A3 profosyonel isler icin genelde kullandigindan printerlari da el yakiyor ne yazik ki, adet olarak az ise basacaginiz seyler baski yapan yerleri kullanabilirsiniz tabii, yok almak istiyorsaniz, Epsonlara bakmadan gecmeyin ozellikle foto basacaksaniz.

Hp deskjet 1280.. ben gayet memnunum.. 4800 dpi ile canavar gibi..

Çok teşekkürler.. Oh be! gerçekten oh be!

$u: www.3ivx.com
codec'i kurup dene derim.

işe yaramadı : /

neden xvid e çeviriyorsun ki...
direkt ham, uncompressed avi ye çevirsene. böylece premiere de "yok codec, yok modec" derdin olmaz.
mac de çalışıyor mu bilmiyorum ama, super converter diye şahane birşey var, ben kullanıyorum, çok memnunum.
haa, pc im yok dersen (ki hatırladığım kadarıyla vardı çift çekirdekli bi tane hp) illaki mp4 den uncompressed avi ye çevirecek bir converter bulursun.vardır yani. olması lazım.

aynı sorunu sony vegas'da yaşıyodum. burun kıvırdığım windows movie maker işimi gördü. wmv. temiz

derhal premier'i sil finalcut kur butun acilarin sona ersin.

ekzozdan çıkartılıyor o ses bildiğim kadarıyla. egzoz patlatmak olarak geçiyor. ama motora ve çevreye zarar veren bir şey. hani yapmasan daha iyi. sistemi nedir bilmiyorum. ama tahmin ediyorum ki, vitese geçmeden önce gaza basarsan böyle bir ses alabilirsin.

bosa alıyoyorsun ya da debriyaja basıyorsun sonra gaza abanıyorsun. arabada da aynısı. kimisi sever sesini, kimisi sevmez. güzel bir böğürtüdür genelde. kimi araçlarda akustiğe önem verilir.

motosikletlerin devir sayısı daha yüksek ondan oluyor. rölanti devri 7000 falan.

(bkz: yoshimura)

patlama sesi dediğiniz şey gaza çok yüklendiğiniz zaman motorda yanmayan benzinin egsozda patlamasıdır.

Efenim, sıralı dört silindire sahip motosikletler ister istemez tok, bas ses çıkartıyorlar. Bahsi geçen yeni nesil motosikletlerin ortalama 13000-14000 devir çevirebiliyorlar. Takdir edersiniz ki daha rölantide böbür böbür çalışan bu aletler o devirlerde bir hayli hırçınlaşıyorlar.

Bu demek değildir ki bütün yarış motosikletleri böyle ses çıkarırlar. V2 silindir dizilimine sahip Ducatti'lerde ya da Hyosung'larda tok bir ses değil de, ince ses duyulur.

Motosikletlerini modifiye etmek isteyen kullanıcılar yoshimura, akrapovic...vs gibi performans egsozları üreten firmaların ürünlerini kullanıyorlar. Böylece hem performans artışı, hem de sesin daha da toklaşması sağlanıyor.

Bu işe para harcamak istemeyenler de egsozlarını toplu iğneyle delerek saçma sapan bir iş yapıyorlar.

Sizin söylediğiniz patlama olayı(egsozda gözle görülür bir alevle de belli eder kendini) benzinin yanmadan dışarı atılması sebebiyle gerçekleşiyor. Bunun akla gelen ilk sebebi kullanılan benzinin oktanının düşük olması. Motora zararlıdır.

Avrupa ülkelerinde motosikletlerden çıkabilecek maksimum ses şiddeti sınırlandırılmış durumda. Yamulmuyorsam Avrupa'ya girecek motosikletlerin çıkartabileceği ses şiddeti 97dB'le sınırlandırılmış durumda.

Türkiye'de böyle bir şey yok tabi. Kökleyen kökleyene, gazlayan gazlayana, bağırtan bağırtana...

işletim sistemi garantiyi etkilemez, öyle olsa zaten garanti belgesinde falan "sadece x işletim sistemi ile kullanılabilir" uyarısı bulunurdu..

aynı arıza farklı zamanlarda tekrarlanırsa para iadesi söz konusu oluyor.. farklı arızaların da farklı zamanlarda gerçekleşmesi gerekiyordur bence, çünkü herhangi bir bileşenin arızası diğer bileşenlerin de bozulmasına sebep olabilir ancak bu doğrudan onlarda bir hata olduğunu göstermez..

yeni alınan bir makine olsa tek arızayla bile para iadesi talep edebilirdiniz, o ayrı..

hayır yanlış

işletim sistemi garantiyi 100% etkiler üzgünüm..

daha dün vatan computer daydık ve iki kişi tam benzer sebepten şikayet ediyorlardı soruna cevap alamıyorlardı..
starter edition vistada çalışmıyor bir şey siz de haklısınız ama bayan müşteri hizmetlisi görevlisi şu cümleyi birebir kurdu "işletim sistemini arabanını motoru gibi düşünün, motoru kurcalarsanız garanti bitmez mi? "

hayır, su falan dökmüş değilim. anakartım çok aniden ve dışarıdan bir etki olmadan, iki restart arasında, yandı.
ben de mrtskn gibi düşünüyorum aslında. yazılımlar kurabileyim diye var bilgisayar; ama işletim sistemi konusunda bir istisna olabilir mi acaba diye düşündüm.

teknik servisi arayıp bir sorunum olduğunu söylediğimde "tamir sonrası bilgisayarınızı formatlayıp geri veriririz biz zaten" dedikleri için garanti kapsamında yazılım olmadığını düşünüyorum. öyle olsaydı bilgisayarımın niteliklerinden birine zarar vermiş olacaklardı çünkü.
kesin neticeyi bildirmeye çalışacağım.

aynı sorundan 3 kere tekrar ederse yenisini alıyorsunuz.

bi formata bakar.

format atip denemek lazim. yine de olmuyorsa muhtemelen bir virus bozmu$tur dosyalari.

benzer bir sorunu arkadaşım da teknik servise verdiği bilgisayar formatlanıp geri geldiğinde yaşamıştı.
virüs olduğu anlaşıldı daha sonra.

sağlam bir testten geçir ve farklı bir cdden windows kur bence.

format atmak istemiyosan, yeni bi kullanıcı hesabı aç o zaman düzelir.

geleneksek dunya mutfagi gunumuz icin 2 hafta once epey arastirdim. Pars diye bir yer varmis, cok cesit yokmus menude.. neyse -mis diye yaziyorum son anda kapandigini ogrendim ama emin olmak icin mekana kadar gitmedim. Pars disinda da baska bir yer yok arastirmam sonucunda ogrendigim kadariyla.
Not: sitede ' istanbul'un tek iran yemekleri restorani' diyordu ve arastirmalarim da o yonde sonuclandi. bak hala uzgunum gozupek, bulursan bana da haber eder misin bitte.

şimdi odakuleden pera tarafına çıkıyoruz sola dönüyoruz yokuştan aşağıya doğru iniyoruz. Bir yol ana caddeye çıkmadan önceki son yol ayrımından sola doğru giren yolun hemen başında bir iran restaurant'ı mevcut.

@rapper134: Pars ordaki iste, siz en son ne zaman gordunuz acaba?

@ gozupek: yarin bi bakayim acik mi diye? abi bi de yarin gevende ve replikas konseri var, gelceksen limon'da zirvesini actim. neyse aklinda olsun, moderasyon beni kovmadan tuydum burdan, konusuruz :)

harbiye'de var bir adet.. girip hiç yemedim ama bilmemne iran restaurant diye yazıyor.. askeri müzenin karşısında yeşil fujifilm tabelalı bir fotoğrafçı var bir köşede.. o sokaktan aşağıya inip ilk sola sapıyorsunuz 40-50 metre ilerde solda kalıyor..

biraz geç oldu ama iranlı bir arkadasıma sormuştum ancak cevap alabildim direkt kopyalıyorum:

"aksaraydan yukarı giderken sağda, belediye binasını geçince gülsoy hotelin oralarında bir yer var nefis iran yemekleri yapar..."

geçen sene görmüştüm galiba o tarafta pek işim olmuyor ama hala ordadır muhtemlen.

2) baltik'taki rus donanmasi yuzunden... donanma bu sehirde uslenmis durumdadir.

1- Atatürk'ün emriyle İstanbul'a bağlanmıştır.. Keza "yalova benim kentimdir" diyecek kadar çok sevdiği bu minik kente torpil geçmiştir..

atatürk istanbulu daha mı çok seviyor, kocaeli veya bursaya neden bağlattırmamış?

denemişsindir belki ama denemediysen karbonatlı tuzlu su çekmeyi denesene burnuna.

bir su bardağı suya bir tatlı kaşığı karbonat bir o kadar da tuz ekleyip karıştır. burnuna çek bu karışımı. biraz acır ama burnu açacaktır.

burun spreyi 2-3 günden fazla kullanılmaz, bağımlılık yapar. kbb gitmek dışında 30-35 metreye dalıp sinüslerin patlatılarak burundan boşalması işe yarayacaktır ama kör kalma tehlikesi de var...

(bkz: vicks)

sinüzit varsa zaten geçici bir çözüm bulmak mümkün değil. sıcak su banyosu, sauna gibi şeyler belki biraz ferahlatır. bence doktora gidip sıkıntının tam olarak ne oldugunu ogrenin. ben septik deviasyon denilen operasyonu gecirdim. tabi bendeki problemin alerjik oldugunu sonradan ogrendim. bazı kokular burnumu tıkıyor bir kac gun boyunca tıkalı kalıyor mesela.

cin viksi alıcaksın bir tane sonra sıcak suyun içine döküceksin üstüne türbent ile kapatıp buharı burnundan çekiceksin sonra burun deliklerinden açılıcak.

valla otrivine'e falan kayıtsız kalıyormuş burun bi noktadan sonra biladerin söylediğine göre. adam otrivine bağımlısı oldu sinüzitten, bana mısın demiyor. burda da iki kere sormuştum, kimseden yanıt gelmemişti. balon sinüsoplasti şey eden şeyler varmış istanbul'da, sinüzitseverlerce denenebilir. fiyat öğrenen bana da bildirsin.

firmware'i güncelledin mi?

lensi temizlemeyi deneyin, cd okuyup dvd okumaması lensin netlik kaybı yaşadığını düşündürdü. cd'de track'ler dvd'dekilere oranla daha kaba veya belirdir. yani büyük yazıları okuyup da küçükleri okuyamayan gözü bozuk adam gibi geldi bana durum.

lensi temizlediyseniz ve hala okumuyorsa benim teori çöpe gidiyor demektir ama denemediyseniz bence bir şans verin.

lensi neyle temizleyebilirim?

lens temizleyici dvd'ler var. takıyosun dvd-rom'a, şarkılar türküler eşliğinde lensini temizliyor o.

cd okuyup dvd okumaması problemi donanımsal değildir. yüklediğiniz bir program ya da driverin çakışması sonucu oluşur. son kurduğunuz programları kontrol edin. hiç olmadı üşenmiyorsanız format atın çalıştığını göreceksiniz. bende de tam tersi olmuştu.

sayın atrin benim de laptopum dvdleri rüzgar gibi okuyup cd'leri okumamakta ısrar ediyor, pc'yi amuda kaldırıp çalıştırmadığım kaldı. format, bios güncelleme, api yükleme akla ne geldiyse denedim. birazdan elime bi selpak alıp lensi yavaşça temizlemeye çalışıcam, bozulur derseniz de zaten cdleri okumayan dvd-romu napim ana "materyaller" hep cdlerde. bozulursa da götürürüm servise artık battı balık yan gider.. duyuruyu okuyunca tepem attı valla.

aslında uşenmeyip formatta attım daha doğrusu atmak zorunda kaldım. ama olmadı. yeni bilgisayar almak desem bana çok uzak ... artık format atmak gelenek halini almaya başladı.

cevabını bilmiyorum ama yazdığınız açıklamadan yola çıkalım. o kurallar kitabında "aynı takım oyuncularının beş tanesi kırmızı kart görürse" mi diyor, "sahada bulunan oyuncuların beş tanesi kırmızı kart görürse ve takım sahada altı kişi kalırsa" mı diyor? yani öncelikli olan hangisi? yani özellikle belirtilmiyor olsa bile o kural maddesini anlatan cümleden bunun mutlaka anlaşılıyor olması lazım.

Kesin cevabı bilmemekle beraber kendi düşüncem şu yönde:yedek de olsa takımın oyuncusu olduğuna göre o oyuncu,totalde 5 kırmızı ya ulaşıldığı an otomatikman o takım hükmen yenik sayılır.yani sayılmalı.Evet mantık bunu gerektiriyor :)

üşenmedim buldum, açtım okudum.

fifa, sahada oynayan 11 kişiye "player", yedeklere ise "substitute" diyor. ve diyor ki:

"Subject to the overriding conditions of Law 3, the minimum number of players in a team is left to the discretion of member associations. The Board is of the opinion, however, that a match should not continue if there are fewer than seven players in either team."

yani diyor ki: "sahada oynayan oyuncular (player demiş. seven players) yedi kişinin altına düşerse maç durdurulur". olay kırmızı kart olsun, başka bir şey olsun fark etmiyor. önemli olan sahada oynayan oyuncuların en az yedi kişi olması. bu durumda yedeklerden birinin yedek kulübesindeyken kırmızı kart görmesi maçın durdurulmasına, yani hükmen mağlubiyete sebep değil. maç devam eder. sadece yedekler bir kişi eksilir.

ayrıca hükmen mağlubiyet de dememiş. maç devam edemez demiş. hükmen mağlubiyetle ilgili bir şey göremedim. acaba maç durdurulup da tekrar mı ediliyor, yoksa oyuncuları yedinin altına düşen takım hüken yenik mi sayılıyor bilemedim.

2004 yilinda oynanan samsunspor besiktas macinda, besiktas 5 kirmizi kart gorunce, mac bitirilmis ve besiktas hukmen maglup ilan edilmisti. yani macin tekrari olmuyor bu durumda.

gereksiz bilgi:
diyelim maç 5-1 gibi bir skorken mağlup takim 5 kırmızı kart görür de 6 kişi kalırsa 5-0 biter.

peki diyelim ki bizim takım 5-0 önde ve maçın bitimine 10 dakika kaldı.. ama bu esnada bir kırmızı kart daha gördük ve kırmızı kart sayısı 5 oldu.. ne olacak? biizm devam etmek istiyoruz 6 kişi belki.. olamaz mı?

@kimyon: şöyle diyor fifa:

Minimum number of players:

If the rules of a competition state that all of the players and substitutes must be named before kick-off and a team begins a match with fewer than 11 players, only the players named in the starting line-up may complete the 11 upon their arrival.

In the opinion of the International F.A. Board a match shall not be considered valid and shall be abandoned by the referee if fewer than seven players remain on either team.

However, if a team has fewer than seven players because one or more players has deliberately left the field of play, the referee is not obliged to stop the match and the advantage may be played. In such cases, the referee should not allow the match to resume after the ball has gone out of play if a team does not have the minimum number of 7 players.

yani anladığım kadarıyla maç başlamadan önce 7 oyuncudan azsa, kulübedeki yedekler eklenerek sayı tamamlanabiliyor. maç oynanırken 7 kişinin altına düşerse, f.a. board dedikleri neyse onlar diyor ki maç durdurulur.

ama son paragrafta da diyo ki; f.a. board böyle diyor ama hakem de 7 kişinin altına düşünce maçı durdurmaya mecbur değildir. 7 kişinin altında da olsa maçı devam ettirebilir.

yanlış anlamışsam düzeltin lütfen.

bir takımın sahadaki 5 oyuncusu kırmızı kart görünce bu disiplin suçuna giriyor. sezon içerisinde bir kez daha tekrarlanırsa takım küme düşürülüyor. o yüzden "biz devam etmek istiyoruz 6 kişi" denemiyor.

trabzonspor bu olayın kıyısından dönmüştü. sezon içinde bir maçta seyirciler yüzünden maç tatil edildi, hükmen mağlup sayıldılar. daha sonra sezon sonuna doğru bir maçta 4 kişi atıldı sanırım trabzon'dan.. 1 kişi daha atılsaydı takım küme düşecekti.

bende de cok olur. genellikle kis basinda. kendimce soyle bir taktik gelistirdim: tutacagim yuzeye once elimi iceri bukerek disari cikardigim bilegimin on kismini degdiriyorum. yine carpiyor ama rahatsiz etmiyor o bolge.

Ayakkabınızdandır. Yere sürtüyorsanız(ille de sürtersiniz gerçi kaçış yok), sürtünmeden dolayı vücudunuzda statik elektrik birikiyor, bir metale değince de tekrar boşalıyor. Korkacak bir durum yoktur. Benim hoşuma bile gidiyor.

metalden çok insanlara değince çarpıyor bende de.

statik elektrik o bahsettiğin.

şimdi şöyle, bazı maddeler elektriği iletir, bazıları tutar. mesela naylon malzeme içeren çorap, lastik ayakkabılar, kazak gibi tüylü şeyler hatta ve hatta vücudunda yer alan tüyler bile bu statik elektriğe neden olabilir.

çözüm olarak, arada bir kendini topraklaman lazım. mesela çıplak ayakla toprak üzerinde yürümek en bilinen ve etkili yöntemlerden. ama büyükşehirde nerede toprak nerede çıplak ayak. metallere sık sık dokunursan da topraklanmış olursun. sık dokunursan çarpmaz.

bu çarpmanın ne kadar etkili olabileceğini görmek için, halının üzerinde yünlü çorapla yürüdükten sonra ışıkları kapatıp metal kapı koluna dokunursan mavi bir kıvılcım bile görebilirsin. şirinler değil, maalesef.

bu statik elektrik mantığı kamyonların arkasından yere sallanan zincirle aynı şeydir.

bu arada ben bu yazdığımı entry yapayım, hazır açıklamışken.

- tabanı kalın lastik ayakkabı
- naylon içerikli kumaştan yapılmış pantolon (evet özellikle pantolon. yürüdükçe bacakların birbirine sürtmesi acaip elektrik üretiyor)
- topraklanmayı önleyici yer döşemesi. özellikle laminat parke.

bunlardan uzak durursanız statik elektriğin vücutta birikmesini azaltabilirsiniz. naylon karışımlı pantolon yerine pamuklu vs. giyerseniz elektrik oluşumunu azaltır, ince tabanlı bir ayakkabı ile taş zeminde dolaşırsanız da topraklanmayı kolaylaştırırsınız.

The Descent
Notorious

6.his derim buna izlenmediyse eğer. lakin izlendiyse, transporter 2 de önerilir. gerim gerim germeseler de aile film olduklarını düşünüyorum.

the descent
arlington road
the rope
ravenous

"the game" desem...
bir de "oldboy" var, her film tavsiyemde vermek zorundayım, ister animasyon sorsunlar yine de tavsiye ederim oldboy'u

oldboy AILE ile izlenecek turden bir film degil =))).

hannibal serisi de olabilir.

panik odası, hic korku yok bunda.

son bir kaç yıldır türk yapımı din temelli gerilim filmleri revaçta. aile yapına uygunsa tabi.

the birds.
sonracıma
the others

öcü möcü yok öyle vahşet filan da yok ( the birds'dekiler günümüzle kıyaslanamaz) gerilimli, çok korkunç bişiy de değil.

funny games?

the shining

akşam haberleri.. (amma masaj kaygılıyım ha bugün)

İzlemediyseniz se7en.

in dreams

audition.aileme izlettim hayır dualarını aldım

Red Eye; sadece başını izleyip "lan bu adam beni mi kafaladı" deme sakın.
Çok büyük beklentilerle izlemezseniz, isteklerinizi tam anlamıyla karşılar.
Belki de izlediniz ve bunları boşuna yazıyorum... Neyse...

the skeleton key
flightplan

Kütahya Simav ve Hisarcık taraflarında yeni tesisler yapmışlardı. Fiyatları daha popüler yerlere göre daha uygun diye biliyorum. Misal Afyonda geceliği 100 civarındaydı, o açıdan.

bel fitigi ben de gecirdim.

termal otel guzel hos da, yolda gecireceginiz o kisa gibi gozuken yolculuklar bile belinizi yoracak agritacaktir. bunun yerine neden istanbulda havuz dusunmuyorsunuz istanbulluysaniz? hele ki sicak su havuzu olan bir yer de varsa?

tv de cikan o unlu bel fitigi doktorunun da, (flash ya da tv8deki gozluklu uzman) ve benim doktorum da yuzmek yuzmek yuzmekk derlerdi.
ve bir de, uzun aylar boyunca yapacaginiz bir bel egzersizi listesi (Bende o da mevcuttur)

tam cevap olmadi ama soylemeden edemedim bunu. yuzmek ve istirahat(uzanmak) , yolculuga ve oturmaya tercih edilmeli bence. selamlar

bolu karacasu da termal otel vardır. tavsiye edilir.
www.gezisitesi.com

simav'da eynal kaplıacaları var oteli de vardı benim son gördüğümde. izmir balçova termal var gidenlerin memnun olduğu ve hollandadan turistlerin o kaplıcaya geldiği söyleniyor. (milletin yalancısıyım)

istanbul'a yakın kuzuluk denen yerde (adapazarı civarı sanırım) termal bir şeylere giden tanıdıklar olmuştu. işin tıbbi boyutunu bilemem, tavsiyede bulunamam ama yakınlığı cazip. ihlas'ın devremülkleri var ve emlak sitelerinde kiralık apart tarzı bir şeyler falan bulunuyor. kuzuluk diye google'a sorarsanız epey bir şey çıkar sanırım.

balıkesir pamukçuda asya termal var 5 yıldızlı. bunun haricinde yine balıkesir edremitte adını hatırlamadığım bir yer daha var; annemler gitmişti orası da iyiymiş. ama asya termal i kesinlikle tavsiye ederim, fiyat olarak ise bir şey diyemiyeceğim.

bursa cekirgede yat oteli var ("hotel yat" idi galiba) tavsiye ederim ama galiba lükse kaçıyor...
kuzulluk'ta (sakarya akyazı) ihlasın termal oteli var... alternatif daha ucuz termal pansiyonlar da mevcut kuzulukta; hepsi de temiz, nezih diyebiliriz...

yalova, termal'e git.. doğu roma (bizans)'dan kalma tarihi eserler içinde mis gibi sağlık.. hem de istanbul'a 1-1,5 saat mesefesi var.. bir de aklına hayaline gelemeyecek kadar yeşillik içinde.. benim bile gidesim geldi..

bursa inegöl de oylat kaplıcaları.doğanın içinde sessiz sakin süper mekan.kaplıcası da süper.kesinlikle tavsiye edilir.internetten araştırabilirsin.ben güven otel de kalmıştım

Konu üzerinden oldukça uzun bir zaman geçmiş ama yinede bir yorumda bulunmak isterim.

Ben kuşadasın da termal otele gitmiştim. Hem otel hemde termal suları bulunuyor oldukça memnun kaldığımı söyleyebilirim. sevenforlife.com

dmcelenoglu_gmail
ben de rica edeyim var ise.

[email protected]

hani ben de istesem hazır yakalamışken.. teşekkürler..

[email protected]
buna ne demeli?

bana geLmedi =/
manowarion yahoo.com

sozluk yazari olanlar once bir arama yapsalar da asil duyuruya ula$salar nasil olur?
zamaninda yazdik

Fix Şile Ağva taraflarını önerirler hep bu durumlar için. Ben şahsen gitmedim ama orda güzel yerler var diyorlar. Kahvaltı yapmak için nispeten uzun bir mesafe olarak Sarıyer Garipçe köyünü de önerebilirim.

trakya tarafında edirne ya da gelibolu önerebilirim

Sapanca Gölü

(bkz: polonezkoy)
biraz daha uzak ama değer; (bkz: igneada)

abant gölü yolunda soldaki köy kahvaltıcıları mük-kemmeldir.

polonezkoy guzeldir ama mevsim pek musait degil bence.

Kıyıköy.

maşukiye:
www.dobisko.com

yalova, termal..

kesinlikle maşukiye alabalık tesisleri. maşukiyeye çıkan yol boyunca şaşıra şaşıra bir hal olursun zaten. açık bir havada yola çık derim. sapanca gölü ayağının altında şahane biyer.

istiklal kitabevi'ne ta$ındı. dükkana girince dümdüz devam et merdivenleri çık yine devam et bir merdiven daha çıkıp en dibe git tam kar$ında bulacaksın. Adamlar uyanıklık yapıp dükkanın en dibine koymu$lar ki (ada kitabevi'de aynısını yapmı$tı zamanında.) etkinlik bileti almaya gelenler tüm dükkanı görerek bir$eyler alsın diye. Ama bu tür zorlamalarla alı$veri$ canlanmaz maalesef.

Taksim-Kabataş fünikülerdeki biletix bir kaç haftadır açık.

www.9sekiz.com

teşekkürler, çok teşekkürler..

save for web ile kaydettiysen fark etmesi normal.
save as ile kaydet. cmyk ve .tif ile gordugun renklerin degi$memesi gerekir. cunku .jpg'teki gibi siki$tirma uygulamaz pek.

öncelikle baskı yapılacaksa jpg değil de tiff olarak kaydedersen daha iyi olur. tiff formatında dosya, renk kompresyonu gibi bir durum olmadığından herşey olduğu gibi çıkar. cmyk çalışmaları normal monitörlerde gerçek renkleriyle göremezsin. ama görülebilecek en yakın sonuç senin için cmyk tiff olarak kaydettiğin dosyayı freehand'e import edip dosyayı pdf olarak exportla. o pdf'in monitördeki renkleri, baskı renklerine çok yakın gözükecektir.

ayrıca cmyk renkleri webde görmen imkansız. bu yüzden web için aynı dosyayı rgb ye çevirmen gerekmekte.

baskida cikacak renge yakin goremezsiniz, cunku ekranin kendisi isikli, kagida ise isik vuruyor, mutlaka ki fark olacaktir. zamanla cikti aldikca, "bu boyle cikar" gibi tahminler yurutebilirsiniz, gozunuz alisir.

kimyon teşekkür ederim freehand'i aklıma getirdiğin için. işi oraya aktardıp pdf değil de oradan png bastım ve aynen çıktı.

son bir soru sorayım: fotoşopta kullandığım rengi baskıda alabilecek miyim? böyle bir sorunum olur mu? web2.0 tarzı grafikler kullanıyorum ve o renkler istediğim gibi çıkmazsa üzülürüm.

Teşekkürler assert h. çok makbule geçti. 2 dakikada sorunuma çare buldun ya. sağol..

yayayaaa şaşaşaaa asserth asserth çokyaşaaa!

teşekkürler assert h ama bu değil :/

olur mu öyle canım kardeşim? beşiktaş ya da kadıköyde bir yere gidip fiyat alın ve bastırın derim. zaten öyle bir şeyin a4 olarak basılma kartuş maliyeti de coşacaktır. bazı printerların poster baskı olayı mevcut onlar otomatik yapabilir. ama önermiyorum.

www.blockposters.com

Şirkette her türlü imkan var, o beşiktaştaki fotokopi makinelerinden de mevcut, yani maliyetimiz onlardan daha az olacak, nasıl böleceğimizi bilsek yeter.

Bir tane program buldum.
www.inndir.com

freehand ya da quark ile bunu yapabilirsin.
Şu an işim yok, haritan JPEG ya da fh11 ise emailini ver, senin için a4'lere böleyim, baskıya hazır şekilde.

not: kendin hazırlayacaksan printer'ın kağıdın tümüne basamayacağını göz ardı etme, en az 1'er santimetre kenarlardan pay bırak.

abi eğer yol haritasıysa ben de alabilir miyim ? çözünürlüğü çok çılgınmış :)
istersen a5 lere bile bölerim :)

dosya 12 mb,
akşam rapid'e yüklerim, linkini veririm, şirkette rapid engelli.
laugh çok teşekkür ederim, sanırım seni zahmete sokacağım, akşam hem linki veririm, beceremezsem yardım da isterim.

(git: 6783)
(bkz: rasterbator)

sorun değil, linki gönderdiğinde halleder sana geri yollarım. ama akşama bırakmasan iyi olurdu..:)

(12mb email ile de gidebilir, hani internetlerimiz hızlandı falan..:D)

çoğu hp printer da bu seçenek var arkadaşlar. belki diğer markalarda da vardır, bilemiyorum.. uğraşmaya bile gerek olmadan otomatik printer kendi hallediyor hepsini..

Herkese teşekkür,
rasterbator ile halletim, özellikle laugh ilgin için sağol gerek kalmadı.

rapid linki nerde hehe :) mail forward edilirse de olur kimlanbu (at) gmail nokta kom.

tuttugumuz sayi xy olsun. yani 10x+y.
10x+y-x-y=9x
dokuzun tum katlarinda ayni resim var.

imleci gezdirirken kendini ele veriyorsun :)

10 tabaninda dememis o zaman a2 sayisini tutarsaniz siciyo (muhendis yaklasimi :))

bende çalışmıyor sanırım..
imleçle imleçsiz denedim olmuyor da olmuyor

iki basamaklı birsayının basamaklarının yerini değiştirip biribirinden çıkarırsanız fark mutlaka dokuz veya dokuzun katı olacaktır. dokuzun bütün katlarında aynı resim var.

not: 3, 4, 5, vs. kaç basamaklı olursa olsun bütün sayıları ters çevirip farkını alırsanız çıkan sayı dokuzun katıdır.

"Tekrar denemek" istedikten sonra dikkat et, tüm harfler değişiyor. Bu işlemi her yaptığında elde edeceğin sonuç standart, ama onun sonuçların yanına koyduğu işaretler her seferinde değişik.

img217.imageshack.us adresinde görülebileceği üzere -yukarıda da belirtilmiş- 9'un bütün katları aynı sembol..

Sonuçlar düzene göre sıralı. Ör: 70 serisinin hepsinin sonucu 63 80 serisinin 72,90 serisinin 81,40 serisinin 36 olmalı. yani sonuç olarak 9 tane sonuçtan birini çıkarmak zorundasınız. Sistem de her birdaha deniyeceğim dediğinizde bu dokuz sonuca da aynı harfi yazıyor ve o harfi sonuç olarak gösteriyor.j,k,b,m vs.. yani sonuç hep aynı her denemede farklı harf;)
Bu da mühendislik olmasa bile sıradan insan mantığı:)

not: kardeşim buldu bu sonucu. teşekkür ederim herkese.

Herkes yazmış ama hiç birini okumamış gibi yapıp zekamı konuşturmak istiyorum: dokuz ve dokuzun katlarıııığğğ!

işte insan benim gibi matematik özürlü olunca böyle oluyor

sanmiyorum acikcasi oyle bir teknoloji olsun, en azindan google yapardi bu isi ilk olarak =)

benim tavsiyem aklindaki resmin taglarini google in resim arama motorunda dene. bunun icinde arama konusunda uzman birine danis =) cunku aramadan aramaya fark oldugunu cok iyi biliyorum...

Türk yapımı şöyle bir program var. Diyelim bir arkadaşlık sitesi admin'isiniz. Bu programı server'a kuruyorsunuz ve upload dilen her resim programın kontrolünden geçiyor. Eğer başka bir sitede kullanılıyorsa fake olabilir uyarısı veriyor. Yani mümkün olan bir şey bu. Ama programın adını hatırlamıyorum, elbet bilen birisi yazar...

mumkun degil, resmin adini ve kalitesini biraz degistirsen yeter tanimlanamamasi icin.

evet. böyle bir site vardı. hatta harddiskinizdeki resimlerin (isim ve boyut bilgileri farklı olsa da) benzerlerini arayıp buluyordu.
fakat adresi hatırlamıyorum.

bu adamların öyle bir projesi var, çok incelemedim, size bırakıyorum.

wang.ist.psu.edu

tineye.com

Çevremdeki sigaraya bırakmaya çalışanların tecrübelerinden bahsedersem, 1-2 hafta sonra stres sahibi insan olmuşlardı :) bünyeden bünyeye göre değişir tabi bu durum. İrade ile ilgili sanırsam. İraden kuvvetliyse psikolojik bir sorun olmaz gibime geliyor.

benim de bu konuda birkac önerim olursa..

1. biraktim deme hic bir zaman, onun yerine icmiyorum u ya da simdi icmiycem i tercih et.. böylece hem kendini kandirmamis oluyorsun hem de sigarayi birakmanin sadece birakma kelimesinden kaynaklanan stresini azaltiyorsun..
2. eger gercekten birakmak istiyorsan kelimenin kullanilan anlamiyla, günde 3-4 tane bile icme..
3. tamamen kurtulamasan da azaltman nedeniyle kendini iyi hissetmeye hakkin var, cünkü ne olursa olsun günde 3-4 tane bile icmek 2-3 paket icmekten cok cok daha iyidir..
4. ileri de bir stres dönemi gecireceksin gercekten.. hazirlikli ol..:)
5. nikotin bandi veya sakizi mutlaka yardim eder demiyorum, cünkü kisiden kisiye etkisi degisebiliyor.. ama gene de bir dene..
6. son olarak da, sigara gercekten bir kere birakilmiyor.. canin her sigara cektiginde tekrar tekrar birakman, karsi koyman gerekli yani bir kerelik bir sürec degil..

bu yazdiklarimin hepsi benim kendi görüslerim ve deneyimlerim sayesindeki düsüncelerim.. o yüzden bir garantisi yok.. ama yardimci olabiliyorlarsa sevinirim..

sinir stress yapmaması mümkün değil. vücut kendini yenilemeye ciğerler açılmaya nefes almaya başlıyor. ama günde 25-35 adet icen bi insan evladı 3-4'e indiremez. yani ya kesin ve net bırakırsın kasıp, ''içmem abi bu illeti'' dersin. yada azaltma sonra bırakma diye bir durum söz konusu değil kanımca.

iki kere 1'er ay süreyle bırakmış ve yeniden başlamış biri olarak ;

1-)hem de hayvan gibi yapıyor. kişiye göre değişir ama az ya da çok mutlaka bir etkisi oluyor. ayrıca kafayı toplayamama, yersiz sıkıntı gibi etkiler de var.
2-)hevesinizi kırmış gibi olmayayım ama şunu anladım ki bıçak gibi kesilmedikçe bırakılmıyor. yani bu öyle 3 azaltayım 5 çoğaltayımla olacak iş değil. bırakıyorsanız tamamen bırakmanız zaruri. bantmış sakızmış bence hepsi hikaye, sonuçta sizde bitiyor olay. ben bırakırken hiçbir şey kullanmadım ama o lanet "bir tane içsem bir şey olmaz" hissi yüzünden yeniden başladım. yani yakın zamanda o 3-4 sigarayı da bırakmazsanız sayısı çoğalacaktır. 3-4, 5,6 derken eski halinize döneceksiniz ki bana öyle oldu. sadece ben değil etrafımdakilerde de aynı durum mevcut ama yine kişiden kişiye değişebilir.
3-konuşmak için hiçbir zaman erken değil. aslında bunu sormanız hala sigaranın etkisinden kurtulamadığınız bir belirtisi. yani kafadan tamamen atmadan bırakmış olmuyorsunuz. ben iki seferde de bunu tam anlamıyla yapamadığımdan başarısız oldum. belki biraz daha dayansam şimdiye içmiyor olurdum.

eklemek istediğim, bu meret bakarsın 3 gün 5 gün istenmez de öyle bir an gelir ki kafayı yer insan. kriz anı da budur. en fazla bir iki saat sürer ama vücut kıvranır sigara ver bana diye. o kriz anında iraden güçlüyse bırakırsınız. krize yenik düşersen yakarsınız bir tane daha. o kriz anı geçtikten sonra her şey daha kolay. ilk birkaç hafta gelir bu krizler, sonra git gide etkisi düşer. kolay gelsin.

"nedense bir anda bırakıyorum dedim". neden bıraktığınızı tam olarak belirleyin. sağlık sorunları mı, bir şeye bağımlı olmaktan rahatsızlık duymak mı, anlamsız bir şey olduğunu düşünmek mi vs.. tabi ki neden bunların hepsi veya farklı kombinasyonları olabilir. ama şu kesin ki canınız sigara isteyecek ve bu istek başgösterdiğinde dayanmanızı sağlayacak bir motivasyona ihtiyacınız var. örneğin canınız sigara istediğinde kendi kendinize "kendine zarar vermek zevkli de olsa aptallıktır" falan gibi şeyler söyleyin. sigaraya neden başladığınızı da hatırlayın. bir nedeni olmadığını düşünseniz de vardır. her şeyin nedeni vardır. umarım yardımcı olabilmişimdir. şimdi ben bir sigara daha yakayım :)

ben sürekli spor yapmanızı, terlemenizi, bir kaç gün içinde sigarayı tamamen bırakmanızı, dengeli beslenme ve uyumanızı tavsiye ederim. etkilerini minimuma indirebilirsiniz.

kendi tecrübem:
1.5 yıldır içmiyorum, son 15 aydır ise hiç içmemiş kadar rahatım. yani aklımın ucundan dahi geçmiyor.

bu bir buçuk yıl önceki bırakma eyleminden önce belki 50 kere denedim, olmadı.

kendimce bulduğum formül:
kabullenme formülü. yani bir daha sigara içmeyeceğini kabullenme formülü.
yani mesela çok sevdiğin sevgili seni en yakın arkadaşınla aldattı ve gittiler diyelim. o eski sevgiliye ve eski dosta geri dönme ihtimalin nasıl yoksa, buna da olmadığını kabullenmen gerekiyor.

sigarayı bırakmaya karar veren herkesin eninde sonunda bu kabullenme aşamasına geleceğini düşünüyorum. bu yüzden kabullenme kzor geliyorsa "arada içerim ya nolucak ki" düşünceleri düşüncene mani oluyorsa, az içerek devam et bence çok kasma kendini.

zira biliyorum ki azaltmanın bırakmak ile uzaktan yakından alakası yok, kendini iyi hissetme hakkın var ama yaptığın şey bırakmak değil. çünkü hala aklında, ve sen bağlarını kesene kadar aklından hiç çıkmayacak.

misal sevgilinle kavga ettiniz, böyle soğuk bir dönem geçiriyorsunuz, 1 ay sürdü 2 ay sürdü, görüşmüyorsunuz falan, arada bri iki iletişim. ama aklından çıkmıyor. halbuki en yakın arkadaşınla aldatıp gitseydi, aklından 2-3 ay sonra çıkacaktı. çünkü kabullenmek zorunda kalacaktın.

ama bağını kesmezsen kabullenme aşamasına da gelemezsin. bu yüzden azaltmak çözüm değil. sadece daha iyi.

sinir stres yapacağına kanalize olmazsan çok fazla olmaz bence ama kişiden kişiye değişir. ve fakat geçer yani her halükarda, kabullendikten sonra zaten hayatında hiç sigara içmemiş gibi oluyorsun bri süre sonra, böylece sonsuza kadar o acıyı çekmek zorunda kalmıyorsun.

ama kabullenmeden bırakırsan vay haline, sonsuz işkence, daha önce denedim ordan biliyorum. "ulan bir tane içsem mi?" sorusu beynimde yankılana yankılana 6 ay geçirdim, kabus gibiydi(bu başarısız eski denemelerden biriydi).

halbuki kabullen işte, ne soruyosun kendine?

sigara krizi "bir tane içsem mi?" sorusuna cevap vermeye kasan irade krizidir. soruyu sormazsan girmezsin.


falan filan. bol şans dilerim. : )

ben de yaklaşık 4 aydır içmiyorum. sigarayı bırakınca sormuş olduğun stress hali 3 gün sürdü. en zor olan bir daha sigara içememek düşüncesi. ben bıraktığımdan beri hiç sigara içmedim. her hangi bir zamanda içeceğim 1 adet sigara beni tekrar sigara içmeye başlatacak. bundan adım gibi eminim. şu günlerde sigara krizleri puro ile aşıyorum. evet sigarayı ağzıma koymadım ama puro içiyorum. öyle çok değil ayda 5 tane falan.
sigarayı bırakmanın en önemli aşaması inanmak. sigarayı kestiğin zaman nikotin bağımlısı vücut ne tepki vereceğini şaşırıyor. mesela ilk hafta bacaklarım kıpkırmızı oldu. sonra geçti. eğer bırakırsan geriye dönüp bakma sigara diye. çok bunalırsan puro iç.
saygılar...

şimdi ağırlık buradan olmak üzere çevremdeki tepkiler ve yaklaşımlar doğrultusunda bu sabah itibariyle tamamen kesmiş bulunuyorum.. dün gece gelen bazı cevaplardan dolayı o kendime koyduğum 3-4 tane günlük sigaraya da gerçekten ihtiyacım olmadığını farkettim.. burada en azından yol göstermek babında cevap verdiğiniz için teşekkür ediyorum.. nihayetinde teorisi kolay da pratiğini yapanlardan da dinlemek daha sağlıklı..
tekrar teşekkürler..

Benzer bir yöntemle bir sene kadar önce 1 paketten günde 4-5'e düştüm. Son iki haftadır ise günde 1 tane içiyorum, daha kırmadım bu kuralı. Direk kesme çabalarım sinir stres sahibi etti beni, o yüzden şimdilik günde bir ile idare ediyorum, inşallah "eeh bugün de içmeyevereyim" diyeceğim günler de gelecek. Söylenildiği gibi "bıraktım" kelimesi ile bir daha hiç içememe düşüncesi çok fena hırpalıyor adamı.

Özetle, direk kesme durumunda stres sahibi olabilirsiniz, ama inadınıza devam edin.

gelecek önerileri bilmem ama ben yerinizde olsam, 'windows live mail desktop' kurup diğer pop3 hesaplarımı onunla kullanırdım. çünkü bildiğim kadarıyla hotmail pop3 desteği vermiyor.

abi microsoftun kaynak kanirtan urunlerinden gina geldi be.. thunderbird a$ik etti kendine hiziyla falan..

illa bi yolu vardir hotmail'i pop3'e $eyettirmenin herhal?

thunderbird bilmem ama bu client web tabanli (http) mail destegi veriyorsa diger ayarlar icin;
support.microsoft.com

ayrica $u var, hotmail pop3 desteklemiyor, hotmail; mail clientlar uzerinden mail alinip verilmesini destekliyor yani eri$im web tabanli olarak yapiliyor. adresi de incelediginizde goreceksiniz client services.msn.com adresinden login olup baglantinizi sagliyor. yani mailinizi kurarken baglanti turunu http olarak sececeksiniz.

içimden bir ses bağlayamayız diyor.
hotmail bildiğim kadarıyla ücretsiz pop3 servisi vermiyor.(du)

evet anladigim kadariyla mumkun degil gibi..

hotmail beleş olarak native pop3 desteği vermez. ayrıca ne bileyim gmaili tanımış biri pop3 ü ne yapar? ben misal gmail e diğer pop3 leri topluyor ve oradan kontrol ediyorum. evet acayip mobil bir insanım hop bi bakmışın 3 bin km ötedeyim.

öyle bir ev sahibi 100.yil sinirlari icerisinde bulunmuyor.

ben de öyle düşünmüştüm aslında ama belki gizleniyordur falan dedim.

www.imdb.com

bruce willis ve billi bob thornton in oynadigi bandits olabilir mi? sonunda meksika'da taco cu mu ne aciyorlarlardi. ancak bruce willis once hapishaneden kaciyordu.based on a true story diyosan bandits olma ihtimali yuksek

bence de bandits..

ben de bandits diycem de paraguayi $eyedemedim?

değil arkadaşalr iki filmde değil...
based on true story ama bruce willis oynamıyordu sanki,,
başrollardeki kadın da cate blanchet gibi sarışın değil,

bildiğin esmerdi hatta intahar eğilimliydi sanırım

cnbc-e yaktın beni

sallıyorum heist, thursday.

mexican vardı. brad pitt falan. o mu acaba?

o 1 milyoncularda satılan zımbırtı yı su sekıldetarıf edeyım..
murekkebı bıtmıs tukenmez kalem kagıda nasıl yazıyosa oda oyle yazıyo yanı zarar verıyo kagıda.hıc guzel bısı deıl..

bılmıyorum nerde oldugunu yada adını ama hanı su cia konulu filmlerde olan turden bişiler varmıdır aceba..hıc bısekılde kagıtta yazı oldugu bellı olmuyo mor ışıga tutunca şak diye okunuyo..

kesın vardır..

Dolmakaleme limon suyu ( hazır satılanlardan değil de, sıkma limon suyu) doldurursun ve yazarsın. Ya da divit yardımıyla da yazabilirsin. O kurur zaten kendiliğinden, sonra da okumak için kağıdı hafifçe alevde tutman gerekir. Bunun için de en ideali mum ışığının alevinde gezdirmektir kağıdı... Sabit alevde yakınca, kağıdı iyice tutuşturma riski de pek olmuyor. Mum alevivine yaklaştır kağıdı ve üstünde gezdir. Sonrası malum.

sirkeyle de yapılabilir. yazılan yer ısıtılınca yazı görünür.

Biraz araştırma yaptım 10-15 ytl civarı mor ışıkta (ultraviole) okunabilen kalemler mevcut. ancak bunu için karşıda da böyle bir ışık kaynağı lazım.. ancak limon fikri güzel.. gerçekten işe yarıyorsa harika hatta.. sirke de denenebilir bir yöntem.. ne varsa doğal yollarda işte.. hey de heyy!!

limon yöntemi işe yarar hatta zamanında darkwinduck bir olayı bu limon yazısıyla çözüyordu..
limon veya sirke suyuna, dolmakalem ucu veya kürdanla batırıp yazarsın,
ardından mum veya bir lambaya yaklaşştırdın mı okunur..

tarafımdan denenmiştir

pek bilinmyen bir yontem de sogan suyu ile yazip gene isitarak okumaktir (bkz: boyle gelmis boyle gitmez)

almak isterseniz karaköy alt geçidinde mor ışık kalem setini görmüştüm bu iş için olan çok da pahalı olmasa gerek

Bunun için özel bir mürekkep mevcut. www.gouletpens.com'dan Noodler's Whiteness of the Whale ve Blue Ghost mürekkeplerine bakabilirsiniz.

Sevgiler

www.banasikcayaz.com

Standardı yukarıdan aşağıyadır, aşağıdan yukarı yazanın yaptığı denyoluktur, iş bilmezliktir.

normalde yukarıdan aşağıya doğru yazılması gerekir. yatay bir şekilde üstüste dizdiğimizde de soldan sağa okunsun diye. ama bu tür denyoluklar sadece onlara mahsus değil. zira dvdlerde de aynı sorun oluyor.

yukarıdan aşağı oluyorlar genellikle ama bazen sola bazen de sağa doğru oluyor. birazcık simetri takıntınız varsa iyice sıkıntı oluyor: aynı yayınevindeki bazı kitaplar sağa bazıları sola oluyor. hatta ve hatta aynı yayınevi aynı yazara ait kitaplara bile değişik şekilde muamelede bulunuyor. yani genel standart olmadığı gibi yayınevlerinin kendi içinde bile istikrar olmuyor.

(havamı da atayım) şu ana kadar 70'in üzerinde kapak tasarımı yapmış biri olarak söyleyebilirim ki; maalesef böyle bir şey yok.. tamamen grafikerin, belki yayınevinin isteği doğrultusunda yapılır.. istekle de değil aslında keyfiyete göre.. ancak gerçekten yapılması gereken ise yukarıdan aşağıya yazmaktır.. ama genel olarak hemen herkes uymaktadır buna..

gazetelerin tatil reklamlarında oluyor genelde akdeniz turu yapıyorlar. rodos, girit, pire(sanırım) iskenderiye, italyada bir yerler, ispanya filan yapıp geri geliyorlar aynı rotadan.

tabii her firma başka bir tur yapar.

bu işte türkiye'nin en eski ve tecrubali firması tura turizm'dir. bu acenta vasıtasıyla criuse alanında bir dünya devi olan firmaların turlarını satın alabilirsiniz.

halihazırda böyle bir şirkette çalışan biri olarak şunu söyleyebilirim.. istanbul'a uğrayan gemilerin tur rotaları genelde akdeniz oluyor.. ancak tabii cruise ile dünya'nın her tarafını gezme şansın var.. fiyat konusu çok değişken.. gemisine, destinasyonuna, gününe, kabinine vs.. göre değişiyor..

piyano var. www.lefthandedpiano.co.uk

Keyboard denen alet elektronik bir alet oldugu icin, bugun dunyada elektronik aletleri kurcalayip kendi hayallerine uygun sekilde calistiran bir suru insan oldugu icin, keyboardun sagini sol yapmak mantiken basit gozuktugu icin, kesin vardir.

hımırfff! bunu düşünememiş olmaktan ziyadesiyle mahcubum şu an.. evet repleri wpi'a gönderiyoruz.. teşekkürler..

albumu var : rapidreactor.net

hizmette sınır yoktur şiarınız gözlerimi yaşarttı.. çok teşekkürler..

tabii ki varbatim..

yani verbatimden başka bir marka almanız saçma olur. en iyisi verbatimdir.

birde oradan alma geçen gün bende karşılaştırdım.
www.maxipaket.com fiyatları dms'in kendi sitesinden bile ucuz.

Sizin "iyi dvd" kriterleriniz nedir bilmiyorum ama vaktiyle hatrı sayılır sayıda dvd yaktığım için benim için yazarken bozulup bozulmaması önemli. Verbatim 100'lük cake-box almıştım vaktiyle, bir tanesi bile yanmadı.

verbatim - "ömürboyu garanti"si ne işe yarar? misal benim dvd writer dvd seçiyor. yazmıyor öyle her medyaya. bunu kapsamaz değil mi? biliyorum da cevabı hani bir babalık yaparmı verba. diye...

verbatim. çok dayanıklıdır... esasen verbatimin ürettiği her medya dayanıklıdır. ondan sonrada maxell gelir.

kingston'ın ömür boyu garanti diyip, o garantinin okuma ömrü boyunca olması gibi
yazım ömrü veyahut okuma ömrü boyunca garantilidir
ki bu da saçma olur,
cd nin okuma ömrü boyunca başka şeyler olur çizilir gene okumaz
o zaman bu garanti saçma

açıkcası arşiv yapmak ya da kullanmak için istemiyorum ki arşivlerimi harddisklerde saklarım, malum arşiv çok oluncada çevreden bi takım istekler oluyor, şunu çekermisin diye, bu amaçlı düşünmüştüm yani. DMS uygun gelmişti ama ucuz diye yakarken çok hata verir diye düşündüm sizlere sorayım dedim.

Arşiv için değilse DMS al gitsin. Arşiv içinse verbatim al.

hepsiburada da verbatim 50 li dvd-r (pil hediyeli) 27.5 ytl imiş bu arada kaçırmadım aldım.

kaynak belirtmek tabi dogru ve guzel ama ba$ka bir sozluge yazmak icin ek$i sozluk'ten c/p yapmak ne kadar dogru bilemeyecem.
hani bir makale olur vs. o zaman ayri da, sozlukten sozluge garip biraz.

etik olur mu olmaz mi bilemem ama etik olmadigi dusunuluyorsa link verilerbilir? ki eksi sozlukte de kaynak belirtildigi surece kopipeyst yapilabiliyor...en azindan ben yapiyorum.

ha bu arada baştan söyleyeyim de..yüz küsür entry var kafamda hazır, he deyin hepsini kopiliyicem durumu sanılmasın :)
gezinirken rastlayınca aklıma takıldı hepsi bu kadar..

ekşi sözlük'te de şarkı sözü/çevirisi eklenirken genelde google'ın sonuçlarından yararlanılıyor. ha kaynak sahibinin ismini zikretmeye değer bir iş yaptığını düşünüyorsanız (ki verdiğiniz örnekte bir çeviri sözkonusu, bence gerekli.) belirtiverirsiniz.

linklemek de güzel ama sözlükte bugün var yarın yok, yazar uçuyor kaçıyor bir şekilde siliniyor entriler.

web camiasında fitiraf kom, kişisel bloglar, az buz takip edeni olan siteler, diğer sözlüklerde da yapılıyormuş hatta, copy lenen ve altına başka imza atılan entrylerle karşılaşmak hiç de zor değilken ve bunu rahatlıkla yapabilecekken, su hassasiyeti göstermeniz ve emeğe saygı çerçevesinde bu etik kaygısını taşımanız, gerçekten -6.45 editörleri gibi- uygar dünya adına beni sevindirmiştir. çok ciddiyim.

ekşi sözlük , milliyet.com, vs gibi halka direkt açık yerlerden alıntı yaparken bence kopyaladığınız metnin bulunduğu sayfanının linkini koymanız yeterli olacaktır.

sadece ekşisözlükten alıntıdır demek yeterli bence.. bir de yüzsüzce bunları kopyalayıp -sadece sözlük için değil elbet- "beyler repleri görelim, emeğe saygı" gibi abuk cümeler kuruyor gençler.. asjdhajshsskadhkajdh..

çok öncelerden bi entry i(şarkı çevirisi) entry nin sahibine mesaj atıp '' ya bu çevirinin bi bölümünü başka bi sitede kullanabilir miyim '' diye sormuştum, nazikçe ve çok uzun bi yanıt aldım, kısaca kullanılmasını istemiyordu,ben de kullanmadım doğal olarak. bence entry sahibine de danışmalısın derim.

en mantıklısı da o zaten ama entry sahibine ulaşamıyorum maalesef.

Bence hem linkini verip, hem yazarını belirtip, hem de metni kopyalamak gayet etik. Yazar uçabilir haddızatında.
Örneğin şöye olabilir:
--
Ekşi Sözlük'deki hede yazar'ın http:// adresindeki tercümesi:
-
şarkı sözü
-
--

faninin kanatciklarindan biri catlak kirik olabilir, fanin donus simetrigi bozulmus yalpa yapiyor olabilir. fani degistirmek en iyi cozum.

macun da onemlidir, onu da iyice tatbik edin. kapanması ise tamamen islemciyi korumak amaclı, yanmasın diye. bi sekilde ısı iletimi olmuyor senın makınede. fanı degistirmek buyuk ihtimalle cozer. oncesinde sadece macunu surup eski fanı deneyeiblirsin, yeterli olursa devam et kullanmaya. bi de temızlıgı basınclı hava ile yap aksi takdirde pek basarılı bi temızlık olmaz o.

valla fanı değiştirin hatta bir de gidip termal macun alın güzelce sürüp fanı öyle yerleştirin. düzelmesi gerek. fanla ilgili bir problemse yapacağınız diğer işlemler sadece kısa süreli çözüm olur ve işlemci için zararlı olabilir.

riske girmeyin fani degistirin, is isten gectikten sonra yuzu astarindan pahaliya gelir

oncelikle termal macunu yenileyin ve yenilemden onceki haliyle islemci sicakligini kontrol edin.
termal macunu yenilerken eskisini iyice temizlemeyi unutmayin. Ayrica yeni macunu sakin fazla fazla sikayim demeyin daha kotu olur sonuc; onun yerine islemci cekirdegi uzerine bir mercimek tanesi kadar dokup kredi karti kenariyla iyice yayin(cekirdegin uzerine).

Intel P4 HT işlemciler çok fazla ısınan işlemcilerdir.. bu yüzden risk almadan bir fan edinin..

tek inci birakmaya cali$iyorsun rakibine.
denedim ben de yapamadim. diziye donuyorum.

evet işte.. incileri patlatarak, son kalanı karşımızdaki cinimsi, korsanımsı amcamıza bırakmaya çalışıyoruz..

niye gösterdin yahu.. delircem :)

ilk ba$ta erifin surata tiklayarak ona ba$latmak mumkun.
ancak bir $ey degi$medi benim icin $u an.

compu yaptı arkadaslar. sora denedim bi kac kez oluyor.

çözüm : siz başlayın. en alt rowda 2 tane bırakın, o diğer rowda 1 tane bırakıyor, dokunulmamış rowu tamamen yok edin, o bir rowda 2 tane bırakacak. tekli kalmış rowu yiyin. 2 tane 2 kalmış oluyor. burdan sonra o 1 tane yiyor, sizde 1 tane yiyosunuz ve yeniyosunuz.

ahahah ben yendim bu adamı be, çok kolay hem de.
ahan son hamle için bekliyor kendisi

img523.imageshack.us
bu da bitince ekrana çıkan görüntü, adam birşey yapmıyor arkasını dönüp gidiyor, gözleri yuvasından fırlıyor filan
img362.imageshack.us

şimdi yaptım diyen arkadaşlar;

ben de yaptım. iki pencerede oyunu açıp adamı kendine yendirdim. ama kendimi kandıracak değilim.

Matematiksel açıklamasını olmayan hiçbir çözüme rağbet etmiyorum ben. zamanında 21 diamonds diye bir oyun vardı. bunun basiti. çözene kadar şöyle temiz bi bir saatimi almıştı. bunun da sonu aynı olacak ya, az daha süresi var.

bu kolay yaw. asil sunu yapin: bir kareli kagida 10'a 10luk kare cizin. Kurallar:
1. Karenin icinde kalacak sekilde amac 100luk karedeki tum kucuk kareleri numaralandirmak.
2. Herhangi bir yerden baslayin
3. Ancak 8 yone gidebilirsiniz. Kuzey Guney Dogu Bati gibi ana yonlerde 2 kare atlamak zorundasiniz. KuzeyBati GuneyBati KuzeyDogu GuneyDogu ara yonlerinde 1 kare atlamak zorundasiniz.
4. Gitmek istediginiz yonde kare doluysa uzerine yazamazsiniz.
5. Gitmek istediginiz yon eger buyuk karenin disinda kaliyorsa gidemezsiniz.

Kolay gelsin.

Resimde ornek bir yarim oyun var (eger yazarken hata yapmadiysam -- ki yapmisim 22den 23e gecerken.)
img516.imageshack.us

ben bıraktım çözmeyi.. çükü düşsün o pis herifin.. halen bira ısmarlama şeysi devam ediyor lakin.. nihilant senin çözümünü denedim bir türlü olmadı, eleman hamle atlıyor anlamsızca.. ancak olursa biralar senin tabii..

compumaster'a selam ederim.

img329.imageshack.us

edit: itiraf edeyim, üniversite yıllarımda dersten sıkıldığımda yapa yapa çözdüğüm bir şeydi. yeni çözmüş değilim. sadece hatırlamam gerekti. 2-3 kere çözünce ezberliyor insan.

kibritsuyu'nu compumaster'ın sorusun çözümünden dolayı selamlarım:) ancak benim bildiğim oyunda sol üst köşeden başlanıyordu, o şekilde ben 98 falan yapmıştım hatta. gerçi compumaster istediğiniz yerden başlayabilirsiniz demiş, o yüzden bana sadece tekrar tebrik etmek düşer.

sol ust koseden baslanmasi diye bir sart yok. bende herhangi bir yoldan baslanan ve nerdeyse kesin sonuc veren bir method var. bu arada kibrit suyuna massallah demek istiyorum.

asıl başlık konusu oyuna dönecek olursak:

oyun 18 inci ile başlıyor. siz tek sayıda inci alırsanız, rakip de tek sayıda inci alıyor. siz çift sayıda inci alırsanız, rakip de çift sayıda inci alıyor. yani (tek+tek=çift) ve (çift+çift=çift) şeklinde düşünürsek, bir noktaya kadar oyunda hiç tek sayıda inci kalmıyor. inci sayısı hep çift. çözemedim ama yardımcı olabilir diye yazıyorum.

barda staj yaparken bunu leblebilerle yapıyordum, müşteriler kafayı yiyordu hehehe yalnız benim diziliş 3-5-7 idi

sen başlatıp 3-2-1 veya 5-4-1 yaparsan son leblebi müşteriye kalıyordu. ama bu küpeli deve hile yapıyor, çift alması gerekirken tek alıyor ipne ( afedersiniz ) yenme şansın çok düşük

cabal olabilir mi ?

cabal değilmiş ama cabal diye aynı türde bir oyun varmış ordan yola çıkıp arayarak buldum oyunun adını :).oyunun adı Blood Bros imiş yardımınız için çok çok teşekkürler :D

blood bros. güzel oyundur.. acayip çok zaman geçirmişizdir başında.. kaldı ki hala oynarım şöyle ayda 1 kere en az, emulatörler sağolsun..

yanlış bulmuşsun! sunset riders bu :)

ahaha yok yok blood bros idi ama sunset riders ı da indirdim onu da hatırladım şimdi ehehe :)

bu rom
www.romnation.net

bu emülatörü mame

www.rom-world.com

bu da neo geo bios dosyası

thedump.classicgaming.gamespy.com

mame i kur, oyunu ve ks-ngo02.zip dosyasını roms klasörü altına kopyala
mame i çalıştır
eğer available altında street hoop görünmüyorsa soldaki menüden all games i seç ve street hoopu bul çift tıkla geçmiş olsun.

sözlükten mesaj at bana adresini ver, kargoyla göndereyim + 75/80 oyun ile birlikte.. street hoop ta dahil elbet :) eskiden jetoncu.com vardı kapandı, istersen ayrıca rom-world.com var oraya da bakabilirsin..

aduuuukett!!!

bu vesile ile, hayvan gibi islerin arasinda beni de bu eski gonulcelen'e baslattiniz ya, ne diyeyim ben size.

nostalji icin sagolun varolun

Son kampanyada 3GB olan kotalar 4GB'ye yükseltildi. Kotasıza geçmek istiyorsanız bağlı olduğunuz Telekom şubesine gidip bir form dolduruyorsunuz, sıra yoksa beş dakikalık iş...

geçmeyi düşündüğün hesap türü telekomun avantajına ve senin cebinden daha fazla para çıkmasına sebep olacaksa gitmene gerek kalmadan telefonla halledebilirsin. ama senin faydana telekomun zararına ise gidip dilekçe vermen gerekir. (ciddiyim. sistemi böyle kurmuşlar. zekice.)

telekom yaklaşık 2 ay önce fiyatları % 30-40 arasında düşürdü.. ben de 9 gb kotalı var 37 ytl ödeyeceğim diye bekliyorum, öyle demişlerdi.. zira kampanya vardı ilk 2 ay para vermiyorduk, bu ay gelecek bakalım ne olacak! dediğim gibi bu fiyata bu performans hes doğrusu... gerçi senin sorularına cevap vermedim ama...

1. telefonla tarife değiştiremiyorsun(ya da bana kıllık yaptılar) illa dilekçe gerekiyor.lakin herhangi bir telekom bayisine, sözleşme sahibinin gitmesi gerekiyor.

2. 4 gb 29 ytl
9 gb 49 ytl
sınırsız 99 ytl şu an için

cok tesekkur ederım.tel actım ama dedıgınız gıbı turk telekom bayıne gıtmemız gerektıgını ve form doldurmamız gerektıgını soyledıler.ek ucret falanda almıyolarmıs..

ordakı kıllarla konusmak ıstemedıgım ıcın burda sormustum sıze :) sagolun

daha 512 kbps lik tarifeler henuz 1 mbps olmu$ken ben mail gondererek 256 kbps ye gecmi$tim 512 kbps den. yalniz dikkat et, hemen sinirsiza gectim diye sevinme. bana 85 lira girdi o ay. icinde bulundugun ayin sonunun gelmesini bekle. yoksa kistas adi altinda soyuyorlar adami...

origami öğrenebilirsin. ya da maket yapabilirsin.
müzelere gidebilirsin.
erkek olduğunu tahmin ediyorum ama yine de incik/boncuk yapabilirsin.

evet ilk anda aklıma gelmemişti.
origami beceremedim, maket yaptım lakin sıkıcı geldi.
müzeler de keza sıkıcı. incik boncuk deneyeyim.
resim yapmakla da uğraştım bu arada o tavsiyeyi de atalım :)

sizin anne/baba olma zamanınız gelmiş de geçiyor efendim, çocuk yapın bence, ne gam kalır ne kasvet.

ogrenci misin tam anlayamadım ama şunları önereyim pek de aklıma gelmiyor dogrusu:

-roportaj yap. herhangi bir konuda. herhangi bir insanla. belki bir dergiye filan satarsın yeri gelir. sıkıcı görünebilir ama aslında yeni konular yeni meşgaleler demek.

-gez. kütahyaya git çini öğren çanakkaleye git grup filan gezdir.

-kendi kendine likör yap balkonda. valla bak. bir arkadaşım yapıyordu böyle şeyler. sonra çikolata filan yap. elma şekeri filan bunları ilerletirsen eğlencesine ilerde satarsın da ama çok zamanın olması lazım:)şimdilik aklıma bunlar geldi.

çocuk yapma fikri her ne kadar çekici geliyorsa da en azından 20'yi geçsem fena olmaz :)
likör olayına bakayım aslında hoş geldi kulağıma

Gerçek bir sevgili bul, basit biri olmasın seni zorlasın, elde etmek ve mutlu olmak için çabala,
tabi ha deyince olmuyor, dizi izle o da iyi can sıkıntını geçirir.

hacker'lık (ya da lamer'lık) yap. orayı burayı keyif için kır dicem sen de "o bilgisayarla ilgili" diyeceksin o sebeple demiyorum.

peki ; "banka soy" desem ? yok o da kanunlara aykırı.

araç modifikasyonu ile ilgilensen ?

abi bi insanin bu yazdiklarini yapmadan da cani sikilmiyorsa o insanin elini operim ben. valla operim.

ben söyleyecektim, benzer bir şey söylenmiş. üzüm zamanında (ağustos-eylül-ekim-kasım) taze üzümle, değilse marketlerde satılan üzüm suyuyla şarap yapabilirsin. fermantasyon sürecini izlemek, uygun koşulları yaratmaya çalışmak gerçekten eğlenceli. sonracıma sebze tohumu alıp evde saksıda domates biber yetiştirebilirsin. hem can sıkıntısını gideriyor, hem de insanın kendi ürettiğini yemesi/içmesi ayrı bir zevk. yeteneğin varsa yağlı boya resim yapabilirsin. öncelikle amatör bir makine alıp fotoğraf çekebilirsin. işi ilerlettikçe profesyonelliye yönelip para bile kazanabilirsin.spor olarak değerlendirmezsen binicilik kursuna gidip at binmeyi öğrenebilirsin.

cam atolyesi vardı istanbulun bi yerinde oraya git, cam isciligi ogren. sıcak ama guzel keyifli bisey.

Yakın yerler programı gibi bir konsept oturtup, şirin sahil kasabası ve eski hoş kasabalar türünde yerlerde haftada, ayda bir keyfekeder zaman geçirmek ideal olabilir, en azından sıkıntı azaltır....Ağva'dır, Şile'dir, Kıyıköy'dür(Kırklareli'de), Safranbolu'da, Beypazarı vb.

part time iş. mcdonalds da bile çalışsan hayatına bir katkı yapacaktır.

dil biliyorsan çeviri işi olabilir mesela. zamanım olsa da yapsam.

tiyatroya git. can sıkıntısına bunalıma falan çok iyi geliyor. hatta öyle sardı ki gidemediğim zamanlar sıkılıyorum. devlet tiyatroları ve özel tiyatrolar hakkında yavaş yavaş bilgi sahibi olursun, hatta oyunları izledikten sonra düşüncelerini ufak tefek çiziktirip bi yerde de yayınlatabilirsin. çok zevkli bir uğraş,bağımlılık yapıyor bir de utanmadan. (bkz: ben yaptım oradan biliyorum.)

valla istanbuldaysan istanbulda hiç bilmediğin yerleri gez. hatta yanına samatyayı al o iyi bilir her tarafı.

aç bi ufak rakını, dalgana bak.. ne gam kalır ne sıkıntı.. oohh dünya senin.. (sarhoşun tavsiyesi bu kadar)

uçurtma yap, yapamıyorsan satın al iyisinden. sonra ak ortamlara.. pardon kırlara bayırlara.
istanbul anadolu yakasında caddebosta dolayları sanırsam müsattir.

her nekadar yaş 24 olsada koca eşşek olsamda haftasonlarıu fırsat buldukça uçurtmamı alıp gökyüzüne salıyorum.

frp ye sar. kendin gibi 2-3 kişi daha bul ya da mevcut frp grubu olanlara yaman. git thief olmanin inceliklerini ogren... gece ruyanda paladinlerle 3lu cevir v.s. ama 20 yasin altindaysan ve universiteye gitmiyorsan universite de sahanedir... farkli hobilere yonelik atolye calismalari oluyor onları takip edebilirsin. tanimadigin insanlarin cenaze, dugun gibi torenlerine katilabilirsin. cenazeler ilk baslarda sikici geliyor fakat bir sure sonra torendeki kisilerin hikayelerini kurgulamaya basliyorsun. roller ve davranislar uzerine kendini gelistirebilirsin.

Model otomobil gazlayabilirsin, motosiklet olabilir, birde fotoğraf çekmek. Bunlar bana güzel geliyor belki sendede aynı tepkiyi verebilir.

spor olmasın demişsin gerçi ama ben bunu spor yapmak olarak algıladım. maç seyredebilirsin. özellikle de salonlarda. basket maçları bunun için idealdir. genelde salonlar hiçbir zaman tam dolmaz, gitmek gelmek girmek filan kolaydır. öncelikle kendine bir takım seçmeni tavsiye ederim. şehir/semt olarak nerdesin bilmem ama şahsen darüşaafaka dan çok memnunum. hentbol, voleybol da olabilir mesela, istanbulda bunların oynandığı bisürü salon var. ben şahsen fırsat buldukça daçka'nın maçlarına giderim. hatta bazen bir 2.lig takımı bulup onun peşinden sarsam mı diye düşündüğüm olmuştur.

fotoğrafçılığa başla. kursuna git, film banyosu olayına gir...

(bkz: montla sıç) (kimse yazmamış, dayanamadım)

yün bileşenli pantolon ve plastik tabanlı ayakkabı ikilisi neden oluyor buna. kalkıp otururken pantolon koltuğa sürünüp elektrik üretiyor. ben bu yöntemlen yüklendiğim statik elektriklen kontrol kalemini bile kısa süreli yakabiliyorum :)
bir keresinde açık kasadan sabitdiske ellediğimde(ne zorum varsa) bozmuştum onu. Önlem olarak lastik tabanlı ayakkabının içine konulan bir şerit olduğunu duymuştum ama emin değilim.

Bilgisayarin neresine dokunduguna bagli olarak zarar verebilir. Kasa kaldirir herhalde, ama icine (anakart falan) dokunmazdim kesinlikle. Klavye de idare edermis gibime geliyor. Sen yine de isi saglama almak icin once yakindaki baska bir seye dokunarak uzerindeki yukun cogundan kurtulmayi deneyebilirsin. Iste masanin varsa metal ayaklari, sandalye, falan filan...

büyük ihtimalle denildiği gibi senlik değil, kasadan kaynaklanıyordur, toprağı güzel değilse statik topluyor olabilir. ya da fan filan gibi basit bir bileşenin kaçağı vardır.

(bkz: Mohinder Suresh)'e ulaşmalısın.. :))

bu ne yahu! teve de çıkardı bi' ara eline ampul alınca yakan insanlar vardı, o geldi aklıma..

hayır kasa çarpmıyor. kasadan önce dokunduğum herhangi bir metal de çarpıyor. örneğin kapı çalıyor, kapıyı açmak için yerimden kalkıp kapıya gidiyorum, kapının koluna dokunduğum anda çaaat. ışıkları kapatıp odanın içinde yürüdüm yürüdüm, sonra da kapıya dokundum. öyle bir kıvılcım çıktı ki karanlıkta görsen zannedersin araba bujisi.

benzin istasyonlarından uzak dur madem. bi de duzenli olarak duvarlara dokun, cıplak ayakla gez ev içinde, ellerini yıka arada sırada. ilk ikisi etkili olur desarj için, ucuncusunu bilmiyorum ne derecede etkili olur.

guncellenen kısımları nelerdir ?

az biraz uğraşla halledebilirsin kolayca.. yani site statik bir html sitesi.. hatta biraz word biliyor olmak bile bu tarz html sitelerini düzenlemek için yeterli bir bilgi sağlar, zaten frontpage ile de uğraşmışsın biraz.. yazı değiştir , resim ekle-çıkar işlemleri.. eğer hiç bilgin yoksa standart html dersleri vardır internette.. google da yaz bulursun.. hatta karmaşık gelmez ise dreamweaver ile çok kısa zamanda bu siteyi düzeltip, güncelleme yapabilirsin..

kolay gelsin..

genelde referans bölümü güncellenir sanırım, bir de ek bilgiler eklenir.
bir el atalım bakalım, ne de olsa ekşi duyuru yardıma yetişir :)

Yaparsın. Yani bunu yapanlar bu işe para aldılarsa (üzgünüm söylemem gerekiyordu), sen 40 kat iyisini yaparsın. Dreamweaver kur bir tane, sayfaların bi yedeğini al, sonra kes biç, kopyala yapıştır. Bozsan bile yedektekilerden devam edersin nasıl olsa.

adamların kendi sitesi de iğrenç. ne diye yaptırılıyor ki böyle kolpa yerlere. güncelleme dediğin basit. ilişkiyi kesin onlarla. profesyonel iş olsaydı güncellemeden alsınlar hadi para ama bunlar 90ların saykodelik tasarımından kurtulamamışlar resmen.

abi bu siteyi yapip guncelleme basina para alan herifi cagirin ustune siding kaplayin reklam amaciyla kadikoy eminonu vapuruna koyun gidip gelsin oyle.duyurudan bi kac kisiden rica etsen bunun kralini yaparlar sana.nasil guncelleyeceginide anlatirlar kisaca.ee abinde bos durmasin sana indirsin o parayi.her gun guncelle abi.cilkini cikar.bi kac sefer zorlanirsin sonra ustunde uclu burgu ters takla bilumum enteresan hareketi yaparsin.

Ya bu arada aklıma geldi, sizin domain adını da bu herifler mi aldı? Şimdi güncellemeyi kendi üzerinize alınca "Vermiyoruz şifresini" diye kıllık yapmasınlar?

Yapmazlar ya, zaten adamlar profesyonel değil, ki abim dedi alalım diye.

lipton normal, deren normal ya da çaykur turist 1 kg
50 gr kadar -aromasız- kaçak çay dediğimiz aslında gayet legal olan çay (markayı unuttum yeşil mavi kırmızı 250grlık bir ambalajı var reyondaki en pahalılardan olduğunu hatırlıyorum)
50 gr bergamot aromalı çay -çaykurunki iyidir-
her demliğe de bir ya da iki tomurcuk karanfil atabilirsin.

çayı demliğe atınca soğuk suyu yarıya kadar doldur iyice çalkala sonra da sallaya sallaya boşalt suyu. böylece hem çayın işe yaramaz toz kısmı tarih olup bulanıklığa neden olmayak hem de nemli çay demlenene kadar kavrulup acımayacaktır.

afiyet olsun.

ahmad tea var, migros ta satildigini gordum bir arkadasim bana iran dan getirmisti . orada pek bir ünlü kaliteli caymis, lipton falan hak getire. bence karisimi bir de onunla dene.

kimyon kat biraz.

demlerken 1 adet tarçın kabuğu atıver içine.. sonra 2 demlik içmezseniz, getirin ben içerim..

karbonat kat. kaveci işi olsun.

miktar biraz çok olabilir ama benim tavsiyem budur.
1 kg çaykur kamelya çayı
500 gr çaykur rize turist çayı
500 gr çaykur çay filizi
250 gr çaykur çay çiçeği
ayrıca (bkz: #10553559)

güç açısından tam tersi olmalı tabii ki ama ayarlar sabit olmadığı için, her türlü değiştirilebilir olduğu için, daha önceden ters ayarlanmış ve öyle kalmış olabilir. masaüstündeyken sağ tık yapıp görüntü özelliklerine girin. ekran koruyucu sekmesinden güç butonunu tıklatın. orada pil ve elektrik kullanımında ekran ayarlarını yapabileceğiniz bir kısım çıkacaktır. ya da system tray'de güç ve ekran ayarlarını yapacağınız bir simge vardır. ona tıklayarak da yapabilirsiniz.

Fn tuşuna basılı tutup ışığı açmak için gerekli ikinci tuşa da basıp ışık seviyesini artttırmayı deneyin belki işe yarar

oncelikle kibritsuyu senin soyledigin yerde bu parlaklikla ilgili bir ayar yok, direk ekranin kapanip acilmasiyla ilgili bir ayar var. yine de ilgilendigin icin sagol. kimlanbu, senin dedigini de deneyecegim ama soyle bisey fark ettim: pil varken aleti elektrige bagladigimda pili sarj etme konumuna geciyor alet ve bu yuzden (pili sarj etmeye calistigi icin) ekran parlakligini kisiyor oraya fazla enerji gondermeyim de pili sarj edeyim ben gelen amperle diye. pili cikarip aleti direk elektrige bagladim, simdi ekran pasparildak. ayni sorunu yasayanlar varsa duyurulur...

ev arkadaşımın da fujitsu siemens'i var ve aynı problemi yaşıyor.. baktık, denedik olmadı.. olduğu gibi kabul etmek en güzeli sanırım..

windows'un içndeki movie maker bu işi güzel ve kolayca yapıyor.. ben 600 mb. dosyayı 10 mB a düşürdüm.. fena da olmadı..

film dosyasını kaydet kısmında seçeneklerde maksimum kaç Mb olabileceğini ayarlayıp kaydediyorsun.. istersen 1 Mb a bile düşürebilirsin.. tabii ne kadar düşürürsen görüntü kalitesi de o aynı oranda düşüyor.. ama 80 Mb lık dosyayı 5 Mb bile yapsan cillop sonuç alırsın..

tablo ile çalış ve boyutları pixel olarak değil percent olarak ver.. %100 verirsen mesela tablonun enini; tüm ekran çözünürlüklerinde ekrana sıfır olacaktır.. ya da sallıyorum; %50 verirsen, tüm çözünürlüklerde gene ekranın yarısını kaplayacaktır.. haydi bakalım kolay gelsin..