[]

Şu nesli devam ettirme isteği hangi gende?

"Neden çocuk yapılır" sorusunu açmak istemiyorum yeniden de şu ilk sırada gelen cevap olan "Çünkü neslimizi devam ettirmek istiyoruz, içgüdümüz gereği böyle" kısmını sormak istiyorum. Niye neslinizi devam ettirmek istiyorsunuz? İçinizden mi geliyor?

Neslime bakıyorum ben, bir olayı yok. Ortadirek gelmiş, ortadirek giden bir nesil. Hani, idealist yaşamış, idealleri ile devam etmiş ama öyle çılgın atan bir tarafı da yok, kendince yapması gerekeni yapmış. Onlar olmasaymış aynılarını başkaları da yapabilirmiş. Ailenin çocukları ölse sonra fetret devrine girmeyecek ülke; öyle çılgın atan güzel, zeki, vb. genlerimiz de yok ki süper üstün ırk falan çıkaralım. Niye sülalemize hanedanmış gibi davranıyoruz? Metrobüs kullanan bir insan olarak niye genlerimi gelecek nesillere aktarmak istemeliyim? Burada aklıma tek bir şey geliyor, o da diyalektik. Çünkü normal olmadan, normal üstü ve altı olamaz. Ortalıkta salak salak dolanan bizim ortalama nesil olmalı ki üstün yetenekli olanların üstün olduğu anlaşılsın. Herkesin üstün olduğu bir dünyada aslında kimse üstün değildir. Ya da şu da olabilir: Tüm bu normal görünenler aslında birleşerek dünyanın mucizelerini oluşturuyorlar.

Rahmetli dayım evlenmedi, çocuk da yapmadı; adam temiz temiz gitti işte. Arkasından bir iki kardeş ve yeğen ağladı, o kadar. Kimseye derdi tasası olmadı, eğlendi hep kendince, istediğini yaptı, kendi istediği hayatı yaşadı ve gitti. Çocukları olsa dünyayı değiştirip daha güzel bir yer yapmayacaklardı çok büyük olasılıkla, onlar da bizim gibi metrobüse binen insanlar olacaklardı. Olsalar olsalar bir kelebek etkisinin, kelebek kanadı kısmı olurlardı. Onu da başkası da olur. Bu durumda dayım ürese ne, üremese ne? Hatta 10 yıl eksik yaşasa ne, fazla yaşasa ne? Hatta şu da var ki insan nesli yaşasa ne, yaşamasa ne?

Konu ile ilgili bilimsel çalışmalar bir şey sunuyor mu? Zaten kaynakları kaldıramayacak bir insan nüfusu var. Birtakım bilimsel çalışmalar 1.5 milyar insandan fazlasının yaşamaması gerektiğini, hatta çevre için ölmesi gerektiğini söylüyor. Soyumuz tehlikede olmadığı gibi, doğal avcılarımızı öldürebiliyoruz. Doğa gereği hem av hem avcı olmamız gerekirken, doğal yolları alt ettik. Bir şekilde avcı basamağına yükseldik ama bir yandan tersine evrim yaşıyoruz.

"Evlat sevgisi hiç bir şeye benzemez" kısmını anladım da insan bilmediği bir şeyin özlemini duymaz. Evlat olduktan sonra ancak o sevgi yaşanabilir. Aynı bilimsel çalışmalar sevişmenin her aşamasının çoğalmayı kolaylaştırması yönünde olduğunu söylüyor ama bu neden böyle? "9 ay bu karnındaki şey hayatını burnundan getirecek, sonraki ilk 3 yıl uykusuz geçecek, o yüzden şimdi torpil yapıyorum, çılgıncasına zevk al. Sonrasında da sanki yaratıcısıymış gibi davran" diye mi olmuş bu? Hangi gende var bu nesil devam ettirme isteği, bende mi eksik o gen?

Ergen gibi konuşmuş olabilirim. Yaş 30 oldu, 20 yıldan beri bunu anlayamıyorum. Hakkaten algılayamıyorum. Bu konuda 10 yaşında ne düşünüyorsam, hala onu düşünüyorum. Büyüyemedim bir türlü. Nasıl da dolmuşsam bu kadar yazı çıktı. Bir yandan da üzülüyorum, çünkü çevremdekiler bir akıma kapılmış da gidiyorlarmış gibi geliyor. Biri "Hamileyim" deyince, "Tebrikler. Sevişince o oluyor zaten, ne bekliyordun ki" diyesim geliyor. Belki de o akıma kapılıp gitmek gerek. Artık bir şekilde dışımdaki dünyayı anlamak istiyorum Amacım trollük değil, gerçekten algılamak istiyorum. Bir yardım.

 
felsefik olarak: insan aşırı kibirli bir hayvandan başka bir şey değildir.

Tıbbi olarak: östrojen cinsiyeti belirleyen hormon, cenin 3 haftalıkken(di sanırım) cinsiyetsiz oluyor, daha sonra xx ya da xy genlerine göre östrojen ya da testesteron salgılanıyor.
Östrojen iyi bişi, meme yapıyor, popo yapıyor, kuku yapıyor. Aynı zamanda nasıl olduğunu algılayamadığım şekilde çocuk isteği yapıyor falan..

öeh... tıbbi kısım hiç eğlenceli değil.

Ben insanların aşırı kibirli hayvanlar olduğunu, bazı değerleri salak saçma nedenlerle şişirip b.kunu çıkardıkları yönündeki savımı çok güzel buluyorum. Katılan?
  • anonymice  (23.03.14 11:41:22 ~ 11:44:13) 
Sosyal normlarla alakası yok. Biyolojimiz üremek üzerine programlı. Hormonlarla alakalı. Basit şekliyle, ürediğin için beynin seni mutluluk hormonuyla ödüllendiriyor.

-- Ekleme
Onun dışında doğum kontrol yöntemlerinin doğru uygulanmaması (hala geri çekerek korunduğunu sanan gerizekalılar var)

Dinlerin (ve haliyle dindar ülkelerin) çoğalma ve iş gücü isteği sebebiyle müritlerinin beynini yıkaması ve çok çocuk yaptırtması. (en az üç çocuk)

Evlenen insanların üzerinde sosyal bir baskı hissetmesi veya bebeği evliliği hareketlendirmenin bir yolu olarak görmeleri

gibi nedenler insanların hala çocuk doğuruyor olmasının sebepleri. Ayrıca kimisi de ardında bir şeyler bırakmak ister, hiçbir şey bırakamazsa bari çocuk yapayım diyebilir. Bunun dışında "anlayamazsınız" diyenlerinki tamamen hormonla alakalı. Yoksa çocuk yetiştirmek vs. bunlar zevkli, tamamen mantıkla yaşayan(full rasyonalizmi övmüyorum)insanların yapacağı şeyler değil aslen.
  • Beckwith  (23.03.14 11:44:19 ~ 11:48:28) 
Ben de insan olarak aslında çamaşır makinesinden biraz daha karmaşık bir makine olduğumuzu düşünüyorum. Nasıl ki bir çamaşır makinesi de başka bir çamaşır makinesini anlayamaz, birbirimize de aynı nedenle anlamıyormuşuz gibi geliyor.

Programlamanın gerçekten bir şişirme etkisi olduğuna inanıyorum, bazı konularda kendimizi çok abartıyoruz. Bu o konulardan biri olabilir gerçekten ya da daha basitçe öyle kodlanmış da olabiliriz. Rasyonalist olmadığım gibi genelde de kalbini izleyen güruhtayım ama bu konuda kalbim bir şey demiyor, hatta "404 not found" deyip beyne yönlendirme yapıyor. Ben de üretim hatasıyım sanırım.
  • aychovsky  (23.03.14 11:51:48 ~ 11:52:54) 
Bu istegin salt uremekle alakali oldugunu dusunmuyorum. Cinsellik bir haz mekanizmasi bence. Nasil ki hosumuza giden tatta meyve pasta ve cikolatalari yemek bize haz veriyor da vitamin denilen seyi dusunenimiz cok azsa buda oyle bir sey. Ama insandaki ureme bolumuyle haz nasil iliskilenmis onu ben de bilmiyorum. Evrim diyorum ben buna. Bu haz yuzunden genelevler porno sektorleri kurulmus. Bu cinsel haz sanayii hormonlarla alakali bir sey.


  • filipis  (23.03.14 12:04:42) 
ortalama insanız diye ürememiz çok da matah değilse, ortalama insan olarak yaşamamız da pek matah bişey değil o zaman? insanlara 30'a kadar filan bi şans verelim, metrobüs kullanan maaşa talim eden bireylerin hepsini gaz odasına doldurup yok edelim? işsizler zaten kendini atsın, gaz israfı.
han soyunu devam ettirip neslişah diye isim koymak için istemiyorsun ki çocuk yapmayı (östrojen tavan bi hatun olarak yani, ben istemiyorum en azından) "ortalama" bi insan olarak yapabileceğin daha senden, daha emek, ürün başka bişey söyle onu yapalım? senin bir parçan büyüyüp birey oluyor, onu sen eğitiyorsun, karşılıksız seviyor, emek veriyorsun (evet ben sevdiğim bi projeyi yaparken bile heyecan duyan insanım çocukta nasıl duymayayım) aşırı kibirli bir yaklaşım olarak da değerlendirmiyorum dediğim gibi adı neslişah hanzade olmayacak zaten, çocuk yapınca kasım kasım kasılıp kurum satmayacam kime ne arkadaş, başarı mı çocuk yapmak? sevişince oluyor zaten malum... 2 sene uykumdan olcam en az mesela, bedenim, psikolojim yıpranacak, maddiyatım göçecek, sorumluluktan ölecem, şu bu bunun neresi kibir? yaratıcısıymış gibi davranmak bir yana çocuk olunca bütün otorite, hayatının kontrolü ona geçiyor üzgünüm, ama ya anne diyor dahası var mı? hele bir kadın için 9 ay öyle bir mucizeye tanıklık etmek, rahminin, memenin, 11-12 yaşından beri her ay kanamanın anlamını yaşamak önemli değil mi? tüm bedeninle her ay buna hazırlanıyorsun ve nasıl bunu inkar edebiliyorsun bilmiyorum, yani hayır yaşamayacaksak uğraşmayalım arkadaş ergenlikten sonra aldıralım hepsini hiç derdini çekmeyelim. her 28 günde bir 20 senedir bu ne...

  • niye ama  (23.03.14 12:31:01) 
Bu konuda bir kararım var: Uzun süreli bir ilişkim var ve bayıldığım şeyler olmasa da akışına bırakıp gideceğim ve bunun beni nereye götürdüğünü göreceğim. Bu yeni bir şey değil, çocukluğumdan beri böyleyim. Gerçekten anlamak istiyorum, bu konuda samimiyim. Tabii ki benimle aynı görüşte insanlar olduğunu duyunca "Yaşasın, yalnız değilim" diyorum ama beni de taşlayabilirsiniz, taşlayın da ama anlamamı sağlayın.


  • aychovsky  (23.03.14 12:35:12) 
@niye ama, çok teşekkür ederim. Biraz bir şeyler anladım ve bunu "Yaşamın mucizesi" olarak tanımlayabiliyorum; böyle bir his yaşamak isterim.

Yalnız işsizler ya da metrobüsle ilgili, "Metrobüs kullanıyoruz, o halde ölmeliyiz" anlamında değil, şu anlamda söyledim: Dünyayı değiştirirken hiç bir şey yapmayan, çok az şey yapan insanlar. Yoksa amacım olayı paraya bağlamak değil, zengin olup da varlığının bir anlamı olduğunu düşünmediğim insan çok. Bunu sınıf farkı açısından değil de "Gündelik hayatta hengameye giden insan" anlamında söyledim. Demek istediğim "İnsanları öldürelim" kesinlikle değil, yaşama hakkının kutsallığına inanıyorum ama "henüz olmayan bir insanın bir hakkı var mıdır" konusunda çekinceliyim.

Regl sıkıntısı çeken bir insan pek değilim, sadece çok yoğun günlerde nadiren altına işiyormuş hissi oluyor. Bunun dışında bir ağrı mağrı çekmiyorum, bu yüzden de onu bir yük gibi görmemiştim hiç. Aklıma da gelmemişti, "Oluyoruz, geçiyor işte" diye bakıyordum. Şunu da anlatmak isterim: yaptığım reddetme değil, "Bu var da reddediyorum" değil, belki fizyolojik olarak öyledir de psikolojik olarak bunu bulamıyorum içimde. Sorun orada zaten. Nasıl yeniden bulunur bu bu kafayla diye soruyorum. Hormon da saydırdım arada, bir eksik görünmüyor ama bilemedim işte.
  • aychovsky  (23.03.14 12:44:42 ~ 12:52:35) 
Laan deme oyle yaa, bu sira , deli divane minicik minicik bebekleri koklayasim geliyor.
Osurunca guluyorum, burnumu sikinca sebeklesiyorum falan.
Ki ben cocuk sevmezdim, hey yavrum heyy.
Hormonlarini baskilama :)

Koltuga cikmak icin ikinan bi zipiri izleyip tam aglayacakken caktirmadan popodan ittirerek , kendi cikti sanmasini , mutlu olmasini izlemek kadar gercek bir sey var mi su yalan dunyada hii?

Mevsimim gelmis.

Metrobuse binecek kismi icin ise, umuttur minicik bir bebegin gulucu dusunme oyle.

Ay ben cok duygusalim, noluyo bana ??
  • cecilia  (23.03.14 12:48:37 ~ 12:51:55) 
Sen normele mensup diilsin Ayçacım. Önce bunu gafana bi yaz. Keşke normelin mensupları senin gibi olaydı. Normelin mensubu ne bunnarı düşünebilir, ne de bu şekilde kayda geçirebilir. (Lütfen sözlükte bi başlık bul ve bunnarı oraya yabıştır. Döktürmüşün gene!)

Senin gibi bir zekânın ve aklın, çocuk yetiştirmeyecek olmasına üzülüyorum ama elimden de bişey gelmiyo. Senin yetiştireceğin çocuk farklı olurdu. Ama senin fabrika ayarlarında, annelik içgüdüsü switch'in off gelmiş. Belki de sana yüklenmiş başka bi misyon var. Gendi çocuğunu yetiştirmeyeceen ama bu sayede, alanında çoğiy olup bissürü öğrenci yetiştirecen ve onnardan biri hak-ket-ten süper star olacak!

Gâvurun bi lafı var: Ordinary people can achieve extraordinary things. Bunun olabilmesi için, başlarında bir liderin olması gerekiyor. Ama tam mânâsıyla bir lider.

Benim kaldığım evde, karşı odamda Çinni bi herif var. Baksan, ne lüzumsuz bi herif la bu! dersin. Ne geldiği belli, ne gittiği belli, ne varlığı belli, ne bir selam, ne bir haber! Gölge kimin, ruh kimin, hayâlet kimin bişey beyle.

Bigün bunu mutfakta yakasından toplayıp buzdolabına yapıştırdım. Kimsin la sen? Ne iş görüyon? didim.

Bi tane proje var. Güneşin nası çalıştığını annamaya uğraşıyo bu proje. 50 Sene önce başlamış, bi 50 sene daha sürecekmiş. (Oha!!!) Başarılı olursa o proje, güneş nası enerji üretiyosa, onu taklit edebilecekmişiz. Bu dallama da o projede computer modelling yapıyo. Nobel çıkar mı la bu proceden? didim. (Benim zekâ anca buğadar! Nobel varsa iy, Nobel yoğsa iy deel!) Acı acı ve olgun bi şekilde gülümsedi. Bu bir ekip işi, bundan Nobel çıkmaz ama bizim derdimiz Nobel diil! dedi. Hani taş ustasına sormuşlar, naabiyon usta? Taş yontuyom demiş. Bi başka taş ustasına sormuşlar, naabiyon usta? Duvar yapıyom demiş. Bi başkasına sormuşlar, Katedral yapıyorum! diye cevap vermiş. Bizim bu ruh da, katedral yapıyo lan bildiğin! Ama baksan geriden, küpkülüstür bi arabaya biniyo, 1500 dolara filan alırsın o arabayı, gece saat 10 gibi bi tas çorba içiyo, gereksiz mi gereksiz, ruhsuz mu ruhsuz bi mahlûkat!
Bi daha gece saat 11'den sonra çamaşır kurutma makinesini çalıştırıp benim asâbâtımı bozma! demiş olduğuma, hem utandım, hem üzüldüm!
  • compadrito  (23.03.14 12:53:07 ~ 13:06:13) 
@cecilia Çok güldüm valla. :))) Belki very big cat you'sundur ve Mart ayı etkilemiştir. Bahar, ortalık çiçeklendi, herkes koşuyor, oynuyor falan.


  • aychovsky  (23.03.14 12:54:37) 
@aychovsky benim bir ilişkim yok, olsa ve de adam da isterse ancak çocuk düşünürüm hiç öyle evet çocuk yaparım ben bu adamla diyecek kimse de yok. yani ayy hormonlar, aman neslimiz ve tüm o yazdığım destansı paragrafa rağmen, östrojen tavan da olsa, içgüdülerle ölsem de yine de aklımı yemiş bitirmiş değilim :D sadece kadın olmanın en mükemmel yönlerinden biri doğurabilmek (tek değil, doğurmadan da çocuk yetiştirilebilir, çocuk yapmadan/yetiştirmeden de harika bir kadın olunur vs bunları hiç yadsımıyorum) hatta hatta kadınla erkeğin neredeyse eşit şartlara imkanlara sahip olduğu şu çağda, sadece kadınlara mahsus bu büyük doğurabilme mucizesine yine kadınların reddiyeler düzmesi bana ilginç geliyor.

elbettte gaz odası öldürelim o zaman derken kinaye yaptım canım..."henüz olmayan bir insanın bir hakkı var mıdır" diyorsun ya yahu napalım? dünyayı mı kurtaralım her birimiz??? olacaz da ne yapacaz? olmak nedir? maddiyat bence de değil de..nedir yani? "olmak?" bir biyolog olarak o zaman derim ki en çok çocuk yapma hakkı ekosisteme hiç zarar vermeyen hiç karbon salmayan, yeşili katletmeyen, çocukları için de yaşanabilir bir dünya bırakan amazon yerlilerinin filan bence onlar "olmuş"

ben de regl'i sıkıntılı yaşamıyorum. kast ettiğim o değildi. bedenin her ay buna hazırlandığını kast etmiştim. yük olarak değil...bedenini dinlersen -bence- tüm o dalgalanmalar arasında hormonal döngün çok büyük rol oynuyor.
  • niye ama  (23.03.14 13:01:06) 
@compadrito Yalnız okudukça ben analıktan-babalıktan ayrımından saptım, ana fikire giden kavşağını 1 km önce geçtim ve resmen Çinli oda arkadaşını çattırı çattırı kıskandım. (Bu arada kıskançlıktan değil de heyecandan kafamdan bir çıt sesi geldi hakkaten, damar falan kırdım galiba) Sorsana optimize edilecek bir şey var mıymış? Gerçi şimdi o sorumluluğu da almak istemem, %1 hata yaparım dünya yok olur falan.

Durum şu ki aseksüel bir adet karşı cins çok yakın arkadaşım var, adamın hayali ben dul kalacağım ve çocuk sahibi olmayacağım. Sonra dul kalınca onunla yaşamaya başlayacağız ve ilaç saatlerini birbirimize hatırlatacağız falan.
  • aychovsky  (23.03.14 13:07:48) 
Bu çıt sesi normel mi şindi? (Herif bana bunu annattığında, benim de kalb atışlarım hızlandı!) O porocede çalışannarın senden ne üstünlüğü var? Onnarın yaptığı işi sen götünnen yapan qız! Sen normele mensup olabilin mi hiç!!!


  • compadrito  (23.03.14 13:13:41 ~ 13:17:20) 
@niye ama, o gazla yazılmış paragraf gerçekten kafamdaki boşluğun bir kısmını aydınlattı. Umarım birgün ben de "mucize"yi görmeyi başarırım.

@compadrito adam daha zekidir (ki bunlardan çoook tanıyorum), temeli daha iyidir, daha konsantre çalışkandır. vardır bir şeyi. ben gidem iki makale okuyup gelem bari.
  • aychovsky  (23.03.14 13:22:43) 
Sss ( noktali bu harfler hep)

Annem de senin gibiymis.
Ben ilk cocugum.
Anneme beni verince, bir de valla gerizekali da olabilir olmayada bilir iyi bak dedikleri an vahiy geldi cok sevdim seni omrum boyunca anne bile diyemeyecegin ihtimalini hic umursamayarak diyo.

Cocuktan nefret eden annemin kucagina ozurlu olma ihtimali cok yuksek bir cocuk koyunca annem anne olmus dusun.
Hamileyken degil yani.

Gulma giz bana kedi medi degilim, sipalar cok sevimli. Allam birini kacirip eve getiricem o olacak.
  • cecilia  (23.03.14 13:26:54) 
Hee, çok zeki! Pazar sabahı saat 8 buçuk şindi! Seninki duja girdi! Zekâsına tükmük attığım!


  • compadrito  (23.03.14 13:30:02) 
@cigerdelen Genelde materyalizme yakın bir insan olduğum doğru ama seni ne böyle yaptı dersen, bir fikrim yok.

@cecilia: Doğru diyor olabilirsin. Bizim kuzen de "Bu çocuğu istiyor muyum, istemiyor muyum" diye ağladı durdu. Sonra bir şekil "Prensesime hava çarpıyor, pencereyi kapat" noktasına geldi.
  • aychovsky  (23.03.14 13:35:47) 
@cigerdelen: "Herkes kendine baksın"'dan ziyade "Niye bunlarla uğraşıyoruz ki" temelli idi. Ya da "Biz öleceğiz, bundan sonrası ne" değil de "Topluca herkes ölse dünya açısından ne fark eder ki" gibi .

@compadrito: Adam "Erken kalkan yol alır" felsefesini benimsemiş işte, o da bir fark. Sonuçta biri Pazar sabahı beni kaldırmaya kalkarsa cinayet çıkmaz ama o gün murdar olur.

@o da olur: Ne diyeceğimi pek de bilemedim açıkçası ama arkadaş birinin genlerini seviyorsa vardır bir nedeni. "Sen elmayı seviyorsun diye elma da seni sevecek değil ya" noktasına getireyim, bakalım ne olacak.
  • aychovsky  (23.03.14 13:43:59) 
Topluca herkes ölse dünya açısından ne fark eder ki

www.haberturk.com
  • compadrito  (23.03.14 13:55:17) 
İşin özü, ne denilirse denilsin bu ayı gibi adamın ufacık bir bebenin popsunu yeme güdüsünü engelleyemiyor.

Popo gibisi var mı ya.
  • anonymice  (23.03.14 14:12:10) 
Freud o konuda güzel şeyler söylemiyor, anal takıntılar, saplantılar falan diyor da onu kim beğensin. Popoyu ısıran olmamış, kıskanmış, teoriyi aradan çıkarmış :P


  • aychovsky  (23.03.14 14:21:23) 
Bir yandan da aslında o da var. Ortalama mortalama diyorum da atıyorum ki Einstein'ın anası babası Bilimler Akademisi Mezunu değil, işçi. Dışarıdan gayet sıradan görünümlü ama nasıl genler denk gelmişse artık, bir şekil Einstein çıkmış da işte kaç milyarda bir. Ya da Beethoven'ın kendi kusurları kadı kızını zaten solda bırakmış ama adam Beethoven. Marie Curie desen öyle de nasıl denk getireceksin kısmı sorun.


  • aychovsky  (23.03.14 14:49:05) 
Yannız Albet abinin, ''dehâ sebattır!'' diye bi lafı var. O lafı yabana atma...


  • compadrito  (23.03.14 14:52:56) 
Bir de onun "Deha %1 yetenek, %99 terdir" lafı var ki "Ne işim var duyuruda" adlı başka bir iç tartışmanın konusu.


  • aychovsky  (23.03.14 14:56:57) 
one percent inspiration ninetynine percent perspiration, Thomas itnesinin lafı diil miydi yav?


  • compadrito  (23.03.14 15:03:02) 
Albert da "1% talent, 99% hard work" demiş. Ben yeteneği buradan alıp, teri oradan almışım. Bir de Albert o kadar şiirsel ve catchy söylememiş.


  • aychovsky  (23.03.14 15:09:43) 
nesli bıraktım ben kendi varlığımı bile idame ettirmede zorlanıyorum şu anda. mezun olsam nee, olmasam ne. ayda 10.000 tl maaş alsam ne almasam ne. ne kadar boş/gereksiz geliyor kulağıma anlatamam. yemek yiyip orda burda birkaç fotoğraf çektirip ölüp gidicem. ekosisteme bıraktığım atıklarımdan başka hiçbir faydam olmayacak dünyaya. kendime faydam ne olabilir diye düşünüyorum. kendim neyim ki zaten şu 'ben' dediğim ve adına konuştuğum bazen çok uzak bi 'şey' gibi. kendi varlığıma mana bulamazken bir de bebeğe mana bulmakta zorlanıyorum. tüm bunlara rağmen mutlu olabilen insanları kıskanıyorum.


  • blossom  (23.03.14 15:47:14) 
Hakkaten, bir de işin kendimi toplama kısmı var. Yine de kendime dışarıdan başka bir insanmış gibi bakmak eğlenceli oluyor be ya. Tabii böyle söyleyince çoklu kişilik bozukluğu gibi değil de daha çok kendine bakıp "Aferin, nereden aklına geldi kız" ya da "Mala bağladın yine, toparla arkanı" demek ilginç geliyor ya.


  • aychovsky  (23.03.14 15:55:49) 
o dediğinin adı metacognition Ayçacım.

yukarı yükselip gendine bakıyon...
  • compadrito  (23.03.14 15:57:43) 
[]

Eleştiriyi hangi noktada ciddiye alıyorsunuz?

Duyuruda ve hayatta çoğu gün tanık olduğumuz üzere, bir davranışta bulunduğunuzda tüm insanları göz önüne aldığınızda illa ki yaptığınızdan nefret edecek veya aşağılayarak onaylamayacak birileri oluyor. Bir yanda birtakım insanların "haters gonna hate" dediği genel olarak her şeye eleştirel ve yargılayıcı yaklaşan insanlar var, bir yandan da oldukça insancıl insanların patladığı noktalar var. Sizin bir eleştiriyi ciddiye alma, umursama eşiğiniz nedir? Hangi noktadan sonra veya hangi özellikler size koyuyor ve kendinize bir dönüp bakıyorsunuz?

Bu arada herhangi bir yanlış anlaşılma olmaması için ön açıklama da yapayım: Bugün gerçek hayatta tanık olduğum birkaç olayın da tetiklemesi ve burada da benzer şeyler görmem üzerine öylesine merak ettim, bir mesaj kaygım yok.


 
Kişisine bağlı. Öncelikle çok yakınımdaki sayılı kişilerinkine değer veririm genelde. Onun dışındaki insanlar için saygı duyduğum biri olması lazım ciddiye almam için, sadece eleştiride değil, genel muhabbet vs anlamında da.


  • whoosie  (22.03.14 00:37:04) 
aşırı nefret sezmediğim her eleştiriyi dışarıya yansıtmasam da ciddiye alırım. insana bağlı eleştiri kabul etmek de tam anlamıyla eleştiri kabul etmek ya da değerlendirmek olmaz. hoşuma gideni alırım o zaman. eleştiri eleştiridir. her yazılandan temiz bir sonuç çıkarırım.


  • kirazıseviyorum  (22.03.14 00:43:55) 
kişiliği oturmuş bir insan sizi tanımayan birisinden aldığı eleştiriyi zaten önce akıl mantık süzgecinden geçirir doğruysa hak verir değilse saçmalama der geçer gider.

burada eleştiri sizi az çok tanıyan birisinden geliyorsa istediğiniz kadar karşı çıkıp sinirlenin ilk etapta, daha sonra durup düşünmeniz yararınıza olacaktır.

ben en son atar yapıp sonra kendi kendime eleştiriyi doğru bulup üstüne birde o yanımı düzelttim. dışardan umursamaz gibi görünen birisiyim güya.
  • herospower  (22.03.14 00:57:49) 
bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan insanların eleştirilerini ya da daha doğru tanımıyla saldırılarını ciddiye alamıyorum. duyuru için geçerli tabii bu, günlük hayatta bu tarz saldırılara maruz kalmıyorum.

fikirlerine, tavrına, bilgisine saygı duyduğum insanların eleştirisini ciddiye alırım. saygı duyma aşamasına gelmek zordur lakin.
  • devilred  (22.03.14 01:07:55) 
Bazen niyetim hiç öyle olmadığı halde kaba olabiliyorum. O zaman kibarca dalga geçenler karşısında utanıp, hemen toparlıyorum kendimi. Fakat, misal sözlükte, aşırı tepki verenler, ayar vermeye çalışan kişiler zerre umrumda olmuyor.

Reel hayatımda beni eleştirenin kim olduğu ve hangi üslubla söylediği önemli. Saldırgan bi tutumsa hiç umursamam, hatta daha da abartırım. :) Yok kibarca söylenmişse dikkat ederim.
  • pia yuitza  (22.03.14 01:10:52) 
yapıcı olduğu noktada ciddiye alıyorum. "böyle yapma, şöyle gitme, şöyle davranma.." ee nası yapayım dediğimde evelemece gevelemece cevap alıyorsam sallamam.


  • physcos physcos  (22.03.14 01:50:20) 
Gerçek hayatta soruyosan, eleştirilmek istiyorum ama yeterince eleştiren olmuyor. Çünkü bilirsin buralarda tuhaf bir tutum var o konuda. Aman yannış annamasın, aman incinmesin, aman feelingleri hurt olmasın gibi abartılan bir yaklaşım var. Halbüse, bak gardaşım, sen iy, has adamsın da, şunnarı şunnarı bööle yapmasan, daha da iy olacan, türünden bir geribildirimi özlüyorum. Bir keresinde, şu anki âmirim ciddi bi fırça emaili döşendiydi yurtdışından. (O sırada seyahatteydi). Ben de onu neden öyle yaptığımı madde madde izah eden ve sonunda da, I would love to go over these steps of the process together to analyze my wrongdoing when you are backvâri bi cevap yazdım. Bi daha da lâfını bile etmedi seyahatten döndüğünde. O kadar şiddetli fırçaya sebep olacak birikim yerine, gelse arada bir, bak aslanım, şuraya bi ince ayar çek! dese, çok daha makbule geçecek. Genel olarak eleştirisizlik, finger pointing'in tü kaka olması kültürü hâkim biliyosun. En hafifi, laf sokmaktan başlayıp lafla lince kadar uzanan bir kültürden geliyor olduğum için, çok da şikâyetçi değilim bu durumdan tabii! Orama toma, burama to ortamından, kreş ortamına geçmişsin gibi oluyo. Ama yapıcı eleştirinin eksikliğini de biraz hissediyorum doğrusu.

Burda bana 3 kişi mesaj attı ve niye şive kastığımı sordu. Ben de genel olarak insanların ne düşündüğünü sordum. Şiveden rahatsız olanların 3 kişiden fazla olduğunu görünce de, elime biraz çeki düzen verdim.

Ama hakâret edenler olduğunda çok ciddiye alasım gelmiyo çünkü hakâret edilmesi gereken biri olduğumu pek düşünmüyorum.
  • compadrito  (22.03.14 02:59:53 ~ 03:04:52) 
Eleştiren kişinin eleştirirken eleştirilen kişinin gözlerine bakıp bakmadığına göre...

Eleştirirken sol göze bakıyorsa sallamıyorum. Sağ göze bakıyorsa iyi niyetli olduğunu ve olumlu bir eleştiri olduğunu düşünerek ciddiye alıyorum.

Dene.. Kesin çalışıyor

ps: Freud'un askerleriyiz
  • Fayfa  (22.03.14 04:09:18 ~ 04:09:40) 
Iyiligimi istediklerine "kesin" emin oldugum kisiler; anne, baba, kardes, yegenim, esim ve bir tane arkadasimi tamamen ciddiye alirim. "Bekara kari bosamak kolay, davulun sesi uzaktan hos gelir" temali kisi ve onlarin elestrilerini en azindan saygi olsun diye dinler, aninda gecerim. Bir de mesleki yeterlilikte benden birikimli olanlari dinler, kendimle bagdastirabiliyor ozumseyebiliyorsam degerlendiririm. Yoksa yine direkt gecerim. Herkes kendine baksin, kendi derdine yansin valla, uc gunluk hayatimi milletin agzina bakarak geciremem.


  • kerbeee  (22.03.14 04:29:00) 
görüşlerini dikkate alacağım biriyse ister istemez ciddiye alıyorum. zaten böyle insanlar gerekli olmadan bir şeyi söylemez ve söyleyeceklerini de düşünür söylerler. ama sadece eleştirmek için eleştiren, "haters gonna hate" odağında kötü niyetiyle konuştuğunu sezdiğim kişileri ciddiye almam hatta ne haddine diye bayağı kızarım.


  • sayns  (22.03.14 10:39:50) 
[]

Bu telefon ile sosyalleşme işleri

Hep "İnsanlar sosyal medyada sosyalleştikçe gerçek hayatta sosyalleşmeler azaldı" diye. Burada gerçekten kendini bilgisayara ve akıllı telefona adayan bir grup olmasına rağmen; o kadar kabus gibi olduğunu düşünmüyorum işin.

Örneğin, şöyle bir uygulama yapıyormuş bazıları. Kafede, lokantada masaya oturunca telefonları üstüste koyuyorlarmış ve ilk kim bakarsa hesabı o ödüyormuş. www.pinterest.com
Ne bileyim, bana laf sıkarsa iki ortamda ne varmış diye bakmak kötü gelmiyor ya da bazı şeyleri kontrol etmek kötü gelmiyor o kadar. Kendime yapıldığında saygısızlık addetmiyorum. Dakika başı yanındakini sallamayıp "ne var ortamda" diye bakmak bir uçsa, bu da öyle bir uçmuş gibi geliyor. Ya da aynı şekilde "no wifi" cafeler türemiş, "Birbirinizle konuşun, telefona bakmayın" diye (rlv.zcache.com ) Bunlar da öyle geliyor. Ne bileyim, en azından bir otobüs saati kontrol etmek, işten önemli bir e-posta gelmiş mi diye bakmak isterim. Bunu da 15 dakikada bir yapmam ama ara sıra yapabilirim gibi.

Siz ne düşünüyorsunuz, merak ettim.

 
o bahsettiğin örnek uygulamaları ben "dinsizin hakkından imansız gelir" olarak yorumluyorum.
geçen 5 6 kişi bi kafede idik. aralarında en akılsızı benim telefonum olduğu için FB'ta check-in yapayım, foursquare'da işaretleyim gibi bir derdim olmuyor. onlar bi başladılar yok seni ekleyemedim yok benim internetim bitti, hadi internetini paylaştır ben de şuraya gireyim, şu fotoğrafı şurada paylaşayaım, dur şu herif bu fotoyu beğenmiş bu kimmiş. kimse birbirinin yüzüne bakmıyor ben de onları izliyordum.

bahsttiğiniz gibi otobüs saatine bakmak olsun, merak ettiğim bir şey olsun iki dk.da bakar kapatırım telefonu. bu haliyle oldukça faydalı olmasına rağmen arkadaşları protesto edercesine hepsinin gözüne sokarak "ne önemli insanlarınız kapatın telefonlarınızı" diyerek kapattım telefonumu ve masaya koydum.

dediğim, dinsizin hakkından imansız gelir olarak düşünüyorum. onlar o kadar yapışırsa telefonlara ben de o kadar uzaklaşırım.
  • dahinnotha  (09.03.14 11:58:50) 
O kısmı çok mantıklı. Sürekli onu tagleyeyim, bunu işaretleyeyim. Bir dakika paltomu asayım, check-in yapayım, "X ile Y keyfi" ve hatta "X ile Y qeyfi" bana da afakanları getiriyor.


  • aychovsky  (09.03.14 12:07:07) 
3g bize yaramadı olarak yorumluyorum ben.
edge hızında bi telefonum var. 100mb'lık da internet paketim. merak ettiğim ve kafamı kurcalayan bi şey olursa ağır aksak da olsa bakıyorum. popüler oyun uygulamaları olmadığı için de kafam rahat.

sağolsun diğer arkadaşlar teknolojinin hızında boğuluyor neyin gerekli neyin gereksiz olduğunu kestiremiyorlar.
  • dahinnotha  (09.03.14 12:12:20) 
eğer kişi sosyal medyayı reklam yapmak için kullanmıyorsa sorun yok bence.
ama ne yazıkki bizim için sosyam medyanın işlevi %90 arkadaş çevresine reklam yapmaktan ibaret. o yüzden yukarıdaki iki taktik (hesap ödeme ve no wifi) hoşuma gitti. aferin.

  • yons  (09.03.14 13:00:55 ~ 13:01:28) 
bence tam tersi sosyal medyada sosyalleşmedikçe gerçek hayatta yalnızlaşıyorsun. yani şu "internet, insanı yalnızlaştırıyor" klişesi geçerliliğini kaybetmeye başladı. çünkü o kadar sıradanlaştı ki, dediğim gibi onu kullanmayan, toplumda garipsenmeye başlandı. dolayısıyla sosyalleşme imkanlarının çoğu artık bu yeni araçlarla oluyor. bunları kullanmıyorsan sosyalleşme olasılığın düşmüş oluyor doğal olarak.

ama onun dışında, sosyal medyanın ve internette başı çeken devlerin aracılığıyla insanların tek tipleştiği gerçeği de var tabii, ki uzun vadede daha belirgin bir şekilde görülür bu durum zaten.

ben gerçekten ihtiyacımız var mıydı bunca şeye diye düşünüyorum. yani kişisel olarak, ihtiyacım dışında kalan herhangi bir şeyi evime ya da yakınıma sokmamaya dikkat eden biriyim, dolayısıyla çoğu sosyal medya aracını ve akıllı telefon kullanmayı reddetme aşamasındayım hala. yani sadece haberleri rahat ve daha hızlı takip etmek için twitter kullanıyorum işte. bu arada yanlış anlaşılmasın tabii ki teknolojiyi severim, takip ederim ama telefon, televizyon kısmıyla pek ilgili değilim ve bunlara gereğinden fazla kafa yoruyoruz gibi geliyor bana. ihtiyacımız olanı alalım yeterlidir. ama ürünlerin de sana yeni ihtiyaçlar oluşturmasına engel olmak lazım sanki.
  • tonoto  (09.03.14 13:11:09) 
[]

Azeri/İranlı, vb bir şarkıcı

Birkaç gün önce İranlı bir iki kişiyi ağırladım da sürekli bir şarkıcıdan bahsettiler. Bilmiyordum ve "Nasıl bilmezsin" minvalinde tepkiler ve kınamalar aldım. Büyük olasılıkla müzik janrı nedeni ile ilgi alanımda olmayabilir de kim olduğunu çok merak ettim adamın kim olduğunu. İşin kötüsü adını hatırlamıyorum. Büyük olasılıkla Azeri veya İranlı (İran'ın kuzeyindeki Azerilerden olabilir). Adı da İsmail ama onlar "Esmail" gibi bir şey söyledi. Soyadı asıl sorun: Yerevan mı, Yermeydan mı, böyle yerli merli bir şeydi. Adı İbrahim Tatlıses'le birlikte geçti. Bilen var mı bu kişiyi?




 
  • vefalilutfu  (23.02.14 18:55:48) 
Esmail ya da İsmail kısmı kesin bilgi ama sadece soyad kısmını bilmiyorum.


  • aychovsky  (23.02.14 18:57:24) 
Esmaeil Esfandiari ?


  • fasyhbyz  (23.02.14 22:39:47) 
Belki de, ama daha kısa ve yer, ier ile başlayan bir soyadı olması gerek. Küçük bir ihtimal bunun olması. Büyük olasılıkla da İbrahim Tatlıses ile yaşıtımsılar.


  • aychovsky  (23.02.14 22:43:39) 
[]

Turist gezdirmece

İki adet turist arkadaş Boğaz kenarı kahvaltıya götürülecek. Çınarlatı'na götürmek istiyorum yarın sabah ama hafta içi geç açma, çalışmama, kahvatı çıkarmama durumları oluyor mu? Ya da daha iyi bir yer bulunaiblir mi?




 
sarıyer göze, çok daha sakin bi yerde.


  • taksimin delisi cenk  (18.02.14 21:22:58) 
rumelihisarına götür bence.. manzarası, kahvaltı çeşitliği vs bakımından ideal yer..


  • gibicibicis  (18.02.14 21:30:38) 
[]

Deliren HTC

HTC telefonum kendini araba modu diye bir moda aldı.1.5 yıldır telefonu kullanıyorum, girip çıkmadığım menü kalmadı. Öyle bir modu bulamadım. Sonrasında bir yazı çıktı "Araba modundan çıkmak için tıklayın" diye tıkladım araba modu devam ettiği gibi telefonun bir nanik yapmadığı kaldı bana.

Araba modundan çıkmak için uçak moduna aldım. Sonra uçaktan geri çıkardım ama geri araba moduna döndü. Bu arada bu modun olayı tüm konuşmayı hoparlörle yapmamız, elle hoparlörü kapatmak gerekiyor. Sürekli unutuyorum ve kulağımın dibinde konuştuğum kişinin sesi patlayıveriyor. Yakında kulağı kaybedeceğim.

İnternette durumu kurcaladım. Şarj deliğini kanırtın, temizleyin, dürtün gibi öneriler var. Hafiften dürttüm ama biraz daha dürter ve kanırtırsam bu kez şarj olmamasından korkuyorum. Şu telefonu iki kez tamire verdim şarj olmuyor diye zaten. 6 aydır sorunsuzdu.

Veriler ışığında sorum şu: Nasıl çıkılır bu araba modundan?

 
fabrika ayarlarına geri dön?


  • fempusay  (18.02.14 01:15:48) 
Birkaç kişi o durumda rehber kısmının gittiğini, numaraları kaybettiğini söylemiş.


  • aychovsky  (18.02.14 05:23:37) 
rehberini google'a veya sdcard'a veya ehrhangi bir yere yere yedeklersen fabrika ayarları sonrası çok basit bir şekilde geri döndürebilrisin.


  • teritori  (18.02.14 08:02:50) 
Benim dandik telefonun işletim sistemi eski Android olduğundan aktarma yapamıyorum sd'ye. Zaten maksimum 3 uygulama sığıyor telefona. Bunu da hiç bir haltı SD'ye gönderemeyince, telde 3 mb'lik yerim olup da Sdcard yayla gibi boş durduktan sonra hiçbir haltı yedekleyemeyince sorup soruşturarak öğrendim. Kime gittiysem "Kısmet değilmiş" dedi. Google'a aktartabiliyor muyum, bir bakayım. Kapı kapanmasın diye takoz olarak kullanayım diyorum, daha 6 ay garantisi ve taksidi var bunun.


  • aychovsky  (18.02.14 08:35:43 ~ 08:38:10) 
araba moduna genelde araç ile ilgili bir program çalıştığında girer. uygulamalarda "araç" gibi bir uygulama var mı? varsa onu kaldırmayı deneyebilirsin. (HTC araç, car home ultra vb. bir app)


  • gochebe  (18.02.14 08:55:22) 
dostum arkadaşın şarj kablosunu takınca aynısı başıma gelmişti.
şarj deliğinden kaynaklı oluyor. şarjı orijinal kablodan yapmayı deneyin.
komple kapatıp batarya söküp açınca ne yaptı bu arada ?
  • joe dalton  (18.02.14 10:33:30) 
Aradım taradım, adında araç,car, moving sensor, vb geçen bir uygulama bulamadım. Bir de çok tırsıyorum, her dosyaya sistem dosyası muamelesi yapmıyorum ama yine de "Kimbilir bu nerelerle bağlantılıdır. Arkasında kimler, hangi güçler vardır" diye ellemiyorum.

Şarj aleti ise aynı, bildiğimiz ilk gelen şarj aleti. Her yere onu götürüyorum zaten yanımda. Azıcık eksantrik (egzantrik, ekzantirik?) bir çevrem falan olsa zaten çantaya da koymam kolye yaparım şarj aletimi. Pili de çıkardım bana mısın demedi.

Yine işin sonu şarj deliğini kanırtmaya geliyor sanırım.
  • aychovsky  (18.02.14 14:43:44) 
şarj soketi bozulmuş, iğneyle bir dürtme yöntemi vardı ben onu yapınca bir süre kesilmişti. aynı şekilde üst stereo soketi de bozulmuş arada kulaklığa geçtiğini sanıyordu.

garantisi varsa yollayın tekrar, yoksa da iğneyle dürtme yöntemini araştırın. çünkü araç moduna geçiş alt soketten kaynaklanıyor.
  • elmalili hamdi yazar  (18.02.14 15:12:46) 
Garantisi var gerçi de, bir gitti mi 20 gün gelmiyor şu telefon. O yüzden şu iğne ile bir dürteyim ben olmadı garantiye vereyim. Tam neresini dürtüyorum soketin?


  • aychovsky  (18.02.14 15:25:03) 
widgetlere göz at, oradan profil değiştirebileceğin bir widget olması lazım, oradan ayarlanıyor.


  • utkucbkc  (18.02.14 23:10:36) 
[]

Sultanahmet'te yemek yenecek yer

Yarın akşama iki kişi gelecek de otelleri Sultanahmet civarlarında. Onlar otellerine yerleştikten sonra ben de onları yemeğe götüreceğim. fiyat/performans oranı nerelerde iyidir? Simit Sarayı olmasın ama çok da şişkin fiyatlı bir yer de olmasın. Düzgün oturup yemek yenebilecek bir yer olsun.




 
ya su sisirilmis tarihi sultanahmet koftecisine gitmeyn de. koftenin hic bir ozelligi yok, kalabalik, ve ekonomik de degil, ayrica kkarti gecmiyordu en son.

hemen bu amcalarin sirasinda , vitrinde boyle tencere yemeklerinin oldugu esnaf lokantasi gibi (ama daha usturuplu) bir lokanta var oranin yemekleri guzelce. hem yabanciysa konuklarin turk yemeklerinin dibine vurursunuz
  • exlibris  (16.02.14 22:46:27) 
Orayı biliyorum, hakkten çok kalabalık. Yol yorgunu olacaklar zaten, köfteciyi kendileri de bulurlar.

Gelenler yabancı. Türk yemeği olsun istiyorum. Seviyorlar zaten Türk yemeklerini.
  • aychovsky  (16.02.14 22:49:47) 
www.matbahrestaurant.com

güzel bir yer olduğunu duymuştum. fiyatları çok pahalı mı diye bir araştır.
  • hepiniz oleceksiniz  (16.02.14 22:55:52 ~ 22:59:04) 
süleymaniyeli kurufasulyeci erzincanlı ali baba'yı deneyebilirsiniz. çok uzak değil zaten. bir kere gittim oraya aslında ama türk yemeği dedin diye ilk o aklıma geldi ve fena bir yer değildi. fiyatlar da uygun. www.kurufasulyeci.com


  • peh peh peh peh peh peh peeeh  (16.02.14 23:00:56 ~ 23:01:18) 
karina restorant


  • camiroquay  (17.02.14 00:31:25) 
[]

Program silmece, kaldırmaca

Hacılar, hocalar! Bir program Denetim Masası'nın "Programı kaldır" bölmesinde, Program Files'da ve başlangıç menüsünde görünmüyor olmasına rağmen hala çalışıyorsa, ortalıkta programı kaldırma veya uninstall diye bir şey görünmüyorsa; bu Rasputin'den hallice, inatçı ruhlu, 9 canlı program bilgisayardan nasıl kaldırılır da yerine yenisi yüklenir?




 
Ben bu tip durumlarda programın kurulu olduğu klasörü komple siliyorum. Sonra da ara'dan programın ismini yazıp başka artık dosyalar kaldıysa onları da siliyorum. Belki işine yarar bu yol.


  • su ustunde yasayan balik  (22.01.14 09:21:27) 
Ben de direk klasörü silip ccleaner çalıştırıp kalan regedit ve dosyaları sildiriyorum.


  • inugard  (22.01.14 09:25:03) 
Deniyorum şu an, ne var ne yok siliyorum. Olmadı bu sabahki haline geri gönderirim. Sonuçlar olumlu olacaktır diye düşünüyorum. Teşekkür ederim.


  • aychovsky  (22.01.14 09:33:12) 
Başlat > Çalıştır > MSCONFIG yaz ve BAŞLATMA sekmesine gel. Orada bahsi geçen programın adını bul ve yanındaki check/tik'i kaldır. Aynı yerde çalıştığı/kayıtlı olduğu klasörü göreceksin bunları unutma. Sonra CTRL+SHIFT+ESC yaparak görev yöneticisinden bahsi geçen exe yi kapat ardından az önce öğrenmiş olduğun dosyaların bulunduğu yerden içeriği komple sil işlem tamam. Artık tekrar yükleyip yüklememek sana kalmış.


  • KalkuLeytir  (22.01.14 09:33:15) 
başka program kaldırma programları kullanılabilir. mesela revo uninstaller.


  • tepedeki psychedelic adam  (22.01.14 09:33:53) 
öyle kafanıza göre klasör falan silerseniz sonunda bir gün system32 yi de siler elinize alırsınız windows u.
uyarayım da sonra bilgisayar açılmıyor diye duyuru açınca yardımı olur.

  • ozdek  (22.01.14 10:53:10) 
O kadar da uzun boylu değil. Program Files kısmından ilgilileri sildim.
Uyarı için teşekkürler yine de.

  • aychovsky  (22.01.14 11:41:03 ~ 11:41:14) 
[]

Folklor ile ilgili okumalık ve dinlemelik

Dünya ile ilgili bilumum folklor ve mitolojiyi; Deli Dumrul olsun, La Llorona olsun, böyle hikayeler okumayı seviyorum. Ya da ülke kültürleri ile ilgili bilgileri. Örneğin, bir kitapta Güney Kore uçaklarının bir 30-40 yıl kadar önce diğer birçok ülkeye göre daha sık düştüğünü ve bunun da kültürel bir nedeni olduğunu okumuştum. Ülkede saygı o kadar önemli imiş ki yardımcı pilot, kaptan pilot yanlış bir şeyler yaptığında saygısından "Efendim, yanlış iş yaptınız" diyemiyormuş. SOnuç olarak da o yanlış sonucu uçaklar çakılıyor, adamlar saygıları ile ölüyorlarmış.

Ya da yerel öyküler de güzel oluyor. Örneğin, Karadeniz'in bazı yörelerinde guguk kuşunun ötüşünden geç kalkmanın değirmenin betini bereketini azaltacağına inanıldığı için, geç uyananların belirli bir gün değirmene götürülmeme cezası verildiğini öğrendim.

Tam olarak mitoloji kitapları değil de, Türk olsun, yabancı olsun ülkelerin efsanelerini okuyabileceğim kitapları bilenler var mı? Ya da sizin yörelerinizde guguk kuşu gibi adetler var mıymış? Neler varmış?

 
millifolklor.com seversin belki


  • elyafiyaffellaffelebelyafelyaf  (13.01.14 19:59:33) 
milli folklör'ün pdf tarzında her 3 ayda bir çıkan dergisi de var. biraz akademik ama ilgini çekebilir.

bi de erman artun hoca'nın kitaplarına bakabilirsin.
pertev naili boratav da bu işin babasıdır mesela ona da bak.
reşid velidi togan'a da bakabilirsin.
metin and var.
bahaeddin ögel var.
naki tezel var.

var da var.
  • bu nick tam yirmi alti karakter  (13.01.14 21:10:29 ~ 21:13:30) 
[]

Mouse kıpraşıp duruyor

Yaklaşık yarım saattir, mouse Firefox açık ve aktif iken yanıp yanıp sönüyor. Kapatamıyorum da, 352456824 tane sayfa açık, hangisini kaybedersem bir daha bulabilirim, bir kısmı da bu akşam gerekecek, biliyorum. Ben mi gözlerimi kırpıyorum, mouse mı kıpraşıyor, gerçeklikten kopmak üzereyim. Bilgisayarı yeniden başlatmadan ya da en azından hangi sayfanın açık olduğunu bilerek bu işi en temiz nasıl çözerim? Bir de niye yanıp sönüyordur bu meret?

Google'da blinking, mlinking diye arattım. Kapatıp açın diyor.


 
f7 bas. caret browsing açılmış olabilir.


  • xenophobe  (12.01.14 18:07:09) 
Teşekkür ama geçmedi. Hoplayıpduru hala.


  • aychovsky  (12.01.14 18:08:41) 
öncelikle:
addons.mozilla.org

kurduktan sonra yeniden başlatması lazım firefox'u, ama hatırladığım kadarıyla aynı tabları tekrar açıyordu yeniden açıldığında. ordan bir session'u kaydedip sağlama alınız. (aynı tabları tekrar açtığından %100 emin olamadım henüz)

sonrası, mouseun bilgisayara girdiği usb kısmını bızıklamak, kabloyu çıkarıp, takmak, mouseun altında ışıklı deliğin içinde toz, kıl parçası var mı araştırmak, kulak çubuğu ya da bir peçetenin ucunu burmak vasıtasıyla oraya dalıdırıp çıkarmak olabilir...
  • loveinaflipbook  (12.01.14 18:09:06 ~ 18:09:51) 
evet yanlış okumuşum caret değilmiş. sayfaları yer imlerine atıp kapatıp aç istersen. sadece firefox'da mı yanıp sönüyo yoksa tümden mi onu anlamadım. tümden öyleyse mouse lazerin oraya toz pislik falan vardır ondan saçmalıyor olabilir.


  • xenophobe  (12.01.14 18:11:48) 
Mouse girişi ve donanımda bir sorun olduğunu sanmıyorum, çünkü sadece Firefox'ta kıpraşıyor. Excel, vb açık, onlarda bir şey yok. Hatta arada Excel'e geçip kafa dinlemeye başladım ama session manager her zaman gerek. Şimdi olmasa sonra gerek.


  • aychovsky  (12.01.14 18:13:03) 
Çirkin bir yöntem ama task managerdan force kill ederseniz firefox'u bir dahaki açılışlta "düngün kapatılmadım, restore ediyim mi eski açıkları" gibi sorması lazım.


  • tzum_tzum  (12.01.14 18:14:13) 
Çirkin mirkin, bu savaşta caiz bence. Öyle yapayım yoksa hipnotize oldum olacağım.


  • aychovsky  (12.01.14 18:15:33) 
bir sonraki açılışta force to kill metodunu kullanmanıza gerek yok. belki oturumu kurtaramayabilir. şu yöntemi kullanın:

Firefox açıkken Alt tuşuna basın, menü çubuğu görünecek.

Araçlar / Seçenekler.

Açılan pencerede ilk sekme olan genel sekmesine gelin.

"Firefox açıldığında" bölümünden son oturum ile ilgili olanı seçin.
  • himmet dayi  (13.01.14 17:03:49 ~ 17:04:05) 
[]

Çalıkuşu, sabah sabah kitapla ilgili kafamı karıştıran şeyler

Kitabın zamanının ötesinde olduğunun farkındayım. Aldatılan bir kadının kocasını / nişanlısını terk etmesinin halen o kadar da kolay olmadığı bir coğrafyada, o zaman Feride'nin terk edip gitmesi; Feride'nin Anadolu'da öğretmenliği tercih etmesinin o dönemin genç kızlarında aynı idealleri tetiklemesi çok çok önemli elbette. Kitabı sosyolojik olarak eleştirmeyeceğim.

Ama anlayamadığım bir iki şey var. Neden gittiği her yerde boynuzlandığı için evden kaçan Feride'yi, dünyanın en büyük acısını taşıyan bir azize gibi algılıyorlar. Örneğin, Bursa'da Şeyh Yusuf Efendi bir piyano çalması ile kızın "küçücük kalbinde ne derin acıların, ne büyük acıların saklandığını; büyüklerin bile sahip olmadığı bir acıyla yaşamak zorunda olduğunu" anlıyor. Ya da Miralay Hayrullah Bey aynı şekilde kızın ne derece acı içinde olduğu için de acıma gösteriyor, kızı yerine koyuyor. Sanki kız aldatılmamış da çok önemli hastalıklar atlatmış, üzerine sokaktan, genelevden çıkmış, üstüne de büsbüyük şeyler yaşamış gibi algılanması neden? Üstelik çöocukluğunun görece ferah ve zengin geçmesi de cabası. Aynı dönemde, kendisinden daha zor ve acılı hayat yaşayan 1 milyon kadın bulabilirim. Kitapta neden onlara bu kadar bir şefkat gösterilmiyor? Niye herkes Feride'nin üstüne düşüyor.

Ya günlüğüne Zeyniler'den itibaren hemen hemen her gece ya da her önemli olayda "Kamran, bu sefer artık senin değilim" yazması? Biri yavşar "Bu sefer artık senin değilim, vazgeçtim", biri ölür "Bu zamana kadar bir parça senindim, artık değilim", taşınır "Bu sefer bitti". İlkokul 5'te okurken gına geldiğini ve "Öeeh, bırakacaksan bırak artık" dediğimi hatırlıyorum. Kitaptaki ideal eş ve aşk mıymıntı Kamran değildi bana kalsa, ta o yaşta bile, ideal eş Yüzbaşı İhsan'dı. Tabii, bu zamanın kafasıyla değerlendirdiğimden olabilir.

Herkesin "Yapmıştır bir eşeklik, sonuçta erkek" diyerek Kamran'la zorla birleştirme çabasını da döneme veriyorum. Sonuçta o dönemde bir kadının evinin kadını olması gerek, terk etmek-bağımsız kadın diye bir kavram henüz ortalıkta yoki dolayısıyla onun da bir evinin kadını olması normal. Hem Kamran pişman da olmuş diye kafamıza kakıttılar.

Ayrıca Feride güzel değil de çirkin olsa, bu kadar şanslı olabilir miydi? Yoksa, güzelliği onun şanssızlığı mıydı bir yandan da?

Sonuç olarak Ferhat ve Şirin, Leyla ile Mecnun, hadi hepsini geçtim "Hasan Boğuldu" dururken Çalıkuşu'nu en güzel aşk kitabı belleyen mantık nasıldır? Amacım trollemek değil, sosyolojik olarak gerçekten zamanının ötesinde bir kitap olduğunu düşünüyorum ama içindeki aşk, hayır, efsanevi falan değil. Hayır, bir arkadaşım aşkı Çalıkuşu'ndan öğrendiğini söylemişti; biraz yanlış öğrenmemiş mi?

 
insanlık ne çekiyorsa aşkı film ve kitaplardan öğrenen insanlardan çekiyor. feride zamanının iyi okulunda okumuş, ayrıca fransız okulunda okumanın getirdiği avrupa'daki birey olma bilincisini kafasında oturtmuş bir kadın olduğu için gidip diyar diyar öğretmenlik yapabiliyor. okumasa onu aldatan kuzeniyle evlendirilip evde oturan kız olarak kalacaktı. zamanın ötesinde olmasının nedeni o zaman fransız okulunda okuyan kız sayısıyla alakalı bence. bir kere kadın aldatılmış. aşk bunun neresinde? gerçi ıssız adama ağlayan toplumdan nasıl bir aşk algısı bekliyoruz.


  • passive aggressive  (12.01.14 11:55:05 ~ 11:58:28) 
Hah, ben de bunu demeye çalışıyorum bir yandan. Millet daha çaresizken, görece oldukça şanslı bir kızın hikayesini "Aman Allah'ım" nidaları ile okumak garip geliyor.


  • aychovsky  (12.01.14 12:01:45) 
aynı mantıkla insanlar bugün de ebru gündeş'e üzülüyor. şu ülkede üzülecek o kadar çok şey varken, gidip kocası bütün ülkeyi dolandırmış zengin, ünlü ve güçlü bir kadına insan neden üzülür bu da sosyolojik değerlendirmeye açık bir olay. ebru gündeş'e üzülenler ebru gündeş'ten bin kat kötü durumda. ben bu konuyu nasıl buraya bağladım o da ayrı bir konu. ebru gündeş aslında ferideymiş.


  • passive aggressive  (12.01.14 12:05:40 ~ 12:05:52) 
Dediğiniz gibi sosyolojik açıdan doğruları yanlışları fazla, ayrı bir makale konusu ama dediğiniz noktalar üzerinden birkaç şey söylemek istiyorum.
Öncelikle ikinciden başlayayım. Doğrusu aşk ifadeleri şimdiki genç kızlardan farklı değil. Önemli bir ayrılık sonrası bugünkü ergenin de aynı şeyleri aynı ruh durumuyla yazdığını görebilirsiniz. "Eh ayrıldın sus artık" tepkisi bugün de o kıza verilir. Ama bu Feride'nin saçmalığını göstermez. Tam tersine bence burada güçlü bir tahlil var genç kız ruhuna dair. Bir de o zamankilerin daha naif olduğunu da eklemek gerekiyor.

Birincisine gelirsek; yine dönemi iyi tahlil etmek lazım. O zamanlar dame de sion'dan çıkan kızların nazlı ılıcak gibi her devrin kadını olmaları değil evin süsü olmaları bekleniyordu. Yani Feride'nin o acısı paylaşılan sofralardaki durumu aslında kaçaklığına dair. Acı verici bir şeylerden kaçtığı belli, zira orada olmaması gerekiyordu. Hani iyi de bir kız, marazi aşk acısı var, iyi huylu, saf falan. Tam ideal özellikler kadın için işte teorik olarak. Ayrıca posta koyması ama bunu da öğretmenlik gibi yine kadınsı bir şekilde koyması da güzel. Kadınların evden çıkması lazım yavaş yavaş dönem itibariyle ama bunu zarfiçe yapmaları lazım, bu da bunun örneği. Karşısına çıkacak insanlar da siyah ve beyazlar malesefi ki bu da romanın eksik yönlerinden. Ya onun gibi duygulu, nazik erkekler ya da adını hatırlamadığım evinde parti yapılan mahdum ve oradaki kadın gibi uç kötü niyetliler. Bu tabii büyük bir eksiklik.

Ayrıca Kamran'a kafam girsin, romanın en kötü tarafı Kamran zaten.

edit: Eklemeden geçmek istemedim; Zeyniler köyü tasviri Türk edebiyatındaki en başarılı gotik tasvirlerdendir bence.
  • whoosie  (12.01.14 14:17:34 ~ 15:23:56) 
(bence) o acıma/değer verme şeysi; İstanbullu, genç, güzel, kolej mezunu bir kızın gelip anadolunun ücra bi köşesinde öğretmenlik yapabilmesi için ya manyak (ki deli olmadığını görüyorlar) ya da çook derin bir acı filan yaşamış olması lazım yoksa neden gelsin buralara kafasını yaşadıklarından.


  • niye ama  (12.01.14 18:15:49) 
[]

Hediye

Yunanistan'dan gelen bir profesöre hediye alınacak. El emeği yoğun bir şeyler olmasını istiyormuşuz. Örneğin, bilen bilir, Sinop'ta maket ahşap gemiler, kotralar yapıyorlar, onun gibi bir şeyler çok uygun olurdu ama İstanbul'dayız. Çok pahalı da olmayacakmış. Çini gibi bir şeyler olabilir ama çok tabağa çanağa girmemesi gerek. Elişi olmaz ise de yerel bir şeyler olabilir belki.

Ne alabiliriz?


 
lüle taşından bişeyler alabilirsiniz mesela pipo tespih v.b. şeyler hatta bi blok alıp eline verin o kendi zevkle bile oyar :D


  • Kozmik_Rakun  (03.01.14 17:44:22) 
Aaa, ne güzel fikir! Nereden alabilirim / bulabilirim?


  • aychovsky  (03.01.14 17:45:29 ~ 17:45:44) 
internet üzerinden alabilirsin veya tahtakaleye bi uğra mısır çarşısı kapalı çarşı falan gerçi o kısımlarda pahalı olur hazır istanbuldayken şarkhanada uğra katana falan alırsın veya sirkeci banliyo treninin olduğu yerden topkapı sarayına giden yolda (tren yolunun orda) birisi var katana falan satıyor iyide katanaları var pazarlıkta yapabilirsin


  • Kozmik_Rakun  (03.01.14 17:48:23) 
pipoyu geç, tesbih al, çok severler... lüle taşından yada özel taşlardan yapılmış olsun ama


  • we miss freddie mercury  (03.01.14 17:48:46) 
bütçe nedir


  • azizakin  (03.01.14 19:26:44) 
cam olabilir, yanlış hatırlamıyorsam böyle atölye tarzı yerler vardı ziyaretçiler cam üfleyebiliyordu falan o tarz bi yerde vazo/kase yapıp onu hediye edebilirsiniz.

o atöyle'de yapılmış bir şişeye ev yapımı şarap dolduruğ böyle de bir kılıf yaparsanız profesör tatmin olur.

djiqd110ru30i.cloudfront.net
  • azizakin  (03.01.14 19:36:49) 
Ben de emin değilim, galiba 100 civarı.


  • aychovsky  (03.01.14 22:29:06) 
[]

Google Play

Android'den bir uygulama yüklemek istiyorum ama doğrudan adıyla aramama rağmen bulamıyorum. 250. sıraya kadar 5-6 kere indim, alt sıralarda falan da değil. Doğrudan yok. Android uygulamasının varlığından eminim, zira birkaç arkadaşın telefonundan arattım, yüklettim, %100 çalışıyor. Benim Google Play biraz geride mi kalmış, nedir?




 
adını söylerseniz ben de deneyebilirim. Bakalım var mıymış?


  • cemallamec  (01.01.14 12:41:44) 
Kelimelik. Scrabble gibi bir oyun. Millette çıkıyor, 3-4 telefondan indirdim.


  • aychovsky  (01.01.14 12:43:55 ~ 12:44:02) 
play.google.com burdan aratın. telefonunuzla uyumlu bir app değilse görünmüyordur.

edit: bu sanırım. play.google.com
  • allineed  (01.01.14 12:44:38 ~ 12:45:13) 
Gerçekten de uyumsuzmuş. Bu olsılık hiç aklıma gelmemişti. Teşekkürler.


  • aychovsky  (01.01.14 12:46:58) 
[]

Penguen'de bir bölüm

Yıllar önce (herhalde 5-6 yıl kadar) henüz Uykusuz yokken Penguen'de bir bölüm vardı. Galiba Memo Tembelçizer çiziyordu ama hatırlamıyorum, yanlış da olabilir. Böyle alakasız alakasız insanları gösteriyordu, sonra bu insanları en son karede daha da alakasız bir noktada hepsini buluşturuyordu. Örneğin, Mahmut 30 yaşında 5 çocuk babası, Simge 20 yaşında üniversite öğrencisi gibi bir şeydi. En son karede bunların hepsini bir süpermarkette falan görüyorduk. Neydi ki o, kim çiziyordu?




 
öyle bir dizi halinde her hafta çizilen bişey hatırlayamadım ben. ama yiğit özgür'ün öyle hikayeleri oluyo bazen onu anımsattı. ama o da işte dediğim gibi sürekli her hafta devam eden bişey değildi.


  • tepedeki psychedelic adam  (29.12.13 15:39:59) 
Doğrudur, dizi olmayabilir de en azından kendi köşesinde böyle bir köşe de vardı. Ama kimin köşesinde vardı?


  • aychovsky  (29.12.13 15:41:34) 
altuniğne olabilir veya 'dudullu postası' olabilir, serkan yılmaz.


  • uykusunu yakalayan adam  (29.12.13 15:52:41) 
İkisi de değildi diye hatırlıyorum.


  • aychovsky  (29.12.13 16:26:16) 
geçen haftaki uykusuz'u almış mıydın mesela? buna benzer bişey çizmiş yiğit özgür. arada çiziyor öyle. bence odur.

fotoğrafı da şurda:
s23.postimg.org
  • tepedeki psychedelic adam  (29.12.13 18:41:41 ~ 18:46:07) 
Yok. İçimden Ali Ağaoğlu çıkacak gibi olacak ama o değil, Yiğit Özgür hiç değil. En son bir 5-6 sene böyle bir bölüm görmüştüm, sonra pek sık görmedim. Baruterimsi, Tembelçizerimsi biriydi ama kimdi diye merak ediyorum. Hatta Umut Sarıkaya'nın da ona benzer bir çizim yapmıştı bir kere.
www.populistkultur.com
Şuna benziyor ama 7-8 karelik.
Çok teşekkür ederim çabalar için.
  • aychovsky  (29.12.13 19:08:46 ~ 19:09:14) 
[]

Romatizma

Memleketten babam romatizması ile ama romatizma ilaçları olmadan geldi. Yarın bizim aile hekimine gidecek ama bugünlük ağrısını kesecek/hafifletecek bir şey arıyoruz. Evde iki aday bulduk: Muscoril var (kas gevşetici)ve Majezik var (ağrı kesici). Bunların bir gram da olsa faydası olur mu? Hangisi daha mantıklıdır?




 
majezik olur


  • bass solo take one  (22.12.13 11:02:28) 
majezik +1
ama mideyi rahatsız edebilir. yemekten sonra alsa fena olmaz.

not: majezik bende etki etmemişti. mucize beklememenizi öneririm. geçmiş olsun.
  • sutlu nescafe  (22.12.13 11:59:37) 
[]

Bilgisayarın internete bağlanamaması

Bir arkadaşım az önce uyandırarak şunu sordu:

Bilgisayarı internette bağlanıtken yer yok veya çalışan programları kapat gibi uyarılar veriyormuş. Arkadaşım da malware ve antivirus araçları ile köşe bucak temizlik yapmış olmamış. Peşinden sorunların bazı programlardan kaynaklandığını düşünerek, kendisine ilgisiz görünen bazı programları silmiş ama son program (ki ne sildi bilmiyorum) aslen silinmemesi gereken bir dosya imiş ve şu an internete bağlanamıyormuş.

Ben arkadaşa neyi sildiğini bilmediğim için sistem geri yüklemesi yapmasını, önceki güne falan dönmesini söyledim. Daha düzgün yapabileceği bir şey var mı?

 
combofix kullansın


  • Huan8  (15.12.13 09:32:15) 
Ethernet veya wifi baglanti ile ilgili
Bir seyler sildiyse onlari yuklemesi ggerek.

  • ykyt  (15.12.13 10:09:50) 
[]

Bir köpek sorunu

Ama benim köpeğim değil. İş yerinin karşısında bir apartman ve o apartmanın da üst katta genişçe bir terası var. Orada da köpekli birileri yaşıyor. Orada oturanlar tahmin ettiğim kadarı ile çalışıyorlar ve köpek bütün gün dışarıda. Teras da gölge oluyor, yazın köpek bütün gün dışarıda olunca "İyi, en azından ferahlıyor hayvan, yaz günü evde bunalmıyor" diye düşündüm ama köpek hala yağmur, çamur, soğukta yine dışarıda. Yağmurda bir korunağı yok, terasın köşesine büzülüp ıslanıyor hayvan. Üstelik pisliklerini de sahibi iki-üç ayda bir temizliyor ve ortalık sayılabilir ama iki elin parmaklarını da geçen bir sayıda bok kaplı. Teras kuru balkon gibi, sadece ilkel bir masa var.

Daha fenası bir iki kere işyerinde sabaha kadar kaldık, köpek hala oradaydı. Bir yürüyüşe falan çıktıklarını görmedim. Sadece bayram tatiline girmeden yoktu köpek o terasta. Rapunzel gibi olmuş köpek, bütün gün kulesinden gelene geçene bakıyor ıslanmıyorsa.

Ben kedi ve kuş besledim ama hiç köpek beslemedim, o yüzden olan bitenin normal olup olmadığını anlayabilmek için işyerinden köpek sahibi bir arkadaşla konuştum, o da köpeğın bakımsız kaldığını söyledi. Hatta, o da rahatsızmış durumdan ama "İhbar etsem ve barınağa götürseler, buradan daha fena koşullar. Barınak yine soğuk bir yer, bu kadar alanı da olmaz" dedi, barınak koşullarını bilmediğim gibi benim olmayan bir köpeği neye ve nasıl layık göreceğimi de bilemedim. Köpeği dışarı atmamışlar ama durumu da hoş değil bence.

Sonuç olarak
a) Köpekler için bu şekilde bakım normal mi? Hayvanın sürekli orada kalmasını gerektirecek bir durumu, rahatsızlığı olabilir mi?
b) Kapıya not mu bıraksam? Sahiplerini uyarmalı mıyım? Nasıl uyarabilirim?
c) Direkt baltayla eve dalıp köpeği kaçırsam mı? (Kaçırsam da bakamam ki. Bakabilsem kendime alırım zaten)
d) Bir yere şikayet/ihbar etmeli miyim?
e) Başka ne yapabilirim?

 
tabii ki durum hiç normal değil. ama bir yere şikayet etmeye kalksan da bir işe yarayacağını hiç zannetmiyorum.
(bkz: türkiye)

anca sahiplerine gidip dersin, yazıktır, günahtır bari bi kulube koyun hayvan üşümesin falan.
başka da bişey yapamazsın hafız.
  • argin  (09.12.13 22:38:21) 
Cok takdir edilesi yaptiginiz. Sahiplerin huyunu suyunu, apartman gorevlisinden ogrenebilirseniz ona gore davranin bence. Belki ilk uyarinizda duzeltirler durumu. Kapiya not asmak iyi bir davranis olur bence.

Biraz da Google'da arattim, isterseniz sunlara bakin.

forum.petarkadas.com&baslangic=0

www.haytap.org
  • bir varmis bir yokmus  (10.12.13 16:13:10) 
sahibi olacak orospu çocukları zaten kulübeyle falan uğraşacak kadar hayvana değer veriyor olsalar oraya kapatmazlardı.

yapabileceğin şey tahtadan bi klübe yapıp, çok kolay yapması, ya da beceremem dersen bi yerden satın alıp adamların zilini çalıp köpeğinize klübe getirdim falan diyebilirsin. hazır kulübeyi belki tenezzül edip de koyarlar. biraz da utanırlar belki azıcık utanmaları varsa.

ayrıca soruna cevap veriyorum, bir köpeğin günde en az 1 saatlik iki yürüyüş yapması şarttır sağlıklı kalabilmek için. ayrıca köpekler de kediler gibi özel habitatlarına tuvalet yapmayı tercih etmezler. o köpeğe kalsa terasa sıçmaya meraklı değil yani bi gezdireni olsa. egzersiz yapamayan köpeğin psikolojik problemleri başgösterir. sonra da benim köpek manyak, ben köpek hasta, benim köpek laftan anlamıyo diye sokağa atmaya bahane çıkıyor bizim itlere(köpek sahiplerinden bahsediyorum).

dediğim gibi en kötü içine battanye koyup küçük bir kulübe yap götür heriflere. youtube'da bir sürü "how to" videosu var. sana noluyo derlerse de elindeki kulübeyle ağzını yüzünü patlat ibnelerin. şerefsizler.
  • matchgrip  (10.12.13 17:24:10) 
Çok teşekkür ederim, sanırım bir kulübe yapabilirim, elimden gelir. Onunla birlikte de bir not bırakayım. Bugün daha çok delirecektim çünkü köpek yağmurda sırılsıklam oldu bütün gün, hava da buz gibi. Ayrıca köpeğin doğru düzgün mamasının olmadığını da öğrendim. Mama kabı var ama onu yalayıp duruyormuş. Üst katlardan daha net görünüyormuş. Bugün 'Üst kattaki köpeği besleyen it" temalı bir not yazmak istedim ama içine ne yazacağımı da tam bilemedim. Esasen evin anahtarını bıraksa öğle aralarımda ben dolaştırmak isterim ama benim de programım düzensiz ve yoğun. Zaten o yüzden hayvan sahibi değilim. Köpek bana kalır da ben de bakamazsam diye çekiniyorum. Ayrıca hayvan donuyor, önemli olan öncelikle o. Bu ikisini birden deneyeceğim.


  • aychovsky  (10.12.13 20:11:24 ~ 20:12:20) 
Çok iyi olmak gerekmiyor hayvana üzülmek için, birkaç aydır görüyorum sürekli, köpek bakışı bakıp bakıp duruyor. Manyak gibi camdan cama köpekle konuşuyorum; bir yandan da korkuyorum hayvan atlamaya kalkarsa diye.

Bugün kar yağarken içeri almışlardı köpeği. Haftasonuna kadar kulübe yapacak zamanım olmayacak, haftasonu bir kulübe alabilirim ya da yapabilirim dedim, bu hafta ne yapsam diye düşünüyordum. Bugün artık içeri almış. Bir iki gün daha içeride durursa kulübe ile giderim. Hatta, belki haftasonu gidersem sahipleri evde olur, onlarla da konuşurum diye düşündüm.
  • aychovsky  (11.12.13 17:25:11 ~ 17:26:44) 
Ne oldu bu kopegin akibeti? Antalya'da kurtarilan kopegi gorunce acaba bu muydu dedim.


  • bir varmis bir yokmus  (15.01.14 04:04:57) 
YOk, ben İstanbul'dayım, sahibiyle konuştuk. Sahibi gece eve geldiğini o yüzden gece yarısı hayvanı dolaştırdığını söyledi. Ondan sonra da balkon kapısını açık bıraktı evin, köpek hem içeri hem dışarı çıktı. Ama bu aralar hava sıcak diye tekrar sürekli dışarıda hayvan. Sahibi anahtar vermeye pek yaklaşmıyor, anahtar verse ben bazı öğle aralarında en azından dolaştırabilirim onu. Ama en azından girip çıkıyor, donmuyor hayvan. Daha geniş oldu ortamı, zıplıyor kendi kendine. Ama sahibi makul bir kişi olmasına rağmen tanımadığı birinden yardım kabul etmiyor.


  • aychovsky  (15.01.14 07:13:47 ~ 07:15:08) 
[]

Duyuruda arama

Hangi başlığa koymalıyım soruyu, çok da bilemedim. Duyuru da bir sözlük parçasıdır, onun yavrusudur diye bu başlığa koydum.

Sorum şu: Geçmiş duyuruları nereden, nasıl arıyoruz? İnsanlar "Önceki duyuruları aradım, bulamadım" diyorlar, nasıl oluyor o?

Bunu da daha önce aratmış olmayı ve bulamamış olduğum için sormayı isterdim ama malum...

 
sağ üst tarafta "ara" şeysi var ya. ordan. ama çok detaylı değildi en son bildiğim kadrıyla, google amcayı da arama için kullanabilirsiniz, ne var ne yok dokuyor.


  • nwnd  (04.12.13 18:27:01) 
Keywords site:eksiduyuru.com

bunu gugılla Ayçacım.
  • compadrito  (04.12.13 18:27:22) 
Site aklıma geldiydi ama o kadar zor olmamalı diye düşündüm. ARA süper bir şeymiş, ufkum iki katına çıktı :)

Edit: Süpermiş, gerçekten. Tren dedim, ne varsa buldu. (Anneanne mode on)
  • aychovsky  (04.12.13 18:28:18 ~ 18:32:13) 
Teşekkür ederim, onu daha önce bir şekilde buldum da konu konu nasıl arıyoruz, onu merak etmiştim.


  • aychovsky  (04.12.13 19:36:40) 
12345   « Önceki Sonraki
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler angelus, Artibir, aychovsky, baba jo, basond, compumaster, deckard, duyulmasi gerektigi kadar, fader, fraise, groove salad, kahvegibi, kaymaktutmayansicaksut, kibritsuyu, monstro, pandispanya, robin, ron dennis
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır. Skimlinks ile linkler üzerinden yönlendirme payı alınmaktadır.