Ekşi Duyuru

TR'de daha en az 20-25 sene kullanılır dizel araçlar. Ben sıkıntı olacağını sanmıyorum.
Dizelle ilgili tek derdim daha yüksek bakım masrafı, sesi ve adblue tarzı saçmalıkları. Eğer bunlar rahatsız etmiyorsa alınır tabii.

Bana kalırsa yeni benzinliler daha iyi, ben de vw grubu 1.5'ten inanılmaz memnunum.

cok afedersin ne zevki var? ayni hacimde, turbo sartlari ayni olan iki arabadan benzinli olani yuk cekmek haric dizeli her turlu tokatlar. benzinle belki karavan bagli olarak rampada hizlanamayabilirsin.

ama 1.6 turbo dizel mi turbo benzin mi desen ustune para verir benzini secerim.

dizel sürmenin keyfi kısmına katılmıyorum çok sesli diye dizel araca hiç binesim gelmiyor benim.

dizel var dizel var diyorum bu soruya.
dizelin torku kuvvet hissiyatı hiç bir benzinli araçta bulamazsın.
hızsa oda var okursanız.
tr.wikipedia.org

almadan once hesap yapmak lazim, eskiden dizelin litre fiyati ucuzken bir mantigi vardi ama artik cok ciddi yol yapmiyorsan pek bir mantigi kalmadi.

keyif konusunda katiliyorum, 320d test etmistim bir kere, dusuk devir torkunun hastasi olmustum. Benzinli araclarda ciddi bir motor yok ise oyle bir torku yakalamak cok zor. Ayrica dizelin ses sikintisi biteli cok oldu.

Seytan diyo al bi tane v10 tdi touareg, asfalti kazimaya basla :)

arkadaslar siz hep 1.0motor benzin mi kullandiniz?

2 litre turbo benzinli bir araba bulun kiralayin. sonra konusalim.

o dizelin tadı muabbeti eskide kaldı. sen gel bi turbo benzinli yeni nesil motoları bi kullan. mesela c180 amg 1.6 benzinliyle c200 dizeli uzun yolda karşılaştır anlarsın. dizel araçların bizim gibi benzin fiyatları değişken ülkelerde ömrü daha var. türkiyede 70 model dağ jeeplerinin bile piyasası varken dizelin bitmesi en az 10 yıl.

1500 cc 150 beygir bir Passat kullanıyorum. eğer basmazsanız çok yakmıyor. dizelin ne avantajı var bilmiyorum.

en son geçen hafta 1.33 dig-t en yeni kasa nissan qashqai pederin aracıyla istanbul ankara yaptık. kendi 1.6 HDI 92 bg citroen'imi aradım ne yalan söyleyeyim.

calmdown peki hiç 1.6 turbo benzinli araba kullandın mı?

@alperz evet kullandım. birçok benzinli farklı motorda araç kullandım. biraz zevk meselesi. ben dizelin o karton sesini de seviyorum.

iyi sürücü, profesyonel otomobilci iddiam yok kesinlike. bence otomobil için en uygun optimize motorlar benzinli motorlar ona da katılıyorum ama dizele alışınca benzinli motorların yüksek devirde boşa sarma hissi hoşuma gitmiyor.

tabi bu koşullar 2.0 üstü benzinliler için geçerli değil. onlar iyidir.

alperz;
Abi madem turbo benzinli konusunda ısrarcısın o zaman 900-1000 bandını geçmeyecek orta segment fazla yaşı olmayan turbo benzinli bir sedan söylermisin? Anladığım kadarıyla sen daha üst segmentteki benzinlileri kastediyorsun ama rakamlar çok artıyor oralarda.

eco tsi, ford ecoboost, renault tce motorları güzel abi.

o paralara megane 1.3 tce bulursan al. onun gidişi güzel.

Medical park'ta Osman Fatih boztepe var. Bi görüşün isterseniz.

Ben hem geçen hafta hem 2 gün önce geçtim. Yasal kalktı ancak özel araca kalktı. Yine de kontrol noktalarında denetim yapıp soruyorlar
Ben ticari olarak geçiyorum benim bile evrakları sordular
Zaten otoban boyunca Adana'ya sadece iki giriş çıkış bırakmışlar diğer tüm yollar kapalı.

Kreatin deri altında değil kaslarda su tutar, güç artışı da buradan gelir zaten, dışarıdan bakıldığında belli olmaz ve kreatini kestiğin an su tutumu biter hemen atarsın. Evet kreatin hissedilir şekilde güç artışı sağlar ama bu 100 kilo kaldırırken 120 kilo kaldırmana neden olacak şekilde olmaz, 100 kiloyla 4 tekrar yapıyorsan beşinci tekrarı yapacak kadar güç artışı sağlar. Bu önemsiz bir ayrıntı gibi gözükse de, o tek tekrarın önemini burada akşama kadar anlatsam az gelir.

Az konuşandan kasıt nedir ? Diyaloğu sürdüremeyen mi mesela ? Yoksa hem konu açmayan, hem diyaloğu sürdüremeyen birinden mi bahsediyoruz ?

Genel kültür olmalı. Gezip görmüşlük olmalı.
Gündemden haberdar olunmalı.
Hemen her sohbette paylaşacak bir şeylere sahip olunmalı.
Sohbet bitsin diye değil de uzadıkça uzasın diye gayret sarf edilmeli.
Çok anlamlı, spesifik şeyler söylemek için çaba harcanmamalı.
Deneyimleri, hobileri paylaşmalı. Konunun anlatılmak istenen yere gelmesi beklenmemeli.
Her şeyden önde istek olmalı diye düşünüyorum. Konuşma açlığı çeken biri olmadığım için ben bu anlattıklarımın hiçbirini yapmıyorum. Ama çevremden gözlemlediklerim bunlar.

@EasyTiger
bazı insanlar vardır ayaküstü konuşmada bile bağlar insanı. mesele burda aslında. konuşma nasılsın iyi misin'den sonra tıkanmamalı. ilgi çekici diyalog oluşturma, karşındakinin safe zone'una girme ve bu şekilde sohbeti ilerletme nasıl olmalı işte?

anlatacak dinlemeye değer konuları hazır olmalı.
gündemi takip edebilirsin , belli bir konuda araştırma yapabilirsin ilginç bir konu olursa daha güzel olur .
ben liseden sonra bir süre tarihi yerlerle ilgili efsanelere kafayı takmıştım mesela . arkadaş sohbetlerinde biri ayasofya dese başlıyordum anlatmaya . biri yedi kule dese başlıyordum anlatmaya.
özellikle tekrar anlatsana diyenler oluyordu.
çocukken sessiz biriydim odamdan çıkmaz gelen misafirlere hoşgeldin demezdim .

Bu mevzuları zorlamayla yapmaya çalışmak daha kötü sonuçlar doğurur. Konuşayım diye istemediğiniz bir karakter gibi algılanabilirsiniz. Oluruna bırakın bence.

İki kriter diyebilirim

1. Karşı tarafı konuşmak. Son kurduğu cümleden yeni sorular sorulabilir

2. Kendinizi yenileyerek birikiminizi arttırarak sohbet alanlarını genişletebilirsiniz. Sonrası pratik. Önce başarısız denemeler, sonra gitgide daha iyi oluyor. Gelişim için kendini değerlendirme önemli.

Karşı tarafın safe zone'una girme olayı karmaşık. Karşı tarafın sizi kabul etmesi lazım. Anahtar : güven ve ilgi. Ama yetmeyebilir. Zaman gerekebilir.
He bazı insanlar var. Her yere girip çıkabiliyorlar. Dışarıdan şeytan tüyü var bu herifte deriz hani. Bunun öğrenilip öğrenilemeyeceğini bilmiyorum. Şahsen öyle biri de değilim.

1.karşı tarafı konuşturmak olacaktı.*

Tüketici hakem heyetine bi dilekçe ile başvuruyorsunuz onlar sizin yerinize takip ediyorlar.

tüketici hakem heyeti çözüm sağlayabilir. bu firmalar odalara bağlı oluyor her odada inceleme ekibi var. oda firmaya yaptırım yapabiliyor. (örneğin elektrikçiler, elektrikçiler odasına bağlı ve aidat öderler.)

Montun markası ne ise orayla bağlantı kurun. Zamanında yapmıştım. para yerine başka bir ürün aldım.

O bile çok ama en fazla 1'e 1 olmalı bence. 3 bin kazanan 36 binlik araç almalı. O araç ülke şartlarında kötü bir araç olacak ne yazık ki. Orta donanım dizel otomatik golf olmuş 120 bin.

ben buna benzer bir soru sormuştum ve şaşırtıcı bulduğum şu cevapları almıştım: eksiduyu.ru
bence yıllık gelirin yarısını geçmemeli alınacak araba.

Eğer kredi vs çekip alınacaksa 1'e 1 olmalı bence de. Ben de 6 ay önce aldım. 1'1 oranla aldım ama kredi çektim. Devam eden kredimde var. Eğer gelirinizde beklenmeyen bir düşüş olursa zorlar.

Bence araba = 1 yıllık maaş olmalı.

Hayat şartlarını düşünelim de benim hayat şartımı mı seninkini mi düşüncez mesela? Kimi ayağımı yerden kessin yeter der, kimisi başımı sokacak dört duvar olsun der. Kimi ev güzel olsun ben toplu taşıma kullancam der. Kimi eve para vereceğim çok paraya gider dünyayı gezerim der. Gibi.

5 kazansan, 1500 ev giderin olsa 1500 hayat giderin olsa 2 bin krediyle araba alır mısın? Almazsın bence.

1 yıllık maaş maksimum gibi görünüyor ama hayatta verdiğin öncelikle önemli. Hayatını iyi arabayla kazanan biri de olabilirsin, mesela düşün bir avukatsın, gittiğin yerde ye kürküm ye olur, parayı kıyafete arabaya yatırmak bir yatırımdır. O zaman şartları zorlarsın.

Bence fazla. Bazi insanlar goruyorum, araba aliyorlar ama varini yogunu arabaya veriyor. Araba borcu ve masrafindan cebinde para kalmiyor adamin, arabayla mutlu oluyor.

Araba sevdalisiysan, yegane amacin bir arabanin direksiyonuna gecmek falansa verilir. Normalde ekonomiyi fazla zorlamak sacma bence ama tercih meselesi. Butun ekonomik imkanlarini arabaya zorlayip, gezmeye dolasmaya parasi kalmayip sadece arabayla mutlu olan insanlar var, adam mutlu yani.

Sonbaharda araba almayi dusunuyorum sahsen, baktigim arabalar bir yillik gelirimin altinda. Cunku hayat arabadan ibaret degil arkadas, tatile, gezmeye, yemeye icmeye, eglenceye, zevke sefaya da ihtiyacim var:)

adana olabilir

adana mersin antalya

hangi şehirdesin? istanbul daha o kadar soğuk olmadı çünkü.
en güneyi demişsin. daha sıcak yer neresi olur bilemedim şimdi.

Mersin olabilir,kışın bile güneş enerjisiyle banyo yaptığımızı bilirim.

Antalya çok güzel şuan

tek cevap: anamur. kesin bilgi, garanti yaşarsın.

ben şubatta denize girdim, o derece.

Anamur ve Alanya kışın en sıcak yerler

Malesef aynı bankadan aynı durum başıma geldi. Kredili mevduat Hesabı mı ne öyle birşey açmışlar zamanında ordan da bişey kullanılmış. 3-4 sene sonra e-devletten bir baktım mahkeme gözüküyor adıma. 100 küsür tl yerine 1000 tl mi ne ödemiştim ama ondan önemlisi kredi puanı rezil boyuta düştü. Şimdi yeni yeni yükseliyor 4 sene sonra.

Süper hızlı internet. Tek tavsiyem bu. Ben geçen ay başvurdum. Sınavı geçmesi daha kolay. Başlık açmıştım ben de.

Zaten hepsi birbiriyle aynı fiyat verirler . Çok bir değişiklik olmuyor .

Kurslar da dersler de aynı oluyor , bence degerlendirmen gereken direksiyon dersi olmalı . Tek değişiklik o oluyor cunku .

üsküdar sahilde mado'nun hemen sol tarafında 2 yıldızlı bi otel var. 100 tl'yi geçmez sanırım.

girme derim mikrop kapabilir.

Bir şey olmaz ama bence girme. Dikişler alındıktan sonra girmek daha güvenli. "İlla da girecem, beni tutmayın!" dersen gir. Milletin yanında pek yüzme. Sakin tek başına takıl. Issız plajları tercih et.

denizde her türlü bakteri var girme

2-3 aya kadar yolu var.
ben ebayden (cin) 100 e yakin urun getirttim.
Kimisi 3 haftada gelir, kimisi2-3 ayi bile bulabilir.
Ben artik alistigim icin sasirmiyorum uzun surmesine. Gec de olsa geliyor. Sadece 1-2 urun gelmedi, onlarin da parasini iade ettiler

maaş 2000 den 1000 e düşecekse sıkıntı ama 5000 den 4000 e düşecekse sıkıntı olmaz bence

hocam nispeten daha küçük bşr yerde yaşıyorsan Maaş 1000 liradan daha fazla düşer. görünürde 1000 liradır o

abi ben anlamadim. yeni isinde tam tersi maasinda artis olmasi gerekmez mi? yasam sartlarinin daha pahali oldugu bir yere gideceksin cunku. izmirde 2000 alan istanbulda 3000 alir hesabi?

@joy luck club
evet abi ilk aşamada bir düşüş sözkonusu ters gibi gözüksede. ben de işte bunu soruyorum zaten. mevcut maaşıma ulaşmak, hatta fazlası için bir 4-5 sene geçecek. daha büyük bir şehre gitmek için bu süre göze alınır mı?

Cok iyi para. Gerçekte de 1500-2000 civarında oynar o para. Bence safe Zone.

Ankaraya gelmeyin yaa biz bile iş bulamıyoruz şimdi göçü hiç çekemeyiz

Bağladıkları gün açılır genelde. Ara sor, normal değil bu kadar sürmesi.

Benim bağladıkları gün açıldı. Sürekli ara rahatsız et. Ya da hiç arama twitter.com burası ile iletişime geç, çağrı merkezi gibi değil hemen çözüyorlar sorununu.

Başvuruyu nereden yaptınız? Bayilerden yaptıysanız uzun sürebiliyor. Bayiyi dürtmek lazım. Direk Telekom müdürlüklerinden basvuru yapmak en güzeli. Eğer oradan başvurduysanız da yine gidip sormak, olmadı aramak lazım. Sözleşmede maksimum süre yazıyor olmalı. Fibernet alabiliyor musunuz bu arada? Yani eve kadar fiberoptik ya da bina girişine kadar fiber, sonrası catx tipi kablo ya da bakır kablo ile vdsl.

baglamaya geldiklerinde ayni gun acilmis olmasi gerekiyor, musteri hizmetlerini bir arayin derim.


bir de baglamaya gelen arkadasa da bagli. bizimki kurnazlik yapmaya kalkip ilk geldiginde sizin apartmanin baglantisinda bir problem var elektrikci cagrip baktirin dedi, apartman gorevlisi de benzer bir sey soylediginden elektrikci cagirdik adam asagidan halletti. sonra bu cocuk tekrar geldi bize 'tamam, bir sorun yok 1-2 saate kadar acilir' dedi. apartman gorevlisine 'elektrikci tam yapamamis bir daha cagirsinlar' diye mesaj atmis. elektrikci de tekrar geldi, adam asagidan baglanti yapmamis. bakip, gitmis. gorevli taseron firmayi arayip, bir guzel fircaladik. 'baska birini istiyoruz' dedik. cocuk gelip asagidan baglantiyi yapinca sorun cozuldu. ha bir de arada ariza kodu dusmek yerine iptal kodu dusup basvurumuzu iptal ettirmesi de var ki o da ayri mesele.

velhasil bazi teknikerler 20-30 lira verin diye boyle sacma sapan seyler de yapabiliyor. ona ragmen 2 gunde baglandi bizim. sizde boyle bir durum varsa arayip biraz ustlerine dusun.

doktora gitmek gerekir bence. çünkü takıntı ve kaygı gibi durumları olabilir kişinin.

Basak burcu dogmamak lazim

fıtrat böyle, ölünce kurtulurum diye umut ediyorum.

@neira +1

ayrıca bu düşüncenin sürekli hayal kırıklığı yaratacağını aklına getirirsen belki vazgeçebilirsin.

her olayın altında bir bit yeniği aramak, her şeyde niye böyle oldu demek.. kendimden nefret ediyorum bazen.

doktora gitmen gerekiyor. her olayda niye böyle oldu diye düşünmek, bit yeniği aramak falan bunlar seni bunaltır. bak paranoyak olmuşsun resmen. doktora gidersen kendini çok daha iyi hissedersin. sürekli düşünmek hasta eder insanı, hatta fiziksel hastalıklar bile çıkartır.

birkaç kere düşünmeden karar al, eglenceli gelirse alışırsın.

doktora git. sana minik bi hap verecek. onu içtikten sonra çok fazla sallamamaya başlıcaksın :)

meşguliyetler artınca fazla düşünecek zaman kalmıyor. boş bırakmaman lazım kendini.

bir de olumluya çevirmen lazım. bu nasıl olacak? şimdi sence kötü bir özellik ya bu, peki hiç mi iyi tarafı yok, hiç mi faydasını görmedin, bir düşün bakalım? o alanlara kanalize et bu huyunu. ne bileyim iş olur, okul olur. yapısal özelliklerimizi doğru yerlerde kullanmamız gerekli.
ya da hiç mi törpülenemez? bunları düşün.
kendini tanı ve sev.

Yaratılış, çok fazla yapabileceğin bir şey yok. En güzeli mümkün mertebe kendini meşgul edeceksin, sürekli yaptığın ya da yapacağın işlerin olmalı. Çok fazla yalnız takılma, hem kafanı hem de vücudunu sürekli aktif tut. Yatağa uykun çok gelmeden yatma. Türkçe müzik çok fazla dinleme.

Çok da sakıncalı bir durum değil bence, kontrol edilebilecek şartları hesaba katarak hareket etmeni sağlar, ama kontrol edemediklerin konusunda rahat olmak lazım. O kadar ince düşünmekten belki zamanla durumun sakıncalarıyla karşılaştıktan sonra yani tecrübe ile kurtulunabilir belki.

Hayır, çok düşük ihtimal şube içi hesablarda havale yapılabilir belki ama normalde hiç duymadım görmedim.

Yine eft merkez bankası üzerinden işleyen bir şey, altının merkez bankası ile alakası yok, istanbul altın borsası üzerinden mi ne işliyor olmalı sistem.

2. el araba piyasasında en yüksek fiyatlar yaz aylarında olur. en azından yaza doğru satarsın.

arabanın marka modeli ne?

Su anda satmak cok mantiksiz.

1. Sifir araclarda indirim ve faizsiz kredi sezonundayiz.

2. Kisin 2. El tasit fiyatlari dusme egilimindedir. Alacak olanlar yas basindan bayram oncesinden almiatir cogunlukla.

3. Dedigin gibi bedelli icin elindeki tasitlari satacak kisi sayisi da artma egilimine girebilir. Bu da fiyatlari dusurebilecek bir etken. Malum binlerce kisi bedelliyi bekliyordu.

4. Yeni yilda sifir tasit vergilerine yapilacak muhtemel bir zam ikinci el tasit fiyatlarini da arttiracaktir.

bayram öncesi satacaksın, bu zamanda da alacaksın. sıfır opel corsa'lar otuz altı bine kadar düşmüş. bilsem işten çıkmazdım :P

önyargılı insanlar var ne yapabilirsin? seni tanıyıp da karar vermek yerine kafalarında bir sen oluşturmuşlar daha kolaylarına gelmiş.

Yargılama ile tanıma arasında fark var. Biri ile yeterince şey paylaştıktan sonra onu tanırsın ve "O böyle bir insandır" diyebilirsin. "böyle"nin içeriğine göre tanıma mı, yargılama mı olduğu değişir. Bu aynen "Jooper da balığı hiç sevmez. Balık yapmayalım, yemez" gibi bir şey. Seni tanıyor. Dolayısıyla "O böyle bir insandır" denebilir. Bunun yargılama olması için devamında "O başarılı olamaz", "O bu işi beceremez" gibi, kesin bir yargıya varması gerekir.

Dolayısıyla eğer senin hakkındaki gözlemleri hiç seninle ilgisi olmayan şeyler ise, seni yanlış tanıyor olabilirler, kendini yanlış tanıtıyor olabilirsin veya kendini yanlış tanıyor olabilirsin. Bu yüzden "Ummadık taş baş yarar" diye bir atasözü var. Çünkü birilerini tanıdığımız zaman onun potansiyelinin sınırlarını bildiğimizi düşünürüz, oysa ki insanlar kanı kaynayan canlılar, durup durup patlayabilirler veya arap atı gibi sonradan açılabilirler.

Denk değilse de anlaşacak düzeyde birbirine yakın olmaları önemlidir.
Karşılıklı anlayışa sahip olmaları yeterli aslında, kalan her şey çözülür.

Türkiye'de çok önemli.

bu bize değil de ailelerimize bağlı oluyor. ailen ve karşı tarafın ailesinin gençler anlaşsın da şeklinde düşünmesi gerekiyor.

İki gence bağlı. Birisi bile ailesini evliliğinden soyutlayamıyorsa inanılmaz derecede önemli. Ama iki genç de ailelerini evliliklerine dahil etmeyip kendi hayatlarına bakıyorsa öyle ciddi bir sorun çıkmıyor. Bu da Türk insanı için zor bir şey. Çünkü evlenenler genellikle ailelerinin evinden çıkıp yeni bir hayat kuruyor. Ailelerine düşkünlükleri kolay kolay bitmiyor. Ve belki de en önemlisi kendi ayakları üzerinde durmayı öğrenmeden evleniyorlar. Bu sebeple ailelerine mutlaka bir konuda muhtaç oluyorlar. Bu muhtaçlık da ailelerin ister istemez evliliğin içine girmesine sebep oluyor. Gerisi de malum.

Ama evlenen kişilerin mahsettiğin denkliği de oldukça önemli bence.

türkiye'de çok önemli. yurt dışında (özellikle kuzey avrupa) kimse siklemiyor.

turkiye'de denk olsa bile bir suru problem. cunku soylendigi gibi turkiye'de aileler, avrupa'da kisiler evleniyor.

kızın ailesi erkeğin ailesinden kat kat zenginse problem olur.

çok önemli. yazdıklarının hepsi önemli, hatta fazlası bile önemli.

Samimi erkek arkadaslarimin hepsinin kiz arkadaslari hep iyi egitimli, iyi ailelerde yetismis, duzgun kizlardi ama evlenmek icin sectikleri kiz aile yapisi en benzer olandi. Boyle bisey var.

Yani mantigi on planda tutanlar aileler denkse mutluluk olur dusuncesinde. Cogunlukla da haklilar gibi.

hacım sosyo-kültürel kısım maddiyattan bence daha önemli.
düşün ki bir baba kendi evinde aile bireylerine tiyatrodan falan bahsederken,
diğeri mınagoyyim bu strada hep aynı filmi veriyo la diyorsa durum fena.
maddiyatta önemli. bence bu tarz denksizlik sıkıntılarında genelde erkek maymun olarak evrimin belini kırıp terse çeviriyor. olan adama oluyor.
türk toplumu ailesiyle yaşıyor hacı bu net.
evimiz ayrı ekmeğimiz ayrı muhabbeti yapmayın la.

aileler çok yapışık yaşamasa belki sıkıntı olmaz. bir tarafın elinden kitap düşmüyorsa, opera, bale, tiyatro bu gibi kültürel aktiviteler hayatlarında yemek yemek, su içmek kadar önemliyse, diğer taraf ta cahil, aptalca fikirlerle karşılarına geliyorlarsa olmuyor. açıkcası anne olsam çocuğumun kendi seviyemde birisiyle evlenmesini isterim eğer evlenecekse. ama aşığım diyorsa da kabullenirim ama karşı tarafın ailesiyle de çok biraraya gelmek istemem.

evlenecek kişilerin duruşuna bağlı. eğer iki çiftte ben anne babamsız yapamam onların sözünden çıkamam derse önemli yoksa teferruat. eşim alevi elazığlı mesela babam ise hafız ama oldukça uyumlu. neden uyumlu çünkü yok evlenemezsin o kızla diye bir şey diyebilme şansı yok. kayınbabam ile babam tamamen ayrı dünyaların insanı işin sırrı ikisini aynı ortama çok koymayacaksın. müstakbel eşine kendin hakkında huysuz, üstüne gitmeyin parlar, asosyal gibi cümleler kurdurtcaksın ki seninle uğraşmasınlar. mesela ben bu yaz evleneceğiz dedim eşimin ailesi yok dedi ama evlendik. çiftin duruşu ve ailelerin düşünebilme yetisi önemli. sen gelmişsin 27-28 yaşına anne baban evlenemezsin o adamla/kızla dediğine durup düşünüyorsan hiç girme zaten o işe.

türkiye'de önemli, önemli bile denemez olması gerek durum olarak görülüyor. iki genç değil, iki aile anlaştıktan sonra gerisi teferruat.

karda ve buzda kaymayan günlük giyime uygun boyu bulmanın pek kolay olmadığını düşünüyorum. muhtemelen o göreve hizmet edecek botları bulsanız bulsanız outdoor markalarında bulursunuz.

not: north face ayakkabılarda tavsiye edilmez. iki tane ayakkabı aldım, dayanıksız çıktılar.

Timberland olabilir

kar tamam da buzda kaymamak için ya çivili ya da vantuzlu (buzun pürüzsüz olmayacağını da düşünürsek bu da işe yaramaz) bir şeyler lazım. kramponlu tırmanış ayakkabısı alabilirsiniz isterseniz (öeh).

karda buzda yürümeyi öğrenin bence
bit.ly

resmini ekleyemedim ama google'da "karpatik" diye aratırsanız, her ayakkabıya uyum sağlayabilen ayakkabı zincirleri var.(alta geçirilen çivili lastik gibi birşey)

ben çok kar buz olduğunda kullanıyorum ve memnunum.

örnek bir link:

www.hepsiburada.com

maalesef çivili olmayan tüm ayakkabılar buzda kayıyor. en güzel çözüm ayakkabı zinciri. lastikli falan oluyor geçiriliyor ayağa.

sevgilimi seçerdim.

hayalini seç ileride aklın başına gelince pişman olma.

romantik olmaya gerek yok.

hayaller.
sevgiliniz sizi "hayalleniz ve kendisi" arasında seçim yapmaya zorluyorsa hayallerinizi anlamıyor ve paylaşamıyor demektir.
hayallerinizi paylaşacağınız, bu konuda destek olacak bir sevgili ileileride tanışma ihtimaliniz daha yüksek. biri uğruna vazgeçilen hayallerin kırgınlıkları ve pişmalıkları ileride mutlaka o kişiye yöneltilir ve aranızdaki ilişkiyi zorlar. kaldı ki seçiminizi gönül rahatlığıyla sevgilinizden yana yapabilseydiniz bu soruyu bize sormadan çoktan seçiminizi yapmış olurdunuz.


couchsurfing'ten bir kız misafir etmiştim. italyan. öğretmenlere özel bir değişim programı ile türkiye'ye gelmiş bir yıldır türkiye'de öğretmenlik yapıyordu. "iki ay sonra döneceğim, artık sevgilimle vakit geçirmek istiyorum" demişti.
erasmusla başlamış, bu programla devam etmiş, yanlış hatırlamıyorsam iki yılda 16 tane ülke gezmiş.

sevgilisi de oturup italya'da kızı beklemiş. normal olan da bu. sevgili olmak yanyana olmak değil, kalben bağlı olmaktır.

ablam da eşini bırakıp bir yıllığına paris'e çalışmaya, iki yıllığına amerika'ya yüksek lisans'a gitmişti.
oldukça güzel bir işi vardı, eşinin de öyle. bu kararı vermesinde maddi kaygılar değil, manevi olarak bunların kendisine katacağı şeyler önemliydi. eşi de saygı duydu ve ablamın hayallerini gerçekleştirmesi için destek verdi.

iyi düşünün. bu hayatta bir tek geçen zamanın, hele de pişmanlıkla geçen zamanın telafisi yok.

edit: "sevgiliniz sizi "hayalleniz ve kendisi" arasında seçim yapmaya zorluyorsa" cümlesinden kastettiğim sizin arada kalmanızdır. tabii ki sevgiliniz size böyle bir cümle kurmamış olabilir ama demek ki hali, tavrı, bu konuyla ilgili yorumları size böyle hissettirmiş.

hayaller.

eğer sevgili tercih edilebilecek kadar özelse zaten hayallere eşlik eder.

hayallerim :D

Hayaller..
Kaç yıl oldu sevgilisiz gayet mutlu mesut yaşıyorum, bir de hayallerim gerçek olsa ooo benden mutlusu olmaz, sevgiliye lüzum yok..

Yardımcı olabilmesi açısından hayaldeki erkekle diğer erkekleri kıyasladım, yine diğer hayaller çıktı..

Hayallerini seç. Seni hayallerinden vazgeçiren birini sevemezsin bi yerden sonra.

sevgiliyi seçerdim. sevgilimle bir olduğumda daha çok hayallerimi gerçekleştirebilirdim.

Hayallerini seç. Çünkü ne yaparsan yap, her durumda içinden içinden gelen "ben senin için hayallerimden vazgeçtim" sesini bastıramayacaksın. Sevgilinle aranda geçen en küçük tartışmada sırf bu nedenle kırgınlığın artacak. Eğer ilişkiniz güzel devam etmezse "bunun için mi hayallerimden vazgeçtim?" diye pişman olacaksın. Kendine de sevgiline de öfke duyacaksın.

Fırsatlar her zaman vardır tabii. Belki hayallerin için önüne daha güzel fırsatlar da çıkabilir; ama ya çıkmazsa? Bu riski alabilir misin?

Şimdi de diğer durumun avukatlığını yapayım: Diğer yandan karşındaki belki hayatının aşkı, bir daha öylesi çıkmayacak karşına. Öyle olmayadabilir tabii ama eğer öyleyse hayallerimi gerçekleştireyim derken, onu kaçırdığına yanmayacak mısın?

Aşkının ve hayalinin büyüklüğü belirleyecek kararını. "Bir daha böylesi karşıma çıkmaz denilen sevgili" vs "bir daha bu mükemmellikte bir fırsat elime geçmez" durumu. Şayet terazinin kefelerinin birinden biri ağır basmıyorsa, işin çok zor. Kolay gelsin.

O değil de; hayalini sevgilinden vazgeçmeden gerçekleştirmenin bir yolu yok mu?

evli biri olarak hayaller diyorum.

hadi ben de sana bir soru sorayım,

niye işine geleni tikliyorsun?

sana inat sevgilimi seçerdim anasını satayım.

#cokponcik
ikna olmaya ihtiyacım var demek ki :)

bence sen hayallerini seç. ikna edilmeye ihtiyaç duyuyorsan sevginden emin değilsin demektir. 'sevgiline' daha fazla haksızlık etmeden yollarını ayır ve gerçek mutluluğun olan hayallerinin peşinden git.

hayaller...

Sevgilimi sectim, evlendik.

Hayallerini sec . 4 yillik iliskimi karsi tarafin hayalleri yuzunden bitirdim . Hayaller mi sevgilim mi diye dusunmeye baslayinca iliski boka sariyor

hayaller.

İkisi birbirinden o kadar da bağımsız olmayabilir. Hayaller önce, sevgili onunla birlikte.

Nedenleri için balik kraker + 1

denizden çıkmazdım ben olsam, dalardım. güneşlenirdim. keşke burada da deniz olsaydı.

@ rock n roll
yapabildiğim bir tek o var zaten o da olmasa çekilmez buralar.

kurs bulsan kendine, ilgini çeken bir konuda?

kısa süreli bayram tatiliiçin buradayım, ailenin yanında o yüzden kurs vb imkanı yok. 6-7 günlüğüne geldim fazla kalmıcam buralarda...

Rus düşür

biz gelelım. ev arkadaşı oluruz 2 3 hafta :P

Bilemeyiz sevgilinin huyunu tabii ama cok oluyor boyle seyler emin ol, cevremde bin tane ornegi var. Yalniz kaliyorum ben de, en temizi.

kadınlarda sistem böyle.ana sebep kıskançlık.bunların dostluğu filan yoktur.dostuz diyenlerin çoğu da kendini kandırır,bütün alakalarının kesilmesi bir kıskançlığa bakar.kısacası kadın olmalarıyla alakalı.

bazen bizim masum sandığımız insanlar problemlidir. öyle güzel rol yaparlar ki etraflarında her şey boktan, herkes onlara karşı sanarız.

Genelde duygularıyla hareket eden ve düşüncelerini net söylemeyen varlıklar olduğumuz için kadınlar arasında böyle problemler daha çok oluyor.
Liseyi yatılı okumuş, 4 sene öğrenci evinde kalmış ve ev arkadaşıyla kavga etmemiş biri olarak önerilerim,
1. Kimsenin samimiyetine güvenip de başkalarının arkasından konuşmasın
2. Ortak yaşam alanında bir konuyla ilgili sıkıntısı varsa hemen söylesin ve etrafındakilere de bunu telkin etsin.
3. Laubaliliğe gerek yok.

bence sorun sizin kızda. elbette ki kendisini mağdur durumda anlatacaktır, ancak ben de kız yurdunda kaldım, kız ev arkadaşlarım oldu, kavga ettik ayrıldık, hani gayet yüzeysel ve taraflı anlatırsam onlar beni çekemedi daha zayıf daha güzel daha zekiyim ben çok dobra açık açık konuşurum onlar çok pisler saçma sapanlar, onlardan biri de anlatsa aynı şekilde bana bok atar. dobralık açık sözlülükle kaba, herkese çemkiren , hiç bir haltı beğenmeyen bir insan olmak arasındaki fark, senin kız sana anlatırken eriyip gidiyordur. bu kadar insanla sorun yaşıyorsa seninkinde vardır bir sorun. zira o kız yurdunda kalırken mesela herkese karşı samimi ama mesafeliydim, yeni br şehire gelmiştim sonuçta, ne bir dedikodum yapıldı ne bana bir şey diyen oldu. oysa ki her fırsatta diğer kızların dedikodusunu yapan bağıran kavga çıkaran kızlar hep sorun yaşadılar, sonra müdüre gidip benim dedikodumu yapıyorlar kimse beni sevmiyor diye ağladılar.

alice +1. kendisi hakkında kötü konuşan/düşünen insanların fikrini al bir de, objektif olarak tartmaya çalış. sorunun görürsen sevgilisi olarak yanlışlarını kendisine anlatman açısından iyi olur, seni daha çok dinler.

ya inanilmaz sanssiz ve mutemadiyen bombok insanlara denk geliyor, ki hic inandirici degil, ya da sevgilinde bir sorun var+1. cidden kiskanclik cekememezlik coktur da bu kadar degil yahu. son bes yildir kiz icinde yuzuyorum resmen ama boyle sorunlu tip ya iki tane gormusumdur ya uc. zaten bu "ben cok iyiyim, cok dobrayim ama beni cekemiyor adi kaltaklar:(((" insanlari hep samimiyetsiz ve itici gelmistir bana.

iki olasılık var:

1. kız arkadaşın doğru söylüyor.
2. kız arkadaşın yalan söylüyor.

şimdi 1'i de ikiye ayırabilirim, çünkü bazı durumlarda

1.a) kız hakikaten de bela paratoneridir, bahsettiğin gibi dürüsttür, 9 köyden kovulur.
1.b) kız bela paratoneri olduğunu "zanneder" yani bir yalanın içinde yaşar ve buna inanır, zanneder ki herkes kendisiyle uğraşıyor, her bela kendisini buluyor. halbuk belayı kendi bulmaktadır, sorunları ise kendisi yaratmaktadır.

bu 1.b'nin de alt kolu var iki tane.

1.b) * bunun farkındadır, bilerek yapar.
1.b) ** bunun farkında değildir, gerçekten de kafadan kontaktır.

şimdi kız arkadaşın şu bahsettiğin hangi maddelere uyuyor, bilemem. herhangi bir şıkta, kız arkadaşının kendi durumunun farkında olmaması durumunda, sen gerçek nedir, bilemezsin. çünkü o da bilemez ve yansıtamaz. diğer insanlarla da konuşup görüşmeden gerçeği öğrenemezsin.

insan ilişkilerini sevmeyen ve buna bulaşmak istemeyen biri olarak -çok patolojik vakalarla karşılaştım, yaka silktim, sıtkım sıyrıldı- bence kız arkadaşın tek başına eve çıksın karşılayabiliyorsa ya da insanlarla sosyal etkileşime girmesin. bunun kökten çözümü budur.

eğer, gerçekten de kız arkadaşın bu tip çekememezlikler yaşıyorsa, ki yaşıyor olabilir, çünkü kıskançlık insan ırkına has bir duygu (lütfen "kadınlar şöyledir böyledir diyerek seksizme girmeyelim, aynı haltı erkekler de yiyor çünkü, çok gördüm.) kız arkadaşının ne yazık ki biraz büyümesi ve politik davranmayı öğrenmesi lazım, yoksa daha çok üzülür. büyümesi gerekiyor derken, lütfen bunu yanlış anlama, ama yetişkin olmak politik davranmayı, söylenen sözleri "yemeyi" ve yalan söylemeyi gerektiriyor, buna da olgunluk diyorlar. sonra da masum kalınca "sen çok çocuksun!" diye eziyorlar. ya da benim gibi bu olaylara hiç girmeyecek, büyümeyecek ve insanlardan uzak kalacak, başka çaresi yok. çünkü çocuklar -biyolojik olarak çocuk kalsalar da- bu tip kadın dominasyonu-erkek dedikodusu gibi saçmalıkları öğrendikleri anda acımasızlaşıyor ve masumiyetlerini yitiriyorlar. sonra da "çocuklar acımasızdır." deniyor, büyükler öğrettiği için olmasın?!

hasılı, kız arkadaşın bir süre sosyal ortamlardan olabildiğince kaçınsın, bu arada sorun asıl kimde, bunu görürsünüz. dediğim gibi kız arkadaşını tanımıyorum, o yüzden uzaktan tanı koyamam, ama sorun ondaysa, en azından uzakta kalınca bu olaylardan, belki fark edebilir sorunun. sorun diğerlerindeyse de, insanlara nasıl yaklaşması gerektiğini görüyor bu şekilde. insan ırkı cidden ilkel, iğrenç ve kaba hâlâ. senin kız arkadaşın, doğruyu söylüyorsa, daha çoook sıkıntı çeker. ama illa da iki yüzlü olmasına gerek yok, çok açık sözlü olmasına da. politik davransın işte. ya da uzak dursun iyice. ben de son zamanlarda bu konularda sıkıntı yaşıyordum da, ondan sanırım böyle agresif bir yol gösterdim, kusura bakma, ama bıktım insanların şu davranışlarından. kız arkadaşın haklıysa da, haklıdır yani, yapıyor insanlar bu tip iğrenç davranışlar. ve isyan da edemiyorsun, edersen "deli" yaftasını yapışıtırıveriyorlar. sonra da neden akıl hastaneleri var? belki de bundan?!

sorun senin arkadaşta bence. ama şu var sana anlatıp durduğu kişiler hep aynı mı mesela 3 4 kişi vardır hep onları anlatıyorsa sorun senin kızda olmayabilir. belki gruptan bi sebepten dışlanmıştır. ama çok farklı kişilerle hep aynı sorunu yaşıyorsa sorun senin kızdadır.

Kız arkadaşınızın üniversiteden önce başlamış, hala devam eden birkaç yıllık sorunsuz arkadaşlıkları, dostlukları var mı?

A- Varsa; üniversitede gerçekten çirkef insanlarla karşılaşmış, bahtsızlığın kitabını yazıyor olabilir. Ya da herkese kolay güvenip rahat konuşuyordur, sonra da güvenip konuştukları ayağına dolanıyor, başına çorap örüyordur. Bu durumda çenesini tutmayı öğrense yeter.

B- Yoksa; orada bir durup düşünün işte. Tamam üniversite yaşı çıkarların çatışacağı yaşlar ama daha çıkar ilişkilerinin devreye girmediği yaşta edinip devam ettirdiği arkadaşlıkları yoksa, kız arkadaşınızın ciddi iletişim problemleri vardır muhtemelen. Destek almalı diye düşünüyorum öyle bir durumda da.

Kız arkadaşına iletişim stratejisi tarzında kitap al. Birlikte ders çalışır gibi çalışın. Kendi durumuna benzeyen vakaları o kitapta bulsun ve strateji geliştirin.

Kız arkadaşına iletişim stratejisi tarzında kitap al. Birlikte ders çalışır gibi çalışın. Kendi durumuna benzeyen vakaları o kitapta bulsun ve strateji geliştirin.

Kız arkadaşına iletişim stratejisi tarzında kitap al. Birlikte ders çalışır gibi çalışın. Kendi durumuna benzeyen vakaları o kitapta bulsun ve strateji geliştirin.

Bence acik sozlu samimi olmasi yuzundendir. Bayanlarin cogunlugu acik sozlu degil cunku. O da barinamiyordur aralarinda. Zaten bayan erkek farketmez, iyi niyetliysen pek az insanla anlasabiliyorsun.

bana biraz drama queen geldi arkadaşın. "hoff herkes bana takti, millet benle uğraşıyoo, çekemeyen anten taksin!1!" stayla.

evet çekememezlik vs var elbet ama bir noktadan sonra gerçekten çok saf değilse bu kadarı başına gelmemeli. ilişki denen şey bir "ne ekersen onu biçersin" olayı. ya insani ilişkileri gerçekten çok zayıf, arkadaşlık etmeyi bilmiyor. ya abartıyor. ya da hata kendisinde, bunu belli etmiyor. ben kötü niyetli olmayıp, abartıyor olabilir diyorum.

Olayları sadece kız arkadaşının anlatımıyla biliyorsun. Hikayeler çok farklı olabilir.

bizim evde aynı televizyona bağlı iki tane digiturk kutusu var.
bir tanesi turksat. ligtv göstermiyor. içine kart sokunca tanımıyor. dün akşam bu kutu maçı açmadı
diğeri eutelsat. hd kanalları gösteriyor. ligtv gösteriyor. kart bu kutunun içinde. maçı bu kutu ile izleyebildik

bende izleyemedim. bugün digiturkçü bir arkadaşa söyledi. moviemaxlerden birine bakın dedi.
digiturkün kendi kanallarından birinden vereceklermiş galiba.

memur zihniyetin var mi su anda?

kendini gelistirmek icin simdiden kucuk seylerle baslayabilirsin ticarete, internet uzerinden bir seyleri alip-satmayi deneyebilirsin. baktin becerebiliyorsun, isler tikirinda gidiyor, para da kazaniyorsun, birakirsin devletteki isini ticarete devam edersin.

ticarette birkac ayda cok zengin de olabilirsin, iflas da edebilirsin. gelecegi ne kadar kesin gorebilirsen gor her zaman dis faktorlerden kaynaklanan ters taklalar olabilir. memuriyette boyle bir risk yok. kaldi ki ticaretle ugrasan herkes hayatlarinda en az bir kez batmistir.

deger mi? sen karar ver.

want2die
nasıl yapman gerektiğini açıklamış bende ne yapman gerektiğini söyleyeyim,

Ne satacağını bileceksin, düşünmeden hareket etmeyeceksin. Herkesin yaptığını yaparsan yerinde dahi sayamadan batar gidersin.
Rekabetçi olacaksın, malının arkasında duracaksın, kendine garantiye almayı öğreneceksin, olmayan ama talep görebilecek bir şeyi satacaksın. İlla son kullanıcıya satmanada gerek yok. Hatta ben olsam ki öyleyim son kullanıcıya satmıyorum mütemadiyen.

Yani sağdan soldan duyduğunla değil, kendi araştırmanla pazarını belirleyeceksin.
Akıl almaz işlerde inanılmaz paralar dönüyor. Özellikle de 'amaaaaaan kim alır la bunu' dediğin pazarlarda.

kendi dikkat ettiklerimi yazayım, belki fikir verir. toprak ne çok sıkı, ne çok gevşek olacak. toprak değiştirdikten hemen sonra bir sulamak gerekiyor. kökleri tam oturmamışta olabilir. bitkinin boyuna gelişmesini istiyorsam dar ve uzun saksı, yapraklarının yanlara doğru yayılmasını istiyorsam daha geniş saksı seçiyorum. ben genelde yarı yarıya eski toprakla yeni toprağı karıştırıyorum tamamen değiştirmektense.

2 gün önceki Sonar anketine göre: CHP %41, AKP %30, MHP %24,1

Bu kadar dev yanılmaları pek mümkün değil. zaten hatıratımda Antalya'da MHP'nin 1. parti çıktığı bir olay hiç yok.

imkansız. antalya'lıyım. kemal çelik'i tansu çiller döneminden beri bilirim.

507: secim.iha.com.tr

7d yeni 70d yeni makine. yurtdışından alıyorsan 6d al. full frame

eski bir 7d kullanıcısı olarak ben de 6d diyorum. biraz daha bütçeyi zorlayıp 6d tercih edilmeli.

6d full frame fakat diğer özellikler bakımından eksik kaldığını söylüyorlar ve fiyat olarak ta az bir meblağ yok diğerlerine kıyasla.