maalesef ekşi krema bulunmuyor türkiye'de, ancak tariflerde ekşi krema yerine substitute olarak süzme yoğurt kullanabilirsiniz, aslında iki ürün doku olarak birbirine benziyor zaten. cheesecake tariflerinde ekşi krema yerine süzme yoğurt kullanıyorum aynı oranda ve iyi sonuç alıyorum.

heavy cream türkiye'de bulunuyor %35 fat content oluyor genellikle en son içim şef markası %18'lik çıkarmıştı.

condensed milk de kendiniz yapabilirisiniz

www.youtube.com (ben bu tarifi kullanıyorum)

bunun dışında yabancı mutfaklarda sıklıkla kullanılan buttermilk'te aslında yapımı çok kolay, onu da kendiniz yapabilirsiniz, hem daha sağlıklı.

çok temel bir süt ürünü değil çünkü. türkiye'de ekşi krema kullanılarak yapılan bir yerli tarif yok. macrocenter'larda veya metro grosmarket'te falan vardır belki. illa kullanacaksanız süzme yoğurt iş görüyor fajitas'ın yanında.

heavy cream için ülker içim krema alabilirsiniz. piyasadaki yağ oranı en fazla (%35) olan kremadır.

Pinar’in var eksi krema urunu. Metro marketlerde oluyor, ama her zaman bulunmuyor. Yurtdisindaki muadilleriyle de ayni degil tadi.

eksi krema yedegi olarak suzme yogurdu ilk defa duymadim, ama ben cidden ayni tadi ya da dokuyu alamiyorum. bir de turk yemeklerinde direkt kullanildigi bir tarif yok olabilir ama bu piyasaya girmemesi icin bir sebep degil...10 yil once bu ulkede kefir de yoktu, su anki hali malum. su an genel olarak bu sut urunlerinin hepsini evde yapma zorunlulugu bana genel olarak acayip geliyor da herhalde yapacak bir sey yok.

heavy cream icin icim krema tavsiyesi super oldu, cok tesekkurler. belki eksi kremayi bunu alip limon ile bekleterek yapmayi denerim.

Ekşi krema yapılışı inanılmaz basit. 1 paket kremaya 2 kaşık yoğurt bi kaç damla limon ekleyip mikserle çırpınca inanılmaz güzel oluyor. Süzme yoğurt kullanırsan limona gerek yok.

pek çok süt ürünleri ile çalıştım, temel sebebi Türkiye'de kullanılmamaları. Raf ömürleri de kısa, talep az, bu durumda üretilse bile; üretim ekipmanı, dağıtım, pazarlama derken dünyanın maliyeti ortaya çıkar, çok az gidecek bir ürün de o fiyatlara alıcı bulmaz.

Yani endüstriyel olarak üretimleri şuan pek mantıklı değil. Mevcut pazarda, zaten belli başlı ürünlerin(beyaz peynir) dışında kalanların çoğu kar ettirmiyor(çeçil vs.) , en azından pazarda görünürlük olsun kendini kurtarsa yeter mantığı ile üretiliyor.

bildigim kadariyla solunumdan, insanlarin cigerleri tukeniyor cunku

Cok ciddi zatürree'den ölüyorsun

solunum diyorlar, bu kadar ölüm olmasının sebebi de dünyada o kadar solunum cihazının olmaması

Burundan girdiğinde beyine yerleşip ölümcül sonuçlar getirdiğini dinledim evelsi gün tv de. Tat almama gibi belirtiler beyine giden vakalarda görülüyormuş. Korona haberi izlememeye karar verip verip yine bakıyorum. Korkudan ölücem bu gidişle :)

Solunum+1 Ciğerlerde iltihaplanma ve su toplama oluşuyormuş diye açıklıyor drlar :)

@gadlemler NY'da ventilatöre bağlı olan hastaların %80'i ölmüş.

www.businessinsider.com
time.com

www.milliyet.com.tr

çünkü betonla bişeyler yapmaya bayılıyorlar.

Salgının kontrol altına alınmadığı ülkelerden gelen uçakları Atatürk Havalimanı'na indirip, yolcuları orada kontrolden geçirip, gerekiyorsa karantinaya falan alma planları da olabilir.

Korona var diye yandaş mütahitlerin cebi boş mu kalsın?

İş yeri vermiyor mu?

Kendin yapmayı dene: www.sozcu.com.tr

Kim demiş olmadığını? PTT'ye yapılan müraacatınız geçerli hala Resmi bir açıklama yapılmadı alınan başvurular sıralamaya giriyor öncelik yaşlıların sıra size gelince ya telefonunuza SMS gelecek kendiniz gidip eczaneden alacaksınız yada PTT verdiğiniz adrese teslim edecek. Takdir edersiniz ki milyonlarca insana 3-4 güne maske dağıtılması imkansız ne PTT'nin bu kadar personeli var ne de bu kadar maskeyi dağıtacak araç. Dünyada maske kıtlığı yaşanırken devletimizin her hafta bedava üstelik kapıya teslim maske ve kolonya dağıtması takdire şayan. Dünyada eşi benzeri yok. Ayrıca sokakta maske takılmasi sağlık bakanlığımızın almış olduğu bir karar DSÖ tavsiye etmiyor.

@acebi dünyada maske takmayi zorunlu yapip takmayana ceza veren ama maske dagitamayan kaç ülke var ayni sekilde?

@acebi Savunmalarına çok güldüm. Zira dünya sadece İngiltere,İtalya, Abd, İspanya gibi kötü durumdaki örneklerden oluşmuyor. Japonya, Almanya, Güney Kore gibi güzel örneklerde var, halkına yaptığı yardımın haddi hesabı olmayan ve koronayı olabilecek en iyi şekilde kontrol altına almaya çalışan. Bizimkilerde anca 1 haftadır eczaneler dağıtcak deyip onu dahi planlayamayıp yada bilerek halkı oyalayarak bizi maskesiz yada kendi yaptığımız sağlıksız maskelere mahkum etsin. Enazından paramızla alıyorduk artık o da yok. Bu arada ölen rahmetli sayılarını kaç gün daha 100 dememek için 90 küsürde tutabilecekler merakla izliyoruz. İş yerimizde de kalmadı maske, oradan edindik en başta. Allah sonumuzu hayır etsin.

çoğunluk bir circle içinde büyüyor, avrupadan/ümreden gelen amca/teyze ile aynı evde ikamet eden kişi veya misafir akabinde ordan alıp kendi circle'ına götürüyor bir yerde kesiliyor veya devam ediyor.

edit: bulaşma şekli; aynı ortam içinde el sıkışma, sarılma, el öpme....

biriyle sarılınca nasıl bulaşabiliyor ? ya daelini öptüğün kişinin elinde virüs olması gerekmiyor mu? ek olarak semptom gösterimi de az. yani hapşıran öksüren de yok.

Eklemek isterim yabancı kaynaklarda henüz virüsün cansız nesneler üzerinden bulastigi bulgusuna rastlanmadi. Havada damlacik şeklinde yayilip bulaşıyor. Bunun da tek yolu bu virüsü başkasından kapmış insanlarla yakın temas..

85 milyon içinde illa ki çevresinde hapşırana temas eden oluyor onun dışında öpüşme, yüzüne dokunma, tokalaşma, aynı tabaktan yeme, aynı bardaktan içme gibi şekilde bulaşabilir. Virüsün elini sterilije eden ve ağzına yüzüne sürmeyen kişilere bulaşması düşük bir ihtimal olduğunu söylüyor uzmanlar.

Asansör, toplu taşıma, dipdibe oturulan cafe restoran vs, okul kantini, kalabalık hastane, kalabalık sk ve bilimum insanların aynı havayı soluduğu ortamlar bulalma için yeterli, illaki temas olması gerekmiyor.

Yemeğe değil sisteme para verdiğini kabullenmek gerekiyor. Iki salatalık bir parça peynir vs 30 lira olunca biz girmedik mesela.

İki salatalık bir peynirle ne ilgisi var? Bahsettiğiniz şekilde ki abonelik hangi firmaya ait? Ben düzenli her gün bir dolu yemeği kapıya getiren uygun fiyatlı meal box tarzındaki abonelikleri sordum. Günlüğü 20 lira bile değil 15-18 tl bandında...

15-18tl'ye mealbox vb. yerlerden arkadaşın dediği gibi peynir zeytin gelir anca. hatta semt içinde ev yemeği yapan yerlende de o fiyata sadece kalburüstü sebze yemeği menü gelir. istanbul/ankara için konuşuyorum.

mealbox'tan iki kere sipariş verdim, resmen kuş yemeği geldi, ki ben çok yemek yiyen bir insan da değilim.

hayvan gibi maaş alıyor olsam yine de mealbox'a abone olmazdım.

Benim için çok önemli olan bi sorunuma cevap almak için bişiler sordum. Bilgisi olmayan ama ahkam kesmeye bayılanlar üşüştü. Arkadaşlar kafanızda ki abonelik sistemleri nasıl bilmiyorum ama şuan çalıştığım firmada ve en bilineni olduğu için örnek verdiğim meal box da aboneliklerin günlüğü abonelik türüne göre 15-18 tl bandında, hatta kurumsallarda aldığınız aboneliğin türüne göre daha düşüğe bile gelebiliyor. Paket serviste tek öğün yediğiniz yemekle kıyaslayıp pahalı demeniz o yüzden mantıksız. Elinizin altında internet var fiyatlara girer bakarsınız. Benim sorum neden abone olmazsınız fiyatları nasıl değil!

cevap hakki dogmus

50-100 kisi, 6 ay abonelik icin anlasirsaniz nasil olur bilmiyorum ama sadece ogle yemegi icin corba,ana yemek ve yardimci yemek (zeytinyagli pilav vs) 10 kisilik ekibe ogun basina 30 lira istediler.

diyet secenegi de vardi. ayni ekip icin fiyat gunluk (3 ogun) 45 lira gibi birseydi. ogun iceriginin cogu domates, salatalik ve etimek benzeri bir sey ve ufak bir parca peynirden olusuyordu.

hem diyet, hem normal yemekler doyurucu bulmadik. 45 liraya market alisverisi yapip biraz zaman harcayarak daha ekonomik ve doyurucu sekilde beslenmeyi secmisti cogu insan. ben disari cikarak veya evden tasiyarak hallediyorum. o gun canim ne isterse onu yemek veya vaktim yoksa yememek gibi bir ozgurlugum oluyor.


sirkette yari gonullu olarak bunlarin pesinde birkac hafta zaman harcamis, birden fazla firmadan ornek menuleri satin alip denemis biri olarak hala yorumumun bilgisi olmadan ahkam kesmek olmadigini dusunuyorum

bu dediklerim gecen seneydi. bu sene fiyatlari bilmiyorum. merak edip elimizin altindaki interneti kullanip simdi mealbox'a girdigimde "Bir gunluk deneme 28.90 yerine 18.90TL" diye cikiyor mesela.

bizde ofisin idari işleriyle ben ilgileniyordum, dolayısıyla birkaç ay evvel birçok firmadan farklı teklifler aldım. hala bir arayıştayız, kendi deneyimlerime göre bazı sorularınızı cevaplayayım.

yemek firmalarında ana tercih sebebimiz farklı kişilerin yemek ihtiyaçlarını uygun fiyatla karşılayacak bir sistem sunması olur. mealbox vb üyelik sistemlerinde menünün önceden belirlenmiş olması bir artı mıdır tartışılır, çünkü vejetaryen ve vegan yemek seçenekleri çok sınırlı ve bu menüler için sunulan fiyatlar gerçekçi değil. 15-18 fiyat bandı sanıyorum gerçekten kalabalık bir firma için verilen fiyattır, biz aşağı yukarı 20 kişiyiz. bu fiyat aralığında mealbox'tan (16,90tl) 3 günlük deneme menüsü aldık sadece. uzun süreli abonelikte bu fiyat çok iner mi bilemiyorum. klasik abonelikler seçim şansı vermediği için dezavantajlı kalıyor çünkü yemek yerken kimse mutsuz olsun istemiyoruz, herkes ne tercih ediyorsa onu yesin istiyoruz.

kalori kontrolü falan aşırı mühim değil bana kalırsa iş yerleri için, sonuçta yemek bir ihtiyaç, kalori kontrollü yemek iş yeri özelinde ihtiyacın lükse kaçtığı bir nokta. her gün farklı seçenekler içeren (ana yemek et tavuk balık ve sebze seçeneği, yardımcı yemekler, salata, tatlı gibi) kendi menümüzü oluşturabileceğimiz sistemler çok daha cazip geliyor. biz böyle firmalarla çalışıyoruz, yemeği plastik ya da alüminyum değil karton kutularda gönderen çoklu seçim yapabileceğimiz firmalar bebeğimiz. minik bir araştırma yapıyoruz, mümkünse gidip yerini görüyoruz. aramızda zaman zaman kobaylar seçip yeni yerler denetiyoruz. memnuniyete göre ilerliyoruz.

O dedigin isi salon yapiyor zaten?. Kokteyl ve sade susleme istersen kisi basi atiyorum 50 diyor, masada samdanlar balonlar ve et yemegi secersen fiyat 100e cikiyor vs.

@brkylmz
Salon yapmıyor. Catering organizasyon firmasına yönlendiriyor, bu yüzden bu soruyu soruyorum

bu arkadaşlar bize düğün organizasyonu konusunda yardımcı olmuştu bi sorarsanız www.panamaajans.com

Ne kazık mekanmış. Başka yer yok mu ?
Resmen fırsatçı bunlar

Dış görünüş düzelince aşırı özgüven yüklemesi olup götleri kalkmış bence. Bir kız arkadaşım göğüslerini yaptırınca bambaşka bir insana dönüşmüştü.

Tıbbi bir neden aramaya gerek yok. Başka yerlerini yaptıranlar da aynı oluyor. Sebep aşırı özgüven akabindeki göt kalkması +1

Tıbbı sebep arıyorum çünkü özgüvenle alakalı değişiklikten bahsetmiyorum... Değişimler genel olarak empati yoksunluğu ve dengesizlik üzerine. Özgüvende ki ufak değişiklikler her estetik sonrası gözlemlenebilir ve doğal geliyor. Birde özgüvenli insan dengesiz ve empatisizdir gibi bir genelleme yapılamaz bana göre.

burun estetiğinden sonra insanların dengelerinde bir problem yaşayabildiklerini biliyorum. hostes bir arkadaşım burnunu yaptıran bir arkadaşın yaptırdıktan sonra uçuşlarda hep dengesini yitirip bir o yana bir bu yana sallandığından bahsederdi. hatta kenara çekmiş konuşmuş ne oluyor diye, o da burun ameliyatımı olduktan sonra dengemi yitirdim doktor bahsetmişti bundan demiş.

Yaşınız kaç? İnsanların birkaç yılda böyle değişmesi normal.

Öte yandan öz imajın değişiyor ama böyle bir genelleme yapılmaz bence. Bu da çok yönden etkiliyor insanı. Mesela gülerken konuşurken kafasında canlanan kendisi farklı olacak. Dallanır budaklanır hiç belli olmaz nasıl etkileyeceği sanki.

Ben hem dişleri hem burnu yaptırıyorum. Hayatim boyunca gamsız ve empati yeteneği olmayan bir adam olmayı diledim . Umarim olurum.

benim hatam sanırım estetik değil de kbb'de deviasyon ameliyatı olmakmış.

Benim de burnumda estetik var ama karakterim değişmedi?

Onların özgüveni yerine gelmiştir, ondandır

Bence tamamen popo kalkması.

@nobody

Sadece seks davranışı kişilikte sandığın kadar yüksek bir paydaya sahip değil. Öz görüntü yapılan her mimikte her harekette kafada canlanacağı için davranışları derinden etkiler. Bu anlattığımın yanında seks yapma ihtimalinin artması komik bir etken kalır. Babannenin elini öpme şeklin bile değişebilir (değişir de). Gülüşün, yürüyüşün, konuşurken dudaklarına verdiğin hareket, küçük ve büyük jestlerin miniklerin, hepsi.

Bu bahsettiğim değişiklik hakkında farazi konuşmuyorum ayrıca, deneyimledim gözlemledim.

Ingilizcede buna DIY (do it yourself) denir, Turkce bulamazsan Ingilizce ara. Bilmiyorsan icinde konusma olmayanlari da var.

Göt nasıl temizlenir e DIY falan denmez. Life hack videoları bile soruya DIY dan daha yakın ve hayatı kolaylaştırıcı sayılabilir. DIY sadece kendi tarzınla kendi ürettiğin şeyler için kullanılabilecek bir şey.
Uzman tv de sorduğun bir çok şeye yanıt var.

Söylenilen şeyin DIY ile uzaktan yakından alakası yok amk.

DIY mı? adam göt nası yıkanır demiş la, yeni göt nasıl yapılır dememiş amk sdaufhsd

Hic ama hic ekonomiden anlamam ama bu kadarlik al sat ile degisiklik olacagini sanmiyorum.

hiç bişe değişmez.

bana da hafta sonunda yüksek tl faizinden yararlanmak isteyen global yatırımcı da tl alır faize gömer gibi geliyor

Dün sorduğumda denizbankın dolar kuru bozma 3,52 dolaylarındaydı. Şuan 3,49dolaylarında. 30bin dolar için zararım yaklaşık 900 tl.

Yok canım, sitesine falan bakmayın. Hediye paketlerini açık bırakıp orada kapatabilirsiniz ama narinse zaten kargoda ezilirler falan her türlü, korumalı da olsa. Göndermeye karar verdiğiniz her şeyi pakete koyup ptt'ye gidin, gişede en uygun gönderi tipi için size yardımcı olurlar.

ptt gorevlisinin paketi acip bakma yetkisi yok.

bir de tavsiye; filmleri aluminyum folyoya sarin. bir kac kere xrayden gececek.

Mektup postası olarak gönderiyorum ben bu tür şeyleri. 2kg sınırı var, uygun oluyor fiyatıda.

Merhaba sürekli mektuplaşan ve yurtdışına bir şeylerler yollayan biri olarak cevaplayayım. O ibare yazı yazamazsınız demek değil. Mektup olmayan diğer şeyler paket kategorisine dahil demek. Sorun olmaz merak etmeyin. Sadece küçük de olsa mektup tarifesinden değil paket tarifesinden gider. Tavsiyem, zarfın üzerine "Inside: xx, xx" diye not düşmeniz. Kanada'ya 2 haftadan fazla sürmez.

ben içinde bi sürü ıvır zıvır olan ufak bir koliyi mektup klasmanında amerikaya göndermiştim. hatta bana bu aklı da ptt deki memur amca vermişti.
açıp bakma hakkı var sanırım, başka birine açtırtmışlardı. benimkini açtırtmadılar.

Haberleşme niteliği olan gönderileri açma yetkisi yok ama küçük paket olarak gönderirseniz bunu açma yetkileri var. hatta kontrol etmeden kabul etmemesi lazım.
siz küçük paket olarak gönderin içersinde haberleşme niteliği olan şeyleri fazla sallamazlar ama mevzuata göre haberleşme niteliği
varsa mektup postası olarak göndermek gerekir.

halihazırda türkiyede bir ilçede ücretsiz diye biliyorum.

edit: tunceli, ovacık'mış.

İzmirde belediye batmıyorsa, hiçbir belediye hep bedava da yapsalar batmazlar diye düşünüyorum. Bir kere kart basıyoruz sonra 90dk istediğimiz kadar ücretsiz biniliyor. Mesela bankada bir işim oldu bugün iki vesait gittim işimi halledip döndüm ve 2,40 yol parası harcadım. İstanbulda hergün soyulduğumuzu düşündüm.

bedava olmasin da, ogrenci tam farketmeksizin 50 kr. olsun o da olumlu

bedava olması imkansız. bedava olsa oturacak yer bulabilir misiniz sizce? şuan yaz mevsimi millet tatilinde, yazlığında. okullar kapalı. ekim ayında bedava yapsın da görelim neler oluyor.

@exlibris + @mr.goodcat + 1453

şu an hem öğrenciler yok hem de hala dışarı çıkmaya korkanlar falan var, ona rağmen yine tıklım tıklım. 2 gün sonra okullar açıldığında 2. 3. aracı beklemek zorunda kalırız. bedava olması iyi bir şey değil istanbul için..

bedava olmaz da, avrupa'da ki gibi olsa daha güzel. bak ne güzel anlatmış adam.

wowturkey.com

fıyt fıyt biner/ineriz otobüse :)

abartıyorsun elbette. anneler çocuklarını ayırmazlar, sen de anne olmuşsun, bunu biliyor olmalısın.
annen zaten sana destek olmuş, hasta haliyle yanında olmuş. kadıncağız evine gitmek, kızını görmek istemiş. tek çocuğu sen değilsin ki. annenin ağlaması da ne kadar haksız olduğunu ve onun senin bu düşüncene kırıldığını gösteriyor.
yetişkin bir kadınsın. aslında kocan yok diye anneni çağırman bile gereksiz. çocuk pışpışlamak için yürümekte zorlanan bir kadını çağırmak, bir de gitmek isteyince olay çıkarmak hiç olmuş mu?

Annemi kocam yok diye cagirmiyorum o da tek evde. Hatta aklim daha cok onda kaliyor ne yiyecek nasil yapacak falan diye bir de benim yavru deplasmanda kendini pek sevdirmiyor burada oynuyorlar beraber pispislatma durumu yok yani

Olay cikarmadim da uzuldum ne bileyim ya gozlerim doldu oyle.

bence de biraz abartmış olabilirsiniz. hassas bir dönemdesiniz sanırım.

Tek taraflı dinlemiş olmama rağmen diyebilirim ki; bencilliğin, empati yoksunluğun ve kıskançlığın üzerinde. Hep böyle biri olmadığının şuan zor bi süreçten geçtiğinin ve bu düşüncelerin için pişman olacağının kanısındayım.

"annem hep ortanca kardesimize biraz daha bagliydi. Onceleri bunun benim uydurmam oldugunu dusunsemde yaptigi, soyledigi bazi seyler iyice ikna olmama sebep oldu"
bu düşünceye takılıp kalmışsınız, son olayı da direkt buna bağlamışsınız. bence bu düşünceden sıyrılmalısınız, kendi mutluluğunuz için.
yaşlı insanlar evlerini isterler, benim annem de öyledir. 3 gündür durur, 4. gün evim der.

Bence kıskançlık yapıyorsun. Yaş 32 de olsa kıskançlık olabiliyor demek ki.

Bir de annen seni eşinle yalnız bırakmak istemiş. Yatarsınız kalkarsınız, (annemin deyimiyle) adam yoğun çalışıyor belki evinde donla gezmek isteyecek. Kadın rahatsız etmek istememiştir.

Bence annene hiç kızma hatta bebeğin küçük olduğundan sendeki hormonsal değişimden dolayı da böyle hissediyor olabilirsin.

@ catpat ve tukenmez kalem dogum sonrasi depresyondan cikamadim sanirim :( saga sola sarmam bu yuzden olabilir. Zaten aglayinca annem cok uzuldum de ne bileyim ya offf daha da daraldim ben bi arayayim bakim ne yapiyor

önceki olayları bilemiyorum ama burda annenin gerçekten damadından çekinmesi ve rahat etmesini istemesi, bunun için bahane sunması ihtimalini elememek lazım.

ayrıca kardeşini senden çok sevse ne olacak ki, seni az sevmiyor sonuç olarak. ama bence öyle bi durum yoktur, anne de olsa kardeş de olsa herkes herkesle aynı anlaşmıyor. üçünüzü de aynı seviyordur ama ortancayla ne bileyim zevkleri, hoşuna giden şeyler daha çok tutuyordur daha rahat dertleşiyordur vs. mesela senin aman anneee diyip geçtiğin şeyleri kardeşin daha dikkatle dinliyordur gibi küçük meseleler bile olabilir.

kardesin bekar mi? 10 kez konusurken kim kimi ariyor genelde? yani belki de kardesin de annene senin gosterdiginden daha cok ilgi alaka yakinlik gosteriyordur? senin tum ilgin muhabbetin bebege kaymistir da kardesinle en azindan baska konular da konusabildigi icin rahatliyordur. bir de bebekli evde insan darlanir bir sure sonar. senin yavrun tabi ama sonucta o aneanne de olsa bebek kendi bebegi degil, ev kendi evi degil, kurallar dozen kendinin degil. sen ne dersen de misafir sonucta. hem kedileri fln varmis. neden bahane olsun, insan evlat yerine koyar evcil hayvanini, ozler tabii ki.

ayrica esin geliyor, gorusememissiniz, belki sevisceniz. kadin rahat olun istemis, ne guzel.

insanin 15 gundur gormedigi evladini ozlemesi de normal.

sen simdi hormonlardan dolayi hassassin bence. biraz anlayisli olman lazim. kadini senin yaninda durmaya mecbur hissettirme. vicdan yaptirma.

Bir yaştan sonra bebekle ugrasmak çok zor olur, kadın yürümekte zorlanıyo siz bebek veriyosun kucağına.
Ayrıca sizin yanınızdayken kardeşinizi özler onun yanındayken de sizi ne var bunda? bizde de olur böyle şeyler normal yani. Anne ayırmaz çocuğunu ama çocuklardan biri daha düşkün olabilir siz de annem onu daha çok seviyo dersiniz.
birde insanlar evlerini özlüyolar yaşlandıkça, bi kendi evlerinde rahat ediyorlar, bebek bakmanın zor olduğunu geçtim ortada bebek olmasa bile evlerinde mutlu oluyorlar.
Çocuk yapmak sizin kararınızdı annenizi bağlamaz ayrıca kadın "anne" olabilir ama onun da hayatı var, 32 yaşındasınız artık yük olmayın, nasıl iyi hissediyorsa öyle yapsın.

Kardesim evli. Onunda isi gucu var ama surekli ariyor. Bizimde iletisimiz iyi bakmayin boyle dedigime sik sik konusuruz mesajlasiriz. Zaten saglik durumu sikintili oldugu icin bir gozumuz kulagimiz onda.

Aman derdimi opeyim butonunu birakiyorum buraya.

Abartıyorsunuz. Benim anneannem yılbaşı gecesi bizde kalmıştı. Sabah bir uyandık kadın yok. Sabah erkenden kalkıp gitmiş evine. Herkes kendi evini seviyor. Siz ne kadar onun sizde kalmasını rahatsızlık olarak görmeseniz de onlar sizin düzeniniz bozulmasın diye gitmek istiyorlar. Bu nedenle annenizin sizi sevmediğini düşünmüyorum. Sadece sebep olarak kardeşinizi göstermiştir. Ama bazı kardeşlerin üzerinde şeytan tüyü oluyor. Muhabbetleri daha canlı, daha kafa dağıtıcı oluyor. O yüzden sevebilir, burada bir sıkıntı yok. Bu en fazla kıskançlık olabilir. Kırılmaya gerek yok. Bence sağlığına yeni kavuşmuş bir kadını bebek bakmakla falan yormayın. Kimse böyle bir şey yapmaz ama sağlık söz konusuysa bundan kaçıyor olabilir.

Anneler çocuk ayırmaz diye bir şey yok, bir çocuğunu daha çok sevebilir, daha çok sevmese bile daha rahat hissedebilir yanında ya da daha çok alışabilir. Yapacak bir şey yok. Özlemiş kadın diğer kızını, daha yakın görüyor kendine demek ki. Üzmeyin kendinizi boşuna, yani hani daha fedakarlıkla ya da daha sevmekle ilgili bişi değil.

Belki onun yanında da aynısını sizin için söylüyordur.

Kadınlar ve hormonları.

Kadının evde kendini rahatsız hissetmesi ve gitmek istemesi normal. Adam yoğn çalışıyor ve siz de lohusalıktan yeni çıkmışsınız, bırakıyım rahat rahat sevişsinler demiş kadın işte. Daha ne desin, en anlayışlı anne modeli. Öyle diyemediği için de bir bahane bulmuş.

Annenize saygı gösterin ve çok sevin...

Ev kredisi çekersen 5 yıl geri ödemeli 2500 liralık taksitlerle peşinatsız 100-110 bin liralık ev sahibi olabilirsin.

Peşinatsız nasıl olacak ben de merak ettim aydınlatır mısınız?

şu an piyasadaki en iyi faizi enpara veriyor diye biliyorum.

100 - 110 k evler nerde oluyor tam halkali civari falan mi

istanbulda bi tane 15000tl ye servis plakası al bekle.
evler gereksiz şekilde pahalı. ve ortalama bi ev 200000tl.
faizde en iyi enpara.

Şurada söylediğimin aynısını, yine yatırım tavsiyesi vermediğim dipnotuyla tekrarlamak isterim :) www.eksiduyuru.com

Tamamen 1'e ve artısına katılıyorum.

2. tezi savunanlara verdiğim cevap ise: sen o kediye/köpeğe evinde bakarak en başından doğasına müdahale ediyorsun.

Eğer yavrulatıp o yavrulara kendiniz ömür bakmayı düşünüyorsanız ki bu çok sayıda yavru anlamına gelebilir kısırlaştırmayabilirsiniz. Ancak illaki yavru istiyorum deseniz bile benim görüşüm verilmeye hazır, bakıma muhtaç bir çok yavru edinebilirsiniz.

Bu konuyu anlayamayanlara sinir oluyorum. Ayrica olay catpat'in dediginin otesinde, o yavrular da bir sene sonra kizginliga girecekler, e onlarin yavrularina da kisirlastirma kararini almayan kisi mi bakacak? Kacinci nesilde kisirlastirmak zorunda kalir acaba...

cdn2-b.examiner.com

Bir de hayvanlarin dogasina/allahin isine karismamak lazim diyenler oluyor. Bu kisiler dogada da bugunku gibi kedi/kopek cinsleri oldugunu zannediyor, bizimkilerin insanlar tarafindan yillar icinde cinsler arasi mutasyon sonucu bilincli olarak olusturuldugunu bilmiyor, hele bir de "cins" kedisini/kopegini o nedenle kisirlastirmiyorsa kizginliktan masaya takla attiriyorum.

Vegan camiada 1. durum uygulanıyor genelde.

Veganlar, tanıdığım veganlar evlerine sakat ve bakımam uhtaçları filan misafir ediyor genelde.

Tam 1. argüman değil de. Sokakta yaşayanlar zaten bir şekilde kısırlaşmadan kaçuıyor çoğalıyor ama evine misafir ettikleri çoğalırsa ürerse hastalık kapabiliyor ya da dişiyse yeni yavrular vs.

Ben duygusal yaklaıyoprum, çok kötü bir şey ama o şartlarda olunca kötü oluyor işte.

Soakktakiler kısırlaştırılmazsa çoğalacaklar ve iyice aç kalacaklar. ASlında asıl korku insanların yaşam alanlarını işgal edecekler. Sokaktakilerin kısırlaştırılmasına pek sıcak bakmyorum ama düşünmedim üzerine o akdar.

Kedi maması da aynı şekil vegan.

tohum
ya da onlar adına bağış yaptığına dair bi kağıt

oyuncak vosvoslardan görmüştüm.
www.google.com.tr

www.tegv.org

başka kurumların da bu şekilde hem bağış yapmanızı sağlayan hem de nikah için davetlilere anı olan ürünleri var.

ufak çikolata sepetleri gördüm nikah şekeri tadında.
gelin ve damat figürlü ufak piyonlar olabilir(çikolatadan şekerden).

tohum efsane guzel fikirmis.

lokum verdiler en son.

küçük saksılarda canlı çiçekler veya ikinizinde resmi olduğu güzel çerçeveler olabilir

tohum iyiymiş evet. fidanda olabilir. alın sizin bi dikilmiş fidanınız var dersiniz.

Müstakbel eşim akademisyen olduğundan tegv bağışı daha bi manalı olur kanımca :)

Hepinize fikirleri için teşekkür ediyorum

lösev oyuncağı
şekilli kurabiye
tema vakfının ufak defterleri var hediyelik, hem bağış yapmış olursunuz
buzdolabı magneti sizin resminiz olur üstünde
deniz kabuğu

bi nikahta fidan dağıtmışlardı. ama bizim nikah değildi biraz erken gitmişiz öyle görmüştüm...

çocuk esirgeme vakfının nikah şekeri yerine kullanabileceğimiz bişeyi var mı?

Dürüm ya da lahmacun. O şekerleri saklayanlar var ama bunları yemekten başka çare yok :)
Ciddili:
Kitap al, elde kalmış, kiloyla satılanlardn filan, dağıt gitsin.

Lavanta kutusu ve fidan gordum ben de. Onun disinda onlarin resminin oldugu miktanisli kitap ayraci dagitan vardi.

bir nikahta bize sarap sisesi tipasi vermislerdi.
www.sz-wholesale.com
ama nikaha katilacak kitleyle uyumlu olmali. muhafazakar bir kesimse kufur etmek gibi olur.

Biz Yedikule Hayvan Barınağı'na bağış yapıp hazırladıkları magnetleri vermiştik.

sanki politikacılarımızdan sadece erdoğan dindar... bu ülkede ben dinsizim diyen bir politikacı ben görmedim henüz, hepsi kendince dinini yaşayan insanlar. tek farkları erdoğan gibi dini oy toplamak için siyasete alet etmiyorlar, başkalarının ne yapacağına hayat tarzlarına karışmıyorlar. olayların tek sebebi baskılar.

yav he yav he. ben dinsizim diyen politikacı görmemiş. başörtüsü takacaklar arabistan'a gitsin diyen, gidin evinizde takın diyen, oruçlu milletin önünde su içen, başörtülü eşi olanı ordudan atan politikacılar çok dindardı.

soruna cevap: evet din konularına hiçbir şekilde el atmamıs olsaydı bu olaylar da olmazdı.

@ tescillimarka

hangi politikacı ne zaman demiş o saydıklarını, kanıtlı konuş lütfen ki öğrenelim.

dinin taşıyıcıları var. dindar var, dindar var...
şeriatçı arkadaşlar var. ben şeriat gelsin istiyorum diyor. hangi şeriat diyorum. bu da soru mu dercesine: Allah'ın şeriatı! diyor vurgulayarak.
iyi de güzel kardeşim, fethullah gülen yorumuyla, haydar baş yorumuyla mı, cübbeli, adnan hoca, menzil vs vs vs vs vs
haddini bilmeme olayı bazen böyle sonuçlara yol açıyor ve dünyayı kurtaran adam olmaya çalışıyor birileri. şakşakçıları "adeta ikinci peygamver bizim için" diyor. sen ben söylesek sülalemizi linç ederler.
şöyle düşündüm bu olaylar sırasında, ulan bu adam bağırsaklarından rahatsızdı. bacakları açık ve havada, o pozisyonda 8 saat mi ne bi ameliyat yaşadı. hani o pozisyon insanı çok kırar üzer. düşünmedi mi hiç. yahu ben de insanım. kimler geldi kimler geçti. Peygamber ki, alemler onun yüzü suyu hürmetine yaratıldı. ben kimim ki. et, kemik, yarın da toprak. bu diklenme büyüklenme de nedir diye. ııhhh. yok bu nasıl bir narsisizmse artık.
toplum da ikiyüzlünün önde gideni. din, iman, namaz derler de hırsızlığa, haksızlığa, zulme laf etmezler. gözüne sokarsın misalleri. bak sahabe zamanında filan diye. yok... nato kafa! ben umudu kestim bu yığınlardan. ancak yığın olurlar.
dinle ya da etnik sosla siyaseti harmanladığın zaman, bizim gibi memleketlerde sandığı dağıtırsın da ülkeyi de dağıtma riskin var. kardeş kardeşe küsüyor yahu. tepeden bir efelenme, sokakta misli etki yapıyor. ve birileri koltuk, güç, para kazanıyor. bunun adı da muhafazakarlaşma, dindarlaşma oluyor. hadi ordan..
kahvedeymiş gibi, külhanbeyiymiş gibi konuşmaktan vazgeçecek diye başlayıp devam edeceğim ama işin çözümü tüm vatandaşların karakter sahibi olmasıyla çözülür ancak. sünni alevinin hakkını aramazsa, içmeyen içenin de hakkını gözetmezse... yağcı yalakalar arpa vb için susmayıp doğruları söylerlerse birileri de kendini bulunmaz hint kumaşı sanmaz.
son eylemler o açıdan çok önemli.
1-susan pısan aydınlar, medya mensupları, iş adamları, sanatçılar halktan cesaret alarak konuşmaya başladı.
2-birkaç ters harekete rağmen içen içmeyen, sağ-sol vs vs herkes ortak bir paydada buluştu ve birlikte hareket etti. farklılıklarına saygı gösterip hakkı teslim ederek.
ama geniş toplum kesimi hala kara cahil ve şu sıralar bana talibandan çok az bir ton farklı gibi geliyor. canavarların içinde yaşıyormuşum gibi... bunu söyleyen de cehapeli değil!
kendi narsist kişiliğini, egolarını ve geçmişte yaşadığı/(kendisi gibi)başkalarının yaşadığı baskıları içselleştirdiği için ve bu psikolojiyi kendisine yol olarak benimsediği için bu halde. tüm bu bozuk halleri, bir de katı/kaba ve dolayısıyla hoşgörüsüz bir islamla harmanladığı için yanıyor gülüm keten helva.
halbuki alakası yok. ama insanlar güce, paraya, lidere tapıyor adeta işte. ve susuyor. Allahtan korkmuyor da kralcık kızacak diye korkuyor ve söylemiyor doğruları. kralcık da harbiden görmüyor anlamıyor mu yoksa işine mi gelmiyor emin değilim. her iki ihtimal de korkunç zaten.

Erdoğan ülkeyi "din"e yaklaştırmıyor. Din böyle bişey değil. islamın yüklediği misyon da asmak kesmek cebretmek değil sevdirmek. ve adaletle hükmetmek.
Biz şeklen müslümanlaşıyoruz sadece amiyane lafla başımızı örtüp kıçımızı açıyoruz.
Ülkeyi dini kurallarla yönetmek isiyorsan yapacak/değiştirecek o kadar çok şey var ki..faiz, medeni kanun, miras hukuku bir çırpıda aklıma gelenler. Erdoğan muhafazakarların (bak dindarların demiyorum muhafazakarların) ağzına bir tutam bal çalıyor sadece .
28 şubat sürecinde cemaat okulundaydım. örtülüydü neredeyse tüm arkadaşlarım. ve o kızlar için ne kadar hak mücadelesinde bulunduğumu ben bilirim. üniversitesini okudu ve evde pasta börek yapıyor şu anda çoğu. büyük kısmı çalışmıyorlar. çünkü çalışmak istemiyorlar :) yoksa kim AVM AVM gezecek ? kim doğumgünü-evlilik yıldönümü-sevgiler günü aklınıza ne gelirse en lüks yerde kutlayacak? ama örtülü kızlarımız okula örtüyle gidebilecek diyen başbakan onların nezdinde prim yapıyor. (bu arada anlaşılacağı üzere örtüye filan karşı değilim)
erdoğan dini konularda sert değil. o onun genel hali. islamda "kişinin mahremiyeti" diye bişey vardır misal ve çok çok çok mühim bir mevzudur, eksik aranmaz, kapı çalınmadan eve girmemek sünnettir adam gizli kameraların çektiği görüntülere karısı mı ne mahremiymiş diyip çıktı bu kaset skandallarından!
Erdoğanın uslubu olsun, dayatmaları olsun parlattığı konular olsun. bunların dine çekmekle alakası yok. örtü-alkol-flört-ramazanda açıktan yeme bunlar bizim milletimizin en hassas olduğu 3-5 konu bunların üzerinden siyaset yapıyor olay bu.
bizim milletimiz de içer, sevişir, orucu yer ama başkası yaparsa gavur der bunları yapma diyeni de müslüman diye destekler.

@tescillimarka, arabistana gidin ya da evinizde başörtüsü takın demek, ben dinsizim demek değildir. öyle olsa "başörtüsü teferruattır" demek de, "La İlahe İllallah diyen cennete gidecek, Muhammeden Resulullah demese de olur" demek de, "kenan evren allahualem cennetliktir" demek de dinsizlik olurdu. dinsizlik de ayrı, dindarlık ayrıdır. ayrıca kimin dindar olup kimin dindar olmadığını da Allah bilir.

sui misal misal olmaz. inönü ekmeği karneyle verdi, demirel şöyle yaptı, onlar ayrı bahis.

din konularına el atmamış olsaydı da bir olay olurdu. konu dinden de çıkmış vaziyette şu anda. tabi ki iktidarın dini işin içerisine bu denli sokması, benim de içinde bulunduğum kitleyi rahatsız etti. ancak dediğim gibi şu an bu konudan da çıktık. çıktığımızı, bugünkü (kandil) gezi parkı eylemlerinde de görebilirdin.

şu an olay, tayyip'in inadı, her istediğini yapabilme düşüncesinde oluşu, halkın asıl amacını görmezden gelmeye çalışması, meydanlarda olan kitlenin profilini yanlış anlamaya çalışması, zararsız kitleyi çok sert bir şekilde engellemek istemesi, medyayı kontrol etmesi ki bunu tam olmasa da biz engelledik sayılır ve bunun gibi daha birçok konuyu içinde barındırıyor. tabi bunun içerisine reyhanlı olaylarında izlenen politikayı da eklemeliyiz. o olayda da halkın büyük bir kısmı çoğu şeyi içine attı ve bu süreçte onu da içine katarak oluşan birikim patladı. bunlara bir de dediğin gibi din boyutu eklendiğinde (yasaklar...vs) olayların bu denli büyümesi gayet normaldir.

ancak herşeyi bir kenara bırakıp düşünecek olursak da, polisin o ağır müdahalesi olmasaydı, tabi ki bu olaylar bu denli büyümeyebilirdi. ki polisin uyguladığı şiddet, bir önceki paragrafta saydığım tayyip'in huylarıyla oluşan bir durumdur.

tabii ki olurdu. hatta sorunuzu çok garipsedim. ordaki insanlar, bizler bu hükümet de dine amma el attı yahu, buramıza kadar geldi diye direnmiyoruz. öyle olanlar da vardır ancak bu orada yapılan eylemin ruhuna aykırı olur zaten. örneğin, orada insan hakkını, özgürlükleri savunan birinin başörtü "serbestisini" de savunduğuna, savunacağına yürekten inanıyorum. ki seneler evvel üniversitemdeki eylemlerde savunmuştu/m da.

eğitim, sağlık, şehir planlaması, insan hakları, temel özgürlükler anlamında halka sorulmadan ama halkı ilgilendiren bir çok karar alınıyor. ve bu yapılanlar çok terbiyesiz bir üslupla halka anlatılıyor. halkın tepkisi buna. dini konulara el atmamış, ancak yine sırf kendi paşa gönlü öyle istediği için davranan bir hükümet olsaydı bu eylemler yine olurdu.

rahatsız olduğun bir durum varsa söyle.
yoksa kontrol etsin dişlerini bakınca anlarlar aşağı yukarı.

mesele şimdi bir demir kaşık al dişlerine fazla abanmadan vur.
çok soğuk su iç tüm dişlerine değdir çok tatlı bişey ye tüm dişlerine değdir.
acı hissedersen bu dişim de böyle böyle oldu de.

özele mi devlet hastanesi mi?

devlet

çürük var mı bakar mısınız, diş temizliği yaptırmak istiyorum.

şimdi sakin ol ve elindeki cipsi yavaşça yere bırak dostum burası amerika değil ruffles sana yalvarsın da para versin :D ayrıca o patates çöpü, kabuğu gibi bir şey.

paketin arka tarafında müşteri hizmetleri numarası var. arayıp şikayet bildirmek lazım.

valla adamların üst düzey bir yetkilisini "medyaya veririm, koskoca frito lay'i rezil ederim" falan dersen belki dediğin gibi bir numara olur. olmadı üstteki arkadasın dedigi gibi amerika'ya git sonuçta orada da ruffles var ve orada çıkmış gibi davran ohooooo yaşadın :D

hemen tazminat davası aç, hemen! yıllardır beklediğim fırsat eline geçmiş, hala soruyosun :O

klasik cevap gelsin o zaman: ''BURASI AMERİKA MI KARDEŞİM TAZMİNAT FALAN'' bi şey çıkmaz ondan, kılı at ruffles'ı yemeye devam et :)

tadı hep o kılda kalmıştır. onu da ye bir güzel.

ruffles'a dava aç ve milyoner ol

yememek için kendimi tutmaya çalışırken hiç bi zararı şu anlattığın kıl kadar etkili olmamıştı. çok sağol gerçekten soğumamı sağladın bu gereksiz kanserojen şeyden. bida ağzıma koymam sanırım. ıııyyyyk böğğğk

dava açsan ödeyeceğin masraflarla kalırsın sanırım.

Fritolay'de staj yaptığımdan biliyorum üretim yerindeki hijyen koşulları çok üst düzeyde böyle birşeyin olabilmesine pek ihtimal vermiyorum.

ciddi cevaplıyorum, burası amerika değil denen saçma cevaptan sonraki cevapları okumadım.

o ruffles cipsini bi şeffaf poşete koy ve hakem heyetine git, daha sonra cipsinden kıla benzer bi madde çıktığını ve manevi tazminat talep ettiğini belirten bi dilekçe yaz.

borçlar özel dersinde bize hocanın verdiği örnek;
haber.gazetevatan.com

geçen gün bi başka haber daha okumuştum ama bulamadım şimdi. cipsten tiksindiğini ve ruhsal piskolojinin bozulduğunu (saçma biliyorum ama tazminat almak istiyosan böyle işliyor olay) belirten bi dilekçe yazacaksın. daha sonra gerisi hakem heyetine kalıyor ki emsal belirten diğer kararlarıda dilekçende belirtirsen daha işini sağlama almış olursun. tutupta trilyon tazminat bekleme, 200 300 lira tazminat alırsın en fazla.

cevap verenlere gelsin;
burası amerika değil ama insanlarda koyun değil, koyun gibi yaşamayı bırakın azcık hakkınızı aramayı öğrenin.

edit: diğer haberi de buldum
www.sikayethaber.com

vücudumuzdaki en kalin kil sakal, sakal bile bu kadar kalin degil la. sen de demissin zaten patatesin ipi sapi cöpü yani bu.

ikinci el oto konusunda bu numaradan bilgi alabilirsin

demirli otogaleri
0252 512 15 23

aradığın araçlar piyasada bol bulunan araçlar. tavanı boyalı, kazalı komple boyalı araç oranı %10 bile değildir. iyi araç istiyorsan alırken üçe beşe bakmayacaksın ki ileride kullanırken sana çok daha fazla masraf açmasın.

uyuşturan kremler var, surup 20-30 dakika bekletiyosun uyuşuyor. ama adını hatırlayamadım şimdi. eczaneye sorabilirsin...

emla işe yaramıyorsa işin zormuş gerçekten
ağdayı bi profesyonelde yaptırmayı denedin mi?

emlayı sürüp 1 saat falan bekledin mi? Kalın bir tabaka halinde sürülmesi gerekiyor bi de...

@cat, uyuşturucu krem işe yaramıyor yazmıştım.


@niye, yıllardır bu işi yapan kuaföre gidiyorum daha nasıl bi profisyonelini bulabilirim bilmiyorum ki :) tatlı canlıyım sonuçta hepsi acıtıyor.

@arc, küçücük tüp kalın tabaka süremiyorum ki emiyor hemen :( 1 saat bekletiyorum ama. bi nebze işe yarıyordur tabii ama daha sağlam bir sey lazım baya anestezi yani hiç hissettirmesin. dişçilerin yaptığı gibi

emlayı sürdükten sonra hava almıcak şekilde beklemen lazım. mesela alüminyum folyoyla sarmak gibi.

kuaförde yaptırmayın. hamamlarda çalışan ağdacılar çok daha profesyonel ve elleri hafif oluyor. ankaradaysanız tavsiye bile verebilirim.

lokal anestezi yöntemi değil de acısını yoğun hissetmemek için bir kaç yöntem var gibi. mesela yorgun olduğun zamanlarda ağda yaptırmamak, adet döneminden bir hafta öncesinden başlayarak adet dönemini de kapsayan süre içerisinde ağda yaptırmamak. sanırım en uygun dönem adetten hemen sonraki dönem.

emlayı folyoya sarıp da denedim yani onu bol bol sürme imkanı yok 30 liraya miniminnacık tüp satıyorlar hangi bi yerime süreyim :))
kaşımı bile aldırırken acıdan geberiyorum yani kremle olacak iş değil bana sağlam bi anestezi lazım yani doktorların kullandığı cinsten
uyustursun her tarafımı hatta narkozu versinler bayılayım öyle yapsınlar :)

bahsettiğim krem anestol. fiyatıda 2-3tl sadece. emla zaten etkisiz ve pahalı diye biliyorum.

daha önce lazere gittim anestezi falan yapmıyorlar zaten emlayı da onlardan duymuştum ilk. ağda gibi acıkmıyor lazer ama bi işe de yaramıyor. 1m para gitti bi işe yaramadı yani

e tamam o lokal anestezi nedir işte ağdada yaptırayım ondan ben de :P

laser epilation

kanka... ben bir buçuk sene okula gitmeden evde oturdum... günde 10 saatten fazla zamanımı internette harcadım ve deli gibi kitap okudum bir dönem.. kendi kendine düzelen bir şey değil, ya git psikolojik destek al ya da git bi kıza aşık ol... başka çaresi yok..

düşünmeyi bırak, evden dışarı çık, spor yapmaya başla, spor yapmaya imkanın yoksa bol bol yürü. olabildiğince doğaya çık. insanların arasına karış.

düşünerek ve evde oturarak depresyonunu arttırmaktan başka bir şey yapmazsın.

sikkofield oku?

spor yardımcınız olabılır

uzun zaman sonra bu gece tamamen aynı nedenlerden dolayı ağladım. psikolojik destek alsam mı diye düşünüyorum, sorunun ne deseler cevap vermeye utanırım insanlar o kadar sıkıntı yaşarken. arada geliyor böyle. ilacını bulursan bana da söyle.

kuantum düşünce teknikleriyle ilgilenmeni tavsiye ederim. r.şanal günselinin kitaplarını oku...

cipralex 20 mg + geceleri de laroxyl 10 mg şimdilik

aklına gelen,seni düşünmeye zorlayan,eylemsiz kılan herşeyi sesli düşünerek kağıda yaz sonra bunları yak.anlattığım şeyin metafizik bir yanı yok açıkcası sadece olumsuzluğa karşı bir refleks oluşturabilirsin.bunun dışında kendine karşı telkinlerde bulun sürekli sorununu bir başkasına anlatıyormuş gibi anlat,kendinle konuş,ve insan içine karış.evde oturmak bu gibi durumlarda sorunu biraz daha katlar.şöyle bir önerim daha olabilir uykusuzluk sıkıntın varsa git bi aktara kantaron al sıcak suya koy iç yanında da ıvan goncerov un oblomovunu oku yardımcı olabilir.. ve hala sıkıntın devan ediyorsa tıbbi destek al. öte yandan negatif uyarıcının bu kadar çok olduğu günümüzde zihninin bu şekilde tepki vermesi kendine verdiğin değeri de gösterir aslında..

unutmadan felsefe bu durumlarda bi boka yaramaz tam tersi dibe çeker.kafa yorar.boşver.

önce şu kullanıcı adını değiştir canım kardeşim. sonra şu şarkıları dinle. özellikle ilkinin pozitif katkısı olacak cümlelerini umursa :)

www.youtube.com
www.youtube.com

hemen uyu. sabah uyan adam gibi duşa gir, çık dişini fırçala, kahvaltı yap, sonra da direkt spora yazıl. koşa koşa git hem de. göreceksin bak...

dini iştirakler de oldukça dinlendirir, rahatlatır aslında. o konuda da internet yardımcı olacaktır.

titre ve kendine gel, burada okuduklarını uygula. insanlar sana değer verip yazdılar bu saatte.
hadi güzel kardeşim :)

birinicisi, kendi elinde olmayan şeyler için üzülmeyi bırakmalısın. bunun içine başkalarının senin hakkında dedikleri de dahil. sonuçta onlar diyor. ağızlarına bir tane patlatamayacağın için elinde değil.

uyuma miktarını 6-8 saat arasında tut. mutsuzluk fazla uykunu getirir. savunma mekanizması.

fiziksel yorgunluk için çabalaman lazım. koş, spor yap, ağırlık kaldır. alışveriş merkezine git. ne kadar reyon varsa dolaş dükkan falan. örnek olarak çevrendeki kadınları alabilirsin. kıyafetleri incele, kıyafetlere uzun uzun yorum yap.

şeklini değiştir. ayna karşısında farklı görün, sakalını saçını değiştir.

hobi edin. fiziksel çaba gerektiren olsun.

yalnızlık için, unutma ki herkes yalnız. ben yalnızım ulayn benle dışarı gelin diyorum. sen yalnız değilsin olamazsın diyor kimse yine gelmiyor. :) naptınız diyorum eve gelince. yalnız yalnız oturduk. internete girdik diyorlar. böyle bir garipler. salla gitsin. bir de şey yapma asla. şimdi dışarıda insanlar birden fazla kişi yaw ben neden tekim deme. bir işe yaramaz. kendini üzersin sadece.

Öğretmenim mori'yle salı buluşmaları kitabın adı lütfen oku...

komedi tarzı şeyler okuyabilirsin; çerez, ağır olmayan filmler bulup onları izleyebilirsin.
seni derin düşünmeye yönlendiren şeylerden uzak dur.

felsefik metinler bunaltır, yorar, sıkar; bulaşma.
dini kitaplar okuyabilrsin, tasavvuf bu durumda daha sıcak gelebilir. bi mevlana mesela. onu okudukça seni rahatlatabilir, çünkü oradaki metinler tam senin hissettgin şeye değiniyormuş gibi hissedebilirsin ve ferahlatabilir bu da.(en azından ben de öyle olabilmişti)

1. bölgede çok bağımsız aday var. ibrahim çiçek, turgut öker, sebahat tuncel gibi önemli isimler var. ancak istanbulun nüfus/milletvekili oranına baktığımızda bağımsız adayların en şanslı olduğu illerden biri. belki de birincisi. ama ben gene de seçilemeyeceğini düşünüyorum.

tuncay çıkar oyun boşa gitmez bas tuncaya.

bence tuncay ozkan milletvekili cikar. (seven herkes siz gibi dusunup baska yere atmazsa)

bence de çıkacaktır.

çıkar evet tuncay'a ver.

theconqueror+1 chp aday listesi çok özenilerek her türlü düşünülerek hazırlandı.

çıkması imkansız. hele chp kemal kılıçdaroğlu'yla böyle bir hava yakalamışken çok zor.. oyun boşa gitmesin bence chp'ye ver.

Tuncay Özkan milletvekili olarak çıkacaktır, bence..

çıkması imkansız gibi, ama sen vicdanın nasıl rahat edecekse öyle davran derim.

tuncaya ver de chp nin bi oyu daha azalsın :)
benim görüşüm seçilemez.

www.sivildayanismaplatformu.org

Tuncay Özkan AKP'ye karşı seslerin yükselmeye başladığı dönemde, akımdan kendi çıkarını elde etmeye çalışmış fakat kartlarını çok yanlış oynayarak herşeyi eline yüzüne bulaştırmış ve şu anki duruma düşmüş bir insandır.

Kendisinin samimiyetine zerre inanmamakla birlikte, CHP yerine Tuncay Özkan'a verilecek her oyun ziyan olacağını düşünüyorum.

teşekkür ettim herkese. kararımı verdim sayenizde:) oylar chpye:D

türkiye de yaşamıyorsun ki

davulun sesi

@benlik bu kadar

türkiyede yasamiyorum ama yilda en az 3 kez geliyorum, orda dogdum büyüdüm. arkadaslarimin ailemin dostlarimin yollarin sokaklarin daha iyiye gittigini görüyorum.

ya havaalanlari bile daha iyi oldu.

simdi neyse konu sapmasin, ben akp yi savunmayayim.

3 boyutlu düşünme yetisinden uzak olduğunuz için böyle. kabul edelim başbakan karizmatik hele hele türk insanında var olan bağırıp çağıranı birşey zannetme hastalığından dolayı iyi iş yapıyor ama işte bunun ardından ancak 3 boyutlu düşünme yetisinden yoksun insanlar ve/veya bize de düşer diyenler gidiyor.

olayları bir bütün olarak değerlendirme yetisinden yoksunsanız, bir olayın hele hele politikanın hiçbir zaman münferit olaylar zinciri olmadığının ayrıdında değilseniz, bir hükümet icraatının (a veya b hükümeti farketmez) sonuçlarının nereye uzandığının 10-20 sene sonrasında ne gibi zararlar vereceğinin kestirmesini yapmaıyorsanız, günübirlik düşünüp ertesi günü bile umursamıyorsanız normaldir yani..

ha bir de tabii Türkiye sanki 8 sene öncesinde deveyle seyahat edilen biryermiş sanki yatırım hiç yapılmıyormuş gibi normal çerçevesinde ve ülkede kim iktidar olursa olsun gelişecek şeyleri Akp iktidarına bağlamak da düpedüz mallıktır.

kendimden ornek vereyim; ben chp li olmama ve oyumu chp ye verecek olmama ragmen, icten ice akp kazansin istiyorum. cunku turkiye su durumdayken baska bir parti gelip de basa gecerse bunlarin yaptiklari tum hatalar onun ustune kalacak. ozellikle de ekonomik durumlar suan feci sisirme ve alti bos, dunyayla iliskiler de ayni durumda. kesin bir cokme yasanicak bari kim ak kim kara net gorunsun...

bence bu istemdışı arzunun tek nedeni olabilir. o'da çocukluğunda yada gençliğinde dinle ilgili yaşadığın travma.

sokak jargonunda buna inşaata kaçan top sendromu diyoruz.

senin kadar olmasada bende aynı durumdayım, dini bilip uygulamayan gününü karı kızla geçiren biriyim özet olarak. 1. si chp daha sıcak geliyo bana, atatürkün partisi bi kere ama chp muhalefet yapmaktan ileri gidemiyo, kılıçdaroğlu geldiğindede çok şeyin değişeceğini sanmıyorum( önyargının kralı ) ve sadece eleştri eleştri eleştri yani kılıçdaroğlu bi gün çıksa dese ki akp şu zamanda şu kadar yol yaptı, şunu bunu geliştirdi, öpüp başıma koyarım. ama yok arkadaş hep mi eleştirirsin, o eleştirdikçe akp ye yakınlaşıyorum bende. adamlar çalışıyo hem, daha 20 yaşındayım ama küçüklüğümdekiyle şimdiki türkiye arasında ciddi anlamda gelişme var. keşke chp sadece eleştirmek yerine, vay akp şöyle böyle demek yerine, bazı şeyleri kabullense. sürekli yolsuzluk şu bu diyo ama kimse gidip bi başvuruda bulunmamış savcılığa yada danıştaya. başvursun, bi yolsuzluk varsa elindeki belge doğruysa zaten cezaları var bunların.

ben de senin gibi sayılırım. bazı politikalarını tasvip etmesem de, tayyip'den iyi bir başbakan adayı görmüyorum. karizmasına kanıyorsun falan demeyin, siz ekşi sözlük yazarı elitler ne kadar nefret etseniz de akp'nin icraatlarını bir başka partinin yapacağını hiç ama hiç düşünmüyorum. onların tek bildiği muhalefet yapmak ve yapılan iyi işlere karşı çıkmak.

@trajikomix

dokunmazlik diye birsey varken ve chp nin tum baskisina ragmen kaldirilmiyorken, savcilik ve tum hukuksal sureclerin onunde akp nin adamlari varken yapilan suc duyurulari neye yariyor? ortbas edilmeyen ne kaldi.

kraldan çok kralcılık.

@catpat dokunulmazlık dediğin 300 küsür kişilik meclisteki akp'liler, onun haricidemi dokunulmaz? madem savcılar kovuşturmaya yer bulmuyo yada davaya gerek görmüyo, aihm var. kılıçdaroğlu herhangi bir belge hakkında danıştay(idari davalar), sayıştay(parasal işler), savcılık( geri kalan hepsi) için gitsin müracaat etsin, sonra sonuç çıkmasın o zaman haklı olur işte. ama elinde mavi şeffaf dosya çıkıp belgelerim var demeyle bitmez o iş, madem muhalefetsin madem hükümeti denetliceksin, düzgünce yap bu işi sonuna kadar arkanda duralım bizde.

akp'ye oy veriyorum ama korkuyorum, güç yozlaştırır mutlak güç her zaman yozlaştırır.

zaten bu yüzden yurt dışında yaşayanların oy kullanmasını istemiyorum. dışarıdan her şeyi güllük gülistanlık görüyorlar, altı üstü 2 ay gelip ülkede kalıyorlar onun da yarısını antalya'da tatil yaparak geçiriyorlar ve sayelerinde her geçen gün, her geçen yıl üzerimde daha fazla baskı hissediyorum.

@catpat +1

bir de akp reklamlarında ne var? mesela: yerli uçağımız göklerde diyolar güya türk malı uçak kullanılıyormuş!! ya türkiye kendi yerli otomobilini de yapmamışken uçağı nasıl yapabilir? güya 2023 hedeflerinde varmış!!!ayrıca uçağa ben mi biniyorum madi durumu iyi olanlar biniyor. yani bi arabam var o da 10bin liralık. benzinli. aylardır benzine gelen zamdan kullanamıyorum acil durumlar(hastaneye gitme gibi) dışında. ayrıca kemal kılıçdaroğlu yapacağı icraatlardan bahsediyor. dürüst güvenilir bir siyasetçi. eski dönem statükocuları bile eleştiren birisi.

bunun yanında akp hayal olanlardan bahsediyor. kanal projesi benim fakirliğimi giderecek mi? her ilde okul yaptık istediğimiz okula gidiyoruz diye afişleri var boy boy.ya her ildeki okullar bana ne fayda sağlıyor? okul yapıyosun da işsizlere neden iş vermiyorsun? üniversite kapasitelerini düşüreceksin ve nüfus planlaması getireceksin ama başbakan üç çocuk diyo. napcam ben üç cocuğu okutamadıktan sonra işe sokamadıktan sonra.böyle düşünmek lazımdır.

bütün kanunlarla oynamıştır akp hükümeti. emeklilere nema ödemeleri geri verilecek dediler. babamın aldığı inanın sadece 1200 gibi bir para. halbuki nemalar biliniyor ki her ay maaştan kesilen bir para. 1200 lira nedir ki bütün çalıştığı yıllar göz önüne alınacak olursa. emeklilere bişi geri ödemesi yapıcaz dediler. vere vere 80lira verdiler ki çok az olduğu ve her emeklinin ses çıkarması gerektiği de bilinir ama halkımız güdülmeye alışık ya! enflasyon göz önüne alınacak olursa %5 zammı zar zor veriyor. nedir ki? yeni çıkan torba yasayla sendikaların grev hakkı ellerimizden alındı. anlaşmaya varamayacaksak sendika hakkımız değilse ne yapalım? bu hükümet geldi geleli sözleşmeli kadrolar çıktı piyasaya. ve bu nasıl gösterildi? halinize şükredin iyi ki sözleşmeli kadro var. buna nasıl şükredebilirim ki? eskiden ya özeldeydin ya kadrolu memurdun.

tekel işçilerini işten çıkardılar. 4b 4cli kadroların hiç bir güvencesi yok. maaş farkları iş yerindeki sosyal haklarında bile çok farkediyor. ben nöbet parası almazken kadrolular alıyor. neden? ayrıca biliyoruz ki recep tayyibin antalya mitinginde camdan yazılar akıyor o da oradan okuyordu. teknik bir aksaklıktan dolayı yazılar kesildi, tayyip ise bişi okuyamaz oldu. bir saat öle kem küm... ama kemal amca öle mi? çok akıcı konuşuyor ve türkiyeyle ilgili bir sürü veriye, bilgiye hakim. ayrıca adam hesap uzmanı. hesap uzmanı olmak demek kolay bişi değil yani. iktisat mezunu için zor bişi. ekonomi mezunları için bile çok zor bişey. öyle her yiğidin harcı değil.

tayyip ise hayatını futbolla kazanan biriydi. üstelik hatırlarsanız ülkeyi bölmekle suçlanarak 4 ay hapis yattı. ve üstelik hakime de sarhoş dedi. koskoca bir başbakanın geçmişinde böyle lekeler hem de büyük lekeler olmaması gerekir. geldiği yer futbol olabilir bişi demiyorum ama oradan kazandığı paralarla mı yat kat gemicikler aldı? şimdi de abd'den ev almışlar. yani bu paraları nasıl kazanıyor? oğlunu burslu nasıl abd'de okutabiliyor? deniz feneri bile kapandı gitti. bu yolsuzluklar için dokunulmazlıkları kaldırmıyorlar. bu hükümet geldi geleli mahalle baskısı diye bişi oluştu. ülke açıklar ve kapalılar diye ikiye bölündü, neredeyse. bu hükümetle birlikte pkk ile daha bir savaş içindeyiz. medya özgürlüğü yok. koskoca ordu yok edilmeye çalışılıyor ve yerine polis devleti getiriyorlar. böyle mi olmalı güzel ülkem? böyle dinle ve başbakanın dini inançlarıyla mı yönetilmeli?

eskiden çadır kampları yapardık sahillerde ama yerine oteller görüyorum artık. gümüldür orman kampı bile satılacakmış. 2b orman yasasının da içine ediyorlar! düşünün artık! zengin yine zengin ama fakir iyice fakirleşti. yani bir insan nasıl gözlerinin içine baka baka yalan söyler? zamanında suikaste kurban giden aydınlardan biri ne doğru söylemiş!

edit: çok uzun olmuş paragraflara böldüm ve aradaki yazım hatalarını giderdim :)

başlıktaki ana soruna pozitif (+) cevap vermekten kıvanç duyuyor, selam ediyorum.

tabi ki genelleme yaparak söylüyorum, yoksa memleketin zaten yarısının olan bitenden haberi yok. ama en azından kendi yaşadığı yer için kafasında bir imaj oluşuyor ve oy veriyor. 25 yıl yurt dışında yaşayıp, yılın 2 ayı gelen adamın cebinde altı üstü bir kimlik var diye benim hayatımı etkilemeye ne hakkı var? yurt dışından ülke nasıl görünüyor ondan daha çok fikrim var mı yok mu bilmiyorum ama burada yaşayan biri olarak öncelikle kendi rahatımı düşünmemde (başkalarının hakkını gasp etmeden), sonrasında ise ülkenin yurt dışındaki görüntüsü için çabalamamda bir anormallik görmüyorum.

2 mv 2 mv'dir. bu düşünceyle hiçbir bağımsız kişi aday olmasın madem (bdp destekliler dışında). ya da nasıl olsa benim 1 oyum hiçbir şeyi değiştirmeyecek deyip pazar günü evden çıkmayalım.

bıdıdı gayet güzel özetlemiş durumu. +1

cevap: yurtdışında yaşadığın için.
muhtemelen henüz ailenden ve çevrenden kimse akp yüzünden mağdur da olmamıştır.
çevrendeki insanlar başka partiye oy verme ihtimallerine karşı "boş oy pusulanızı seçimin ertesi günü bize getirmezseniz yıllardır yaşadığınız yerden birden bire tayininiz çıkıverir" diye tehdit edilmemiştir mesela.
ya da içki sattığı için her gün saçma bahanelerle ceza yazılmamıştır işyerinize.
iş görüşmesine gittiğinizde "biz sadece ak partilileri alıyoruz" denmemiştir.
birileri sırf yandaş olduğu için soruları alırken kardeşiniz girdiği sınavda başarılı olmak için kıçını yırtmamıştır.
birincilikte geçtiğiniz yazılı sınavdan sonraki mülakatla yüz kişi(bir kısmı yazılı sınava bile girmemiş) önünüze geçmemiştir.
akp'ye boyun eğmediğiniz sürece her türlü işiniz ters gider bu ülkede ve gelip de havalimaının temizliğini gören insan "hükümet çalışıyor" muhabbeti yapar.

sandığından çok daha büyük bir baskı var insanların üstünde, yurtdışında doğup büyüyüp burda ahkam kesmekle olacak işler değil bunlar.

olayları akp yandaşı haber kaynaklarından takip ettiğin için.

yılda üç defa buraya gelerek elde ettiğin veriler doğru kara vermene yetmiyor diyebilirim kısaca.

öncelikle çok yanlış bi yerde sorunu sorduğunu söyliyebilirim :)
ben de kılıçdaroğlunu boş biri olarak görüyorum üstüne erdoğanı da boş görüyorum. İkisi de tipik siyasetçi ikisi de büyük sorunlara karşı çözüm odaklı değil.. biri diyarbakıra stad yaptıracam vaadiyle geliyor diğeri samsunluya raylı sistem minibüsçüleri işsiz bırakacak, bu oyuna gelmeyin diyebiliyor..
Neyse,
Siyasi düşüncesinden dolayı kimse mal olmaz, gerizekalı olmaz.. biz de özellikle de okumuş-aydın diye tabir edilen kesim tarafından karşı düşüncede olanlara bu sıfatların yakıştırılması da ayrı bir konu zaten.. çok seviyoruz bu tip etiketleri, hatta biraz daha kızarsak orospu çocuğu bile diyebiliyoruz karşımızdakine, sırf bizim gibi düşünmüyor diye..
Takrar neyse,
Sizin durumunuz hakkındaki 1. düşüncem:
Yurtdışında yaşayanların özellikle türk olmayan kesmin erdoğan hakkındaki fikirleri şimdiye kadar beni hep şaşırtı. Misal amerikalı bir dj den “I really love Turkey and especially Erdogan.” (attığı mailden kopyaladım) sözünü duydum. Sanırım yurtdışında eskisine nazaran daha bi güçlü duruşumuz var ve bu sizin düşüncenizi etkilemiş olabilir. Haliyle erdoğana karşı sempati besliyor olabilirsiniz.
2. düşünce:
olayın bir de seçmen boyutuna değinmek gerekir bence. Yakın çevrenizin chp ye oy vereceğini söylemişsiniz. Eğer yakın çevrenizdekiler de yukarda yazanlar gibi sizi düşüncenizden dolayı “3 boyutlu düşünme yetisinden uzak” biri olarak nitelendiriyorlarsa veya bu düşüncenizi travma sonucu beyanat olarak görüyorlarsa sizin onlar gibi düşünmemeye şartlanmış olmanız bana olası geliyor.

özet: mal değisin.

min.us

@baldur

iyi giyinen ve 40 yas uzeri ariyorum.

www.manyholes.com

bence giyinebilse güzel olucakmış bu...

nigella lawson geldi aklıma. google dan fotolarına bakarsınız.

www.google.com.tr

(bkz: sartorialist)

Hastaneye gidin ve ilgili doktora olanları anlatın. Doktor bilir buluduğunuz bölgede son yıllarda kuduz vakası görülüp görülmediğini... Eğer uzun süredir kuduz vakası görülmediyse doktor muhtemelen kuduz aşısı yapmaya ihtiyaç duymayacaktır. Ancak büyük bir ihtimalle tetanoz aşısı olmanız gerekecektir, bunu sakın ihmal etmeyin. Bence hemen gidin hastaneye. Çok geçmiş olsun.

kanatmadigina gore bence gitmenize gerek yok.
bu arada siz ona insanca muamele etseydiniz o da hayvanin kendisi oldugunu size hatirlatmazdi!

muhtemelen kuduz degildir o kedi. kuduz olsa bile, tirmalama ile kuduzun size gecmesi cok cok dusuk bir ihtimal.

ama bir de soyle bir durum var, eger kuduz bulastiysa ve birkac gun icinde asi olmazsaniz tedavisi yok, olursunuz.

ha bunu diyorum ama beni de kedi isirmisti iki sene falan once. ilk 2 asiyi oldum sonuncusu olmam gereken gece usendim gitmedim :)

yani binde bir bile degildir ihtimal. ama bulastiysa da caresi yok bu hastaligin. eviniz cok yakinsa gidiverin derim ben.

bunun tam beşliğini yani 5 tane bunun gibi çizgiyi yavru bir kedicik acı bir fren sesi sonrası korkup koluma atmıştı.
kolonya ile orayı biraz temizle yeter.
gerenk yok.

dayanamadım yazıyorum.

Allah aşkına yapmayın. epey uzun senelerdir büyük şehirlerimizde kuduz vakası görülmedi. ayrıca 2-3 aylık yavru daha yeni sütten kesilmiştir. bir hastalığı neyim olmaz.

gençler sakin :)
baştan diyeyim hayvana kötü muamele yapmadım tabi ki. ama takdir edersiniz ki kediyi motordan çıkartırken "buyrun bağyan" demek yeterli olmuyo biraz grekoromen güreşiyoruz.

nese ben yine gideyim bakaym acile.

hiç bi yara olmayan parmağı gösterip "yavrı kedi ısırmaya yeltendi" diyecem ve daşak malzemesi olacam ama olsun. :]

niye baştan "dayanıyon" mea culpa, elimde yıllara göre kuduz istatistiği mi var? bilmiyoruz ondan soruyoruz =)

gençler siz hatırlamazsınız eskiden durmadan bunun haberi yapılırdı. kuduz köpek şunu ısırdı bunu ısırdı. çok uzun zamandır yok. olsa bütün gazeteler, televizyonlar haber yapardı, hepimiz duyardık.

ayrıca veterinerimin söylediği de bu. kedilerime kuduz aşısı yaptırmıyorum. (senede bir yapılması gerekenden)

masumiyet- derya alabora. sahne de şey sahnesi "bunu mu istiyorsun al" falan tarzı bir repliğin geçtiği sahneydi. bakayım dur. 75. dakikaya falan tekabul ediyor sahnenin başı.

duvara karşı'da sibel'in sokaktaki adamlara dayılandığı sahne var mesela.

çok var böyle örnek. ilk aklıma gelenler bunlar oldu, derya alabora'nın o sahnesi efsanedir mesela.

kill bill olabilir mesela. çok fazla bulunur içinden.

"bir kadin bir erkek" dizisinde kadin karakter her sahnede oldukca baskin bence.

cro magnon'un bahsettiği sahne: www.youtube.com

Kaçıklık Diploması'nda Ayda aksel'in oynadığı karakterin Atatürk büstüyle/anıtıyla(unuttum şimdi) konuşma sahnesi olabilir. başka sahneler de bulabilirsin o filmde.

gecenin bu saatinde aklıma da gelmiyor pek.

türü fark eder mi? Bir Demet Tiyatro'da Demet Akbağ'ın oynadığı roller bile olur belki?

@daysleeper: yok benim bahsettiğim bu değil. bizim eleman aşık oldum diyor ya kadına, o sahne. adam öldükten sonraki yani. bu da efsane gerçi.

aa evet, yanlış okumuşum yazdığını. aslında yanlış okumaktan ziyade, soruyu gördüğüm saniye aklımda linkteki sahne belirdiğinden, yazmaya niyetlendiğim an da senin masumiyet örneğini gördüğüm anla aynı olduğundan... aman neyse, öyle işte.

yine derya alabora, şaşıfelek cıkmazında ve onun cılgın arkadası rolunde zuhal gencer, cok hoş replikleri vardı. bu arada derya alabora nasıl bir oyuncuymuş ya, ben cevabları okumadan daha aklıma pandora'nın kutusu gelmişti.

parmaklıklar ardında'nda mahkum tüm kadınlar cok iyiydi bence, özellikle de kutsiye rolunde rüçhan çalışkur. kendisi şimdi de türkan olmuş..

Behzat Ç.'nin geçen haftaki(30.bölümdü sanırım)bölümünün sonunda savcı Esra'nın Behzat amirime ilan-ı aşk ettiği sahne...tek kelime ile muhteşemdi.

-dünyanın dengesi kaydı Behzat, tam 12 cm kaydı...yine de sen bana 1 cm yaklaşmadın..

(bkz: biz de mutsuz olalım)

ozelden yazdim.

yalan dolan

kendi isini kurar, iyi pazarlama ve biraz sabirla pesinden gidersen pek gercek olan birsey. Ben abd deyim fakat artik internetin abd si tr si kalmadi. Cok ciddi paralar kazaniliyor sanilanin aksine. Ilanlar dersen, onlarin cogu yalan. Kendi isini kur, iyi plan yap, paraya para deme. ne de?

satisinda zorlanmayacagin bi urunu ucuza bulup satarsan internetten kazanirsin. onemli olan satacagin seyi bulmak. acik arttirma sitelerinde isini tutturmus cok guzel kazanan adamlar dolu.

herbalife'dan farksız. ama tabii ki netten para kazanmak mümkün. ama sadece normak ticari kurallarla. saadet zinciri veya anket doldurma falan ile değil!

adamın biri elindeki tel zımbayı internette takas ederek ev almıstı. gazetelere falan cıktı. zımbayı verip baska bisey alıyor. onu baska biseyle takas ediyor. baya bi takas sonra evi almıstı.
de bu kadar cirkinleşmeye gerek yok bence. ugrasan kazanıyor da kim ugrasır?

ben bi ara gaza gelip makaleler yazmıştım hala ayda 150-200$ getiriyor ama son bir iki yıldır kasmıyorum.

detayları bir ara buraya yazmaya çalışırım veya özel mesaj at vakit bulunca cevap veririm.

Bir kaç kişi sormuş cevabı buraya yazıyorum o yüzden. Şimdi öncelikle bir Google Adsense hesabın olması lazım (zaten internetten en düzgün yollarla para kazanma yolu bu), yoksa da açman lazım (bir web sayfan veya blogun varsa onu kullan yoksa biraz sonra anlatacağım adımlardaki gibi makaleler yaz sonra Google Adsense'e başvur)

hubpages.com
adresine gidip kayıt olun. (bedava) Bu adres makaleler yazabileceğiniz bir platform, yazdığınız makalelere Hub deniliyor, text, resim veya RSS Feed modülleri ekleyebiliyorsunuz. Hubpages ayarlarını Adsense ID'nizi giriyorsunuz. Makalelerinizde 60% oranda sizin reklamınız 40% oranda Hubpages'ın reklamları gözüküyor. (oranlardan emin değilim) Makaleyi ben yazıyorum niye kendi bloguma yazıp 100% almıyorum derseniz, bu sayfada milyonlarca makale var ve Google aramalarında çok çabuk üst sıralara yerleşebiliyor. Ben son 2-3 yılda 40-50 makale yazmıştım şu anda hiçbir şey yapmasam bile eski makalelerimden her ay 150-200$ geliyor. Bildiğiniz konularda çok kısa olmayan resimlerle desteklenmiş özgün makaleler yazın daha sonra internette alakalı sayfalara bu makalelerin linklerini post edin.(Google Page Rank artması için faydalı bir yol)
Bu işten çok para kazanmak için SEO, keyword bir ton teknik var ben uzmanı değilim bir ara heveslenip başladım o kadar. Bütün makaleleriniz para kazandırmıyor, benim 40-50 makalemden sadece 2-3 tanesi Google'da üst sıralarda gerisi sürünüyor. Benim gibi amatörseniz biraz şans işi.

şampuanlar var kıvırcık saça özel onları dene

fönden sonra üstünden düzleştiriciyle geçmelerini söyle, şampuanlar bir işe yaramıyor.

düzleştirici şampuan ve saç bakım ürünleri al. john frieda olabilir.

kıvırcık saç candır, uğraşma bence fönle falan.

iyi bi kuaforde kalici duzlestirme yaptirabilirsin. sanirim 70-100lira arasinda degisiyor. enaz 3ay idare eder seni saclarinin uzama hizina bagli olarak.

bu ara piyasada brezilya fönü çok moda ve fırsat sitelerinde de uygun fiyatlar var. Uygulama yapan arkadaşlarım da memnun ama kansorejen olduğuna dair haberler var. Buna alternatif olarak kansorejen madde içermediği iddia edilen amerikan fönü diye birşey varmış. bilgine..

toz kahve kreması dene
www.coffee-mate.com.tr

bu süt tozundan önce bundan vardı. Nedense bir değişikti tadı ama alışmıştık. Bitince tekrar bulamadık maalesef bulunduğumuz yerde.

son kullanma tarihine bakin, eger bozukluk yoksa homojen olarak karismasi gerekirdi. ben soguk suya karistirmama ragmen oyle bir sorun olmuyor. nestle nespray kullaniyorum.

içindekilere bir bakın, bilgim yok ama büyük ihtimalle halis süt tozu falan değildir zaten. coffee mate gibi sağlıksız ürünleri kullanmak yerine mesela en küçük boy sütlerden alabilirsiniz. hani pipetli olanlardan. hemen biter onlar, sürekli taze tüketmiş olursunuz.

Yıkanır elbette, daha önce banyoya alışmışsa mini kuş banyosunu kafesine koysan zaten kendi yıkanır. Yok alışmamış gibi duruyorsa akvaryumcularda özel şampuanları var, daha önceden kaynatıp en az yarım saat dinlendirdiğin ılık suyla kendin de yıkayabilirsin.

sıg ve temiz bir kaba biraz ılık su koy. çok derin olmasın. Kuşlar yıkanmayı sever. Sen bir şey yapmadan da içine girip kendi yıkanabilir.yok çekininirse ince ve zarar vermiycek şekilde üzerine döküp dikkatini çekebilirsin.yine gelmezse hafif hafif dökerek yıkanmasını sağlarsın. yıkandıktan sonra kendini kurular o ama rüzgarlı ceyranlı yerde bırakmamaya dikkat et.

Muhabbet kuşum yavruyken yıkanmayı bilmiyordu, yaz günü de kokmaya başlamıştı. Şırıngayla ılık su fışkırttığımda acayip eğleniyordu. :)

ya pencere kapalıyken o tünekten o tüneğe atlayan hayvan pencereyi açıp önüne koyunca tüneğe çakılıyor sanki. öyle kilitlenip dışarıya baka baka cikcik ötüyor. üzülüyor mudur acaba, "vay be iki adım ötesi özgürlük ama ben kafesteyim" diye hüzünleniyor mu ki? hava alsın, ışık görsün diye eziyet mi ediyorum ben buna böyle?

alistiklari ortamdan ayrilmayi sevmiyorlar, kafesin yerini fazla degistirmeyin. disardaki hareketlilik korkutucu geliyor olabilir.

kafesin icine kus kuvetini ilik suyla doldurup koymaniza ragmen yikanmiyorsa elinize alip yikamaya ugrasmayin bence eziyet olur hayvana eger kirliliginden rahatsizsa kendi yikanir zaten.

ben rüyamda daha önce duymadığım görmediğim şiirleri okuyorum, biliyorum hepsini kendi zihnimde üretiyorum ama bunu uyanıkken yapamıyorum tabi.. uyandığımda da bir iki kelimeden fazlasını hatırlayamıyorum. normal yani bir tek sana olmuyor garip şeyler, insan beyni işte.

uyurken astral seyehate ciktigmiz soylenir, gri kordon vs ile bedene bagli kalip biseyler yasadigimiz falan. fazla bilgim yok ama kimisi bilincli olarak astrale cikabiliyor sanirim. yontemleri var ne kadar dogruysa...

(git: 56712) hehe

ben mesela, uyanikken de bir arkadasimin bir konu hakkinda asagi yukari nasil konusacagini, neler dusunecegini kestirebilirim. oymus gibi fikirler ortaya surebilirim. ruyada da aynisini yapmak zor olmasa gerek, ki ruyada bilincalti denen nane de ortaya cikiyor, yani belki hafizada onun bu konuda daha once ettigi bir laf var, veya senin bilinclaltin kendi fikirlerin icin baskasinin agzindan antitez olusturmus.

ben bazen dusunurum, bir konuda "ben boyle dusunuyorum da acaba bunun saglam bir karsit gorusu nasil olabilir?" diye. yani uyanikken dahi yapmadigimiz seyler degil bunlar bence.

huzur evine verin kurtulun.

anlar mı bilmiyorum ancak, açık açık söyleyin. o eve gelecek diye girdiğiniz ruh halini, onun evde yarattığı kalıcı etkileri tek tek belirtin. işe yarama ihtimali var. yaramazsa da gördüğüm kadarıyla daha kötüye gidemez.

psikoloğa götürün. yapın bunu, kendiniz konuşmaya çalışmayın.

o yaşta kadını karşına alıp bunları yapma diye konuşulmaz bile. en mantıklısı yardımcı tutmak gibi. bu konuda ikna etmeye çalışın.

bu konuda anneannene laf anlatabileceğinizi düşünmüyorum. hani böyle durumlarda en güzeli ayrı bir ev tutup kendisini ayrı eve çıkartmaktır. hani hem sizin evinize karışmaz hem de siz arada bir gidip gönlünü razı edersiniz ama görülen o ki kendisinin ayrı evi olduğu halde yani sizde kalmadığı halde sizi bezdirmiş durumda ve artık huzurunuzu kaçırmaya başlamış. tekrar diyorum anneannene ne derseniz deyin pek bir şeyin değişeceğini sanmıyorum bu noktada size düşen annenizle ve babanızla konuşmanız durumu açıkça ortaya koymanız ve annenannenizden kaynaklanan bu durumu en az huzursuzluk verecek şekilde atlatmanız gerektiğini aile bireylerine hatırlatmanız. bu konuda babandan biraz daha sabırlı olmasını ve annenin yanında olması gerektiğini bu durumun onun içinde kolay olmadığını söylerken, annene de anneannenin davranışlarının evi huzursuz ettiğini bu konuda sence ne yapabiliriz diyerek onun yanında olduğunu söyleyebilir ve oluşan gerginlikler hususunda babana hak vermesi gerektiğini birbirlerini biraz daha anlamaları gerektiğini v.s anlatarak karşılıklı olarak orta yolu bulabilirsin.

merhaba,

öncelikle söyleyeyim ki durumunuz gerçekten zor ama dayanmanız lazım. ne yazık kinasıl atlatabileceğinizi bilmiyorum ancak anneannenizin alzaymır olup olmadığını kontrol ettirin. söylediğiniz şeylerin aynısını alzaymır hastası olan bir kaç tanıdığım kişide gördüm-duydum. faydası şu olabilir; alzaymırsa ne yazık ki -bildiğim kadarıyla- anneanneniz için yapılabilecek birşey yok fakat anna-babanızı bir psikoloğa götürebilirsiniz ve onlara dayanma gücü verebilirsiniz. alzaymırla olan ilişkisi şu; doktorlar bunun çözümü olmadığını yaşayacakları süreçleri, nelerle karşılaşacaklarını anlatacaktır ve bu şekilde hazırlıklı-dayanıklı olmalarını sağlayabilirler.

o yasta bir insanin solediklerini dikkate aldiginiz icin bence sizlerde sorun. yaslaninca cogu insanda huysuzluk olur. yaptiklari, soyledikleri seyler cocuksulasir. dediklerini,yaptiklarini alttan almamak tabiki sorunlar yaratacaktir.
yapmaniz gereken ona evinizde rahat bir ortam hazirlayip huzurlu olmasini saglamak. bu onun kendisini guvende hissetmesini ve huysuzluklarini azaltacaktir. gerekirse yine kendi evinizde bi yardimci tutabilirsiniz ancak yaslilar yanliz kaldiklarinda surekli ölümü dusunurler ve cocuklari disindaki insanlara guvenmek istemezler bu yuzden kendi evinde birini tutalim kalsin demeyin.
sizin suan babaniza kizgin olmaniz gerekirdi ona degil!

derhal psikiyatrist, acik, net!

bunu söylemem dogru degil belki ama, en azindan dayar xanax lari, pamuk gibi yapar teyzeyi...

hep böyle miydi, yoksa dede vefatindan sonra mi böyle oldu?

durumu ona açık ve net bir şekilde anlatın.
olmadı psikiyatrist.
olmadı artık huzur evi sizin için son çare gibi.
aileni mutsuz edecekse bir şeye yaramaz her ihtimali düşün ona göre hareket et.
bizim anneannenin 4 oğlu var annem tek kızı ve anneannem her daim bizde kalır
kışın falan gelir 4 ay kalır gider
zerre huzursuzluk vermez ama.

işiniz zor hocam.

babam çok anlayışlı bu konuda onun yarattığı hiç bir olay olmadı ama ister istemez insanın canına tak ediyor.

psikolog olayını denedik, ilaç fln verdi ama o sıra yine bizde kaldı, hem ilaç aldığı zamanlarda yolda yürürken dengesini fln kaybetmiş sonra kestiler ilacı.

alzheimer yok, benden daha iyi bir hafızaya sahip olduğuna eminim.

hep huysuzdu, gençkende böyleymiş, akrabalardan birisi söylemişti.

unutkanlığı asla yok, kafa çok iyi.

sağolun psikiyatrist olayını yeniden gündeme getireceğim.

psikolog ilac veremez, verirse de böyle olur iste, dengesini de kaybeder hersey olur!

isin ehli bir psikiyatrist en iyisidir her zaman...

damdan düşenin halinden damdan düşen anlar derler ya anlattıklarında kendimi gördüm. neredeyse aynı durumdayım. anneannem iki aydır gece gündüz bizde kalıyordu. üstelik kulakları da iyi duymuyo ve söylenilen hiç bir şeyi anlayamadığı gibi yorumlayabileceği en kötü şekliyle yorumluyo. allahtan bir haftadır dayımda, normale döndük. ben buna bir çare bulamadım, görüşmediği diğer çocuğuyla görüşseydi en azından arada sırada rahat ederdiniz. hiç mi yolu yok barışmasının, onlarda kalmasının?

Selam;
Öncelikle şunu söyleyim aile büyüklerine karşı kayıtsız şartsız saygıdan yana değilim ancak söz konusu durumda tutunacağı tek dal siz olmuşsunuz. Olası bir kalp kırıklığında teyzenin düşeceği anksiyeteyi tahmin edemiyorum. Bu açıdan daha yapıcı bir şekilde çözüm bulma taraftarıyım. Huysuz yaşlı bir ihtiyar olabilir [gelinleriyle olan durumundan hareketle bu çıkarımı yapıyorum], huzur bozabilir [gene siz söylemişsiniz] fakat söz konusu durumun çözümü evden göndermek vesair değil de ilaç, farklı uğraşlar gibi bir yolla olmalı.

Lisedeyken huzurevi ziyaretlerine gitmiştim. Orada hangi yaşlıyla muhabbet etsek hepsi hayırsız evlat ve gelinlerinden bahsediyordu. Bazıları torunlarının bile doldurulduğunu söylüyordu. Sanırım her şey böyle başlıyormuş. Şunu söylememde fayda var;

Durumu tahmin edebiliyorum. dedelerim ben daha ilkokuldayken vefat etti. Anneannem de babaaannem de yıllardır dul. Ne kadar alıngan davrandıklarını, ne kadar duygusal olduklarını tahmin ediyorum. Gördüm. Bİzimkiler de boşanıyorlardı az kalsın. Ki bunda benim annem sizin babanız kadar anlayışlı değildi galiba.[hep bu gelinler...]

Fakat çözüm yollamak değil. İlaç tedavisinde ısrar+ bakıcı tutulmasından yanayım önce ilaç tedavisi lazım galiba. Paranoyası var sanırım [''öldürür beni'']. Sonrasında iyice konuşup kırmadan, çocuklu bir bakıcı tutulmasını tavsiye ederim. Çünkü bu insanların şu yaşta yapacağı hiçbir şey yok. Çalış desen çalışamaz,yat desen yatamaz huysuzdur. Çocuğa bakarsa vakit harcar bu sayede etrafa sarmaz.

O bakıcısının çocuğuna baksın. bakıcısı da ona baksın. [bir arkadaşımın çözümü bu bu arada]

Wikileaks' e yazın ve kendinize haritadan bir yer beğenin.

"sen yanmazsan, ben yanmazsam...."

Şaka bi yana aynı şeyler başıma geldi. İhbar ettim. İspatlayamadım. Ceza aldım. Ama yıllar sonra birileri ispatlamış, sürmüşler...

ispatlayabilecegim birsey ama benim ortaya cikardigimin bilinmesini istemiyorum.

Sen yanmazsan ben yanmazsam sen yanmazs...:p

Kısaca: Vicdanınıza kalmış bir şey.

şefe vaktinde gittiğin için aklına ilk sen geleceksin adamların. artık geçmiş ola. ya kelleyi koltuğa alıp gideceksin savcılığa ya da unutacaksın. adamları tehdit falan etmeye kalkma, sağı solu belli olmaz bunların.

vicdanim rahat ortaya ciksin istiyorum. sadece yol ariyorum ortaya cikarmak icin. buna yonelik cevaplar verirseniz sevinirim.

O zaman paşa paşa amirinize dilekçe vereceksiniz. Ekte de deliller olacak. Sonra avukat da bulun derim ben. Dilekçenizi takibe alın, numarasını yazın bir yere, dilekçeye 7 gün içinde cevap yazma zorunluluğu var diye hatırlıyorum. Numarası çok önemli. Amir sümenaltı edebilir. İşte o vakit onun bir üstüne yazacaksınız. Önceki dilekçenizle birlikte. Yine de tüm bunlara başlamadan önce şimdiden bir avukat bulun derim ben. Onun dediklerine göre hareket edin.

Bunların dışında kurum yönetmeliğinize bakın, iyi okuyun. Devlet mevlet dediğinize göre işler bu şekilde olmalı.

Şikayet işlemlerinden sonra muhtemelen kurum denetlenir, müfettişler falan gelir, savunmanız alınır. Tüm bunları yaşarken mutlaka ama mutlaka bilen kişilere danışın. Yaş tahtaya basmayın.

Ben öğretmenim başıma bunlar gelmişti.
Size de kolay gelsin, umarım kazanırsınız.

tanınmadan ortaya cıkarmak ıcın onerısı olan yok mu?

ortaya çıkarabilecek bir başkasını bulun.

bir tür suggestopedia yaptiklari bildigim kadari ile ve ne yazik ki o paralari verenler var.


www.jwelford.demon.co.uk

nlp den bahsediyorsaniz bende arastiriyorum uzun suredir ve hic ise yaramadigina dair tek bi sikaket goremedim katilimcilarindan. fiyati cok yuksek 1hafta icin ama alinan ders saatini normal kurslarda alincada ayni paraya geliyor ve ben kendim icin daha yararli olacagini dusunuyorum.
izmirde guvenli olduguna emin oldugum taksitte yapan biryer bulursam hemen gidicem. bende soriyim:) izmir icin bilgisi olan var mi?

catpat yapma gözünü seveyim, o paranin yarisina sana hoca bulayim sen vazgec bu işten.

15-16 civarı ideal.araba gerçekten temizse,az km yapmışsa vs. 16000 iyidir.

16000e satabilirsen helal

alan kişi kaç para verirse o kadar eder sanki.
bana öyle geldi yani.
16 bin de amma da çokmuşş, benim o kadar param olsa bir sürü gofret falan alırım.

16 bin mi. 11 yaşındaki araç için 16 bin. istediği kadar temiz olsun sıfırı kaç para zaten.

demirliotogaleri.sahibinden.com

buradan telefonla bilgi alabilirsin.

2-3 aydır temiz golf arayan biri olarak 16bin'e temiz, 120bin km. civarı bir araba bulursanız havada kapın, beklemeyin alın. daha ne diyim?

Sıfırı 58.000 kağıt hocam n'aptın. ya arabayı çok seviyorum ama satarken "elimde patlar mı, çok zarar eder miyim?" diye endişe ediyorum

mafya tanıdığı olan varsa, benim bizzat herifin agzını burnunu kırdırasım var.

acilen senetleri icraya verin... bir avukatla anlaşıp bir şekilde işlemleri hızlı yapın. zira icraya verirseniz adamın hapse atılma durumu var(ödemediği takdirde) ha bir de senette adamın adı ve açık adresi yazıyor mu? tc kimlik no? bunları bir şekilde elde edin ki işiniz kolaylaşsın..

senetlerde adı ve adresi var fakat, ortağı olduğu cafenin adresi ve onu da devretmek üzere maalesef.

mafya olayı o kadar da basit bir iş değil, başına bela alırsın sağlam tanıdığın yoksa. o senetteki miktar kadar sizin cebinizden çıkar, çekeceğiniz azapta cabası.

benzer bir kazığı kız arkadaşından yemiş biri olarak iyi niyet dahilinde çözmeye çalışın, ben kurtarabildiğim kısım için şükrettim, kalanından lanet edip vazgeçtim. avukat tanıdığınız varsa dava açın tabi, ama uzun bir süreç olacaktır. o da siz de uğraşırsınız sanırım.

not: kafeyi devretse bile hile yoluyla devretti diye dava açarsın, ama devretmeden açsan davayı iyi olur.

tc kimlik nosundan adres bulunur avukata gidin derhal senet bedelini tahsil edin
manevi tazminat alamaz onla uğraşmayın

o zaman bir şekilde vergi levhasına erişin... belki bir işe yarar. bir de bu adamın iş adresi dışında mutlaka bir ikametgah adresi vardır. onu da nüfus müdürlüğünden öğrenebilirsiniz.. ya da avukata verirseniz o zaten UYAP'tan ya da nüfus dairesinden öğrenir...

madem devrediyor acele edin ki ona bir şekilde haciz yapın... o parayı alırsınız haciz yoluyla adam da göt olur..

adamın cafeye ortak olduguna emin misiniz? boyle bir durum çok yakın bir tanıdığımın başına geldi ve adamın ortak değil sadece işletmeci olduğunu öğrendik haciz yapılamadı. başka bir ikametgah adresi de yoktu zaten.

ben bu hikayeyi 100 sefer duymuşumdur.bu eski sevgilide ki kerameti bir turlu anlayamam.ihtiyacı olan birisine 10 lira vermeyen arkadaslarımız bu eski sevgililere ne var ne yok yedirirler,senetlerine kefil olurlar,bir de bu eski sevgililerin kredi kartı limitleri doludur hep.

sırasıyla yapılması gerekenleri yapılmayacagını bilerek tekrar edelim.ilk olarak bu aksam oturup aileye ve yakınlara bu durumun acıklanması gerek cunku bir sure sonra icra kanalıyla duyacaklar ugrayacakları zararı ufaltalım.sinir anında alınacak darbeler azalsın,durustlugumuzle on plana çıkalım.

yarın sabah avukata gidip seneti tahsile verelim.adamın kapısına bir kagıt gitsin.

bu agzını yuzunu kırdırma islemleri seneti odemez.bir pislikten kurtulup baska bir pislige bulasacaksınız.3.sayfa haberlerini bir kez daha okuyun sonra oraya nasıl cıktıklarını tekrar dusunun.kendiniz bir hata yaptınız.bundan ders çıkarmak yerine ustune bir hata daha yapmayı dusunmek cok mantıklı degil ustune bu dusunulen bir suç.

sanırım bardotla sogut aynı kisi trafik karısmıs gibi.

aynı kişi değiliz, arkadaşız :)) mafya konusunda haklısınız ama borç senetlerin miktarını aşalı çok oldu. zaten yarısını anca alırız maalesef.

@cizgilipijama yok ortak arkadaşımız olur duyuruda bahis olunan kişi. söğüt sinirli biraz, durum moral bozucu, yoksa biz de mümkün olan en temiz şekilde çıkarmak istiyoruz bu pislikten arkadaşımızı.
ben arkadaşla konuşucam burdaki yorumlardan da yola çıkarak, bi de kız ankarada yalnız ne yazık ki, söğüt de ben de farklı şehirlerdeyiz.tahminimce bu yüzden destek ve zaman da bulamıyo pek avukat meselelerini halletmek için. teşekkürler değerli fikir ve önerileriniz için. bi konuşalım bakalım sonra tekrar döneriz.

ahmet kaya dinlemesi

ona karsi goruslerinizi-tutumunuzu ne yonde degistirdigini de yazarsaniz sevinirim.

iyi yönde deği$tiriyor; 'içilir ki bunla' diyorum.

bir dahakine sormak istediğiniz $eyi tek parçada sorarsanız sevinirim.

etrafa çöp atması.
samimi olmadığı kişiye kardeşim, dostum gibi kelimeler kullanması

sigara içiyorsa iyi bıraktığı bütün izlenim gidebiliyor. -de ve -ki eklerini bir türlü düzgün kullanmaması onun salak olduğunu hissettiriyor, bunu beceremeyen hiç bir şey beceremez diye düşünmeye başlıyorum, resmen saygım azalıyor. sokaktaki hayvanlara "hayvanlık yapıyorsa" onun sokaktaki hayvan kadar değeri kalmıyor gözümde.

ufak tefek şeylerde etrafındakilere yardım ediyorsa, içten olmadığında gülümsemiyorsa, samimi olarak hal hatır soruyorsa, karşısındakinin bireysel tercihlerine saygı gösteriyorsa (iki ismi olan birine herkes ilk adıyla seslenirken kişinin aslında istediği gibi iki ismiyle birden hitap ediyorsa mesela), yani aslında bildiğin samimiyse insan gözümde değeri bin kat artıyor.

+ puanlar,
insan gibi selamlasabilmesi
iyi muzik ve sinema zevkinin olması
cok dikkat ettiğim bir seydir bikaç kişi konusurken ortama yeni biri geldiğinde selamlaması ve psikolojik olarak gruba dahil etmesi
-'ler:
soylenmiş-yere çöp attıysa bitti
içki muhabbeti
dedikodu hele az tanıdıgı kişiyle
etnik/dinsel/statüsel ayrımcılık

kesinlikle siyasi gorus de etkilidir

türkçe klavyesi varken türkçe harfleri "yazmamasi", yaptım yerine "yaptim", sıkıldım yerine "sIkIldIm" yazması, sikildim yazarsa sikildiğini düşüneceğimizi sanması = negatif yön. (soruyu soran arkadaş için demedim, zorunlu ise soğumuyorum zaten, kaldı ki bilmiyorum da)

sigara içip içmemesine, oy verdiği partiye, referandum oyuna göre insanlar hakkında yargıya varması benim fikrimi kötü yönde değiştirir.

ahmet kaya dinlememesi

önyargılı davranması.
cahil olması ve yanlış bilgileri savunması.
züppe ve şımarık olması.

bunlar da duruma göre değişir, direkt yaftalamam yani kişiyi, daha çok tanımaya çalışırım. hayat şartları ve çevresi de önemli faktörler.

- ' karşımdakini test etmek / sınamak' bu cümleyi kurduğu anda ya da uygulamasına hayatında yer veriyorsa anında çizerim.

+ müzik zevki babında, sabit fikirli değilse, tür, çeşit zenginliği babında işkembeye sahipse de ciddi artıdır.

+ bir duyarlıklık gösteriyorsa, ne bileyim sokaktaki hayvanlara su veriyorsa ya da yaşlı birisine bir kıyak geçmece gibi hassasiyetler... bu tip olayları varsa ve daha önemlisi bunun reklamını yapmıyorsa ( kendi kendine işin doğası olarak takılıyorsa), anında hastası olurum.

muhafazakar olduğunu öğrenmek, sigara kullandığını öğrenmek