şarjı full mu peki??

@el cancer del besiktas evet

>1200 lira
>grafik işlemlerde zorlanmayacak

birini seçmen lazım.

klavye mouse monitor ses sitemi vs. gibi interaktif elemanlar dahil mi hariç mi ? öyleyse sıfırdan mı toplanacak yani barebone kasa bile mi yok ?

Kasa, sadece kasa lazım diğer parçalar var.

Oyunlar demek yetmiyor maalesef. Oyunlar, hangi oyunlar? Fakat bahsettigin programlarda sorun açmayacak bir sistem hazırladım.

Intel i3-4330 -395tl
Gigabyte h97-hd3 - 270tl
Gskill 4gb ripjaws ram - 138 tl
Wd 3.5" 1tb hdd - 155 tl
Saphire r7 260x 256 bit 2 GB gddr5 gpu - 322 tl

Ekran kartını olabildigimce iyi ve ucuz tumaya çalıştım. 50 tl astı limiti. Ama benim tavsiyem ekran kartı almak yerine daha iyi bir işlemci Alman. İslemcideki hd4600 sana bir cok uygulama ve oyunda dusuk seviyede olmak kaydıyla yardımcı olur. Veya gene daha iyi bir işlemci, daha sonra elin bollasinca ekran kartı. DH gibi forumlarda ikinci el de alabilirsin.

Hah bir de kasa var. Onu unuttum tamamen. mAtx bir kasa Alman lazım.

simbolminaya katılıyorum. ekran kartı alma şimdi alabildiğin kadar yüksek bir işlemci al sonra bir ekran kartı al. ikinci el falan da takip edebilirsin ekran kartını.

Gigabyte F2A88XM-DS2 mATX anakart - 170 tl
AMD A10-7700K işlemci - 420 tl
Kingston HyperX Beast 2x4GB 2400MHz - 320 tl
Akasa Venom Atto işlemci soğutucu - 40 tl
Slim Usb DVD yazıcı - 85 tl
300W mini tower kasa - 80 tl
1 TB sabit disk - 155 tl
Toplam: 1270 tl

Alternatif 1:
Gigabyte F2A88XM-DS2 mATX anakart - 170 tl
AMD Athlon II X4 740 işlemci - 200 tl
GSkill Ripjaws X 2x4GB 1866MHz - 290 tl
Powercolor R7 250 O.C. ekran kartı - 218 tl
Dahili DVD yazıcı - 50 tl
Zalman ZM-T3 mini tower kasa - 84 tl
450 W gerçek güç kaynağı - 90 tl
500 GB sabit disk - 135 tl
Toplam:1237 tl

İşlemci, bellek, optik sürücü ve sabit diskten kısarak kasa, güç kaynağı, ekran kartına yöneldik. Ekran kartını R7 260X seçerseniz daha hoş olur.

Alternatif 2:
www.vatanbilgisayar.com (1399 tl)

Lenovo'nun bu hazır pc'si oldukça güçlü fiyatı da makul.

google'a argumentative ve opinion essay yazıp çıkan sonuçları okuyup karşılaştırsana. biri burada argumentative dese son tahlilde yine gidip nasıl yazıldığını öğrenmen gerekecek.

edit: oldu canım

google'a argumentative ve opinion essay yazıp çıkan sonuçları okuyup özetlesene. biri burada argumentative dese son tahlilde yine gidip nasıl yazıldığını öğrenecek kişinin vakti saatlerle sınırlı olabilir.

1.si cause essay
2.si opinion essay

1.sine cause dememin sebebi ortada bir şey var neden öyle olduğunu soruyor, cause, sebep arıyor yani.

yamuluyorsam düzeltin

-ilki, neden-sonuç ilişkisi üzerine yazılması gereken bir essay. buna "cause and effect essay" deniyor. genel olarak bu olayın kaynağını 3 temel nedene oturtmak gerekiyor ve her paragrafta bir nedenle birlikte yardımcı cümlelerle ve örneklerle açıklaman gerekiyor.

-ikincisi, tamamen senin bakış açına bırakılmış bir sorudur. buna da "argumentative essay" deniyor. bunda fikrinin doğruluğu-yanlışlığı önemli değil. önemli olan, senin bu konuda ne düşündüğün ve bunu ne gerekçelerle doğru/yanlış bulduğun. yine "bence atletler veya şarkıcılar hak ettiklerinden fazla kazanıyorlar. böyle düşünüyorum çünkü ilk olarak..." gibi.


dediğim gibi fikrinin yanlışlığı gözetilmiyor essay'lerde. savunuyorsan veya reddediyorsan, bunu neye göre reddettiğin/savunduğun önemli. ve kendinle çelişip çelişmediğin, bunu sağlıklı bir şekilde aktarıp aktaramadığın önemli.


----


genel olarak kalıpları öğrenmek gerekiyor. mesela "ilk olarak, ikincisi, son olarak, ama yine de, oysa..." gibi okuyanı monoton bir havadan kurtaracak sözcükler kullan.

ilk fotoda italya haritası var. roma'da dondurması meşhurmuş diyolar.

1.fotoda panda, 2.fotoda kütüğe uçan tekme atan adam, 3. fotoda yatan bir adam, 4. fotoda yarasa gördüm. anlamlarını bilmiyom ama.

Akn yok mu? Daha uzun sürer

Dalgalanmasız 20 mbit internet ile 7/24 download etmeye kalksam 5.5 gün sürer. Gerisi sende artık.

Download değil yalnız, upload etmek istiyorum. Yedekleme amaçlı. Adil kullanım kotası upload ederken de var mı?

@kibritsuyu örnek olsun diye hani download öyleyse uploadı sen düşün babında...

o verileri ttnet fiber veya superonline fiber olan birinden upload et. hatta ver bir 5 10 lira ttnet roket superonline turbo gibi bir hizmeti de açtır. 100 mbit ile hızlıca hallet işini.

öncelikle gerçekten advance olmayabilirsiniz eğer bunu sadece kendiniz söylüyorsanız. geliştirmek içinse ilgi duyduğunuz konulardaki yabancı blogları okuyabilirsiniz. phrasal verb olayını da es geçmeyin.

bol bol okumak en iyisi aslında. anlamaya çalışın cümleleri falan. bir de özel kullanımlar var, onlara bakın hep gördüğünüz cümlelerde. google en iyi çözüm. mesela geçenlerde bi cümle vardı, "i enjoy different accents; be it australian or british" böyle bi şeydi. "be it"in ne olduğunu bilmiyordum. "avustralya olsun, britanya olsun, farklı aksanları seviyorum" anlamına geliyomuş. veya filmlerde hep "nice of you", "kind of you" kalıbına rastladım hep. normalde görsem öyle bi şey olamayacağını düşünürdüm, meğersem denirmiş öyle. ingilizce altyazılı film ve diziler de çok faydalı.

uzun uzun cümleler kimi zaman bizim için bile zor kendi dilimizde. dün kitap okuyodum ki mesela, öyle uzun bi cümle ki, okurken şöyle bi daha baktım cümleye. dedim "türkçe öğrenen bi yabancı olsam hayatta anlamazdım bu cümleyi". bence kendinize çok fazla da yüklenmeyin; ingilizce anadiliniz değil ve anadiliniz kadar konuşmak, anlamak çok uzun zaman alır.

akademik makale okuyup anlamak göt ister. sonunu okurken başını unutursunuz. daha çok çalışın advanced değilsiniz demek ki. anlayamıyorsanız cümleleri parçalayın

gramer hicbir sey, vocabulary her sey.

Termal macun değişimi işe yarayabilir, yaptırtacağınız yerde tozunu falanda alırlar o da iyi olur fakat siz fanın gerektiği gibi dönüp dönmediğini sorun. Ayrıca bilgisayarın hava aldığından emin olun. Pil konusunda ise şunu diyeyim, bu pillerin belirli bir dolum ve boşalım şeysi var atıyorum 1000'dir 2000'dir buna dikkat edin tam boşalmadan doldurmayın, dolduktan sonra çıkartın falan bunlara dkkat edin.

ya zaten gerizekalının şarj kablosu hiç tutmuyor. elime alıyorum pıt düşüyor. mecburen çıkarıyorum yani şarjdan ama biraz çabuk azaldı gibime geldi. dediğim gibi, doğru düzgün kullanmadım bilgisayarı.

tozunu aradı kendim çektiriyorum çıkıştan. çalışıyor, fanın olduğu taraf ((sol taraf) soğuk. ama orta kısım alev alev... fan gürültüden başka bi işe yaramıyomuş gibime geliyor.

teşekkürler cevap için bu arada

ısınma konusunda, kesinlikle cihazınızın temizlenmesi gerekiyor. fan her durumda toz toplar. battaniye vs. üzerinde cihazınızı çalıştırmayın.

programlarınızın geç açılması konusuna gelirsek, eğer 32-bit işletim sistemi veya program (bahsettiğiniz programlar içerisinden) kullanıyorsanız, bilgisayarınız bu uygulamaları geç açabilir, normaldir. eğer 64-bit kullanıyor iseniz, tavsiyem Ram takviyesi.

dediğim gibi arada çektiriyorum ama içini açmıyorum garanti kapsamından çıkacak diye. yine aynı mevzuya gelicem. işin aslı, tozlanacak kadar kullanmadım bile. yani evde olduğum süre boyunca bilgisayarımın açık olduğunu düşünürsek 1,5 yıllık ömründe toplasan 1 aylık kullanmışımdır. geri kalan zamanlarda emektarı kullandım.

bit olayının önüne geçmek için de 64 biti olan her şeyi kaldırdım. diyorum ya 64 bit tarayıcı buldum onu kullanıyorum.

ram almak istemiyorum ya şimdi :/
zaten garantisi devam ederken ben değiştiremem. söyleyeyim servise baksınlar...

teşekkürler

Ram kontrolü yapın, olmadı f8 ole güvenli modda açın bilgisayarı

Donanımsal bir sıkıntı, harddiskinizin gözü toprağa bakıyor yedeklerinizi alın derim. Eğer laptop kullanıyorsanız taşırken ya da masaya falan bırakırken biraz daha soft davranabilirsiniz.

(bkz: metrobüs/@devilred)

bi gün zincirlikuyu istasyonunda akli dengesi bozuk bir amca yanıma gelip "yüzüme estetik yaptırcam nası yaptırayım?" demişti. daha bi sürü şey anlattı bana ve sırayla bekleyen herkese ama hatırlamıyorum. en çok bunda error vermiştim. bi kere de yine zincirlikuyu'dan metrobüse binerken sağdan soldan ittikleri için ve tutunacak yer olmadığı için kenardaki tutma şeysini tuttum. yani gayet hakkım orayı tutarak güç almak; yoksa düşücem, tutunacak yerim yoktu. tam o sırada da 45-50 yaşlarında bi kadını kolumla engellemiş oldum. hanfendi 2 saniye geç bindi ve buna rağmen oturdu. çok rahat yer buldu hatta. ona rağmen, bindikten sonra "şu kolunu çeksen de geçsek" dedi. "e geçtin bindin işte ne diyosun" dedim. bi şeyler zırvaladı, "kes ya salak!" dedim. salak da ne mal bi küfürdür. "sensin o terbiyesiz dedi". "ya hadi sus sabah sabah" dedim, kulaklık taktım ama çok içimde kaldı o kadına ağzının payını verememek. bu olayı da ilk kez anlatıyorum lan, kimseyle paylaşma gereği duymamışım, çok hevesle yazdım.

ulan metrobüsü bile özleyeceğim aklıma gelmezdi.

arabada giderken trafik varsa yanıma denk gelen ve duran metrobüs içinde sıkışmış insanların bana bakacağını bildiğimden garip danslar ve dekoltemi iyice göstermek gibi şeyler yapıp beni izleme oranına bakıyorum. hiç metrobüse binmememe rağmen trafikteyken metrobüs yolcularıyla baya gözgöze gelme, onlara doğru duman üflemek gibi anılarım var. dışardan komik duruyo bazen insanlar. izlemesi zevkli.

benimde şöyle bir anım var size komik gelmeyebilir ama ben gülmüştüm. şimdi durakta bekliyorum adamın biri geldi abi şirinevlere gidiyor mu dedi. bende evet dedim sonra o efsane soru geldi hepsi mi ? bu arada bulunduğumuz durak incirli idi.

metrobüs sabah yoğunluğunda yeri beğenmeyip binmeyen kezbanlar az kenara çekilsin ki 2 cm2'lik yere binmeye razıolanlar binebilsin. dikilmeyin öyle kapının önünde.

bir kere şöyle bir görüntüye 25 tane genç kız ve kadın tarafından 20 saniye falan maruz kaldım hayatımın en zor anıydı. i.imgur.com

o kadar kadın nasıl denk geldi ve sana baktı derseniz, i will say this is metrobus.

Camel'ı üstünüze yapmış herifler daha ne olsun!

Bişey kazanmaktan ziyade tanıtım şeysine benziyo sanki

sınır kapısında durduruluyorsun. pasaportunu alıyor, kontrol montrol ediyor işte bilgisayardan. gereksiz sorular soruyor: ne kadar kalıcan, nerede kalıcan, ne zaman dönücen, ne kadar paranız var gibi. sonra pasaportta vizeler kısmına mühür vuruyor. bu kadar. bu otobüsle sınır geçerkendi.

trenle geçerken (karadağ'dan sırbistana giderken, bosnahersek sınırı): kompartmanları tek tek gezdi polisler, pasaporta direk mührü vurdular geçtiler ne soru ne bişey.

evet sadece pasaport kontrol var. birde bazen 1-2 soru sorabiliyorlar. elimi sallaya sallaya kiev'e gittim işte geçen ay. ağzımı bile açmadım. kimse birşey sormadı.

bu yaz sosyetik hareket yapip yunan adalarina vizesiz seyahat yapsak mi diye kafa yorarken sormustum.

Gecerli bir pasaportun olmasi yeterli demislerdi. Bir form doldurup, ince de bir odeme yapiyorsun 50-75 euro araliginda.. ve bu islemleri seyahat acentasi yapiyor..

Plan gerceklesmedi daha sonra..

Bi özkardeşler durumu hakim yani olaya anladığım kadarıyla. Peki bu sorular formaliteden falan mı?

Hayır, beğenmezlerse almama ihtimalleri var. Bazı ülkelerde immigration belgesi dağıtılıyor uçakta, onu doldurup veriyorsun, yarısı sende kalıyor çıkarken veriyorsun. Kalacak yeri falan kontrol ediyorlar genelde.

hangi ülke özelinde soruyorsan ona göre değişir cevaplar

brezilya'ya gittiğimde pasaport görevlisi gülümsedi, ouv türkiye falan yaptı, bişi sormadı. belki tepkimi ölçmek için öyle bişey yapmıştır

eğer türkiye ile ilişkileri iyi olmayan bi yer ise nerede kalacağını falan ciddi ciddi sorabilirler.

bir de o 50-75 euro vermeli yunan adaları vizesiz sayılmıyor. türkiye'de de aynı sistem var. vize uyguladığımız ülke vatandaşları havaalanından vizelerini alıyorlar (en son 15 euroydu belki artmıştır)

brezilyada hiç para vermedim mesela

örnekler hep havaalanından verilmiş. ben de tren garından vereyim. malezya'dan singapur'a girişte (ki ikisinde de vizeden muafız) polisler koca trenden bir tek beni ve bir fransız'ı aldılar kontrol etmek için, bir iki de soru sordular, 15-20 dk filan bekledik. gayet naziktiler. ancak fransız'ın bir karton sigarasını gözlerinin önünde kırıp çöpe attılar, sadece bir paket al dediler, çok pis üzülmüştü.

Yapmak istediklerini herhangi bir laptop ile gayet rahat yapabilirsin zaten. O yüzden belirlediğin bütçe dahilinde kasası güzel, sağlam ve güvenilir bir marka tercih et derim. HP'ye bulaşma, ASUS ve Packard Bell bak derim. Pişman olmazsın.

cassol +1 benim tavsiye edecegim markalar asus, lenovo ve samsung olur

Asus guzelmiş bakacam ona.. Gencler bir de sunlar var guzel gibi geldi bana. İkisinin tipi de guzel, ozellikleri de iyi sanki. Ne dersiniz?

www.bimeks.com.tr
www.tekmarshop.com.tr

oyun oynamıyorum derseniz, 11,6 inchlik bir adet önerim olabilir. 15 inchliği de var.

www.sadecenotebook.com

olur. ayrıca 4 GB altı ram var ise x64 kurayım demeyin.

ultimate in özelliklerini kullanmayacaksa böyle bişey yapmasının anlamı yok.
aynı bilgisayarda önce ultimate ve enterprise; sonra professionla kullandım. çok fazla olmasa da performans düşüşü olabiliyor. ultimate ve startert arasında ne derece değşiklik olur bilemiyorum.

ben de düşük özellikli bir toshibaya win 7 yükledim. önce starter yükledim kasmayınca ultimate yükledim lakin aygıt yöneticisinde video denetleyicisi diye bir driver eksik kalıyor her ikisinde de, biraz araştırdım aero denen bir özellikle ilgiliymiş ama eksikliğini hissetmedim şimdiye dek.

edit: ultimate yükledikten sonra ram yükselttim.

İis mi kullanacan sql service mi kurucan ne yapmak istiyorsun da ultimate olsun diyorsun

starter kuracağına lite win 7 die arama yap bak beğendiğini kur ama starter kurma vaktine yazık.

plakasının 34 olması kasko masrafını artırır. trafik sigortasıyla bir alakası yok.

sıfır alacağınız aracın ruhsat değerli kağıt bedeli, plaka masrafını satın aldığınız kurum marifetiyle ödeyebilirsiniz. bunun için 50 lira gibi bir komisyon ücreti alırlar.

kendiniz yapmak isterseniz trafik tescil şubeye gidiniz. orada yardımcı olacaklardır.

Yani sadece ruhsat, kasko ve plakaya mı para veriyoruz? Cahiliyim bu konuların çok.

kasko yaptırmak tercihe bağlı birşey. motosiklet için kaskoyu da her şirket yapmıyor, riski yüksek gördükleri için.

trafik sigortası yaptırmak zorundasınız.

özet geçecek olursak: trafik sigortası, plaka ve ruhsat için para vereceksiniz. kasko isteğe bağlı.

hepsiburada'dan alınmaz hocam gitar. mydukkan.com'dan bakacaksın. yıllardır oradan alışveriş yaparım çoğu müzisyen de öyle yapar. hem en geniş çeşit orda hemde en ucuz orası. ayarlarını falan yapıp gönderirler. valencia veya barcelona marka bakacaksın ucuz başlangıç gitarı istiyorsan. fiyata göre sırala seç ordan. gövde gül ağacı olursa daha iyi olur rosewood yani. kesik kasa olmasın bir de. ucuz gitarlar dandik olduğundan çok önemli değil ince detayları seç kafana göre al işte
www.mydukkan.com

mydukkan aksine piyasanın üstündedir belirtmek isterim. başlangıç içinse valencia cg180 falan bakabilirsin. eğer iş ciddiye binerde profesyonelliğe ilerlersen valencia'nın piyasadaki çoğu talaş sıkıştırması gitardan daha iyi olduğunu görürsün zaten. kötünün iyisi gibi bişey.

mydükkan ucuz fiyatlarıyla koskoca tüneli bitirmiş bi yerdir. sanal olarak daha ucuz siteler vardır belki dobez'e falan da bakabilir modeli seçtikten sonra

kardeş istanbuldaysan ,ismek kursuna gidiyorum do-re muzik hocamız burayı önerdi yamaha c30 veya c40 alabilirsin piayasaya bak sonra ben ismek kursundan arıyorum de burdan da fiyat al hoca bayağı indirim yapar demişti

05453212225

Kendimden yola çıktım bir an, ben de yapıyorum bunu. Ciğerlere dumanı gönderdikten sonra yutkunup konuşmaya başlıyorum, cümlem bitince de üflüyorum. Kalan varsa çıkıyor yoksa hepsi ciğerde kalıyor, temiz. (Yasal uyarı: Sigara sağlığa zararlıdır.)

iki kere rafine.
ciddiyim. adamların ciğeri artık full katran olduğundan, duman çıkmıyor daha. az geliyor.

yeni de başlamadım, çok içiyorum da denilebilir ama hiç öyle şeyler yapmıyorum, görüntü olarak da çok sempatik gelmedi gözümde canlandırdığımda.

@635453 işte hacı sorun konuşurken de hava üflediğimiz için o arada nasıl çıkmıyor duman onu çözemedim. diyaframdan konuşmak falan diye bir şey var ya öyle bir şeyler mi yapıyorlar acaba diye düşündüm ama bilemedim:(

Yeni başlayan/az içen dumanı uzun süre içinde tutamıyor. Uzun süre/sık içen adamı duman çok etkilemiyor, içinde tutabiliyor gayet, boğmuyor o duman onu.

@innatedesire nasıl tutuyor hacı işte? mesela anneme de yapıyor bu hareketi, yap dedim yapamadı. yani bilinçli olmuyor herhalde, yapmaya çalışınca beceremedi

denemek için hemen bir tane yakıyorum. günahım boynuna :)

konuşurken çıkacak olan duman muhtemelen boğazı yakacağı için konuşma bittikten sonra duman salınıyor. ama çok boktan bir durum umarım alışmazsın.

şöyle düşün. bir çekişte 10 birim duman çektin içine diyelim. anlık bir "püf" ile 8 birim üfledin içeride kaldı 2 birim. tabii bu esnada dışarı üflediğin için reflesik olarak biraz içine temiz hava çektin. şimdi o 2 biriminde tamamını çıkarıp ciğeri 0 birime çekebilmek için önden biraz nefes verirsin duman çıkmaz bir saniye sonra falan 2 birim duman çıkar 0'a inersin.

yıllanmış içicilerde dendiği gibi katrandan dolayı ilk çekişten sonra biraz içerde çöküyor olabilir. o yüzdendir belki. mesela bende babamda gözlemlerdim hep ilk bi çeker dumanı verir falan. sonraki nefes alıp verişlerinde nefesini vermeyi bitirip tam tekrar temiz hava çekmeye ramak kala burnundan belli belirsiz sigara dumanı çıkardı.

her zaman ve her durumda patience.

benim için mr. brownstone açık farkla. hair of the dog'da favorilerimden. (cover ama olsun)

november rain

estranged - don't cry

cover olsa da, since i don't have you'yu ve klibini çok severim.

rocket queen

hepsi evladım gibi ne desem bilemedim.

bence nightrain. ya da estranged. ya da civil war. evet civil war.

@commander64 +1 bence yeterince değer verilmeyen bir şarkı

Bence sweet child o mine. Gnr nin bir cok guzel sarkisi var hatta tum albumlerini bastan sona dinleyebilirim ama sweet child o mine in verdigi zevki cok az parcadan almisimdir.

burdaki konserlerinde en gaz şarkı paradise city olmuştu. oyumu ondan yana kullanıyorum.

sweet child o mine ve november rain de candır ama.

en iyi diyerek kıyaslama yapamayız ama; it's so easy, paradice city ve this i love.

Hepsi bir harika ama,
Slash'in uçsuz bucaksız bir arazide kilisenin önünde artistik bir şekilde solosunu attığı sahnesiyle "November Rain" benim için bir numara.

@wayne, seninki hangisi? :)

@foxmulder benimki rocket queen :D

@heartcollector'ın dediği gibi; hepsi evladımız gibi :)

there was a time

1-estranged
2-november rain
3- sweet child o'mine
4-you could be mine

eşiği yüksek olabilir belki.. benim bi akustiğimde öyle bi durum vardı ama o kalitesiz bi gitar olmasından kaynaklanıyordu. Takamine'de öyle bir sorun olacağını sanmam.

Esas soru: Daha önce elektro gitar mı çalıyordun? Eğer öyleyse tabii ki zor gelecek. Ama klasik gitar çalıyorsan pek zor gelmemesi lazım, ha daha ince teller elini kesebilir biraz daha acıtabilir tabii..

Bir de telle alakalı olabilir, .9 veya en fazla .10 tel paketlerinden al derim. Medium tension'un üstüne çıkma ;)

belki sap ayarı yoktur ha? gerçi yeni almışsın olması lazım, yalnız acı düzeyi ne boyutta bilmemiz gerek, bir bare bassana

rodriguez klasik caliyodum, anlamadim o yuzden ben de. teller uzerinde geldigi icin kargoyla, medium mu degil mi bilmiyorum. bakcam artik, aliscaz heralde alisamazsakta mecburen kusburunlu beetlejuice u dinniycez.

yav wayne net ses cikarmak icin kasmam gerekiyo iste biraz, baya..

fa majörü 1-1.5 ay basamazsın (ki çok çalışmadığını varsayarsak) sonra her türlü basarsın 3 ay kastıktan sonra bile basamıyorsan ciddi sorun var demektir. ayrıca tel konusuna katılıyorum soft pack'ler var bi dene derim.

cassol, daha once klasik calmis olsan ve fa macorle bi problemin olmasa da mi?

bu kişiden kişiye değişir kanaatindeyim. müziği ne derece algıladığınız, önünüzdeki işle ne derece konsantre olduğunuz ve müziğin size nasıl bir etki yaptığıyla alakalıdır.
şahsen ben herhangi bir şey okurken müzik dinlediğim zaman kopuyorum. kulağıma notalar geliyor, okuduğumdan çok bir şey anlamıyorum...sessiz ortamda olmam lazım. değil ders çalışmak, kitap okurken bile müziğe dalıyorum. işim gereği sanırım...

müzik türü de mühim tabi bu durumda, sizi rahatlatan türlerde müzikleri de denemeniz, ona göre karar vermeniz mühim...

yabanci bir profesorun youtubeda nasil verimli ders calisilir seklinde bir videosunu izlemistim. orada ister klasik ister rock hic birsekilde muzikle ders calismayin diyordu.

ders çalışırken değil de ders çıkışında diye sormuşsunuz yanlış anlamadıysam, kendimi baz alırsam öyle bir etkisini görmüş değilim.

eğer bir şeyi 1-2 tekrarla öğreniyorsanız kesinlikle tavsiye etmem. önce dinleyip sonra içinden konuşur gibi bir kez tekrar ederek sindirmeye ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. zaten sindirilmiş bilgiyi unutmak hiçte kolay değildir.

oss'ye progressive death metal dinleyerek hazirlandim o sene sinav sorulari calindi, galiba var.

saka bir yana artik birsey ogrenmem gerekiyorsa herseyi kapatip tamamen ogrenmem gereken seye konsantre oluyorum, cunku ister istemez muzigi dinliyorum ve bu beni mesgul ediyor. ama eger birseyi ogrenmissem hemen ardindan muzik dinleme konusunda bir sorun yasamadim.

o zaman glister baba. akarı kokarı yok. en iyisi piyasadaki bence.

diş macunları markaları arasında çok büyük bir fark yok bence, hepsi pazardan pay kapmak için çeşitli reklamlar özellikler sunuyorlar, dişlerdeki temizlik büyük oranda sürtünmeyle mekanik bir biçimde fırçasının kıllarıyla gerçekleşiyor.

Colgate - Misvak

sensodyne beyazlatıcı. memnunum. zaten beyaz olan dişlerimi iyice beyaz yapıyor günde 1 fırçalamayla.

opalescence beyazlatıcı diş macunu

onemli olan muacun degil firca. beyazlatici olan urunlerin de gercekten beyazlatma ihtiyaci yoksa dilserin kendi icinde devavantajlari oluyor, yani birak disi saci bile boyatinca neler oluyor. bence siz duzenli fircalamaya konsantre olun, genel etkili ipana 7 gibi ne cok pahali ne cok ucuz urunleri kullanin. illa para harciycam diyosaniz, ara yuz fircasi alin, 6 ayda bir dishekimine kontrole gidin, fakat hep ayni hekim olsun ve kayit tutan bir kisi olsun yani sizin filmlerinizi fotolarinizi falan ceksin, yildan yila farkliliklari gozlemlesin.

söylendiği gibi aslında istenen hedefteki büyük oyuncu macun değil fırçadır. markalar sadece satabilmek için "ağzınızda ultrazartlı bir ferahlık için bilmemne nanesi özüyle.. " gibi reklamlar yapar. fırçanızı ıslatıp fırçalasanız bile farkı görebilirsiniz ama suyla yapınca köpürmediği için falan bi değişik geliyor insana, temizlenmemiş gibi halbuki gayette işe yarıyor.

cıbıldak ayakla toprağa bas hacu önce bi

hocu aynı şeyleri bende yaşıyorum.
Eğer çocuğun yanında senden başka kişilerde varsa sevememen normal mesele benim yanımda çocuğun annesi akrabası vs olunca çocuğu sevmek içimden gelmiyor senın naber dediğini ben demiyorum bile. Fakat ortamda sadece çocukla sen varsa ve hala sadece "naber" diyosan bi yardım al.

2-ayy kıyamam kii hhihi höööhö zortt altıma sıçtım gibi tepkiler ise kişinin ne kadar cıvıdığına bağlı samimiyete bağlı 1 hafalık tanıdığın kız gelip parmağını gösterse ay kıyamam kiii diyemezsin fakat 1 yıllık arkadaşın gösterse ay kıyamam ki diyebilirsin belki...

aynı sorunu bir dişi olarak yaşıyorum. ergenleri bir şekilde idare edebiliyorum ama konuşmayı bilmeyen çocuklarla ciddi sıkıntı yaşıyorum. mümkünse çocuklarla yalnız kalmamaya çalışıyorum ya da mecbur kalırsam çocuğun kafasını gözünü yarmayacağından emin olacağım bir mesafede kendime iş yaratıyorum ve annesi-babası cinsinden biri gelip alana kadar muhatap olmamayı seçiyorum.

birincisi en azından bebeği tutabiliyosan oda güzel,bide illa agu magu demek gerekmiyebilir komşumuzun çocuğunu annem çocuğu gibi görüp her an bize getirince banada öyle oluyodu konuşcak bişey yok napıyon fıstık falan filan diye konuşuyodum sadece, şimdi çocuk diğer bıcırık konuşmalardan hiç hazetmediğini gösterircesine yapıyon yapıyon deyip dolaşşıyo demem oki illa agu demek zorunda değiliz,
ikincisi içinse bu kız tipi hemcinslerimin yüzkarasıdır, sen gayet normal bi insansın böyle devam:)

1. durumla pek yaşamadım genelde cocugu elime verdiklerinde alın bunu düşer ölür mölür diyorum hemen alyorlar.
2. durum aynı şey bende de var bilmiyorum.

aynısını bende yaşıyorum aslında. sanırım ilk örnekteki gibi çoluk çocuk hakkında beni bu durumdan soğutan şey bir kere kafadan çocuk sevmiyor oluşum (onlar sever genelde beni, yazık) bir de abi mesela ailede akrabalardan falan böyle bi herif gayet "höt" biri ya da bey diye hitap edilen biri kravat ceket takılan biri, o 16 aylık bebeği görmeyedursun böyle hemen iğrençleşmeler, kendini çocuk sevecem heheh diye düşürmeler. olm sana saygımız vardı lan! hele ki çocuğun ellerini sakallara sürtmek.. bitirici hamlelerin başını oynar gözümde. :P


bu durumumu bilen tüm aile bireylerim akrabalarım gözlemle değil "sevmiyom çocuk!" dediğimde falan uyandılar duruma. tek önerileri çocuk yapmak, sanırım yapınca geçiyomuş.

sanırım hangi dilde söylediğinin de çok büyük önemi var.

müzik bilgisi olmayan tipler ya da olduğunu düşünenler işte. bazı şeyler zamanla, gözlemle, anlayıp eleştirebilmeyle.

şahsen ben belirttiğiniz isimlere saygı duyuyorum. ama bu adamları dinleyen kitlenin sosyakültürel durumu ortada. ben dinleyenleri aşağılıyorum. yalan yok. bir bunlar iki rapciler.

bence biraz ayırman lazım, orhan gencebay müzik alanında gerçekten çok başarılı bir sanatçıdır, yeteneklidir, müslüm gürses'te bu kadar sanat ve müzik birikimi yok, 2'sini de dinlemeyen ve belli bir çevresi olan biri olarak şunu da belirteyim, müslüm gürses'in arabeskten dolayı aşağılandığını gördüm ama orhan gencebay için müzik ve sanat hakkında azıcık bilgisi olan biri asla kötü konuşmaz.

godfrey,

"donun olayım osur osur boğ beni babaaa" diyenlerden bahsediyorsun evet ona ben de katılıyorum. ama ben linkin park da dinlerim, coldplay de dinlerim neşet ertaş da dinlerim orhan babayı da dinlerim. o yüzden genelleme yapmazsak iyi olur.

@godfrey çok doğru bir noktaya değinmiş.

önce bir arabeske karşı bir ön yargı var, genel olarak haklı. pop müzik gibi ne yapsak tutuyor ver acıtasyonu modunda olduğu için gereksiz. bir yolculuk sırasında sadece ebru gündeş cd'sini çalıştıran bir arabada, bütün bir ebru gündeş albümüne mağruz kalmıştım, hep aynı keman, hep benzer sözler, şarkıların hepsi ezbere yapılmış.

orhan gencebay'ın konumu ise diğerlerinden biraz daha farklı, genelde de ayrılır zaten. bu tarz şeyler söyleyenlere fatih akın'ın "istanbul hatırası: köprüyü geçmek" belgeselinden orhan gencebay'lı bölümü izlet bi.

aha link de vereyim; www.youtube.com

biz müslümü duyunca tişörtümüzü ilikliyoruz.dünyamız çevremizden ibaret değil malum.

iki arkadaşım var ciidi müzik eğitimi almış kişiler, birisi bilkent şan bölümü mezunu diğeri amerika da ciddi müzik eğitimi veren üniversiteden mezun ikisi de orhan için çok kaliteli müzik yaptığını söylerler vede dinlerler.bana hitap etmiyor sadece.

yazılacak her şey yazılmış. ben de tarafımı belli edeyim.

orhan baba büyüktür, müzikal olarak çok üsttedir.
müslüm baba da büyüktür ama teknik ve bilgi olarak orhan baba ile yarışamaz.

bu adamlardan kök hücre alıp ileride avrupa'da doğmalarını sağlasak, ortalığı kasıp kavururlardı herhalde. sonra burada da kıymete binerlerdi.

hem şu da var, arabesk deyip küçümsememek lazım. bu işin sosyolojisi var. bir de sorsan türk sanat müziğini seviyoruz der arabeski küçümseyenlerin bir kısmı, ama türk sanat müziği de klasik müziğin arabeskidir.

bunları yorumlayabilmek için müzik bilgisi ve müzik kültürü gerek. maalesef her önüne gelen konuşuyor.

onları dinleyip müslüm gürsesi aşşağılayan anneniz, müslüm gürses'in aşk tesadüfleri sever albümünü dinleyince tüm görüşleri değişiyor. niye böyle oluyor? çevrenizdeki kişiler müzikal cehalet örneğiymiş ondan oluyor :)

www.eksisozluk.com

bunlar tesadüf olamaz.

not: ıtrî hazretleri'nin nevâkar'ını dinlemekten zevk alabilen biriyim.

:)

cevrene selam soyle. orhan baba'nin Turkiye'de kayitli, bandrollu, yasal satis toplami yaziyla altmis milyon (plak, kaset, CD). korsanin ve yurtdisindakilerin sayisini ise bi Allah bilir. YouTube'da ne kadar dinlendigini oturup tek tek hesaplamak lazim.

once bunun yuzde biri kadar dinlenen bi muzik yapsinlar o asagilayanlar, sonra gelsinler karsimiza...

orhan baba, yaptigi muzigin arabesk olmadigini soyleye soyleye, artik dilinde tuy bitti.

ortaya söylüyorum;

zaman harcayacak saçma sapan polemiklere girmeyeceğim.

çocukluğumda evde orhan gencebay, esin afşar, erkin koray, joan baez dinlenirdi. ta o günlerden başlar orhan gencebay ve erkin koray hastalığım. o kadar şarkılarını bilirim, dinlerim; her biri o kadar büyük okyanus gibidir ki hala da bilmediğim bir sürü şarkıları var.

ortaokulda deep purple'ın perfect stranger şarkısıyla rock & heavy tarzını benimsedim. (aslında bir de mötley crüe'nun shout at the devil albümü var)

80'lerin sonu 90'ların başında metalium ve pentagram'ın ilk zamanlarına aynı ortamlarda bulunacak, stüdyo provalarına gidecek, pentagram'ın çeşme'lerdeki konserlerine sahilde sabahlamalar uğruna gidecek kadar içlerinde olan, rock & heavy & metal müziğinin bu ülkedeki gelişimine birinci elden şahit olan, o manada çok dolu ve güzel bir ergenlik yaşayan biri olarak;

iron maiden, judas priest ve malmsteen'e hasta olmak üzere, manowar, blind guardian, ozzy, vs unuttuğum bir kaç ismi daha bir çok şarkısını ezberleyecek kadar seviyor ve dinliyorum.

judas'ı, steve vai'i, scorpions'ı, iron maiden'ı ve hatırlayamadığım bir kısmını da canlı dinledim. 2004'te holy diver'ı ronnie james dio'dan canlı dinledim (hatta aynı konserde pentagram elemanlarıyla karşılaştık ve yıllar sonra beni tanımışlardı da dumur olmuştum)

bu arada yıldız tilbe'ye de hastayım. hani o danslarına, yüzünün şekline, giyimine, her şeyine hakaret ettiğiniz, küçümsediğiniz kara kuru kadına...

ek olarak tam adını bilmiyorum ama alevi tarzı türküleri beğeniyorum. ilkay akkaya'nın sesini ve söylediği türküleri beğeniyorum. neşet ertaş'ı, ruhi su'yu ve severek dinlediğim ama isimlerini tam bilmediğim bir sürü halk müziği insanını ve türkülerini seviyorum.

sanat müziğinin de bir çok şarkısını bayıla bayıla dinlerim, bağıra çağıra söylerim. fasılları severim.

bugün hala orhan gencebay ve erkin koray'ın birinciliğini kimse alamaz.

dinlediği "bir" müzik türüne göre, - genelde 'arabesk' oluyor bu- insanları aşağılayanlar; asıl kendilerini aşağılamış, bakış açılarının darlığını, kendini bilmezliklerini göstermiş oluyor..

bilseler yapmazlar abisi.. ama öğrenecekler (büyüyecekler) inşallah..

bildiğim kadarıyla site sahibinin bir banka hesabı falan var onun üzerinden ödeme ile gerçekleşiyor. şunu da belirtmek isterim madem nakit olarak o parayı gözden çıkardınız, tüneldeki diğer dükkanlara uğramanızı tavsiye ederim. internet üzerinden alışveriş her zaman güvenli olamayabiliyor (nakliye vs.) hele ki böylesine hassas bir konuda, kesinlikle gitarın kokusunu alarak alışverişi öneririm. ayrıca kötülemek istemem, dükkanlarına çok gitmişliğim var irili ufaklı alışverişlerim oldu (zorunluluktan) ama mydukkan biraz piyasa fiyatlarının üstünden satış yapar bunu da göz önünde bulundurun.

Gitarın sesini duymadan, klavyesini hissetmeden, istiklalde sırtınıza takmadan almayın.
Youtube'da dinlediğiniz gitarlar muhtemelen bir müzik dükkanına gidilip denenerek aradan en iyisi seçilerek bulunmuştur. Dip gürültüsü yüksek olan fenderde var düşük olanı da, denemeden bilemezsin.

genelde değişir.

kombine sarı benim

Ogrenilir

eğitim vs öğrenim

Öğrenilir hocam öğrenilir kırkından sonrada öğrenilir hatta keşke daha önce başlasaydım da dedirtir. 13-15 yaş arası gibi "gitar alayım kızlara çalarız" modunda olup bir iki zorluk görünce bırakamayacağınıza göre otuz yaşınızda gayette güzel öğrenirsiniz. işin sırrı sadece sabır.