2.yeşil pasaport alabilmek için devlet memurluğunda 10 yılı tamamlamak gerekiyor.

5) (bkz: yabancı dil tazminatı ) kpds diye biliyorum, oradan aldığınız sınav sonucu ve dilekçenizle dekanlığa başvuruluyor sanırım.

1) bir haftada hallolmuş olması lazım
2) gri pasaport için personel işlerine sorun, yeşil pasaport için 3/1 kademede olmanız gerekiyor diye biliyorum.
3) yine emin değilim ama şirket kurabiliyorsunuz diye biliyorum
4) okuldan okula değişmekle beraber mesai saatleri oldukça esnektir. hatta danışmanınızın tutumuna bağlı olarak bilgisayarda çalışıyorsanız çoğu zaman okula gitmenize bile gerek kalmaz.
5) her dil için tazminat verilmiyor malesef. iki dil için kpds belgem var ama en yüksek olanı için tazminat alıyorum. zaten çok da fazla bir para getirmiyor, yaklaşık olarak 15-30-45 lira alırsınız c-b-a seviyeleri için. tübitak bursunu alabilirseniz oradan katkı olur maaşınıza.
6) bizim bölümde olsaydınız gelirdi. hocalar kendi çalışanlarının başka yerde öğrenci olmalarına pek sıcak gözle bakmıyorlar.

1- üniversiteye göre değişir. ocakta kadroya alınıp haziranda göreve başlatılanları duyduk.bir de eğer yeni kurulan bir üniversite ise elemana ihtiyaç olacağından ikinci döneme yetiştirirler diye düşünüyorum.

4- mesai saatlerinin çoğu yerde esnek olduğunu söyleyebilirim. ama bu demek olmuyor ki işiniz okulda bitiyor. akademisyen dediğin 7/24 çalışıyor.

5- bildiğiniz her yabancı dil için ayrı ayrı dil tazminatı alabiliyorsunuz. kpds'den A seviyesi 50 TL, B seviyesi 32 TL, C seviyesi ise 15 TL gibi komik rakamlar alıyor.

6- marido'nun söylediğine katılıyorum. elemanları ellerinde tutmak adına dışarıya göndermemeyi tercih ediyorlar.

1.kadronun çıkması bir iki ay sürer. yökten kadro istenmesi, gelen kadronun ilana çıkması, ilana çıktıktan sonraki yasal bekleme süresi (bu 15 gündür), sınav sonuçların değerlendirilip atamanın yapılması filan 3 aya yakın zaman alır.
2.diğer yanıtlarda da denildiği gibi yeşil pasaport için 3/1 olmanız gerekiyor ki o da 10 yıl filan sürecek.
3.şirket ortağı olabilirsiniz bu serbest ama söz konusu şirkette karar verme konumuna gelirseniz soruşturma yersiniz.şirket ortaklığı karar verme konumunda olmadığınız sürece mümkün diye biliyorum (yine de bunu personel işleriyle konuşun, ne olur ne olmaz)
4.mesai saatiniz yok. teoride sabah 8 akşam 5 çalışırsınız ama bunun vizesi var, finali var, projesi var. yani beklediğiniz gibi sabah 8 akşam 5 üniversitede anca idari personelin mesai saati.
5.yabancı dilden maaş artışı bildiğiniz kpds kapsamı içindeki dilden sınava girip c düzeyinde puan (70 puan) almanız ve bunu personel işlerine bildirmenizle mümkün.
6. eğer araştırma görevlisi olduğunuz ünivde yüksek lisans progrsmı varsa başka bir ünivde yüksek yapamazsınız. bazı kanuni engeller var (ayrıntısını bilmiyorum) ve en önemlisi böyle bir şey yaptığınız anda araştırma görevlisi olduğunuz üniversitede kariyer şansınız sıfıra iner. bunu deneyen bir arkadaşım 4 senedir yard. doç kadrosu bekliyor. ondan sonra gelenler o kadroyu bulmasına rağmen bizimki hala asistan olarak bekliyor. ne şekilde olursa olsun yüksek lisansınız araştırma görevlisi olduğunuz üniversitede olmalı. bunun yanında geçici görevlendirmelerle, erasmus v.b. programlarla 6 ay- 1 yıllığına yurtdışına gitmeniz çoğu üniversitede desteklenir.

1. Kadromun çıkması, işlemlerin bitmesi falan tahminen ne kadar sürer?
- Ne kadar süreceğini bilmiyorum ama bu arada size iş verebilirler bölümden. Bu işleri yapın ve kendinizi işten kaçmayan biri olarak tanıtın. Aksi durumda sizin bir işiniz düştüğünde yokuşa sürebilirler. Sizden bir iş istediklerinde eğer henüz vermemişlerse size bir oda ayarlamalarını isteyin ve (varsa) personel servislerinden yararlanmaya başlayın.

2. Sonuçta devlet memuru olacağım. Gri pasaport, yeşil pasaport bunlar ne zorlukta ve kaç yılda alınan şeyler?
- Yeşil pasaportu asistanken alamazsınız çünkü 3. dereceye düşemezsiniz, 4. derecede kalırsınız. Gri pasaportu atamanız yapıldığı gün bile alabilirsiniz. Görevlendirme yazınızla ve okuldan alacağınız yazıyla emniyet müdürlüğüne gidip genelde boş olan hizmet pasaportu ofisinde işinizi çabucak halledersiniz. Yeşil pasaporta vize isteyen bazı ülkeler gri pasaporta istemez, bu yüzden yeşil pasaportu olup gri almak için uğraşanları da göreceksiniz. Bu arada, gri pasaport her zaman sizde kalacak bir şey değil. Görevli olarak giderken size verilir, geldiğinizde geri verirsiniz.

3. Bir yandan kurulmak üzere olan bir şirketin ufak ortağı olma gibi bir durumum var. Devlet memuru olmam bunu yapmamam, ya da bu şirket vasıtasıyla dışarıya iş yapmama engel çıkarmaz değil mi?
- Hiç bilgim yok ama okuldan birine sorup öğrenmeyin, başınıza dert açabilir. Dedikodular ışık hızından hızlı yayılır memur ortamlarında. Seneler sonra bir gün hiç ilginiz olmayan bir bölümün çaycısı ya sen şu ortak iş yapan değil miydin bile diyebilir.

4. Tabii bu soru yerine göre değişir ama mesai saatleri hakkaten göründüğü gibi mi? Yani
8 de gidip 5 te çıkmak mümkün mü hakkaten? Yoksa kalış saatleri uzar mı? Bir de mesela dışarıda halletmek gereken bir iş olduğunda izin almak özel sektöre göre daha kolay gibi gelirdi hep. aslı astarı var mı?
- Özel üniversite değilse ve o gün bitmesi gereken bir iş değilse öğrencilere yarın gelin diyebilirsiniz. Bir işiniz için izin almak tamamen bölüm başkanına bağlı. Şimdiki asistanlar nasıl yapıyor, siz de öyle yapın. Kimse izin almıyorsa siz de izin almayın mesela.
5. 3 yabancı dil biliyorum. Her bildiğim dil için maaş artışı gibi bir durum söz konusuymuş. Bu süreç nasıl işliyor? Hangi belgeleri kabul ediyorlar? Bu şekilde maaşı takviye etmek için başka yollar var mı? (Evlilik ve çocuk desteği hariç zira bu ihtimal yakın zamanda yok. Doğu üniversitesi olmadığı için takdir edersiniz ki 1600TL gibi büyük şehirler için düşük kalan bir maaş mevzu bahis)
- Maaş artışı için sadece KPDS kabul edilir. Ne kadar yüksek puan alırsanız opuanın düştüğü aralığın maaş artışı size uygulanır. Tabii bir dilekçeyle kpds sonucunu dekanlığa vereceksiniz. Bu maaş artışı sonsuza kadar değildir ve bildiğim kadarıyla dil puanı aralığınızla orantılı bir süresi var. Onu da dekanlıktan söylerler. Bu sürenin bitiminde yine KPDS verirsiniz.

6. Farklı Üniversitelerde Araştırma Görevliliği ve Yüksek Lisansa kabul edildim. Daha önce duyuruda cevap aldığım üzere bunda teknik olarak bir problem yok. Peki Araştırma Görevlisi olduğum üniversiteden "Neden yüksek lisansı da bizde yapmıyorsun" gibi bir tavır gelir mi? 8 ay daha bekleyip araştırma görevlisi olduğum üniversitede yüksek lisansa başvurmam daha mı iyi olur? (İlişkiler açısından) Yoksa tam tersi bunu olumlu mu karşılarlar (Ben olsam öyle yapardım mesela. Farklı akademik ortamlarda bulunma açısından olumlu görürdüm)
- Tamamen bölüm başkanına bağlı ama asistanı her daim el altında bulmayı, yani aynı bölümde öğrenim görmesini genelde tercih ederler.

ben ales için hiç hazırlık yapmadım. zaten zor bir sınavda değil. çok ters koşullar bir araya gelmedikçe 70in altına düşülmüyor. yaş sınırı da yok. istediğin yaşta girebilirsin.

bence ales hazırlık kursuna gitme. gecen senelerin çözümlü çıkmış sorular kitaplarından al ordan çalış boşuna para verme.

tasari yada karacan fiyatlarina bakip karar verebilirsin.

Selamlar,
Özel ders almayı düşünürsen 0555 5644930
İyi çalışmalar

hiç ses çıkmıyorsa ses chipi (ya da kartı-ses hangisinden çıkıyorsa) bozulmuş olabilir. test etmesi de kolaydır. sistemi bir de bootable bir linux cd ile açarsınız. aynı sorun varsa ses chipinin olduğu kartı (onboard sistemlerde anakart, ayrı bir ses kartı olan sistemlerde ise ses kartı) değiştirmek sorunu çözer.

Daha önce sorun yokmuş. Formattan sonra böyle bir sorun oluşmuş. Çakışmaları engellemek için kurduğu bütün driverları kaldırdım. Sonra ac97 indirdim. Aygıt yöneticisi kısmında, çoklu ortam aygıtlarındaki ses aygıtlarına falan tıkladığımda sürücü etkin ama başlatılmamış yazıyor. Sağ altta realtekin iconu yok. Klasörden exe ye tıkladığımda herhangi bir şey aktif olmuyor. Acep başka bir driver mı denesem?

arkadasinda bir pustluk olmasin? her seferinde arkadasina denk geliyor gibi. hem sokaga atmak da ne oyle esya mi o?

kediyi sokağa salarsanız otlardan uzak tutun, illa ki pire kapar. özellikle yazın önüne geçmeniz çok zor.

bizim kedilerde pire için fibroline kullanıyoruz, oldukça etkiliydi. isterseniz bir dahaki sefere bir de bunu deneyin.

kedi sokağa alışkınsa vay halinize, çöpe de girer, kavga eder yaralı da gelir, aşılarını ve pire ilacı uygulamalarını aksatmamanız lazım.

sokağa çıkan her kedide pire olur. veterinerin kullandığı ilaç kedideki pireleri temizler ama kedi sokağa çıkınca üstündeki pire popülasyonu kendini yeniler. kullanılan pire temizleyici ilaçların hepsinin de farklı kullanma aralığı vardır. kedi pire kaparsa bu pireler üzerinde ürer. en iyi pire ilacı yalanmasına engel olmayacak bir ilaçtır. pire kaçırıcı tasmalar iyi bir çözüm olabilir. yine de kedideki pireler (kedi piresi olarak bilinir bu pire cinsi) ne aşıları tamam bir kedi için ne de insan için sorun oluşturmaz.

pire damlası olayının nasıl bir şey olduğunu yıllardır çözemedim ben. frontline kullanıyoruz (damlalar yetmedi sprey aldık artık) kedilerim asla sokağa çıkmıyor evden bile çıktıkları yok ama 1 ay 1.5 ay geçsin 1 2 pire görmeye başlıyorum. nerden geliyor, nasıl geliyor zerre fikrim yok.
ama temel olarak ayda bir falan yaptıracaksanız o kadar para bayılmayın alın bir sprey kendiniz yapın, kediyi pire damlasından önce yıkayın, sonrasında yıkamayın bir de kendiniz bakın pire var mı diye hayvanı da zehirliyorsunuz sonuçta

kesinlikle sokaktan kapıyordur. sokaga cıkarıyorsanız pire tasması takmayı deneyin.

netbookların fiyatı ile performansı doğru orantılı. eğer nete girerim arada sırada office dosyaları filan çalıştırırım dersen netbook yeter ama daha fazla performans isteyen işlerle ilgileneceksen (grafik işlemleri ya da oyun oynamak gibi) o zaman notebook lazım.
markası asus olmasın yeter. bendeki datron notebook ve 2 yıldır sorunsuz çalışıyor.

fiyat aralığı nedir peki ?

netbooklar küçük ama pahalı demişsin ama, yanlış, en ucuz cihazlar onlar. fiyatları 450*650 civarında oynuyor. oyun falan oynamıyorsanız hiç düşünmeyin netbook alın.

netbook için asus iyidir, bi de sony ler. ama sony pahalı tabi. bi de dell adamo var. fln fln.

neyse, sadece ofis dokumanları net fln dersen netbook tabi ki.

yılbaşından sonra asus 1201n çıkacak, güzel bir netbook

felagund'un dediği gibi ancak asus'tan şaşmayınız.
peder netbook aldı herşeyi var ve 8-10 saat aralıksız çalışılıyor (powerpoint falan).
notebooklarda da en az bozulanlar asuslardır, önemli bir araştırma şirketinin araştırması vardı şimdi bulamayacağım.
ne iş yapacaksın?

internet film müzik biraz da office programı vs.bide muhasebe programları olucak heralde.

ozaman asus'un en kaliteli netbook'u işini görür.
10 saat sarj ya!

resim baskıya gidecekse 300 dpi istiyorlardır. photoshop var ise basit bir şekilde yapabilirsiniz.
fotoğrafı photoshop ile açın. ctrl + alt + i kısayolunu kullanarak Image Size penceresini açın, en altta resample image check'i işaretli ise kaldırıp sadece resolution kısmına 300 yazın, hemen sağ tarafındaki select box'ta pixels/inch'in seçili olduğundan emin olup OK'e basın ve kaydedin. bu kadar.

eğer resim jpg formatında çekilmiş bir fotograf ise ve çözünürlüğü 300 dpi (dot per inches) dan aşağı ise hiç bir şey yapamazsınız. fotograf eğer scanner taramasından geçtiyse rekrar scan etmaniz gerekir. dijital makineyle çekilmiş fotografı ise yeniden çekmeniz lazım. çünkü çözünürlüğü sadece azaltabilirsiniz.
ama eğer çözünürlüğü 300 dpi den yüksekse corel draw ve/veya benzeri programlarla 300e indirebilirsiniz.

ramde problem olabilir. yazilan veri yanlis okundugundan beklenmedik ilginc hatalar ortaya cikmasi olasi.

hata sebepleri çok. yapılacak şeylerde çok tabii.
1)yeni hdd eğer sata ise biostan sata hdd özelliği aktif hale getirilir. eğer özellik yoksa (çoğunda vardır) sata driver yüklenmiş bir win xp kullanılır.
2) bu çözmezse ve bilgisayarda 2li ram varsa her iki ram tek takılıp böyle denenir.sürekli problem çıkaran ram bir de bir arkadaşın makinesinde denenir ve aynı hatayı verirse çöpe atılır.
3) ramlerde de sorun yoksa yeni hdd yine aynı arkadaşın (elemanın samimi bir arkadaş olduğunu kabul ediyoruz) makinesinde denenir ve sorun çıkarmazsa anakart emekli olmuş demektir. cüzdana veda edilip yeni bir anakart alınır.

ram sorunu icin, ramlari sokup slotlara bi ufurun iyi gelir. takarkende (yonlerine dikkat edip) iyice bastirin otursun yerine.

hdd'de sorun olabilecegi gibi, kurulum cd'sinde de sorun olabilir.

ayrica bir web sitesinde soyle bir cozum onerilmis:

To get rid of this error message, insert your XP CD and boot from it. At the first menu press R to enter the recovery console and once at the command prompt type the following:
(xp kurulum cd sini koy, r ye bas recovery console acilsin)

CD C:\WINDWOS\SYSTEM32 (c burda kurulumun oldugu disk)

EXPAND E:\I386\LSASRV.DL_ (e cd surucusu, sizdeki d e f g gibi bise olabilir.)

When asked if you wish to overwite, say yes. Now type EXIT to reboot the machine and windows should start-up just fine. (overwrite yap exit de reboot yap.)

www.geekstogo.com

üds için time (english time değil sadece time) adlı bir kursa gittim. 900 tl aldılar ben de üds den 70 aldım. henüz amatör ruhlarını koruyorlar. tavsiye edilebilir. ama kozmetik ve bitkiler için yapabileceğin fazla ca bir şey yok. çünkü konuyla ilgili deyimleri öğrenmen lazım ki onu da veren hiç bir kurs yok. o bilgiler ingilizce bilimsel makale okuyarak gelişiyor.

not: kurs istanbul kadıköyde

tçık öyle 3. sınıftan filan başlatmazlar ama daha önce alıpta geçtiğin derslerden muaf olursun. kayıt olduğun bölüm ilk bitirdiğine yakın bir bölümse de derslerin yarıya yakınından muaf olursun. bahsedilen şey bu sanırım.

western digit al

ilk düşürüşte boulmayacak hdd henüz üretilmedi. eğer düşürürsen bozulup bozulmaması tamaen şansa kalmış bir iş. ancak bir western digital gazisi (master tezimi yedi eşşoğlueşşek) olarak kullandığım onca hdd (seagate-maxtor, fujitsu, western digital) içinde en iyi performansı seagate verdi.

seagateden mennun olmayan harddiski duvara falan atıyodur

seagate 1 dir.

seagate'e +1

Dostum internette okuduğun seagate arızaları expansion serisidir. Ben seagate freeagent serisi kullanıyorum ve kesinlikle tavsiye ederim.

western digital. :)

Seagate Freeagent'la aramda duygusal bağlar kuruldu, çoğu zaman da benden daha sağlam olduğunu gösterdi kendisi. Diğerlerini bilmem ama bunu şiddetnen tavsiye ederim.

external kastediyorsan wd.
burada da gördüğün gibi bu soruya bir kısım insan seagate, bir kısmı wd der.
ben kendi tercihimi az buçuk ampirik bir şekilde destekleyecek olursam.

elimde 6 mybook, 2 passport olmak üzere 8 external hdd var. 2 yıldır kullanıyorum, hiçbiri tık demedi daha maşallah.

işletim sistemini belirtmemişsiniz, xp ise, xp cd'si ile boot edin, kurtarma konsoluna girin. fixboot ve fixmbr komutlarını kullanın, restart yapınca düzeltebilir.

cd yi takıp cd den boot edip repair diyorsunoluyor.

vista.

hiç kullanmadım ama vistada da benzeri bir fonksiyon vardı. dvd yi takıp dvd den boot edin ve kurma ekranı geldiğinde (türkçe versiyonu için) "bilgisayarımı onar" seçneğini tıklarsanız sistemi tamir eder.

not: dediğim gibi bu özelliği vistada hiç kullanmadım. garantili olsun isterseniz herhangi bir linux derleyicisiyle bilgisayarı açıp verileri yedekler ve format atıp yeni kurulum yapabilirsiniz.

modeme şifre koymadıysanız dışarıdan wireless ile giren vardır belki? şifre koyup öyle deneyin bir de.

laptop değil normal masaüstü bilgisayar.

eğer herhangi bir wireless bağlantınız yoksa ve bilgisayar açık duruyorsa bilgisayarınız zombi hale getirilmiş olabilir. ya da bridge olarak kullanılıyordur.
zombi bilgisayar: bilgisayara bir trojan kurulup, trojanı kurana bağlı hale getirilmiş bilgisayar.
bridge: başka bilgisayara bağlı ve internet çıkışı üzerinden yapılan bilgisayar. örneğin çeşitli internet kısıtlamaları olan herhangi bir bilgisayardan sizin bilgisayarınıza bağlanılır. sizin bilgisayarınız aracılığıyla da nette fink atılır. fatura kabarır.

kota aşım ücretleri bir sonraki ay kesildiğinden dolayı, bu ay fazla gelen fatura kasım ayı içerisindeki aşımdan dolayıdır.

eğer ileride vista kullanmak gibi bir planın yoksa bir sorun yaşamazsın ama vista kurma ihtimalin varsa ve vista dvdsi yoksa bu hareket seni korsan vistaya mahkum eder. garanti ile ilgili de (hardware olarak tabii) hiç bir sorun çıkmaz.

Orijinal vista uçuyor tabi onları silince (kurulum cd'sinin ayrıca verilmediğini varsayarak söylüyorum)

mecidiyeköye geçip 500 ya da 500A otobüsüne binebilirsiniz. mezarlığın önünden geçiyorlar.

reset at makinaya

@darth templar, Yemiyor hocam onu da denedim banamısın demedi. Yav çok alışmıştım şimdi IE de resmen eziyet çekiyorum.

ayarlar menüsünden "about google chrome" kısmını tıkla, kullandığın sürümün güncellemesi var ise onu tamamlamaya çalışır ve düzelir (tabi chorome güncelleme kısmını çalıştırabilirse)

eğer dev sürümünü kullanıyorsan stable sürümüne geç, senin yaşadığın sorunu ben böyle aşmıştım.

chrome üzerindeki değişiklikler yüzünden çalışamayacak hale gelmiştir. arada sırada olur öyle. kaldırıp tekrar kurmak sonuç vermediğine göre chrome ile ilgili registry kayıtlarını temizlemen gerekiyor. çünkü registry o çökmeye neden olan hatayı hala barındırıyor. eğer iyi bir registry temizliği yaparsan durum düzelir ve sistemde biraz daha hızlanır. ama bu işlemi iyi ve güvenilir bir programla yapmazsan tüm sistemi de uçurabilirsin.

Bir ya da birkaç ya da bir çok erkek yapabilir, orasını bilemem. Ama yapmayanlar da olmalı (bizim zamanımızda çoktu yapmayanlar, azaldılarsa da ölmemişlerdir daha).

herkes her seyi yapabilir

yapar, kız da yapar erkek de yapar..

adamına göre değişir yani adamsa yapmaz değilse yapar

kızdan hoşlanıyorsa yapmaz ama kız o adam için önemli değilse yapar.

Kisinin egosuyla orantilidir. Bir erkek olarak benimle ilgilenen bircok hatun kisiyi en yakinimdaki arkadaslarim dahi bilmez.

apaçilikle falan alakası pek yok. kızın erkeğin gözündeki imajıyla alakalı birazda. eğer kızdan hoşlanmıyorsa arkadaşlarıyla geyik yapabilir pek tabi. kızdan hoşlanıyor ise normal bi konuşma içinde samimi arkadaşlarıyla paylaşabilir. ama çok geyiğin döndüğü de olmuştur benim içinde bulunduğum muhabbetlerde. bazen çok komik şeyler olabiliyo çünkü.

Gayse yapmaz, salağa yatar egosunu şişirir. /off the record/ çünkü gerzonun tekidir.

kızına göre değişir, erkeğine göre de değişir.
1. kız hafif bir kızsa erkek yapar tabi, ama saglam bir kızsa kolay kolay yapamaz erkek.
2. erkek adam değilse yapar, eger yaptıysa koşarak uzaklaşın.

bir adamın arkadaşlarıyla bir kız hakkında yapacağı muhabbet tamamen kızı önemseme seviyesiyle ilişkilidir.

apaçiler + geri kalan erkeklerin %80ine mahsus bir özellik.
arkana bakmadan kaçmalısın.

kartus, toner, tukenebilen seyler bunlar.

peki nasıl halledicem ben bu sorunu?

yazıcı eskiyse büyük ihtimalle kartuş/toner tükenmiştir. kartuş bitmişse orijinal kartuş alabilir ya da kartuşu doldurtabilirsiniz. ama yeniden doldurulmuş kartuşlar printeri garanti kapsamından çıkarır. toner bitmişse de uygun mürekkep alınıp toner haznesine doldurulur.
eğer printer yeni alındıysa (2. el printerlerde bu sorun görülür) driver ile sizin kullandığınız os uyumsuzdur. uygun os yüklenir ve sorun çözülür.

evet daha öncede kartuş bitmişti ve bilgisayarcıdan dolum yaptırdım çok güzel bir şekilde çalışıyordu,ancak ben bu yazıcıyı yaklaşık 3 aydır kullanmıyordum ve yükleme cd sini kaybettim internetten driver sürücüsünü bulup yükledim herşey gayet güzel bir şekilde oldu ancak işte kağıt boş çıkıyor...Bunun nedenini bir türlü anlayamadım

ilk önce hangi virüs olduğunu tesbit etmen lazım. ardından da varsa o virüse özel bir removal programı (herhangi bir siteden değil, symantec gibi antivirüs yazılımı sitelerden. başka bir site olursa başındaki virüs derdi bir iken iki olur) indirip temizleyebilirsin. bu removal programı yoksa bu virüsü tanıyan bir antivirüste işe yarar. her ikisi de yoksa geriye tek çare kalır; format. bu arada virüssüz bir bilgisayardan arladaşlarına uyarı için mesaj da gönderebilirsin. kolay gelsin.

botnettir. eğer public bir virüsse her güncel antivirüs temizler ama priv8 ise zaman alır. yaklaşık 100k bilgisayara yayılmasını beklersiniz. daha sonra antivirüs programı şikayetlerden dolayı buna bi patch çıkarır. taratır temizlersiniz.

şunun mutasyona uğramış hali sanırım o:
www.suleymans.com

(bkz: beowulf)
(bkz: stardust)

(bkz: the ring of the nibelungs)

önemsiz bir nedenden (deride yağ birikmesi) olabileceği gibi düşük ihtimal ama çok önemli bir nedenden (kanser) de olabilir. bence doktora gitmesini sağlayın.

alkol kullanımı varsa karaciğer tetikliyor olabilir.

muhtemelen evet. bu gece hiç deneme bence.

rahat ol, rakıdan hiçbir zarar gelmez. ee tabi bi büyük içmemek şartıyla.

bişi olmaz iç rakıyı.

yapılır. herhangi bir acd see versiyonu indirilip tools'tan convert seçilir. o da jpg formatını bir kaç saniyede hazırlar. paint de yapıyor bildiğim kadarıyla ama hiç denemedim.

photoshop ile de yapılır yahu. Save As ya da Save For Web diyeceksiniz.

fotoşok ile save as yaptığınızda jpeg seçeneği gelmiyor yahu. ben 6 yaşımdan beri photoshop kullanıyorum.

png formatına çevirdim bende fotoğrafları.

png'den jpg'ye de paintle çevirirsin tam olur.

tiff'i flatten yapıp dene bir de.

fotosokta bi sorun var demek save for web dogru ama clipping path fln kullanıosan yemez onda

tiff'i açtıktan sonra image>mode>rgb color yapıp, spnra jpg kaydedebilmeniz gerekiyor...

eğer tiff formatındaki resimin hazırlandığı fotoşok sürümü, jpeg'e dönüştüreceğin sürümden yüksekse de böyle bir hata alabilirsin.

bütün cevaplar için teşekkürler.

"tiff'i açtıktan sonra image>mode>rgb color" da yapamıyorum. o seçenek aktif değil.

galiba ruhibirbanyo'nun dediği doğru. tiffleri ben oluşturmadım o yüzden hangi sürüm ile hazırlandığını bilmiyorum.

bu arada sorunumu irfanview isimli küçük ve basit program ile çözdüm. dosya sayısını düşünüce de oldukça hızlı bir çözüm olduğunu söyleyebilirim.

şunu dene birde,
tiffi aç fotoşopta

İmage - mode- 8 bitss/ chanel 'i seç

ondan sonra save as da jpeg görünecektir...

(bkz: irfanview)

Kızılay'dan Bilkent otobüslerine binebilirsin.Kızılay'ın neresinden kalktığını ve numarasını bilemiyorum malesef..

111 numaralı otobuse bineceksin.
kızılay güvenparktan hareket ediyor. dolmuş duraklarından aşagıya dogru yurudugunde durakları görürsün onların ilki 111dir. sorarakta rahatlıkla bulabilirsin.
otobusle geliceksin sanırım.aştiden ankaraya binip kızılayda inersen işin rahatlar.
otobus yani 111, bilkente giderken aştinin yakınından geçicek ama sen en iyisi 'ankaray'a bin, Ankara'yı bilmiyorsan boşuna sinir stres olma 20 dk kaybın olur ama için rahat olur.

@ saleen

teşekkür ederim. sadece otobüs mü gidiyor yoksa minibüs gibi bir seçeneğim de var mı?

bilkent dolmuşları olması lazım ama yanıltmiyim diye söylemedim.eğer varsa,andorei'nin dediği minibüs duraklarından ya da Sıhhiye'den kalkıyodur.ama otobüs daha sık bulunuyo ve garanti olur diye düşünüyorum..

@ andorei
aştiden ankaraya gelicem. sanırım ankarada şehir içi servisler kaldırılmış. kızılaya ankarayla gelmek en kolayı. hele kenti tanımıyorsan.

@saleen
ineceğim durağı bilmiyorum. o yüzden en azından giderken minibüs şoförüne durağı sorabilirim diye düşündüm. dönerken kolay. kızılay son durak galiba. ineceğim durağı kaçırmam en azından.
bir de 12:30 ile 16:00 arasında kızılaydan ösym bürosuna gidip gelebilir miyim yoksa dönüş biletini daha sonraki otobüse mi alayım.

tabi,otobüste şoföre sorarsın o seni osym'de indirir.tam onunda bi yerlerde indiremiyosa bile her türlü ulaşırsın yürüyerek binaya.buarada kızılay herzaman son durak olmayabilir.yani sen bilkent'e giderken kızılay'dan binersin gidersin ama dönerken (eğer varsa) ulus otobüsünde falan bulmayasın kendini :) gerçi sonucta o da kızılay'dan geçmeden ulus'a gitmez.bu yuzden kızılay'da inme konusunda yine yardım almalısın..12:30-16:00 arasında normal sartlarda gider gelirsin rahatça ama bu ösymdeki işlerinin süresine ve öğle tatiline denk gelmene de bağlı tabi.işini garantiye al bence nolur nolmaz.zira Eskişehir yolu trafiği de pek belli olmaz..

aşti'de metroya binip sıhhiye'de inip, orada bilkent dolmuşuna binip gelinebilir.

bilkent dolmuşlarının ilk durağı sıhhiye ama oraya gitmene gerek yok, aşti'nin önünden de geçiyor. yolun aşti tarafında, köprünün altında beklemen yeterli.

bildiğim kadarıyla dvd den avi ye çevrilmiş bir filmi tekrar dvd formatına getirmek mümkün değil. ama dvd playerınız avi formatını tanıyorsa netten uygun altyazıyı indirip bir dvd ya da cd ye filmle altyazıyı aynı adla (dosya uzantıları farklı tabii mesela film1.avi
ve film1.sub gibi) kaydedip seyredebilirsiniz.

aslında mümkün ama bu işlemi yaparken kalitesinin artmasını bekleyemeyiz tabii zira zaten avi formatında ise söz konusu film, belli bi sıkıştırma oranıyla riplenmiştir. fakat yine de dvd formatında kaydedip, dvd'ye yazabilirsiniz. şöyle bi program vardı, isterseniz bi kurcalayın. altyazıları eklerken de sorun yaşamazsınız: vso-convertxtodvd.en.softonic.com

(bkz: adobe encore dvd)
istediğiniz her şeyi yapar. ama kullanması pek kolay değil, baştan uyarayım.

arel üniversitesi?

ne okumak istediğine göre değişir bu.

mühendislik okumak istiyorsan teknik üniversiteler(bunlar arasında da açık ara odtü) hala avantajlı ama bilkent ve sabancı'nın yaptığı ataklar süper. bilkent bu sene makine açtı mesela gerek öğretim görevlileri gerek müfredat inanılmaz tatlı..

Hukuk dersen Galatasaray.

itü.

okan üniversitesi.

itü değil bir de.

ona buna gore degisiyor tabi ama en iyi deyince akla gelenler var. bogazici, odtu, bilkent, itu ilk akla gelenler mesela (benim aklima bunlar gelmiyor diyen sivri kisilikler de cikar tabi). iste boyle kapsamli arastirmlarda belli bir listeye sokuyorlar bunlari ama listenin en ustundeki illa en iyi olacak diye birsey yok. o kadar ayrintiya ineceksek ogretmenlere, hatta ogrencilerin zeka seviyelerine kadar inelim o zaman, yuh. parayi basmadigin surece hepsini oss belirliyor zaten, degil mi (sinav sistemi degismeidyse?). cok konustum yahu, banane...

bir de suraya bakin:
(bkz: türkiye'nin en iyi beş üniversitesi )

ottü

İlaçları kullanmaya başladıktan 1 hafta sonra çektir. Antibiyotik vermişse iltihap vardır. İltihaplı diş çekilmez. Çekilse bile çekim esnasında diş içerde kırılırsa zahmetli ve acılı olur. Gerek yok. İlaçları kullan 1 hafta sonra çektirirsin.

antibiyotik (iltihap sökücü olan) kutusu bitene kadar kullanılması gerek.kutu biter bitmez de çektirmek en doğrusu (ağrıyan dişle sınava çalışılmıyor, denendi ve sınavda batıldı).
evet antibiyotik biter bitmez dişini çektir.diş çekildikten sonra iki üç gün ağrı yapar ama bu ağrı diş ağrısı yanında hiç kalır.

öncelikle neden iltihap kurutulmalı biliyor musun? çünkü dişini çekerken kanama olursa ve o iltihap o an patlayıp kana karışırsa mahvolursun da ondan. o yüzden kulaktan dolma bir şeyleri dinleme. o antibiyotik mutlaka bitmeli. daha sonra gidip baktırmalısın iltahap kurumuş mu diye. kuruduysa da felagund'un dediği gibi, hemen çektirmelisin. ama iltihap'ı asssssssla kurutmadan dişini çektirme.

ağrı kesici olarak da etol fort öneririm. bana en hızlı etki eden o olmuştu.

bir de bir doktora daha danış derim, belki dişini kurtarabilir ve kanal tedavisi yapabilir.
çok geçmiş olsun!

iltahap ve diş ağrısı ilaçları kullan ama mutlaka başka bir doktora daha muayene ol. belli olmaz devlet hastanelerinde hemen çekelim diyorlar. bana da çekelim demişlerdi. iltahaptan kurtulduktan sonra özel bir hekime gittim. belki kurtarırız ama kesin değil kanal tedavisi ister misin, ama kesin kes tutar demiyorum ona göre demişti. ben de kabul ettim ve şu an kendi dişimle mutluyum. tabi seninki gerçekten kök çürümesi olabilir ve mutlaka çekilmesi gerekebilir bunu bilemem. yine de başka doktora gitmekte fayda var hem zaten muayeneden para almıyorlar bildiğim kadarıyla

gitmiş değilim ama bildiğim kadarıyla her zaman daha sıcak oluyor. ancak kuru bir sıcak olduğu için çok fazla rahatsız edici değilmiş (son cümle giden akraba yorumundan alınmıştır).

Yillar once subatta gitmistim, orda bahardi. kasim - nisan arasidir zaten oranin sezonu. azcik serince olur ama gezilmiycek kadar degil. surda dereceler falan da var:

www.colonialvoyage.com

www.eurometeo.com

bilgisayardan anlayan arkadaşlarım ille de wd dedi ben de 500gb wd aldım gayet memnunum.

320 gb WD Elements kullanıyorum 4 aydır. 2 kere el çantamın içinde yere düştü. maaşallahı var. alt ve üst kenarlarında kauçuk kaplaması var. 125 liraydı ben aldığımda.

cevapların yarısı wd yarısı da seagate olacak. wd diyorum ben.

seagate. hızlı ve de güvenilir.bi de maxtor (o da seagate tarafından üretiliyor). desktoplarda bu güne kadar performans olsun sağlamlık olsun hiç bir seagate hdd beni yarı yolda bırakmadı.

verbatim al çok hızlı benden söylemesi.

samsung asla alma wd tercihimdir.

dünya'da wd den başkası yalan.

dhsjk dunyada seagate mı wd mı desen esit cıkar. o yalan bu yalan pazar paylarını neyle acıklıyorsun yuxekkes ?

kesinlikle wd. bu işin kralı bence.

wd tabii ki...

seagate başlığına son yazılanları okur musun?

seagate aldım 2gün önce 500gb bimeks' te kanpanya vardı, kampanya da olabilir.

bildiğimiz uçak o. büyük yolcu uçaklarında arka kanatların arasında bir ışık bulunur. uçak çok yüksekte değilse o ışık yerden gözükür.

klavye muhtemelen sağlam değil, space bar tuşu uçmuş. eğer windowstaki sanal klavye çalışıyorsa yeni bir klavye almayı düşün.

partition magic partiitonu kaybetmeden yeni bir partition açabildiğini iddia ediyor ama aynı zamanda da verilerin kaybolmayacağını garanti etmiyor. çok riskli bir iş. verilerine değer veriyorsan başka bir hard diske back up (her ne kadar tercih edilmese de :) yapılmadan böyle bir işe girişmemek en iyisi

genel olarak verileri one dogru dayayip (disk birlestirme veya yardimci programlarla), bir miktar bosluk actiktan sonra partition yaratmak sorun cikartmiyor. ben cok defa yaptim simdiye kadar hic sorun yasamadim.
yine de cok onemli veriler varsa partition magic veya diger programlarin hepsinin belirttigi uzere onleminizi alin.

Programsız olarak :

Başlat -> Ayarlar -> Denetim Masası -> Yönetimsel Araçlar -> Bilgisayar Yönetimi -> Disk Yönetimi'nden yapabilirsiniz.

pek sık görülen bir hata değil bu ama sana denk gelmiş işte. kernel (windows un beyni olan yazılım bu) bozulmuş. formattan başka bir çözümü yok.

formattan önce şöyle bir şey deneyebilirsiniz, windows dosya bütünlüğü açısından belki işe yarar:

Windows cdsini sürücüye takın ve ardından Başlat-Çalıştır yapıp "sfc /scannow" yazarak entera basın. bu işlemden sonra da bilgisayarınızı yeniden çalıştırın.

çok basitçe kurtulunur. ilk önce boş bir mozilla sayfası açılır. ardından araçlar (tools) bölümünde seçenekler (option) açılır ve ana (türkçesi bu ingilizcesini bilemiyorum) sekmesindeki firefox başladığında olarak gösterilen pencerede "boş bir sayfa göster" seçeneği işaretlenir. ask.com bir daha sen address bar a yazmadığında açılmaz.

sayılır sayılır alırlar guzel pazarlarsan.

tçık okul tecrübesi sayılmıyor. o belli bir yıl tecrübe aradıkları pozisyonlara da devlet ihalelerinde ya da imza atılması gerektiren bazı özel işler (kontrolör mühendis gibi) dışında da rahatça eleman alırlar. bütün mesele adama "ben sana aldığım paradan daha fazlasını kazandırırım" hissini (yüzyüze değil tabii böyle düşünmesi yeter) verebilmek.

orada yazanları çok da sallama mülakatta kendini beğendirirsen işi kaparsın...
mesela benim bi arkadaş, minimum 5 yıl fikri sınai mülkiyet hukuku tecrübesi olan av. arayan bir şirkette işe girmişti ve çocuk daha yeni av. olmuştu, sadece staj döneminde fikri sınai mülkiyetle ilgilenmişti..
zaten 5 yıl fikri sınai mülkiyet hukuku tecrübesi olan adam, o işe başvurmaz, açar kendi bürosunu avukatlık yapar, şirketten 1 yılda alacağı maaşı, 1 davada kazanır, kendi kendisinin patronu olduğu için de sabah istediği saatte kalkar, canı istediğinde traş olur falan.
konuyu da amma dağıtmışım,
bir keresinde şey görmüştüm, office2003 cıkalı 1 yıl ya olmuş ya da olmamış, adamlar 5 yıl office 2003 tecrübesi arıyordu :D
korkma başvur sen... eğer diğer başvuranlar arasında aşmış ve 5 yıl tecrübeli biri yoksa, kaparsın işi

(bkz: Mount and Blade)
(bkz: World of Goo)
(bkz: Braid)
(bkz: Machinarium)
(bkz: Quake 3)

ayrıca (bkz: sourgaming) :)

Luxor 3 olabilir. Uğraştırma kısmı kişiden kişiye değişir ama bağımlılık yaptığı kesin :)

tropico

portal ın flash versiyonu.

Mame yi denediniz mi. Emulator olur kendisi ve dilemediğiniz kadar eski oyunu önünüze yayar.

warblade de iyidir.

eskilerden fallout 1-2, planescape torment, sid meiers pirates, baldurs gate, arcanium. rpgler genelde en az 30-40 saat oynama süresine sahip ki eğer çok kasar her yeri incelerseniz bunu ikiye katlayabilirsiniz.

karşılıksız sevgi korku ile mümkün. birinden korkuyorsan onu karşılıksız sevmen mümkün. mesela hayvanlara sadık olsun diye işkence yapılır. işkence yapılırken sahibinin suratına baktırırlır ki, o suratı görünce, aklına işkence gelsin ve korksun. o korku ile seviyorsun işte.

ama güzel değil ki bu.

karşılıksız sevgi mümkündür ve zaten aşkın tek mümkün formülüdür.

bana şimdi biri çıkıp "teyzemle eniştem birbirini 50 yıl boyunca tutkulu bir aşkla sevdi" der, odunla kovalarım. yok öyle bir şey.

karşılıksız aşk da yoktur. yani platonik aşk bile onun sizi bir gün sevebileceği ihtimali, yani karşılık alabilme umudu üzerine kurulu derme çatma bir barakadır, her an yıkılabilir.

eğer bir hayvanla evini paylaşıyorsan (köpeği bahçede külübede ya da kediyi evde kendisine ait bir sepette yaşatmak değil bu. evde istediği gibi dolaşması ve yemek masasının üstü bir iki yere basmamasını öğretmek)karşılıksız sevgiyi onda görebilirsin. başka da hiç bir canlıdan karşılıksız sevgi göremezsin.

oyun içim sistem kuracaksan işin zor. çünkü artık oyun bilgisayarları en hayvani konfigürasyonları isteyen bilgisayarlar oldu. öncelikle 4 gb ram alt sınır. görüntü kartını da ne kadar yüksek alırsan o kadar iyi. amd işlemci için soğutmayı kuvvetli tutman lazım, çünkü çok çabuk ızgara oluyorlar.
bu sistem için hard disk yetersiz kalıyor. bir de kasayı kaliteli (çin malı olsa da markalı bir kasa alırsan çok daha iyi olur) ve 500W alırsan daha iyi olur.

evet haklısın o konuda. bir kaç günlük araştırma ile dahi "oyun bilgisayarı" için ayrılacak meblağın benim bütçemi aştığını görebildim. ama oyun bilgisayarı derken eksteme bir oyun bilgisayarından bahsetmiyorum.ama diablo III oynayabilmem lazım :)

aslında işin içinden çıkamadığım için buradan biraz yardım almak istedim, sistem önerileri bekliyorum. o kadar çok seçenek var ki, karar veremedim 1200 liralık parayla dahi. ekran kartlarını kağıt üzerinde karşılaştırabilmek için kıstaslar nelerdir mesela.ben bu güne kadar bit hesabı yapıyordum, ancak birbirini neredeyse ikiye katlayan ama bit hesabına da uymayan kartlar var.örneğin VTX3D - 1GB (179.00 USD + KDV)ve PALIT NVIDIA 9800GT GREEN 1GB 256BIT (120.00 USD + KDV). iki kartı kağıt üzerindeki verilerden karşılaştırıyorum ve çekirdek ve bellek hızında RADEON HD5770 diğerini tokatlıyor. bu iki karttan hangisi daha işlevseldir diye bir soru sorabilirmiyim ?

2. el ekran kartlarına yönel hocam daha mantıklı olur. ram 3 gb alsan da olur o kadar kasmaya gerek yok zaten işlemciler 200-300 tl bimeks e bakmanı öneririm parçaları ordan topla çok ucuza geldiği günler oluyor.

alelade psusuz bir kasa al. psuyu harici olarak kaliteli bir marka al.

arkadaşlar somut önerilere ihtiyacım var. genel olarak ne yapabileceğimi biliyorum.(dandik kasa / yeterli harici güç kaynağı gibi) somutlaşmış elle tutulur bir şeyler rica ediyorum sizden, "sistem önerilerinden" kastım bu: şu şu bileşenleri öneriyorum şeklinde.
değilse de canınız sağolsun :)

Bikere o psu yetmez.600 watt al ilerde ekran kartini degistirmek istediginde yeniden psu da değiştirmeyesin.
ramleri tercihe göre 3 gb da alabilirsin cok da fark yapicagini dusunmuyorum.
Bu fiyata cok iyi bilgisayar.İstedigin her oyunu yuksek kalitede oynarsin.
Sarphire bende pek duymadim ram konusunda.Bi araştir derim ben

Sarphire ram ? SAPPHIRE PC-AM3RS790G AMD 790GX anakartım olacak. ram olarak kingston düşünüyorum.
psu tavsiyeni dikkate alacağım.

yurtdışında master kulağa hoş geliyor. lakin, zor. yabancı dili anadilin gibi bilmek için 9 aylık bir kurs illaki yetmeyecektir. sen o yüksek lisansı 4 sene gibi düşün, daha da uzayabilir bile. bir de, dönünce tanıdık yoksa, hali hazırda iş bulmak da zor.

ben, yurtdışında yüksek lisansı tavsiye ediyorum. bir yandan deneyim yaparsın falan. lakin sen bilin.

en iyi yöntemlerden biri okuldaki danışmandan yardım alman. çünkü okuldaki(itü, odtü, boğaziçi gibi okullar) hocalardan çoğu yurtdışındaki üniversitelerde önemli isimleri tanır. danışmanında bu konuda çoğunlukla yardım eder. diğer üniversitelerde ise yurtdışından gelmiş profesör/doçentlerle konuşabilirsin. yls (yurtdışı yüksek lisans sınavı-ismi ya da kısaltması yanlış olabilir ama var böyle bir sınav. ösym yapıyor) ye girmende işe yarayabilir. bu şekilde yurtdışına gidersen geldiğinde bir üniversitede öğretim üyesi olarak işe başlayabilirsin. ama her halukarda burs ya da benzeri bir mali destek olmadan yurtdışına çıkma. orada aç kalman çok kolay.
dil en önemli engel. çünkü bildiğim kadarıyla üds 80 puan ( yada yökün kabul ettiği sınavlardan birinden eşdeğer puan) istiyorlar.bu oldukça yüksek bir puan. bu puanı ve yine 85-90 ales puanıyla bu sınavı geçersin.
bir de kendini almanya ile sınırlama. yurtdışında yüksek lisans yapmak senin için çok büyük bir avantaj olur.

Alanin fen bilimleri ise Almanya'da ingilizce master yapilabilecek yerler var. Harc parasi yuksek degil ama kendi masraflarini kendin karsilaman gerekir.

Ingilizcen ve ortalaman iyiyse Kanada'yi deneyebilirsin. Kabul alirsan yasamana yetecek kadar burs veriyorlar.

open with seçeneğiyle düzeltebilirsin. ama o şekilde düzelmiyorsa registry kaymış demektir. iş bu noktaya geldiyse kendini boşuna yorma. format en iyi çözümdür.

min 100 du o seylerde sınır.

turkcell hatta 20 kontör yüklemek bile işe yarıyordu en son.

avea da 50 yükledim açıldı ki.

hattına göre değişir. vodafone 5 tl lik kontör (25 kontör ediyor bu miktar) yüklediğinde hat kapanmışsa bile yeniden açıyor.

hatta sana gönderilen kontörler bile süreni uzatıyor.ama onun da sınırı var mı bilmiyorum.en son 50 gönderdiğimde süre uzamıştı.

doğal bi olaydır. yirmilik dişler genelde çektirilir. bu konu hakkında nette binlerce bilgi var. neden burada sordun anlamadım

çektireceksin, en etkili yöntem. felaket senaryolarına inanma, 21. yüzyıldayız bir saatte bitiyor iş. herkeste vardır 20 yaş dişi.

çekilirken hissetmiyorsun bile. gecesi biraz ağrıyor fakat ilaçlar hemen hallediyor işi.

alt ve üstlerde, sol ve sağ taraflarda birer tane olarak toplam 4 tane çıkıyor bunlardan. ve evet çıkarken çok pis ağrı yapar. herkeste de çıkar ama kimisinin ki ağrır ağrıdan gebertir, kimisinde de bir aspirinlik hafif bir sızlama yapar. sanırım sendeki bağırtan cinsinden.
bunlar çıkarçıkmaz çürümeye başlıyor. o yüzden hemen çekiliyorlar. zaten önemli bir işlevleri de yok. ama çektirinceye kadar ağrırsa en azından uykunu almanı sağlayacak bir formül var. kolonyalı pamuk hazırlayıp diş etinin üstüne koyarsan ağrıyı yine hissedersin ama katlanılacak boyutlara iner. ve son olarak dişçi koltuğuna oturmadan çözülmez bu sorun.

şu diş etinin üzerine abuk subuk şeyler koymayın ne olursunuz.. diş sürmesine bağlı diş etiniz hassas olabilir bu sebeple tantum verde ve ya tanflex gibi antiinlamatuar etkili (benzidamin hcl içeren) bir sprey ya da gargara kullanabilirsiniz. ama kolonya, yani alkol mukoza için ciddi iritandır, tahriş eder, yara yapar daha beter olursunuz. sırası gelmişken söyleyeyim asprin de koyanlar var, asprin asittir, mukozada kimyasal yanık yapar. süren yirmilik mutlaka çekilecek diye bir kaide yok, dikkatli ve iyi fırçalarsanız çürümez. zaten çürümesindeki esas neden arkada olduğu için yeterince iyi fırçalanamamasıdır.

ayrıca yirmilikler çene yapımızın daralmasına bağlı olarak gömük kalma eğilimindedirler, bir panaromik röntgen ile durumunun değerlendirilmesi iyi olur.. bir zahmet diş hekimine gidiniz..

1. bacak = vale = oğlan

1. j yani valedir.
2. tçık oyun başında kararlaştırıan sayıyı geçen kazanır. iki kişi birden geçerse biraz daha uzatılır.

1. vale,parlak çocuk, kart papazın evladı :D
2. böyle bir kural var ancak genelde uygulanmaz, uygulanacaksa oyunun başında belirtilir. satrançtaki geçerken alma kuralı gibidir yani, acemi oyuncular çoğunlukla geçerken alma olmasın diye baştan kural koyarlar :D

kasanın ön kısmındaki usb girişlerinde mi denediniz? bir de anakartın üzerindeki (kasanın arkasında) girişleri deneyin.

@sttc hayır o şekilde olmuyor..yine aynı problem

Flash disk takılıyken Bilgisayarım'a sağ tıklayıp Yönet'i (Manage) seçin. Eğer flash disk burada görünüyorsa farklı bir harfe atayabilirsiniz belki.

iki sebebi olabilir. birincisi aldığınız flash anakartın usb versiyonundan daha ileri bir versiyondur. örneğin usb versiyonu 1.1 olan bir anakart usb 2.0 aletleri görmez. bu donanımsal bir durumdur. tek çözümü de anakartı değiştirmektir. ikinci ve daha can sıkıcı olan ihtimalse anakartın flash girişinin uçmuş olması. o zaman usb versiyonun bir önemi yok. flashı taktığınız usb portundan çalışan başka bir aleti takın o çalışırsa flashınız anakarttaki usb ile uyumsuz demektir.

nasil bir cozum bekliyorsunuz bilmiyorum ama gerektigi yerlerde kopyala yapistir yapin 'b' ve 'n'leri, iyice sikilinca da usb klavye alirsiniz artik.

garantisi sürüyorsa aldığın yer aracılığıyla, sürmüyorsa cüzdan aracılığyla yetkili servis...

num lock açık kalmış olabilir mi?

usb klavyeler var.

sizin ilacınız şu anda 2 aylık filan olan (tercihen annesini kaybetmiş) iki minik kız almanız. bu ufaklıklar 6 aylık kadar olduklarında ameliyat edilirse evde pekte dışarı çıkmadan yaşarlar.yavruluklarında da (biraz zorda olsa) kuşa alıştırırsanız onunla da iyi geçinirler. iki tane dişi olması birbirleri ile geçinebilmek açısından önemli. kedi mekancıdır. eve alacağınız erkek kediyi ameliyat ettirmeniz gerekmez ama bu ufaklık 7-8 aylık olduğunda dışarı çıkmak için kendini (ya da sizin ellerinizi; ki bendeki eşşek benim elimi tercih ediyor) paralar. bu nedenle dişi almak evin sukuneti açısından çok daha tercih edilmeli. iki tane olması da başlarında olmasanız bile vakit geçirmeleri için iyi olur. doğum yaptırtmadığınız ve kuşa alıştırdığınız taktirde hiç bir sorun yaşamazsınız.

10-15 yıl bakmayı göze alın her şeyden önce. sıkılıp, bakamadığınızı hissedip ya da tamamen hevesinizin geçmesine bağlı olarak hayvanı sokağa atarsanız beddualarım sizinle olur.

hayvanı yavruyken (annesinin yanında 2 ay falan geçirmiş olmak şartıyla) alın, bir deneyin kanaryaya karşı nasıl davranıyor. daha ufak olduğu için zaten avlayamaz erişkin bir kanaryayı. ama si terbiye verebilirsiniz, arkadaşlıklarını pekiştirebilirsiniz. yine de son noktada hayvanın karakterine bağlıdır. denemeniz lazım.

anneniz kediden kokuyorsa pek sıcak bakmayın bu kedi işine. sürekli o kadın bakacak hayvana (sizin de evde pek durmamanız sebeiyle tabii), korktuğu değil, bilakis çok sevdiği bir hayvan olması lazım. yazık yani kadına sıkıntı çektirmeyin kendi keyfiniz için.

kedi bakımı zor değildir, ayrıca evde yalnız da kalabilir ama uzun bir süre yapa yalnız kalırsa eve döndüğünüzde tepki verebilir. küser, kızar, tırmalar, ısırır vs. bir süre sonra geçiyor tabi ama azarlıyor önce "niye bıraktın lan beni?" diye. anne-babanız evde olacaksa sorun değil gerçi bunlar. yalnız dediğim gibi uzun süre evden ayrılacaksanız hayvanı çok güvendiğiniz birine bırakmaktan başka çareniz yok. ayak bağı olacak kısacası; hem size hem bıraktığınız kişiye..

sözün özü bu ciddi bir sorumluluktur. ben çok uzun zaman tek başıma yaşadığım ve kedilere bayıldığım halde sırf bu sorumluluk yüzünden almadım. "hayvana yemeğini suyunu verince, arada bir de tuvaletini (kumunu) temizleyince o kendine bakıyor" diye düşünmeyin. o kadar basit değil yani.

@felagund

şimdi annemim biraz korkması ve de hiç kedi beslememiş olmamızın üstüne 2 tane birden almak radikal bi geçiş olmaz mı? hiç anlamadığım halde, önce bi tane yavru almayı planlamıştım. dediğim gibi ev tamamen boş kalmaz, annemler yoksa ben olurum, ablam olur.

onun dışında, cinsiyet konusunda da çok kararsızım tabi. dişi mi daha deli olur erkek mi? hani olur ya bi şekilde dışarı çıkar, hamile olur diye, erkek almayı düşünüyordum. gerçi dişi de olsa, erkek de olsa kısırlaştırmamız gerekir diye düşünüyorum, yanlış mı düşünüyorum?

selamlar :)
ansızın kedi sahibi olmuş 2.5 yıl içerisinde ilk kediyi ne yazık ki kaybetmis :( simdi yavrusu ile beraber olan biriyim. bu süreç zarfında ben de kediler hakkında hiç bişi bilmezken ord. prof. gibi oldum. abarttım tamam. ama epiy tecrübe yaşadım. yazdıklarınızdan yola çıkarak ilk tavsiyem dişi bir kedi sahibi olmanız. daha sakin yaradılışlı oluyorlar. benim şu anki kedim kısırlaştırılmış bir erkek ve tam bir canavar. çok oyuncu. aniden atlıyor hopluyor zıplıyor. oyun için yapıyor ama bilmeyen ürken biri için o gerçek bir canavara dönüşüyor. :)) bence annenin korkusundan cok kedinin tüyü sorun olur. gözardı etmeyin. evde kedi olması demek tüy olması demektir. daha fazla temizlik demektir. anneler bundan pek hoşlanmıyabiliyolar. özellikle mevsim geçişlerinde bolca tüy döker kedi hayvanı.

köpek gibi her an yanımda biri olsun modunda bir hayvan değildir kedi. yalnız kalabilir. abartmadıkca tabii.. bakımı kolaydır. taze mama, taze su, kum. 3 önemli madde.

kuş eğer kafesinde ise çok sorun çıkacağını sanmam. ama yinede kollamak lazım. kedi avcı ve etçil bir hayvan neticede.

son tavsiyem. eger dişi bir kedi almış olsaniz bile yada erkek neyse.. 1 yaşını doldurmadan kısırlaştırmamanız. lütfen bunu dikkate alın. eger dişi ise bir kez doğum yapsın buna izin verin. ilk dogumda 1-2 yavru geliyor zaten. bakabilirseniz siz bakarsiniz yada yuva bulursunuz. ama kedinin cinsel olgunluga erişmeden ve bunu yasamadan kısırlastirilmasina izin vermeyin. bu sadece benim değil gözlerinde dolar işareti olmayan vicdan sahibi veterinerlerin de tavsiyesidir. mutlu kedili seneler diliyorum size.

bence bi tane alın. kedi bakımı zor değil. sürekli onunla olmak zorunda değilsiniz.sizi özler ama kendine de bakar, hayata küsmez yani. ama gene de tabii ki ilgi ister, pohpohlanmak ister, ama zaten bunlar kendiliğinden olur. sonuçta köpek gibi uğraşmayacaksınız onu demek istiyorum.
baştan tuvaletini (ki zaten kendi öğreniyo) ve mutlaka koltukları değil, ona vereceğiniz bi tırtıklama zımbırtısına tırnaklarını sürtmeyi alıştırmanız lazım, yem, su filan, biraz aşı masrafı..çim, kedi kumu, bu gibi masraflar olur.
bence cinsiyeti değil, sevdiğiniz bir kediyi almanız önemli. ameliyat olursa nasılsa doğum yapmaz dişi de olsa. erkekler biraz daha efe modunda, dişiler daha kibar oluyolar ama ameliyat erkekleri de yumuşatıyo haliyle. bi sağlık engeli olmazsa ameliyat mutlaka yaptırın..erkek kedilerin çoğunun idrar kanalları sıkıntılı olur, bu nedenle bazılarına ameliyat iyi gelmiyor.
yani çok kolay olmasa da abartı bir zorluğu yok.
kedi sürekli evde kalır. köpek gibi dolaştırmanız gerekmez. ama bazıları evde kalmayı tercih ederken bazıları çıkıp dolaşmak ister. bu biraz hayvanın karakterine ve sizin tutumunuza bağlı. bahçe katındaysanız kedi için iyi ama beşinci kattaysanız da otursun yani, napalım. bizimki mesela balkon haricinde hiç dışarı çıkmıyo ve açıkçası psikolojisi bundan kötü etkileniyo. ama zorla da olmuyo ki ne yapayım çıkmıyo, ödü patlıyo dışardan.
kedi kuşla uğraşır yalnız onu söyliyim. balkona gelenlere bile salça olurlar ki evin içindeki haydi haydi cezbedecektir. bebeklikten itibaren alışır mı bilmiyorum, sanmıyorum. biz gerçi hem kuş hem kediyle yaşadık bi dönem ama ayrı tutuyoduk, kazara bi araya gelince hemen kafesin başına dikiliyodu bizimki. gerçi bi kaza olmadı.
son olarak şu an yazarlardan ıslakkedisudankorkmaz'da bir tane yavru var verilik. aşıları da tamam galiba, haberiniz olsun :)

ev giriş katında, oldukça yeşil bi bahçesi olan, büyük bir sitede. hatta o kadar cezbedici bi bahçesi var ki, sürekli komşularımızın kedilerinin kaçtığını duyuyorum:) o yüzden kediyi dışarıya kesinliklle bırakmayız diye düşünüyorum.

onun dışında gelen cavaplardan sonra, kedi tüyünün bizim için çok büyük bi problem olacağını düşünüyorum. türü ne olursa olsun, illa her kedi, mevsimsel değişikliğe göre çok tüy döker mi? hani tekir tüy dökmez, .. döker gibi. aksi gibi benim odam halı kaplı.

tabi bi de burda da tartışılmıştı sanırım. "aşısı tam olan kedinin tüyünü yuttu, kist oldu" gibi şeyler sadece rivayettir değil mi? kedi tüyü yutmak, hastalığa neden olur mu?

eğer aşağıda yazmış olduğum 'rica'ları okuyup hepsine evet diyebilecek, kabul edebilecekseniz kediyi alabilirsiniz derim.
onları dili ile;
- benim hayatım 10 ile 15 yıl sürer. senden her ayrılışım bana acı verir. beni almadan önce bunu düşün.
- beni terk etmen ile duyacağım acı; bir çocuğun annesi tarafından sokağa terk edilmesi ile aynıdır.
- bana, senin benden istediklerini anlayacağım bir süre ver ve benim içimde güven duygusu uyandır. çünkü ben bununla yaşarım.
- beni asla dar, karanlık,kapalı yerlerde ve yazın sıcakta bir araba/oda vs. içinde bırakma; ölebilirim.
- bana hiç bir zaman uzun süreli darılma ve beni cezalandırmak için bir yere kapatma. senin hayatında iş, eğlence ve arkadaşların var. benin hayatımda ise sadece sen varsın.
- arada sırada benimle konuş. sözlerini anlamasam bile -ki anlarım!- bana yönelttiğin sesinin tonunu anlarım, ben asla unutmam.
- beni dövmeden önce, aslında dişlerimle kemiklerini un ufak edebileceğimi,yüzünü çizikler içerisinde bırakabileceğimi ancak asla böyle bir yola başvurmayacağımı düşün. bana nasıl davranılması gerektiğini öğren ve bil.
- beni "isteksiz, tembel ve inatçı" diye azarlamadan önce düşün;
belki yediğim yemek dokunmuştur, belki hastayımdır ya da güneşin altında uzun zaman kalmışımdır veya halim yoktur.
- her zor anımda yanımda ol, " benim içim kaldırmaz" veya " ben görmeden olsun" deme, çünkü benim için her şey seninle birlikte daha kolay.
- yaşlandığımda benimle ilgilen, bir gün sen de yaşlanacaksın.

sevgiler.

bence 2 kedi alın, siz evde yokken tek başına sıkılmamış olur. baştan birbirlerine alışırlarsa daha kolay, sonradan alıştırmak zor olur.

kedi tüyü kist yapmaz, bu konuda şu sitelere bakabilirsiniz:
www.minikpati.com
www.kedimveben.com

ama lütfen gidip petshoplardan parayla almayın, hem de bunca yuva arayan kedi varken.

sahiplenmeye karar verdiğinizde şuralara bakmanızı öneririm, ayrıca ekşi duyuruda da bu konuda birçok ilan var:
www.yuvaariyoruz.org
www.minikpati.com
www.bahcesehirmelekleri.com
www.miyavlar.com

bir önerim daha olacak: sağlam bir kediyi eve kapatmak yerine engelli bir kediye bakmayı düşünür müydünüz? sürekli ilgilenmenizi gerektirecek bir hastalığı olan değil gözü/gözleri görmeyen, ayağı aksayan vs gibi sizi uğraştırmayacak ama onun sokakta yaşamasını zorlaştıracak bir engeli kastediyorum.

yeni dostunuzla mutluluklar dilerim.

@zen spider

aslında en mantıklısı sakat, kör vs. gibi yardıma daha çok bi kediye bakmak bunun farkındayım. ama en başta da belirttiğim gibi yıllardır sakat hayvanlara (genellikle kuşlara) baktık hep, hatta dediğim gibi şu an evdeki kanaryanın bi bacağı tamamen sakat. o yüzden bu sefer biraz bencil olucam sanırım.

bir kediniz olsun evet.

ancak iyi düşünün, aradan 8-9 sene geçince kendisiyle sohbet ederken sizi gören arkadaşlarınız size ilginç bakışlar atabilir. :)

not: kesinlikle petshop'tan almayın. önümüz kış, sokaklar minik yavrularla dolu.

korku olayını şöyle diyim. bizim bi kedi vardı dişiydi. bikere çok miyavlıyodu azgınlık döneminde. bi de şöyle bi özelliği vardı, korkan adamı anlıyodu peşine düşüyodu. resmen eğleniyodu kendinden korkan adamla. kuzeni çok kovaladı evde.

(git: 106943)
bu duyuruda bahsi gecen yavru fıtık degilmis, sanırım biri tekme atmis yavruya. su anda iyilesti ve bizim balkon-bahce arasinda yasamakta. eve alamiyotum, daha fazla da evin civarında bakamayacagim. kopegimiz intihar etmek uzere cunku. ic dıs parazit tedavisi yapıldı. bir kac gun icerisinde kim ister duyurusu acacagım ama eger kedi almaya karar verirsen, buyur bizde hazırı var. hemi de pek oyuncu pek akıllı.

duyuruda bi şey gözükmüyor.

eger dedigim gibi kedi almaya karar verirseniz, ki bence bir hayvanla beraber yasamak gercekten yasamak demek, bir de bizdekine bakmak, elektrik alıp almayacagınızı anlamak isterseniz:)), ryuunonamida at gmail a bir mail yollayınız. esenlikler.
edit olaraktan: duyuru artık gozukuyor.

kedi iyidir kedi. şahanedir hatta. düşünmeden al derim. can katar insanın canına.

@bullet-toothh
iki kedi almak radikal bir durum gibi gözükebilir. ama annenizin bir kedi fobisi yoksa o ufaklıklar kendilerini sevdirirler (kedi fobisi varsa başka bir hayvan düşünün). alınacak ufaklık 5-6 aylık olduğunda deliliklere başlayacaktır. iki yavru olması siz-ev halkı gündüz evde olmasa da vakit geçirmelerini sağlar. bu önemli çünkü yalnız büyüyen kediler çok yabani oluyor. teyzemin kedisi böyle büyüdü ve ameliyatlı bir dişi olmasına rağmen son derece vahşi bir kedi. bir kardeşi olması böyle sorunları azaltır.

erkeklerin en öenmli problemleri kulağına ses geldikten sonra ortaya çıkıyor. bazıları evi otel olarak kullanabilir. gelir yemeğini yer, uykusunu uyur ve yine dışarı çıkar. bir de mart aylarında çok pis kokar. dişilerde bu koku problemi olmaz. ameliyat edildiği taktirde dışarı bıraktığınızda da bir sorun yaşamazsınız. çıkar dolaşır evine gelir. ancak ameliyat tam kısırlaştırma olmalı. cinsel arzusunu öldürmeyip sadece yavru doğurmasını engellerseniz bir kedi değil de minyatur bir puma sahibi olursunuz. o nedenle ameliyat tam kısırlaştırma olmalı.

ama yine önceliği kör ya da sakat olan yavrulara vermek daha iyidir. örneğin bendeki ufaklık bir karganın gagasından alındı. 1 ay kadar bir süt anne baktı. şimdi besili toraman bir oğlan. o nedenle alacağınız sakat ya da kör v.b. bir yavru olursa hayatta kalmasını sağlarsınız.

açık söyliyim bence bakamazsınız. şu anki kedi isteğiniz yüzelsel bir ilgi gibi gözüküyor.

kedi iyi hoş hayvandır ama şu dünyada kedi boku kadar kötü kokan başka bir şey daha yoktur. kedinin sıçtığı ev bi hafta kullanım dışı kalır bence

kuş ile yaşama konusunda bişey diyemicem lakin hayatında hiç evcil hayvan beslememiş ve evcil hayvana hiç de sıcak bakmayan bi aileden gelen biri olarak evlilikle beraber eşimin işyerinde öksüz-yetim kalmış el kadar bir kediyi hayatımıza sokmasıyla kedi olayına fena alışmış durumdayım..kesinlikle alınız geçmişte kısa süre de olsa kuş beslemiştim ama kedi bambaşkaymış..şu an 5. ayında evin efendisi biz de kölesi olduk :) ama yerim o efendiyi ben..o derece..

yorumlar için teşekkürler,

bugün bi ara, evdeki kanaryayı tedavi eden veterinere uğradım, kısaca kuş-kedi nasıl olur ona sordum. bi süre beklememi önerdi. çünkü kanaryanın bacağını da bi saksağan yaralamıştı, zaten "yabanimsi" olan kanarya şimdi her şeyden korktuğu için, kediye alışamayacağını, kafeste kendine zarar verebileceğini söyledi.

kısacası, açık açık "kanarya yaşı ve sakat, daha çok yaşayamaz. o yüzden bi kaç ay daha bekle, kanaryayı da rahatsız etmemiş olursun" dedi. neyse zaten 5-6 aydır kedi alıp almamayı düşünüyordum, şimdi alma kararım sayenizde kesinleşti:) kuşun durumuna göre önümüzdeki 1-2 ay içinde ilgilenicem bu konuyla, zaten o zaman tekrar yardımlarınızı, önerilerinizi isterim.

tabi yine de lazım olursa:

bullet-tooth et windowslive com

güzel bi karar, hayırlı olsun.
bugün balkona bi kuş düştü, bizim kedinin kuşa nasıl atladığını görseydiniz kararınızda haklı olduğunuza daha bi emin olurdunuz.
yalnız şunu da söyleme ihtiyacı duydum, pet shoptaki hayvanlar da aynı ölçüde şanssız dışardakilerle, kafeste yaşıyorlar. hani adamlara para kazandırmamak adına alınmayabilir belki ama bi şekilde onların da eve ihtiyaçları var, üstelik çoğu cins olduğundan daha nazik ve sokakta hiç yaşayamazlar. yani o da şiddetle karşı çıkıldığı halde aslında güçlü bir alternatif.

evet, pet shop'taki hayvanların gerçekten her ne kadar yeme-içme gibi problemleri olmasa da, ciddi anlamda barınma sorunu var, tabi yine de petshop'tan almayı düşünmüyorum. ama zaten dediğim gibi, 1-2 ay sonra(umarım daha fazla sürer) da tekrar yardım isterim.

@magdalena
petshop'tan hayvan alınmasına karşı olmamız oradakilerin iyi durumda olması değil (bence bilakis sokaktakilerden bile daha kötü durumdalar) hayvanın mal olarak görülüp alınıp satılması zihniyetine karşı çıkmamız yüzünden. hayvan satan petshoplar kapanmalı, bu sektörü beslememeliyiz. siz aldıkça talep var diye yine bir sürü hayvan getirecekler (tamamen kaçak yollarla getiriyorlar ve çoğu yolda ölüyor). bunu engellemenin tek yolu oradan hayvan almamak.

o uyuzluk sona ermez. eset 4.0 versiyonunda olayı batırdı. bilgisayarın ramini sonuna kadar sömürmek ister gibi davranıyor. benim size tavsiyem eski 3 versiyonunu kullanmanız. virüs tarama ve de uçurtma yeteneği de 4ten aşağı kalmaz.

ingilizcenin hakimiyet kazanması daha çok ikinci dünya savaşı sonrasına denk gelir daha öncesinde lingua franca fransizcaydı mesela ağırlıklı olarak hani ingilizcenin ağırlıklı yayılışında işin aslı ingilizlerden çok amerikalıların emeği var. tabi bu bahsettiğim ticari ve kültürel ilişkiler babında olanı.

Osmanlı yönettiği eyaletlere fazla karışmazdı, yönetici filan atamazdı. Yıllık haracını alır, kenara çekilirdi. Lakin İngilizler, Fransızlar, İspanyollar vs ele geçirdikleri toprakları sömürgelere çevirdiler. Büyük soykırım ve asimilasyonlara giriştiler.

Bu açıdan mesela Cezayir'e gittiğinde halkın yarısı fransızca bilir. Ya da Güney Amerika İspanyolca-Portekizce, Hindistan İngilizce gibi...

Aslında bu iş hepsinden de öte bir etki alanıyla alakalı. Mesela Fransa dünya yönetimine hakimken Osmanlıdaki aydınların çoğu fransızca öğrenmişler. Sanayi devrimiyle ingiltere ve 1. dünya savaşı sonrası dünyada etkin olan Abd'nin dillerinin ingilizce olduğu göz önüne alınırsa şaşılacak bir durum değil. Ha, stratejistler gelecekte Çin'in etkin olacağını ve Çince öğrenmemiz gerektiğini söylüyorlar ama, abartmamak gerek :)

öncelikle bu konuda "biz somurmedik onlar sömürdü" demek yanlis, bir imparatorluk olarak osmanlıda son derece sömürücü idi. avrupa ülkeleri genelde kendi aralarında çekiştiklerinden yaylımcılıklarını topraklar üzerinden yapmadılar, o nedenle 16. yüzyılın avrupa imparatorluk haritasına baktığınızda bugün ile arasında pek fark yoktur. fethettiği topraklarda asimilasyona girişmedi osmanlı çünkü bu topraklar çok dinli ve çok kültürlüydü, toleranslı davranmasına rağmen ayaklanmalar ile çok uğraştı.

ingilizce konusuna gelince...osmanlının gücü insan gücüne ve ordusuna bağlıydı. matbaaları tartışırken avrupa isaac newton'lar, galileo'lar, da vinci'ler çıkardı. bugün insanlar büyük ordusu olan ülkelerin kültürlerini mi öğreniyor yoksa bilim ve sanat konusunda gelişmişerin mi?

tarihte en çok çekiştiğimiz imparatorluklar 17-18. yüzyıl itibarı ile aşırı derecede geliştiler, insanı kendilerine hayran bırakacak dev kütüphaneler yaptılar. osmanlı'da modernizasyon sürecinde gelişmek istedi ama maalesef treni çoktaan kaçırmıştı. savaşlar ve kayıplar ile geçirdi son yüzyıllarını.

19. yüzyılda bizde okuma yazma oranı %5 idi. yanlış yazmadım, %5. avrupa ülkeleri ve amerika yüzde 50 barajını geçmişken biz çok geride kaldık. bir eğitim sistemimiz bile yoktu. kendi halkımız okuma yazma bilmiyorken başkasına nasıl öğretelim? hele zaten köklü dilleri ve alfabesi olan avrupa ülkelerinin öğrenmelerini beklemek saflık olurdu.

ve tabiiki avrupanın kolonizasyonlarının etkisi. osmanlının toprağa ihtiyacı olmadığından başka kıtalarda koloni arama ve keşfetme gereksinimi yoktu. ingilizler, ispanyollar ve portekizliler amerika kıtasındaki kolonileri ile zaten yüzmilyonlarca kişinin kendi dillerini konuşmalarının tabanını çok öncelerden hazırladılar.

tarihi sebepleri değişik açılardan incelenmiş, aynı şeyleri tekrar etmeyeyim, yazılanlar arasında doğrular da var yanlışlar da eksikler de..ben size farklı bir boyutunu hatırlatayım..

o imparatorlukların olduğu dönemde haliyle teknoloji, iletişim vs şimdiki gibi değildi. bir dilin yayılma imkânları, bir insanın yabancı bir lisanı "duyabilme" şansı şimdikine kıyasla çok azdı. sizin "ingilizce çok yaygın" dediğiniz gün, bugün. bugünün teknolojisiyle daha doğrusu iletişimin telgrafın, gazetenin ve hatta sinemanın yayılmaya başladığı 1900'lü yılların başından itibaren artan bir ivme sözkonusu. o dönemler de osmanlı'nın bitme dönemleri malumunuz. yani olayı sadece sömürü boyutunda ele almak değil, dilin gezebileceği teknik imkanlar açısından da düşünmek lazım

ilk ortak dil latince (roma imparatorluğu). 16-18 yy arası türkçeydi. şu anda ingilizce çünkü şu anda hakim güç amerika. 15-20 yıla kadar da çince olursa şaşırmamak lazım. hakim güç kimse onun dili o süre içinde ortak dil oluyor.

osmanlı devrinde (tabii ki kuruluş değil de fatih'ten sonra, aşağı yukarı son devirlere kadar) türkçe, dünya üzerinde popüler bir dil idi. popüler idi ama şöyle bir durum var: kendi tebaasında bile türkçe revaçta idi, insanlar türkçe öğrenir, konuşurdu fakat kendi dillerini de muhafaza ettiler.
ingilizcenin konuşulduğu -bahsi geçen- ülkelerde (üzerine güneş batmayan imparatorluğun ayağının ulaştığı "sömürge" ülkelerde yani) durum farklıdır. sadece ingilizce değil, portekiz, ispanya, hatta rusya gibi devletlerin girdikleri memleketlerde kendi dilleri mecburidir. yerel dil ise zamanla kazınmaya çalışılır.
maalesef durum budur.
osmanlı'yı sevip sevmeme değil mesele. osmanlı, sınırları içine aldığı beldelerin kültürlerini yok etmeye çalışmamış, onları bir fanus içinde tutmuştur. tabii ki haksızlıklar vs. olmuştur, melek değillerdi neticede. ama bugün bir yunan, bir bulgar, bir sırp, bir ermeni kimliğinden bahsediyorsak bu, osmanlı'nın onlarca/yüzlerce yıllık hükmü süresi içerisinde bu kimlikleri muhafaza için gerekli ortamı sağladığı anlamına gelir.
diller de böyledir.
ingilizlerin, fransızların, ispanyolların, portekizlilerin, rusların... bunların girdikleri memleketlerde artlarında neler bıraktığına bakın lütfen (kızılderililer, maya inka medeniyetleri, ortaasya türkleri, güney asya vs), bunu osmanlı ile karşılaştırın (balkanlar, kafkaslar, arap memleketleri vs) ondan sonra kim sömürüyordu, kim emanet aldığı kültürü yok etmeye değil, varlığını devam ettirmeye çalışıyordu, anlaşılır galiba.
bugün balkanlarda sırbistan, yunanistan, bulgaristan... kafkaslarda gürcistan, ermenistan, güneyde arap dilleri ve edebiyatları halen canlıdır ama kızılderili, maya, inka medeniyeti ve dilleri hakkında ne söyleyebiliriz? ortaasya devletleri için de durum aynı. dilleri kültürleri unutturulmuş, alfabeleri değiştirilmek suretiyle birbirlerinden uzaklaştırılmış kabileleri göz önüne getirmeye çalışın)
tekrar ediyorum, yanlış anlaşılmasın:
osmanlı melek değildi, birçok hatası vardı. fakat dünyaya bakış açısı farklıydı, bahsettiğim diğer sömürge devletleri gibi değildi.

hard diskten durduk yere çıt çıt sesleri geliyorsa sorun hard disktedir. hard disk kafa vuruyor. ne yazık ki bu problemi veren hard diskten bir daha hayır gelmez. hard diskini başka bir makinaya slave olarak takıp (ikinci bir hard diskin varsa ona işletim sistemi de kurabilirsin tabii)içindeki önemli bilgileri aldıktan sonra çöpe gönderebilirsin.

Harddisk problemi evet. Dvd ya da harici bir harddiske bütün her şeyini at hemen.

kediniz soğuk almış olabilir. eğer böyle bir hastalığı varsa hemen tedavi edilmesi gerekiyor. çünkü pisicikler bu hastalığa yakalanırlarsa bu onlar için öldürücü olabilir.

peki veteriner dışında yapacağımız bir şey var mı ? Mağlum sokak kedisini tutupta doğru düzgün veteriner olmayan bir yerde nereye götüreceğiz.. Acaba bizim yapabileceğimiz birşeyler olabilir mi ?

mezarını hazırlayın çok yakında mefta olacaktır veterinere götürmezseniz. korkutmak gibi olmasın da ona göre davranın

kedilerde bunlar doğal şeyler, midesindeki tüyleri atmaya çalışıyor ya da gıcık olmuş olabilir. normal nefes alıp vermesine bakın, eğer kediyi tutabiliyorsanız ve gözü veya burnu akıyorsa asit borik ile temizleyin. şimdi kediyi görmeden bir şey söylemek de zor açıkçası.

@deliberte

herhangibir kusma yok yalnız.. Dediğim gibi sinip öksürür gibi sesler çıkartıyor.. Birde nefes alıp verişinde neye dikkat etmemiz gerek ?

rahat nefes alabiliyor mu? genelde soğuk algınlığı olan kedilerin miyavı bile çıkmaz ya da kötü miyavlarlar, nefesleri hırıltılıdır.
mide ile ilgili ise atamıyorsa, taze ot yedirin. gerçi kendisi yiyordur ya :)

Hareketlilik durumu iyi sayılır.. Hani ne zaman bizi görse ayaklarımıza dolanır, ilgi ister, sürtünmeye çalışır.. Tamam çok aktif değil ama çokta pasifte değil..

kpds ye de girebilirsin ama bu senin için çok fazla bir şey ifade etmez. zira kpds puanı ile eleman alımları ya da terfiler üniversite ya da ön lisans mezunlarına yönelik oluyor. yine de c ya da daha yukarı ingilizce bilgisinde (70 ve üstü puan) maaşına azdfa olsa katkısı olur. bu notu da 2 (5te olabilir tam süreyi bilmiyorum) yılda bir tekrarlaman lazım. 2009 için kdps sınavı kayıtları da kapandı. sınava 2010da girebilirsin.
ingilizcen kpps-b için bir şey ifade etmez.
Yök kpds yerine toefl ya da ielts gibi sınavları da kabul ediyor. www.yok.gov.tr de bununla ilgili ayrıntılı bilgiler var.