www.nadirkitap.com

Edit: ohaa 70 liraymış. Aslında alıp 100e satmak lazım :)

şaka mı bu ya? 70 liraya alıcı bulabilen kitap hangi mantaliteyle basılmaz, dağıtılmaz? deli mi bu adamlar?

ingilizcesi ile ilgilenir misiniz?

var bende
istersen verebilirim

bu arada eline ne gecerse okuyan -bonus olarak da cok fazla beat seven- bi insan olarak nedense baslayıp bitiremedigim kitaplardan biridir..
biridir dedim ama aslında baska da hatırlamıyorum

ben kadıköydeki alkım kitapevinden almıştım da bir sürü yerde de var halbuki. daha da olmazsa çemberlitaştan ayrıntı yayınlarının merkezinden de bulunabilir.

arkadaşım kadıköy alkım dahil olmak üzere her kitapevini gezdiğini hatta sahaflarda bile bulunmadığını söyledi.. bu yüzden buraya sordum ben de..
@okuryazar-teşekkür ederim ama bana Türkçe'si gerekli..
@happy killer - çok teşekkür ederim, biraz daha köşe bucak kitapçıda arayayım, bulamazsam sizden rica ederim..

meslek lisesi mezunuyum ve acaip pişmanım o derece hele ki kızsa hiç göndermenizi tavsiye etmem..

geçende birisi sitem etmişti oraya yazacaktım ama üşendim desem yeridir. okulu (ilkokuldan üniversiteye kadar) sadece ve sadece sosyalleşme alanı olarak görmek gerekir. kişinin hevesleri yapacağı işi belirliyor. tabi eğitim ve okul birbirine karıştırılmamalı. ben şu an ki okulların eğitim verdiğine inanmıyorum. ben anadolu lisesi mezunuyum ama meslek lisesi okumak isterdim.

kız çocuğu olmasından mütevellit meslek lisesi pek uygun kaçmayabilir. düz lise kızlar için sosyal ortam olarak daha uygun. daha az sıkıntılı bir ergenlik dönemi yaşar hiç olmazsa. bu da uzun vadede daha mutlu olmasını sağlar. okula gelecek olarak bakmayın kesinlikle.

bence de düz lise yazabilir zira bu bahsettiğiniz avantajlara önümüzdeki 4 yılı için güvenmeyin derim...

kesinlikle düz lise. avantajı yok dezavantajı var meslek liselerinin. meslek lisesinden mezun olunca lise birincisi falan olmadığı takdirde 2 yıllık üniversiteye gidecek.

meslek liseli olarak iletişim'de gelecek çok parlak.

Kesinlikle meslek lisesi.Kusura bakmayın ama düz lise amele kaynağı ,çıktığı zamanda bir nane olma imkanı yok. En azından mesleği olur. Bunun dışında kat sayı olayıda kalktı. Üni isterse diye.

düz lise

söz konusu olan iyi bir meslek lisesiyse olabilir. çünkü meslek lisesi var, meslek lisesi var. kimileri ip kopuk mıknatısı gibi, kimileri de en seçkin okullara taş çıkarır. zaten katsayı olayı da kalkıyormuş herhalde. ama geri gelmeyeceğini de kimse garanti edemez tabi.

bi de şu var. kardeşinizin konuya yatkınlığı yoksa doğru dürüst bişe öğrenemez meslek lisesinde. bunu baştan kabullenin. mezun olduğunda hiç olmazsa bi mesleği olur yanılgısına kapılmayın. meslek sahibi falan olamaz o şekilde.

(bkz: #16467851)

Acayip bir yapısı var yanlız mesela duyuru sitesinde hatırı sayılır etkinliği olan kişileri ve dharmalarını incelersek

Siteye en çok giriş yapan 3 kişi
kibritsuyu
www.eksiduyuru.com
mrtksn
www.eksiduyuru.com
zeke
www.eksiduyuru.com

En yardımcı 3 okur
assert h
www.eksiduyuru.com h
ermanen
www.eksiduyuru.com
bryan fury
www.eksiduyuru.com fury

En çok ilanı olan 3 okur
kibritsuyu
www.eksiduyuru.com
ermanen
www.eksiduyuru.com
want2die
www.eksiduyuru.com fury

nasıl hesaplanıyor acaba?
benimki 1451 de ondan sordum.

daha önce duyuruya bu konuda cvp veren bir arkadaşımızın cevabını aynen aktarıyorum;

- ekşi sözlükte karmanın nasıl hesaplandıgını bilemiyorsak, duyuruda da dharma konusu muallakta kalır.

bu arada duyurulara ara ara cevap yazdıkça düşüyor bu dharma, yarın öbür gün savaş çıkarsa ve dharma'nın ekmek karnesi olarak kullanılacagı açıklanırsa ve ben aç kalırsam bunun sorumlusu kim olacak?

o düşüp yükselme olayı tick'e göre galiba..

cevaba tick koyunca soruyu soran yükseliyor 1-2, ama koymayınca da düşüyor 1-2. sdklfs

süper süper, hiç takılmamazı gösteren şeyler bunlar. ben çok sevdim dharma'yı..

şunlar da var konuyla alakalı:
(git: 83232)
(git: 83395)

sözlükteki karma muallakta da olsa kesin bilinen bir şey var. her şukelanın + değeri, çok kötünün - değeri var. oeehh ise tam bilinmiyor ama kötüye yakın. toplam entry sayısı da etkili, iyi oy alanın karması yükseliyor, kötü alanınki düşüyor. kişinin toplam entry sayısı azsa, verilen tek oy karmayı daha çok etkiliyor. yani tek şukela atıyorum +4 etkilerlen, çok entry'li adamı az etkiliyor. +0.5 etkiliyor mesela. bunları kesin olarak tahmin edebiliyoruz.

dharma ise tam belirsin.z en çok yardımcı olan adamın dharması düşükken, iki tane cevap vermiş adamınki yüksek. az sormak, çok cevap vermek desen, bunun bir numaralı örneği assrt h'nin de yüksek değil. ben de anlamadım.

çözemediğim olay bu dharma. kibritsuyu ile aynı dharma puanı var mesela bende. istatistikler ortada halbuki.

benimki -14 tü birkaç tane tiksiz cevabı sildim arttı.

Gideceği şehiride bağlı, ama genel olarak iki bakış var. Yani yüzeysel bakarsan, kalma masrafı + yemek + okul + sosyal hayat vs.. imkanı yok geçmez. Ama daha ayrıntıda git gel masrafı, staj durumunda kalma, acil tıbbi durumlar, ev arkadaşı kazıkları vs... gibi durumların eklenmesi masraflar 12 bine yaklaşır, ayrıca başka bir ile yerleşmenin çeşitli psikolojik sıkıntıları vardır, bu da para ile ortadan kaldırıla bilen bir masraf(yük) olarak görülebilir. Ama ben imkan veremiyorum 12 milyar yıllık gideri olsun normal bir öğrencinin fakat para harcamak kadar kolay bişi yok dünyada :)
Bunun yanında aile yanında kalmak kişinin bir çok sosyal beceri geliştirmesini zorlaştırabilir.

öncelikle hangi şehirde yaşıyosun,nası bi bölümde okuyacaksın,okuldan beklentilerin nelere bunlar önemli.
ama;
yurtta kalırım diyorsan 12 milyar uçuk bi miktar.benim okulum etiler civarında olmasına rağmen bunun yarısını anca harcıyorum.herşeye de yetiyor.ki 300 lira bursla da geçinen var.
şunu da düşün şehirdışında yaptığın masrafların büyük bi kısmını evde kalsan da zaten yapıcaksın.okul parasını yatırmakla bitmiyor ki.bi de özel okulda çevren de ister istemez para harcayan insalarla dolu olucak daha da harcayacaksın.12 bin sadece ayakbastı parası.

ailenin böyle demesi normal kimse göndermek istemez çocuğunu temelde ama katlanır.iyi düşünmek lazım.tek başına yaşamak da çok şey katacak sana falan filan...

@copy paste; normal ortalama gelire sahip bir ailenin çocuğu şehir dışında maksimum 12.000 lira harcar, ki o kadar bile harcanmaz, hele anadolu şehriyse bu şehir. ama özel üniversitede bu dediğin sadece okul parası sanırım. bunun servisi var, yemeği var, yol parası, şuyu buyu derken bunun baya baya üstüne çıkar. yani bana çok mantıklı gelmiyor, hele çocugunu gönderdiği özel ünv pek kaliteli bir okul değilse, ben olsam gönderirim paşa paşa devlet üniversitesine, hem kendi ayakları üstünde durmayı da öğrensin.

mesaj olarak bir örnek atıyorum.

Kendimden örnek vereyim, Eskişehir'de okuyorum. Aylık masrafım hiçbir durumda (Ev kirası/Faturalar/Kişisel Harcamalar) dahil, 600 lirayı (o da maksimum) geçmemiştir. Aksiyon adamı olmadığımdan olsa gerek, çoğu zaman bunun epeyce altında kalıyor. Ancak, şehir dışı derken, mesela Istanbul senin için şehir dışıysa durum değişir haliyle.

yakınım %50 burslu özel ile şehir dışı devlet arasında kaldığında özel mantıklıydı, çünkü 7bin5yüz den çok fazla gider şehir dışında, ev, yeme içme, yol masrafları falan fıstık... hadi fazla gitmese bile eşit olur en kötü durumda, o nedenle mantıklıydı özel seçmek.

ama hiç burs yokken özele sadece okula ödenecek miktara anadolu şehrinde krallar gibi yaşar.

istedigin cevap ekonomik anlamda olsun diyorsun da egitimin kalitesi en onemli unsurdur. ODTU veya bogazici degilse sehirdisindaki okul ozel universite denilen kurumun egitim kalitesi devlete gore cok daha iyi ve ona verilecek para mezunyetten sonra cabuk donuyor.

Gelebilecek tepkilere istinaden hem devlet hem de vakif universitesinde egitim aldim ve mezun oldum, vakif universitesine verdigim parayi mezun olduktan 1,5 sene sonra kazandim.

İster devlet ister özel olsun, yurtta ya da evde kalınsın, aileden ayrı yaşayan birinin sosyal gelişimi ailesiyle yaşayanlardan çok daha farklıdır. Tek başına durabilmeyi, kazık atmayı/yemeyi öğrenir. Kira kontratı imzalamayı, gece vakti nerde nasıl yürümesi gerektiğini, 300 lirayla bir ay idare etmeyi felan öğrenir. Bu durumda her türlü devlet okulunda, şehir dışında okumalarını tavsiye ederim.

Özel okullar eğitim standartları açısından devletlerden kat kat üstündür - küçük sınıflar, her türlü alet edevat bulunur. Ancak Koç ya da Sabancı'da okunmuyorsa devlet okullarına nazaran çok bir üstünlükleri yok. Tabi bunların da fiyatları oldukça yüksek. Ayrıca özel okulların yazokulu dedikleri bir hadise vardır ki ağzı yanmadan mezun olan insan azdır diyebilirim.

Devlette başlayıp özel okula geçmek kolaydır; tam tersi için ise 1. veya 2. sınıf boyunca çok kasmak gerekir. Bunların dışında, eğer İzmir, İstanbul, Ankara ve Eskişehir gibi şehirlerden birinde okuyacaksanız, şehir dışında okumayı tercih etmelisiniz. Mersin ya da Çanakkale'de okumaktansa özel okulun tüm külfeti ile buralardan birinde okumak hayatının en güzel 5 yılı için oldukça mantıklı bir karardır - Ankara'dan ve Ankaralı'dan nefret eden, özel okulda okuyan biri olarak bunu söyleyebilirim.

İlk sorun, kısmen doğru olabilir yaklaşık olarak. Eskiden vakıf okullarının fiyatları daha iyiydi. Şu an birçok bölümünlerinde 2-3 tane hoca bulundurabilen güzide üniversitelerimiz (?!) dahi en az 14-15 bin TL istemekten çekinmez olmuş. 12bin'e işin zor. Belli bir stardardı yakalayanların ücretleri malum. Kendi şehrinde bir vakıf okulu var ve şehir dışında devlet okulunda okumakla aynı paraya gelir mi gelmez mi diyorsun. Şehir dışında (hadi en pahalısı İstanbul olsun), yılın 10 ayı orada yaşasan desek, ayda ortalama 1500 TL harcar mısın? Çok aşırı masrafların yoksa bence o rakamın yarısına dahi paşa paşa geçinirsin. Öğrenim kredisi de alırsan (şu an 180 TL, ocak'ta 200 olur herhalde) rahatça geçinirsin ailenden az para alarak.

Ben üniversite süresince 1 okul dönemini İstanbul'da geçirmiştim, normalde Ankara'da vakıf üniversitesinde öğrenciyim. İstanbul'da, kaldığım yer (aylık 330 TL) + yemeğim (3 öğüne de para harcıyorum tüm ay boyunca) + temizlik masrafı + haftasonu kahvaltıdır, akşam dışarı çıkmadır vs. aylık yaklaşık 800 TL civarına denk geliyordu zannedersem. Tabi İstanbul'da devlet okuluna gideyim mi diyorsan, hayat ziyadesiyle pahalı ve Ankara'ya göre çok daha sosyal. Dolayısıyla masraflar artıyor. Değer tabi o ayrı. Bunu da göz önünde bulundurmanı tavsiye ederim. Kendince ona göre bir hesap yaparsın.

Bir de nereye gideceğin önemli tabi, hakikaten o şehirde 4-5 sene yaşamak ister misin kendi şehrin dururken? İyice düşünmek gerek.

istediğiniz kadar çılgın değil ama i am sam izleyebilirsiniz, her türlü güzel bi film.

requiem for a dream.

daha ne olsun?

edit: yalnız değilsin ayrıca. doğumgününü yalnız geçirenler klübüne hoşgeldin. çok boktan, değil mi?

edit2: requiem for a dream beni sadece 1 yerde ağlattı. ama ağzıma yüzüme sıçtı, boşaldı bıraktı. ilk izlediğimde 2 gün etkisinden çıkamadım öyle diyim.

Ps: i love you iyidir.

ps: I love you'yu hatmettim. ama diğerlerini listeme alıyorum. doğum günüm yarın ama depresyon bu gecen baş gösterdi. tüm gün film izleme kararı aldım ben de... saolun bu arada öneriler için. ;)

(git: 66207)

requiem for a dream de ağlanır mı bilmiyorum. Ama gerçekten tiksinme duygusu uyandırıyor.

Ama ağlama garantili film
(bkz: nae meorisokui jiwoogae )

tesadüfen online izledim.Sonunda noluyor lan bana gözümden çıkan bu yaşlar ne,ben ağlarmıydım dedim. Hemde hüngür hüngür.

hotaru no haka

şimdiden uyarıyorum bak ağzına sıçabilitesi yüksek bir film.

(bkz: eyes wide shut)

(bkz: my life without me)

içimdeki deniz
kutup çizgisi aşıkları
selvi boylum al yazmalım

aranofsky - the fountain

jude

(bkz: bonnie and clyde)

tuesdays with morrie

betty blue

(bkz: das experiment)

bi 20 dakka etkisinden çıkamayacağın garanti.

dancer in the dark.

leon
old boy (ağlatmayabilir ama birkaç yumruk yemiş gibi olursunuz)
man on fire
marley & me (bence güzeldi yav üzerime gelmeyin!)
welcome to dongmakgol
dead poets society
million dolar baby
unforgiven
the mist
the fall
Je vais bien, ne t'en fais pas
Chugyeogja

hepsi güzel, etkileyici filmlerdir...

good bye lenin

doğum günüyle pek alakası yok hatta pek ağlatmaz, güldürür ama izlemek iyi gelir.

"iki gündür konuşuyoruz bi kere bile 'in the mood for love' demedik" cümlesini görmek isterdim burda:)

yazip sildiklerinizden oturu olabilir (ne yazdiginizi bizler goremesek de moderatorler goruyor).

modlara para verip sıranı öne aldırabiliyorsun. Kişi başı 5 liraya kadar düştü fiyatlar rekabetten dolayı.Önce bu işi yapacak modu bulman lazım. illegal çünkü. turgut özal'ın modları diye google ararsan bir kaçını bulabilirsin.

geçerli ispiyon sayısı herkesin düştü bugün.
21000 gelmez, 55000 hiç gelmez. ve evet geriye doğru gitmeniz normal.

Biraz kafam(ız) karıştı. Uyku felci olduğundan beri uyumadın mı?
Uyuyamıyor musun uyumaktan mı korkuyorsun?

Edit: korku kelimesi pek olmadı. Uyumaktan mı çekiniyorsun?

Maalesef evet, yalnızca periyodik olarak dinledim ve uykuya dalacağım esnada kötü hissederek uyumamayı tercih ediyorum, yani evet çekiniyorum.

Bana da olmuştu bir kez. Gayet normal karşılamıştım nedense. Aa ne ilginç falan diye. Daha da olmadı sonra.
Evet böyle çükten öneriler verebiliyorum.

Uyku felci yaşamandan çok o günden beri uyumaman problem. Başka bir soruda belirtiğim gibi bir kaç defa bende yaşadım. Uyku esnasında. Uyandıktan sonra geçti diyip cenin pozisyonuna dönüp uyumaya devam ettim. ( Nedense hep sırt üstü iken olmuştum). 4 gündür uyumaman hiç iyi değil. Bir çok kişi bunu yaşar. Çok tuaf bir duygu ama uyuku düzenin çok daha önemli.

İşe yarayacak bir kaç tavsiye:Biri ile beraber yatmayı dene. Böyle bir imkanın yoksa, sırtını duvara vererek, cenin pozisyonunda(dizlerini çenene kadar çekmene gerek yok rahat olman yeterli :) ), dua ederek (nas felak sureleri 21 adet besmele gibi) yatağa yat ve sahipsiz olmadığını düşün.Dua ile aran yoksa biraz iç.İlk ikisi güven duygusu için. Sonuncusu kaygını azaltmak için.

Uyuman insan olmanın bir parçası, bir takım şeyler yaşaman bunu değiştirmez.

yaşadığınız gayet normal bişey bu kadar korkmayın çünkü doğal bir durum , şöyleki ;

insan vücudu uyuduktan sonra belirli bi hormonla mı artık tam olarak ayrıntısını bilemiyorum (: , vücudu felç eder ( tabiri caizse felç eder ,gerçekten felç olduğunu söylemiyorum felç e benzer bir şey ) bunun amacı uykuda insanın kendisine zarar vermesini engellemektir. bir çoğumuz tam uyurken bi yerden düştüğünü görür rüyasında ve ayağını çok hızlı bir şekilde hareket ettirir ( gerçekten düşmüş gibi vücut tepki verir ) işte bunun gibi durumlar karşısında vücudun korunması amaçlı bir savunma sistemidir aslında .

Ek Bilgi :karabasan sorunsalı da bu şekilde açıklanmaktadır insan tam uyku esnasında aniden uyanır ve bu savunma sisteminden dolayı ne hareket edebilir nede sesini çıkartabilir .

umarım yardımcı olabilmişimdir

neyden korkuyorsunuz anlamadım? son derece sıradan bir şey bu, bana çok sık olur, hatta artık olduğunda yattığım yerde beklerim "hadi artık kodumun beyni sinyal göndersin de çalışsın şu vücut" diyorum. genelde yorgun, rahatsız uyuma durumlarında olur ve benim de başıma o durumlarda geliyor mesela otobüs yolculuklarında. bundan korkacak bir şey yok. daha huzurlu ve rahat uyuyun zaten olmaz, olsa da kimse o şekilde kalmıyor merak etmeyin. beyniniz uyanıyor vücut daha uyanamıyor bu kadar basit bir olay.

Yanlış anlaşılmayı düzeltmek istiyorum, korkudan ziyade panikledim/panikliyorum... Olağan bir şeydir, doğrudur ama insanın 21 sene boyunca ilk kez böyle bir durumla karşı karşıya kalması ürkütücü, umm yine de teşekkürler.

valla 2-3 sene önce benim de başıma geldi. 1 sene boyunca her gece en az 3-4 kez oluyordu, ölsem daha az korkunç olurdu herhalde.. burda da çözüm aradım hatta "uyku felci" diye aratırsan çıkar sanırım.. her neyse baktım hayatım boka döndü psikiyatriste gittim, stress hede hödö yüzündendir dedi ve ilaç (paxil) yazdı.. o günden beri mutluyum, pambık gibiyim ama bi süre önce ilacı bırakmak istedim, bırakmamla beraber geri döndü uyku felci. tekrar başladım tabiş

uyuyun ve bunun olmasına izin verin. bana da çok olurdu. ilk başlarda çok korktum. zamanla sadece, of yine mi duygusuyla karşılamaya başladım. yani insan alışınca hiç tedirgin olmuyor, sadece geçmesini bekliyor. kaçınmaya değil alışmaya çalışın

trafiğe kapalı alanlarda bolca alıştırma yapsın. sonra evinizin çevresindeki trafiğin yoğun olmadığı yerlerle devam etsin. sonra ise trafik=)

kendine güvenmesi, direksiyon başında ne yaptığının farkında olması için gereken şey tecrübe bence..

"Anksiyete Terapisi" adlı bir kitap var. Prestij yayınlarından. Irvin D. Yalom genel koordinatörü kitabın. Kitapla olacak bir şey değil ama en azından iyi bir başlangıç olur.

Annemin direksiyon sınavına hazırlanken yaptığı kazanın hikayesi :

doğanın acı bir gerçeği olan "kadınlar araba kullanamaz"'ın sonucudur. anneler ehliyeti olup araba kullanamayan kadınlar topluluğun en asil üyeleridir. kendi annem de ehliyetini sadece kimlik olarak kullanıyor, trafiğin güvenliği için umarım bundan sonra kullanmak zorunda da kalmaz. daha öğrenme aşamasında yaptığı kazanın repliği

baba : hanım geri vitese tak, sağ elini sağ koltuğa at, arkana bakarak yavaş yavaş git.
anne : tamam.
baba : hanım yavaş direk var
baba : hanım yavaş direk yaklaşıyor fren yap
baba : hanım yavaş fren
baba : fren
baba : fren yap fren
direk : gümmmmmm

heyecan yapan anne fren yerine gaza sonuna kadar basarak geri vitesle gidilebilecek son hızla hangar çatısını tutan demir direğe bodozlama girer ve bagaj hacmini yarıya indirir.
(kimlanbu, 28.04.2008 20:57)
#13162418 > ...

Bence trafiğe çıkmadan önce reflekslerini geliştirebilmesi için boş bir alanda yanındaki co -pilotun dediklerini dinleme egzersizleri yapın.karşıdan kamyon gelirken panikten direksiyonu bırakan kadınlar biliyorum...

araba kullanmaya ilk başladığım zamanlarda ben de bu psikolojik engeli yaşadım. şehiriçi trafiğe ilk çıktığımda, stres ve heyecandan ellerimin bumbuz kestiğini, direksoyana yapışmaktan kollarımın tutulduğunu dün gibi hatırlarım. pek çok işte olduğu gibi araba kullanmakta da altın kural bol deneyim ve bu deneyim sonunda elde edeceğiniz kendine güven hissidir.
ablanız öncelikle en basitinden başlasın. kendisinden başka hiçbir aracın olmadığı yerlerde çalışsın. arabayı tanısın, arabanın kendisinin hangi davranışına hangi tepki vereceğini iyice kavrasın.
daha sonra tenha saatlerde trafiğe çıksın ve mutlaka sabırlı olsun. hata yapma payını da her zaman kendisine versin. kendisinin ve bir başkasının canına kastetmediği sürece her hata telafi edilebilir sonuçta. kısa zamanda değil ama uzun zamanda mutlaka bir gelişme kaydedecektir. mükemmel bir şoför olur mu bilemem ama ortamalayı tutturacağını garanti edebilirim. sonuçta ben bile öğrendikten sonra:)

İçinde kendini rahat hissedebileceği, sıkıntılı bi anda onu boğmayacak bi kabini olan bir araç ile bir süre alıştırma yapmak yardımcı olabilir. Murat124, Şahin gibi yerli araçlarda şöförün görüş açısı çok geniştir, şöför de koltuğunda çok rahat ferah oturur, avrupa arabalara göre de koltukları yüksektir, aracın burnuna daha hakim olursunuz.

bu iş psikolojik destekten çok kendine güven ve aracı tanıyıp sınırlarını görebilme ile alakalı. Sürücü altındaki aracın neler yapabildiğini, basit hamlelerde ne tepkiler verebildiğini görürse daha bilinçli olarak aracı kullanabilir. Bir kere ablanızın araç kullanmayı istemesi ve sevmesi kendini geliştirebilme noktasında çok ılımlı bir durum. Çünkü panik ve korku ile araba kullanmayı öğrenmek zordur.
Tavsiyem demir bükey ya da autodrom gibi tesislerden güvenli araç sürüşü ile ilgili ders almasıdır. Bu merkezlerde araçların çok yavaş hızlarda neler yapabileceğini, ne tepkiler vereceğini size yaşatarak öğretiyorlar. Ablanız yanında eğitmen varken veya yokken araç kullanacak ve araba kullanırken kendine güveni, panik yapmadan veya engelleri görerek neler yapabileceğini öğrenecektir.
Ben böyle bir eğitimin tüm seviyelerini aldım ve eğitim sürecine başlamadan önceki halimle şimdikini kıyasladığımda "vay anasını bide araba kullanıyoruz diyoduk sözde" diye düşünüyorum. Cidden çok ama çok faydası oluyor.
Bu gibi kurslarda yazılmasanız bile gidip konuşmakta fayda var.

tineye.com

Burada arama yapabilirsin. Çok ünlü olmayan bir tabloda şansımı denemiştim ve sonuçların arasında o tabloyu kapak resmi olarak kullanmış bir kitabın resmini bile bulmuştu.Hayret etmiştim. Ama bir kaç insan yüzü denedim.Onların bulunduğu genel fotoları bulacak mı diye ama sonuç yoktu.

Şansını dene

vasi.net buradan kayıt olup vasi.net buradan "bana ulaş" tarzı bir post bırakırsanız mailinizle birlikte sanıyorum ki size döner. Google'dan bir şey bulamadım maalesef.

yurt içi interrail gibi olacak. bence yorucu olur, ama yapılabilir. sonunda dinlenirsiniz. yaz aylarında bilet açısından sorun yaşayacağınızı sanmıyorum..

bir de bulabiliyorsanız yol arkadaşı bulunuz=) ya da trende insanlarla tanışın.

hırsızlık olayı ben de duydum. kompartmanda kalırken kilitlememezlik yapmayın kapınızı filan demişlerdi. oluyormuş galiba hala. az eşya, az nakit para çözer bu sorunu gerçi..

geçen hafta interraille 10'dan fazla ülke/şehiri gezmiş danimarkalı bir kaç elemanla muhabbet ettim. adamlar yorulduklarından ama bu denli bir gezi için ilk önce zihnen hazırlanılması gerektiğinden falan bahsediyorlardı.

millet trenle 10'larca ülke gezebiliyor ve bunu da yapmaktan inanılmaz zevk alıyor. diyeceğim o ki yapmak istiyorsan ve kafana koyduysan yoldaki yorgunlun muhtemelen seni pek zorlamaz.

Diğer kısımları bilmem ama Aydın-Denizli hattı yol bakımı sebebiyle çalışmıyor. daha önce Denizli-Aydın yaptım sürekli, şimdi de İzmir-Aydın yada İzmir-Söke gidip geliyorum. Gayet rahattır. Klimalı, geniş koltuklu, çok fazla sarsılmıyor. İstediğin zaman kalkıp dolaşabilirsin. Bu bakımlardan otobüs yolculuğundan çok daha rahat, ammavekalin çok daha uzun sürüyor. Ama tabi bunlar mototren veya expressler. Posta trenlerini tavsiye etmem.
Eskiden vagon aralarında sigara içilebiliyordu, fakat artık tamamen yasaklandı.
Diğer taraftan istediğin her yere trenle gidebilme imkanın da olmayacaktır tabi ki, eninde sonunda bir yerde otobüs veya dolmuşa muhtaç kalacaksın.
Hiç denk gelmedim senin dediğin çeteci tiplere. Ama aklında olsun, bilet fiyatları otobüslere göre çok çok daha uygun olduğundan, genelde (en azından benim gidip geldiğim hatlarda) sosyo-ekonomik seviyesi biraz düşük yolcu profili oluyor. Özellikle birim kareye düşen çocuk sayısı çok fazla olabilir.
Bunları göze alabiliyosan özellikle kulağına ipodu takıp etrafı izlemek çok keyiflidir. Okadar sallanınca beşik etkisi de yapıyor ister istemez.

ee kulağa gayet makul geliyor söyledikleriniz...

Yıllardır trenle seyahat eden biri olarak hiç hırsızlık yaşamadım ama bir arkadaşım bölgesel yolcu treninde geçen sene 4 defa cüzdanını çaldırdı :) Hızrsızlar var ama biraz uyanık olmanız yeterli.
İşin psikolojik için TCDD ile seyahat ettiğinizi kafanızdan çıkarmazsanız, treniniz 5 6 saat rötar yapınca kafayı yemezsiniz.
Birde bazı yollar bakıma giriyor ve bazı hatlar kimi zaman çalışmıyor. İnternet sitesinden bakmanızı öneririm.Mesela adana iskenderun arası çalışmas var galiba.

tek başıma da çatlamam sıkıntıdan herhal? değil mi?

Yapılır tabii ki, neden olmasın?
Ben zamanında almıştım bu aylık tren tur kartından.
Ama bence tek başınıza çıkmayın, çok sıkılırsınız.

tek kişilik koltuklar bile boy açısından dar geldiğinden yıllardır trenle seyahet ederim. diğer arkadaşlar cevap vermiş çoğu konuya ama şunu söyleyim, tren seyahati zevklidir. bilkentli bir profesör, yanında 3 tane subay, 2 tane kuzey ıraklı arkadaş sabaha kadar siyaset tartıştığım da oldu trende, adanalı abilerin pavyonda nasıl karılarla oynaştığını dinlediğim de oldu. fazla sohbet arayan tip olma yolculuklarda genelde hoş durmuyor, zaten bir şekilde sohbet edeceğin ortam doğar merak etme.

çeteci ergen tiplere hiç denk gelmedim. olay çıktığını da görmedim. ama uyanık ol, eşyalarını ortada bırakma. kuşetli ile gideceksen cüzdanını yastığın içine koy.

Öncelikle "Yanımda biri varsa sesleniyorum duymuyor, dürtüyorum uyanmıyor falan. Birkaç dakika sonra nefes alamayarak uyanıyorum sonunda. Ondan sonra uykuya devam ve herşey normal."

Burada problem karşı tarafta mı yoksa senden mi ses çıkmıyor?

"Sanki uyanıkmışım gibi, ama bütün gücümü..." kısmında sonra benzer şeyler hani karabasan diyorlar ya öyle şeyler yaşamıştım ama çok nadir. karabasanın fiziyolojik açıklamaları falan vardı ama hatırlamıyorum şu an.

Sorun bende, benden ses çıkmıyor, yanımdakini dürttüğümü yada seslendiğimi zannediyorum ama öyle değil. Uyukudayım o onda. Tabi uyandığımda farkediyorum hepsinin uyku sırasında olduğunu... Hatta sanırım o anda gözlerimi açıyorum etrafı görüyorum ama kımıldamak mümkün değil...

ben bi ara yaşamıştım bahsettiğin şeyi. (bkz: karabasan) deniyor ona. tok karnına/susamışken/stressliyken/aşırı yorgunken/yatağında ekmek veya yemek kırıntısı varken(bu da bi sebep) vs. varken yatma. ayrıca başka salık temelli nedenleri de var.

ayrıca;

(bkz: fake wake)
(bkz: uyku felci)

(tr) tr.wikipedia.org
(en) en.wikipedia.org

tinnitus deniyor buna, kendisi bir hastalik degil ama bir hastaligin habercisi olabilir. eger cok rahatsiz ediyorsa bir doktora gidin bence. onun disinda senin de yapabilecegin seyler var, mesela iyi beslenmek, gun icinde yuksek seslere maruz kalmamak, rahatlatici seyler yapmak, spor yapmak. bir de ona karsi baska bir ses olusturabiliyormussun uyurken, "white noise" deniyor bunlara, arastir bir istersen. ayrica kulaginin tam ustune bastirarak yatma.

diger belirtiler ise karabasan. onu engellemek icin de sirt ustu uzun sure yatmayacaksin.

tinnitus genel olarak kulak cinlamasina verilen isim, tam alakali degil.

sununla beraber bisey olabilir: patlayan kafa sendromu (ecnebicesi exploding head syndrome)

@roadrunner_merlin
Her şeyi anladım da yemek kırıntısının alakası ne?

pfpf
uyumak üzreyken sürekli düştüğümü hissediyordum. kalkmaya çalışıyordum kalkamıyordum falan. sonradan öğrendim ki vertigom varmış ve karanlıkta denge problemi yaşıyormuşum. uyumaya çalışırken de tabi düşüyormuş gibi hissediyorum gözlerimi kapatınca. tam uykuya geçiş evresinde olduğum için de kıpırdayamıyorum, kalkamıyorum yani birden. karabasan falan, batıl inanç bunlar. bi doktora gidin lütfen :D

@Aytaral: İşte tam o sırada öne doğrulursanız astral seyahat denen olayı yaşamanız mümkün.

@Sesee: Bir çeşit batıl inanç işte.

@aytaral bire bir ayni seyler bende de var. Bu zamana dek ne oldugu konusunda bir fikir edinebildiniz mi? Ya da bir cozum?

önce 2 (menü ye gitmek için)
sonra 5 mesajların dinleneceği dili değiştirmek için

9333 ü ara önce hatun konuşurken önce işlem yapmak için 2 ye sonra 9333 ün dilini değişmek için 5 e sonra dili türkçeye çevirmek için 1 i tuşla.

bildiğim kadarıyla kontratı alıp dönersen sorun olmaz zira vodafone'un at&t anlaşması vardı. kontratsız alıp türkiyede çeşitli telefoncularda birkaç alengirli işlem sonucunda rahatça telefonu kullanma imkanın da var.

tam emin değilim ama bildiğim kadarıyla böyle.

Bir benzerini Cem Uzan yapmıştı. Şimdi hapiste.

amma alakasiz cevaplar verilmis :) adam sozlesmeyi odemezsem ne olur diyor...

Kanada'da sirkete borclu oldugundan zamani gecince icraya (veya muadili neyse o legal duruma) dusersin o kadar. "havaalaninda tutukluyorlar" vb gibi bir sey yok. Kanada'ya donmene de etkili olmaz ama dondugun zaman bi daha kredi karti filan alamayabilirsin... her seyi nakitle yapman gerekir. ve en onemli etkisi: senden sonraki Turklere sozlesme verirken ek teminatlar isterler (pesin $250 vb). bence yapma yani good karma adina.

Almanyada da var dediğin sistem. Kontratlı alım. Firmalar bunun için
(bkz: schufa) başvuruyorlar.Birşey olması durumunda yine orayabildiriyorlar. Kanada da böyle bir kurum olabilir. Ve bu kurum sadece kanada içinde bilgi paylaşmıyor olabilir. Yani ileride dönüşü olma riski var. Ha almanyadan kontratlı telefon alıp türkiyeye gelen olmuyor mu oluyor. Başlarına bişi geliyor mu bilmiyorum :)

www.w3schools.com

çok temel konu anlatımı.

Edit:Çok klasik bir linktir.İlk öğrenme durağı

online izle.

vlc player ile dene.

k-lite mega codec pack yükleyin bir de.

www.free-tv-video-online.info

24 ün 4. sezon bölümleri

Kadının genel davranışlarına bağlı. Görmeden bir şey söylemek zor. İçini açmak lazım elektronikçileri gibi oldu ama olsun :)

Ama Türkiye için en fazla gizli yaşanan bir ilişki olur. Her iki taraf da sevgilisini koluna takıp "bu benim sevgilim" diye dolaşamaz, arkadaşlarıyla tanıştıramaz. Bu durumu kadın tarafı daha iyi göreceği için gönlü olsa da onay vermez gibi. Yine de şans denenebilir.

kadinin sosyal konumu cok onemli bir etken, yada ozguveni.

erkeginde sabri cok onemli.

zira 31 yasinda evlenememis yada dul bir kadinin pskioljisi cok agir olabiliyor. katlanilamaz. yurumez baska bir yol seciniz. (3-4 sene once yasadim bole bi iliski hala aklima geldikce daralarim...)

olur gibi geldi bana. kadının o kaygıyı taşımaması için bişey söylemek gerekmez, kafa yapısına bağlı.

olur, ilişki çok güzel oluyor da kadın tarafı kabul eder, tereddütte kalmazsa. o yaşta daha geleceğe bakmak, çoluk çocuğa karışmak isteyecektir muhtemelen.
"küçüksün, ilgin kısa zamanda geçer, geleceği olmaz bu işin" vb. tarzı şeyler söyleyecektir.
erkek tarafı gitsin, açılsın, kadın onu bozmaz manyağın teki değilse. bu şekilde durumu açıklar, anlayışla karşılar. o konuda sıkıntı duymasın.
erkek de olgun ise biraz başlayabilirler belki bir şeylere.
bu şekilde olmuştu bir zamanlar. :)

www.youtube.com

linki veremeden edemedim :D

@ilkdefa: bildiğin sapıkmış bu. seninle yatmak istiyorum falan diyo. 22 yaşında aşık olan üstelik üniversite mezunu bir adamın ne alakası var liseli ergen sapıkla.

serbest çağrışım. :) Aklıma direk bu video geldi
Hayatta herşey anlatıldığı ve ya gözüktüğü gibi midir?

eleman sakal traşı oluyosa direkt olur.

Olur ama olmasa daha iyi olur. Erkek zaten sıkılmaya meyilli, doğası gereği, şöyle her şey yolunda gitse bile bir 3 sene sonrasını göremiyorum.

Bir de şimdi kadın yaşı ilerlemiş diye evlilik filan sokarsa araya, mazallah.

En fazla 5 yaş fark der büyüklerimiz. Yani 27.

kadınlar daha çok kötü bitmiş bir ilişkiden sonra kendilerinden gençlere meyil eder. böyle bir durum varsa ihtimal çok yüksektir. ama fazla uzun sürmez, abla özgüvenini tazeleyene kadar ancak.

Kendinden 6 yas buyuk biriyle 3 sene boyunca birlikte olmus biri olarak soyleyebilirim ki: O-L-M-A-Z :)

Olmuyor efendim, davul bile dengi dengine derler, olmuyor iste, kicinizi yirtsaniz da olmuyor, cok arastirdim, baktim, ettim, ugrastim, olmuyor :)

Ha dersen ki "Ben farkli tatlar ariyorum, birkac ay takilip birakicam", o zaman olur belki (Bu sefer de o'na yazik). Ama ciddi bir iliski kurmaya cabalarsan cok yipranirsin. Yasin henuz cok genc, hayata bakisiniz farkli (Genelliyorum mutemadiyen:))

Bir Duyurucu tavsiyesi: Yapma-etme! :)

Bir de kadinin tepkisinin ne olacagini merak ediyorsan biraz daha bilgi vermen gerekir o'nun hakkinda.

tahminimce hayattan ve birbinizden beklentileriniz epeyce farklıdır.hanımefendi bir son dk. golü peşinde(evlilik) ama sen ciddi ve düzeyli bir ilişkinin peşindeysen, haliyle yürümez

gerek yok bunlara
19 dan başlayarak 26 ya kadar geniş bi yelpaze önünde dursun,
ama gidip 30 yaş üstüne bakın!?!??
esefle kınıyorum efenim

eğer bi şekilde olursa da ilişki büyük bir olaslıkla cinsellik üzerine olacaktır(demedi demeyin,benzer bir durumu gözümle gördüm, elimle tuttum) ilişkinin genel seyri cinsellik üzerine kurulacağı için oluru yoktur benim gözümde

basitlik-kolay anlaşılırlık ve günlük hayata dair konuşmalar arıyorsanız south park derim. the simpsons ve family guy da plase olsun.

genelde friends tavsiye edilir.seinfeld, how i met your mother da olabilir.arada çerez niyetine manga de olabilir(ghost in the shell, dragonball falan)

şu sıralar that 70's show u seyrediyorum. gayet rahat anlaşılan bir ingilizcesi var. ayrıyeten coupling in ingilizceside oldukça eğlencelidir. ingiliz aksanı biraz garip gelsede kelimeler daha anlaşılır gibi.

Kolay anlaşılırlıktan ziyade, yani yüzlerce küfür argo öğrenmeyeyim neme gerek.Anlaşılır pek önemli değil zamanla alışırız. :)

Belgeseller oldukça iyi bu konuda. BBC, National Geographic vs hazırladığı belgesellere bir bakın derim.

coupling iyidir... :P
bir de alt yazili izledikten (ingilizce) sonra bence en cok hangi tur seviyorsan onu izle...

ing için boyle kız dizileri izlicen, vırvır hatunlar konusacak o zmn sokersin.

avatar the last air bender, ing. altyazili tabii.

bir ingilizce öğretmeni olarak tavsiyem: -klişe olacak ama- lost. başlangıç aşamasındaki biri için, arka planda orman konsepti olmasından dolayı konuşmaların net duyulması açısından oldukça ideal. orman konsepti.. evet :)

hepsine ek olarak bir de şöyle bir şey var:

çeşitli animeler var (yüzlerce binlerce) ve bunların mkv sürümleri var, içlerinde ingilizce altyazı oluyor hazır. japonca konuştukları için başta sürekli durdurmak zorunda kalıyorsun ama zamanla alışıyorsun. çok fazla kelime öğrendim ben, amerikan dizilerinden öğrenemediğim kadar. amerikan dizileri konuşmayı süper geliştiriyor ama söylediğini yazamıyorsun bile, çoğu zaman da klişe cümleler öğreniyorsun. ama bir animede ne saçma sapan şeyler üzerine ne acaip kelimelerle ne cümleler kuruyorlar inanamazsın ve yazılışlarını görüyorsun, sözlüğe bakabiliyorsun. ilgilenirsen aman bir sürü bıcırık liseli kızların olduklarına sonraya bırak, saniyeden on cümle kuruyor manyaklar...

binlerce animeden adam gibisini nasıl seçicem dersen anime sitelerinden puanlarına bakabilirsin, tavsiyem; 7.5 puanın altındakilere bulaşma.

bence lost. her aksanla ingilizce konuşan insanlar olduğu için kulak aşinalığı bakımından gayet iyi...

odalar 2 kişilik. 2 yatak alırsan tanıdıkla, tek yatak alırsan etli butlu bir abiyle kalma olasılığın var.
oda dedim bildiğin oda gibi rahat çünkü. lavabo var, ayna vs.priz ve laptopunu koyabileceğin bir de masa var.wireless var mı bilmiyorum yanımda laptop yoktu.

Rötar yapabilirde, yapmayabilirde. Çok açıklayıcı oldu, evet. Şöyle söyleyeyim 10 dk gecikmeyele bindiğimide biliyorum, 3-3,5 saat rötarlı bindiğimide biliyorum. Eğer gara rahat ulaşabilecek durumdaysanız gişedeki memuru telefonla arayarak sorabilirsiniz. Onlar cevap veriyor ne kadar rötarlıysa.

2- 1 yatak fiyatı 2 kişilik odada tek kişi kalma fiyatıdır. yanınıza tanımadığınız birini vermezler. en azından yataklı vagonda öyleydi en son bindiğimde.
3- 64 küsür dedikleri 2 kişi kalacaksanız. denemedim bilmiyorum ama yabancı birinin yanınızda kalması ihtimali mevcut.
4-1 adet priz, lavabo, mini buzdolabı, termostatlı özel klima (istediğiniz gibi ayarlayabildiğiniz), kapıda kilit, elbise askısı, ayna, sabun ve sanırım (unuttum bu var mıydı) havlu veriyorlar. ayrıca özel görevliniz var. bileti olmayan kimseyi sokmuyor vagona ve isterseniz serviste yapabiliryormuş (bunu da denemedim yemekli vagonda takılmak daha eğlenceli ayağa hizmetten)

aşırı pahalı değil mi?

aşırı pahalı derken?
otobüs 55 lira imiş. Yani kendime bir ödül verecem. 30 lira çok mu? :)

tempolu koşun. hani vardı ya beden eğitimi derslerindeki sol sağ sol temposu, o süperdir işte. ilk gün kendinizi çok yormayın. mesela atıyorum 300 metre koştunuz sonra nefessiz kaldığınızı hissettiniz. 100 metre yürüyün, sonra tekrar 300 koşmaya çalışın. 2 kere tekrarlamanız yeter ilk gün için. sonra ciğerlerinizle beraber siz de açılırsınız..

Selam,
Sigarayı bırakmanız daha iyi olur ama -bu konudan bahsetmeyi pek sevmesem de- söyleyebilirim ki sigara içip spor yapanlar var. Ama hiç önerilmez.

İki hafta normal tempo koşu ardından ara ara sürat koşularının olduğu (mesafe önemli değil yani 30 metre 50 metre olur 80 metre olur farketmez) bir koşu programı uygulayın.

Şeker hastası olduğunuz için genel olarak beslenmenize dikkat etmek zorundasınız bunun yanı sıra spor esnasında şekerinizin düştüğünde sporu bırakıp şekerinizi yükseltecek bir içecek içmek zorundasınız. Size tavsiyem yalnız spor yapmamanız, şekerinizin düştüğünü anlayacak biriyle çalışmanız olur.

-"21 yasinda sigara icen, gobekli bir gencim"
*bi kere sigarayı bırakmak gerek yoksa spor yapmanın pek bi anlamı olmuyor.

-"Kosmayi planliyorum."
*koşmak yerine tempolu yürüyüş daha sağlıklı. (5-6 km/sa)

-"gunde kac dakika kosmak gerekir"
*düzenli spor yapan bi kişi için bile max 2 saat

-"Gunun hangi saatinde sporu yapmak makbuldur."
*serin olan saatlerinde, mesela akşam saat 6'dan sonra gibi

@ roadrunner_merlin:
*koşmak yerine tempolu yürüyüş daha sağlıklı. (5-6 km/sa) derken?
Yani saatte 11 km ile koşmak sağlığa zararlı mı? Yoksa bu arkadaşa özel cevap mı?

Edit: kişi adı yazdım

İşin aslı şu ki spor yapmak sigara bağmlıları için sigara içme arzunu arttırıyor. Sigaradan daha çok keyif almalarını sağlıyor ama sigarayı arttırdıklarında bunun tüm zararlarının yanısıra bir de performansları düşüyor. Ancak profesyonel sporcu olup sigara içenler var. Ne yazık ki var, lütfen kendiniz için sigarayı bırakın.

Spor esnasındaki "ilkyardım içeceğiniz" doğal balla ya da başka doğal şekerlerle hazırlanmış olursa daha sağlıklı olur. Doğal meyve suları örneğin. Bunların dışında kola gibi kan şekerini çok çabuk yükselten içecekleri devamlı kullanan şeker hastalarının durumlarının kötüleştiğini gözlemledim.

Spor öncesi yedikleriniz kanı yavaş yavaş besleyen glisemik indeksi ve glisemik yükü düşük doğal gıdalar olmalı. Doğal gıdaları tüketmek herkes için önemlidir ama şeker hastaları için özellikle önemli.

@ilkdefa
sigara içen ve spor yapmayan bu arkadaşa özel bi cevaptı.
(bkz: cardio)

tempolu yürüşüyüşle başla yaz aylarında kalbini yorarsın onun için kışa doğru hafif tempolu koşmaya başlarsan daha iyi olur

arakadas kalp sagligi diyor. Yani kardiyo lazim. O yuzden kosmasini tavsiye ederim. Hizli yuruyusler uzun surmedigi surece bence kardiyo yapmaz(yapar da kosu kadar degil) veyahut yuruyerek bolbol yokus cikilirsa kosu ile ayni etkiyi yapabilir. Gene kendi bildigime dayanarak:

sigara birakmak zorunlu degil, ama yaptigin spordan verim almak istiyorsan sigarayi azalt/bitir.
normalde ogle vakti(2 3 gibi) en iyi saatlerdir. ama simdi yaz, basina gunes gecmesin. kis gelsin ogleyin kosmaya baslarsin. yazin sabahlari kosmak iyidir (bence).

ilk gunlerde tempoya gerek yok pek, bir hafta bir kilometre kosu verin. sonracigima vucut alisinca abaniverirsiniz intervalmis filan.

kardiyo koşusu: minimum 25 dakka. hiç durmadan. tempolu...

yüzme de yapın bence. hiç spor yapmamış birisi için daha iyi.

normalde spordan önce yemek yemek birçok açıdan zararlı. ama şekerin de düşmemesi lazım tabii. benim de gizli şekerim var. çabuk düşüyor şekerim. spordan önce portakal suyu içiyorum, bir de bazen muz yiyorum. iyi geliyor bunlar. ağırlık yapmıyor mideye. tavsiye ederim.

Alternatif tıbbı mı kastediyorsun?
Babamda bel fıtığı vardı; duymadığımız yöntem kalmadı, çektirme, balık sarma falan ama böyle şeylere tenezzül etme. Sonunda ameliyat olmuştu.
Şu anda genel olarak fıtıkları fizik tedavi ile geçirmeye yönelik bir eğilim var babamın zamanında ameliyat moda idi ve direk çiziyorlardı herkesi.Son zamanlar tanıkdılara vs... fizik tedavi veriyorlar.Çok büyük kısmı memnun tabii yinede ameliyat olmak zorunda kalanlar var. NAsıl moda olur bu işte dersen, valla işin işleyişini bilmiyorum ama böyle eğilimler var.

bende çevremde görüyorum fıtık için altenatif tedavi yöntemleri. sana şunu söylebilirim ki hepsi palavra ve hastayı daha kötü duruma sokuyor. eğer doktoruna güveniyorsan (ki güvenmelisin de) gözünü yum ve ameliyat olduktan sonra eski sağlıklı günlerine dönmeye bak derim.

hayır,çektirme falan gibi şeyleri kastetmedim.belki doktorların verebileceği bi egzersiz programı ya da ne bileyim...tıpta sürekli yeni şeyler çıkıyor.ameliyatsız,risksiz yöntemler vardır diye umuyorum.keşke fizik tedavi işe yarayacak olsaydı ama gittiğim iki doktor da bir işe yaramaz dedi.bu ameliyat hakkında tecrübesi olan arkadaşların yorumlarını bekliyorum

inanilmaz iyi doktorlarin gereksiz yere ameliyat teklif ettigini cok gordum/duydum. bir kac doktora daha gorunmeden karar verme.

sağda solda duvarlara yazılmış "bel fıtığı 0532 xxx xx xx" gibi numaraları arama da ne yaparsan yap.

ağır bir bel fıtığı vaksıydım, defalarca ameliyat önerildi. hatta bazı beyin cerrahı doktor arkadaşlarım ameliyat olmazsam sakat kalabileceğimi belirttiler üstüne basa basa.

sonra acıbadem hastanesinde ftr dalında profesör dr. sabri narman a muayene oldum. muayene sonucunda rahatsızlığımın kongenital bir eksiklikten olduğunu, fizik tedavi ve sporla düzeleceğini öğrendim. ay fizik tedavi sonucunda 10 yıldır boğa gibi dolaşıyorum.

doktor tavsiye etmekten ve edenlerden pek hazzetmem ancak gönül rahatlığı ile söyleyebilirim sabri narman size doğruyu söyler, görünmenizi tavsiye derim.

geçmiş olsun.

mr çektirdiniz mi? mr sonucunda ne yazıyor? buraya yazabilirseniz size yardımcı olmaya çalışırım.

tabi ki mr çektirdik.
mr sonucu:
teknik:Aksiyal TRUFI;sagital T2A,T1A.
Bulgular:Servikal lordoz düzleşmiştir.Tüm disklerde dejenerasyona bağlı sinyal değişiklikleri mevcuttur.C5-6 düzeyinde antrerior epidural mesafeyi oblitere eden spinal korda teması izlenen posterior disk protüzyonu-osteofit kompleksidikkati çekmektedir.Bu düzeyde her iki kök resesi hafif daralmıştır.Servikal spinal kordun kalibrasyonu,kranioservikal bileşke düzeyi normal izlenmiştir.Spinal kord üzerinde ekstrensek bası izlenmemiştir.

yardımcı olmaya çalışan herkese teşekkürler.

başka doktorlardan da mutlaka fikir alın. bana da boyun fıtığı teşhisi koydular ve hemen ameliyat edelim dediler. ama tek doktorun fikriyle hakeket etmek istemedim. mrlarımı alıp başka bi doktora sordum, hiç öyle abartıldığı kadar bir şey yok, gözünü korkutmuşlar, kesinlikle ameliyatlık değil dedi. bazen ameliyatı yapmak için saçma sapan şeyler söylüyorlar. bence bikaç farklı fikir alın. eğer kesin ameliyatlıksa o zaman düşünün. eğer ameliyat olacaksanız da kötümser olmayın. boyun fıtığı artık öyle aşırı tehlikeli bir ameliyat değil. eskisi gibi, ameliyata alıyoruz ama felçli de çıkabilirsin burdan geyikleri yok.

@böhü
MR sonucuna göre çok anlamlı bir kök basısı görünmüyor. Fakat nörolojik muayene sonucunda doktorunuz motor kuvvet kaybı olduğunu söylemiş. Periferik sinirlere bası olduğunda önce duyu sonra motor ünite hasar görmeye başlar. Motor ünite hasarı devam ederse ve tedavi edilmezse kalıcı hasar gelişebilir. Bu nedenle tekrardan bir nöroloğa veya FTR uzmanına muayene olmanızı öneririm. Geçmiş olsun.

www.yasaksavar.com

Patronunuzun sizi enselemek için kullandığı yöntem nedir? Bilgisayarınızdan patrona belirli aralıklarla ekran görüntünüz gidiyorsa yada patron istediği zaman ekranınıza bağlanabiliyorsa durum feci. İnternet cafelerde var böyle şeyler. Bir akrabam mali müşavirlik bürosunda çalışıyordu ve tüm bilgisayarlar gene böyle bir sistemle kontrol altında tutuluyordu. Bu nasıl atlatılır muamma.

Vtunnel ise sadece proxy kullanır. TT size ulaşmak isterse her halukarda ulaşır.

Ekleme: Zatende proxy hususunda gerekli açıklamanın linkini "ilkdefa" vermiş.

bazı web proxy'lerde encode page gibi seçenek var. bu seçenek ile gelen/giden data bi şekilde şifrelenmiş oluyor ama bildiğim kadarıyla vtunnelde sadece url'yi encode etme durumu söz konusu.

yani iyi bir sistem yöneticisine sahipse şirketin, patronun rahatlıkla nerelere girdiğini görebilir.

ama bu dediklerim şu anlama gelmiyor; "normalde vtunnel olmaksızın patronun banka hesabına girdiğin şifreyi ve gizli bilgilerini vs. görebilir.". hayır, göremez çünkü bu gibi sistemlerde ssl kullanılır ve gelen giden datayı üçüncü kişiler göremez. örneğin garanti bankası, gmail gibi web sitelerinde sen direk domain adını girmene rağmen www.bidibidi.com olur. buradaki http"s" o sitenin ssl sertifikası kullandığına işarettir.

özetlersek,kısaca bilgilendirmek istedim. web güvenliği üzerine çalışan arkadaşlar eminim daha detaylı ve açık bi şekilde anlatabilirler bunu.

www.wga.hu

www.abcgallery.com

sağolun, iki link de tam istediğim gibi.

ocw.mit.edu
bu linkte gilbert strang'in ders videoları var. linear algebra dersini defalarca geçememiş arkadaşlarım bile bu videoları izleyip geçtiler. faydalı olabilir.

www.aof.anadolu.edu.tr

01 i 02 yap bu şekilde diğer derslere de ulaşabilirsin.

arkadaşım matematik hakkında öss ye çalışırken matrislere çalışmıştım. bu site matematik hakkında herşey sıfırdan anlatıyor matrisler de var çözümlü örnekli. www.ekolhoca.com matrix dediğine bakma matrisin en iyi anlatımlı halidir. başka bir kaynakta kolay kolay bu kadar uzun ve detaylı anlatan birini bulamazsın.

sek icmeye alisik degilsen yanabilirsin biraz. onun yerine votka+biraz soda+(soguk degilse bir kac parca buz) seklinde dene.

soda/votka 1/3 gayet iyi, 'bence'.

anlamam ama
www.uzmantv.com

uruslar bu şeyi turşuyla, özellikle de salatalık turşusuyla içerler..

meyve suyuna da karıştırılar. rusya'da bile gördüm bunu.

keşke meyve suyu olsa da karıştırsam.

assert h: rakı bardağına nasıl oranlıyım soda ile votkayı? 1/3 votka fazla mı gelir?

limonlu gayet sek içilebilir. süper olur.

fondip!

limon varsa smirnoff+limon+karabiber ve bal :)) Soğukalgınlığına bire birdir.

aromalı vodkayı başka sıvılarla karıştırarak içmek bazı eyaletlerde hala suç sayılıyor. shot bardağın yoksa zemzem suyu bardağı da iş görür. tuzla, limonla götür.

rus kökenli bir kişilik olarak olarak söylemeliyim ki; votkaya buz atılmaz votka şişesi kara saplanır yada kullanılacak bardak buzluğa atılıp dondurulur oda sıcaklığındaki votka buz kesmiş bardağa doldurulur.
bardak olarak laın camdan bir su bardağı tercih etmenizi öneririm shot bardağınız yoksa
ayrıca votka ile aranız yoksa yudumlardan evvel derin nefes almak boğazda yaptığı yanma hissini azaltır.
bu bir iki bilginin faydalı olmasını umarım.

ingilizce altyazılı ingilizce filmler izle. düşünürken ingilizce düşünmeye çalış. bu dediğin hemen herkeste olur, tek çözümü de pratik yapmak. çevrende ingilizce konuşan biri yoksa tek çözüm düşünürken ingilizce düşünmeye çalışman. odada yalnızken falan gündelik şeyleri ingilizce söyle. "birazdan çiş yapmaya gideceğim... yemek kaçta hazır olur?.." vs gibi. bir süre sonra daha iyi olduğunu fark edersin ve özgüvenin yerine gelir. sen gramer'i, okumayı anlamayı iyi oturt tek derdin konuşmak olsun. ileride bir gün bir fırsatını bulup da yurt dışına üç dört ay gitsen kendine gelirsin.

msn'de yabancı arkadaşlar edin. 2 ayda çatır çatır geyik muhabbeti yaparsınız. internet üzerinden mümkün olduğunca yabancılarla iletişim kurun.

mail/msn adresini eklermisin duyuruna

sorunu aşmak için gereken şey sürekli pratik yapmak. madem yurtdışına çıkamıyorsunuz. şöyle bir şey önereyim. bol bol ingilizce şarkı dinleyin, onların sözlerini öğrenin ve dinlerken eşlik edin. fakat mırıldanarak değil söyleyerek=)

benim bir kaç yıl önce benzer bir problemim vardı. kanadalı sevgilisi olan bi arkadaş secondlife'ı tavsiye etmişti(şaka değil) orada ki yabancılarla konuşa konuşa daha iyi cümleler kurmaya, dilin kendine has özelliklerini keşfetmeye başlamıştım. bu arada hem kanada hem de abd'de deki arkadaşlar edindim ve onlarla telefonda konuşmalar falan derken baya ilerlettim.

hem yazılı hemde sözlü olarak pratik yapıp günlük nasıl türkçe konuşuyorsanız o şekilde de ingilizce konuşacak arkadaşlar edin. ben bu şekilde çözdüm sorunumu.

www.foreignlanguageexpertise.com

shadowing method olarak geçiyor bende yeni başladım, sonuçlar iyiye gidiyor

(bkz: omegle)
herhalde bu yazışma anlamında işini görür. ama kesinlikle türkiye'den olduğunu ve erkek olduğunu yazma. finlandiya vs de, bayan de sonra vur muhabbetin dibine. (erkek ve türksen anında çıkıyorlar konuşmadan)

@theli mail adresim

baykanfatih hotmail

sadece speaking e yönelik kurslar var, ingilizce için, onu da geçtim yurtdışı dil okulu düşünebilirsin... 1 aylık bile oluyorlar fransızca için baktığımda çok da pahalı değillerdi maddi durumun uygunsa böyle bir şey düşünebilirsin... gidince zaten seviyene göre sınav yapıyor ve dilini de bilmedikleri için ister istemez o dilde konuşmaya alışıyorsun

1. midenin asitliğini arttırdığı için gastrit veya ülsere sebebiyet verdiğini biliyorum. fazlası zarar elbette.

sade soda kilo vermede yararlı oluyor diye biliyorum(ama günde 5 tane abartılı).göbek eritmek istiyorsan yürümeye devam et ama şekerden ekmekten falan vazgeçmeden yürüyerek ülke turu bile yapsan göbek de senle beraber yürür durur.

5 tane fazla bi günde tansiyonun çıkar.İçinde mineraller var.

fazla soda, böbrek taşı yapıyor diye biliyorum. soda yerine spor yapmanızı tavsiye ederim. en fazla kiloyu tempolu yürüyerek verebilirsiniz.

1- günde bir şişeden fazla içilmesi zararlıymış.
2- yediklerine dikkat edersen uzun vadede faydası olur. kısa vadede cık.

1- bi zararı yok arkadasım, mineralli fln ustelik normal sudan daha iyi.

içiyorsan bile sodyum miktarı düşük olanları iç. Mesela akmina

belirtmek isterim ki tabi, doğal, natürel soda (maden suyu da deniyor) dedikleri şey gayet faydalı ve herhangi bir zararı yok bünyeye ama doğal olmayanların ve meyve aromalıların fazla tüketilmemesi gerekiyor.

Soda değil, maden suyu için. Meyvelisi olmaz zaten bunun.

Meyveli olan zımbırtıların her birisinin en az kola kadar zararlı olduğu söyleniyor. O meyvelileri içmeye devam ederseniz zaten kilo vermeniz mümkün değil. bi ara gittiğim diyetisyenim bu şekilde söylemiştim.
Ama maden suyunu rahatlıkla içebilirsiniz. Soda değil maden suyu. Ben dohturun yalancısıyım.

günde 5 sodanın zararlı olacağını sanmıyorum (art arda içmiyorsan tabii)

göbek eritmek kadar zor bişey yok. lanet şey erimiyor :) bunun için önerim hergün düzenli olarak mekik çekmen. mekikten ziyade yerde dümdüz yat, ellerini mekik pozisyonuna al ve bacaklarını yerden kaldırabildiğin kadar kaldır ama indirirken yere koymadan tekrar kaldıracaksın. bu hareketide mekikten 10 dakika sonra dinlenerek 10-15 kez 4 ya da 5 set yap. faydasını göreceksin. ama dediğim gibi kendi disiplinini sağlamalı ve hergün bunu tekrar etmelisin. 1 ay'da bile ne kadar değiştiğini göreceksin.

tabii yediklerine de dikkat etmen gerekiyor. sık ye ama az ye. çayı 3 şekerli içiyorsan ikiye, zamanla tek şekere indir. (bkz: #16226924)

2. mekik çekerek göbek eritilmez, dur şurayı çalıştırayım da oradaki yağlar erisin mantığı hatalıdır, bölgesel zayıflama yalandır. siz yürüyüşlere tempolu bir şekilde devam edin, biraz da boğazınızı tutun olur o iş.

soda degil de maden suyu icersen bir sorun olmaz, hatta oldukca da saglikli olur. yemeklerle filan oneriliyor genelde. meyveli soda ama tam tersi tabi.

sodanin asidik degil de bazik olmasi lazim ama yanlis biliyor da olabilirim

sodanın günde 2 şişeden fazlası zararlı

kim ispatlamıs o zararı sayın caylakkız.

şahsıma ülser başlangıcı ve çeşitli diğer mide problemleri teşhisi koyan doktora sordum geçenlerde,soda içmemin bir zararı olur mu veya günde kaç lt içmeliyim deyü.hiç birşey olmaz abanabilirsin dedi.bilindiği üzere mide veya kabaca simit diye tabir ettiğimiz bölge en zor ve en son eriyen bölgedir.yürüyüşünüzü mekikle tamamlayabilirseniz daha çabuk etkisini görürsünüz tahminimce.

1) bunun denenmişi var:

babam 20 senedir falan aksatmadan günde 3 şişe maden suyu içer. taze limon suyu ekleyerek.
turp gibin maşallah.

kayip ruh;
tempolu yürüyüşlerle olmuyor o iş. koşmak yürümek iyidir ama göbek eritmeye bir gram bile yardımı olmuyor. bunu ben söylemiyorum, bunu yaşayanlar söylüyor.

Biraz becerikli bir avukat bulursan çok kolay halledecektir. İsim tashihi davalarında sadece ismin alay konusu olması tashih sebebi değildir. Kişinin toplum içinde herkesce kabul görmüş ismini kullanması gerekir, Başkalarınca bilinmeyen ismin silinmesi için bu gerekçe yeterlidir. Bunu kanıtlamak için de 2-3 tane şahit dinleteceksin onlar senin sildirmek istediğin isme sahip olduğunu bilmediklerini kendilerinin ve çevrelerinin seni sürekli kullandığın isimle tanıdığını mahkemede beyan edecekler. Dediğim gibi işi bilen bir avukat için çerez bir davadır bu ve çabucak sonuçlanır.

"4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 27 nci maddesi, “Adın değiştirilmesi, ancak haklı sebeplere dayanılarak hakimden istenebilir.” demektedir. Buna göre adın değiştirilmesini dâvâ edebilmek için haklı sebeplerin bulunması gerekir.

Bu haklı sebepler çok değişik olabilir. Kişi çevresinde başka bir isimle tanınmış olabileceği gibi, ismi, kötü, çirkin veya kaba manalar içerebilir, çok uzun olabilir, yazılışı çok zor olabilir. Erkeğe bayan, bayana erkek ismi konulmuş olabilir vs, vs ... Bu misalleri daha da uzatmak mümkündür. Kısacası, ismin değiştirilebilmesi için bu konuda hakimi ikna edecek haklı bir sebebin olması gerekir.

Böyle haklı bir sebebin varlığı halinde, isminin değiştirilmesini talep eden kişi (reşit değil ve velayet altında ise velisi) tarafından, ikamet ettiği veya nüfusa kayıtlı olduğu yerdeki Asliye Hukuk Mahkemesi’nde, Nüfus İdaresi aleyhine dâvâ açılmalıdır."

www.hukuki.net
www.haber61.net

isim değiştirme dilekçe örneği:
www.ordubarosu.org.tr

"Kişi çevresinde başka bir isimle tanınmış olabileceği gibi..." bu sebebin üzerine gidip karışıklıklara yol açtığını söyleyin.

Geçen bir haberde de çıkmıştı. İsim en fazla bir kere değişiyor diye. O yüzden ikidefa düşün derim

isim tashihi davası açarak rahatlıkla ve kolaylıkla tek celsede halledebilirsiniz. uzun zamandır tek isimle tanındığınızı, iki isim kullanmanın sorun yarattığını beyan edin ve kullanmak istediğiniz isimle tanındığınızı söyleyecek bir şahit bulun. bir ismi değişirmek için ismin alay konusu olması şartı kanunda belirtilmemiştir. durumun hukuki karışıklığa neden olabileceği ve diğer isminizle çevrenizde tanınmanız yeterli ve geçerli bir sebeptir. tek celsede karar alıp o kararı bir gazezede yayınlattıktan sonra nüfus cüzdanınızı değiştirebilirsiniz. oldukça kolay bir hukuki işlemdir. mahkemeler çok garip bir talep olmadığı sürece isim tashihi davalarını kabul ediyorlar.

kolay gelsin.

Merhaba,
Ben her soru sormadan önce "Ara"yı kullanıyorum ama, herkeste bu alışkanlık oturmamış galiba. Gerçi "Ara"yı kullanıp da soruyu göremeyen de vardır. Arada kaynamıştır.
Moderasyon delirir bir süre sonra. Bir şekilde bir şey ayarlarlar. :)

akışına bırak çünkü dün öyle olan şey bugün böyle olabilir. demek istediğim güncellik her zaman iyidir. tabi boku çıkmadığı sürece. bugün biri çıkıp beggin adlı eseri kimin sölediini tekrar sorsa monitöre kafa atarm. ama soran arkadaşın kafasını.

Bence akışına bırakılmalı, yani cevap vermek istemeyen kadar yeni üye olup cevap verecek vardır.
====Ütopik===
Diğer sorular alta kalıyor diye ise; tarih, tikli cevap sayısı, okunma sayısı modaratör önem puanı gibi girişere bir önem katsayısı üretilen kod yazılabilir. Bir de bulanık mantık vs.. ne güzel dönem projesi
===Geçti===

Edit: yani demek istedim ki zaten cevap vermekten sıkılınan bir soru ise kimse cevap yazmaz, adam aramak zorunda kalır cevabı. Serbest ekonomi gibi mi? Hiç anlamam ekonomiden.

bi ara want2die rehber yazmıştı "yeter artık sormayın bunları" gibisinden. çok güzeldi :( tabii sürekli tepede sabitleyemeyiz onu da.

bence yapılabilecek en iyi şey, insanlarda aramaya inanma bilincini güçlendirmek.

beggin' fırtınasını atlattık en azından buna sevinelim derim. sözlüğün yazar ve yazar adayı sayısı sürekli arttıgından duyuruya gelenlerin sayısıda artıyordur muhtemelen. o yüzden sürekli bir uyum uyuşma süreci halindeyiz. aslında duyuru açmadan once dikkat edilecekler başlığı daha görünür bir yere iliştirilse hatta duyuru açma sayfasına konulsa biraz daha rahat olur sanırım

bazi sorularin birden fazla sorulmasi kacinilmaz sanirim. mesela "su video'daki hayvan nedir" sorusunu arayarak da bulamazsin heralde. duyuru'yu daha cok takip eden birinin gozune daha cok batiyor boyle seyler :)

ne zararı var ki?
ben bazen bilgisayar karşısında o kadar sıkılıyorum ki duyuruya yeni bir soru gelsin diye dua ediyorum nerdeyse. Gönüllülüğe dayanan bir şey ne de olsa burdaki sorulara cevap vermek, daha önce sorulduysa ve sıkıldıysanız cevap vermeyin olsun bitsin.

ama tek bir soru için aynı cevapların tekrar tekrar yazılması derseniz haklısınız, bence asıl o çok sıkıcı ve cevabı daha önceden vermiş olan kullanıcıyı hiçe sayan bir durum.

Bir örnek vermek istiyorum. Dün rapidshare' den - premium account - olmadan hani böyle partların hepsini yapıştırınca otomatik olarak indirecek, arada bekleyecek falan - bir program lazım oldu. Ara' dan aradım ama bulamadım inanın - kesinlikle benim öküzlüğüm kabul ediyorum ama bulamadım napim - şimdi bunun için bi' duyuru açmaya çekiniyorum. " Kaçıncı kez soruluyor yahu bu cık cık cık " ile başlayan mesajlar gelecek diye tahmin ediyorum. Sorulsun abi nolcak lan. Yok ağlamıyorum gözüme bi'şey kaçtı.

"çaylaklık sıram niye ilerleyeceğine geriliyor" diye sormasınlar da beggin'e bile razıyım.

ben önüne geçilemez diyorum. şu yapılabilir. cevap vermektense aynı sorunun sorulduğu duyuru/soru'ya "git" vermek ve hafif de ayar vermek kullanıcıya belki belki sağlar biraz daha dikkatli olmasını..

her tarafta açıkladılar. çaylaklık sırası muhabbetlerini, sormayın artık yahu? her hafta kemer takmak zorunlu mudur diye sorayım ben de o zaman. açıp bakmak yerine cevap verecek insanlar var nasıl olsa diye.

bariz konuların tekrar tekrar sorulması hiç iyi değil.
sabiha gökçen'den kadıköy'e nasıl gidileceğini soran en az 10 duyuru vardır.
bi noktadan sonra cevap yazmayı bıraktım ben.
aç google'dan bak. hadi google'da bulamadın, duyuru'da bi ara, öyle sor.

ağaçtan yaptım al!

alkislarlayasiyorum.com

mutlaka bir kültür şokumu dersin alışmama problemimi dersin yaşanır. Bir yerde böyle bir değişim sürecini 4 basamakta anlatıldığını duydum
1- İzolasyon: yerleşip çevreni incelediğin dönem.
2- Adaptasyon: Çevrenin seni, senin çevreni etkilemeye başladığı dönem
3- Entegrasyon: Biri olmadan diğerinin eksik kalıdığı, yokluğunun hissedildiği, ya da sen çevrenin yokluğu durumunda eksiklik hissettiğin devre
4- Asimilasyon: Çevreni kendinen biri, çevrende seni kendilerinden biri olarak saydığı evre.

İlk başlarda izolasyondan adaptasyona geçerken çevreni inceliyorsun ve adaptasyonda entegrasyona geçerken kendinde değiştirmen gereken bazı algılar ve kavramlar ortaya çıkıyor, eğer değiştiremezsen adaptasyonla entegrasyon arasına sıkışıyorsun, ara ara izolasyona geçiyorsun. Rahat bırak kendini. Kendi düşüncelerine ve algılarına sıkı sıkı sarılma. Tavizler ver. Ama sırf taviz veren kişi sen olma, çevrendekilerde zamanla algıları içinde tavizler verecekler. Ve bu tavizleri vermelerini sağla. En azından kendine sınırlar belirle ve bu sınırları kontrol et, bunlardan taviz vermesem gerçekten olur mu diye? Eğer olmuyorsa ya taviz vereceksin ya da çekip gideceksin.
Bu bilgileri elime geçmeden önce bunlar tecrübe edildi ve daha sonra bir yerde duyuldu. Keşke daha önce duyulsaydı denildi. Umarım işine yarar. Motivasyonun yüksek o yüzden bunları aşarsın. Ülke bazında bir şey diyemiyorum ama proses böyle işliyor. Bu arada en güzel yaşayacağın evre entegrasyon evresi en sancılısı adaptasyon. Sakın vazgeçme böyle şanslar hayatta çok karşısına çıkmaz insanların. En iyi şekilde yararlan.

Edit:Psikolojini bozmadan tabii :)

Hic kafana takma derim, derslerin baslamasiyla direk yeni bir arkadas grubu edineceksin kendine. Oyle kultur soku falan da cok olmicak zira televizyondan zaten hasir nesiriz bu kulture. CA taraflarinda ayrica insanlar ekstra bi sicak kanli. Cok fazla bir sorunla karsilasacagini sanmiyorum. Gayet mutlu ayrilacaksin hatta donmesem diceksin sonunda.

firefox kullanarak :)

aynen
www.mozilla-europe.org
Hemen indir.Biraz kullan sonra şöyle sana bomba gibi eklentiler söylelim. İnternete böyle girilirmiş diyeceksin :)

şiddetle katılıyorum tecrubeyle sabit seyler bunlar ;)yok illede ie diosan 7 yi kullan 8 problemli zaten..

geçici: vlc'den video'yu izler winamp'ten sesi alırsınız..
kalıcı: cccp-project.net

Gaza geldim yükledim diğer bütün codecleri silerek, winamp yine MP4 açmadı ama sanki VLC de ses patlama yapmıyor gibi; psikolojik mi? :)

k-lite codec pack + gom player ikilisini denedin mi?

Ulaaaaaaaaan :) şimdide k-lite codec pack mi yükleyeyim, yaw hergün hergün program yükelemek istemiyorum, winample duygusal bağlarım var. İlk müzik dinlediğim programdı, yadigar baktıkça eski günleri hatırlıyorum ühühühühhhüü bak ağlattınız beni.
Yok mu bunun yolu ? ühühühühhhüüü

hocam k-lite kullanırdım ben de önceden de cccp güzel birşey.. mediaplayer classsic tavsiye ediyorum ben videolar için, salla winamp'i :]

tamamen su doldurup kaynatın. Kaynamış suyun içine bir çorba kaşığı kadar limon tuzu atıp biraz bekleyin.
en zehirsiz yol bu.

Icini sirke ile doldur, birkac saat kalsin, sonra yika iyicene.

içinde yarım litre limon suyu kaynatın sonra güzelce yıkayın.

direkt içine kireç çözücü dök o içindeyken kaynat sonra 5 -6 kez yıka. zehirlenmemiştim ben.

Kireç sökücülere hiç bulaşma derim.en az 10 defa en ayrıntılı yerine kadar yıkaman gerekebilir.zehirlenme riski de cabası.kendimden biliyorum.

Kesinlikle sirkeli su. PAtır Patır döküyor. KAynatma içinde beklet. Benimkinde metal gözükmüyor ve su ısıtmıyordu bile. Pasparlak olmuştu sonunda işlem:)

elma sirkesi iyidir.

işinize ara verebiliyorsanız bir süre mesela 3 aylığına yurt dışına gidin dil eğitimi için. hem farklı ülkeler vizyonunuzu geliştirir hem de yabancı dil öğrenmiş olursunuz. türkiye'deki saçma sapan kişisel gelişim vs. kursları için bi sürü para vermeyin.

yurt dışı. tercihen portekizce, ispanyolca gibi diller örenebileeğiniz ülkeler. kalabildiğiniz kadar çok kalıp dile yüklenin bence. çoğu diplomadan daha çok iş olanağı sağlıyorlar.

Evet kanadaya gidin ve geri dönmeyin bence...

www.youtube.com
olaya video daki gibi bakabiliryosan hiç düşünme aklında olan işe atla hemen.

Ama aklında bir iş yoksa ve tek istediğin üreterek mutlu olmak değil de ne iş olursa olsun iyi bir tüketim yapmanı sağlayacak bir şeyse o 10.000 boşa gider. Elideki işte gider. Otur oturduğun yerde.

SAP öğrenin, danışmanlık yapın. kursları 4-5k tl ve yaklaşık 3 ay sürüyor.
bir tanıdıktan biliyorum 5 sene kepçe operatörlüğü yapıp şimdi bir şirkette SAP programcısı olarak çalışan bile var.

iyi bir şeyse karton değildir, plastik benzeri bir şeydir.(Evdekilere baktım çok dandik promosyon olan plastik, nike plastik, orta halli bişi daha var bir derneğin plastik, ülkerin top şeklinde olan var deri gibi galiba karton :))

Edit: nike olanını yıkadım bişi olmamıştı :)

genellikle plastik olur uç kısımlar. Çok yüksek sıcaklıkta yıkasdan yamulabilir. düşük sıcaklıkta makineye atarsan hiç bir şey olmaz. Olmadı elinde yıka. Uç kısmını yumuşak bir şeyle fırçalarsın.

benim şapkam kaç kere denize uçtu kafamdan tuzlu sudan bile bir şey olmadıysa ki yıkadık sonra, hiçbişicik olmaz.

şapkalarım son nefeslerini makinede 3. yıkanışlarından sonra bu ön kısımları açılarak verdiler..tabi bu 3 yıkama arasında aylar var..ama yinede en temizi makineye atmak derim

ben yikiyorum makinede bir sey olmuyor

çok çok ucuz bir mamülden ihtiva değilse(ki öyle olsa yıkamayı düşünmez, atardınız) bittabi öyle de güzel yıkanır ki şapka?
(bkz: fırat ve şapkası)

İki arkadaşım aldıkları ürünleri aldıkları ülkelerin teknik servisine(almanya ya) yolladıklar.

bazılarında uluslararası garanti oluyor. ona dikkat et. yoksa amerikaya geri göndermen gerekir.

tasinabilir aletler genelde dunya capinda garantilidir (laptop, fotograf makinesi vs.) ama turkiye'de servis hizmetinin olmasi lazim. alirken bir bakmakta fayda var.

benim amerika'dan aldigim aldigim laptop bozuldugunda garanti kapsaminda burada yaptirmistim. ama alet apple'di.

hayir garanti filan yok başıma geldi biliyorum , 100 dolarlik swatch saati bile goturun tamir etmezler , canon fotograf makinasi ayni sekilde , bilgisayar aynen apple lar , adam diyor ki benim hic bir kazancim olmadi neden riskini ben alayim , ha amerikaya geri gonderirseniz ve magazadan aldiysaniz sorun yok ama onda da absurd kargo masraflari doguyor hele de amerikada 1 yil garanti veriliyor pek cok urune bizde ki gibi uzun garanti sureleri yok sonucta pişman oldum bu sevdadan , şahsımca çok buyuk bir karliligi yoksa girmeyin hele ki ebay dan , acik artirma sitelerinden hic tavsiye etmem , yine de karar sizin.

başka ülkede kullanmak için bi belge alıyosun diye biliyorum ayrıyeten, o da 1 sene geçerliymiş sonra oradan ehliyet alman gerekiyor..

gideceğin ülkeye göre arayacaksın. birkaç örnek:

www.onur.se

www.wien.gv.at

abim almanya'da kullanamamıştı çok iyi hatırlıyorum. (5-6 sene evvel) sonra değişti mi kurallar bilemiyorum ama.

abd'de 6 ay geçerli.

abd'de eyaletten eyalete gore degisiyor. misal new york eyaletinde resident olmamak kosuluyla yillarca kullanabilirsiniz.
uluslararasi bir duzenleme oldugunu sanmiyorum, her ulkenin ic duzenlemesine tabiidir.

almanya da 6 ay geçerli olması lazım. İki sene öncek tecrübe.

amerika da resident olsan bile 1 yıl kullanabiliyorsun..

Bir değil üç adet var :)

www.nadirkitap.com

www.nadirkitap.com

www.nadirkitap.com

NOT: İkinci el kitaplarınızı www.nadirkitap.com da arayınız.

Edit: Kredi kartı ile değil hesaba para yatırıyorsun.Belki böyle alabilirsin.

en agzima dus armut versiyonu yine internet uzerinden olacak yani :) soyle kanli canli al para ver kitap yapamayacagim, arrh.

Şöyle olur. Buradaki ilanları sahaflardan veriyorlar. Mesajlaşma ile adreslerini öğrenir gidersin.

robinbook'a bir soruver. hiç olmayacak kitapları onda bulabilirsin ki bu pek bulunmayacak bi kitap değil. zamanında arayıp tarayıp bulamadığım bi kitabı bulup mesaj atmıştı da eşekliğime alamamıştım.

robinbook'a sordum. yanit beklerken nadirkitaptaki bir yere de sordum. simdi diger iki yerden de talep edecegim. yardim icin tesekkurler. +rep

ozellikle buraya bir kez daha tesekkur etmem lazim.

robinbook'a danisma onerisi + nadirkitap sitesi sayesinde 0'lara ve 1'lere bulasmadan bizzat ayak ve agiz yordami ile edinmis bulundum, cok mutluyum :)

Hangisi faydalı bilmiyorum ama önceleri çaykur'un sallamasını kullanıyordum. Çok yoğun oluyor ve hamsi gibi kokuyordu. Şu an çaykurun demlemesini aldım. Çok daha hoşuma gitti, o kadar yoğun olmuyor ve kokmuyor.

aktardan yeşil çayı alıp çok sıcak olmayan suyun içinde yavaş yavaş demlenmesi en iyisi diye biliyorum. çay demlermiş gibi değil de yani fincanın içinde kendi kendine demlenmesi yavaş yavaş..

Keza hiçbir çeyın sallaması içilmemelidir. Bildiğin boya..

Normalde çinliler sallama yeşil çay kullanıyor yani kaynayan sıcak suya yeşil çay ı atıp bekliyolar bi süre al sana sallama çay. Onlarda demlik olayı yok...

kahve için kullandığımız french press bu iş için uygun değil midir?
sıcak duyu koy yaprakları koy bekle süzmeside sorunsuz

bizim sirkette cay herzaman demleme icilmeli denir (cay ticareti ile ugrasan bir sirkette calisiyorum).

Ben Cambridge Advanced Learner's Dictionary - 3rd Edition kullanıyorum. Kelimeyi seçtikten sonra ctrl tuşuna basınca hemen kelimeyi alıp açıklamasını gösteriyor.

Edit: QuickFind modu, bende PDF-XChange Viewer var onun açtığı pdflerdeki kelimleri alıyor. Galiba bütün programları alıyor.

babylon ile yapabilirsiniz.

olduğunu nereden çıkardın?

Boya ve tekstil firmaları var diye biliyorum

valla şahsi bi bilgim yok ama altınyıldız her yere reklam vermiş nano teknolojili kumaş diye... o geldi aklıma

bu olabilir mi ?

www.nnt.com.tr

dyo nano boyada bilkent nano teknolojide yapılmış idi

askeriye bi 10 sene içinde ciddi uğraşacak kendi işlemcilerini çiplerini üretmek için. çünkü askeri şeyler üretmek için şerrefsiz amarika çip entegre falan vermiyor satmıyor.

yakupoğlu tekstil kullanıyor bildiğim kadarıyla.
edit: kullanmıyormuş

bildiğim kadarıyla odtü kendi ccd sini üretmeye çalışıyor. bu işi bir şirket bünyesine yapıyor olabilirler. incelemek lazım

fizy.com olabilir mi?

www.siyasiyabend.com

yok bu ikisi de değil ilk cevaptaki görüntülerden sonra geliyor sorulan. filmin 53. dakikasında filan başlıyor. yani ben öyle anladım. ikincisi de hayyam zaten o da değil.

(bkz: #8889118)

hiç kasma, evdeki malzemelerle yapamazsın. bin tane ürettirmekten daha pahalıya gelir.
güzel bi teknik resim hazırla, toleransları standartlara uyan cinsinden. elbet üretecek bir yer bulursun.

firma aramaya inan, freze yapmaya değil.

hadi mekaniği kurdun, kontrolü nasıl yapacaksın?
elektronikçi misin?

mesela adamlar soyle bişe yapmıs;
urun.gittigidiyor.com

biz neden yapamayalım adam akıllı plan olduktan sonra???

elektrik muhendisiyim. hallederiz;)

amacının ahşap bir parça üretmek olduğunu varsayarak yukardaki cevabı verdim. yoksa tabii ki hobi olarak uğraşıldığında yapılabilir. mühendissen ve zaman kısıtın yoksa zaten bi şekilde halledersin.

ama şöyle düşün, bu cnc nin parçalarını ürettirmek için de sanayiye gideceksin, yine 1000 tane ürettirmeni isteyecekler :)

ayrıca lineer rulman, kaplamalı paslanmaz çelik mil, eğik bilyalı rulman falan, pahalı ürünler. bütünlemesi için de baya teknik bilgi gerekiyor.

planı dışardan bulduğun sürece tezgahın gerekli sağlamlığı yakalayamayacaktır. küçük ahşap kesim işleri dışında kullanamayacaksın.

elinle oy daha hızlı ve kolay olur

birincide olmazsa (ki olmaz ) ikincide, olmadı üçüncü denemede bu iş hallolacak bi şekilde. linkteki satıcı mdf kullanmıs mesela kasa için, dekupajla hallederiz onu:) mekanik aksamda adı gecen parcaların çogu standart değilmidir? onları bulmak sorun olmasa gerek gibime gelıyor, ozel yaptırmaya gerek varmı? mekanik aksam engel teskil etmedikçe yeterli hassasiyeti yakalabilirsem surucusuyle kontroluyle ve uygun motorlarıyla daha zibilyon işte kullanıcam ben bu aleti. eger adam bunu yuvarlak hesap 600e satıyorsa 300 e halledilebilir kanımca. tabi plan bulunursa

ilkdefa
hata toleransım çok dusuk elle yada dremelle falan ugrasacak kadar sabıra sahip değilim:)

divit
3 eksende hareket edebilen bişeyin uygun adım motor, kontrol ve yazılımla daha fazlasına haiz olması gerek sanki. iş mili motoru yerine kalem koysak bile fazlasını yapması gerekmezmi? o planları nette bulmak mumkun olurmu? hatırladıgın anahtar bi kelime varmı:) google manyagı olacağım yakında

hep bir ağızdan seni vazgeçirmeye çalışıyoruz :)

hocam hata payın düşükse zaten hiç girme bu işe. gövde parçalarını mdf den yaparsan iş miline kesici takımı bağlayıp parçaya daldığında zaten zangır zangır titreyecektir sistem. mdf nin üstüne çelik boru bağlarsan alet durduğu yerde bile sallanır.

o parçalar standarttır ama pahalıdır. lineer rulmanın tanesini 80-100 ytl ye bulursun.

titreme olayına sunacak hiç bi antitezim yok ama lineer rulman dedigin sey eger şu ise adam satıyor 7 liraya:)
şu: urun.gittigidiyor.com
eger piyasa fiyatının çok altında bi fiyata satıyorsa bu adam alayım ben bundan bi kaç tane bulunsun kenarda kosede, yada doviz yerine lineer rulmana yatırım yapayım:)

ha bide dersenki çelik mil var işin içinde o da var:)
urun.gittigidiyor.com
buda 32 lira ikisi etti yuvarlak 40 lira 3 set lazım olsa (henuz hiç bir fikrim yok kaç tane lazım olacak) 120 lira yuvarlak hesap:) geriye bana proje lazım su divitin dediği projeyi kim hazırlamıs adı neymiş falan bi bilseydim:)

ingilizceni geliştirmen değil, toefl dan 79 alman gerekiyor. bu ikisini ayıralım öncelikle :)

kpds bambaşka bir olay, bürokrasi çarklarının bir sonucu. herhangi bir ölçücülüğü yok. hele ki toefl ile hiçbir alakası yok.

para bulabilirsen vakit kaybetmeden toefl kurslarından birine yazıl. internette toefl denemeleri de var ayrıca.

kurs önerisi için hangi şehirde olduğunun bilinmesi gerekiyor ayrıca

istanbuldayım :)

bu arada okuayacağım program ingilizce olacak muhtemelen, bu nedenle ingilizceyi de geliştirmem gerekmez mi?

üzülerek söylüyorum ki toefl'dan 79 almanız için tense'leri yalayıp yutmuş, gramerin her türlüsünü halletmiş, kelime öğrenmeye odaklanmış olmanız gerekiyor. sınav anında sorulan soruya konuşarak cevap vermeniz, az buçuk kaliteli essay yazıyor olabilmeniz gerekiyor. dinlediğiniz konuşmaları anlayıp sorulan sorulara cevap verebilmeniz gerekiyor.

kpds'den 54 (ilk deneme de olsa) almış olmanız, çok ciddi bir azim yapmadığınız müddetçe toefl'dan 2 aylık çalışmayla 79 alamayacağınızı gösterebilir belki.

ama tabii benimkisi verdiğiniz bilgiler üzerinden bir tahmin. yine de "azimle sıçan taşı deler" diyorum, başarılar diliyorum.

"illaki önümüzdeki dönem yüksek lisans" diyorsanız türkçe bir bölümü tercih edin, ya da önümüzdeki 6 ayınızı ingilizce eğitimine ayırıp önümüzdeki sene toefl'a girmeyi düşünün.

kpds toefl ın yanında devede kulak kalır...
kursa gitmeniz lazım bence, ama onun dışında da essey konusu zaten ömür yiyen bir durum...
2 ayda ne yapabilirsiniz, kurs bulabilir misiniz onu da bilmiyorm

Alta kalan cevabımı okur musun bilmem. Umarım okursun.

ÜDS KPDS okuduğunu anlamadır, yani ben tensleri gerçekten doğru dürüst bilmeden bile üds den 80 kpds den 72 aldım. Çünkü okuduğumu anlıyorum. Senin 54 almanın nedeni ingilizceyi unutman vs... değil metin anlama problemin var.

Nasıl giderilir: Okuman gerek. Ne okuyacaksın. Level kitapları mı? Bence salla. Sen git KPDS ve ÜDS de çıkan paragrafları içeren kitaplar var.Onlardan birini al mesela Mastering Paragraphs Alfa yayınlarının. Buradaki paragrafları oku. Neden dersen?KPDS ÜDS için seçilen metinler süper. Orada öğrendiğin kelimler gerçek bir okuma yaparken mutlaka çıkıyor. Aynı zamanda oradaki metinler kısa ve vurucu. Bir sürü kalıp vs... içeriyor. Dizilerde bile çıkıyor kimi kelimeler

Şimdi sen diyeceksin bana toefl lazım KPDS değil diye olsun.Metin metindir. Bu kitabı bitirdikten sonra toefl reading için özel kitaplar var ona geçersin.Hem o zaman rahat edersin. Sonra sana bunun yanında listening writing speaking lazım . Listening için toefle özel kayıtlar var toefle seviyesi ve konular aynı diye direk başlayabilirsin. Ağır gelirse ne yaparsın bilmiyorum.Sonuçta tecrüben varmış.Bence başlarda zorlansan bile sonra açılırsın yılma. Writing i tek başına yapman zor bunu nasıl halledersin bilemiyorum. Speaking için efortless english diye bişi var adam seni konuşturmak için baya güzel bir sistem yapmış iki ayda yardımı olur.

Bunların dışında ben bir kursun sana bu saatten sonra bişi katacağını sanmıyorum.Motive eder dersen ok. Ama yinede kendin halledersin.

Birde yani bence 79 diye şartlama sen 70 alsan 65 alsan bile sonuçta iki ayda kendini bir seviyeye getirmiş olacaksın o yüzden sen kim ne derse desin iki ay ingilizceni çalış.Sonra mesela gittin 70 aldın 65 aldın KPDS sonucunuda al yüksek lisans başvurunda bakın gelişme gösteriyorum kpds den 54 aldım bakın sonra bu notum buraya çıktı .... süre içinde 79 kesin alırım de. Yine kabul edilme şansın var. Olmadı bahar dönemi başvurursun o zmana kadar kesin 79 alırsın.(Bu dediğimi yapan kişilerle tanıştım)

Öbür türlü nasıl olsa yapamam dersen oturursun ve ingilizcen yerinde sayar.Hareket berekettir vesselam

hele ki böyle kısa bir zamanın kalmışsa, kesinlikle kursa gitmelisin.. tabi denir hep çalışırım kendim evde ne olacak diye, ama itici bir güç lazım, yoksa olmuyor. sabah 10da kurs başlıyor mesela, 9da kalkman gerekiyor, normalde kurs olmasa ing. çalışmak için asla 9da kalkmazsın ama o sayede kalkıp çalışıyorsun.. bir de belli bir miktar para bayılınca insanın vicdanı rahat etmiyor zaten çalışmayınca..

ben 1 ay boyunca çalıştım sadece, yarıyıl tatilimde, çünkü başka zamanım yoktu.. kendim çalışamayacağımı bildiğim için kursa gittim, 5 haftalık hızlandırılmış programa, haftada 4 gün, hatta onun da 4 haftasına gidebildim.. kesinlikle çok yararı oldu, 80 geldi.. daha fazla vaktim olsaydı daha yüksek alabilirdim belki, sizin 2 ayınız var.. yazın yükseltmek için uğraşıcam ben de..

Bir kurul var galiba mezuniyetle ilgili orada seni süründürebilir (eğer t.ş.klı ise)


Edit: Çıkış alabilmek için bölüme kağıt imzalatıyorsun.Bölümden ödünç aldığı bir şey yoktur gibi bir şey olması lazım. Eğer çirkefse şunu şunu aldı getirmedi diyebilir , ya da ilgilinin imzasını engeller. Ne kadar hocalar arası problemlerde olsa öğrenciye karşı hep birliklerdir :)

Labaratuar hocası veya kurulda bir hocaysa birşeyler deneyebilir. Ancak onca kişinin gözü önünde sadece sana uyuz olduğu için kariyerini hiçe sayıp seninle uğraşacağını hiç zannetmiyorum.

tezin varsa, orada patlayabilirsin. ancak git aranı düzelt, bişeyler uydur falan filan.

manson ailesi de tercihlere dahil edilebilir

edit:hımm bu duyuru ilgimi çekti faydalanıcam cevaplardan

unitarian universalism

www.uua.org

fetocuları deneyebilirsin anlatılanlara bakılırsa çok eylenceli ortamları var.onların içinde olup onlardan olmaz eğlenmene bakarsın nolucak.diyosan ki aidd olmak istiyorum e oluver

(bkz: maradona tarikatı)

yok canım, hiç bu kadar olur mu...yukarıdakilerin hepsini birden dene sen bence.
yetmezse; hatta bu listeye bir de add yi ekleyebilirsin. o da babadır, candır, vazgeçilmezdir. ergenekonla birlikte güme gitme ya da yozlaşma ihtimallerine karşı elini biraz çabuk tutsan iyi edersin.

add var zaten listede. ama hiç ortam çok güzel diyen yok. sözlükte herkes yanlız kovboy tadında takılıyor demek.. benim gibi önemli bir üye/mürit/partili vs kaybettiniz. yazıklar olsun..

nihal atsızcılar var tek geçerim

sorosçular iyidir. para b.k gibi. ortamı zaten o kadar parayla kendin yapıyoorsun, kendi kendine olşuyor hatta. arıyorsun corc'u tak beş milyon dolar. tavsiye ederim ben çok memnunum.

Şu an türkiye de en revaçta olan ve baya hareket kabiliyeti olan: nurcular (f gülen). Mesela bugün bir belediye kütüphanesine gittim. Çalışanlar açmışlar ders yapıyorlar :) Hem zamanla artısıda çok yurtdışına yollarlar falan mesela yurt dışında bunlar dernekler kuruyorlar sonra bir okulu falan kiralayıp konferans veriyorlar oldumu almanyada ... kişisi konuşuldu lafı.böyle konferans vermeye gidersin, eş iş aş bulurlar, ilerlesen değişik toplantıları oluyor.Benim kuzen bir referansla bir yurda gitmiş giderken abartıp takım elbise giydi ( geçici kalıcak yer arıyordu) adamı dersane müdürü sanıp toplantıya almışlar :D buda ses çıkarmadan takılmıştı. Anlattıkları baya ilginçti. İlginç bir dünya vesselam. Gir bunlara sırtın yere gelmez bu aralar :)

Edit:artık kalabalıklar çok popülist yaklaştılar olaya son 4-5 yılda.O yüzden sivrilmen zor olabilir. Bir kitapçık bastırılabilir bu konuda :)

pontus rum cemiyeti'ni de canlandırabiliriz. birlikte el atsak bir şeyler çıkar bence. ekmek yer miyiz bilmem.

rotary iyi sanırım bu konularda

scientology. geçen türkiye ayağı çökertildi diye haber vardı gazetede. niye çökertildiyse_? neyse para varsa girin. tom biradere selam edin. yoksa da girmiş gibi yapın ben size yazı ayarlarım enayilerin parasını yeriz.

masonlar biraz sizi zorlayabilir, çok sadık ve detaylı araştırmaları olan bir topluluk, katılmak isterseniz sizi, çevrenizi, yaşamınızı falan inceliyorlar birkaç ay gizliden gizliye,
toplantılara katılmaları zorunlu, sebepsiz katılmama atılma sebebiniz oluyor, tabi şu bu gibi sebeplerde değil ciddi olmalı, genelde konferans, konuşmalı toplantıları dışında cuma yemekleri var iki haftada bir miydi, haftada bir miydi anımsayamadım.

bir de toplumdaki statünüz önemli, zengin olmanız değil kültürlü ve bilgili olmanız gerekiyor.

başka?
hmm aklıma gelen bunlar sanırım...

birisinin tavsiyesiyle katılımınız da kolay olur gibi bir yargı var ama bilemeyeceğim.

Aslında UDS için pek kursa ihtiyaç yok gibi önünde bol zaman var. İçinde şimdiye kadar sınavlarda çıkmış paragrafları içeren bir kitap alsın çözsün baya sağlam yapar.
Paragrafları iyi incelesin, içindeki kelimelerin önemlilerini öğrensin (zaten zamanla tekrar etiğini fark eder) oldu bitti.

filmde degil ama madmende çok gördüm fosur fosur sigara içenleri. sallama olarak söyleyebilirim bunlarda ortak reklam diye bişi yok. her sigara şirketi paşa paşa öder parayı kendi reklamını yaptırır

(bkz: thank you for smoking)

Bunların bir birliği vardır. Her firma bu birliğe yıllık adiat gibi bişi veriyordur. Ortak paradan yapılıyordur harcama.

kurtlar vadisi'nde polat bir ara sürekli parliament içerdi. gerçi bu pek gizli değil, aleni bir reklamdı.

sigaranın markası az çok kestirilemiyorsa kimse para ödemiyordur, ayrıca sigara filmlerde olmazsa olmaz bir nesne o yüzden yönetmenle alakalı bir olay.

got milk reklamı gibi düşün bu sahneleri de =) öyle birisi ödüyor diye bir şey yok yani

Ronin isimli muhteşem filmde 20-30 saniyede bir bir adet gitane sigarası yakılıyordu...

1- bence en iyisi birşey yapmamak. döversiniz ilginizi çektiklerini anlarlar ve zaten istedikleri de o sanırsam . o yüzden bulaşmayın hiç, büyüyünce düzelirler.

1- elleşilmesin, heveslerini alsınlar taraftarıyım ben.

1- Bırakınız geçsinler.

2- Hiphop-Rap

3- Genelde şikayet edenler de radikal insanlar. Mesela Adnan Hoca için bir şey dersen müritleri indirirler. Ama ona buna söversen kimse bulaşmaz.

1 açıkçası herkes ergenlikte salak olmuştur, o yüzden bence dokunmamak en güzeli...
2 o yaşadığın yere göre değişir açıkçası, varoşlarda ağır abiler, bağdatta tikkyler, kadıköyde emolar metalciler, yan kıyı köşe yerlerde hiphop rap vs...
bir de yeni moda hafif paralı özel üniversite gençliği var... onlar tikky olamadıkları için alternatif oluyorlar...

1- eğer adanadaysanız emo görürseniz sakın dövmeye kalkışmayın(tabi ki yaşı olanları) dayak yiyebilirsiniz, çünkü artık adanadaki kırolar nasıl olduysa emo olmayı benimsedi, çok garip. adanamın bıçkın delikanlıları ne hale geldi :P

3- Site kapatılama nedenleri

İntihara Yönlendirme
Çocukların Cinsel İstismarı
Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanılmasını Kolaylaştırma
Sağlık İçin tehlikeli madde temini
Müstehcenlik
Fuhuş
Kumar ve Bahis
5816 Sayılı yasaya aykırılık (Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun)

1- kendi hallerine bırakmak en iyisi genç onlar.
2- Gördümğüm kadarıyla kızlarda edward cullen aşkı mevcut. erkeklerde alice cullen. genel olarak twilight.

1- tanıdık emo varsa (kardeş, kuzen, vb) bol bol fotoğrafı çekilmeli 10 sene sonra kendisine gösterilip sağlam dalga geçilmeli.

muhteşem bir öneri teşekkürler akrabam yok şükürler olsun ama tanıdık var

en mantıklısı görüdüğünüz yerde dövün.
tabi.

1- emo ile metalci kelimesini yanyana kullanmayalım lütfen emo görünce de dövmeyelim ama küçük bir bahane bulunursa zevkle döverim, neden olmasın.

2- gençler çok fena bu ara ya...

3- bırak ne bok yerse yesinler yaa, hem ben çok gülüyorum onlara. site kapatmak güzel birşey değil. bir sitede hakaret vs. varsa zaten gerekli yasal işlemler yapılır ama site kapatmak da neymiş? iki üç dallamanın koyduğu video yüzünden hangi zihniyet bir site kapatır? ya da gerçekten o videolar yüzünden mi kapandı youtube, bunu sorgulamak lazım. çarşı sansüre de karşı. (takım tutmuyorum ama şampiyonluğun ardından bu göndermeyle kutlayayım kendilerini dedim, eheh)

1-ergenlikte normal, ilişmeyin, zaten zamanla düzelirler, yok 40 yaşında hala emo olacam diye uğraşıyorsa o zaman dövün bak.

1. kendi hallerine bırakın, geçtiğine bizzat şahit oldum. dayak atınca/laf edince daha da emolaşıyolar, kimse beni anlamıyo böhüü moduna geçiyolar.
2.indie/hipster ve geek/nerd

1- şöyle bir şey var, oraya yollanabilir: (bkz: emo kid rehabilitasyon merkezi)

Muayene için 15 lira vermiştim bir devlet hastanesine.

1 - 15 lira muayene ücreti, testler için ayrıyeten istenir.
2 - yeni kanun tasarısıyla 30 gün. ancak sağlık vizesini başlatmak için evrak ya da benzeri işlem gerekebilir. sorun soruşturun.

iyileşirsin allamallam işalla subaneke işalla yareppim sübaneke işalla dinimiz amin

open office i kur, zemberek eklentisini ekle.

www.openoffice.org.tr

sol tarafta son sürümü indirin yazısının altında

bendeki 2007, bu linktekini kursam çalışmaz heralde dimi?

www.openoffice.org.tr

tüm sürümler için yazıyor çalışabilir :)

2007 dediğin microsoft muydu :D :D tabii ki çalışmaz.
Sil sen o microsoft un soft ürününü. Kur paşalar gibi open office i.
Sonra bana dua edeceksin

Bence kontrolü Microsoft Office'de yap. Özellikle de 2007'de. Ben edebiyat öğretmeniyim benden bile iyi biliyor Türkçe'yi. Hatta bazı yazımlarda TDK'den bile iyi.