Ekşi Duyuru

Cok kucuk farklar var. cikis tarihleri ayniysa(guncelleme vs acisindan) 6.2 vs 6.4 inch ekran boyutu disinda oyle cok ahim sahim fark yok bence. Ben olsam boyut olarak daha kucuk olani alirdim, cok buyuk telefon hosuma gitmiyor

ekran ölçü farkı dışında hissedilmez

birini aldığında diğeri ile kıyaslayamayacağı için hissetmez

s21 in malzemesi fe olan modeline göre biraz daha iyi
s21 karanlıkta/gece biraz daha iyi fotoğraf çeker

Suyla temas yoksa mastik daha uygun olur sanıyorum. Silikon daha çok su izolasyonu ve yapıştırma için uygun, mastiğin dolgu becerisi, elastikiyeti ve dayanımı daha iyi.

Yapıştırma ve su izalosyonu lazım değilse mastik yeterli, mastik ayrıca boyanabilen bir malzeme.

mastik.

Cekisme. Bugun sezonun ilk yarısında ferrari ile Redbull guzel çekişme yasadi mesela. Bu mucadele hoşuma gidiyor.

Bunun dışında ummadik anda bir arabanin spin atmasi, kaza yapmasi, patlaması yanmasi bunlar da heyecan veriyor bana. Hatta asil bunlari izlemek hosuma gidiyor.

Ne zaman ne olacagi belli olmayan bir yaris ve cok değişkeni olan bir motor sporu. Yarisin sonucuna etki eden sayisiz degisken var.

Bunun disinda cok yuksek teknoloji barındıran bir yaris olmasi da beni ceken sey.

bütün her şeyin ince bir ip üzerinde gidiyor oluşu.

örneğin, bu haftaki yarışta herkes red bull alır götürür diyordu. bütün yarış da 2. ve 4. sırada götürdüler ama son 3 tur bir batarya arızası yaşadılar ve iki araç da yarış dışı kaldı. bunun karşılığı diğer sporlarda tam olarak nedir bilmiyorum. bu kadar değişkenin her an takımların kaderine bu kadar etki etmesi, gerçekten izlemesi keyifli bir durum. hem üzebilir hem sevindirebilir hangi takımı tuttuğuna bağlı olarak :)

geçişler, kazalar veya kaza olasılıkları da insanı diken üstünde tutuyor. normal bir geçişte pilotun en ufak hatası çok başka boyutlara sebep olan kazalara sebep olabiliyor. adamlar 300 km'den fazla hız yapıyoralar ve saliselik hatanın bile telafisi yok.

ben çok sonradan izlemeye başladım formula 1'i ve şu an tam olarak desteklediğim bir takım olmamasına rağmen futboldan, basketboldan çok daha fazla keyif alıyorum.

Örnek: 2021 Abu Dabi Grand Prix (Sezonun son yarışının son turu):

www.youtube.com

Son tur yaklaşık 1 dk 20 saniye sürüyor. İki pilot son yarışa eşit (369,5) puanla giriyor. Ki bu durum bile başlı başına efsane. Turun 20. saniyesine kadar Lewis Hamilton şampiyonken, bu saniyeden itibaren Max Verstappen şampiyonluğu alıyor. Kalan 1 dakikada ensesinde gezen 8 kez dünya şampiyonu olmuş adamdan kendini korumaya çalışıyor.

Sinema filmi olsa "hadi len" dersin. Zaten böyle hikayeler en son 90'lar filmlerinde kaldı.

Kiranızı bankadan yatırıyorsanız sorun yok. Zamlı kiraya itiraz etmek için belli bir süresi var ev sahibinin, o süre içinde itiraz etmezse zamlı kira bedelini kabul etmiş olacak.

Edit: Kendi kendimi düzeltiyorum, şöyle bir haber buldum:
www.gazetevatan.com

“Mesela 10 yıl önce 1000 TL ile bir evi kiraladınız. Her yıl mal sahibi ile konuşarak yeni bedeli belirlediniz. Mal sahibi söz gelimi yasal Zam oranı yüzde 15 olsa da yüzde 10’a tamam dedi ya da pandemi nedeniyle bir yıl hiç zam yapmadı ve 2022 yılına gelince kira bedeliniz 2 bin TL oldu. 10 yıl içerisindeki yasal oranların tamamı uygulansa kira bedelinizin 4 bin lira olacağını düşünelim. Bu durumda siz 2022 yılında 4 bin TL ödemek zorunda kalabilirsiniz. Bunun haricinde de yine son 5 yılın kira fark bedellerini de mal sahibi sizden talep edebilir”

Söz uçar yazı kalır, yeni sözleşme yapın.

Hiçbi şey olmaz sakin ol. Sen konuştuğunuz düşük oranda zam yap banka üzerinden gönder geç. Yasal zam oranı minimum değil maksimum yapılabilecek zam oranını belirtiyor. Adama yeni sözleşme yapalım falan deme çok saçma olur işleri bozabilirsin. Düşük oranı bulmuşken kaçırma.

m3929'a katılıyorum. Bence de işleri bozma. Adam iyi niyetle düşük zam yapmış, kıllandırma. Yıllar sonra fazla zam talep etme imkanı var ama uygulamada o iş pek öyle olmuyor. Ayrılırken kavga dövüş olmazsa böyle bir talebi zaten olmaz.

Hiç karıştırmayın bence de

sipariş programı kullananların çok işine yarıyor. ufak ufak kutucukları parmakla tek tek tıklama yerine bu kalemle fıtı fıtı işaretliyorlar.

Tasarim falan islerinde de ekran goruntusu alip kalemle uzerinde cizimler yapmak, notlar almak cok rahat oluyor.

Toplantilarda not almak icin de kullaniliyor. cok efektif olmasa da acil durumlarda is goruyor.

Ben uzun yillardir note serisi kullandigim icin aliskanliktan biraz da ayni seriden devam ediyorum. Ama kalem "olmazsa olmaz" degil benim icin.

çalıştığım sektörde (gayrimenkul değerleme) kullanan çok var.
Evi gezerken proje fotoğrafını telefondan açıp projeye aykırı bir uygulama varsa direkt proje üzerine işliyor.

eğer işe yaramayacaksa kalemli telefon bence de gereksiz.

Note 3 çıktığından beri Note serisi kullanıcısıyım nerdeyse 10 yıl olmuş,elektrik elektronik alanında işler yapıyorum, hangi işler için kullanıyorsun dersen;

*saha ekiplerine teknik çizimler, fotoğraflar üzerinden bir işin, cihaz bağlantılarının nasıl yapılacağını tarif ederken

*keşif çıkarırken, hesaplama yaparken

*bir ekran görüntüsü, fotoğraf üzerine notlar alıp düzenlemeler yaparken

*aklıma gelen işleri, düşünceleri çizerek görsel olarak kaydetmek istediğimde kullanıyorum.

Parmak ile dokunmatik ekran üzerinde çizerek yapamayacağın şeyleri çok daha hassas ve rahat yapmanı sağlıyor özetle.

10 senedir kalemli telefon kullanıyorum.

Öğrencilik hayatım boyunca derste not aldım, yetmedi tabletini aldım defter taşımaktan kurtuldum. Onlarca ders defterim fotoğraflı notlarla birlikte tek bir yerde internet üzerinden depolanıyordu. Telefonumdaki notları tablette, tablettekileri telefondan görüp düzenleyebiliyordum. En güzeli de ilk yıllardan beri herhangi bir kırpılmış görüntüyü, not ekranına atıp oradan oklar çıkararak not almak inanılmaz kullanışlıydı. Çektiğin fotoğrafların üzerine yazı yazmak muzazzam bir olaydı. Bilmiyorum ben mi abartıyorum ama mesela ev geziyorsunuz, çok fazla gezince not alması zorlaşılıyor ama ben önemli bilgileri o görselin üzerine yazıyordum.

Veya eve bir şeyler alıcam diyelim. Eşyayı koyacağım yerin fotoğrafını çekip, fotoğraf üstüne çizgilerle duvar uzunluklarını, eşya yüksekliklerini falan çiziyordum. Mimarlık planı gibi olmuyordu da işte virtual reality'msi bir şey oluyordu gerçek görüntü üstüne.

İlk yıllarda çok gelişmiş değildi fakat o zamanda bile fotoğraf düzenlerken (sokak fotoğraflıçığı ile uğraşıyordum) veya insan yüzüne rötuş yaparken kalemin ince uç olayı çok işime yarıyordu. Çünkü parmak yüzey alanı nerde, kalem ucu nerede..

Bazı metinler vardır mobil uygulamalarda veya sitelerde, parmakla seçince kopyalayamazsınız. Kalem için kullandıkları ayrı bir yazılım, onları seçebilmeye zorluyordu. İnanılmaz güzel bir şey. Bazen annemin babamın telefonunu kullanırken sinir krizi geçiriyorum bir şeyi kopyalayamınca. Hadi diyelim yazı öyle bile kopyalanamıyor. Hatta bir resim üzerinde bir yazı var. Kalem ile alanı seçip, yazıya çevir diyebiliyorsunuz. Böylelikle bazen iban ı görsel olarak atanlara daha az sövüyorum.

Bir toplantıdasınız diyelim, önemli anları not alacaksınız. Telefonu çıkartıp whatsapp a yazar gibi yazı yazmak mı daha estetik olur yoksa telefonu masaya koyup ekrana kalem ile notlar almak mı? Ben şahsen aynı anda konuşurken veya dinlerken, klavyeye yazmaktansa yazı yazmayı daha kolay buluyorum. Diğeri beynimi daha çok yoruyor.

Kalem tutma arzusu demişsiniz, normalde pek kalem tutmayı seven bir insan değilimdir. Ama ekran zaten küçük, ince işler yaparken daha fazla hareket alanı sunuyor. Mesela küçük fotoğrafları gezerken kalemi ekrana yaklaştırıp (dokunmanıza gerek olmadan nereye tuttuğunuzu algılayabiliyor note serisinin kalemleri 2012-den beri) görseli büyütme, mesela bir bildirim veya haber başlığı var ama sığmadığı için ... şeklinde bitmiş yazı. Onun üzerine gelip tamamını okuyabiliyoruz. Açmaya veya tıklamaya gerek olmuyor bazen.

Ekran görüntüsü aldıktan sonra kalemle notlar almak yine çok kullanışlı.
Ekran video kaydı alırken kalem ile bir şeyler çizip anlatmak yine çok başarılı. Hem ses hem görüntü hem çizimler.. mükemmel bir üçlü oluşturuyor.

Yeni cihazlarda, kalemi, tıpkı bazı televizyonlardaki sihirli kumanda gibi havada oynatarak mouse gibi kullanabiliyorsunuz. İsterseniz telefonu TV ye kablosuz olarak bağlayarak, tv de telefon ekranı değil de bilgisayar ekranı çalıştırarak (samsung dex) kablosuz mouse gibi kullanabiliyor, galerideki fotoğrafları kalemlere sihirli bir şekilde kaydırma, internet sayfasını veya instagramı dokunmadan yine kalemle kaydırabilme, fotoğraf çekebilme, kameralar arası geçiş yapabilme, ses kaydı başlatabilme vs. vs. gibi özelliklerden yararlanabiliyorsunuz. Slayt gösteriyorsanız onun tetikleyicisi görevi de görüyor haliyle. Telefonu bir tripoda sabitleyip karşısına geçince de uzaktan komut verebiliyorsunuz haliyle.

Sizin görmemeniz algıda seçiciliktir diyeceğim belki ama inanın ben de çok görmüyorum. Az da olsa kullanan güzel kullanıyor fakat kalemi olsa dahi kullanmayanı çok gördüm.

Hala tabletimde de telefonumda da kalem kullanırım. Sırf bunun için marka model değiştiremiyorum. Artık gördüğüm bir fotoğrafı detaylı kırpamazsam, düzenleyemezsem, yabancı gördüğüm bir kelimenin üstüne gelince anında çeviri yapamazsam ölecekmişim gibi hissediyorum. Şaka şaka o kadar da değil ama işte adamı böyle bağımlı yaparlar 10 yılda.

Ek olarak; mesela havuzda, buharda, denizde, kaplıcada falansınız.. -oralarda da telefon kullanma be kardeşim- ama kopamıyorsunuz diyelim. Nemden veya ıslaklıktan ötürü ekran düzgün çalışmaz. Fakat kalem ile suyun altında bile telefonu kullanabiliyorsunuz.

Bir de dijital görsel sanatlar ile uğraşanlar için çizim olayları inanılmaz gelişti. Adam tuvali ağlatıyor ekranda öyle söyleyeyim. Renkleri karıştırıyor, fırça püskürtüyor, kara kalem yapıyor. Kaleme dik basıyor, yandan vurguluyor, eliyle dağıtıyor falan ağlarsınız. Artık mimarlar falan da autocad falan kullanabiliyor diye biliyorum telefonda. Tam performanslı olmasa da idare ediyor sanırım.

Parmaginda ergonomik sorunlari olanlar icin de kalemli telefonlar epey kullanisli

Bana çok pratik geldiği icin kullanıyorum. Telefon alırken en büyük kriterim.

semptom yoksa bulaştırıcılık düşük diyorlar ama tabi en dogrusunu saglıkcılar bilir

5-7 gün değil mi? risksiz hale dönmesi lazım. olmazsa test yaptırırsın. ama pozitif çıkarsan tekrar sıkıntı :)

hes kodu kalktı, alınırsın. kalkmasa bile süre 7 gündü zaten.

bugün bilet aldım hes mes soran olmadı:((

bal + toz zencefil + limon, karıştırıp yiyin.

Doktora gitmen gerekli olabilir, rontgen cekip antibiyotik veriyor gerekiyorsa.

benim zamanımda +3 aya kadar normal demişlerdi, için rahat etsin istiyorsan bir doktora görünmende fayda var.

divoom tivoo max, bi tane kendime bi tane de kız arkadaşıma aldım. 1 sene oldu, performansından ve kalitesinden çok memnunum. siyah renk en güzeli. kendin de piksel animasyon yaratabiliyorsun, telefondaki fotoğraflarını piksel arta çevirebiliyorsun ya da diğer kullanıcıların yaptıklarından oluşan online arşivinden yükleyebiliyorsun, uğraşmak istemezsen random akışına bırakabiliyorsun.

sabah ilk iş duşa giriyorum. hafif dimli bir spot ışık açıyorum, bir de bunu açıyorum. loş ortamda divoom'un piksel art animasyonlarıyla, tavandan akan suyla duşumu yapıyorum. harika bir duygu. weeknd şarkıları özellikle, zımba gibi kendime getiriyor.


open.spotify.com
open.spotify.com
open.spotify.com
open.spotify.com
open.spotify.com

ilk aldığımda sabah alarm olarak kullanmıştım. isteğine göre, telefondan seçtiğin müzikle, en son çaldığın müzikle ya da içindeki harika müziklerle (kuş, orman sesi, yumuşak tonda müzikler gibi) yavaş yavaş sesi artarak alarm çalıyor, aynı zamanda ekranda yavaş yavaş rengi parlaklaşarak, çok güzel animasyonlar çıkıyor. harika bir uyanma şekli. bu arada, el çırpma sesiyle açılıp kapanabiliyor ve uzun bir batarya ömrü var. banyoya taşımayla uğraşmak istemediğimden bir süre sonra alarmdan vazgeçtim. banyoda bıraktım.

ablama gittiğim zaman yanımda götürdüm. büyükçe bir terası var ablamın. gece karanlıkta açtım koydum ortaya, harika bir atmosfer oldu. ses kalitesi, bası çok iyi. %40 ses ayarı bile fazla geliyor. sesi istediğin kadar yükselt, hiç cızırtı yok, yağ gibi kayıyor. dönerken ablam ve enişte onlara hediye etmemi istedi, size de alırım dedim zor kaçtım:) yok ya, bir sürü piksel art animasyonum var içinde.

sözlükteki tek entry benim.
eksisozluk.com

geçen sene şubat ortasında almıştım. 830 liraydı. 2500 lira olmuş!!

ivd.gib.gov.tr buradan baktınız mı? bana da gelmişti bi kaç hafta önce. bu siteye girince e-tebligatlarım kısmında görünüyor benimki.

Sağ tarafta gib dışında diğer kurumlar tarafından gönderilenlerin sekmeleri var. O sekmeleri gezebilirsiniz

gelen sms içerisinde vergi no ya da tc no size mi ait, bir ara başka birinin uyarı sms'leri arkadaşımın telefonuna geliyordu gib'den.

Öncelikle doktor falan değilim, yazdıklarımı çok da kaale almayabilirsiniz. Aşılar yüzde yüz kesin korur, hiç hasta olmazsın, hiç covid olmazsın gibi bir iddaa yok. Belirli oranlarda koruyuculuğu var, bilimsel yöntemlerle koruyuculuğu en yüksek tespit edilenler de şu an mRNA aşıları sanıyorum. Bunlarda da koruyuculuk oranı yüzde 90 bile değildi. Yani her zaman risk var tabi ki. Ama aşı olunca yataklara düşmen muhtemelen bağışıklık sisteminin tetiklendiği ve antikor üreteceği anlamına geliyor olmalı. Aşılı olmasan belki covid yüzünden solunum makinesine bağlanacaktın, belki de bir fark olmayacaktı bilemeyiz. Gerçek olan şu ki aşı olanlarda, doz sayısına da doğru oranlı olarak asemptomik hastalık / hafif semptomlar ile atlatma / hiç hasta olmama oranı yükseliyor.

ben birebir aynı durumda covid oldum ve en ufak bir halsizlik, ağrı, ateş, koku kaybı yaşamadım mesela. tamamen bünye ile ilgili bir durum sanırım.

bünye ile alakali da olabilir eşim de bende ikiser doz aşı olduk iki asidan ben hafif etkilendim neyse ikimiz de pozitif çıkınca eşim çok ağır atlattı bense çok hafif

asi ilk varyant icin yapildi artik etkisiz diye bir sey yok. klinik testler de bunu dogruluyor zaten. asi spike proteinini hedefliyor ve mevcut varyantlarda spike proteini asagi yukari ayni. bagisiklik sistemi cok karmasik, detayina girmesi zor ama asilar tabii ki hala etkili. sadece ilk varyant kadar degil.

asi ise yaramamis olmuyor, asi olmamis olsan daha agir mi gecirirdin bilmenin yolu yok. bireysel olarak bilemezsin, ama topluma vuruldugunda asi olan grubun verdigi kaybin olmayan gruba gore cok daha az oldugu biliniyor. bilebildigimiz sadece bu.

eğer yararı olacaksa ben de kendi deneyimimi yazayım. temmuzda 2 doz, 30 aralıkta da 3. doz olarak biontech oldum. geçen hafta testim pozitif çıktı. birkaç gün özellikle geceleri öksürük ve koku kaybı dışında diğer belirtiler görülmedi. şu an kokunun yüzde 50'si geldi, öksürük de yok gibi.

Ben de bundan çok korktuğum için merak ettiğim için soruyorum,
çok ağır geçiriyorum derken mesela ne gibi ağır, nasıl semptomlar var?
hastaneye gidecek kadar mı yoksa aşırı halsizlik bitkinlik öksürük gibi mi?

@sipsiyah cuma günü boğaz ve hafif baş ağrısı ile başladı, aynı gece 39-40 derece ateşle kabuslar kabuslar. cumartesi sabah başlayan ağır boğaz, baş, komple yüz ağrısı, öksürük, yüksek ateş pazar öğlene kadar devam. sonra ateş azaldı, diğer semptomlar devam. bugün tonla ilaç sayesinde ateş yok, öksürük, hafif boğaz ağrısı, burun/kulak tıkanıklığı devam. cumartesiden beri hafif nefes darlığı da var. geceleri ateş o kadar fazlaydı ki arasaydım hastaneliktim kesin. ama niyeyse ambulansların geleceğine ihtimal vermediğimden bi şekilde sabah ettim işte. sadece halsizlik olsa ağır demezdim :) bu arada tat koku hiç gitmedi. umarım gitmez de.

@kimwexler çok geçmiş olsun gerçekten, nefes darlığı için mutlaka bir BT çektir bence, oksimetren varsa oksijenini de ölç arada, çoğu zaman d-vitamini eksikliği ile bağlantılı diye okudum duydum hep, d vitamini takviyesi alıyor muydun mesela bu bir etken olabilir bunun dışında tamamen genetik faktörler galiba benim gözlemim. umarım tez zamanda sağlığına kavuşursun.

valla dostum ben de gayet sağlıklı kondisyonlu biriyim, 3 biontech oldum neredeyse hiç bir yan etki olmadı, ama covid + olunca ben de fena yamuldum. belirtiler ortaya çıktığından beri 1 hafta oldu, hala tam olarak geçmemekle birlikte dede gibi nefes nefese yaşıyorum resmen evin içinde. bunu demek ki aşı olmasam hastanelik olacakmışım şeklinde yorumluyorum. ateş, müthiş bir halsizlik, boğaz ağrısı (hatta boğaz yarası diyorum artık resmen açık yara gibiydi boğazım su bile içemedim), acayip bir yorgunluk günün 18 saati uyudum bi iki gün.

tam tersine eşim de aşılı, ona da bulaştı, onda neredeyse hiç bir belirti olmadı. normal yaşamına devam ediyor.

1. Evet.
2. Yakınınız gidebilir, kimseniz yoksa kendiniz gidersiniz.
3. 7 gün.

su an covide ilac yazilmiyor.
Icsen de bir ise yaramiyor bosuna alma.

Hes kodu kalktigi icin yolda seni cevirecek kimse yok, vicdanina kalmis.

Ben kardesim istedigi icin (ayni evde yaşıyorduk) bazi sartlar karsiliginda kabul etmistim mesela. Herhangi bir sorumluluk almam kedi ile ilgili diyordum şuan uc kedimiz var. Ikisini sokaktan ben getirdim. Evet asiri mutluyum iyi ki yapmisiz boyle bir sey.
Esyaya anlamsiz bir anlam veriyorsaniz, vay kedinin patisi takildi elbisem delindi, perdeyi yirtti, bunlari dert edecekseniz belki almamaniz yerinde olabilir. Ama kedi var kedi var. Kimisi cok uslu kimisi yaramaz oluyor. Bunlar hic olmayabilir de.
Temizlik toz tuy gibi ince tasalariniz varsa da belki almamaniz yerinde olur. Ama bence bunların hic biri kedinin var olmasinin verdigi mutlulukla kiyaslanamaz. (Benim gozumde)

Kedi her yeri tuy yapar, bazen gece uyutmaz cesitli sebeplerle, kimisinin kotu huylari olur cok ugrastirir maddi manevi zarar verir. Mesela cok sevdigin bir esyayi sebepsiz yere atip kirabilir.

Boyle zahmetlere giremiyorsan hele bir de kedi de istemiyorsan sahiplenilmez bosver

Ben hiç aklımda yokken ansızın sahiplenmiştim. Kedi bakımı konusunda hiçbir deneyimim yoktu.
Deneye yanıla öğrendim :)
Temizlik konusunda çok hassassanız kedi sahiplenmemeniz daha iyi olur.
Her gün eve geliş saatleriniz düzensizse, gece dışarıda kalma, uzun seyahatlere çıkma durumlarınız oluyorsa da sahiplenmemeniz daha iyi olabilir. Ha ben bunları yapmıyor muyum, yapıyorum :d 24 saat nöbetlerim oluyor mesela, annem ilgileniyor kedimle. Seyahat durumu olursa da benim kadar iyi bakacağını düşündüğüm biri var yani. Böyle biri varsa kedi sahiplenebilirsiniz mesela.
Kedinin masrafları, tüyü, evde devirdiği eşyalar (evimde biblo, lambader yok, sınırlı sayıda tablo var kedim sayesinde;)), veteriner ziyaretleri vs hiçbiri değil de onun ömrünün benden daha kısa olduğunu bilmek yaralıyor beni. Bir gün onu kaybedeceğim gerçeği ve çekeceğim acı beni tüm bu ıvır zıvırdan daha çok endişelendiriyor.

Ondan sonra bir daha kedi sahiplenebilir miyim bilmiyorum...

Alerjisi olan almasın derim :)

Gerçi sonradan da alerji olabiliyor. Ben 5-6 yıldır kedi bakıyorum ama son bir yıldır alerjim çıktı, ilaç kullanıyorum. Aerius bir tane de adını unuttum o var. Neyse bazen her gün ilaç almam gerekiyor bazen de iki üç günde bir.

Kedinin benim için tek zorluğu var açıkçası, o da tatil zamanı 1000 km yol yapıyoruz hayvanlarla. Hem onlara zorluk hem bana zorluk. Tatilde bırakacağınız biri yoksa sahiplenmeyn derim.

Bu çok şans işi gibi bir şey. mesela bizim kedimiz 5 yaşına girecek yakında, 40 günlükten beri bizimle birlikte. Şimdiye kadar bir tane eşyayı devirip kirmisligi, bir yeri tirmalamisligi yoktur. Herhangi bir kuralı çabucak öğrenir ve yapar. Kuru maması dışında hiçbir yiyecek ile ilgilenmez. Maması da odasında şeffaf bir kutuda, bizi bekler vermemiz için. Öyle masaya atlama olayları vs de yok yani.

Hatta geçen haftadan örnek vereyim, hala içimde vicdan azabı nedeni çünkü. Plansız bir şekilde arkadaşlarımızda kaldık; bir gün tam gün evde tek basinaydi. Yine de plansız olduğu için eve erken dönmeye karar verdik ki iyi ki de öyle yapmışız; tuvaletinin olduğu banyonun kapısını kapalı unutmuşuz (5 yıldır ilk kez böyle bir şey yaşanıyor. Normalde elli kere kontrol ederiz). Eve girer girmez nereye tuvaletini yaptı acaba diye düşündüm ve çok çok üzüldüm. Yavrum 1 gün boyunca tutmuş tuvaletini, hiçbir yere yapmamış ya, ki yapsa hakkiydi. Böyle akıllı olmasının yanında sizin için sorumluluk nedeni aynı zamanda.

He bizimki bu kadar akıllı diye her kedi böyle mi? Hayır. Bizimki tamamen bizim şansımız. Arkadaşlarımın boydan boya perdeleri yırtan, evdeki tüm yemeklere atlayan, tek başına evde kalınca evi birbirine katan kedileri var. Kuzenimin kedisi tüm parkeleri kemirmisti mesela.

Tüy döküyor mu? Döküyor. Bunun için iyi bir robot süpürge, kurutma makinesi, kaliteli mamalar ve vitaminlere yatırım yaptık biz. Büyük ölçüde azaldı ama bahar aylarında tüy döküyor. Bu kedili bir evde illa ki olacak. Ben de saç döküyorum mesela. Çok uzun süre tek kalırsa oyun oynamak istiyor. İlgi istiyor.

Bu kadar akıllı olmasa yine de sever mıydım? Tabii ki. Sahiplenirken kavun olmadığı için nasıl bir karaktere sahip olacağını bilmiyorduk. Buna rağmen her şeyini kabul ederek aldık. Hem kendi karakteri hem de yetişme şekli nedeniyle biraz da böyle oldu. Çocuk gibi düşünün. Surekli sorumluluğunu kabul etmeniz ve ona zaman ayirabilmeniz en önemli kıstas bana kalırsa.

Edit: alerji ve tatildeyken bakacka biri olmasına da +1 vermeliyim. Benim alerjim olduğu için (aklınıza gelebilecek çoğu şeye) kedime de var tabii ki. 2 egunde bir alerji ilacı içiyorum bu sebeple. Ve tatile giderken bırakacak birileri yoksa çok zor olur.

yavru kedi düşünüyorsanız eğer bakımı ilk aylarda zordur, işe/okula gitmeniz gerekiyorsa sahiplenmeyin.

Sizi gayet iyi anlayabiliyorum. Tabii merak ettiklerinizin tek bir yanıtı yok, kişiye, kediye göre değişir. Kendimce yanıtlamaya çalışayım.

Kısa cevap; iyi ki kedi almışız.

Çocukluğumdan beri hep sokakta kedi bakar, ailemden gizli eve sokmaya çalışırdım. Evlendikten sonra da hep istedim ama eşimi ikna edememiştim 2 sene öncesine kadar. O da kedileri sever ama neticede ömürleri bize göre kısa olduğundan kediye bağlanıp onu kaybedince yaşayacağı üzüntüyü düşünür, eve almak istemezdi. Nihayet o da kararını değiştirdiğinde o kadar çok kedi isteyen ben panikledim, nasıl bakacağız, biz işteyken ne olacak, rahat uyku uyuyabilecek miyiz, temizlik nasıl olacak (toz/tüy ve eşyalar konusunda kıl bir adam[d]ım) gibi bir sürü soru vardı aklımda. Kedilerin manyak hayvanlar olduklarını bilsem de 7/24 birlikte yaşamak farklı oluyor. Ben mesela artık eskisi kadar toz/tüy ve eşyalar konusunda takıntılı değilim, biraz saldım artık ve daha rahatım. Çünkü kedi söz dinlemez, gider yine o koltuğun köşesini kemirir, oyuna davet eder ve iştirak etmezseniz gider kızdığınızı bildiği bir şeyler yapar. Tabii bunlara önlem alabilirsiniz belki ama kedi yine bir alternatif yaratıyor zamanla, o yüzden kediyle birlikte yaşamaya devam etmek istiyorsanız salıyorsunuz kendinizi. Kedi insanın sivri yanlarını törpülüyor. Denemeden bilemeyeceksiniz bazı şeyleri. Bu arada eşim de kedi eve geldikten sonra o kadar çok sevdi ve bağlandı ki, iyi ki var diyor. O benim kadar istekli, kedilere aşkla bağlı birisi de değildi başta.

Yalnız uyumayı sevenler örneği mesela, kimi kedi yatağın içine girer, size yer bırakmaz, uyutmaz, gecenin bir yarısı oyun ister bağırır, kimisi (bizimki mesela) gelir komodinde yatar, sabaha kadar gıkı çıkmaz. Kimisi eşyaları parçalar, kimisi miskin miskin oturur. Çeşit çeşit kedi var ama bazı ırkların bazı özellikleri daha baskın olabiliyor. British’lerin tekirlere göre daha sakin olması gibi.

Özetle kedi eve girince insanın hayatı dramatik şekilde değişiyor, ister istemez kedi evin merkezi oluyor. O yüzden kişisel alanınıza, sakinliğe, tertip düzene çok düşkünseniz bence kedi almakta aceleci olmayın, iyice düşünün taşının. Bir de kedi evde uzun süreler yalnız kalacaksa (3-5 günlük iş seyahatleri gibi) ona da şimdiden bir çözüm bulmak lazım (birkaç günde bir uğrayacak arkadaş vb).

Benim kedi beni sahiplendi aslında. Sokak kedisiydi (ki hala dışarı çıkar) ufak ufak içeri gelmeye başladı. Şimdi zamanının çoğunu benim evde geçiriyor. Ben hep böyle bir sorumluluğun altına giremem diyordum ama bir şekilde girmiş buldum kendimi. İyi ki beni bulmuş diyorum yoksa yalnız yaşarken evden çalışma ile kafayı yerdim.

Tüylere-kumlara tahammülü olmayan biri kedi sahiplenmemeli. Kum büyük ölçüde engellenebilir ama tüy için yapacak pek bişey yok, kurutma makinesi ve dyson süpürge en etkili çözümler bence.

Yiyeceklere atlaması da olağan karşılanmalı, mesela benim kedim elimde gördüğü her şeyi önce kendisi koklamak istiyor. Barkod gibi, bazen o gelmeden ben götürüp koklatıyorum kendisiyle ilgili bişey olmadığını görünce gidiyor. Kokladığı şey etse, ezine peyniriyse, sütse bir damla veriyorum çünkü vermezsem benim yememe müsaade etmez.

Gece aniden uykunun bölünmesine karşı çok titiz-hassas biri de sahiplenmemeli. Benimki önce yatağa sonra pencere kenarına zıpladığı için gecede birkaç kere yastığıma basılmasıyla uyanıyorum. Bazen de sadece sıkıldığı için oyun isteyerek uyandırabiliyor.

Ben tam da o bahsettiğiniz, olaya sıcak bakmayan biri olarak kendimi bu durumda buldum. Kardeşim çok istediği için reddedemedim ama şu an idare ediyoruz. Pozitif yanlarını yazmama gerek var mı bilmiyorum ama klasik şeyler, dalaşmak çok tatlı oluyor :))

Ama sorulan negatif yanları için sayayım;
-alerji durumu
Alerjik yapım olduğu için nefes almakta zorlanıyorum bazen, kediyi odaya almamaya çalışıyorum çoğu zaman ama yararı tabii ki olmuyor.
-tüy durumu
Çok tüy döküyor, felaket bir şey. Her taraf tüy. Eğer kıyafetlerinizin çoğu siyah ya da koyu renkse ve kediniz beyazsa bitti... imkanı yok tertemiz kıyafetlerin. Bir de inada yapar gibi gidip koyu renkli kıyafetlerin üzerinde yuvarlanıyor hep. O zamanlar kardeşimle sıkıntı yaşıyoruz :/
-uyku durumu
Bazen bizim ufaklık geceleri uyumuyor, kapılara gelip miyavlıyor kapı cırmalıyor kafa atıyor falan kapıya, çılgın bir şey. Ben odama almadığım için deliriyor genelde. Uyku hassassa çok sıkıntı. Ben bir kere uyanınca bir daha uyuyamayanlardanım :/
-veteriner vs.
Yani üşengeç bir yapınız varsa biraz zorluyor, ben hastaneye hasta olduğumda gitmeyen biriyim, bu arkadaşın sürekli bakımı oluyor. Neyse ki kardeşim ilgili daha çok.
-koku
Bilmiyorum bizim kedide mi var sorun emin değilim ama maması dışında yemek yerse (bizim yaptığımız yemeklere dadanıyor da bazen ehehe) koku yapıyor arkadaşta. Yani oluyor öyle bir kokusu :/

Durumlar az buçuk böyle. Daha bir sürü şey vardır da şu an bunlar aklıma geliyor. Ben bir eve çıkarsam kedi sahiplenir miyim çok emin değilim çünkü temiz olmak, kesintisiz uyumak, rahatça nefes almak vs bence daha önemli ama yalnızlığı paylaşmak için ideal bir arkadaş inkar etmiyorum.

Kirpik lifting'i denen şey yaptırılabilir.

Aynı senin gibi düşünüyorum. Telefonum beşinci yılında.
Samsung s22+ bekliyorum. 15 güne kadar çıkacak.
iPhone'a para vermem.

@etna

Duyuru açan arkadaş binlerce lira vermeyi anlamsız buluyorum demiş ve Iphone'a para vermem demişsiniz ama sizin dediğiniz Samsung 22+ 19-20 bin TL :)

Samsung A52s 5g modeli olabilir. 7bin TL.

Edit: bir Samsung kullanıcısı olarak söylüyorum 20 bin TL verilecekse o telefon kesinlikle iPhone olmalı..

İPhone olacaksa şahsen 12'den aşağısını almazdım. Düz iPhone 12 de 14bin TL.

iPhone 12 mini alır geçerim.

Benzer düşüncedeyim, bu nedenle androidsever olarak şunları söyleyebilirim.

Samsung'a para vermem, Xiaomi denen garabete asla para vermem. BBK Electronics alt markalarını öneririm. Özellikle Oppo ve OnePlus

Birinci tavsiyem OnePlus olur, yakın zamana kadar Türkiye'de bulmak pek mümkün değildi, fakat şuan Media Markt'ta yeni çıkardığı orta segment telefonlar satılıyor. (5t modelini 4 yıldır kullanıyorum)

İkinci tavsiyem Oppo olur, orta segment telefonları iyidir. (reno 4 modelini 1 yıldır kullanıyorum)

iphone 11 veya 12
çok uzun süre götürür hocam

para sıkıntısı yoksa bir telefona binlerce lira vermeyi anlamsız bulmak bana anlamsız geldi. hiç önemsemiyorsan tuşlu telefon kullan, ha yok kullanıyorsan git en iyisini al.

benim telefona ihtiyacım olsa ve para sıkıntım olmasa apple'ın en son modelini alır geçerim.

iPhone'un en yenisini veya bir öncekini alıp geç madem.

Telefonun fiyatını , telefonu kullanacağın tahmini yıla bölmeyi de unutma derim.
10 bin liralık bir Android'i 3 yıl, 15 bin liralık iPhone'u 5 yıl kullanacaksan iPhone daha ucuz oluyor.

%67,2 umursuyorum, var mı ona göre öneriniz? yoksa yanıt yazmak zorunda değilsiniz, akıl vericem diye kasmayın @bohr

para sıkıntım yoksa hiç uğraşmam iphone'un son modelinin standartını ya da mini'sini alır geçerim ben.

S20 fe.

Son kullanıcı için telefon sosyal medya, internette dolaşmak ve casual games indirmek dışında bir işe yaramıyor. Belki merakı varsa fotoğraf çekmek. Bunları da her telefonla yapmak mümkün. Fotoğraf için belki biraz daha iyi bir telefon.

Binlerce şükürler olsun ki iphone 13'ü nakit alsam üstüne cebimde geçinebileceğim miktar kalıyor. Ama samsung a51 kullanıyorum. Gayet de memnunum. Gereksiz buluyorum çünkü aynı işlevi görecek bir cihaza fazladan ödemeyi.

Sizin yerinizde olsam özellikleri fena olmayan bir iphone almam. Özellikleri fena olmayan bir samsung alırım. Çin üretimi telefonlar her zaman dert olmaya müsait. Özellikle dünyanın bu kadar gerildiği bir durumda her an google tarafından banlanabilirler. Nokia, Samsung, Motorola gibi şirketlerin ortalama modelleri gayet iş görür. Özellikle yeni nokialar fena durmuyor.

Samsung a52, a72 serilerine bir bakın.

Burada herkes 50 bin maaş alıyor sanırım. Adam binlerce lira vermek istemiyorum yazmış, millet iphone önermiş, 20 bin liralık Samsung önermiş.

Kardeş senin tarif ettiğin telefon xiaomi.
Ben redmi note 9 kullanıyorum, 128gb, gayet kullanışlı ve güzel, fiyatı da 3700 civarı.

Hocam senin ilacın iPhoneSE.

Son çıkan iPhone modeliyle aynı işlemci, ya da bir altını bulunduruyor ama yüz tanıma, 3 kamera gibi gibi seksi özelikleri yok. Yıllarca götürür.

Bu ay içinde onun da yeni modeli çıkacak bu arada.

Bence de son model iphone ama pro degil. Proya ihtiyacin varsa olur ama yoksa normal son model iphone iyidir. Ben 11 ciktiginda almistim, memnunum. Esim 13 pro aldi, bence gereksiz.

bu havada daha da zor.

havaalanı da yoğun olduğu için sıkıntılı gözüküyor.

riskli ama yetişirsin

2-2.5 saate varırsın da o saatte de, girişte bazen xray de akılalmaz sıra oluyor. Patlama ihtimalin var. Ben riske atmazdım.

bence riske deger gozukuyo. online check in yapilir. kapi sirasinda belki rica edip one gecebilirsin trlasli gorun

Tulumsa bir sey olmaz. Beyaz peynir buzluktan cikinca sekli semali kayiyor, anca borege konuyor.

fakyoras +1

Tulum, lor, çökelek, dil peyniri ya da diğer kuru peynir çeşitleri için hiçbir sorun olmuyor. Eğer taze ve özellikle suda bekletilen tipte ve yumuşak kıvamlı bir peyniri dondurursanız da kıvamı yumuşuyor, ama kimisi de böyle seviyor zaten.

Neticede peynirin yenebilirliğini etkileyen bir sorun olmuyor.

sulu peynirlerin yapısı buzlukta bozulduğu için atılmaz ama lor peyniri atılır veya beyaz peyniri böreklik çatala güzelce ezip yufkaya da sararsan atılır.

ben tüm peynirleri atıyorum buzluğa ama tadı çıkarınca buzluğa atmadanki lezzetinde olmuyor tabii özellilke yağsız tuzsuz olanların tadı iyice su gibi oluyor, onu bil de at :) bozulma açısındansa 1 senedir tuttuğum peynirler var hiçbir şey olmadı, peynirin yaşar :)

Moderat elektronik müzik yapıyor, diğerleri akustik. Akustik zaten live olmak zorunda ama elektronik live olmayabiliyor, sonuçta önceden hazırlanmış bir şey.

Ama Moderat bildiğim kadarıyla live performansı iyi bir grup, sadece hazır parçalarını çalmayıp şarkıyı o ana özel halde çalıyorlar. Farklı düzenleme ile, online bulduğun versiyonundan farklı şekilde çalıyorlar; bu yüzden live'dır.

live sette müzik, efektler vs o anda orada olan ekipman ile canlı olarak üretilirken; dj sette ise daha önceden kaydedilen setler(başkalarına ait şarkılar da olabilir) çalınıyor.

çok büyük bi emek harcayarak buldum: www.youtube.com

Metrolar fiziksel saldırılar için doğal sığınak, misket bombası-füze-bomba- vs için.

Ama dışarıya açılan geniş giriş-çıkış yolları olduğu için kimyasala engel olmaz yüksek ihtimal.

Hayır herkese yetecek sığınak mümkün değil, sıradan vatandaş için yok maalesef.

Belli devlet kurumları, askeri bölgeler, büyük ve kalabalık plazalarda belki bodrum katları olur ancak.

Yani özetle şu an lazım olsa sığınak var mı? varsa nerede? diye soruyorsak sıradan vatandaş olarak, bizim için sığınak yoktur net olarak.

hocam herhangi bir olası modern savaşta sığınakta canlı kalman imkansız. hele ki nufüs yoğunluğunun yüksek olduğu büyük şehirlerde daha da imkansız. olası bir bombalamada da metroda olmaktansa sokakta olmayı tercih ederim, metroda olmak beni 1000 kat daha fazla korkutur herhalde.

Yok işte hocam maalesef, evimde yok, işimde yok, çocuklarımın okulunda yok, ilçemde yok, belediye binasında yok, gittiğim avm'de yok.

Benim gibi hemen her duyurucu bu listeyi yazar, varlığını bilmiyorsak yok demektir. Gizlenmesi gereken bir silah, ya da bilgi değil ki bu.

Olsaydı bilirdik zaten, depremde toplanacak alanımız bile yok kaldı ki nükleer saldırıda sığınak olsun :)

Bu arada normal sığınaktan bahsetmiyoruz di mi? Yani fiziksel silahlara karşı her binanın bodrumu bir nevi sığınaktır.

Bahsetmek istediğimiz nükleer/kimyasal saldırılara karşı sığınaklar.

Devlet yöneticileri, ordunun ana kademesi, stratejik önemi olan kurumlar için filan vardır.

İşim gereği girip çıktığım sığınaklar var, hergün önünden geçip tahmin edemeyeceğiniz yerlerde. Benim girdiklerim hepsi haliyle askeri, sivil olanına denk gelmedim hic. Ciddi anlamda çok büyükleri de mevcut bir noktadan diğerine araçla gidiyorsun.

Gerektiğinde Genel Sığınak Olarak Kullanılacak Yerler
Madde 10 - Yapılacak metroların gerektiğinde genel sığınak olarak inşa edilmeleri esastır.
Sinema, tiyatro, eğlence yeri, otopark, garaj, kapalı çarşı ve pasaj gibi yapı ve tesislerinin yeraltında inşa edilmelerini teşvik için belediyelerce her türlü kolaylık sağlanması ve buraların gerektiğinde genel sığınak olarak kullanılması için gerekli tedbirlerin alınması zorunludur.

bunlardan yeraltında olanlar varsa demek ki sığınağımız da var diye anlıyorum.

www.afad.gov.tr

Sığınak tabii ki var ama yeri gizli tutulur. Çünkü sığınağın yeri biliniyorsa hedef hâline gelir.

finder'a girip konumlardan diski seç. üstte görüntüye bas. görüntü seçeneklerine gir. şuna göre sırala kısmından istediğini seç. bende ad seçili mesela. sonra da en altta saptanmışlar olarak kullanı seç.

Tüm zamanlara ait çerezleri sıfırlamayı deneyin.

Ctrl + Shift + Del

i.imgur.com