(bkz: piratpartiet)

gundem.milliyet.com.tr

(bkz: beppe grillo)

katılıyorum.

arti bir

bence de.
güvenmemek lazım.

katılıyorum.

adam haklı.

Bilim karşısında çaresiziz

psikanalistler diyorsa tartışmayalım diyorum.
katılıyorum.

bence iki tür aldatmak var.

biri, başkasına ilgi duyup nefsine hakim olamayıp aldatmak ama derhal birlikte olduğun kişiden ayrılmak. bence bu karakter falan göstermez. her şey insanlar için.

ikincisi ise birlikte olduğun kişinin gözünün içine baka baka aldatmak, aldatmak, sürekli bunu devam ettirmek. işte bence şerefsiz olan bu, karakter göstergesi olan bu. bunu yapan için "herkese yapar" diyebilirim.

Katiliyorum ama kafa yormamak lazim

inciswf.com

alternatif değil ama gülmek istiyosan, benim için hiç bi zaman daha iyisi olmayacak. (bkz: seinfeld)

9 sezon 9 defa izlemişimdir

coupling
two and a half men

seinfeld'e başladım :) teşekkürler.
(two and a half man'i de izledim, seinfeld'den sonra da coupling)

sonra da bunu izlersin

(bkz: how not to live your life )

çerez diziler, öneririm.

(bkz: entourage)
(bkz: californication)
(bkz: 2 broke girls)
(bkz: family guy)

curb your enthusiasm

how not to live your life eksik o listede. hemen bu açığı kapatmalısın.

değişik iklim bölgelerinde, belli bi genişlikte tam ne kadar yaşadığına bakılmıştır. sonra genele vurulmuştur heralde.

valla şöyle anlatayım. amazonlardaki ağaç sayısı genel olarak şöyle hesaplanıyordu:

yeni fidan sayısı, üreme dönemi, yoğunluklarına göre numaralandırılmış 3 bölge, her bölge için örnek seçilmiş noktalardaki birim alandaki ağaç ve fidan sayısı, harita üzerindeki alanların verilen ölçülerle hesaplanışı, sonuç tahmini değer.

karıncalar için de aynı şekilde üreme sıklığı ve mevsimine göre bölgeler, bilinen karınca türleri, yaşam alanları, ortalama birim değerleri ile gayet hesaplanabilir.

ha hiçbir şekilde kesin sonuca ulaşılamaz ancak bu değerlerin de bir mantığı olmadığı söylenemez.

ha ama bu kadar yuvarlanırsa şüphelenmez miyim, şüphelenirim.

bu adam hesaplamış onu: en.wikipedia.org burda yazıyodur belki bişiler

direk 1 katrilyon dememiş ayrıca. 1 ile 10 katrilyon arası demiş.

Please save this email so that you can access the games again whenever you'd like in the future. We will keep your copy online at the above URL for the foreseeable future.

Kisminda demis ki: bu maili silme de ileride tekrar oyunlari indirmen gerekirse verdigimiz linkten tekrar indirirsin.

Yani simdi indirsen de formattan sonra yeniden yukleyebilirsin

eyvallah hocam anladım orayı da, tekrar oyunları "indirme"yi kastettiğinden emin olamıyorum. oradaki access acaba indirmeyi mi kastetmiş?

süre limit falan yok linki kaybetme yeter. zaten bu bundle'da indirme linki yok sadece keyler var. keyleri alıp bir yere not da edebilirsin ne zaman istersen o zaman kullanırsın keyleri. ister 2 ay sonra kullan ister 5 sene sonra farketmez.

keyleri bir kenara not et pc gelince girersin. aslında ona bile gerek yok kodlarını redeem ettikten sonra kodlarını gir steam'e yada origin'e ama indirme pc eline geçince steam/origin hesabına girince indirirsin.

peki abiler

-düz adam mod on-
şimdi ben bu oyunu (bf3) indirsem bugün, dosyaları harici diske atsam..? pc gelince de çıkarıp oynasam olmaz mı? oyun orjinalliğinden falan bir şey kaybeder mi?

indirmene gerek yok ki. sadece keyi aktifleştir yeter. hesabına eklenecek oyun zaten. ondan sonra istediğin zaman indirebilirsin.

şu an origin indiriyorum.
"mail'deki linkten key alıp o key ile origin'e oyunu aldığımı haber vereceğim ve indirmeme gerek kalmadan o şekilde bekleteceğim"
doğru mu?

evet keyi origin'e ekledikten sonra senin oyun kütüphanende görünecek zaten sahip olduğun oyunlarda bf3 eklenecek. ondan sonra ne zaman ve nerede istersen origin hesabına girip bf3 oynayabilirsin. şu anda sadece keyi eklemen yeterli. bilgisayarın gelince de origin hesabına girip oyunu indirir oynarsın.

pearl jam - black

Damien Rice-9 crimes, blower's daughter, delicate, cheers darling

stp - creep/interstate love song
blackfield - pain
cibelle ya da agathe&fine- green grass
jeff buckley - forget her (live)
slipknot - snuff/ vermillion pt. 2
portishead - glory box/roads
pearl jam - last kiss
acı dolu günlere.

disfori +1
black'in üstüne tanımam.
ha kings of leon-closer beni bambaşka diyarlara götürür o da ayrı

edit: morcheeba- enjoy the ride
nasıl unuturum!!1!

www.youtube.com

soundgarden - black hole sun

placebo - i know

www.youtube.com

the hollies - the air that i breathe

yav film olsun diye işte yoksa nasıl olacak öbür türlü. diğer evrene geçtiğinde öbür evrendeki karakterler bambaşka kişiler olur hatta hiç varolmayabilir bile. e nası film olacak o zaman? allah'ın işi bunlar sorgulamak bize düşmez.

O filmleri yapanlara sormak lazim valla, nasil olur ki ?

kolay bu is diyorsan otur tamamen farkli bir dunya yaz, herkes okusun.

o gösterdikleri paralel evren de mümkün sonuçta.

paralel evren bir tane yada iki tane degil ya. milyarlarca paralel evren vardir. bir tanesinde de hersey ayni kalmis sadece x ile y kisisinin pozisyonlari degismistir mesela. onlar da oraya gitmisler iste. baska birine gitseler, dedigin gibi hersey farkli da olabilirdi

Abi dünyadaki herkesin aynı şekilde var olduğu ancak farklı kişiliğe sahip oldukları bir şey olamaz. Benim dedemin dedesinin dedesinin dedesi o zamanki paralel evrende varsa ama bir akşam a restoranı yerine b restoranına giderse bugün ne ben olurum ne başkası bu dünyada. Acık mantık.

Sizin dediğinize göre sonsuz sayıda paralel evren olduğundan dolayı tam da bu ana kadar bizimkiyle aynı gidip o andan sonra farklılaşan bir evren de olabilir. Bu şu şekilde mantıksız:

1) Hep tam da o anda mı rastlıyoruz bu paralel evrenlere? Şansa bak!
2) Evren tam anlamıyla bizimkiyle aynıysa neden bir noktadan sonra farklılaşsın? Farklılaşması için hiçbir neden yok. Hatta evren doğduğu anda aynıysa bir daha asla farklılaşmaz.

Derin bir konu ama temel olarak özetlemek gerekirse; kaç tane paralel evren var? Evet, bildiniz, sonsuz. Ve bu sonsuz paralel evrenlerden bir tanesinde de şu an gelene kadar tamamen aynı olaylar gerçekleşti ama ben buraya cevap yazmak yerine mutfağa gidip ice tea almaya karar verdim. Bir şey değişti mi? Hayır. Ama farklı bir paralel evren daha oluştu. Şimdi "sonsuz" kavramını beynimizin algılayamayacağını düşünmekle beraber yukarıda verdiğim örnekten hareketle şu anda yaşamakta olduğumuz evrenin tıpatıp aynısı olan sonsuz paralel evren var ve an sonsuz tane daha ekleniyor. Umarım buraya kadar bir sıkıntı yoktur. Konu burada biraz din-tanrı eksenine kayıyor, kaydırmayacağım, hızlı geçiyorum "bu mükemmel düzen kendi kendine oluşmuş olabilir mi" gerizekalılığı göz önünde bulunduralım. Diyorum ki; bir düzen var ve bu düzenin aynı kalmaması demek bizim bildiğimiz anlamda evrendeki yaşamın sona ermesi demek olduğu gibi yine aklımızın almayacağı kadar farklı bir evrenin oluşmasına da sebep olabilir. Velhasıl, hayal gücünün sınırı yok elbet ama bu konuda yapılan film ve yazılan kitapların her birinde ne yazık ki insanın tahayyül sınırlarında kalmak zorundayız haliyle. Yani hayal gücünün sınırı var ve "bu muhteşem düzen" diyerek içinden sıyrıldığımız sınırların içerisinde kalıyoruz. Filmlerde anlatılmak istenen hiçbir zaman çok uç noktalardaki paralel evrenlere işaret etmiyor çünkü verilmek istenen bir mesaj, bizim bildiğimiz dünya düzeni içindeki farklı karar ve olaylardan kaynaklanabilecek değişiklilerin etkileri üzerine oluyor.
Star wars ya da yüzüklerin efendisi gibi filmlerin bu kadar beğenilmesinin nedeni bizlere alternatif bir dünya sunulmuş olması (yine de çok dar sınırların içinde kalırlar dikkat ederseniz) ve bir bakıma tanrıcılık oynanmasıdır. Yoksa neden bu bahsettiğimiz seriler de birer paralel evren fikri olmasın? :)

looper da bunu önemsiyorlardı panpa.

Editte de dediğim gibi, şu ana kadar aynı geldiysem gidip farklı bir hareket yapmam. İmkan yok, çünkü evren kapalı bir sistem ve basit bir şekilde ilk anda aynıysa iki evren, son ana kadar aynı bitirirler çünkü değişmeleri için bir sebep yok.

Tanrı var derseniz anlarım ama bu durum ancak tanrının oturup sonsuz sayıda evreni tek tek farklı noktalarda etkileyecek kadar işsiz olması durumunda gerçek olabilir ki çok mantıksız bir hareket olur.

paralel evren meselesi zaten başlı başına bir paradoks değil mi? Ben mi yanlış yorumluyorum? Paralel evreni amaç değil araç olarak kullanıyorlar, yani basit bir konusu var ve onu paralel evrenler gibi ilgi çekici/merak uyandırıcı bir şeyle bezeyerek mesajını iletiyor.
"Araç" olduğu için böyle.
izleyen varsa yapıyorlar işte, endüstri sonuçta, arz talep vs.
Para kazanmak, izlenmek, popülarite gibi kaygılardan arınabilirse sinema tamamen, o zaman bunları da düşünenler olur ancak.

Yaptığınız editten paralel evren kavramını tam olarak kavrayamamış olduğunuzu çıkartıyorum ne yazık ki. "evren kapalı bir sistem" ve "ben bu ana kadar böyle geldiysem kesinlikle böyle bir şey yapmam" cümlelerinizden bunu çıkartıyorum. Sizin algınızda paralel evren diye bir şey söz konusu değil. Evren tektir ve içerisinde bulunduğumuz an tek andır. Buna ancak "eyvallah" diyebilirim çünkü soyut bir kavram üzerinde konuşuyoruz ve paralel evren sadece ve sadece ben "var" dersem vardır ve ben "yok" dersem yoktur. Richard Bach'ın "bir" isimli romanında bahsettiği kendi gözünden "ya varsa?" görüşünü ve kendi gözünden bunu anlatışını çık beğenirim. Yaptığı seçimler neticesinde hayatını şekillendiren sonsuz sayıdaki yaşam ve sonsuz sayıdaki paralel evren, bizim kadercilik anlayışımıza ters düştüğü için bu konuya girince "ben şimdiye kadar böyle geldiysem şimdi de bunu böyle yaparım" fikrinden sıyrılmamız gerekiyor. Söylediğim gibi soyut bir kavram üzerinden konuşuyoruz ve çok komik, tabii ki böyle bir şey yok. Ama bir yandan da çok komik, nasıl böyle bir şey olmaz?

iki evren ayniysa o andan sonra hep ayni kalir diyorsun. bu varsayimin yanlis. evren deterministik bir sekilde calisiyor olsaydi dogru olurdu. ama evrenin icinde rastlantisal olaylar da var(benim dusunup, karar vermem, zarin 3 gelmesi, yazinin tura gelmesi vs..). bu da birbirinin aynisi evrenlerin bu rastlantisal olaylarin gerceklestigi andan itibaren farkli evrenlere evrimlesmesine sebep olur. belki bir sure sonra bu evren yine birbirinin ayni durumuna da gelebilir yine.

Tamam de dediğim şeye cevap vermiyorsun. Senin dediğine göre evren kapalı bir sistem değil, öyleyse ne? Evrenlerin birbirleriyle etkileşim içinde olduğunu mu iddia ediyorsun?

@crucio: Zar benim evrenimde 3 geliyorsa benimkiyle aynı başlamış başka bir evrende de 3 gelir. Çünkü o zarın 3 gelmesine neden olan tüm etkenler ve o ana kadar bütün gerçeklik aynıdır.

Rastlantı dediğimiz şey zaten basitçe bizim arkasındaki örüntüyü göremediğimiz olayların sonucudur. Zar düşerken ona etki eden şeyler gibi. Bu olayın sana iki aynı evrende aynı zarı atsak farklı gelebilecekmiş gibi görünüyor olması gerçekte öyle olacağı anlamına gelmez ki.

"Deterministik düşünme" diye kestirip atmamak gerek, eğer ben başka bir evrende tam şu anda bunu yazmak yerine başka bir şey yazıyorsam bunun bir nedeni olmalı. Zar canı istediği için 3 gelmiyor, canı istediği için 3 geliyor olsa bile canının 3 gelmek istemesi durumunu oluşturan belki tonla etken var.

@devilred: Tebrik ederim evrim teorisini çökerttin. Yarım saattir neden "olmayacağını" anlatmaya çalışıyorum zaten.

sayısız paralel evren varken şartlardan sadece birinin değiştiği bir tanesi neden olmasın ki?

Şimdi "paralel evren" tanımını tekrar tekrar yapmak gerekiyor sanırım. Paralel evren dediğimiz hayal ürününün en saf tanımını hepimiz biliyoruz. Tekrar etmeye gerek yok. Evren kapalı bir sistem mi? Eğer paralel evreni tartışıyorsak hayır. Kapalı sistem değil demek birbirleriyle etkileşimli oldukları anlamına gelmiyor. -Gerçi etkileşimli olduğunu iddia eden hasta ruhlar da var evet- amiyane tabirle şöyle söyleyelim, geçmişi kapalı, geleceği açık bir sistem. Bahsettiğim romanda bunu ağaç dalları gibi dallanıp budaklanan yollar şeklinde betimlemişti richard bach ki benim aklıma çok yatan tanım da budur. Zamanın başlangıcından beri her "an" sonsuz parçaya daha ayrılan yollardan bahsediyoruz. Bu yüzden atıyorum şu anımızdaki evrenden 1 hafta sonrasına kadar sonsuz tane daha evren oluşacak ve oluşan bu evrenler şimdiki dünyamızdan pek farklı olmayacak, daha ileriki zamanda büyük değişikliklere neden olabilir fakat kısa vadede değişim az olacak. Bahsettiğiniz filmlerde de bu tip konular işleniyor zaten. Şu anda benim hayatımda vereceğim ya da vermekten vazgeçeceğim bir karar bundan 10 yıl sonra benim hayatımı çok farklı yönde etkileyecek ve dünya aynı dünya olduğu halde ben çok farklı bir ben olacağım. Bunun gibi. Sizin yaklaştığınız "ben bugüne kadar böyle geldiysem bugünden sonra da kaderimde ne varsa onu yaparım zaten" yaklaşımınız paralel evren kavramına tamamen ters ve bu yüzden kapalı sistem-kapalı sistem değil tartışmasını yaşıyoruz.

Dallanıp budaklanacağını söylüyorsun ama neden dallanacağını söylemiyorsun. Ben ve tüm evren, bak tüm evren, şu ana kadar aynıysa ben neden farklı bir şey yapayım ki? Aklımın alamayacağı belki milyon tane etken aynı seyrediyor. Aklım aynı seyrediyor. Beynime giden kanın içeriği aynı, şimdiye kadarki yaşanmışlığım aynı, duygusal durumum aynı...

Sadece "ihtimal" olduğu için mi dallanıyor? O zaman o evrenler olsa olsa benim zihnimde olur. Yine bunlar benim zihnimde olan evrenlerse, benimkiyle aynı seyretmekte olan diğer paralel evrenlerdeki benim zihnimde de aynı farklı ihtimalli paralel evrenler olabileceği olur.

Ama şu konuda haklısın, bunun sonucunda paralel evren fikrini kabul etmemem gerekiyor. Ama sırf bu fikri kabul etmeyen bir düşünce tarzına sahip olmam bu konudaki fikrimi kendi kendine geçersiz kılmaz ki.

önce paralel evrenler kuramını bir gözden geçirmeni tavsiye ederim. nelerin çöküyor bilmiyorum ama, kapalı zihinle daha fazlasını zaten öğrenemezsin. senin "neden olmayacağı"nla yürümüyor bu işler.

@devilred: Saçma sapan tartışacaksan yürü git allasen ya, arkadaş sana sebep veriyorum ve sen gelmiş bana "neden olmasın?" diyorsun. Neden olacağını bir zahmet açıkla o zaman. Artistik yapmaya gerek yok gece gece. Bir de kapalı zihin filan demişsin, gözünü seveyim klişelerini de al git.

O kuramı da elbette gözden geçirdim, ayrıca senin gibi sözlükten gözden geçirmek yerine ciddi bir şekilde gözden geçirdim. Şu anda da cidden hiç ikili tartışmaya girecek halim yok biliyor musun? Soru "paralel evrenler var mı?" ya da "biri bana ekşisözlük paralel evren başlığını verebilir mi?" değil. Basitçe paralel bir evrende neden şu an farklı bir olay yaşanacağı ihtimalinin kabul edildiğini soruyorum.

Benim "neden olmayacak"larımla yürümüyor da senin "neden olmasın?"larınla mı yürüyor? Şaka gibi ya arkadaş. Gören de evrenin sırlarını tek tek anlattı da kabul etmedim sanır. "Zihni kapalı" demiş. Peki.

@yarın boş musun: Kapalı sistem değil dedin ama neden kapalı değiller onu belirtmedin

soruyu falan bosverdim onu bunu geç de bunlari düşünebilen beyin yoran kafasi ihtimallere acik bu kadar adam oldugunu gordum huzurlu uyuyabilirim sagolun la var olun

yazdıklarından anlaşılan şey senin paralel evren kavramından zerre bir şey anlamadığın ve sonsuzluk fikrini idrak etmede zorlandığın. yani büyük bir hata falan yok ortada.

He bir de "ya sen anlamamışsın ki"ci aynştaynlar neyini anlamadığımı söylerse ne güzel olur. Ya da neyini anlamadığımı bırakıp insan gibi sorduğuma cevap vermeyi deneyebilirler.

Basit bir şey soruyorum ya, her şeyin aynı olduğu başka bir evrende neden bir anda kırılma yaşansın?

Tamam işte konuyla ilgili görüşünüz gayet açık, aşağıdaki paragrafta anlatayım bunu ama önce şunu belirteyim, bir kurgudan bahsediyoruz, bir hayalden, bir kuramdan. Bunun için "bence vardır" ya da "bence yoktur" demek çok büyük cahillik olur ve ne yazık ki konunun mantığını anlatmak için çabalayabileceğim daha farklı cümlem kalmadı. Şimdi burada "tanrı yoktur" demem ne kadar saçma ise "paralel evren vardır" demem de o kadar saçmadır, aynı şekilde tersi durum da geçerli.

Ve cevaben; evet, sadece "ihtimal" olduğu için dallanıyor ve yine evet, sadece zihnimizde oluyor. Bunlar da görüldüğü gibi sadece konuyu tartışan kişinin "zihninde" olduğu için bahsi geçen kişinin tahayyülüyle sınırlı oluyor. Bu yüzden hala tartışıyor olmamıza rağmen ateşe körükle gidiyor ve bir kez daha paralel evren tanımına dönüyorum, paralel evren kuramına göre zihninizdeki diğer paralel evrendeki sizin zihninde de sadece o evrenin var olabileceği görüşü yatıyor.

@yarın boş musun:

Peki, diyelim ki var. Ben buradayım, benden sonsuz tane de öbürlerinde var. Hani benim hayal gücüm de olsa hepsi tam şu ana kadar aynı ya? Peki. Ben ne hayal edersem edeyim onlar da onu hayal edecek. Ama tek bir sorun var, ben hayal etmeden önce onlar yoklar. Demek istediğin bu, değil mi? Yani benim hayal ettiğim evrenlerde tam da benim hayal ettiğimi hayal eden benler olacak. Ben hayal ettiğim evreni mi yaratmış oldum yoksa hayal ettiğimi hayal eden benim olduğum evrenleri mi? Dediğine göre ikisini de.

Açıkçası benim ilgilendiğim bu değil ya, zaten sen "hayal ettiğin için" de demiyorsun. O başka bir şey. Ama yine de sonsuz sayıda evrende sonsuz sayıda ben aynı ihtimaller üzerinde duracağız. Bu benimki de dahil olmak üzere sonsuz çeşitte ve her çeşitten sonsuz sayıda evren mi yaratır diyorsun?

Gerçi benim bildiğim kadarıyla o evrenleri yaratan ben değilim, sadece sonsuz sayıda her an sonsuz çeşitte oluşmaya devam ediyorlar. E ortada bunun için hiçbir sebep görmediğim için galiba olay dediğin gibi sadece kurama inanıp inanmamada bitiyor. Neyse, ben yatayım.

Evet evet kesinlikle doğru, en azından anlatmaya çalıştığım şeyin gayet net anlaşıldığı aşikar. Şimdi eğer "tanrı mı insanı yarattı yoksa insan mı tanrıyı yarattı" şeklinde bir soru düşünürsek olay daha net canlanabilir gözümüzde. Neden? Çünkü çocukluğumuzdan beri bize öğretilen bir "tanrının varlığı" konusu var. Bunu o kadar çok duyduk ve o kadar değişik inanış biçimleri gördük ki aslında en az paralel evren kuramı kadar realistik olan bir yaratan varlığı bize mantıklı geldi. Yeni doğan bir bebek yaradılış üzerinde en ufak bir bilgi verilmeden 30 yıl boyunca dünyadan izole yaşatılırsa ve bu bireye 30 yaşındayken tanrı fikri anlatılırsa vereceği tepki, soracağı sorular ve inanmaya yaklaşması bizim paralel evren kuramına bakış açımızdan farklı olmayacaktır. Soyut kavramlar üzerinden tartışmanın en can sıkıcı yönü bu ne yazık ki.

İkinci kısıma cevap, evet, kuramın mantığını düşünürsek daha önce de söylediğim gibi sonsuz tane sen var ve şu anda hepsi senin de içinde bulunduğun sonsuz tane evren canlandırıyor zihninde.

Bak yataktan geldim, aklıma başka bir şey geldi.

Bu zamanın her an sonsuz ihtimalde bölünme olayı. Bu benim aysti yerine kola içmeye karar vermem durumunda çok mantıksız oluyor. Ama kuantum düzeyinde kararsızlık halinde bölünme olsa sadece eyvallah derim. Şu kedi olayındaki gibi. Ama benim kararımı farklı anlamda kullanmam için hiçbir neden yok, değil mi?

Eğer kuantum seviyesindeki kararsızlıklar ya da o gözlemlenemeyen durumlar benim aysti veya kola alma kararımı da belirsiz bir duruma sokuyorsa o zaman işler değişir işte. Ama böyle bir şey okumamıştım hiç.

Şimdi tekrara çok fazla düştüğümü hissediyorum ama bunun bir kuram olduğunu tekrar söylemek istiyorum. Her cümleme "bu kurama göre", "paralel evrenin mantığına göre" diye başlama gayretim bundandır. Sözkonusu olan hem kuantum seviyesindeki kararsızlıklar hem de değil, şöyle ki, düşünce kapasitemiz materyalden çıkmamıza maalesef yetmiyor. Kurama göre diye başlıyorum tekrar, yaşadığımız evren ve biz yokuz, tüm yaşadıklarımız bir sanrıdan ibaret, madde yok, vücut yok, bir bütünün içerisindeki bilinç tanelerinden ibaretiz. Matrix gibi, bir de Jim Carrey'in bir filmi vardı galiba, o gibi filmlerde de buna değinilmiş. Bu mantıkla bizim varlığımız ne kadar gerçekse paralel evrenlerin varlığı da o kadar gerçek oluyor. Kuantum düzeyinde kararsızlıklardan kastınız bu durumda anlam kazanıyor. Yani kurama göre evet bizi yok olarak kabul edebilir ve bütüne bağlı -ki kendisini evren olarak tanımlarız- parçalar, bütünün kendi içerisinde oluşturduğu sanal benlikler olarak varız. Bu "bütün" diye kastettiğim şey de zaten filmde "matrix" olarak anlatılmış, tek bir merkeze işaret eder. Bu yüzden richard bach'in kitabının adı "bir" dir ve bu yüzden kurama göre paralel evrenler sonsuzdur ve aynı mantığı daha anlaşılabilir hale getirirsek bu "bir" kimi yerde "matrix", kimi yerde "yaşam ağacı", kimi yerde "doğa ana" kimi yerde de "allah" olarak karşımıza çıkar.

anlasilabilir olsun, izleyen en anlayamayacak bir insan bile anlasin diye.

yok.

dostu geçtim, arkadaşım da yok.

yok.

sorgusuz sualsiz her manyaklığıma çılgınca katılan bi arkadaş var. aslında dost da diyebilirim onun için. yurtdışında 9-10 aydır ama olsun.

Sormayın la böyle durduk yere adamın a koyan soruları.
yok

varla yok arası.aslında vara daha yakın.zor durumda filan her türlü yanımda olur,istediğim zaman da.ama çılgınlık olayına pek sıcak bakmaz.

küçük bir grubumuz var (3 erkek 3 kız). hiç ayrılmıyoruz, her yerde beraberiz.
hiçbir gizlimiz saklımız olmuyor. hayatlarımız bir gibi.

var 1 tane, doğuştan arkadaşım. kendimi bildim bileli tanıyorum yani, agu agu seviyesinden. sınırsız güveniriz birbirimize.

2 tane de yine çok yakın arkadaşım var. onun dışındakiler olmasa da olur.

2 tane var

tek bir tane bile arkadaşım yok ne dostundan bahsediyon. merhaba merhaba seviyesinde bile arkadaşım yok.

5-6 kisilik bir arkadas grubumuz var. ortaokuldan beri beraberiz. universite biteli 3 yil oldu, farkli sehirlere dagildik hala surekli gorusuruz. gizlimiz saklimiz yok. dost-arkadas degil birbirimizin kardesiyiz.

Dostum yok.
Hiç.
Sonraki iki soruyu birlikte gerçekleştirebileceğim kalitede kimseyle tanışamadığım için; eskaza tanıştıklarımın hayatında zaten kendi dostları olduğu için bir dostum yok ve olması da zor gibi gözüküyor :D


Olanları tebrik ederim, birbirinizin kıymetini bilin.

yok

vlan kurabilirsin.

@fakyoras

biraz daha bilgi vermen mümkün mü?

vlan sanal ağ demek.

kümeler gibi düşün, iki farklı küme oluşturuyorsun.

modemden modeme değişiyordur sanırım, eğer modem desteklemiyorsa ek bir cihaz ile oluşturabilirsin.

Modemin marka modelini yazın da destekleyip desteklemediğine bakalım.

Vlan +1

bazı modemler birden fazla ağ kurabiliyor. bak bakalım bi.

favorilere eklenen efsane duyurular.

toptancılara gitmek lazım. şehir verseniz çok yardımcı olunur.

en son (2-3 hafta kadar once) sok market'te gordum. amiga mi amigo mu ne markasi.

tekrar baktim da fotografa, markette satilan yer fistigiydi, bunlar kadar iri olmayabilir. ama temiz yani, kilciksiz.

hah, amigo'ymus: www.sokmarket.com.tr (kizarmis yerfistigi)

tanıdık kuruyemişçi. karıştırmadan vermeli sana.

tadım'ın var böyle soyulmuş olanından.

@fader
bu da yer fıstığı. ev yapımı yer fıstığı ezmesi tarifi bakıyordum netten onlardan birinde gördüm. tuzsuz kavrulmuş yer fıstığı diyordu tarifte. öneri için teşekkürler amigoyu bi denicem en kısa zamanda bakalım nasılmış

@sparkle
şehir istanbul

aflotoksinsiz olduğunu bilmek istersen de kabuklu almanı tavsiye ederim.

malatya pazarı'nda kralını bulursun

once kelimenin uzunluguna bakarsin. atiyorum 7 , sonrasinda 1den 7ye kadar bir sayi randomlatirsin, o sayiyi gosterirsin ?

kelime sayisina bakilsin derken kelime sayisi tutulsun demek istememistim :) kelimeyi aldiginda kac harfli olduguna bakarsin stringin, boylece o aralikta bir sayi randomlatirsin

Tabloda tutmana gerek yok. Kelimeyi çağırdığında bunu bir stringe atarsın. Random fonksiyonuna da bu stringi verirsin bunların arasından seç diye.

harfsayisi da gereksiz gibi sanki? kelimeyi bilmek yeterli değil mi harf sayısını hesaplamak için? ayrıca tutmaya ne gerek var?

doğru diyorsunuz kelime sayısı da gereksiz.

harf sayısının bulunması inanılmaz mantıksız olmaz aslında. bu tabloda 50bin kelime bulunduğunu düşünelim. her oyunda işte atıyorum 3 tane 4 harfli, 3 tane 5 harfli vs kelime seçilmesi gerekecek, bunu seçerken yazılan query performanssız olur çünkü tüm kelimeleri tek tek gezip length almak zorunda kalacak. Aynı anda 10 kişi oyun oynasa servera çok gereksiz bir yük olur, bu yüzden yerden biraz kaybedip işlem gücünden kazanmak mantıklı.

Random çıkartma işini string fonksiyonlarıyla yapabilirsiniz. length'e göre random hesaplarsınız, bu randoma göre her adımda eğer o karakter * ise o karakteri açarsınız, o karakter zaten açıldıysa açılmamış karakter bulana kadar random sayı hesaplatıp kontrol edersiniz. bir temp int'iniz olur bu temp intle length'e ulaşıp ulaşmadığını kontrol edersiniz ki sonsuz döngüye girmesin random ararken.

önce suyu kaynat, demliğe üzerinde çay koy, kaynamış suyu demliğe dök, biraz çalkala demliği, içindeki tüm çay ıslansın
çaydanlıkta kaynayan suya ister soğuk su koy kaynamasını bekle, ister sıcak su koy, kısık ateşte demlenmesini bekle

çaydanlık 2 parça, üst parçası demlik, alt parçası ne ?

demliğin boyutu önemli ama sana tahmini ölçülerle anlatayım, ona göre yap.

demlik porselen olsun filan diyorlar ama onu geç. ben alüminyum seviyorum. suyu bi kere kaynatacaksın, öyle önceden kettleda filan kaynatıp koymakla olmaz. o su kaynarken demliğe çayı da koyacaksın, o hafiften sıcağı hissedecek. sonra kaynattığın suyu 3 - 4 dakika kadar bekleteceksin ki çay haşlanmasın. daha sonra suyu gezdirerek demliğe boşaltacaksın. işte burada ölçüler önemli. benim kullandığım yaklaşık .75 litrelik bir demlik. içine 1 su bardağı ya da 4 çorba kaşığı kadar çay atıyorum (çaykur tiryaki). suyu demliğe döktükten sonra alta kafi miktarda normal su (sıcak ya da soğuk değil, musluk suyu gibi) eklemesi yapıyorsun, ve tekrar kaynamaya bırakıyorsun. su kaynamaya başladıktan 4 5 dakika sonra altını kısıp, çayı demlemeye bırakıyorsun. bu da demlikte suyun üstünde oluşan çay tabakası kendiliğinden çökene kadar sürmeli. sakın ha çay kaşığıyla filan karıştırıp sen çökertmeye kalkışma, olmaz o zaman.

bardağa çay koyarken de çay kaşığının boğumuna kadar dem, üstüne de su koyuyorsun. ne bardağı tam doldur, ne de çok pay bırak üstte. 2 3 mm iyidir. afiyet olsun.

Önce suyu kaynat, fokurdasın. Ardından altını en kısığa getirip durulmasını bekle bu sırada demliğe 4-5 kaşık çay koy. (Tabi, ne kadar içeceğine göre değiştirebilirsin) durgunlaşan suyu demliğe boşalt. yalnız yavaş yavaş koy ki çayı yakmasın. çayda acı bir tat olmasın. mümkünse demliği eğip tek bir kenarından koy. ardından demliğin ağzını kapat. çay demleninceye kadar altına yeni su koyma. altındaki su sıcak olmalı ki demlikte ki çay güzel demlensin. Yaklaşık 10 dk sonra demlenmiş olur. Çay tanelerinin suyun altına batması demlenmesine işarettir.

herkes altlı üstlü anlatmış ben şey yapıyodum sadece demliğe suyu koyuyor kaynayınca da üstüne çayı atıyordum.

peki altlı üstlü uğraşmadan sadece demlik ile nasıl yapabilirim? illa çayın üzerine mi eklemek lazım suyu?

çay böyle demlenir arkadaşım: www.youtube.com buyrun. amin. yani afiyet olsun.

herkes aksini iddia etse de, çayı önceden demliğe koyma. kaynar suyun üzerine yavaşça bırak, karıştırma. 12 dakka sonra kıvama gelir. bekle biraz, ilk çayını içtikten sonra, demlikteki çayı süz, posasını at. en az 2 saat güzel kalır o çay.

İyi yani kendimin ve çoğunluğun beğeneceği çay demlemek konusunda epey araştırma ve deney yaptım bugüne kadar sonuç;
Çaylardan favorilerim Çaykur Tiryaki (demleme süresi 12-15 dkk), Çaykur Turist demleme süresi 15-20 dkk), Lipton Doğu Karadeniz (demleme süresi 15-20 dkk)
Çaydanlık çelik veya porselen demlik veya o mavi emaye demlikler (alüminyum demlik hariç metal tadı alırsınız)
a-Öncelikle çay geniş yüzey sever demliğinizin üst kısmı yani çayın su üzerindeki alanı geniş olmalı üst kısmı geniş demlikler tercih edilmeli.
b-Su önemlidir, su kaynama noktasında kaynamasına izin verilmeden ısı kaynağı kapatılmalı çünkü kaynamış suyun özelliği bozulur yavan hale gelir daha iyi diye bir şey yok suya göre çayın tadı değişir ben çeşme suyuyla demlenen çayı seviyorum.
3-Ben iki şekilde demliyorum;
a-suyu kaynatıyorum çayıda demliğe koyup çayın rahiyasının çıkmasını sağlıyorum sonra ısınmış suyu üst demliğe aynı noktaya yavaş yavaş çay alt üst olmayacak şekilde döküyorum böylelikle çay demlenirken yavaş yavaş aşağı çökerek demlenir sonra çayı markasına ve bekleme süresine göre bekleyip süresi içerisinde içiyorum.
b-suyu demliğe döküyorum çayı da suyun üzerine belirlediğim ölçü de ölçü aletimle (yemek kaşığı) yayarak dağıtarak döküyorum ve yine çayı markasına ve bekleme süresine göre bekleyip içiyorum.
4-Çay oranına gelince 2 kişilik sabah kahvaltısında 4-6 bardak çay için 1 yemek kaşığı çay kullanıyorum.Günün herhangi bir zamanında ki keyif çayı içinde 6-8 bardak çay için 2 yemek kaşığı çay kullanıyorum. Çaykur Tiryaki çayı aromasını en beğendiğim ve demleme süresi kısa olan çaydır, Lipton Doğu Karadeniz çayıda tadı ve aroması sabit değişmeyen istikrarlı çaydır, yukarıda bahsettiğim 3 çayı dönüşümlü olarak kullanıyorum, afiyet olsun. En güzel çay ateşte mangalda hazırlanan çaydır.

@sigaraicilmeyenevdekimahzunkultablasi'nin dediği gibi, önce kaynar su konur. rizede öğrendim, eminim =) üzerine de çay dökülür ki demlendikçe zaten o çay yüze yüze dibi boylar. çayın demlendiğini de buradan anlarız.

sallıyor. dijital alma. bu kadar.

valla ben 20 liralık sinbo aldım bi tane. çok kötü yorumlar vardı hakkında ama ben bi yamuğunu görmedim. gayet stabil çalışıyor 1 senedir.

bende 2 yıldır voit var 20-30 gibi bir şeye almıştım memnunum. Annemler bir iki ay önce sinbo aldı 25 mi neydi baya kötü, alıp bir yere koyduğunda ilk çıktığında fazla çıkıyor, bekliyorum tekrar çıkıyorum daha az çıkıyor resmen. Hareket ettirildiğinde dengesi bozuluyor yani.
bu yağ-kas-su oranı olanları ben de istiyorum aslında ama genelde yalan diyorlar yaklaşık değer hesaplıyor sadece diyorlar. Ancak bir ara gittiğim diyetisyende epey komplike bir basküle çıkmıştım boy falan da ölçüyo bi sürü hesap yapıyo, çıplak ayakla çıkıyorsun ve de elinde de bir şeyler oluyor falan; muhtemelen bu doğruydu ama diğerleri değil galiba. Hatta bu alet hangi bölgede ne kadar yağ olduğunu söylüyordu, kilo verdiğinde de nereden verdiğini anlıyosun falan... Tabii bunları almak zor çok pahalıdır şçyle bir şey:
icare12.en.ecplaza.net
Bundan gerisi kolpa geliyor bana.

howto.cnet.com

www.howtogeek.com

answers.yahoo.com

flac uncompressed değil lossless codectir
adı ne kadar lossless olsa da kayıplar vardır

adı ne kadar lossless olsa da kayıplar vardır -> yanlış. flac'te kayıp yoktur.

soruya cevap: uncompressed derken lossless demek istedin sanırım. ayrıca dekode etmek derken de riplemeyi kastediyorsun muhtemelen, çünkü audio cd'nin içindeki ses zaten wave formatındadır, tekrar dekode edilmesi gerekmez.

bu iş için tavsiyem exact audio copy (eac). bu ayarlarla %100 kayıpsız rip mümkün:
www.lunetta.net

yok sallamıyosun öyle bişi var da ingilizce ismini bilen pek yoktur herhalde

ms hastalığı?

Türkçe ismi de olur. Kafayı yiyeceğim birazdan, nereden aklıma düştüyse.

Hayır MS değil. Teşekkür babında herkesi tikliyorum bu arada.

ya vardı ama öyle bir şey (psikoloji dersinde de görmüştüm geçen senelerde) ben de adını tam hatırlayamıyorum.
kafama takıldı şimdi.

afazi olabilir mi acaba? zilyon tane afazi çeşidi varmış bu arada. onlardan biri olabilir belki.

Emin değilim ama sanmıyorum disfori. Daha spesifik bir cevap olsa bakabilirdim ama evet bir sürü çeşidi varmış, daha çok bir hastalık gibi duruyor afazi. Benim bahsettiğim herkeste olan bir şey.

durum daha çok nörolojikti galiba. sonra psikolojiye vuruluyordu; "aa ben de seni aklımdan geçiriyordum" diyerek... hatta spiritüalizme bağlayanlar da var telepati diyerek...

yani nöronların iletişimiyle ilgiliydi. ama isim olarak ben de hatırlayamadım :(

beyin; dışavurmadan çok önce algılıyor, biz bile anlamıyoruz :)

Precognitive Telepathy?

www.hauntmastersclub.com

Precognitive değil de Latent Telephathy imiş, teşekkür ederim tdi :) Aslında daha basit bi adı vardı diye hatırlıyodum ama böyleymiş demek ki. Enteresan.

Erasmus yaparken bi kızla tanışmıştım estonyalı. Kızla biz 6 ay sevgili gibi takıldık, ayrılma zamanı gelmeden bir ay önce kız bana benimle gel demeye başladı. estonyaya gedicekmişim evlenicekmişiz oranın vatandaşı olucakmışım falan filan.

ben burda hukuk okuyodum araştırmıştık orada dil işini hallettikten sonra bir üniversitenin hukuk fakültesine geçebiliyordum vatandaş olmam yeterliydi. hayır dedim ülkeme dönücem. KAFAMA SIÇAYIM.

şu ana kadar yaşadığım her günü saati saatine anlatmam gerekir cevap verirsem.

normal şartlar altında girişken, sosyal bi adam sayılırım ama bende de yüzlerce vardır. özellikle karşı cinse yaklaşırken zorluk çektim epeyce, hala da bi çekingenliğim var üstümde. 'benden beklendiğini bildiğim' ama söyleyemediğim çok cümle var maalesef.

işin kötüsü yaş oldu 23 hala da oluyo :)

incendies. her seferinde üzerime öküz oturmuş gibi hissediyorum.

amores perros
the fall

naked
the fountain

the fall +1
red dog

the fountain kesinlikle.

big lebowski

belgesel film: Project Nim.

yukarıdakilere ek olarak, black

el secreto de sus ojos
incendies

equilibrium

black, güler misin ağlar mısın, adile naşit-münir özkullu çoluk çocuklu aynı evde yaşamalı filmler (adlarını hala bilmem o ayrı mesele)

a beautiful mind

truman show

a groundhog day

Schindler's List.

Tüm yazdığınız filmlere abi dedirtecek filmlerden kimse bahsetmemiş şaşırdım:
Gone with the Wind
The Shawshank Redemption
One Flew Over the Cuckoo's Nest
The Usual Suspects
It's a Wonderful Life
Léon
A Clockwork Orange
Requiem for a Dream
Full Metal Jacket

megui ile x264 codecli mkv yapabilirsiniz.

ama büyük ihtimalle full hd videolar bu şekildedir(h264 oluyor web-dl'ler), sizdekiler de böyledir.
bu durumda kayıpsız sıkıştırmanız ne yazıkki mümkün değil, böyle birşey mümkün olsa zaten aynı kalitede daha düşük boyutta videolar indirmiş olur ve bunu sormazdınız.

kayıpsız sıkıştırma diye bir şey yok. senin elindeki videolar zaten sıkıştırılmıştır büyük ihtimalle. bunların boyutunu küçültmek için de kalitesini düşürcen başka çare yok.

şu anda en az dosya boyutuyla en kaliteli görüntüyü veren standart h.264'tür.

h.264'e göre %40'a varan oranda daha fazla sıkıştırma yapabilen h.265 geliştirilme aşamasında, şu anın değil bi 5-10 sene sonrasının teknolojisi yani. bunu da öyle bilgi olsun diye yazayım dedim :)

oncelikle kayıpsız sıkıştırma dedigin mantık dışı, ama gözle gorunur fark olmasın diyosan butun videolara ayrıcak o kadar vaktin olacagını sanmıyorum. bluray rip yapan grupların kişilerin mantıgıyla calısman gerek o da gercekten zaman alan bi şey.

vereyim programa convert etsin razıyız diyosan format factory işini görür.

donanım haberde ekran kaydı yapan bir cihazla frapsı karşılaştırıyorlardı cihaz videoyu donanım tabanlı sıkıştırıp diske yazıyormuş fakat fraps yazılım tabanlı sıkıştırma kullanıyordu
video boyutları arasında da ciddi fark vardı

cihazın kullandığı codec de h264'idi ama işin içine donanımı nasıl sokacağımızı bilmiyorum

bahsi geçen kayıt cihazı ve incelemesi işiniz yoksa izleyin
www.donanimhaber.com