İnsanlar onu kırıp, üzerinde manüplasyonlar yapmasın diye, herkesin puanı diğer kişinin üzerinde saklanır. Yani senin puanlar sen kime down yahut up yaptıysan onlarda, senin bilgisayarda da senin bilgisayara up/down yapan insanlarınkiler var. Ayrıca hadi o puanların tutulduğu dosyayı bulsan bile kimin kaç puanı var okuyamazsın, okusan bi işine yaramaz zaten, napçan başkasının sendeki puanını.

Büdüt: www.emule-project.net

Boşuna mı kurcaladım programı 2 saattir ben şimdi?
Neyse konu anlaşıldı, emulenin hüsniyetine saygı duyuldu.

oldukça iyi çalışan bir sistem bu kredi sistemi. sizden dosya çekenlerden dosya çekeceğiniz zaman öncelik sahibi oluyorsunuz. fazla upload yapan kazanıyor dolayısıyla. ben indirmek istediğim dosyayla benzer konuda bol miktarda küçük boyutlu dosya paylaşarak bu dosyayı bulundurabilecek kişilerde kredimi artıtmaya çalışıyorum (iron maiden mp3'leri indirmek istiyorsam bol miktarda iron maiden lirik ve tablature'ı mesela,) işe yarıyor sanki.

abi, hiç uğraşma derim:) kur torrent i yap fake upload ı paşalar gibi... hem güncel dosyalar çok hızlı iniyor. hem bir sürü tracker, site falan var artık.. en zor şeyler bile bulunuyor.. ancak mevzu bahis orhan gencebay filmleri falansa en iyisi e mule dur, evet.. sadece orada var onlar..

1) Geri gelmez, herkesin spesifik bir id numarasi var.
2) Yukardaki cevaptan anlasildigi gibi hicbirisi. nasil ki dosyalarin hash id si var sizin de var. bunlar hep emule dosyalari icinde tutuluyor.
3) Prefrences.dat ta bu konularda bir sey yok bildigim kadariyla. Daha cok clients.met dosyasinda her sey.

sebebi son sayfada yazıyor zaten..

"Size en alakalı sonuçları gösterebilmek için, zaten görüntülenmekte olan (103) sonuca çok fazla benzeyen bazı girişleri atladık.
İsterseniz, aramanızı atladığımız sonuçları içerecek şekilde yeniden yapabilirsiniz ."

yazıya tıklarsan gosterilmeyen sonucları da gosteriyor bu sefer...

Yok öyle değil. O ilk getirdiği 103 azalıyor. Gösterilmeyen sonuçlar değil. Gösterilmeyen yakın sonuçlara hiç basmıyorum zaten.

Misal delikan76 yazıp arat. 9 sayfa geliyor. Bu en az 81 sonuç var demek. Git 9. sayfaya 59 sonuç, 6. sayfa olarak geliyor. Görüntülenmeyenlere basarsan ise sözlükteki entrylerden dolayı onbinler geliyor.


Nereden bulacam en az 81-59=22 adet olan ve ilk gelen sonucları, dert bu. Onlar niye azalıyor sayfa değiştirince? Daha doğrusu dert değil merak, hep başıma geliyor. Özellikle advanced search yaptığınız, aslında çok fazla sonuç getiren, ama sizin kısıtlarınızdan dolayı sonuç sayfası sayısı azalan, gelen tüm sonuçlara şöyle bir bakmak istediğiniz aramlarda bu çok olur. Sanırsın 20 sayfa sonuç geldi, aha çok varmış dersin, daha 4. 5. sayfada sonuç sayfası sayısı yarıya iner falan.

bilemedim bey... lakin delikan76 yazdım arattım 89600 sonuc cıktı..
neuromanger arattım 192 eziq kaldım zati...
bilsem de solemem abi cevabını :P

bunun nedenini Google'in indexinin yapsınından kaynaklanıyor. Sana ilk sayfayı gösterdiklerinde aslında toplam kaç sonuç var diye net bir sayı bilmiyorlar. Belli bir agaç yapısı düşünün ilk sonuçlar bir dalda, her dalda yaklaşık kaç sonuç olabileceği biliniyor. fakat ilk sonuçlar verildiğinde diğer dalları okumuyorsun sadece sana gereken kısmını okuyorsun. Sen 6. sayfaya gittiğinde 6. sayfayı gösterebilmek için, ilk 5 sayfayı oluşturan sonuçları da gezmesi gerekiyor ağaçta, gezdikçe bazı dallarda beklediği sonuçtan daha az sonuç olduğunu farkediyor böylece toplam sonuç sayısı bir miktar düşmüş oluyor. En son sayfaya gittiğinde tüm sonuçları gezmiş oluyor iyicene azalıyor toplam sonuç. İnsanların %98i ilk bir iki sayfaya baktıkları için Google tüm sonuçları işlememiş oluyor, performas coşuyor falan filan...

hatirladim hatirladim!!! hatunun adi ahu'ydu. ama hayal meyal hatirliyorum..

Şişmişti o mevzu... Aylarca reklam yapıldı, siteler açıldı bilmemne. Sonra hatırladığım kadarı ile olayın olmasına kısa süre kala bir sebep açıklanıp yapılmadı idi bu rezillik...

gayet de kurulur. e tabi haliyle oynanacagi zaman diski takmak gerekecektir.
dosyalar external disk'e, registry girdileri sisteme kopyalanir.
efendim ayrica $u var: (git: 9143)

Hız mız sorunu çıkmaz di mi gözüm? Esas endişem o idi? USB olması hasebiyle.

sanmiyorum.
400mbit/s hiz yeterli olsa gerek :)

hız sorunu olmaz. 3-5cdlik oyunun full kurulmuş halini dvd'ye çekip başka bir sistemde dvd-rom üzerinde oynamışlığım dahi var.

eski bi' hard disk vardı sata bile değil ide tiplerden 7200 rpm. buna bir kutu aldım. usb kablosuyla bağlıyorum bilgisayara. hem oyunu oraya kuruyorum, hem de cd istemesin diye sanal disk yapıp iso dosyasını da harici diske atıyorum. buna rağmen bana mısın demiyor.

oynarken hiz sorunu olmayacaktir. bölümleri yüklemesi normalden biraz daha uzun sürebilir.

catir catir kurulur.. WD ve gayet guvenilir delikan abi.

USB HDD'yi her açtığınızda aynı harfi almasına dikkat edin. Mesela fazladan bir flash disk takarsanız USB HDD'yi açmadan önce, o zaman harfi değişir. Oyun da registy'den kurulum esnasındaki harfteki medyayı okumaya çalışacağından sorun çıkar. Onun dışında hız sorunu olmaz ama ısınma sorunu olabilir HDD'de de. Mümkünse bir fanın falan karşısına koyun.

İşletim sistemi bile kurulur.

USB external diskler %50 hizinda calisir normal disklere gore, 400mbit/sn random accessde bir sey ifade etmiyor.
eSata disk bulursaniz onda hiz sorunu yok.

Şile yoluna bir bak. Tonla yer var.
Ömerli'de var mesela Ömer'in yeri iyidir temizdir kendi kasabı bile vardır. Namuslu fiyata verir herşeyi.

kilyos sultansuyu - demirciköy hattını tavsiye ederim yol üzerinde bir sürü yer var.

maltepe buyukbakkalkoy civarlari. n tane boyle yer var ve dedigin kadar pahali degil...

oha oha oha

et götürmek istemezsen de kartal sahilde vesta diye bir yer var. masanın ortasında mangal var fiyatları da dışardan bakınca pahalı gibi geliyor ama içkiyle vs 3 kişi 120 liraya çıkıyorsun ama et olsun salata olsun patlıcan vs olsun rakın olsun hoş oluyor.

mouse vasitasiyla istenen metin ya da fotograf secilir(yani mavi "sey" icine alinir). ctrl+c yapilir.word acilir ctrl+v yapilir.

hatta isteniyorsa tum sayfa bile alinabilir. ctrl+a yapilir sonrasinda ctrl+c ve word sayfasina ctrl+v yapilir.

Opera ile açınca sağ tıklayıup save as diyebiliyorsunuz. Kullandıkları script sadece IE ve Firefox'da çalışıyor...

opera desteklemiyor sitedeki kodu, kopyalanıyor yani. bu arada guzel kodmus mavi sey icine bile alınmıyor.
edit: gec kalmısım

kod body etikesinin icinde yaziyor kullanmak isteyenler icin :)

body ondragstart="return false" onselectstart="return false" onContextMenu="return false"

ie7de Sayfa menusu altinda word for windows ile duzenle gibin bi$i var, yazilari o yolla almak daha kolay. resimler icin kaynaga bakmak gerekiyor.

ben gayet guzel bir sekilde aldim mavi sey icine.

bu verdiğim sitede ctrl+c işe yaramıyor. firefox ile mouse yardımıyla seçebiliyorsunuz ama kopyalayamıyorsunuz, ie ile açınca durum daha da beter seçtirmiyor bile.

opera ile açmak gerçekten işe yaradı teşekkürler :)

belirteyim o zaman. firefox kullaniyorum. sag tus yemiyo. ama secebiliyorum mouse ile .kisayollarla halledebiliyorum copy paste isini.

ben siteyi bile açamadım, hiç konuşmıyım o zaman.

maxthon'da "enable right click" adli bir plugin default olarak bulunmakta.. tavsiye ederim.

printscreen de i$e yarar bi yontem. ben oyle yapiyorum misal.

sağ tuşa basılı tutarken enter'a da basılı tutmak gibi bir yöntem vardı yıllar evvel işe yarayan.

bunun için pluginler falan vardı js falan yüklemiyor mesela.proximitron muydu neydi öyle bir şey hatırlıyorum hatta bütün sayfaları istediğin gibi modifiye edebildiğin bir proxy gibi bağlanırdın. ah ah ne günlerdi..

ben firefox kullanıyorum, hem sağ hem sol tıklayabiliyorum, yazıları seçebiliyorum. benim firefox mu bozuk ulan :S

IE'de ise tebrik ettim hiçbir şey çalışmıyor.

Hee he he he.
Askerde playboy sitesinde tesadüfen keşfettiğim ama mantık dolu yöntem:

Sağ tık işini uzunca süre ve hızlı hızlı yapmak. Sayfanın farklı farklı yerlerinde, böylke arada sırada sol tık falan da sokuşturabilirsin. Script senin kadar hızlı çalışamadığı için, 8-10 sefer içinde birinde sağ tık menüsü açılıyordu. Yani aletin kafası karışıyordu bir nevi... :)

Bir dene istersen.

Firefox 2.0.0.5 ile gayet güzel resim/yazı seçiliyor ("mavi şey") ve ctrl+c ile kopyalanıyor ama sağ tuş çalışmıyor.

winuae.net sanirim gerekli bi kac dosya bu adreste download bolumunde var. ayrica forum.xoyun.com adresinde nasil konfigrasyon yapilacagi anlatilmis biraz. ayrica tremu.1111mb.com adresinde kickstart dosyalari var sanirim onlar lazim size. tremu.1111mb.com yine guzel guzel anlatmis.

kick start rom'lar illegal oldugu icin (sozde) nette amiga sitelerinde verilmezler. bu linklerden bulamazsaniz biz yollariz size, emule'de de vardir.

valla vermi$ler
1.3 versiyonu (amiga500) 279kb tremu.1111mb.com
3.1 versiyonu (amiga1200+) 305kb tremu.1111mb.com

Oldu oldu. Yardımı geçenlere teşekkürler. Bir daha okunur mu bilmiyorum ama, USB'den bağlı joystick veya Joypad ile oynanabiliyor mu WINUAE içinden? Nasıl? Sadece klavye ile oynayabiliyorum. Randıman düşük oluyor. Yoksa illa klavye veya mouse portuna takılı joystick mi gerekli?

2 Yöntemi var:

1) Saatin gövdesine giren yerin tersinden iğne ucu ile yay ile içeri itilmiş kısmı tersten itmek.

2) Saati kayışın kolunuza değen yüzü size bakacak şekilde ters çeviriniz. Bu minik borunun sağdan soldan gövdeye girdiği yer ile, boruyu saran kayış arasında bir (1-2 mm) boşluk vardır. Bu boşluktan yaylı hareketli kısmı bir bıçak ucu ile çektirince de çıkıyor.

2. yöntem daha zararsız ve kolaydır. Saatçiler de böyle yapar.

bıçağın ucu değil de,
yatay tutarak keskin tarafı ile o yaylı kısmı içeriye itebilirsin.

bahsettiklerinize benzer sekilde yayli kismi itmeye calistim ama beceremiyorum anlasilan.simdi bir camdan assagi atip denicem, haber veririm sonucu, tsklr.

evet ps3 ihtimaline göre almalısın... nasılsa elimize düşecek bir gün...

Samsung 20 inç. En son 486 YTL'ye kadar düştü idi. Eğer handikap olarak görülecekse tek zayıf yanı 8 ms tepki süresi. Büyüklüğüne göre en ucuz model marka bu idi 3-5 ay önce. Ben memnunum.

asus gamer xxxx adında gayet perfrmanslı uurnler uretiyor onlara da goz atın bi. samsung ve asus dısında bi de sony var kalite olarak tatmin edecek.

ne olacağını gene zaman gösterir de, irtica & terör elele şekline bir durumla karşılaşmayız umarım.

o "bağımsızlar" isteklerini dile getirir, yerine getirilmezse üç beş çapulcu sağı solu patlatır, dediklerini yaptırırlar. iktidarın boynu zaten eğik, boynu tutulmuş resmen.

kısacası operasyon, sert tepkiler vs gibi şeyler beklemeyin hayal kırıklığı yaşarsınız. ömrümde böyle bir üzüntü yaşamadım, allah düşmanımın başına vermesin.

Kısa olmayacak bir süre terör olayları ciddi şekilde azalacak, hatta sıfıra yaklaşacaktır. 20 küsür vekil ile pkk tezlerini meclise taşıyan, bunu yaparken akp'den de direk veya dolaylı alan bulan dtp, pkk dağ kadrosunu, meclis içinde kartlarını zayıflatmamak için tatile gönderecektir.

Bu haliyle hem barışçıl kisveli meclis hareketlerini güçlendirecekler, hem seçim sonrası terörden en çok zarar görecekle olan iktidar akp'ye buraya kadarki hizmetlerinden dolayı teşekkür etmiş olacaklar, hem de terörü tırmandırma şalterini ellerinde tuttuklarını imaen ispatlayarak bir koz kazanacaklardır. Öyle veya böyle gecikilmiş olsa da, baskın etkisi ortadan kalkmış olsa da, silahlı kuvvetlerin olası kuzey ırak operasyonundan örgüt dağ kadrolarını da koruyacaklardır, çünkü terör azalınca ırak'a operasyon kararlılığı azalacaktır.

Terör açısından girilen bu lale devri mecliste akp-dtp gizli anlaşması akp'ye reel zarar vermeye başlayıncaya kadar sürecektir.

akp nin zaten operasyon işine soğuk baktığı biliniyor. şimdiye kadar bu iş bu kadar gündemde olduysa akp nin yükselen milliyetçilik dalgasından çekinmesinden dolayıdır. şimdi seçimden bu kadar kuvvetli çıktıktan sonra daha sağlam duracaklardır bence. operasyon ihtimalini her zamankinden uzak görüyorum ben.

ben de benzer şeyleri düşünüyordum. o yüzden dtp her ne kadar pkk destekçisi olsa da mecliste temsil edilmeleri en azından onları bir süreliğine zorunlu eylemsizliğe itecektir. bu da belki 5 sene boyunca şehirlerde güvenli yaşayacağımız ve mehmetçiğimizi kaybetmeyeceğimiz anlamına gelir elbet ama bir eski generalin dediği gibi, terör örgütü eğer görünürde olay yapmıyorsa el altından örgütlenir gücünü artırır. yani terör tam anlamıyla hiç bir zaman bitmez.

oslamnli imparatorlugunun lale devri gibi bir donem izleyecegiz. seziyorum, 1-2 senede teror olaylari ciddi azalacaktir. dtp destekli bagimsiz adaylar pkk'nin goruslerini meslise tasirken diger yandan akp kendileriyle anlasabilmek icin cesitli yollari deneyebilir. tabi, akp'nin yaninda cevresinde bahce citi gorevi gorup sorgusuzca oy verenler "hop, dtp ile koalisyon kurmussunuz" dediklerinde ufaktan fokurdamalar olacaktir.

su anki hukumein durumu turgut ozal'in basbakanligina benziyor. bir sonraki secimlerde tumba diyorum bunlar icin.

koltuk seçme herhalde bir ayrıcalık . bazıları kasar o konuda. şöle diyim koltuk seçince ekstra mı oluyor 10 ytl? evetse o halde seçmeyin. check in zamanı nasıl olsa bir koltuk ayarlanacak ekstra para vermeye gerek yok. uçaklarda koltuklar checkin zamanı belirlenir genelde ama nedenini ben de bilmiyorum. pek fazla uçak deneyimim yok toplasan 20-30 bin mil anca uçmuşumdur.

valla işte, koltuk seçince ek olarak 10 ytl ekleniyor toplam tutara. üstüne üstlük de pnr denen şey bilmemneolmazsa iptal oluyormuş koltuk seçimi...

pegasusla bir kez uctum. koltuk yeri secmeden de bilet alabiliyorsunuz. %100 pencere kenari olsun, acil cikisa yakin olayim, en önde olayim, ilk bana servis yapsin hostesler gibi derdiniz yoksa bosyere 5 ytl vermenin bir anlami yok derim.

ucak düsünce ölmek istemiyorsaniz, tuvalette rezervasyon yaptirin. Istatistiki olarak tuvaletteki yolcularin yasama sansi daha fazlaymis. (bkz: kicindan istatistik türetmek)
(bkz: uyduruyorum öyleyse varim)

Bilet yer tercihi hakkında bir şey diyemem. Ama zamanında izlediğim bir kaç belgeselden bildiğim odur ki uçaklarda hayatta kalma şansı kuyruğa en yakın bölgelerde biraz daha fazladır, lakin diğer yerlerle arasındaki fark çok çok azdır.

Çekin'e erken gidersen, mesela 1,5 saat kala iç hatlar yolcuları daha geç genelde çekin yaptırdığı için istediğin yeri alabiliyorsun. Bence de para verme, ikram ve içeçek için para ödüyorsun zaten.
Güvenli yer konusu uçağın kırım şekline göre değişir. Kimisine göre orta kesim, kimisine göre arka kesim güvenlidir ama ön kısım pek güvenli olarak değerlendirilmiyor galiba. Bence orta ile arka arasında bi yer al, hem böyle şeyler düşünme bence.. Canın nereyi istiyorsa orayı al, gerisini pilota ve kadere bırak bence. İyi uçuşlar.

kelle başı 5 ytl yi yer seçmeye değil online checking hizmeti için veriyosun. bu yöntem genelde son anda toplantıdan çıkıp kalkış saatine ucu ucuna yetişenler için filan ideal, çünkü genelde kalkış saatinden yarım saat önce check in işlemi biter.

uçuş saatinden 1 saat önce havaalanında olursan, check in yaptırırken de abla bana arkalardan cam kenarı bi yer ayarlayıver dediğinde memnuniyetle ayarlarlar.

valla ölüm korkusunu engeller mi engellemez mi bilmiyorum ama arka taraflarda yaptığım yolculuklar daha bi rahat geçiyo sanki..

bir kaza aninda ucaginda arkasinda hayatta kalma sansiniz daha yuksek olur.

bugün sözlükte okuduğuma göre istatistiksel olarak en güvenli seat 23a imiş. : )

Pazar da yapılır, pazartesi de yapışır, daha sonra da yapılır.

Önemli olan nasıl bir polisle karşı karşıya olduğun ve mazeretinin sağlamlığıdır, ya da bir tanıdık polis vesaire çok işe yarar. Bu dediğinden ceza da yiyebilirsin, pürüssüz de geçebilirsin, tamamen ortada bir konu. İdeal olarak cumartesi kaza sonrası tutulmalıydı.

Geçmiş olsun.

saol oncelikle, anlatmayi becerememisim. rapor tutuldu, ancak bunu teslim almam gerekiyor trafik bilmemne bolge subesine.buralar pazar gunu bu tarz isler icin mesai yapiyor mu?

Yok onu mesai günü almalısın. Hem alınabiliyor olsa bile kimse pazartesi gidince pazar gelecektin demez, diyemez, "- Pazar mesai yok sanmıştım." diyebilirsin. Pazar giderek boşa gitmiş olma bence. Şimdi seçim de var, polisler komple sahada sandık başlarında olacaklar.

pazar da alınır. ama geç saatte oldu ise yetişmez.

Üniversite öğrencisi olan kişilerin %50'den çok daha fazlasının senin durumunda olduğu gerçeğini düşünmek işine yarayabilir. O noktaya nasıl gelindiği kişiden kişiye az buçuk değişebilir, ama bir bölümü istemeden okumak tersinden daha çok görülen bir durumdur.

eğer aklından ÖSS'yi tamamen çıkardıysan ne yap ne et bu bölümden diplomanı al. derslerine çalış kısacası. Çalışmayıp hem okulu uzatacağına hem de sürünüeceğine en azından elinde diploma notun olur.

Şahsen ben, okuduğum yere ilk girdiğimde deliler gibi mutluydum (Uzay bilimleri). Derslere baktıkça heyecanlanıyordum (güneş fiziği, yer dışı yaşam araştırmaları, yıldızların yapısı fln) ama sonra okumaya bir başladım, meğerse o dersler son 2 seneymiş. ilk 2 sene matematik bölümünde okuyacakmışız (aynı dersleri alıyoruz). Şimdi sırf bu yüzden bölümü değiştirmeyi düşünen yaklaşık 50 arkadaşım var (çeşitli senelerden). onlar da ilk sene bölüm değiştirmeyi düşündü, sonuç : ilk sene kaldılar, ikinci sene öss'ye kastılar ama istedikleri yere giremediler ve okulu salladıkları için de yine sınıfta kaldılar, üçüncü sene ise mecburen derslere çalıştılar)

biraz uzun oldu ama inşallah fikir verebilmişimdir

Ayrıca meraktan çatlayacağım, okuduğun bölüm neresi ?

eğer "bir şekilde" oluru var ise istediğin şeyi okumak için çaba göster. Bugün kaybetmeyi göze alamadığın 2 sene bütün hayatını çekilmez kılabilir. (göze alamamaktan başka bir engelin olmadığını varsayıyorum, ve işkembeden sallamıyorum aynısını yaptım şimdi çok mutluyum 2 sene kaybettim ama inan umrumda değil)

öss ya da yatay geçiş şansınız varsa kullanın, 2 sene filan bir şey değil gerçekten. yok bu konuda ümidiniz yoksa, bölümden kopmadan en kısa sürede bitirmek için çaba sarfetmeye başlayın. eğer arkadaş çevresinden kopar, hocalarla ilişkileri bozar, en kötüsü de son motivasyonu da kaybederseniz işiniz çok zorlaşır. ama çaba gösterirseniz yapamayacağınız şey yok, üniversitede okuduğunuz bölüm de her şey değil; ben bunu gördüm.

5 sene once iktisat okurken ayni durumdaydim. mesela hukuk derslerini veremiyodum, icimden gelmiyodu, tum derslerden nefret ediyodum. sonra yazlikta bir gun, hukuk'u eglenerek, hikaye kitabi gibi okumayi-sevmeyi denedim ve o sekilde butunlemede gecmistim.
diger cok kazik iktisat derslerinde de durum boyleydi.

ama okulu bitirmedim, 4uncu senemde oss ye girip baska bir okulu ve sevdigim seyi kazaninca orayi biraktim.

simdi bu noktada, insanin sevdigi-ilgi duydugu seyi yapmasi cok onemli,
ama ote yandan da senelerine de yazik, o diplomayi kesinlikle al.
bak mesela ben kalan iktisat derslerimi aöf ile tamamlayamiyorum zira adamlar "bastan okumaniz gerek, derslerinizi kabul edemeyiz vermis gibi" gibi salakca seyler soyluyolar.


tekrar soruna geleyim,
derslere nasil yaklasmaliyim?
cevap : biraz severek anlamaya calis, hikaye gibi oku, sanki not almicaksin da ondan hayata dair guzel bisiler ogrencekmissin gibi dusun.

derim.

ben de bir süre iktisat da okumuştum. eğer iki seneyi tamamladınızsa çoğu okul ön lisans diploması veriyor, normalde dersleri tamamlama olmasa da önlisans diplomanız varsa aöf 3. sınıftan başlayabiliyorsunuz bildiğim kadarıyla.

bence eger gercekten okuyamayacagina inaniyorsan; yani tum zorlamalarina, cevreni degi$tirmene, hocalarla konu$mana ragmen hicbir $ey degi$miyor ve gunden gune kotuye gidiyorsa hemen birak.

"okul birakmak" genelde herkes tarafindan tuuu! kotu! kaka! olarak addedilir fakat ya$ayan bilir.

4. sinifta okudugum bolumu birakip ikinci universite hakkiyla iktisada devam eden biri olarak soyluyorum bunu. kacinci sinifta oldugunu yazmami$sin ama aslinda bunun cok da onemi yok. $u an iktisat 2. siniftayim.(aof) memleketimdeyim. sevdigim i$i yapiyorum. kisacasi kafam rahat.

ha ailemle sorun ya$arim cevreye ne derim gibi du$unceler olabilir. bunlarin icinden bir tek aile konusunu onemse ve onlari kar$ina alip guzelce konu$. cok olsa bir iki hafta surat yapiyorlar, uzuluyorlar ama senin icin dogru olani yaptigina ikna edersen bu uzun surmuyor.

yalniz dikkat etmen gereken husus okudugun bolumun gercekten bitirmek istemiyorsan birak. yani $oyle du$un. bu okulu bitirmek fikrinden bile nefret ediyorsan, yani sonrasinda mezunu olmaktan bile kacacaksan birak. yoksa okul bitmez diye bir$ey yok. o sinavi kazandiysan o okulu da bitirebilirsin demektir.

ama okul birakmanin da dunyanin sonu olmadigini unutma. ister geci$ yap, ister oss'ye tekrar gir, ister acikogretime gec; kararini sen ver. ve bir kere verdikten sonra da kararinin arkasinda dur.

kaybolup gideceginden korkan, siradan bir lise mezunu olarak omrunu tamamlayacagindan korkan insanlara (yanli$ anla$ilmasin siradan bir lise mezunu olmak kotu degildir. kabul etsek de etmesek de universite mezunu olmak toplum icindeki yerimizi etkiler) istedigini yapabilecegini ispatla ki onlari da sevindir.
biraktiginda ilk 1 yil inan cok zor gececek. (anti-sosyallige itebilir) buna hazir ol. sonralari ise duzeliyor. ve insanlar sen yeni seciminde ba$arili oldukca saygi duymaya ba$liyor. (ho$ bu ne kadar kafaya takilmalidir bilmiyorum. ki$iden ki$iye degi$ir. ben birakirkan cevre hic sikimde degildi. hala da degil)

yani once kendine inan. secimin ne olursa olsun yapabilecegine inandigin anda hareket etmekten korkma. cunku $u an devam ettigin bolumu bitirmeye karar vermezsen daha da kotuye gidecektir. biriken dersler, uzayan okul, bir cevap bekleyen aile/sevgili vs.
en iyisi kararini ver ve uygula. bu senin hayatin.

universite insana meslek degil hayat goru$u kazandirir. cogumuz istemedigimiz bolumler okuduk. ben bilgi'de burslu reklamciliga giriyordum elimi kolumu sallaya sallaya. hep reklamci olayim istedim. sonra babam iktisat okuttu. ama bitiyor bi $ekilde okul. azicik kas sonra ne istersen o i$i yaparsin. kac ki$i egitimini gordugu i$i yapiyorki bu ulkede anasini satayim.

üniversite öğrencilerinin %10'dan fazlasının "tam istediği bölümde" okuduğunu sanmıyorum.

Ben elektronik müh. okuyorum şu anda. 3 ile 4 arası bir yerdeyim.
Bizim bölüme puanım yüksek geldi de burayı yazdım işi çok gücü çok diye girip de girdiğine lanet eden sürüyle adam biliyorum. bir çoğu da ben müh. olmayacağım işletme, bankacılık vb.ye kayacağım diyor.

ben de özel sektör mühendisi olarak çalışmayı düşünmüyorum mesela, belki ee mühendisi de olmam kim bilir. (bölümü ot insanına, başarı odaklı hocalarına rağmen de seviyorum yalnız)

burada nolduğunu falan sorgulamayacağım. ben öncelikle zaman kaybolması gibi olaylardan korkma derim bölüm 4 senede bitecek sonra askerlik/master dönüşte iş evlilik(örnek) gibi sıkıştırılmış yaşamaya gerek yok. tabii elinde olmayan durumlar vardır geri dönemez.

bağlamak gerekirse bizim bölümde verilen dersler matematik odaklı çalışmalarda da başarılı olmamızı sağlıyor. sizin bölüm de sana mezuniyetten sonra böyle kapılar açabilir, derslere bu açıdan yaklaşmaya çalış, kendini de sevdiğin konular üzerine geliştirmeye bak. böylece istediklerini yapabilirsin belki.

turbocharger olabilir mi acaba?

www.teamhondaturkey.com

patinaj kontrol'mus efendim.

"Ayni zamanda TC ( patinaj kontrol ) açiksa otomobil apex sonrasi hizlanmada kendini fazlasiyla kasar ve yavaş kalir. Ancak apex sonrasi TC kapaliysa otomobil etkin bir biçimde hizlanir.. Eger diferansiyelin kilitlenme derecesi azaltilirsa, otomobil dogal olarak yukarida yazilanlarin tam tersini uygular yani, apex’e gelirken gayet düzgün yol tutar ve apex sonrasi TC’e bagli olarak davranişini sergiler. "

(bkz: traction control)

traction control

cekis kontrol oluyor bu, lastigin bosa bonmesini engelliyor patinaj degil de guc dagılımını fln degistiriyor. iyi bisey, sufer bisey gecen yıl ve oncesinde reno suferdi bu konuda mesela, viraj cıkıslarında kimse kapısamıyordu.

turbo yasak f1 de.

traction control yanıtı verilmiş. bir de şöyle bir geyik vardır. bir pilot aracını kullanırken ne kadar az tc yakarsa o kadar iyi pilottur ve daha iyi hızlanır derler.

Kalkışlarda ve viraj çıkışlarında arkanın savrulmasını engelliyor. Yasakken hatırlarsanız viraj çıkışında spin atan araç daha fazla olurdu, gaza azıcık fazla yüklensen arka taraf kopuyordu ama artık bunun önüne geçildi. Elbette ne kadar az devreye sokulabilirse o kadar iyi. Ayrıca bu binek otomobillerde de kullanılıyor, eğer bu sisteme sahip bir aracınız varsa gaza fazla yüklenip arkayı kaydırmaya başladığınız anda ünlem işareti şeklinde uyarı göstergeleri coşuyor :)

Bu makinayi bilmiyorum ama driver yuklemek gerekiyormuydu yoksa direk hafiza karti olarak mi goruyordu? Eger onceden driver gerektirmiyorsa usb portunda sorun olabilir kucuk bi ihtimal kabloyu degistirebilirsiniz ama bence makina bir taraflara carpmis olabilir. Aksi halde driveri kurmayi deneyin tekrar.

driver yüklemeye gerek yoktu bunlarda evet. windoz xp direkt olarak tanıyor. bende de var çünkü.
bu aygıtı tanıyamıyor hadisesi nedir bilmiyorum yalnız. driver yükle diyenleri elimine edeyim ben.

evet zaten driveri yükledim halen aynı sorun devam ediyor ve hatırladığım kadarıyla hiç bir yere çarpmadım makineyi. sadece sahile götürmüştüm ancak orada içine kum kaçmış olabilir ama böylesi bir neden böyle bir sonuç verir mi bilemedim.

Tam bilmediğim bi nedenden ötürü (sanırım değişik usb yuvasına takılınca alet) bazen donanımları görmüyor bilgisayar sistem dosyaları, sürücüleri v.s.si bilgisayarda yüklü olduğu halde. İnternet kafede webcam'lerde sıklıkla başıma geliyordu bu sorun. Ben de şunu yapıyordum: sürücü yükleme şeysi gelince ekrana 2 seçenekten alttakini seçin. Diğer ekran geldiğinde en alttakini seçin (hard disk yolunun gösterildiği seçeneğin bi altı) ve orada görünen eskiden yüklenmiş sürücüyü (örneğin; creative bilmemne webcam) seçin ve ileri deyin. Eğer sp1 ya da 2 şimdi tam hatırlamıyorum, yüklüyse sürücüyü yüklemeye devam edeyim mi diyecektir devam deyin.

Bilmiyorum tam alakalı mı konuyla ama ben sorunu böyle çözüyordum. Benzer sorun gibi geldi.

Fotoğraf makinesi üzerindeki data kablosu girişinde bir arıza olmuş bence. Driver falan gerekmez, en azından farklı bir sabit drive gibi küt diye algılaması lazım. Sorun bence foto makinesindeki, veya hep aynı kablo ile denediyseniz usb kablosunda bir çatlak, arıza falan, donanımsal yani.

Çok da ölü yatırım sayılmayacak şekilde en fazla 25-30 lira vererekten bir "Card Reader" almalısın bence. Böylece usb kablo ihtiyacını by pass edersin. Çok da işe yarar bu card readerlar, başka sd, ms kartları falan da okuyanlardan, cillop gibi...

pcnet son sayisinda file renamer basic verdi. dediginiz i$i cok guzel yapiyor. bulursaniz nette kullanim konusunda yardimci olabilirim.

total commander'da multi rename tool diye bişi var... dosyaları seçip ctrl-m ile açıyorsun... acaip başarılı...

ya ben anlamadım ya da bahsedilen windowsta olan bir feature.
ismini değiştirmek istediğiniz dosyaların tümünü seçin(ctrl a iş görür) dosyalar seçili durumdayken f2 ye basın yeni dosya ismini yazın entera bastığınızda takip eden dosyalar (1) (2) ... şeklinde numaralandırılacaktır.

direk windows başına bir önad getirerek yapıyor bunu. hepsini seçip yeniden adlandır diyorsun, sonra mesela image yazıyorsun birine. hepsini image (xx) olarak adlandırıyor. (2 dakka geç kalmışım yaw :) )

Windows'un bunu yaptığını bilmiyordum, iyi oldu, teşekkürler.

renamemaster diye bir program var.
bu programla gerek dosya isimleri olsun gerek uzantıları olsun, bir klasördeki seçili dosyaları topluca isimlendirmek mümkün. baştan ve sondan belli sayıda karakteri silmek, kelimeleri aratıp silmek veya başka kelimelerle değiştirmek gibi seçenekleri vardı.

Ant Renamer kullanıyorum.

download.com'da bulunabiliyor.

cep telefonlarinda cagri engelleme secenegi var ama ev telefonunu engellemenin pek bir yolu yok bildigim kadari ile.

cehaletime ver ama bu telefon seçeneklerinde mi yoksa turkcell den falan mı yapıcaz?

çağrı engelleme tüm çağrıları engeller. tüm gelenleri ya da tüm gidenleri, numara engellemez.
çaresi çoğu telefonda var, arayan numaraya özel bir ton ata, mesela sessiz bir ton arasa bile telefon çalmaz

Çözüm mü ki bu istediğin? Bir süre sonra anlayacak o organizma, başka telefondan arayacak, ya da numarasını gizleyerek arayacak falan... Dövsene kendisini.

savcilik demeyin demissiniz ama telefon degistir demeyin dememissiniz.

o yuzden, telefon numaranizi degistirin diyorum.
yok degistiremiyorsaniz, hakkaten dovun gidip : )

kaldi ki, onca aramayi acmiyorsaniz, niye o kadar israr ediyor ki.

bi de, her sey bir yana, benim kisisel dusuncem, karsimdaki dusmanim bile olsa bana soyleyecegi bir sey varsa dinlerdim, firsati verirdim, belki sandiginizdan da onemlidir diyecegi.

siemens telefonlarda arama süzme ya da engelleme tuşu ile belirli bir numarayi engelleyebiliyorsun. nokia larda da benzer bir özellik var bildigim kadari ile ama söyle bir kötü yani var ki ekranda arama engelleme işareti beliriyordu. yani engellesen bile sürekli orada kendini hatirlatiyor sana.

ya symbian işletim sistemıne sahıp telefonlarda bı prog var. ıstemedıgın numarayı yazıyosun o prog tel calmadan mesgule dusuruyo.sende gorebılıyosun kımın ne zaman aradıgını falan..

adını hatırlayamadım kusura kalma ama aratırsan bulursun..

o symbian programının adı blacklist. bende vardı bi ara kurulum dosyası da, kaybettim şimdi. gizli no'yu falan da engelleyebiliyor.

blacklist isimli programı ben de kullanıyorum. ancak karşı taraf yine de bir defa da olsa biip sesini duyuyor. sonra program meşgule atıyor. yeni bi sürümü çıktı mı yada yeni telefonlarda daha mı hızlı çalışabiliyordur bilmiyorum ama benim n-gage imde öle maalesef. ev telefonun da telekom un bi kodu vardı yıldızlı kareli bişiden sonra yazdıın numarada çalmıyo muydu ben şu an götümden mi uyduruyorum bilmiyorum ama öle bişi hatırlıyorum bi araştır istersen

savcılıkla ugraştırma demişsin ama pek ugraşılacak bir şey değil ya, savcılıga dilekçeni veriyorsun o kadar, basit bir yöntem aslında, tabi insanın gözü korkuyor türkiye'de bu tip şeylerle ugraşmaya.

yardım çabaları için teşekkürler ancak,
bana yönlendir demişsin ama tüm aramlar yönleniyor o zaman,
döv demişsiniz olmaz!
savcılık kolay yol demişsiniz ama ben o insanla mahkemelik, adliyelik olmak istemem neyse yazdımlarınz için saolun...
varsa başka bir şey alayım...

aynı nedenden dolaı bende başvurmuştum gsm şirketlerine ama onların elinde olan bir şey yokmuş samsunglarda numara engelleme özelliği varmış istediğin numarayı engelleyebiliyormuşsun

yasal sorumluluktan ne bahsettiğinizi pek anlayamadım ama şöyle sıralayabilirim;

-kadın, erkeğin soyadını alır ya da eski soyadıyla beraber kullanır.
-eşler arasındaki mal rejimi otomatikman edinilmiş mallara katılma rejimine döner. istenirse bu rejim değiştirilebilir.
-her iki eşin de evlilik birliğini gözetme, ve varsa çocğa bakma yükümlülüğü vardır.
-aile konutu eşlerden birinin rızası olmadan devredilemez...vs.
-her iki eş de evlilik birliğini 3. şahıslara karşı temisle derler.
-eşlerden birinin tasarruf yetkisi belli hallerde sınırlandırılabilir.(tedbir konulabiir)
-eşlerden her ikisi de boşanma veyahut ayrılığı mahkemeden talep edebilirler.
-boşanma gerçekleştiği takdirde eşlerden biri, diğerine nafaka ödemek yükümlülüğü altına girer.
-evlilik sonucu olarak eşler arasında ve eşlerin belli akrabaları arasında hısımlık doğmuş olur.
-evlilik sonucu olarak miras hakları doğar her iki eşin ve çocukların da.


şu an için aklıma ilk gelenler bunlar. evlilik birliği her iki taraf için de çok büyük sorumluluklar, yükümlülükler ve haklar doğuran bir birliktir. sorduğunuz soruya da ancak böyle genel bir cevap verilebilir.
bunlardan biri hususunda veyahut özel olarak sormak istediğiniz başka bir konu varsa, yani evliliğin özel bir boyutunu sormak istiyorsanız, cevaplandırabilirim.

Karşılıklı cinsel tatmin de evlilikte "yasal" bir zorunluluktur. Kanunlar evliliği aynı zamanda meşru ve zaruri bir cinsel ihtiyaçlar tatmin müessesi olarak görürler. Gazetelerde çok çıkar, evlilik tarihinden itibaren 1 yıl sonra hala bakire olduğunu doktor raporu ile ispat eden kadın hemen boşanma hakkına sahiptir. Bu süreçte kadın erkeğe boynuz takar da adam kadını öldürürse, cezasına 5/6 indirim tatbik olunur. Yok bu sonuncusu olmadı.

bir de şu yok örneğin evlendikten sonra eve eşya alındıysa ve kadın ev hanımıysa(yani resmi olarak parasal bir katkısı yoksa eşyalara) ayrılınca o eşyalar erkeğe ait oluyor, bir katkı parası falan ödenmiyor, daha yeni bir karar çıktı bu şekilde.

bios'ta varsa ayari, kisabilirsin

Benim bildiğim ondan kurtuluş yok. O ses kolonlardan, ses kartından gelmez. Onunla ilgili yerlerden olmaz bir kere. Hiç denemedim ama tek ihtimal cmos.(bios) Çünkü o ses anakart üzerinde falan biryerlerden çıkıyor ve varolma amacı aslen bozulan monitör ve/veya ekran kartlarında, ekrandan hata mesajı beslemesi yapılamadığından kullanıcıya sesle ipucu vermek. Yani işte 1 kere biplerse ramlerde sorun var, 2 kere biplerse şunda sorun var gibi bir amacı vardı galiba onun.8 tane miydi neydi...

Kısacası ya BIOS ya hiç.

En azından 12 sene falan önce öyleydi.

Koku printerları ile ilgili bir haber okumuştum, sanırım prototip halindeler. Aynı kartuş gibi temel kokuları içeren koku kartuşları takılıyor, istenilen koku için belirli oranlarda karıştırılıp dışarı veriliyor. Film ve oyun sektöründe kullanılması düşünülüyormuş...

öncelikle (bkz: şerefsizim aklıma geldiydi)

ben de aynı şeyin televizyon gibisini düşünmüştüm. mesela televizyonda mangal yakan adamı izlerken, kokuları da anında alabileceğimiz bir teknoloji olabilir mi acaba? filmi direkt olarak kokusuyla izlesek.

şu anki akıl ve mantığımızla tahayyül edemiyor olsak da şöyle düşünmeliyiz ki, televizyondan ve hatta sinemadan çok önceleri böyle bir şey olabileceği kimsenin aklına gelmezdi. bence olabilir.

Bayagi zor bir seyden bahsediyorsun. Yani en azindan benim baktigim yerden, ozellikle de fotograf mantigi ile karsilastirinca bayagi zor.

Fotografta birkac kimyasal ile bizim gorebildigimiz butun isigi kaydedebiliyorsun (dijital olayina girmiyorum). Sonra ayni goruntuyu tekrar yaratmak icin isiga ihtiyacin var, ki bu madde degil enerji oldugu icin tasinmasi ve aninda uretilmesi kolay.

Kokulari nasil kaydedersin bilmiyorum ama bir kokuyu yaratmak icin onu veren kimyasallara ihtiyacin var. Ve printerda oldugu gibi uc ana bilesen ile butun istedigin farkli tonlari yakalayamiyorsun. Nerdeyse her kokunun kimyasal maddesi ayri. Bu bakimdan her kokuyu uretebilecek bir alet yapmak bayagi zor.

Tabi bu soruna benim ustte anlattigimdan cok baska bir yaklasim getirir belki biri bir gun ve olayi cat diye bitirir.

düşündüklerim tam olarak bunlar olmasa bile yakın şeyler, şöyle biraz daha açık bir örnek vereyim.
ne olduğunu bilmediğiniz çok güzel bir parfüm kokusu duydunuz, bu kokuyu kayıt edip gidip dükkan dükkan arayabileceğiniz bir teknolojiyi diyorum. yani istenilen kokuyu tanımlayamıyorsunuz, ne olduğunu bilmediğiniz bir şeyin fotoğrafını çeip göstermek gibi. bi el atın abi bi beyin fırtınası yapalım:)
düzeltme: tam olarak dediğim wpi'nin yazdığı mantıkta, ortamdan bir miktar kimyasal çekip bunları önce tanımlayıp (veya tanımalamadan da olur) bu bileşenleri çoğaltacak bir mekanizma olabilir.

sinema ve oyunlar için boyle bisey uretmıslerdi, bilmem kac tane kokuyu ureteibliyor dfln die

koku sensörü vardı richie rich de izlemiştim zamanında :P

bu arada konuyla ilgili duyduğum şey bir printer dı. diyelim karpuz basıyoruz, fotoğrafı yalayınca-hangi manyak yapacaksa bunu- karpuz tadı geliyormuş.

dediğin şey ise bence şöyle mümkün. sonuçta kokuya sebep olan şey moleküller. havada gezinip duruyorlar. eğer bu molekülleri tutabilecek bir saklama kabı geliştirilirse olabilir.

yalnız tek kötü tarafı var bir kaç koklamalık olacak. gerçi buna da kokuyu konsantre halde saklayarak çözüm bulunabilir.

teknolojinin bku çıktığı için ölmeden önce ışınlanacağımıza bile inanıyorum :P şaka maka hayal etmeden ulaşılmıyor, illa ki manyağın birisi takıntı haline getirip ömrünü bir icada adayabiliyor.

RGB, 3 temel rengin karışımı ile tanımlanan tüm renkler mantığı ile benzer bir şekilde düşünmüşümdür ben hep bu olguyu. Eğer tüm kokuları tanımlayabilen, hep aynı sabit sayıda kimyasalın bileşimi ise koku, ayrıca temel teşkil eden bu kimyasallar bulunabilirse, neden olmasın?

Mesela tüm kokular 18 tane kimyasalın çeşitli oranlarda bileşimi ise ve bir cihaz algılayıcısı ile bir kokuyu bu 18 kimyasal karışımı biçiminde tanımlayıp save edip saklayabilirse, olabilir gibi geliyor bana.

Lakin zor görünüyor. Bir kere önkoşul zor, sabit sayıda kimyasalın bileşimi ise... Koku... Bu saatte?

tad printerlerını biliyorum patatesten üretiyormuş istedigin tadı. tad dosyasını yazdırman yetiyormuş ama detaylı bir bilgim yok koku ile ilgili.

uyumsuz piston hareketleri diyebilir miyiz ?

motorun alışılan sesi bütün pistonlar ayarlanmış ateşlenme sırası ile patlayınca çıkar. bir piston aradan çekilir ya da zamanlaması bozulursa bütün motorlar balıkçı teknesi motoruna dönüyor. buji çıkması değil ama ateşleme bobini bozulunca aynı ses benim arabadan da geliyordu.

şöyle ki pistonlardan biri bile çalışması gerektiği gibi çalışmıyorsa -misal ateşlenmiyorsa- motor dengesizleşir, titreme yapar, bir oraya bir buraya gider. ses de bundan kaynaklanır.

motorlarda pistonlari birbirlerini dengeleyecek sekilde tasarliyorlar. pistonlardan biri devre disi kalinca butun denge bozuluyor, bu da ses yalitimini, motorun isleyisini falan bozuyor. Krank milinden geliyor olabilir o ses.

bana da oyle oluyor. okuldayken de oluyordu. $oyle ki uyumamak zorunda oldugun icin daha bir tatli geliyor. uyuyasin olmasa bile sirf yasak oldugu icin cekici geliyor. ozetle $oyle aciklayabiliriz: yasak olan $eyleri yapmanin dayanilmaz cekiciligi

mesela cocukken ablam "pijamani giy oyle yat" derdi, pijamami giydikten sonra uykum kacardi. eeyyle bir $ey i$te...

(bkz: bu da boyle bir animdir)

büyü yapmislardir ofisinize :)

ofisteki oksijen azlidiga olabilir.

feng shui yaptiniz mi ? ofis esyalarinin yerini degistirin masa ustunu mumkun oldugunca bo$ tutun, bol pencere acip kaktus falan koyun cicek olarak, yaprakli ciceklerden uzak durun.

aşağılarda bir yerde ofiste devamlı çarpılmaktan şikayetçi bir ilan vardı. o çarpılmaları kendi ofisinize uygulayın emin olun uyku muyku kalmaz.

Yanlış anlama, ama bence işini ne kadar sevdiğin ve işin temposuna bağlı birşey. Ben de 1ay önceye kadar masa başındaydım. Yaptığım iş ve iş arkadaşım acayip sıkıcıydı. Uykumu alıp ofise geliyordum. Buna rağmen sanki ruhsuz bir insan gibi günü geçiriyordum.

Şimdi şantiyede çalışıyorum. 5 saatlik uyku ile 7:30'da şantiyede oluyorum. Sürekli ayaktayım, koşuşturuyorum. Akşam 19:00'dan önce yola çıkamıyorum. Fakat, iş zevkli. Yine de gözlerim kapanır oluyor bazen. Fakat tamamen tatlı bir yorgunluktan ötürü...

duvarları sarıya boyat.

dönemlik bişi olabilr, yaklaşık 3 ay önce bana da oldu, bir ay kadar sürdü. sürekli bir uyuma hali, bir yorgunluk falan. sonra geçti.

anemi olmasin ? cok cabuk yorulur anemi olanlar... hele bir de akdeniz anemisi ise cok feci. ceken bilir...

ayni sorundan muzdaribim, hem de feci sekilde. can sikan bir is yapmaktan dolayi zannediyorum, ozellikle surekli tekrarlanan program kullanimi (benzer projeleri tekrar tekrar yapmak gibi) sebep oluyor galiba. cozum bilen varsa iyi olur vallayi

bahar sendromudur olabilir..

ya iş ortamının rutin olmasından değil, çünkü yaz sezonunda rutinlikten eser kalmıyor. üstelik işyerinin tamamı değil, sadece kendi ofisim uyku yaratıyor.

feng sui yi bir deneyeyim,
duvarı sarıya boyatamam duvar kağıdı var, kaktüsü söyleyeyim bahçe şefine getirsin bir tane.

al daha yeni geldim ofise gene uyku bastırdı, kafayı yiyeceğim ben burda.

İşini sevmemekten oluyor. Bunun adını bu kadar net şekilde koyup hissedebiliyor musun bilmiiyorum ama psikolojik bir reaksiyon yaşadığın bence.

Uyku bir kaçıştır, hem o istenmeyen şey üzerine harcanan zamanı yani acıyı azaltır hem de daha çok uyunarak(dinlenmişilk, güçlenme) işe girişince daha güçlü olunup daha az yorulunulacağı hissi ile yaşanır.

Halbuki netice itibarı ile o kısa uykular insana dinlenme anlamında bir şey katmaz.