en basiti kimse yokmuş gibi davranın zaten bir süre sonra sahneye alışıyorsunuz ve keyif alıyorsunuz ,ha birde kalp atışlarınızı normale indirin öyle çıkın.

ben misal öyle bi durumda inadına herkesin gözünün içine bakıyorum. başta biraz zorlanırsın ama biraz sıkarsan alışırsın, karşındakiler de o özgüveni farkeder, daha rahat olursun.

heyecanı atmak işin başı. topluluk karşısına çıkmanın gayet normal olduğunu düşündüğünüzde bence epey yol kat edilmiş oluyor.
zaten üç beş dakika sonra her şey sıradanlaşıyor. sunumunuza odaklanıyorsunuz.
bir de nefes çalışması iyi olur. insan heyecanlandığında nefes almayı unutuyor (ben kendimden biliyom :))

- konusma yapacagın konu hakkında, önceden bir kagıda kücük ve kısa notlar alıp sıkıstıgın yerlerde burdan yardım alabilirsin. hem anlattıgının konunun dagılmaması, hemde insanların seni anlaması bakımından büyük ölcüde yardımcı olacaktır. önemli olan konusmak degil, kafandakileri insanlara anlatabilmektedir.

- yukarda bahsettigim tabi konusmaya ilgili, bu heyecanını yenemesen bile, konusma sırasında adrenalini kontrol altına almak icin, altını cizerek konusma yapmadan önce sakin davramanı ve bir bardak su icmeni tavsiye ederim...

- konusma sırasında kesinlikle insanlarla özellikle ön tarafa oturan ki, bu kisiler o toplumun önde gelen kisileridir, göz teması kurma. ses tonunu ne cok alcak, nede cok yüksek bir seviyede olsun..

- anlattıgın konu hakkında, kısa ve oz ornekler verebilirsin. ( insanların dikkatini ceker )

- konusurken, el, yüz, gibi mimik ve jeslterle konusmanı tavsiye ederim.

- konusma yapacagın yere cıkmadan önce rahat kıyafetler giymen avantajın olucaktır...

kolay gelsin :)

sesinizi iyi ayarlamayı unutmayın. en yakınınızdakinin kulagını delmeyecek ama en uzaktakinin de rahatça duyacagı bir tonda konusun. kendinizce onemli saydıgınız cümlelerde sesinizi " burası onemli bakın" dercesine yukseltın.

nefes kontrolu ile heyecanınızı yenebilirsiniz. çıkmadan once derın derın nefes alın. ilk basta bir heyecanla el titremesi, bas donmesi olabilir. nefesiniz sizin vitesiniz olsun.

birde eger yapabiliyorsanız kursuye cıkıp orda bekleyın. yanı atıyorum sınıfta hoca bugun sunum kım yapacaktı dedıgınızde salına salına sınıfta yurumektense en on sırada falan oturun oradan yonelın kursuye.

ben de okulda sık sık sunum yapmak zorunda kalan bir öğrenciyim. harika bir taktikle bu konuda geliştirmiştim kendimi. şimdi sunum yapacağın salona boşken git. bağıra bağıra olmasa da insan varmışçasına tüm konunu anlat. yarıda kesme. hatta bir kaç iyi arkadaşınla git. onları oturttur karşına onlara anlat. utanmazsın onların önünde.

çok işine yarayacak.

ben tek kisinin onunde bile dogru durust konusamam, ama bir keresinde okulda bir kapali spor salonu dolusu (evet, yani birkac bin) kisinin onunde konusmak zorunda kalip, akabinde diyeceklerimin yarisini unutmak suretiyle sicip, rektor danismanina donup "ne dedim be ya?" diyerek unutulmaz bir topluluk onunde konusma denemesi yasamistim. lakin benim bu cuvallamamin akabinde salonda acayip bir alkis koptu ve sorumlusu oldugum ogrenci standi rekor sayida ziyaretci cekti. bu deneyim sonucu buyuk olcude yendim topluluk onunde konusma korkumu. hala konusamiyorum, o ayri :)

ya da coupling'deki jeff gibi yapip sizi dinleyen herkesin ic camasirlariyla oldugunu hayal edebilirsiniz, ama jeff'in dustugu hataya dusmeyin, karsinizda ayna olmadigina dikkat edin :)

üstüne gideceksin, başka yolu yok.

tiyatrocu birkaç tanıdık bul, boş sahneye çık ve bağır :) işe yarıyor.

bi arkadaşına, tayfana, evde ailene vb. yap aynı konuşmayı önce. deneme yap, prova yap. zamanla ihtiyacın da kalmaz bence.

herşeyde olduğu gibi o konuşmanın da bir sonu olduğunu ve az sonra isteseniz de istemeseniz de sahneden ineceğinizi aklınıza getirin. o vakit heyecanlanmayı bi kenara bırakıp, indiğinizde tüh be şundan bahsetmeyi unuttum dememek için konuya odaklanıyorsunuz. benim yöntemim budur.

kimse seni dinlemiyormuş gibi düşün(önünde kimse yokmuş değil varmış da dinlemiyormuş)

Bunun cözümü yok, ciddi söylüyorum. 40 yildir sahneye cikiyorum, her cikisimda heyecanlaniyorum, ehehe bunu da hep söylemek istemisimdir.
Ama cidden bir cözümü yok, heyecan oluyor, derin nefes öneririm sadece.

konuşma yapmadan 45 dakika once yarım "xanax" içmek de çok iyi gelir böyle durumlarda..

psikyatri doçenti bir hocam yarım dideral önermişti, sunum değil ama benzer kaygılı bir durumda ben denemiştim işe yaramıştı. Ama tabi hekim bir tanıdığınız varsa ona danışmadan kullanmayın bu ilacı.

prova

bir tiyatro provasi yapar gibi yapin.once konusacaklarinizi ezberleyip,nasil bir tonaj uygulamasi yapacaginizi aklinizda netlestirdikten sonra,oda icerisinde volta atip konusma seklinizi belirleyin.sonra gecin aynanin karsisina ve nefesinizi ayarlayip konusmanizi kendinizi izleyerek yapin.nefes alirken gogsunuzun degil,karninizin sistigini gozlemleyin,diyaframdan nefes almak cok onemli.
sahnede elinizde kagit yoksa ellerinizi ucgen biciminde birlestirebilir,sallanmadan 2 adimlik bir alanda yuruyebilirsiniz.direkt olarak goz temasi yerine insanlarin bas hizalarinda bosluga bakin.

basarilar

bir gün ölüp yokolacağını, adını bile kimsenin hatırlamayacağını, konuşmanın falan bunun yanında hiçbir önemi olmadığını düşün. heyecan meyecan kalmıyor.

* Konuşmanızın ilk cümlesini ezberleyin.
* Konuşmanın 10 dk'yı geçmeyeceğini varsayıyorum, yani geri kalan konuşmayı birkaç not kartına sığdırabilirsiniz.
* İki seçenek var, biri insanların hiçbirinin gözlerine bakmadan tam arkalarındaki duvarı hedef alıp oraya konuşmak / ya da en önde kendinize samimi bir arkadaşınızı belleyin, konuşmanızı onun gözünün içine bakarak yapın sadece arada bir arkadaki duvara bakarsınız
* Eğer konu uygunsa bir ufak anektod anlatın, insanların rahatlaması sizi de rahatlatır.
* Kolay gelsin

Konuşurken ellerini ne yapacağına önceden karar ver. Kürsü yoksa çok sıkıntı verir, fazlalıkmış gibi gelir. Cebine sok mesela ellerini.

kakası bulaşacak kıvamdaysa bi sorun var zaten, neyle besliyorsunuz?
parazit aşısı yapıldı mı?

annesi olsa hemencecik öğretirdi ona kendisini temizlemeyi ama annesinden ayrıldığı üzere zamanla kendisi içgüdüsel olarak temizlenmeyi öğrenecektir, merak etmeyin.. şimdilik ıslak bezle siliverin.. (kolonyalı mendille değil ama sakın..).. bu işlemi yaparken de elinize hijyen açısından bir doktor eldiveni giymeniz daha güvenli olur.. olmazsa da iyice yıkayın elinizi, çünkü bu sevimliciklerin kakaları bayağı bir tehlikeli olabiliyor insanlar için..

ha bir de uyuzcan'ın dediği gibi, eğer çok sıvıysa kakası, süt veriyorsunuz sanırım.. genel kanının aksine aslında içine çok miktarda su katılmamış süt, tüm yaştaki kedileri için iyi değildir..

tecrübeli büyük bi kedi bulun. onunla 1-2 ay takılsın. büyük olan yol yordam öğretir ona.

onunde kuru mama, islak mama, sut ve su var, cogunlukla sut iciyo, arasira da islak mama yiyo.

sut yarim yagli ve su katilmis.

asisi da yapilmis diye biliyorum, iki gun oldu alali, pazar gunu tekrar getirin dedi veteriner, kontrol icin.

islak pamukla silmeye calistim ama kurumus ve yapismis, cikmadi..

şimdi işin gerçeği şu ki, gözünüzü korkutmak istemem ama, kendinizi hazırlayın diye söylüyorum, kedinin en hassas olduğu aylar bu önünüzdeki birkaç ay.. hem cins, hem yavru.. veterinere sıkça gitmenizde ve tavsiyelerini dinlemenizde fayda var.. yalnız bu durumda veteriner seçimi çok önemli, çünkü kimse alınmasın ama, çoğu veteriner fazlaca paragöz.. olmadık olmadık şeyler çıkarıp, aynı etkide daha ekonomik yöntemler varken, genelde pahalısını dayatmaktan yana oluyorlar.. bu konuda dikkatli olmanızı tavsiye ederim.. bizim başımız çok ağrıdı, sizinki de ağrımasın..

süt vermeyin, hatta bir süre sadece kuru mama verin derim ben. (veterinere gidene kadar en azından)

temizlemeye gelince, etrafa bulaşacak değilse bırakın kendi temizlesin.

son olarak, kediler kesinlikle yıkanmaz diye bir kural yoktur. ama gayet travmatik bir durum olacağından (daha birbirinize alışamadığınız için söylüyorum bunu) son çare olarak düşünün. eğer yıkamak zorunda hissederseniz, vücut sıcaklığına yakın bir sıcaklıkta su kullanın ve tüylerini kesinlikle ıslak bırakmayın.

not: veteriner değilim.

çinçilaların tüyleri çok olduğundan boklar kıçında kalabiliyor bu sorun ilerde de başınıza gelebilir. bazı kediler titiz oluyor tertemiz yapıyor heryerini, bazıları da pek sevmiyor ayda yılda bir temizliyor kıçını. etrafa bulaşacak kadar pis kalıyorsa ıslak bezle yüzeysel siliverin yeter. yıkamaya yağlamaya falan hiç girmeyin. yavru kedi + kış aylarındayız + bol tüylü bir cins = sakın yıkamayın.

sakın ama sakın yıkamayın. nemli bir bezle silebilirsiniz. kısa bir süre içerisinde kendisini temizlemeyi öğrenecektir. 2 aylık kedi anne sütünden kesilmiş demektir, bu durumda süt vermenize gerek yok. hatta su katılmıs olsa da vermeyin. cok istiyorsanız yogurt ya da ayran verin. mama olarak royal canine kitten diye bir mama var. hem cok sevecek hem de tüm sindirimi düzenleyecektir. yaş mamadan da 6 ay oluncaya kadar kacının. özellikle bagırsakları hassas kedileri çok zorlar.
dedigim gibi temizlenmeyi öğrenecektir kısa sürede. panik olmayın ama iyi bakın :)

Benim kedim de Chinchilla, ben de aynı olayları yaşadım.
Maalesef havyancıkları pet-shoplarda az besliyorlar, dışkılaması az olsun diye. Bir de belli ilaç ve vitaminlerle yaşatıyorlar, kedicik yuvasına gelince yemek bol ama vitamin ve ilaç desteksiz olarak ilk önce motoru bozuyor, eğer dikkat etmezseniz birkaç hafta içinde sizlere ömür.
Şimdi birkaç tavsiye:

* sadece kuru mama ve su, yaş mama olmayacak, ev yemeği olmayacak
* popoyu kakanın akabinde ılık suyla yıkayıp düşük devirli saç kurutma mak. ile kurutmanız lazım
* popo kısmının tüylerini kendi kendisine tam manası ile temizlemeye muvaffak oluncaya kadar biraz kısaltınız, biliyorum komik gözükecek ama hem yapışma ihtimalini azaltıyor, hem de siz ılık suyla bile yıkasanız soğukalgınlığı ihtimali var, kısa tüy daha çabuk kurur

Biz hayvancağızı böyle kurtardık, şimdi 12. yaşını kutluyor.
Kolay gelsin...

illa roman değil, öykü kitaplarıyla da başlayabilirim diyorsan eğer amerikan öykücülüğünün en önemli yazarlarından raymond carver'ın cathedral öyküsü ve bu öyküyü içeren kitabını öneririm. Hatta dilersen sana Cathedral öyküsünü barındıran bir internet adresi de verebilirim. Kolayca çıktısını alıp okuyabilirsin. Carver'ın dili oldukça yalındır ve öncüsü olduğu dile getirilen kirli gerçekçilik akımının da bir gereğidir bu. Üstelik çok önemli bir yazar olarak kabul edilir. Ayrıca Hemingway'in The Old Man and The Sea adlı kısa kitabı da iyidir. hemingway'in dili temiz, kolay anlaşılırdır ve en önemlisi edebiyat tarihine geçmiştir. Aslında Hemingway'den her şeyi okuyabilirsin. Başlangıç için bunlar iyidir.

alice in wonderland'de iyidir.

(bkz: a tale of two cities)

j.d. salinger'in diğer öykülerini okuyun.
okuyalı uzun zaman oldu ama 1984 ve lord of the fliesın dilleri de fazla ağır değildi diye hatırlıyorum.

hemingway iyidir, kısa ve net cümleleri vardir. öykülerine bir göz atin isterseniz. romandan ziyade ben de öykü ya da tiyatro oyunu okumanizi tavsiye edecegim. daha az yorar sizi. öykü derlemelerine ulasabilirseniz (herhangi bir kütüphaneden) sevdiginiz yazara kendiniz karar verirsiniz.

Ben Agatha Christie romanları ile başlamıştım, insan hem kaptırıyor, hem de pembe dizi değil - tamam Hemingway de değil, ama ben sevmiştim...

www.lastfm.com.tr

Marlene Dietrich

audrey hepburn
charles aznavour
julio iglesis
marlene dietrich
mireille mathieu

(bkz: ogrenci evinden yemek tarifleri)

patatesli omlet,

5-6 yumurtayı kırın bir büyükçe kapta çırpın, sonra patatesleri ince dilimler halinde kesin, bir tavaya az bir şey yağ koyun hafif ısıtmaya başlayın, daha sonra varsa biraz kaşar dilimleyin, ince kestiğiniz patatesleri kapta bekleyen çırpılmış yumurtaya atın iyice karıştırın yarısını tavaya boşaltın yarısının üstüne dilimlenmiş kaşarları koyun yumurtanın geri kalanını boşaltın, iyice pişince afiyetle yiyin :)

ekleme: yumurta sayısı kişi sayısına göredir tabi, öğrenci evi deyince ben 2-3 vardır diye öyle dedim. eğer tek kişiyse 2-3 yumurta yeterlidir.

abi yemek dedigin nedir ki? bu kadar da acindirmayin kendinizi, dik durun :)

tavuk gogusleri alinir, kusbasi dogranir. tavaya yag konur, dogranan tavuklar atilir, harli ateste pisirilir. suyunu saldiginda kekik+nane+karabiber+kirmizi biber+sarimsak+kimyon+tuz konur. iki defa daha cevirilir, biberin rengini birakmasi beklenir. yenmez, yaninda yatilir.

herhangi boş bir vakitte - ki öğrencilikten mütevellit bolca olduğunu varsayıyorum - 3 kg soğan 2 kg domates ve yeterli salça alınır. soğanların hepsini yağda kavrulur, salça atılır az daha kavrulur, akabinde de domates rendelenip daha da kavrulur. soğuduktan sonra buzdolabı poşetlerine bölüştürüp buzluğa atılır. sonra herhangi bir gün her ne yenmek istenirse (et de olur, sebze de) doğranmış halde tencereye atılır biraz kavrulup buzdolabındaki hazır yemek harcı üzerine atılır, kapak kapatılıp kısık ateşte erimesi beklenir. sonra yeteri kadar su eklenip yemek pişirişilir. 8 yıl öğrencilik üzerine 4 yıl çalışma hayatı boyunca böyle yaşadım. ilk başta zor gelse de yapılan harç uzun süre kullanılıyor.

patatesli misket köfte ile yola çıkıp köftelerin yağı görünce dağılmaları hadisesi ile uydurulan aşağıdaki yemeği tavsiye edebilirim.Tarifi de kısaca şöyledir:
Patatesler küp halde kesilir, tuzlu suyun içinde bir süre bekletilir ( bekletilmese de olur)yağda kızartılır, servis edilecek kabın içine alınır.
kıyma uygun miktardaki köfte harcı ile yoğurulur( benim vaktim bol diyorsanız, klasik köfte hazırlar gibi de ( rendelenmiş soğan, bayat ekmek, tercih edilen baharatlar vs. ) hazırlayabilirsiniz. Konu şu ki, bunları köfte formatında yuvarlamıyoruz, kıymamızı bir miktar yağda kavurup kenarda bekleyen patateslerin üzerine döküyoruz.
üzerine (tercihe göre sarımsaklı) yoğurt ( ve yine tercihe göre yağda hafif yakılmış kırmızı biber) ilave edip afiyetle yiyoruz.

köfteyi fazla miktardaki kıyma ile hazırlamanız halinde hazır köftelik kıymanın buzlukta saklanması ( sakladığınız kıymaları öyle poşetleyin ki kıymanız donduğunda tablet görünümü alsın ki buzluktan çıkartmanızı müteakip on dakika içinde çözülsün) da zamandan kazandıracak bir önlem olabilir. Benzer şekilde bol suda yıkayıp yaprak yaprak ayırdığınız ve sularını süzdürdüğünüz ıspanakları da buzdolabı poşetlerinde buzlukta saklayabilirsiniz. Bunlar da pişirme günü geldiğinde büyük kolaylık sağlayacaktır( poşetlere birkaç yumruk darbesi ıspanakları ince ince kesilmiş forma sokacaktır. ) bir de sebze yemeği önerelim genç öğrenci arkadaşlarımıza, anneleri mutlu olsun:
zeytinyağında ince kesilmiş soğanlar kavrulur,içine bir miktar salça ilave edilir, yukarıda adı geçen ıspanaklar da tencereye konulmak ve ocağın altı kısılmak sureti ile tenceredeki birlikteliğin pekiştirilmesi sağlanır, ıspanağın suyunu salmasını müteakip içine avuç içini kaplayacak kadar pirinç ve gerekli görülmesi halinde az miktarda su ilave edilir, tuz konulması unutulmaz, pirinçler de yumuşadıktan sonra yemek hazırdır, afiyetle yenilir.

bir de bulgurla pirinci birlikte de pişirebilirsiniz. ( ille bulgur ya da ille pirinç pilavı diye birşey yok yani) ilginç bir deneyimdir.

hazir toz domates corbasi kaynatirken makarnayi ayni tencereye atin. suyu corba, kendisi domatesli makarna olacaktir..

Makarna dışında demişsin fakat oldukça enteresan ve çatalla tek tek yedirten makarnalar da mevcut.

malzeme: 1 paket "çatalla yenebilecek" makarna (pastavilla'da vardı öyle birşey) ve 1 paket knorr kremalı sebze çorbası.

Bkz. Makarna pişer, yüzülüp kenara konur. Boş kalmış tencerenin içine 1 ya da 1.5 parmak yükseklüğe kadar (1.5 / 2 cm) su konur, konan suya da istediğim hazır makarna boşaltılır (fakat sayısız denememden sonra, Knor'un kremalı sebze çorbasını ideal bilmişimdir). hazır çorba balçık kıvamına gelesiye kadar karıştırılır ve fokurdadığı da görülünce üstüne daha önce süzülen makarna boşaltılıp sos dağılsın diye bir iki çevrilir. Ve tabaklara servis yapılır çatal eşliğinde. :)

aksamdan kurufasulyeyi ıslatın, sabah bi sogan dograyın bol bol salca koyun sonra fasulyeleri içine atıp bayaaa bi su koyun , varsa biber salcası daha guzel olur, sucuk falan varsa onları da kavurun içinde. sonra pişmeye bırakın. normal tencerede gec pişer ama guzel olur. mis gibi kuru fasulye işte.

sonracıma pırasa seviyosanız, tencereye yarım cay bardagı zeytinyagı koyun ısınsın o guzel, içine bi tatlı kaşığı salca koyun, kokusu cıkınca dogradıgınız pırasaları ve iki havucu içine atın kavurmaya devam edin 2-3 dakka daha, sonra ustune gelecek kadar su koyun, pişmeye bırakın, pırasalar biraz yumusayında iki uc kasık pirinc atın yıkayıp, pirincler pişince sogumaya bırakın.

bu da yılbaşı öğrencisi için olsun.

3 kişilik

malzemeler:

hazır hindi döner
hazır bazlama 2 ya da 3 adet yeter(hani şu yuvarlak ekmekler oluyor galiba bazlama diyolar yanlış hatırlamıyorsam)
çok az tereyağ
hazır yoğurt
hazır domates :)

bazlamaları dilimle. tavada hafif çıtırımsı olana kadar ısıt. ısıttığın dilimleri tabağın zemine döşe. hindi dönerleri tavada ısıt bi güzel. etleri de dilimlerin üzerine koy. hazır domatesten bi güzel sos yap. yaptığın sosu etin üzerinde gezdir. az tereyağ erit onu da sosun üzerinde gezdir. tabağın boş köşesine de yoğurt koy.

hadi afiyet olsun :)

@jesterdvine hocam italyada yasiyorum. nerden baksan 300-400 cesit makarna yapabilirim yani kremalisindan pestolusuna kadar. makarna bikkinlik vermeye basladi. o yuzden istemedim. yoksa makarnayi al kaynat, markette hazir sosu var al ustune dok ye. o kadar pratik.

bi kilo tavuk budu alıyosun bi tane hazır pane harcı alıyosun bir adet de yumurta alıyosun tavuları once haslıyosun sonra yumurtaya sonra harca buluyosun bol sıvı yagda kızartıyosun mukemmel oluyo

öğrenci işi soğanlı 'la sotte soğane yenilmez olm bu be...'
hazırlanışı: ne kadarını yemeye miğdeniz el verirse o kadar soğanı yıkayın soyun yemeklik olarak kuşbaşı kuşbaşı ya da samuray işi dograyın. önceden ısıtılmış ve yağlanmış tavaya doğranmış soğanları gelişigüzel boşaltın. pembeleşinceye kadar kavurun. isteğe bağlı olarak içine biber, mantar, baharat, ve tuz ekleyin. işte enfes yemeğimiz hazır.
(açlıktan gözün kararınca bi bardak kolayla süper gidiyor.)

www.lezzetci.com

Öğrenciyim, açım kategorisi var

bence de güzel değil. hale soygazi onu döver.

güzellik tamamen göreceli olduğu için beyenmemen kadar doğal bir şey yok. misal ben de selma güneri'nin hastasıyım napıcaz şimdi?

Onu kendi zamanında ele almak lazım. Nine(n/m)yaşında kadına aşık olmak ve çekici bulmak azıcık garip oldurdu zaten. Ama Ajda Pekkan'a hastayım :P

evet yani kadın almış başını gidiyor artık. zamanında güzelmiş bayaa. e yıllar geçti eskidi, ne desinler kadına? torba oldun artık sen diyecek halleri yok. zamanında o kadar sıfat yakıştırınca bu sıfatlar 30 yıl boyunca kadına yakıştırıldı.

Hayır şimdi şöyle;
1- Niyetim Hale Soygazi vs Türkan Şoray pozisyonuna getirmek değil (Ha bende hale soygaziyi yani zamanım da olsa ööeeehmmm güzel buluyorum tabi +1 )
2- Burda Türkan Şoray sevenleride kızdırmak değil. Ne haddime.
3- Bugün bile hala çevremdeki 18-20 lik tiplerin Türkan Şorayı Kraliçe bulmalarını anlamıyorum. Ya tamam lakabı öyle ok de ne biliyim.
4- Mesela Gülşen Bubikoğlu 2. sırada.

@tai: Bak mesela googleda arattım. Selma Güneri hakkaten eskiden güzelmiş.
Itır esen mesela bence hala güzel.
@gurbetci: Baban (Amcabey) işini biliyomuş, lakin bana Zuhal Olcayı andırdı bu resim. Zuhal Olcayı seviyor olmasın :)
www.timboucher.com

Ama abi ben hem gençken hemde şu haliylende çekici bulmuyorum Türkan Şorayı. Ve çok baskı var bana :)

Bence de gayet çirkin.

türkan şoray ı hiç sevmem. hülya koçyiğit ve gülşen bubikoğlu nu da..
garip garip göz kırpmalar, sahte ağlamalar, baygın bakışlar, şımarık haller filan. çok kötü bence.
hale soygazi ve filiz akın bin basar onlara. hele trençkotlu filiz akın ı yirim yirim.

not: erkek değilim ama ne fark eder? :)

gençliğinde şoray'ın ankara'da bir gün caddede yürürken trafiğin tıkandığı rivayet edilir. zamanının güzel kadınlarından biriydi kendisi. tabiki 70lerden beri çok şey değişti, o zamanlar hastalıklı gibi görülen aşırı zayıf insanlar şimdilerin seksileri, güzelleri oldu. 20lerinde bir insanın türkan şoray'ı güzel bulmaması çok doğal.

turkan soray'in guzel bulunmasinin sebebi simasindan ziyade filmlerde canlandirdigi, turk kadinina yakin olan, opturen ama vermeyen, gururlu, biraz alt tabaka olmasi, gerektiginde basortusuyle anadolu kadinini oynamasi vs. vs. dir. gulsen bubikoglu ya da hale soygazi de bu tarz rolleri canlandirsaydi onlar da daha genis bir hayran kitlesine sahip olacakti. turkan soray, herkesin aklina canlandirdigi rollerle kazindigi icin salt "turkan sorayin fizigi cirkin/guzel" demek biraz zordur. ben diyemiyorum daha dogrusu; aklima vesikali yarim, alyazmalim, vs. vs. geliyor surekli ve pek de begeniyorum kendisini.

ben güzel bulanlardanım aslında ezelden beri ama bir kaç yıl önce yakından gördüm, tvdekinden 10 kat daha güzel buldum. nasıl oluyor da tv de bu kadar farklı görünüyor inanamadım. herhalde gençken yakından görmüş olanlardır sultan, kraliçe, düşes ünvanlarını yakıştıranlar.

Güzel, çekici, seksi, sevimli ya da sempatik değil. Rol yapmadığı zaman konuşmayı beceremiyor. Oyunculuğu da ne doğal ne teatral, kıçıma benziyor. Oh be... Rahatladım valla. Bi de Sezen Aksu var bun gibi.

333 dudakları irrite ediyor evet

Türkan Soray bir arkadasimin kapi komsusu (walla, Boğaziçi Unv. oradaki villalardan birinde oturuyorlar). Bir komsu davetine çağırmışlar kırmayıp (hakikaten hanımefendi) gelmiş. Koca koca adamlar kadıncağızın etrafında pervane, öyle böyle değil. T.Ş. utangaç bir insan zati. Ben diyorum ki güzellik ve seksapel ayrı bişey, gençlikle, dirilikle ya da ne bileyim dudağı köfte gibi öne çıkarmakla olmuyor böyle şeyler, Allah vergisi. T.Ş.'ı muhtemelen bizzat 3D tanısan en azından sen de hayran kalırsın gibi geliyor.

ben colgatein pilli bi ürününü almıştım, valla temizliği hissettim dişlerimde, öyle de güzel bişi bu pilliler bence.

Dişçiler dişleri temizlerken de böyle küçük başlı döner birşey kullanıyorlar. Güzel temizliyor ama dişlerime verdiği titreşim beni çok rahatsız etti. Dişçideymişim gibi hissettim her seferinde alışamadım. Alışan da bırakamıyor. Denemek lazım.

bi işe yaramıyor. yani iyileri var onlar dışında. ağız duşu falan alın cok iyi bişey istiyorsanız.

ben bi kaç sene kullandım tavsiye etmem astarı yüzünü geçiyor fiyat performans olarak
25 ytl cihazın kendisi 1 ay sonunda değiştirmeniz gereken başlıkların fiyatıda 15 20 ytl civarında o yüzden klasik manuel el yordamı yöntemi daha iyi bence

diş minesine zarar verebiliyor diye de duymuştum. aklınızda olsun.

OralB'nin advance power modelini kullanmış memnun kalmıştım ama iş yerinde normal dişfırçası kullanıyordum. Derken evdekinin miadı doldu (6 seneden sonra - şarj ömrü doluyor bunların). Yeni makina alana kadar geçen 2 ayda sanki dişlerim hiç temizlenmemiş gibi geldi. Şimdi 8500 Oxijet aldık, duşlu muşlu. Bu arada duşlu olan modeller üstün filan diyorlardı. Ben bu duş hikayesini çok gerekli bulmadım, halbuki neler hayal etmiştim. Makinadan memnunum evet, duşlu olmasa da olur diyorum.