emin değilim.
berber: i1.trekearth.com
kuaför: 2.bp.blogspot.com

kuaför bayanların berber erkeklerin gittiği yer diye biliyorum ben.

Edit:berber beyaz önlük giyer kuaförler daha cikstir şekildir

berber asla saçı tarif edildiği kesmez. kuaförün kesme ihtimali daha yüksek, bi de daha pahalı.

modern berber = kuaför

erkekler için de kuaförler var artık.
sanırım berber sadece saç sakal kesimi yaparken, kuaför manikür pedikür gibi bakımları da yapıyor.

kuaför berberin fransızcası, arada illaki fark aramana gerek yok.

berber lafından utanan berberler kuaför oluyor heralde

üst 4 nikolai tesla

üst sıra soldan sağa
1. einstein
3. dawkins
4. tesla

alt sıra soldan sağa
4. hawking
5. freud

diğerlerini tanımıyorum

sagdan solaysa
ust 2 nikola tesla
ust 4 richard feynman

üst sıra soldan sağa

albert einstein - richard feynman - richard dawkins - nikola tesla - paul dirac

alt sıra soldan sağa

carl sagan - thomas edison - steven weinberg - stephen hawking - sigmund freud

alt soldan 2. edison

1. einstein diğerlerini tanımadım.

üst sıra, en sağ
Paul Dirac

kendisi kişikil olarakta çok enteresan adamdır.

toparlayayım, eksikleri de tamamlayayım:

üst (soldan sağa) einstein - richard feynman - richard dawkins - tesla - paul dirac
alt (soldan sağa) carl sagan - edison - steven weinberg - hawking - freud

edit: ben yazarken yoktu o yorum :(

Haklısınız. Allah kolaylık versin kötü bir durum. Nerede bi bok oluyor hemen yardıma koşuyoruz. Lan bize ne amk vatandaşın parası niye bunlara yediriliyor anlayamıyorum.

hükümete oy vermediysen söylenmekte haklısın

hatayda da durum kötüymüş minübüs ve lokantaları kullanıp para ödemiyolarmış bu özgürlükçü elemanlar, esnaf ve bölge halkı ile bi sürü tartışma kavga yaşanmış sana katılıyorum başımıza bela oldular

Gaziantepte ev kiralarıda zengin suriyelilerden dolayı çılgınlık derecesinde artmış. Bizim apartmanda 600 e çıkan kiracı yerine 1200 liraya suriyeli kiracı gelmiş.

işin komiği izmirliyim ve bu seçimde belediye seçimlerinde akp ye vereyım oyumu barı hızmet gelır para akar dıyordum sag olsun nasıl bır hukumete denk geldıgımızı 3 ayda ıyıce anladık huzur yok ulkede para olsa ne olacak allah cezalarını versın ya.

mantık soruları içeren bir sınav. pek hatırlayamamakla beraber belli bir sayının üstünde yapman gerekiyor. zamanını düzgün kullanman çok önemli. vakit kaybetmemelisin bir soruda. hemen bir diğerine geçmelisin filan..

muhtemelen sözel mantık ve grafik yorumlama üzerinedir. sınav süresi çok kısadır. shl diye bir site var, orada böyle işim alımlarda uygulanan sınavların örnekleri var. incelemen faydana olur.

balatalar bitmiştir?

yes dostum balatan bitmek üzere. aman dikkat

ya balatalar bitmiştir ya da arka frenler kampanaysa içine taş girmiştir.

balata yerinden çıkmışta olabilir.

ayni sorun benim arabada da var. ne yapmak lazim? ciddi bir problem mi bu peki?

Frenler fena tutmuyor sanki ama. Daha çok çamurluktan geliyor gibi ama yanılıyor da olabilirim. Balatalara mı baktırayım diyorsunuz şimdi kesin olarak. Bi sıkıntı yaratır mı ?

Balatan bitmek üzereyse vıcık gıcık ses gelir, demir plaka birbirine sürter sadece, plastik aksam dediğinize göre farklı bir şey var, bir ustaya gösterin hemen çözer

bir sıkıntı yaratır. Allaha emanet iniyorsun yokuştan.

bu adamın mubarekliği , sair nursinin öğretilerini kitlelere yayması ve hizmeti , eğitim alanında muazzam bir şekilde geliştirilmesine ön ayak olmasındandır.

kitlelerce takdir edilme sebebi , anadoluda binlerce gencin öğrenim hayatına yaptıgı karsılıksız yardımlarla milyonların saygısını kazanmıstır. temel olarak halka hizmet hakka hizmet gibi algılanır bu cemaatte. belki garip gelecektir ama anadoluda sırf bu cemaatin yurtları , dersaneleri ve cemaat evlerine oluk oluk yardım akar. insanlar bir cocugun dahi egitimine katkı saglamak icin ellerinden gelen her türlü destegi yaparlar.

örnek vereyim ; bir gün yurda bir kamyon zeytin gelir , ve ogrenırsınız kı bır esnaf abi bahcesındekı zeytınlerı bagıslamıs. ıstıkbal yılda 40000 cekyat bagıslamıs , kımısı portakal bagıslamıs , kımısı 20 ogrencıye burs vaadetmıs.. işte cemaatin rollerinden birisi de bu yardımları yapanlarla yardımı alacaklar arasında kopru olusturmasıdır.

ayrıca bu cemaate bir şekilde temas etmiş herkes gonul bağını ödemek icin bu olusuma katılarak destek verir. dershanelerinde ders veren hocalara bi bakarsınız kımısı hacettepe elektronık mezunudur ama geometri anlatıyordur , kımısı odtu mezunudr ama endonezyaya ogretmen olarka gıtmıstır.. yurtdısı yapılanması ile tüm dünyaya yayılmıstır. bugun yanlıs hatırlamıyorsam 80 ulkede okulları bulunmaktadır. şiddete karşıdır bu yönüyle soft islam ogretılerı ve hosgoruyu yaydıgı icin amerikanın musluman cografyası ıcın rol modelidir ve tesvik edilmektedir.

işin ideolojik kısmına değinmiyorum .. zaten son 20 yıldır takip edenler kendı yorumlarını yapacaktır bu konuda..

Kendisi artık bir siyasi simgeye dönüşmüş maalesef, bazıları ismini duyunca hazırola geçer, bazıları da nefret kusar.

adamın mübarekliği, milletin mal oluşundan gelmekte.

Ya arkadaşım cidden anlamıyorum ya, insanlar kendilerini ne sanıyorlar da başkalarına "mal, aptal" gibi sıfatlar takabiliyorlar. Günlük hayatta ben de kullanırım bunları elbet ama, ciddi bir yerde asla. SEn hiç mal değil misin yani, mükemmel misin, bak ben mükemmel olmadığımı hissediyorum mesela, herkes biraz salak diyebilirsin de, biraz salak olsan bile diğer fazla salaklara nasıl salak dersin. Biraz kendine bakmalısın bence, hatalarının olabileceğini, sorunu başkalarında arayarak bir yere varılamayacağını anla!

@flexin, kardeşim sen ondan daha mübareksin ahahaha

çogunluk her zaman maldı bunda bi değişiklik yok. bu yenı cıkmıs bısey degıl 1 mılyon yıl once de ınsanların cogu maldı , sımdı de mal , gelecekte de mal olacak.. bunun konuyla pek ılgısı yok..

fethullah gülenin bu kadar cok sevilme nedenlerinden biri de iletişim kanallarının son 30 yılda gelişmiş olması.

yani önceden insanlar yerel şeyhleri hocaları dervisleri mubarek olarak gorup ona biat ediyorlardı. son 3o yılda video , tv , internet , ve basılı yayınların cok artması ıle buyuk kıtlelere ulasma ımkanı yakaladı fethullah hoca.. 90 yıllarda video kasetlerini binlerce kisi izlemek icin yanar tutusurdu.. kitapları okunur sohbetlerine katılırdı..

işin içine biraz girmiş kıyısından köşesinden bulunmuş kişiler ne anlatmak istediğimi cok iyi hatırlarlar..

işte iletisim kanallarının genıslemesı yerel mübarekleri bitirip tek ve herkesce bilinen mübarek zaatlar olusturulmasına ön ayak oldu. tıpkı bakkal ve supermarket zincirleri gibi düşün. eskiden insanlar temel alısverislerini bakkalrdan yapardı ve 2000 li yıllardan sonra super marketler heryer acıldı herkes tercihini burdan yana yaptı.. bunlar da öyle iste , ruhsal ihtiyacları onceden yerel hacı hoca tayfası veriyordu , yerlerine daha bilgili , saglam temelleri savunan ve ustelık bunu karsılıksız yapan bir grup cıktı ve tum pıyasayı elıne aldı.. yanı en azından buyuk kısmını elıne aldı. ayrıca yetıstırdıgı elemanların bu cemaate katkıları yadsınamaz.. bu cemaatın okullarında dershanelerındeo kuyan bınlerce ınsan var ve kalbur ustu unıversıte ve bolumlerın buyuk kısmına da yerlesıyor cogu. ınsanlar yapılanları karsılıksız bırakmıyor ve cemaat katkılar arttıkca buyumeye devam edıyor.

olayın polıtık bır hal alması 90'lar sonrasında ortaya cıktı.. acılan davalar , engellemeler bır magdur grup olusturdu.. ve bunu medyayı kullanarak ınsanların gozune soka soka yaptılar. e sımdı bu grup saglam bır sekılde yonetımde soz sahıbı.

Dünyada abd'den izin alınmadan hiçbir iş yapılamaz demiş ve cia'de aşure dağıttırmış bir şahıstır kendisi.

@kennym, böyle tarafsız bakış açıları yakalayanlar nadir olsa da görünce seviniyorum, aynen de katılıyorum.

sımdı egrı oturup dogru konusalarım . bu grubun hal hareket ve yasam tarzı anadoluda cogu aılenın ornek evlat olarak gordugu yapıya uyuyor. haramdan kacınan , namazını aksatmayan , okumus ve okumaya sureklı devam eden tertemız ınsanlar olarak goruluyorlar kı buyuk cogunlugu gercekten oyle. gram menfaat gozetmeden bınlerce cocukla ılgılenen abıler mı dersınız , cemaat evlerınde ozel hoca gıbı ders anlatan elemanları mı dersınız , bunları halka karsılık beklemeden allah rızası ıcın sunuyorlar. e halk da bugune kadar boyle bısey gormemıs, dını butun ve yardımsever gorduklerı grubu merak edıp ogretılerını ıncelıyorlar. karsılarına 2 kaynak cıkıyor. said nursi ve fethullah gulen.

üniversitede bizzat evlerinde ve yurtlarında kalmış biri olarak tamamen minnet borcudur diyebilirim. onlara sorgulayan eleman yaramaz. diğer elemanları da yoldan çıkarabileceğim korkusuyla benim gibi kovarlar evden.

ama şöyle bir durum vardı; ailesinden 5 kuruş para almadan okumaya gelen garibanlar vardı. onlara burs verip kendi işlerini yaptırırdılar. kurban bayramında deri toplatırlar, gazete sattırırlar, dergi abonesi bulmak için kıçları yırtılır. bunların önüne hedef konur, ihtiyaç sahibi öğrenci de gıkını çıkarmadan söyleneni yapar. yoksa sonuç bellidir.

kennym'in dediği gibi bu elemanlar mezun olduktan sonra da nokta atışı görevlere gelmezse bile kazandığı paradan kayda değer bir miktarı direk nakdi yardım olarak cemaate hibe eder. çark böyle döner. oluk oluk para ve mal akar.

aralarındaki hiyerarşi resmen mete han'ın 10'luk sistemi gibidir. belli bir disipline göre işler. azıcık sivrilen neredeyse hiç kimse barındırılmaz. bir şekilde çarkın dışına itilir. aralarındaki bağ sevgi değilse de saygı bundan gelir. hani ağlayanlar falan oluyor ya, ne kadar saf ve hayatı boyunca hiçbir alanda hiçbir şeyi merak edip araştırmamış ya da olan bitenin farkında olmayan o kadar çok cemaat mensubu "garip" olduğunu bilsen şaşarsın. işin aslı ise mukallitlikten başka bir şey değil esasında.

mensup bu kadar çok olunca ticarette de siyasette de işin kaymağını yiyen yiyor yani. zannedildiği kadar dini odaklı bir oluşum olsaydı işin içinde bu kadar milliyetçilik olmazdı. bu ayrımın farkında olmayan milyonlarca insan var.

söylediklerimin esasını youtube'taki gizli çekim videolar vasıtasıyla kendi ağızlarından dinleyebilirsin. işin iç yüzü daha renkli ;)

yaptığı hiç bir hizmet karşılıksız kalmamaktadır. ister vefa borcu ödemek deyin ister geri ödemek zorunda bırakılış deyin. ama karşılıksız kalmaz.

başsız yapamayan sürü gibi bir toplumumuz olduğu için bu profile uyan bir tek bu adam var.öldüğü zaman sistem kendiliğinden bir çoban yetiştirir diyorlar ama inanma. kendi başına birey olarak yaşayamayan ne düşündüğünü kendisi bile bilmeyen insanlar kendilerinin yerine düşünen birini bulunca tapıyolar.

sımdı su konuyu da es gecmeyelim , cemaatte zorlama diye bisey yok arkadaslar. ısteyen elınden geldıgı gıbı hızmet eder ısteyen dersanesıne bedava gıder unıversıtede evınde kalır ısteyen kalmaz. evınde kalan yanı cemaatın ımkanlarından faydalanan kısıler ıcın de belırlı gorevler vardır. yanı ınsanlar bunu kendılerıne gorev belırler. gazete satısı dergı satışı , deri toplama vb konular tamamen hizmet isteginden kaynaklıdır.

kişi kendi kararlarını veremeyip sistem içinde ezildiğini dusunuyorsa yapacak bisey yok bu adamlar nereye gitse somurulmeye mahkumdur. bu olay orduda da boyledır , devlette de boyledır. karsılıklı fayda bulundugu ıcın tamamen kısısel tercıhtır. kımse somuruluyoruz vay efendım elımız mahkum ayagı yapmasın. herkes ırade sahıbı ve karar verebılecek yapıda. begenmeyen olusumdan ayrılıyor zaten kendı hayatını yasıyor. bunun bınlerce ornegı var . kımse kımseyı zorla alıkoymuyor.

turkıyedekı dıger cemaatlere nazaran cok soft bır yapısı vardır. bunlar dıgerlerının yanında melek gıbı kalır.

ideolojik boyut bambaskadır , kitleler her zaman takip edicidir , tepedekiler ne yaparsa onu takip eder bu cemaatte de boyledir , askerde de boyledir , siyasi partilerde de firmalarda da boyledir. zaten onder , lider gorduklerı ıcın takip eder kitleler.

devletin bir donem ustlerıne gıtme sebebi ise ikincil bir guc odagının olusmus olmasıdır. yanı kendı ısteklerıne uymayacak , gerektıgınde karsı cıkacak bır grubun varlıgı her otoriteyi rahatsız eder. sımdı akp ile iyi olduklarına bakmayın bır sure sonra bu ıkı grup karsı karsıya gelecektır. işin dogasında bu yatar . guc tek olmayı gerektırır. paylasılan guc guc degıldır. bu kardesınız dahi olsa boyledir. dunya tarıhındekı yuzlerce devrımde , harekette , ısyanda da bunun orneklerını gorursunuz. yıllarca yan yana mucadele etmıs arkadaslar dahi birbirine giriyoken farklı ıkı gurubun sureklı bırbırlerını desteklemesını beklemek hayal gormek olacaktır.

hayır işi karşılıksız yapılan bir şeydir diye biliyorum ben? sen okumaya gelen adama deri toplatırsan gazete dağıttırırsan bu işin hayrı nerede? onu yapan öğrence pek ala bir iş bulup kimseye minnet etmeden kendi hayatını sürdürür? amaç karşılıksız olması diilmdir?

Şimdi şu konuyu da es geçmeyelim, devlette vatandaş harici kurumsal bir işiniz olursa, devletin memuru sizden "bağış" ister, ama "bağışın" kendisine değil ilim yayma cemiyetine gideceğini söyleyerek parayı kendi için istemediğini, bu sevabı yapmazsanız işiniz de gerçekleştirilmeyeceğini söyler. "benim memurum işini bilir" ve "20 tl rüşvet sayılmaz" ülkesinde bunu buraya yazmayacaksın şikayet edeceksin diyen mallar da bulunabilir. ama dediğim gibi tamamen hayır işidir bu işler, kesinlikle zorlama yoktur.

tabi yok.sabah namazına kalkmadığı için bütün evi temizleyen arkadaşım var benim? mazeret bildirmeden dışarda 2 saat kaldı diye evden atılan da var? sabah fırıncıdan zorla ekmek alıorz sanki diyip sorgulayan adamda var?

hayır işi karşılıksız yapılmaktadır , dergi satısı , gazete aboneliği , deri toplama işi de karşılıksız yapılmaktadır.

burda gizli bir anlasma vardır , cemaaat karsılık beklemeden kendısıne yapılan bagısları kısılere , evlere yurtlara dagıtır , yurtlar ıhtıyac sahıbı ogrencılerle gorusup egıtım ımkanı sunar , bu ımkanlardan ve ogretılerden faydalanan gencler , cocuklar artık kımse kendı ımkanları dahılınde cemaate faydalı ısler yapmak ıster ve bu gorevlerde yer almak ıcın talepte bulunur.

ne sanıyosunuz sız ? ınsanları zorla derı toplamaya yolladıklarını mı ? kişi gorev almak ıstemıyorsa zaten girmez ki bu ayaklara .. bu ıslerın cogu kısısel taleplerle yapılmaktadır. ınsanoglu kendısıne yapılan ıyılıge karsılık vermek ıster borclu kalmamak ıcın . bu hepımız ıcın gecerlı.

bı arkadas devlet ve memur ornegını vermıs , bahsettıgın sey suçtur ve islama gore haramdır. bunun tartısılacak bı tarafı yok. kısıler hatalar ogretılerı baglamaz. o o memurun tırtlıgı , vasıfsızlıgıdır. sen ısını hızlı yaptırmak ıcın kabul edıyorsun o adamda ne kadarsuc varsa sen de de var aynı suc.. verme , babanın işi mi ? normal yollardan basvurunu yap , yapmıyosa o devletın ayıbıdır.

yahu olayı cemaat savunmasına donusturmeyelım. oyle bı nıyetım yok. kaldı kı ınancsız biriyim. gozlemlerımı yazıyorum , soru sahıbının merakını gıderebılmek adına.

Benimde merak ettiğim bir konu bu. Soruya tam bir cevabım yok ama soruyu biraz daha genişletmek isterim.

Şimdi yandaşları çok, onu biliyoruzda, bu adama ölümüne muhalif bir kesim de var, seçmeni bu adamdan nefret eden siyasi partiler var. Lakin gün oluyor mesela Bülent Ecevit gidip adamı evinde ziyaret ediyor, icazet alıyor. Deniz Baykal kaset skandalında daha kendini savunmadan ilk bu muhteremi aklama ihtiyacı hissediyor. Cevap bu milletin mal olmasıysa mal olmadığını sananlar siyaseten destekledikleri adamları görmüyorlar mı? Niyeyse olayın bu yönü hiç dikkate alınmıyor.

madem aksi belirtiliyor şehir adı vererek yazayım. gaziantep'te deri toplama gibi işlemler istek üzerine yapılmıyordu. işleyiş, evinizin imamı-abisi sen şu mahalleye gidip deri toplayacaksın, topladıklarını da filanca abiye vereceksin şeklinde planlı programlı direktifler şeklindeydi. bu amaç doğrultusunda bayramın ilk veya ikinci günü bile eve gidemeyen öğrenciler vardı.

aynı durum aboneliklerde de geçerliydi. abonelik koçanları öğrencilere verilir, şu vakte kadar şu kadar abone yapacaksın denir. eksik kalanlar için yüzsüzce "abi o zaman eksik kalan 2 kişinin ücretini sen ver, dergileri sevdiklerine hediye et" şeklinde teklifte bulunurlar.

sadece antepte değil, birçok yerde işlerin böyle yürüdüğünü çok iyi biliyorum. o kadar güllük gülistanlık bir ortam değil yani. Kulaktan dolma bilgiler değil bunlar. Bizzat yaşadıklarımı yazdım.

benim anlamadığım tek bir nokta var. insanlar evleniyolar çocuk sahibi oluyolar sonra belirli bir yaşa gelince çocuklarını sırf hizmette diye hakkında daha önce hiç bilgi sahibi olmayan insanlara teslim ediyolar.bu çocuklar lisede evlerinden ayrılıyolar ver birer asker gibi yetiştiriliyolar, annesini babasını görmek için iki haftada bir izin alması gerekiyor, anne babası nasıl bir hal içinde o çocuklarını yolluyolar, hiç mi içleri sızlamıyor, benim çocugum orda naapar ne eder diye? sen kendi doğurdugun çocuğu yetiştirme becerisine sahip değilsen ne diye doğurursun?
çoğu yurtta kalan arkadaşlarıma bakıyorum bireysellik sıfır? bi yere davet edersin bakalım der gel şurda oturalım birer çay içelim dersin, abi gitmem lazım der, çünkü mutlaka birilerine sorması gerekir. sırf canı istedi diye bişiy yapamaz bu adamlar, tek başına bu hayatta silikler. canları sıkıldığı zaman kendi başlarına kendilerini eğlendirecekleri bireysel uğraşları yok? evde televizyon yok televizyon! interneti söylemiyorum bile..
düzinelerce fettulah gülen kitabından başka birşey görmemiş ki adam? e haliyle fettulah gülen de bu kadar değerli oluyor.

ya arkadasım hangı kısmı anlamadınız ? arkadasın sabah namazına kalkmadıgı ıcın evı temızlemeye zorlanmıs gıbı bır argumanla mı zorlama oldugunu ıspata calısıyorsun ?

kımın yasadıgı ev ? kendı evı , tabı temızleyecek aq ben mı temızleyım.. bugun o temızler yarın dıgerı temızler.. sabah namazına kalkmamanın konuyla ne ılgısı var ?

mazeret bıldırmeden 2 saat dısarda kaldı dıye evden atılan adam varmıs... e tabı olacak aq her yerın kuralı var , okulda da var bu devlette de var işyerinde de var. adamlar ailene karşı sorumluluk hissediyor , cocuk 2 saat gec kalsa basına bısey gelse ne dıyecek aılene ? aılen ne dıyecek adamlara ? "cocuguma sahıp olamadınız" dıyecek , soylemıs ıste mazeret belırt , ısım var de bısey de haber ver. he yok sıkının keyfıne hareket edeceksen de kusura bakma da adam salak mı senın gotunu toplayacak , anan degıl baban degıl aq yapabılecegı yardım sınırının otesıne gecıyorsun , o da boyle bı sorumlulugu alamayacagı ıcın bagını kopartıyor. gecin isin geyik boyutunu. ortaya konulan şartlar net.

evet cemattekı kısıler (abiler olarak bilinen grup ) hayır ıcın yapıyor bu ıslerı ama bır de ısın baska boyutu var yanı maddı yardım yapıp ogrencı evlerını fınanse eden grup (esnaflar ve halk ) bu hayrı dogru kısıye ıletılmesı sartıyla yapıyor bu konuda cemaate guvenıyor ve yardımını yapıyor. cemaatte bu kosulların olusturulmasından sorumlu yoksa verılen paralarla eglenceler duzenlenıp geyik yapılsın dıye degıl. kendılerını bukonuda sorumlu hıssedıyorlar , hem allaha hem de hayrın sahibine karsı. cemaat evlerı de bu sekılde konumlanıyor. konuları karıstırmayalım. adamlar bu sartların olusması ıcın ımkan tanıyor.

abicim bende onu diyorum cocuga sahip olamadınız ne demektir ya? elalem neden benim cocugumdan sorumlu olsun? sen şimdi tercih meselesi diyosun bende kendimce bunun yanlıs bişey olduğunu söylüyorum..anne baba terbiyesi diye bişiy var.ordaki herkes aynı değerlere inanmak zorunda. bak zorunda diyorum insanların parasızlığını kulanmaktır bu.. senin paran yok gel kardeşim sana yemek, sana aş, sana ev ama evde tv yok internet yok zaman gazetesinden başka gazete sümmehaşa, al sana koca koca fettullah gülen kitabı..oku bunları iyice benimse senden sonra geleceklere iyice aktarıcaz bunları..kusura bakmayında bunun hiçbir yerinde hayır yok bu tamamen karşılık beklemektir hemde öyle geri dönüşü 3 5 yıl olan bi karşılık değil adamlar ant içmiş ülkenin geleceğini ipoteklicekler

(not: kimseye terbiyesiz demedim sadece kendi ailesinin terbiyesini değil cemaat terbiyesi aldığını sölüorm:)

ne bekliyosun abi , adam gel birader sana yemek , para , ev , ye iç sıç istedigin gibi takıl biz finanse ediyoruz mu desin ? boyle bı soylem olmadı kı hıcbır zaman.

bi noktayı kacırıyorsunuz , cemaat ile cemaate yardım yapıp bu yardımın dogru kısılere ulasmasını talep eden olusum aynı sey degıldır.

soyle acıklayalım , bır grup var ve bu grup bır mıktar parayı malı cemaate bagıslıyor ve bır kosul sunuyor. bu yardım allah yolunda dını butun cocukların egıtımı ıcın kullanılacak dıyor. cemaat ise bu kosula sadık kalarak evler olusturuyor ve kaynakların dagıtılmasını ve ıdaresını ustlenıyor. bunu yaparken bır karsılık beklemıyor. ne yarıdımı yapan taraftan ne de yardımı alan taraftan. cemaat sahıp oldugu ıs gucunu bunun organızasyonu ıcın kullanıyor ve talep edılen kosulları saglamaya calısıyor. bu yonde de ev ıcın belırlı kurallar belırlıyor ve arzu edenlerın yanı bu kurallara uyacak kısılere bunu sunuyor.

kendı kurallarınla yasamak ıstıyorsan kendı hayatını yasayacaksın. baskalarına baglı olmayacaksın. bu senın tercıhındır , hem bi gruba tabi olup hem de bu grubun senın sartlarına uymasını bekleyemezsın.

haklısın? ama bizim tarıştığımız sey de zaten fetullahj gülene neden bu kadar tapılıyor diilmi? bi önceki cevapta tam olarak nedeni benm söylediğim seyler

flexin+1
herkes biraz maldır ama bazıları daha maldır.

Videonun son 35 saniyesini izleyin. :)

www.youtube.com

@imojeen

cogunluk bu işi gönül bağı ile yapıyor , her grup içerisinde mecburuiyetten yapanlar olabilir gayet normaldir ama çoğunluğun isteksiz olduğunu düşünmüyorum.

öyle birşey olsa hareketin gerilemesi gerekir , mevcut haliyle büyümeye devam ediyor hem de etkinliği artarak.

gizli bir gündemleri olup olmadığını yakın zamanda görürüz muhtemelen. yani var sa eger yakın zamanda ortaya çıkacaktır , ben bu dönüşümün erdoğan sonrasına bırakılacağını tahmin ediyorum. bu da demek oluyor ki 10 yıl içerisinde bu dönüşümü yaşayacağımızı tahmin ediyorum. (+-5 yıl konulsun tıp ilerliyo baya )

bu süreçte cemmatin dağılmayacağı varsayımı da pek gerçekci olmayacaktır. fet. ho. sonrası cemaat aynı etkinlikle devam edemez. fikirsel liderin olmadığı yerde 10 ayrı baş çıkar ve bu oluşum dağılır , tekrar aynı hızla ilerleyemez.

zaten amerika da bunu bildiği için son demlerinde dahi faydalanalım diye arap cografyasına sardı.. 5 -10 yıl faydalanalım meyvesini toplayalım istiyor. hatta şöyle söylenebilir , amerikanın rusya ile mücadelesi sırasında ortaya çıkardığı radikal islamı / terorizm ve yayıldığı coğrafyayı yavaş bir şekilde toparlama ihtiyacını cemaatin soft islam öğretisini kullanarak etkisiz hale getirecek. bu noktada arap cografyasında sünni yönetimlerin desteklenip alevi / şii yönetimlerin üzerine gidilmesi bu fikirleri desteklemektedir.

find / -name 'dosyadi.csv' | more
sonra space basarak tüm sonuçları görürsün

yada çıktıyı bir dosyaya yönlendirisin, sonra onu incelersin

find / -name 'dosyadi.csv' > sonuc
cat sonuc

find / -name "dosyaadi.csv" > xyz.txt yaparsanız dosyaya yazılır.
find / -name "dosyaadi.csv" | less yaparsanız yukarı aşağı tuşlarıyla okuyabilirsiniz
find / -name "dosyaadi.csv" | more yaparsanız yukarıdan aşağı satır satır ya da sayfa sayfa okunabilir.

çok teşekkürler arkadaşlar

locate de kullanabilirsin. eger db'si acik ise.

ben yaparim bunu.

edit:cok iddiali olmus ama yaparim

Bunu içeren bir mülakata giricem. O yüzden mevzuyu genel anlamda bilmem lazım. ticari bir durum yok maalesef

yok be ticari bisey icin demedim zaten gel sipesifiklestir problemini özelden cöziyim.

somut bir şey yok, örnek analiz istediğim gibi birşey çıkıcak karşıma, uzun uzun grafikler, maliyetler, devlet teşviği vb bir sürü şey sunulucak ve benim gerekçeli olarak doğru bir seçim yapmam istenecek.

Bir örnek bulabilsem keşke.

buna bi göz at o zaman

en.wikipedia.org

yoksa cok farkli analiz ve yaklasim secenekleri var,dogruludgu yok hicbirinin yani kesin su dogru olayi yok,ama tecrübe ye bagli olarak kisi dogru yaklasimi secmeye calisiyo.

ama genel anlamda bu olay eldeki datalara bagli.dogru datalar,dogru hesaplar,hatasiz,eksiksiz analiz.

ayrica cok cok ufak olsa da bazi hatalar cok kritiktir.ben öyle cok kötü durumlarda kalmistim.dikkat et,en ufak detayi bile gözönünde bulundur brainstorm esnasinda.zaten o ayrintiyi ignore edip etmeyecegin sana kaliyo.

(bkz: adobe acrobat pro)

(bkz: foxit reader)

var tabi. "select text" diye bir mod var foxit'de. acrobatta'da yine aynı şey başka bir isimle ama hatırlayamadım şimdi. o şekilde kopyalarsın.

ama sanırım senin dokuman taranarak oluşturulmuştur diye tahmin ediyorum. haliyle yazı değilde resim oluyor herşey. acrobat pro kullanabilirsin. ücretsiz alternatifleride mevcuttur heralde.

yukarıdaki iki program işinize yaramazsa;

(bkz: finereader)

tarayarak oluşturulmuş bir metin değil, ders notu. indirdiğim zaman otomatik olarak pdf formatında geldi. bilgisayar bilgim sıfırın altında anlayacağınız üzre. yerın bu dediklerinizi bir çözmeye çalışayım
çok teşekkürler

text wiewer'a basınca metnim değişti ve seçili hale getirilebilir oldu. ama bu seçili metnin nasıl kopyalanacağını bulamadım .son bir yardım :))

CSV olarak kaydedip sonra Wordpad ile açıp bütün commalar yerine # yaptırsanız?

yardimci'nin dedigi gibi olur aslinda da [ hatta word'de 'replace all' filan yapilip sonra txt export edebilirsiniz ] text olarak nasil gorunmesini istiyorsunuz ki? yani CSV = # tamam da, her satirda veri siniri belirli mi olacak, yoksa tum veriler pesi sira mi gelecek?

elle tek tek yapılayamayacak kadar çok (14000 tane) dosya var. hem "replace all" gibi birşey verinin kendisi içindeki karakterleride replace eder ki istenmeyen bir durum.

bir kaç tool buldum tam istediğimi yapan ama paralıydı. iş başa düştü deyip jxl diye bir java api buldum, oturdum apiyi kullanan ufak bir uygulama yazdım. 5 senedir java yazmamıştım iyi oldu hem. lazım olana bir mesaj uzaklıktayım.

öncelikle geçmiş olsun.
Babanız şifresini başka biriyle paylaşmadığı ve dolandırıcılığın ATM'den kaynaklığı için bu tutarı alabilir.
Bu dolandırıcılık hangi bankanın ATM'sinde gerçekleştiyse o bankadan alabilirsiniz muhtemelen.Bu olayda Vakıfbank oluyor.

İşin ucunu bırakmayın, bu tip müşteri kaybı tazmin edilir, bu kartı kullanan kişinin suçu yok, ATM güvenliğini sağlayamayan bankanın suçu vardır.
Bu tip olaylarda ne yapıldığını, banka tarafından nasıl bir yol izlendiğini öğreneceğim.

Ancak bu başkasının yardım etmiş olması, hangi tuşa basacağını söylemesi gibi detaylar zorlar, Banka zararına atılan durumlara bakıcam

1-ne yazık ki banka parayı size ödemez. tamamen kullanıcı hatası.
2-illa muhattab olacaksa iş bankası derim. siz işbankasına başvurusunuz onlar düzeneğin kurulduğu banka ile irtibata geçer.
3-???
4-benim anlamadığım işbankasının sizi arayıp "...kartınızdan kart sıkıştırma yöntemiyle 1500 lira çekilmiştir"demesi. yani bankaların birer güvenlik birimi vardır ve sizin yaptığınız her işlem orada loglanır. işte bu noktada işbankasının bir güvenlik açığı var. yani o işlem talep edildiğinde uyarmak yerine bittikten sonra hem de yöntemi şu şu diye açıklama yapması ilginç.

urasil'inde bahsettiği gibi atm güvenliğini sağlamak bankanın yükümlülüğündedir. babanızın atm'de bir anormallik fark etmemesi gibi noktalardan saldırmanız faydalı olur. Banka kendi dış ünitesine sahip çıkmalı önlem almalıdır. Bakınız birçok özel bankanın ATM'lerinde kart sokma yuvalarında yuvarlak ya da garip şekilli yeşil aparatlar olur, bunlarda kilit işareti vardır ve yanıp sönen yeşil ışık vardır. Vakıfbank'ın o ATM'sinde böyle bir önlem var mı yok mu onu tespit ettirmeniz gerek. Sonra mutlaka o bankanın da kamera kaydının komple incelenmesini isteyebilirsiniz. Ayrıca babanız yurtdışında olacağından size veya davayı takip edebilecek birine vekalet vermesi evraksal işleri hızlandırır.
Neticede parayı almanız biraz zorlu ama mümkün olabilecek bir sürece bağlıdır.

3-bu durum hakkaten şaşırtıcı ama oluyor.Özellikle banka şubelerinden uzak, ipsiz sapsız, ıssız yerlerde duran ATM'lerden gerekmedikçe para çekmeyin, saçma bi uyarı gibi ama öyle.
En güvenlisi Şube önü bankamatikleri, alışveriş merkezi gibi yerlerdeki bankamatiklerdir.

üstelik tek dolandırıcılık yöntemi de bu değil.can sıkıcı bir durum.

@want2die: şifre paylaşılmadı ve kartı kimseye vermedi, tüm işlemleri kendisi yapmmış. bu kart nasıl el değiştirdi bilinmiyor.

@urasil: işin ucunu bırakmayacağız ama ben gaziantepten ankaraya döndüm, zaten uğurlamak için gitmiştim. iş bankasına dilekçe faxladık, gaziantep emniyeti fotoğraftan kişi tespiti yaptı, ilk iş gününde kamera kayıtları incelenecek demişlerdi.

@kafaradyo: benimde anlamadığım iş bankasının yöntemi bile söyleyerek dolandırıldınız demesi, üstelik elimizde başkasına ait kart vardı, o kişi muhtemelen bir önceki kurban.
yani bir sonraki kurbana babamın kartı kendi kartıymış gibi verilecek. o kart makineye girince işlemi iptal etmek gerekliydi.

bir sonuç çıkmazsa 45 gün sonra bir süre aşımı söz konusu olur mu, mahkemeye gidilebilir mi? bu adamların cezalandırılması paranın geri ödenmesinden daha önemli, belliki durmayacaklar ve bu para milyon tane insan için çok önemli bir miktar.

ayrıca bu atm'lerin hepsi şube önü bakmatikleri, vakıfbankın 2 tane atm'si var hatta, düzeneğin kurulduğu makineye yönledirmek için diğer bankamatikte işlem yaparmış gibi olduğunu ve daha sonra yanına geldiğini söylemişti babam.

Şimdi:
Bu kart sıkışma olayında yardım eden kişiler babanızı şifre girerken şifresini öğrenmiş oluyorlar.Bu sebeple şifreyi muhafaza edememiş sayılıyor.
Ancak, bazı durumlar var, kartın sıkıştırıldığı yönünde atm'nin kart hamiline mesaj ile vermesi gerekiyor.
Bu yüzden atm jurnal kayıtları inceleniyor.Bu kayıtlarda atm kart hamiline mesaj vermemişse zarara alınıyor.
Yani babanıza böyle bir uyarı vermediyse ATM tazmin edilebilir.

Akbank'ın ve İş Bankası'nın tazmin etmesi güç ihtimal.(Akbank imkansız, orda kart ve şifreyle normal bir işlem yapılmış)

Bir de bu dolandırıcılık nasıl yapılmış, cidden kart sıkışmayla mı?Kart kopyalama mı?İş bankası nasıl bilmiş hemen?Çünkü sıkışma ile dolandırıcılık kullanıcının suçlu bulunduğu bir yöntem.kopyalama farklı, tabi nasıl bir düzenek kuruluyor, nedir ne değildir detayları bilmiyorum.

bahsettiğiniz şifre modem arayüzü şifresi mi yoksa kablosuz ağ şifresi mi?
kablosuz ağ şifreleme modunu WPA veya WPA2 ye ayarlayın. wpa yeterlidir. şifresini de değiştirin.
eğer şifreleme modu Wep ise kırılıyor olabilir, zira gerekli bir donanım ile bir dk dan az sürede rahatça kırılabiliyor. wep ten uzak durun, wpa ya ayarlayın.

ek: sistemde haberdar olmadığınız ve internetten sürekli download yapan bir zararlı da olabilir. gerçi internetin yavaşlığından bunu anlayabilirsiniz ama yine de bir olasılık.

civarda, bu işten anlayan biri varsa, bir kaç günlük uğraş ile şifreni çözebilir. bu mümkün.

aliulvicoskun.blogspot.com

şifreni değiştirebiliyorsan, değiştir. haftada bir kez değiştirerek, bir ay da öyle dene.

bi başkasının internetinizi kullanma ihtimali yanında kendi bilgisayarınızında internet aktivitesini inceleyin derim ben. netlimiter gibi bir programla bilgisayarınızdaki yazılımların network kullanımlarını ve istatislerini incelemek gerekli.

sadece şunu söyleyebilirim, anadolu üniversitesinde hazırlık ciddiye alınır. zorla öğretirler ingilizceyi. erasmus için durum nedir bilmiyorum ama hazırlık faydalı olacaktır bence.

anadolu üniversitesinde 1 yılda öğreneceği ingilizceden çok daha iyisini, adamakıllı bir kursa giderek 4-5 ayda öğrenir...
hem sene kaybı da olmaz.
istanbul barosunda ücretsiz ingilizce dersleri var stajyer ve avukatlar için, ama öğrenciler de gidip bu derslere girmek istediklerinde kimse onları kapıdan geri çevirmiyor, bi sorun bakalım belki eskişehirde de vardır.
yoksa bile, gitsin bir kursa orda öğrensin derim ben, hem 1 sene zaman jaybı da olmaz..
1 sene zaman kaybı demek, mesleğe 1 yıl geç başlamak demek, bu da nerden baksan en az 20-25bin tl demek.. (ben de hukukçuyum, ben de çok zaman kaybettim zamanında, ordan biliyorum)

tarife konusunda birşey diyemem ama ben yıllardır çeşitli illerde ve semtlerde kullanıyorum uyduneti. eş zamanlı olarak ttnet adsl de kullandım. uydunetten gayet memnunum. ya ben çok şanslı bir adamım yada uydunet öyle abartıldığı kadar kötü değil.

bence uydunet ttnet'ten kat kat iyidir.

ordaki fiyatlar normal fiyatlar kablolu tv dahil 41-43 gibi birşey ödüyorum ben 1mbs limitsize yani ordaki gibi aynen. sorun konusunda hem konyada hem izmir bornovada kullanıyoruz. adslde iken çok daha fazla sorun yaşıyordum çok memnunum ping konusunda da genelde iyidir adslden.

yuru be. olay budur.

yalnız değilsin.

benim kedim azgın bir boğadır. gerekirse güreşirim icabında.

edit: aynı muameleyi ufak çocuklara da yapmıyor mu kadınlar? hasta abicim bu kadınlar. başka açıklaması yok.

yalnız değilsiniz.

çok haklısınız ve yalnız değilsiniz. açıkcası ben kedileri severim uzaktan da olsa ama kedi sahiplerine direkt kılım.

benim kedilerden biri gayet beyefendi iken (bi sey yaptiracakken rica ediyo) - oteki pic, serefsiz, keraneci, yavsak. ama kesinlikle ikisi de minnos, yumos degiller ve ikisini de bir suru insani sevdigimden daha fazla seviyorum. ve hatta tassaklari alindı benim kedimin, ponponlari degil. ponpon ne ya?

taşşaklarına "tontiş" diyen var.

var. lanet olsun var!

bu meseleye vaktinde kafa yordum. cevremde cok sayida kediyle yasayan arkadasim var. neyse ki hic birisi konusurken bu tip seyler yapmiyor, yaramazliklari falan anlatiliyor genelde. en coskulu sevgi gosterisi, mesela yolda yururken bir yavru kedi gorduklerinde ' caniiiim' vs demek. dusunurken konusma dili, yazma dili farkliliklarini kurcaladim ve sanirim, bunu daha cok yazarken yapiyor bazi kadinlar. peki neden? bi bilsem!

duygularıma tercüman olmuşsunuz.

şimdi benim minnoş filan diyecek bir çocuğum var. büyüdü gerçi ama hala minnoş. o nedenle kediye de kedi diyorum evde. bizim kedi hem psycho hem de retarded olduğundan kendisini miniş, patiş filan diye sevmenin imkanı da yok.
galiba çocuksuz insanlar sevecenlik gösterme ihtiyaçlarını kedilere yönlendiriyorlar. biraz yapmacık bir şekilde de olsa dişi bireylerde bu bir gereksinim diye düşünüyorum.

yok hocam yalnız değilsin, hatta dernek kur girmeyeni şey etsinler o derece.

ben oğluma tontiş diyoruum :(

bence gayet sevimli, hoş.

Ben de kedimi genelde küfrederek seviyorum ya da aslanım falan diyorum ama bazen de kediş diyorum. Ben bile diyorum ki tatlı bir bayanın demesi çok daha güzel geliyor bana. Ben tabii kediş den fazlasını pek yapamıyorum gitmiyor da tipime de gitmiyor doğrusu. Ama kimisine yakılıyor bunları demek.

Popiş de desinler o da çok sevimliymiş.

ben bir bebekle konuşur gibi ş harflerini çok kullanıyorum kelime içinde, sesimi bile inceleştiriyorum ama bu da normal değil, sizin ki daha normal bir hitap tarzı olabilir.

Bu senin problemin değil, etraftaki tivitilerin, kalimeroların problemi :)

ben de geçen seneye kadar kedi beni ellemesin, kedi bana sürtünmesin diye kaçıyordum. şimdi evde bi tanesi ile yaşayıp dudaktan filan öpüşüyorum. kendisinin bizim evdeki adı da piçtir. piç aşağı, piç yukarı.

ama bir bağyan olarak yavru kediden bahsederken kediş diyor tabi insan. yoksa benim 4,5 kiloluk kaplanıma kediş denilcek hali yok. e tabi, yavru kedinin de tuvaletini yapabilmek için götünün yalanması gerekiyor. e bunu ifade ederken de kedinizin götünü yalayın denmiyor değil mi efendim. kedişinizin popişini ıslak mendille silin deniliyor.

yani durum böyle.

benim kedim var. adı turist. popiş ?é?!?! ini ellesem ağzıma sıçar. genelde ona "turro" "turrik" diye sesleniyoruz...

herkes her canlıyı aynı şekilde sevmek zorunda değildir. ben de çocuk görünce direkt sesi incelen insanlardan tiksiniyorum ama o insanları salak bulmuyorum.

arabalarin teknik ozelliklerini biraz daha yazarsan iyi olur. en azindan modellerini fiyatlarini ve donanimlarini belirt. ben olsam colt almam. mitsubishi hep hafif ticari arabasiymis gibi gelio bana. biraz imaj problemi var. ama colt'a hic binmedim belki guzeldir. alman arabasi saglam olur. temizse polo alabilirsin. ikinci elide hep vardir ilerde satarken kolay olur.

Polo tabi ki. Bakımları ciddi pahalı olabilir tabi ama vw alabiliyorken vw alınır.

colt pek fena. tangır tungur. polo bence de.

@crucio, teknik ozellikleri yazmadim, haklisin. ama "su fiyata o ozellikle bu alinir" seklinde bir tavsiye aramadigim icin sanirim cok sorun degil. daha cok arabalarin genel unu benim merak ettigim. sen polo diyorsun anladigim kadariyla.

mitsubishi japon urunudur diye dayanikli olur dusuncesi var bende. ama turkiye'de honda/toyota disinda japon arabalari pek itibar gormuyor anladigim kadariyla.

bu durumda 3 oy polo'ya oluyor.

grande punto hakkinda yorum var mi?

grande punto da güzel araba. özellikle dış görünüşü çok hoş duruyor. yalnız içine girince bildiğin fiat arabası işte. bir alman işciliği yok arabanın içinde. arka camların hala manuel olduğunu söylesem. belki dynamic modellerinde otomatik yapmışlardır.

gerek işçilik, gerek kalite ve de sağlamlık dersek, vw polo derim bende.
paran yetmezse punto al.

şimdi arkadaşım bence araba alırken önce dizelmi benzinlimi istedigine bak. dizel istiyorsan direk colt elenir. benzinli istiyorsan arasında en ekonomigi colttur. hemde tiptronik vitesi vardır rahat edersin. bu fiyatlarla bu üçü arasında kalsaydım, temiz ise polo alırdım. dizel polo>grande punto dizel> mitsubishi colt

colt > punto > polo

Bu sınıftaki araçlar arasında bende seçim yapmaya çalışıyorum ve uzun zamandır araştırıyorum. şöyle diyeyim en son tercih polo olmalı bence. vw için bence polo yüz karası bir araç, bu kişisel düşüncem benim. en cok yakan ve en az performanslı arabası.

colt hem yakıt tüketimi iyi, hem performanslı bir araç. eski kasalar tasarımdan kaybediyor biraz. ama japon arabası sonucta, japon arabası sorunsuzdur.

punto hakkında olumlu/olumsuz fikrim yok.

Fiat Grande Punto: Fiat'ın çıkardığı en alınabilir otomobillerden bir tanesi, linea ile otomobil piyasasında üst sınıf araçlarla rekabete girmek isteyen Fiat, Linea ile birlikte Punto'yu çıkartarak birçok yönden kompakt rakiplerinin önüne geçen bir araba üretti. Punto, Tercih edilebilir bir araba ama... Aması var. En önemlisi; Fiat, tüm arabalarında hala daha "otoyol arabası" üretmenin ötesine geçemedi. Sıfır araba aldığımızda konfor isteriz. Fiat'ın ürettiği TÜM arabalarda, otoyol gibi ya da beton yol gibi kaymak misali dümdüz yollarda mükemmel performans vermesine rağmen, hafif bozuk satıhlarda -ki Türkiye'nin hemen hemen tüm yollarına tekabül ediyor- inanılmaz rahatsız edici titreme ve ses sorunu var. Süspansiyon sistemi değişikliği ya da yalıtım malzemesiyle kaplattırma gibi çözüm yolları ilaç olmuyor. Göz önünde bulundurunuz. Bu otomobille ilgili söylemek istediğim ikinci husus, Fiat marka araçların tercih edilmesinin en önemli nedeni olan parça fiyatlarının çok düşük olmasının artık geçerliliğini kaybetmesi. Ekseriyetle 4-5 yaşından küçük arabaları illa ki servise götüreceksiniz, garantisi, servis bakımlı olması gibi sebeplerden dolayı ve Fiat servisleri inanın can yakıyor. Birçok ithal otomobille aynı fiyatları istiyorlar.

Volkswagen Polo: Almanız gereken araç. Türkiye için yapılmış olan yatırımlar ve gösterilen ilgi, Volkswagen marka araçları çok cazip hale getirdi. Talep yoğun olduğu için karşılayacak arzı sağlayan firma, parçaların kolay bulunması ve fiyatlarının uygun olmasının yolunu açtı. Servis sayısı ve hizmet kalitesi göz önünde bulundurulmak kaydıyla; aracın konforu, küçük dış görünüşüne rağmen geniş iç hacimi, az yakıt avantajı, satış kolaylığı gibi birçok nedenle bu aracı tercih etmelisiniz.

Mitsubishi Colt: "Kesinlikle almayın" diyebilirim. Türkiye Pazarı'na eğilme konusunda Mitsubishi'nin sorunları var. Yeterli servis, yeterli yedek parça, her ustanın anlamayacağı motor yapısı gibi nedenlerden ötürü tercih etmemelisiniz. Motor ve kaporta sağlamlığı konusunda elbette tercih edilebilir bir araç fakat yukarıdaki nedenlerden ötürü mesafeli yaklaşın derim.

Naçizane tavsiyem: 2003- 2004 Honda Cvic Hatchback. 20 liranın çok az üzerine çıkabilir, imkanınız varsa mutlak surette deneyin. Denediğiniz takdirde başka otomobillere bakmayacağınızı iddia ediyorum. Sizin durumunuz için tavsiyem bu.

Ben olsaydım: 20 liranın üstüne biraz kredi çekip 99 Model Chrysler 300M :)

vw her türlü iyi arabadır ama pololar biraz daha dandiktir evet. grande punto kesinlikle iyi araba, şehir içi kullanımı çok rahat. direksiyonuna aşık olanlar var. bir kız arkadaşımda var, sırf direksiyonu için almış, o derece. parçası da ucuz, ne de olsa fiat. fakat vw'nin ölüsü fiatın dirisinden iyidir. mitsubishinin bu tarz arabaları alınmaz, gerek yok. bir kaç gün beklersen grande punto hakkında fikirlerimi daha iyi belirtebilirim, dayım kiraladı, çanakkaleye gitti, geldiğinde ben de bir el atarım, daha sağlıklı bilgi vermiş oluruz. bir kaç kere kullandım ama öyle uzun süre değildi fakat ilk izlenimi çok iyiydi. iletişim kurmak istersen [email protected]

ilginizi çeker mi bilmiyorum ama altımda 1.8 passat varken puntonun bir tanesine yetişememiştim. aynı olay poloyla yaşansaydı yanından geçme hızımdan savrulabilirdi.

passat 1.8ler çok hantal. o yanınızdan geçen 1.4 turbo punto sporttur. o araba uçar gider. diğer puntolar için aynı şeyi söyleyemem.

Benim icin onemli olan cok masraf cikarmamasi, yani sik bozulmamasi. Performans pek umrumda degil. Dizel/benzin konusunda ise, genelde az mesafe gittigim icin dizele verilen fazla parayi tasarruftan cikaramam herhalde.

Bu araclar disinda da oneriler varsa bakabilirim.

Cevaplar icin tesekkurler bu arada.

dizel grande punto kullanıyorum, yakıttan da performanstan da memnun olduğumu söyleyebilirim.. servisi çok ucuz sayılmaz, yine de (eski kayıtlara göre) 55 bin km'de araç bugüne kadar periyodik bakım dışında servise girmemiş..

polo sağlamdır, güzeldir, işçiliği iyidir, kullanıp da memnun kalmayan pek yok.. sanırım servisleri fiat'a göre biraz pahalı ama..

donanım seviyelerine bakın.. punto'nun baz modelinde donanım özellikleri daha iyi, bulduğunuz polo daha üst donanıma sahip değilse punto alın, yoksa polo alın derim ben..

fiat sonuçta herşeyiyle daha ucuza gelecektir. servisi olsun, bakımı olsun. performans aramıyorsanız 1.4 fire veya 1.4 starjet punto iyidir, az da yakar. e vergisi de az. daha ne olsun, alın gitsin.

kablosuz kablo modem (amma enteresan bi isim değil mi?) alırsanız bilgisayarınızdaki mevcut wireless adaptörle kullanabilirsiniz, ama niye alıyosunuz benim bildiğim kablonet ücretsiz veriyordu aboneliklerde...

selimde:
2 sene sözleşmeli kampanya dahilinde modem veriyor. ilerde daha uygun bir tarife çıkarsa ağlamayayım diye kampanyasız aldım.

bence bi kablolu modem, bir kablosuz router al. en sağlam ve en ucuz kablosuz internet bu.
şunları tavsiye ederim.

LINKSYS WRT110 WIRELESS ROUTER
NETMASTER CXC-150

Michael Jackson's Soul:
modem ile ilgili mail attım. irtibatı koparmayalım.

ege bilgisayar..

nedeniyle açıklarsanız bnm içn daha ii olr =)

arkadaşım, sırf puanım tutuyor diye mühendislik fakültesi yazma. bak ben mühendislik yazan ellerim kırılsın, ne bok yedim ben diye geziyorum. iyi düşün.

öncelikle o listeden gaziyi çıkar.

1-ytü
2-ege

iş imkanı açısından.

hayr. zaten mühendslk istiodm ama istedgm yerlen puanı gelmio ( dikkatszlk vs..) sırf tutuo die deil yani ;)

türk dili ve edebiyatı bölümünü de öneriyorum sana, en azından yan dal falan yap.

bi de şu var.. ankara ve istanbulda zaten iyi üniversitelerden yüzlerce mezun çıkıyo. izmirde sadece ege ve 9 eylül var. izmire gitmem şansımı artırır mı acaba?

hiçbirinin eğitimini bilmiyorum ancak, eşit koşullarda istanbul tercih sebebi olmalı, pazarın büyük kısmı istanbul'da. merağın varsa, 3. 4. sınıfta çalışmaya başlarsın hatta.

istanbul üniversitesinde mühendislik okunmaz. mühendislik istiyorsan illa ki, yıldız teknik candır. eğitimi bilgisayar için nasıl emin değilim ama elektrik mühendisliği süperdir.

hem, daha sınav yeni oldu. başarı sıran belli değilken istediğim yer tutmaz gibi bir fikre nasıl kapıldın? benim bildiğim sınav sonuçları ağustosta açıklanıyor falan?

tercihi puana göre değil, başarı sırana göre yap. kendi sınavın nasıl geçti bilirsin evet, ama başkalarınınki nasıldı bilemezsin.

seçeceğin bölümü ekşi duyuruda soracak haldeysen bence zaten ne seçsen olur.

mortifera bölüm sormuorm. bölüm belli zaten. üniversitelern imkanlarını soruorm. öyle kabala gitmeyeym diye

arkadaş fikir edinmek,istediği üniversitelerin durumlarını öğrenmek için soru sormuş.neden hemen aşağılanıyor anlamıyorum?
ben yıldız teknik veya ege diyorum.ama ytü iş imkanları olarak daha geniş.bir de türkçe'ne biraz daha dikkat etmeni öneriyorum.

mühendislik fakültesine bi kapağı atayım sonra geçiş yaparım çap yaparım diye düşünüyorsan o düşünceyi kafandan atmanı öneririm. çok zor. gazi üniversitesinin bilgisayar eğitimi iyiymiş. mühendisliğini bilmiyorum ama teknik eğitim güzel.

üniversite seçerken üniversite adına bakma. bazı üniversitelerin belli bölümleri çok iyidir. diğer bölümleri tıraştır. mühendislik okuyacaksan ve puanın da yetiyorsa, ilk tercihin hemen teknik üniversite olmalıdır. karadeniz teknik de candır mesela. istanbul üniversitesinin ise mühendislik faükltesi kötü. sakarya, kocaeli daha iyi mühendislik açısından. (teknik üniversitelerden ayrılmalarından dolayı)

Bu okullar arasında büyük farklar yok. Yıldız Teknik belki teknik üniversite takıntısı olan işverenler için iyi olabilir, öğretimi de daha iyi olabilir; ama İÜ'deyken YTÜ'ye özenen biri görmedim hiç.

İÜ Bilgisayar'da iyi hocalar da var, ama çok büyük bir bölüm değil. Bazı düzensizlikler var. Sonradan epey düzeldi aslında. Ufaktan sanayi işbirliğine girip bitirme projelerini ciddileştirdiler, doğrudan şirketlere proje yaptılar ve mezun olunca işe girdiler. İÜ için büyük gelişme :)

Mühendislik hep güzel geliyor da, ne okumak, ne de o alanda çalışmak tahmin edildiği gibi olmuyor. Cehennemin dibindeki organize sanayi bölgelerinde çalışmak olası. Tabii bilgisayar mühendisinin durumu daha farklı. Şehrin ortasındaki bir plaza da olabilir, evinin iki adım ötesinde kendi şirketinin ofisi de olabilir.

Okul seçerken sosyal imkânları da değerlendirmek lazım. 4-5 yıl geçecek orada. Dersten sonra hemen eve/yurda gidip sabaha kadar Facebook'ta zaman öldüren insanların arasında "insanlarla iletişimi iyi" maddesi eksik kalıyor. İÜ bu yönden kötü.

İzmir'de okumak şansını arttırmaz bence. Herkes okuduğu şehirde çalışmıyor.

sevgili mykon_,

aynen senin gibi sadece bilgisayar mühendisliği istiyordum. 2000 senesinde öss'ye girdim. aynen senin gibi istediğim puan gelmedi ve yine aynen saydığın okulların bilg. mühendisliklerine girebiliyordum (yalan olmasın ytü hariç). saçma sapan bir kararla sabancı'ya girdim burssuz. bir sene okuduktan sonra tekrar öss'ye girmeye karar verdim.

2002 öss'de 2000'den çok daha iyi bir puan aldım ama yine boğaziçi ya da odtü bilgisayara giremedim. gyte'ye girdim. yine sadece bilgisayar mühendisliği istiyordum.

sene 2009. bilgisayar mühendisi değilim hala. henüz bitirmedim okulumu. bir gemi kurtarma şirketinde bilgisayar mühendisliği ile uzaktan yakından alakası olmayan bir iş yapıyorum.

şimdi görüyorum ki, bilgisayar mühendisliği zannettiğim şey değil. senin de zannettiğin şey değil büyük ihtimalle. sonra çok pişman olabilirsin. çok büyük paralar kazanamayacağın bir iş. atıyorum inşaat mühendisliği ya da tıp çok daha büyük paralar kazanabileceğin mesleklere sahip olmanı sağlayabilir. bunu şu anda anlaman mümkün olmayabilir ancak ne zaman ki etrafındaki insanlar, (şu anda senin yazmak istemediğin bölümlerdeki insanlar) senden çok daha fazla paralarla çalışmaya başlayacaklar, o zaman bilgisayar mühendisliğinin aslında hiç de iyi bir tercih olmadığını göreceksin. 2000 öss'de benim girebildiğim ama burun kıvırdığım boğaziçi iktisat mezunları (ea ve sözel puanlarım sayısalımdan çok çok daha iyiydi) şu anda 4000-5000 lira para alıyorlar. girebileceğim ama girmediğim elektronik-haberleşme'den mezun olanlar şu anda cep telefonu dalgasına tcell, avea, ericson vs şirketlerde böyle paralar alıyorlar. tanıdığım hiç bir bilg. müh bu kadar para almıyor açıkçası. en azından çook çook büyük bir çoğunluğu.

"bölüm belli, okul hangisi?" diye söylüyorsun ama yazdıklarını okuyunca, daha önce 2 kere yaptığım şeyi gördüm

sonra pişman olmaman için yazdım. 18 yaşında sağlıklı düşünmek, gelecekte karşılacaklarını bilmediğin için çok zor.

kesinlikle co2s2 ye katılıyorum. belki bölümü seveceksin ama okuması zor gelecek? dersleri nelerdir? onu geçtim, başarı sıran belli değilken üniversite seçimi olayına girme. hatta düşünme. tatil yap, uyu, televizyon izle.

boğaziçi iktisat mezunlarının 5000 lira aldığı kısım hariç (ordan mezun olanların sadece %1 3-4 senede alabilir parayı) co2s2 ye tamamen katılıyorum. ama söylediklerin arasından ytü tabiki.

bende zamanında bilgisayar bilgisayar diye tutturuyordum sonra senin gibi süper puan yapamayınca odtü inşaata girdim. zor mor ama asıl istediğim şey buymuş bunu anladım. cidden gerçekten istiyor musun bunu bir düşün o yüzden. yani günde 16 saat bilgisayar başında oturabilme ve her türlü hardware software bilgisine sahip olma bilgisayar mühendisliği için aranan şey değil. daha birinci sınıfta ulan bu muymuş diyeceğin şeyler göreceksin (arkadaşlarımdan biliyorum)

ben sektörün içinden cevap vereyim sana. 99 yılında bilgisayar mühendisliği nedir diye çok da birşey bilmeden girdim ben mesleğe, 2005 te mezun oldum, o zamandan beridir oldukça büyük ciroları olan firmalarda ekmek yiyorum.

bu meslekte seçtiğin üniversitenin hiç bir önemi yok. boğazıçi, odtü, bilkent falan belki ilk iş deneyimi için bir nebze yardımcı olabilir ama gerisini salla derim. çünkü mezun olduğunda bilmen gereken bilginin %95'ini (abartmıyorum) kendin öğrenmek zorundasın. okul sınavlardan ibaret olan ve diploma veren bir kurum bu sektör için.

seversen, öğrenmeye hevesliysen, denemekten yanılmaktan bıkmayan biriysen her halukarda sorun yaşamazsın. odtu mezunu bilişime dair hiç birşeye kafası basmayan, anadolu, ktü, kayseri mezunu canavar ötesi insanlar biliyorum. ki hatta bilgisayar müh mezunu olmaya bile gerek yok bence, insanın içinde olsun yeter.

takılma üniversitenin ismine, hiç lazım olmayacak.

ben de co2so2'nin zıttı bir görüş bildireceğim: bilgisayar müh. bence süper bi bölüm (özellikle kişi istiyosa bu bölümü okumayı). tepedeki pyschedelic adam'dan da tavsiye almanı öneririm (okul seçimi konusunda).

bunun icin ozel yazilimlar var, file shredder mesela...

ayrica: (bkz: low level format)

ve ayrica:
www.wikihow.com


ayrica, teknik olarak harddisk'i yok etmeden verileri tamamen silmek imkansiz diyorlar. yani cok zor geri getirilebilir yani ancak devletin veya ozel birimlerin kullandigi programlarla geri getirilebilir olabiliyormus.

pre-edit: ben bundan emin olamadim yalniz, buraya soracagim...

edit: 3 kere ayrica yazmisim, ayrica niye uyarmiyorsunuz...

4...
ayrıca (bak ben de..) devlete kadar uçmaya gerek yok; bilgisayarı satacağım ortalama bi kullanıcı görmesin yeter (merak etmediniz mi be ne var içinde diye ahahahs)

silinen veriler diskin o bölümünde üzerine birşey yazılana kadar diskte kalır.
bence verileri sildikten sonra, sildiğin bölüme yeniden gereksiz ıvır zıvır birşeyler kopyala, sonra onu da sil. bu işlemi kaç defa yaparsan o kadar bozarsın silinmiş veriyi. böylece recover programları ile verileri kurtaramazsın.

baya bi kaynak da inceledim; 1-2 program ve yolla ortalama ve üstü bir kullanıcının ulaşmasını engelleyebiliyormuşuz (bakın silebiliyormuşuz diyemedim malesef) ve ciddi ciddi devletin elinde bu imkanlar varmış ölü veriyi diriltmek gibi. ha bigün devleti yıkmayı planlarsam hardiski yakıyormuşum. budur.

sen bana gönder ben silerim.

merak kediyi öldürürmüş

kullanıcı hesaplarından sifrelenebiliyor baglanmak istediginde ilgil kullanıcının kullanıcı sifresini istiyordu.

bilgisayarı o harddiskle güvenli kipte açıp administrator olarak girerek diğer kullanıcı için koyduğunuz "dosyalarımı başkaları görmesin" seçeneğini kaldırarak görebilirsiniz. dün ben benzer bi sorunu bu şekilde çözebildim.

böyle durumlarda linux live cd ler çok işe yarıyor.

google'a örneğin "yeme içme site:blogspot.com" derseniz sadece blogger siteleri içindeki yeme içme keyword'lü blogları bulursunuz. (:

blogsearch.google.com

bu tür spesifik konularla ilgili siteleri bir arada bulmak istiyorsan stumbleupon aklında bulunsun bence.

www.stumbleupon.com