arat bi duyuruda, ya da öyle ilan ver. bi sürü firma da var bu işi yapan, çok önemli ise eğer.

eğer ailenin maddi durumu yeterli değilse özel üniversite masrafına katlanmak gerçekten çok zor olmalı. ama bu planlanan bir şey olmamış sanırım. durumun ne olursa olsun en başta şunu düşünmelisin. ailene borçlusun. ve bu borcunu ölerek ödeyemezsin. tersine ailenin maddi kaynaklı sıkıntısına daha büyük bir acı eklersin. askerliğini yapmadıysan askere git. hem sen dönene kadar piyasa da toplarlar kendini biraz. daha sakin bir kafayla döner ne yapacağına karar verirsin.

hatırlatma: tecilin varsa ağustos dönemine gitmek için bugün son gün. acele et.

takma abicim kafaya. ilk yapman gereken bu. zor ama oyle.
sonrasinda da guzel bir cv hazirla kendine. is ilanlarinin karsina cikmasini bekleme. sektorunu bilmiyorum ama calismak isteyebilecegin firmalarin maillerini bul. hatta kontakt kurabilecegin bir kac isim de olsa harika olur. ardindan basla cv gondermeye. yilma. eninde sonunda gorusme sansin olabilecek yerler cikacaktir. standart bir maas ile calismaya basla ardindan calisiyorken de kasmaya denemeye devam et daha iyi sartlari olan bir yer bulana kadar devam. sonrasinda zaten bir sekilde olaylar gelisecektir.
asil mesele su ki, kafana takma, yilma.

selam ayni durumdaydim bir zamanlar , zaman ne cabuk gecti on sene olmus , kriz vardi yine o vakitler askerden dondugumde finans piyasasi cokmustu , 40 kusur bankadan 20 tanesimi ne ayakta kalmisti,her gun gazeteleri satir satir takip ederdim, elimde cv gitmedigim basvurmadigim yer kalmadi iki sene issiz dolastim.

senin durumunda olan binlerce , yuzbinlerce genc var , elin ayagin saglam oncelikle buna sukret , bu karamsar fikirlerle bir hastalansan o hal ne olur ? aileni de uzeceksin bu vakit , oncelikle üzerindeki kötü düşüncelerden kurtul , 10 sene sonra nerelerde olacagini dusun !

piyasalar yavas yavas kendine geliyor 2010 gibi hersey cok daha iyi olacak , su an isveren de tedirgin , 2 senedir zam gormuyoruz , hepimiz hatta butun dunya bir bekleme aşamasinda takildi , ama gececek , en karanlik gecenin ardindan safakla beraber aydinlanir en kuytu koseler bile , ayrica henuz cok gencsin onunde pek cok firsat olacak buna inan.

bazi guzel is imkanlari hic beklenmedik anda gelirler. bence bu duyuruyu sakla, rahatlayacagin gunler geldiginde buna bakip gulumsersin. intihar vs. gibi sacmaliklari da lutfen bir kenara birak, guzel gunler gelecek, bir gun degecek o sıkıntılara.

kpss'ye girmeyi düşünmedin mi? iyi bir çözüm olabilir gibi geldi bana...

öyle işte,
abi valla sınavı hakkında bir şeyler duydum, çok zormuş. yani vücudum yeni bir günü bile kaldıramazken nasıl yaparım nasıl hazırlanırım bilmiyorum. benim gibi benim dönemimden de üst dönemden de 10larca adam tanıyorum ama benim notlarım iyi olması sadece ayrılan özelliğim yine de pek vasıflı olamamışız, sallamıyorlar resmen kafayı yiyeceğim bu sebepten. onca görüşme yaptım hiç biri sallamadı, bir kere döndüler verdikleri maaşla bırakın aileme yardım etmeyi kendi başıma yardımsız yaşayamazdım.
krasotkin,
not ortalamasını 3.5 üstü yapıp burs aldığım dönemlerde bile çok pahalıya geliyordu kalmasıdır, taşıtıdır, yemeğidir. başta ve sonra bursu kaybettikten sonra berbat hale geldi durum.askere gittim zaten hiçbir şey yapamayınca askere gitmek zorunda kaldım. burslu gittiğim dönemlerin bile maliyeti çok yüksekti ortamdan ve okulun şartlarından dolayı, ki diğerler senelerin yanında az bile kalırlar ama onları bile ödeyemiyorum. şimdiye kadar öğrendiğim işi bile yapamadım ben.
aksak kurbaa,
not ortalamam iyiydi, cvim vardı güzelinden, hatta önceden hazırlamış yakınlarımdan yardım almıştım fakat hiçbir görüşmede istenmedim açıkçası. yani lanet olsu o okuldan dolayı hep devletten mezun olmuş insanların arkasına düştüm. ki içlerinde aynı işe başvurduğum arkadaşlarım vardı gaziden, hacettepeden, odtüden, konuştukça onlar kabul edildikçe yumruk yiyor gibi oldum. artık söylemeye utanıyorum resmen bir daha sınava girip bir devlet üniversitesi kazanıp ordan aynı bölümden mezun olmayı bile düşündüm. o kadar ki çaresizdim. hala deniyorum, yolluyorum cvmi, arıyorum bir kapılarında yatmadığım kalıyor. ama sonuç sırf hayal kırıklığı devamlı çaresizlik. ne yapacağım bilmiyorum.

zirveler,
ben bir dönem ayda 570 tl paraya çalıştım. her gün lanet ediyordum o zamanlarıma. yani nerdeyse her yere başvurdum istanbul ankara. artık geriye diğer şehirler kalıyor. sırf 800 küsür veriyor diye şehir değiştirmek zorunda kalabilirim.

mali müşavirlik staj başlatma sınavına girebilirsiniz. bu da pahalı bir sınav ama kazanınca fazla bir deneyim sahibi olmasanız da aynı işe başvuranlar arasında biraz daha öne geçebilirsiniz. sınava hazırlanacak psikoloji yok diyorsunuz ama çok da zor değildir bu sınav özellikle iktisat mezunu olan biri için.

moralini bozmak gibi olmasın ama idari hakimliği kolay kolay kazanamazsın, çünkü çok fazla kişi sınava giriyor ama çok az adam alınıyor, bunun nedeni de idare mahkemelerinin az olması(her şehirde olmaz). zaten bu sene sınav açılmayacak diye biliyorum.
o sınavı kazanmak için 1 yıla yakın işe falan girmeden ders calışan hukukçu arkadaşlarım bile yazılı sınavı zar zor kazandı, mülakatta da elendiler zaten, ben hukukçuyum çok araştırdım inan bana. ayrıca senin kursa falan da gitmen lazım ve kursa yetecek kadar paran da yok sanırım.
bana sorarsan oturup 3 ay adam gibi kpssye calışsaydın şu anda çoktan iyi bir yerde memur olmuş 2000 civarında maaş alıyordun, ama arık çok geç, ilk kpss 1 sene sonra.
bana sorarsan banka sınavlarına falan gir, hangi banka olursa olsun, aaa teb küçük banka ben bilkent mezunuyum deyip burun kıvırma, o kadar okuyup edip veznedar mı olcam ben deme, git ol. zaten bilkent mezunu olduğuna göre ingilizcen iyidir, ve iyi bir ingilizce+iktisat bilgisi+bilgisayarla, bankada yukselmek çok kolay.
ilk girişte ikramiye-fazla mesai vs. derken 1500 civarı maaş alırsın ortalamaya vurunca, bu da sana yeter eğer ailenin yaşadığı şehirde yaşarsan. bunun dışında sosyal guvenlik açısından da mukemmel imkanları var adamların, emekli olunca çuvalla ikramiye alacaksın, emekli olana kadar sskda falan surunmeden butun ailen gidip anlaşmalı ozel hastanelerde falan tedavi olacak vs.
şimdi araştırmaya başlayıp, bankaların sınavlarına girsen en fazla 3-4 sınava girip birini gecersin 3 ay içinde.
benim dingil kuzenler bile girdiler hem de bilkentte falan okumadan, sivasta ikinci öğretim işletme okuyarak, ingilizce bilgisi de sıfırdı onların..
kısacası yapman gereken, kendine 2-3 ay ayırıp banka sınavlarını takip etmen ve biraz ders calışman ve en önemlisi iş beğenmemezlik etmemen.
kolay gelsin.
kriz var bankalar eleman almaz deme alıyorlar, daha yeni girdi kuzen

qusqus,
şuanda araştırıyorum. ama bunca zaman hep geri planda kalmaktan, yaftacılıktan sırf üniversiteme göre değerlendirdikleri için arkalara itilmekten kendimi ve bilgilerimi sorgular oldum. hiç kendimi geliştirecek fırsatı da tanımayınca kimse artık bildiklerimi de unutmaya başladım. yine de şansımı deniyeceğim, umarım bir sonuç alabilirim. devlet memurluğu için de kpssye başvuracağım galiba en azından yerim belli olur karnımı doyuracak param da olur. ne hallere geldik arkadaş, çıldıracam.

bu arada moderatörlerden sorumuzun yukarda kalmasını isteyebiliyormuşuz. benimki ne kadar uzun vadede bir soru olsa da artık bir anda bir şey bulamazsam yapacak bir yerlere kötü mötü giremezsem çok büyük problemler oluşabilir, hissediyorum. lütfen bana yardımcı olun fikir almaya ihtiyacım var, bir süre yukarda kalabilirse sevinirim.

zubundy,
abicim derdimi anlatamadım galiba. beni kimse okulumdan dolayı sallamıyor işe mişe almıyor ne burun kıvırması? 570 lira maaşla çalıştım it gibi aylarca. totalde ne kadar kazandın desen 5000 tl bile değil, ki o işten de ben ayrılmadım düşün artık. bazen yemek yiyecek param olmuyor ailemden istemeye çekiniyorum sen bana ne diyorsun. bizim okula da bu bölüme de lanet olsun, iş yapabilen çıksa çıksa iki elin parmağını geçmiyor 140 öğrenciden. babasının işinde çalışamıyor malesef herkes.
bankaların da çoğuna başvurdum, kimsenin umru değil, başvuran onca adaydan bilkent diyince geriye atanı 'hımm' diyip kafasını eğen bir anda bambaşka sanki gerizekalının tekiyle konuşuyor havasına gireni bile var. devlet üniversitesi olaydı da taştan olsaydı diyorum şimdi, değmemiş. keşke senin gibi düşünenler olsa ama nasıl bir tipse bizim mezunlar kimse sallamıyor iş hayatında direk pas geçiliyor, insana bok gibi hissettiriyor adi şerefsizler. yıllarımı boşuna harcamışım. gidip orda okuyacağıma çalışmaya başlasaymışım şimdiye kadar kazandığımın misli mislini alıyordum en azından 1000 tlyi geçerdi maaşım.

evet sıkıntılısınız, ancak verilerre göre bu ekonomik krizden sonra 20 - 30 sene boyunca ekonominin tekrar resesyona girmemesi öngörülüyor ve bu dönemde de ne kadar iyi eğitim aldıysanız o kadar ön plana çıkacağınızı düşünebiliriz. yüksek lisans yapıp, kendinizi farklı alanlarda da geliştirebilirsiniz, dil konusunda kendinizi geliştirebilirsiniz.

iş konusunda 1 seneye kadar durum düzelir diye umuluyor. olmuyor olmuyor demek ve geçmişte yaşanılanlara küfretmeniz size bir şey kazandırmayacaktır. mezun olduğunuz okul da türkiye'nin en önde gelen üniversitelerinden, bu nedenle devlet, vakıf karşılaştırması içine girmemenizi tavsiye ederim. hatta yer yer vakıf üniversitesinde okumuş olmanız size artı katabilir.

tulkasa katılmıyorum. yakın akrabamızın oğlu da bilkent iktisattan mezun oldu. iş bulamadı uzun süre sonra askerliğini tamamladı sizin gibi. dönüşte yine birkaç denemeden sonuç alamayınca hatırladığım kadarıyla dayısının yanına işe girdi muhasebecilik yapıyor. amasyada olması dışında bir kötülüğü yok. fena kazanmadığını biliyorum. ayrıca küçük şehirde 1000 tlye varan maaşla gayet güzel geçiniliyor. beni şaşırtan yanı o da aynı şekilde üniversitesine bölümüne lanet okuyurdu böyle, sıkıntılıydı baya ama ailesi baya destek olmuştu. işsizlik olayı çok kötü bir şeydir bilirim. dayanın, aramaya devam edin. kuzenlerimden biri de bilgi mezunu mesela o da özel üniversite diye birçok işi alamıyorum diyordu, işverenlerin bu konu üzerinde fazla durduğunu ve istemediklerini söylemişti. ama tabi kurslara gidip bilgisayar öğrenerek kendinizi geliştirebilirsiniz. başvurularınızda yardımcı olacaktır.

hocam yaş kaç bilmiyom ama bildiğim bişi varsa oda bu nedenle intihar düşüncesinin fln yanlış olduğu ben 21 imdeyim.ne okulum yolunda gitti ne sağlığım ne bi başka işim yolunda gitmedi!bide aileme yük fln oluyom diyosunya öle bişi yok işte tamamen kendi kuruntun,anne babanın en büyük sorumluluğu bu bi kere istersen 70 yaşına gel yinede sana destek çıkmak zorunda sonuçta sen kendi isteğinle gelmedin bu dünyaya,hepsini geçtim siz bi ailesiniz.Dedilklerim yanlış anlaşılmasın,demek istediğim birlik beraberlik oldumu her türlü şeyi aşarsınız yani,başka şeyler dile hocam valla diyorum keşke sağlığım olsada işte sersefil yaşasam valla sokaklarda yaşasam razıyım.he kimsen kalmadımı işte ozmn düşünürsün o dediğin mevzuyuda.

bak ben de istanbul üni. iktisat fakültesinden yeni mezun oldum. okulumu ben de zamanında çok yerin dibine soktum ama bunun ne okurken ne de mezun olduktan sonra bir fayda getirdiğine şahit olmadım. ki yererken bile senin kadar ileri gitmedim hiç. abi kars üniversitesinden karaelmas üniversitesinden bahsetmiyorsun. bilkentten bahsediyorsun. eğer ki bu okulun ismi safi marketing başarısı değilse biraz daha ayağını yere basmalısın. bu sana özgüven de kazandıracaktır. her ne kadar uzun dönem işsiz kalanlarda bu zor olsa da bir nebze faydası olacaktır.

madem askerliğini yaptın, bir öneri daha getireyim o zaman. normalde bu sene yapılmayacaktı ama galiba aralıkta b grubu kpss sınavı yapılacak. mülkiye uluslararası ilişkiler mezunu bir arkadaşım okulu bitirdikten sonra bu sınavla havaalanında uçuş kontrolorlüğü mü ne onun gibi bir işe girdi. başlangıç maaşı 2000 liraya yakın ve daha da yükseliyor. çalışma koşullarından da oldukça memnun. gece çalışınca iki gün çalışmıyordu sanırım. bu haftasonu yapılacak olan kpss gibi uzmanlık bilgileri de gerektirmiyor. takip etmeni, araştırmanı öneririm.

madem not ortalaman iyi, alese çalış. özel üniversitelerden birinde master'a başvur, asistanlık al. para da alırsın biraz. hem de devam edersin yoluna. ayrıca bilkent iyi ve kabul gören bir okul, niye bu kadar sorun olmuş iş konusunda anlamıyorum. o zaman kıytırık üniversitelerde okuyanlar direk okulu bıraksınlar çalışsınlar olur mu öyle şey ya, bir sürü apartman üniversitesi var, ki sen bilkentten mezun olmuşsun arel üniversitesinden değil yani. bence biraz kendine güven öncelikle.

ayrıca bunu böyle yazarak aynı bölümde okuyan diğer insanları da umutsuzluğa sürüklemiş oluyorsun onu da söyleyeyim.
ha bi de, okulun mezunlar ofisine falan başvurabilirsin, ya da aranın iyi oldugu hocalar varsa git fikir al, böyle böyle de. sanmıyorum ki geri çevirsinler, seni dinleyip fikir vereceklerdir.

ozzy,
abi o iş öyle ama gerçekten de çok zor zamanlar yaşattım. çok çalıştım burs aldım okurken ama yine de ortamın pahalılığıydı yurduydu yemesiydi gelmesiydi gitmesiydi ki aynı şehirde yaşıyorum, onlara kredi çektirdim birikimlerini harcatmak zorunda kaldım ve şimdi geri dönüşünü de yapamıyorum. bu yüzden suçluluk duygusundan uyuyamıyorum. yüzüm de kalmadı artık gerçi gidip bu yaşımda çocuk gibi hala bir şeyler istemeye..
krasotkin,
benimki sebepli bir durum yalnız. yani başvurduğum 5 yerin 4ü bu tepkiyi verdi diğerleri de ortalama davrandı.. ben de anlayamıyordum ama şunu diyebilirim ki orayla alakalı hiçbir şeye değmemiş. tamam anadolunun ücra köşesi değil ama gel gör ki adamlar sanki karşısında yarım akıllının teki varmış hiçbir özelliği yokmuş gibi davrandılar hep. kişisel bir olay değil, bforb arkadaşımın verdiği örnek gibi onlarca insan çıktı tek ben değilim yani bu konudan muzdarip. hala görüştüğüm birkaç arkadaşım var geçende birinde kalmak zorunda kaldım ve oturduk konuştuk bu durumları biri ailesinin yanında çalışıyor diğeri bir ofiste yardımcı olarak asgari maaştan 100 150 lira fazlasına çalışıyor haftanın 6 günü. ne diyelim ki biz herkes ailesinin şirketine giremiyor verdiğimiz tepkiler normal bir tane adam gibi başarılı yok gibi resmen şimdi düşününce. nasıl anlatsam bilmiyorum ama öyle.
kpssye çalışacağım artık memurlu için en azından yerim belli olur. kötümser düşümemeye çalışacağım.
likeinme,
bana hiç yardımcı olmadı okul, hatta bilakis hep köstek oldu. mezun ofisi diye allahın belası yerdeki insanlar bir gram sallamadılar ayrıca. kendi üniversitemde bile sallamayan adamlar neden bağımızı koparınca ilgilensin ki zaten, neyse. ales düşünmüştüm ama onu bekleyecek kadar bile zamanım ve lüksüm yok. o işe kalkışsam kesin sonuç alacağım garanti olmamakla beraber param yok ara uğraşları için. kendine güvenen çok arkadaşım vardı ben de bir şeyler yaparım diyordum, şimdi o zamanki hayallerimin düşüncelerimin milyonda biri kalmadı. arel nere harbi bilmiyorum ama şöyle bir durum var artık gördüğüm kadarıyla ortam öyle olmuş ki bırakın bizi çok iyi devlet ünilerinden mezun olanların bile şansı olmuyor. ben bunu yaşayarak gördüm.

mezun olalı 7 sene olmuş benimde. İlk seneler ben ve tüm arkadaşlarımda işsiz idi. Sonra isteyen, arayan soran bir şekilde iş buldu. Özel olarak bunun için diretmez isen inan bulunur ve yapılır. Elbette ki canın sıkılacak ve işler gözünde büyüyecek. Krizin etkisini de düşün lütfen. 5-6 sene işsizlik sonunda çok iyi işler ayarlayabilen veya 5-6 sene boyunca nice salakça işle yapıp sonrasında iş bulan çok iktisat mezunu var. Bir şekilde bir iş nasıl olsa olur.

polis olabilirsin, eğitim başladığında maaşın da yatmaya başlar yaklaşık 2000 lira maaş alıyorlar. birçok memurluğa da yerleşebilirsin.

anlaşmaya dahil değilse bütün sim kartlarla çalışır diye biliyorum. ama gümrükte telefonları doğrudan geldiği yere postalıyorlardı eskiden, zamanında gümrükten çok çektim. belki hala öyle olabilir. ama bu dediğim 3 sene falan önce.

bizzat getirecegim. bu sebepten gümrükle problemim olmaz gibi geliyor. yoksa yaniliyor muyum?

siz getirecekseniz olmaz hayır. yalnız 2 yıl içerisinde pasaporta telefon kaydettiyseniz 2 yıl bitene kadar kaydettiremezsiniz. onun dışında problem olmaz.

kirma islemleri birbirine karismasin diye ek bilgi vermek isterim,

jailbreak dedigimiz kirma olayi, 3uncu parti yazilimlari yukleyebilmek icin gerekli olan seydir. o olmadan da telefon calisir ama sadece apple storelarda para ile yukleyebileceginiz programlara mahkum kalirsiniz.

hat ile kullanmak (telefonu kullanabilir hale getirmek ülkede) icin yapilan kirma islemi jailbreak'ten ayri.

İngiltere'de iPhone O2 Pay&Go ile satılıyor. O yüzden en güzeli appleStore'a gidip bir sormak, telefon sadece O2 ile mi diye... Çünkü İspanya'da da aynen sadec Movistar ile satılıyor ve Movistar'dan başka hiçbir hatla kullanamıyosunuz. Yoksa telefonu Türkiye'de de kaydettirdikten sonra istediğiniz hatla kullanırsınız, bir sorun da çıkmaz.

iPhone 3G s'in Türkiye fiyatı açıklandı mı bilmiyorum ama 440 Pound'dan fazla olacaktır, kesinlikle.

sanirim bu
addons.mozilla.org

edit:rica ederim

evet aynen budur. çok teşekkürler.

(bkz: left 4 dead)

call of duty 4 co op zevklidir :)

(bkz: serious sam)

(bkz: dota)

fps değil, öğrenmek vakit alır ama bundan daha fazla zevk alacağınızı düşünüyorum. yani vaktiniz çoksa buna sarın, değilse siktir edin.

(bkz: resistance fall of man)

soruyla alakasız olacak ama (çünkü satın almak gerekiyor) team fortress 2 müthiştir.

eylülde olimpos çiçek gibi olur.nispeten tenhalaştığı için rezervasyon yaptırmaya gerek kalacağını sanmam.daha önce çadır,kamp deneyimi varsa olur elbet ama yoksa yaşayacaklarınız çile gibi gelebilir."bir grup arkadaş" popülasyonunu düşündüğümde çadırı tavsiye etmem.zira ilk defa çadıra gidecek varsa "amaan yea bu nea abii" diyenler çıkabilir,keyfiniz kaçabilir.

Geçen yaz ordaydım, Naturel pansiyonda kaldım, portakal ağaçlarının içinde bambu evleri, odalar 2 kişilik, oturmalık değil yatmalık zaten olimposa gidipte odada oturacak değilsiniz heralde ama odalarda klıma var rahat olunuz. Fiyat geçen sene kişi bası 35 TL idi bu fiyata sabah nesif bir kahvaldı akşamda ton ton teyzelerin hazırladığı ev yemekleri dahil, işletmecisi enis bey gayet kafa adamdır internetten fotoğrafları inceleyebilrsin ama ben gayet memnun kalmıştım.

geçen yaz ben de bayram's pension da kalmıştım orayı da şiddetle tavsiye ederim. ben ağustos ta gitmiştim ve günlük 40 ytl vermiştim klimalı bungalow a.

neredekal.com a bi göz at istersen . Siteye uye olursan kimi pansiyonlarda % 10 indirim vs. var.

(bkz: orange pansiyon) tabii ki.
gerisini salla..

orange diyorum ben de.herşey yalan orange efsanedir.

türkmen iyidir. tavsiye ederim.

türkmende kaldım ben cok kalabalıktı kaldıgımda bu yüzden sıcak su sıkıntısı vardı.eylül ayında böyle bişi olmaz heralde. yemekleri fena degildi cok iyi olmasa da bira 5 ytl. hemen yanında da market var.

It's the soundtrack to "From the Earth to the Moon", an HBO mini-series.

demisler ikinci sayfada gormediyseniz.

www.youtube.com buyrun

ben bulaşık deterjanı ile yapıyordum. bir de öyle deneyin olur belki.

bulasik deterjani ile guzel oluyor evet. varsa biraz da gliserin damlatin, cabucak patlamasini onler baloncuklarin.

gliserin yoksa fruktoz-glikoz (high fructose corn syrup) da olur. surface tension u arttirmaniz lazim. bulasik deterjani yerine camasir deterjani (ozellikle sivi olanlar) da iyi gider.

babyparenting.about.com
www.missico.com
www.makeandtakes.com
www.5min.com

şampuan olmaz. şampuanlarda köpüren maddeyi ( sles) dengelemek için betain kullanırlar. cildi korusun diye ama toplam köpük azalır. bulaşık deterjanı en iyi tercih bahsedildiği gibi. etken maddesi slestir ve labsadır. bu etken maddeler ne kadar çoksa, o kadar köpük olur prensibiyle tavsiye bim'in destosudur. piyasadaki en çok aktif maddesi olan ve köpürenidir.

pril ve benzeri gercekten ise yarar.

bir de not,
koca bir gazete sayfasini (evet tam bir gazete sayfasi) uzunlamasina boru yaptiktan sonra üfleme halkasi olarak bunu kullanirsaniz, kafam kadar balonlar yapabilirsiniz. o kücük olanlarin yuzune bakmazsiniz bir daha. hey gidi gunlerrr

ışıklı (pilli) (pilleri taze olsun) tabanca şeklinde olanlarından alın--balkona çıkın--deterjanlı su doldurulmuş yedek (ikinci) tüpü de şarjör olarak yanınıza alın (bu tavsiye size 39 + 48 yaşında bir çiftten geliyor ona göre)

(bkz: cdex)
olması gerektiği gibi olan programlar dandır...
(bkz: #7559823)

(bkz: windows media player)

windows media playerla bile olur. önce araçlar > seçenekler kısmından > kopyalama ayarları > biçim : mp3 olarak seçmek gerekiyor. altta kalitesini de ayarlabiliyoruz.
sonrasında windows media playerdan kopyala kısmından şarkıları seçerek kopyalamayı başlat diyoruz. belgelerim müziğim içine bir yerlere atıyor albümü tamamen. orjinal cd ise falan id3 bilgisini falan da yazıyor hiç uğraştırmıyor.

itunes da yapar

nero da yapar bunu.seçilmiş kişi nero.

(bkz: dbpoweramp)

total video convertor?

bütün ps3 oyunları region freedir. her türlü çalıştırır. sadece bluray ve dvd filmlerin bölgesine dikkat etmek gerek, region free bluray filmler de var ayrıca.

bimeks ve sony'deki abiler zaten bişi bilmeden satıyolar. ps3 alırken çift lensli mi bunlar dedim, o ne diye yüzüme baktı, ama ödemede çok yardımcı oldu sağolsun.

region konusunu bilmiyorum da bimeksten 150 liraya oyun almayın.

shopto.net'ten çok daha ucuza alabilirsiniz oyunları. başlığı bir inceleyin bence.

"calistirmaz" demesi ile NTSC ve PAL farkini kastetmis olabilirler..

*sifir oyun icin shopto.net,
*ikinci el oyunlar icin ise sahibinden.com , gittigidiyor.com, eksiduyuru, donanimhaber ps3 forumlari
*takas icin havuz elektronik, dogubanktaki kimi dukkanlar, yazicioglu... vs..

Oyunlar RF dir genelde ps3 de. Bluray filmlerde bölge var o sorun çıkartabiliyor. Yoksa oyunlar tıkır tıkır çalışıyor. İkinci el oyun satanlar var onlarla konuşursan emin olursun bence.

pal ps3 ümde amerikan oyunları da var avrupa oyunları da var. ps3 de oyunlar region free'dir. ancak eski ps3lerdense (ps2 oyunları da oynatan), pal ps2 oyunu alırsan oynayamassın, ntsc alırsan oynarsın. son yazılan yanlış, tüm konsollardaki oyunlar region free değildir. ps2 ve yamulmuyoram x360 ve wii için de aletin pal/ntsc yse oyunun da ona uygun olmuş olması lazım. (tabiki modchip taktırırsan ya da firmware hack yaparsan filan bunlar olmaz da orjinal alacaksan diye konuşuyorum).

tish-o.

Daha uygun fiyatta olan var mıdır ki? Ozalitçi falan gibi?

tish-o kalitesinde yok. muhteşem adamların baskısı.

tish-o +1

(bkz: #12721568)

tisort baskisi yapan biri olarak -referansim electropie'dir- en azindan yikama, kalite konusunda bilgi vermek isterim.

1. yazi veya basit vektorel cizimle kolayca ayiklanabilecek bir logo bastirmak isterseniz, fleks teknigi tercih edin. 80 dereceye kadar yikama dayanikliligi vardir.
www.aleyoop.net

2. fotograf veya resim bastirmak isterseniz dijital transfer yaptirmak zorundasiniz. tersten, 30-40 dereceyi gecmeden yikamalisiniz. cok dayanikli edgildir bu teknik.
www.birsuprizimvar.com

3. fleksle fotograf bastirmak isterseniz baskes denilen teknigi secmelisiniz. yine 40 derece yikanabilir, 2 numarada soyledigim dijital transfere gore duzgun dekupe olanaginiz var.
www.baskes.net

4. dtg denen direkt kumasa baski teknigi. yeni bi teknik. en saglikli teknik, en rahat teknik. en pahali teknik :)
cn1.kaboodle.com

4. teknik ne kadar pahalı olan bir tekniktir?

baskinin buyuklugune gore degisir. bu tish-o gibi online kisiye ozel tisort baskisi yapan firmalar bu teknigi kullaniyorlar. 30-35-40-50 fiyatlar degisir. tisortun rengine gore de degisir, beyaz tisort daha ucuzdur...

Ben bir keresinde sürekli tak çıkar yapmıştım ve yalama olmuştu. Şahsen tavsiye etmiyorum. Kolay gelsin.

ben lcd monitore hem ps3 ün dvi girisini hem de bilgisayarin dvi girisini habire sokup cikartiyorum. bir onu, bir bunu.. dikkatli yaptiginiz surece cok sorun olacagini sanmiyorum.

ayni anda 2sinin birden baglanabildigi 2li girisler var satilan ama cok pahaliydi gereksiz buldum.

kabloya bağlı. bi de ne kadar haşin, hayvansı içgüdüleri olan biri olduğunuza bağlı hatta kablolunun bulunduğu yere, çıkartırken yaptığınız açıya bağlı.

kısaca pinleri kırmayın bişiy olmaz.

bahcelievlerdeki marmara universitesi, coca cola fabrikasinin arkasindadir.

dolayisiyla e-5 uzerinden gecen pek cok otobus onun yakinlarinda birakir (ömür köprüsü).

eger bakirkoy, yesilkoy gibi otobuslerle (araclarla) giderseniz "ömür"de inip yukari devam edin ve sorun,
eger gunesli, çekmece, vs. gibi otobuslere binerseniz de ömürden hemen sonraki durakta inip fabrikanin ordan girip marmara universitesine sorarak ulasin.

araba ile gelcekseniz de, omurun ordan en sag tarafi (haznedar yolu minibuslerinin gittigi guzergah) takip eden yola girip ordan nasil ulasilacagini yine sorun.

ozetle, uskudardan once karsiya geciyorsunuz, sonra da bir sekilde e-5ten incirli-ömür'ün oraya atiyorsunuz kendinizi, gerisi geliyor kendiliginden.

not: ömür, merterden bir sonraki duraktir.

arabayla: köprüyü geçip e5ten dümdüz devam, bakırköy-ömür kavşağından sağa dönmece, ikinci soldan sola dönmece, karşında.

beşiktaş üzerinden: motorla beşiktaş, 30a ile mecidiyeköy, mecidiyeköyden basın sitesi otobüsü.

metrobüsle: üsküdar'dan beykoz tarafına giden herhangi bi araçla köprüye, köprüden metrobüse... metrobüs bakırköy durağında inmece, yaklaşık 5 dk yürümece.

toplu taşıma derseniz; üsküdardan motorla eminönüne geçip, motor iskelesinin önünden kalkan otobüslerden de 92'ye binip incirli durağında inerseniz 2 dakika yürüme mesafesindedir.

daha ferah ama kısmen tuzlu bir yöntem için: kadıköyden bakırköy deniz otobüsüne binin. 20 dakika sonra bakırköyde olursunuz yukarıya yürüyüp incirliden geçen herhangi bir otobüse binin ve ilgili durakta inin. 2 dakika kadar yürüyeceksiniz. kadıköyden itibaren tüm süreç 40 dakika alıyor.

herkese teşekkürler. belki başka aratan soran olur diye ne yaptığımı anlatayım.

acıbademden metrobüse bindik, edirnekapıda aktarma yapmak gerekiyormuş. indik, bindik yenisine. daha sonra bahçelievler durağı olmadığını görüp sorduğumuzda incirli durağında inmemiz salık verildi, biz de uyduk. üst geçitten carrefour tarafına yürüdük ve nasıl gideceğimizi sorduk.

velhasıl kazasız belasız ulaştık ve döndük.

araba ile gitmemenizi tavsiye ederim, zira hem köprü, hem de köprüden sonraki trafik çekilecek gibi değil. metrobüs bayağı güzel bir şeymiş bu arada.

kullandığınız programlardandır. daha sade birşey kullanınız hatta sadece mp3 üzerinden kesip biçebilen bir program kullanınız.

aklima su secenekler geliyor,

1- silip telefondan tekrar yuklemek.
2- acaba kart hafizasina mi yoksa telefon hafizasina mi koydum seklinde bir kontrol yapmak. belki yanlis yerde ariyorsunuz.
3- baska bir program ile mp3 editlemek ve telefona koymak.
4- sirf bu parcaligina, telefonun destekledigi farkli bir uzanti ile sarkiyi koymak. (wav, aac vs.. ne biliim)

hocam kendi aynı model tel.ime üşenmeden indirip attım da benmkinde de okumuyor. ilginçtir winamp'ta çalışıyor ama tel. göremiyor.

aklıma başka bir programla editlemek dışında başka seçenek gelmiyor bu durumda.

mp3 convert master halletti :)

fazil say'in nazim oratoyryosundan kiz cocugu mu?

sadece ufakligin soyledigi melodi mi?
yoksa piyano veya orkestra esligi de mi? (oyleyse zor)

aslinda kulaktan da az cok cikarilabilecek bir sey evetse..

(bkz: ekmek kadayıfı)+(bkz: dondurma)

Vanilyalı pudingi yapıp kaselere dökerken içine kedi dili bisküvi. Üzerine Dr.Oetker çilekli sos.Son olarak,sunum için taze nane yapragı.

sütlaç, fırında olanı.

yaz meyveleri karisik olarak kupa doldurulur. ustune danone eklenir.
evet reklamlarda demin gordum canim cekti.

ki günüm bugun özsütte gecti ona ragmen tekrar tatli krizim tuttu.

hemmen kübadan bir tarifimle atılıyorum. demirleri temiz bir mangalınızın olduğunu varsayarak tabi. közleseniz de olur ocak üstünde ama barbekü tadı şahanedir.

şimdi:

şişe geçirioruz meyvelerimizi. nedir? ananas, kavun, avokado, şeftali, bulduysan büyükçene çilekler. bunları mangalda dillendiriyoruz.

sonra üzerine süper bir sos döküyoruz. yarım su bardağı rom, 4 tatlı kaşığı esmer şeker, istenilen oranda nane. şimdi bunu çektir iyice suyu uçsun. sonra ızgara meyvelerin üstüne dökesin.

sonra da üzerini pudra şekeriyle süsle. ama çok dökme aşırı tatlı oluyorlar.

yaz tatlısı ayrıca ekmek kadayıfı olamaz. yuh. belirteyim dedim.

tiramisu.
www.yemekbul.net

kremsanti eledim demişsin ama siddetle tavsiye edebilecegim mutlak denenmesi gereken bir tat var: "Limon Bulutu"

1 paket krem şanti
1 su bardağı soğuk süt
2 su bardağı soğuk su
1 su bardağı şeker
2 limon
1 paket ananas veya muz jölesi
1 su bardağı sıcak su

İlk olarak kremşantiyi ve sütü çırpıyoruz. Sonra ayrı bir kapta 2 limonun kabuk rendesi ve suyunu, şeker ve 2 bardak soğuk suyla kariştırıyoruz. Bir başka kapta da 1 bardak sıcak su ile jöleyi karıştırıp, sonunda hepsını bır kapta ıyıcene karıştırıp borcamı ıslatıp dokuyoruz. Buzdolabında 1 akşam bekletıyoruz, yaptığımız 3 karşm birbirinden ayrlıp harika bır hal alıyor, hafıf mayhoş ınsanın ıcını serınleten super bı tatlı oluveriyor

kaselere yarisini dolduracak kadar vanilyali (ya da daha guzeli, damla sakizli) puding dokup soguttuktan sonra uzerine donmus, taze ya da konserve visne iceren visneli pelte yapip doktugunuzde benim favori tatlimi elde ediyorsunuz, bilmem siz sever misiniz? :)
daha detayli tarif gerekiyorsa anneme sorabilirim.

bu arada notorious brklp'nin verdigi tarife de +rep diyorum, o da superdir :)

sutlu irmik tatlisi.
1 lt sute 7/8 yemek kasigi irmik, 10 yemek kasigi seker ve 1 lt sut. kaynatarak pisirip, yayavan bir kaba alip sogutuyosun. yayvan kaba alinca ustune portakal, limon rendelemece ya da hindistan cevizi serpmece...
hafif, yapmasi kolay ve de lezzetli.

banana split yaptık biz geçen gün.

bildiğiniz muzu uzunlamasına dörde bölüp, püskürtme krem şanti, çikolata sosu (ister soğuk ister sıcak), üzerine çilek ve/veya superfresh vişne ile, isteğinize göre yanlarına da dondurma koyup..mis gibi serin serin..

jöleyi tek geçerim..
tarifi ise tercihen muz + elma + çilek + kivi küp küp doğranır.
hazır alınmış kivili ya da çilekli jöle hazırlanıp meyve parçalarının bulunduğu kaplara dökülür...,
afiyet olsun...

2)ağaçevler iyidir, kadir ya da türkmen.

4)ışık kirliliği yok diyebiliriz, sadece ay ve yıldızlar ve sizin cep telefonlarınızın ışıkları.

5)tekrar ediyorum olimpos candır.

1- bence kalabalıksanız minibüs kiralayabilirsiniz.
3- Daha önce benzer bir etkinliğin düzenlendiğini gördüm. Kumluca belediyesine danışabilirsiniz. belki üniversite içerisindeki tübitak gözlemevi yardımcı olabilir
4- Saklıkent kadar beklemeyin ama gözlem yapmaya uygundur

2- orange pansiyon hepsinden iyidir diyorum ben de.

olimpos tarafında sahile çadır kurmak, şemsiye dikmek gece ateş ve ışık yakmak yasaktır, zaten sahilde hiç bir şekilde aydınlatmada yoktur. çünkü o bölge caretta carettaların üreme alanıdır. (giderken mutlaka yanınızda iyi bir feneriniz olsun)
çıralı sahilinde böyle bir yasak yok ancak sahile çadır kurmaya izin vereceklerini sanmıyorum, çadır kurmak için "camping" alanları vardı yanlış hatırlamıyorsam. ama çok güzel pansiyonlar da var. ben çıralı ikiz pansiyondan çok memnun kaldım(www.ikiz-pansiyon.com). bu arada çıralı olimpos arası sahilden 2 km. uzun bir sahili paylaşıyorlar ama dediğim gibi sahilin olimpos tarafı koruma altında.

orange pansiyon a bir artı da benden!

2) çadırı ağaçlığın içlerine doğru kaçak olarak kurabilirsiniz. işi sağlama almak istiyorsanız mesela kadir'in evine kurun, kahvaltı ve akşam yemeği dahil günlük 10-15 tl olması lazım.

olymposa gittiğinizde derdiniz başbaşa kalıp güzel bi tatil ise kadir yada türkmen gibi yerlerden uzak durun güzel kardeşim..yoksa 500 kişiyle beraber yemek kuyruğuna girersiniz.daha küçük ve denize daha yakın pansiyonları tercih edin.türkmende kalırsanız serdar ortaç ve türevlerini dinleyip kafayı yemeniz olası.

kadirin gece yaşamı iyidir.geceleri öküze gidersiniz.orda kalıpta gece öküzün sesinden uykusuz kalmayın.çünkü özküzün sesi sabah 3 e kadar sizi uyutmayabilir.

antalya otogardan yarım sate bir olyposa ulaşım mevcut.10 lira gibi bişe..kalabalıksanız araç tutun.çünkü bide olypos sapaktan vadiye inmek için para veröeniz gerekece ki buda 4 lira gibi.10 kişiyseniz sizi 150 liraya götürecek birini mutlaka bulursunuz.
yazır köyü muhtarlığına bağlı.bi konuşun derim ama cins bi adam.
bak dikkat edersen şurda kal demiyorum.reklam olmasın derdindeyim.özellikle türkmenden uzak durman için çaba göstermekteyim bilmiş ol.bi derdim olduğundan filan değil.hatta hamdiyi severimde.zmanında çok iş yapmışlığımızda oldu ama.özellikle son zamanlarda pansiyonu otobüs dinlenme tesisi havasına soktu.
gece kumsalda size kimsecikler bişe yapmaz merak etmeyin.ama orada kalmanıza izin vermezler hele bide çadır atmak eylemini heptewn unutun.
biraz alkol biraz uçuşturucu biraz gece...olympos candır...

bide kadire 10 lira diyen arkadaşım çok yanılıyor. kadir oranın en pahalı yeridr ve çadır konaklama bile 25 liradan başlar.sevgiler...

unutmadan, en son olymposa gittigimizde (gecen yaz) , orda tanistigimiz birileri gece ates, gitar , sohbet olayina cagirmisti bizi. biz de aksam gitmeye karar verdik.
aydinlatma yol boyunca yok. zifiri karanlik. kizlarin genelde ödü kopar o ortamda. elimizde 2 fener vardi, 1 tanesi bozuldu. cok super de aydinlatmiyordu, film gibiydi. bu riski goze almayin, ya cok kalabalik gidin ya da cok iyi aydinlatici tasiyin derim yaninizda.

akil kâri bi is gibi degil bana gore sizin yapacaklariniz.

43 avusturyanin kodu. abuk subuk derken turkce pis seyler konusan biri mi var yoksa yabanci dil mi?

ilk açtığında karşısındaki kiminle görüşüyorum demiş. o da kimi aramıştınız dedikten sonra farklı bir kadın girip otomatiğe bağlar gibi başlamış anlaşılmaz şekilde konuşmaya. ilk konuşma türkçe ama. sonrası bant kaydı gibi birşey.

operatörünü arayip "bu numara beni arayamasin" diyebilir..

tüh türkiye olsaydı halbuki....

neyse şunu diyin ''alo burası viyana jandarma karakolu''

o ülkeden birisi türkiye'deki yakınına ulaşmaya çalışıyor olabilir.

sevgili dostum, benzer bir soruya 13.Mayıs tarihinde aşağıdaki yanıtı vermiştim. link ekleyemedim, mesajı yeniden yazıyorum. son günlerde yurt dışı numaralı bu tür cevapsız çağrılarla karşılaşan bir çok tanıdığım var. dikkatli olunuz bence.

"sevgili dostum, geçen hafta içerisinde ulusal televizyonlara konu olan bir haber var idi. sanırım diğer arkadaşlar da izlemişlerdir. özellikle İtalya'da bir çok kişinin telefon faturaları ile canı iyi yanmış. Bir dolandırıcılık durumu. Olay şöyle:
Yurtdışı numarasından telefonunuza çağrı bırakılıyor. siz de merak edip arıyorsunuz. Büyük olasılıkla da karşınıza birileri çıkıyor. Sizinle konuşmaya çalışıyor vs. Ancak işin kötü tarafı siz bu numarayı aradığınızda ki (bu çağrılar farklı farklı numaralardan yapılıyor) sizin telefonunuza dakikası 50 USD gibi bir meblağ fatura ediliyor. Bir süredir bana da bu tür yurtdışı menşeili çağrılar geliyor, ama ben geri aramıyordum. Doğrusu bu haberi izledikten sonra isabetli bir davranış sergilemekten mutluluk duydum.
Dikkat etmenizde fayda var. sevgiler, "

1 -(bkz: finereader) ocr islemini yapar (bkz: #87680)
2 - (bkz: veri kurtarma yazılımları)
3 - icinde flash animasyonlari olan sitelerin animasyonlarini dogru goruntulemek icin gerekli plug-in
4 - ghost yanilmiyorsam eger su (bkz: #2502378)
7 - (bkz: tweak)
8 - 8'dekiler de yine alt yazilarla alakali, arastirirsan sozlukte veya google'da tam neye yaradiklari yaziyor.
5 - www.adobe.com

1. jpg formatındaki yazıları analiz edip worde morde çeviren bişi.
3. browser için flash şeysi, yükle onu. adobe.com'dan
6. web sitesi indirme programı.
9. filmlere altyazı süresi ıvır zıvırı ayarlayan program.
2. adına bakılırsa bilgisayarın yedeğini alıyorsun, daha sonra tek hamlede yüklüyorsun gibi bişi.
4. bahsedilen ghost, norton ghost ise o da 2'ye benzer.

üstteki mesajdan sonra edit: 2'yi güzel sallamışım.

yine edit: 9 için benim dediğim subtitle workshop'tı yahu. ama dediğin de benzerdir herhalde.

abi tüm kağıtları değiştiriyordu o.

www.anten.de

peeh..

bu ağustos döneminde askere gitmeyeceğin kesin gibi çünkü son başvurular 23 hazirana kadar diye duymuştum.

başvurular 30 hazirana kadar devam ediyor.

@nemtersis: ben gitmiyorum olm, bi arkadaş hesaabı.

bana fatih askerlik subesinde 20 hazirana kadar basvurabilirsiniz dedi calisan bayan.

eger yoklamani yaptirip tecil ettirdiysen (master icin mesela), zaten seni ilgilendiren tarihler 1-2-3 agustos. bu tarhlere kadar basvurup yedek subay evraklarini alman gerekiyor.

yirtma mevzu icin "bi arkadas" soyle yapmisti, bu sinav tarihlerini kapsayan en az 1 haftalik bi doktor raporu aliyosun, sonra da gidip ben rahatsizdim giremedim sinava site raporum diyorsun. orda ifade verip seni sivil bi mahkemeye sevkediyorlar, gitmene gerek yok takipsizlik veriliyor. bu yolla yillarca askerden kacanlar var ama tabi illegal bir is sonucta, sahte rapor aliyorsun ne kadar ayip.

bir de bunu engellemek icin benim askere gittigim celp donemi (323) sinav suresini 1 aya yaymislardi, bahane birakmamak icin, simdi nasil bilmiyorum

çigan.Ama needen canlı müzik istememişler kiii?? Bence sen söyle canlı olsun.Bir kere evleniyorlar sonuçta.Bu işi için elimde klarnet ve akordeon ikilisi var. Eğer isterlerse habrim olsun.Sadece çigan değil her türlü eser mevcuttur repertuarlarında.:)

(bkz: düğünde çalınması istenen giriş parçası)
(bkz: düğünde çalınması istenen dans parçası)

fikir verir muhtemelen.

Ah işte keşke ikna edebilseydik, biz buradan bir orkestra halinde gidecektik zaten. Ama yok fena inat etti işte. Pek tarzı değil sanırım. O yüzden mecbur kaldık biz de.

orhan baba,ferdi baba,müslüm baba,hakkı bulut,ümit besen,arap şükrü,arto,kuşum aydın,bülent ersoy,ankaralı namık,fatih kısaparmak...tavsiyelerim bunlardır

Peki ilk dans için önerebileceğiniz yerli parça var mıdır?

(bkz: düğünde ilk dans için en nefis şarkılar)

en son gittiğim düğünlerderde genellikle şu 2 şarkı çalınıyor
1-Kutsi - Benimle Evlenir misin?
2-Aslı Güngör - Aşk herşeye değer. (ismi tam bu olmayabilir)

Yalın - Meleklerin Sözü Var (2004)

güzel şarkıdır

filmler iyi mi kotu mu bisey diyemem ama mahsun'un yonettigi iki film de kendisinden beklenmiyordu sanirim? (beyaz melek - güneşi gördüm)

1- requiem for a dream: darren aronofsky
2- the mummy: stephen sommers
3- snakes on a plane: samuel jackson
4- vanilla sky: tom cruise
5- superbad

1. pedro almodovar(kika), ridley scott (g.i. jane, legend), oliver stone (alexander),
2.ron howard (frost/nixon),
3.al pacino (heat sonrası yaptığı pek çok şey, revolution), robert de niro(komedi denemeleri), marlon brando (the island of dr. moreau)
4.leonardo di caprio(revolutionary road), keanue reeves (neredeyse oynadığı her şey iyi ama adam oyunculuk yapamıyor, bu haksızlık),colin farrell(in bruges)
5. hımm önyarılı olmamak lazım.

2. trophic thunder - ben stiller.
3. seraphim falls - liam neeson ve pierce brosnan var diye izledim ama film dandik ötesi.
4. in bruges - colin farrell, changeling - angelina jolie (ben oyuncu olarak pek sevmem kendisini ama bu filmde bayağı iyi zaten oscar adayı da oldu yanılmıyorsam)

1. Spilberg - War of the worlds.
2. Cem Yılmaz - Hokkabaz.
3. Haluk Bilginer - Hırsız Polis.
4. Charlie Chaplin - The Great Dictator
5. Emmanuelle

1. intolerable cruelty (coen bros.)
2. donnie darko (richard kelly)
3. thick as thieves (morgan freeman) the score (marlon brando)
4. no country for old men (javier bardem)
5. american psycho

the big lebowski izlemişsindir herhalde :S yinede bir umut yazayım dedim

friends kızgın kumlardan serin sulara atlamak gibidir.

recep ivedik (bence komik)
the it crowd (dizi)
herhangi bir monty python filmi
royal tenenbaums
little miss sunshine

abi aç şarloyu city lights, çok net dağıt kafayı.

veya my name is earl izle absürtlügün doruklarında dolaş

coupling
how i met your mother

cem yılmaz' ı izlemişsindir, tamam küfür etme.

(bkz: the office)

eğer yoğun bi şekilde izlersen bu seni 1 hafta idare eder, normal bir insan gib izlersen 1 aya kadar yolu var. benim seinfeld'den sonra en çok güldüğüm dizidir...

seinfeld

coupling izlemediysen muhakkak izle. pişman olmazsın.

it's always sunny in philadelphia: ben gülüyorum hâlen :)

coupling +1

pisman olmazsin.

arrested development

al sana absürd komedi, al sana al al!
(bkz: clerks)

film:
Monty Python and the Holy Grail
Monty Python's Life of Brian
Monty Python's The Meaning of Life

dizi olarak yazılanların haricinde Little Britain, Little Britain USA ve Curb Your Enthusiasm

ısrarla how I met your mother ve komedi dukkanı

çok teşekkürler.

izlemediklerimi teker teker izlicem, hatta başladım bile :)

komedi dizisi diyemem ama weeds öneriyorum. couplinge ise hiç bulaşma sıkıntıdan patlama ihtimalin var. ya çok sevilen ya da nefret edilen bi dizi kendisi. how i met your mother'a +1

al bundy derim o zaman :)

Scrubs.

teşekkürler, listeme dahil ettim.

www.vidtomp3.com adresine girip youtube linkini ordaki "Enter Video url below" yazan pencereye yapistirdiginizda size mp3 olarak verir efendim. sahi duyuru disari kapaliydi di mi, moderatorlerden azar isitmeyelim : )

la traviata; dışarıya kapalı tabi ki. youtube'dan indirdiğim çok güzel olmamıştı ama gene de bunu öğrendiğim iyi oldu, teşekkürler.

dambil; orijinal hem de :) çoook teşekkür ederim

amor amor - lolita flores

gibi sanki?

hatta yeliz adli sarkicimiz da "yalan" adiyla soylemisti.

www.youtube.com
daha bugun dinledim..


edit: "abi" dediginizi sonradan gordum. ama bu sarkiyi da mutlaka edinin.

tabii erkek dediginiz icin, gipsy kings - amor amor diyorum bir de.

(bkz: #6542240)

www.youtube.com

bir de yine gipsy kings'in amor'u var.. ama sanki bir onceki amor sizin dediginiz gibi sanki?

www.youtube.com

@la traviata

malesef bunlar değildi.. Yönlendirmiş olmayım ama sanki eski bir şarkının coverından ziyade yeni bir şarkıydı.. Birde öyle çok hareketli bir şarkı değildi..

edit: bu arada ilk verdiğiniz linkteki şarkıda duyduğum ama ismini bilmediğim şarkılardan biriydi :)

www.youtube.com
tarkan'dan "asla vazgeçemem"

yok yok bunlarda değil.. Aslında geçen radyoda duyduğumda keşke mp3playera kaydetseydim de buraya link verip sorsaydım diye kafamı duvarlara vuruyorum şimdi..

no volvere cikarsa eger sarki cidden atarim kendimi pencereden.

içime dert oldu bu şarkı ha , talisman - moonlight diyorum.

arkadaşlar malesef bunlar değil..


@hoochie woman

julio iglesias'tan gençti ya bu adam.. Ondan eminim..

nino - amor

İlk anda aklıma şu geldi; sanatta devrimlerin birçoğu daha önce kural kabul edilen bir uygulamaya karşı çıkış olarak sirayet etmiş ya.
Ne bileyim mesela adamlar rönesansta "yahu niye saçma sapan yuvarlaklar çiziyoruz ki isanın falan arkasına çizmiyorum anasını satıyım" demişler, başka türlü ve daha yaratıcı kompozisyonlar yaratmışlar. Bu çok basit bi örnek oldu da daha bi milyon tane bulunur.

Sanat, benim şahsi anlayışıma göre bir rahatsızlıktır. Ki soru(söz) de düşüncelerime çok yakın olduğu için cevaplandırıyorum.

İnsanlar, aslında mutsuz oldukları/rahatsız oldukları için sanat yaparlar. Yani en düz ifadeyle; bize çok güzel gelen eğlenceli bir beste bile, aslında onu dinlerken hissettiğimiz duygulara ulaşmaya çalışmış, bunları notaya dökmüş bir zihnin mahsülleridir. Şöyle ki; "seni çok seviyorum canım aşkım, iyi ki varsın" şeklinde bir şiir dizesi olduğunu varsayalım. Burada her şey güllük gülistanlık gibi gözüküyor olmasına rağmen, aslında içten içe bir korku, diğer deyişle bir "ya sen bir gün olmazsan. ol tamam mı? bak, seni seviyorum hem bile!" alt metni vardır.

Konuyu dağtmadan söze dönecek olursam, ilk cümlede dediği gibi: "Sanat baskının verimidir." Bir ülkede ne zaman ki bir felaket yaşanır, en güzel ağıtlar o zaman çıkar. Ne zaman ki kişi kendini çaresiz hisseder, o zaman sanata sarılır. Örneğin zengin bir insan "eğer zengin bir adam olsaydım.. lalala" demez, diyemez. Bu, "keşke bir burnum olsaydıı" demek kadar saçma olur. Burunlu biri için. Fakat en güzel zenginlik hayallerini fakir sanatçılar kurar. Buradaki ortak nokta, baskı ile "oldurulmama" ile kurulabilir.

Sıkıldım devam etmeyeceğim, ama öyle yani bir kısmı. Baskı iyidir. (Bu bir ödev[baskı] olmasaydı, buraya gelip sormayacaktınız, gibi)

odev (baski) yokken de sanatla baglantili bazi seyler sormustum : )

beni buraya getiren odev baskisindan ziyade, pek cok "su acidan bakmaya ne dersin" diye bagiracak cevaplarin da gelecek olma ihtimali (ve dolayisiyla kendimi de bu anlamda zenginlestirebilecegim). hos, bu da benim zihnimin yarattigi bir baski denebilir ki, sizin dediginiz kapiya cikar yine galiba.

Büyük devrimlerin yarattığı toplumsal değişimler, yani bir nevi "baskıdan kurtulma" halleri de sanatın gelişimi için uygun ortamlar sağlarlar ama aksine.
mesela bir yazı okumuştum diyordu ki; sovyet devrimi çok sayıda sanat eserini besledi, klasik romanlar, besteler vb. ortaya çıkardı ama sovyetlerin çözülüşü bir çöküş ve çürümenin dönemi olduğu için bu dönemde o topraklarda kayda değer tek bir eser bile ortaya çıkmadı.

yok yanlış anlamayın, o anlamda değil de; en güzel işlerin/araştırmaların yumurta kapıya dayandığında ortaya çıkmasını kast etmiştim. bunu biraz da şeye benzetiyorum: mesela bir iş yerinde çalışıyoruz, ah ulan bir tatil gelse de bol bol kitap okusak diyoruz fakat tatil gelince, aslında rahat kalınca o kadar da kitap okuyasımız olmadığını, ya da kitap okumanın, aslında bizi saran o yoğun iş temposunda geceleri uzaklaştığımız, sanki kimsenin bilmediği bir yer olması, aklımızdaki yarın sabah kaçta kalkacağız derdini unutturabildiği için seviyoruz, tad alıyoruz.

büyük yaygara koparan basit çizimli hz.muhammed karikatürleri şimdi bazı kesimlerce sanat kabul ediliyor, önem kazanıyor. fakat çizimi serbest olan hz.isa çizimlerinde unutulmaz bir iş çıkarmanız için epey uğraşmanız, bunun da yanısıra ilgi çekmeniz gerekir. şu, plajda bir an hiç bir kadının çekici gelmemesi, ama belediye otobüsünde denk geldiğiniz ufak bir frikik için boynunuzu nasıl da çaktırmadan eğdiğiniz gibi bir şey. (size demedim:)

yok ben gayet eğiyorum boynu zaten.

gerci bazen ne kadar egilirsek o kadar daha rahat goruruz sanmak, ucurtmayi yaptigimiz çıtaların kalitesinin ucuşun kalitesini belirledigini zannetmektir.

Şu an üzerinde çalıştığım araştırma sorusu "sınırlandırmalar yaratıcılığı azaltır mı, yoksa körükler mi". Belki de fazla yoğunlaştığım için her şeye bu açıdan bakıyorumdur ama bana sizin konunuzla bağlantılı geldi. İşinize yararsa kaynaklarım şunlar:
De fem benspænd (The Five Obstructions). Yön. Lars von Trier ve Jørgen Leth. 2003.
Ekici, Armağan. «Sınırlama Altında Yazı.» Geceyazısı Mayıs 2003: 104-112.
May, Rollo. “On the Limits of Creativity.” The courage to create. New York: Norton, 1975.
“Oulipo.” 1 March 2009. Wikipedia. 29 March 2009 <en.wikipedia.org>.
Trier, Lars von. Sınırlamalar yaratıcılığımızdır Yeşim Tabak. Radikal gazetesi, 31 Ocak 2004.

Kolay gelsin.

ben de sopiro gibi algıladım. bir yandan da ilk aklıma gelen, yemdihan'ın argumanıyla benzer: sınırlı imkanlar ve baskılı ortamlar her mecrada insanı daha anlamlı ve yaratıcı cözümler bulmaya zorlar.

şöyle demek istiyorum ama ifade edemiyorum, al burada yazılmışı var: www.businessweek.com

bi de stephen sondheim var, amcam demiş ki: "If you ask me to write a song about the ocean, I'm stumped. But if you tell me to write a ballad about a woman in a red dress falling off her stool at three in the morning, I'm inspired."

Sanırım klasik kitaplardan almalısın (Sefiller,v.s...)
daha yararlı olabilir

"bir genç kız yetişiyor" olabilir-betty smith. ismine bakıp genç kız kitabı sanmayın iyi bir kitaptır.
bu arada kızın anadili kürtçe olabilir mi? belki türkçeyi sonradan öğrendiği için kelime dağarcığı sınırlıdır.

gülten dayıoglu serisi al

ökkeş al

ilkokul ortaokul öğrencileri sıkılmasın diye, dünya klasiklerinin özetleri, kısaltılmışları vardır. hem son derece de ucuzlardır. 2-3 tane onlardan al.

Merhaba,
Edmondo De Amicis'in Çocuk Kalbi/Cuore olamaz mı? Çok da severek okumuştum. Hoşuna gidecektir.
Kolay gelsin.

alokozay haklı.

gülten dayıoğlu rocks.

aziz nesin / sizin memlekette e$ek yok mu?

'saint nesin' halk ağzıyla yazdığından hem idrak edilmesi kolay, hem de bir kitaptan alınabilecek verim en üst düzeyde. $iddetle tavsiyedilir.

halikarnas balıkçısı - mavi sürgün

twilight alarak populer kulture uyum saglamasini da saglayabilirsin.

(bkz: le petit prince) tabii ki : )

ipek ongun'un (sanırım) yaş on yedi, bir genç kızın gizli defteri vs onları alın.

tavsiyem agatha christie'dir. kitap okuma alışkanlığı olmayan insanlara bu alışkanlığı kazandırmak için polisiye kitaplar güzel bir başlangıç olur. hatta 2-3 kitabını alabilirsin.

şeker portakalı

TDK sözlük. Böylelikle merak ettiği kelimeleri ordan istediği gibi bakabilir, sağı solu da öğrenmek için aramak zorunda kalmaz.

bir genç kızın gizli defteri serisinin ilk kitabı ve yanında sözlük öneriyorum.
gerçekten çok faydalı olur bu onun için.baktınız okuyor,baktınız sevdi devam kitaplarını da alırsınız birer ikişer.

ipek ongun'dan bir şey alın bence, daha 16 yaşında, gelişimi için. benzeri bir yazar da olur (pınar çekirge vs.).
sufi'nin dünyası da olur, birden bire bir zıplama yapabilir :)
kitap okumayı sevmeyen kardeşime harry potter almıştım en başta, şimdi kitap delisi. öyle bir şey de olabilir, yaşları yakın.

frank-sinatra-happy-birthday-to-you-mp3-download.kohit.net

frank sinatra'dan happy birthday..
download now yazan yere sag tus ve kaydet diyin.

(bkz: ievan polkka)

yalnız ievan polkka lehçe değil. fince.

yıllar önce tv'de denk geldiğim unutamadığım bir şarkıdır bu:
www.youtube.com

(bkz: #15914786)
aah ah kac kez dedik : )

polonyalılar, halk olarak "leh" olduğundan dillerine "lehçe" denir.
(eski lehistan)

(dil isimlerinin ülke adına göre değil, millet adına göre konmasından mütevellit yani)

polonya asıllı finlidir belki bunlar :)
(bkz: suomi )

isterseniz forrest gump themei bir dinleyin. oyle tatli bir havasi var..

www.youtube.com

www.zedge.net

oradakiler içinde bulursunuz diye düşünüyorum. mesela "sleep tone" size uygun gibi.

@sen git ben geliyorum çok teşekkür ediyorum aradığım buydu..
la traviata sana da teşekkür ederim..

o site çok yararlıdır:)

bu tip şeyler için en şahane kaynak fm'dir.

fatih akyel 1.80
sergen 1.81
arif 1.80
abdullah 1.82
bülent 1.81
hakan 1.91
ergun 1.76
tugay 1.75
hakan unsal 1.78
alpay 1.88
fatih terim 1.72

kaynak wikipedia... tek tek baktim valla, bazilarinin yazmiyor.

and the winner is hakan sukur.

resimdeki futbolcuların hiç biri artık futbolcu olmadığı için bırakın toplu halde bulabilmeyi, tek tek bile bulmanız bile zor diye düşünüyorum.

classic türkiye ha. güzelmiş :) ama fatih terimin falan bugünkü kilosundan bahsediyorsak pes de bi iş görmez.

ben de yıllardır böyle bir program arıyor duruyorum ancak bulduğum programların hepsi çok saçma sapan çıkıyor.

ya çok yavaş çalışıyorlar ya da hiç işe yaramıyorlar. bu yüzden kasmaya gerek yok bence.

ben de ben de

pianoteq'in demosu işinizi görür. küçük boyutlu ve über-başarılı bir program.

size lazim olan sey "dsw piano"

download.cnet.com

1.88 mbyte

klavyenizle calabiliyor isterseniz kaydedebiliyor ve dinleyebiliyorsunuz. minik ve kullanisli.

www.renoise.com

Kayıt özelliği yok ama hoş bir uygulama:
www.bgfl.org

ctrl + f5 yap

sorun yok gorunuyor bizde. ctrl f5 falan yapin. olmadi restart yapin. olmadi, olmadi.

once bir cache temizleseniz bunlarin hic biri olmazdi.

(bkz: yeni başlayanlar icin paris)

edit:

bir de paris metrosunu gezdikten sonra istanbula gelip metroya binin. tam o sirada buraya bir duyuru acin, ben de size istanbul ulasim mudurlugunun falan numarasini, emaili veriyim. dilediginizce bir seyler yazin veya arayip soyleyin.

aloha hostel'de kalmıştım, pek güzeldi, eyfele yakındı.

(bkz: pere lachaise)

restoran bakimindan:

(bkz: la relais de venise) ya da (bkz: l'entrecote)

(bkz: leon de bruxelles)

eger zamanin var ise, uzun yemek icin:
(bkz: brasserie lipp)
(bkz: l'escargot)

tum bu adresleri navigatora girdim; bir de route yaptirdim. yomyom yuzumuzu kara cikartmaz umarim. tesekkurler

edit: yomyom neyse artik... tomtom olacak o

saint germain taraflarına mutlaka gidin.

marmaris'ten baslayip fethiye'de son bulan hat uzerinde, "arya tour"
(bodrum hatti da var ama ben marmaris-fethiye guzergahini tek gecerim. zaten ölüdeniz vs. de harika)
www.aryatours.de

tekneler bolumunden "akin a." adli tekne, onun kaptani ve ahcisi.

dondukten sonra muhtesemdi demezseniz eger, ben de bu isi bilmiyorum. sevgiler..

fethiye'den çıkılan 12 adalar turu enfestir. tur şirketi vb'ye gerek yok. sabah saat 9-10 gibi fethiye'de teknelere gidip direk katılabilirsiniz.

notalar disinda ufak bir fikri olmayan birisinin muzik hakkinda "genis" capli bir odev hazirlama cesaretini nerden buldugunu kimse sormadi mi okulunuzda?

eger hocaniz muzikle baginizin derecesinin farkinda ise size kaynak vermeli "aksak ritimler, tarihcesi ve kullanilan cografyalar" ile alakali.
ha bir de, bu kaynagi vermekten de ote, once kendisi adam akilli anlatmali size olcu nedir, olcu birimi nedir, vurus nedir, sure birimi nedir..
bunlarin ne oldugunu bilmeden, arastirma (ve hatta guzel bi odev cikarma bile) size teorik olarak bir sey katmaz ki?

geniş çaplı derken, bana göre geniş çaplı...Ben genetik okuyorum. Seçmeli ders olarak alıyorum. Alacağım notu önemsemediğimden, dünya müzikleri konusunun ilginç olacağını düşündüğümden dersi aldım. Gayet de güzel oldu. Bu konuda bir sıkıntım yok, sadece bu 9/8lik fln meselesini öğrenmek istedim. Hoca'nın da bir suçu yok çünkü çok karma bi öğrenci grubuna ders anlatıyor. Dersi alanların çocu zaten müzisyen, bu genel kavramları biliyor.... ben de eksik kalmak istemiyorum. Okudum en sorunda üstteki yazdığım sonuca vardım. ama doğru mu sonuç çıkardım teğet ettirmek istemiştim.

ben acikcasi (niyeyse) boyle sanki lise muzik odevi falanmis gibi hayal etmisim, hata etmisim.
tarihce ile alakali pek bilgim yok lakin msgsu.net forumlarindan muzikoloji bolumune girip orda sorabilirsiniz muzikolog arkadaslara. daha kolay cozum bulursunuz gibi geliyor.

internette pek bulamazsınız cünkü araştırma yapılmışsa bile tez olarak sunulmuştur. şu ritimler şurda kullanılmıştır filan diye, sosyal bilim olunca tek gerçeğe dayanmıyo sanırım.
www.turkmusikisi.com

bu linkte türk müziği usulleri var. bir de batı müziğiyle doğu müziklerinin temel farkı "aksak" ritimler kullanmasıdır yani fark ettiyseniz batının ritimleri kendi içinde kat'lı gider bizde 8lik ölçüye 9 nota sığdırılır, aynı şekilde melesa 7/8 devri turan ve devri hindi ölçüleri de kaadeniz müziğinde vardır, dünyada başka kullanılmaz (mandıra ritimleri) ama ödev hazırlayacaksanız referans gerekir. milli kütüphanenin sayfasından bi araştırma yapmanızı tavsiye ederim.

aynı bunalımsal dönemden bende geçiyorum şu sıralar hey şey boş anlamsız geliyor, sonra başka insanların ne amaçla yaşayabileceği sorusuna yöneliyorum aynı şekilde sanırım başkalarının amacından feyzalmak gibi br hedefim var, bilemiyorum , cevaplayın yahu bu soruyu aydınlatın bizi..

içgüdüler yaşatıyor. neslin devamı.

açıkçası hiçbir şey ama arada inanıyorum be yarının daha güzel olacağına, belki o tutunduruyor beni.

1-2 ay boyunca cehennem hayatı yaşıyorum gibi oluyor, sonra birgün o kadar ilginç bir şey geliyor ki başıma. anaa yaşam değişik bir şey diyorum. sonra bu döngü devam ediyor..

belki de o ilginç şeyler inandırıyor arada yarının güzel olacağına. ha belirtmeden geçemeyeceğim yarının güzel olma ihtimali %0.0000000000001..

Mutlu olmak icin yasiyorum. Illa somut bir amac mi olacak yani, amac mutlu olmak iste. Somut olanlar plan oluyor, ya da hayallerini gerceklestirmek diyorlar..

uzaylılar gelir diye bekliyorum ben kendi adıma.

sevdiğim insan(lar)dan başka birşey yok beni hayata bağlayan. kanımca insanı hayata bağlayan nesneler(maddeler) değil de insanlardır.

@dambil
usta o ihtimal ne öle ya. sen benden de karamsarsın.

@ermanen
mutlu olmak garanti değil ki. hatta ortalama bir yaşamın en fazla %24.68 i(küsüratlı verdim.) mutludur. bu kadarcık bir mutluluğa tutunmak çok zor yahu.

@mortifera
Koptum resmen. mükemmel bi neden.

@cro magnon
beni hayata bağlayacak kadar seveceğim birini uzun zamandır bekliyorum zaten.

@ency:

karamsar mıyım yoksa gerçekçi miyim ben de bilmiyorum=)

insani hayata bağlayan, yaşam denen zorluğun bir şekilde üstesinden gelinmesini sağlayan, manevi değerlerdir.

yani bu aslında, işe yaramak/üretmek ürettiğin şeyden dolayı mutlu olmak.. sanatkârlık olabilir herşey olabilir, bir projede bir iletişim ağını bile çizmek insanı mutlu edebilir yani buna kısaca çalışmak denebilir.

ama tabii ki bu üretim yapmak için yaşadığımızı değil, mutlu olmak için yaptığımız dolayısıyla mutlu olunca da yaşanabilir bir hayat sürmeyi sağlıyor.

kimisi için maneviyat tasavvufi bir anlam taşıyor, bu da dinin gerektirdiği şekilde yaratan'a olan bir hükümlülüğü sürdürmek için oluyor.

kimisi içinde çevresinde ki insanların varlığı keza bu benim içinde geçerli (sadece sevgili değil) hayatı yaşanabilir kılıyor.

hayatta mutlu olmak için nedenler arayıp duruyorum, bunun için yaşıyorum aslında..

ben meraktan yaşıyorum valla. uçan ayakkabı falan yapacaklar mı diye. veya sınırsız bi güç kaynağı bulup uzayda gezebileceğiz mi diye.

ha bi de, öldükten sonra bi bok olcak mı diye yaşıyorum. hem kendimi öldüresim olmadığından hem de üst paragraftaki faztezilerim sebebiyle vadeli hesabımın dolmasını bekliyorum. bi de natalie portman var ki, öf.

@mortifera: yok abi, ben konuştum. bi dahaki reenkarneye işalla.

şu jüriyi atlatayım, cumartesi mezunlar günü var ilkokulumun. katılamayacağım ama akşam taksimde görücem milleti. ondan sonra ne yaparım bilmiyorum, sonbahardan beri hayatım gayet boktan geçiyor, carpe diem sadece.

@kobretti: maneviyat dediğin de insanlarla birlikte gelen birşey değil mi zaten? kimse okumadıkça mükemmel şeyler yazsam, çizsem, söylesem ne yazar? kimsesiz olduktan sonra ahirete inansam ne yazar?

ben rastgele yaşıyorum açıkçası. okumam lazım, kitap açıp ders bile çalışmıyorum. kötü giderse kafama sıkar siktir olup giderim, benim mantalitem bu.

edit: ama birine bağlanırsan iş değişiyor. sadece kendi hayatından sorumlu olmuyorsun. okursam sırf onun için okurum.

gemi halatı bağlıyor beni. biraz çözülse kopup gideceğim hayattan (espri değil, felsefe yaptım).

çeşitli hobiler, ilgi alanlarıdır gerçek cevap. çocukluğumdan beri uzayla ilgiliyimdir. bok gibi olduğumda teleskobumu park'a çıkarır, o anda hangi gezegen varsa ona bakarım. gözleme uygun bir şey yoksa da merceği ters çevirir, karşı apartmandakileri dikizlerim.

sonracığıma, dslr aldığımdan beri fotoğraf çekmek, sonra photoshop'ta onlarla oynamak bağlar beni hayata.

eööv, bak mesela bir sürü film indir. ouvv hepsini izleyecem" de. sonra izleme. ama bir gün izleyeceğini bil.

uğraş bul bir tane işte.

ben her an sevişebilirim diye yaşıyorum, yoksa dakika durmam.

@cro magnon;

içerisinde yaşadığımız toplum ıssız bir ada değil dolayısıyla, bir şekilde buraya adapte olmuş herkesin, kalitesi önemli olmayacak şekilde sosyal bir hayatları var.. kimsesiz olarak kendinizi hissederseniz, dolayısıyla bu evrede yapabilecek birşey zaten yok.

yani herşey bizim elimizde nasıl istersek öyle oluyor(uyum anlamında)

şartların gerektirdiği gibi bir şekilde bir hayata adapte olunur, koşullar değiştiğinde de bir şekilde alışılır, kolay veya zor tartışılır ama kimsesiz değildir hiç kimse.

siki sikine yaşadığımı şimdi fark ettim.

kısa veya uzun vadeli hedefler oluyor sürekli, onlar hayata bağlıyor, ya da acılar, sorunlar ve onlardan kurtulma çabası. arada hedefsiz kalınan vakitler de oluyor. ama çok sürmüyor. sen de kendine hedefler belirle, onlar için çabala.

cidden çok enteresan bir evrende ikamet ediyoruz... bir dk öncesine kadar tek ve birincil derdim intel i945G/GZ chipset driver bulmak iken (yine de aklınızda olsun neyse...)bu duyuruyu görür görmez kendimi matrixteki bir bitten bile değersiz hissettim derdim eger yedi-sekiz ay önce olsa! nefret ettiğim bi okulu son senesinde bırakıp kendimi çeşitli işlerde(şişşt saçmalamayın öyle diil!) çalışırken buldum. sözde kendime meydan okuyordum,kendi kurallarımı kendim koyuyordum geç de olsa...benim yerim burası degil, ben sanatçıyım sanat gibi de yaşamımım olmalı sanrılarıyla hayat gayet de güllik gülistanlıktı benim için isyankarı oynarken... o işten çıkıp başka birine girsem de olurdu iki ay ortalıktan kaybolup backpack tatili yapsam da...öylesine fütursuzca anlayacagın...
sisteme falan karşı gelme geyiği değil bahsettiğim.başka birşey... beyin kapasitesini zorlayacak derecede çok düşünmeyle orantılı icraata geçememe sorunuydu aslında bu...ne sanatla hayatımı kazanmak için uğraş veriyordum ne de boktan okulumu bitirmekle! baktım o kadar düşünmeyle de olmuyor o zaman saldım kendimi toplumsal mantığa...bıraktım mantığımı çayıra...o gün bugündür en büyük dertlerim; bir sonraki günün dersine geç kalıp kalmayacağım, akşam hangi filmi izleyip izlemeyeceğim,arkadaşlarla akşam buluşulacağında annemi de üzmeyeyim arkadaşları da ekmeyeyim ikilemi v.b demem o ki; hayatı minicik, sığ ve düz amaçlarla yaşamak lazım geliyormuş ben geç anlamışım.şimdilik görünen o ki nefret de etsem garanti iş imkanı olan bir mesleğim olacak,ailemle eskisinden daha iyi anlaşıyorum,arkadaşlarımın sitemleri kesildi pek hatırşinas bir arkadaşım artık...yanisi o minik amaçlar toplanıp birleştiğinde gerçek amaca ve huzura(eet kalp gözü de izliyorum artık asadsada) götürüyormuş meğer insanı...düz olmaktan korkmayın(hayır % yüz düşünce gücü okumam o kadar da degil!)

ortak baglayan sey herkesi "hayaller, beklentiler" iste.. onceki yazilanlar da bu kapiya cikiyor.
herkesin bir beklentisi var,
ufo beklemek, kiz cocugu hayal etmek, evlilik, bol para kazanma arzusu, en azindan tum parami bir seylere harcayabileyim ondan sonra sona erebilir hayatim dusuncesi, hayata bir seyler birakabilmek, vs.. hatta bazen korkular.. hayatima son verirsem acaba bu hayattan daha kotu bir sey basima gelebilir mi endisesi ile bile en azindan bir sekilde surdurenler var yasamini..


size bunu soru olarak sordurcak derecede bunalimsal bir donem bence. degismesi de mumkun er ya da gec.

kendim için yaşıyorum. şu hayatımın amacı yok, ne fark yaratır vs gibi bunalım düşüncelere ben de daldım, çıkmam uzun sürmedi çünkü çok saçma. illa bişey için yaşanmaz. sorma, yaşa git arkadaşım ne kastırıyosun. bundan sonra "bunu yapmak neyi değiştirir" yerine "bunu yapmak hoşuma gider mi" diye sor. olumlu cevap alırsan deli gibi motive oluyorsun.

Uzun zaman üzerinde düşündüğüm bir soruydu: neden yaşıyoruz ki? Aynen sizin gibi insanlara sormaya başladım :) Sonra insanlar sadece mutlu olma ihtimaliyle yaşıyor diye düşünmüştüm.
Ben ise kendimi öldürecek kadar cesarete sahip olamamaktan yaşıyor olabilirim, ama hayatımın devamını merak etmiyor da değilim. Sonuç olarak merak olsa gerek.

guc ve para?

öncelikle seni nelerin mutlu ettiğini bulman lazım. benim her zaman yaptığm şey budur. beni neler keyiflendiriyor, neler enerjik tutuyorsa onlarla hemhal olmaya çalışıyorum. bunlar arkadaşlar olabilir, hobiler olabilir, değişik mekanlar keşfetmek olabilir.. önemli olan ne istediğini bilmen. kimse karamsarlık üzerine bir hayat yaşamaktan hoşlanmaz sanırım. ne demişler: "geçmişi vaad etme, geleceği murad etme, anını berbat etme."

insanı yaşatan arzularıdır.

yaptığın herhangi bir şeyin, çok istisnai durumlar hariç, uzun vadede önemsiz olduğunu kavramak ilginç bir tecrübe gerçekten. koskoca roma imparatorluğu bile yıkıldı, sen istediğin kadar 3.70 gpa yap. öbür taraf gibi masallara filan da inanmıyorsan tek yol hedonizm bence. cryogenics gibi bir opsiyon her zaman mevcut tabi.

niye yasamiim ki? gormedigim suruyle yer, taniyabilecegim zibilyon tane insan, bulgur atmami bekleyen kahverengi kumrular, sayemde hayatlarinda kucucuk olsa da bir seyler yapabilecegim canlilar, bitkiler, kendim, esyalar var. sen soyle simdi hayatta yapilcak bu kadar sey varken niye yasamiim ki? hih!

o kadar da umutsuz değilim canım. hatta zamanımın çoğu zaman arkadaşlara umut dağıtan ben oluyorum. evde yalnız geçirdiğim haftasonunun etkisi bunlar.

benim de hayallerim var. seneye yurtdışı mastera gidiyorum. belki hayatımın aşkıyla karşılaşırım sonra hep istediğim dünyalar tatlısı bir kız çocuğum olacak.

Sadece merak ettim, arkadaşlara da soruyorum bu soruyu. Herkesi bağlayan bişeyler var gördüğüm kadarıyla. sanki çoğu çaresizlikten seçilen yollar gibi.

Ömrün o büyük sırrını gör bir bak da
Bir tek kökü kalmış ağacın toprakta
Dünya ne kadar tatlı ki binlerce kişi
Kolsuz ve bacaksız yaşayıp durmakta

umutlar için yaşamak çok zor. bazen düşünüyorum da yarını yaşayacağını bilmeden umutlara sarılıyoruz. benim için en mantıklısı ölmüyorsam yaşamalıyım ilkesi.

simdi soyle bir problem var yalniz:

"benim de hayallerim var. seneye yurtdışı mastera gidiyorum. belki hayatımın aşkıyla karşılaşırım sonra hep istediğim dünyalar tatlısı bir kız çocuğum olacak."

demissin, bunlar tam olarak olmasa, hayatinin aski degil de oraya biraz yakin birisini bulsan, cocuk da dogum itibari ile kel, biyikli ve cirkin cikarsa, "napalim idare edecegiz artik" mi diyeceksin, yoksa "fuck my life" moduna mi gireceksin?

ya da gercekten hayatinin aski onune cikacak, guzel bir kiz cocugun olacak, ama 3 sene sonra askin biterse o zaman ne olacak? ("onu o zaman dusunuruz" diyebilecek birisine benzemiyorsun dediklerin ile. <3 satirdan karakter analizi: ben yaptim oldu> ) bu durumda hayatin onune cikardiklari ile mucadele etmeyi mi sececeksin, yoksa yine mutsuz mu olacaksin?

yani hayatin senin elinde degil pek, hic bir zaman da olmayacak, mesele senin buna nasil yaklastigin, umutsuzluk kisir dongusu icine girip girmedigin. mantikli olani umutsuzluk ve mutsuzluk getirse de, bazen mantikli yaklasmamak gerekebiliyor hayata, yoksa canli cikmiyorsun, bence.

basketbol.

oynadığım her saniye yer yüzünden ayrılıyorum. zaman ve mekan boyutu kayboluyor benim için.

yemin ediyorum basketbol olmasa bu yavşak ve şerefsiz dünya çekilmez. (benim için)

tabii ki başka güzel şeylerde vardır.

misal futbol-tenis-resim-müzik-dans gibi sportif veya sanatsal olaylar uğrunda yaşanmaya değecek şeyler.
ama lalak gibi gezip, güç ve para uğruna bir ömür harcamak bana göre değil.

@bunubenyazdim

aşklar hep bitiyor zaten. bitmez bu sefer dediğimde de bitiyor. onun için üzülmemeyi öğrendim.
40 lı yaşlardan sonra bir yelkenli alıp güneye yerleşirim artık. tek derdim de balık tutmak olarak mutlu mesut devam ederim.

kendini izole etmek problemini cozecek mi ama? istedigin o mu, teknede yalniz yasamak, kendi kafanin icinde dusuncelerin beynini yemesi, konusacak kimseyi bulamamak, bunlar mi cikis yolu? ya secme hakkina sahip olsa idin? "ben 40 yasinda daha zengin, daha guclu olacagim ki o zaman butun secenekler onumde olsun, ve geri donulebilir secenekler olsun" desen, bunun icin ugrassan, 40 yasinda "ben tekne alip guneye gideyim" tek secenegin olmasa, o tekneyi alip istedigin zaman hala guney'e gidebilmenin disinda istersen yapabilecegin baska 10 tane daha sey olsa? yani demek istedigim, gelecekte yapacagin tercihleri arttirmak, yanlis karar verme durumunda da alacagin zarari azaltmak ve geri donebilme sansina sahip olmak icin calissan? yeterli bir hayat hedefi olmaz mi?

ayrica tekne isleri isin dogasi geregi cok sorun cikariyor, 40 yasindan sonra ugrasilmaz yahu..

@bunubenyazdim

para bu dünyayı yaşanmaz yapan şey değil mi? Aldığın bir son model otomobil yüzünden kaç kişi aç kalıyor acaba? ben minimal yaşıyoruum.

İnsanlardan kaçmak gibi bi isteğim yok, güneyde yalnız yaşamayı da seçmiyorum zaten, sadece denize aşığım, o yüzden güney. yalnızlık yüzünden bu noktadayım, böyle devam etsin istemiyorum.

Merak etme düzenli spor yapıyorum, o yaşta da çivi gibi olurum ben.

gelinlikle sıçın, iyi gelir.
dans kursuna da başlayabilirsiniz, kan dolaşımınız falan hızlanır, hem sevgili de bulursunuz belki.

@aithra

tebrikler mutluluğun iksirini çözmüşsün. bu fikri satarsan köşeyi dönersin herhalde.

Hayal kuruyor musun?

Hayal kur(a)madığım dönemlerimde çok kötü hissederdim, çok kısa sürdü ama. Hayal kurmak aynı zamanda hedef belirlemek oluyor benim için. Ne kadar ütopik olsa da diriltici, aynı zamanda ara duraklar belirlersin (hayal ama kurgusu iyi olmalı). Şimdilerde Tansu Çiller'den sonra gelen ilk kadın başbakan mışım hayali kuruyorum. Başbakan olamk ister miyim, hayır, ama güçlü olmayı isterim o ayrı.

Kimseyi yeterince sevmediğini düşünüyorsun, acaba bunun altında "kimse beni sevmiyor" üzüntüsü olmasın. Tersi de olur çoğu zaman, insan "neden kimse beni sevmiyor" diye üzülürken kendinin kimseyi sevmediğini fark eder. Sevme kısmı ev ödevin olsun, istersen önce hayali birini sev, sevgiye alışırsın o zaman.

@ ency, büyüyünce geçer :P
şaka bir tarafa amaçsızlık gerçekten kötü bir şey.
yaşamınla ilgili bir standart belirle kafanda o zaman ve ona göre yaşamaya çalış en iyisi.
mutluluk, huzur vs. için de bir şey diyemeyeceğim çünkü bu insanın kendisiyle alakalı. 50 kere yazsak da söylesek de siz değişmedikçe değişmiyor bu gibi durumlar.

onca zaman geçmiş hala benim verdiğim ilk cevabımsıda tik yok, yaşama amacım o tiktir benim.

bu seferde son cevabımda tik yok:( hem artık burası bizim özel alanımız, mesela buradan şimdi recep tayyip erdoğana küfür etsem götümüze girmiyor,burayı kontrol eden yok, o yüzden ilk önce buradan rte'ye küfür edip sonra ekşiduyuruya dava açıp zengin olabiliriz, iyi düşün ency bu fırsat ele geçmez. iki güne kadar cevabını bekliyorum çok zengin olabiliriz:P

aynı senin durumunda bir amcam vardı , hayata bağlayacak birşeyi yoktu, hiçbirşey ona zevk vermiyordu , bıkmıştı, sıkılmıştı, en olmadık şeyleri kafasına takar oldu en sonunda geçen hafta intihar etti...
galiba sende aynısını yaptın.

Yerdeki karıncanın bile bir amacı var , o çok iğrendiğimiz sineğin bile hayattan zevk almasına neden olan şeyler var, bence bizim bu lüksümüz yok, zevk alacaksın , bir şeye bağlanacaksın zorla da olsa yapacaksın. hayat böyle ilerliyor çünkü.

zorunluluk

www.hukuki.net

burda baksaniz s harfine topluca?

@la traviata
duyuruyu açmadan bakmıştım oraya ama yoktu, çıldırıcam resmen, sanki ben uydurdum terimi:)

"sinallagmatik akitler" : tam iki taraflı akitler (kira akdi gibi)

negramaro da iyidir. fizy'den dinlersin.

youtube'a işyerinden erişebiliyorum ancak burada şarkı dinleyecek ve sözlerini çalışacak vaktim yok. evden ise erişimi proxy ile yapıyorum ama o da her zaman verimli olmuyor. search kısmında problem çıkıyor videoları yükleyemiyor v.b. özellikle işe gelip giderken yolda çok vakit geçirdiğim için mp3 olarak erişebileceğim şarkılara ihtiyacım var.

bende var...bende var:)mailinizi mesaj olarak atarsanız 3 er 5 er yollarım:)

nihayet buldum editin nerede olduğunu. an itibariyle duyuru dışarıya kapalıdır.yardımlarınızı bekliyorum, teşekkür ederim.

kisa sozlu (4-5 satirlik veya 2-3 paragraflik) antik aryalar var.
arya dedigime bakmayin, antik aryalar cok hafif olur. onlardan da dinleyebilirsiniz, ki cevirileri de vardir ingilizce ve bazen turkce bulabileceginiz.

arya dinlemeye bayılırım. bir tanecik italyanca arya bile öğrenmiştim yıllaaaar önce. nerede bulabilirim bahsettiğiniz aryaları?

mail yazin ozel mesajla bana, bir kac tane aryantik atayim size. eger mumkun degil derseniz de rapid'e yukleyeyim.

cağaloğlu yokuşunun başlarında sol tarafta vardı galiba ama iyi midir bilmem. mozaik filan yapıyoruk deyu yazı asmışlardı cama.

bunu benim bildigim tum fotografcilar yapiyordu. kaliteli isim yapmis fotografcilara bir sorun ve ornek isteyin isterseniz.

beşiktaş civarındaki ozalitçilerden bazıları yapıyor.

bir kartona resmi bastır maket bıçağınla kendin yap espirili olur

"kibris gazisi, ankara'da sakalli oldugu icin gata'ya alinmadi" diye bir haber var google'dan gordugum uzre, lakin yine de son durum bu mudur bilemiyorum.

www.tumgazeteler.com

olur gibi.

kesinlikle olur.

kesinlikle olmaz ankara gata da yattığım dönemde içeride bildiğin bıyıklılar
sakallılar vardı sonuçta ziyaret bu kaldı ki bi arkadaşım bildiğin kirli sakalla
ziyaretime gelmişti kaldı ki eski bi kız arkadaşımın da bıyıklarına laf etmemişlerdi

babam gata'da (haydarpaşa) yatarken ziyarete gelen sakallı tanıdığımız vardı, gayet rahat girmişti ama belli olmaz tabi. sakalınıza kıyamama gibi bi durumunuz yoksa kesin gitsin, uğraşmaya değmez.

@efendi kaptan
eski bi kız arkadaşının bıyıklarına da mı laf etmemişlerdi? yoksa yanlış mı okudum ben:))

ahhhahha doğru okumuşsun!!!

nota biliyorsaniz eger profesyonel nota yazma programi olan finale'nin light bir surumu olan finale notepad kullanabilirsiniz.

yok ben nota bilmem derseniz de, dance e jay falan gibi programlar olabilir bilemedim.

bildiğim kadarıyla çöpte durur onlar

bulursun pek tabi. ben 3 ay sonra bile bulmustum, bir sey olmaz merak etme.

cope atilan entrylerin uzun bi sure kaldigini biliyorum ama kayip yazarliktan donus olayi yuzunden iste emin olamadim.

ya hu ben hesabi kapattim da geldim, bir sey olmaz merak etme :)

ssg çöpleri temezlemediği için yıllar geçse de hiçbir şey olmaz.
(bkz: #12449083 )

çözümüm yok ama çok komik :) grafik kartı ve/veya driverlarıyla ilgili olabilirmiş diyor google.

öncelikle farklı bi kopyadan aynı oyun denenirse daha rahat anlaşılır sorun.bence oyunla da ilgili olabilir buglı bi versiyondur elindeki.ama onda da aynı şeyi yaparsa donanımsal olabilir tabi.

Başka bir PC'ye kur. Aynıysa oyundan.

cok buyuk olasilikla elindeki kopyadandir. o degilse grafik kartindandir. baska bir cozumu olmuyor bu tur sorunlarin genelde.

ek olarak fotolara gul gul oldum ahahah

bunlar efe futbolcular, tac atilinca zaten diz uzerine inip hoyda bre diyolar.

fifa 2000'de kodlar giriliyodu ve uzaylilar geliyodu maca falan veya baska cheatlerle kafalar buyuyodu vs.
yanlislikla bir cheat girmis olma ihtimaliniz var mi? ya da fifa 2009da boyle bir seye yol acacak cheat kodu var mi?

yeni bir cd al. arkadaşlarına sor güvendikleri bir yer söylesinler, ordan al.

ekran kartının driver'ını indirip yeniden kurdum düzeldi.ama öle daha eğlenceliydi lan :))