muhtemelen çalışmayı son ana bıraktın ve yumurta kapıya dayandı. derslere gerektiği gibi çalışmamanın verdiği vicdan azabı uykularını kaçırıyor olabilir, tabi yanılıyor da olabilirim.
uyku problemine gelince, sana tavsiyem, yatmadan yarım saat kadar önce yoğurt ye.ayrıca mp3 çalara veya telefona uyuşuk müzikler atıp yatakta dinle.Bitki çayları da çok rahatlatır, gevşetir, kolay uyumanı sağlar. rezene- anason sallama çay vb. deneyebilirsin.bi kase yoğurt tarafımca test edildi, onaylandı.

elektrik sobasını yak (uyuşturuyor) yorganın altına gir vadideki zambak'ı al eline oku, burda onemli nokta super akıcı, elinden bırakamayacagın bi kitap olmasın. onu okumaya çalış, ben oyle uyuyorum.

yalnız uykum gelmiyor değil.uykum çok feci şekilde var.fakat uykuya dalamıyorum.benim yerimde kim olsa en az 9-10 saat uyur ama ben 1 saat bile zar zor yatabiliyorum.

öncelikle, bardak bardak kahveler sizi mahveder, belli ki finallerinizi de önemsiyorunuz, o kadar kahve ve bunun stresi birleşince uyuyamamanız gayet normal. işin içinde stres olunca kitap da pek fayda saglamaz, önünüzde kitap açık başka düşüncelere dalar gidersiniz yine uyuyamazsınız. biraz klişe gelecek biliyorum ama sert bir içki deneyin, viski olur, kanyak olur. çok değil, 2-3 yudum yardımcı olacaktır. sonra her uyuyamadığınızda içkiye koşmayın ama. aslında daha da güzel bir bitkisel çözüm var ama yasal olmadığı için yazmıyorum. her neyse, işin sırrı kafayı dağıtıp rahatlayabilmek. çok dikkat istemeyen, daha önce 3-5 kere izlediğiniz bir komedi filmi de olabilir bu, biraz da size bağlı.

fazla uykusuz kalınca uykusu olsa bile uyuyamıyor insan. en basit çözüm sakinleştirici bi şurup alırsın mışıl mışıl uyursun.

universite yillarimda aynen boyle olurdu, birkac gun az uykunun ustune uyuyamama baslardi. once bi-iki bira icerdim, sonra da biraz okurdum. cok uzun zaman almazdi uyumak.

bende yok

bende de yok

fazla boş vakti olmalı.işsiz resmen.

bende de öle meme olsa ben de böle şeyler yapardım heralde, fena (erkeğim)

bizleri duşa sokmaya çalışmış. başardı da nitekim.

10 saniyede aktım kardeş

puanım 9. dünyaya lazım böylesi.

(bkz: attention whore)

iyi de ne parası kazanıyo böyle onu anlamadım?

(bkz: memintolar da tombiktoymuş)

keşfedlmeyi bekliyor
belki konuk oyuncu olarak alırlar brazzers'a falan.

bununla hakkaten dusa falan giren varsa sokaga cikmayalim biz arkadas! sivilceli liseliden baska bisey yoktu cunku ortada. dikkat cekmek icin de abuk subuk hoplamis arada.

günlük hayatlarını göz önüne sererek para kazanıyolar. mesela bugün bunu giydim, yada hangi kıyafeti giyeyim? bunu yaptım şunu yapıcam gibilerinden. ne kadar çok takipçisi ve tıklanması olursa okadr çok para kazanıyor. geçenlerde haber kanalında görmüştüm. şu kadar takipçisi ve şu kadar para kazanıyor diye.

Kendini seksi zanneden bi ergenden daha itici birşey olmadığını yeniden hatırlattı bana. Kızın göğüslerinin büyük olmasından başka hiç bir olayı yok ve herkes büyük göğüs sevmez (kıskançlık demeyin erkeğim) :) ..Bizim "sevgilim beni öyle mi beğenir, böylemi beğenir" diyen kızı hatırlattı. Tipi de benziyor.

youtube partner(adsense) = paracıklar

sohbetlerinizi kaydedin, daha sonra kayıtların çözümlemesini yaparsınız, gerekli detayları ve olaylar arasındaki bağlantıları babanıza kontrol ettirirsiniz. hem sohbet gibi olacağı için babanız sıkılmaz, eş dost geldiğinde (bayram ziyaretleri v.b. ) mutlaka yanınızda olsun kayıt cihazı. hem de aradaki bağlantıları ve doğrulamaları yaparken konu konuyu açar,onları da kaydedip daha çok anı derleyebilirsiniz.

kesinlikle ona belli etmeden sesini kaydedin. anlarsa abartır, süslemeye kalkar ya da olması gerekenden fazla sadeleştirir.

önce bir adet nehir söyleşi denilen kitap türünden okuman faydalı olur, söyleşiyi yapan insanın anlatan insanı nasıl yönlendirdiğini, ne tür sorular sorduğunu görürsün, sen de anlatan kişiye böyle alanlar açarsın

iş bankası kültür yayınlarının böyle bir serisi var, senin ilgi alanına giren merak ettiğin birini seç alisveris.iskulturyayinlari.com.tr

cahide birgül'ün hazırladığı türkiye'nin ilk kültür bakanı olan talat halman söyleşisini tavsiye ederim, çok dolu bir hayat alisveris.iskulturyayinlari.com.tr

sonrasında sen de kayıt cihazınla veya telefonunla sohbet havasında kaydedip bunları yazıya dökersin

yaninizda sirf bu is icin pratik bir ses kaydedici tasiyin. yazmaya deger birseyler anlatmaya basladiginda hemen cebinizden cikarip kaydedin. sonra onlari kendiniz toparlayip yazip derleyin. yazdiklarinizdan ote babanizin ses kayitlari ve hikayeleri de olumsuzlesir hem.
edit: ben yazarken daha bisey yoktu ayol, gec kalmisim :)

şöyle bi sıkıntı var. hiçbir cümlesini tamamlamaz. sabah akmerkez'e gideceğiyle cümleye başlar bir dakika sonra bir bakarsınız yunanistan'daki çöp dağlarından bahsediyor. aslında bir bağlantı vardır ama özneler, yüklemler eksik olduğundan anlamazsınız nedir ne değildir. bunları kayıt cihazında kendi kendime çözümlemem çok zor.

söyleşi gibi yapamam ikinci cümlesinden sonra kalkıp bursa'ya gidiyorum, otobüsüm kalkacak 15 dakikaya diyebilir. izah etmesi biraz zor bunu. ben de o yüzden eş dost ziyaretinde veya bir iş vesilesiyle anlattığı anılarını kayıt altına almanın yoluna bakıyorum.

kitap yazmak çok çok çok emek isteyen bir iş. kaset çözmek zor gelecekse hiç girişmeyin daha iyi. ya da kaydedin, parasıyla çözdürün.

maybeline one by one denedim iyidi

lancome hypnose güzel ama daha uygun fiyatlı bişey dersen bourjois clubbing mascara derim, fiyatı 30 tl civarı ve süper şekillendiriyor.

max factor-false lash effect. yeni kullanmaya başladım, çok memnun kaldım.

Christian Dior - Iconic , topak yapmayan, su degince yuzu gozu maymuna cevirmeyen super bisi, her kurusa deger.

yves rocher.www.yvesrocher.com.tr

uzun suredir mac kullaniyorum, akma kokma yasamadim. tavsiye ederim. mac'in normal rimeli, herhangi bir ozel atraksiyonu yok.

senelerdir doğru bir rimel aramak için yırtındım resmen, en son bunu denedim, fiyatı çok uygun ve çok güzel. gören arkadaşlarım da hemen bu rimeli almaya başladılar zaten.

www.efirsatci.com

mac'inden lancome'una her makayı denedim, fiyat-performans açısından en memnun kaldığım maybelline falsies volume express (koyu pembe-fuşya renkli)oldu.

rimmel'in bütün rimelleri çok güzel ve fiyatı da çok uygun.

maybelline one by one şimdiye kadar gördüğüm en iyi rimellerden biri. açık ara farkla.

ayrıca ne aradığına da bağlı bu tabi. benim kirpiklerim kısa ve seyrek mesela. one by one süründe hem karışmıyorlar, hem topak olmuyorlar, hem de siyah ve dolgun görünüyor.

o olmazsa false lashes. ama maybelline'den şaşma derim..

pahalılardan da lancome hypnose drama çok bi efsanedir. ama bi rimele 70 lira vermeye değer mi? sonuçta 6 aydan fazla kullanmaman gerekiyor. mac'in de çok güzel rimelleri var. haute and naughty çok başarılı, bir de standart fix lashes çok güzel. diğerlerini çok test edecek kadar kullanmadım :) karar senin :)

Aslında biraz da rimelden ne beklediginize baglı.

1) Tek tek ayırsın, biraz uzatsın, akmasın kokmasın: MAC Studio Fix
2) Abartı dolgunlaştırsın ama zor çıksın: Lancome Fatale
3) Fazla param yok ama kıvrık+dolgun olsunlar: Loreal Voluminous
4) Süper kıvrılıp çok uzasınlar: Clinique High Lengths
5) Hem dolgunlaşsın, hem uzatsın (iki aşamalı): Benefit They're Real
6) Az kıvırıp sadece uzatsın: Benefit Bad Gal

filan :)

loreal - volume million lashes extra black (hastasıyım)

yves rocher lash plumping mascara kullanıyorum güzel ama daha da ucuz bir şey istersen rimmel london'ın maskaraları da fiyat performans olarak çok iyi

body shop-super volume mascara kanımca kullandığım en güzel rimel. 30tl. (daha önce mac zoom lash-dior show iconic-lancome hypnose-loreal lash architect kullandım)

peki mdf nedir, üzeri kaplama mı yoksa lake mi?

(bkz: yeni anne babalara tavsiyeler)
Allah analı babalı büyütsün.

masif takımda torunun da yatar. gerek yok aradaki fiyat farkına. bu tür lüks harcamaları boş verip şimdiden bankada sermaye biriktirmeye başla bebiş için. 20 yaşına geldiğinde ya iş kurar, ya ev alır, ya yurtdışında okur, bi işe yarar yani. çar çur etme parayı. misal en pahalı bebek bezini alma, aradaki fiyat farkını biriktir. nası olsa çöpe atıyosun, nası olsa diğeri de iş görüyo, gibi bi mantık yani. diğer bi misal, en pahalı bakıcıları tutma, en pahalı kreşlere gönderme ama aynı zamanda aradaki fiyat farkını biriktir. para biriktir, para biriktir, para biriktir. başka da bi şey demem.

@compadrito, mdf olanını aldık ama bebeğin sağlığı açısından bir sıkıntı olur mu bilemedik, anlamadım bir konu olduğu için bir bilen var mıdır dedim ben de :)
ah keşke çok zengin olsaydım da beğendiğim 8 bin liralık bir takım vardı onu alabilseydim :)
ciddi ciddi 8 bin liralık bebek takımı yapmışlar, millet de kafayı yemiş.

@african rain, satıcı o kadar çok konuştu ki aldığım şeyin dünyanın en kaliteli ve tek ürünü olduğunu düşündüm o an, kurşunsuz boya falan dediği kalmış aklımda.

evet haklısın. mdf'nin sağlığa olumsuz etkisi konusunda endişeler var:

www.childrensfurniture.co.uk

www.peterre.info

en iyisi estetiği falan siktiredip ham ağaçtan marangoza yaptırmak herhalde. hiç bir kimyasal kullandırtmadan. estetik hiç önemli değil çünkü en geç 3 sene sonra elinden çıkarmak zorunda kalacaksın o takımı zaten.

mdf'de sıkıntı yok ama üzeri lake olacaksa o lakenin kurşunsuz olması gerekir. tabii kurşunsuz denilip kurşunlu da olabilir. boyanın markasını kodunu sorabilirsiniz. satın aldıysanız sorun yok, mdf kötüdür diye birşey de yok, güle güle kullanın.

eğim katabileceğinz bir beşik de alın. bebekler ilk aylarda dar yerlerde yatmayı seviyor. öyle yayla gibi yatakta uyutamazsınız haberiniz olsun

Yegenime mothercare'dan bir takim almistik. fiyat olarak sizin dediginiz rakamlara geliyordu; hem de pek cok bolumu gercek ahsapti. naturel rengi tercih etmistik, iste bebek sagligina zararsiz cila falan filan. bir mobilyaci yerine markalasmis kurumsal, hem de bebeklere ozel bir firmadan alisveris yaparsaniz bence daha guvenilir gibi duruyor ama nerden aldiginizi da bilemiyorum tabi. he bi de almissiniz tabi :)

@freefroglet; ankara sitelerden aldık. sitelerin malı genelde kaliteli oluyor diye. evimin eşyalarını da sitelerden almıştım, çok memnun kalmıştım.

@spankenstein, zaten ilk ayları için park yatağını da aldık.

konuşun? çok ilginç bi fikir gerçi ama bence denenebilir yine de

ilgi gösterin.

sıkıntı birtek karınızda değil sizdede var sanırım yeni farkına vardığınıza göre...

aynı benm erkek arkadaşım ben sürekli mailler, e mailller minik notlarla zoraki romantizm yaratmaya çalışıyorum kısa süreli olarak işe yarıyor

siz herseyi yaptiniz, mukemmel bir koca oldunuzda mi yine de boyle esiniz? bir erkek olarak sutten cikmis ak kasik olamayacaginiza gore, kendinize ve iliskinize disardan bakmaya calismak bir baslangic olabilir. hicbir sey de bilmeden yorum yapmak zor ama tamamen atiyorum o yuzden: esiniz mutsuz olabilir, istedikleri vardir, goremediginiz, anlayamadiginiz yerler vardir, bikmistir, sikilmistir. bu yuzden en sagliklisi alin esinizi karsiniza (hatta bu bahaneyle bir yere yemege cikarin falan) guzel guzel konusun, dertlesin. icinizdekileri dokun iste, yapici olmak icin sakin ve durustce konusmak sart. bence...

rudgam neye sinirlendiğini az cok tahmin ediyorum kardeşim ama yine de bela etme kimseye. cok acık yazmamıssın derdini o yuzden yorumlar da insanların kafasına göre. biraz daha aç derdini, ben şefkat gösteririm sana:)

sabredeceksin kocum, sabredeceksin... baska secenegin var sanki...

Bir kadın sizinle delice tartışabiliyorsa sevinin.
Çünkü susmuş bir kadın için, bitmişsiniz demektir..

( M. Longston )

zamanında feci hayal kırıklığına uğratmış olabilirsiniz karınızı. (varsayım)

dom cafe duruyosa ki duruyodur orda duble köpüklü kapuçino için. garfunkels da fish and chips yiyin. efenim harrods a gidin çocuklar gibi eğlenin. paranız bolsa madame tussaud müzesine ya veya diğer dungeonlara gidin. piccadilly de gezinin. kitapçılara bakının. sherlock holmes ün evine gidin. bütün paraları (kraliçeleri) kraliçeye bırakın gelin sonra hehehe

Reading'de tren istasyonunun karsisinda Oakford Social Club bar/restoran fena degil, yengeyle gidilir. Afterdark denen gece klubu en gec kapanan mekanlardan, 80'ler calar, ucuzdur, yas ortalamasi yuksektir.

yeme-icmeye para harcamak caninizi sikmiyor, guzel saraba ve lokum gibi antrikota feda ossun diyebiliyorsaniz; size ufak, butik ama enfes bir restoran onereyim. Notting Hill e bi gidin zaten, gezinin, sonra da surda yemegin ve sarabin tadini cikarin: Negozio Classica, 283 Westbourne Grove W11 2QA Notting Hill . Londra da falan yasamiyorum ama kartini cuzdanimda tasidigim tek yer; kaybetmemek icin. ne keyifli yerdi yea. yemek sart degil, bir kadeh birsey icmeye de takilabilirsiniz. Evet, pahali, aklinizda olsun.

anam çoğoş öneriler geliyor yahu. cevaplayan herkese teşekkür ederim.

fish and chips için covent garden'daki rock & sole plaice iyidir. adres: 47 endell street. tarif: covent garden metro istasyonunun karşısında yer alan marks & spencer'in yanındaki sokağa girin bir 20-25 metre içeride.(git:www.urbanspoon.com )

hey maşallah servis mi kalkıyo burdan ingiltereye bi biz kalmışız gitmeyen

her turlu alisverisinizde kullanacaginiz yontemle degil mi? : alisverisinizi yaptiginizda faturanizin yaninda tax free belgenizi istersiniz; sonra onu doldurup havalimaninda customs ofisine damgalatip paranizi alirsiniz ya da postaya atip paranin hesabiniza gecmesini beklersiniz. ha bu arada aldiklarinizi customs a getirip gostermeniz gerekir, oyle damgayi basarlar; aklinizda olsun. ben sizin yerinizde olsam almadan once urunun tax free olup olmadigini da sorardim, emin olmak icin.

peki bu ürünlerden birini alabileceğim, şurdan al burdan al diyebileceğiniz bir tavsiye var mı ?

var tabii ki.

evet.

benim gibi herkesin vardır büyük ihtimalle bi sırrı.

var. bazıları benimle mezara gider herhalde.

var hıhım

olma mı. herkesin vardır.

"Her insanın sırları vardır. Onları birbirinden ayıran, sırlarını saklamak için neleri göze aldıklarıdır"

oha bir benim mi yok acaba mal gibi hissettim kendimi

var ve benimle mezara gidecek..

benim yok; illaki biri bilir, icimde birsey saklamam.

Sarhoş olmaktan kasıt ne? İçip ona buna salça olmak dağıtmaksa sen onu yapmıyorsun. Ama alkollüsün neticede. Ben her sabah resetliyorum kafayı mesela. Normal.

son birayı icmicektin aga :D

5-6 birada bana da oluyo genelde gecenin sonuna dogru ufak kopukluklar oluyo tamamen hatırlamama değil de.

bende de aynı şey oluyor. içerken herşey gayet normal ama ertesi gün uyanıp düşününce lan sarhoşmuşum ben diyorum.

Bana oluyor, hatta ben 'demek ki sarhoşlukla ilgisi yok bu hatırlamama olayının' diye bir çıkarım da yapmıştım kendi kendime :) Uyumadan önceki son 1 saat falan parça parça aklımda kalıyor eğer belli bir miktardan fazla içtiysem.

ben bunu bir-iki senedir farkediyorum. kisacasi gencken oyle unutma filan yoktu sarhos olsam bile. sizin yas kac bilmiyorum ama 30 lara gelince basladi bu unutma durumu. oluyor catir catir yani, bira, raki, sarap ayirdetmeden.

selam, tesekkurler ama bu abd'nin vize uygulamadigi, yani vize almak icin mulakata fln gerek duymadigi ulkelerin vatandaslari icin. mesela bi fransiz girip burdan basvurusunu yapiyor ve direk seyahat ediyor.

benim aradigim malesef bu degil.

sanırım artık her havayolu internetten bileti alırken ya da uçuştan birkaç gün önce bu bilgilerin girilmesini zorunlu tutuyor.

geçen sene lufthansa'nın vize, pasaport tarihi gibi bilgileri istediğini hatırlıyorum.

o dediginiz herhangi bir avrupa ulkesinden giden biri icin. eger degismediyse; turk vatandas vizesini alir oyle gider amerikaya. en son mayis'ta gittim. check-in'de, vardigim havalimaninda, heryerde kalacagim adresle ilgili sorgulandim o kadar.

prostpektusunu kontrol ettiniz mi? genelde ilaclarin oda sicakliginin ( 25 C) altinda tutulmasi gerektigi yazar. boyleyse zaten atin gitsin. bence risk almayin.

at abi at ben ürtiker yaşadım bozuk ilaçtan 7 ay çektim hele parasetamol olunca içeriği en tehlikelisi

edit:( ankara dönüşü geçen kış halsiz hissettiğim için bi aralar torpidoya salladığım theraflu forte idi içtiğim (torpidoya sadece klima üfler sanıyordum)
bitmedi o yol at abi at

tylol hot ise bişeycik olmamıştır.

yag vardir heralde, ne olursa, tereyagi zeytinyagi siviyag her ne varsa biraz koy tencereye. salcayi da ekleyip biraz kavur, baharat da ekle tuz filan (salca ev yapimi tuzluysa gerek yok). hasladigin makarnayi dok icine, karistir. afiyet olsun.

her şey gayet güzelken bu küvet niye böyle küçücük diye düşünürdüm.

çok güzel de kabin niye şeffaf aga? ha fantezi falansa eyvallah.

benim içinse kabinin ortada olmasına bağlı olarak hareket alanını daraltması dışında bir sorun yok.

bu odada yalnız ya da yavukluyla yaşayacaksam süper.

acaip seksi şeyler düşünürdüm

ruhsuz ve sikici derdim. biraz ozenilmis otel odasi gibi. fonksiyonel olarak da basarili bulmadim, zaten su seffaf banyo olayini oldum olasi hic tutmadim.

görsel olarak iyi ancak kullanım olarak kötü 2 üstteki yorumla anlaşılacağı üzere.

dört tarafı da şeffaf küvet fikri güzel ama ortada olması biraz daraltıcı. Odanın köşesinde, yine üç tarafı böyle cam, diğer bir kenarı da sokağa bakan camla tamamlansa daha güzel olur. Sen dışarıya bakarak yıkanıyosun ama onlar seni görmüyo, ama odanın içinde biri varsa görüyo. Daha seksi.

kuvetin etrafindaki camlar butun mekanin icine etmis diye dusunurum.

Dışarıdan içeriyi göstermeyen camlardan olsa o cam çok mükemmel olurmuş.

cam tamamen seffaf olacaksa neden var? gorselikten ote bi manasi olmali, herseyi goreceksek o zaman disarda olsun kuvet cama ne gerek var, birsey yapiyorsan tam yapacaksin. ozellikle orda olusacak su buhari vs sebebiyle o camlarin temizlenmesi felakete donusur. yani demem o ki camin orda olmasinin bi manasi yok bana gore. bi esprisi de yok. estetik de olmamis bence, bari tavana kadar olmasaydi, seperator seklinde olsaydi, yada bir takim gorsel oyunlar olsaydi camda.

yani anlatmayacak, ama yazamayacak da ? sorunuz pek anlasilmiyor. eger bunu sordunuzsa ikisi de olmazsa giderilmez tabi. alkolle muzikle bi nebze efkar yapilabilir belki; bu da gecici olur. bence...

anlatmak dışında anlatarak giderilir.

Evet hem anlatmayacak hem yazmayacak ama anlatmış ya da yazmış kadar yükü hafifleyecek kişinin. Ayrıca alkol beni daha çok hüzünlendiriyor.

Sınava girenler, eğitmenler, kurslar ....kendi görüşüm IELTS 6.5 ...

kesinlikle IELTS.

Kesinlikle IELTS.

Genel olarak; İngiltere'ye başvuracaksan IELTS al, çünkü İngiliz sınavı olduğu için teşvik etmeye çalışıyorlar. Toefl'dan yüksek istiyorlar ki IELTS alasın.

structure, grammar bıdıları toefl'da var, ielts'te yok, öncelikle onu düzelteyim. 1 sene boyunca toefl ve ielts dersleri verdiğim için biliyorum güvenin bana.

şimdi şöyle bir şey var, ielts tek türde gerçekleşen bir sınav. yani internet ya da kağıt üzerinden diye seçenek sunmuyorlar. veriyorlar eline kitapçığı yapıyorsun. böyle diyorum çünkü işin içine toefl girince durum vahimleşiyor zira toelf'ın pbt yani paper-based, yazılı olan sınavı, ibt yani internet based olanından çoooook daha basit. ibt'nin formatı fazla karışık, çok daha fazla kompleks şeyler yapmanızı istiyorlar hem listening hem de writing kısmında. şayet yurtdışı eğitimi için gireceksen sınavlara ve ielts değil de toefl almak istiyorsan, sakın ha pbt yani paper based'e girme çünkü sallamıyorlar basit olduğu için. her zaman için ibt tercih edilir. peki ibt mi yoksa ielts mi kolay? ielts kolay tabii ki... ikisi de eşit derecede kabul gördüğü için istediğini seçebilirsin ama dediğim gibi pbt'den olabildiğince uzak dur. okula kabul edilme şansın varsa o da gidebilir.

hic dusunmeden IELTS.

Üst katında hizmet veriyor diye biliyorum. 2 gün önce bi' arkadaşım gittiğini söylemişti. Pasaja girip üst kata çıkıyorsunuz.

bilmem tarzınıza hitap eder mi ama konak kebap salonu. cafe crepen le konseptleri farklı. crepen e benzer ekvatoru önerebilirim.

@remove, ekvator nerede tam olarak?

Açık hala 1 hafta önce oradaydım. Halep pasajına girip karşınızda ki medivenlerden üst kata çıkıyorsunuz.

(git: www.ekvatorcafe.com)

bibucuk derim. Polo Garage'in sokagindan girince asagida, yolun sonunda. hem yemek yenip hem de dogumgunu kutlanacak bi yerdir.

o 20lik disin etrafindaki etler hep dert; arada yoklar. agri yapar sonra gecer birkac gun sonra. 32 yasina geldim, 17 yasimdan beri boyle, vay anasini 15 sene olmus :S

yaşlanmışsın sen ya, senin çocukların dişlere bak artık sen:)

simdi.. o dediginiz sahil yolu oluyor ki, caddebostan'dan bostanci'yadir yonu. bagdat caddesi de bostanci dan kadikoy'e tek yondur. bostanci'dan bagdat caddesinden gecen herhangi bir otobuse binip caddebostan'da inebilirsiniz. sonra da sahile bikac yuz metre yurursunuz. cok dolu olmaz. 10-15 dakikadan da uzun surecegini sanmam. kadikoy dolmuslarini da kullanabilirsiniz.

ha tamam evet sahildeki yol değil de onun bi üstündeki bağdat caddesinden bindiğimi varsayalım.

4 vardır, bostancı sahilden kalkar ve caddebostana gider, sürekli geçen ring hattı odur.

Caddede trafik tıkalıdır, ortalama 30-45 dakikada caddebostanda olursunuz, oradan 5 dakika aşağıya sahile yürürseniz 50 dakika olur

ya 10-15 dk mı. 30-45 dk mı. aralarında çok mesafe yok ama o kadar zaman alır mı?

bir de daha önce bunun kadıköy'den olan versiyonunu sormuştum onu da cevaplayabilirsiniz burda bilginiz varsa.
(git: 311290)

cadde de sahil yolu da akşamları tıkalı olur ya. sanmıyorum ki 15 dkda varabilesin...

bence de ordaki nem neyim.
yengeye +1

yenge haklı

bu arada aynı söz asmalımescit'te de yazıyormuş..

www.sezyum.com

yenge+1

yenge haklı bence de :/

nem=neyim=yenge+1

herkes yengeye hak vermis ama nedendir ben de sizin gibi dusundum. bir kafiye bir espri bir nane yok 'neyim var' olarak dusunursek. ama bu anlama gonderme yaparak rutubet olan nem oldugu fikrine katiliyorum.

bi ay boyunca kedi poku temizlemek :/

neyse allahtan duyuruyu bilmiyo. ehehe.

freefroglet +1

evet işte ben de böyle düşünmüştüm.. neyim var'a nem var demek çok banal, böyle altın diş taktırmış azeri karısı gibi. hiçbir esprisi kalmıyor, duvara yazılmayı hak etmiyor. ama rutubet anlamında nem olarak düşünürsek birden derinliği, artistliği +10 oluyor lafın. bi güzelleşiyor. istanbul şiiri oluveriyor. ya da her iki anlam birden var. laf cambazlığı var. bilmiyorum..

hoca yenge her zaman haklı öğrenemedin mi kaç zamandır!

elbette yenge haklı. hiç türkü vs dinlemediniz mi yahu (: nem var, neyim var anlamında çok kullanılır. ama orada bir espri bir laf cambazlığı var diyorsan, sanmıyorum. bence yok.

cem karaca da şöyle demişti:

bi kaç tane itten gayrı
nem kaldı?

yani yenge +1

buldum da işe yarayan şeyler değil para kazanmak anlamında :)

ne yapmak istediğimi değil de ne yapmak istemediğimi biliyorum:/ deneyerek bu değilmiş diyorum. yaşımda 24.

yaşım 24, kendini bilmez bir şekilde sisteme boyun eğmiş durumdayım ancak hiç mi hiç böyle olsun istemiyorum. Saygılarımla.

yaş 24. ne yapmak istediğimi keşfetmemle, yanlış yola çoktan girdiğimi farketmem aynı döneme denk geliyor.

ondan beri de hayattaki amacım bunu kabullenmek.

ben buldum. hayatta ne yapmak istediğini bulmamak. o değil de geniş ve eksik bir soru. zaten herkesin ortak istediği şey yaşayabilmek ve bu da bir şekilde parayla oluyor. insanların istediği şey para edinebilmek sonunda. manevi olarak da mutlu olabilmek diyelim. parasız da olmuyor zaten. farklı farklı istekler olabilir tabi, en başlıca olanı "şu mesleği edinmek" ile birlikte "şu kişiyle beraber olmak", "şuraya gitmek", "şurda yaşamak" gibi farklı durumlara gidebilir ama hepsi aynı kapıya çıkıyor sonuçta, para.

kısaca cevap verirsem, en iyi şekilde yaşayabilmek diyelim.

edit: dünyada parasız olarak yaşanabilecek durumlar da var tabii. devletten yardım alma sistemlerini kastetmiyorum, o işte de para var sonuçta ki bu hayatta yapmak istediğin birşey olmaz sanırım. kastettiğim doğal kaynakları olan bir yerde ilkel bir hayat yaşamak olabilir. robinson crusoe olayı gibi diyelim. bunu da istemiyor değilim aslında ama uzun süre dayanmak zor olsa gerek.

paradan bahsettik tabi bir de zengin olmak var. ama yeterli para olduktan sonra zenginliği istemeyen insanlar da var tabii. amma uzattım konuyu be...

sorumun geniş olduğunun farkındayım herkes düz mantıkla en kısasından cevap verse bile tatmin oluyorum. misal genç lisede doktor olmak istiyor ama ünide dans kursuna yazılıyor bakıyor ki dans bunun hayatı olacak. dansçı oluyor. yani dansçı olmak istediğini buluyor. ha olabiliyor olamıyor ayrı konu, para zaten kimsenin inkar edemeyeceği bi olay. derdim o ne yapmak istediğini keşfetme durumu.

“Seni bekleyen hayatı yaşamak için planladığın hayattan vazgeçmelisin.” demiş Joseph Campbell

Yas 22. Kayboldum.Ne yazik ki. Bulan varsa bana da yol gosterse cok ama cok sevinirim.

@terp

yanlış anlama soru güzel. geniş ve eksik olması, güzel olduğunu değiştirmiyor. ben de öyle sorular soruyorum bazen. sadece cevabı ayrıntılı vermeye çalıştım. senin ikinci cevabın da mesela soruyu daha spesifik yaptı, yani farklı durumlar var ama aynı kapıya çıkıyor. düz cevap da verilebilir tabi, bunlar da benim düşüncelerim.

@ermanen: yok, yanlış anlamadım :) daha sonra cevaplayacaklar için biraz daha açıklayıcı olsun diye yazdım.

21. Nelerden hoşlandığımı biliyorum. Yapmamın imkanı yok.

22.5'um ve kesinlikle yapmak istediğim meslek turistlere ülkemizi tanıtıp sevdirmek. her nasıl olursa, hiç farketmez. tek tek ellerinden tutup da gezdirebilirim, dünya çapında reklamlar da olabilir. yeter ki şu ülkenin azıcık reklamını yapalım. kıytırık yunan adalarına amerika'dan gemi gemi insan taşıyolar evlenmek için. vs. bunun gibi şeyler.

he ne okuyorum derseniz, harita mühendisliği. biri de bunu yapmak istiyo olsa iyi olcak.

@want2die: doğru da bazısı zengin aileye doğuyor yahu :) biraz da yaş sormamın nedeni bu, mesela sen 30'sundur, para lazım hoca dersin, öteki 20 yaşındadır uçurtma virtüözü olucam der.

yaş 26 çok da sikimde değil.

çok fazla ayrıntısı ekstrası angaryası olmasıyla beraber severek yaptığım bi işim var. yani evet.
ama soru daha idealize etmiş gibi, ben aslında büyük şehirlerden uzak çiftlik evinde yaşamak elimi toprağa değdirmek, bahçemden topladığım marulu biberi yemek isterdim. yani hayır.

buldum. 2 sene önce depresyona girmiştim meslek/kariyer/nasıl bir yaşam istiyorum ile ilgili. klinik psikologtan yardım aldım ve bazı şeyler netleşti.

yaş 25.

verebileceğim bir tavsiye var ise insanın kendini tanıması için önce dürüst olması gerektiği. kendine karşı dürüst olmak için ise hatalarını ve eksikliklerini kabullenmeli ve onlarla birlikte kendini sevmelisin.

en yaslisi ben olayim madem: 31 bitti, kisaca: ne yapmak istedigimi biliyorum ama hayat sadece yapmak istediklerinden ibaret degil. kararliysan, yapmak istediklerine ulasmak mumkun; yani hayatta hersey mumkun. neyseki hayat kolay degil ve biz surekli ugrasiyoruz. dusunsene herseyin cok kolay, sip diye onunde oldugunu, istedigini yapmanin kivancini, hedefe ulasmanin keyfini suremedigini. hayati guzel yapan sey boktan olmasi...

henüz bulamadım. kendime göre' savrulmanın sonunda bişiyler olacağını düşünüyorum. 23

donem donem degisiyor bu. 2 sene evvele kadar buyuk bi sirkette adam akilli bir iste calismak istiyordum. simdi ise inanilmaz bir istek ile bircok seyden vazgecip acaba pilot olsam mi diye dusunuyorum. belki 5 sene sonra daha farkli birsey olacak bu. yasadikca bazi seyler sekilleniyor ve insanin buna bagli olarak istekleri, beklentileri ve kendisini mutlu edecegini dusundugu seyler de degisebiliyor.

yaş 26. 10 dakkadır şuraya ne yazsam diye düşünüyorum..

yaş 20. "hayatta ne yapmak istediğin" gibi bir olgu olduğunu düşünmüyorum. uzun atlama uzun atlamadır yüzme yüzmedir yani. kafam esince her şeyi yaparım ama hiçbir zaman birine yoğunlaşıp onda uzmanlaşma gibi bir arzum olmadı. biyolojiyi filan daha çok öğrenmek istiyordum o yüzden girdim genetiğe okuyorum. o da hayatımın merkezinde değil.

hayatta kalmaya devam ediyorum işte. ölücem bi gün. plan yapmıyorum yarın da derse gitmicem galiba. sevgiler. yarışmacı arkadaşlara başarılar.

yaş 26 ve şu an kendime dokunuyorum.

Yaş 27, şu etapta yapmak istediklerim: a. bir devlet hastanesine geçmek b. psikodrama x'i olmak c. amaçladığım bir daire var ona girmek

Uzun süre sonrası içinse, istememeyi - plan kurmamayı öğretiyor hayat. Çünkü nolursa olsun, esen rüzgarların kölesiyiz genelde :\

yaş 32. bitmişim, okeye dönüyorum.

yaş 28. bence en önemli karar NEREDE yaşamak istediğindir. Çünkü düzen kurulduktan sonra hep başka yerlerde yaşamayı hayal eder insan ama artık çok zordur bu (evlilik - çocuk vs) o yüzden bence önce olmak istediğin yerde ol, fazla hırslı olmadan para kazanacağın bir iş edin ve gününün tadını çıkar (misal ben master yapmış bir insan olarak Gökova taraflarında garsonluk veya balıkçılık yapmayı kabul edebilirim. bir karavan edinip olmak istediğim yerde istediğim hayatı yaşardım ama bundan 5 - 6 sene önce girişirdim bu işlere. ancak düzen kuruldu artık, böyle heveslerime eşimi ve ailemi sürüklemem olmaz)

yaş 20. şu an futbolu bırakma aşamasındayım. bundan 2-3 sene önceki hayallerime, çalışmalarıma bakınca hedefim kesinlikle profesyonel olarak futbol oynamaktı. elime de çeşitli fırsatlar geçti iyi de değerlendirdiğimi düşünüyorum bu yaptığımdan da pişman değilim ama malesef 100-150 kişinin içinden 1 kişi bu işi başarıyor. şans faktörü her yerde geçerliliğini koruyor. belki başka bir takımda olsaydım şansımı daha iyi değerlendirebilirdim. başlıkla belki ilgisi olmayabilir ama içimden anlatmak geldi. şu an besyo öğrencisiyim. istediğim bir hedefti ve başardım. önüme her zaman yeni hedefler koymaya çalışıyorum. ilk olarak ingilizce öğrenmek istiyorum mezun olana kadar bu işi halletmem gerek. ayrıca ders notlarımı yüksek tutmaya çalışıyorum. üniversitede kalmayı planlıyorum. belki okurken diyeceksiniz her üniversitede okuyan ergenlerin hayali filan diye :P olmazsa her zaman bir b planı lazım. kpss ye girip öğretmenlikte olabilir. burası kariyerimle ilgili yapmak istediklerimdi. şimdi yazacaklarımda hobi olarak yapmak istediklerim. şu aralar bisiklet turlarına sardım. en yakın zamanda, elime para geçince araştırdığım bisikletlerden birini alıp yakın illere turlar düzünlemeyi düşünüyorum. yazında il il gezmeyi düşünüyorum. değişik insanlarla tanışmak, macera yaşamak istiyorum. akvaryuma çok ilgiliyim. birde balık tutmaktan çok haz alıyorum. daha çok istediğim şey var ama ne kadarını gerçekleştireceğimi bilmiyorum herkes gibi.

yaş 27.
ne yapmak istediğime 5 sene önce karar verdim. fakat son 2 senedir ciddi manada risk alarak çaba harcadım ve hâlâ yeterince yakınında değilim. muhtemelen bir 2 sene daha çabalamam gerekecek. yani umarım :D yine de züğürt tesellim var, hiç yakınında olmasam da, şu an en yakınındayım. en azından uzaklaşmıyorum :D

Bazı promosyonlu yeni rakı paketlerinden çıkıyor. Örneğin 2 70lik rakı bulunan bir pakette bir de bardak var.

Yeni Rakının özel paketleri satılıyor içinde 2 tane rakı bardağı olan onlardan alabilirsin.

Onun dışında herhangi bir yerde tek olarak o bardaklarda satılıyorsa bilmiyorum ama marketlerde paketli kutularda hediye bardaklar geliyor

Bizde var 2 tane:) Set halindeydi o 2 export rakı 2 de yeni rakı bardağı. Havaalanından(freeshoptan) almıştım. Çok güzeller di mi

daha gecende aldim duty free'den. 50'lik iki yeni raki ve iki 'yeni raki bardagi' birarada kutulanmis, her sefer alip set yapayim diyorum zamanla :)

migrosta baktık biz 70'lik iki tane bir kutuda ancak maalesef içinde bardak yoktu. neyse o zaman rastlarsak alacağız napalım.

@ladybug kadıköyde bir kez onlarla içtik rakıyı, artık onlarsız içemiyoruz :)

içtiğiniz mekandan isteyin, ben öyle yapıyorum çoğu da veriyor sağolsunlar.

psikolojik mi acaba? kimse de cevap verememis, hic duymamistim ben de hakikaten. bazen ben de o tatla uyanirim alkol alip gec yattiysam. ama bunu tamamen eski zamandan kalma bir ani, bir tat olarak gorurum. ne de olsa sigara tiryakisiydim ve hele alkol, kahve ve cayla durmadan sigara icerdim. sabahlari da agzimda sigara tadiyla uyanirdim pek tabi. sigaraya dokunmasam bile bu tatla uyandigim sabahlar olur iste. belki de kel alaka sizin durumla? hmm... :S

(bkz: pull and bear)

www.pullandbear.com

zara

Hayır, her zaman yapamayabilir. Hanım kız haklı olabilir yani.

bi şeyi gerçekten istemek dediğin mesela japonyaya yerleşmek olabilir ama kesinlikle şu yakardığın konu için söylenemez. kız belli ki çok yoruluyor, stress altında vs. bir de sen üstüne gitmişsin. bol şans diliyorum.

kesinlikle evet! sana vakit ayiramiyorum diyen insanin kaybetme korkusu yok demektir. durum "garantilenince" onceliginiz ortadan kalkmis. biraz uzak durursaniz, size gercekten ilgi duyuyorsa cabalayacaktir.

her zaman değil.
öyle işsel durumlar oluyor ki; (dağlara taşlara) hani ailemden biri ölse, cenazesine gidemiycem yani, o derece...

şimdi şu durumda nasıl (bold ve underline)gerçekten istesem de(/bold ve underline) vakit ayırabilirim ki birine?

yapar. eğer o kıza ünlü bir yönetmenle gidip, yüzün çok güzel iş yerinden izin alıp 1 hafta boyunca bizle çalışırsan 100.000 dolar kazanacaksınız de hele bak noluyor.

aynı ölçüde değer vermiyor. herkesin işi gücü var. dünyayı kurtarıyorum ayaklarını bıraksınlar.

ay ne evde anne babası vs
sanki yatalak insanlar da onlarla ilgileniyor vs. hasta varsa evde bilmem de bahane bunlar bahane. iş çıkışı bir saat dahi insan vakit ayıramaz mı ? hsonları buluşamaz mı birkaç saatliğine. arkadaşı hiç yok mu? onlarla da mı görüşmüyor? bunlar hep bahane. isterse öyle bir ayarlar ki (:

bahane bunlar.

hocam sağlıklı bir ilişkide bir taraf "çok yoğundum o yüzden vakit ayıramıyordum, cevap atamadım" derse iki durum vardır

1- sen ceptesindir, öncelikler sırasında arka sıralardasındır.
2- cidden yoğundur, gün içinde seninle ilgilenemez ama günün geri kalan zamanında mutlaka ama mutlaka telafi eder, @freefroglet de değinmiş, buna "kaybetme korkusu" deriz...

iki kişi birbirini istemeli hocam ya...
gerisi bahane

İsterse yapar, istemezse yapmaz, bazı durumlar olur gerçekten yapamaz.

Buraya takılmayın,

Asıl olay, iki taraf birbirine birşeyler hissediyorsa, ve karşı taraf daha şimdiden bu kadar yoğunsa (karşı taraf gerçekten yoğun kabul ediyoruz), iki gün sonra es kaza bir ilişkiniz olursa, nasıl görüşeceksiniz? Bu yoğunluk olabilecek ilişkinizi de baltalayacak.

Oturup karşı tarafa bunu belirtin, eğer ya işte yapacak birşeyim yok durumum bu derse, yolunuza devam edin.

Hayır, her şeyi çöpe atmış olmazsınız. Zaten çoğu insan azaltarak başlar. Yarısında sigarayı atmanız da iyiye işaret. Doğru yoldasınız.

sakın çöpe atılmış hissetmeyin emeğinizi.. böyle ataklar olabilir.
"yaptım ama bi daha olmayacak bu" deyin. "tamam ya, kapıyı araladım artık. bırakamadım işte!" diye düşünür ve yeniden başlarsanız, hiçbir işe yaramaz...

ama dediğim gibi "yaptım ama bi daha olmayacak bu" derseniz, gerçekten sürdürebilirsiniz... inanın böyle bırakılıyor...
kolaylıklar..

www.eksiduyuru.com

pes etmeyin sakın, sonuçta bu bir mücadele..
ama arada sırada olur öyle kaçaklar filan da demeyin, tamamen uzaklaşın, unutun.

ben de bırakalı 1 hafta oldu..
çok kararlıyım bu sefer,

haftasonu deniz kenarındaydım, kalamar + bira ; içmedim
gece dışarı çıktım, müzik + alkol: içmedim
geçen akşam rakı masası kurduk: içmedim

sonra anladım ki, sigarayla özdeşleşen yukarıdaki gibi çoğu "an" aslında bizim kafamızda kurduğumuz birşey, kendimizi şartlamamız.. içmeden de oluyor...

aklında sigara olursa, zora düştüğünde de ilk aklına gelen şey yine o olur..

spora yönel bence, ne bileyim koş, kızgınlığını hıncını yollardan çıkar
bisiklete bin, sigara içerken düşüneceklerini pedal çevirirken düşün..
kendini yor, ciğerlerinin günden güne açıldığını hisset..

bir de şu var, bu meretin ömrümüze ömür kattığı yok, ileride sevdiklerini erken yalnız bırakma olayını da hesaba katmak lazım...

biseycik olmaz. sakin hemen pes etmeyin. gunde 1 paket ictim 10 sene. biraktigim ilk zamanlarda da bikac kere sigarayi yakip icime cekmeden icmisligim vardir. bir sure sonra o da bitti, gerek duymadim. 3 sene oldu ve sigaradan kurtuldugum icin cok mutluyum. sigarayi dusunmeyeceginiz zamanlari dusunun, onsuz bir yasami; yolunuza devam edin.

içimi rahatlatan duyurucular,sağolun varolun! bu arada o anki pişmanlık da ufak ufak bitti zaten ama sanırım aynı şeyi yapmamak konusunda daha dikkatli olmam gerekiyor.sigarayı bağdaştırdığımız şeyler epey fazla,size katılıyorum.en çok da yemeklerden sonra ve keyifli bir anı yaşarken zorlanıyorum.nikotin sakızı vardı onu da pek kullanmadım.her türlü tavsiyenize ve desteğinize açığım.

ben hayatımda sigara içmemiş biri olarak yıllarca içen ve aklında bırakmak fikri dahi olmayan ya da bi anda oluşan bi çok kişiden şu kitabı okuyup bıraktıklarını duydum:

www.hicrandergisi.com

biraz okuyun isterseniz, belki bi faydası olur. klasik yöntemlerden oldukça farklı bi bakış açısı varmış. bence bırakırsınız, sigara nedir yahu? hiç yoktan var edilmiş gereksiz bi şey.. kolay gelsin.

allen carr bıraktırabilir belki. videosuda vardı.

bugün birisi duyuru açmıştı, anında bıraktım falan diye. biorezonans diye bir şey ile. nedir ne değildir bilmem ama çok övüyordu. sözlükten de biorezonans başlığına bakarsanız orada da çok olumlu yorumlar var.

bu allen carr seminerlerinin fiyatı nedir?

(bkz: irade)

irade kadar bir etkili yöntem de, tiksindirme usulü.
yani tadı en rezalet olan sigaradan çok tükettikten sonra ağızda kalan tat, koku hayattan bezdiriyor. ben bir keresinde sigaradan tiksinmiştim ve aylarca içmemiştim. iddia ediyorum bu en sağlam yöntemlerden biri.

www.eksiduyuru.com

şurada anlatmıştım. burada da bulunsun..
(viral değildir!) :)

(bkz: cold turkey)

baslikta uyusturucu icin deniyor, fakat nikotin de bir uyusturucudur, hem de gayet yuksek fizyolojik bagimliligi olan bir uyusturucudur.

10 yil ictim. tam 3 sene once, dedim ki cocugum olabilir yakin gelecekte. ne ona ne kendime zarar vermek istiyorum. saglikli bir cocuk dogurmak, yetistirmek istiyorum. vucudum da daha saglam olsun, herseyim daha iyi olsun. gercekten karar verdim icmek istemedigime; biraktim. o kadar memnunum ki simdi. evet zor bir surecti. icmek istedim, ozledim. nerdeyse bir yil cay kahveyi gormezden gelip icmedim. sigara yasakli mekanlari tercih ettim. gercek istek olmazsa katlanilacak sikinti degildi. zaten o yuzden tekrar baslamiyorum. ayni sikintiyi tekrar yasamamak icin. boylece 3 yil oldu ve artik gercekten bitti :)

annesi haftada 1 ve babası günde 2 paket sigara içen ve sigaradan, kokusundan, insanların onun için ''şu güzel ortamı bozmalarından, terketmelerinden'' nefret eden birisi olarak sigarayı bırakmanın kolay yolu'nu okudum. adam sanki benim düşündüklerimi yazmış. istediği kadar güçlü bir bağımlılık olsun, olay tamamen psikolojik. en kısa zamanda kitabı edin ve okumaya başla. acelesi yok, seansa falan sonra bakarsın. hem bir baktın sadece kitap bile yeterli oldu senin için... babam okudu ve sigarayı bıraktı... daha ne diyeyim?

çocuğu yapmadan önce sağlıklı spermler için bırakmalıydın, o dönemeci kaçırmışsın bari şimdi bırakıver de çocuğun duman solumasın. ben sigarayı 5-6 defa bıraktım hepsi de pat diye oldu. şimdi içmiyorum.

biorezonans bende ve 2 arkadaşıkmda hiç bi halta yaramadı. paranıza yazık.

öncelikle bırakmaya niyetim vardı. tek başıma film izler gibi şu
video.google.com
videoyu izledim, sigaranın içindeki kötü maddelerden değil, bize verdiği zararlardan değil, sadece bizim neden bırakamadığımızdan bahsediyordu. 7 sene hergün 1 paket içen birisi olarak bu video sayesinde bıraktım. bıraktıktan sonra tekrar başlamamak için mutlak tavsiyem, güzel bir ortam olduğunda 1 tek sigaradan bişey olmaz diyip içersen tekrar başa dönersin ve kendine güveninde kaybolur.

8 yıldır tamamen zevk alarak içtiğim sigarayı bir hafta önce tamamen bıraktım. heryerde yasak olması, sigara içenlere ikinci sınıf insan muameleleri ve işimle ilgili sıkıntılar nedeniyle bıraktım. sadece bana sigarayı hatırlatacak şeylerden uzak duruyorum (kahve yok, çay yok, alkol bir süre yok). ilk iki gün sıkıntılı geçti ama şu an durum tahmin ettiğimden daha da iyi.

aralarında yok ama kaşa gitmeyi düşünmez misinz?

@bnl dgr tabi düşünürüz ama bahsettiğim koşullar içinde aklımıza gelmedi. O dönemlerde nasıl olur bilemiyoruz tabi.

kıbrıs düşünebilirsiniz, en sıcak orası olur. denize çok rahat girilir o mevsimde. ayrıca balayı için değişiklik olur. biletleride şimdiden alırsanız ucuz olur.

tatil deyince neden güney-hem de yok marmaris bodrum vs? karadenize gidin hem değişik bir balayı geçirin.

kapadokya' da hos olabilir. aksamlari yapilacak sarap keyfi tam balayilik. sonbahar, bisiklet ve yuruyus icin ideal mevsimler; deniz takintiniz yoksa romantik bir balayi icin denemeye deger

fiyat veterinerden veterinere değişiyor. 30a yapanlar da var, yer neresi belki ben tavsiye verebilirim.

hic duymamistim her ikisi icin de calisan ilaci!? onu mu kastettiniz yoksa ben mi yanlis anladim? dis ve ic parazit totalde o kadar tutmaz bile normalde. diger veteriner seceneklerine goz atin derim.

yer izmir

malesef tutuyor. sokak kedilerini ücretsiz yapıyorlar ama sokaktan sahipleninelere ücret isteniyor. ben daha ucuza bulursam kendim yapayım ıstedım ev kedılerıne.

freefroglet evet pfizer ın urettıgı bır ılacmıs ve ovi bişeyle(adını hatrlıyamadım) birlikte bunlar hem iç hemde dış parazıte etkılıymıs kancalı ve oval kurtlar ıcın. kalp kıl kurtlarınada yararlıymıs enseden damlayla iş görüyor. dıger ılaca baktım sımdı 82 lıra.

itu'nun yurdundan mi bahsediyorsunuz? oyleyse iyidir, kaldim yillarca, cok rahatti. tavsiye ederim.

itünün değil. özel bir yurt istiklale yakın

peynirde kalsiyum daha fazla bulunur birim maddede. süt ürünleri işte sonuç olarak tüketeceğin.

benim bildigim bir bardak miktarinda yogurt yeseniz yetiyor. ha sut derseniz de evet, 3-4 bardak lazim, bu da esittir daha cok kalori, gaz, sudur budur. cok tuketmeniz zarar olmaz tabiki de, kilo probleminiz yoksa dert etmeye gerek yok.

merhaba bende daha önce panik ataklı idim. çok fena birşey. hayattan soğutuyor. sevinemiyorsunuz gülemiyorsunuz bir garip oluyorsunuz. en kötüsü ise durup dururken panik atak gelmesi.

valla benim küçükken başlamıştı. 14-17 yaşlarımdaydım sanırım. yazın berbere gitmiştim. ailece tatile çıkcaktık. traş olurken tatile gideceğim için çok mutluydum kafamdan planlar falan yapıyordum. saçım traş olurken böyle aynada kendi kafamı böyle yana doğru giderken gördüm bayılır gibi oldum elim ayağım boşaldı. "gel bi yüzünü yıka" falan dediler neyse iyiyim dedim. eve gittiğimde yine aynı şey olmaya başladı. ölücekmişim gibi hissettim. sanki birisi boğazlarcasına nefes alamaz hale geldim. sadece bir kaç dakika sürdü. buna benzer şeyler 3 4 sene devam etti. beyin kanaması geçirdiğimi sanmak, ruhumun bedenimden çıktığını sanmak, kör olduğunu sanmak vb gibi şeyler hissettim (hissettim diyorum yaşamadım :) )

valla nasıl çözdüğümü bilmiyorum. internetten yararlandım. panik atak hakkında bilgiler öğrendim. bilinçlendim. panik atak olduğum zaman böyle birşey olmuyor sadece kafamda yaratıyorum dedim. ailemle paylaştım bu konuyu. böylece atlattım. Saygılar.

not: panik atağı atlatan birisi olarak bana özelden ulaşabilirsin belki birlikte atlatırız...

ben de kalp krizi geçirdiğimi sanıyordum, daha sonra durumu önemsemeyip atakla adeta alay ettim.gerçekten korkunç bir şey ama atlattım.

arkadaşımda aniden başlayıp biraz ağır seyretmişti. iki psikiyatrla görüştü, ikincisinden fayda gördü. otobüse, uçağa binemiyor, işyerinin servisinde fenalaşıp yolda iniyordu filan. evde yalnız kalamıyordu. bayağı üzerine düştük filan. sonra eski bir arkadaşı onu ziyarete geldi ve hastalık durumuyla dalga geçti (şahidim buna), o bile iyi etkilemişti; yani o abarttıkça bizim de abartmamız iyi gelmemiş, hafife alınması ona daha iyi gelmişti.

2 yıllık panik atak hastasıyım. Bir pazar sabahı erken kalktım, kahvemi yaptım bilgisayar başında mutlu mutlu takılırken aldığım nefesin yetmediğini hissettim, başım döndü doğru acile gittik. Bu nefesin yetmemesi durumu neredeyse 6 ay sürdü. 1 sene ara ile 2 farklı psikiyatriste gittim. Birisi prozac diğeri cymbalta verdi. İkisini de kendim bıraktım. Sanırım bir 10 defa atak geçirmişimdir. 5'inde acile gittim. Tabi ki bir şey çıkmadı. Şimdi ilaç felan kullanmıyorum. Arada yokluyor ama aldırış etmiyorum. Hipokondriyak olarak yaşamımı sürdürüyorum :) Bence çözümü yoktur sadece daha az yoklar. Bünye alışır durumun farkında olur ve önemsemez. Böylece atak hafif atlatılır. Genellikle de bitti denilen anda tekrar eder. (Misal 6 ay yaşamassın oh kurtuldum dersin o anda ortaya çıkar). Moral bozucu olmak istemezdim ama en azından bende öyle :)

bende lisede hipertansiyonla basladi. surekli tansiyonum cikip duruyordu 17-18lere vuruyor, surekli dusup bayilacagim ve daha da kotusu beyin kanamasi gecirecegim gibi dusunuyordum, buna bagli olarak sokagin ortasinda dusup bayilirsam ne olur diye dusunerek disari cikmaya korkuyordum gibi seyler oluyordu. memleketten istanbula tasininca yaklasik 6 sene boyunca hicbirsey olmadi.

gecenlerde uyumadigim, cok sigara ictigim ve kahve kolaya abandigim yorgun bir gunumde kalp krizi gecirme hissi olarak ortaya cikti. asiri yorgunluk ve stres arti psikolojik bozukluklarin sebep olacagini ogrendim. evham yapmamak icin doktora falan gitmedim ama surekli sol kolumda agri, bazen gogsume saplanan bir agri bazen de kendini kaybetme ve bayilma hissi olarak kendini gosteriyor.

cocuklugumda da false pretension in dedigi gibi kor olacagim diye korkardim. zannedersem kronik panik atak var bende...

sorun su ki adamin hakkaten agzina ediyor. genel psikolojim cok bozuldu ve bir yere cikmaya korkar oldum.

panik atagi yenmenin en temiz yolu psikyatrist degil, psikologdur. zannedersem artik baslamanin vakti geldi.

20 yasimda, yataga yattigimda boguluyormusum hissiyle basladi. nefesim yetmiyordu sanki. istahim falan kalmamisti mide spazmlarindan, midem bulaniyor, cikariyordum sik sik. kendimi hasta olduguma iyice inandirmistim. iki sene doktorlara, acillere gide gele gecti. kalp krizi geciricem diye agliyordum paso. belirtileri internetten okuyup okuyup beynime kaziyordum. sonra da atak geldiginde o belirtileri yasiyordum. okulu falan boslamistim. cevremdekileri de inandirmaya calisiyordum hasta olduguma. fiziksel muayenelerimden sonuc cikmayinca yolum psikiyatriste dustu. ilac tedavisiyle kendime geldim. panik atakla ilgili bilgilenince olmeyecegime sonunda inandim. dupeduz kafadan ayarim bozulmustu :) donem donem ataklar geri geliyor, ya da panik bozuklugu olarak kendini gosteriyor. ona da alistim yillar icinde. tamamen gecmedi henuz, 11 sene oldu.

siz çok yanlış gelmişsiniz, ıssız koylar ! denizle içiçe yeşillik !

kekovaya gitmenizi oneririm, yuzmek ve de cevreyi gormek icin kucuk bir tekne kiralayabilirsiniz. sessiz sakin koylar da bulursunuz belki. kas'tayken patara'ya gitmeden olmaz; patara plajini ve tarihi kenti gorebilirsiniz. kas'ta kalirsaniz da yerli birinin teknesini kiralayin, bildigi guzel yerlere gotursun.

ingiltere ya da avusturya da 3 yillik mimarlik mi varmis? lisans diplomasi veriliyorsa o adam mimar demektir, sifati da o olur. avrupa'da 3 yil, bachelor degree'ye esittir ama mimarlik icin yeterli degil,benim bildigim mimarlik 5 yil (turkiyede mimar olmak icin bachelor degree yetiyor) , 5 yilin sonunda imza yetkisi olan mimar olarak mezun olursunuz (norvec olarak biliyorum, diger avrupa ulkelerinde farkli midir bilmiyorum.) ABD yi hic bilmiyorum. universitelerin web sitelerini incelerseniz bence bulursunuz biseyler.

mimarlikta öyle lisans sonrasi avusturya da is bulamazsin,master sonrasi da bulamazsin %99.

avusturya da mimarlik ögrencisi ve mezunu patlamasi yasanmakta.gecen sene bir dönemde toplamda 3000 üzerinde ögrenci basladi senede 6 bin kisi asagi yukari mezun ise gecen sene itibari ile 800(eskiden az giris vardi,muhtemelen 6 bin kiside 3500 civari olur ).

bunlarla beraber ihtiyac tas catlasin 500(cok cok abartili olarak fazla verdim emin olabilirsin).

bunlar isiginda zaha hadid olmadikca (hatta zaha hadid olsan bile) avusturya da is bulamazsin.

yetkin olsa bile herkeste olacak bir yetki olur ve yabanci oldugun icin istihfdam edilmezsin,birde o okul 3 senede bitmez minimum 5 sene demeni öneririm.

bir de en basta dedigim master yapmadan hiiic bir sey yapamazsin avusturya almanya da ,cok cok yeni bi unvan avusturyada bachelor unvani.eskiden masterla birlesikti,standardi master zaten .

avusturya icin bunlar ingiltereyi bilemiyorum.

Çok sağolun, kafamda an azından bir şeyler oluştu.

hickimseyle ugrasmadik; biz gidiyoruz, paris'te evlenip gelicez dedik.guzel hazir bir gelinlik aldim oraya gidince; bi ton misafire para harcayacagimiza kendimize harcadik. en yakin ikiser akraba-arkadasimizla 3 gun 3 gece eglenip oldu bitti yaptik. kimse de bisey diyemedi. cok da guzel oldu :)

organizasyon şirketini genelde tavsiye etmem ama sizinle birlikte koşturacak kankanız olmalı, bir de kır düğünü en ideali tabii ama hangi şehirdesiniz onu da yazsanız belki tavsiyede bulunuruz, masraf olayı size kalmış, mesela düğün için çok farklı kişi başı hesabı alternatifler var, düğün 1 kez olur tabii ama bence abartmayın hele şu şartlarda, parayı evinize vs harcayın,

istanbul yelken kulübünde evlendim, 200 davetlinin katıldığı gayet güzel, 0 aksaklıklı bir yemekli düğündü. salonun anlaşmalı olduğu organizasyon şirketi, fotoğrafçı ve dj. var. onlar yönlendiriyorlar.

düğünün gerektirdikleri yoktur, düğünün gerektirdiği vardır; para. ne kadar paranız varsa o kadarlık düğün yapabilirsiniz. benim düğünüm yaklaşık 25bin tl tuttu, 17bin yemek- 3bin foto- 3bin dj. içeride dağıtılan bahşişler ve araba süslemesi filan içinde değil, yaklaşık 1.500 filan gitti onlara da. İstanbul yelken kulübünün havuz başı da var.

ha tabi kafamı sikim böyle bir düğün yaptığım için. gelen takılara baktıktan sonra ilk bunu dedim hala diyorum, şöyle düşünün 4 kişilik bir aile geliyor ve bir çeyrek takıyor, yanlarla beraber 500tl yi buluyor hemen hemen ama size 170 tl takılıyor. en güzeli çağırabileceğiniz kadar davetli çağırıp takıdan köşeyi dönmek, masraf çıkartmak :) direk nikah yapın, herkes gelsin. ben bile gelebilirim.

eğer istanbul ise, kır düğünü için bahar country'i önerebilirim.

1) ben uyurken, mayisikken kesmeyi tercih ediyorum. patisini alttan usten parmaklarinizla hafif bastirirsaniz tirnaklar disari cikar, uclarini kesersiniz. derin kesmemeye dikkat, tehlikeli ya da kanamali olabilir. kesemezseniz dert etmeyin, kolay degil hakikaten.asi icin veterinere goturdugunuzde kestirirsiniz.
2) bir kediye yataginin yeri gosterilemez, cunku kediler kendileri karar verirler nerede uyuyacaklarina. guzel bir kedi yatagini yuksekce bir yere koyup sevmesini saglamaya calisiyorum ben. icine kucuk fare gibi oyuncaklar koyuyorum, iple oynatip yataga goturuyorum, orda oynamaya devam ediyorum. deneye deneye buluyorum. kedinizi gozlemleyin, siz yatakta degilken nereyi tercih ediyor kestirmek icin?
3) her masaya ciktiginda yuksek sesle hisstt layin, hafif urksun; alip yere koyun. ciktikca tekrarlayin. cikardiginiz sesleri arttirin, degistirin alisirsa, tirsmasini saglayin yani, zamanla ogreniyorlar. kediler ne soylediginize degil seslere duyarlilar.
4) yavru kucukse ogun ayarlamaya gerek olmaz pek. koyun kuru mamasini istedigi zaman gelip takilsin. ha kuru mamayla beslemiyorsaniz, sik ve kucuk porsiyonlar yavrular icin daha uygundur. gunde 3 ogun verip buyudukce sayiyi 2 ye dusurursunuz.
5) normal normal :) takilsin iste ;)
6) evde yun var mi? kucuk bir top yapip onune atin. ufak bir kagidi burusturup atin, kossun yakalasin isirsin. pet shopa ugrarsaniz ucuza fareler oyuncaklar bulabilirsiniz. hepsi cok faydali, dislerine gelisimine lazim.
7) elle oynatip isirtmayin, sonra alinizi oyun araci gordukleri icin sevmek icin uzatinca bile ayirt etmeyip isirma egiliminde oluyorlar., oyun lazim ona simdi. 6. maddedekileri uygularsaniz iyi olur :)

5) kedi otistik hehehe. kedi psikoloğu var ona götürün.

4 ile ilgili, yapay mama yerine çiğ etle (barf/ raw diet..) beslemeyi tercih edebilirsiniz. türkiyedeki önyargılar nedeniyle çok az biliniyor olsa da yabancı veterinerlerin tavsiye ettiği ve kedi köpeklerin doğasına daha uygun bir beslenmedir. eğer daha detaylı bilgi istersen innternetten araştırabilirsin. ya da selfishgene ve delibertenin bu konuyla ilgili oldukça uzu entryleri mevcut.

@freefroglet
çok çok çok tşekkürler öncelikle... Akabinde yeni bir soru daha sormak istiyorum mümkünse, ki soruyorum :) şimdi dediğiniz gibi ben yatakta degilken evin her yerinde uyuyor sagolsun hiç yer ayırmıyor kerata :D sadece ben yataga gidince hele ki uykuya daldımsa hemencecik fırlıyor üzerime sanki pusuda bekliyor uyusada yanına gitsem gibi :) çeşitli oyuncakalr vb. sekilde denedim ama galiba biraz daha çaba harcamam lazım öğrenmek zorunda :) hayır korkuyorum ki fark etmeyecegim bi an elim kolum bacagım altında ezilip kalacak :( Allah korusun... bir de şey var, benden pek korkmuyor sallamıyor beni desem daha dogru masaya cıktıgında bagırıyorum sesleniyorum dediginiz gibi ama pek umursamıyor dönüp bi bakıyor masum masum ben ama yapma oradan in aşagıya diyip az sesimi alçantınca bıraktıgı yerden devam ediyor.. galiba otorite kuramıyorum üzerinde güç onda.. kıyamıyorum ona ama masaya cıkmaması lazım :(böyle azıcık azıcık patilerine pıt pıt cıs bu bi daha cıkma diye dokunsam mı ki sesimden pek tırsacak yapmaması gerektigini düşünecek gibi degil de ???

@elxa evet aynen o kedi :) artık soydımızı aldı evin ferdi oldu bile :) dedim ya tanrı misafirim oldu kendisi :)

yilisik o zaman bu :)) gercekten sevdigi bir yere alisirsa super olur, demek ki daha bir yeri bellemedi. mali durum elverirse su yuksek kedi mobilyalarindan oneririm, cok rahat etmistim aldigimda. ya da hic olmadi bir raf, yuksekce bir pencere onu guzel yerler. kedilerin yasadiklari yere hakim olma, alanlarini hissetme gudusu agir basiyor yerlerini secerken. bu hinzir daha kucuk oldugundan zamana ihtiyaciniz var. daha kucuk oldugu icin yeterince sert tepkide bulunamiyorsunuz bi de heralde. sallamiyorsa tirsmiyor demektir :) sert olun, ses tonunuzu tizlestirin, bagirin canim ciddi ciddi. elinizi yuzune dogru kaldirip ustunlugunuzu saglayin. deneyip bulmaniz lazim baska yolu yok :)

@freefroglet
öyle tatlı bi bakışı var ki sıpanın.... ama mecburen dediğinizi yapacagım yoksa önünü alamayacagım ben onun :D teşekkürler tüm bilgiler için...

1) suradan tirnagin nasil kesildigine bakabilirsiniz, resimde goruldugu gibi o pembe bölgeyi degil , tirnagin kendisini kesmek lazim, yoksa cok kanar ve kedinizin cani cok yanar. tabi biraz dikkat isteyen hassas bi durum. Genellikle uykudan kalktiktan sonra yada mayisik, tembel takilirken keserseniz sorun cikarmazlar.

www.catscratching.com

yavru olduğu için sürekli yanınıza gelmek istiyordur, oyuncudur, yavruluğu geçince daha az gelir, kendi kendine uyur diye düşünüyorum.

evet yeni kanun çıktı . 3 kez asgarisini ödeme şansımız var. yoksa yaptırımlar başlayacak.

İşbankası geçen ay ekstrede, kart limitine göre asgari ödeme oranının arttırılacağını bildirmişti. Benim kart 1000 TL limitli ve %20 den %25 e çıkaracaklarmış asgari ödeme oranını ama bu ayda degisiklik olmadı.

ayni mesaj bana da denizbank tan geldi bonuskart icin. bence bisey yok bunda, limit arttirimi olmasin noolur yani, nakit de cekmeyelim. zaten hepsi basa bela. olmazsa kullanmayiz iste daha iyi degil mi? sinir oluyorum kredi kartlarina...

hiçbir sorunla karşılaşmazsın. aynısını defalarca yaptım.

o vize iptal oldu, yeni pasaport için vize almalısın, kesinlikle sorun yaşarsın

vize iptal olurmuymus canim? bence siz en iyisi fransa konsolosluguyla gorusmeye calisin. yenisini basip yeni pasaporta yapistirirlar belki de.

Fransız konsoloslugu alman konsolosluguna sorun dedi. ama fransaya giracek olsam sorun çıkmazmış.

Teorik olarak legal. Yine de Almanya gibi bir ulkenin kapida sorun cikarma olasiligini da gozardi etmemek lazim.

vize tasinmaz. eski pasaport icinde vize ve yeni pasaportla sorun yasamazsin.

eheh su an usumesin diye ayaklarimin altinda duruyor ikiside,

essential academic vocabulary - cesur ozturk
ielts practice tests plus 2 mor bir kitap longman'in 6 tane full test, taktikler vs var.

adini bile hatirlamiyorum, kitapciya girip dil bolumunde IELTS le ilgili bir calisma kitabi almistim, cok da faydali olmustu. aralarinda cok bi farki olmasa gerek... hepsi ayni iste :)

Taze fasulye için mısır yağı kullan. Fasulyeleri yıka, sap kısımlarını al üç ya da dört parçaya böl kenarda beklesin soğanı mısır yağı ile kavur fasulyeyi de ilave et birlikte yine kavur, tuzunu ilave et bir tatlı kaşığı kadar da toz şeker 10 dk kadar sonra domatesi rendele kavrulan fasulyelerin üzerine ilave et. Normal tenecerede pişireceksen sıcak su koy, basınçlı tencerede pişireceksen domatesin suyu yeterli gelir. Normal tencerede 1 saatte diğerinde 15 dk da pişer. Tabii ki yinede kontrol etmelisin pişip pişmediğini. Taze fasulye ve diğer zeytinyağlı yemekler en az 3-4 saat oda ısısında soğuyup dinlendirilerek lezzetli olur.

Lezzetli pilav için de baldo pirinç kullanmalısın.

fasulyeyi kilcikliysa temizleyin. misir ozunu hic kullanmadim o yuzden yag konusunu bilmiyorum.fasulyeyi irice dograyin. yagda fasulye koyulasincaya kadar kavurun. takriben 15 dakika kadar.

daha sonra iri dogradiginiz soganlari katip kavurmaya devam edin. soganlar olmeye baslayinca cok az salca katin. soydugunuz ve irice dogradiginiz domatesleride katin. domateslerin ustune tuz ve tuz kadar toz seker atin. altini kisip suyunuda verip 20-30 dakika tikirdatin. yemegi dinlendirmezseniz pek guzel olmaz.

lezzetli pilav icin tereyaginda bir avuctan hallice sehriyeyi hafif kahverengi olana kadar kavurun, sonra temizlenmis yikanmis pirinci ekleyip biraz daha kavurun. suyunu ekleyip kaynadiktan sonra altini cok kisip pisirin. kolay gelsin :)

dhl, avrupa kentlerine ertesi gun ulastiriyor istanbuldan, tabi tuzlu biraz. e ups filan da ayni. iki uc kere onemli belge gonderdigimden dhl kullanmistim; ucuz secenek neler var bilemiyorum.

ucuz seçenek ptt

ptt güvenli midir? yani gönderilen malların çok sık kaybolduğu görülüyo mu?

benimkinden hala haberim yok. siz düşünün yani.

ben de ptt ile yolluyorum yurtdışına önemli evrakta gönderdim bir şey olmadı kayıtlı oalrak göndericen tabii.

kayıtlı olarak göndermek nasıl oluyor nekodunlangafana?

ptt ye gidince kayıtlı göndericem de takip nosu veriyorlar onu demek istedim

anladım çok teşekkür ederim cevaplarınız için arkadaşlar..

gönderdin mi peki? :) ptt den memnun kaldın umarım? ve paket ücreti ne kadardı? ben eylülde krakowa kız arkadaşı gidiyorum, eğer hala göndermediysen ne istiyorsan götürebilirim.

e vize alirken eski vizelerinizi soracaklar, giris cikislarinizi soracaklar? basvuru formlarinda bu tip bilgileri yazdiginizi hatirlamiyor musunuz? eski pasaportlari da ekliyorsunuz basvuruya. bilemedim :S zaten hali hazirda vizem var deseniz e o da eski pasaportunuzda kalacak, onu da tasiyacaksiniz...

Yok dersem nolacak, bos biraksam eski vize kisimlarini? Nerden anlayacaklar diye sorsam? Yani zaten daha onceki bilgilerimi biliyorlarsa neden soruyorlar ki?

evet çok sahipsiz kaliyor onlar tipi hoş değil gibi bi itici yanı var sadece siyah olsa daha güzel olur siyah kediler iyidir güneşte renkleri parlar besleyeni hiç görmedim. her nekadar kediyi sevsemde nebiliyim çamaşır suyu değmiş gibi. zaten 3 renk olanlar genelde dişi oluyor.

bie arkadaşımın vardı bu renklerde bir kedisi gayet de severdi ama bence de haklısın daha az tercih ediliyor.

kesinlikle haklısın itici geliyor yav. bi daha bakıyım evet itici.

abi sende oyle bir resim koymussun ki.. :-)
benim kedim de gayet cirkin mesela ama gayet seviyorum.bence sorun onlarda degil insanlarda.

etnik ayrımcılık lan bu yaptığımız. ama itici valla

haha bu kadar olmaz. ayni kedimin resmi sanki, bi tek burnu basik benimkinin (exotic cinsinden dolayi) . cok cirkin ama cok tatli :) 5 kedi dogurdu gecen ay, kirma yavrulardan birisi de ayni boyle cikti, burun da basik degil tabi. aha gelecekteki fotografi bu. bugune kadar yavrulari gorenlerin nerdeyse tamami onu sevdi en cok; cirkin diye. digerlerinin arasinda farkli duruyormus :)

bence gayet sevimli. bir tek ben miyim sevimli bulan?

çok çirkin ya beslenmez lan bu.

tipini sikim o ne lan!!!1!!

biz bunun aynından besledik çok da şeker bi kediydi ama sokakta. 2 yıldan uzun zaman baktık sonra kayboldu.

off cok cirkin ama cok guzel! bir arkadasimda var bu tip, baska da kimsenin evinnde gormedim, genelde herkeste tekir veya siyah-beyaz kedi goruyorum.

çirkin kedi yoktur:) benim de sokakta yemek verdiklerimden biri bu renkti. besledim bu renklerde adını da "çirkin" koymuştuk hatta. şimdilerde yeniden çoluğa çocuğa karıştı sanırım, görünmüyor bir iki haftadır. ama şahane bir burnu vardı ki değme estetik cerrah bir araya gelse böyle burun çıkaramazdı.

archicad14 var en son surum. autocad sisteminden farklidir, ilk zaman biraz ters gelir ama alisirsan cok pratik ve keyifli bir program. kendi cabalarinla da ogrenirsin, o kitaptan yararlanabilirsin baslangic olarak. graphisoft un sitesinden bir aylik ucretsiz deneme surumunu kullanabilirsin. ogrenciler icin uygun fiyatli satislari da vardi.

Salih Hoca'nın kitabı işini görür. Kitaptan öğrenebilirsin bence. Şöyle de bir sitesi var SAlih Hoca'nın orda ARchicad'in öğrenci sürümünü nasıl indirip kullanacağın anlatılıyor(yanlış hatırlamıyorsam 3 sene boyunca bedava kullanabiliyorsun). Diğer programlar hakkında da faydalı bilgiler var.

sayisalmimar.com

c- iran da aynı kategoride olması lazım.

çok alakasız olacak ama, ferhan şensoy'un hacı komünist kitabında küba'ya gelen turistlerin sonradan başına bir şey gelmesin diye (abd vizesi sırasında falan) damga basmıyorlarmış.

tabii buna güvenmemek lazım :) aklıma geldi öyle.

kuba icin vize almaya gittiginizde, odemenizi yapip kucuk bir belge aliyorsunuz. ulkeye giris cikisinizda sadece bu belge uzerine islem yapiliyor, pasaporta dokunmuyorlar. yani pasaporta hicbir islem sozkonusu degil. kendim daha nisanda aldim, gittim kubaya; ustune de bir guzel amerikaya seyahat ettim. kisacasi: yok ole bisi

@ freefroglet

ama sanirim bu dediginiz o belgeyle islem gorme durumunda ortaya cikan bi durum.

yani normalde kuba damgasi olmasi durumunda abd ye alinmama durumu var.

iran icinde benim avusturyali bir arkadasim damga vurdurtmuyordu pasaportuna,ayni sekilde bir belge alip gitmisti.

yani bildigim kadariyla ek bi kagit/belge alip o islem ustunde olursa tum damgalar etc herhangi bir sorun yasamazsiniz.

tesekkurler.

O tarz ülkeler zaten bunun farkında oldukları iççin passport dışı belgelerle işlem yapıyorlar size mantıklı geliyor mu, küba ya gittin diye amerikaya giremeyeceğini bilsen ve pasaport değiştirme zahmetine girme durumları Kübayı nasıl etkiler. Aynı KKTC gibi düşünün adamlar passport istemez bu ülkelerde işleme almaz ancak İsrail alır sikinde olmadığı için, başka buna siklmezlik gösterme şansı olan ülke olacağını sanmıyorum.

a) Küba'ya girerken pasaporta damga bastırmıyorsun. Sorun yok rahat ol.
b) Rahat ol.
c) Rahat ol.
d) doğru cevab.

hakikaten cok guzeldi. canli olamaz bence, degildir yani.

canlı oldugunu düşünmüyorum çünkü o adadaki tek lavugun önceden ayarlanması gerekiyodur

ama güzel gösteriydi ;)

makyaj malzemesi icin en onemli kriterim kalite. pahali da olsa birsuru ivir zivir cesit alacagima bir tane kaliteli alip cok uzun sure kullanirim.

trend ve moda cok onemli degil, rahat ettigim ve de bana yakisani tercih ederim.

kaliteli olduktan sonra fiyati onemsemem, alabilene kadar beklerim. illa cok almam gereken bir malzemeyse bir alt kalitesiyle idare etmeye calisirim.

uygulamali satis iyi bir yol, ne de olsa cildinizde hissedip nasil durdugunu da gorebilirsiniz. ama yalakaliga gerek yok, bir urunun cok ovulmesinden hoslanmam, guvenimi sarsar. iyi urunun cok ovulmasine gerek kalmaz, zaten iyi oldugunu bilen bilir.

ben sorana kadar karismasinlar, sorarsam da sadece sorumla ilgilensinler, yanina ekstra kakalamaya calismasinlar.

hepsinin olmali, neden olmasin ki? hijyen icin tek kullanimliklar gelistirilebilir tabi.

Yas 25.
1. Markasiz makyaj malzemesi almam. Gidip en pahalisina para da bayilmam ama ne oldugunu bilmedigim bir urun de kullanmam. Fiyat onemli bir kriter olsa da sirf ucuz olsun diye yuzume her seyi surmem.

2. Moda, trend ne olursa olsun ben yillardir yuzume en cok uyan renkleri, urunleri kullaniyorum. Bu sene bronz cok modaymis diye bana yakismadigi halde o urunleri kullanmam. O bakimdan bana pek bisi ifade etmiyor, ben yine canimin istedigini aliyorum - kimse kullanmiyor olsa da.

3. Malzemesine gore degisir. Bir fondotene 60-70 lira veririm de, ruja o kadar para bayilmam. Cunku fondoteni devamli kullaniyorsun, bir kere suruyorsun gun icinde, bu yuzden uzun sure gidiyor o urun. Verdigin 60 lirayi 4 aya bolunce o kadar da pahali olmadigini goruyorsun. Bir de habire fondoten degistirmiyor insan. Ruj, lipstick her gun baska bisi suruyorsun. O yuzden onlara tas catlasa 15-20 lira veririm heralde. Allik,rimel ve fondoten benim icin ayni sinifta. Allik icin limitim 30-40 lira, rimel icin 30 lira olur sanirim. Dedigim gibi bunlar uzun sure kullanilan urunler. Bugune kadar aldigim en pahali goz kalemi de 19 euro ile bir Chanel'dir, daha fazlasini da vermem zaten.

4. Pazarlamada en onemli sorun sonucta musterinin hayalkirikligina ugruyor ve bir daha urune elini surmuyor olmasi bence. Mesela Loreal reklamlarinda bakiyorsunuz, Eva Longoria'nin kirpiklerini alnina degiyor, halbuki sonuc hic kimsede oyle olmuyor. Gercekci beklentiler yaratmali bence tuketicide. Hangi marka hatirlamiyorum ama bir reklam kampanyasi vardi, "bu fotografta hicbir rotus yoktur, mankenin dogal halidir" diye.

5. Bir sey sormadigim halde uzerime atlayan stand gorevlisinden nefret ediyorum. Gelip "bir seye ihtiyaciniz olursa soyleyin" diyen bile bende stres yaratiyor. Ben sormadikca, rahat biraksinlar ben kendim secerim. Ondan sonra tam istedigim seyi bulup cikaramayinca onlar da sinir oluyor, ben kendim baksam daha rahat bulurum. Bulamazsam sorarim zaten.

6. Kremler haric fondoten ve lipsticklerin, ve hatta rimellerin testeri olmali. Kaliciligini gormek acisindan...

- kaliteli olması kesinlikle
- moda,trendi umursamam hayatta, kulandığım malzemeler bellidir zaten
- fondöten+göz kalemi+rimel+parlatıcı+far hepsini senede bir alırım ortalama 100-130 tl veriyorum. çok kullanmam ama...
- kimse bana pazarlamasın, ben gider bulurum
-kimse yanıma gelmesin, uyuz olurum..bir de müzik aleti satan dükkanlarda yapıyorlar, onlara da uyuz oluyorum.
- başta fondötenin testeri olmalı. ( doğru mu yazıyorum bilmiyorum)göz kalemi hariç hepsinin olmalı...


ben de teşekkür ederim.

alırken temel kriter kalite tabii ki, benim ki kaliteden de öte bazı markalara karşı takıntım var hayatta almam bakmam ürünlerine, kalitelidir onlar da ama böyle bir şey var içimde.

trend makyaj malzemesi deyince aklıma chanel'in trend belirleyen ojeleri, mac'in limitli olarak üretilen kalemleri farları geliyor.

Ortalama bir makyaj malzemesine vereceğim fiyat, üründen ürüne çok değişir, genelde verdiğim para 50+ oluyor.

Pazarlamada gerçekçi uygulama fotoğrafları çok etkili oluyor, aslında reklam için blogger'lar daha aktif bana göre, firmanın kendisi o yorumları yapsa pek önemsemem ama firmadan bağımsız birisi görüşlerini yazınca ve görüşler de iyiyse o ürünü alma isteği oluşuyor içimde. yani kısaca kimse bana pazarlamasın ben kendim bilerek gidip istediklerimi alıyorum.

Parfümeriye girdiğimde ben sorana kadar karışılmazsa hakkaten süper olur, başımda beklenmesinden hiç hazzetmiyorum. Bazen de sorsak bile sallanmıyoruz o da ayrı bir mevzuu tabii ikisinin ortası olsun.

Fondötenlerin, rimellerin, kapatıcıların hatta kalemlerin testerı olmalı. çünkü fondöten, kapatıcı gün içinde dayanıyor mu yoksa akıyor mu bilinemiyor, aynı şekilde kalemlerde, rimeller dökülebiliyor gün içinde, bunlar için tester şart olmalı bence.

- kaliteli olması lazım, sürdüğüm şeyin iki dakikada uçmaması lazım

- sezona göre makyaj yapan biri değilim, bu sadece bir pazarlama taktiği. mesela ojelerde de son zamanlarda başlayan bir taktiktir her sezona ayrı renk oje çıkarmak. gereksiz.

- kaliteli olduğu sürece bir ruja 50 veririm, ama 80-100 uçuk rakamlar benim için

- bu konuda diğer ülkelerin sephora'ları örnek alınmalı, insanlar tester'ları (ki bu tester'lar her zaman el altında bulunmalı, onun tester'ı yok bunu tester'ı yok dediler mi çıkıp gider müşteriler) özgürce deneyebilmeli, çalışanlar karışmamalı. ama soru sorunca da adam gibi cevap vermeliler, makyaj konusunda cahil olup "mat ruj diye bir şey yoktur ki size bunu vereyim" denmemeli çok itici ve müşteri kaçıran bir durum.

- yine sephora örnek alınmalı diyorum, sattıkları her makyaj malzemesinin standa sabitlenmiş bir tester'ı oluyor genelde. ve eğer tester kalmadıysa çekmeceyi açıp yepyeni bir ürünü kutusundan çıkarıp tester yapıyorlar. cilt bakım ürünleri ya da şampuanlar için de ambalajlı tester'lar bulunmalı ki kadın onu evinde deneyebilsin.

yurt dışındaki kozmetik mağazalarını uzun uzun inceleyen bir blogger olarak türkiye'deki mağazaların kendilerini ve çalışanlarını ciddi anlamda geliştirmeleri gerektiğini düşünüyorum.

ayrıca kesinlikle almayacağım markalar da vardır, mesela başka bir blogger ürünlerini beğenmediğini yazdı diye kızcağızı dava etmeye kalkan erkul kozmetik'ten asla almam, aldırmam da. bir markanın/mağazanın imajına çok dikkat etmesi gerekiyor.

-Kaliteli olmalı, her markanın hit ürünleri miss ürünleri vardır. Kaliteli bir marka diye her ürününe güvenmem.
-Makyajda basic ürünlerden yanayım, ne kadar az ürün, ne kadar hafif makyaj o kadar iyi. Trend olarak daha az zararlı ürünler ilgimi çekiyor. Mesela göz farı ama antioksidanlı, makyaj bazı ama güneş koruması ve nemlendirme özelliği gibi trendy ürünleri denemek istiyorum.
-makyaj malzemesi ürününe göre değişir. Ojeyle cilde sürülen bir pudra bir değil. Genel olarak clinique gibi orta segment ürün fiyatlarını tercih ederim.
-Makyaj malzemesini satan kadınların suratları palyaçodan hallice oluyor, gözenekleri göz göz, allıkları şerit gibi, kirpikleri rimel tortusuyla kaplı. Açıkcası oldum olası midemi bulandırmıştır aşırı makyajlı kadınlar.
Bilgili, doğru düzgün makyaj yapabilen, fazla sık boğaz etmeyen, yalan yanlış bilgilendirmelere girmeyen kişiler tarafından ürün tanıtılmalı
-Bana kimse karışmamalı, karışıcaksa da adam gibi bilgisi olsun.
-Her makyaj ürününün testerı olmalı.

doktor diilim ama bildiğim kadarıyla, sorun fizyolojik kökenli değilse genelde psikolojik oluyor. başlangıç için herhangi bir doktora giderseniz-tabii ilgili bir doktora-doğru bölüme yönlendirir diye düşünüyorum.

bi dönem aynı dertten muzdariptim.
3 tane hap+1 kase yoğurda ancak devriliyodu bünye.
Öküz gibi yorulunca yatağa ulaşamadan uyuyorum artık.

spor iyi gelebilir.

spor yapacak vakit yok. düzenli beslenme yok. sigara var bol bol. ilaçtan başkası kesmez beni yani.

ilaç ama nereye kadar.bende aynı sorundan muzdaribim ama ilaç sadece geçici çözüm oluyor dostum.ilacı bıraktıktan sonra eski günlerine dönüyosun.bu sefer ilacın sende bıraktığı kalıcı uyku etkisiyle gün içerisinde iyice mallaşıyorsun haberin olsun.bence az uyumanın tadını çıkarmaya çalış sana verilmiş bir hediye bigi düşün değerlendirmeye çalış.

once aile doktoruna gidip durumunuzu anlatsaniz bence sizi yonlendirir. bildigim kadariyla sorununuzun sebebini bulmak icin uyku laboratuvarlari var.

kalmalik: beginvil hotel takilmalik:mavi bar aktivite: kekova gunluk tur

(bkz: bahce balik)

kalmak için küçük çakıldaki pansiyonları deneyebilirsin. ben bir kere çakıl pansiyonda kalmıştım. oldukça güzel bir manzarası vardı. onun dışında daha çarşı içine doğru whitehouse pansiyon ve nisa otel var. ikisinde de kaldım. onlar da oldukça iyiydiler. ama çakıldaki manzara ikisinde de yoktu. nisa'nın terası güzeldi aslında hakkını yemeyelim.

yemek için kaş'ta bir sürü alternatif var. balık için dolphin restaurant'a ya da kıyıdaki mercan balık'a gidebilirsin. ev yemekleri için bi' lokma iyidir. özellikle hünkar beğendisi çok lezzetli. bunlar dışında makarnacı diye bir yer var makarna seviyorsan orayı da deneyebilirsin. kaldığın yerde muhtemelen kahvaltı vereceklerdir ama yeni bir şey deneyeyim dersen küçük çakıldaki derya beach'i öneririm. orada pizza da yiyebilirsin. yanında bir yer daha vardı orası pek iyi değildi. ismini bile unutmuşum. burada denize de girip bir günü geçirebilirsin aslında. ama pelikanlara dikkat et.

aktivite olarak günlük turlara katılabilirsin. kaputaş, köprülü kanyon ve xanthos'u içeren bir tur vardı. bir de muhakkak gitmen gereken kekova turu. kekova turunda kocaman teknelerden ziyade küçük olanları tercih et. yemekleri çok güzel oluyor. bir iki günlüğüne de minibüse atlayıp patara'ya gidebilirsin. kaş'a kadar gitmişken orayı da gör bence. oradaki pansiyonlar çok ucuzdur. bunlar dışında da kaş'ta merkezde küçük tekneler var onlarla limanağzı denilen yere gidebilirsin. orada yanyana duran küçük işletmeler var. sen hangisini istiyorsan tekne seni oraya bırakıyor. ben içlerinde en çok bilal'in yerini sevmiştim. dönmek istediğinde de gene oradan kalkan teknelere binip kaş merkeze geliyorsun. buranın tek yönü yanı tekneler 6'ya kadar çalışıyor. o yüzden erken gitmende fayda var. insan ayrılmak istemiyor.

Zaman ayırıp cevap veren herkese çok teşekkür ederim.

limanağzı ve kaputaş'ta mutlaka denize gir. ha patara da olur.

Teşekkürler.